Professional Documents
Culture Documents
Derrida’ya
Sevim Kantarcıoğlu
Bütün edebiyat akımları, birbirinden farklı olduğu kadar, birbirine benzer değer ve ölçülerden oluşmuş bilgi
sistemleridir.
Klasisizmin değer ve ölçülerini Neoklasisizmde, Romantizmde, Natüralizmde, Realizmde ve diğer edebiyat akımlarında
bulmak mümkündür.
Bir edebiyat akımının ölçüt ve değerlerini anlayabilmek için, bu akımın tanımladığı edebi eserlerin benimsediği veya
etkilendiği hayat felsefesinin Tanrı, tabiat ve insan kavramlarını, hattâ epistemolojisini bilmekte yarar vardır.
1. PLATONİZM (PLATONISM)
Platon'un eleştiri kavramlarını dramatik bir anlatım biçimine sahip olan lon'da bulmaktayız.
Platon'a göre, şair, eserlerini ilâhî bir çılgınlık anında, yani dimağı ilâhî bir mesajı Tanrıdan alıp
insana iletmek için, nötr bir ortam olduğu zaman yaratabilmektedir. Bu durumda şairin bir eseri
yaratmasında aklının ve teknik bilgisinin hiçbir rolü olmadığı gibi, onun ifade ettiklerinden
sorumlu olması da beklenemez. Platon'a göre, ilham anında kendinden geçen bir şairle, dini
ayinlerde coskuyla kendilerinden geçen dansçılar arasında hiçbir fark yoktur. Kısaca şairleri bir
dimağ ortamı olarak kullanan ilham perileri, bir şiirde ifade bulan tecrübenin sorumluluğunu
taşımaktadırlar.
2. ARİSTOTELES (ARISTOTLE)
Horace'ın hayal gücü kavramı, bize neoklasik hayal gücü kavramını hatırlatmaktadır. Ona göre, bir
şairin hayal gücü gerçekle baglarini koparmamalıdır. Hayal gücü sentezleyici bir meleke olarak mantık
ve ihtimal kanunlarına ters düşen bileşikler yaratmamalıdır. Yani sürüngenlerle kuşların, kuzularla
kaplanların bir arada bulunması uygun düşmez.
Horace,bir sanat eserinde sadeliğe çeşitlilikten daha çok önem vermektedir, ancak bir sanat eserinde
sadelik ve mantık dokusunun sağlamlığına özen gösterirken, onu hayat ateşinden ve canlılıktan
mahrum etmemelidir.
4. LONGINUS
RÖNESANS:Hristiyan medeniyet sentezinin çözülmesinden sonra ortaya çıkan yeni bir kültür ve
medeniyet olayı ve sentezidir.
'Rönesans' dediğimiz kültür ve medeniyet olayının pek çok boyutları vardır. Bunlardan, klasik
hümanizm bu olayın felsefi boyutunu oluştururken, neoklasisizm edebî boyutunu ve reform ise
dini boyutunu oluşturmaktadır.
Douglas bush klasik hümanizmin niteliklerini araştırmış ve çeşitli düşünür ile bilim
adamlarının tanımları üzerinde durmuştur.
Burckhardt'a göre Rönesans ve hümanizm eleştirici aklın Orta Çağ dogmalarına ve kilisenin
otoritesine; bedenin ruha ve insanın madde dünyasını ve kendisini inkâra karşı; zaman ve
mekânın ve yeryüzünün cennete karşı açtığı bir savaş ve kendisini kabul ettirme
mücadelesidir.
-II-
AYDINLANMA ÇAĞI (AKIL ÇAĞI)
VE
NEOKLASİSİZM
Edebiyat akımları, tarihin çeşitli safhalarında oluşan kültürel perspektifler ve bunlara bağlı
olarak gelişen felsefî düşüncelerin daima etkisi altında kalmış ve onlarla uyum içinde
değişikliklere uğramıştır. . O hâlde her tarihî kültür sentezi, kendisinden bir önceki tarihî devre
göre daha kapsamlıdır, çünkü o, geçmişten gelen bazı değerlere de sahiptir.
AYDINLANMA ÇAĞI:Tarihte ve edebiyat tarihinde Aydınlanma Çağı, kendisinden önce yaygın olan
Püritanizme, başta akıl (reason) olmak üzere, bazı değerlerini borçludur.
PÜRİTANİZM:Calvin'in kurduğu Püritanlık mezhebinin esasları şöyle özetlenebilir: Tanrı, her şeyin
üstünde güçlüdür ve her şeyi bilir, Tanrı her şeyi yaratandır. İnsan, Adem'in cennetten kovulmuş
olmasından dolayı günahkardır ve tam bir ahlâksızlık içindedir; yeryüzündeki bütün kötülüğün
kaynağıdır. Insanın ölümden sonraki hayatı, ruhunun kurtuluşu, kayıtsız şartsız Tanrı'nın yaptığı
seçimle tayin edilmiştir gibi bir çok esasa dayandırılmıştır. Kısaca Püritanizm, dinde Roma
Katolik Kilisesini reddeden, kilise adamlarınin insanla Tanrı arasındaki aracılığını reddeden ve
ibadeti ve ayinleri sadeleştiren, dini pagan unsurlardan arındırmış bir mezheptir.
ALEXANDRE POPE'un Eleştiri Kavramları: Pope (1968-1748)
Pope'a göre, bir şair yaratıcı dehayla, bir edebiyat eleştiricisi de ince bir zevkle doğmalıdır.
Pope da, bütün klasik ve neoklasik şair ve eleştiriciler gibi, geleneğin önemini
vurgulamaktadır. . Pope, insan tabiatını sanat ortamına aktarmakta klasik şairlerin
neoklasiklerden üstün olduklarını, neoklasiklerin ise onları taklit etmeleri gereğini ısrarla
vurgulamaktadır. Güzelliğin parçalarla bütün arasındaki oran ve âhenk olduğunu ifade
etmektedir. Öze biçimden daha çok önem vermiştir. Bir sanat eserinde biçimsel özellikleri
yaratan, özün boyutlarIdır.
SAMUEL JOHNSON ve KLASİK GERÇEKÇİLİK (1709-1784)
Johnson'a göre, sanatın özü, insan değerleridir. Sanatçının esas konusu, dış tabiattan ziyade,
insanın evrensel ruh tecrübesidir. Johnson, dilde sadelik ve işlenmişlik isteyen neoklasik
değerlere önem vermektedir. Johnson'a göre, büyük bir sanat eseri, önce öz olarak evrensel
insan tabiatını ve değerlerini işlemeli ve insanı zevk vererek eğitmelidir.
Sonuç olarak Johnson, Ingiliz edebiyat eleştirisinde, neoklasik biçimsel kaygıları sarsıp sanatı
kendi özü, yani evrensel insan tabiatı üstünde inşa etmeyi savunmuştur.
3. BÖLÜM
ROMANTİZM
3.1.1 Romantik Akımın Felsefesi:
İngiliz edebiyatında 1798’den 1832’ye kadar uzanan zaman içinde en büyük eserlerini vermiştir.
Batı edebiyatında romantizm, felsefede hümanizm, ekonomide liberalizm ve köktenci bireyciliktir.
19.yy da romantik akımla, insan, evrenin merkezi olmuş, Tanrı merkezli evren fikri yıkılmış, insan
ahlaki değerlerin hem kaynağı, hem de ölçüsü olmuştur.
Romantikler, nihai gerçeği öğrenmede sezgiyi seçmekle beraber, maddeyi ve insan hayatını inkar
etmemişlerdir.
Romantikler, mistik oldukları halde edebiyatta insanı tanrılaştıran ilk dünyevi akımın öncüleri
olmuşlardır.
2. Bazı romantiklerin Romantizm üzerine
düşünceleri
WILLIAM HAZLITT
Klasik sanatçılar , objektif dehalarıyla insan tabiatını evrensel boyutlarıyla sanat ortamına
aktarmışlar ve şaheserler yaratmışlardır. Modernler, yani romantikler, henüz onların bu
başarısını tekrarlayamamışlardır. Görülüyor ki Hazlitt, klasik eserleri romantik eserlerden
daha başarılı bulmakta ve klasik objektif dehaya özlem duymaktadır.
Rönesans felsefesinin gündeme getirdiği en önemli sorunun insan sorunu olmasına bağlı
olarak gündeme giren bir yönelimdir. İnsanı temel alan ve onun ne olduğunu, bu
dünyadaki yerinin ve anlamının ne olduğunu gündeme getiren eğilim bu
anlamda hümanizmdir.
3- Sembolizm
Sanat sanat içindir akımı gibi naturalizm ve realizmme, yani ölgu gerçekçiliğine karşı olarak
çıkmış bir akımdır. Çağımızın sembolist yazarları romantikler gibi yaratıcı hayal gücünün bir
eserin yaratılmasında tabiattan veya dış dünyanın gerçeklerinden daha önemli olduğunu
ve dış dünyaya hayal gücünün düzen verdiğini savunurlar.
Sembolistler sanatta insanın düşünce hayatını ve rasyonel genellemelerini gözardı
etmemişler fakat soyut düşüncenin insan tecrübesinin sadece bir kısmını verebileceğini
düşünmüşlerdir.
Sanatın özü duygu ve ihtirastan oluşmaktadır ve buna bağlı olarak duygularla yakalanan
gerçekler sadece bilinci oluşturan düşünce unsurlarından daha evrenseldir.
VI. BÖLÜM
-ı-
xx. Yüzyıl edebiyat eleştirisinde başlıca eğilimler
XX. YÜZYIL EDEBİYAT ELEŞTİRİSİNDE BAŞLICA EĞİLİMLER
6.1.0
-20.yy’da evrensel boyutlarda gelişen başlıca eleştirel eğilimlerden söz edeceğiz. 20.yy edebiyat
eleştirisini geçmişteki akımlardan tamamen kopuk gelişen, yepyeni eleştirel yaklaşımlar olarak
değerlendirmek yanlıştır.
-Wellek, Warren, Horton ve diğerleri 20.yy eleştirel eğilimlerini Marksist eleştiri, lingüistik ve stilistik
eleştiri, organik formalizm, mitlere karşı eleştiri, psikanalitik eleştiri ve varoluşçu felsefeye dayalı olarak
geliştiren eleştiri olarak sınıflandırmaktadır.
-Hegel: Her sentez, bir önceki sentezin sonucu olduğu gibi, bir sonraki sentezin de sebebidir.
-ıı-
POSTMODERN EDEBİYAT ELEŞTİRİSİ
POSTMODERN EDEBİYAT ELEŞTİRİSİ
6.2.0
-Modernliğin birinci ve ikinci (modernizm) safhaları arasında üç önemli edebi ve kültürel akımın yer
aldığını görmekteyiz. Bunlar, ‘romantisizm’, ‘natüralizm’ ve ‘realizmdir’.
-Postmodernizm de modernliğe karşı gelişmiş devrimci bir kültür olayı ve edebiyat akımıdır.
-Modernizmin metotları pragmatizm ve hümanizmdir. Postmodernizm ise bunlara tepki olarak doğmuştur.
-Modernlik tanrı merkezli iken natüralizm Tanrı merkezliliği reddedip salt akılcı, romantisizme tepki.