You are on page 1of 9

5.

International Conference on Earthquake Engineering and Seismology ( 5ICEES )


8-11 OCTOBER 2019, METU ANKARA TURKEY

ATMOSFERİK DEPOLAMA TANKLARIN DEPREM RİSKİ VE


KIRILGANLIK EĞRİLERİ
1 2 3
Öztürk S. , Bezir F. , Sarı A.
1
Araş. Gör. Sezer Öztürk, İnşaat Mühendisliği, Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi, İstanbul, Türkiye
2
Araş. Gör. Fırat Bezir, İnşaat Mühendisliği, Gebze Teknik Üniversitesi, Kocaeli, Türkiye
3
Doç. Dr. Ali Sarı, İnşaat Mühendisliği, İstanbul Teknik Üniversitesi, İstanbul, Türkiye
Email: sezer.ozturk@fsm.edu.tr

ÖZET:

Depremler yapıların genelinde olduğu gibi atmosferik depolama tankları için de en önemli doğal tehditlerin
başındadır. Olası bir deprem olayı sırasında veya sonrasında bir depolama tankı tesisinde meydana gelebilecek,
domino etkisi olarak adlandırılan kaza olayları büyük felaketlere neden olup tüm tesisin zarar görmesine veya
kullanılamaz duruma gelmesine yol açabilir. Depremlerin tanklarda oluşturduğu hasarlardan dolayı, tanklardan
yanıcı ve patlayıcı sıvıların sızması ile İzmit Tüpraş Rafinerisi’nde, 1999 Kocaeli depreminde olduğu gibi
büyük ve söndürülmesi güç yangınlar, hatta patlamalar ve toksik gaz yayılımı meydana gelebilir. Bu sebeple
deprem risk analizinin önemi büyüktür. Sismik tehlikelerin değerlendirilme işlemi deterministik veya olasılıksal
yöntemler kullanılarak gerçekleştirilir. Hasar tespitinde daha güvenilir sonuçlar elde etmek için deprem tehlike
değerlendirilmesi sürecinin olasılıksal yöntemlerle yapılması önerilmektedir. Bu doğrultuda yapıların olasılıksal
deprem davranışını ifade eden kırılganlık eğrileri oluşturulmaya çalışılır. Kırılganlık eğrilerinin kullanılmasıyla
da hasar analizlerinde daha güvenilir sonuçların elde edildiği bilinmektedir. Kırılganlık eğrileri, deprem etkisi
altında, yapıda belirli bir hasar durumuna ulaşılması veya bu durumun aşılması olasılığının temsil edildiği
eğrilerdir. Bu bilgilerin ışığında, bu çalışmada birçok depolama tankı için Abaqus programı ile sonlu elemanlar
modelleri kurulmuş, farklı yer hareketleri etkisinde doğrusal olmayan analizler gerçekleştirilmiştir. Analizler
sonucu ortaya çıkan hasar durumlarına bağlı olarak tank duvarında oluşan yırtıklar ve dolayısıyla sızan sıvı
miktarının, önceden elde edilmiş, literatürde kabul edilmiş kırılganlık eğrileri ve hasar durumları ile ilişkisi
incelenmiştir. Kırılganlık eğrilerinde tehlike parametresi olarak pik yer ivmesi göz önüne alınmıştır. Bu değerler
yer hareketi kayıtlarından veya azalım ilişkilerinden elde edilir. Tankların dahil olduğu her bir tehlike düzeyinde
hasar ölçüsünün dağılımının modellenmesi için lognormal dağılımlar kullanılmıştır

ANAHTAR KELİMELER: Kırılganlık eğrisi, sismik risk değerlendirilmesi, hasar durumu, domino etkisi,
depolama tankları, depolama tanklarında yangın ve patlama

SEISMIC RISK AND FRAGILITY CURVES OF ATMOSPHERIC STORAGE


TANKS
ABSTRACT:

Earthquakes are the most important natural threat for atmospheric storage tanks as well as for buildings.
Accidental events, known as domino effects that can occur at a storage tank facility during or after a possible
earthquake can cause major catastrophes and can damage the entire plant. Due to the damages caused by the
earthquakes in the tanks, with leakage of flammable and explosive hydrocarbon liquids from the tanks, large
fires, explosions and toxic gas release can occur as it happened in the Izmit Tupras Refinery during 1999 Kocaeli
earthquake. Thus, seismic risk analysis of the Storage Tank facilities has great importance. The seismic hazard
analysis can be carried out using either deterministic or probabilistic methods. In order to obtain more reliable
results in the detection of damage, it is recommended that the process of earthquake hazard assessment will be
5. International Conference on Earthquake Engineering and Seismology ( 5ICEES )
8-11 OCTOBER 2019, METU ANKARA TURKEY

performed by probabilistic methods. In this direction, fragility curves expressing the probabilistic earthquake
behavior of structures are formed. Reliable damage analysis results can be obtained utilizing the fragility curves.
Fragility curves represent the probability of reaching or exceeding a certain damage state during an earthquake.
In this study, finite element models have been established with Abaqus program for many storage tanks and
nonlinear analyzes have been performed under the effect of different ground motions. The relationship between
the ruptures on the tank wall, so amount of leaked liquid and previously obtained and accepted fragility curves
and damage states were investigated in the analyzes. As an intensity measure, the peak ground acceleration is
employed for the storage tanks. These peak ground acceleration values are obtained from ground motion records
or attenuation relationships. Lognormal distributions are used to model the distribution of the damage measure at
each hazard level including the tanks.

KEYWORDS: Fragility curve, seismic risk assessment, damage state, domino effect, storage tanks, fire and
explosion in storage tanks.

1. GİRİŞ

Bir depolama tankı tesisi için herhangi bir risk değerlendirmesi çalışmasında tüm olası domino etkileri doğru bir
şekilde göz önüne alınmalı ve kapsamlı bir değerlendirme yapılmalıdır. Deprem, kasırga gibi birincil etkiler
dışında domino etkisine sebep olabilecek ikincil olaylar da risk değerlendirmesine önemli bir şekilde etki eder.
1999 Kocaeli depreminde, Türkiye Petrol Rafinerileri A. Ş.’nin Kocaeli’ndeki rafinerilerindeki tanklarda
deprem sonrasında meydana gelen yangınlar çevre ve ekonomide önemli hasarlara neden olmuştur. Benzer
şekilde, 2005 Buncefield kazasında da patlama sonrasında meydana gelen yangınlar, insanların yaralanmalarına,
çevrenin ve ekonominin önemli ölçüde zarar görmesine yol açmıştır. 1982 Tacoa, Venezuella (sıvı taşması),
1984 Mexico City (patlama), 2011 Japonya (tsunami), 2005 Murphy Oil (sıvı taşması, kasırga), 2009 Porto Riko
(yangın), 2016 Bağdat, Irak (terör saldırısı) birincil etkilerin yanında domino etkisi meydana getirmiş olan
ikincil olayların da bulunduğu kaza olaylarının bazıları arasında sayılabilir (Sarı 2019).
Depolama tankları için en önemli doğal tehditlerin başında deprem gelmektedir. Bir deprem olayı, ardından
yangın ve patlama gibi başka olaylara yol açabilir. Tank duvarının burkulması (fil ayağı burkulması ve diz
burkulması), tank duvarındaki kaynak bölgelerinin çekme gerilmelerinden dolayı yırtılması, çalkalanma
(sloshing) etkisiyle tank duvarının üst kısmının burkulup hasar görmesi, atmosferik tanklar için potansiyel
deprem hasarları olarak bilinmektedir. Bu açıdan deprem risk analizi diğer yapılarda olduğu gibi depolama
tankları için de önemli bir yer tutmaktadır.
Deprem riski bir depreme yol açabilen, insanların yaşamında olumsuz etkiler oluşturabilecek yer sarsıntısı veya
fay kırılması gibi herhangi bir fiziksel olay olarak tanımlanır. Deprem risk analizi belirli bir bölgede yer
sarsıntısı tehlikelerinin sayısal hesabını içerir. Deprem tehlikeleri, belirli bir deprem senaryosunun ele alındığı
deterministik bir şekilde veya deprem şiddeti, konumu, meydana geliş zamanındaki belirsizliklerin açıkça göz
önüne alındığı olaslılıksal yaklaşımla analiz edilebilir. Deprem riski bilgisi hesap süreci için önemlidir. Deprem
riski, bölgedeki deprem hareketlerinin meydana gelme sıklığını vermektedir. Deprem risk analizi çalışmasında
sunulan sonuç, bir risk eğrisi (titreşim yer hareketi parametresinin sıklığı – genelde bölgedeki ivme) olabilir.
Bu çalışmada birçok tank için sonlu elemanlar programı Abaqus ile modeller kurulmuş ve birçok yer hareketi
etkisinde doğrusal olmayan analizler gerçekleştirilmiştir. Domino etkisi yönünden önemli bir yere sahip olan
sızan sıvı miktarı, tank duvarlarında oluşan yırtık çapları ve literatürdeki kırılganlık eğrileri ve hasar durumları
ile ilişkilendirilmiştir.

2. ÖNCEKİ ÇALIŞMALAR

Hassan ve Sozen (1997), 1992 Erzincan depreminde hasar görmüş, dolgu duvarlı ve dolgu duvarsız, çok katlı
olmayan binaların sismik hassasiyetlerini tanımlamışlardır. Shinozuka v.d. (2000a), 1995 Kobe depremi
etkisinde, Hanshin Expressway Public Corporations köprüleri için ampirik kırılganlık eğrileri geliştirmişlerdir.
Yine, Shinozuka v.d. (2000b), Memphis’ teki köprüler için kırılganlık eğrilerinin oluşturulması için doğrusal
5. International Conference on Earthquake Engineering and Seismology ( 5ICEES )
8-11 OCTOBER 2019, METU ANKARA TURKEY

olmayan analiz işlemleri uygulamışlardır. Dumova-Jovanoska (2000) çalışmasında, Makedonya’ daki iki
betonarme bina için 240 yapay yer hareketi verisi kullanılarak kırılganlık eğrileri geliştirilmiştir. Erberik ve
Elnashai (2004), çalışmalarında kirişsiz döşemeli betonarme binalar için kırılganlık eğrileri geliştirmişlerdir.
Ayrıca, Akkar v.d. (2005), Erberik (2007), Kırçıl ve Polat (2006), Ay ve Erberik (2008), Türkiye’ deki
betonarme binalar için kırılganlık analizleri gerçekleştirmişlerdir. Karimi ve Bakshshi (2006) yığma yapılar için
kırılganlık eğrileri oluşturmuşlardır.
Tanklar için de deprem risk analizlerinin gerçekleştirildiği çalışmalar mevcuttur, O’Rourke ve So (2000), 9
deprem olayında 400’e yakın tankın lojistik regresyon analizi yöntemini kullanarak kırılganlık eğrilerini
geliştirip silindirik, zemin üstü, çelik depolama tanklarının deprem davranışını incelemiştir. Hasar tanımı için,
göz önüne alınan hasar durumları HAZUS metodolojisindeki hasar durumu tanımlarıyla uyumlu olacak şekilde
kabul edilmiştir. Kırılganlık ilişkileri, tankın boy-en (H/D) oranı ve tankın doluluk yüzdesinin bir fonksiyonu
olarak elde edilmiştir. Analiz amacı için söz konusu özellikteki tankların sismik performansı için bir veri tabanı
toplanmıştır. Bunun için ise Cooper (1997), NIST tarafından yazılan rapor öncü kaynak olarak kabul edilmiştir.
Bu çalışmada, petrol ve su depolama tanklarının deprem esnasındaki performanslarıyla ilgili bilgiler
sunulmaktadır. Veri toplanması için kullanılan diğer kaynaklar, Wald v.d. (1999a), Ballantyne ve Crouse
(1997), Brown v.d. (1995) ve Haroun (1983) yayınlarıdır.
Geçmiş depremlerde tanklarda ortaya çıkan hasarlar hakkında geniş bir veri tabanının oluşturulduğu bir diğer
çalışma da D’Amico ve Buratti (2018) yayınıdır. Bu çalışmada kullanılan geniş veri tabanını oluşturmak için
yararlanılan diğer yayınlar arasında Cooper (1997), Ballantyne ve Crouse (1997), EEFIT (1993), EERI (1986),
Pineda v.d. (2011), Brown v.d. (1995), Taucer v.d. (2007), O’Rourke ve So (2000), American Lifeline Alliance
(ALA) (2001), Berehman ve Farhad (2007), Salzano v.d. (2003) sayılabilir.
Korkmaz v.d. (2011) oluşturdukları yay ve toplanmış kütleli tank modeli için, 20 farklı deprem verisini
kullanarak 2 farklı zemin türü için kırılganlık analizleri gerçekleştirip sonuçları kıyaslamışlardır.

3. ATMOSFERİK DEPOLAMA TANKLARI VE DOMİNO ETKİSİ

Atmosferik depolama tankları, muhafaza edilen sıvı maddenin atmosfer basıncında tutulmasını sağlayan
yapılardır. Kaynak kullanılan atmosferik tankların tasarımında esas yönetmelikler API 650 ve API 620’ dir.
Tanklar çatı tiplerine göre koni türü depolama tankı, üstü açık yüzen iç çatılı tank, üstü sabit çatılı içte yüzen
çatılı tank şeklinde üç farklı sınıfa ayrılabilir, örnek olarak Şekil 1’de tank türleri verilmiştir (Sarı (2019)).
Depolama tankları için risk değerlendirilmesi kapsamında tüm potansiyel birincil ve ikincil tehlikelerin göz
önüne alınması gerekir. Bunların arasında yangın, patlama, zehirli duman ve gaz yayılımı, su veya sıvı taşması,
deprem, yıldırım, kasırga, terör saldırıları sayılabilir. Herhangi bir dış etki ile diğer ikincil olaylardan bazılarının
meydana gelmesi ile çok daha zararlı sonuçların oluştuğu domino etkisi görülebilir. Bu sebeple depolama tankı
risk analizinde domino etkisi oluşturabilecek tüm potansiyel etkiler göz önünde bulundurulmalıdır. Tüm
yapılarda olduğu gibi, depolama tanklarında da başlıca tehdit olan deprem etkisi ile meydana gelebilecek
hasarlar (tank duvarının alt ve/veya üst kısmının burkulması, duvarda yırtık meydana gelmesi) sonucu tankta
muhafaza edilen sıvının dışarı sızması ile diğer ikincil etkiler tetiklenebilir, yangın, patlama gibi olaylar
meydana gelebilir. Depolama tankları için potansiyel tehlikelerden ve oluşan hasarlardan bazı örnekler
verilmiştir (Şekil 2, 3, 4 ve 5), (Sarı (2019)).
5. International Conference on Earthquake Engineering and Seismology ( 5ICEES )
8-11 OCTOBER 2019, METU ANKARA TURKEY

Şekil 1. Çatı tipine göre tanklar

Şekil 2. Terör saldırısı ile oluşan yangın, Es Sider, Libya Şekil 3. Zehirli duman yayılımı, Buncefield

Şekil 4. Tankta fil ayağı burkulması, Kaliforniya, Şekil 5. Tank duvarı üst kısmı ve çatısının çalkalanma
Northridge depremi (sloshing) etkisiyle burkulması, Kocaeli depremi
5. International Conference on Earthquake Engineering and Seismology ( 5ICEES )
8-11 OCTOBER 2019, METU ANKARA TURKEY

4. KIRILGANLIK EĞRİLERİ

Kırılganlık eğrileri, yer hareketi parametrelerinin bir fonksiyonu olarak depremlerden kaynaklanan yapısal hasar
olasılığını ifade eder. Deprem etkisi altında belirli bir hasar durumuna ulaşma veya bu durumu aşma olasılığı
olarak tanımlanmaktadır. Kırılganlık eğrileri, deprem sırasındaki potansiyel hasarın tahminini sağlamak için
geliştirilir. Bu eğriler sismik risk değerlendirmesini temsil eder ve en güçlü ana sarsıntı durumundaki fiziksel
hasarı belirlemek için bir gösterge olarak kullanılır. Temel sarsıntı dışında, artçı sarsıntı olasılığı da bir yapının
tekrar kullanım durumuna izin verilip verilmeyeceğine karar vermek için araştırılmalıdır. Kırılganlık fonksiyonu
ayrıca sismik bir olay sırasında ekonomik etkileri ve can kaybını azaltmak için doğrudan kullanılır. Bu nedenle,
kırılganlık eğrileri hem deprem öncesi hem de deprem sonrası durumlar için karar verme aracı olarak
kullanılabilir. Ayrıca, bu eğriler gelecekteki sismik yönetmelik koşullarının geliştirilmesine yardımcı olabilir.
Şiddet ölçüsü (Intensity measurement, IM) bir sınır durum olasılığının üzerine çıkılması halinde belirtilen göz
önüne alınan yer hareketi parametresidir. Yapılarda hasar değerlendirilmesinde kullanılan şiddet ölçüleri,
spektral ivme (Sa), spektral yer değiştirme (SD), spektral hız (SV), en büyük yer ivmesi (PGA), en büyük yer
değiştirmesi (PGD), en büyük yer hızı (PGV) şeklindedir. Kütlenin büyük oranının birinci hareket modunda yer
aldığı birçok yapı ve bina için şiddet ölçüsü olarak Sa veya SD tercih edilmektedir. Depolama tankları için ise yer
hareketi şiddet ölçüsü olarak maksimum zemin ivmesi kullanılmaktadır (PGA).
Depremsel risk değerlendirilmesinde bir yapının performans seviyeleri, sınır durumlar yoluyla tanımlanabilir.
Sınır durum kavramı farklı hasar durumları arasındaki geçişi tanımlar. Sismik kırılganlık eğrilerin
oluşturulmasında farklı hasar ölçüleri kullanılabilir. Hangi hasar ölçüsünün kullanılacağı yapıdan yapıya
farklılık gösterir. Örneğin betonarme yapı elemanları için uçlardaki en büyük dönme talebi, en büyük kesme
kuvveti talebi gibi parametreler hasar ölçüsü olarak göz önüne alınmaktadır. Depolama tankları için ise genel
olarak bağlantı borularında, tank çatısında, tank duvarında oluşan hasarlara ve dışarı sızan muhafaza edilmiş sıvı
miktarına bağlı olarak hasar durumları tanımlanmaktadır. Bu çalışmada göz önüne alınan hasar durumları
aşağıdaki gibidir (HD: hasar durumu).

Tablo 1 Referans alınan hasar durumları


HD1 Tankta ve bağlantı borularında herhangi bir hasar meydana gelmemesi
Çatı hasarı, düşük miktarda içerik kaybı, düşük şiddetli boru hasarının meydana gelmesi ancak fil ayağı
HD2
burkulmasının oluşmaması
HD3 Düşük miktarda içerik kaybı ile birlikte fil ayağı burkulmasının meydana gelmesi
HD4 Yüksek miktarda içerik kaybı ve şiddetli hasar ile fil ayağı burkulmasının meydana gelmesi
HD5 Tankın tümüyle göçmesi

Kırılganlık eğrilerinin oluşturulmasında gözleme, yargıya dayalı, analitik ve birleştirilmiş yöntemler mevcuttur.
Gözleme dayalı kırılganlık eğrileri geçmişte oluşan depremlerde ortaya çıkmış hasar bilgilerine göre
oluşturulmaktadır. Gerçekçi bir yaklaşım olmasına rağmen detaylı ve sistematik kayıtların bulunması
çoğunlukla mümkün olmadığı için kullanımı sınırlıdır. Yargıya dayalı kırılganlık eğrileri, yeterli bilginin
olmadığı durumlarda uzmanlardan edinilen bilgiler doğrultusunda oluşturulur. Birleştirilmiş kırılganlık eğrileri,
analitik, gözleme dayalı ve yargıya dayalı yöntemin avantajlarını birleştirilmesiyle elde edilir. Analitik
kırılganlık eğrileri ise yapı modellerinin çözümlenmesinden elde edilen istatistiksel hasar dağılımları temel
alınarak oluşturulur. Gelişen teknolojiyle yapı modellerinin gerçeğe yakın biçimde kurulması ve kırılganlık
eğrilerinin analitik yolla elde edilmesi mümkün olmaktadır. Analitik kırılganlık eğrilerinin oluşturulmasında dış
etkilerin yapıda oluşturduğu istemlerin elde edilmesinde doğrusal olmayan statik veya doğrusal olmayan
dinamik yöntemler kullanılabilir.
Bir kırılganlık fonksiyonunun oluşturulmasına yönelik bilgilerin toplanması için doğrusal olmayan dinamik
analizlerin gerçekleştirilmesi için farklı yöntemler mevcuttur. Artımsal dinamik analiz yöntemi, yaygın
kullanılan bir yaklaşımdır. Yer hareketlerinin göçmeye sebep olduğu şiddet ölçü seviyesini elde edebilmek için
5. International Conference on Earthquake Engineering and Seismology ( 5ICEES )
8-11 OCTOBER 2019, METU ANKARA TURKEY

bir çift yer hareketi tekrarlanarak ölçeklenir (Vamvatsikos ve Cornell 2002). Yaygın şekilde kullanılan diğer bir
yaklaşım ise çoklu çizgiler analizidir. Bu yöntemde, analiz her biri özgün bir yer hareketi takımına sahip olan
belirli şiddet ölçü düzeylerinde gerçekleştirilir.
Bir kırılganlık fonksiyonunun tanımlanması için çoğunlukla bir normal kümülatif dağılım fonksiyonu
kullanılmaktadır.

ln⁡(𝑥 ⁄𝜃)
𝑃(𝐶 ⁄𝐼𝑀 = 𝑥) = Φ ( ) (1)
𝛽

Burada 𝑃(𝐶 ⁄𝐼𝑀 = 𝑥), 𝐼𝑀 = 𝑥 olan bir yer hareketinde yapının göçme olasılığı, Φ(), standart normal kümülatif
dağılım fonksiyonu, 𝜃, kırılganlık fonksiyonu medyanı (%50 göçme olasılığına sahip şiddet ölçüsü düzeyi) ve
𝛽, ln⁡(IM) için standart sapmadır, şiddet ölçüsü dağılımı olarak da bilinir. Denklem 1’den, bir yapıda göçmeye
neden olan şiddet ölçüsü değerlerinin log normal olarak dağıldığı anlaşılmaktadır. Denklem 1’in verilen bir yapı
için ayarlanması için 𝜃 ve 𝛽 parametrelerinin yapısal analiz sonuçlarından ön görülmesi gerekir. Tahmin edilen
parametreler 𝜃̂ ve 𝛽̂ şeklinde belirtilecektir. Verilerden parametre tahmini için momentler yöntemi ve
maksimum olabilirlik yöntemi gibi yaklaşımlar bulunmaktadır. Yapısal analiz sonucu gözlemlenen veriler ile
uyumlu bir kırılganlık fonksiyonu oluşturmak için parametrelerin tahminine yönelik birkaç yöntem
bulunmaktadır. Sözü edilen yaklaşımlar artımsal dinamik analiz, kesikli artımsal dinamik analiz, çoklu çizgi
analizi gibi yöntemlerdir. Artımsal dinamik analiz, göçmeye sebep olacak yer hareketleri kümesinin
ölçeklendirilmesini içerir. Bu yöntemde göçmenin meydana gelebilmesi için bazı yer hareketlerinin büyük
şiddet ölçüsü değerlerine ölçeklendirilmesi gerekir, ancak bu durum gerçekleştirilmesi gereken birçok analizin
olmasından dolayı sayısal açıdan ekonomik olmayacak ve büyük şiddet ölçüsü sonuçlarının uygunluğu daha
düşük olacaktır. Bu sebeplerden dolayı, yapısal analizler artan dinamik analiz kullanılarak değil, bazen ayrık bir
deprem şiddet ölçüsü düzeyi takımında gerçekleştirilir ve her bir şiddet ölçüsü düzeyinde farklı yer hareketi
kullanılır. Belirli bir bölge ve deprem şiddet ölçü seviyesi için örnek teşkil eden yer hareketlerinin seçiminde
koşullu spektrum veya başka yaklaşımlar kullanılmaktadır. Çoklu çizgi analizi de bu yaklaşımların yaygın
kullanılanlarından biridir. Yer hareketlerinin hedef özellikleri her bir deprem şiddet ölçüsü seviyesinde değişir,
bu sebeple yer hareketleri de değişmektedir. Bu yaklaşımla analizlerin tüm yer hareketlerinin yıkılmaya neden
olduğu şiddet ölçüsü büyüklüklerine kadar gerçekleştirilmesi gerekmez. Yapısal analiz sonuçlarında yıkıma
sebep olan her bir deprem şiddet ölçüsü düzeyinde yer hareketleri vardır. Literatürdeki bazı çalışmalarda bu
veriler için uygunlaştırma yönteminin maksimum olabilirlik yönteminin olduğu ifade edilmiştir. Momentler
yöntemi, parametrelerin değerlerinin dolaylı yoldan tahmin edildiği, verilerin ortalamasının ve varyansının
tahmini değerlerinin kullanıldığı bir yöntemdir. Maksimum olabilirlik yöntemi ise parametre değerlerinin
doğrudan tahmin edilmesini sağlayan süreçtir (Altay Gündüz, Mühendislikte Olasılık, İstatistik, Risk ve
Güvenilirlik). Yapısal analizler sonucu her bir şiddet ölçüsü 𝐼𝑀 = 𝑥𝑗 için, toplam yer hareketleri sayısından
belirli bir göçme sayısı ortaya çıkar. Her bir yer hareketinde göçme meydana gelip gelmeme durumunun, diğer
yer hareketlerinde ortaya çıkacak durumlardan bağımsız olduğu varsayılarak, 𝐼𝑀 = 𝑥𝑗 olan 𝑛𝑗 yer hareketleri
sonucunda 𝑧𝑗 göçme olasılığı, binom açılımı ile verilmektedir (Denklem 2).

𝑛𝑗 𝑧 𝑛 −𝑧
𝑃(𝑛𝑗 ⁡𝑦𝑒𝑟⁡ℎ𝑎𝑟𝑒𝑘𝑒𝑡𝑙𝑒𝑟𝑖𝑛𝑑𝑒𝑛⁡𝑧𝑗⁡ 𝑔öç𝑚𝑒𝑠𝑖) = (𝑧 ) 𝑝𝑗 𝑗⁡ (1 − 𝑝𝑗 ) 𝑗 𝑗⁡ (2)
𝑗⁡

Burada, 𝑝𝑗 , 𝐼𝑀 = 𝑥𝑗 olan bir yer hareketinin yapıda göçmeye sebep olması olasılığıdır. Amaçlanan ise, 𝑝𝑗
göçme olasılığının tutturulmasını sağlayacak kırılganlık fonksiyonunun belirlenmesidir. Maksimum olabilirlik
yaklaşımı yapısal analizden elde edilen göçme verilerinin en yüksek olabilirliği veren kırılganlık eğrilerinin
belirlenmesinde kullanılır. Analiz verileri birden fazla ölçü şiddeti seviyesinde elde edildiğinden, tüm veri setine
ait olabilirliği belirlemek için her ölçü şiddeti düzeyinde binom olasılıkları alınır (Denklem 3).
𝑛𝑗 𝑧𝑗⁡ 𝑛𝑗 −𝑧𝑗⁡
Olasılık = ∏𝑚
𝑗=1 (𝑧 ) 𝑝𝑗 (1 − 𝑝𝑗 ) (3)
𝑗⁡
5. International Conference on Earthquake Engineering and Seismology ( 5ICEES )
8-11 OCTOBER 2019, METU ANKARA TURKEY

Burada m, ölçü şiddeti sayısıdır. Ardından 𝑝𝑗 yerine Denklem 1 kullanılır, böylece kırılganlık parametreleri
olabilirlik fonksiyonunda ortaya çıkmış olur. Kırılganlık eğrisi parametrelerine ait tahminler bu olabilirlik
fonksiyonunun en büyük değerine ulaştırılması ile elde edilir (Tunç (2015), Baker (2015), Çiçek ve Bezir
(2015)).

𝑧 𝑛𝑗 −𝑧𝑗⁡
𝑛𝑗 𝑙𝑛(𝑥𝑗 /𝜃) 𝑗 𝑙𝑛(𝑥𝑗 /𝜃)
Olasılık =∏𝑚
𝑗=1 (𝑧𝑗⁡ ) Φ ( 𝛽
) (1 − Φ ( 𝛽
)) (4)

𝑚
𝑛𝑗 𝑙𝑛(𝑥𝑗 /𝜃) 𝑙𝑛(𝑥𝑗 /𝜃)
{𝜃̂, 𝛽̂ } = 𝑎𝑟𝑔0,𝛽 𝑚𝑎𝑥 ∑ {𝑙𝑛 (𝑧 ) + 𝑧𝑗⁡ 𝑙𝑛Φ ( ) + (𝑛𝑗 − 𝑧𝑗⁡ )𝑙𝑛 (1 − Φ ( ))} (5)
𝑗⁡ 𝛽 𝛽
𝑗=1

Bu çalışmada, analizlerde elde edilen sıvı sızma miktarının hasar durumlarıyla ilişkilendirilmesi için göz önüne
alınan kırılganlık eğrisi ise O’Rourke ve So (2000)’ nun ürettiği kırılganlık eğrisidir ve Şekil 6’ da verilmiştir.
Bu çalışmada analizler için, 9 yer hareketi etkisinde, 400’ün üzerinde çelik, sıvı depolama tankının deprem
performansları ile ilgili veri tabanı kullanılmıştır. Farklı HAZUS hasar durumlarına ulaşılma veya bunların
aşılma olasılığı ile ilişkili olan, PGA değerlerine bağlı kırılganlık eğrileri lojistik regresyon analizi ile
geliştirilmiştir. Tank yüksekliğinin çapına oranının 0.70’den küçük ve 0.70’ten büyük veya 0.70’e eşit olduğu
durumlar ve doluluk oranının %50 ‘den düşük ve %50’den büyük veya %50’ye eşit olduğu durumlar için
analizler yapılmıştır.

Şekil 6. Tankların kırılganlık eğrileri (O’Rourke ve So (2000))

5. İNCELEMELER VE SONUÇLAR

Çalışmada deprem etkisi altında tankların doğrusal olmayan dinamik tepki analizinin yapılması amacıyla sonlu
elemanlar programlarından biri olan Abaqus programı kullanılmıştır. Oluşturulan tank modellerinden bir örnek
Şekil 7’de gösterilmiştir. Birçok farklı yer hareketi etkisinde, farklı PGA değerleri için analizler yapılmıştır.
Analizlerde geometrik açıdan ve malzeme bakımından doğrusal olmayan davranış göz önüne alınmıştır. Deprem
yükü, bölgenin sismik tehlike eğrisinden elde edilmiştir. Sismik tehlike değerleri, ilgili yönetmeliklerden elde
edilmiştir. Bir kırılganlık eğrisi PGA gibi deprem tehlikesi ölçüsünün fonksiyonu olan farklı hasar türlerinin
değişik seviyelerine ulaşılma veya bunların aşılma olasılığını temsil etmektedir. Kırılganlık eğrileri genel olarak
5. International Conference on Earthquake Engineering and Seismology ( 5ICEES )
8-11 OCTOBER 2019, METU ANKARA TURKEY

hasara dair saha gözlemleri, statik ve dinamik analizler veya yargıya dayalı yaklaşımlar ile üretilmektedir. Bu
çalışmada O’Rourke ve So (2000) çalışmasında, dinamik yapısal analizlerden türetilen analitik kırılganlık eğrisi
referans olarak alınmıştır. Hasar durumları, hasar bileşenlerini tanımlamak için kullanılır. Bu çalışmada yapılan
analizler sonucu tanklarda meydana gelen farklı yırtık boyutları, dolayısıyla sızan sıvı miktarları hasar
durumlarıyla ilişkilendirilmiştir. Bu durum Tablo 2’de ifade edilmiştir. Tablodaki veriler incelendiğinde, Hasar
Durumu 2 (HD2) ve üzerindeki durumlarda, sıvı kaybının tamamının ikincil muhafaza alanında toplandığı
görülmüştür. Bu çalışmada, yırtık boyutlarının belirlenmesi ve Micheal O’Rourke ve Pak So (2000) tarafından
geliştirilen kırılganlık eğrilerinin geçerli kılınması için gelişmiş sonlu eleman analizi kullanılmıştır. Sıvı
sızmasının deprem anında veya sonrasında meydana gelebilecek hasarlara bağlı olarak yol açabileceği patlama,
yangın gibi ikincil ve etkili olayların domino etkisine sebebiyet verip tüm tesisin zarar görmesine neden
olabileceği konusu büyük öneme sahiptir. Bu açıdan gerçekleştirilen analizler sonucu elde edilen yırtık çapları
dolayısıyla sıvı sızması ve hasar durumları arasındaki ilişki, tankların risk analizinde faydalı olacağı
düşünülmüştür.

Şekil 7. Tank sonlu elemanlar modeli ve fil ayağı burkulması hasarı

Tablo 2. Eşdeğer yırtık çaplarının hasar durumlarıyla olan ilişkisi


HD1 Tankta ve bağlantı borularında herhangi bir hasar meydana gelmemesi, içerik kaybı yok.
Çatı hasarı, düşük miktarda içerik kaybı, düşük şiddetli boru hasarının meydana gelmesi ancak fil ayağı
HD2 burkulmasının oluşmaması, eşdeğer yırtık çapı 0.375m, içerik kaybının tamamı ikincil muhafaza
alanında.
Düşük miktarda içerik kaybı ile birlikte fil ayağı burkulmasının meydana gelmesi, eşdeğer yırtık çapı
HD3
2m, içerik kaybının tamamı ikincil muhafaza alanında.
Yüksek miktarda içerik kaybı ve şiddetli hasar ile fil ayağı burkulmasının meydana gelmesi, eşdeğer
HD4
yırtık çapı 4m, içerik kaybının tamamı ikincil muhafaza alanında.
HD5 Tankın tümüyle göçmesi, içerik kaybının tamamı ikincil muhafaza alanında.

KAYNAKLAR

Akkar S, Sucuoğlu H and Yakut A (2005). Displacement-based fragility functions for low - and mid-rise ordinary concrete
buildings. Earthquake Spectra, 21(4), 901-927 (İngilizce).
5. International Conference on Earthquake Engineering and Seismology ( 5ICEES )
8-11 OCTOBER 2019, METU ANKARA TURKEY

American Lifelines Alliance (2001). Seismic Fragility Formulation for Water Systems, Guidelines and Appendices
(İngilizce).
Ay BÖ and Erberik MA (2008). Vulnerability of Turkish Low-Rise and Mid-Rise Reinforced Concrete Frame Structures.
Journal of Earthquake Engineering, 12(S2):2–11 (İngilizce).
Baker JW (2015). Efficient analytical fragility function fitting using dynamic structural analysis. Earthquake Spectra, 31(1),
(579-599) (İngilizce).
Ballantyne D B and Crouse C (1997). Reliability and Restoration of Water Supply Systems for Fire Suppression and
Drinking Following Earthquakes, NIST GCR 97-730 (İngilizce).
Berahman F and Farhad B (2007). Seismic Fragility Curves for Un-Anchored On-Grade Steel Storage Tanks: Bayesian
Approach, Journal of Earthquake Engineering 11(2):166–92 (İngilizce).
Brown K, Rugar P, Davis C and Rulla T (1995). Seismisc Performance of Los Angeles water tanks, Lifeline Earthquake
Engineering. Proceedings of the Fourth U.S. Conference, TCLEE Monograph No.6, ASCE, Reston VA. (İngilizce).
Cooper T. W. (1997). A Study of the Performance of Petroleum Storage Tanks during Earthquakes, 1933-1995 NIST GCR
97-720 (İngilizce).
Çiçek K ve Bezir F (2019). Desing of Offshore Structures Course Final Project, İstanbul Teknik Üniversitesi, İstanbul,
Türkiye (İngilizce).
D’Amico M and Buratti N (2018). Seismic fragility curves for atmospheric on-grade steel storage tanks based on damage
states in terms of structural performance and release of content. 16th European Conference on Earthquake Engineering, 18-
21 June 2018, Thessaloniki, Greece (İngilizce).
Dumova-Jovanoska E (2000). Fragility curves for reinforced concrete structures in Skopje (Macedonia) region. Soil
Dynamics and Earthquake Engineering, 19(6): 455-466 (İngilizce).
EEFIT (1993). The Loma Prieta Earthquake of 17 October 1989, report (İngilizce).
EERI (1986). The Chile Earthquake of March 3, 1985 - Industrial Facilities. Earthquake Spectra 2(2):373–409 (İngilizce).
Erberik MA (2007). Türkiye’deki Yığma Yapıların Hasargörebilirliği. Altıncı Ulusal Deprem Mühendisliği Konferansı,16-
20 Ekim 2007, İTÜ, İstanbul, Türkiye.
Erberik MA and Elnashai AS (2004). Fragility Analysis of Flat-slab Structures. Engineering Structures, 26:937-948
(İngilizce).
Gündüz A (1996). Mühendislikte Olasılık, İstatistik, Risk ve Güvenilirlik. Küre Basım Yayım San. Ve Tic. Ltd. Şti.,
İstanbul, Türkiye
Haroun M (1983). Behavior of unanchored oil storage tanks: Imperial Valley earthquake. Journal of Technical Topics in
Civil Engineering, ASCE, 109(1) (İngilizce).
Hassan AF and Sozen MA (1997). Seismic vulnerability assessment of low-rise buildings in regions with infrequent
earthquakes. ACI Structural Journal, 94(1):31-39 (İngilizce).
Bakhshi A and Karimi K (2008). Performance evaluation of masonry buildings using a probabilistic approach. Scientia
Iranica, 15(3) (İngilizce).
Kırçıl MS and Polat Z (2006). Fragility analysis of mid-rise R/C frame buildings. Engineering Structures, 28(9), 1335-1345
(İngilizce).
Korkmaz KA, Sari A and Carhoglu AI (2011). Seismic risk assessment of storage tanks in Turkish industrial facilities.
Journal of Loss Prevention in the Process Industries, 24, 314-320 (İngilizce).
O’Rourke MJ and So P (2000). Seismic Fragility Curves for on-Grade Steel Tanks. Earthquake Spectra 16(4):801–15
(İngilizce).
Pineda P, Saragoni GR and Arze L (2011). Performance of Steel Tanks in Chile 2010 and 1985 Earthquakes. Behaviour of
Steel Structures in Seismic Areas, 337–42 (İngilizce).
Salzano E., Iervolino I., and Fabbrocino G. (2003). Seismic Risk of Atmospheric Storage Tanks in the Framework of
Quantitative Risk Analysis. Journal of Loss Prevention 16:403–9 (İngilizce).
Sarı A (2019), Depolama Tanklarının Risk Analizi, Kontrol Medya.
Shinozuka M, Feng MQ, Lee L and Naganuma T (2000). Statistical Analysis of Fragility Curves. Journal of Engineering
Mechanics, 126(12):1224–31 (İngilizce).
Taucer F, Alarcon J, So E (2007). August 15 Magnitude 7.9 Earthquake near the Coast of Central Peru, EEFIT Field
Mission, Final Report (İngilizce).
Tunç Ç (2015). Yarı Rijit Mesnetlenmiş Perdeler İle Güçlendirilen Bir Okul Binasının Kırılganlık Eğrileri, Yüksek Lisans
Tezi, İstanbul Teknik Üniversitesi, İstanbul, Türkiye
Vamvatsikos, D., and Cornell, C. A., 2002. Incremental dynamic analysis, Earthquake Engineering & Structural Dynamics
31, 491–514 (İngilizce).
Wald DJ, Quitoriano V, Heaton TH and Kanamori H (1999). Relationships between peak ground acceleration, peak ground
velocity and Modified Mercalli Intensity in California, Earthquake Spectra, 15:557-564 (İngilizce).

You might also like