You are on page 1of 37

Gülru Nec İpoğlu

SİNAN ÇAĞI
OSMANLI İMPARATORLUĞU’ NDA
Mİ m a r Î K ü l t ü r

İSTANBUL BİLGİ ÜNİVERSİTESİ YAYINLARI

•1\
un siyasal entrikacılık ve rüşvet suçlamalarıyla şaıoeıı
e gelen kişiliği tartışma konusudur. Padişaha gönderi-
isimsiz şikâyetnameler, açgözlü veziriazam ile kedili­
min gasp yoluyla muazzam bir servet oluşturduklann-
ı yakınıyordu .147 Topkapı Sarayı’nın iç ve dış hâzine­
ni doldurup taşıran, keskin zekâlı Rtistem Paşa’nın yö-
sel becerileri ve malî dehasını öven Mustafâ Ali bile,
m Osmanlı İmparatorluğu’nda rüşveti (irtişa) başlatan
i olduğunu itiraf eder. Bununla birlikte, “hüsn-i tedbîr"
ıibi olup, "edeb ve vekârına nihayet yoğidi". Yüksek
kamları makul paralar karşılığında, sadece bazı liya-
li kişilere vererek, “hediyyesini” kabul ettiği kimsele-
isimlerini bir deftere kaydeder ve kendisinin koruma-
ıltında onların makamlarında ömür boyu azledilmeden
masını sağlardı: "Ve kendii defterine, filân kimse bize
met eyleyüp havâşsımuzdan oldı, diyü yazdı, ba'de ne
dan rüşvet istedi ve ne müddet-i ‘ömrinde anı m aczül
nitdi; ve ol zemânda m ercic ve nıelâz ancak vezir-i
:am kapusı idi." Âli, artık kısa süreli bir devlet görevi
n bile daha yüksek rüşvetler karşılığında, kırk-elli ka-
r rical ve harem ağasının kapılarını aşındırmak gerek-
inden yakınır. Âdil kararlarında tamamen “müstakil”
• vezirizam olarak alıp-veren Rüstem Paşa’nın devlet
muşuna halel getirmeyen rüşvetine “kul-köle olayım”
tl olayın) diyen yazar, onun faziletlerini göklere çıka-
: “Zehı (ne eşsiz) keramet, zehî velayet, zehî cadâlet,
hî kanâcat!" Âli, yine de Rüstem'in kusurlarını say­
ıyı ihmal etmez: Karısı Mihrümâh Sultan'ın birader-
i olan şehzadelere meyi etmesi; “vâlide-i şehzâdegân"
ın kayınvalidesi “Hürremşâh” ve karısıyla üçlü ittifak 294 (üstte) Le CofbusâB; M m q 4 fM o s to k 1911. kurşun kalem eskiz (Le Corhusier.
1989'dan).
rarak Şehzade Mustafa’nın ve veziriazam Kara Ahmed
tşa’nın katline sebebiyet vermesi, akıllı ve bilge olması- 295 (altta) Anonim !■ i [i w > n i T i r lî i n detay; Tahtakale'de Bizans dönemi
deniz surlannın bö zm dtm M ü Cafer Zindanı) arkasında Rüstem Paşa
. rağmen şiirden zevk almaması nedeniyle şairlere karşı Camii [O); tepede î-zve: : C z - ^ : - oe. . 1566-82. kâğıt üzerine sepya ve
ursız düşmanlığı.148 mürekkep.
Railo Bernardo Navagero, 1553’te veziriazam­
dan mazul olmasından hemen önce. Rüstem Paşa’yı kend> - --idum . Haddinden fazla dere­
Uru im p a ra to rlu ğ u n m u tla k e f e n d is i” o la ra k n ite le n d ir- cede ihtiraslı ne oon her şevden çok memnun eden şey. ken-
ne Osnunfa H kam dariannın hiçbirinin ondan daha bilge
iştir :149
. ığ jrirtü bir danışmanı olmadığının söylenmesi. Özellik -
Bu paşa iri olmaktansa epey ufak tefek ve kıpkırmızı bir çeh­ . r_-.; karşılığında binilin istediği h a
resi var... Dış görünümü oldukça güçlü ve dinç izlenimi veri­ şe\ y arrv iy _ Seterlerinin hepsinden, doğası gereği da­
yorsa da, şu anda bir rahatsızlıktan muzdarip olduğu söyleni­ h i şiddet - - - - - _r. düşmanı: ama kâfirlere (giaur) gü-
yor. Her şeyden çok, gözlerinde büyük bir zekâ ışıltısı sergi­ t eı da. kendisine daha çok (rüşvet)
liyor. ki bu onun doğuştan bir ticaret adamı olduğunu gösteri­ veren H n sd y M İa n d a h a fazla değer verdiği anlaşılıyor."®
yor. Aşırı derecede çalışkan ve ölçülü, asla şarap içmemiş bi­
ri. Sıkı çalışmaya olağanüstü dayanıklı. Gran-Signnre'nin iş­ NV. age- paş_n:" nem padişahın hem de kendi parası­
leriyle uğraşmasının yanı sıra. Cuma günleri hariç, her gün
nı kullanarak, halkın ve özellikle de yeniçerilerin gözüne
öğle sonrasından günbatımına kadar (işi olanlan kendi sara­
yında) huzuruna kabul ediyor. Her konuda müthiş bir belle­
g ir: eve canştığını söyler. Ayrıca. Sultan Süleym an'ın
ği var, bilhassa Gran-Signore' nin askeri kuvvetleri ve dik­ ihtişamını yüceltmek amacıyla, gereksiz harcamalan kı­
kat edilmesi gereken meseleler hakkında. Birçok kimse ara­ larak. saray hâzinesinin gelirlerini her yoldan arttırm a­
sında kibirli ve asabi olarak Un salmış olmasına rağmen, ben ya vabJadığına değinir .151 Navagero’ya göre, veziriaza-

Bölüm 8 Padişah Kızlan ve Damadları 421


mın 200-300 tanesi kendi içoğlanı olan 1.500 kölesi var­ uyandırmış olan Rüstem Paşa’nın tek dostu Şeyhülislâm
dı. Yıllık 24.000 dükalık gelirine ilaveten senede 60.000 Ebussuud idi .160 İkisi arasındaki koalisyon. Sultan Sü­
dükayı aşan hediyeler alıyordu .152 Hasis olan Rüstem leyman dönem inin ikinci yarısında kurumsallaşan Sün­
Paşa pek az para harcadığından dolayı, “sonsuz derece­ ni ortodoksiye damgasını bastı. Veziriazam, zikir ayin­
de" bir servet biriktirmişti. Her çeşit hediyeden memnun lerinde müziği ve raksı reddeden Nakşibendî tarikatı­
olm akla birlikte, m ücevherlerden fazla hoşlanmıyordu na mensuptu. Bu tarikatın katı biçimde şeriata bağlılı­
ve “kendisinin o ipek ve sırmalı Bursa kumaşlarından ğı, yalnız heterodoks dervişleri değil, şairleri de sevme­
zaman zaman kaftanlar giyerek” bu kumaşların kullanı­ yen Rüstem Paşa'nin püriten dünya görüşünü biçim len­
mını teşvik etmek için elinden geleni yapıyordu .153 dirm işti .161 M üridleri arasında padişahın da bulundu­
Rüstem Paşa’nın B ursa'da kendine ait ipekli ku­ ğu, Hekim Çelebi (ö. 1566) lâkaplı Nakşibendî şeyhi­
maş tezgâhları olduğu söylenir. Ayrıca onun veziriazam- ne coşkuyla bağlanan veziriazam Rüstem Paşa’nın, ona
lığı sırasında İstanbul’daki kemha ve kadife dokunan biat edip, yirmi yıl asla hiçbir sözünün dışına çıkm adı­
hassa kumaş alölyesinin kapasitesinin olağanüstü arttı­ ğı rivayet olunur. M ustafa Âli, M uhyiddin adlı bu İznikli
ğı da bilinir. 1551’de Saraybosna'da yaptırıp vakfettiği şeyhin tasavvuf ve hikmet ilimlerinde mükemmelIIiğiy­
Bursa Bedesteni'nde. üretimini bizzat teşvik ettiği Bur­ le şöhret bulduğunu belirtip, şöyle yazar: “Yigirmi yıl­
sa kumaşları satılıyordu. Veziriazam ayrıca Afyon, Van, dan ziyâde şadr-ı a'zam Rüstem Paşa mezbürdan b icat
Erzurum ve Erzincan’da dört tane bedesten vakfetti .154 ve her kelâmına hulûsla tebaciyyet eyledi.'" Bu saygın
Servet birikimine yönelik malî politikasının bir parçası hekim-şeyhe, Sultan Süleyman İstanbul’daki Hekim Çe­
olarak, Rüstem Paşa, İtalyan kumaşlarının ithalâtını kı­ lebi zaviyesini vakfetm işti .162 Sarayda imrahorbaşı ol­
sıtlamak yoluyla yerli kumaşların tüketimini destekliyor­ duğu dönemde, şeyhin en gözde halifesi olan M ahmud
du .155 Venedik Senatosu'na yazılan raporlar, ithâl kumaş Ç elebi’yi ikinci babası olarak benimseyen Rüstem, ona
ve lüks tüketim mallarının satışındaki ani düşüşten yakı­ Baba Çelebi lâkabını takmıştı. M edrese eğitimli M ah­
nır ve onıın veziriazamlığı döneminde Lev ant ticaretin­ mud Çelebi, müridini sürekli olarak Tanrı ve hayır­
de aracılığın İtalyan tüccarlardan İstanbullu Yahudilerin lı am eller yoluna sevk ediyordu. M ekke şerifinin elçi­
eline geçtiğini belirtir .156 1555‘te Avusturya Habsburg si Kutbüddin M ekkî’ye göre. Baba Çelebi aynı zam an­
elçisi Busbecq, tüm paşalar arasından R üstem 'in. önse­ da Rüstem Paşa’nın kızının (Ayşe Sultan) hocası idi .163
zisi ve malî önlemleri nedeniyle, padişah nezdinde “en Tarihçi Celalzâde, dindar veziriazamın Cuma na­
büyük nüfuza ve yetkeye” sahip olduğunu yazar: mazlarım hiç kaçırmadığını yazar. K ur'an tilaveti din­
lemekten özellikle zevk alır, şeriatın gereklerini kusur­
Zekî ve uzak görüşlü bir adam olarak. Süleyman'ın şanını suz yerine getirir ve birbiri ardına sürekli olarak hayır
arttırmakta etkili bir rol oynamıştı. Kökenin: bilmek isterse­ vakıfları kurarak, m innettar halkın padişahın saltanatı­
niz, bir domuz çobanıydı; bu yüksek makama lâyık olmadı­
nın devamına dua etmesi için çalışırdı. Paşa'nin vakfet­
ğı söylenemezse de. tamahkârlık leke' - ar biriydi. Bu,
tiği medreseler, camiler, mescidler, zaviyeler, kervansa­
padişahın kuşkusunu uyandıran tek olum-uz zelliğiydi: bu­
nun dışında, hükümdarın sevgisine ve :akd - ne mazhar ol­ raylar. sıbyan mektebleri. kaldırım döşeli yollar, çeşm e­
du. Yine de. bu kötü huyunu bile efendim in lehine kullandı, ler ve ham amlar geniş bir işlevsel yelpaze kapsıyordu:
çünkü Süleyman epey sorun yaratan öze. hazînesin n ■e malî
işlerinin idaresini ona teslim etmişti. G< re • ı e neminde, hiç­ Talebelerin ilahiyat tahsil etmeye ve çeşitli faziletler geliş­
bir gelir kaynağını küçümsemeden, ne kadar a. -a. padi­ tirmeye rağbetleri olsun diye birçok yerde Tanrı aşkına yüce
şahın bahçelerinde yetiştirilen sebzeler :1e c_l : -.erekşele- medreseler bina edip, camiler, bir sürü mescidler, zaviyeler,
riıı bile satıcından elde edilen paralan biriktirdi R um vanı yolcuların rahatı için gereken yerlerde kervansaraylar, han­
sıra, her esirin miğfer.. zırhı •. e «in- s a t : î a . âer şe • e lar. tekkeler. Müslüman ve mümin çocuklara dinî bilgi öğ­
a ) H I likey I lia V ü O U Ç Ia , « iB ı-r-Iy r u r ı ri -
reten sıbyan mektebleri, yollarda ve geçilmesi zor olan yer­
n in n i %e S& kjm mim h u m a zn ĞoUmâm.:î lerde yer yer döşemeler ve kaldırımlar, kurak mevzilerde su­
sa) anlar için çeşmeler, evkaf için (gelir sağlayacak) hamam­
1562'de Busbecq. az önce vefat eden veziriaza­ lar inşa ettirmeye özen göstererek, şevketli padişah hazretle­
mı, “tamahkâr ve kötü huylu", sürekli "kendi çıkarları­ rinin yüce itibarının ve devletinin artmasına dualar ettirirdi.
nı ve zenginleşmeyi" düşünen biri olarak tasvir et::
t^ »s "Âdet edindiği kabalıktan hiçbir zaman sapma­ Tullâb-ı culümun tahşll-i m e'ârif-i ilâhı ve tekmıl-i fezâül-,
nü-miitenâhîye vufıir-ı rağbetleri olsun diyii mevâzic-i mü-
dı,” ve “daima iç karartıcı ve zalimdi: ve sözlerinin emir
le addidede hasbeten li’l-lâh-i tecâlâ câli medreseler bün-
telâkki edilmesini istiyordu,” der .159 Antonio Erizzo
yâd eyleyüp câmi'ler, nice mescidler, Ijânkâhlar. zaviye­
(1557), veziriazamın hiç kimse tarafından sevilmediğini ler. ebnâ '-i sebîliin istirâhatleri içiiıı gereklii yirlerde kâr-
söyler. Herkeste “âdeta sonsuz bir kıskançlık ve nefret" bânsaraylar, hânlar, tekyeler, ştbyân-ı müslimîn ve eytâm-ı

22 Sinan Çağı O sm a n lı İm p a ra to rlu ğ u n d a M im ari K ültür


müzminine ta clim-i cilm-i dîn içün mektebhâneler, farâ 'ik mebzul fjânlan t e mesâcid ve cevâmi ve medresesi ve
ve sübülde cas'ırü ’l-nıürür olan yirlerde câbecâ döşemeler kitâbhâneleri vâfirdür. Ve bunca fjayrâtı ve sııltân-ı ismet
kaldırımlar, şusız yirlerde teşne yân ve 'atşâm sirâb itme­ nişana m üteallik ihracâtı mukarrer oldukdan şoıîra vefatı
ğe ‘âlî çeşmeler, evkaf içün hammâmlar binasına ihtimam­ hâlinde biri yedi yüz müşterâ kulı ve iki bin tokuz yiiz re ’s
lar eyleyüp hazret-i Ijiidâvendigâr-ı cemm-âsitânufi mezid-i ğazü niyyetine bağlanmış atlan ve bin yüz altı rnehâr devele­
‘uluvv-i câh ve devletlerime du'âlar itdürürler.164 ri ki katar hisâbına yüz seksen üç katardan ziyâdece olur ve
seksen bin dülbend ve yedi k e m yüz bin ve seksen bin basene
Kendinden önceki hiçbir veziriazamın hayratı, ve beş bin dikilmiş kaftan ve hikât ve câme ve bin yiiz altun
Rüstem Paşa’mn yarattığı hayır vakıfları ordusuyla boy üsküf ve iki yüz tokuz nemed ve iki bin kıt a cebe ve cevşen
ve altı yüz gümüş eger, ve beş yüz murassa altım eger ve bin
ölçüşemezdi. İmparatorluk çapında şehirleşmeye katkı­
beş yüz gümüş toğutğa ve yüz otuz çift altım iizengi ve ye­
da bulunan bir hayır işleri altyapısı kurmak yoluyla, hem
di yüz altmış murassa' kılıç ve bin mikdân gümüşlü şiş ve
sevimsiz kamusal imgesini düzeltmeye hem de Tanrı'm n otuz iki dâne zı-kısmet cevahir çıkup, muhamminler yüz on
gözünde sevap işlemeye gayret etti (Harita 4). Rüstem iki yük akçe tanklar. Ve bunlardan ğayn nakd akçe ve kül­
Paşa, müttefiki Hiirrem Sultan gibi, mimarî himayeyi bir çe ve sebıke hâm gümüş makalesi bin yük mahsüb olmışdıır.
‘kamusal ilişkiler” stratejisi olarak algılıyordu. Haseki­ Ve yine Rümdmde ve Anaşobda sekiz yüz on beş mahallde
ma'müre çiftliği h d n h Bunlardan m â-'adâ dört yüz yet­
nin yapılarına benzer şekilde, damadı da biçimsel olarak
miş altı göz şa değirmemi dafti kisâb olundı. Bisât kısmı ve
mütevazı, fakat işlevsel olarak âlicenap bir sürü hayır bi­
sâ 'ir tuhaf u refSrdşa bahâ Ve merhumun tilâvet-i
nası yaptırdı. Bunun tek istisnası, M imar Sinan'ın anıt­ Kukâniyyeye tevağğul ve hüsst-i hattı olan meşâhif-i şerife
sal başyapıtlarından biri olan ve bâninin ölümünden son­ rağbeti kütü okmuğm. seki: bin cild muşhâf-ı şerif bulımdı
ra vasiyeti uyarınca inşa edilen Tahtakale'deki külliye- ki, yüz o o c M n d a i murassa' ve beş bin cildden ziyâde kii-
siz tekil cami idi. Âli, paşanın hayrata meyilli olduğunu tiib-i m üteuern'aa defti bubutup. bu tafsil vezir-i çelil Meh­
med P - oeglerbegisi iken vefât
belirterek, inşa ettirip vakfettiği mebzul miktardaki bi­
iden Siumt Pufu m eem m 'asm a maki oltnmışdı.165
naları ve öldüğünde geride bıraktığı akla durgunluk ve­
ren serveti şöyle tarif ediyor:
Rüstem Paşa. 9 Tem m uz 1561'de. muhtemelen
Haremeyn-i Şerifeyn’deki (Mekke ve Medine) birçok hayra­ kanserli bir * öt. a r r r s f istiska) yüzünden ha­
tının yanı sıra, İstanbul içinde bir camisi, Rodoscuk'ta bir ca­ yata gözlerim kap a k . 1** Batla Gerolam o Ferro veziria­
mi ve imaret ve bir medresesi, Hama içinde ve birçok kasaba zamın. Mbe ettiği hadım lar ve içoğlanlar dışın­
ile köyde yemeği bol kervansarayları (han) ve mescidleri ve da, tü r. ....: r ___r • osıyet ettiğini belirtir.
camileri ve medreseleri ve kütüphaneleri sayısızdır. Bunca
B unda' V -- r'.rle n n -erbest bırakılması
hayrata ve iffetli hanım sultana (Mihrüıtıah) nice masraflar
için - • • 1 - • 1 • akçe ayırm ıştı .167 Rüstem
yaptıktan sonra, öldüğünde, satın alınmış 1,700 kulu, gaza
niyetine bağlanmış 2.900 atı, 1.106 yularlı develeri ki katar Paşa'um 1544. 1557. 1560 fle 1570 tarihli vakfiyeleri
hesabınca 183 katardan fazlacadır. 80.000 tülbent, 780.000 sağlığımla * c Ğ üm örnkn som a kurulan hayır binaları­
altın (46.800.000 akçe), 5.000 dikilmiş kaftan ve hil'at ve es­ nı belgeler. B a a f a r h r f ı ı m adını Abdurrahman (1557,
vap, 1.100 altın üsküf, 209 yük keçe (2.009 adet). 2.000 zırh. 1560k A bdm ratem 41560) ve M ustafa (1561) olarak
600 gümüş eyer, 500 murassa altın eyer. 1.500 gümüş miğ­ dan Sinan Paşa mn
fer, 130 çift altın üzengi, 760 murassa kılıç, 1.000 gümüşlü
öÜ m İH İeB so m alescü edilen. 1557 tarihli vakfiyesinde
şiş (meç) ve 32 tane kıymetli mücevher çıktı. Kıymetini tah­
de vm deam esL Katolik babalarının da. tıpkı kız kardeş-
min edenler, bunlara 112 yük ( 11.200.000 akçe) paha biç­
tiler. Ve bunlardan başka, nakit akçe ve külçe ve ham gü­ \ : r - —aâar M ..vüm an olup bu ismi aldı-
müş cinsinden 1000 yük ( 100.000.000 akçe) hesaplann :ç-
tır. Ve buna ilaveten, Rumeli ile Anadolu'da 815 yerde ma­ Rnstem İs a ' nın hayır vakıflarım kurmadan ön­
mur çiftliği bulundu. Bunlardan maada. 476 göz su değini.r- ce çefer getiriri yapılar yaratmaya özellikle önem verdi­
ni dc sayıldı. Halıların vesair nadide şeylerin hesabı tutulma­
ği mi ıhılm a Bu tercih, onun muazzam bir vakıf inıpa-
dı. Merhum paşanın Kur'an tilâvetine düşkünlüğü ve güze
- _r_ s^ğ a> ar., akılcı bir ekonom ik yön-
yazılı Kur'an ciltlerine çok fazla rağbeti olduğundan. s * •
cilt Kur’an yazması bulundu ki. bunlardan 130 tanesini: cil­ H arita 4 ...münden bir yıl önce. 1560’ta tescil
di mücevher kakmalı idi. Ve 5.000 ciltten fazla çeşitli kıup e*. e-:. sa>ı>ız gelir sağlayıcı yapılar yaptırdı-
bulundu. Bu tafsilat yüce vezir Tavil (Uzunboylu. vanı S - : :e -_ r _‘.ıîlannın sayısının nispeten az olduğu-
kollu) Mehmed Paşa’nın cönkünden Kıbrıs beylerbe ■ r_ r ra: ere: B_ nedenle, veziriazam “c e b e h â n e " sinin
vefat eden Sinan Paşa mecmuasına kopyalanmıştır
- - > vakfetmeye karar vererek, satıldığında elde
Haremeyn-i Şerifeynde nice meberrâtından mâ-'adâ r.t para ile yem hayır binalarının inşa edilmesini
İstânbülda bir cam i'i ve Rodosçukda bir câmi ve imâ re: . şa n koşm uştu .169 Vefatından biraz evvel. 1561 O cak’ın-
medresesi ve nefs-i Hamada niçe kaşabâı ve kura.... \ : 2 - yazılan b a ş k a bir vakfiye, o ana kadar vakfettiği tüm

Bolum 8 Padişah Kızlan ve Damadlan


hayır kuruluşlarının listesini verir. Bu liste. İstanbul'un Sultan’ın nezâretinde bir cami yapılmasını vasiyet etti­
Tahtakale mahallesinde inşa edilen ücretsiz bir hayır ha­ ğim hastalığında yazılan vakfiyesinde kaydettirmişti:
nı ve ileride yapılması planlanan bir yapı ile sona erer:
Merhum Rüstem Paşa... yüz binfilori vakf ve tescll-i şahlh-i
“Zikredilen şehirde vakfın artan geliriyle inşa edile­
şercI idiip ve cebehânesinde olan her ne ise aiiı da}}î vakf
cek olan şerefli cam i” (nıahmiyye-i m efkurede evkâf-ı idiip. keııdüler civâr-ı rahmete rihlet buyurdukdan şoiira
mezbüre zevâ 'idiyle bina olınacak câm ic-i şerif). Vak­ beyc olınup, şümüni / sekizde biri/ vakf olmak şart ve zikr
fettiği cebehanenin satışından elde edilen parayla, bu ca­ olan nuküd ınevzic-i revûc ve i'iibâr ve m evzic-i rağbet ve
minin vakfı için emlâk satın alınacaktı. Vakfiyede, ön­ iştiharda cakârâta tebdil alınmasın dahi şart idüp ve vak­
görülen caminin İstanbul'un neresinde yer alacağı be­ fından rûhıyçiin bir cam i'-i şerif biııâ alınmasın şart idiip
ve hallle-i celile-i neblleleri... Mihrüınâh Sultân... hazretle­
lirtilmemiştir; fakat Tahtakale'deki handan hemen sonra
rinden vakıflarmufi üşül ve fu rü ctnda sâcy-ı cemll ve kerem-i
sözü geçtiğine göre, paşanın aklındaki yerin burası oldu­
cezll eylemelerin tevakku' idüp, vech-i meşrüh üzre vakfıy-
ğu çıkarsanabilir. Bu yüksek bir olasılıktır, çünkü aynı ye-i mariziyyesinde kayd iıdirüp...
mevkide ve liman sahili boyunca Rüstem Paşa daha bir­
çok ticarî yapılar vakfetm işti .170 Cebehane satışından elde edilen toplam tutar
Kötüye giden sağlığının farkında olan veziriaza­ (12.000.000 altın), yukarıda M ustafa  li'nin envante­
mın son vakfiyesinin izah ettiğine göre. Tanrı yeterin­ rinde zikredilen meblâğa oldukça yakındır ( 1 1 .200.000
ce yaşamasına eğer izin verirse, kendi camisini bizzat akçe). M ihrünıah'ın 1570 tarihli vakfiyesi ile aynı yılda
yaptırmaya niyetlenmişti. Aksi halde, vasiyetini yeri­ tescil edilen Rüstem Paşa vakfiyesi, Tahtakale'deki ca­
ne getirecek olan muhterem karısı, bu caminin inşaatı­ minin tam inşaat maliyetini belirtmez. Bu yapı, paşanın
na nezâret edecekti: vakfının artı geliri (zevâid) ve yukarıda bahsedilen meb­
lağlara ilaveten, ayrıca vakfettiği ve gayrimenkule dö­
Eğer ecel... fırsat viriir ise zikr olan c â m i-i şerifi bi f-zâ t nüştürülen 7.500.000 akçe ile inşa edilmiştir.
nefs-i nefis-i pür-takdisleri bina idiip mukaddema vakfitdiik-
Rüstem Paşa'nın vakıflarının, geniş perspektif­
leri cebeljâne bahâsıyla 'akârât iştira ideler... takdir-i rab­
bani hem dnün olmaz ise ol zamanda kendüleriniih celile-i
li bir ticarî-sınaî strateji mantığına göre yaratılmış oldu­
ha illetli’z-zâtı ve bânü-yı samiyyii' s-simâtı olan Sıdtân-ı ğu anlaşılıyor. Gelir kaynaklarını toplam ak üzere on al­
‘aliyyetii'ş-şân... himmet buyurular}7* tı cabinin görevlendirildiği bu vakıflar imparatorluğun
dört bir köşesine yayılmıştı (Harita 4). 174 Rekor sayıda­
Bu caıı alıcı madde, T ahtakale'deki cam inin Rüs- ki gelir sağlayıcı mülkleri içinde bir sürü köyler, ekilebi­
tem Paşa öldükten sonra M ihrüm ah Sultan him m etiyle lir araziler, çiftlikler, imalathâneler. tabakhaneler, fırın­
inşa edildiğini açıklığa kavuşturur. A şağıda göreceği­ lar, 157 değirmen, 11 sudolabı, 563'ü aşkın dükkân, 273
miz gibi, bu durum hem binanın tarihine hem de prog­ oda. 54 anbar. 15 ticarî kervansaray, 5 bedesten ve 32
ram ının yorum una ışık tutar. Aynı vakfiyede veziria­ ticarî hamam yer alıyordu .175 Bu mülkler şu hayır bina­
zam, kâhyası M ehmed K ethüda'yı, cebehanesinin sa­ larına vakfedilmişti: Beş mescid (İstanbul [2 ta n e f G a­
tışından kaynaklacak olan para vakfının m ütevellisi ta­ lata. Edim e. Estergon); yedi sıbyan mektebi (İstanbul [2
yin etm iştir. Kızı Ayşe S ultan'ı ise ölüm ünün ardından tane], Üsküdar. Rodoscuk. Hayrabolu, Kütahya. Ester­
diğer vakıflarının heın m ütevellisi hem de nâzın ola­ gon); beş medrese (İstanbul. Medine. Rodoscuk, H ayra­
rak görevlendirm iştir. M asraflardan sonra artan vakıf bolu. Kütahya); bir imaret (Rodoscuk); misafirlere tab-
gelirleri kızına ve daha sonra onun soyundan gelenlere hane olarak hizmet veren iki zaviye (Humus, Sapanca),
verilecekti. Kızının soyu sona ererse, vakfa nâzır ola­ on üç ücretsiz hayır kervansarayı (Rodoscuk, Büyükka-
cak veziriazam lar tarafından uygun m ütevelliler seçile­ nşdıran, B osna'daki Zelinje. Üsküb. Üsküdar, Sapan­
cekti ve evkafın artı geliri kam usal çeşm eler ile kaldı­ ca. Dibek. Akbıyık, Lefke. İnönü. Bolvadin, Kalkanlı,
rım döşeli yolların inşasında kullanılacaktı .1'2 İstanbul'da Tahtakale); yirmi beş kamusal çeşme; altı
Rüstem Paşa'nın vefatından sonra te>cil edilen. kaldırım lı yol ve B osna'da geçiş ücreti olm ayan köprü­
Eylül 1570 tarihli vakfiyesi. M ihrümah Sultan'in veki­ ler. Paşa, restore ettirdiği G üm üş'teki Yörgüç Paşa Ca­
li olarak hareket eden kâhyası Behram Kethüda tarafın­ mii ve K astam onu'daki Atabey Camii için de ek gelir­
dan Tahtakale’deki cam inin vakfı için s a tın a lın a n g a y - ler tahsis etm işti .176 Bundan başka. Rüstem Paşa külli­
rimenkulleri kaydeder. Paşa bu am açla 100.000 altın yeli veya külliyesiz yedi cami vakfetmişti: İstanbul'da
(6 .000.000 akçe) ile birlikte, ölümünden sonra satıla­ Tahtakale. Rodoscuk. Sapanca, Dibek (Bolu), Sam an­
cak olan cebehanesinin değerinin sekizde birim (25.<>00 lı (Yalova). B üyükkanşdıran ve D aday'daki Benefşe
altın, yani 1.500.000 akçe) gayrim enkule dönüştürül­ D ağı'ııda. Son ikisi dışında, bu cam ilerin hepsi Sinan
mek şartıyla vakfederek, kendi "ruhu için" M ihrümah otobiyografilerinde yer alır. O tobiyografilerin listesin­

.nanÇağı O sm a n lı İm p a ra to rlu ğ u n d a M im ari K ü ltü r


e ayrıca Paşa’mn Bolvadin’de bir diğer camisi zikre- için inşa edo~ - çok ; . ; i • kenansaray var ve yanındaki
ilmiştir. Tuhfe veziriazamın camilerini peş peşe sıralar: son derece h - • ■ • ilebirlikte %apılmış: kendi­
si ora\ a g:v. g: z z n m b m d a kalıyor. tüm diğer konuklar gi­
Câmic-i şerif-i merhum Rüstem Paşa der Taljtakal'a ve med­ bi. Bur.ıda a y a paşa için güzel bir caminin yanı sıra, taş kal­
rese; Câmic-i şerif ve cimâret der Şabanca; Câmic-i şerif ve dırımlı k o r-, er w yoUar inşa edilmiş, çünkü çevredeki kır­
medrese der Rodoscuk; Câmic-i şerif der Şamanlu; Câmic-i sal alanlar çamurla 143
şerif der Bolvadin; ve iki hân Dibek nâm muhallde Bolı
kurbinde}77
Mimar Sır a.'.'.', czn azam için Sapanca. Dibek
ve Sam anh’d a tasarımım yapüğı üç küçük cami külli-
Bolvadin Camii, paşanın vakfiyelerinde atlanmış- yesinin hepsi cc. Marmara D enizi'nin doğusundan ge­
ır, fakat 1557 tarihli vakfiyesinde, çeşitli Anadolu ka- çip İzmit K o r . arında kümelenen karayolların­
a yollarının kavşak noktasındaki A fyon'a yakın bu ka- da yer alıyordu 557 ie vakfedilen Sapanca Gölü ya­
abada bir ücretsiz hayır hanı, bir ticarî hamam ve el- kınındaki cami, bu küçük • yan.
i dükkân vakfedilmiştir .178 Cami veziriazamın ölü­ büyük ölçüde c_r. • c kereste nakliyecinde kullanı­
münden sonra yapılmış olmalıdır, çünkü Tezkiretü’I- lan bir anayol üzerindedir.1** İzmit s e an kadı-
Ibniye'nin bazı nüshaları Bolvadin kasabasındaki bu lanna I552’d e gönderileli bir ferman, onları Rüstem
'apıyı “merhum Riistem Paşa rühıyçün” bina edilen bir Paşa'nın Sapaoca'da b ir fcervar. aptırmaya karar
ami-i şerif olarak tanımlıyor .179 Bugiin Çarşı Camii ola- verdiğinden inbenfar eder. Padişah, bu yapıyı inşa et­
ak bilinen cami, görece biiyük bir kubbeyle (13,87 ıııet- mesi için M im arM ekm edÇ . - .ıtadı \ e kadılara ge­
e) örtülü, basit bir kübik yapıdır. Duvarları moloz taş ve reken malzemeleri» sanu alınmasında ona yardım etme­
uğla dizileriyle örülmüş olan caminin yenilenen ahşap lerini emrev. Ek 4:4 m S a p u c a ’daki hayır am açlı üc­
lirekliği ve tuğla minaresi bugün artık üzgün biçiınleri- retsiz ker.ar.vaTa .. bir cam mektebi, misafirle­
ıi muhafaza etmemektedir .180 re tabhane olarak hizmet eden "zaviye ", kaldırımlı bir
Sinan otobiyografilerinde atlanan iki camiden Da- yol ve bir h a ş a m ı da içeren ticari yapılarla birlikte in-
lay’da olanı 1561 ’de vakfedilmiştir. Menekşe Dağı’nda şaedild: S: Tor. ' •: - ■ carilerinde sadece cami, ima­
Bencfşe Dağı) bugün hâlâ mevcut olan bu cami, Kasta- ret, kervansaray ar lam am zikredilm iştir .186 Tek kub­
ııonu’dan on beş kilometre mesafedeki bir köyde, yük- beli hat.ott. ; - -o _ t . ?:r.aiânn hepri yok olm uştur .187
>ek bir tepededir. Rüstem Paşa’nın camiye vakfettiği bir 1932‘de tepeden « a ğ a yemden inşa edilen köhne cami,
vur'an nüshasında bu yapı şöyle tanımlanmıştır: "Benef- kırma çatndaönflft. jenerik bir dikdörtgen y apıdır: sade­
\e Dağımla kâ ’in M ahmüd Efendi Cöm ici." Bani Ana- ce binadan a n ı d u a n minaresinin özgün kaidesini mu­
jolu Beylerbeyi iken bu Nakşibendî şeyhinin onuruna hafaza eoer ■* ri~» ■_ • akfedılen Yalova (Yalakabad)
1530’larda inşa edilmiş olduğunu tahmin ettiğim cami, iskelesi yafanmda Samanlı Camii. İstanbul'u Bursa'ya
bugüne ulaşmamış bir derviş zaviyesinin yanında yer alı­ bağlayan b ir kervan güzergâhı üzerindeydi. Hayır am aç­
yordu. Sakıflı cami, moloz taş ve tuğla sıralarından örü­ lı kervansarayı, kakfcnmlı yolu ve ticari müştemilâtıyla
len beden duvarlarıyla, tek minareli, mütevazı dikdörtgen birlikle y ak almaş d m rn n d ad ır 1®9 Günümüze gelmemiş
planlı bir yapıdır .181 Sinan otobiyografilerinde bahsi geç­ olan Bola yakmadaki Dibek teki cami de bir impara­
meyen ikinci cami ise, Büyiikkarışdıran'da (bugün Kırk- torluk anayola bulunuyordu .190 1560'ta vakfe­
lareli) yer alıyordu. Büyük ölçüde yeniden inşa edilen bu dilen bn cam iye, hayır amaçlı bir çifte kervansaray, bir
dikdörtgen planlı sakıflı mabedin sadece temel duvarlar • _ - - _ 'c . kaidınmlı bir yol ve bir kamu­
te minare kaidesi özgündür. Rüstem Paşa’nın 1544 tarih­ sal çeşme e>.:k ediyordu .191
li ilk vakfiyesinde gelecekte yapılması öngörülen bir pn - I :~ : K r'tz: • akır.ındaki üç küçük cami külli-
je olarak bahsi geçen camiye, ücretsiz bir hayır kervansa­ yesi gibi. Sinan'ın ı azam için inşa ettiği iki bü­
rayı, bir “tâbhâne”, sıbyan mektebi, kamusal çeşme, kal- y ü k a n rs a l yapı da ticari limanlarda yer almaktadır:
İınm lı yol, ticarî hamam ile dükkânlar eşlik ediyordu :E: Dİ— ara D enizi'nin kuzey kıyısındaki Rodoscuk (bu
Sinan'ın tasarladığı tek yapı olan çifte kervansaray. R l-- şehn R -'te m Paşa'nın kardeşi Kapudan Sinan
:eın Paşa'nın önemli bir Rumeli kara güzergâhı üze^ r.- 3 —-_ ■ - yeri*.: ..iamndaki Gelibolu sancağına bağlıy-
de konumlanan menzil külliyesine egemendi. Ycnca •. 2 . e Ha , kıy ısındaki Tahtakale. Bol kazançlı mev-
diplomat Catharin Zen'in burayı 1550"de ziyaret et::ğ ir­ * ;T ; .e ar.: t lar. veziriazamın M armara D enizi'ne
de, külliye tamamlanmış vaziyetteydi: •2a> a '.ar. ticari vizyonunun birer parçasıdır. Bâninin
M : ': rria ticaret yapm akta kullandığı 192 ve Süleym ani-
Calistrano (Kanşdıran) köyü yakınında bir çeşmey r y e K„ .iyesi nin inşası için kürek m ahkûm larıyla bir-
kadar at üzerinde ilerledik... burada veziriazam Ru-ıem : . rikte dünç verdiği 193 büyük bir gemisi vardı. Bağlı ol-

Bölüm 8 Padişah Kızlan ve D am adlan 425


1552 tarihli iki ferm an veziriazamın R odoscuk’ta- rer merkezî pa;. ar.day _ ,ce>*.ekienmiştir. Yan beden du-
ki kiilliyesinin inşaatı ile ilgilidir. Bunlardan biri. Selâ- varlarında pay : ğr_ - *>an iki sıra pence-
nik kadısına kurşun göndermesini em rederken ,199 diğe- relerin acem i.e -edeniyle. Goodwin, caminin
ri de İzm it'teki kereste eminine, gecikm eksizin 10.000 Sinan'ın nezâret _r m âm dan kuşkuludur .204 Ro-
tahta göndermesini bildirir .200 Cam inin m ukam as kav- doscuk'un p -m ta/m • ğına rağmen, mimarbaşı
saralı cümle kapısının üzerindeki dikdörtgen panoya muhtem ele- c_m - - : çi zdikten sonra bu projeyi
hakkedilen Türkçe inşaat kitâbesi, yapının veziriaza- yardımcılar. r.Za.- n.-.r.e -.a1, al e etmişti, çünkü o döneni­
min görevinden alınm asından hem en önce tamamlandı- de Süleym an;, e'-.m m-şamyla meşguldü. İç mekândaki
ğını gösterir. Sülüs hatla yazılmış çifte kartuşlardaki dürt trompları-, ete>d;rm: demekleyen kübik mukamaslı bin-
satır, T anrı’nın onayını kazanm aya niyet eden veziria- giler de c a r-..-. - _ zeîİlklerindendir ıres. 300).
zam R üstem 'in (Riistem destür-ı a fa m ) cennet bahçe- Yan du\ arlar.- ndakı yanm dairesel profilli bileşik
sini andıran bu Mmakam”ı yarattığım izah eder. Bâninin payandalar. N filrâa n k 'm Ü sküdar'daki cam isindekileri
öbür dünyada ödüllendirilmesini dileyen kitâbe, ebced- çağrıştın:. • varak cümle kapıcı ile mermer
le düşülen bir tarih mısraıyla sona erer: “M erkür gezege- mihn.b. t:r«. - - - . • g - - etena-ip lmakla birlikte sa-
ni A y’ın yüzeyine güzel bir tarih attı: Tanrı bu caminin dedir > - m m v a r a emden tez-
ödülünü Cennet Bahçesi eylesin” (Şafha-im âha cUtârid yin edile-, ».Zem ş nakışlarını ve ya-
yazdı birtürllj-i Ijüb, 960 (1552-53) / Hayrını cadn eyle- z ı l a n n ; a — ,a - ^
Wİn bu c â m i cüH lutf-l kadlnı.)20* R odoB aftftM birçok kere geçtiğini b e lir te n M eh-
1841 ve 1955-71 yıllarında restore edilen cami iyi med Aş* 5-* r- - *,rr. .m-aray ve inıare-
korunmuş olm asına karşın, müştem ilâtı harap durum- tini k vaca betrankaK şnr ~Röstem Paşa -A llah ona rah-
dadır (res. 298).202 Cam inin dış avlu duvarı yok olmuş- met eylem -- ; o <_» — r geniş ahırlı bir ker-
tur: sadece kemerli bir taç kapısı ve önündeki şadırvan vansaray çın bir ziy atethane ile mutfak
mevcuttur. Taç kapı, Rüstem Paşa tarafından kaldırım - bina edip, ahvfc kervansarayındaki her bir ocağa, ora-
la döşenen caddenin yönüne uyacak şekilde inşa edil- da k _ v afr e- . - birer '..»tra yemek tayin et­
miştir. Virane medrese, cam inin güneydoğusunda alçak mi>: f * ■: 1-uVı- Rodoscukda bir
bir terası işgal eder .203 M edresenin doğusundaki, büyük ribâ:- •: r-z d y - i müMİfirîn ve maf-
olçüde harap olm uş çifte ham am ise daha da alçak bir baha *.. dm ariir dâhi -i nbâtında lan her bir
platform da yer alır. Caminin batı yanındaki yok olmuş an -.2.- : m; ânı ta yin it-
kervansaray ile im aretin yerinde bugün bir park vardır. m : .. .- * .C e r - ka.aba;:s çarşısında yer
Külliyetlin ana müştemilâtı tepenin en üstündeki cami- a la z *- r ' knlSe» m kay ie d er e büyük cem a­
nın iki yanında kadem elendirilm iş teraslara yerleştiril- at: -. a .< ı r - d e ğ in ir .207 A n
miş. ticarî yapılar ise liman kıyısındaki en alçak düze- la şıh a h a tİM y » jc aerik b ir anıt olarak algılayan yolcu-
ye dizilm işti. ■* - . - i-enik betim lem e ihtiyacı duym a-
Sarımsı gri küfekiden inşa edilen kesme taş cami, m - a n ir
tuğla batıllı taş sıralarından oluşan daha ucuz duvarlar- N :- i ■ : d:ğ: d nemde cam i çifte reva-
a inşa edilm iş m üştem ilâttan ayrılır. Önünde görkent- c . m . ■ . rdu. M im ar Sinan m
.’ı beş gözlü çifte revağı bulunan caminin planı kubbe- prestij c o i l f m aiâmet-i farikası haline gelen bu
li bir küpten ibarettir. Dış revağın alışılm am ış yuvarlak ■ : r _• a r - dışındaki ilk örnekleri, veziri-
sem erleri ve sütunlarının konik sütun başlıkları, be ::- --m -. . n ^nan R odoscuk'taki cami-
gin bir taşralı karakter sergiler. M abedin kuzeybatı k - * - o e ı « - .r a .-ar ar. Sultan S üleym an'ın Ş am 'daki
şeşindeki heybetli m inarenin m ukam aslı tek bir şerer’e- '- . H_rre:r. S ultan'ın Edirne civarında­
ki vardır. Çifte revak, trom plar üzerinde yükseler. : > • V ■ ' r m su' ndeki (1559-60) cam ilerinde
metrelik bir kubbeyle örtülü cam iyi olduğunda-, daza g ;r_ ._ r : takı R üstem Paşa Cam ii, bu nam-
büyük gösterir (res. 299). Revağın yüksekliği. • - - . -_ _ _ _ • nitelikli bir menzil külliyesinin
nin kurşun kaplı kasnağına ulaşır; pencereli ka'-._* c._« - • amer di bir karayolu üzerindeki pas-
bir köşede çifte kem er payandalarla takviye eddm >-m m - _- zaram iskeleye m ünâsib âdâb kodları uyarın-
Revak ile tek kubbenin kesintisiz kurşun kap/. _m; _r • ._ camı, m üştem ilâtının yolcular, tüccarlar
lan, kubbe kasnağının sekizgen taş kaidesini r erme kapsamlı hizm etler sunması ile d e­
den duvarlarını gizleyerek, cam iye nispeten ağ:: ~/ . - .m • Imanbul dışında Rüstem P aşa'n ın en önde
rününı verir. ce en kuliiyesi olarak, anıtsallığıyla bâninin diğer ınü-
Dıştaki doğu, batı ve güney beden du% ar', a r ‘ - ter az: ey ale: yapılan arasından sivrilir. V eziriazam ın

B olum 8 Padişah Kızlan ve D am adlan


TAHTAKALE’DEKİ CAMİ
Tahtakale deki Rüstem Paşa Camii, merhum veziriaza­
mın anısını payitahtta ebedîleştirmek hedefiyle tasar­
landı (res. 301-2). Bâninin vasiyeti üzerine inşa edile­
cek olan camisini meşrulaştırmak amacıyla 1562’de Sul­
tan Süleyman’dan alınan yazılı bir izin ve Şeyhülislâm
Ebussuud’un verdiği birkaç fetva. Rüstem Paşa’nın 1570
tarihli vakfiyesine iliştirilmiştir. Şimdiye kadar yayınlan­
mamış bu belgeler, gerek fiziksel gerek yasal olarak yapı
için lazım olan arsanın temin edilmesinde izlenen, bir yıl
kadar süren resmî işlemlere ışık tutar.
Rüstem Paşa Camii, daha önce var olan bir mes­
cidin yerini aldığı için. Mimar Sinan, yıktırılan bu ya­
pıya bedel olarak, eski malzemelerini tekrar kullanarak
Yenibahçe’de yeni bir mescid bina etmiştir. Bu mescid
sadece Tıılıfe'de zikredilir: "Yenibâğçede âfjar mescidfe]
bedel birıâ olman Rüstem Paşa mescid-i şerifi.''208 Kenise
Mescidi adlı yıkılan bina, kiliseden dönüştürülmüş bir ya­
pıydı ve 15. yüzyılda mescidi kuran Hacı Halil'in ismiy­
le de tanınıyordu. Rüstem Paşa'nın vakfiyesine iliştirilen
fetvalardan biri, bu arsanın, veziriazamın ölümünden son­
ra vasiyetinin icra edicisi (vasi, yani Mihrümah Sultan)
kararıyla, mütevelli aracılığıyla seçilmiş olduğunu belir­
tir (mütevelli re 'y-i vasi ile birm ahall-i münâsib tetebbu ‘
itdiikde). Fetvada, merhum veziriazamın eski kâhyası ve
kurduğu para vakfının mütevellisi olan Mehmcd Kethüda
tarafından Ebussuud'a aşağıdaki soru yöneltilmiştir:

Vakıf sahibi Zeyd (Rüstem Paşa), hayrat olarak birçok ev­


kaf inşa edip, mescidler ve medreseler ve diğer bazı hayır bi­
naları yaptırır, bazısını da yaptırmayı başaramadan. vefat et­
mek üzereyken, evvelce bir cami inşa etmeye niyet etmiş ol­
duğundan dolayı o sırada vasiyet eder: Mütevelli bir münâ­
sib yerde bir cami bina edip, tüm levazım ve ihtiyaçlarını ter­
tip edip, masraflarını ve görevlilerinin maaşlarını vasi izniy­
le (Mihrümah Sultan) ne şekilde uygun ise, tayin eylesin di­
ye niyaz eder. Bundan sonra mütevelli, vasinin kararıyla bir
münâsib ver aradığında, bir nahiyenin ahalisi, camiye zorun­
lu ihtiyaçları olduğunu belirttiğinde, o yerde camiye yetecek
kadar mülk yer bulunmaz. (Buradaki arsalar) eğer Ayasofya
cami-i şerifinin evkafından olup, bazısının binası da bu vak­
fa ait ise ve bazısının binası başkalarının vakfı ise, sultanî
stem Paşa Camii, Rodoscuk, güneybatıdan görünüm, izinle bunlar daha yararlı binalarla takas olunup ve Ayasof­
ya dükkânlarının binaları tam bedelleri karşılığında satın alı­
stem Paşa Camii, Rodoscuk, iç mekânın kıble duva-~a c : i - ,
nıp, bütün arsalar ve odalar mamurluklan zamanındaki kira­
ya göre mukataava alınıp, mukataaları ay be ay kusursuz ola­
rak ödenirse, o yerlerin üzerine bir cami-i şerif inşa olunma­
T ahtakale’deki prestij cam isiyle kıyas ed ild tğ .rJe bir sı şer'an meşru mudur?
avantajı vardır: Payitahttaki cam inin külliyesı • •
Zeyd-i vâkıf viicüh-ı fjayrât içün evkaf- 1 keşire inşâ idiip me-
Fakat T ahtakale’deki cam i, İstanbul’a yaraşır son de­
sücid ve medâris ve sâ 'ir bünyâd-ı (fayrâtdan bıktın in­
rece özgün bir üslûpla inşa edilip bezenmiştir: İznik çi­
şâ idiip. ba‘tısın inşâ itmeden vefat ider oldukda, evvel­
nileriyle gösterişli biçimde süslenen bu cami, çok daha
den bir cami -i şerif binâ itmek niyetinde olup ol zamanda
görkem li bir çifte revak ve yüce sekizgen kubbe balda- dahi vaşiyyet idiip. mütevelli bir mahall-i münâsibde bir ca­
keniyle övünür. mi binâ idiip. cemi -i levazım ve mühimmatım tertib idiip.

n a ıı Ç a ğ ı O sm anlı İm paratorluğu'nda M im ari Kültür


m eşârif ve vezâ’ifim vasi izniyle ne veçhile olmak münâ­ labalık ile birlikte bizzat zikredilen yerin üzerine varıp, söz
sib ise, ta'yin ey ley e diyü tazarru eylediikden sonra, mü­ konusu caminin işlemleri için o mevzide vaki yer alan, arsası
tevelli r e ’y-i vaşi ile bir mahall-i münâsib tetebbu itdük- ve binası Ayasofya evkafına ait, 3.788 benna zirai boyutun­
de. nâhiyenün ehâlî/sji câmi e hâcet-i zarüriyyeleri olup, ol daki arsa ki. 23 kazancı dükkânı ile bir kasap dükkânını içe­
m evii'de câm ke kifayet idecek mülk yir bulunmayup. Aya- rir. zikr olunan dükkanlar... satın alınıp...
şofya câm ic-i şerifimin evkafından olup ba tısınun birıâsı
dahi anun olup, ba tısımın binâsı âharufi vakfı oldukda. izn-i Mahrûse-i İstânbülda Tahte’l-kaka kurbinde bir câm ic-i
sultani ile anlar dahi enfa binâ ile istibdâi olmup ve Aya- şt lif ve ma bed-i münife kemâl mertebede ihtiyâç olmağın,
şofya dükkânlarınım binâsı temanı bahâsına iştira olmup. mevti -i mezkûrda vaki1 olup, Hâcı Halil Mescidi dimekle
ciiınle yirler ve diikkânlarun ve atalarım ma mûrlıkı vaktin­ ma r it benna zirâ'ıyla iki yüz kırk sekiz zirâ° carsası olan
deki icâre ile m ukala 'aya almup. mâh-be-mâh m ukâtaası mt sı id-i şerif tevsk olmup, merhum ve mağfürun-leh Rüş­
bi-kuşür edâ olm urola. olyirlerün üzerine câmi -i şerif dlın- te": Paşa hatretlerinüh rüh-ı pür-fütuhlanyçün câm ic-i
mak ş e k an câJiz olur m ı.'209 seri t olması fetvü-yı şerif mücehince fermân-ı pâdişâhi
n.ıkıeiâsm ca hükm olındukdan sonra hâliyâ m km âr başı
Ebussuud’un olumlu yanıtı şöyledir: "Münâsibdir. Allah olan fahrii'l-em âcid v e ’l-ekârim- Sinan Ağa ile ve s â ’ir
en doğrusunu bilendir" (El cevâb: Allahu adem olur). ehl-i vukûfdan cemm-i ğafir ile b i’z-zât mahall-i mezkurun
Şeyhülislâmdan alınan diğer fetvalar, vakıf mülklerinin üzerine vardukda, câm k-i mezbûruii meşâlihi içün, m evzk-i
mezkurda vâkic olup, carşası ve binâsı Ayasofya evkafından
takas edilmesi ve ölüm sonrası bir vakıf oluşturmanın
olup, bennâ zirâ iyla üç bin yedi yiiz seksen sekiz zira'' olan
/asal ayrıntılarıyla ilgilidir .210 arşa ki, yigirmi üç bâb kazğâncı dükkânın ve birbâb kaşşâh
Aynı vakfiyeye iliştirilen Sultan Süleym an'ın izin dükkânın müştemildür, zikr olman dekâkinin nakzı... iştirâ
lelgesi, mütevelli Mehmed Bey'e. yukarıda zikrettiğim olmup...
ibussuud’un tarihsiz fetvasını almasının ardından. 20
şubat 1562'dc verilmiştir. İstanbul kadısına hitaben ya­ Hüccet, Ayasofya vakfından mukataa olarak kiralanan
nlan “izn-i sultânı' cemaat için yeterince geniş olmama- arsaları ve çeşitli vakıflara ait komşu binaları ayrıntıy­
ı nedeniyle Tahtakale'deki mescidin yıkılmasını hak- la betimler; bu binalar caminin inşaatına yer açmak için
ı bulur ve komşu vakıf mülklerinin şeriat uyarınca ta- diğerleriyle takas (istibdâi) edilmiştir. Arsalardan biri
:as edilmesini onaylar. Ebussuud'un fetvası özetlendik- 3.788 ve diğeri 216 benna zirai büyüklüğündeydi; buna
en sonra, padişah şu hükmü verir :211 ilaveten belirtilmemiş boyutlarda, daha küçük dört par­
sel takas edilmişti. Demek ki. mescidin 248 benna zirai
(Mütevelli Mehmed Bey) zikredilen mahalde şeriatın izniyle boyutundaki arsası, eskisinden en aşağı on altı kat kadar
müşarünileyhin (Rüstem Paşa) ruhu için bir cami-i şerîf in­ genişletilmişti. Paşanın sağduyulu mütevellisi, elde edi­
şa etsin: orada Cuma namazları edâ edilsin ve hutbe okun­ len arazinin bir kısmını caminin yeri olarak belirlerken,
sun, mezbur merhumun ruhu için ve benim devlet-i hümayu­ kalanım gelir getirecek dükkânlar bina eylemek üzere
numun devamı için dualar okunsun. ayırdı .212 Tahtakale’deki caminin güney ve doğu cephe­
lerini kuşatan üç ticarî hanın, mabedin evkafına ait ol­
[Mütevelli Mehmed Bey] mahall-i mezkûrda ş e k -i şerif
duğu kabul edilir (res. 301-3). Vakfiyede zikredilen ha­
tecviz itdügi üzre müşârün-ileyh rûhiyçün bir câmi -i şerif
binâ ey ley e, ikamet-i şalavat-ı Cunka ve ktrâ'at-i fjutbe yır amaçlı ücretsiz han, Kurşunlu veya Zindan Han ola­
olmup, merhûm-ı mezbıınm rûhiyçün ve benüm devâm-ı rak tanınan ve Rüstem Paşa’yla ilişkilendirilen, yakında­
devlet-i hümâyümım içün dıkâlar olma. ki Bizans devri deniz surunun zindan kulesinin bitişiğin­
deki han olabilir (res. 295 |P1 ).213
Rüstem Paşa evkafının mütevellisi olan Mehmed Sultan Süleyman tarafından 28 Kasım 1562’de ve­
3ey’iıı 25 Ekim 1562'de, caminin inşa edileceği yer için rilen bir “miilknâme" caminin suyu ile ilgilidir. M erhum
\yasofya vakfından ve diğer vakıflardan aldığı hüccet, Rüstem Paşa'nın vekillerinin, hâlâ inşa edilmekte olan
nimarbaşı Sinan'ın bir uzm anlar heyetiyle bizzat incele- camisi için yeni yapılmakta olan Kâğıthane suyoluna 1,5
iiği arsa hakkında ilginç ek bilgiler verir: lüle su eklemiş olduklarım belirten belgede, padişah, ay­
nı miktarda suyun camiye verilmesini emreder ve eksik­
İstanbul şehrinde, Tahtakale yakınında, bir şerefli cami ve siz su haklarını ebediyete kadar bağışlar:
ulu mabede son derece ihtiyaç olduğundan, bu mevzide bu­
lunan. Hacı Halil Mescidi olarak bilinen ve arsası 248 ben- Bundan akdem vezir-i a 'tam iken fe v t olan Rüstem Paşanun
na zirai olan şerefli mescid genişletilip, merhum Rüstem Pa­ hâliyâ mahrûse-i İstânbülda hasbeten li’l-lâhi te'âla ve tale­
şa hazretlerinin engin ruhu için bir şerefli cami yapılması şe­ ben li-m eriâti’l-câlibinâ olman câmi' i içün hâliyâ gelen su­
refli fetva ve padişahın fermanı gereğince hüküm olunduk­ ya ilhâk itdiikleri bir buçuk lüle şuyın bedeli KâğıdJjâne sa­
tan sonra, halen mimarbaşı olan, mevkidaşları ve eşitlerinin yından bir buçuk lüle şu tacyin ve ihsân eyleyüp, Tahte’l-
iftiharı Sinan Ağa. diğer uzmanlardan oluşan büyük bir ka­ kaVanun üstinde vâkic olan muşlukdan almup virilmesin
ıvrtuu”

103 Rüstem Paşa Camii, Tahtakale, çevresindeki hanlar ve şadırvanla birlikte doğudan go-.

enir eyleyüp. bunişân-ı cölişân-ı mevhibet-cunvanı virdüm...


meşguldü, çunku bina için birçok şey sipariş etmesi ge­
dâ'im ü ’d-denı câmi°-i mezkûrda câri olup, nice dilerler ise
rekiyordu .216 Bailonun 3 Ağustos tarihli raporu, hanım
tasarruf ey leyeler.
sultan tarafından i'm orlanan malzemelerin derhal gön­
derilmesini >:er. çünkü o her sabah bunların gelip gel­
Seyyid Lokm an'ın Farsça Târilı-i Sıtlrân Süley- mediğini ı>rarL: -ordunnakıan vazgeçm iyordu .217
m ân'ında, Kırkçeşme su dağıtım sistemini betimleyen Rüstem Paşa'nın cam isinin tam olarak ne zaman
topografık resme eşlik eden metinde. Belgrad ormanında tamamlandığı a ç ık değildir. Ölüm sonrası inşa edilen
Rüstem Paşa adına yaptırılan bir su havuzundan Tahta­ anıtların çoğu gibi, bunun da inşaat kitabesi yoktur. Ba­
kale'deki "binası hoş ve nazenin camisine" (binâ-i Ijnşeş zı mimarlık tarihçileri, veziriazam ın 1561 'deki vefatın­
câm ic-i nazenin) su getirildiği açıklanıyor. Havuzun su­ dan önce tam am lanm ış olduğunu varsayarken, diğerle­
yu. resmin üzerinde “kemer-i âb-ı Tahtel-kaTa" olarak ri 1562’yi tam am lanm a tarihi kabul etm işlerdir .218 F a­
işaretlenmiş su kemeri aracılığıyla Kovuk Kem er'e bağ­ kat cam inin arsasının hücetinin 1562 E kim 'ine değin
lanarak, veziriazamın hayratına akıtılmıştı (res. 119).214 temin edilm em iş olduğu ve suyunun izin belgesinin de
1562 ilkbaharı ve yazında payitahttan Venedik Se­ o yılın Kasım ayının sonunda verildiği düşünülürse, in­
natosu'na gönderilen raporlardan. Mihrümah Sultan'ın şaat muhtemelen 15 6 3'e kadar sürmüştü. Ölüm döşe­
kocasının camisi için sürekli malzemeler rica ettiği anla­ ğindeki paşa, vasiyet ettiği cam isinin yeri, tasarım ı ve
şılıyor. 18 Mayıs tarihli raporunda vicebailo şöyle yazar: bezemesiyle ilgili isteklerini herhalde karısına ve ket­
“Hanım sultana istediği camlar (vedri) ve fanuslar (fer- hüdasına aktarmış olm alıydı. Ancak inşaat program ı­
rali) hakkında, haşmetmeap hazretlerinizin bana yazmış nı, dul hanım sultandan talim at alan mütevelli ve bina
olduğunuzu bildirdim .”215 19 Mayıs tarihli bir başka ya­ emini M ehmed Bey ile istişare eden M im ar S inan’ın,
zışma. paşanın kethüdasının (Mehmed Bey), "halen ha­ nihaî planını çizm esine kadar cam inin ayrıntılarının
nım sultanın (la sultana) yaptırmakta olduğu bir bina­ kesinleşmesi mümkün değildi. Belki de dulluk statü­
ya nezâret ettiğini" belirtiyor. Kethüda o sabah özellikle sünün verdiği im tiyazla M ihrümah Sultan bu istişare-
304 Tahtakale’deki Rüstem Paşa Camii'nin tepede- SLieymaniye Camii ile birlikte İstanbul siluetinde görünümü.

lerc bizzat katılm ış ve annesi Hıirrem Sultan gibi kene


inşaatlarının şantiyelerini de zaman zaman ziyaret et
mişti. Sonunda, merhum veziriazam a m ünâsib bir anı
tın neye benzemesi gerektiğini bu üçlünün müzakerele
ri biçim lendirm iş olmalıdır.
Bir “finans dehası” olarak tanınan Rüstem Paşa’yı
payitahtın en hareketli limanının ticari faaliyetlerinin gi.
beğinde konumlanan görkemli bir camiden daha uygu
anıt olabilir miydi? Gelir getiren anbar ve dükkânlarda
oluşan tonozlu bir altyapı kaidesi üzerinde yükselen ke;
me taş cami, çevresindeki almaşık duvarlı yoğun şeh
dokusuna egem endir .219 Oldukça heybetli kubbesi (çı
pı 15,20 metre), yan sahınların ve soncemaat yeri revt
ğının küçük kubbeleri üzerinde yükselir. Bu ikincil kul
beleri, en alt düzeydeki hanların kubbeli yapıları kuşatı
Önüne geniş bir cadde açılmasından önce, şimdiki gil
I Ialiç’e nâzır olmayan camiyi, artık mevcut olmayan B
zans döneminden kalma deniz suru sahilden ayırıyord
(res. 295).
Camiyi muazzam bir altyapı üzerinde yükseltmel
305 Rüstem Paşa Camii, Tahtakale, taş kemerli üst teras arkadı ve altındaki
dükkânlar ile kamusal çeşmeyle birlikte kuzeybatıdan görünümü. sadece bu şekilde kazanılan yerin ticarî potansiyelini dı
308 Rüstem Paşa Camii, Tahtakale, İç mekânın kıble duvarına doğru
307 Rüstem Paşa Camii, Tahtakale, soncemaat yeri cephesindeki cümle
kapısının solundaki büyük demir şebekeli pencere ve kemerle çerçevelenmiş görünümü.
bir bahar dallı “cennet” ağacı tasvir eden İznik çinisi pano.

edilen gelir sağlayıcı ek binalar, itibarlı arazinin her bir ğanüstü büyük boyutlu dem ir şebekeli birer dikdörtgen
noktasını kaplayarak, önceden mevcut sokak dokusuna pencere vardır. İkiz pencereler. Topkapı'daki Kara Ah-
uyum sağlayacak şekilde tasarlanmıştır. Geniş bir alanın rned Paşa C am ii’nin (1565-71/72) cephesindekilcre ben­
temin edilmiş olmasına rağmen, camiyi etrafındaki yapı­ zer (res. 307, 375). G örm üş olduğum uz gibi, bu rakip
lardan ayıran bir bahçe aracılığıyla, yoğun şehir dokusuna veziriazamın camisi 1555'te idam edilmesinden hemen
nefes aldırma çabasına girilmemiştir. Cami, dünyevî ve önce planlanmış, fakat öngörülen arazisi civarında M ih­
uhrevî mekânlar arasındaki sının belirleyen, alışılagelmiş rümah Sultan Edirnekapı'daki kendi camisini inşa et­
bir çevre duvanndan da yoksundur. Bunun yerine, ticari meye niyetlenince, inşaatına verilen izin geri alınmıştı.
faaliyet düzlemiyle bütünleşen zemin katı üzerindeki te­ Rüstem Paşa’nın Tahtakale’deki cam isinin soncemaat
rasa kondurulan ibadethane, aşağıdaki çarşının humma­ yerindeki beş kubbeli ilk revak mukarnas başlıklı yük­
lı faaliyetinden soyutlanmıştır .222 Rüstem Paşa Cam ii‘ni sek mermer sütunlarla desteklenir ve cümle kapısının iki
ticaret merkezlerinin tipik "üst kat-' (fevkani) camilerin­ yanında birer namaz sekisi uzanır. Eğimli geniş ahşap
den ayıran başlıca nitelik, anıtsal ölçeği ve sanatsal ihti­ çatıyla örtülü ikinci revak, baklava başlıklı daha küçük
şamıdır. Altyapının köşelerine yerleştirilen dört üstü ka­ mermer sütunlar üzerinde yükselir; kem erlerinin dış yü­
palı merdiven, cemaati caminin görsel olarak nefes kesi­ zünü bezeyen sekiz adet İznik çinisi m adalyonda laci­
ci ve huzur verici, mermer döşeli avlusuna nakleden geçiş vert üzerine beyaz hatla, sekiz standart isim yazılmıştır.
mekânlarıdır <res. 301-2. 305-6 ). Alt sokağa bakan kuzey Ön avluya bir “şifalı vaha” atmosferi egem en­
cephenin her iki ucunu işaretleyen merdivenlerden, cam i­ dir. Şadırvanlı bahçe avlusunun yokluğu, enfes çiçekli
nin kayyum ve müezzinlerinin ikamet ettiği kapı köşkleri­ İznik çinileriyle telâfi edilmiştir. Caminin kuzeyindeki
ne çıkılır. Güney köşelerdeki merdivenler ise caminin yan soncemaat yeri cephesini ve iç duvarlarını kaplayan, çi­
kapılarına ulaşır ve oradan ikinci bir kat medivenle iba­ çek ve bahar dallı “cennet” ağacı desenleriyle bezeli çi­
dethanenin içindeki üst mahfillere bağlanır. niler, tonozlu altyapılar üstünde yükseltilm iş, hiç solma­
Çifte revaklı soncemaat yeri cephesindeki mukar- yan ruhanî bir asma bahçeyi andırır (res. 307-12). Ç i­
nas kavsarasız. sade cümle kapısının iki yanında, ola­ nilerin beklenmedik şekilde tüm beden duvarlarını kap-
36 Rüstem Paşa Camii, Tahtakale, soncem aat yerinin çifte revağından kapı k ö şk ü ile taş kemerli arkadın görünüm ü.

il. üstyapısının görünürlüğünü de arttırmıştır. Caminin yanında dörder tonozlu dükkân bulunan bir merkezî du­
;kizgen kubbe baldakeni ve mevzun m inaresi, lima­ var çeşmesi vardır (res. 305-6).
nı işlevsel binalarının tepesinde tecelli eder (res. 303- Yukarı terasta yer yokluğu, Sinan'ı abdest şa­
). Bıına karşılık. Rüstem Paşa Camii, şehir siluetinde dırvanını, çıkıntılı kare bir kam eriye şeklinde aşağıda­
iileym aniye'nin altındadır ve âdeta padişahın gölgesine ki sokağın seviyesine indirmeye yöneltmiştir (res. 301
erleşm iş gibidir. Bu görsel ilişki, hüküm dar ile dam adı­ [2]). Kötü bir biçimde restore edilen şadırvan kam eri­
nı göreli statüsünü dile getirir ve şehrin ufuk çizgisiyle yesi, caminin saray mimarîsiyle çağrışımlarını pekişti­
man kıyısı arasında çarpıcı bir diyalog kurar (res. 304). rir. Sekizgen su teknesi ile etrafını saran oturma yerleri,
eziriazam ın camisi, iki ticarî anayolun kavşağında yer on iki sütunun taşıdığı bir kubbeyle örtülüdür. Kubbenin
lir. Kuzeydeki ana cephesi. Uzunçarşı adlı işlek cad- dört tarafını m inik kubbeli sundurmalar noktalar (özgün
e boyunca uzanır. Şehrin deniz suru ile D ivanyolu'nu üstyapının yerini şimdi betondan sakil bir piramidal ça­
irbirine bağlayan bu cadde üzerinde paşa on dükkân tı alm ıştır ).221 Yaratıcı şadırvan kameriyesi ve fevkani
e bekârların kiralam ası için on altı oda vakfetm işti .220 kapı-köşkleriyle çerçevelenen arkadlı cami terası, deniz
am inin M ekke'ye doğru diyagonal olarak yönlendiril­ kıyısında uzanan cephesi bir yalı kasrını andıran M ih­
e s i, U zunçarşı'nın başlangıç noktasında, yapının ku- rümah Sultan'ın Ü sküdar'daki camisindeki muadillerini
;y cephesinin ideal bir perspektifini sunan küçük üçgen çağrıştırır (res. 280).
ir m eydancık oluşturacak şekilde genişletm iştir. Sinan Rüstem Paşa Cam ii'nin kıble duvarının arkasında,
ıı perspektiften yararlanarak, tonozlu altyapılar üstünde ticarî yapılarla çevrili ve mahkeme avlusu olarak bilinen
iiksclen cami terasının iki ucundaki kapı köşkleri ara­ bir diğer "seyir" meydanı yer alır. Caminin iddiasız ba­
na yerleştirdiği ihtişamlı taş arkadı sergilemiştir. Haliç tı cephesinin önünde, dükkânların sıralandığı küçük bir
ıanzaralarına hâkim arkadın kemerleri altında, her bir hazire vardır. Çevreye veziriazamın vakfı için yeni inşa
kuma sanayiini derinden etkilemiş ve onun görev döne­
minde İznik çini atölyeleri inşaat sektörünün artan ihti­
yaçlarını karşılayacak şekilde yeniden örgütlenm işti .225
Bu nedenledir ki, paşanın kendi ipek tezgâhlarında ku­
maş deseni tasarlayan nakşbendlerin, onun ölümünden
sonra yapılan camisinin bezeme programında çalışmış
olması m üm kündür .226
Camideki eşi görülmemiş çini bolluğu, genellik­
le Rüstem Paşa’nın koleksiyoncuya özgü “derleme” eği­
limiyle tanımlanan kişisel zevkine atfedilir. Sözümona
hâm isinin bu dayatması. M imar Sinan’ı, kendi estetik
tercihi olan seçici çini kullanım ına ters düşen bir beze­
me programı uygulamaya zorlam ıştı .227 W alter Denny,
tekrarlanan desenli modüler çinilerin alışılmadık ölçüde
çeşitliliğini, veziriazamın körüklediği rekabetçi atmos­
ferde birbiriyle yarıştırdığı Osmanlı ^inicilerinin “ye­
teneklerini sergilemek” ve ürünlerinin “reklamını yap­
m ak” amacıyla giriştiği bir “kişisel him aye edimi” ola­
rak yorum lam ıştır .228 Ne var ki, çinilerin caminin yeri ve
boyutlarının belirlenmesinden önce koleksiyoncu zihni­
yetiyle “toplanm ış” olma ihtimali düşüktür. Tekrarlanan
desenli modüler çinilerin, caminin tasarımının 1562'de
yapılmasının ardından kâğıt üzerine tam boyutlu çizim ­
ler temelinde üretilen ısmarlama panolarla birlikte sipa­
riş edilmiş olması kanımca daha yüksek bir olasılıktır .229
İznik çinilerinin bu derece gösterişli kullanımı,
Rüstem Paşa’nın ölmeden önce verdiği özel bir talimat
Şehzade Mehmed Külliyesi’nin haziresindeki Rüstem Paşa Türbesi. olması pekâlâ mümkündür. Fakat böyle savurganca bir
müsrifliği, onun aşırı cimriliği ve ağırbaşlı ciddiyetiyle
laması, cam inin yapıldığı dönem de daha da büyüleyici bağdaştırm ak zordur. Bir daha tekrarlamayacağı bu ben­
bir etki yaratm ış olm alıydı, çünkü önce Süleym aniye’de zersiz bezeme programını, M imar Sinan’ın, bina emini
kullanılan (y. 1556-59) "klasik” İznik çinileriyle be­ Mehmed Bey ve Mihrümah Sultan’la müşavere ederek
zenen ilk veziriazam cam isiydi bu. Rüstem Paşa'nın tasarlamış olması daha akla yakındır. Bu özgün prog­
Süleyınaniye'den daha küçük boyutlu camisi. İznik atöl­ ram. üçlü müşaverede, veziriazamın ölüm sonrası anı­
yelerinin yaratıcı ürünlerinin geniş yelpazesinin sergi­ tı için münâsib bulunmuş olmalıydı. Gösterişçi tüketi­
lenm esine fırsat oluşturm uştur. Caminin ünlü çinileri­ me düşkünlüğüyle tanınan zengin hanım sultan, anla­
nin desenlerinin uzaktan görülebilecek şekilde büyütü­ şılan göçüp gitmiş eşinin vasiyetinin uygulayıcısı ola­
len boyutları. Süleym aniye C am ii'ndeki önöm eklerin- rak. onun anısına yaraşır bir abide yaratmak için hiçbir
den bir adım ilen gider. Birçok sanatçı ve farklı atöl­ masraftan kaçınmamıştı. Caminin cephesini ve içini baş­
yelerin em eği. 16. yüzyılın son çeyreğinde standartlaşa­ tan aşağı kaplayan çiniler, Osmanlı sarayları ve ölenle­
cak olan çini boyutlarının buradaki çeşitliliğinde kendini rin ebedî bahçe köşkleri olarak tasarlanan türbelere has
gösterir .223 Çiniler, daha geleneksel desenlerle birleştiri­ bir özelliktir. Dolayısıyla, Rüstem Paşa C am ii’nin meb­
len "natüralist" üslûplu çiçek motiflerinin zenginliğiy­ zul çini kaplamaları, saray mimarîsini andıran bu yapı­
le nam salm ıştır. 1550'lerde saray nakkaşlarının katkı­ nın, eskatolojik kitâbc programında tezahür eden öbür
sıyla yaratılan bu yeni üslûp, kırk bir farklı lâle kom ­ dünyaya yönelik çağrışımları da pekiştirir.
pozisyonu içeren Rüstem Paşa C am ii'nde hayret veri­ Caminin eşi o zamana dek görülmemiş sekiz ayak­
ci bir yaratıcılık patlam ası örnekler (res. 307. 311 ).22A lı kubbe baldakeni de, sekizgen planların özellikle tür­
İç mekânda. Rüstem Paşa'nın veziriazam lığında moda be mimarîsinde kullanımından esinlenmişe benzer. Nite­
— ©ten kumaş desenlerinden esinlenen flıadalyuıilü've K ıv ­ kim' bu caiiıî,' Mififümâh Sultân tarafından yaptırılan se­
rımlı dallı çini kompozisyonları yer alır (res. 312). Ve­ kizgen Rüstem Paşa türbesiyle eşzamanlı olarak planlan­
ziriazam ın stratejik ekonom ik önlemleri yerli ipek do­ mıştır (res. 154 f8j, 313). Şehzâde Mehmed Külliyesi ha-
314 Rüstem Paşa Türbesi, iç mekânın görünümü.

ziresindeki bu şatafatlı türbeyle, hanım sultan kocasının


hanedan damadı statüsünü vurgulamıştır. İnşa kitabesiyle
968 (1561) yılına tarihlenen ve Mihrümah tarafından
1562'de vakfedilen kubbeli türbe, kocasından biraz önce
vebadan ölen tek oğlunun da defin yeridir. Baba-oğulun
mezar anıtının iç duvarlarını kaplayan yaratıcı İznik çini­
leri arasında, üst pencere sövelerinin ilginç mermer de­
senli çinileri dikkat çeker (res. 314). 230 Birer vazodan fış­
kıran çiçekli madalyonlar resmeden zemin düzeyindeki
kemerli panolar. Tahtakale'dek i caminin mihrabındaki
çinilerle paralellik gösterir (res. 315,311).
Öncül sekizgen baldaken planlı Rüstem Paşa Ca­
mii, Edirne'deki Selim iye’ye giden yolu döşeyecek ve
mimarbaşının payitahttaki geç dönem prestij cam ileri­
nin standart şeması haline gelecektir (res. 5). Sekizgen
baldaken için sıklıkla zikredilen modellerden biri, 15.
yüzyıl sonlarında zaviyeli camiye dönüştürülen. İstan­
bul'daki Küçük Ayasofya K ilisesi'dir (Hagios Sergios
kai Bakchios). Bu kilisenin sekiz bağımsız kubbe aya­
ğıyla. çıkıntılı bir apsid ve U-biçimli üst mahfilleri kap­
sayan planı. Selim iye’de, Tahtakale cam isinde olduğun­
dan daha etkin şekilde yorumlanmıştır. Rüstem Paşa'nın
dikdörtgen cam isinde ilk defa denenen sekizgen kubbe
baldakeni şeması, Selim iye'nin m erkezileşmiş kare pla­
nında olduğu kadar kuvvetli görsel ifade bulmamıştır.
315 Rüste^ Paşa Türbesi, kemerli İznik çinisi panolardan detay.
Tahtakale C am ii'nin üç bölümlü iç mekân düzeni, iki ta­
rafında yan sahınlar bulunan merkezî kubbeli planıyla,
kavram sal olarak Süleym aniye'ninkine daha yakındır. beden duvarları da benzer şekilde dalgalı bir taçla dolan­
D ikdörtgen beden duvarlarıyla hizalanan sekiz asim et­ dırılm ıştır (res. 295 [0J. 3 0 2 -3 ,313).233
rik fılpâye. kubbenin altındaki sekizgen geçiş kuşağıy­ Karı-kocanın Tahtakale ve Edirnekapı’daki ca­
la tam olarak uyum sağlam az. Bunlardan dördü, kuzey milerinin kütle düzenine egemen tekil kubbeleri, hanım
ve güney duvarlarına cklem lenm işken. geri kalan dördü sultanın daha önce Ü sküdar'da yaptırdığı üç yarım kub­
ikişer çift halinde, yan mahfillerin baklava başlıklı beyaz beli cam isinin piramidal yapısından oldukça farklı bir
ve yeşil m erm er sütunlu revaklarına eşlik eder. Rüstem etki yaratır. Paşanın camisi, ikonografisi ışık mecazına
Paşa'nın anısına yadigâr olarak inşa edilen camisinin bir odaklanan karısının Edirnekapı’daki camisinin çinisiz
m uam m ası, kuzeydeki filpâyeler arasında uzanan m er­ iç mekânı kadar aydınlık değildir. Tahtakale'deki iba­
mer konsolların üstünde yükselen, hiçbir girişi olmayan dethanenin kendine has atmosferi, iç mekânına giren ve
özel m ahfildir. Cümle kapısı tepesindeki bu dikkat çeki­ çini kaplı duvar satıhlarına renk veren ışığın dikkatle
ci mahfil acaba cam inin m üteveffa bânisinin yokluğunu denetim altına alınmasından kaynaklanır. Çini kaplı du­
mu temsil ediyordu (res. 309)?231 varlarla ayak sistem inin üst sınırını belirleyen ilk silme
Sinan, merhum paşanın Tahtakale'deki camisi ile kuşağının tepesinde, tamamen cam kaplı şeffai kem er­
dul e ş in in (sultanî izin belgesi 1563'te yenilenen) Edime- ler dizilidir. Bunların üzerindeki trom plarla eşlik eden
kapı'daki camisini yaklaşık aynı dönemde tasarlamış ol­ timpanum kemerleri üçlü pencereler içerir. Duvarların
m alıdır .232 Bu çiftin sur içindeki camilerinin ortak bile­ alt düzeylerinde pencere sayısının düşük tutulması, çi­
şenleri arasında şu özellikler göze çarpar: yüksek kubbe niyle kaplanan yüzeyleri arttırmanın yanı sıra, sırlı çini­
baldakenlerinin iki yanında ikişer mukamas başlıklı aya­ lerin fazla parlayarak göz kamaştırmasını engeller. Işık
ğa binen üçlü kemerler (birinde dört sekizgen filayağı, di­ miktarının yukarıya doğru dramatik artışı, öbür dünya
ğerinde dört muazzam kırmızı granit sütun); yan duvarlar­ çağrışımlı, transandantal bir atmosfer kurgular .234
da birer giriş kapısı, özgün pencere kompozisyonları içe­ Birinci silme kuşağına kadar neredeyse her yüzey
ren yüksek cepheler. M ihrüm ah’m camisi, dört fılpâyeli İznik çinileriyle kaplanmıştır. Kubbeyi destekleyen sekiz
kare baldakeni ve dört kırmızı granit sütunuyla, babasının kemerin başlangıç noktalarını kuşatan ikinci silme kuşa­
Süleym aniye Camii" nin merkezî çekirdeğini âdâb sınırla­ ğı, beden duvarları ile üstyapı arasındaki ışıklı geçiş bö­
rını zorlayarak yeniden yorumlar. Hanım sultanın sultanî lümünün sınırını çizer. Çini kaplı pandantiflerin üzerin­
özlemleri, asn ea camisinin haşmetli kubbesiyle (çapı deki kubbe eteği pervazı, bir diğer pencere kuşağıyla çev­
20,25 metre, yüksekliği 37 metre) de vurgulanmıştır. Ko­ rilidir. D enny'nin gösterdiği gibi, genel kanının aksine,
casının daha küçük bir kubbeyle örtülü (çapı 15.20 metre, mihrab ekseni boyunca iki taraflı simetrik çini progra­
yüksekliği 22.80 metre) sekizgen baldakenli camisinin bu mı dikkatle planlanmıştır. Program bütünlüğü daha son­
tür sultanî ç a ğ r ış ım la r ı y o k tu r. Bununla b irlik te . S in a n 'ın ra d a n y a p ıla n gelişigüzel o n a r a n la r d a yüzeylerin rastgele
payitahtta bir veziriazam için inşa ettiği en büyük kubbe­ yamalanmasıyla kısmen yitirilmiştir .235 Rüstem Paşa’nın
ye sahip olm akla ayrıcalık kazanır (Ek 1 ). türbesinin birbirine uyan çinilerinin tersine, camisindcki-
Rüstem Paşa C am ii'nin nispeten yalın dış beden ler çeşitlilik içinde bir estetik birliği temsil eder. Desen­
duvarları, yüksek kem erler içine yerleştirilm iş çok kat­ lerin farklılığı, İznik'teki hiçbir atölyenin tek başına kı­
manlı pencerelerle hareketlendirilm iştir. Yan satımları­ sa sürede karşılama kapasitesine sahip olmadığı miktar­
nın düz tonozlu iç örtüleri, üstyapının dışında m askele­ da çini kaplama gereksiniminin bir sonucu olabilir. Tek­
nerek, iki küçük kubbenin ortasında yer alan birer beşik- rarlanan modüler desenler, çoğunlukla en büyük duvar
lonozla ifade edilm iştir ıres. 302-3). D ön tim panum ve yüzeyleriyle sekizgen filayaklarında kullanılmıştır. Fi-
köşelerde dört yanm kubbeyle çevrili ana kubbe, küfeki layaklannın tepelerinde sipariş edilen ölçülere göre üre­
taşından yüksek bir sekizgen kaide üzerine oturur. Kub­ tilen sivri kemer motifleri olması, bunların modüler çi­
belerinin etrafında sekiz ağırlık kulesiyle çevrilen ve çı­ nilerle birlikte üretildiğinin kanıtıdır. Bahar dallı “cen­
kıntılı m ihrablı kare plana sahip olan sekizgen baldaken­ net ağaçları’’ betimleyen kemerli panolar soncemaat yeri
li Selim iye-sonrası cam ilerin tersine. Rüstem Paşa'nın cephesinde (bunlardan biri kayıptır), mihrabda ve minber
dikdörtgen cam isinin kubbe kasnağının çevresinde sekiz köşkünün duvarında yer alır. Mahfil revaklarının kemer­
geleneksel payanda kemeri vardır (res. 5). Bizans dev­ leri ve ana kubbenin pandantifleri, somaki mermer ma­
ri kubbelerini andıran dalgalı kubbe eteği, belki de ye­ dalyonları anımsatan çini disklerle bezelidir. Geniş desen
rini almış olduğu kiliseye bir telmihtir. Anonim bir 16. yelpazesine bütünlük verme amacıyla, tek bir tip bordür
yüzyıl panoram asında betimlenen kubbenin dalgalı ete­ çinisi ile 45 derecelik pahlı silmeler kullanılmıştır.
ği. K uban'ın varsaydığı gibi 18. yüzyılda eklenmem iştir. M inber külâhınm ve cümle kapısının iki yanında
Paşanın türbesinin kubbesinin eteğini çeviren sekizgen uzanan müezzin mahfillerinin ahşap tavanlarındaki al­
tın yaldızlı nakışlar, kaybolan özgün kalemimi nakışlann beyaz zeminli birer dikdörtgen çinili pencere alınlığı­
ihtişamının ipucunu verir. Kubbeli üstyapının 19. yüz­ nı muhafaza etmektedir. Fakat yetkinlikten uzak tamir-
yılda, çinilere tamanen aykırı düşen Avrupai r:r tarz­ er <• rafında yanlışlıkla yerleri birbiriyle değiştirilmiş-
da yenilenen boyalı bezemeleri son onanm da kal d: r.'.a- s „ğ u rafta olması gereken sol alınlık, geri kalanı di­
rak, yerlerini beyaz badanalı yüzeylere bırakmıştır. 1 e ğer a!:n!:kta devam eden bir âyetin başlangıcını zikre­
li sülüs hatlı taş oym a ve çini kitabeler büyük ölçuac k - der V. e:, cemaati "doğru yolda”kilerden olmak için or-
runmuş durumdadır. Kitâbeli çiniler. Selim iye'nin _'t ■ : • - -adetin temel gereklerini yerine getirmeye teş-
mahfil revaklannın kelemişi nakışlı hatlannda yinele­ • rde: - İS,. Cümle kapısının üzerindeki dikdört-
nen benzersiz bir renk düzeniyle, hem beyaz üzerine la­ r -." mermer levhaya, kâinatın sanatkar yaratıcısı (el-
civert, hem de lacivert üzerine beyaz yazılar içerir. ıs lan T anrı'yı yücelten bir âyet hakkedilmiş-
Çiçekli bezeme desenlerinin gölgesinde kalan kub­ :ır “O. .ar ecen, güzel yaratan, yarattıklarına şekil ve-
beler, araştırmacılar tarafından büyük ölçüde ihmal edil­ . ç_:e adi ar kendisinin olan A llah’tır. Göklerde
m iştir .236 Toplu mesajları. İlâhî yaratıcının gerek bu dün­ e erde anlar O 'nu teşbih ederler. O güçlüdür, Ha­
yada gerek öteki dünyada insanlığın kaderi üzerindeki k ir. cm 59: 2 -
denetimini vurgular. Doğru yolu izleyen itaatkâr mümin­ 1- mekânda. ılâhî yaratıcının haşmeti teması ana
leri cehennemden koruyup cennete kabul etmesi için ba­ k u b b e a n m nkezindeki kalemişi nakışlı yuvarlak ma­
ğışlayıcı T anrı'ya yalvaran kitâbeler. sofu eğilimli Rüs­ da!;. : r r _ _r* _r:r res. 310). Burada, gücü gökleri ve
tem Paşa'nın ruhunun selameti için inşa edilen camisinin yen >.r>.*. y em d e tutan Tanrı'nınbağışlayıcılığını ilân
yadigâr anıt niteliğini pekiştirir. K ur'an'dan alıntılara, eden Fânrsuresinden aktarılan bir âyet yazılıdır (35:41).
hadisler ve cami için özel olarak kaleme alınmış Arapça N. ı kubbe pandantifinin onularındaki lacivert üzerine
niyaz duaları eşlik eder. Epigrafık programının içeriğini beyaz halli çim madalyonlar standart isimleri zikreder.
tasarlayan kişinin, veziriazamın akıl hocası konumunda­ Kıble d„ .. beyaz üzerine lacivert hatlı dikdört­
ki Nakşibendî şeyhi Baba Çelebi olduğunu tahmin ediyo­ gen çini alınlıklar, ibadet etmeyi vurgulayan soncema­
rum. Hem Rüstem Paşa'nın hem de Mihrümah Sultan'ın at yeri cephesindekilere paraleldir. Beyaz mermer mih­
vakfiyelerini şahit sıfatıyla imzalayan bu medrese eği­ rabın m ukarr.a'l: kav 'arasının ve yanlarındaki birer pen­
timli. “filozofların kaymağı", her ilimdeki bilgisiyle nam cerenin üzerlerine yerleştirilen bu alınlıklar, cümle kapı­
salmıştı. M ekke şerifinin elçisi Kutbüddin Mekkî. Arap­ sından girenlercc okunabilir boyuttadır (res. 308). Mih-
ça günlüğünde onu şöyle betimliyor: "Bir de vezir-i azam rab panomu, "mınrab" m'zcüğünü içeren yaygın âyet par­
Rüstem Paşa'nın kızının hocası Baba Çelebi -k i Filibe çasını aktanr 5" İki pencere alınlığı ise, Tanrı'nın
kadısının oğlu M ahmud Ç elebi'dir - ile görüştüm. Güzel bölünmez biri:..m ve Peygamber in O 'nun elçisi olarak
nazım lan olan bu zâtın mahlâsı Rizayî’dir. Âlim, fâzıl, ikincil konumunu r . e den iki âyeti aktarır (72: 18-
mütalaaya düşkün, her fende eser sahibi, anlayışı güzel, 19). Bu âyetler c e m a a ti, s a d e c e A llah'a ibadet e tm e y e
hoş huylu, çok muhterem ve târik-i dünyadır. Hülâsa fazl yönlendirir.
ü kemâl sâhibi olan bu adam, zamanın en iyi simalann- Geri kalan kitâbeler. üst mahfillerin pencere ve
dan biridir.” Atâî. Rüstem Paşa'nın “peder-i ıdjrevr si ol­ kapılarının tepesinde yer alan, lacivert üzerine beyaz
ması nedeniyle. Filibeli Şeyh M ahmud Baha'nın “Baba hatlı dikdörtgen alınlık çinilerinde yazılıdır. Bunlar iç
Efendi" namı ile meşhur olduğunu açıklıyor. B aki'nin bir mekânın kuzey duvarının batısından başlayıp doğusun­
kasidesinde onun "fjâce-i 'â li na~ar, ser-çeşme-i fazl u da sona erecek şekilde, saat yönünün tersine ilerleyen
hiiner" olarak methedildiğini ve babayane şiirleri ile gü­ bir düzen takip etmektedir. Batı mahfildeki (sağ üst kat)
zel yazısıyla ün salan bir hattat olduğunu belirtiyor. Öm­ ilk alınlıkla. Hz. Ömer tarafından aktarılan, ibadet yer­
rünün sonunda. Şeyhülislâm Ebussuud Efendi'nin Sul­ lerinin sadece Allah için olduğunu belirten bir hadis ya­
tan Süleyman için hazırladığı K ur'an tefsirinin padişa­ zılıdır. İkinci ve üçüncü alınlıklarda, bir münacat yer
ha sunulan nüshasını “tahrîr idiip, hatt-ı la tif ile eşer-i alır: “Rab olarak A llah'tan, din olarak İslâm 'dan, pey­
dil-pezir itmişlerdür” diye de ilave ediyor. Dolayısıyla, gam ber ve resul olarak M uhammed sallallâhu aley­
müridi Rüstem Paşa'nın camisinin yazılarının tasarımı­ hi vesellem 'den râzı olduk.” Dördüncü ve beşinci alın­
nı “hüsn-i kitabet” sahibi şeyhin bizzat yapmış olması bi­ lıklarda bir niyaz vardır: "Ya Rab! Merhametini göste­
le m üm kündür .237 rip bizi ateşten uzaklaştır ve doğru yoldakilerle birlik­
Soncem aat yeri cephesinin K ur'an alıntıları, ilâhî te Cennet'ine girmemizi sağla. Ey rahmanların en rahi-
yaratıcıya tapınm anın önem ini vurgulayarak, camiye mi!” Altıncı alınlık her iki dünyada da ilâhî destek niyaz
girenleri iç m ekândaki kitâbelerin tem atik vurgusuna eder: "Ya Rab! Bize dünyada ve Âhirettc mağfiret ve
hazırlar. Epey onarım gören bu cephe, her iki ucunda sağlık bağışla ' Yedinci alınlık tematik olarak bağlantılı
bir âyetin son bölümünü aktarır: "Rabbim ... Sen dünya­ Sultan Hazretlerimin hasenâtıdur / Merhum Rüstem Paşa
da ve Ahirette dostumsun. benim canımı M üslüman ola­ rûhiyçün: "Yapdı bir câıni ' i ki nürânî / Ki görenler şanurdı
rak al ve beni iyilere karıştır ( 12 : 10 1 ).” nıir ânı ”. tstânbıilda Tahte ’l-kalca kurbinde müşârun-ileyhâ
Sultân hazretleri bir cam i'-i cennet-nazjr ve mescid-i şeref-
Doğudaki üst mahfilde aynı şekilde her iki dünya­
pe~ir dahî bina3 itdiler ki bu kubbe-i lâciverdi sipihr-i hu-
da İlâhî inayet dileyen münacatlar ve âyetler yazılıdır. tüt-ı şu câ ‘-ı mâh ii mihrle dırahşân ve mır-efşân olalı 'ar-
Mahfilin kıble duvarındaki ilk pencere ile doğu duvarın­ şa-i Ijâkda ve taht-ı eflâkda şimdiye değin anım gibi zîbâ
daki ikinci pencere alınlığına, onları izleyen üçüncü ve ve höş-nümâ binâ ne ta inir ve âbâd olmışdur ve ne tertıb
dördüncü alınlıkların eksik olması nedeniyle eksik kalan ve biiııyâd olınmıştur; tâk-ı mihrâb-ı bi-nazîri ‘âlemde tâk-ı
revâk ve mahfel-i dil-pezjri ııâdire-i âfakdur. Beyt: Kıble-i
bir münacat yazılıdır: “Ey Tannm ! Yüzümü sana dön­
âfıtâbdur bâıbı / Secdegâh-ı hilâl mihrabı. ” İçi taşı cümle
düm ve kendimi sana teslim ettim ve bütün işlerimi sa­ kâşî olup, târem-i çâriim gibi âli- tabakât ve bülend-dere-
na emanet ettim ve bütün kalbimle sana güvenirim: [sen­ cât ile kubbe-i miidevveresi maşıuT-ı müşakil-i sakf-l mer-
siz] hiçbir kurtuluş ya da sığınak yoktur..." Beşinci ve al­ f u c olmışdur.236
tıncı alınlıkta alıntılanan Bakara suresinden bir âvetin so­
nu. bir kez daha her iki dünyada T an n 'n ın \ardım ını di­ H asanbeyzâde de. hanım sultanı cam inin inşaatını denet­
ler: “Ve cennet... Senin hışım ve azâbından yine sana sı­ leyen kişi olarak tanınılıyor: “Kocası Rüstem P aşa’nın
ğınırım! Rabbimiz! Bize dünyada iyiyi. Ahirette de iyiyi ruhu için. T ahtakale'de sanatlı ve latif bir cami ve tertip­
ver. bizi ateşin azabından koru (2: 201)." Yedinci alınlı­ li medrese [.î/c] yaptırdı” (zevci Riistem Paşa rühiyçün,
ğa. T an n ’nın haşmetini yücelten ve O 'nun peygam berle­ Tahte ’l-kaTada, bir m uşannac ca m i‘-i la tif ve medrese-i
rini selamlayan âyetler yazılıdır: “Senin güçlü olan Rab- n a zlf binâ idiip...)239
bin. onlann vasıflandırmalarından münezzehtir. Peygam­ Rüstem Paşa'nın 1570 tarihli vakfiyesi, bir cen­
berlere selam olsun. Hamdolsun âlemlerin Rabbine (37: net kasrım anımsatan şadırvanlı camiye M ihrümah Sııl-
180-182)!” tan’ın etkin katkısını hiç şüphe bırakm ayacak şekilde te­
Bu m ünacatlar ve dualar hem cem aatin hem de yit eder:
bâninin ruhu hesabına yapılmıştır. M ikrokozm ik cam i­
nin bahçe im geleriyle bezeli, büyüleyici atmosferi din­ [Kendi vakfından ruhu için bir cami bina olunmasını vasiyet
eden Rüstem Paşa ölünceJ sözü geçen (Hanım) Sultan haz­
dar p a ş a n ın y a z g ıs ın ın c e n n e tte ikam et etm ek olduğunu
retleri âlicenap şöhretlerine yakışır biçimde çeşitli ihsan vc
ima eder. Dönemin m etinleri ibadethaneyi cennet bah­
lütullar meydana gelip, kendilerinin (Rüstem’in) halis mal-
çesine. ışıklı üstyapısını da gök kubbeye benzeterek, lanndan ve en iyi mülklerinden Kostantiniyye şehrinde Tah­
kendine özgü, benzersiz bir şaheser olduğunda hem fi­ takale yakında, zemini saf, gönül çelici yüce üstyapısı nakış­
kirdirler. Tarihçi Ram azanzâde M ehm ed'in (y. 1562- lı. letâfette bir Çin resim galerisini andıran, zarafette cenne­
6 5 ), h e n ü z yeni tam am lanm ış olan cam isi M ihrümah tin en üst tabakasını kıskandıran, sanki cennet kasrının nişa­
S ultan'a atfetmesi, bu kaynağın en erken betimlemeyi nesi olan, her açıdan eşi bulunmayan... bugüne kadar dünya­
içermesi açısından bilhassa önem lidir. Yazar, tasarımı da benzeri görülmemiş, çağın nâdiresi olan ve her çeşit sa­
k â in a tın biçimini y a n s ıta n camiyi e s r e n i n bir harikası natı kapsayan, süslü ve latif bir fevkani cami yaptırıp, ve ci­
varında ... musluklarından âb-ı hayat gibi dunı su akan, üst­
olarak betimlerken. M ihrüm ah'm adına üstü kapalı gön­
yapısının kemerleri gökkuşağını andıran, sağlam yapılı bir
derm eler yapmayı da ihmal etmez: şadırvan bina ettirip ve orada, muhkem yapılı mahzenler ve
dükkânlar yaptırdı ki, gelirleri şerefli caminin masrafların:
(Mihrümah) Sultan Hazretlerinin merhum Rüstem Paşa'nın karşıladıktan sonra, fazlası artar. Büttin bunları, şanlı zevci
ruhu için hasenatıdır: “Yaptı ışıklı bir camiyi / Ki gören­ olan Rüstem Paşa’nın rahmetli ruhuna vakfetti...
ler ışık sanardı onu.” İstanbul'da. Tahtakale yakınında, bah­
si geçen (Hanım) Sultan Hazretleri, öylesine cenneti andı­ Müşârün-ileyhâ Sultân hazretlerinim şân-ı kerem-nişânları-
ran bir cami ve şerefli mescid bina ettiler ki. bu lacivert na göre envâc-ı ihsan ve eşnöf-t eltâf-ı hisân şudûr ve zuhur
gök kubbe ayın ve güneşin (M ihrüm ah'ın ismine bir tel­ bulup, kendiilerün hâlis mallarından ve atyeb menûllerinden
mih) ışınlarıyla ışıldamaya başladığından beri, yeryüzün­ mahmiyye-i Koştantiniyyede Tahte’l-kaTa kurbinde ferşı
de ve feleklerin altında şimdiye değin onun gibi güzel ve muşaffü, tâki m u‘allâ-i dilkeş-i ınünakkâş, letâfetde nigârhâ-
hoş görünümlü bir bina ne yapılmış, ne de mamur olmuştur; ne-i Çin, melâhatde reşk-i fırdevs-i herin, güyâ ki kaşr-ı cen-
ve ne tasarlanmış, ne de temeli atılmıştır. Eşsiz mihrabının netden nişane, her cihet ile bî-nihâye, ilâ ’el-ân dünyâda ...
kemeri, âlemin kemer ve revağı. gönül çelici mahfili ça­ misli görilmemiş, yegâne-i zamân ve envâc-ı şâııayi‘i câımı
ğın nâdiresidir. (Beyit): “Kapısı güneşin kıblesidir / M ihra­ bir fevkani, zîbâ [vü] la tif câm ic binâ buyurup ve civarında
bı hilalin secde ettiği yerdir." İçi dışı tamamen çiniyle kaplı ... âb-ı hayât lüleleri selsâl, tâk-ı kavs-ı kuzâh misâl,
olup, dördüncü felek gibi yüce tabakalarla kademelendirile- m ii ’essesii ’l-bünyân bir şâdırvân binâ buyurup, ve ol ara­
rek tasarlanmış küresel kubbesi, gökyüzünün ulu sakfı şek­ da binası raşin mehâzîn ve dekâkin binâ buyurup ki, mahşülı
linde yapılmıştır.
harc-ı câm i'-i şerife vefa eyledükden sonra gayrı zevâ 'id ka-
hır, bu cümle[y]i Ijalîl-i celllleri olan müşârün-ileyh Rüstem III. İSM İH A N SULTAN VE V E Z İR İA Z A M
Paşa - rahme m ’l-lâhi a leyh i- rûh-ı pur-fütühıyçün vakf SO K O L L U M E H M E D PAŞA
buyurduklarından ğayn ,..240

İSMİHAN VE SOKOLLU ÇİFTİ


Evliya Çelebi, kalabalık cemaatli Rüstem Paşa C_- Nmıhan Sultan ile Sokollu Mehmed Paşa çiftinin, Ka-
ü i'n i mimarbaşı Sinan’ın eseri olarak tanım lar ve b e ya- - rg-i :. anı na hâkim saraylarının yanı başında Sinan'a
ının daha küçük sekizgen buldakenli tasarımının Seli- rto* arak sipariş ettikleri cami kül 1iyesi mimarbaşı-
niyc'ninkinc benzediğini hemen fark eder. Y a p ın ır . . - c: 'C'.kin yapıtları arasında sivrilir. Bu başyapıt, çif-
ilerine, aydınlık iç mekânına ve ticarî işlevli alty ap>:-_ rbm ardından hayatlarını kaybeden çocukları için
la dikkat çeker. Diğer Sinan camilerini betimlerken. _e- Ej a „r:.rdıklan küçük bir türbe külliyesiyle eşza-
ıelde İznik çinilerini göz ardı eden sey y ah, bu eserir, er ' ? a la n d ı, ismihan ile Sokollu'nun müştereken
arpıcı özelliklerinden biri olan çini kaplamalarını \u r- . r.r :ettikleri bu ortak yapı topluluklarına ilave-
:u lamayı ihmal etmez: "Tahtakale yakınında fe v k a n i, S ın a n , v e z iria z a m ın k e n d i a n ıtla rı o la n üç c a -
»aştan aşağı Çin seramikleriy le kaplı, aydınlık bir cam;- ~ *- daha tasarladı. Lüleburgaz, Payas ve Azap-
lir. Kelimelerle tarif edilemez. Altında tamamen mah- ‘ '• anıtları, Sokollu'nun bireysel himayesi
:enler ve dükkânlar vardır" ( T ahıe'l-kaianun kurbiııde ~-r - ' -r ca ayrı bir başlık altında ele alacağım
eviyemi serapa kâşi-i Çin ile mebni bir c â m i-i rüşendür. ■res. 16.3 1 6 .3 1 7 ),
diller ile ta'bir alınmaz. Altında cümle mahzenler ve ' — . _ çan İsmihan Sultan, Şehzade Selim ile
lekâkinlerdür ).241 Evliya yolculukları sırasında alışılmış \ e ' •—•*••• N urbanu'nun üç kızının en biiyü-
»landan fazla süslü camilerle karşılaştığında, gösterişli ı.B « İn a m ı sultanların 1562'de. dul halaları M ihrü­
»ezemenin şahikası olarak algıladığı bu yapıyla sık sık mah Sukaa tarafından ıııasraflan karşılanan üçlü diiğü-
karşılaştırmalar yapmıştır. nüyie Şehzade Selim 'in henüz elde ettiği veliahdlık rüt­
Rüstem Paşa'nın Tahtakale'de ve Mihrümah Sul- b e': re- ' _ -A- ı ı . -ada on sekizinde olan İsmihan,
an’ın Edim ekapı'da peş peşe inşa edilen prestij cam i­ K onya'daki taht muharebesinde babasının zaferini sağ-
leri. dul hanım sultanın vizyonuy la biçimlenen bir ai­ lamasma «dul .kendisinden yaklaşık kırk yaş bü­
le kimliği duygusu paylaşır. Fakat payitahtta ortak ola­ yük oiar. d --.a.. • ezir Sokollu M ehmed Paşa'yla
rak vakfettikleri cami külliveleri varatan daha sonraki evlendin.c. 5 _rr. . de r.u\ at hikâyesini ele almış oldu­
sultan-vezir çiftlerinin tersine. Süleym an'ın tek kızı ile ğum Ortodoks Sırp kökenli Sokollu. Bosna'nın Visegrad
damadı, hayır binaları ile vakıflarını ayrı tutmayı yeğ­ kazasına tabı Kuc r.ahıy esindeki Sokolovıci köyünden
lemiştir. M ihrüm ah'ın S inan'a sipariş ettiği bu iki ben­ devşirik :.. Sultan Süleym an’ın Edir­
zersiz cami, çiftin anılarını payitahtın sur içi siluetine ne sarayında yetiştirildikten sonra, Topkapı Sarayı en-
ebediyen nakşederek, karı-kocanın kamusal imgelerini derununa r.akiec erek Küçük Oda hizmetine girmiş ve
bireyselleştirmiştir. H azine'de: H _' -a yükselerek dışarı çıkmıştır. Ve­
Rüstem Paşa'nın Haliç kıyısındaki daha küçük ca­ nedikli dip. ma: M anno Cavalli (1567), paşanın ola­
misi. hanedana mensup zevcesinin şehrin bir tepesini taç­ ğanüstü b:r - • dizinin parlayışını, bir gün kayığı
landıran sultanî camisine kıyasla, veziriazamın daha dü­ alabora olan H a'ek: Hürrem Sultan'ı güçlü fiziği saye­
şük statüsünü ifade ediyordu. Birbirini tamamlayan bu ca­ sinde boğu'.rr.ak-.ar. kurtarmasına borçlu olduğunu söy­
milerin estetik benzersizlik ve yenilik özlemi, çiftin aynı ler. M innettar Haseki Sultan, kurtarıcısının kapıcıbaşı-
yılda tescil edilen ayrı vakfiyelerinde kendini gösteriyor­ lık (1541 k kapudan-ı deryalık (1546) ve Rumeli beyler­
du. İddialı sultanî göndermeleriyle, M ihrümah'ın Edirne- bey iliğinde açüncü vezirliğe (1554) süratle yük­
kapı'daki dulluk dönemi camisi, emsalsiz servet ve nü­ selmesini Arapça seyahatnamesinde, Mekke
fuz. sahibi bir hanım sultan olarak kendinden emin imge­ şerıfi'nın elç> Kutbüddin Mekkî. 1557’de görüştüğü
sinin mimarî ifadesiydi. Merhum kocası için sipariş etti­ üçüncü vezir M ehmed Paşa'yı şöyle betimliyor: “Bu zat
ği yadigâr anıtı ise, bir veziriazama uygun olan âdâb kod­ genç, terbiye -tar.gaç. uzun boylu ve heybetlidir. Beni
larının üst sınırını tanımlıyordu. Bina emini Mehmed Bey çok iyi karşılayarak karşısına oturttu. Şerifleri ayrı ayrı
ile Mimar Sinan'ın ortak çabalan aracılığıyla, ünlü hanım büyük bir >„y g e hürmetle sorarak onlara karşı samimi
sultan, kocası adına o zamana kadarki veziriazam camile­ duygularını hararetli bir lisanla ve heyecanla anlattı. Bu­
rini gölgede bırakan bir abide yaratmayı başarmıştı: Kub­ raya gelişimizin sebebini sorarak büyük yardımlarda bu­
beli sekizgen baldakeniyle. bol sayıda değerli mermer sü- lunacağını vadettı ."243
tunlanyla, cömertçe çini kaplı iç mekânıyla ve kendine Sultan Süleym an'ın veziri iken Sokullu M ehmed
has kitâbe programıyla dünyada benzersiz bir eser. Paşa, Haseki H urrem 'in ölümünden sonra yaşlı padişa-
kubbe-i pür-nürdur. Bunda olan müşebbek tûc revzenler üz­ ğu için, AvrupalIların ve Mısırlıların gemileri buraya gelir.
re şadefkâri kapaklar ve camları billur ve necef ve murân Mallarını Haleblilere satar ve Haleb’den aldıkları mallarla
hurdekâr câmlardur kim şems-i münevverim şû'lesi pertevi ayrılırlar. Muhkem küçük bir kalesi, bir camisi, bir hama­
urdıkça câm ic içi ııûr-ı pür-nûr olur. Ve bunda olan kürsî ve mı ve M ısır'dan ithal edilen malların satıldığı yaklaşık 130
m ü'ezzin mahfili bir câm icde eyle musanna' kiirsi yokdur; dükkânı var. Cumartesi günü burada dinlendik. Kale surla­
ve bunda olan sem 'dün ve çerâğdân ve günâgün maşlûbât rı üzerindeki bir kulenin ötesinde pek çok bahçeler uzanıyor.
avizeler ve ibrişim münakkaş haliçeler bir cam i‘de yokdur. Haleb’le Payas arasındaki yol beş gün sürüyor. Şam’ın lima­
Hulaşa-i kelâm ka l‘a ve câm ir ve Ijân ve 'im aret ve mescid nı olan Trablusşam LPayas'tan] üç günlük mesafededir.452
ve medrese ve çârsü-yı bâzâr ve hammâm-ı latifi cümle kâr-
gir biıuı-yı ra'nâsı serapa nilgûn raşâş-ı hâşş ile mestiir bir 18. yüzyıla değin P a y a s ’ın geçerli bir liman ve
şehr-i m a'm ürdur kim cümle bu hayrâl [u] hasenat ğâzî-i kervan durağı olarak işlevini sürdürebilm esi, kurucusu­
sa 'td u şelıid Şokollt Mehemmed Paşa binası olup...448
nun ileri görüşlü vizyonuna tanıklık eder .453 Fermanlar.
Sokollu'nun inşaat faaliyetlerini istediği şekilde yönlen­
Sokollu'nun Lüleburgaz'daki külliyesiyle karşı­
direrek şehrin im ar vc iskân edilmesini sağlayan devlet
laştırıldığında, diplom atik heyetlerin yolculuk güzergâhı
aygıtının desteği olmaksızın, bu hayır vakfının yaratı­
dışında bulunan Payas'taki hayratı pek az Avrupalı sey­
lamayacağını gösterir. Büyükçekm ece vc Zigetvar'da-
yah tarafından betimlenmiştir. Buraya K ahire'den ge­
ki kiilliyelerinde olduğu gibi, bâninin Payas’taki anıtları
miyle gelen AvusturyalI Baron Johann Christoph Tay-
da, özel ve devlet him ayesinin sınırlarını belirsizleştire­
fel (1588), “Suriye'nin başladığı yer olan Payas (Beas)
cek şekilde sultanî yapılara eklenmişti. Bu kesintisizlik.
limanının büyütülm esini”, kaleyi ve bitişikteki külliyeyi
“pâdişâh-ı m u 'n e v ı' olarak m erkezî im paratorluk yöne­
yaptıran merhum veziriazam M ehmed Paşa’ya atfeder:
timiyle ismi özdeşleşen veziriazamın, Payas şehrinin ta­
Sözü geçen paşa ayrıca burada çok muhkem bir kaleyle bir­ mamının kendi kişisel yaratımı olduğu varsayımına kat­
likte, yanında güzel bir cami bulunan önemli bir kervansa­ kıda bulunacaktı.
ray, bir hamam, bir mekteb ve bir pazar inşa edilmesini em ­
retti. Birçok güzel odalar ve çeşmeler içeren kervansaray­ AZAPKAPI’DAKİ CAMİ
da, gerek Hıristiyan gerek Türk tüm seyyahlara erzak verilir:
Kariyerinin ilk başlarında Sokollu’nun kapudan-ı derya
Odun, mum ve üç gün boyunca bedava yem ek.44
olması, yanı başına kendi hayır vakıflarını kurduğu Pa­
yas'taki tersanenin yaptırılmasında belki de bir rol oy­
Tayfel ve yoldaştan bir kep. anla B akras üzerinden,
namıştır. Daha sonra payitahtta tasarımını Sinan’a sipa­
H aleb'e doğru yola devam ettiler. Baron. H indistan’dan
riş ettiği Azapkapı'daki prestij camisi de buna benzer şe­
gelen emtianın Payas'taki komşu limanda boşaltılm ası
kilde, diğer bir tersânenin yakınında yer almaktadır (res.
sayesinde H aleb'in. “Hürmüz \e B^bylonia'dan (Bağ­
352 [1, 2], 353). 1546 ile 1549 yılları arasında kapudan-ı
dadi sonra gelen üçüncü büyük şehir" olduğunu söyler.
derya iken, Sokollu, Galata surları dışındaki Kasımpaşa
Birçok Avrupalı tüccarın ikam et etliği Trablusşam ’ın
tersânesini genişleterek her bir gemiyi örten tonozun ar­
T njv ' HLc~ - L ğ cr iri*. "-Li devam
kasına bitişik 117 teçhizat anbarı inşa ettirm işti .454 Ka-
■*j d Tft-mrse v v -H n r 951 r,
mpederi II. Selim, 1571’de İnebahtı’da neredeyse tama-
_3»uP " ' - ıs C—i uC
en >ok olan donanmayı veziriazamdan yeniden inşa et-
, ’Z.r- „ İM ^ V 1, | f-
- -ini istediğinde, Sokollu, Kasımpaşa tersânesine, Ha­
ag sahilindeki bir has bahçeden alınan arsaya gemi ya­
- T , 1 nOBB • HM >r~ı .'i r II j" . v*-~ — ifan ^
pımı için sekiz kemerli tersâne ekledi. Veziriazam bu-
ere _riniiı»- ~£.i_ *_ “Eted r r o " u tü ü-
1572 kışında rekor sürede yaptırdığı 150 kadırga
r 3v -2- n n c y ıc ia : *n a o rc rjL e r' *e “" ti üi
•: 'A.iz mavnanın inşasına bizzat nezâret etti. Bu kadar
* •- '-red e donanmanın çapa, halat, yelken vesaire gi-
: •âzımının tamamlanamayacağını söyleyen Kapudar
. Ali Paşa’ya, veziriazamın verdiği cevap bir dart -
mesel haline gelecekti: "Bu devlet-i ccıliyenün kuvvet \
kudreti ol mertebedür ki d in d e doncınma lengerleri gu-
" t .ten, resenleri ibrifimden, yelkenleri atlasdan itim •
nette! m a L u ts» m m c Mrmum~ ** «dt m- <3 - ' " Unsa miiyesserdür. Karığı gemimin mühimmat
t mam. tm m m m . m m m 'ta şra , « a r-.» > » ■ e r- Mtxş :s: -a miııvâl üzre benden al ,”455
■ e V enedik'le imzalanan ve A kdeniz’de Os-
■ —' I ;c r -sının üstünlüğünü
O kabul eden barış^ an:-

i
kubbe-i pür-nûrdur. Bunda olan miişebbek tüc revzenler üz­ ğu için, AvrupalIların ve Mısırlıların gemileri buraya gelir.
re şadefkârl kapaklar ve tanıları billur ve n ecef ve murâıı Mallarını Halcblilere satar ve Haleb'den aldıkları mallarla
hurdekâr câmlardur kim şems-i münevverlin şü'lesi pertevi aynlırlar. Muhkem küçük bir kalesi, bir camisi, bir hama­
urdıkça câm ic içi nür-ı pür-nür olur. Ve bunda olan kürsî ve mı ve M ısır’dan ithal edilen malların satıldığı yaklaşık 130
mii 'ezzin mahfili bir câm icde eyle m usanna‘ kiirsî yokdur: dükkânı var. Cumartesi günü burada dinlendik. Kale surla­
ve bunda olan şem 'dân ve çerâgdân ve giinâgûn maşlûbât rı üzerindeki bir kulenin ötesinde pek çok bahçeler uzanıyor.
avizeler ve ibrişim münakkaş baliğeler bir câmi de yokdur. Haleb’le Payas arasındaki yol beş gün sürüyor. Şam’ın lima­
Hulâşa-i kelâm kaba ve câm b ve hân ve imaret ve mescid nı olan Trablusşam [Payas’tan) üç günlük mesafededir.452
ve medrese ve çârsü-yı bâzâr ve hammâm-ı latifi cümle kâr-
gîr binâ-yı ra cilâsı serâpâ riilgün raşâş-ı hâs s ile mestur bir 18. yüzyıla değin Payas’ın geçerli bir liman ve
şehr-i nuı'm ûrdur kim cümle bu hayrat /« / hasenat gâzl-i kervan durağı olarak işlevini sürdürebilm esi, kurucusu­
s a f d u şehid Şokollı Mehemmed Paşa binâsı olup...448 nun ileri görüşlü vizyonuna tanıklık eder .453 Fermanlar.
Sokollu'nun inşaat faaliyetlerini istediği şekilde yönlen­
Sokollu'nun Lüleburgaz’daki külliyesiyle karşı­
direrek şehrin imar ve iskân edilmesini sağlayan devlet
laştırıldığında, diplom atik heyetlerin yolculuk güzergâhı
aygıtının desteği olmaksızın, bu hayır vakfının yaratı­
dışında bulunan Payas'taki hayratı pek az Avrupalı sey­
lamayacağını gösterir. Büyükçekmece ve Zigetvar’da-
yah tarafından betimlenmiştir. Buraya K ahire'den ge­
ki kül üyelerinde olduğu gibi, hâninin Payas’taki anıtları
miyle gelen AvusturyalI Baron Johann Christoph Tay-
da. özel ve devlet him ayesinin sınırlarını belirsizleştire­
fel (1588), “Suriye'nin başladığı yer olan Payas (Beas)
cek şekilde sultanî yapılara eklenmişti. Bu kesintisizlik.
limanının büyütülm esini” , kaley i ve bitişikteki külliyeyi
“pâdişâh-ı nuPnevT' olarak m erkezî im paratorluk yöne­
yaptıran merhum veziriazam M ehmed Paşa'ya atfeder:
timiyle ismi özdeşleşen veziriazamın, Payas şehrinin ta­
Sözü geçen paşa ayrıca burada çok muhkem bir kaleyle bir­ mamının kendi kişisel yaratımı olduğu varsayım ına kat­
likte, yanında güzel bir cami bulunan önemli bir kervansa­ kıda bulunacaktı.
ray. bir hamam, bir mekteb ve bir pazar inşa edilmesini em­
retti. Birçok güzel odalar ve çeşmeler içeren kervansaray­ AZAPKAPI’DAKİ CAMİ
da. gerek Hıristiyan gerek Türk tüm seyyahlara erzak verilir: Kariyerinin ilk başlarında Sokollu’nun kapudan-ı derya
Odun, mum ve üç gün boyunca bedava yem ek.449
olması, yanı başına kendi hayır vakıflarını kurduğu Pa-
yas'taki tersanenin yaptırılmasında belki de bir rol oy­
Tayfel ve yoldaşları bir kervanla Bakras üzerinden,
namıştır. Daha sonra payitahtta tasarımını Sinan’a sipa­
H aleb'e doğru yola devam ettiler. Baron. H indistan’dan
riş ettiği A zapkapı'daki prestij camisi de buna benzer şe­
gelen em tianın Payas'taki kom şu limanda boşaltılması
kilde, diğer bir tersanenin yakınında yer almaktadır (res.
sayesinde H aleb'in, "Hürm üz ve Babylonia’dan (Bağ-
352 [1, 2], 353). 1546 ile 1549 yılları arasında kapudan-ı
dad) sonra gelen üçüncü büyük şehir” olduğunu söyler.
derya iken, Sokollu, Galata surları dışındaki Kasımpaşa
Birçok Avrupalı tüccarın ikamet ettiği Trablusşam ’ın
tersânesini genişleterek her bir gemiyi örten tonozun ar­
(Tripoli) H aleb'in diğer limanı olarak hâlâ devam
kasına bitişik 117 teçhizat anbarı inşa ettirm işti .454 Ka­
eden önemine de değinir .450 Trabluşşam 'dan küçük fa­
yınpederi II. Selim, 1571’de İnebahtı’da neredeyse tama­
kat H aleb'e daha yakın olan Payas, özellikle M ısır ve
men yok olan donanmayı veziriazamdan yeniden inşa et­
K ıbrıs'la bağlantılı, ikincil bir liman işlevi görüyordu.
mesini islediğinde, Sokollu, Kasımpaşa tersanesine, Ha­
On yıl kadar sonra. Fynes M oryson (1596) H aleb'in
liç sahilindeki bir has bahçeden alınan arsaya gemi ya­
“havası pis kokulu" yeni limanı olan İskenderun'dan on
pımı için sekiz kemerli tersâne ekledi. Veziriazam bu­
kilometre uzaktaki "Bias"ı, “güzel bir köy” olarak ta­
rada, 1572 kışında rekor sürede yaptırdığı 150 kadırga
nımlar. Payas" ın meyveler, "ipekböcekleri” ve "hayatı
ve sekiz mavnanın inşasına bizzat nezâret etti. Bu kadar
sürdürmek için gereken her şeyle" dolup taştığını göz­
kısa sürede donanmanın çapa, halat, yelken vesaire gi­
lem ler .451 1590'lardan beri yabancı tacirlerin tercih etti­
bi levâzımınm tamamlanamayacağını söyleyen Kapudar.
ği İskenderun limanının rekabetine rağmen. Yahudi ha­
Kılıç Ali Paşa'ya, veziriazamın verdiği cevap bir darbı­
cı Samuel D. Yemshel (1641-52), K udüs'ten dönüşte bir
mesel haline gelecekti: "Bu devlet-i câlîyenün kuvvet ve
gün kaldığı Payas'ı, H aleb'in faal bir limanı olarak be­
kudreti ol mertebedür ki cümle donânnuı lengerleri gii-\
timlemişti:
müşden, resenleri ibrişimden, yelkenleri atlasdan itmek
Belen’den (Bakras) deniz kıyısında İskenderun adlı bir şeh­ ferm an olınsa müyesserdür. Kanğı geminim mühimmatı
re vardık. Yolumuza devam ederek, öğleyin Payas şehri­ yetişmezse bu minval üzre benden al ,”455
ne geldik. Burada pek çok tatlısu vardır, ama içilebilir de­ 1573’te V enedik'le im zalanan ve A kdeniz’de Os­
ğil. Şehir kıyıda yer alıyor. Burası Haleb'in limanı oldu­ manlI donanm asının üstünlüğünü kabul eden barış ant-
352 Pirî Reis'in İstanbul haritasından detay. 17. yüzyıl: 1. Sokollu Azapkapı Camii, z. iCasmpaşa'dalu Tersâne-i Âmire, 3. Tophane’de Kılıç Ali Paşa Camii.
4. Tophane-i Âmire.

laşnıasının m üzakereleri sırasında. Sokollu'nun M arcan-


toııio B arbaro’ya şöyle övündüğü söylenir: "D onanm a­
mızı m ağlûp etm ekle siz bizim ancak sakalım ızı kesmiş
oldunuz, biz ise Kıbrıs Krallığını fethetm ekle sizin bir
kolunuzu kopardık: kesili kol bir daha yerine gelem ez;
fakat tıaş olan sakal daha gür ve daha güzel büyüyebi­
lir !”456 1574 kışında II. Selim S okollu'ya. T unus’u İs­
panyol istilâcılardan geri alm ak üzere, bir kez daha Ha­
liç tersanesinde donanm ayı yeniden teçhiz edip sefere
hazırlam asını em retti. V eziriazam ın hazırlattığı 268 ka­
dırga. 15 m avna ve 15 kalyon ile o yaz. Kapudan Kılıç
Ali Paşa ile vezir K oca Sinan Paşa kum andasında T u­
n u s'tak i H alküT-V ad (G oletta) kalesi fethedildi .457
O halde. K asım paşa’daki m îrî tersâneyle yan ya­
na olan A zapkapı Cam ii. S okollu’nun parlak kariyerinin
anılarıyla ilintili bir başka m ahalli işaretliyordu: V ezi­
riazam ın kapudan-ı derya olduğu gençlik günlerine dek
uzanan anılardı bunlar. Y aşam ının sonlarına doğru kişi­
sel bir yadigâr olarak S in an 'a sipariş edilen cam i, payi­
tahtın deniz peyzajına, dikkat çekici bir konum da yer­
leştirilm iştir. Bu cam i, K adırgalim am 'ndaki eski tersâ-
ııenin yanında, S okollu'n u n karısıyla birlikte vakfetm iş
oldukları daha az görünür cam i külliyesini tam am lıyor­
du. A zap k ap ı'd ak i Sokollu M ehm ed Paşa C am ii’nin an­
ma niteliğini ifşa eden inşaat kitâbesi. konum unun (1572
ve 15 7 4 ’te donanm ayı yenilediği tersânenin) gem i ya­
pım atölyelerine yakınlığını vurgular. Sülüs hatla, sekiz
dikdörtgen bölm eli bir beyaz m erm er levhaya hakkedi­
len çift sıralı T ürkçe kitâbe. fev k ân î cam inin kuzeybatı
köşesindeki m erdiveninin iç duvarına 1938-41 tam irin­
de yerleştirilm iştir. (Ö zgün kırık levhanın yenilenen bir r-rr-m
10 m
kopyası ise cam inin zem in katındaki kuzeybatı giriş ka- _____________ °_____ 5
pisinin üzerine konm uştur). Sokollu Mehmed Paşa Camii, Azapkapı, plan ve kesit.
Büyük Âsaf (veziriazam), dönemin övüncü Mehmed Paşa Rum diyarının yüzünün beni vc uygar toprakların gözbebe­
Hayır ve güzelliğin tecellisi, lütuf ve cömertliğin kaynağıdır ği olan Kostantiniyye payitahtının yakınında, Galata şehri­
nin surunun neşe dolu kapılarından Azapkapı olarak bilinen
Deniz kenarında bu süslü camiyi yapmış iken kapı dışında, deniz kenarında, felek kubbesine benzeyen ve
yeryüzünde eşi bulunmayan, gönül cezbedici bir fevkânî ca­
Şimdi o binayı tekrardan kârgir olarak yaptırdı
mi ve zevk verici mabed yaptırdı. Mihrabının cazibeli keme­
ri bir zevk köşesi ve ulaşılmaz minberinin basamakları se­
Tersanenin yerinde din ehli toplanarak
Hayır sahibi için beş vakit namaz kılarak rahmet dilediler maya tırmanan bir merdivendir. Nazım: “Hilâl endamını bir
kemere dönüştürdü / Onun kapısında altın bir kapı tokmağı
olmak için // Teklifsizce, o erişilmez kubbe / Denizin kena­
Bu duaya gaipten seslenici de el kaldırarak tarihini dedi:
“Â sa f ın camisi, T an n ’ya ibadet ve dua yeridir" rında (dudağında) latif bir su kabarcığı oldu.”
985 (1577-78).
Ve hâl-i çehre-i Kûm ve sevâd-ı dıde-i merzbûm olan dârii V
saltanat-ı seniyye, mahmiye-i Kostantiniyye civârında, mah-
 sa f -ı a ‘zam, Mehemmed-mahmedet Paşa yı ahd
ruse-i Galata sûrınun ebvâb-t pür-sürürından ‘Azebler Ka-
Mazhar-ı Ijayr ü cemiil, menşe ' i lu tfii a tâ pusı diınekle meşhur kapıt hâricinde, derya kenarında, tak-,
felek gibi fevkânî, rûy-ı zeminde ' adim uş-şâni bir câmi -ı
Sâhil-i deryâda yapmışken hu zîbâ câm i'i dilkeş ve ına'bed-i şafâbahş binâ itdüler ki Ijam-ı dilcü-y.
Kargır ildi mükerrer ol binayı hâliyâ mihrabı kıişe-i şafâ ve pâye-i minber-i nâyâhı mirkât-ı âs-
mân-ı Hudâdur. Naz.m: "Kâmetini meh-i nev itdi kemer / K;
C em c olup dârü'ş-şm âca mahallinde ehl-i din kapusmda ola halka-i zer / / Bî-tekellüf o kubbe-i nâyâb
Kıldılar beş vakit şâhib-i Ijayr içim rahmet rica
Leb-i deryâda bir latif habâb.1* 3

El kaldırup du âya h â tif de târihin didi:


Vakfiye, caminin kuzey tarafında “m iri te r s a n e le r
Cürnir-i â sa f cibâdetgâh-ı Hakk, cây-i du â.
(9S5).458
ardında" bir “mekteb-i şirin” yaptırıldığını belirtir. Ca­
minin karşısında (biri Azapkapı içinde diğeri sur dışın­
Bu kitabe Sokollu'nun deniz kenarındaki tersane­ da) "iki la tif çeşme" ve cam inin merdiveni yanında (sor.
nin (d â rü ’ş-şınâca ) yanında önceden yaptırmış olduğu tamirlerde kaldırılan) bir "şu kuyusı” da inşa edildiği­
mütevazı bir camiyi daha sonra kârgir olarak yeni baş­ ni anlatır .464 M ektebin civarında ve daha kuzeydeki Ka­
tan inşa ettirerek anıtsallaştırdığını ima ediyor .459 Kes­ sımpaşa iskelesinin kapısında birer su deposu (sikâye
me taş cam inin temeli, muhtemelen 1572'den sonra ve yaptırıldı .465 Cam inin imamı olarak da hizm et eden mek­
veziriazamın vakfiyesinin 1574’te tescil edilmesinden tebin muallim ine ve dört müezzinden bir tanesine, mek­
önce, bâninin Kapudan Kılıç Ali Paşa'yla birlikte do­ tebin yanına iki konut (menzil) bina edildi. Evlerin sa­
nanmayı diriltm e çabalarını kutlam a am acıyla atılm ış­ kinleri mektebe vakfedilen K ur’an cüzlerini, mezarı ora­
tı. Gerlach, Sokollu'nun “G alata'da. sahildeki” cam isi­ da olan Sokollu’nun merhum annesinin ruhuna okum ak­
ni 1576'da zikrederek, veziriazamın sahip olduğu kürek la görevliydiler. Veziriazamın annesi, kaybettiği iki oğ­
m ahkûmlarının, kapudan-ı derya ve padişahınkilerle bir­ lunun mezarlarının yanm a defnedilmişti. Sokollu’nun
likte buradaki tersânede tutulduğunu söyler. Veziriazam bu iki küçük kardeşi, kendi gayretiyle Sokolovik’ten
bu esirleri A zapkapı'daki cam isinin inşasında işçi olarak devşirilerek Topkapı Sarayı enderununda içoğlanı ola­
kullanmış olmalıdır, tıpkı daha sonra Kılıç Ali Paşa'nın rak eğitim gördükleri sırada genç yaşta ölm üştü .466 Ve­
Galata surlarının öteki ucundaki Tophane sahilinde ca­ ziriazam A zapkapı'daki cam isine de K ur’an cüzleri ba­
misini (1587-83) inşa ettirirken yapacağı gibi (res. ğışladı. Vakfiye, eczahanlarm cam ide sabah nam azların­
352).46° 2 7 Haziran 1578'de. Venedik Senatosu'ndan İs­ dan sonra Peygam ber'in ruhuna otuz cüz okumasını şan
tanbul'daki bailoya yollanan bir mektup, veziriazam ta­ koşar; ayrıca beş cüz veziriazama, beş cüz validesi ru­
rafından istenen renksiz dairesel camların hazırlanmak- huna, on cüz de K asım paşa’da medfun olan iki karde­
ta olduğunu belirtir .461 22 Ekim 1579 tarihli başka bir şinin (M ustafa ve İbrahim) ve Eyüp’te gömülü çocuk­
mektup bailoya. Sokollu'nun ısrarla talep ettiği büyük larının ruhuna okunacaktı. Sokollu bundan başka cam i­
cami fenerlerinin yakında gönderileceğini haber verir .462 ye dört “seccade” ile birlikte, on dokuzu büyük, on altı­
M urano'dan yapılan bu siparişler herhalde A zapkapı'da- sı orta boyutlu vc altısı küçük hah (kâliçe) bağışladı .467
ki camide kullanılacaktı. A zapkapı’daki hayır binaları, donanmaya hizmet
Sokollu'nun tarihsiz vakfiyesi inşası 1577-78'de eden denizcilerin (azcb) odalarının adıyla anılan mahalle­
tam am lanacak olan kurşun kubbeli camiyi, şehrin deniz de inşa edilen gelir getirici yapılarla destekleniyordu. M a­
kıyısında latif bir su kabarcığına benzeterek, halihazırda halle sakinleri arasında ticarî seyrüseferde çalışan kaptan­
mevcutmuş gibi betim ler (res. 354): lar, tacirler ve marangozla kalafatçı gibi zenaatkârlar da
vardı .468 Sokollu’nun vakfiyesinden, fevkânî caminin to­
nozlu altyapısının on bir "mahzen" ve üç "dükkân" barın­
dırdığını öğreniyoruz (res. 355-57). Civarındaysa, üç di­
zi halinde kırk altı adet iki katlı kâgır dükkân (fevka n i ve
tahtam kargır binâ ile yapılmış iiç s a f kırk altı dükkân) ve
rıhtımda çift kürekli kayıklar için yirmi dört çekek yeri
(pereme y iri eri) inşa edildi. Galata suruna biti'ik. camiden
bir sokakla a>rılan beş dükkânla birlikte. Azupkapı’nın iç­
yüzünde ticari bir çifte hamam da yapıldı.469 Vakfedilen
diğer ticarî gayrimenkuller Galata surunun deniz kapılan
ve peremeler için \irm i çekek yerinin yapıldığı, Kasım­
paşa iskelesi boyunca uzanıyordu .470 354 Robert Walsh, Azapkapı ve Süleymaniye camilerinin Haliç’e dönük şehir
panoramasında birlikte görünümü, gravür (Allom, 1838'den).
Sinan otobiyografileri A zapkapı'daki cami ve ha­
mamından söz ederse de. bugüne gelmeyen sıbvan mek­
tebini atlarlar. Tuhfe'de cami şöyle tanımlanmıştır: “Câ- sek Atatürk K öprüsü’nün gölgesinde kalmıştır. Thom as
m ic-i şerîf-i m ezbûr [Mehmed Paşa vezîr-i a v a m ] der A llom 'un kitabındaki bir baskı, cam inin rıhtım a vaktiy­
rA z .tb kapası, Kasımpaşa sem tinde ."471 17. \ üzyıl \ azan le egemen olan konumunu ve H aliç’in karşı kıyısında­
Eremya Çelebi'nin Azapkapı civarını betimlemesi cam i­ ki Süleym aniye’nin heybetli siluetiyle kaçınılm az görsel
yi çevreleyen hareketli şehir dokusuna ışık tutar: bağlantısını yakalar (res. 354). Bu konum, Sokollu’nun
prestij anıtıyla, Rüstem P aşa’nın karşı sahildeki sekiz­
Burada hiiyiik bir cami ve her türlü mahsulatla daima dolu gen baldakenli Tahtakale camisi arasında da bir diyalog
bir iskele vardır. İki tarafta birçok demirci dükkânı görülür.
kurulmasını teşvik eder. S inan’ın payitahtta tasarladığı
Demirciler, gemiler için lâzım olan büyük demir gülleler ve
cam iler arasında sekiz ayaklı üstyapı sisteminin ikinci
daha başka şeyler yaparlar. Seyrü sefer eden gemiler bura­
da kalafat edilir. Bundan başka, gemiler için, yelken halat ve
örneği olan Sokollu'nun A zapkapı’daki anıtı, selefinin-
diğer edevat buradan temin edilir. Burada, çam ağacından kiyle rekabet ederken Selim iye’de ortaya çıkan “klasik-
Fretıklerden öğrenilen tulumba da yapılır. Bununla, kuyular­ sonrası" üslûbu geliştirdi (res. 5). Her iki veziriazamın
dan ve küplerden kavasız olarak durmadan su çıkarılır. fevkânî camisi de külliyesizdir ve ticarî altyapılar kapsa-
>an tonozlu birer zemin katı üzerinde yükselirler. Bu ca­
Cami yakınında Sokollu'nun vakfettiği ticari ya­ miler. etraflarını çeviren avlu duvarları olm aması nede­
pıların birçoğu Selânikî’nin tarif ettiği yangında yok o l­ niyle. liman kenarındaki mahallelerinin devingen doku­
duktan sonra yenilenmiş olmalıdır: suyla kesintisiz şekilde bütünleşiyorlardı.
A zapkapı’daki caminin sekiz ağırlık kulesiyle ku­
30 Mayıs 1596 gecesi ilâhî kaza ile. Galata dışındaki mer­ şatılmış ana kubbesi ve çıkıntılı mihrabı, açık bir şekil­
hum Mehmed Paşa Cam ii’nin önündeki dükkânlara ve üstle­ de Selimiye'nin planına gönderme yapar (res. 5 |2, 3]).
rindeki gemilere ait araç gereç mahzenleri olarak kullanılan Sokollu'nun 1577-78’de tamlanan anıtı, kayınpederi için
fevkânî odalar aniden çıkan yangında yandı. Muhteşem ve­
Edirne'de inşa edilen selâtin camisinin (1568-74), öl­
zirler ve yeniçeriler taifesi söndürmeye yetişene kadar, o ka­
nadın tümü yandı gitti. çekleri veziriazamlık statüsüne uyarlanarak küçültül­
müş bir versiyonudur. Bu görsel paralellik, baninin II.
Ve şehr-i Şevvalim ikinci gicesi, kazâ-i ilâhî ile mahrûse-i Selim döneminde oluşan, imparatorluğun gerçek efendi­
Galata hâricinde merlıûm Mehmed Paşa câmi i öhinde si ve manevî padişahı imgesiyle uyum içindedir. Rüstem
vâki1' olan dükkânlara ve fevkânî odalara ki esbâb ve âlât-i Paşa’nın Tahtakale’deki camisinin dikdörtgen planına kı­
sefa ’in mahalli mahâzin idi, nâgehârû âteş düşüp ihrâk oldı.
yasla. Azapkapı camisinin kareye yakın planı daha mer­
Viizerâ-i ipim ve yeniçeri t â ’ifesi yetişiip söyündürmeğe va-
kezîdir (res. 5 [1, 3]). Bol miktarda pencereli perde du­
runca ol kenar yandu g itd iif73
varları. mimarbaşının “klasik-sonrası” üslûbunun öncü­
Bugün caminin çevresindeki boş alanı, zemin dü­ südür. Orta boyutlu (11,80 metre çaplı) kubbesi. Sokol­
zeyini yükseltecek şekilde 1938-41 tamirleri sırasın­ lu’nun ihtiyatlı sakınganlığını yansıtacak şekilde, hem
da yaratılan modern bir park işgal etmektedir. O sı­ Rüstem Paşa'nın (15,20 metre çaplı) hem de karısı İsm i­
rada kapsamlı bir onanından geçirilen caminin ze­ han Sultan'ın Kadırgalimam'ndaki (13 metre çaplı) ca­
min katının kemerleri ve kapıları duvarla örülerek ka­ milerinin kubbelerinden daha küçüktür. Bizans devrinden
patıldı (res. 355-S7 ).474 Soncemaat yeri cephesi, cam i­ kalma sahil surlarının ardındaki Tahtakale camisinin ter­
yi kuzeydeki tersane doklarından tamamen ayıran yük- sine, tamamen gözler önünde kendini teşhir eden Azap-
Sokollu Mehmed Paşa Camii, Azapkapı, batıdan görünüm,

kapı cam isi. H alic'in “leb-i d erya ' sına kondurul muştur. camiden ayıran ve bütün yapıyı sarmalayan silme kuşa­
Yenilikçi özellikleri arasında, caminin geleneksel kuzey­ ğı da. Sinan’ın 1570 sonları ve 1580’lerde tasarladığı ba­
batı köşesi yerine kuzeydoğuda yer alan müstakil mina­ zı geç dönem camilerinin bir özelliğidir (Kılıç Ali Paşa.
resi vardır. Kaidesine bir çeşme eklenen minare, caminin Muradiye, Mesih Paşa).
gövdesine bir kem er aracılığıyla bağlanmıştır ve bu hoş Klasik normlardan diğer bir sapma da, zemin ka­
görünüm lü geçit kemeri üzerinde müezzinler için kubbeli tının her iki ucundan birer merdivenle ulaşılan ibadetha­
bir oda yerleştirilm iştir (res. 356). M inarenin dar kıyı şe­ nenin kuzeyindeki soncemaat yeri cephesidir. Cümle ka­
ridinden uzakta, daha sağlam bir zemin üzerindeki konu­ pısının iki yanında birer mihrablı soncemaat yeri sofala­
munun. ezanın işitı lebilirliğini arttırmak gibi bir avanta­ rının bulunduğu geleneksel düzenin yerini burada, dört
jı da vardı. Hasara uğrayan minare. 19. yüzyılda Avrupai mihrablı üç sofa arasına yerleştirilen çifte kapı alınıştır.
tarzda yeniden inşa edilmişti: bunun yerini 1950‘lerde Her iki uçtaki küçük sofaların birer mihrabı vardır; iki
klasik üslûpta yapılan bugünkü minare aldı .475 mihrablı daha geniş merkezî sofanın duvarı, soncema­
C am inin benzersiz diğer bir özelliği, geleneksel at yerinde ibadet eden müminlere caminin iç mekânını
kubbeli revak yerine, ana cephesine sarayım sı bir hava görme olanağı veren iki katlı pencerelerle şeffaflaştınI-
veren, üstü eğim li çatıyla örtülü fevkânî soncemaat ye­ m ıştır .476 Dikdörtgen pencerelerin alışılmış kitâbeli alın­
ridir (res. 355, 357). Kuzeydeki bu cephe, yanyana dizi­ lıkları yoktur ve cephe bütünüyle birbirine bitişik pen­
len pencerelerle harckctendirilm iştir. Dikdörtgen söve­ cere ve kapı söveleri ile mihrablardan oluşur. Mukarnas
li pencerelerin üstündeki sivri kem erli, kafes-işi mermer kavsarasız, sade kemerli iki cümle kapısı, yan duvarla­
şebekeli alınlıklar m im arbaşının geç dönem üslûbunun rında kapısı olmayan fevkânî caminin kalabalık cema­
tipik unsurlarındandır. Cam inin soncem aat yeri cephe­ atinin dolaşımını kolaylaştırır. Daha sonra göreceğimiz
sinin altındaki zem in katının her iki ucunda birer ke­ gibi, Kapudan Piyale Paşa’nın Kasımpaşa tersânesi ya­
merli giriş kapısı vardır, bunların aralarındaki tonozlu kınındaki nev’i şahsına münhasır camisinin de (y. 1565-
dükkânlar şimdi duvarla örülüdür. Zem in katını fevkânî 73) iki kapılı bir soncemaat yeri cephesi vardır .477

Sinan Çağı Osmanlı imparatorluğunda Mimari Kültür


356 Sokollu Mehmed Paşa Camii, Azapkapı, güneydoğudan görünüm.

A zapkapı C am ii’nin, özerkleşen sekizgen kubbe


baldakeninden yapısal olarak bağım sızlaşan yüksek yan
cepheleri, iç mekân düzenini yansıtmaz (res. 355-56). Üç
katman halinde bitişik veya birbirine yakın pencere sövc-
leriyle yenilikçi biçimde tasarlanan bu cepheler, pilastır-
ları andıran dikey payandarlarla dikdörtgen alanlara bö­
lünmüştür. Yan cephelerin asimetrik kompozisyonu, iba­
dethanenin merkezinden güneye kaydırılmış kubbeli üst­
yapısının. m erkezî olm ayan düzenini yansıtır. Bu görsel
dengesizlik. Rüstem Paşa C am ii'deki çifte revağın tersi­
ne, yan cephelerden bağımsız bir unsur olarak ele alın­
mamış duvarlı soncemaat yeri ile daha da belirginleşir.
Ü styapının “yam piriliğinin” nedeni, güneydeki çıkıntılı
mihrabın üzerindeki yarım kubbenin, caminin kuzey ta­ 357 Sokollu Mehmed Paşa Camii, Azapkapı, kuzeybatıdan görünüm.

rafında tekrarlanm asıdır. Dolayısıyla, ibadethanenin kö­


şelerindeki dört küçük kubbe, merkezî ana kubbeye na­ şa Cam ii’nin üstyapısını çağrıştırır. Taştan ağırlık kulele­
zaran eşit olm ayan aralıklarla yerleştirilm iştir (res. 353). ri istisnasıyla, üstyapının tüm yüzeyleri kurşun kaplıdır.
Pencereli kubbe kasnağını çeviren, kubbeciklerle örtülü Jale Erzen’in gözlemlediği gibi. Sinan’ın payitaht­
sekiz yüksek ağırlık kulesi, içteki fılayaklannın üzerin­ taki Selimiye-sonrası camilerinin klasik-dışı yenilikçi
de yükselir. Bunların arasında, köşelerde basamaklı ke­ yönleri genellikle gerileme belirtisi olarak kötülenmiş-
m erlerle çerçevelenen dört küçük yarım kubbe ve cep­ tir .A78 Kuran. Azapkapı Cam ii’nin estetik etkisini azaltan
helerin ortasında daha büyük dört yarım kubbe yer alır. asimetrik kubbeli üstyapısı ile beden duvarları arasında­
Büyükçe yarım kubbelerin dalgalı etekleri. Rüstem Pa­ ki uyumsuzluğu eleştirir .479 Goodwin ise, bu caminin iç

^ Q D->d,o^V\ V t a r ı \/o Tlamaflları zl8 q


356 Sokollu Mehmed Paşa Camii, Azapkapı, güneydoğudan görünüm.

Azapkapı Cam ii'nin, özerkleşen sekizgen kubbe


baldakeninden yapısal olarak bağımsızlaşan yüksek yan
cepheleri, iç mekân düzenini yansıtmaz (res. 355-56). Üç
katman halinde bitişik veya birbirine yakın pencere sövc-
leriyle yenilikçi biçimde tasarlanan bu cepheler, pilastır-
ları andıran dikey payandarlarla dikdörtgen alanlara bö­
lünmüştür. Yan cephelerin asimetrik kompozisyonu, iba­
dethanenin merkezinden güneye kaydırılmış kubbeli üst­
yapısının. merkezî olmayan düzenini yansıtır. Bu görsel
dengesizlik. Rüstem Paşa C am ii’deki çifte revağın tersi­
ne, yan cephelerden bağımsız bir unsur olarak ele alın­
mamış duvarlı soncemaat yeri ile daha da belirginleşir.
Üstyapının “yampiriliğinin" nedeni, güneydeki çıkıntılı
mihrabın üzerindeki yarım kubbenin, caminin kuzey ta­ 357 Sokollu Mehmed Paşa Camii, Azapkapı, kuzeybatıdan görünüm.

rafında tekrarlanmasıdır. Dolayısıyla, ibadethanenin kö­


şelerindeki dört küçük kubbe, merkezî ana kubbeye na­ şa C am ii'nin üstyapısını çağrıştırır. Taştan ağırlık kulele­
zaran eşit olmayan aralıklarla yerleştirilmiştir (res. 353). ri istisnasıyla, üstyapının tüm yüzeyleri kurşun kaplıdır.
Pencereli kubbe kasnağını çeviren, kubbeciklerle örtülü Jale Erzen'in gözlemlediği gibi, Sinan'ın payitaht­
sekiz yüksek ağırlık kulesi, içteki filayaklannın üzerin­ taki Selimiye-sonrası camilerinin klasik-dışı yenilikçi
de yükselir. Bunların arasında, köşelerde basamaklı ke­ yönleri genellikle gerileme belirtisi olarak kötülenmiş-
merlerle çerçevelenen dört küçük yarım kubbe ve cep­ tir .478 Kuran. Azapkapı C am ii'nin estetik etkisini azaltan
helerin ortasında daha büyük dört yarım kubbe yer alır. asimetrik kubbeli üstyapısı ile beden duvarları arasında­
Büyükçe yarım kubbelerin dalgalı etekleri. Rüstem Pa­ ki uyumsuzluğu eleştirir .479 Goodwin ise, bu caminin iç
mekânının düzenlenişinde Sinan'ın "gerileyen kudreti­
ni" sezinler (res. 358-60ı.480 Kuzeybatı ve kuzeydoğuda­
ki yarım kubbeleri desteklemek için ikincil payelere ih­
tiyaç duyulması nedeniyle, caminin kuzey köşelerinde­
ki karmaşaya sebep olan planın “kaçınılmaz zafiyetine"
dikkati çeker: “[Caminin] bütüncül etkisi karışıktır, mer­
kezindeki alan dışında: dışarıdan bakıldığında i»e. pence­
relerin sayısı, bunların tıpkı Zal M ahmud Paşa'dakı gi­
bi mümkün olabilecek her yere dolduruldukları izlenim i­
ni verir ."'*81 Selim iye'ninkinden esinlenen L'-biçım: •
katlı mahfiller, namaz mekânındaki k a la b a lık tık h K n n i
arttırır. Üst mahfiller, narin Bursa kemerli sütunlar üze­
rinde yükselir. Zemin düzeyinde, birbirinden ayr. m ak­
sureler oluşturan yan duvarlara bitişik payandalar, göm­
me kitap rafları içerir (res. 360). Raflı payandalar bağ­
layan kemerler, mahfillerin duvarlarındaki en üst pence­
re katmanım kısmen perdeleyerek, caminin iç mekânıy la
dış kütlesi arasındaki farklılaşmayı örnekler.
Keyifli bir sahil köşkü olarak düşünülmüş ışıl ışıl
fevkânî ibadethane. Sokollu'nun vakfiyesinde felek kub­
besini andıran gönül cezbedici (dilkeş) ve zevk veri­
ci (şafâ-bahş) bir mabed olarak tasvir edilmiştir. Bu ca­
mi, manzaraya hâkim kat kat pencereleriyle. Şahsultan
ile Zal M ahmud Paşa'nın Eyüp sahilindeki ortak kiilliye-
lerindeki caminin (1577-90) saraysı cephelerinin haber­
cisidir (res. 362). Azapkapı camisinin batı mahfillerinin 360 S cto lL Mehmed Paşa Camii, Azapkapı, gömme raflı payandalar ile birbirinden
a .' a - • yan mahfillerden detay.
pencereleri, payitahtın nefis Haliç manzaralarım sunar.
Payandalarla ayrılmış zemin düzesi maksureleri, cum ­
balı saray yapılarını andıran mahrem tefekkür ve sohbet muş kitabeler. Tanrı"mn göklerde ve yerde mutlak ege­
mekânlarıdır (res. 360). menliğim beyan eden Âyet el-K ürsî’yi (2: 255) alıntılar.
Caminin kıble duvarının renkli camlı pencereleri Evliya Çelebi. Sinan'a atfettiği camiyi selatin cami­
gibi, sekiz kubbe pandantifini kaplayan İznik çini kap­ leri tarzında inşa edilen, pencereleri deniz manzaralarına
lamaları da (K ütahya’da imal edilen modem kopyalar­ nâzır. sağlam yapılı, aydınlık ve iskele başındaki konumu
la) 1941 'de yenilenmiştir. Bu çini panolar, kutsanan se­ nedeniyle gayet bol cemaatli bir mabed olarak betimler.
kiz standart ismin yazıldığı madalyonlarla bezenmiştir. Deniz kıyısında dar bir arsa üzerinde yer aldığından, mev­
Caminin geri kalan İznik çinilerinin çalındığı söylen­ zun minaresi caminin sol tarafında yol aşındır:
mektedir, fakat neredeyse baştan aşağı pencerelerle kap­
lı duvarların, çini kaplamalara ayrılacak boş bir yüzeye Azeb kapusı hâricinde fboş] Mehmed Paşa câm i'i [hoş]
sahip olduğu da pek söylenem ez .482 İsmihan Sultan'ın Hân viizerâlarındandur. Ammâ selâtin câm i'i nıişâl bir
K adırgalim anı'ndaki zengin çinilerle kaplanmış cam i­ câmi -i rüşendiir. Ciimle revzenleri deryaya nâzı rdur ve
ciimle kııbâbları ve bir tabaka mevzun minaresi metanet üz­
sinin tersine, Sokollu’nunkinin temel süsleme unsuru,
re metindiir. Ve bu câmi leb-i deryada ve teng yirde vâkic
iç açıcı nam az mekânını ışığa boğan mebzul m iktarda­
olmağile minaresi câm icün şol tarafında yoI aşırı vâki‘ ol-
ki pencereleridir. Renkli camlı üst pencereler, kalemi- mışdur. bir serâmed taş binâ minâre-i mevzundur. Ve bu
şi nakışlı bezem eler ve kitâbeler tümüyle yenilenm iş­ câmi' izdiham iskele başında olmağile beğâyet cem â'at-i
tir. Üstyapıdaki tek kitâbe. Kadırga ve Lüleburgaz cam i­ keşireye mâlikdiir kim şeb /« / rûz cenıâ'atden hâli degül bir
lerinin ana kubbelerinde de yinelenen, Fâtır suresinden câmi -i rûşendür kim Koca M i'm âr binâsıdur,484
aynı kozm ik âyeti alıntılar (35: 41 f 483 M erm er mihra­
bın m ukam aslı kavsarasının tepesinde hakkedilen stan­ İsmihan Sultan'ın çoğunlukla Sokollu’yla ilişki-
dart mihrab âyetine (3: 37). mihrabı çerçeveleyen kem e­ lendirilen K adırgalim anı’ndaki camisi, Süleym aniye’nin
rin altına nakşedilen Kelime-i Tevhid eşlik eder. Çıkın­ klasik sentezini yeniden yom m lam ıştı. Veziriazamın
tılı mihrab nişinin dikdörtgen pencere alınlıklarına oyul­ A zapkapı'daki kendi camisi ise, karşılaştırılmayı davet
ettiği Selim iye’nin küçük boyutlu bir uyarlamasıdır. III. tanın babasının tahta çıkm asına katkıda bulunmuşlardı.
M urad devrinde, Sokollu’nun nüfuzunun azalmaya yüz Peçevî. Zal M ahmud P aşa’nın kısa biyografisiyle birlik­
tuttuğu bir dönemde inşa edilen bu cami, banisinin A k­ te, karısı ile birbirlerinin kollarında can verdiklerine iliş­
deniz’deki donanm a seferlerine katkılarının hâtıralarıyla kin romantik efsaneyi aktarır:
övünen bir anma mabedidir. Kayınpederi 11. Selim 'in sal­
tanatına damgasını basan deniz seferleri. 1578‘de, Azap- Vezir Zal Mahmud Paşa: Kapıcıbaşı olarak iç saraydan çı- I
kapı cam isinin tam am lanm asına yakın Safevilere açılan kıp, sonra Budin ve Haleb (1564-65] ve Anadolu (1566 ı
beylerbeyiliklerine yükselerek ün kazandı. Ardından, pa­
ve değişik siyasal yönelimlerin habercisi olan uzatmalı
dişahın kızlarından Rumeli beylerbeyi Haşan Paşa’nın dm
bir savaşla sona erecekti. Caminin yenilikçi özellikleri­
zevcesiyle evlendiğinden dolayı vezaret rütbesine eri?:
nin öngördüğü klasik çağın sonu, veziriazam ın ertesi yıl [1567]. Merhum Şehzâde M ustafa’nın katli sırasında, zaval- I
suikaste kurban olarak öldürülmesiyle noktalanacaktı. lı şehzâde cellatların pençesinden kurtulup padişaha [Sulta-
Süleymanl doğru kaçarken, mezkûr güreşçilikte emsalsiz br
IV. ŞA H SU LTA N VE pehlivan olduğundan onu yıkıp altına alması nedeniyle bt
V E Z İR ZA L M A H M U D PAŞA lâkaba [Zâl] lâyık görüldü. Adalet ve cömertlikte ılımlı bar
adamdı; ve emsali arasında sayılıp sevilen biriydi. NakloL-
Şahsultan ile Zal M ahmud Paşa’nın birlikte medfun ol­
nur ki, zevcesi hanım sultanla aynı gtinde hastalanmışlar :
dukları türbe ve ölüm lerinden sonra vasiyetleri uyarın­ birbirleriyle helalleşip kucaklaşarak bir arada ruhlarını te*-|
ca inşa edilen külliyeleri. efsanevî aşklarının dokunak­ lim etmişler. Hiçbir karı kocaya nasip olmayan bu merte>.
lı bir yadigârıdır (res. 361-62). Ortak olarak vakfettikle­ onların mükemmel muhabbetlerine atfedilmiştir.
ri cami kiilliyesinin 1593’te tescil edilen vakfiyesi, çif­
tin 1577’de iki hafta arayla peş peşe öldüğünü ve ken­ Vezir Zül Mahmud Faşa: Harem-i muhteremden kapı H
di istekleri üzerine Eyüp’te yan yana defnedildiklerini başıltk ile çıkup sonra Budun ve Haleb ve Anatolı b e g -.*I
açıklar .485 Ebeveynleri II. Selim ve N uıbanu Sultan 'ın bejliklerine vâsıl nlmağla sân tahsil itmiş, hacdehü bendr-
pâdişâhiden Rumili beglerbegisi Haşan Faşanufi nutljc. M
A yasofya'daki türbesine defnedilen kardeşlerinin tersi­
fesini tezvic itmekle vezaret rütbesine dahi vâsıl aldı, âiı.rjid
ne. Şahsultan sevgili kocasıyla birlikte gömülmeyi ter­
Muşfajd merhum katlinde şehzâde-i derdmendpençe-i re -H
cih etm işti .486 dândan rehâ bulup cânib-i pâdişâhiye girizân iken m er-Jm
1545’te M anisa'da doğan Şahsultan. babaları Şeh­ irişüp küştî-giride bi-nazjr pehlüvân olmağla yıkup u / a J
zade Selim 'in veliahd olduğu 1562 yılında yapılan üçlü alup ol sebeb ile ol lakaba sezâvâr göriliir. cAdl ii cüdd. ->■
düğünle, gözde devlet adamlarıyla evlenen "iiç selâtîn-i m uctedil âdem idi ve beyne’l-ekfâ m ucazzez ve mükerrer: 4 1
nâmdâr"&dn en küçük olanıydı. Talihli damadların rütbe­ Nakl olınur ki halilesi olan Sultân ile bir günde hastalanmk
lar vc biribiriyle helâllcşüp kuçuşarak biryirden te s lim ~ û I
lerinin. hanım sultanların yaşlarının kıdemiyle örtiişmesi,
iderler. Bu mertebe değme bir zen ve şevhere vâkir o l m a -I
m imarî himayeye de yansıyan sosyal hiyerarşi âdâbıııın
dur; bunlarun kemâl-i muhabbetlerine hanıl oluım ışdur.^%
çarpıcı bir örneğidir. Şehnameci Lokm an’m anlatısı­
na göre, "biiyiik sultân hazretleri"" İsmihan, vezir Sokol­
Venedikli diplomat Jacopo Ragazzoni’ye (15“ I |
lu Mehmed Paşa yla; "ikinci sultân hazretleri" Gevhcr-
göre, beşinci vezir olan M ustafa Paşa, “Bosna köke- _
han. kapudan-ı derya Piyale Mehmed Paşa’yla; “üçüncü
kırk sekiz yaşında, cesur, bedenen güçlü, fakat fazla z e n
sultân hazretleri' Şahsultan ise. Yeniçeri Ağası Çakırcı-
olmayan” biriydi .490 M arcantonio Tiepolo da (15"-
başı Haşan Ağa ile evlendirildi .487 Şahsultan’ın ilk koca­
III. M urad'ın kayınbiraderini pek övgüye değer bulr. _ :
sı. Şehzâde Bayezid ve oğullarının Safevi sarayında boğ­
“Çok iyi bir insan olmakla birlikte, olan biteni anlayış: n
durulması gibi hassas bir görevi başararak, II. Selim ’in
ve bu yüzden de çok fazla itibar görm üyor ."491 P aşa'm J
veliahdlığını sağlama bağlamıştı. Haşan Ağa, on yedi ya­
Şahsultan’la mutlu evliliği ancak üç yıl kadar s û - ı j
şındaki hanım sultanla evlenince. Bosna sancakbcyliği-
(1574-77). Fakat, tutkulu çift sanıldığı gibi aynı gün ..iti
ne (1563-64) ve ardından Rumeli beylerbeyiliğine (1570-
vermemişti. Bulmuş olduğum, şimdiye kadar bilinme a l
71) terfi edildi, takat kısa bir 'ü re sonra vezaret payesine
erişmiş bir beylerbeyi olarak 15"4'te öldii .488 ortak vakfiyelerinden, ilk önce vezirin 22 Ekim 1577 as
Aynı yıl içinde, yirmi dokuz yaşındaki hanım sul­ öldüğünü, vefakâr zevcesinin de on üç gün arayla onu "~-
kip ettiğini öğreniyoruz. G erlach’ın günlüğü, onların i- r-
tan Bosnalı vezir Zal M ahmud Paşa'yla evlendirildi.
biri ardından Eyüp'teki mezarlarına yapılan cenaze a L a­
İkinci kocası şöhretini. 1553'te Şehzâde M ustafa’yı bo­
larının görgü tanığı anlatısını veriyor:
ğarak öldürm esinin ardından "Zal" (efsanevî İran kah­
ramanı) unvanını kazanan güçlü kuvvetli bir güreşçi ol­ 22 E k im ’de | 15771 m erhum vezir M ahm ud Paşa toprag-ı e
masına borçluydu. O halde. Şahsultan'm kocalarının her rildi. Baş tarafında bir sarık duran tabutu renkli bir kurraş- 1
ikisi de. rakip şehzadeleri ortadan kaldırarak hanım sul­ la süslüydü, onlann sandukalarında olduğu gibi. Önünde b e-1
B ö lü m 14

Sarayın İç Ağaları ve M usâhipler


I. K A P IA Ğ A S I M A H M U D AĞA IV. M U S A H İP Ş E M S İ A H M ED PAŞA
İSTANBUL. AH1RKAPI İSTANBUL. ÜSKÜDAR (1580-81)
(1553-54. 1574-75) „ -
V. D ARÜ SAA D E A Ğ A SI M E H M E D AGA
II. B O STA N C IB A ŞI İS K E N D E R PAŞA İS T A N B U L , ÇA RŞAM BA (1584-85)
İSTANBUL, KANLICA (1559-60)

III. O D A BA ŞI B E H R U Z AĞA
İSTANBUL. YENİKAPI (1562-63)

a r a y ın iç a ğ a la n ve padişah musahipleri. III. Murad


S d e v r in d e k a m u sa l alanda ön plana çıkmadan önce,
g ö r e c e ö n e m s iz bânilerdi. 1580’lerde haremdeki kara-
silindirik bir tuğla minaresi v ardır. K a r e p l a n l ı i b a d e t h a ­
neye, soncemaat yeri revağım n y e rin i a l a n b i r d i ğ e r k a r e
mekân eklenmiştir Caminin v a k tiy le b i r m e s c i d o l a r a k
a ğ a l a r ı n b a ş ı. D arü ssaad e Ağası Mehmed Ağa ve Ru­ inşa edildiğinin farkında o lm ay an K u r a n , k a l ı n d u v a r -
m e l i b e y le r b e y iliğ in d en emekli musâhp Şemsi Ahmed lannın bir kubbeyi desteklem iş o l a b i l e c e ğ i t a h m i n i n d e
P a ş a ’n ın m im a rb a ş ın a sipariş ettiği cami külliyeleri, bulunur.1 Çatıyla örtülü olm ası k a n ım c a d a h a m u h t e m e l
b â n i l e r i n i n y e n i toplum sal düzende yükselişe geçen sta­ olan mescid. kapısındaki F arsça k it a b e d e e b c e d l e d ü ş ü ­
t ü l e r i n i n ifa d e s iy d i. H er iki iddialı anıt. Sultan Süleyman len tarihe dayanılarak 1553-54’e t a r i h le n i r :
d e v r i n d e S i n a n ’ın ben zer mevkilerdeki hamiler için ta­
s a r l a d ı ğ ı d a h a m ü tev azı küll yelerde gözetilen âdâb ku­ Yüce kısmetli Mahmud Ağa, o
Alicenaplık madeni ve cöm ertlik p ın a rı
r a l l a r ı n a â d e ta m ey d an okuyordu. Bu eski hamiler ara­
s ı n d a , a k a ğ a la r başı olan Kapıağası Maımud Ağa. Oda­
Sevap olsun diye [bina etti] m esc id in i
b a ş ı B e h ru z A ğ a ve M ısır beylerbeyliğinden emekli Bina tarihi “Mahmud’un hayrı” o ld u
o l a n B o s ta n c ıb a ş ı İskender Paşa’yi sayabiliriz. Bu gruba 961 (1553-54).
d â h i l o la n b a n ile rin aşağıda ele alınan camileri İstanbul
v e ç e v r e s i n d e y e r alır. Mahmüd Ağâ-yı sipihr-ikböi ân
Kân-ı sefjâ ve menba ' -ı cüd

I . K A P I A Ğ A S I M A H M U D AĞA
Ez belir-i şevâb mescideş
S u l t a n S ü le y m a n ’ın sarayında akağalar başı (kapıağa- Şiid tarih-i binâ: "Hayr-i M a h m ü d "
s ı, b a b ü s s a a d e ağ ası) olan Mahmud Ağa, eskiden Nahıl- 961.2
b e n d m a h a lle s i olarak bilineı Ahırkapı'da mimarbaşına
s i p a r i ş ettiğ i m e sc id in i, daha sonra camiye dönüştürerek Daha önce gözden kaçm ış a r ş iv b e l g e l e r i , m e s ­
e t r a f ı n d a k ü ç ü k bir külliye oluşturdu. 1895’teki bir yan­ cid olarak yaptırılan anıtın so n ra d a n c a m i y e ç e v r i l d i ğ i ­
g ı n d a n so n ra y e n id e n inşa ecilen camiden geriye kalan ni gösteriyor. 1570 tarihli bir fe rm a n . S u l t a n II. S e l i m ,
te k ö z g ü n u n s u r , fev k ân î caminin kesme taş bodrumudur Kapıağası Mahmud Ağa’mn N a h ılb e n d m a h a l l e s i n d e ­
( r e s . 5 1 3 - 1 4 ). Y en i baştan inşa edilen sakıflı cami, kire­ ki mescidinin avlusunu g en işletm ek iç in , m e s c i d e b i t i ­
m i t l i b ir ç a tıy la örtü lü d ü r. Tek sıra yuvarlak kemerli geç şik Seniha Hatun'un evi ile baninin K a d ı r g a l i m a m 'n d a k i
O s m a n l ı d ö n e m in d e n kalm a Tencereleri ve düz şerefeli eviyle takas (istibdâi) edilm esine iz in v e r m i ş t i r .3 1 5 7 4 ’ te

B ö l ü m 1 4 S a r a y ı n İç A ğ a l a r ı v e M u s a h i p l e r
İstanbul kadısına hitaben yazılan başka bir ferman, ma­
halle sakinlerince duyulan acil ihtiyaca binaen verilen
arizaya yanıt olarak, M ahmud A ğa’nın mescidinin ca­
miye dönüştürülme kapasitesi olması nedeniyle, camiye
çevrilmesine izin verir:

...Mahmiyye-i İstanbul Kadısı Mevlânâ Muhyi'd-din -dümel


fezâi°lühü- tevkîl-i refıc-i hümâyûn vâsıl olıcak nuClüm ola
ki mahmiyye-i mezbûre mahallâtından N a‘lbend Haşan Ma­
hallesi Ijalkı südde-i sa ‘âdetüme 'arz-ı hâl idüp mahalle-ı
merkümede kıdvetü’l-fjavâşş ve'l-mukarrebin hâliyâ der-
gâh-ı m acdelet-penâhumda kupum ağası olan Mahmüd -dâ-
me m ecduhü- binâ eyledügi ınescid-i şerif câmic-i şerif ol­
maya tahammüli ve mahalle-i mezküre ahâlisinün f i nefsi'I-
emr bir cânıic-i şerife ihtiyûc-ı tamları olduğı paye i şerir-,
a'lâma arz olındukda emr-i şerif-i ‘âlişânum mukârin olup
buyurdum ki: Hiikm-i şerif-i vâcibü'l-ittibâcum vardukda.
Zİkr olman nıescid-i şerifde ikâmet-i şalavât-ı Cuın'a itdüriip
vökıf-ı mumö-ileyhün kabül-i bayrı ve benüm devâm-ı dev­
le t-i hümâyûnum içün du'âya iştigâl göstereler ve ba'de'n-
nazar bu hiikm-i hümâyûnunu mütevellisi elinde ibkâ idiır
°alâmet-i şerife i'tim âd kılasın,4

M ahmud A ğa'nın öldüğünde, Allah rızası için in­


şa edilen camisi yanma defnedilme dileğinin kabulü ise.
1579’da 111. Murad tarafından İstanbul kadısına gönde­
5 1 3 K a p ıa ğ a sı M ahm ud Ağa Cam ii, A hırkap ı, plan v e kesit.
rilen bir sultanî icazetle onaylandı:

Bâb-ı Sa âdetüm ağası Mahmüd -dârne ‘uluvvuhü- dergâh-,


‘izzet destgâhuma ‘arz-ı hâl idüp bi-irâdeti’l-meliki'l-mü-
514 Kapıağası Mahmud Ağa Cam ii. Ahırkapı. dış görünüm. te âl sarây-ı sürura irtihâl eyledükde dârü’s-saltanatii.-
aliyye mahmiyye-i Kostantıniyyede NaJjlbend mahallesinde
hasbeten li ’l-lâhi te ‘âlâ ve taleben li-mertâti ’l- câli binâ itdn -
gi câınic-i şerif kurbinde defn olınnıak içün iz.n-i şeriftim ta-
leb ilmeğin icazet i 'âli-himmetüm erzânî kılup buyurdum ki:
Mumâ-ileylı meşVet-i Hakk telle ve a ' lâ ile bu mihnet sarây -
dan dâr-ı bekâya rıhlet ü cazimet eyledükde câm i‘-i m ez.bûr
kurbinde defn olup ol bâbda kimesne m âni' ve müzâhim ol­
maya. Şöyle bilesiz calömet-i şerife ictimâd kılasız.

M escid sadece bir minber eklenerek camiye dö­


nüştürülmüşe benzer. Ayvansarâyî’ye göre külliye, ca­
miye eşlik eden bir medrese, sıbyan mektebi, kamusal
çeşme ve bâninin türbesini içeren bir hazireden müte­
şekkildi. Sinan otobiyografilerine cami, medrese ve tür­
be dâhil edilmiştir. Bu yapılar Tuhfe'de şöyle zikredi­
liyor: “Ahurkapiisıııda Kapuağası M ahmüd Ağa cami ı
[kırmızı mürekkeple] t ü r b e s i “Kapuağası Mahmüd
Ağa medresesi” , Bugün sadece tadil edilmiş cami ile, so­
kağın karşısındaki kemerli kamusal çeşme mevcuttur .6
M ahmud A ğa’nın yayınlanmamış 1575 tarihli vakfiye­
si, cami ve sıbyan mektebini vakfeder, fakat belki da­
ha sonra eklenmiş olması nedeniyle medreseden söz et­
mez. Cami ve mekteb İkilisi, üç yandan kamusal sokak­
larla çevriliydi; dördüncü tarafta ise bâni ile bir başka

ike A - --
şahsın vakıfları bulunuyordu. Bu küçük küllivenin ev­
kafı bâninin civardaki kendi konutunu da içeri) ordu. İki
avludan v e camiye komşu bir bahçeden oluşan bu ko­
nutta. Mah: --- hayana oldukç. .net ede­
cekti: ölüm ünden sonra ise kiraya verilecekti. Mektebin
şanındaki iki avlulu diğer bir k u n t d a \a k fin m ütesel­
lisi için vakfedilmişri: iki müezzin ve imamın kullanı­
mı için vakfedilen evler daha fcwçiikm H adım akağalar
başının çocukları o l m a d ı ğ ı r i t kurduğu vakfin müte-
vellilisini onun azatlı köleien ve kölelerinin gocuktan
üstlenecekti .7 M ahmud A sa m n görevli okhışu Topka-
pı Sara\ ı'nın ) akınm da yer atan kuKyesz. kj a A i l an ırt
ettiği mahallede anısını daim kıla n y ı a a e ç h y o n ta
cuksuz bânıniıı kök salm a özlem laaı doknoakh b îr gös­
tergesiydi bu.

II. BOSTANCIBAŞI İSKENDER P ^


Bostancıbaşı İskender P aşa'nın can a k ü t y e u . B oğaz­
içi'nin A sya şakasında K an lıcafck E İea* n fcy era.^ res.
515). 1544 te tescil edilen bir vakfiye. Hıristiyan doğ­
muş "İskender Ağa b. Abdülhayy ır.
sarayının bostancıbaşisı olarak hizm et elliği döncaade.
K anlıca'da bir sıbyan mektebiyle birlikle, y a k a d a k i Sr-
rapınan köyünde başka bir mekteb ■ -
dr. Kendi \ aklının hem m üte\ ellisi hem d e u âzx ı otan
hâni, hayratı için payitahtta gelir getırer. g -> r .r - ;- .
0 S 10 m
vakfetmişti. Ölüm ünden sonra, azatlı k o ıd e -r —
oğullarm m mfltevellı olarak ıcteceğ Sn İskender Paşa Camii, Kanlıca, plan ve yan cephe, ahşap
padişah sarayının bostancıbaşılan olacak. 3PS*j*mı- -s a -esc tCsvonu ile birlikte.
S inan'a atfedilen camı. K anlıca'dakı >ıbyan
tebiııin \anına. İskender Paşa mn Mı>ır -
ğ in d e n azledilip İstanbul'a döndüğü >ıl olan 1559-60'ta '• - - . _ r.ukum ki. bundan evvel Mısır beylerbe-
ilave e d ild i 9 Bundan önce. Mart 1558'de tebcil e a ı.e ' ar. K in d e r -ikbali de\anı etsin- saadet eşiğime mek-
bir vakfiyeyle paşanın K ahire'de kurduğu külliye. r_- U p g öodenp. senin yetki alanındaki kanlıca (kanlıcak) adlı
gün artık mevcut olm ayan bir cam i. zasiye ve "n -r; •: - i r - r:r.a ettirmekte olduğu cami için bir pazar pere-
~ c- . ::e kareC: kayıkı vakfedip, başka kimsenin pereme
kuttâb"dan (üzerinde mekteb olan bir sebil) oluşu;-
ak p işletmemesi için benim hükm-i şerifimi talep ettiğinden.
du. Zaviye M ısırlı alim \e sufi. Şeyh A bdülvehhâb e'.- erüum kı: Camisine vakıf olarak bir pereme tahsis etti-
Şacrânî (ö. 1565) için bina edilm işti .10 A rapça inşa­ ğ .-c r r.a kimse mani olmayıp, arz ettiği üzere başka kimse
at kitâbesinin 967 (1 5 5 9 -6 0 1 senesine tarihlediği Kan- nazar peremesi işlettirmesin.
lıca’daki cami. "İskender Paşa b. A bdülhannan "ın
1559’da tescil edilen bir başka vakfiyesi ile vakfedil­ ) - kadısına hiikm ki: bundan [akdem] M ısır Beglerbegi-
d i. Bu vakfiye, onun B oğaziçi'nin Anadolu yakasındaki an emirit l-iimerâ 'i l-kirâm İskender -detme ikbâluhü-
Y oros’a bağlı iki köydeki daha önceki vakıfları ile bir­ sudde-i saadeıiim e mekrûb gönderi)p luljt-t kazanda Kan-
likte cam isini zikreder: Kanlıca (Kanlıcak) köyünde bir iıcak nâm karyede hâliyâ binâ itdügi cânıi'e bir bâzâr p e ­
cami ile bir sıhyan m ektebi: Sırapınar köyünde merhum remesi vakf idiip âhar kimesne dahî pereme alııp işletmese
ü hükm-i şenfüm taleb itmeğin buyurdum ki: Müşârun-
bostancıbaşı M ustafa A ğa'nın cam isine bitişik bir diğer
iley h . âmi ine vakf içün pereme ta'yîn itdiikde kimesne mâ­
sıbyan m ektebi .11
nı olmavup arz itdügi iizre âhar kimesne bâzâr peremesi
25 Ağustos 1560’tam azul paşanın birhizm etkânnın kullandırmaya).12
eline verilen ferman, caminin o dönemde hâlâ inşa edil­
mekte olduğunu gösteriyor. Boğaziçi'ndeki Yoros kadı­ 1561 de tescil edilen başka hir vakfiyede. K anlı­
sına hitaben yazılan ferman şöyledir: ca da e\ 1er ve dükkânlarla, yukarıda sözü edilen “bâzâr
t t
l S İL
* V
l
G ü f r u N e tip o g lu

Sinan Çağı
Osm anlı İm paratorluğu'nda M im ari K u l tu r

Ç e v ire n Gül Ç ağalı Güven


O s B U m İK a M e tin le rin T n ın s k r ıp - , ' *.-»

A | t of Sinan
Architectural Culture in tlıe Otto
B u k ita p ilk o la r a k R c a k tio n B o c i s ~ ;

C o p y r ig h t ? G ü lru N e c ip o ğ lu 2 0 5

E s e rin T ü rk ç e ç e v iris in d e m e ttr .o e r e : z x r c e e jn r, ~u s a ra . w2 Ce v


ta ra fın d a n bazı yeni g ö rü şle r v e p e * ş ie e e * ş O o a a a o r ik a M t
e d ilm iş tir.

İstanbul Bilgi Üniversitesi Y ayıab r —


Tarih-Mimarlık Tarihi 1

ISBN: 978-605-399-308-7
Kapak Şem si Ahm ed Paşa k ııü n * -. t r f î ı t
Kapak Fotoğrafı Reha Günat

1. B a s k ı İ s t a n b u l . E y l ü l 2 0 1 3

i B i lg i İ l e t i ş i m G r u b u Y a y ı n , • a r.- : - - .u- . _ .
Y azışm a Adresi: İnönü C adde- S - * . ■- -.rs
T e le fo n : 0 2 1 2 311 5 2 5 9 - 311 5 2 M • r j ;

ww w.bilglyay.com
E - p o s ta yay in ® bilgiyav.com
Dağıtım dagitimCü hilgiy ay

Yayına Hazırlayanlar Belgin Çınar. Cem Te


T asanm Mehmet l lusel
İt .1 , e I O ı-,- ; H , . ı r l ı t O f ^ t \ ■r - . Vl

N A I3 7 3 .S S N 4 .il 9 2ü 13
findekiler

ŞEKKÜR 9 II. Sinan’ın Öz-İmgesi ve İtalyan Meslektaşlannın


Biyografileri 180
IRKÇE ÇEVİRİYE ÖNSÖZ 11
III. Vakfiyesine Göre Sinan’ın Kimliği 199
SALTMALAR 13

Bölüm 5
riş
.Y Ü ZY IL BAĞLAMINDA SİNAN 15 MİMARÎ UYGULAMANIN
KURUMSAL ÇERÇEVESİ 207
I. Hassa Mimarları Ocağı ve Şehir Mimarlan 207
ISIM I
II. Yönetici ve Tasanmcı Olarak Mimarbaşı 217
LASİK DÖNEMDE MİMARİ HİMAYE 29
III. İnşaat Endüstrisi 240

ilüm 1
IPARATORLUK COĞRAFYASI, KISIMDI
)PLUMS AL H İYERARŞİ VE OSMANLI KİMLİĞİ 31 SİNAN’A ATFEDİLEN CAMİLER VE
I. Padişahlar ve Hanedanın Meşruiyet Temelleri 31 CAMİ KÜLLİYELERİNİN YORUMU 253
II. Oligarşik Elitin Yükselişi 41
Bölüm 6
ilüm 2 PADİŞAHLAR. ŞEHZÂDELER VE KIRIM HANİ 255
N, HUKUK VE BELLEK 57 I. Sultan I. Süleyman 255
I. Cami İnşasının Dinsel ve Yasal Bağlamları 57 Şehzâde Mehmed. İstanbul (1543-48) 258
II. Zafer. Şan ve Âhiret Kaygısının Anıtları Süleymaniye, İstanbul (1548-59) 276
Olarak Vakıflar 74 Tekiyye el-Süleymaniyye, Şam
(1554-58/59, 1566-67) 300
ilüm 3 II. Sultan II. Selim 310
İMARÎ VE ÂDÂB KÜLTÜRÜ 91 Sultaniye, Karapınar (1560-63/64.1569-70) 314
I. Şehircilik Siyaseti 91 Selimiye, Edirne (1568-74) 321
II. İslâmî Doğu’da ve Rönesans İtalya'sında Mimarî 99 III. Sultan III. Murad 344
III. Yeni Cami Estetiği ve Sinan’ın İstanbul’u 133 Muradiye, Manisa (1583-86/87, 1590) 346
:V. Âdâb Kodlan 153 IV. I. Devlet Giray Han
Tatar Han Camii. Kırım. Gözleve
ISIM II (Günümüzde Yevpatoria, y. 1552) 357

İREY VE KURUM OLARAK MİMARBAŞI 167


Bölüm 7

iilüm 4 HASEKİ VE VALİDE SULTANLAR 361


I. Haseki Hürrem Sultan 361
ZİZ ÜSTADIN PORTRESİ 169
İstanbul: Avratpazarı (1538/39-1540, 1550-51) 365
I. Otobiyografiler ve Sinan'ın Gelişim Yılları 169
Kudüs ( y .1550-57) 371
Ed'ıme Civarında M ustafa Paşa Köprüsü
IV . Ferhad Paşa
Yanında (bugün Svilengrad. 1559-60) 374 Kastamonu (1559-60)
II. Valide N urbanu Sultan 377 Çatalca (y. 1575-88) 556
İstanbul, Ü sküdar (A tik Valide. 1571-86) 381 V. Mesih Paşa
1'U nbul. Y em harçe 15-— *~ 540
B ölüm 8 VL N işan a MdaBBCİ P i> •
IsLmbuL KjragâMi'iH — *5- ~ *- 5 -1 8
PADİŞAH KIZLARI VE DAM ADLARI 394
I. Şahsultan 394
Bolüm 1!
İstanbul. Eyüp (1537. 1555-56 395 557
KAPCDAN PAŞALAR
İstanbul. Yenikapı Dışında
L S a r a P iş i
(Şeyh M erkez Efendi, y. 1552 397 557
II. M ihrüm ah Sultan ve Veziriazam R ü v c : ? ^ _ 398
O- PİŞ i k M r k s i
1. M ihrümah Sultan 398 I<icc^_ iû n e ç u c ş i T rrv tre • 5 6 5 -"’ 561
İstanbul. Üsküdar (İskele, y. 1543--— 5 4 'i) 401 İD. K ıhç A i P aşı
İstanbul. Edim ekapı (y. 1563-70) 409 lc-Mrfs ' T n r.trv ~ v * > <* 573
2. Rüstem Paşa 420
Rodoscuk (Tekirdağ, y. 1550-52/53) 426 Bolüm 12
İstanbul. Tahtakale (y. 1561-63) 428 BEYLERBEY İLER. > - VT - N 3FV I F R '
III. İsmihan Sultan ve Veziriazam Sokollu VE EYALET YÖNETKTLER: 589
M ehm ed Paşa 441 RUMELİ 589
1. İsmihan ve Sokollu Çifti 441 L Softı H u . K ^ ip jız ı V fcnaec Beş
İstanbul. Kadırgalimanı Hersek, \ k s a r 55“ -5 i 591
(y. 1567/68-1571/72, 1574) 444 IL 1. Osmmşafc Beş
2. Sokollu M ehm ed Paşa 462 Y unanK üL T r~a.a “> _ r^ ~ r^ x .Ja .
Lüleburgaz (1565-69/70) 467 ş. 1 5 6 6 6 “-I5~L 593
Payas (y. 1567-74) 475 İÜ. SofcoOo Kasım Be - F^.si
İstanbul. Azapkapı (y. 1573-77/78) 484
Has sa <1^ 3- 595
BATİ VE Ofi’ A ANADOLU 599
IV. Şahsultan ve Vezir Zal Mahmud Paşa
İstanbul. Eyüp (1577-90) 492 IV. Fîrdevs Beş ı Paşa
600
V. Cenâbi Ahmed Paşa
Bölüm 9 .Ankara ) Kurşunlu. 1565-66 • 601
VEZİRİAZAM LAR 506 VI. Lala (Turansuz H i^eyâı Paşa
I. Kara Ahmed Paşa Kütafaşaış. 1566-“0 604
İstanbul, Topkapı (1555. 1565-71/72) 506 VII. H a a (D o ğ a n a ' Ahmed P iş i
II. Semiz Ali Paşa Kaş sen 1Kurşunîu. ş ]5 ”6-85 v~ 607
Marmara Hreglisi (y. 1561-65)
DOĞU ANADOLU 610
Babaeski (y. 1569-75, 1585-86) 516
VIII. Lala M ustafa Paşa
Erzurum 11562-63) 611
B ölüm 10 IX. Köse Hüsrev Paşa
VEZİRLER 524 Van (Kurşunlu. 156“-68ı 614
I. Sofu (Bosnalı, Hacı) Mehmed Paşa X. Hadım Ali Paşa
Bulgaristan, Sofya (1547-48) 524 Diyarbakır (y. 1541-44) 618
11. Hadım İbrahim Paşa XI. Çerkeş İskender Paşa
İstanbul, Silivrikapı (1551) 526 Diyarbakır (v. 1551-65) 620
III. Pertev Mehmed Paşa XII. Behram Paşa
İzmit (Yenicuma, 1572-79/80) 532 Diyarbakır (y. 1564/65-1572/73) 622
XIII. M elek (Melik) Ahmed Paşa
Diyarbakır (y. 1587-91) 626
-V.HHV. ^ n a ı m u a m u su u a P aşa Köprüsü IV. Ferhad Paşa
Y an ın d a (bugün Svilengrad, 1559-60) 374 Kastamonu (1559-60)
II. V alide N urbanu Sultan 377 Çatalca (y. 1575-88) 535
İstanbul, Ü sk ü d ar (A tik V alide, 1571-86) 381 V. Mesih Paşa
İstanbul. Yenibahçe (1584-85/86) 540
Bölüm 8 VI. Nişancı Mehmed Paşa
İstanbul. Karagümrük (1584/85-1588/89) 548
P A D İŞ A H K IZ L A R I V E D A M A D LA R I 394
I. Şahsultan 394
Bölüm 11
İstanbul, Eyüp (1 5 3 7 ,1 5 5 5 -5 6 ) 395
KAPUDAN PAŞALAR 557
İstanbul, Y enikapı D ışında
(Ş eyh M erkez E fendi, y. 1552) 397 I. Sinan Paşa
İstanbul, Beşiktaş (1554-55/56) 557
II. M ih rü m ah Sultan ve V eziriazam Rüstem Paşa 398
II. Piyale Mehmed Paşa
1. M ihrüm ah Sultan 398
İstanbul, Kasımpaşa (Tersane, y. 1565-73) 564
İstanbul, Ü sküdar (İskele, y. 1543/44-1548) 401
III. Kılıç Ali Paşa
İstanbul, E dirnckapı (y. 1563-70) 409
İstanbul, Tophane (1578-80/81) 573
2. R ü stem Paşa 420
R o d o scu k (T ekirdağ, y. 1550-52/53) 426 Bölüm 12
İstanbul, T ahtakale (y. 1561-63) 428 BEYLERBEYİLER. SANCAKBEYLERİ
111. İsm ihan S ultan ve V eziriazam Sokollu VE EYALET YÖNETİCİLERİ 589
M eh m ed Paşa 441 RUMELİ 589
1. İsm ihan ve Sokollu Çifti 441 I. Sofu (Hacı. Karagöz Mehmed Be>
İstanbul, K adırgalim anı Hersek. Mostar 11557-58 591
(y. 1567/68-1571/72, 1574) 444 II. I. Osmanşah Beş
2. Sokollu M ehm ed Paşa 462 Yunanistan. Tırhala bugün Trıkkala.
L üleb u rg az (1565-69/70) 467 y. 1566/67-1570) 593

P a y a s (y . 1567-74) 475 III. Sokollu Kasım Beş Paşa


Havsa (1573-771 595
İstanbul, A zapkapı (y. 1573-77/78) 484
BATİ VE ORTA A\ADO._ 599
IV . Ş ahsultan ve V ezir Z al M ahm ud Paşa
İstanbul, E yüp (1577-90) 492 IV Firdevs Be> Paşa
İsparta <y. 1565-69^0 600
V. Cenabı .Ahmed P a ^
Bölüm 9 A nkara 1 K urşunlu. 1565-66 601
V E Z İR İA Z A M L A R 506
VI. Lala (Tütün'uzt H_ve>ın
I. K ara A hm ed Paşa Kütahya <y. 1566-"0‘ 604
İstanbul, T opkapı (1555, 1565-71/72) 506
VII. Hacı (Doğancı Ahmed P--..
II. Sem iz Ali Paşa Kayseri ıKurşurha. y. 15~6-i5 86 607
M arm ara E reğlisi (y. 1561-65) 610
DOĞU ANADOLU
B abaeski (y. 1569-75, 1585-86) 516
VIII. Lala Mustafa Paşa
Erzurum 11562-6' 611
Bölüm 10 IX. Köse Hüsrev Paşa
524 Van (Kurşunlu. I56“-68 614
V E Z İR L E R
1. Sofu (B osnalı, H acı) M ehm ed Paşa X. Hadım .Ali Paşa
B ulgaristan, Sofya (1547-48) 524 D iyarbakır(y. I5 4 İ— 618

II. Ila d ım İbrahim Paşa XI. Çerkeş İskender Paşa


Diyarbakır ıy. 1551-65' 620
İstanbul, Silivrikapı (1551) 526

III. P ertev M ehm ed Paşa XII. Behram Paşa


532 Diyarbakır (y. 156-^65-15 1 .*
İzm it (Y enicum a, 1572-79/80)
XIII. M elek (Meliki .Ahmed Paşa
Diyarbakır (y. 1587-91) 626
SURİYE VE ARAP EYALETLERİ 627 REFERANSLAR 699
XIV. Divane (Deli) Hiisrev Paşa
Haleb (Husreviyye, y. 1546-47) 629 EKLER (1-4) 739
XV. Dukakinzâde Mehmed Paşa
Haleb (Âdiliyye, 1556-65/66) 634 EK 1: Tuhfelü’I-Mi'mârîn (TM) ve
Tezkiretü ’l-Ehtıiye'de (TE)
Zikredilen Sinan Camileri ve
Bölüm 13
Cami Müştemilâtının Bânileriyle Birlikte
DİVAN-I HÜMAYUN MENSUPLARI Kronolojik Listesi 739
VE DİĞER DEVLET ERKÂNI 640
ŞEYHÜLİSLÂM VE KAZASKERLER 640 EK 2.1: Bazı Cami Külliyelerinin
Akçe Olarak Maliyetleri 744
I. Molla Çelebi
İstanbul. Fındıklı (y. 1570-84) 641 E K 2.2: D iğer B ina T ip lerin in
DEFTERDARLAR VE NİŞANCILAR 644 A k çe O larak M aliyetleri 746
II. D efterdar M u stafa Ç elebi
E K 3 : Sinan O tob iy o g rafilerin d e
E d im e (y. 1569-74) 645
S ınıflandırılan Bina T ipleri /4 8
DİĞER DEVLET ERKÂNI 645
III. Ç av u şbaşı M ahm ud A ğa E K 4.1: II. B a y ez id ’in 1503-13 T arihli
İstan bul, S ütlüce (y. 1538-39) 645 İnam D efterin d e Ö d ü llen d irilen H assa M im arları 748
IV. D rag om an (T ercüm an) Y unus B ey E K 4.2: A cem A lisi L âkablı M im arbaşı
İstanbul. D ram an (B alat. 1541-42) 646 A laü d d in 'in D ö n em in d e H assa M im arları
V. Hürrem Çavuş ve G ünlük M aaşları 749
İstanbul, Y enibahçe (K aragüm rük,
y. 1560/61-1562/63) 649 E K 4.3: S in an ’ın M iınarbaşılığı D önem inde,
1548-49’da Hassa M imarları ve G ünlük Maaşları 750
VI. F erruh K ethüda
İstanbul Ralaf ( 1562-63) 650 E K 4.4; S in an ’ın M iın arb aşılığ ı D ö n em inde
B azı B elgelerde Z ik red ilen M im arlar 750
Bölüm 14
E K 4 .5 i 16. Y ü z y ılın İk in c i Y a r ıs ın d a
S A R A Y IN İÇ A Ğ A L A R I V E M U S Â H İP L E R 653
S uyolu N âzırlan ve M im arb aşılan n G örev T arihleri 753
1. K apıağası M ahm ud A ğa
İstanbul. A hırkapı (1553-54, 1574 75) 653
S E Ç lL M Î Ş K A Y N A K Ç A 755
II. B ostancıbaşı İskender Paşa
İstanbul. K anlıca (1559-60) 655
H A R İ T A I - A R (1 -5 ) 765
III. O d ab aşı B ehruz A ğa
657 H aıita 1. S inan C am ilerin in C o ğ rafî D ağılım ı
İstanbul, Y enikapı (1562-63)
H arita 2. İstan b u l’daki Sinan C am ileri
IV. M u sahip Ş em si A hm ed P aşa
İstanbul, Ü sk ü d ar (1580-81) 657 H arita 3. E yüp: R ical T ü rb eleri ve K iilliyeleri

V. D arüsaade A ğası M ehm ed A ğa H arita 4. R üstem P a şa ’nın V akıfları


İstanbul. Ç arşam b a (1584-85) 664 H arita 5. S okollu M ehm ed P a ş a ’nın V akıfları

B ölüm 15 G Ö R SEL M A LZEM E REFERA N SLA RI 771


TÜCCAR VE ESNAF 671
I. Kasap Ustası Hacı Evhad DİZİN 773
İstanbul, Yedikule (1585) 671
II. Bezirgânbaşı Hacı Hüsrev
İstanbul. Kocamustafapaşa
(Ramazan Efendi. 1585-86) 672

Sonsöz
S İN A N ’IN M İR A SI 677

You might also like