You are on page 1of 4

Salgınların tanığı Edebiyat

Spot: Yüzyıllar boyunca insanlık tarihini şekillendiren salgın hastalıklar toplumu sosyo- kültürel
değişimlere teşvik etmiştir. Bu küresel krizlerin, herkesin hayatında farklı bir etkisi olsa da,
edebiyat çoğu zaman aynı görevi üstlenerek kaçış ve yüzleşme aracı olmuştur.Kendi içinde
oksimoron bir anlam taşıyan Salgın Edebiyatı tarihin tanığı olmuş ve salgın verilerini barındırmıştır.
Edebiyat gibi bir araçla okuyucular gerçeklikten kaçmış ,kişisel ve kurgusal dünyalar yaratarak "yeni
gerçeklik" yaratmıştır.Peki salgın ve edebiyat arasındaki bağlantı nedir ?

İnsanlık tarihini yüzyıllar boyunca şekillendiren salgınlar , toplumu temelinden etkileyerek


sosyal ve kültürel değişikliklere itmiştir.Bu tür küresel krizler her bireyin yaşamını farklı
etkilerken edebiyat çoğu zaman tesellisi olmuştur.Edebiyat küçük yaştan itibaren toplum
üzerinde her kesim için çok büyük bir etkiye sahip olup, insanın temelini ve deneyimlediklerini
görerek karakterler aracılığıyla bağlantı kurmamızı sağlayan bir aracı görevindedir.Bu araçla
okur bireysel ve kurgusal dünyalar oluşturarak gerçeklikten kaçmış, “yeni gerçeklikler”
oluşturmuştur.İşte bu şekilde,dünya gündemini sürekli sıcak tutan korona virüs ile artan
kaygı,endişe ve kısıtlanmışlık duygularıyla insanlar, kitaplardaki kurgu evrenlere sığınmaya
başlamıştır.Bu bağlamda edebiyat ,karantina sınırlarının dışında kurgu da olsa bireysel bir
dünyanın,hikayelerle var olabileceğini kanıtlar niteliktedir.Zaten edebiyat yazının önemli
özelliklerinden biri de bu değil midir? Korkulan bir bağlamdan estetik bir yapıt elde edilmesi ve
bunun okunmasının altındaki sebep de bu yeni gerçeklikten alınan verimdir.Bundan hem
korku hem de sonucunda yaşadığımız rahatlık hissini alabilmek edebiyatı çekici
kılmıştır.Okurun edebiyatla gündelik yaşantısından kaçabilmesine olanak sağlamıştır.
Kitaplarda yaşanılan zorlukların sonunun mutlu bitmesi ile ,hayatta karşılaşılan gerçeklerin de
üstesinden gelebilme ümidi insanda bu şekilde yeşermiştir.Yeni gerçekliklerine kısa süreli –
okuma süresince- de olsa tutunan okur,işte pandemiden de bu şekilde kaçmaya çalışır ;
Kitaplarla.

“Kara Ölüm” ile Edebiyatta Salgın Motifi

Vebadan kaçış, veba sonucu yıkımın insanlar üzerinde bıraktığı etki ve insanların salgın
hastalıklara karşı olan her daim çekimser yaklaşımı Gılgamış Destanı ile başlayarak
edebiyatta işlenmiştir. Antik dönem eserlerinde salgına karşı olan korku salgının Tanrı
tarafından gönderilmesi gibiyi doğaüstü bir inanışa dayanır. En eski destan olan Gılgamış
Destanı’nda da salgın tanrı tarafından hırsına yenik düşen insanoğluna ceza olarak
gönderilir.Salgın ve korku arasındaki bu ilişki Gılgamış Destanı dışında antik dönemde
Homeros tarafından yazılan İlyada destanı ve Sofoklesin ünlü oyunu Kral odipus gibi ünlü
eserlerde de görülür.Yani salgınlar hakkında yazın üretimi yüzyıllar öncesine dahi dayanır.

Salgının en net işlendiği eserlerden biri olan Dekameron ve Canterbury Hikayeleri’nde veba
motifi hem metnin içeriğini besler hem de dönemden kesitler görmemize olanak sağlar. Her
iki eserde de ortaçağ insanının salgına karşı davranışlarının modern insandan çok da uzak
olmadığını görürüz. Günümüzde pandemi sebebiyle edebiyatı “kendine bir kaçış aracı” olarak
görme durumu bu eserlerde de vardır. Salgından kaçan kişiler, Canterbury Hikayelerinde
sözlü anlatım geleneğiyle, ateş etrafında toplanarak birbirlerine sakinleşmek için hikayeler
anlatır.Benzer insan tepkilerine 17 18. Yüzyıl yazarı Daniel Defoe'nun “bir veba yılı
Günlüğü” eserindede rastlayabiliriz.Defoe burada salgında insanları okadar iyi kaleme alır ki
okur ,karakterlerden birinin günlüğünü okuyormuş hissine bile kapılabilir.

Salgın Edebiyatı varsa bu kavram altın çağını Kara Veba(Ölüm)’nın görüldüğü dönemde
yaşamıştır.Kanonik eserlerde veba motifinin işlenmesi 14-18.yüzyıllar arası edebi geleneğin
parçası olarak görülebilir. Salgın/veba motifinin yıkıcılığının sebebi,kurgusal dünyada bile
gerçek olma olasılığından gelir.Kara Veba döneminde yazılan eserler ne kadar kurgusal olsa
da dönemin deneyimlerini ve acılarını taşır. Kara ölüm olarak da bilinen bubonik veba
ortaçağ Avrupa'sı edebiyatında çok büyük yer ve önem taşımaktadır. İşte bu dönemi
anlatan “Harikalar yılı” adlı romanında, Geraldine Brooks merkeze aslında Corona virüs
pandemisi ile hayatımıza giren bir olguyu alır. Roman,1665 yılında bir İngiliz Köyü olan
Eyyam da geçer.insanlar vebanın yayılmasını tutmadığı için kasabalarını gönüllü olarak
karantinaya alır. 2001 yılında basılan Brooks'un kitabı adeta geçmişe de günümüzde de
ayna tutar.Brooks bu hususta " insan olarak en temel korkularımızdan biri, bizi takip eden
sessiz bir katil(salgın) olması fikridir." diyerek aslında epidemi ve pandemi yaşayan Her
insanın yaşadığı endişeyi kitabında yansıtır. edebiyat salgınların sadece tanığı olmakla
kalmayarak aynı zamanda insanları bu durum içerisinde yönlendirebilecek ve " bu
hikayenin kahramanı olarak ben nasıl pandemi ile savaşacağım" sorusunu akıllara
işleyebilecek bir araç haline gelir.Brooks’un pandemi kitabını okuduktan sonra okuyucu
karakterlerle bağ kurarak kendi fedakarlığını sorgular.Yine günümüz salgınına eş düşen
noktalar içeren bir roman olarak “hayalciler” kitabında Karen Walker'ın karakterleri maske
sıkıntısı çekmektedir.Walker insanların tedarik sıkıntısından oluşan endişelerini,
süpermarketlere Akın edip stoklama furyasına düşen insanların Paniğini çok güzel
yansıtır.Bu ve daha öncesinde yazılmış salgın edebiyatına dahil 21.yüzyıl okuyucusunda
belki de “tekinsizlik” ve “dejavu” hislerini uyandırır.Pandeminin başlarından itibaren
medyada gördüğümüz sahnelere çok benzeyen bu tasvirlerle salgın edebiyatı
eserleri,düne ve bugüne köprü kurar.

“Salgınlar edebiyatı besler”


Ünlü edebiyat eleştirmeni ve yazar Jale Parla’nın da söylediği gibi “Salgınlar
edebiyatı besler .Eğer veba salgını olmasaydı,elimizde Decameron olmayacaktı.Ama
ben kendi hesabıma bir salgına karşı bir başyapıttan vazgeçebilirim.” Çünkü hayat ve
insan edebiyatın en büyük kaynaklarından ikisidir.Hayat ve insan edebiyatın öznesi
de nesnesi de olmaktan vazgeçmez.Pek çok edebi akım tarihin içindeki dönüm
noktalarından doğmuştur.1789 Fransız İhtilali ile edebiyatta Romantizm,Osmanlı’da
Tanzimat Fermanıyla modernleşme,1.Dünya Savaşıyla da modernizm akımları
ortaya çıkmıştır.Tarihi olaylar toplumu ve tekelinde bireyi nekadar çok etkilerse
edebiyatın yönlenmesinde de okadar büyük rol oynamıştır.Özellikle salgınlar,dünya
edebiyatının başlangıcını getiren,günümüzde kanonik eser olarak saydığımız ünlü
yapıtları oluşturmuştur.Jale Parla’nın dediği gibi 14.yüzyıl avrupasını kasıp kavuran
bir veba olmasaydı şimdilerde filolojinin temel taşlarından sayılan Decameron
hikayelerine erişemeyecektik.Aynı şekilde Hüseyin Rahmi Gürpınar’ın “Hakk’a
Sığındık” isimli kitabı 1.Dünya Savaşı’nın bir yancısı gibi çokça kayıplara yol açan
İspanyol nezlesini konu alarak günümüze salgın dönemini taşımıştır. Edebiyat
salgınların tanığı olurken aynı zamanda kendine bir tür oluşturmasını da
sağlamıştır.İşte bu sebeple bu eserler olmasaydı, insanoğlunun salgına karşı
savunmasını göremeyecektik.

Kitaplar gerçeklikten kaçış noktalarıdır

Korona virüs pandemisi halkın her kesimini etkilerken sosyal,kültürel,gündelik yaşantı


ve daha fazlasına da yön verdi.Yeni akımlar, “hastagler”,hobiler ve alışkanlıklar
geliştiren toplum,evde kaldığı süreyi kendine dönüş olarak değerlendirmek
istedi.Kimisi ailesine daha fazla vakit ayırırken kimisi ise bu kapanışı yeniliklerin bir
kapısı olarak gördü.Pandeminin başından beri medya üzerinden bize iletilen korku
dolu senaryolar,ihtimaller ve gerçeklerin etkisiyle toplum kendisini kısıtlayan bu
endişe dönemini potansiyelini ortaya çıkarmak için son bir şans olarak algıladı.Zira
bu dönemde “yeni şeyler denemek” ve “pandemide yeni ben” gibi algıları çok duyar
olduk.Bu sebeplerle internet alışverişindeki artışta farklı hobi ve spor ürünlerinde
patlama yaşanırken,peki kitaplara ne oldu? Tuik’in istatistiklerine göre pandeminin
başladığı 2020 yılından itibaren internet üzerinden alışveriş yapanların oranı %36,5
olurken bu siparişlerin %30,2 sini kitaplar oluşturuyor. Bu verilere bakarak pandeminin
kitap okuma alışkanlığını etkilediğini söyleyebilmek pek mümkün değil.Ancak net bir şekilde
kitap satın alma oranın arttığını ve insanların pandemide gündelik yaşantının bulantısında bir
kaçış yolu aradığını söyleyebiliriz.Kitap satın alınmasındaki artışın sebeplerinden biri
insanların pandemi gerçeğinde gazeteyi açtıklarında gördüklerinden hoşnut olmayışları
olabilir.Çünkü edebiyat insandan ve hayattan dokular taşısa da ,kurgu evreni okurun zihnini
rahatlatarak katharsis yaşayabileceği,içini dökebileceği bir yerdir.Kitaplar, pandemide
toplumun tümünü etkileyen ve bireyin yetki alanı dışında gelişerek elini kolunu bağlayan
sıkışmada katharsis(arınma) yaşamasına olanak sağlar.Yani edebiyat hem salgından
beslendi,hem de bir kaçış alternatifi oldu.Toplum belki daha çok okumadı ancak kitaplar
okunmasa da tarihin tanığı olmaya devam etti.
Kaynaklar başka yerde *eklenecek.
KYNK : https://data.tuik.gov.tr/Bulten/Index?p=Hanehalki-Bilisim-Teknolojileri-(BT)-
Kullanim-Arastirmasi-2020-33679

You might also like