You are on page 1of 11

OSMANLI METİN İNCELEMELERİ FİNAL

SAYFA 39 24.12.2021

Alaaddin Paşa’nın hükümet işlerindeki teşkilatına gelince: Ahalinin hukuk davaları şeriat
mahkemelerinde görülmek usul tutulmuş, herkesi işine, sanaatine göre ayırt edecek kıyafetler
konmuş, o zamana kadar Osmanlılar arasında Selçuki sikkesi geçmekte iken müstakil bir hükümetin
şanına layık olarak Orhan Bey adına yeni sikkeler basılmıştır.

Osmanlılar Ertuğrul Gazi zamanından beri hemen daima atlı olarak muharebe ederler, piyade
askerine o kadar lüzum görmezler idi. Memleket büyümeye yüz tutunca hükümetin kuruluşu yoluna
girdikçe muntazım askere de ihtiyaç ha olunmaya başladı.

Daima silah altında bulundurulur “Yeniçeri” adıyla piyade askeri, muharebe olunca sancak altına
davet edilir “sipahi” adıyla süvari askeri tertib olundu.

Zamanın ulemasından Çandarlı Kara Halil’in ictihadi üzerine muharebelerde kimsesiz kalıp esir edilen
“nasara” evladından senede bin genç ayrılıp İslam adabı üzere ediliyor idi. “Yeniçeri” denilen bu türlü
asker sulh zamanlarında bile kışlalarında hükümetin emrine hazır durur idi.

Zaman geçtikçe yeniçerilerin sayısı arttı. Bu muvazzaf asker Osmanlı Devleti elinde büyük fütuhat için
muhabbetli silah oldu.

“Sipahi” denilen süvariler feth olunan memleketlerde kendilerine hükümet tarafından ayrılan
yerlerin, köylerin “geliri” ile silah zamanında geçinirler, harp olunca atlarını alıp sancak altına
toplanırlar idi.

………………………………………………………………………………………………………………………………………………………..

SAYFA 40

Sınır boylarında (hudut başlarında) ki yerlerde de akıncı süvariler bulunur idi.

Vaktiyle eski Yunanistan’da, hala eski Roma’da yaya olsun atlı olsun muntazım asker teşkil olunmuş
idi. Roma Avrupa barbar kavimlerinin ellerine düşüp munkarız olduktan sonra (476) miladi başlayan
karun vastı türünde muntazım ordular kalmamış idi. Şarkta muntazım asker usulune işte bu yeniçeri,
sipahi ocaklarıyla ihya eden Osmanlı Devleti olmuştur (729) hicri.

Osman Gazi’nin zamanından beri her yanına inşasıyla sıkıştırılmış olan İznik şehri nihayet Osmanlılara
teslim oldu. Kadim Bitinya İznik Bursa’dan sonra Bizanslıların en mamur şehri idi.

Nasara dini mezheplerince vaktiyle meydan alan ihtilafları düzelterek yatıştırmak için Roma’dan,
İskenderiye’den Bizans’tan gelip toplanan ruhban cemaati İznik şehrinde müzakerelerde bulundular.
Bir türlü söz birliği edip anlaşamadılar.

Roma’da kabul olunan “Katolik” Bizans’ta (İstanbul) kalan “Ortodoks” mezheplerinin ayırt olup
kalması (787) miladi bu İznik ruhban meclislerindeki nizâları ile ayrılık neticesidir.

Gazi Orhan İznik (Nisa) daki Ortodoks kilisesini camia çevirdi. Orada fıkıh, hukuk ilimlerinin talimine
mahsus medreseler, fukarayı mecanen besiler, imarethaneler, çocuklar için mektepler vücuda getirdi.

Alaaddin Paşa öldüğünden Orhan Gazi’nin büyük oğlu Süleyman Paşa

…………………………………………………………………………………………………………………………………………………….
SAYFA 41

amcasının yerine geçti babasının fütuhat izini kovalayarak Taraklı, Gemlik cihetlerini feth etti.

Konya Rum Selçuki Devleti’nin enkirazından Bergama sancağı Karaisalılar elinde idi. Osmanlı toprağı
ile sınırı bitişik idi Karesi (Karaisa) diyarının beyi öldüğünden oğulları arasında geçiniksizlik çıktı. Ahali
muhafızlarla Osmanlı hükümetine sığındıklarından merkezi Bergama şehri olan Karesi Bitinya’yı
Osmanlı mülküne katıldı. Valiliği şehzade Süleyman Paşa’ya verildi.

Memleketleri böyle gittikçe büyüyüp kuvvetleri artmakta olduğunu gören Rum kayserleri (İstanbul’da
Şarkı Roma İmparatoru) Osmanlılar ile hoş geçinmeyi daha uygun buluyorlar idi. O tarihte
imparatorluğu ele geçiren (Kantakuzen) kızı “Prenses Teodora”yı Orhan’a tezvic ile dostluk bağlamaya
can attı. Üsküdar civarındaki Maltepe’de büyük düğünler, şenlikler yapıldı.

Karesi eyaletinin valisi şehzade Süleyman Paşa memleket fethi emelinde babalarının iznine gider bir
bahadır şehzade idi. Osmanlıların Çanakkale Boğazı dedikleri kadim “Hellespont Boğazı” sahillerinden
karşı yakaya (Rumeli’ni) uzaktan görüp seyr ettikçe bir gün gelip de oralarda geçmek için can atmakta
idi.

Osmanlıların o tarihte henüz gemileri yok idi. Denizcilik onlara yabancı idi. Bu tasviri meydana koymak
onlarca kolay değil idi.

Bu güçlüğü azimle himmetle çiğnediler. Şehzadenin müşavirleri bulunan Hacı İlbeyi, Evrenos Bey gibi
ümera le edilen müzakereler neticesinde

………………………………………………………………………………………………………………………………………………………

SAYFA 42

akıbet hazırladıkları iki sal üzerine kırk bahadır bindirdiler. Bir gecenin karanlığını, denizin
durgunluğunu fırsat saydılar. Anadolu’dan Rumeli sahiline atladılar, orada “Çimpe” denilen hisarı ele
geçirdiler (758).

Böyle Rumeli toprağına geçince tedarik ettikleri kayıklarla taşıdıkları asker çoğaldı, yakaladıkları diller
ile yollar buldular Gelibolu kalesini de feth ettiler.

Kayserliller Türklerin hiç beklemedikleri buna gühanı akınlardan şaşırdılar, Balkan memleketlerine
yayılmış olan Bulgarlara, Sırplılara Nasraniyet namına yalvardılar topladıkları Kutluca ehl-i salib ile
Gelibolu’ya saldırıp gazi Süleyman Paşa’yı oradan sürüp çıkarmaya savaştılar.

Hemen bir asra yakındır ömürlerini at üzerinde, dövüşlerde geçirmekle gözleri pekleşen cesaretleri
artan Osmanlı bahadırlarının dayanıklı duruşlarını kırmak mümkün olmadı.

Rumeli’ne ayak atmak, Gelibolu’yu ele geçirmek müjdeleri Orhan Gazi’yi, bütün Osmanlıları pek çok
sevindirmiş idi.

Rumeli fatihi Süleyman Paşa ava meraklı idi. Bolayır civarında bir muatad çıktığı av peşinde atı bir
kayadan düştü başı kayaya çarptı ondan öldü. Türbesi “Bolayı” kasabasındadır.

Bu bu kara haber yaşlanmış olan zavallı pederini pek ziyade inciltti. Artık acı ile çok yaşayamadı öldü.
Bursa’da türbesine gömüldü.

………………………………………………………………………………………………………………………………………………………..
SAYFA 43

-2–

Hüdavendigar – Edirne’nin Fethi – Osmanlıların Balkanlara Doğru İlerleyip Yayılması – Sırplılar ile
Muharebe – Andolu’da Ankara’nın Zabtı – Karamanlılarla Muharebe – Muharebelerdeki ganimetten
beşte birinin beytü’l-mâl’a terki sipahilerde tensikat – Osmanlıların Balkanları aşması – Kosova
Muharebesi – Murad evvelin (Hüdavendigar) Şehadeti – Yıldırım Bayezid – Sırplılar ile münasebet –
Osmanlıların İstanbul’u ilk muhasarası – Karamanlıların tecavüzü – Osmanlıların Bulgaristan’a girmesi
– Anadolu’da Kütahya’nın Kastamonu’nun zabtı – Niğbolu muharebe-i meşhuresi – Sultan Akayım-ı
Rum – Karaman’ın zabtı – Boğaz içinde Anadolu Hisarı’nın binası – Erzincan’ın zabtı – Timur Han ile
mücadele – Sivas’ın tahribi, Şehzade Mustafa’nın şehadeti - Timur ile Ankara muharebesi – Sultan
Yıldırım Bayezid’in mağlubiyeti – Esarette vefatı –

---

Hüdavendigar Hükümeti

791 -761

Büyük karındaş şehzade Süleyman Paşa bir arkasında kaza ile öldüğünden Orhan Gazi’nin küçük oğlu
birinci Murad (Hüdavendigar) Osmanlı tahtına çıktı.

Şehzade Süleyman Paşa ile Orhan’ın birbiri ardınca ölmelerini fırsat sayan Karaman Beyi’nin iğvasıyla
Ankara’daki “ahiler” aşireti Osmanlı mülkünü çiğnemeye yürümüşler idi.

Hemen topladığı bir ordu başında ahilerin yoluna çıkan Hüdavendigar bir üreyiş ile onları dağıttı;
Ankara (Engüri)’yı zabt etti emniyetle Rumeli’ne döndü.

………………………………………………………………………………………………………………………………………………………..

SAYFA 44

Osmanlılar arasında “Hüdavendigar” lakabı ile şöhret bulan Murad evvelin gözü, gönlü karındaşının
Rumeli’nde başlamış olduğu fütuhatı ileri sürmek idi.

Lala Şahin Paşa’yı askerine beylerbeyi dikti. Amcası Alaaddin Paşa’ya yardım ile memlekete hizmeti
geçmiş olan Kara Halil’i de kazaskeri yaptı, fütuhata başladı.

Lala Şahin Paşa ile Hacı İlbey’i idarelerine verilen fırkalar- biri Keşan’ı, öteki Dimotika’yı zabt ettikten
sonra- birleştiler; Edirne’yi feth ettiler.

Donca ile Arda sularının Meriç Çayı’na karıştıkları yerde kurulmuş olan Edirne Balkanlar ile İstanbul
arasında ehemmiyetli bir nokta idi. Bu ehemmiyeti anlayan Osmanlılar Edirne şehrini yeni girdikleri
Rumeli’ne payitaht yaptılar (763) hicri.

Edirne’nin Osmanlı eline geçmesine Bizans kayseri pek telaş etmiş idi. Tuna nehrinin iki yakasına
(şimaline, cenubuna) yerleşmiş olan Macar, Boşnak, Sırp, Eflak, Bulgar kavimlerinin krallarına
prenslerine yalvardı; Türklere karşı hepsi söz birliği etti. Bunlar topladığı asker Balkanları aştı,
Edirne’ye doğru yol aldı.

Kaleye yaklaşmış olan bu yerleşik ordunun başında bulunan krallar, prensler çokluğa güveniyorlar idi.
Türklerin üzerlerine gelebileceklerini hesap etmediler, içkiye koyulmuşlar idi.

Düşmanın halini anlamak için beş on bin atlı ile ilerleyen


SAYFA 45

Hacı İilbey’i onlardaki bu kayıtsızlığın farkına vardı askerinin azlığına bakmadı; gecenin karanlığını
fırsat bildi. Yek bir ………… ile düşman ordugahına saldırdı, hemen hepsini kılıçtan geçirdi. Birçoğu da
korku ile telaş ile kaçar iken Meriç suyuna döküldü, suda boğuldu.

Müttefiklerin Balkanları aştıklarını Anadolu’da haber alan Hüdavendigar Rumeli’ne yetiştiği gün onu
düşman yerine bozgunluk müjdeleri karşılıyor idi.

Bu kazanç Balkan’ın cenub eteklerinde bulunan bütün memleketleri Osmanlılara bağışlıyor idi.

Beylerbeyi Lala Şahin Paşa kaçan düşmanların bıraktıkları izleri kendine yol etti. Balkanları aştı,
Bulgarların yerleşmiş oldukları memleketlere girdi. (Şimdiki şimal Bulgaristan) Samacou ile ihtimane
Osmanlı sancağı dikti.

Sırp kralı Lazar ile Bulgar kralı Sisman Osmanlı kılıcına karşı duramayacaklarını anladılar her
sene “vergi” vermeyi taahhütle Hüdavendigar Gazi’den barışık yalvardılar.

Bu barışık üzerine Sırp Kralı’nın kızı prenses harem-i hümayuna kabul olundu. Osmanlılar ile
Sırplıların dostluğu bu vaka’ ile başlar.

O zamanın ulemasından “Molla Fenari”nin sitemil nasihatlerini dinleyen Hüdavendigar Gazi


muharebelerde ele geçen ganimet malının beşte biri “beytü’l-mâl”a bırakılmak usul-u
şer’iyesini ifaya başladı.

………………………………………………………………………………………………………………………

SAYFA 46

İkinci payitaht olan Edirne’de “Muradiye” camii ile büyük bir sarayın binası kuruldu.

Murad evvelin babaları gibi vezirlikte kullanacak ne karındaşı, ne de yetişmiş oğlu var idi.
Kazasker Candarlı Kara Halil “Hayrettin” Paşa adıyla kendine vezir dikti. Osmanlı hükümetinde
şehzadelerden sonra ilk vezir bu Kara Halil’dir.

Ulemadan olup hükümet işlerini anlar bir adam idi. Onun gördüğü işte bulunanlar sonraları
bizde “sadrazam” unvanını aldılar.

Vezir Hayrettin Paşa ile beylerbeyi Lala Şahin Paşa’nın himmetleri birleşti, sipahi ocağının
nizamları değiştirildi. Yine nizamlar yüzünden muharebe zamanlarında sancak altına
toplanacak sipahi atlılarının sayısı arttırılmış oluyor idi.

Bu tarihlerde idi ki Anadolu’da Germiyanoğlu’nun kızı Devletşah hanım Hüdavendigar’ın


büyük oğlu Bayezid’ine tezvic olunmuş idi. Yapılan düğün pek parlak idi. Germiyanoğlu çeyiz
olarak Kütahya şehri ile memleketinden bir hayli yerleri Osmanlı hükümdarına sunup
bağışlıyor idi.

Birkaç sene böyle sulh ile geçtikten sonra Hüdavendigar Gazi yeniden fütuhata başladı:

Sırp’ın, Bulgar’ın kralları taahhüt ettikleri vergileri günü gününe vermekten kaçınmak yollarını
araştırıyorlar idi. Olan Lala Şahin Paşa yerine gelen beylerbeyi Timurtaş Paşa beraverde ile
Lazar’ın üzerine
SAYFA 47

Yürüdü; aslında Arnavutların memleketi iken Sırplılara geçmiş olan Manastır, Perlepe, …………
kayserlerini zabt etti.

“İnce Balban” adlı bir Osmanlı bahadırı da Bulgarların korumaya savaştıkları Sofya’yı iki sene
muhasaradan sonra ele geçirdi.

Timurtaş Makedonya’da, İnce Balaban Sofya’da dövüşürken vezir Koca Hayrettin Paşa’da
Rumlar elinde bulunan Selanik’i feth ediyor idi.

Selanik fatihi Kara Halil’in (Hayrettin Paşa) olması Osmanlı düşmanlarını epey ümitlerini
düşürmüş idi. Kral Lazar Bulgarları da kendine uydurdu, Rumeli’ndeki Osmanlı toprağına
saldırmaya başladı. Osmanlıların büyümelerini kıskanan Karaman beyi de Lazar ile el altından
söz birliği etmişti, o da Anadolu’da düşmanlığa kalkıştı.

Hüdavendigar topladığı beraverde ile Konya ovasında Karaman beyini dövdü, muhasara altına
giren Konya şehri de teslime mecbur oldu.

Hüdavendigar’ın kızı Karaman hakimi Alaeddin Bey’in zevcesi idi. Onun şefaatiyle Karaman
beyi afv olundu.

Gazi Murad evvel Anadolu’da Karaman seferiyle uğraşır iken bir Osmanlı ordusunu hırpalamış
olan Lazar Bulgar kralı Sisman askeriyle birleşmek üzere idi. Hüdavendigar’ın Rumeli’ne
yetişmesi iki düşmanın yerleşmesine vakit bırakmadı.

Hayrettin Paşa’nın yerine vezir olan oğlu Ali Paşa Balkanları aştı Bulgarların eski Payitahtı olan
“Tirnova” ya girdi.

………………………………………………………………………………………………………………………

SAYFA 48

Oradan ………….. , Şumnu’yu zabt etti. Ali Paşa kılıcından başını kurtara Sisman Silistre’ye
kapanmak için Tuna’ya doğru kaçmış idi.

Vezir Ali Paşa Sisman’ı Tuna yalılarına doğru kovarken Hüdavendigar ordusu da Lazar’ı karşılamak için
Üsküp yolunu tutmuş idi.

Kosova’da düşmanla karşılaştı. Sırp ordusunun çokluğuna bakmadı, Nasrat için dualar ederek
muharebeye girişti.

Kosova’da edilen bu meydan muharebesi pek kıyasıya, pek kanlı idi. Konya muharebesinde gösterdiği
cüretle, çeviklik ile “Yıldırım” lakabını alan şehzade Bayezid beyin buradaki bahadırlığı da Kosova
dövüş gününün şerefini Osmanlılara kazandırmaya çok yardım etti. Sırp kişizadelerinden kral Lazar’ı
çekemeyenlerinden birinin başında bulunduğu on bin atlı ile Osmanlı tarafına geçmesi de
muharebenin gidişini değiştirdi.

Lazar’ın Osmanlı eline esir düşmesiyle Sırplılar Bitinya bozulduğundan Hüdavendigar gazi “Kosova
Muharebesi”ni kazandı, Osmanlı adını büyüttü. (1389) miladi

On dördüncü milat asrını kapayan bu muharebe Sırp kralları günlerini de karatıyor idi.
Muharebeyi kazanan Hüdavendigar Gazi muharebe meydanını dolaşıyor idi. Yere serilen ölüler
arasından birden biri fırlayan “Miloş” adlı bir Sırp fedaisi üzerine saldırdı, onu hançeriyle şehit etti.
Meşhedi Kosova’da, türbesi Bursa’dadır.

………………………………………………………………………………………………………………………………………………………..

SAYFA 49

Yıldırım Bayezid Han’ın Hükümeti

805-791

Hüdavendigar gazi Kosova’da düşmanlarını alt ettiği gün bir Sırplı hançeriyle şehir düştüğünden
hemen muharebe meydanında büyük oğlu Yıldırım Bayezid’in padişahlığı ilan olundu.

Çirkin bir düşünce ile canına kıyılan şehzade Yakup Çelebi Hüdavendigar cesedi ile birlikte gömülmek
üzere Bursa’ya gönderildi. Kosova meydanında bina edilen bir türbe Murad evvelin muhterem adını
bugüne dek oralarda sakladı.

Yeni Sırp kralına Kosova bozgunluğu üzerine her sene bir vergi ile Osmanlı tabiiyetine girmekten
başka çare kalmamış idi. Hemşiresi prensesi de Yıldırım Bayezid’e zevceliğe verdi, itaati bu sıhriyet ile
sağladı.

Yıldırım Bayezid Sırp işini bitirdikten sonra başına geçtiği bir ordu ile İstanbul surları (kale duvarları)
önüne gelip Kosova muharebesine sebep olan imparatoru emrine, nehyine-i münkad ediyor idi.

Aydın taraflarındaki Alaşehir (Filadelfia) henüz İstanbul kayserine tabi kalmış idi. Kayser korkusundan
Yıldırım’ın emrine itaat gösterdi; varıp kendi eliyle zabt ettiği şehri ona teslim eyledi.

Genç padişahın muhabbetine dayanamayan Aydınoğlu Aya Suluğ’a çekilip mülkünü ona teslim ettiği
gibi Selçuk hükümetinden kalma Menteşe, Saruhan

………………………………………………………………………………………………………………………………………………………..

SAYFA 50

Beyleri hep o korku ile Sinop’a kaçtılar; memleketlerini Osmanlılara bıraktılar. Karaman Beyi de
Çeharşenbe Suyu’nun hudut kesilmesine razı oldu; aşağı Karaman’da hükümet etmeye müsaade
alabildi.

Yıldırım Bayezid Anadolu emaretlerini böyle mülkne kattıktan sonra Rumeli’ne döndü; Tuna’yı aştı
Eflak memalikini arlarına çiğnetti. Kosova muharebesine karışmış olanlardan birisi bulunan Eflak
prensini ümeraya baş eğdirerek haracgüzar etti (1393) miladi.

Eflak’tan kalkan ordu Bosna’ya, Macaristan’a daldı, oraları çiğneyen akıncılar Bosna’da Kızılhisar’ı ele
geçti.

Padişahın Eflak’ta, Bosna taraflarında bulunmasından cüretlenen Karaman oğlu verdiği sözü bozup
“Ankara”yı çiğnemiş; Bursa’ya sarkarak Timurtaş Paşa’yı esir etmişti.

Bu söz bozanlığı haber alan Bayezid derhal Hellespont’u geçti sıkı bir yürüyüş ile – bursa’yı bırakıp
kaçan -Alaeddin üzerine yürüdü, onu Akçay’da yakalayıp iki oğluyla esir etti. Bu suretle de Karaman
Osmanlı memalikine katılıyor idi. Sivas ile Tokat taraflarının hakimi bulunan “Kadı Burhaneddin”de
onun kahri sillesine çarpılmaktan kurtulamıyor idi.
Selçuk hükümetinden kalan “Canik emareti”ne henüz Osmanlılar el sürmemişti. Aydın, Saruhan,
Menteşe, Karaman beyzadeleri Sinop’ta İsfendiyar oğlu Kötürüm Bayezid Bey’e iltica ettiler. Bunların
teslimini talep eden padişahı dinlemediği için Sinop’a yürüyen bir ordu mülkünü de diğerlerine
benzetti.

………………………………………………………………………………………………………………………………………………………..

SAYFA 51

Kötürüm Bayezid memleketleri Osmanlı eline düşen ne kadar mülteci bey var ise birlikte aldı;
Tebriz’de bulunan Moğol hükümdarı Timur Han’ın himayesine sokuldu.

Rumeli’nde Anadolu’da ardı arası kesilmeyen muvaffakiyetler Yıldırım Bayezid Han’ı gurur neşesiyle
bihuş etmeye başlamış idi. Vezir Ali Paşa’nın safa perestliği ise padişahın bütün zevke, işrete
koyulmasına yardım ediyor idi.

O zamanın meşhur ulemasından Emir Buhari milletin ahlakına, terbiyesine çirkin örnekler
vermesinden korkulur bu zevk düşkünlüğüne yalnız gönül kırgınlığı ile seyirci kalmadı; bir gün
Bursa’da inşa ettirmekte olduğu camii birlikte gezip muayene eder iken padişahın tarz-ı mimarisini
nasıl bulmakta olduğunu sual etmesine ilmine, takvasına, yakışır bir doğruluk ile “pek güzel olmuş
ama, köşesinde bir meyhane eksik!” cevabını vermekten çekinmedi.

Bu acı sözden mütezzebe olan Yıldırım Bayezid zevki, işreti terkle istiğfar zünub olarak yeniden cihat
kılıcını ele aldı; itaat sözünde sadakat göstermeyen Bulgaristan’a yürüyüp orasını da tamamıyla
mülküne ilhak etti.

Bu ilhaka muarız çıkan Macar kralı “Sigusmund” Fransa’da, Almanya’da sözü geçen prenslere, bir de
papaya müracaatla Türkler üzerine bir ehl-i salib teşkiline muvafık oldu.

20 bin mevcutlu bir mütefakkih ordusu Tuna yalılarına indi, Bulgaristan’daki “Niğbolu” kalesini
muhasaraya aldı. Yıldırım kendisine

……………………………………………………………………………………………………………………………………………………….

SAYFA 52

Mahsus sıkı bir yürüyüş ile ehl-i salib üzerine atıldı; henüz haberleri olmadan ordularını kuşattı, onları
harp etmeye mecbur etti. Bir gün devam eden bu dehşetli muharebeyi de Kosova muharebesi gibi
Osmanlılar kazandı (1392) miladi.

Bu şanlı muharebe “zafername”ler ile büyük İslam hükümdarlarına tebliğ olunmuştu. Mısır’da
bulunan hulefa-i Abbasiye evladından “mütevekkil” yazdığı tebrik cevabında Yıldırım Bayezid’i “kalim
Romen Sultanı” diye yad ve tebcil etmiş idi. Bundan böyle Osmanlı padişahlarına “Sultan” verilmeye
başladı.

Niğbolu muzafferiyeti üzerine Emir Buhari Osmanlılarda ilk defa olmak üzere, Sultan Yıldırım Bayezid
gaziye Edirne’de kılıç kuşatıp tebrikler, dualar etti (798) hicri.

Bu tarihten beri “Osmanlı hanedanı” nezdinde her cülus vukunda kılıç kuşanmak adet oldu.

Niğbolu muzafferiyetinden sonra padişahın kılıcına karşı duracak kimse kalmadığından Anadolu’da,
Rumeli’nde tevsi’-i memalik devam ediyor idi.

Anadolu’da beylerbeyi Timurtaş Paşa Divriği, Malatya cihetlerini Kemah kalesini zabt ederken gazi
sultan Bayezid evvel Rumeli’nde Yunanistan’a yürüyor; eski zamanlardaki medeniliği, mamuriyeti
gayb etmiş, kurun-u vusta da çiğnenmiş, Venedik Cumhuriyeti elinde hırpalanmş olan bu memleketin
eski payitahtı “Atina”yı zabt ile Mora’ya giriyor idi.

………………………………………………………………………………………………………………………………………………………..

SAYFA 53

Timur’un Osmanlı mülküne saldırması bu fütuhatı beş on sene için durdurmaya sebep olmuştur:

Orta Asya’da Türklerin “Han Baliğ” dedikleri, Belh şehrinde hicretin sekizinci asrı sonlarına doğru
“Timur” isminde bir Tatar hanı türemeye başladı. Bir ayağı topal olduğu için “Timurlenk” lakabıyla
meşhur olan bu yeni yetme han cesur olduğu kadar fetanetli bir afacan idi. Az zamanda başına
topladığı Moğollar, Tatarlar üzerinde nüfuz peydasıyla memleketini …………….. Semerkant’ı zabt ile
kendine payitaht yapmış ondan sonra da Oğuzhanlar, Anniballar, Daralar, İskenderler, kayserler,
Atillalar, Araplardaki mücahitler, cengziler, hülagüler gibi dünyanın fethi için ortaya atılmıştır.

Türkistan’ın Hazar Denizi’nden Hindistan’ın Himalaya dağlarına kadar uzanıp gitmiş, onra Kafkasya
dağlarına atlayıp Deşt-i Kıpçak’a, Kırım’a doğru ilerlemiş, oradan Dicle, Fırat nehirleri gibi cenuba,
Bahr-i Umman’a akıp Bağdat üzerine yürümüştür.

Otuz sene süren bu feth ile istila Tatar atlılarının karşılarına çıkmaya cüret eden ordular yaraşan,
uğrağına mamureleri harap ve talan etmiştir.

Sultan Yıldırım Bayezid kahrından korkup kaçan Anadolu emaret beyleri Azerbaycan’da bulunduğu
sırada Timur Han’a iltica ile onun Osmanlı mülküne tasallut etmesine de sebep olmuşlardır.

Bütün Asya hükümdarları Timur’a boyun eğerlerken Osmanlı padişahının onu büyük bir adam yerine
koymaması azametine dokunduğundan nihayet iklim-i Roma’da

………………………………………………………………………………………………………………………………………………………

SAYFA 54

at sürüp Sivas kalesini zabt ile yıktı, kalenin muhafızı bulunan büyük şehzade Ertuğrul Çelebi’yi bütün
suknesi, muhafızları ile kılıçtan geçirdi.

Oğlu şehzadeyi öldürmek gibi Timur tarafından hakkında yapılan istihkar Yıldırım Bayezid’in pek
gücüne gitmişti. On dört sene bütün düşmanlarını kılıcına, emrine boyun eğdiren, şevket ile ikbal ile
ecdadının şerefini arttıran bir padişaha Timur’un hissettirmek istediği büyüklüklere, hakaretlere
tahammül edebilmek kolay değil idi.

Sivas’ı yıkan Timur Halep, Suriye tarafına yüz çevirip Mısır ile beraber bu mamureleri de çiğnedikten
sonra ertesi sene tekrar Anadolu’ya döndü.

Yıldırım Bayezid’in onu sınır başında karşılamasına meydan vermeden Anadolu’nun ortasına daldı.
Ankara ilerisinde “Çubuk Ova” denilen meydanda iki ordu karşılaşıp vuruştular. Timur süvarileri
ettikleri hücumda yeniçerinin yerinden oynamak bilmeyen saflarına çarptıkça parçalanıyorlar idi.

Sabahtan akşama kadar süren bu meydan muharebesi akıbet Osmanlıların bozgunluğu ile nihayet
buldu. Timur ordusunun sayıca kötü Osmanlıların kendinden pek ziyade idi. Muharebe ortasında
Anadolu askerinin Timur safları Timur safları arasında eski beylerini görüp meydan harbi terkle
karşıya geçmeleri padişahın kuvvetini bir kat daha azaltmış idi. Rumeli askeri ile son zamana kadar
Osmanlılara sadakatte kalan Sırp

…………………………………………………………………………………………………………………………………………………….
SAYFA 55

askeri de nihayet şehzadelerle birlikte muharebe meydanını terkle çekilmeye mecbur oldular.

Mevkib-i hümayun ile ordunun kılbegahını teşkil eden yeniçeriler başta Yıldırım Bayezid ne kaçmak,
ne de mağlup olmak arini nefsini zul bildi. Ölümü istihkar ile Osman gibi, Hüdavendigar gibi babaların
evladı, fatih gibi, Selim gibi oğulların babası olduğunu düşmana bile itiraf ettirecek surette kılıç elinde
bir Osmanlı sipahisine yaraşan askerce metanet, bir Osmanlı padişahına yaraşan şahane cellatla
nihayete kadar döğüştü. Akıbet gerçekten taht icali bulunan, atından yere düşüp Tatarlara esir oldu.

Timur’a esir düşmek o kahraman padişaha pek ağır geldi. Bir sene sonra Akşehir’de aradığı ölümü
buldu. Cesedini birlikte esir düşen oğlu Musa Çelebi Timurlenk’in izni ile aldı; Bursa’ya götürdü.

………………………………………………………………………………………………………………………………………………………..

SAYFA 56

-3-

Ankara bozgunluğu – Şehzadelerin muharebe meydanını terk etmeleri – Bursa’nın Tatarlar tarafından
yağması – Büyük Şehzade Süleyman Çelebi’nin Edirne Saltanatı – İsa Çelebi’nin gizlenmesi – Küçük
Şehzade Mehmet Çelebi’nin Amasya’ya çekilmesi – Timur Anadolu’yu terki – İsa’nın Bursa’da İlan-ı
Hükümeti – Bursa’nın Çelebi Mehmet eline düşmesi – Şehzade Süleyman ile Musa Çelebi’nin
Muharebeleri – Süleyman’ın Akıbeti – Musa’nın Edirne’de Hükümeti. Çelebi Mehmet’e karşı
mağlubiyeti –

Bozgunluk – Şehzadeler Münazarası

816 – 805

Ankara bozgunluğunun Osmanlı saltanatını bir tehlikeye uğratmasından korkulur idi. Rumeli’nde
Bulgaristan, Sırbistan, Evlahiya (Eflak) gibi Osmanlılığa henüz bağlanmaya başlamış olan
memleketlerin atalarında eski kut kalmıyor idi.

Anadolu’da Yıldırım zamanında Osmanlı hükmüne girmiş Germiyan, Menteşe, Saruhan, Aydın,
İsfendirya, Karaman ülkeleri Timurlenk tarafından eski beylerine tekrar bağışlandığından onlarda
yeniden müstakil hükümet haline girdiler.

Anadolu’da, Rumeli’nde Osmanlı nüfuzunun böyle sarsılmaya başladığını gören İstanbul kayseri de
korkmakta olduğu inkırazdan artık kurtulduğu ümitlerini düşmüş idi.

Ankara muharebe meydanından çekilip giden şehzadelerin en büyüğü

…………………………………………………………………………………………………………………………………………………….

SAYFA 57

Süleyman çelebi vezir Ali Paşa ile yeniçeri ağası bitlikte Bursa’ya yetişti. Oradan Gelibolu yoluyla
Rumeli’ne atlayıp Edirne payitahtına vardı. Ona muti kalan Rumeli askerinin yardımıyla ilan-ı saltanat
eyledi. (805) hicri.

En küçük şehzade Çelebi Mehmet’te hocası Sofu Bayezid ile askerlikte müşaviri Bayezid Paşa yanında
olarak Amasya dağlarına doğru çekilmiş idi.

Arkasına düşen Tatar müfrezeleriyle çarpışıp onları kovdu bazı türedi musallatları dahi geriye
püskürtüp Amasya’da Tokat’ta yerleşmeye muvaffak oldu.
Şehzadelerden İsa Çelebi beylerbeyi Timurtaş Paşa ile Bursa civarında beraber gizlenmiş, Musa Çelebi
pederiyle Timur’a esir düşmüş, Mustafa Çelebi muharebenin kargaşalığı arasında gayp olup izi
bulunamamış idi.

Şehzadelerin muharebe meydanından böyle kendi askerleriyle birer tarafa çekilip gittiklerini haber
alan Timur torunu sultan Muhammed’i büyük şehzade Süleyman Çelebi arkasından saldırdı. Tatarlar
at çatlatıp telefat vererek sıkı bir yürüyüş ile Bursa’ya yetiştiler ama, şehzadeyi yakalayamadılar. O
Bursa’ya atlayıp Rumeli’ne geçmiş gitmiş idi. Osmanlıların yüz senedir cihat içinde ganimet olarak
biriktirdikleri bütün hazineler Timur torununun eline düştü ahalinin mallarını da Tatarlar yağma
ettiler.

Timurlenk’in otuz otuz beş senedir yürüyüp çiğnediği nice

………………………………………………………………………………………………………………………………………………………

SAYFA 58

memleketlerde eline düşen şehirleri ateşe vermek ahalisini kılıçtan geçirmek adeti idi. Tatarlar bu
zulümden Bursa’yı korudular. Fakat camilerin medreselerin avlularına at bağlamak, içlerinde yanıp
işret etmek gibi medeni insanların, türbeli milletlerin utanacakları kabalıktan kendilerini alamadılar.
Timur’un torunu Muhammed Sultan, büyük şehzadeyi kovalayan, Osmanlı’nın Anadolu’daki payitahtı
yağma eden atlılarını ordularından çekip gittikten sonra İsa Çelebi’de gizlendiği yerden çıkıp Bursa’da
ilan-ı hükümet etti.

Osmanlı meliki, Ankara’da mağlubiyeti ardınca, üç şehzade elinde böyle taksime uğramış oluyor idi.
Şehzadelerin her öcü tarafından ayrı ayrı Timur Han nezdine gönderilen elçiler hüsn ü kabul gördüler.
Karındaşları içinde ahlakı güzel olduğunu, işlerinde, tutumunda padişahlara yaraşan bir doğruluk
asillik bulunduğunu işitip beğenen Timurlenk’in kızlarından bir hanıma Çelebi Mehmet’e vermeyi bir
aralık fikrinden geçirdiği söylenmiştir. Şehzadelerin böyle mülkün bir tarafına çekilip ilan-ı hükümet
ilan etmeleriyle aralarına ayrılık girmesini Osmanlı saltanatını sarsmak için kafi gören Timurlenk
hepsini ayrı ayrı taltif ile bu fenalığı kökleştirmiş oluyor idi.

Bir sene kadar Anadolu’da kalıp Cenevizliler elinde bulunan İzmir - limanını taşla dolduracak şiddetler
ile – sıkıştırıp ele geçirdi burasını ahi yağma edip yıktıktan sonra bir de Çin iklimine el uzatmak
sevdasıyla Anadolu’dan çekilip gitti.

Bu uzun sefere hazırlanır iken pek ziyade sevmekte olduğu

………………………………………………………………………………………………………………………………………………………..

SAYFA 59

torunu Muhammed Sultan’ın genç yaşında vefatı seksenlik atayı çok kederlendirdi. Akıbet bu acı ile
ölüp gitti. Zulmünden dünya kurtuldu.

Timur Anadolu’dan çekilip gidince şehzadelerin taht kavgaları başladı. Amasya’da bulunan Çelebi
Mehmed Anadolu’daki Osmanlı mülkünü sancağı altında toplamak azmiyle ortaya atıldı Bursa’ya
yürüyüp kazandığı muharebe ile oradan İsa’yı tard eti. Edirne’de büyük bir ederine iltica edip aldığı
askerle yeniden Anadolu’ya dönmüş idi. Bu teşebbüste fayda vermedi. Uğradığı ikinci bir mağlubiyet
ile Saruhan taraflarına kaçmaktan başka bir çare bulamadı. Oralardı telef olup gitti.
Edirne tahtıgahına çekilmiş olan büyük şehzade Süleyman Çelebi Karadeniz sahilinde Osmanlılara
geçmiş olan memleketler ile Selanik kalesini terk edip imparator ile dostluk bağlamış idi.
Dostluğundan şüphe edilmesin diye pek küçük yaşta bulunan Kasım Çelebi’yi rehin olarak İstanbul’a
imparator yanına göndermeye bile razı olmuştu.

Süleyman cesaretli, liyakat askeriye sahibi bir şehzade idi. Fakat pek ziyade işrete müptela
olduğundan umur hükümeti yüz üstüne bırakmış kendisine sadakati olan bendeganının bile
nasihatlerine kulak vermiyor idi.

Çelebi Mehmet büyük karındaşının bu hallerini memleketin selameti için iyi bulmuyor idi. Bursa
üzerine yürüyüp kendisine

………………………………………………………………………………………………………………………………………………………..

SAYFA 60

düşmanlık göstermesinden de gönlü kırgın idi. Yanında bulunan Musa Çelebi’yi bir ordu ile Rumeli’ne
gönderip Süleyman’a musallat etti.

İlk ürüşme de bozgunluk vermekle gayreti azalmayan Musa Çelebi sefahati bir türlü terk edemeyen
Süleyman’ı bir ikinci defa bastı Edirne’ye yakalayıp itlaf etti.

Şehzade Süleyman Çelebi (813 eli 806)’a kadar Edirne’de yedi sene hükümet sürmüştür.

Musa Çelebi bu muvaffakiyeti üzerine artık karındaşı Çelebi Mehmet ile yapmış olduğu ittifaka
ehemmiyet vermeyip Edirne’de başlı başına hükümet sürmeye başlamıştır.

Rumeli’nde kendine başına hükümet etmeye başlayan Musa Çelebi biraderleri gibi cesur ve tehdidini
ika’a kadar bir şehzade olduğunu Sırbistan’a ve Macaristan’a karşı asker yollayıp galip gelmesiyle
aleme göstermekte idi.

Gösterdiği şiddetlerle İstanbul’u da korkutmaya başladığından imparator Amasya’da hükümet eden


Çelebi Mehmet’e iltica etti.

Bu yardımcı asker İstanbul’u muhasara altına alan Musa Çelebi ordusunu sıkıştırıp onu firara mecbur
etti. Atı bir batağa saplanmayla boğulup öldü.

İşte öyle üç bir Edirne’nin birer süratle telef olup gitmesi üzerine şehzade Çelebi Mehmet’in
Anadolu’da Rumeli’nde Osmanlı padişahlığı ilan olunup 13 senedir devam eden fetret devrine nihayet
verildi.

………………………………………………………………………………………………………………………………………………………..

SAYFA 61

Çelebi Mehmet’in kardaşları hakkında şiddetler, hud’alar kullandığını tayib edenler eksik değildir.
Derin düşünülmeyince pek çirkin görülen bu ahval Çelebi Sultan Mehmet’i yalnız Osmanlı tahtına
çıkarımdı Osmanlı devletini taksimden, inkırazından kurtardı. İşin bu mühim cihetini de fikirden uzak
tutmamak lazımdır.

You might also like