Professional Documents
Culture Documents
KULUBU
0 0 0 0
4 fo e p p re s e w ta > e
BİR BABA, O ĞL U VE O Ğ L U N U N
RED DED EMEY EC EĞ İ BİR EĞİTİM
domıngo
Telegram: @cinciva
FÎLM KULÜBÜ
“The Film Club” ilk olarak 2007 yılında
Thomas Ailen Publishers tarafından K anada’da yayınlanmıştır.
©David Gilmour, 2008
domingo
Domingo, Bkz Yayıncılık Ticaret ve Sanayi Ltd. Şti.’nin markasıdır.
Yayıncı Sertifika No: 12746
www.domingo.com.tr
ISBN: 978-605-88981-5-8
1. Baskı: Mayıs 2010
2. Baskı: Haziran 2010
Graphis Matbaa, İstanbul
100 Yıl Mahallesi, Matbaacılar Sitesi,
2. Cadde, No: 202 A, Bağcılar
(212) 629 06 07
Telegram: @cinciva
Patrick Crean'e
Telegram: @cinciva
E ğ itim hakkında tek bildiğim şu:
Telegram: @cinciva
BOLUM
Telegram: @cinciva
2 David G ílm our
Telegram: @cinciva
Sesimdeki sabırsızlığı fark etti; rahatsız oldu ve bu beni de
4 D avid G flm our
Telegram: @cinciva
“Jesse,” dedim usulca. O n a baktığım ı biliyordu ve b u n d a n
rahatsız oluyordu, sanki başı (tekrar) belaya g irm ek üzereydi
FİLM KULÜBÜ 5
£ e-
“Hayır,” dedim. “Bence okuldan n efret ettiği için oldu.”
“Okuldan nefret ediyorsa onda bir terslik var dem ektir.”
“Ben de okuldan nefret ederdim ,” dedim .
“Belki de senden öğreniyordur.” Böyle b ir süre tartıştık, so
nunda ağlamaya başladı, bense C he G uevara m isali, sonunu
düşünmeden genellemeler yapıyordum .
“Öyleyse bir işe girmeli,” dedi M aggie.
“Sence nefret ettiği bir aktiviteyi bırakıp başka birine başla
masının anlamı var mı?”
“Ne yapacak peki?”
“Bilmiyorum.”
“Belki biraz hayır işi yapabilir,” dedi b u rn u n u çekerek.
Gecenin bir vakti uyandığım da k a n m T in a y am m da kı
mıldandı; kalkıp pencereye gittim . Ay g ö k y ü z ü n d e tu h a f
bir şekilde alçaktaydı; yolunu kaybetm işti ve eve çağrılm ayı
bekliyordu. Ya hata yapıyorsam? diye d ü şü n d ü m . Ya m o d e rn
olacağım diye oğlumun hayatını m ah v e tm e sin e g ö z yu m u
yorsam?
Evet, diye düşündüm . Bir şeyle uğraşm ası gerek. A m a ney
Telegram: @cinciva
le? Okul meselesi gibi olmayacak neyle uğraşm asını sağlayabi
lirim? Kitap okumuyor; spordan n e fre t ediyor. N eyi seviyor?
FİLM KULÜBÜ 7
“Bilmem.”
“O nun durum unu düşün,” dedim. “Islahevinden ve aile
sinden kaçtı; artık özgür.”
“Belki de şimdi ne yapacağını düşünüp kaygılanıyordur.”
“Nasıl yani?” dedim.
“Belki de ‘Tamam, buraya kadar geldim, peki şimdi ne ola
cak?’ diyordur.”
“Tam am , tekrar sorayım,” dedim. “Onun durumuyla se
ninki arasında benzerlik görüyor musun?”
Sırıttı. “Yani artık okula gitmem gerekmediğine göre ne ya
pacağımı mı soruyorsun?”
“Evet.”
“Bilmem.”
“E h, belki de çocuğun kaygılı görünmesinin sebebi budur.
O da bilm iyordur,” dedim.
Bir an sonra “Okuldayken düşük notlar almaktan ve ba
şımın belaya girm esinden çekinirdim,” dedi. “Artık okulda
değilim ve şimdi belki de hayatımı mahvettim diye kaygıla
nıyorum .”
“Bu iyi,” dedim .
“N esi iyi?”
“Gevşeyip de kötü bir hayata geçmeyeceksin demektir.”
“A m a keşke kaygılanmayı kesebilsem. Senin kaygılandığın
olur m u?”
İster istem ez derin bir nefes aldım. “Evet.”
“Yani insan ne kadar başarılı olursa olsun illaki kaygılanır,
öyle mi?”
“Kaygının niteliği önem li,” dedim. “Artık beni m udu eden
şeyler konusunda kaygılanıyorum.”
Telegram: @cinciva
12 D avid G ilm o u r
Telegram: @cinciva
İR G Ü N E V E B İR K IZ G E T İ R D İ . Kızın adı Re-
becca N g idi, VietnamlIydı ve çok güzeldi. “Tanıştığımıza
sevindim David,” dedi gözlerime bakarak.
David?
“Günün nasıl geçiyor?”
“Günüm nasıl geçiyor?” diye tekrarladım salakça. “Şimdilik
iyi geçiyor.”
Bu mahalleyi seviyor muydum? Evet, seviyordum, teşek
kürler.
“Birkaç sokak ileride oturan bir teyzem var,” dedi. “Çok iyi
bir insandır. Taşralıdır, eski kafalıdır ama çok iyidir.”
,
Taşralı eski kafalı mı?
Rebecca N g (Ning diye okunur) güzel giyinmişti; üstünde
tertemiz bir beyaz kot pantolon, maron bir uzun yakalı bluz,
bir deri ceket ve Beade çizmeler var. Sanki bu giysileri alabil
mek için okuldan sonra Yorkville’deki bir butikte çalışmış,
Cumartesileri de Four Seasons Oteü’nin barında müdürlere
Telegram: @cinciva
t« D avid G flm otır
Telegram: @cinciva
eğlenceli bir insan olduğunu keşfetti.
FİLM KLLCiBLI 17
Telegram: @cinciva
çöp gibi çocuk gün ışığında öyle güzel görünüyordu ki.
Birkaç saniye sonra yüksek bir Victoria tarzı evin garaj
FİLM KULÜBÜ 19
Telegram: @cinciva
da zavallıca olanı, biraz m innet duym am dı. Sonuçta jam bon-
lu yumurtadan neredeyse iki buçuk dolar tasarru f etmiştim.
FİLM KliLClBİj 21
Telegram: @cinciva
“S enden hoşlandığı anlam ına gelir. Seni düşündüğünü söy-
X# Udvid b iim o u r
Telegram: @cinciva
Seyrettiğimiz filmlerin listesini çıkardım (san kâğıdara ya
FİLM KULÜBÜ 25
Telegram: @cinciva
na girm em in sebebi oydu.” O ndan alıntı bile yapabiliyordu.
“ ’Benim kadar çok içmezseniz, sabahın yedisinde bir kantin
D avid G flm our
Telegram: @cinciva
görünse de aslında A m erikan film lerindeki yeni b ir aktörlük
FİLM KULİJBİJ 29
Telegram: @cinciva
bir eyleme tartıldık etm iş bir adam ın sesiyle.
30 D avid G ílm our
Telegram: @cinciva
adına el kamerası kullanılm asına dek. O kıpır kıpır, saat altı
haberleri tarzı, bir yönetm enler kuşağım etkilem işti.
FİLM KULÜBÜ
Telegram: @cinciva
* Aid üstü aşk vc hepsi bu, N eden kendimi böyle hissediyorum?
İIÇ İİN C C )
BÖLÜM
Telegram: @cinciva
O n altı yaşındaki oğlumla yapmak istediğim türden bir soh
bet değildi bu, en azından aynntılara inmek istemiyordum;
34 Davfd Gflmour
“E m in m isin?”
“ Evet,” dedim vurgulayarak.
(Bu doğru mu? diye m erak ettim. Fark etmez. Hele bugünü
atlatalım.)
Jesse’yi C um berland sinemasına, Ben Kingsley’nin oynadı
ğı Seksi Hayvan (2000) filmine götürdüm. Filmi izlemediğini,
karanlıkta o tu ru p Rebecca N g ’yi ve şu “arkadaşa sarılma” me
selesini düşündüğünü görebiliyordum. Eve giderken “Bugün
istediğin h e r şeyi konuşm a ûrsatı bulabildin mi?” dedim.
Bana bakm adı. “ Kesinlikle,” dedi. Kapı kapalıydı; sen
kendi işine bak. M etroya kadar tuhaf bir sessizlik içinde git
tik. K onuşm akta asla sorun yaşamamıştık, ama şimdi sanki
birbirim ize söyleyeceklerimiz tükenmişti. Belki de ona fark
yaratacak bir şey söyleyemeyeceğimi genç yaşına karşın his
setmişti. B unu sadece Rebecca yapabilirdi. Ama Jesse kendi
sinir sistem inin nasıl işlediğini, konuşmanın onu rahatlattığı
nı, biraz stres atm asını sağladığını unutmuş gibiydi. Kendini
bana kapam ıştı. B en de davet edilmediğim odalara zorla gir
meye gönülsüzdüm tu h af bir şekilde. Jesse büyüyordu.
H ava berbattı, ki kalbiniz kırıkken hep öyle olur zaten. Yağ
m urlu sabahlar; renksiz ikindi gökleri. Kapının önünde bir
araba tarafından ezilmiş bir sincap vardı ve evden çıkarken
o tüylü leşi ister istem ez görüyordunuz. Jesse, annesiyle ve
karım T ina’yla birlikte yediği bir aile yemeğinde bifteğiyle ve
patates püresiyle (favorisiydi) kibarca, ama biraz mekanik bir
hevesle oynayıp durdu. Solgun görünüyordu, hasta bir çocuk
gibiydi ve şarabı fazla kaçırdı. Aslında mesele içtiği miktardan
Telegram: @cinciva
çok içme şekliydi, fazla hızlı içiyor, sarhoş olmaya çalışıyordu.
Bunu bazen yaşlı içiciler de yapar. Bu meseleye dikkat etme-
miz gerekecek, diye düşündüm .
Ona ne isterse yapabileceğini söyledim; kirayı boşvermesini, bütün
yün uyumasını söyledim. Benim gibi babayı öpsün de başına koysuni
Ama ya bir şey olmazsa? Ya onu kapısı, çıkışı olmayan bir
kuyuya artıysam ve arük boktan işlerde çalışıp, b oktan insan
ların ağız kokusunu çekip, m eteliğe kurşun atar bir halde ken
dini içkive verirse? Y'a bütün bunların sorum lusu olursam ,
ne olacaka? Masanın diğer tarafından on a bakarken, aklımda
sevimsiz sahnelerin peş peşe belirdiğini fark ettim . O n u n bü
yümüş haliyle yağmurlu bir gecede şehirde taksi kullandığım,
arabanın esrar koktuğunu, yanındaki koltukta bir bulvar ga
zetesinin katlı durduğunu g ördüm .
O gece onu sundurm ada tek başına buldum . “ Baksana,”
dedim yanındaki hasır koltuğa yerleşerek, “ bu yapağın şey,
yani okula gitm em ek, z o r bir yol, biliyorsun.”
“Biliyorum,” dedi.
Devam ettim : “N e yapağım bildiğine, sadece d o k u zu n cu
sınıfa kadar okum anın bazı bedellerinin o ld u ğ u n u bildiğine
emin olmak istiyorum o kadar.”
“Biliyorum,” dedi, “ am a ben yine d e güzel yaşayacağım sa
nırım.”
“Öyle mi?”
“ Evet. Sen de öyle d ü şü n m ü y o r m u su n ? ”
“Neyi düşünm üyor m uyum ?”
“G üzel bir hayaam ın olacağım .”
içten ve narin, dar yüzüne b a k a m ve o n u iyice kaygılandır-
m aktansa intihar etm eyi yeğleyeceğim i d ü şü n d ü m .
“ Bence m uhteşem bir hayaün olacak,” d edim . “ H a tta buna
em inim .”Telegram: @cinciva
FİLM KULliBL) 37
Telegram: @cinciva
mada ona Fellini’nin 8 V2 U (1963) gibi şeyler seyrettirmek
40 David G flm our
Telegram: @cinciva
J e SSE K E N D İ N E C L A I R E B R I N K M A N diye bir
kız arkadaş buldu; ailesine tapan, okula gitmeyi seven, kla
sik müzik kulübünün başkam olan, amatör tiyatro oyuncu
luğu yapan, çim hokeyi oynayan, şehirde tekerlekli patenlerle
gezen ve Jesse’yle yeterince sık yatmadığı için sonunda onun
gözünden düşeceğinden kaygılandığım çilli yüzlü, pozitif, tatlı
bir kızdı. Hem bir hayalede rekabet edemezsiniz ve Rebecca
Ng’nin hayaleti geceleri evde bir kötü ruh misali geziniyordu.
O Haziran’da üçüm üz, Maggie, Jesse ve ben Küba’ya git
tik: sevgili oğullarıyla birlikte tatile çıkan boşanmış bir çifttik.
Sadece karım düzenli bir işte çalıştığından, Maggie’nin evin
de kaldı. Dışarıdan bakanlara ve M aggie’nin bazen amansız
olabilen arkadaşlarına bu aile gezisi biraz tuhaf gelmiş olabi
lir, ama Tina anlayışla karşıladı; M aggie’yle benim artık bir
birimizle yatmak istemediğimizi biliyordu. Yine de biz Kara-
yıplere giderken onun eski karımın evinde kalması, hayatın
ne kadar tuhaf olabildiğini gösteriyor.
Telegram: @cinciva
Son anda olan bir şeydi. Tam pes etm işken, bir sabah
mobilyaları birkaç dakika boyunca acizce tekm elerken ve
Tina va işsizlikten yakınırken (belgesel kanalındaki iş yatmış
tı), telesekreterime bir mesaj bırakılmıştı. Bırakan D erek H.
adlı tıknaz, pancar suratlı, alkolik, pasif-agresif bir G üney
Afrikalı Ydı. Viagra hakkında bir saadik bir belgesel hazırlı
yordu ve belgeseli “sunmak” isteyip istem eyeceğim i merak
ediyordu. On beş bin dolar alacaktım, Philadelphia’yla New
York’a gidecektim, aynca Bangkok’da birkaç hafta kalacak
tım, ki Derek’e göre oradaki yaşlı adam lar resm en “düzüşe
rek ölüyorlardı”.
Bir “toplantı” yapuk, ekiple tanıştım, B angkok’ta nehir kıya
sında bir otel seçtim ve planlama yaptık. T em m uz başıydı. El
sıkıştık. O gece keyifle dışan çıkıp zil zurna sarhoş oldum ve
rüyamda Jesse ve annesiyle birlikte K ü b a’ya gittiğim i gördüm .
Yola çıkacağımız gün Claire B rinkm an iyi yolculuklar di
lemek için tekerlekli patenleriyle geldi; lim uzinden hem en
önce geldi. Kızarmış gözleri beni kaygılandırdı.
Old Havana’daki El Parque O teli’nde iki tane güzel oda ki
raladık. Çatıdaki havuzda yüzdük, g ardıroptaki b o l sabahlık-
lan giydik, her sabah Roma şölenlerini çağrıştıran b ir büfede
kahvaltı yaptık. Masraflar M aggie’yi kaygılandırdı -b ir uzak
mesafe telefon görüşmesi bir dakikadan fazla sürse kalbi pıt
pıt atmaya başlayan bir taşralı çiftçi kızdı-, am a b e n ısrarlıy
dım. Hem oğlumla kaç kere geziye çıkabilirdim ki? Ailesiyle
birlikte gezmeyi daha kaç kere isterdi?
Oradaki üçüncü gecemizde bir olay oldu. O g ü n ü n ikindi
Telegram: @cinciva
sinde Jesse’yi Devrim M üzesi’ne g ö tü rm ü ş tü m , C a stro ’yla on
alo devrimcisinin gizlice K üba’ya geri d ö n m e k te kullandıkları
FİLM KULÜBÜ 41
Telegram: @cinciva
Aşağıdaki kaldırım a çıkan Jesse görüş alanıma girdi, şalvar
pantolonuyla, ters takılmış beyzbol şapkasıyla. Bir fılmdey-
48 David G flm our
Telegram: @cinciva
Jesse hayır anlam ında kafa salladı; şimdi gerçekten korku
yordu.
'‘Peşimden gel,” dedim ve sokağın karşı tarafına geçmeye
başladık. Dolandırıcılar peşimizden geldiler. Bir tanesi etrafı
mızdan dolanıp yolumu kesti. “Bir içki ısmarladı. Şimdi para
sını vermesi gerek,” dedi.
Etratından dolanmaya çalıştım ama yolumu kesmeyi sür
dürdü.
“Polis çağıracağım,” dedim.
Dolandıncı “Tamam, çağır,” dedi. Ama geri çekildi.
Yürümeyi sürdürdük, dolandırıcı peşimizi bırakmıyordu,
kolumu çekiştiriyordu, arkadaşları arkam ızdan geliyorlardı;
JesseYe “Ne olursan olsun yürümeyi sürdür,” dedim . Park
tan geçtik, artık koşar adım yürüyorduk, Jesse bana iyice so
kulmuştu, sonra otel kapışım görünce “K oş,” dedim .
Koşarak sokağın karşı tarafına geçtik ve gece kapısından
içeri daldık. Ama peşimizden lobiye girdiler. H areket etm e
yi sürdürerek, san gömlekli adama “ Bas git,” dedim . Ama
hiçbir şeyden korkusu yoktu. A sansör kapısı açıldı; adam
Jesse’yle ve benimle birlikte asansöre binm eye çalıştı, arka
daşlarıysa lobide kaldılar.
Birden güvenlik görevlileri belirdi. İspanyolca bağnşm alar
oldu, kapılar kapandı. Üç kat çıktık; Jesse’nin ağzım bıçak
açmıyordu. Bana kaygıyla göz adyor, aynada kendine bakıyor,
yine o ifadeye bürünüyordu. O na kızdığımı d ü şünüyordu ve
az çok haklıydı, ama bir çeşit vecd yaşadığım dan habersizdi.
Klişe gibi gelecek ama anma atlayıp onu k urtarm ıştım . O n a
iyi hizmet etmiştim, onu korum uştum , işimi yapm ıştım . A s
lında bunların yaşanmasına içten içe seviniyordum . Belirli bir
Telegram: @cinciva
yaştan sonra çocuklarınız için çok şey yapam ıyorsunuz; ne
kadar isteseniz de.
FİLM KULÜBÜ
Telegram: @cinciva
“Peki sabahın üçünde o adam lann öyle dostça davranması
tuhaf gelm edi mi?”
İ2 David Gİlmour
Telegram: @cinciva
Sabahın dördünde iki tane buz gibi bira geldi.
“Otelde olanlar için üzgünüm,” dedi Jesse.
FİLM KULÜBÜ 51
Telegram: @cinciva
kavanozdan iki puro çıkanp getirdi. Tanesi on dolardı. Ama
sabahın bu vaktinde başka nereden puro bulacaktık ki?
FİLM KULİlHİj 55
Telegram: @cinciva
BEŞİNCİ
BÖLÜM
Telegram: @cinciva
Jesse’ye b ir m isyonerin şevkiyle söylediğim sözü haürladım :
58 D a v id G flm o u r
“Şu an hayır.”
“Seni hiç kaçırmazdım,” dedi. “Michael Moore’la yaptığın
röportajı izledim. O herif hıyarın teki.”
“Eee, ne düşünüyorsun?” dedim.
Sokağa bakıp kaşlarım çattı. “Şey, yaş sınırımız var,” dedi.
“Ellinin altında olm an gerekiyor.”
“Sen ellinin altında mısın?” dedim.
“Hayır, am a ben epeydir orada çalışıyorum.”
“Bana bir iyilik yapabilir misin?” dedim. “Patronuna beni
tavsiye edebilir misin? O n a geçici olmadığımı söyle, en az altı
ay çalışırım, dincim .,,
T ereddüte kapıldı. “Bu çok tuhaf bir konuşma olacak.”
Telefon num aram la ismimi yazıp ona verdim.
“G erçekten m in n e tta r kahrım,” dedim.
Bir gün geçti; sonra birkaç gün; hiçbir şey olmadı; adam
beni aram adı.
“B una inanabiliyor m usun?” dedim Tina’ya. “Bisikletli kur
yelik bile y apam ıyorum yahu.”
E rtesi sabah, sessiz b ir kahvaltının ortasında kalkıp yatağa
geri d ö n d ü m , ü zerim d e sokak kıyafetleriyle. Başımı batta
niyenin altına so k u p tekrar uyumaya çalıştım. Birkaç dakika
sonra yatağın k enarında küçük bir kuş gibi bir şeyin varlığını
hissettim .
“Sana b u k o n u d a yardım edebilirim ,” dedi T ina, “ama bana
izin verm eksin. B ana direnm em elisin.”
Bir saat so n ra b a n a yirm i isimlik bir liste verdi. G azete editör
leri, kablolu televizyon prodüktörleri, halkla ilişkiler uzm anlan,
Telegram: @cinciva
nutuk m etni yazarlan, hatta uzaktan tanıdığımız bir politikacı.
Bu insanlan arayıp onlara iş aradığım söylemelisin,” dedi.
“Aradım zaten.”
“Hayır, aramadın. Eski arkadaşlarını aradın o kadar.”
Listedeki ilk isme baktım. “Bu ibnetoru aramam. Ottu ara-
vamam!”
Beni susturdu. “Bana direnmeyeceğini söylemiştin.”
Direnmedim. Bir gün dinlendikten sonra m utfak masasına
oturup telefon etmeye giriştim. T ina’nın haklı çıkm asına şa
şırdım. Neredeyse herkes gayet kibar davrandı. Şu anda bana
verecek işleri olmasa da dostaneydiler; teşvik ediciydiler.
Enerjik bir iyimserlik anında (telefon etm ek beklem ekten
daha iyidir) Jesse’ye “Bu benim sorunum , senin değil,” de
dim. Ama o bir hödük ya da asalak değildi ve çaktırm asa da
durumun farkında olduğunu, on dolar isterken çekindiğini
hissediyordum. Ama ne yapabilirdi ki? M eteliksizdi. Annesi
yardım ediyordu ama sonuçta bir oyuncuydu, hem de tiyatro
oyuncusuydu. Tina’nınsa, aylak ve gevşek tavırlarım büyük
bir özgüvenle desteklediğim oğlum a arka çıkm ak uğruna, on
altı yaşındayken biriktirmeye başladığı paralan harcam ayaca
ğı kesindi. Gecenin geç vakitlerinde (herhangi b ir şeyi d ü
şünmenin pek iyi sonuçlar getirm eyeceği saatlerde), işlerin
ne kadar kötüye gidebileceğini, yalanda şansım dönm ezse
yaşayacağımız para sıkıntısının hayatımızı ne kadar berbat-
laştıracağını merak ediyordum.
Telegram: @cinciva
kendini okuldaymış gibi hissettirm em ek için, b ir “ m uhteşem -
likleri fark etm e” oyunu icat ettim. M uhteşem den kastım , in-
FİLM KLLIJBL) 61
Telegram: @cinciva
hayata vurgun, b u C um a gecesi bu insanlarla bu m ekânda
64 D avid G İlm our
Telegram: @cinciva
* “Ay nehri, kilometrelerce genişsin, seni bir gün yüzerken geçeceğim.”
** “Nereye gidersen git peşinden gelınm
FİLM KULÜBÜ 65
Telegram: @cinciva
66 David Gflmour
Telegram: @cinciva
şeyi planlamışlardı herhalde?
Rebecca’nın bir yöneticilik kursunda fazlasıyla başarılı ol-
68 David Gflm our
Telegram: @cinciva
emin davranmak için genç olmanız gerektiğini ima ediyordu.
FİLM kU lİJllİ] 71
Telegram: @cinciva
N ERED EY SE B İ R H A F T A S Ü R E N bir sıcak dal-
gasından s o n r a b ir sa b a h hava değişiverdi. A rabalann kaput-
lannda çiy v a rd ı; g ö k y ü z ü n d e harek et eden bulutlar tuhaf
bir şekilde c an lı g ö rü n ü y o rd u . S o n b ah ar yann veya gelecek
hafta g e lm e y e c e k ti, a m a d u rd u ru lm a z bir şekilde yoldaydı.
K e stirm e d e n g itm e k için B lo o r Sokağı’ndaki M anulife bina
sından g e ç e rk e n y ü rü y e n m erdivenin yanındaki kafede Paul
B ouissac’ın te k b a şın a o tu rd u ğ u n u gördüm . O tuz yıl önce
bana ü n iv e rs ite d e S ü rre alizm dersi verm iş olan ve o zam an
dan beri te le v iz y o n kariyerim i biraz aşağılayan bodur, baykuş
suratlı b ir F ra n s ız ’dı. A d a m beni seyretm eye tenezzül etm e
diğini, a m a elleri telli b ir kâbus olan erkek arkadaşım n büyük
bir hayranım o ld u ğ u n u im a ederdi. (Bundan cidden şüphe
liydim ya neyse.)
Bouissac to m b u l, beyaz eliyle beni çağırdı. İtaat edip o tu r
dum. H a v ad a n s u d a n k o nuştuk, sorulan ben sordum (comme
Telegram: @cinciva
d’habitude), o ise so ru la rım ın naifliğine om uz silkti. Sohbet
76 D avid G llm o u r
k en d im iç in m i g e ç m iş tim y o k s a J e s s e için m i? O k u l b a h
ç e sin d ek i o n y a ş ın d a b ir ç o c u k g ib i b ö b ü r le n iy o r m u y d u m ?
Çok mu belli oluyordu? Belki de evet. Ama kimsenin Jesse’ye
kötülük yaptığımı düşünmesini istemiyordum, o esrar dumanlı
taksiyi kullanması görüntüsü aklımdan çıkmasa da.
Yanımdan hışır hışır geçen üç ergen kız sakız ve soğuk
hava kokuyorlardı. Belki de çocuklarımızın üstündeki etki
miz abartılıyor, diye düşündüm. Bir doksan boyundaki bir
ergen ev ödevi yapmaya nasıl zorlanır ki? Hayır, annesiyle
ben Jesse’yi çoktan kaybetmiştik.
Birden Bouissac’tan beklenmedik bir şekilde nefret ettim
ve onun karşısında tuhaf bir şekilde öğrenci gibi davranma
mın, bu alıştığım saygı duyma halinin çok değişeceğini his
settim.
Orada, m asada otururken bir tükenmez kalem çıkardım
ve bir peçeteye üniversiteden tanıdığım ve bir halt olamamış
herkesin listesini çıkardım. B., Meksika’da alkol komasından
ölmüştü; en iyi çocukluk arkadaşım G. uyuşturucu kullanıp
bir adamı suratından pom palı tüfekle vurmuştu; matematik
te, sporda, her konuda dahi bir çocuk olan M. artık günlerini
bilgisayarına bakarak m astürbasyon yapmakla geçiriyordu,
kansı şehir m erkezindeki bir avukatlık bürosunda çakşırken.
Rahatlatıcı, dram atik bir listeydi. Orada ağabeyim bile vardı,
zavalk, zavallı ağabeyim; üniversitedeyken kraldı, oysa şim
di bir pansiyonun köşe odasında kakyor, hâlâ aldığı eğitimin
adaletsizkklerinden yakınıyordu.
Ama ya yanıkyorduysam ? Jesse yakın bir zamanda b od
Telegram: @cinciva
rumdan fırlayıp da hayatına çeki düzen vermezse ne olacak-
Belki de aylaklığı allayıp pullayan saçma sapan bir teori
78 Davfd G flm our
Telegram: @cinciva
O hafta Jesse’ye İtalyan klasiği Bisiklet Hirsı%lan’nı (1948)
FİL M KULÜBÜ 81
Telegram: @cinciva
Bir rakam söyledi. Fahişti elbette, am a şeker fa b rik a sın d a k i
FİLM KIJI İJBİJ 83
hataydı,” dedim.
“AilenJe komşu olmak istemende bir terslik yok,” dedi
Ama onu susturdum.
“Ben kendi evimi satmaya çakşırken biri bana aymsını yapsa
evine makineli tüfekle giderdim,” dedim.
‘T in e de doğru davrandığım düşünüyorum ,” dedi ısrarla.
Fikrini değiştirmek güçtü. “Bisiklet Hırsızlan ndaki adam
dan farkım yok,” dedim. “Bir şeyi yapmam gerekiyorsa bir
kılıf uydur uveriyor um.”
“Ama yagerçekten doğru davrandıysan?” diye karşılık verdi.
Daha sonra, bir filmin ardından sigara içm ek için dışarı
çıktığımızda, K eltoş’la karısının etrafta olm adıklarına emin
olmak için sağa sola kaçamak bakışlar fırlattığımı fark ettim.
“Sonucu görüyor m usun?” dedim. “A rtık ne zam an sun
durmaya çıksam o herif ortalıkta mı diye bakınm am gereke
cek. İşte bedel bu. Gerçek bedel bu.”
Telegram: @cinciva
YEDİHC8
B Ö L IIM
Telegram: @cinciva
görürler.
FİLM KULÜBÜ 89
Telegram:
Prens Charles’ın @cinciva
yam nda d u rduğunda asıl prensin
kim olduğunu herkesin anlam ış olm asına -ki bunu
FİLM KULÜBÜ 91
Telegram: @cinciva
ve Rebecca g e çe rk en o n a baktılar. G ri güvercinler havalanıp
yumruk şeklinde batıya uçtular.
94 D a v id G llm o u r
Telegram: @cinciva
*16. yüzyılda Peru’daki İnka topraklarını işgal edip yağmalayan İspanyol fatihler
den bin olan Lope de Aguirre.
FİLM KULÜBÜ 95
Telegram: @cinciva
^e2biyenlerden, kokainden, eroin m odasından, Backstre-
et Boys tan (bu konuyu ben açm ıyordum ), dövm elerden,
9« D avid G ilm oıar
Telegram: @cinciva
Jesse gözlerini elleriyle gizleyerek bana döndü. Ağlayıp ağ
lamadığını m erak ettim . “Ayrıldık.”
9* D avltf G flm o u r
Telegram: @cinciva
‘T am am .”
FİLM KİİLİIHİJ 99
Telegram: @cinciva
ip ç e kötü hissettirdi. Çok hızlı konuşm aya başladım , ‘Benim
■ lu n liD L U D IJ 1IM
Telegram: @cinciva
Bit de J a m e s C a a n v a rd ır tabii. K ariyerinin doruğunda-
^t- Biraz p a ra a lm a k için b ir tefe cin in ofisine girm esini ve
104 David Gflmour
Telegram: @cinciva
P İ R K O R K U F E S T İV A L İ D Ü Z E N L E D İK . Şim
di düşünüyorum da, duyarsızca bir seçimdi belki -Jesse öne
sürdüğünden daha hassas bir haldeydi herhalde-, ama film
seyrederken sıkılıp da düşüncelere dalarak üzülmesini iste
medim.
Şeytan tarafından hamile bırakılan bir New Yorklu’nun
(Mia Farrow) öyküsünün anlatıldığı gotik bir kâbus olan
emary'nin Bebeğiyle (1968) başladım. Jesse’ye “Yaşlı bir ka
dının (Ruth G ordon) telefonla konuştuğu meşhur sahneye
dikkat et,” dedim. “Kim inle konuşuyor? Ama en önemlisi,
Çekimin kompozisyonuna dikkat et. Yönetmen Roman Po-
knski bir hata mı yapmış yoksa bir etki uyandırmaya mı ça-
kşiyor?”
Jesse ye Polanski’nin acı dolu hayatından biraz bahsettim:
uÇük bir çocukken annesinin Auschwitz’de ölmesinden; eşi
Sh
ar°n Tate’in hamileyken Charles Manson’ın mürideri tara-
an öldürülmesinden; on üç yaşında bir kızla cinsel ilişki-
Telegram: @cinciva
108 D avid C llm o u r
Telegram: @cinciva
duğum da filan başlayacak diye düşündüm .” O n a ağabeyimi11
bir keresinde bana şaşırtıcı bir şey söylediğini... h a y a tın ı n
FİLM KULÜBÜ 109
Ona alt kon u su salakça olan düşük bütçeli bir filmi, Üvey
Baha'yı (1987) izlettim ; am a bir em lakçının -kendi çocuklannı
yeni öldürm üştür- b ir alıcıya b o ş bir evi gezdirdiği sahneyi
bekleyin; bir m üşteriyle değil bir psikiyatristle konuştuğunu
Telegram: @cinciva
Ederek anlayışım izleyin. S onra Teksas Katliamı'm (1974) sey-
rettdk, ki çekim i çok k ötü olsa da fikir öyle korkunçtu ki ancak
no D a v id G flm o u r
Telegram: @cinciva
ıyordum. O sahneyi ancak üçüncü seferde, parm aklarım ın
«12 D a v id G flm o u r
Telegram: @cinciva
Ş İM D İY E K A D A R Y A Z D IK L A R IM I okuyunca,
belki de hayatımda film seyretmekle oğlumun hayatına bur
numu sokmak dışında pek bir şey yapmıyormuşum izlenimi
ni uyandırdığımı fark ediyorum. Oysa öyle değildi. Artık ufak
tefek işler alıyordum, kitap eleştirileri, rötuş gerektiren bir bel
gesel, hatta birkaç günlüğüne vekil öğretmenlik (iç açıcı görün
müyor tabii, ama tahmin ettiğim kadar gurur kinci değildi).
Şeker fabrikasındaki loftumu sattım ve oradan gelen pa-
rayla, kanmla ben Chinatown civarındaki Victoria tarzı bir
evi satın aldık. Maggie nihayet evine döndü. Çok sevindi; bir
yddan fazla olmuştu. Ama hâlâ Jesse’nin başında bir erkeğin
bulunması gerektiği kanısındaydı. Ben de öyle. Neyse ki ka-
nrn da Öyle düşünüyordu. N oel’deki bir aile partisinde, emek-
^ bir lise müdürü olan ufacık, serçe sesli bir teyzem bana
^ a n dikkat et,” demişti. “Ergen oğlanlarla yeni doğmuş
^bekler kadar ilgilenmek gerekir. Ama bu ilgiyi babalarının
^termesi şarttır.”
Telegram: @cinciva
116 D a v id G llm o u r
Telegram: @cinciva
bulunduğunu k e şfe ts e n e o lu rd u peki? B unun filmine Siîabm
Gücü (Magnum Force) a d ın ı verdiler.
122 D a v id G flm o u r
Telegram:
Ekranı
@cinciva
inceledik; o dağınık saç sakalın ardında Kns
HLW KULUBU m
Telegram: @cinciva
alacağı k a lm ıştı a m a u m u r u n d a değil gibiydi. İstediğini elde
etmişti, o iş s a y e s in d e e b e v e y n in e b ağım lılıktan k u rtu lm a n ın
124 D a v id G flm our
Telegram: @cinciva
Ama inatçılık, sinir veya bir denetm enin sabırsızlığı gibi
FİLM KULÜBÜ 125
Telegram: @cinciva
birden neden o filmin, Chunking Ekspresi n\n Jesse’nin dik-
^atini çektiğini anladım. Filmdeki güzel kız ona Rebecca’yı
126 David Gílmour
Telegram: @cinciva
Aa bir daha hoşlanacağım başka birini asla bulam azsam ?”
Aklıma yine Paula Moors ve beni terk edişinden sonra yak
tığım yağlar geldi. Esmerdi, dişlerinin biraz çarpıklığı ona tu
haf bir seksilik katıyordu. Tanrım, onu nasıl da özlemişti^
Onu arzulamıştım. Kurduğum tu h af tu h af hayaller yüzün
den gecemn bir vakd tişörtümü değiştirm ek zorunda kalmış
tım.
“Paula’yı hatırlıyor musun?” dedim. “O gittiğinde on ya
şındaydım”
“Bana kitap okurdu.”
“Hayatımın sonuna kadar, kiminle olursam olayım onu
unutamam sanmıştım. Evet, ama bu kadın Paula değil ki, diye
düşünürüm sanmıştım.”
“Sonra?”
Lise muhabbetine girm em ek için kelimeleri özenle seçtim.
“Ondan sonra hayatıma giren ilk, ikinci ya da üçüncü kadın
onu unutturamadı. Ama sonra tensel uyum yaşadığım biriyle
çıkmaya başladım ve ilişkimiz yolunda gidince Paula’yı unut
tum.”
“Bir ara yıkılmıştın.”
“Hatırlıyor musun?” dedim.
“Hı hı.”
“Ne hatırlıyorsun?”
“Akşam yemeklerinden sonra kanepede uyuduğunu hatır
lıyorum.”
“Uyku haplan kullanıyordum,” dedim . “ Büyük hataydı.’
Duraksadım. “Sen de birkaç kere kullandın, değil mi?”
O berbat bahan düşündüm , güneş fazla parlaktı, parkta
Telegram: @cinciva
iskelet gibi yürüyordum , Jesse bana ürkek bakışlar fırlatıyor
du. Bir keresinde elimi tutup “ K endini daha iyi hissetmeye
H I M KULÜBÜ 129
Telegram: @cinciva
bir bakış fırlattı, kaygılı b ir bakış, ey'vah sinirleniyor bakışı.
FİLM KULÜBÜ 111
Telegram: @cinciva
S adece B İR K A Ç G Ü N sonra Maggie’yle akşam ye
meği yedim. O akşam onun Greektown’daki evine bisikletle
gitmiştim, ama yemekten sonra, daha doğrusu şaraptan son
ra kente gitmek için bisikletle köprüden geçmeyi göze alama
dım. Bu yüzden bisikletimi çeke çeke metroya bindim.
Eve gitmem uzun sürmedi, on-on beş dakika kadardı,
ama bu yolculuğu o kadar çok yapmıştım ki dayanılmaya
cak kadar yavaş geldi ve yanımda okuyacak bir kitap getir-
mediğime hayıflandım. Penceredeki yansımama, gelip giden
yolculara, hızla geçip giden tünellere baktım, sonra birden
Paula Moors’u gördüm . Metro vagonunda karşımda, beş-altı
koltuk ileride oturuyordu. Ne kadar zamandır oradaydı ve
nereden binmişti bilmiyorum. Bir an profiline, sivri burnuna
Ve Çenesine baktım. (Dişlerini düzelttirdiğini duymuştum.)
Şimdi daha uzun olan saçı hariç, o korkunç sözü söylediğin-
de|d halinin aynısıydı. “Sana aşık olmamaya meyilliyim...” Ne
k'Çİm bir cümleydi bu! N e biçim sözcük seçimiydi!
Telegram: @cinciva
■jr* u d v ıu u ıım u u r
Telegram: @cinciva
Jesse’yi bu noktaya nasıl getirebilirdim?
Metro vagonunda etrafa bakınırken (içeri cips yiyen genç
FİLM KULÜBÜ «5
Telegram: @cinciva
ket yapar. Dönüp gitmeye başlar, arkadaşları beklemektedir.
Kıza parmaklarını hafifçe büküp sallayarak, kom ik bir şekil'
FİLM KULÜBÜ 143
Telegram: @cinciva
deydim. O tuz yıl önce kız tavlamaya gittiğim b ir yerde ge'
ceyansından sonra sahneye çıkacaklardı (başka yarım düzine
FİLM KULÜBÜ 147
Telegram: @cinciva
Düşkünlere yardım eden bir Hristiyan derneği.
rro udvıu uıııııuur
Telegram: @cinciva
ON BİİÎİNÖ
BÖILİIM
mümkün mü?
“Sence bir kadına sahipken onu arzulam anın m üm kün ol
Telegram: @cinciva
madığı doğru mu baba?” dedi Jesse.
“Hayır, bence değiL Ama senin yaşındayken öyle d ü şü n ü r-
FİLM KULÜBÜ 151
Telegram: @cinciva
parak filmin salakçalığıru ve inandırıcılıktan uzaklığını affetti
ren parlak, genç bir Fransız yönetm endi.
FİLM KULÜBÜ 1»
Filmin nasıl başladığını izleyin, sokaktan üç adam gelir, ar
kadaşlarından birini sürükleyerek. Bir rock videosu gibidir,
Gary Cooper’ın Kahraman Şerif inin liserjik asit halüsinasyo-
nU versiyonudur. Sonra silahlar patlar: eczanedeki silahlı ça
tışmayı izleyin: kurşunların esintilerini hissedersiniz resmen.
Ama N ikita sadece ısınmak içindi. Arak suçlu hazlann kra
lına, evinizde başkalarıyla birlikte izlemeye utanacağınız ger
çekten berbat bir filme hazırdık. Şehvetli, anlamsız ve çirkin
olan Showgirls (1995) esir almayan türden bir filmdir. Seyir
cilerin hayretle kafa sallamalarına yol açar: Las Vegas’ta şov
kızbğı yapmak için evini (ne evdir ama!) terk eden genç bir
kızın öyküsünün anlatıldığı bu filmde sırada ne olabileceğini
soranz. Meraklısı için bol bol kadın vücudu gösterilir, ama
filmin sonunda artık meraklısı değilsinizdir. Olamazsınız.
uShowgirls\ ” dedim Jesse’ye, “bir sinema garabetidir, tek bir
iyi perform ans bile barındırmayan bir suçlu hazdır.”
Showgirls gösterim e girdiğinde eleştirmenler ve halk tarafın
dan hayret ve horgörü çığlıklarıyla karşılanmışa. Daha gös
terime girm eden, yıldızı Elizabeth Berkley’in kariyerini bi
tirmişti; veteran aktör Kyle MacLachlan {Mavi Kadife [1986])
bıyık buran azgın “eğlence direktörü” rolüyle kendini rezil
etmişti. Showgirls bir gecede herkesin “1995’in en kötü filmi”
listesinde bir numaraya yerleşmişti. Sinemalar interaktif hale
gelmiş, seyirciler beyazperdeye küfretmişti.
Ama en büyük iltifat New York’un gey topluluğundan
gelmiş, orijinal başyapıtın oynatıldığı dev bir ekranın önü
ne geçen travestiler repliklere göre dudak oynatarak filmdeki
oyunculukları taklit etmişlerdi. Sevgili A nne^den (1981) beri
Telegram: @cinciva
böyle şamata görülmemişti.
154 David G flm our
Telegram: @cinciva
“N eyden bahsettiğini anlam adım baba.”
FİLM KULÜBÜ 155
“Eee, nc dedi?”
“ Her zamanki gibi espri yapıyor, flörtöz davranıy0rcj
‘Vay, çok şaşırdım. Hiç beklem iyordum filan yani,’ <jeçj.
M ontreal’de nerede kalacağımı sordu, bir otelde dedim
da ‘Bu gece ne yapıyorsun? Sırf otelde takılmazsm uma
rım,’ dedi.
“Ben de ‘Bilmem ki. Arkadaşlara bağlı,’ dedim . O da ‘Şey
ben bir kulüpte olacağım, neden oraya gelm iyorsun?’ dedi
“M ontreal’e varmak altı-yedi saat sürdü. Belki daha da
uzun; kar yağıyordu. Oraya varınca otele yerleştik; berbat
bir yer, Holiday In n ’in ikinci sınıf versiyonu gibi, ama öğ
renci gettosunun tam ortasında.”
“Çıkıp bir ton bira aldınız...”
“Çıkıp bir ton bira alıp otele geri d ö n d ü k ; hepim iz aynı
odada kalıyorduk, Rebecca’yı tanıyan zenci adam tutmuştu.
O gece on-on bir civarı...”
“Hepiniz zil zurna sarhoştunuz.”
“Hepimiz zil zurna sarhoştuk ve o bara gittik. Rebecca’nın
bahsettiği kulübe. St C atherine Sokağı’n d a b ir yerlerde. İçe
risi öğrenci kaynıyordu. B unun ne anlam a geldiğini anlama
lıydım. Ama anlamadım. M ekâna girince bıyıklı, zebellah
gibi bir adam önüm üzü kesti. K im lik sordu. Bende yoktu.
Arkadaşlarda vardı. H epsi girdiler. A m a o h e rif benim gir
meme izin vermedi. O na eski kız arkadaşım ın içeride oldu
ğunu, onu epeydir görm ediğim i filan söyledim . İşe yarama
dı. Kaldırımda kalakaldım, b ü tü n arkadaşlarım içerideydi,
Rebecca içerideydi ve hayatım da b u n d a n k ö tü bir şey yaşa
Telegram: @cinciva
madığımı düşünüyordum .
“Ama sonra Rebecca dışarı çıktı. O n u hiç o kadar güzel
FİLM KULÜBÜ 157
şini hatırlayıp d u ru y o rd u m .” j
“ K o rk u n ç.”
“T ekrar uyum aya çalıştım .”
“E vet.”
“ O n u tekrar g ö rü n c e ne diyeceğim i m ily o n kere planla
m ıştım ve böyle b ir şey o lm u ştu .”
Sokağın karşı tarafındaki eve baktı. “ Sen hiç öyle bir şey
yaptın m ı?” diye sordu.
“Sonra ne oldu?” dedim .
“ K ahvaltıya çıktık, b e n hâlâ sa rh o ş tu m herh ald e, çünkü
o tele geri d ö n ü n c e k u stu m .”
“ K ahvaltının parasını kim ö d e d i? ”
“Ja c k ’ten biraz b o rç aldım . M erak e tm e , b e n hallederim-
Telegram: @cinciva
D uraksayıp b ir sigara yaktı. D u m a n ı üfledi. “ E r te s i gu
FİLM KULÜBÜ 159
Telegram: @cinciva
ON İKİNCİ
BÖLÜM
Telegram: @cinciva
gözünü ayırma M organ, cidden güzel b ir kız,’ derdim . O da
FİLM KULÜBÜ 163
(Jesse burada bir geri zekâlının sesini taklit etti) ‘Bir şey ol
maz,’ derdi.”
Başım la onayladım .
“Kız Londra, Ontario’da üniversiteye gidiyor. İktisat okuyor.”
“ Buna rağmen Morgan’la mı çıkıyor?”
“M organ iyi çocuktur,” dedi hemen. “Her neyse, bir sene
kadar önce ayrıldılar. Birkaç gün sonra Jack, grubumdan bir
çocuk...”
“O da beyzbol şapkalıdır.”
“Hayır, beyzbol şapkah olan Morgan.”
“Şaka yapıyorum .”
“Jack al yanaklı olan.”
“Biliyorum, biliyorum. Devam et.”
“Jack bir gece beni aradı ve barda Chloe Stanton-McCabe
diye bir kızla tanıştığını ve kızın durm adan benden bahsetti
ğini, çok hoş bir çocuk olduğumu, çok espritüel olduğumu
filan söylediğini söyledi. Kız sürekli beni övmüş.”
“Ya?”
“İşin tuhafı, o gece yatakta karanlıkta yatarken o kızla bir
likte olm anın, onunla evlenm enin nasıl bir şey olacağını me
rak ettim baba. Kızı doğru dürüst tanımıyordum. Partilerde
ve birkaç barda görm üştüm , ama yanında hep birileri vardı
ve pek m uhabbetim iz olmamıştı.”
“D u ru p dururken öyle bir telefon konuşması yapmak şa
şırtıcı olm uştur.”
“Evet. Kesinlikle. Ama bir hafta sonra kız yine M organ’la
çıkmaya başladı. Biraz hayal kırıldığına uğradım. Ama önem
sem edim de. Başka kız arkadaşlanm vardı. Ama evet, hayal
Telegram: @cinciva
kırıklığı yaşadım. Aslında epey.”
104 llavtd ifiım our
birine önemli gelmezdi. Bir ulusal gazete için bir film eleşti
risi yazmam istendi. Ü cret düşüktü ve bir seferlik yazacak
tım, ama -nasıl desem- hep yapm ak istediğim bir şeydi. Böyle
şeyler bazen maddiyatın çok ötesinde değer taşırlar, tıpkı bir
akademisyene S orbonne’da konferans verm esinin veya bir
aktöre Marlon B rando’yla aynı film de oynam asının teklif
edilmesi gibi. (Berbat bir film olabilir. Fark etm ez.)
Jesse akşam vardiyasında çalışıyordu. H âlâ yardımcı şef
ti, sebzeleri yıkayıp doğruyordu, kalam ar tem izliyordu, ama
bazen ızgaracılık yapmasına izin veriyorlardı, ki benim film
eleştirisi yazmam kadar cazip bir şeydi o n u n gözünde. Böyle
işler can sıkıcı bir şekilde geçici oluyor.
Izgaracılar sert, gayet m aço olurlar; terlem eyi, k ü f r e tm e y i,
Telegram: @cinciva
içmeyi, saatlerce çalışmayı, “vajinalardan” ve “ işsizlik m aaşı
FİLM KULÜBÜ 167
Telegram: @cinciva
konuşurken nasıl kımıldadıklarına dikkat et: o genç adama
öyle bir bakar ki, sanki içinden “A caba ne kadannı biliyor?
FİLM KULÜBÜ 169
üu. ‘‘ÜÇ tane yüz ifadem var,” derdi, “sağa bakarım, sola ba
karım, ileri bakarım.” Oynadığı Caniler Avast (1955) filminin
yönetmeni Charles Laughton o huysuzca “umurumda değil
bebek” tavrının rol olduğunu söylemişti. Robert Mitchum’ın
güzel konuşan ve yaşayan aktörler arasında Macbeth rolüne
en uygun kişi olan okum uş, müşfik, iyi kalpli bir adam oldu
ğunu söylemişti. M itchum ise farklı telden çalıyordu: “Be
nimle diğer aktörlerin arasındaki fark, benim hapishanede
daha çok zam an geçirmiş olmam dır.”
Ama birlikte bu filmleri seyrederken, Jesse’nin pek keyif al
madığım fark ettim bazen. W oody Allen’ın Stardust Anılan'm
(1980) yarım saat seyrettikten sonra sıkıldığım fiziksel duru
şundan, dirseklerine yaslanmasından anladım ve filmi sırf bana
eşlik etm ek adına izlediğinden şüphelenmeye başladım.
‘‘S tardustin kam eram anı kimdi bil bakalım,” dedim.
“Kim di?” dedi.
“K aranlıklar Prensi.”
“G o rd o n Willis mi?”
“Baha'nın çekim lerini yapan adam .”
“Fahişe’n in (.Klute) çekim lerini yapan adam ,” dedi dalgınca.
Kibarca duraksadıktan sonra “O n u n Fahişe’nin çekimlerini
yaptığını sanm ıyorum ,” dedim usulca.
“Aynı adam .”
“Beş dolarına bahse girerim ki G o rd o n Willis Fahişe’nin
çekimlerini yapmadı, ” dedim .
K azanınca, kıçım kanepeden kaldınp da parayı arka cebine
koyarken b öbürlenm edi, gözlerim e bakmadı. “Fahişe'hin çe
kimlerini M ichael Ballhaus yaptı sanıyordum ,” dedim süngü
sü düşm üş bir halde. Telegram: @cinciva
174 D a v id G flm o u r
Telegram: @cinciva
ON ÜÇÜNCÜ
BÖLÜM
Telegram: @cinciva
O gün restoran m utfağ ın d an o n u d e fa la rc a a ram ış; b ir sürü
mesaj bırakm ış. L ütfen ara. Ö d e m e li ara. B u a ra d a o erkek
FİLM KULÜBÜ 177
Telegram: @cinciva
“Tam am öyleyse, hayatından çıkıyorum,” demiş Jesse.
17« üdvfci G flm o u r
d ı”
«Sahi m i? ”
“ H ı h ı.”
“ İyi a m a se n n e y a p tın J e sse ? ”
“ B ir d a h a o k a d a r g ü z el b ir kız ark ad aş bu lab ilir m iyim
sence?”
Böyle k o n u ş u p d u ru y o rd u . O so n b a h a r başka so ru n la
rım vardı: k a rım , F la u b e rt’le ilgili u z u n b ir dergi yazısı,
ü ç ü n cü k a t ç a tısın d a n d ü ş e n kirem itler, “ o g a z e te ” için b ir
başka film e le ştirisi, b o d r u m d a kalan ve kirasını z am an ın
da ö d e y em ey e n b ir kiracı k adın, k u ro n kaplam a yapılm ası
gereken azı dişim (T in a ’n ın sig o rtası m asrafın ancak yarı
sını karşılıy o rd u ); am a J e s s e ’n in cinsellikle ilgili kapıldığı
dehşeti n e d e n s e a k lım d an çıkaram ıyordum .
İn sa n la r “ B ir şey o lm az. H ay at böyledir, h epim izin b aşı
na gelir,” d iy o rlard ı, am a b e n g e ce n in bir vakti insan ın ka
fasının için d e oynayan o film leri biliyordum, insanı a cıdan
deliye d ö n d ü re b ile c e k le rin i biliyordum .
Ayrıca tam Je ss e ’nin yokluğuna, yaşının ilerlem esiyle
birlikte dış dünyaya çekilm esine alışm ışken bir şekilde
Telegram: @cinciva
geri gelm esi tu h aftı. Böyle olm asını istem iyordum . Sosyal
182 D a v id G flm o u r
Telegram: @cinciva
ON DÖRDÜNCÜ
BÖLÜM
f^ İR K A Ç H A FT A SO N RA EVE D Ö N D Ü ; hava
soğuktu, rüzgâr sokağımızda bir haydut gibi dolanıyordu;
dışarı çıkmanızı bekliyordu ve evden fazla uzaklaştığınızda
yakanızdan tuttuğu gibi yumruğu çakıyordu. O ilk günleri
çok net hatırlıyorum: Jesse dışandaki hasır koltukta donuk
gözlerle oturuyor, aynı şeyleri düşünüp duruyor, durumunu
daha az berbat kılmanın bir yolunu anyor, kabul edilemez
şeyden artık kurtulmaya çalışıyordu.
Yanında oturuyordum. Gökyüzü sokağın uzantısıymışçası
na beton grisiydi, sanki ikisi ufukta birleşmişlerdi. Jesse’ye ya
şadığım bütün korkunç maceralan anlattım: sekizinci sınıfta
ki D aphne’yi (beni ağlatan ilk kızdı), lisedeki Barbara’yı (beni
bir dönmedolaptayken terk etmişti), üniversitedeki Raissa’yı
(“Seni sevmiştim bebeğim, gerçekten sevmiştim!”)... bağrı
ma saplanan yarım düzine hançeri.
Telegram: @cinciva
Ona keyifle ve hevesle anlattığım bu öykülerin kıssadan
hissesi hepsinden de sağ kurtulmuş olmamdı. Öyle ki artık
D a v fd G flm o u r
Telegram: @cinciva
de bile (ki maalesef öyle filmlerin sayısı çok değil), Jesse’nin
ekranı ıstırap verici fantezileri için bir çeşit tram plen niyetine
FİLM KULÜBÜ 185
izlemelisin.”
İzledik. Çılgtn Romantik (1993) n ered e y se dayanılmayacak
kadar keyifli bir filmdir. K endinizi kısıdayın, en fazla altı ayda
bir seyredin. Kokainle, cinayede ve gen çlik aşkıyla ilgili bu
filmin senaryosunu Q u e n tin T a ra n tin o yirm i beş yaşınday
ken yazdı. İlk senaryosuydu. Senaryoyu sa tm a k için beş yıl
uğraşü; kimse alm ıyordu. Stüdyo yön eticileri senaryonun
değişikliğini “kusurlulukla” karıştırıyorlardı. A m a Tarantino
Rezervuar Köpekleri’ni (1992) çekip d e k e n d in i kanıtiayınca İn
giliz yönetm en Tony S cott senaryoyu kab u l etti.
Çılgın Romantik 'te, D en n is H o p p e r’la C h ris to p h e r W alkenin
sekiz-dokuz dakikalık bir diyalogu vardır, ki b e n c e film in bel
ki de en iyi sahnesidir. (Bunu sadece b ir k ere söyleyebilirsiniz
biliyorum, ben de şu ana kadar bek lem iştim .) İyi aktörlerin
güzel bir diyalogla neler yapabileceklerini g ö rm e k harika bir
his. Aynca birbirlerinden aldıkları keyfi d e görüyorsunuz.
Gövde gösterisi yapıyorlar. K aran lık sin e m a d a o tu ru rk en , o
sahne başladığında, C h risto p h er W alken “ B e n D eccaFim
dediğinde arkadaşım kulağım a eğilip “ Ş im di iyi izle,” diye fı
sıldadı.
Filmin başka hoş taraflan da var: saçları rastalı bir uyuş
turucu saücısı rolündeki teatral G a ry O ld m a n ; şiddet sah
nelerini o kadar iyi kotarıyor ki, Je sse ’n in dediği gibi “olay
başlamadan birkaç saniye ö nce çu buklarla Ç in yem eği yiye
biliyor.” Brad Pitt, Californialı b ir keş, Val K ilm e r ise Elvis
Presley’nin hayaleti rolünde... liste uzayıp gidiyor.
Telegram: @cinciva
Jesse’ye filmin sonundaki aşk sahnesine, C h ristia n Slater’la
FİLM KULÜBİ) 189
“Ne dedi?”
“ ‘Baskıcı’ davrandığımı söyledi. İstediğini düşünebilirmiş”
“Sen ne dedin?”
"Baha filmi hakkında istediğini düşünem ezsin,” dedim.
“Sonra ne oldu?”
“Tartıştık galiba,” dedi bezgince. K ar yağışı artmış gibiydi;
kar taneleri sokak lambalarının ışıklarında dönüp duruyordu;
sokağımızdan geçen arabaların far ışıklarında da görülüyor
du. “Filmi sevmesini istemiştim. Bu kadar basit.”
“Bilmem ki Jesse, bana rüya gibi bir aşk ilişkisi gibi gelme
di. Birlikte sinemaya gidem iyorsunuz, çünkü sinirini bozuvor;
birlikte yürüyüşe çıkamıyorsunuz çünkü canın sıkılıyor.”
Başını salladı. “Tuhaf,” dedi bir an sonra, “ bütün bunlan
arak anımsayamıyorum. Tek anım sadığım birlikte geçirdiği
miz güzel zamanlar.”
Karım dışan çıktı; sundurm anın ışığı yandı. Ahşap üstün
deki koltuk ayaklan gıcırdadı. Sohbetim iz kesildi, sonra de
vam etti. K anm gitm ek bilm iyordu. Bir süre sonra ikisini baş
başa bıraktım. K anm ın Jesse’ye kendini daha iyi hissettirecek
bir şeyler söyleyebileceğini düşündüm . Benim T ina genç
liğinde, üniversitedeyken tam bir parti kızıydı. Bu Morgan
meselesine farklı bir yorum getirebileceğini biliyordum , ama
anlatacaklannı duym am am ın daha iyi olacağını hissediyor
dum . Bir ara salon penceresinden baktım ; birbirlerine çok
yakın oturuyorlardı. Karım konuşuyordu; Jesse dinliyordu;
sonra beklemediğim bir şey duyup şaşırdım ; kahkaha sesleri;
gülüyorlardı.
H er akşam sundurm aya çıkıp sigara içm eye ve sohbet et
Telegram: @cinciva
meye başladılar. O nlara asla eşlik etm iyordum , kendi araların-
FİLM KULÜBÜ
Telegram: @cinciva
meyi seçmesi neredeyse inanılmazdır. Şu kadarını söyleyeyim
192 D avid G llm oıır
ki, arada sırada öyle bir olay yaşarsınız ki bir insanı ne kad'
iyi tanıdığınızı düşünürseniz düşünün, o kişinin hayatının bu
tün önemli anlarını bildiğinizi sansanız bile aslında bilmedi
ğinizi ve bilemeyeceğinizi anımsatır.
“Ulu Tannm!” dedi Jesse bana önce hayretle, sonra huzur
suz bir neşeyle, ardından da takdirle bakarak. “Cidden cesur
bir yönetmenmiş!”
Bu gömülü hâzineleri seyrederken Jesse arada sırada yo
rumlar yapıyordu ve son üç senede filmler hakkında bu kadar
çok şey öğrenmesine şaşıyordum. Gerçi onun pek umurunda
değildi; bütün bunlan bilmektense telefonun çalmasına razıy
dı sanırım.
“Bakıyorum da,” dedim film bitince, “gayet iyi bir film
eleştirmeni olmuşsun.”
“Ya?” dedi dalgınca.
“Ben CBC’de ulusal film eleştirmenliği yaparken filmler
konusunda senin kadar bilgili değildim.”
“Ya?” Pek ilgilenmemişti. (Neden iyi bildiğimiz şeyleri yap
mayı hiç istemeyiz?)
“İstesen film eleştirmeni olabilirsin” dedim.
“Sevdiğim filmleri biliyorum. O kadar.”
Bir süre sonra usulca “Peki, bazı sorular sorayım, tamam
mı?” dedim.
‘Tamam.”
“Fransız Yeni Dalgasıyla birlikte gelen üç yeniliği sayabilir
misin?”
Gözlerini kırpıştırıp dikeldi. “Eee, düşük bütçeler...?
“Hı hı.”
“Akıcı kamera çekimleri?”
Telegram: @cinciva
3 FİLM KIJLİJBİ) 19J
4
İ »i . >>
I “Evet.
I “Stüdyolardan sokaklara çıkan kameralar?”
I “Üç tane Yeni Dalga yönetmeninin ismini sayabilir mi-
i Sinr
j “Truffaut, Goddard ve Eric Rohmer.” (Havaya girmeye
başlamıştı-”
■
i “Yeni Dalga’nın Fransızcası nedir?”
“Nouvelle vague. ”
i “Hitchcock’un Kuşlar filminin en sevdiğin sahnesi?”
’ “Tipi Hedren’in arkasında bir oyun parkı vardır ve tekrar
gördüğümüzde kuşlarla dolmuştur.”
i “Bu sahne neden iyidir?”
{ “Çünkü seyirciye kötü bir şeyler olacağım haber verir.”
] “Buna ne denir?”
“Gerilim,” dedi. “H itchcock’un Aşktan da Üstün’d e ikinci
bir merdiven yaptırması gibidir.” Sustu; bu bezgin bilgiçlik
ı halinden hoşlandığı belliydi. Bir an sanki Chloe’nin odada
olduğunu, bütün bunları dinlediğini hayal ediyormuş gibi gel
di.
“Bergman’ın favori kameramanı kimdi?”
“Bu kolay. Sven Nykvist.”
“Nykvist, W oody Allen’ın hangi filminde çalıştı?”
“Aslında iki filminde. Suçlar ve Kabahatler’d e ve Bir Başka
Kadın’da.”
“Howard Hawks’a göre bir filmi iyi kılan nedir?”
“Üç tane iyi sahnesinin olması ve hiç kötü sahnesinin ol
maması.”
“Yurttaş Kane’de bir adam elli yıl önce N ew Jersey’de bir
nhtımda gördüğü bir şeyden bahseder. Nedir?”
Telegram: @cinciva
194 D avid G ilm our
Telegram: @cinciva
196 David Gflmour
tekrar dışarı çıktım. Işığı açtım. Jesse bana bakmak için başını
geriye çevirdi; dudaklarında gergin bir gülümseyiş vardı.
Yanına usulca oturdum. “Hani olmasından korktuğum bir
şey vardı ya?” dedi.
“Evet.”
“Oldu.”
Bir arkadaşı telefon edip haber vermiş.
“Emin misin?”
“Hı hı.”
“Morgan olduğunu nereden biliyorsun?”
“Çünkü Morgan arkadaşıma söylemiş.”
“Sana söyleyen arkadaşına mı?”
“Evet.”
“Tannm, niye böyle bir şey yapsın ki?”
“Çünkü Chloe’den hâlâ hoşlanıyor.”
“Yani arkadaşın sana neden söylemiş?”
“Arkadaşım olduğu için.”
Sokağın karşı tarafında oturan Çinli kadın elinde süpürgey
le çıkıp basamaklarım hararede süpürmeye koyuldu. Jesse’ye
bakmaya cesaret edemiyordum neredeyse.
“Bence Chloe korkunç bir hata yapıyor,” dedim acizce.
Küçük kadın durmadan süpürürken küçük kafasıyla etrafa
kuş gibi bakınıyordu.
“Artık Chloe’yi geri kazanmam imkânsız,” dedi Jesse.
“İmkânsız.”
Koltuğundan kalkıp sundurma basamaklarından inmeye
başlayınca kulaklannı fark ettim. Kırmızıydılar, sanki kol
tuğunda iki büklüm otururken kulaklarım o v u ştu r m u ştu
Telegram: @cinciva
FİLM KLLLBİJ 197
Telegram: @cinciva
FİLM KULÜBÜ 199
Telegram: @cinciva
FİLM K t l T B İ J 201
Telegram: @cinciva
© N ¡B E ŞİN C İ
BÖLÜM
Telegram: @cinciva
206 D a v id G flm ou r
Telegram: @cinciva
208 Davfd G ilm otır
Telegram: @cinciva
FİLM KULÜBÜ 209
Telegram: @cinciva
FİLM KULÜBÜ 211
Telegram: @cinciva
212 D avid G ilm our
Telegram: @cinciva
r u p te d N o s ta lg ia - A n g e ls ” a ra m a s ı y a p a r a k k lıb e u la şa b ilirsin iz .
F İL M K U LÜ B Ü 213
Telegram: @cinciva
n c ıla n n Rolü”), okul çıkışı ilk kez b ir üniv ersite arkadaşıy
la bira içm esi. A m a şim dilik sadece b ir sa h n e d e m ik ro fo n
FİLM KIJI İIIHJ 21*»
Telegram: @cinciva
TEŞEKKÜR
Telegram: @cinciva
KİTAPTA BAHSEDİLEN
FİLMLEM*
Fahişe / Klute
Full Metal Jacket
Ishtar
Telegram: @cinciva
FİLM KIJLLIBII 221
Jackie Brown
Jaws
Leon
Lolita
Onibaba
Orman Ateşi / Jungle Fever
Telegram: @cinciva
222 D avid G flm our
Ran
Rezervuar Köpekleri / Reservoir Dogs
Rıhtımlar Üzerinde / On the Waterfront
Riding the Rap
Ridgemont Lisesi’nde Hızlı Günler / Fast Times at
Ridgemont High
RoboCop
Rocky III
Roma Tatili / Roman Holiday
Rosemary’nin Bebeği / Rosemary’s Baby
Tarayıcılar / Scanners
Tatlı Hayat / La Dolce Vita
Telegram: @cinciva
FİLM KULÜBÜ 223
Telegram: @cinciva