You are on page 1of 2

Claude Lévi-Strauss: Mitlerin Yapısal Analizi

Şöyle başlayalım – hayır bu adamın en sevdiğimiz kot pantolon markası ile hiçbir ilgisi
yoktur.

Claude Lévi-Strauss daha çok yapısal antropolojinin gelişimi bağlamında tanınan Fransız bir
antropologdur. Akrabalığın Temel Yapıları (The Elementary Structures of Kinship) adlı
kitabında Levi-Strauss akrabalık ilişkilerinin -ki bunlar her kültürün yapılanmasının temelini
oluşturur- belirli bir tür yapılanma temsil ettiğini ileri sürmüştür; baba, anneler, kız kardeşler
ve erkek kardeşler için sembolleri olan soy ağaçlarının, yapılar olarak temsil edildiği
akrabalık sistemlerini buna bir örnek olarak görebiliriz. Lévi-Strauss aynı zamanda mitlerin
yapılarının, kültürel ilişkileri anlamamızın temel yapılarını nasıl hazırladığını açıkladığı The
Raw and The Cooked gibi kitapları ile de bilinmektedir. Bu ilişkiler, ikili çiftler ya da karşıtlar
olarak ortaya çıkar. Kitabın adının da ima ettiği gibi “çiğ” olan “pişmiş” olanın karşıtıdır, aynı
zamanda “çiğ” doğa ile bağlantılı iken “pişmiş” olan kültür ile bağlantılıdır. Bu karşıtlıklar bir
kültürün tüm düşünce ve kavramlarının temel yapısını oluşturur.

“The Structural Study of Myth” adlı yapıtında Lévi-Strauss dünyanın değişik kültürlerindeki
mitlerin neden bu kadar birbirine benzediğini açıklamakla ilgilenir. Mitlerin her şeyi
içerebilecekleri düşünüldüğünde -bunlar doğruluk ya da olasılık kurallarına bağlı kalmak
zorunda değildirler- birbirinden bu kadar ayrı kültürlerin mitleri arasında neden şaşılacak
derecede benzerlik vardır?

Bu soruyu cevaplamak için mitlerin içeriğinden çok yapılarını araştırır. Her ne kadar mitlerin
içeriği belirli karakterleri ve olayları birbirinden çok farklı olsa da Lévi-Strauss bunların
arasındaki benzerliğin yapısal bir temele dayandığını öne sürer.

Mitin yapısıyla ilgili bu düşünceyi ileri sürmek için, Lévi-Strauss mitin dil olduğunda ısrar
eder, çünkü ona göre mitin var olması için anlatılması gerekir. Aynı zamanda Saussure’ün
herhangi bir dile bulunduğunu ifade ettiği aynı yapıya sahip bir dildir.

Mit bir dil olarak her ikisi de senkronik (eş zamanlı) tarih dışı bir yapı ve yapının içinde belirli
diakronik ayrıntılar içeren hem “dil” hem se “söz” den oluşur. Lévi-Strauss dilin “tersinir
zaman” (reversible time) diye adlandırdığı şeye, sözün ise “tersinir olmayan zaman”a (non-
reversible time) ait olduğuna işaret ederek Saussure’ün dil ve söz kavramına yeni bir öge
ekler. Belirli bir durum, örnek ya da olay olarak sözün, yalnızca tek yönlü olan çizgisel
zamanda var olabileceğini anlatmak istiyor--zamanı geri çeviremezsiniz; öte yandan dil,
kendisinin yapı olması dolayısı ile geçmişte, şimdiki zamanda ya da gelecekte var olabilir. Şu
cümle tekrar düşünüldüğünde “adlaşmış sıfat doğrudan nesneyi zarf halinde fiilleştirmiştir”.
Cümleyi soldan sağa okursunuz, tek tek her kelimeyi ve bütün cümleyi okumak zaman alır—
bu da tersinir olmayan zaman zamandır. Cümleyi okumaz da onu İngilizce’nin bir yapısı
olarak düşünürseniz, bir an için var olur, her an--dün ve bugün hatta yarın. Bu da tersinir
zamandır.

Lévi-Strauss’a göre bir mit hem tarihsel olarak belirlenmniştir--hemen hemen her zaman uzak
bir geçmişte yer alır –hem de tarih dışıdır, bu da öyküsünün zamansız olduğu anlamına gelir.
Tarih olarak, mit sözdür; zamansızlık olarak ise dil’dir.

Lévi-Strauss mit’in, dil ve söz’e ek olarak bir de üçüncü düzeyde var olduğunu ileri
sürmektedir, bu da dilin sadece bir alt kümesi olmayıp, kendisinin bir dil olduğunu kanıtlar.
(dil’den oluşmuş ve “söz” olduğu düşünülebilen diğer yazınsal yapıtlar gibi. Peter Barry
Beginnig Theory’nin ikinci bölümünde bu şekilde tanımlamaktadır. Bu düzeyi mit’in
anlatıldığı öyküye dayanarak açıklar. Öykü özeldir, çünkü her çeviriden ve bütün çevirilerden
sonra ayakta kalabilir. Öte yandan şiir, esas şeklini ve yapısını bozmadan çevrilemeyen, başka
türlü söylenemeyen, azaltılıp çoğaltılamayan veya başka türlü değiştirilemeyendir. O bu
terimi kullanmaz ama biz buna üçüncü durum diyebilir ve “biçimlendirilebilirlik” diye
tanımlayabiliriz.

Böylece, yapı olarak mit’in yapı olarak dil’e benzemekle birlikte aslında dil’den ayrı bir şey
olduğunu ve bunun daha üst ve karmaşık bir düzeyde işlediğini ileri sürer. Mit, dil ile
aşağıdaki özellikleri paylaşır:

1. Belirli kurallara göre bir araya getirilen birimlerden oluşur.

2. Bu birimler, ikili eşler ya da karşıtlara dayanarak birbirleri ile bağlantı kurarlar, bu da


yapının temelini oluşturur.

Mit (Saussure’ün tanımladığı gibi) mit’in temel birimleri fonem (bir harf gibi, konuşmanın bir
söyleyişi diğerinden ayıran en küçük birimi), morfem (birleşmemiş sözcük gibi, bölünemez ve
bir oranda stabil bir anlamı olan en küçük birimi) veya anlambirim demetleri (anlamı bir
morfemle belirtilen) hatta işaret eden ve edilen olmadıkları, ve daha doğrusu Lévi-Strauss’un
“mitema” olarak adlandırdığı bir şey oldukları için, dil’den ayrılır. Onun çözümleme süreci
Saussure’ünkinden ayrılır çünkü Saussure dilin yapısındaki işaretler (ya da işaret edilenler)
arasındaki ilişkiyi araştırmakla ilgileniyordu. Oysa Lévi-Strauss tek tek ilişkilerden çok,
ilişkiler kümeleri üzerinde duruyordu bunlara da “ilişki kümeleri” diyordu.

You might also like