Professional Documents
Culture Documents
" köprüden atacak çaresiz olduğu yerde oturdu, gözlerini yumdu öy-
lece bir müddet rabıtada kaldı sonra gözlerini açıp cebraile; Allah'a
kasem ederimki: bütün gök tabakalarını aradım cebrail emin gökte
değildi yer tabakalarınıda aradın oradada bulamadım bütün Dün-
3
yayı dolaştım yine yoktu geriye yalnız biz ikimiz kaldık, ya sen ceb-
railğin yahutta ben, ben kendimin cebrail olmadığımı biliyorum ge-.
riye sen kalıyorsun öyleyse cebrail senden başkası değildir diyor bu
durumda cebrail elini beline vurup Allah dostluğu sana mubarek
olsun diyerek oradan ayrılıyor. '
işte Allah yolu böyledir sofinin hiç kabahatı olmadığı halde sü-
veriden o kadar dayak yediği, kamçılandığı, tokatlandığı halde sabır
etti, tahammül etti, üstelik ondan özür diledi, :
4
Sultan HAzretleri K.S.A, Nefsini yenmiş kişiler kavak ağacına benzer
onun gibi oda yüksektir.
Nakşibendi sadatının Allah dostlarının tabiatı ve ahlakı dosdoğrudur,
kim onlara. gider sohbet ve cematlerinde bulunsa Ahlak ve tabiatı
yükselir aşağılarda olsa, bile.
Onun için İnsan Allah bahsinin yapıldığı cemaatlara devam etmeliki
ondan menfaat görsün
Nakşibendi adabındada şöyle der: Dünya adamlarından dünyaya gönül
bağlıyanlardan ceylanın aslandan kaçtığı gibi kaçılmalıdır.
Dünya konuşulan ortamlara, gidildiğinde oralarda Allah bahsi olmadığı
görülür oralarda sadece dünya bahsi, dünya işi, gaybet' ve dünya
muamelesi bulunur bu gibi yerlere devam eden kimsenin. Hali ve ahlakı
değişir; Allahtan dünyaya döner.
7
Eski zamanda şimdiki gibi televizyon internet ve benzeri vasıtalar
olmadığı için kafirler islamın içine böyle girmemişlerdi İslâmın içinde de
daima Allah bahsi, Allah ehlinin sohbeti olurdu birbirleriyle görüşür,
bibirleriyle düşüp kalkarlardı
Ne zanlarki bu vasıtalar çoğaldı o vakit müslümanlarla, kafirler iç içe
girip biribirine karıştılar.
Kafirin “kıyafeti, kafirin ahlakı, kafirin elbisesi İslamın içine karıştı.
Müslümanın huyu ahlakına tesir etti. Hepsini değiştirdi buda ahir zaman
için büyük bir alamettir
Yoksa islâm öyle kolay kolay bozulmazdı eski zamanın vasıtaları böyle
değildi.
Seydanın zamanında Gavsun zamanında bile yoktu. Fakat şimdi ise bu
vasıtalar sebebiyle birbirine karıştılar bribirinin ahlakını aldılar, ozuldular
Zaten insan bozulmayana kadar dünyanın sonu olmaz işte buda bir
alamettir bunlar Peygamber A.S. ümmeti üzerinde bir musibettir, bütün
bu vasıtalar çıktıktan sonra kâfirler müslümanların içine girerek; kendi
adetlerini, kendi görüşlerini, kendi bozuk fikirlerini yaymaya başladılar,
8
Artık öyle olmuş ki; Bu zamanın insanı ne namaz kılıyor, ne oruç tutuyor
ve nede Allah'tan haberi vardır.
Bir şeye alışmışlar sadece
Kalbimize bak diyor, bizim kalbimiz temizdir diyor esas olan kalp
temizliğidir diyor.
Halbuki onlara bu telkinatı yayıp kandıran şeytandır.
İnsan aynen bir bakır kaba benzer o bakır kap kalay yapıp
temizlenmezse içi zehir pas tutar kirlenir ve çürürse Artık onda yermek
yenmez.
Şayet yemek yiyen olursa pastan dolayı zehirlenip ölür. İşte aynen
böyle İnsanda. bakır kab gibidir. Hem zahiri hemde batını taatla,
ibadetle, namazla, oruçla, Allah'ın taatiyle ve Allah rızasını gözetmekle
temizlenir.
Başka neyle temizlenebilir? Haşa Peygamber A.S.V. Kalbim temizdir
diyen kadar bilmiyormu idi ki?
«Esas kâlptir insanın kalbi temiz olursa; hiçbir şeye hacet kalmaz»
buyurmuştu.
9
İyiliklere zahire göre bilinir. Allahu Zülcelalin emrettiği bu namaz, bü taat
ve ibadet bize tecrübe içindir.
Eğer insan yüzünü Allah'a döndürmemişse, Taat ve ibadet etmiyorsa,
kalbi neye yarar.
Böyle insanın, kalbi şeytanın yeridir, Şeytanın tasarruf sahasıdır. Ahlakı
güzel olan kafirlerde vardır. Hiç güzel ahlakları onları kurtarır mı?
10
İnsan öyle kanaata varıyorki yüzünü Allah'a çevirmeyen; namaz taat ve
ibadetini yapmıyan, Allahın emirlerine itaat etmiyen Allahu Zülcelalin
elinden kurtulamaz. Halas. olamaz.
Haşa allahu Zülcelal kandırılamaz. İnsandan kavfını alır, İntikamını
insanda, bırakmaz.
Allahu Zülcelal insanın taatına bakar ne kadar çoksa taatı onu o kadar
sever, ondan 0 kadar razı olur.
11
Mesela Yunus Paygamber Rabbül alemin ona emir edip kavmini imana
davet etmeye göndermişti. Yunus peygamber emre uyarak ne kadar
davet ettiyse de kimse imana gelmedi oda darılıp kavminden ayrıldı.
Deniz kenarına gelip bir gemiyle oradan uzaklaştı.
12
rabbimin emrini almadan ben ayrıldım bu suçlu benim ben efendimin
emrini dinlemedim diyor,
Yunus Peygamberi tutup denize atıyorlar oradan bir balık çıkıp Yunus
Peygamberi yutuyor tam 7 sene suyun içinde balığın karnında kalıyor
bu yedi sene devamlı olarak şu zikirle meşgul oluyor.
Yapmış olduğu (LA İLAHE İLLA ENTE SÜPHANEKE İNNİ
KÜNTÜ MİNEZZALİMİN) zikrinin. hürmetine, Allahu Zülcelal onu
bu zikrin hatırına affederek balığın kamından çıkarıp dünyaya iade
etmişti.
13
Eğer insan bir günah işlediği vakit Allahu Zülcelal onu yüzüne vursaydı
bu zaman imtihan olmazdı
17
Bundan dulayıdırki Rabbül âlemin şöyle buyurmuştur (FEL YA'BUT
RABBERE HATTA YETİNEKEL YAKİN.) «Bana ibadet edin taki yakın
sizde hasıl olana, imanınız ve itikadınız tam olana kadar. ,
19
Meselâ insan elini ateşe koysa bir dakika tahammül etmeye çalışsa,
tahammül edemez, ciğerlerine kadar yanar, gözünden ateş fışkırır
20
denilse kabul edilmez. İşte insanı cehetnem ateşinden kurtaran
imandan daha büyük birşey olamaz..
Bütün dünyanın malı ve mülkü insanın olsa. Allalun azabından
kurtarmaya faydası olmaz, kurtaramaz. Ancak insanı kurtaracak olan
imandır.
2'inci büyük nimet Allahu Zülcelal bizi Peygamber ASV ın ümmeti olarak
yaratmış olmasıdır.
Bu öyle bir tariktirki insanın amelinde riyanın eseri bile bulunmaz. Öyle
bir tariktirki, kişinin amelinin yalnız kendisi ile Rabbi 'arasında,
kalmasına vesile olur. Hiç kimse sırrına vakıf olamaz. Allah'tan başka.
Bir gün sahabelerden birisi Peygamber A.S.V. a gelip Hz. Ebubekir den
şikayet etti.
Ya Resulullah dedi Ebubekiri Sıddık Kebap yiyor da biz komşularına
ikram etmiyor.
Poygamber A.S.Y. tebessüm ederek, hayır buyuruyor.
23
Ebubekir et kebabı yemiyor o hafi olarak, gizlice kalben Alah'ı zikir
yaptığı zaman onun kalbi tutuşuyor, almış olduğunuz kebab kokusu
onun kebab olan kalbinin kokusudur.
24
İşte tarikat adabını Peygamber A.S.V. Hz, Ebubekire böyle öğretmişti.
Bu yolda aleni olarak, bir şey yapılmaz. Eğer aleni yapılırsa içine riya
karışır. Riya oluncada neuzubillah insana şirk olur.
Bir kimse amelini yaparken gösterirse artık o amel Allah için olmaktan
çıkar. Amelini gösterdiği kimse için yapılmış olur.
Nakşibendi tarikatında yapılan amelleri Allah'tan başka hiç kimsenin
haberi olmaz,
Hatta Allahu Taalanın meleklerinin bile haberi olmaz.
Biri sağ diğeri sol omuzda olan melekler bile haberdar olamazlar,
Sağda sevap yazmak, solda da günah yazmak için bulunan meleklerin
haberleri olmadığı için yapılan amelleri yazıp hesaba geçiremezler.
O Allah'ın ilminde ve emanetinde kalan gizli bir mal olur ki hiç kimsenin
haberi olmaz.
Ancak kıyamette Allahu Zülcelal açıkladığı vakit bilinir. Deha evvel
kimse bilemez,
25
Nasılki insanın malı, altın ve gümüşü olsa ve onları saklasa, yerin altına
gizlese. Artık o emniyettedir, kimsenin haberi olmaz hırsız tarafından
götürülme veya herhangi kimse tarafından zulümle elinden alınma
tehlikesi olmaz. Çünkü gizlidir, kimsenin ondan haberi yoktur.
İşte Nakşibendi zikride böyledir, Gizlenmiş bir mal gibidir. Onda nefis
meydana gelip hayrını batıl etmez, o öyle bir maldır ki Allahu Zülcelalin
melekleri bile onu tesbit edemezler.
27
28