You are on page 1of 2

Yollar ve Yolculuklar

Gezi Tarihi: 19 Aralık 2007 Çarşamba     |     Yazı Tarihi: 04 Mayıs 2009 Pazartesi

Taşkale

Yollar ve yolculuklar  insanlara benzer, ya da insanlar yollar ve yolculuklara... Hepsi yeni bir
maceradır ve hepsi tahmin edemediğiniz değişkenliktedir. İstediğiniz kadar tanıdığınızı, gayet iyi
bildiğinizi iddia edin, karşınıza yepyeni, bilmediğiniz bir yüzle çıkabilirler... "Benim başıma
gelmez" diye düşündükleriniz yerle bir olabilir.. 

Yolda olma hali başkadır. Ne aradığım değil, ne bulduğum önemlidir benim için. Bazen bir
kokunun, bazen bir rengin, bazen bir motifin peşinden gittiysem de onların yanı sıra bulduklarımı
ne aklımdan ne gönlümden çıkaramamışımdır. 

"Yediğin içtiğin senin olsun, gördüğünü anlat" derler ama birlikte hazırlanan kahvaltının,
güleryüzle pişirilen sıcak çorbanın, paylaşılan konyağın, şarabın,  kahvenin, suyun, elbirliğiyle
yapılan akşam yemeğinin, kuzinede közlenen patatesin, 28 kişiye özel bir maharetle paylaştırılan
3 armudun hakkını da vermek lazım. 

Yıllar ve yollar önce bir adın peşinden gidip Binbir Kilise'ye vardığımda aslında 47 tane
olduklarını biliyordum tabii... Ama adı büyülüydü, o masaldaki gibi... Mevsimlerden yazdı, güneş
tepemizde Değle'ye kadar tırmanmıştık başında kavak yelleri esen 3 deli genç... Yıllar ve yollar
sonra aynı yolu bu kez kalabalık bir grupla ve otobüsle çıkarken mevsim kıştı, havaysa gri hatta
siyaha yakın. Yer yer karlı, çamurlu... O zaman da bir eve konuk olmuştuk, hemen çay
demlenmiş, acele tarafından keçi peynirli gözleme yapılmıştı. Bu kez de bayram ikramına denk
geldik, bazlamalar içinde közlenmiş domates ve biberli keçi eti düştü kısmetimize. O zaman da
yiyememiştim, gene yiyemedim. O zaman da paylaşmıştım, gene paylaştım...  Hayat bazen
tekrarlardan ibaret değil midir? 

47 yapıyı sayamadım bu sefer. Belki daha da parçalara ayrılmışlar, çoğalmışlardı. Madenşehri'nin


girişindeki 1 numaralı kilisenin orta mekanında değil de galerisinde yürüdüğümü hemen anladım
da kabullenmek zamanımı aldı. Zemin neredeyse 5 metre yükselmişti. Hayal kırıklıkları burada
başladı, Taşkale'de devam etti. Tahıl Ambarları'nın doğal oluşumuna paralel yapılmış yapılar
yıkılmış, doku da tahrip olmuştu. Galvaniz çatılarla pimapen pencereler içimi daha da üşüttü.
Neyse ki "o güzel insanlar o güzel atlara binip" gitmemişti de Kahveci Mehmet'in çayı, Berber
Hüseyin'in sabah selamı, Ahmet amcanın tevekküllü hüznü ve hatta Fatma teyzenin gözyaşlarıyla
demlenen sıcak sohbeti içimi ısıttı. Sadece ellerim soğuktu artık, yüreğim değil... 

Başka coğrafyalar ve başka sosyal düzenlerden geldiğimiz halde aynı dünya görüşünü
paylaştığımızı anladığımız sohbetler yaşadık o konukluklarda. Dünyalarını bir anda alt üst
ettiğimiz insanlar onların ayağına dünyayı getirdiğimizi söylüyorlardı. Oysa dünya küçüktü
aslında, biz 25 kişi birbirimizi tanıdıkça ortak dostlar, ortak zevkler, ortak yollar bulduk. Bazen
konuşarak bazen susarak, bazen neşeli bazen hüzünlü şarkılar söyleyerek, bazen kahkahalarla,
bazen gözyaşlarıyla tanıdık birbirimizi ve sevdik... 

"Mutluluk" Taşkale sokaklarından geçmişti bir süre önce... Biz de sanırım kendi küçük
mutluluklarımızı bulduk o sokaklarda... ve hatta o yolda…

You might also like