You are on page 1of 3

DOKTOR TOHUM

"Diktiğiniz her tohumun içinde muazzam bir evrensel bilgi vardır. Hem de insan yapımı hiçbir şeyle
kıyaslanamayacak kadar büyük bir bilgi. işte bu bilgi sayesinde tohum, ne zaman canlanıp büyüyeceğine, topraktan
hangi özsuları emeceğine, Güneş, Ay, yıldızlar gibi gökcisimlerinin ışınlarından nasıl yararlanacağına saniyenin on
binde biri kadar kısa sürede, kesin olarak karar verir; nasıl gelişeceğini ve hangi meyveyi vereceğini gayet iyi bilir.
Meyveler, insanın yaşam destek ünitesi gibidir. Her tür hastalığa karşı vücudun direncini artırır, onlarla mücadele
ederler; halihazırdaki ve gelecekte üretilecek insan yapımı tüm ilaçlardan daha etkilidirler. Ama tohum, bu mücadeleyi
verebilmek için insanın durumunu bilmek zorundadır. Zira hasta ya da hastalığa meyilli bir insani iyileştirebilmek için,
olgunlaşma evresinde meyvesine hangi maddeleri yükleyeceğini önceden bilmesi gerekir.

"Belli bir bahçede yetiştirilen bir salatalığın, domatesin ya da herhangi bir bitkinin tohumunun böyle bir bilgiye sahip
olması için aşağıdakiler yapılmalıdır:

"Bir veya birkaç tohumu ekmeden önce ağza alıp, en az dokuz dakika dilin altında tutmalı. "Sonra avuçların arasına
alınıp otuz saniye de burada tutmalı. Bu esnada, tohumun ekileceği yerin Üzerinde mutlaka yalınayak durmak gerek.
"Avucunu açıp elindeki tohumları ağzına yaklaştırarak, Ciğerlerindeki havayı tohumların üzerine üfle(hohla).
Tohumu soluğunla ısıtmalısın ki içinde ne olduğunu anlasın. "Bundan sonra avucundaki tohumu havaya kaldırıp otuz
saniye gün ışığına tutmalısın. Tohum o anda doğuş zamanını tayin eder. Bütün gezegenler de ona yardımcı olacaktır!
Filizlere, ihtiyacı olan ışığı verecektir ki bitki sırf sana özgü meyvesini üretebilsin. Artık tohumları ekebilirsin. Tohum
ekildikten sonra asla hemen sulanmamalıdır. Tüm tohumlar tükürüğüne bulandığı için, seninle ilgili bilgileri emmeleri
gerek. Tohum ekildikten üç gün sonra sulamak gerekir.

"Her bitki, uygun zamanda ekilmelidir (ekim zamanları insanların zaten bildiği ay takvimine göre seçilmeli). Tohumu,
toprağı sulamadan, erken ekmenin bir sakıncası olmaz; ama geç ekmek kötü sonuçlar doğurabilir.
"Bitkinin gelişimi esnasında çevresindeki tüm yabani otlar ayıklanmamalı. Mutlaka bu otların her birinden bir tane
bırakılmalıdır. Yabani otları ayıklamak yerine budamak da mümkün..." Tohumun belli bir insana dair bilgiyi
toplamasının ve Evren'le Dünya'dan o insana gereken maksimum enerjiyi alarak meyvesine yüklemesinin yegane
yolu budur. Yabani otların tamamı da ayıklanmamalıdır zira onların da kendilerine göre ödevleri vardır. Bunların bir
kısmı bitkiyi hastalıktan korurken, diğerleri de ona ek bilgiler sağlıyor. Bitki büyürken onunla iletişim kurmak, hiç
olmazsa istenen boya eriştiğinde, dolunay varken yanına gidip bir kere sevgiyle dokunmak gerekir.

Bu yolla yetiştirilen bir bitkinin meyvesinin, insanın her tür hastalığına iyi gelecek, yaşlanmayı büyük ölçüde
engelleyecek, insanı zararlı alışkanlıklardan kurtaracak, akli yeteneklerini arttıracak ve ruhuna huzur verecektir.
Meyveler toplandıktan sonra üç gün içerisinde tüketilirse de etkileri artar.
Yukarda anlatılan yöntem, bahçede yetiştirilebilecek her bitkiye uygulanabilir. Bütün bahçeyi bu yöntemle ekilmiş
salatalıklar, domateslerle doldurmaya da gerek yok, bir iki tohuma uygulamak yeterli...
Böyle yetiştirilmiş meyveleri diğerlerinden ayıran sadece tatları da değildir. Eğer incelemeye tabi tutulursa içindeki
maddelerin de farklı olduğu görülür.
Tohumu ekmeden önce toprağa mutlaka el ve ayak parmaklarıyla küçük bir çukur kazmak, sonra da içine tükürmek
gerekir. "Neden ayak parmaklarıyla?" çünkü, ayak terinde insanin hastalığıyla ilgili bilgiler içeren bazı maddeler (mesela
toksinler) bulunur. Tohum bu bilgileri alarak kullanır. Bu yüzden ara sıra, ekim yerinde çıplak ayakla dolaşmak gerekir.

Peki hangi bitkileri ekmek gerekir?


Çoğu bahçede olduğu gibi çeşidi bol tutmak" gerekir. "Ahududu, Frenk üzümü, kuş üzümü salatalık, domates, çilek,
elma; vişne ya da kiraz ağacıyla çiçekler de çok hoş olur. Nereye, ne kadar ekileceği o kadar önemli değil. Enerjik bir
Bahçe yaratmak için, ay çiçeği gibi (en az bir tane bulunmalı) olmazsa olmaz bitkiler de vardır. Bir bucuk iki
metrekarelik bir tohumluğa çavdar, buğday gibi tahıllar ekilmeli ve farklı bitkiler ekilmiş tohumluklar arasında en az
iki metrekarelik boşluklar bırakılmalı. Yalnız tohumluklardaki çimenler yapay değil mutlaka doğal olmalı; bahçesinde
doğal tohumluklar oluşturamayanlar da ormandan çimen getirmelidir."

Sadece çeşitli bitkileri ekmek değil, ekme yöntemi de önemli; ekerken doğrudan iletişim kurarak onları bilgiyle
beslemek gerek. Bu en temel yöntemdir. En önemli şey, çevrendeki doğa parçasını seninle ilgili bilgilerle beslemektir.
Ancak o zaman yetiştirdiğin meyvenin sağaltıcı etkisi ve vücuduna verdiği yaşam desteği sıradan bir meyveninkinden
çok daha fazla olur. Vahşi dediğiniz doğada, vahşi olan hiçbir şey yok, sadece tanımıyorsunuz; oysa mevcut tüm
hastalıkları iyileştirebilecek birçok bitki var. Hatta sadece bunun için yaratılmışlar ama insan, onları tanıma becerisini
ya kaybetti ya da kaybetmek üzere."

En iyi doktor, kendi vücudunuzdur. Hangi otu ne zaman kullanacağı bilgisi, daha yaradılışında insana bahşedilmiştir.
Yemek yemek, soluk almak gibi bir şeydir bu. insan, fiziksel belirtileri görülmeye başlamadan çok önce hastalığı
önleyebilir. Hiç kimse, sana Tanrının verdiği özel doktorun olan vücudunun yerini tutamaz. Sana, onu nasıl kendi
yararına kullanacağını anlatıyorum. Bahçendeki bitkilerle karşılıklı bir bağ kurarsan, seni iyileştirir, gayet de iyi
bakarlar: tek başlarına doğru teşhisi koyup, en etkili ilacı hazırlarlar sana."

ARILAR
Her bahçede en az bir tane arı kolonisi olması gerekir. Arıları nasıl bahçede tutmalı?:"
Onlara, doğal koşullardakinin tıpkısı bir kovan yapmak gerekir. Ondan sonra yapılacak tek şey, insana çok yararlı
olan ballarının bir bölümünü, balmumunu ve ürettikleri diğer şeyleri almak…
Kovan mutlaka ahşap olmalı. Ya içi oyuk bir kütük alıp genişletmeli, ya da, yaprak döken ağaçların kerestesinden
yapılmış tahtalar kullanılmalı. Bu tahtaların kalınlığı altı santimden, uzunluğu da bir metre yirmi santimden az
olmayacak. yalnız; kovanın içi de kırka kırk santim olmalı. İçte, köşelerin birleştiği yerlere üçgen parçacıklar
eklemeli ki köşeler yuvarlak hatlı olsun. Bu parçalar hafifçe yapıştırılabilir; (arılar sonradan sağlamlaştırır zaten).
Uçlardan biri, tahtayla sıkıca kapatılmalı, diğeri açılır-kapanır bırakılmalı. Tahtaları birleştirirken köşeler otlarla ya
da bir çaputla sıkıştırılabilir. Tüm zemin de çaputla kaplanabilir. Uzun kenarlardan birine bir buçuk santimlik
yarıklar açılmalı. (Yarıklarla ya da yarıkla, açılır-kapanır uç arasında otuz santim mesafe olacak). Kovan, bahçede
herhangi bir yere, bir kazık üzerine yerleştirilebilir. Yerden yüksekliği yirmi, yirmi beş santimden az olmayacak.
Yarıklar güneye bakacak şekilde yerleştirilmeli ama evin çatısının altına asmak en iyisi aslında. Böylece insan,
arıların uçuşunu engellemez. Böylece onlar da kızmazlar...

Kovan, köşeleri yerle yirmi otuz derecelik bir açı yapacak şekilde yerleştirilmeli. Açılır-kapanır ucu aşağıya bakmalı.
iyi bir havalandırma olması şartıyla kovanı tavan arasına da yerleştirmek mümkün. Yine de güneye bakacak şekilde,
evin çatısının altına ya da üstüne sağlamca yerleştirmek en iyisi. Yalnız, bal için kovanı kolay ulaşılır bir yere
koymayı da göz ardı etmemeli.
Güneşten korumak için kovanın üzerine bir tente yapmak gerekir. Tenteyi de bir platforma yerleştirmeli. Kovan kışları
da ısıtılabilir."
Çağdaş arıcılar, türlü şekillerde kovanlar yapıyor, sürekli arıların yuvasına müdahale ediyorlar. Balla dolu peteklerin
yerini değiştiriyorlar. Hatta kışları, arılarla birlikte kovanların yerini de değiştiriyorlar, oysa ki bu kesinlikle
yapılmamalıdır. Arılar, petekleri belli bir havalandırma sistemine göre, birbirlerinden eşit uzaklıkta balla doldurur; her
müdahale bu, sisteme zarar verir. Bal toplamak, genç arıları yetiştirmek gibi işlerin yanı sıra, bu müdahalelerin verdiği
zararı da onarmak zorunda kalırlar. Arılar, doğada ağaç kovuklarında yaşar ve her tür sorunu gayet güzel halleder.
Yukarıda anlatılanlar da, doğa koşullarına en yakın olandır. Bunlara uyarak arılardan daha çok faydalanmak mümkün.
Arılar Bitkilerin döllenmesinde en aktif rollerden birini oynayarak verimi arttırır ki bunu zaten iyi biliyor olmalısınız.
Ama arıların hortumlarıyla bitkilerin kanallarını açtığını, bitkilerin de bu kanallar yardımıyla gök-cisimlerinden,
kendileri ve dolayısıyla insanlar için gerekli ek bilgileri aldığını bilmiyorsunuz muhtemelen."

Arılar, kendilerine karşı düşmanca davranan, ellerini sallayarak ürküten insanları sokarlar; hem ille kendilerine karşı değil,
herhangi birine içten içe düşmanca duygular besleyenleri de sokarlar. Bunu hissederler ve hiçbir karanlık histen yayılan hiçbir
ışını kabul etmezler. Bir de vücudun belli noktalarını, örneğin hastalık taşıyan herhangi bir iç organın bitiş noktasını ya da
yırtılmış, koruyucu zarını sokarlar.

"Arıların, sinir kökü iltihabı dediğiniz hastalığın tedavisinde ne kadar yararlı olduğunu biliyorsunuz; elbette
yapabilecekleri tek şey bu değildir. Neyse, böyle bir arı kolonisini böyle bir kovana yerleştirmek çok basit. Bir oğul arıyı
kovana koymak yeterli ama önce bir parça balmumu ve bal veren birkaç bitki yerleştirmeli. Sonradan anlar çoğalıp
büyüyecek ve komşu bahçelerde, boş buldukları ağaç kovuklarını da işgal edecekler"
"Peki balı nasıl alacağız?"
"Aşağı bakan kapağı açıp, tavandan sarkan bal ve polenle dolu peteklerin bir kısmını kırarak alacaksın. Yalnız
açgözlülük etmeyip, arılara kış için biraz bal bırakmak gerek. Daha da iyisi, ilk yıl hiç bal almamalı."

You might also like