Professional Documents
Culture Documents
İdris Tüzün - Delilleriyle İman Esasları
İdris Tüzün - Delilleriyle İman Esasları
İMAN ESASLARI
SÜEDA
Delilleriyle
İMAN ESASLARI
Idrit TUzttn
nlriMu/ım(4 pulLconı
Editör
Metin Uçar
SÛEDA Yayınlan: 21
Kapak Hat
ISBN: 978-605-8681-989 Prof. Dr. Mehmet Memiş
www.e-sueda.com
Baskı ve Cilt
Hayrat Neşriyat San. ve Tie. A.Ş.
Bu kitabın tüm haklan İsparta Matbaa Tesisleri
SÜEDA Basım Yayın San. ve Tıc. Kuleonû / İSPARTA
A-Ş/ne aittir. Kaynak gösterilerek Telefon: O (246) 259 46 20
iktibas edilebilir. www. hayratnesnyat com
Delilleriyle
İMAN ESASLARI
Idris Tuzun
îdri.*.ru/ııci(TgınjiLLTim
Editör
Metin Uçar
SÛEDA Yayınlan: 21
Kapak Hat
ISBN: 978-605-8681-989 Prof. Dr. Mehmet Memiş
www.e-sueda .com
Baskı ve Cilt
Hayrat Neşriyat San. ve Tie. A.Ş.
Bu kitabın tıım hakları İsparta Matbaa Tesisleri
SÛEDA Basım Yayın San. ve Tie. Kuleönû / İSPARTA
A.Ş.’ne aittir. Kaynak gösterilerek Telefon: 0 (246) 259 46 20
iktibas edilebilir. www.hayratnesriyat.com
Delilleriyle
İMAN ESASLARI
kiriş Tüzün
SÜEDA
¥ A*H 5JUM W1K M
İÇİNDEKİLER
Önsöz ■ + ■ ri ■ ■■■•■ ■ * !«■■■. ■■ ■ ■ 11
İkinci Kısım
Kelâm İlmi * ■ B B•« B »* B 21
1. Cibril Hadisi ........ 21
2. Kelâm İlminin Tırifi,.—...... 23
3. Kelâm İlminin Giyeri ve Faydalan»—.... .. 23
4. Kelâm İlminin Tarihî Seyri ■r ■ ra fin ■ ■■ ■ firi ■■(*■>»> 24
B
Dördüncü Kısım
İman Esas tan .......................... 37
Birinci Mukaddime 9 9 + 4 9 + 4 9 9 + 9-9 + + 9 + + 9++9 + + + F + + 9 + + 9 «VB 9 + 9 9 1-9 9 + 9 9 99 9 99 9 949 949 949 949>9-99 99 4 94 4 9-9 4 4 9-9 49-9 4 37
Her İnsan Aklını Meşgul Eden Sondar ve Cevaplan 37
İkinci Mukaddime ■ + n«ll4»l + < H i !+ + «++l + + MHI 39
Her Cemal ve Kemal Sahibi, Kendi Cemal ve Kc malini
Görmek ve Göstermek hccr. .....*.►*............... 39
I IB * U K. U BB B BB B IB B BU B BB B BB B B IB B B B BBI B BB B BB BTB 1 50
2. Kıdem • (■••■(•■(■■■■■(t■■•■■■ 51
3. Beka ................................. 52
4. Vahdaniyet ..... 52
5. Muhalefettin li’l-havadis.- 53
6. Kıvam bi-Nefsihî ».».*»»..*.... ................................... 53
b. Sübiıti Sıfatlar F 44 ■ B‘4 ■ ■ 44 ■ 44 ■ 44 ■ 44*4"4 54
■ •■ ■■• ■■4-"-44" 44 «44 F-44 ■ 44 + B-4 ■ B 44 İ-44 ■ 44-" 444 44*
1 ti*
■!■ 4 J.JI 11 X I *»n*a aa-aaaaaaa F F + B F + B F + B F + " F + B F + B B + B F + B B-FB B-B4 İV* H444+**F V ■-■ + *B + 4 ■ F + » F4B ■+■■++■ FB B-*4 ■ • •••••• 54
7 î riflf1
-_a XX iXVIL 4 a^a.aaa.a4ia F4B-F FB-F FB-B FB-B • + ■ FB ■ F ■■ ■ FB B-FB B-FB »M a a*a.a*a.a-aa.aı + aJ ı»aı*a ■ ■ ■ a.|ia g«rg m 55
3. Kudret F-E + B44B44B-B BB-B-F + B «*■ «VB B + B B+BB*S B4B B-FB B4 + B4 + 4B4 + B44B4 + +4 + B-B + 4F F*B E*B E + + B + + B B+l ♦BB+BF+BF+B•FB 56
4-5, Sem’ve Basar (işitme ve Görme)*,»,»»». +«»+««+«»+4B+4 5"
6j Kelam *»*»*,»»» «,■ +*■+*,,.*****■**■** +», 58
7» Hayat ++FF+B+ + + F-FB-F »g pg ■ pg.g p + | gg ■ g.pg g + g t-B+ H + aa + tH + M + Mf • FM I4B-B4B- ■**■ BB- 59
8. Tekvin + F F + B-B + BF + B ■ F + E F-l B F + B F + B F-l B B + B ■ FB B F4 B-FB BB + B4 + B-B + + B-F + B-F + B-F + ++-F + F F+B B + B fl + BB FB-F F + 4M + MM F + B B FB •«*»•4* 60
B. Fiili Sıfatlar....... ••••••••••• a»aı»«a 60
IV, Allah ın Güzel simleri (Esma-i Hüsnl) 61
1. Allah F + + F F + B B4BI4B I + + I E + fl FB-fl B + fl B + B B FB fl + B B BBBBB B E + fl-B + Bfl + + fl + + B-F + +4«B-fl + + b B + B B + B B-FB fl«»B F + l BBBBBBBBbBBBBB 62
2. Lsm-i Azam,.», am ■++■++■+ 41 i! + ++ + + B F + l )»«I 62
3. Celali ve Cemali İsimler h+h-h 63
İl ı-t I- ■ ■ ■i 87
A.Suhuf *»!(■»» F + B B + B B4B B + B 844 B44 B4 + B F*S-F+*B + + 44+B4 + 4-F + 4B + + B «<FB +■ F» F B ► 4» 4+444» B->4 + + 87
B. Kitaplar, 4+4 »♦♦«*♦«♦♦«♦♦■» + 88
1. Tevrat ■BB FF F B ► +»*+»»+» 4 + 4 4-4* »44 444 4-4 + 44-F + 4-4 + 88
2. Zebur B + B ■ BB fl F + B F + B B + fl B4B fl + B fl + 4 fl-BB B B + B-B4 + B + + B4 +9 F4 + F F + F F + B F + B +4 BB ■ B ftIMIfl 444 »44 * »4 444 4-44 444 4*4 4 89
3. İncil», l + B ■ F+4B++B++B++B B + B-F FB-B FB-B F + fl «fl BB B F 44444444 »4» »44 4 F4 *44 444 444 444 4 89
4. Kur an •II .U.U.B + B-B + + B44B44B F B + B F + F F + B 4B FB F F F 44*44*4* *44*44 4-44 444 4-44 4*4 444 4 92
Kur'ân-ı Kerîmin Günümüze Kadar Tahrif Edilmeden Gelmesi 92
Kuran Mucizedir + ■ ili B + 4 B + 4 • + + 4-Iİ4+4+ + B++d+ + ++ F + B F + B F + B E + B B-bfl B-Fd B-FB B-Bd ■ Bd ■ b + d 8 + 8 fi + d-B-Fd B 4 + db + 4-14d-B+ +B+ 4 94
17
İslâm'ın ilk döneminden bu güne gelinceye kadar, yüzyıllar
boyunca ümmetin ekseriyetini Ehl-i Sünnet teşkil etmiştir. Ya
pılan araştırmalara göre Ehl-i Sünnet günümüzde dünya Müslü
manlarının % 9Ü veya 93 ünü teşkil etmektedir?
3. Bkz. Bekir Icıpalnğlu, Kelam ilmi. Damla Yay. 15-85, s. 149. PtöE Tnpaloğju.
Sıinn ilerin kendi arılarındaki oranı hakkında da şu bilgileri aktarır; Haneliler °u 53.
Şafiilcr % 33. Malikilcr % 13. Hanbclilcr % 1.
Buriy a kadir an ta t tıklarımızın neticesinde şöyle diyebiliriz:
Ehl-i Sünnet; İtikatta ve amelde Peygamberimizin (sav), sahabe
nin, tabiinin ve tebcil tabiinin çizgisini, bu zamana kadar devam
ettiren, ümmetin en kalabalık ana koludur,
18
Ehl-i Bid a
İnançla veya amelle ilgili bid atlara taraftar olanlara “Ehbi
Bid'a" (Bidat ehli, bidat taraftan) denilir,
1 İslâm âlimleri, ehl-i bid'anın dalalete düştüklerini, İslâm'ın
Birindi doğru yolundan ayrıldıklarını söyleseler de, onların kâftr olma
Kııım
dıklarını söylemişlerdir. Ancak bu fırkalardan İslâm'ın temel
20
esaslarını inkâr edenlerin kâfir oldukları kabul edilmiştir. Me
sela, imanı Gazali, öldükten sonra dirilmenin -haşrin- ruh ve
cesede beraber olacağını inkâr eden filozofların kâfir oldukları
nı söylemiştir.
İKİNCİ KISIM
KELÂM İLMİ
1. Cibril Hadisi
Cibril hadisi, Cebrâîl (as)’m insan surecinde gelip Peygam
berimiz (sav) e *lmanT Islâm ve ihsan" kelimelerini sorması ve
Peygamberimiz (sav)’in verdiği cevaplardan bahseden Bu hadîs,
dinimizin en temel üç esasını açıkladığı için ondan başlamamız
uygundur.
Hz. Ömer (ra) şöyle demiştir:
[land
"O, Cibril'di. Size dininizi öğretmek için gelmişti” bu vurdular?
Kmım
22
1L Lİmaiılı Haindi Yazır, Hak Dini Kur in Dili, Azim Dağı tını, c. I, s, 168.
12, Ayrıca Bkz. Âl-i İm ran. 173» Trvbc, 12-t, Ahzab, 22, Fetih, 4, Miiddcssir. 31.
Sahabe kreten ibn Ötııer, şovle der: Biz “Ya Resûlalîah! İmajı
artar veya eksilir mı?” diye sorduk, O da “Ever, artar, harta sa-
bibini cennete gİrdirinceye kadar. Noksanlaşır, hatta sahibini
cehenneme soku ucaya kadar buyurdu.1*
15. Buhkri. Vcsiyâ, Babt 23 Sohih-i Müslim, imân, Bab. 38, hn: 89.
16. İmam Suyuti, agc. c. 3. s. 91. lahazani. Şcrhu’]- Akaid. Dergâh y s. 262
6.2. Büyük Günah ve İman
Büyük günah işleyenler günahkâr olurlar. Kâfir olmaz ve
imandan da çıkmazlar. Çünkü bu günahları işleyenler Allah'ı
veya âhirerı inkâr erikleri İçin değil, nefislerine mağlup olduk
ları İçin bu günahları işlemektedirler. Mesela sigara içenler siga
ranın sağlığa zararlı olduğunu bildikleri halde İçerler Bu onların
sigaranın zararına inanmadıklarından değil, nefislerine mağlup
olduklarından dolayıdır.
İman, bize 'Niçin varım, hayatın anlamı ne, ölüm niçin var ?"
sorularının cevabını verir. Bu cevapları öğrenmek hayatımıza bir
anlam katar ve hayatımızı zenginleştirir.
Hayatın Düzenlenmesi
Kurbân ve sünnet, hayatımızı nasıl düzene sokacağımıza dair
bize yol gösterir. Bu yüzden mümin kimse, şahsî hayatında, aile
hayatında, toplum hayatında nasıl hareket edeceğini bilir Bu
onun hayacınıkolaylaşcırır.
Kıvmct
■fT
Zeval ve Firak
Zeval bir şeyin son bulması, bitmesi demektir, örneğin, pa
ranın tükenmesi, gençliğin bitmesi beyledir. Firak ise, sevdikle
33
rimizden ayrılık demektir.
Diğer Varlıklar
İnsanoğlu, çevresiyle, hacca bürün insanlık âlemiyle, diğer
canlılarla, kâinatla irtibatlıdır* Eğer iman etmezse, meydana ge
len olayları tesadüfe ve tabiata havale eder. Dünyanın ve insanlık
âleminin halleri onu daima rahatsız eder; Kendi demiyle be ra-
ber diğer İnsanların elemini de çeker. Dünyanın zelzelesi, taunu,
tufanı, kıtlığı, pahalılığı, fena ve zevali, gayet sıkıcı, karanlıklı bir
musibet suretinde onu azap içinde bırakır. Koca dünya yükünü
sırtına yüklenir. Daha cehenneme gitmeden cehennem azabını
dünyada çeker.
İman eden kimse ise, canlı cansız, büyük, küçük bütün var
lıkların, Allah’ın birer memuru, askeri olduğunu düşünür. Bü
tün bu varlıkların Hakim, Alim, Kadir, Rahim, Kerim bir zatın
1 idare ve tasarrufunda olduğunu bilir* Her hadisenin arkasında
bir hikmet tarafı olduğunu düşünür. Bu düşünce ile alâkadar ol
duğu dünyada meydana gelen olaylardan dehşet almaz, bilakis
5+
olaylara ibret gözüyle bakar, rahat eder.
Ölüm
İnsanın en büyük korkusu ölümdür. İmanı olmayan biri, ölü
me, kendisinin ve bürün sevdiklerinin vok oluşu nazarıyla bakar
Bu ise onu izdi rap içinde bırakır.
Mamin kimse ise, ölümün dünyadan daha iyi bir âleme gir
me ve sevdiklerine kavuşma olduğuna İnanır, Kabir onun için
cennet bahçelerinden bir bahçe, ebedî cennet İse, sıkıntı ve ke
derlerin olmadığı, dünya hayatından daha lezzetli, daha güzel
ebedî bir âlemdir Bu yüzden ölüm düşüncesi onu rahatsız et
mez, Belki memnun eder.
İptal-i His
insan, karşılaştığı problemleri çözemediğinde, bu problem
lerin ezici baskısından kurtulmak ister. Çektiği sıkıntıları, elem
leri hissetmemek İçin, bir takım meşguliyetlerle, eğlencelerle
hislerini iptal etmeye, düşün meme ve, unutmaya çalışın Fakat
eğlencelerle sıkıntılarını unutmaya çalışmak, geçici bir haldin
Hisleri iptal etmek hiçbir zaman hayatta karşılaştığı problemleri
çözmez, musibetleri halletmez.
ÎMAN ESASLARI
Bu bölümde imanın altı esası incelenecektir. Fakat konuya
giriş niteliğinde bazı konularla başlamak daha uygun olacaktır
Birinci ıMukaddime
Her İnsan Aklını Meşgul Eden Sorular ve Cevaplan
Dine yönelik duygular insan fıtratının en güçlü ve en mühim
duygularıdır. Şöyle ki:
Gece evinizde yatıp uyuduğunuz halde, sabah gözünüzü aç
tığınızda kendinizi havada uçup gitmekte olan bir uçakta bulur
sanız aklınıza hangi sorular gelir?
Böyle bir durumda her insanın akima istisnasız 4 soru gelir:
• Ben i buraya KIM geti rd i ?
• Beni buraya getiren NİÇİN getirdi?
• Bu uçak NEREYE gidiyor?
• Bu soruların cevabım KİMDEN öğrenebilirim?
Üzerinde yaşadığımız dünva da bir uçaktan larklı değildin
Bu dünya uçağında gözünü açan -istisnasız- her insan, şuurlu Dördüncü
Kanun
veya şuursuz olarak, kendine yukarıdaki 4 soruyu sorar: “Bizi
37
buraya KİM getirdi, NİÇİN getirdi. NEREYE gidiyoruz ve bu
soruların cevabını KİMDEN öğreneceğiz?"
Bu dört soruyu cevaplandırmadıkça hayatın anlamını kav
ramamız mümkün olmaz. Biz ve etrafımızdaki varlıkların ne
olduklarım» neye hizmet ettiklerini» niçin var olup, niçin yok ol
duklarını bilemeyiz. Yaşarız ama niçin yaşadığımızı bilemeden;
ölürüz» ama niçin öldüğümüzü bilmeden.
Bu soruları felsefe ve bilini cevaplayamamıştır, Bu sorulara
doyurucu cevabı ancak Kur an vermiştin
Kur ah m dört temel esası vardın Bu dört esas -yaljuzca Müs
lümanların değil- bürün insanların aklını meşgul eden ve onların
bilinmesiyle hayatın anlam kazanacağı dört sorunun cevabıyla
ilgilidir, Bu dörr esas: Tevhid, i bad er-adalet, haşir ve rîsâletcir.
Kuranın birinci esası, tevhiddin Kur’ân baştan sona, bizi
yokluk âleminden, bu varlık âlemine getiren Allah’ın fiillerinden,
isimlerinden, sıfatlarından ve zarından bahsederek “Bizi bu dünya
uçağına getiren kim?31 sorusunu cevaplandırır, Allahı bize tanıtır,
Kuran'ın İkinci esası, ibadet ve adalettir, Adalet, her hak sa
hibine hakkım vermek dernektir. İnsan üzerinde Allah ın hakla
rı ve insanların haklan olmak üzere iki kısım hak vardır, Allah ın
bizim üzerimizdeki hakları, ona iman ve ibadet etmektir, insan
ların -nefsimizin, ailemizin ve diğer insanların* bizim üzerimiz
deki hakları ise, güzel ahlakla onlara muamele etmek, onların
haklarını yerine geçirmek ve tecavüz ermemektir. Kuran, baştan
sona kadar, dünyada Allah'a ve diğer insanlara karşı vazifeleri
mizi öğreterek, hayatımızı nasıl düzene koyacağımızı gösterir.
Böylelikle, "Bizi buraya getiren, niçin getirdi ? Burada ne yapa
cağız?" Sorularının cevabını tafsilatıyla öğreniriz.
Kur an'ın üçüncü esası haşirdir. "Ölen insanlar nereye gidiyor?"
sorusunun cevabını Kuran, ölen insanların yok olmayıp Allah'ın
başka bir memleketi olan kabir âlemine intikal ettiklerini, kıyame
Dördüncü
Kıum tin kopma sı n dan so n ra bütün i nsaıılann tekrar dilil öleceği, m ahşe r
3» yerinde hesaba çekileceği, bu hesap sonunda inanç ve ibadetlerine
göre cennete veya cehenneme gideceklerini tafsilatla anlatır.
Kur ânın dördüncü esası ise asalettir. Kurân, her insanın ak
lım meşgul eden bu üç sorunun cevabını, bizlere ancak Allah'ın
gö re v I en d i rd i ği pevgam be rlerin bğre te c eğ i n i an 1 at ı r.
İnsan aklına takılan sorulara Kur an ın verdiği bu cevaplar,
onun evrenselliğini gösteren en mühim unsurlardır. Zira zama-
nın, mekânın, milletlerin değişmesi ne bu sorulan değiştirir ne
de Kuranın alda uygun bu cevaplarını çürütebilir,
Bu kitabımızda bu dört esastan üçü, yani Allah’a, peygambe
re ve âhırete İman konulan üzerinde durulacaktır,
İkinci Mukaddime
Her Cemal ve Kemal Sahibi, Kendi Cemal ve Kemalini
Görmek vc Göstermek İster
Yukarıda bahsettiğimiz gibi, insan ficracen kendisini yokluk
âleminden varlık âlemine getiren zan merak eder, tanımak ister
Allah’ın insanı yaratmasındaki en büyük maksadı, hikmeti de
zaten insanın Allah’ı tanımasıdır, Şöyle ki:
Bir [ivjycrrc Allah’ın "Ben, gizli bir hariıu-ydiııı. Bilinmek
ve tanınmak için bu mahlûkacı yarattım" dediği nakledilir, İbn
Abbas (ra) Cenah-ı Hakkın "Ben cinleri ve insanları ancak bana
ibadet etsinler diye yarattım’’ (Zariyat, 56) ayetindeki, "ibadet
etsinler" ifadesini 'Beni tanısınlar" diye tefsir ermesi de bu ri?
vayetin manasını kuvvetlendirmektedir?" Bu yönüyle Allah,
insanları ve cinleri “Kendisini tanımaları ve bu tanımanın yol
göstericiliği ile ibadet etmeleri' için yaratmıştır.
Bediüzzıman Hazretleri, bu ayet vc rivayetlerin ışığında
Allah'ın varlıkları yaratma sebebini "Cemal vc kemal sahibi bir
zat, cemal ve kemalini görmek ve göstermek ister 1 cümlesiyle
izah eder. Mesela, bir ressam çok güzel bir resim yaptığında bu Dördüncü
resmin karşısına geçip kendi eserini seyretmekten büyük lez Kastm
ALLAH’A İMAN
İslâm dini bütün hakikatleriyle iman esaslarına, iman esasları
ise en birinci ve en mühim olan Allaha iman esasına dayanır.
Allah’a iman bütün dini konuların temelini oluşturur
Bu bolümde Allah'ın varlığının ispatı, Allah’ın sıfatları ve
isimleri üzerinde durulacaktır.
L ALLAH’IN VARLIĞI
L Allah’ın Varlığını İspat Etmenin Ehemmiyeti
insanlık tarihinde, insanların yıldızlara, Güneş’e, taşlara, put
lara taptıkları çoklu İd a görülse de Allah'ı inkâr ettikleri Fazlaca
görülmez. Adem (as)’dan Peygamberimiz (sav)e kadar bütün
peygamberler müşrik kavımlerle -yani Allah’a İnanan, fakat put
ları ona eş koşan kimselerle- mücadele etmişlerdir. Keza İslâm’ın
ilk döneminden günümüze kadar da Islâm toplamlarında -bir
kısım filozofun haricinde- ateist insanlar görülmemiştir. İslâm
âlimleri toplumda ateistlerle değilT Mutezile, gibi bidat fırkala LNrinci
Eni
rı via mücadele etmişlerdir. Yeniçağa gelinceye kadar Hr istivan 41
Avrupa’da da ateizm görülmez.
Ortaçağ Avrupa’sında kilisenin akla aykırı ve bilimsel çalış
malarla çatışan inançları, kilisenin halk ve bilim adamları üze
rindeki aşırı baskıları, Filozofların kiliseden nefret etmesine ve
bilimsel çalışmaların ateizme kaymasına sebep oldu. İlk defa fi
lozoflar arasında ortaya çıkan ateizm, daha sonra halkı da tesiri
altına alarak -bilhassa 19.yüzyılda- Batı toplıımlarını ateist top
lamlara dönüştürdü. Bin kültürünün bütün dünya milletlerini
etkilemesiyle atcİznı bir veba gibi her tarafa yayıldı.
19. Yüzyıldan İtibaren Barı nın tesirine girmeye başlayın
İslâm Aleminde de yavaş yavaş ateist felsefeler yaygınlaşmaya baş
ladı. İslâm âlimleri, bu ateist felsefeler üzerinde durdular Onu
tanıma, tahlil etme ve çürütme yönünde çalışmalar yaptılar. Bu
çalışmalar içerisinde Bediüzzaman Hazretlerinin çok Önemli
bir yeri vardır. Çünkü telif ettiği Risalemi Nur Külliyatıyla, ateist
felsefeleri güçlü delillerle tenkide tabi tutmuş, onları çürütmüş
ve iman esaslarım da isbat etmiştir.
2. İsbat Delilleri
“Bir kitap, kâtipsiz; bir ev, ustasız; bir köy, muhtarsiz olmaz."
Kitabın yazılması, evin inşası ve köyün idaresi İster istemez ilim,
irade ve kudret sahibi kimseleri iktiza eder.
Kâinat kitabı, kendisini yazan; dünya sarayı ise, onu İnşa
eden il ün, irade ve kudret sahibi bir zatı iktiza eder, gerektirir.
Aksi halde bu kadar mükemmel olan kâinat ve dünya or tav a çık
mazdı. Keza bir İdareci olmasaydı canlılar ordusundaki harika
düzen de karmaşaya dönerdi.
L Eczahanc misali
Bir eczahanedcki harika ve hassas ölçülerle alınmış yüzlerce
ilaç, şüphesiz gayet maharetli, kimyager: hastalıklın ve tedavi
yollarını bilen bir eczacıyı gösterir.
Dünya da büyük bir cczahancve benzemektedir. Bu eczaha-
nede bulunan dört yüz bin bitki ve hayvan çeşitleri adeta ilaç
kavanozları gibidir. Çünkü onlarda çok hassas ölçülerle değişik
maddelerden alınarak meydana getirilmişlerdir.
Bu dünya, bir cczahancden ne kadar mükemmel ve büyük
ise, büyüklüğü nispetinde kendisini inşa eden, kuran Cenabı
Hakk ı gösterir, tanıttırır.
tkrtntl
hu* 2. Dünya. Fabrikası
46
Binlerce kumaşları, basit bir maddeden dokuyan bir fabrika;
o fabrikayı kuran fabrikatörü, fabrikayı çalıştıran ustabaşılarım
ve ustaları gösterir.
Üzerinde yaşadığımız dünya da, milyonlarca üretim vapan
bir fabrika olarak inşa edilmiştir. Harta bu fabrika, fabrika üre*
22. Bkz. John Clover Monsma, Niçin .Ulah'a İnanıyoruz, Hikmet Yay., c. 2. s. 20-22_
ten bir fabrikadır. Bu dünyada havadan, sudan, topraktan zerre
ler (atomlar) bir araya getirilerek, had ve hesaba gelmez bitkiler,
hayvanlar ve insanlar üretilir, yani yaratılır.
Kumaş fabrikasında nasıl kumaş üretıliyorsa, bu dünya fab
rikasında da, insanların derisi, kuşların tüyleri, kanatları, diğer
hayvanların postları üretilir.
Bu üretilen varlıklar da başlı başına bir fabrika gibi çalışır
lar. Mesela; bitkiler, yaprak, çiçek ve meyve; hayvanlar İse süt, et
üretirler. Kendi vücudumuz, dışından aldığı gıdaları hücreye,
kan, kemik ve organa dönüştürür, yani üretir. Örnekleri çoğalt
mak mümkündür.
Her fabrika kendisini inşa eden fabrikatörü gösterdiği gibi,
elbette dünya fabrikası da kendisini inşa eden ustayı, biçki, hay
van ve insanları yaratan zatı bildirir ve tanıttırır.
3. Canlılar Ordusu
Yeryüzü kışlasında bitki ve hayvanlardan 400 bin ordu teş
kil edilmiştir. Bu 400 bin ordunun elbiseleri ayrı, yiyecekleri
ayrı, eğitimleri ayrı, kul land t klan silahları ayrı, askere alınmaları
(yani dünyaya gelme vakitleri) ve terhis edilmeleri (ölümleri)
ayrı ayrıdır. Bu ordulardaki hiçbir askerin, hiçbir ihtiyacı unu
tulmadan verilmekte, bütün ordular şaşırılmadan harikulade
İW linçi
idare edilmektedir. Bu ordular bazen terhis edilmekte, -mesela Eoı
kış mevsimmde- sonra tekrar yeni bir ordu baharda teşkil edil 47
mektedir.
Lkrtntl
kuı
48
5. Elektrik L ambalan ve Yıldızlar
A. ZÂTÎ SIFATLAR
a. TENZİHİ (SELBİ) SIFATLAR
1. \Ücud
Var ol malt, demektir. Bunun zıddı olan ademden yani
luktan Allah münezzehtir.
24. Bu beş nı İsa] için Bkz. Bcdiüzzunan Said Nursi, Asl-yı Musa. s. 16 .Meyve
Risalesi. Alnncı Mesele).
İslâm âlimleri, Allah’ın varlığı için “Vacibul-Vücud” yani
“yokluğu d üş ün [ilemeyen, varlığı zorunlu oku zat” demişler
din Vacıbui-Vücud yalnızca Allah'tır. Diğer varlıklar için de
"Mûmkinül-vücud” yani “varlığı da yokluğu da mümkün olan
varlıklar" denilmiştir. Mümkün varlıklar, Allah yaratırsa var
olurlar, yaratmazsa olmazlar, Veya yarattığı mümkün bir varlığı
Allah yok etmek İstediğinde, onlar yok oludan
Bazı âlimler, vücud sıfatını müstakil bir sıfat olarak değerlen
dirmiş ve bu sıfata “Sıfat-ı Nefsıye” demişlerdir,
2. Kıdem
4. Vahdaniyet
5. Muhalefettin li’l-Havadis
Sonradan yaratılmış olan varlıklara benzememek demektir
Allah'tan başka her şey sonradan yaratılmıştır ve Allah, son
radan yaratılmış hiçbir varlığa benzemez. Bu konuda İki ayet
şeyledir: "Onun benzeri hiçbir şey yoktur. O, işitendin gören
dir? (Şura. 11), *TIiçbirşeyOnadenkdeğildir," (lhlas54)
Allah'ın varlığını aklımızla bilebiliriz. Fakat Allah’ın zatının
nasıl olduğunu, duyu organlarımızla algılayanlayız, aklımızla,
hayalimizle dc kavrayanlayız. Bir şeyin varlığını bilmek ayn, ma
hiyetini (nasıl olduğunu) bilmek ayrıdır. Çünkü biz görmedi
ğimiz bir şeyi tasavvur ederken daima bildiğimiz, gördüğümüz
şeylerden yola çıkarız. Hâlbuki Allah, yaratılmış hiçbir şeye ben
zemediğinden. onun hakkında aklımıza, hayalimize ne gelirse
gelsin Ona benzemeyecektir.
Allah ı zatı itibarıyla değil dc, isimleri, sıfatları itibarıyla ta
nıyabiliriz. İsim ve sıfatlarını ise onun yarattığı varlıklara, icra
atlarına bakarak tanıyabiliriz. Bu konuda Peygamberimiz (sav)
K Yaratılmış varlıklar üzerinde düşününüz, Yaratid(nın zatı)
hakkında değil. Çünkü siz onu hakkıyla kavrayanı azsın iz."1* bu LNrinci
En
yurmuştur.6
S3
6. Kıvam bi-Ncfsihi
Allah ın zatıyla kaim olup yani var olup, varlığında ve varlığı
nı devam ettirmede başkalarına muhtaç olmaması demektin Bu
sıfata "kıvam bi-zâtihi1 de denilmiştir. Bunun zıddına ’ kıyanı bi-
b. SÜBÛTÎ SIFATLAR
Lkrtntl
feu* 1. İlim
54
İlim "bilmekn demektir. Allah, geçmişi, şimdiki zamana ve
geleceği bildiği gibi, zerre gibi küçük olanı da, bütün kâinatı da
bilir. Bir şeyi bilmesi, diğer şevleri bilmesine mani olnıaz. Gavb
âleminde olup görünmeyenle, şehadet âleminde olup görünen
her şev onun ilmi dahilindedir. İlmin zıddı olan cehalet (bilgi
sizlik) Allah için imkânsızdır. Allah’ın ilmi ezelidir, sonradan
elde edilmiş değildir.
İnsan aklı ve bilgisi Allah'ın ilmine nısbet edildiği zaman
çok küçük kalın Meleklerin "Senin bize öğrettiklerinden başka
İlmimiz vok? (Bakara, 32) dediği gibi, imanların ilmi Allah ın
öğrettiğinin ve İzin verdiğinin ötesinde değildin
2. İrade
İrade: bir şeyi istemek, iki (veya daha fazla) şeyden birini ter
cih etmek, seçmek manalarına gelmektedir. İrade için meşivet,
ihtiyar tabirleri de kullanılmaktadır.
Bütün varlıklar, onları yoktan var eden Allah ın varlığını gös
terdikleri gibi, Allah'ın iradesini de gösterirler, Çünkü Allah’ın
iradesi olmadan varlıkların varolmaları mümkün değildir. Bizim İW rinci
yaratılışımız, nerede ve ne zaman, hangi anne ve babadan doğa En
55
cağımız, kız veya erkek olacağımız, özelliklerimiz, yüzümüzün
şekli, parmak uçlarımıza varıncaya kadar her şey Allah ın isteme
siyle, iradesiyle, tercih etmesiyle şekillenmiş, vücut bulmuştur.
3. Kudret
\y
27* Bkz. Bcdiüzzamajı Said Nursi, Sözler,. Alnnbışak Neşriyat», s* 20 L (29- Söz)
karanlık bir gecede, siyah bir taşın üzerinde yürüyen siyah bir
karıncayı görür, on tın ayağından çıkan sesi de işitir.
Görmemek ve işitmemek bîr noksanlıktır. Yaracağı bütün
canlılara görme ve işitme Özelliklerini veren Allah1 m görmemesi
ve işitmemesi mümkün değildir. Bu yüzden İbrahim (as) baba
sına şöyle söylemişti; ‘İşitmeyen, görmeyen ve sana hiçbir fayda
vermeyen bir nesneye nasıl ibadet edersin?1 (Meryem, 42)
Rivayet edildiğine göre Hz. Musa (as), kendisine vahiy geldi
ği sırada, kalbı, ailesinin durumlarına takıldı [Ben onları bırakıp
gidersem onların geçimi nasıl olur diye düşündü]. Bunun üzeri
ne Allahu Teâlâ, ona asasıyla, bir kaya parçasına vurmasını em
retti, O da vuranca kaya parçası yarıldı, İçinden ikinci bir kaya
çıktı, Sonra, asâsıyla ona da vurunca o da yarıldı, içinden üçüncü
bir taş çıktı, Daha sonra da asasıyla ona da vurunca o da yarıldı
ve içinden, âdeta bir zerre gibi, ağzında da gıdası yerine geçe
cek bir şey olan bir kurtçuk çıktı. Musa (as) in kulağından perde
kaldırıldı ve o, kurtçuğun 'Teşbih ederim o zatı ki beni görür,
sözümü İşitir, benim yerimi bilir, beni unutmaz ve rizıklandınr."
dediğini duydu.
6. Kelâm
Kelâm “konuşmak** dernektir.
Allah, vahiy yoluyla meleklerle, peygamberlerle ve ilham yo
tkrtntl
luyla da seçkin veli kullarıyla, hatta diğer insanlarla ve hayvan
58 larla konuşur. Allah kelâm sıfatıyla emreder, yasaklar ve lıaber
verir.
Kendini tanıttırmak için kâinatı, bu kadar hadsiz masraflarla,
baştanbaşa hârikalar içinde yaratan ve binler dillerle kem al âtını,
büyüklüğünü, yüceliğini söylettiren Allah, elbette kendi söz
leriyle dahi kendini tanıttırır. Evet, yarattığı bütün ruh sahibi
varlıkları konuşturan ve onların konuşmalarını bilen bir zatın,
o konuşmalara konuşmasıyla müdahale etmesi, rubııbiycrin bir
gereğidir.
Bu konuda bazı ayetler şovledir:
7. Havat
hT
Tekvin; yaratına, icad etine, vok oİaıı bir şeyi var etme de
mektir.
B, FİİLÎ SIFATLAR
tkrtntl
kuı Allah’ın kâinatla olan münasebetini ifade eden ve O nıın kâ
(41
inatı vaıatış ve idare edişini oldukça ayrıntılı bir biçimde anlatan
sıfatlardır. El-Esmau 1-Hüsna tabir edilen Allah ın isimlerinin
çoğu, bu fiilî sıfatlardandır.
29. Hkz. Bcdiiızzaman Said Nursi. Sözler, Alunbısak .Neşriyat, s. 119, (24. Söz).
30. Kur an'da "En güzel isimler Allah1 indir” ifulrsi 4 yende geçer. Araf, IHÛ, Isra 110,
Taha 8, Haşir 24.
tanesi de Zebur'dadır, Bin adedinin de Levfı-i Mahtuz’da olup
beşer alemine ulaşmadığı söylenin Ben derim kİ bu kitaplarda
söylenenler akıldan uzak değildin”11
Allah'ın bu pek çok olan isimleri içinde 99 tanesinin büyük
ehemmiyeti vardın Bu yüzden Peygamberimiz (sav) 'Allah'ın
99 ismi vardır, kim onları sayarsa cennete girer."’1 buyurarak bu
isimlere dikkat çekmiştin
1. Allah
Al lalı ismi, bu kâinatı yaratan Rabbİmızİn özel İsmidir Allah
ismi, onun mükemmelliğini gösteren bürün sıfatlarını ve İsimle
rini de içerir. Çünkü bu İsim, onun zatına delalet eder,
İslâm âlimleri "Allah* ismini tarif ederken "Kendisine ibadet
edilen ve ibadete en layık olan Hak Mabud" "Ulûhiyct ve rüba
bı ve t sıfatlan olan zat”, "Vacibıfl-vücud, (varlığı zaruri), ezelî ve
ebedî olan zat" "kâinatın yaratıcısı” diyerek ra rif etmişi erdir.
2. Ism-i A’zam
İsııı-i Azam, Allah ın en büyük ismi manasına gelir. Bazı ha
dislerde onunla dua edildiği zaman Allah'ın duaları kabul ede
tkrtntl
feu* ceği rivayet edilmiştir.
62
Âlimlerden bir kısmı 'Allahın küçük isnıi olmaz, Onun
bütün isimleri azanıdır, büvüktür? diyerek isimler içinde biri-
sinin îsm-i a’zam olmasını reddetmişlerdir. Âlimlerin ekseriye** 33
31.Tc&ir-i Kebir, Darii'bFikr, Beyrut, 1??3, c. 1, .s. 13 Te 160 (Tercüme, Akçag Yay.,
c. l,s.3 vc 216)
32- Buhari, Kirabu'd-Diiavat. Bab,6ü Mildim, KitabıA-Zikr, Bab. 2, hn: 26 .
33.Bkz. Kurnıbi, Tefsir, Ihyaur-IîirasL 1-Arabi. Beyrut, 199$,c. l, 5.102.
ri ise, pek çok hadislerden yola çıkarak îsm-i azaııı'ı kabul et
miş, takar onlar da îsm-i azamin hangi isini olduğunda ihtilafa
düşmüşlerdir,u Bed i üz zam an Hazretleri, Ism-i Azanı hakkında
yapriği izahlar âlimlerin bürün görüşlerini uzlaştıracak, birleşti
recek mahiyettedir. Şöyle der Üsrad;
“İsm-i azam gizlidir, Ömürde ecelin, ramazanda kadir gece
sinin gizlenmesi gibi, isimler içinde de îsm-i azamin gizlenme
sinin mühim hikmeti var, Kendi nokra-i nazarımda hakikî lsm-i
azam gizlidir, havassa [yüksek tabakaya, velilerin büyüklerine]
bildirilir. Fakat her ismin de azami [yüksek] bir mertebesi var
ki, o mertebe [o isim için] İsm-i azam hükmüne geçiyor. Veli
lerin ism-i azami ayrı ayrı bulması bu sırdandır, Hazret-i Ali
(rafın Ercuze namında bir kasidesi "Mecmuanı'I Ahzab" [adh
kitap]da var. lsm-i a’zamı altı isimde zikrediyor. Imam-ı Gazzali
onu “ C ün n eriri-Es m a" namındaki risalesinde, Hazret-i Al i hin
zikrettiği ve tsm-i azami kuşatmış olan o altı ismi şerh ederek,
özelliklerini de beyan etmiştir. O akı ısını de, “herd, Hayy, Kay-
yum, Hakem, AdI, Kııddüs” isimleridir?1'
I . Nübüvvet
Nübüvvet, peygamberlik dernektir. Peygamber kelimesi
Farsça bir kelime olup "'haber getiren, elçi ve aracı” anlamına
gelir Icrim olarak; Allah ın kulları arasından seçtiği, emirle JkniLi
rini, yasaklarını* insanların dünya ve ah i ret saadetlerine vesile Em
&
olacak şeyleri vahiy yoluyla kendisine bildirdiği ve bu vahivleri
insanlara ulaştırmakla görevlendirdiği elçiye peygamber, denir.
Arapçada, peygamber kelimesinin karşılığı olarak resul ve nebi
kelimeleri kullanılır.
Resul; bir kitap ve şeriatla gönderilen peygamber; Nebi iseT
Allah'tan vahiy almakla beraber, toplum hayatındaki kurallar,
kanunlar vönünden kendisinden önceki resulün şeriatı ile amel
bcrler, Musa (as) m şeriatıyla amel etmişlerdir» Bu konuda bir
Peygamberler
Kur'ân-1 Kerimde 25 peygamberin ismi geçer» Faka e pey
gamberlerin sayısı Kuranda ismi geçen peygamberlerle sınırlı
değildir» Bu konuda Kur anda “Andolsun ki, senden önce de
p e ygam b e rle r gön derdik. Onları n bir kısmınm ki ssaları n t san a
anlattık, bir kısmını ise anlatmadık." (Mümin, 7?4) buyrulur.
Yine "Hiçbir ümmet de yoktur ki içlerinde bir uyarıcı (pey
gamber) geçmiş olmasın " (Farın 24), "Her kavim için bir yol
gösterici vardır. (Ru’d, 7)u ayetleri bütün milletlere peygamber
gönderildiğini ifade ermektedir.
Peygamberlerin sayısının 124 bin olduğu rivayet edilmiştir
Sahabelerden Ebû Zer (ra) şöyle der; (Ben Peygamberimize)
“Ya RcsûJallalil Peygamberlerin sayısı ne kadardır?* dedim» O
da “ 124 bindir. Onlardan 315 adedi kalabalık bir cemaat, resul
dür” buyurdu?7
İİoîndi
[ki (Kİ
kuı
Bazı âlimler bu konuda daha başka rivayetler de olduğun
66 dan, bir sayı zikretmeden MBen Adem (as)’dan, Peygamberimiz
(savj’e kadar gelen bütün peygamberlere iman ettim." demeyi
daha uygun bulmuşlardır.
36. Mesela eski lîirkçe'dc peygamber manasında 'yalvaç71,,cennet manasında açmak7’,
cehennem m anıtın da “camii ” şeytan manalında 'alfan71 kelimeleri vardır. Bu kelimeler
Tiirklerc dr peygamber ge Idiğinc işaretçi n
37. Ahmed, e. 5, s. 266, tmam Snyuti» Ed-Durrii'l- Mensur, Daru'l-Fikr. Beyrut. 1993»
e. L s. 126 (İbn Lbt Hatim. İbrı Hibban.Ta.be ran i. Hakim. Beyhaki'den naklen?
3, Peygamberliğin İspatı ve Peygamberliğin Lüzumu
3#. Günümü? insani art fahri veya ailevi hayadan m düzene sokamadıklart için
psikologlara gitmektedirler. Bir psikolog. wyk der: "Bit sürü insan bina cannlan
elmamı rica crtiklcrinden, ben dc gerçek bir unnnın önemini takdir eder bir dununa
geldim? Henry C. Link, Dine Dönüş, Dergin y, 1979. s. 57
39. Bkz. Bcdiüzzanıan Said Norsk bararü’ld'caz, Akmbasak Neşriyat, s. 132,
Tıtrazani, Şerhtıl Makasıd, Âlemu l-Künib. 1998, c. 5. s. 19.
e. Peygamberler bize dünya hayatının menfaatlerini de öğre
tirler.
Allah, peygamberleri insanlık âlemine gönderirken yalnızca
âh i ret hayatının saadetini kazanmaları İçin değil, aynı zamanda
dünya hayatının saadetini kazanmaları İçin de gönderir. Pek çok
peygamber insanlara birtakım sanatları, aletleri yapmayı Öğret
miştir.
Mesela, peygamberlerden Âdem (as) çiftçiliği, Nuh (as) gemi
yapma sanatını, Idris (as) ilk defa yazı yazmayı ve terziliği insan
lık âlemine öğretmiştir, Davud (as) a Cenab-ı Hak zırh yapmayı
öğretmiştir. Bu konuda bir ayette şöyle buyrulur: *Ona, savaş
sıkıntılarından sizi koruması için zırh yapma sanatını öğrettik.
Siz şükrediyor musunuz?" (Enbiya, 80)
4. Vahiv nedir?
Vahiy Allah'ın herhangi bir hakikatim hükmü, bilgiyi, emrini
veya yasağını peygamberlerden birine doğrudan veya melek ara
cılığıyla bildirmesidir denilmiştir.
Vahiy Allah’ın kelâm sıfatının bir neticesidir. Peygamberlere
verilen bütün mukaddes kitaplar ve şuhu dar vahiy yoluyla in
sanlık âlemine iletilmiştir. Bir ayette şöyle buyrulur:
“Allah, bir insanla ancak vahiy yoluyla veya perde arkasından
konuşur yahut bir elçi gönderip izniyle ona dilediğini vahyeder
O, yücedir, hakimdir.” (Şura, 51 )*'
5. Mucize nedir?
Mucize; Allah'ın peygamber olarak gönderdiği şahsın, dava
sını ispat etmesi için onun elinde yarattığı ve başkalarının bir
benzerini getirmekten aciz kaldıklara olağanüstü iş, olay demek
tir.
*44
Salih (as)’d an kav m i bir kayanın yarılıp içinden bir deve çık
masını istemişti, O da Allah a yalvardı, Allalı onun duasını ka
bul etti ve kaya yarıldı, içinden dişi bir deve çıktı.
6, Peygamberlerin üç özelliği
8. Peygamberlerin Sıfatları
İslâm âlimleri, Allah İle kullan arasında aracılık yapan pey
gamberlerde olması gereken bazı sıfatlar üzerinde durmuşlardır.
Onlardan beş tanesi şöyledir:
1. Fclanet: Zeki olmak demektir. Peygamber Allah'ın mesajını
insanlara İleteceği için, Allah’ın mesajını İyi anlaması ve in
sanların anlayacakları şekilde aktarması, inkâr edenlerle mü
cadele edebilmesi, onları ikna veya iham etmesi ancak onun
zeki olmasıyla mümkündür.
2. Emanet: Güvenilir olmak demektir. Peygamberler, hem
Allah'ın hem de insanların kendilerine güvendiği kimseler
dir.
3. Tebliğ: Allah'ın vahyettiği hakikatleri, emirleri, rıebiylen
gizlememek: olduğu gibi aktarmak demektir. Peygamberler,
Allah tan almış oldukları emirleri insanlara mutlaka ulaştır
mışlardır. Hiçbir şey gizlememişler ve hiçbir şey de ilâve et
memişlerdir.
4. Sıdk: Doğru olmak dernektir, Peygamberler, Allah'ın vahyi
Jhııu
ni tebliğ konusunda olsun, beşeri münasebetler konusunda Em
olsun asla yalan söylemezler. 75
İkinci Kısım
Risalet-i Mulummcdiye (asm)
Rkalec-i Muhammed iye, Muhammed (as) m peygamberliği
demektir. Bu bölümde yalnızca Peygamberimiz (sav)'itt risalec i
üzerinde durulacaktır.
45lBkz Bcdiüzzjjııjn Said NursL ZfiLfîkar, Ainnbaşık Neşriyat, s. 321 ( 19- Söz, 1.
Rcşha)
Peygamberimiz (sav)’in, risale e delilleri, yalnızca mucizelerine
münhasır değildir. Önyargısız olmak şartıyla araştırma yapan
herkes, onun bürün hareketlerinden, fiillerinden, hallerinden,
sözl erinden, ahlâkı n dan, o n un doğrul u ğun u ve ci dd İye tini anla
yabilir, Hatta meşhur Yahudi âlimlerinden Abdullah İbn-i Selâm
gibi bazı zatlar, yalnızca onun sımasını görmekle. "Şu sımada ya
lan yok, şu yüzde hile olamaz T diyerek imana gelmişlerdir,
Bazı âlimler, peygamberlik delillerinin ve mucizelerin bin
kadar olduğunu söylemişlerse de binlerce peygamberlik delilleri
vardır.
Burada Peygamberimiz (sav)'in peygamberlik dd illerinden
yalnızca sekiz tanesi üzerinde duralım.
■9
3. Kur an
Kur’ân, Peygamberimiz (sav)'in en büyük mucizesidir. Pey
gamberimiz (sav) bir hadisinde ‘'Peygamberlerden her bir pey
gambere insanların iman etmesi için (Allah tarafından) mutlaka
mucizeler verilmiştir. Bana verilen mucize ise Al lalı ın bana vah-
yettiği Kur andır. Bu yüzden kıyamet gününde tabi leri en çok
olanın ben olacağımı umuyorum?"
İktrKİ
Em
Peygamberimiz (sav), Kur an la etrafındaki insanlara mevdan Sİ
okumuş, onlan Kur an ın bir benzerini yapmaya davet etmiştir. On
lar edebil atta (belagat ve fesahatte) en ileri seviyede oldukları halde,
tınımı ve şiir bilmeyen Peygamberimiz (sav) e muaraza edememişler
dir. Bu hal Kuran in mucize olduğunu gösteren delillerden biridir.
^Kitaplara iman” kısmında Kur anla ilgili izahlar ele alınacaktır.
46» Buhari. Kjrabu.l-Fcd.aj liî l-Kıırin, BaK 1 / Mndin^ Kitıbul-lman, Bab,. 0P hnz 15Z
4. Şeriat
5. Alimler vc Evliyalar
6. Önceki Peygamberler
Âdem (as)'dan Peygamberimiz (sav)e kadar binlerce pey
gamber gelmiştir. Onlar mûdzektiyle, kitaplarıyla, ahlaklarıyla
davalarını ispat ederek insanlara rehber olmuşlardır. Geçmişteki
bütiin peygamberler, lisan-ı halleriyle Peygamberimiz (sav)'in
risale tine delildirler. Çünkü Musa ve İsa (as) gibi peygamberle-
re, peygamber dedirten bürün hasletler, mûcizckr, deliller, tari
hin şahadetiyle en mükemmel şekliyle Peygamberimiz (sav) ele
de vardır, Diğer peygamberleri inkâr etmeyen. Peygamberimiz
(sav)’in asaletini de inkar etmemelidir.
7. Kutsal Kitaplar
Peygamberimiz (sav) in risaktinin en büyük delillerden biri
de onun risakriııi, daha önceki Tevrat, Zebur, İncil gibi kutsal
kitapların haber vermiş olmasıdır. Bu hakikat Kur an'da da açık
Jl'.niLi
ça bildirilmiştir. Mesela bir ayet şevledir: "Kendilerine kitap Em
nıdıkları gibi tanırlar. Buna rağmen onlardan bir grup bık bik
gerçeği gizlerler? (Bakara, 146)
Hüseyin Cisrî, (rahmerullahi aievh), ‘lRisale-i Hamidiye"
adlı kitabında Tevrat ve Incil'den Peygamberimiz (sav)Ün ri-
saletine dair yüz on delil çıkarmıştır. Muhtemelen bu kısımlar
bu kutsal kitapların tahrif edilmesinden, bozulmasından Önce
daha çoktu. Islâm âlimleri bu kutsal kitaplarda Peygamberimiz
(sav) e dair delilleri çıkararak ehli kitap insanlara Pevgamberi
miz (sav)’in rİsalerim ispat ermişlerdir.
Jl'.niLi
Em
R5
MÖ
ÜÇÜNCÜ ESAS
KİTAPLARA İMAN
Kitaplara İmanın diğer iman esaslarıyla çok yakın bir İrtibatı
vardın Şöyle ki:
Kitabı indiren Allah olduğu için bu esas Allaha imanla, me
lek aracılığıyla peygamberlere indirildiği için meleklerle, pey
gamberler aracılığıyla insanlara tebliğ edildiği için peygamber-
ferle, âh İ red haber verdiği için âh i rede irtibadıdır.
A. Suhuf
Stıhuf, kitap manasına gelen "sahıfeTtın çoğulu olup Tevrat,
Zebur, İncil, Kufin ismi verilen dört büyiik kitabın dışında,
peygamberlere indirilmiş olan kitapçıklara denilir.
Suhuflann, 100 sayfa olduğu rivayet edilmiştir. Ebû Zer (ra),
şöyle der:
Ben, peygamber (say)'e "Ya Resûlallah! Allah kaç kitap in
dirdi?" diye sordum. O da * 104 kitap. Şife 5ü sahile, îdrise 30
sahile, İbrahim’e İÜ sahile, Musa’ya da Tevrat’tan önce J 0 sahile
indirildi. Ve (ayrıca) Tevrat. İncil, Zebur ve burkan (Hak ile ba
tılı birbirinden ayıran Kur in) indirildi.'’ buyurdu.19
49. İmam Suyuti. kd-l Jüttü I-Mensur, Darü’l-I-ikı, Beyrut, 1993* c. 8, s. 489. Fahrcddin
Kâzı Tefsirinde Âdem (as)'z da 10 suhut verildiğini zikreder. Bkz. İctsir-L Kebir
Tercümesi, .Vkçağ y, c. 23, s. 89.
Bu suhufların hiç biri günümüze kadar gelmemiştir. Bu yüz
den onların muhtevası/içeriği hakkında bir şey bilmemekteyiz.
B. Kitaplar
L Tevrat
“Kanun, Şeriat” manasına gelen Tevrat, Musa (as) a indi
rilmiş kutsal kitaptır, Tevrat bu gün Eski Ahit denilen kitabın
yalnızca bir bölümünü oluşturur. 1 evrat, Musa (as) zamanında
indiği gibi kalmamış, zamanla tahrif olmuştun Şöyle kİ:
Musa (as) zamanında Tevrat tek nüsha idi. Ezberleme gele
neği yoktu, Çoğaltılmam tşu. Ancak 3 veya 7 senede bir ahit san
dığından çıkarılıp halka okunması Hz. Musa tarafından vasiyet
edilmiştir,**
LÖ. 605 yılında Buhtunnasır, Kudüs'ü işgal edince bütün
Tevrat nüshalarını yaktırdı. Yüz yıl sonra Üzeyir (as) onları ez
berlediğini söyledi ve tekrar yazdırdı. Sonra Romalılar, Eilistin i
İşgal ederek Tevrat’ın nüshalarını tekrar yok edip ortadan kaldır
dılar. Bunun neticesinde Yahu d iler onu yeniden ortaya koydu
lar. Ancak onların bu işi hangi esasa göre yaptıkları bilinmemek
tedir. Bu itibarla Tevrat’ta, aslında olmayan şeylerin bulunması
ve önceki şeklinde bulunan kısımların noksanlaştırılmış olması
yadı rgan m amalidir?1
2. Zebur
Zebur, Allah tarafından Davud (as) a indirilmiş bîr kitaptır
B i r ayet te ** 13a vu d a d a Z e bu r u ve rm i şri k .* (N İs a. 163) buy r ul u r.
Zebur hakkında Kur’ân ve sünnette fazlaca bir tafsilat verilme
miştir
Bir kısım âlimler "Zebur, hep nasihatlerden ve ilahilerden
ibaret olup, onda şer'İ hükümler, kanunlar yoktu, Davud (as) da
Israiloğullannın daha önceki peygamberleri gibi, Musa (as)ın
şeriatıyla amel ermiştir" demişlerdir^
Zebur da, Tevrat gibi bu gün Eski Ahır denilen kitabın bir
bölümünü oluşturur.
3. İncil
“Müjde" manasına gelen İncil, İsa (as) a indirilmiş kutsal ki
taptır.
İsa (as) kendisine vahyedilen İncil i insanlara tebliğ etnıişT fa
kat onun tebligatı yazıya geçirilmemişti. Onun semaya kaldırıl
masından sonraki dönemlerde H iristi van lar arasında ihtilaflar
çıktı. Ona bir peygamber di ve n ler olduğu gibi, ifrat edip ilah
Barnaba İncili
Barnaba, Hz. İsa (as)'ın havarisi idi. Onun yazmış olduğu İn
cil de yasak kitaplar içine dahil edildi. Yüzyıllar boyunca yasak
$3. Muhammed Lbu Zehra, Hriscryanlık Özerine Konferanslar, bikir y,
İstanbul, s. 230. liu 4 indilerin hiçbiri İsa ( asj’ın dili olan İbranîcc değil. Latince
yızılm ıstı ve dördü de Isı (as !'ıtı hayal hikâyesi (biyografisi! şeklindeydi.
haber verir.
4. Kur an
Alimler, KurWi şöyle tarif etmişlerdir: Yİice Allah tarafın
dan Cebrail vasıtasıyla son peygamber Hz. Muhammed e, bürün
insanlara tebliğ edilmek üzere Arapça olarak indirilmiş, bize ka
dar tevatür yoluyla nakledilmiş, mushaflarda yazılı, Fatiha suresi
ile başlayıp Nâs suresi ile sona eren ilahi kelâmdır.
Kur'ân Mucizedir
Peygamberler Allah ın emirlerini insanlara tebliğ ettiklerin
de, kav İmlerin in iman etmesi için mucizeler göstermişlerdir.
Daha önce bahsettiğimiz gibi, Peygamberimiz (sav) de pek
çok mucize göstermiştir. Bu mûcizder içinde, Kur ân en büyük
mucizedir. Peygamberimiz (sav) şöyle buyurmuştun "Peygam
berlerden her bir peygambere insanların iman etmesi için (Allah
tarafından) mutlaka mûcizeler verilmiştir. Bana verilen mucize
ise Allah ın bana vahyettiği Kurandır. Bu yüzden kıyamet gü
nünde tabileri en çok olanın ben olacağımı umuyorum."”
Geçmişteki peygamberlerin mucizelerine, ancak o zaman
diliminde yaşayanlar şalı it olmuştur. O peygamberlerin vefat et
mesiyle onların mûcizeleri de son bulmuştun Hâlbuki Peygam
berimiz (sav) vefat ettiği halde, Kur atfın mûcizeleri,, kıyamete
Üçılndî
rjısu kadar baki kalacaktın Bu yüzden onun ümmeti, diğer peygam
94 berlerin ümmetinden daha çok olacaktır.*1
İslâm âlimleri Kur atfın ınûcize oluşunu değişik yönlerden
ele almışlardır. Burada Kur’âıı'ın mucizevi birkaç yönüne işaret
edelim:
59. Buhari. Kitabul’Fedai Eiı]-Kuran. Bab, i /Müslim, Kitabül-îman, Bab. “0,kn: 152.
60. CchJcddin Suyuti, Kufârı İlimleri Ansiklopedisi. ( El-! si an Fi UlumiTKuran
tercümesi), Madvc Yay- c. 2, s. 307.
a» Kur’ân Edebî Yönden Mucizedir
MELEKLERE İMAN
İmanın altı esasından bîri olan meleklerin varlığına İman,
Allah'a İmandan sonra gelen bir konudur Meleklerin varlığına
iman tarzdır ve onları inkâr etmek küfürdür.
1. Melek Nedir?
Melekler için "Gözle görülemeyen, latif nurani varlıklar” de-
nılm İştir, Onlarda insanlar gibi, şuıır ve irade sahibidirler.
Melekler, insanlar gibi imtihana tabi değildirler. Bu yüzden
onlara nefis verilmemiş şeytan da onlara musallat olmamıştır
Onlar, günah işlemezler (masumdurlar) Allah, onlara ne emret-
sc itiraz etmeden yaparlar
Onların hepsinin kendilerine göre belli makam lan ve rütbe
leri vardır. Bu makam ve rütbeler sabittir, değişmez. Allah tara
fından kendilerine verilen vazifeleri, ibadetleri yerine getirmek
ten, kâinatta. Allah’ın isim ve sıfatlarının tecellilerini müşahede
etmekten çok büyük manevi fevz ve lezzet alırlar. Onlara verilen Dördüncü
mükâfat, işte bu lezzetlerdir, insan sudan, havadan, ışıktan, ye En
»
diği, içtiği şevlerden nasıl lezzet alıyorsa, melekler de Allah'ın
emrini verine getirmekten, zikirden, tesbihden, ibadet ve mari
fetten, Allah’a olan muhabbetlerinden öyle lezzet alırlar. Çün
kü onlar nurdan yaratıldıkları için, gıdalarına nur kâfidir. Hatta
nura yakın olan güzel, hoş kokular onların bir nevi gıdalarıdır
ki, ondan hoşlanıyorlar.61
62. Bkz. tkiiüzzajnin Said Nuisl. Sözler, Alnnbişak Neşriyat, s. 139 (24. Söz. 4. Dal'
Şuur sahibi varlıklar içinde en çok ve en kalabalık olan var
lıklar meleklerdin Bu konuda Peygamber efendimiz (sav) şöyle
buyurmuştur: “Gök, gıcırdamaktadır. Ve gıcırdamak, hakkı
dır. Onda bîr ayak yeri yoktur ki orada secde eden bir melek,
bulunmasın?*’ Bu konuda şöyle bir ayet vardır "Rabbinin ordu
larım ancak kendisi bdir? (Miiddessİr, 31)
İnsanların iradc-i cüziyyesî olduğu gibi, meleklerin deirade-i
cüz'üyeleri vardır. Yapakları hizmetleri, bu i rade-İcüz’iyyeteriyle
yaparlar. Yalnız onlar insanlardan farklı olarak iradelerini hiçbir
zaman şerde, günahta kullanmazlar. Çünkü onlar masumdur.
Şerre kabiliyetleri yoktur. İradelerini yalnızca Allah'ın emri
doğrultusunda kullanırlar Yaptıkları bütün işler onların ibadeti
hükmündedir.
64. ÜcdıuzzamAJi Said Nurs i. Sözler, Aİtuıbifik Neşriyat, s. 1/6 (29. Söz
65- İfnam Suyun, Ed-D iirrü'l-Mensur. Dıriıl-Fikr, c. 6, s. 543.
rıT televizyon görüntüleri yar. Fakat biz onları da göremiyoruz.
Onları göremevişimiz onların olmadığını göstermez.
4. İnsanlar ve Melekler
İsrafil (as)
lX>rdüflcû
ktu s rafı I (as) kıyametin kopacağı zaman sura üfleyecek olan
104
melektir. İsrâfıl (as) sura iki defa üfleyecek. Birinci üflemede
yerde ve gökte bulunan herkes ölecek, İkinci üflemede ise bütün
canlılar dirilecek ve mahşer yerine gelecekler.
Mikâîl (as)
Nlikâîl (as), rüzgârlara, Yağmurlara, bitkilere, tabiat olayları
na müvekkel olan melektir.
Azrail (as)
Azrail (as), ölüm meleğidir. Eceli gelenlerin ruhlarını AllaKın
emriyle O, alır. Kur an da Azrail ismi geçmez. Kur ân da ondan
“meleku 1-mcvt” yani “ölüm meleği" diye bahsedilir,
Burada çokça sorulan şu soru üzerinde duralım, Dünyada bir
anda yüzlerce insan ölüyor Azrail (as), tek başına bürün bu İn
sanların ruhunu nasıl alıyor?
Bu soruya İki şekilde cevap verebiliriz:
a. Melekler ruhanî oldukları için, onlar bir anda birçok yerde
bulunabilirler Mesela, yüzlerce aynanın olduğu bir odaya
girdiğimizde, bir kişi olduğumuz halde yüzlerce görünürüz.
Güneş bir tane olduğu halde bir anda sayısız yerlerde görü
nür ve ısı ve ışığıyla hadsiz icraatlar yapar Aynen bunun gibi,
Azrail (as) nurani olduğundan bir anda yüzlerce yerde olup
ruhları kabzeder, alır Bunlar ona zor gelmez.
b. İkinci bir görüşe göre Azrail'in (as) ruhları alma konusun
da Yardımcıları vardır Kur ândaki * Birinize ölüm gelince
elçilerimiz, bir eksiklik yapmaksızın onun canını alırlar."
(Enam, 61) ayeti can alma işim yapan meleğin birden fazla
olduğunu göstermektedir. Azrail (as), bu meleklerin başkam
durum undad ı r.66
lar) var. Onlar, yapmakta olduklarınızı bilirler. 1 u ihtar, 10. 12) 107
6İS. Muslim, Kitabü'l-Kader, Bat, 1, tını 2645. (Aynı babda Miistım bir rivayette
kişinin dört şeyinin .rızkı, eceli, ameli re said veya şaki olacağının- da yazLEdığını
nakleder.)
Bu meleklerin yazdıkları, mahşerde insana bir amel kitabı ola
rak verilecek, bıı melekler de onun yapaklarına şahit olacaklardır
7.1. Cinler
Cinler ateşten yaratılmış, değişik şekillere girebilen, gözle gö
rülmeyen ruhânî varlıklardın Kur anda şöyle buyrulur: “Cinleri de
(insanlardan) daha önce zehirli ateşten yaratmıştık.” (Hicr. 27)
Lisanlar, cinlerden iscl'dad, kabiliyet (yetenek) yönünden
daha zengin olmakla beraber, bazı konularda cinler insanlardan
üstündür.
Âlimlerin çoğunluğuna göre cinler, uzunluk, kısalık, bir
mekânda bulunmak gibi sıfatlara sahiptirler. Bunlasın, beşerin
gücünün yetmediği meşakkatli zor İşleri kolaylıkla yapabilecek
güce sahip olmak, insanlar tarafından bilinmeyen kendilerine
mahsus bazı ilimleri bilmek, değişik şekillere girebilmek gibi
özellikleri vardır/'
Cinler dc insanlar gibi şuurlu ve ibadetle mükellef varlıklar
dır Bu konuda Kuranda "Ben cinleri vc insanları, ancak bana
ibadet etsinler diye yarattım? (Zariyat, 56) buyrul muştun
Cinlerden de iman edenler veya kafir olanlar vardır. Kuranda
cinlerin kendi aralarında şöyle konuştukları nakledilir “Gerçek
ten biz, -kimimiz sâlıh kişiler, kimimiz ise bunlardan aşağıda
olmak üzere- türlü türlü yollar tutmuştuk." (Cin, I 1) Onlar bu
yönleriyle insanlardan farklı değillerdir.
Dördüncü Peygamberimiz (sav), insanlara gönderildiği gibiT cinlere
ktu
110
de peygamber olarak gönderilmiştir. Bu yüzden ona “Resulü*s-
Sakaieyn” denilmiştir.
7.2. Şeytanlar
Şevran kelimesi lügat olarak 'Hayırdan ve rahmetten uzak
laşmış, yanıp helake maruz kalmış” demektir. Istılah i olarak;
3. Vehbi Efendi, 1-lülısan.ı l-Bcyın. tJçdıl Neşriyat, c. 15, i 0174.
cinlerden olup insanları doğru vol d an saptırmaya çalışan azgın,
rııhâni varlık demektir.
7.3. İblis-Şcytan
Dördüncü
ku.1
İIZ
1IZ
Elhasıl: HayT-ı kesir İçin, şerr-i kalil kabul edilir. (Herhangi
bir içte hayır çoksa. şer az İse, hayrın çokluğundan dolayı o iş ya
pılır, az olan şerre bakılmaz) Eğer az miktardaki şerrin olmaması
İçin, çok hayırları necice verecek olan bir iş terk edilse, o vakit,
pek çok şer ortaya çıkar.
Meselâ; cihada, savaşa asker sevk ermekte, elbette bazı cüzî,
maddî ve bedenî zararlar ve şerler olur. Fakat o cihadda pek çok
hayırlar vardır. Bu sayede Müslüman hr, kâfirlerin hücumundan
ve istilâsından kurcu] ur. Eğer o az şer yüzünden cıhad cerk edilse,
o vakit pek çok hayırlar yok olacağı gibi, pek çok şerler meydana
gelir, (Memleketi düşman ıscila eder,) O İse tam bir zulümdür.
Hem meselâ, kangren olmuş ve kesilmesi lâzım gelen bir par
mağın kesilmesi hayırdır, İyidir, Hâlbuki zahiren bir şerdir. Par
mak kesilmezse el kesilir. Bu ise, daha büyük bir şerdir.
İşte, kâinattaki çerlerin, zararların, belaların ve şeytanların vc
zararlı şeylerin yaratılması vc icadlan şer ve çirkin değildir. Çün
kü onlar çok mühim neticeler için yaratılmışlardır.
Dördüncü
En
115
arması.
bir hadise yoktur.^4 “Allah’ın gönderdiği her peygamber mar
kka ümmetini çok yalancı ve kör (Deccal)’dcn korkucmuşnır.
Dikkat edin! O, kördür, sizin Rabbin iz kör değildir. Onun iki
gözü arasında “kâfir” yazılıdır.”76
77
3. Hazret-i İsa (as)'ın gökten inerek D e teali öldürmesi. Pey
gamberimiz (sav)’in şeriatı ile amel ermesi,
Peygamberimiz, şöyle buyurmuştur: H Nefsim kudret dinde
olan Allah’a yemin ederim ki muhakkak ileride Meryem oğlu
İsa, sizin içinize adaletli bir hakem olarak inecektir. O haçı kıra
cak, domuzu öldürecek, cizye vergisini kaldıracak, mal o kadar
çoğalacak ki hiçbir kimse mal kabul etmeyecek. Bir tek secde
dünya ve dünyadaki her şeyden daha hayırlı olacaktın”
Hadisi nakleden Ebû Hureyre (ra), şöyle dedi: “İsterseniz şu
ayeti okuyunuz: 'Ehbi kitaptan hiçbir kimse yoktur ki (İsa'nın)
ölümünden önce mutlaka ona iman edecek olmasın. Kıyamet
gününde ise o, onlara şahitlik edecektir,” (Nisa, 159)™
4. Mehdinin gelmesi, Süfyanî denilen münafık bir şahısla mü
cadele etmesi ve İsa (as) [a ittifak ederek, İslam’ı butun dün
yaya yaymaları
5. İsa (as) ve Mehdi zamanında İslimi hayatın yaygınlaşmasın
dan bir müddet sonra toplum hayatının tekrar bozulması.
6. Kabe n i n yıki 1 mas ı ve K ur ân ı n yery üz ün de n kald t r 11 m a s ı.
7. “ Dab be tu l-A rz ” ad ı n da caniı b i r ya ratığ ın ye rden ç ika rak in- 119
sanlara iman edip ermediklerini söylemesi.
8. Yemen tarafından korkunç bir ateşin çıkıp etrafa yayılması.
76. Sahih-i Müslim, Ki tabu'] - Fi tcıı, Bat, 25. hn: 2946 / Ahmcd, t 4, s. 20.
77. Sahih-i Buharı. Kiubu'l- Firm. Bab, 26 / Ahmcd, c. 3, s. İU3
TfiL Sahih4 Müslim. Kiubu'k İman, Bab. 71, hru 242. (cl, s. 135' / Sahih-i Buhar:.
KıtabuT Huyu. Bab. 102. (c, 3, s. 40) Çağn Yay.
9. Doğuda bacıda ve Arap yanmadasın da. birer büyük yer çö
küntüsünün olması.
10. Müminleri nezleye tutulmuş ve kâfirleri sarhoş gibi yapacak
bir dumanın çıkması.
11. Güneşin battığı yerden doğması.
12. Kıyametin kopuzu.
B. Kabir Hayatı
İslâm dinine göre, ölüm yokluk değildir, ölüm esnasında ruh
cesetten aynim Ceset çürüyüp, dağılsa da, ruh varlığını devam
ettirir. Ruhun varlığını devam ettirdiği âleme Kabir âlemi veya
Berzah âkını denilin (Berzah aralık demektir. Kabir âlemi, dün
ya ile âhiret arasında olduğu için ona Berzah âlemi denilmiştir)
2. Haşir vc Mahşer
Kur anın pek çok ayetinde mahşer yerinin dehşetli bir yer
olacağı nazara verilerek insanlar ikaz edilmişlerdir. Onlardan
bazılan şöyledir:
131
5. Hesap
6. Mizan
132
hiyeti bizce bilinmeyen bir terazi, tartı aleti kurulacaktır.
7. Şefaat
Şefaat: birisinin affedilmesi için, aracı olmak demektir,
8. Havz-ı Kevser
Mahşer günü Allah-ü Teâlanın Peygamberimiz (sav)c ihsan
buyurduğu gayet büyük bir havuzdur, Suyu pek cadı ve pek fe
rahlatıcıdır. Müminler bu sudan içecek, mahşerin dehşetinden
meydana gelen hara re derini bununla gidereceklerdin
9. Sırat
Sırat; yol demektir.
Mahşerdeki sıratı Peygamberimiz (sav); mahşer yeri ile cen
l//
net arasına ve cehennemin üzerine kurulmuş “Kıldan İnce" ve
“kılıçtan keskin" bir köprü şeklinde haber vermiştir/1 Cennet
likler bunun üzerinden geçerler. Cehennemlikler üzerinden ge
çerken ayaklan sürçer ve cehenneme yuvarlanırlar.”
Âlimler, sırat köprüsünün hadislerde “kıldan ince, kılıçtan
134 keskin" denilmesinin, bu köprüden geçmenin zorluğuna işaret
olduğunu söylemişlerdir. Bu köprüyü geçmek kişinin iman ve
l//
11. A’râf
“Dağ ve tepenin yüksek kısımları” anlamına gelen Arif, cen
netle cehennemin arasında bulunan surun ve yüksek kısmın adı
dır.
Kuranda Aral'da bulunanlarla ilgili olarak şöyle buvurulur:
13* Mîki taraf (cennetliklerle cehennemlikler) arasında bir perde ve
A rat üzerinde herkesi simalarından tanıyan adamlar vardır ki,
bunlar henüz cennete giremedikleri halde (girmeyi) umarak
J seslenirler. Gözleri cehennem ehli
cennet ehline selâm size dive
Araf, daimi kalınacak bir yer değildir, A’râ (ta kiler bir süre
bekletilecekler, sonra Allah’ın lütfuyla cennete gireceklerdir.
12. Cennet
İkinci
Lıu
139
106. Maidc. 10
107. Bakara. 81
108.1 irmizi. Ccnncrvc Cehennemin özellikleri. 21
ALTINCI ESAS
KADERE İMAN
11ÖL Ebu Davud. Kicabıa's-Siinnc. Bab, 16. bn: / Tirmizi, Ki tabul-Kader, Bah,
17, hn: 2155.
111. Tirynizi.KiLjbu’bKadcr, Bab, IS, hn: 2156.
b. Kadere Dair Aklı Deliller
Levh-i mahfuza delil olabilecek eıı güzel örnekler; çekirdek
ler» yum ur çalar ve insan DN Asıdır. Bu örnekleri inkar edeme-
■F
»«
M»
"Halk-ı şer, şer değil, bilakis kesb-i şer şerdir. Çünki yaratma
ve ıcad, bürün neticelere bakar; insanın kesbi İse, hususî bir İlişki
olduğu için, hususî neticelere bakan
4. Kader ve İ l el
*EceF belli bir vakit veya bu belli vaktin sonu, herhangi bir
şey İçin belirlenmiş zaman dilimi manasına gelir, "Ecd’ daha
çok 'Allah'ın her canlı için takdir ettiği yaşama süresi ve bu süre
nin sonu olan ölüm vakti11 manasında kullanılmıştır
5. Tevekkül ve Kader
Akund
bu Tevekkül lügatte; Aczini izhar ederek, başkasına itimat er
152 mek, işini başkasına havale etmek, birini vekil tayin etmek ma
nalarına gelir. İstılahta ise; herhangi bir işin olması için yapılma
sı gereken ön hazırlıkları yapıp, sebepleri yerine getirip neticeyi
Allah a havale etmektir. Ayrıca "Gücünün yettiği şeyleri vapıp,
vermediği konularda Allaha dayanmak, güvenmek" de denil
miştir. Kişinin kendine düşen vazifeyi yapmadan işi Allah'a ha
] 17. Bkz. Bcdiiizzaman Slid \ursî. ıgc. s. 84. (26. Söz, Kader Risalesi)
vale etmesi tevekkül değil tembelliktir. Bu tür b İr anlayış Kuran
ve sünnet tarafından da reddedilmiştir.
Kur an'da "İnsan İçin ancak çalıştığı şey vardır." (Necin,
39) buyrularak müminler çalışmaya teşvik edilmiştir. Peygam
ber efendimiz (sav) kendisine "Devemi (bağlamadan) bırakıp
Allah'a tevekkül edeyim mi?* diye soran şahsa, “Bilakis, Onu
bağla ondan sonra tevekkül et!" buyurmuştur.118 119
“Yanlış anlamayalım! Tevekkül, sebepleri bürün bütün red
detmek değildir Belki sebepleri, Allah'ın kudretinin perdesi bi
lip riayet etmek gerekin Sebeplere teşebbüs etmek ise, bir nevi
fiil i dua olduğunu düşünüp neticeleri yalnızca Cenab-ı Hak'tan
beklemektir."
Mesela çiftçinin Tarlasını sürüp ekmesi, neticeyi ise Allah’a
havale etmesi, hastanın doktora girmesi, ilaçları kullanması ve
şifayı Allah kan beklemesi bir tevekküldür.
“De ki; "Hiçbir zaman bize Allah'ın bizim için takdir etti
ğinden başkası dokunmaz. O bizim Mevla'm izdir. Müminler
yalnızca Allah'a tevekkül etsinler." (Tevbe, 51)
Kader Risalesinde şöyk bir izah yer almaktadır:
Kadere iman o kadar lezzetli, saadet! id ir ki tarif edilmez. Yal
nız şu temsil ile o lezzete ve o saadete bir işaret edeceğiz. Şöyle ki:
İki adam, bir padişahın geniş bir bahçe içindeki muhteşem
sarayına girerler.
Biri, padişahı bilmez; çok garip şeylerle dolu olan bahçe ve sa
rayı* gasp ederek, hırsız gibi oraya yerleşmek ister. Fakat o bahçe
ve sarayın iktiza ettiği, makineleri işlettirmek, garip hayranların
rızıklannı teinin etmek gibi zahmetli külfetleri, masrafları* ida
ren in zeri uğun u görü n * Bu işlerin üs tesın den nasıl gelec eğim?'
diye mütemadiyen ızdırap çeker, O cennet gibi bahçe, başına
bir cehennem gibi olur. Her şeve acır. Hiçbir şeyi idare edemez,
Akıncı
Eju teessüfle vaktini geçirir. Sonra da o hırsız, edepsiz adam, ceza
154
olarak hapse atılır.
İkinci adam, padişahı tanır, padişaha kendini misafir bilir.
Bütün o bahçedeki, o saraydaki işlerin, bir nizâmın kanunuvla
cereyan ettiğini, her şeyin bir programla, kem âl-i suhuletle işle
diğine inanır. Zahmet ve küllerleri, padişahın kanununa bırakıp,
kendi işine bakar kcmâl-i safa ile o cennet gibi bahçenin bütün
lezzetlerinden istifade eder. Padişahın merhametine, hikmetine
ve i dire kanunlarının güzelliğine istinaden her şeyi hoş görür,
kemâl-i lezzet ve saadetle hayatını geçirir?21
Bu misaldeki padişahtan kasıt Cenab-ı Haktır. Saray ve bahçe
şu dünyadır; Birinci şahıs Allah a inanmayan, kâinatın başıboş,
sahipsiz olduğunu, olayların kendiliğinden olduğunu zanneden
kişilerdin İkinci şahıs İse, Allah a iman eden, her şevin Allah ın
izniyle, kader ve kudretiyle olduğunu bilen, irikad eden şahıslar
dır, Bu inanca sahip olanlar her olayda, her işte, bir hikmet ciheti
olduğunu düşüniider, Allah’ın hikmet ve adaletine itimat edip,
Allah’ın icraatlarına karışmazlar kendi vazifelerini yaparlar,
İşte, bu hakikate binaen Peygamberimiz (sav) "Kadere iman,
üzüntü ve hüzünleri giderir* buyurmuştur?15
DELİLLERİYLE
İMAN ESASLARI
İmandaki tahrip, diğer fei akederin de başlangıcı
oldu. Toplumda İslami yaşantı azaldı, ahlak bo
1
zuldu. İnsanlar arası bölünmeler, mücadeleler baş
ladı, Siyasi, sosyal ve ekonomik pek çok sıkıntılara
maruz kalındı.