You are on page 1of 14

TOPLUMSAL CİNSİYET

TOPLUMSAL CİNSİYET NEDİR?


Toplumsal cinsiyet kadın ve erkeklerin belli şekillerde davranmasına yönelik beklentidir.

Toplumsal cinsiyet toplumsal bir inşadır.

İki resimde gördüğünüz kadınlar neden bu kadar farklı?


TOPLUMSAL CİNSİYET TARİHSEL AÇIDAN BELİRLENİR

AVCI-TOPLAYICI TOPLUMLARDA kadınların toplumsal durumu, ardından gelen ataerkil tarım toplumlarına göre daha
iyidir. Bunun nedenleri şunlardır: (1) kadınların iş bölümünde üstlendiği rol (Erkekler daha çok avcılık yaparken bebeklere
süt emzirmeleri gerektiğinden çocuk bakımını üstlenen kadınlar daha çok toplayıcılık yapmıştır. Ancak kabilenin hayatta
kalması açısından toplayıcılık da en az avcılık kadar, hatta ondan önemli görüldüğünden kadının ekonomiye katkısı son
derece önemlidir.), (2) anasoyluluk ve (3) kabileye yeni üyeler kazandırması açısından doğumun getirdiği saygınlık

Anasoylu topluluklar soyun anne üzerinden izlendiği topluluklardır. Bunun nedeni çokeşliliktir. Acı-toplayıcı toplulukların pek
çoğunun çokeşli olması babanın kim olduğunun her zaman bilinememesi sonucunu doğurmuştur. Anasoyluluk bu açıdan
bir gereklilik olmuştur. Çocuk annenin kabilesinden kabul edilmiştir

Neolitik Devrim (Tarım Devrimi) ve


anasoyluluktan ataerkilliğe geçiş

Neolitik Devrim’le gelen iki gelişme anasoyluluktan ataerkilliğe geçişe neden oldu. Bunlardan birincisi, tarım toplumunda
işbölümünde kadın ve erkeklerin üstlendikleri rollerdeki değişimdir. Teknolojinin gelişmediği bu eski çağlarda tarım özellikle
zordu; büyükbaş hayvanlar da bugün olduklarından daha büyüktüler. Dolayısıyla ziksel güç açısından daha avantajlı olan
erkekler daha çok tarımla, çocuklarla ilgilenmek zorunda olan kadınlar yerleşik yaşamın başlamasıyla önemli bir merkeze
dönüşen evle ilgilenmek durumunda kaldı

Tarımın başlaması üretimin artması demekti. Avcı-toplayıcı kabilelerde ortak mülkiyet düzeni varken artı-ürün sını ı toplumu
ve özel mülkiyeti doğurdu. Özel mülkiyet miras sorununu beraberinde getirdi. Toprak, üretim araçları tarımla uğraşan
erkeğin oldu. Erkek mülkünü çocuklarına bırakmak istediğinde anasoyluluk devam ettiğinden bu mümkün olamadı çünkü
mülk kabile içinde kalmalıydı ama çocuk babanın değil, annenin kabilesine mensup oluyordu. Erkek bu durumda mülkünü
ancak, varsa, kız kardeşinin çocuklarına bırakabiliyordu

Özel mülkiyet ve miras sorunu ile anasoyluluk çelişki halindeydi. Miras sorunu çocukların kimin olduğunun belirlenmesini
zorlaştıran çokeşlilikle de çelişiyordu. Zaman içinde, çokeşlilikten tekeşliliğe geçildi; zina, özellikle kadınlar için büyük suç
sayıldı. Anasoyluluktan ataerkilliğe eve çokeşlilikten tekeşliliğe geçişte en önemli unsur özel mülkiyet ve miras sorunu oldu
.

fi
fl
.

Tarım Toplumundan
Sanayi Toplumuna

Tarım toplumlarının genelinde işbölümü


ve gelişmemiş teknoloji erkeği tarımda
başat çalışan ve mülk sahibi yapmış,
kadını kamusal hayattan uzak tutmuştur.
Sanayi Devrimi ve makineleşme iziksel
gücün belirleyiciliğini en azından pek
çok sektörde azalttığından kadınları -
başlangıçta özellikle işçi sınıfı
kadınlarının - üretime katılmasını
mümkün kılmıştır. Kadınlar erkeklerden
düşük ücretlere çalıştırılsa da kadının
çalışma hayatına, dolayısıyla kamusal
hayata katılması önemli bir adım
olmuştur.

f
1800’lerin
ortalarından
itibaren, kadınlar
seçme ve seçilme
hakkı için
mücadeleye
başladılar.
Dünya Savaşları sırasında- özellikle II.
Dünya Savaşı’nda, erkekler savaşta
olduklarından, her sınıftan kadın
çalışma hayatına daha çok katılmıştır.
Bu nedenle, özellikle 1950’li yıllarda
kadınları çalışma yaşamında daha
çok görmeye başlarız. Gene de
prestijli işler erkeklere ayrılmıştır.
Kadınlar daha wok sekreter, hemşire,
ilk ve orta okul öğretmenleri olarak
çalışmışlardır.
Kadınların çalışma hayatına katılması onlar için ekonomik özgürlük, söz hakkı
ve saygınlık demektir. Ancak kadınların üretime katıldıkları erken dönemlerde
kendilerinden ev işlerinden de tek başlarına sorumlu olmaları beklenmiştir.
Tarihte büyük yazarların, bilim
adamlarının, ilozo ların
çoğunun erkek olmasının
nedeni, kadınların kamusal
hayattan uzak tutulması, eğitim
ve temel yurttaşlık haklarına
sahip olmaması, ayrıca çocuk
bakımı ve ev işlerinden tek
sorumlu tutulmasıdır. Virginia
Woolf, Kendine Ait Bir Oda
eserinde, Shakespeare’in kendisi
kadar yetenekli bir kız kardeşi
olsaydı başına neler geleceğini
düşünerek bu sorunu ele alır.
f
f
Toplumsal cinsiyet üzerine konuşmalar pek
çokları için içinde bulunduğu su üzerine
konuşan balığın durumuna benzetilir.
Toplumsal cinsiyet rolleri gündelik
hayatımızın her köşesine o denli sinmiştir
ki bu konudaki kabuller sorgulanmaz ve
doğallaştırılır. Cinslerin toplumsal ve
tarihsel olarak biçimlenen kimi özellikleri
onların doğalarına atfedilir olur.

Bu roller tarih boyunca pek farklı biçimlere bürünmüş


olsa da pek çok kişi kendi döneminin özelliklerini
değişmez ve doğal görür.

Toplumsal cinsiyet
toplumsal ilişkilerde
sürekli olarak yeniden
üretilir. İki cinsin
üstlendiği roller
toplumsal beklentilerle
şekillenir ve yaşamın her
aşamasında, ailede,
medyada, eğitimde,
kişisel ilişkilerde
yeniden üretilir.

Bireysel biyolojik cinsiyetleriyle doğarlar, toplumsal


cinsiyetleriyle değil. ‘Erkeksi’ ya da ‘kadınsı’ olmayı
öğreniriz. Simone de Beauvoir’ın , “Kadın doğulmaz,
kadın olunur . . . ; kadınsı denen bu yaratığı biçimlendiren
bir bütün olarak medeniyettir,” (1952, 267) derken bu
duruma dikkat çekmektedir.

Pek çok ebeveyn bebeklerine verdikleri isimlerle, onlara seslenme biçimleriyle,


onları giydirme biçimleriyle toplumsal cinsiyetlerin yeniden üretilmesi
sürecinde rol oynar. Çocukların kendi cinsiyetlerinden ya da karşı
cinsiyetlerinden yetişkinlerle ilişkileri, bu yetişkinlerin birbirleriyle ilişkileri
onun kimliğinin ve kişiliğinin oluşmasında etkili olur. Çocuğun ait olduğu
toplumsal kategoriler (cinsiyet, sınıf, ırk) değer ve saygı görüyorsa, çocuk da
kendine güvenli yetişir; bu kategorilerin hor görüldüğü çevrelerdeyse çocuk
kendine güvenini çeşitli ölçülerde kaybeder. (Chodorow 1974).

You might also like