Professional Documents
Culture Documents
İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ
SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ
ÖZEL EĞİTİM ANA BİLİM DALI
DOKTORA TEZİ
Tez Danışmanı
Prof. Dr. Dr. Ümit DAVASLIGİL
İstanbul, 2013
DOKTORA
TEZ ONAYI
ÖZ
i
THE COMPARISON OF CONSCIOUS HYPNOSIS AND
EXAMINATION ANXIETY PROGRAM’S EFFECTIVENESS TO
REDUCE THE GIFTED STUDENTS’ EXAMINATION ANXIETY
ABSTRACT
The goal of this study was to investigate the effectiveness of two test anxiety
reducing methods on gifted high school students with test anxiety, namely conscious
hypnosis and Test Anxiety Program (a group counseling program), and to make a
comprehensive comparison of these methods based on their effectiveness on the
afore mentioned group.
Initially, 1179 high school students (11th and 12th grade) were tested with
Raven’s Advanced Progressive Matrices Test in order to create a norm sample and
test validity-reliability. After having the norm sample, 20 students from Atatürk
Science High School who were identified as gifted by Raven's Advanced Progressive
Matrices and also test-anxious by test anxiety inventory were selected to participate
in the main stage of the research. These 20 gifted and test anxious students were
divided into two groups of 10 according to their voluntariness. One of the groups was
subjected to conscious hypnosis for seven sessions to reduce test anxiety while the
other group was subjected to Test Anxiety Program-eleven week group counseling.
Wilcoxon signed-rank test and Mann-Whitney U test were employed in order to
evaluate and conclude from the accumulated data.
As a conclusion, there is no significant difference between the effectiveness
of both methods. The group that received hypnosis presented a significant decrease in
worry and emotionality subdimensions of Test Anxiety Inventory. The group that
received Test Anxiety Program presented a significant decrease in emotionality
subdimension but there was no statistically significant decrease in worry dimension
for this group.
Key Words: Conscious hypnosis, gifted students, Test Anxiety Inventory, Test
Anxiety Program
ii
ÖNSÖZ
iii
Tez çalışmamın kolaylaşması için bilimselliği destekleyen tavrıyla,
canayakınlığıyla, tüm yetkilerini kullanarak bana destek olan, Kadıköy Milli Eğitim
Müdürü Ferşat Ayar’a;
Uygulamam sırasında bana her türlü kolaylığı sağlayan Atatürk Fen Lisesi
müdürü hocam Akif Başak’a, uygulamam sırasında yürekten ve dostça yaklaşımıyla
bana destek olan, Atatürk Fen Lisesi rehber öğretmeni Şefika Bayrak’a;
Benim için her türlü fedakârlığı yapan, tezim süresince daima yanımda olan
ve hiçbir yorgunluktan kaçınmayan canım annem S. Meral Konyalıoğlu ve canım
babam Erdoğan Konyalıoğlu’na; çocukluğundan beri her çalışmamda yardımcı
olan, üstün zekâlılar alanında çalışmamda büyük bir payı olan biricik yeğenim Akil
Doruk Yılmaz’a;
Yardımını benden esirgemeyen çalışma arkadaşlarım Savaş Akgül’e ve
Vildan Katmer'e; en zor anlarımda yardımıma koşan hocam Oğuz Akpınar’a;
Burada adını yazamadığım ama tezimin oluşmasında destek ve yardımları
olan herkese yürekten teşekkür ederim.
iv
İÇİNDEKİLER
ÖZ .............................................................................................................................i
ABSTRACT ............................................................................................................ ii
İÇİNDEKİLER ......................................................................................................... v
GİRİŞ ....................................................................................................................... 1
PROBLEM .................................................................................................... 1
AMAÇ .......................................................................................................... 6
ÖNEM........................................................................................................... 6
VARSAYIMLAR .......................................................................................... 7
SINIRLILIKLAR .......................................................................................... 7
TANIMLAR .................................................................................................. 7
v
1.3.1. Üstün Zekâlı Bireylerin Sosyal-Duygusal Özellikleri .............. 29
2. YÖNTEM .................................................................................... 49
vi
3. BULGULAR VE YORUMLAR .................................................................. 70
4. SONUÇ ....................................................................................................... 82
KAYNAKÇA ......................................................................................................... 85
vii
TABLOLAR LİSTESİ
Tablo 5 Test ve alt boyutları arasındaki ilişkilere dair Pearson Çarpım Moment
Korelasyonu ............................................................................................................ 57
Tablo 12 Öğrencilerin RİDİMT esas kısım puanlarına ilişkin norm tablosu ............. 62
viii
Tablo 18 SKP Grubundaki Öğrencilerin SKE Ön-test-Son-test Puanları Arasındaki
Farkın Anlamlılığını Test Etmek İçin Yapılan Nonparametrik Wilcoxon İşaretlenmiş
Mertebeler Testi...................................................................................................... 76
ix
SİMGE ve KISALTMALAR LİSTESİ
x
GİRİŞ
PROBLEM
Türk eğitim sisteminde sınav başarısı odak kavram haline gelmiştir. Öyle ki,
öğretmenlerin ve anne babaların tüm çabaları öğrencilerin derslerden yüksek notlar
almalarına yöneliktir (Yıldırım & Ergene, 2003). Türkiye’de gençler için eğitim
yaşamlarındaki en önemli olay hiç kuşkusuz ki üniversiteye geçiştir. Bu nedenle
onlar için en kaygı verici olaylardan biri üniversiteye giriş sınavıdır. Genellikle
ebeveynin telaş ve baskısıyla gençler bu kaygıyı yıllarca önceden hissetmeye
başlarlar (Bozkurt, 2003). Aileler çocuklarının bir diploma sahibi olabilmeleri için
sınavlarda başarı göstermelerini istemektedirler. Yapılan gözlemler üniversite
eşiğindeki birçok gencin sadece bu sebeple yükseköğretime yöneldiğini
göstermektedir. Birçok genç, “herkes üniversite eğitimi alıyor” düşüncesi ile
üniversiteye gitmekte, esas ve son amaç “bir diploma sahibi olmak” durumuna
gelmektedir (Baltaş, 2005). Bununla birlikte iyi bir ücretle iş bulabilmek
üniversitelerin sınırlı sayıdaki programlarını bitirenler için mümkün olabilmektedir.
Bu nedenle bu programlara girebilmek için o yıl üniversite sınavına giren öğrenciler
arasında en başarılı %5’lik grubun içinde yer almak gerekmektedir. Bu, kolay
yakalanacak bir başarı değildir. Dolayısıyla lise yıllarında da öğrenciler üniversitede
iyi bir programı kazanabilmek için çok çalışmak ve milyonu aşkın akranı ile rekabet
ederek yüksek bir akademik başarıyı yakalamak zorundadırlar. Bu zorlanmalı ve
yarışmacı sistem nedeniyle lise öğrencilerinin çoğu dershanelere devam etmekte ve
öğretmenlerden özel dersler almaktadırlar (Yıldırım & Ergene, 2003).
Söz konusu durumlar öğrencilerin kaygısını yükseltmektedir. Sınav kaygısı,
eğitim ortamında karşılaşılan öğrenen özelliklerinden biridir (Mc Donald, 2001).
1
Düşük düzeyde sınav kaygısı öğrenciyi motive edebilir ve öğrencinin çabasını
cesaretlendirerek performansını arttırılabilir (Özbay & Mısırlı, 2003). Buna karşılık
aşırı kaygı hem öğrenme hem de akademik başarı üzerinde olumsuz etkiler
yaratmaktadır (Mc Donald, 2001, Şahin et.al., 2006).
Sınav kaygısı, formal bir sınav veya herhangi bir değerlendirme ortamında
yaşanan fizyolojik, davranışsal ve bilişsel öğelere sahip, hoşlanılmayan bir duygu
olarak tanımlanmaktadır (Kaya & Adana, 2005). Spielberger sınav kaygısını, bireyin
değerlendirme durumlarında aşırı kuruntuya, olumsuz düşüncelere, zihinsel
dağınıklığa, gerilime ve fizyolojik uyarılmalara karşı tepki gösterme eğilimi olarak
tanımlar (Spielberger ve Vagg, 1995). Yapılan araştırmalar incelendiğinde sınavı,
yaşamını tehdit eden bir durum olarak algılayan öğrencilerde ve başarının veya
başarısızlığın dikkat çektiği sınıflarda sınav kaygı düzeylerinin daha yüksek olduğu
görülmektedir (Hancock, 2001). Yıldırım (2007), ÖSS’ye hazırlanan öğrencilerde,
depresyon, sınav kaygısı ve sosyal desteği incelemek ve ÖSS’nin öğrenciler üzerinde
yarattığı olumsuz etkilere dikkat çekmek amacıyla yaptığı çalışmada 844 öğrencinin
%36,0’sının depresif, %42,0’sinin ise yüksek sınav kaygılı olduğunu bulmuştur.
Sınav kaygısının kuruntu ve duyuşsallık olmak üzere iki bileşeni vardır. Sınav
kaygısı bireyin değerlendirildiğini hissettiği durumlarda istenmeyen kuruntu ve
duyuşsallık yaşantısını içerir (Liebert & Morris, 1967; Deffenbacher, 1980; Morris,
Davis ve Hutchings, 1981; Covington; 1985; Andersen &Sauser,1995; Gregor &
Elliot,1999; Özbay & Mısırlı, 2003; Moore, 2006). Kuruntu, başarısızlığa bağlı
bilişsel bir boyuttur. Duyuşsallık ise değerlendirilme stresinin yol açtığı algılar ve
otonomik reaksiyonlar olarak tanımlanmaktadır (Liebert & Morris, 1967).
Sınav kaygısı zaman zaman üstün zekâlı öğrenciler için de bir sorun olarak
ortaya çıkmaktadır. Üstün zekâlı ve yetenekli öğrencilerin sınav kaygısı yaşamaları
dolayısıyla potansiyellerini gerçekleştirememeleri söz konusu olabilmektedir. Bu
başarısızlık çoğu zaman bu çocukların üstün zekâlı olduklarının fark edilememesine
sebep olmaktadır. Bazı üstün zekâlı öğrencilerde ise kişinin tüm hayatını etkileyecek
olan üniversite seçme sınavıyla ilgili ciddi kaygılar oluşmaktadır. Bu öğrenciler, üç
saatlik bir süre içinde yaşadıkları yüksek kaygı sebebiyle potansiyellerinin çok
altında başarı göstererek istemedikleri bir mesleğe yönelmek zorunda kalmaktadırlar.
Aynı durum aslında bütün öğrenciler için söz konusudur. Ancak, üstün zekâlı bir
2
öğrencinin aynı durumu yaşaması daha vahim sonuçlara ve üretkenlikle yaşamını
sürdürebilecekken sıradan bir birey olarak yaşamına devam etmesine yol açabilir.
Üstün zekâlı çocuklar duygularını akranlarına göre daha yoğun
yaşamaktadırlar. Başkalarının beklentilerine ve duygularına karşı aşırı derece
hassastırlar. Farklı olduklarının farkındadırlar. Adalet duyguları ve ahlâki yargılama
becerileri gelişmiştir. Zaman zaman etrafındakiler tarafından anlaşılamadıklarını
düşünürler. Akademik becerileri sosyal-duygusal becerileri ile eş zamanlı gelişmemiş
olabilir. Tüm bu durumlar üstün zekâlı çocukların hayal kırıklığı yaşamasına ve
kaygı, yalnızlık hissi, depresyon gibi olumsuz durumlar yaşamalarına sebep olabilir
(Strip & Hirsch, 2000). Üstün yetenekli çocuklarla yapılan çalışmalarda, kişisel stres,
sosyal uyum problemleri, yalnızlık, benlik kavramı karmaşası, mesleki seçim
zorluğu, akran baskısı ve mükemmeliyetçilik gibi problem alanları göze
çarpmaktadır (Özbay & Mısırlı, 2003). Goldring (1990), homojen olarak gruplanmış
sınıflarda okuyan üstün zekâlı öğrencilerin yeterlilik ve performanslarını arttırma
baskısıyla kaygı geliştirebildiklerini vurgulamıştır. Üstün yetenekli çocukların
aileleri ve çevreleri, çocuklardan çok yüksek bir başarı göstermeleri beklentisi içinde
olabilirler. Bu beklenti çocuklarda kaygı yaratabilmektedir.
Bununla birlikte üstün zekâlı çocuklarla ilgili bazı araştırmalar incelendiğinde
bu çocukların sınav kaygılarının üstün zekâlı olmayan akranlarından daha yüksek
olduğu görülebilmektedir (Zeidner & Schleyer, 1998; Mousavi et al., 2008). Bu
durum üstün zekâlı çocuklarda görülen mükemmeliyetçiliğin sağlıklı ve sağlıksız
olabilmesinden kaynaklanıyor olabilir. Üstün yetenekli çocuklar ilgi alanları ve
duygusal konularla ilgili olarak mükemmeliyetçilik arayışı içindedirler. Mükemmel
olma eğilimi gelişmeye yola açabileceği gibi acı üreten bir araç haline de dönüşebilir.
Eğer mükemmel olma tekrar tekrar denemek anlamında ele alınırsa, başarıya
götürebilir. Ancak bu eğilim paralize olma, kaçınma davranışı veya kaygı duyguları
ile sonuçlanırsa başarısızlık kaçınılmaz olur (Davaslıgil et.al., 2004). Stoeber & Feast
(2009) yaptıkları bir araştırmada kendine yönelmiş mükemmeliyetçilik arttıkça sınav
kaygısının da arttığını bulmuşlardır. Sağlıksız mükemmeliyetçilik öğrencinin
kapasitesinin altında başarı elde etmesine, kişisel ve sosyal standartları
karşılayamama, üstünlüğünü yitirme, eleştirilme endişelerinin yanında yüksek
düzeyde sınav kaygısı yaşamalarına sebep olmaktadır (Özbay & Mısırlı, 2003).
3
Eum ve Rice (2011) 134 üniversite öğrencisiyle yaptıkları araştırmada, sınav
kaygısının uyumsuz mükemmeliyetçilikle doğru orantılı olduğunu bulmuşlardır.
Burns 1980 yılında mükemmeliyetçilik ile değerlendirici anksiyete arasındaki ilişkiyi
incelemiştir. Araştırmanın sonucu, mükemmeliyetçiliğin sınav kaygısı ve sosyal
anksiyete ile ilişkili olabileceğini göstermektedir.
Sınav kaygısını azaltmaya yönelik rehberlik çalışmaları incelendiğinde genel
eğitim veren okullarda rehber öğretmenlerin ve akademisyenlerin öğrencilerin sınav
kaygılarını azaltmaya yönelik değişik yöntemler kullandıkları gözlenmektedir. Sınav
kaygısını azaltmaya yönelik yapılan ilk çalışmalarda davranışçı yöntemler
kullanılarak fizyolojik belirtiler ortadan kaldırılmaya çalışılmıştır. Daha sonraki
yıllarda bilişsel ve eklektik yaklaşımlar benimsenmiştir. Sınav kaygısını azaltmada
kullanılan yaklaşımları şu şekilde sıralamak mümkündür (Jones & Petruzzi, 1995;
Beck et al.,1996; Ergene, 2003) :
4
Hipnoz, kişinin imgeleme yeteneği ne kadar yüksekse o kadar etkili olabilen
bir yöntemdir (Lynn & O’Hagen, 2009). Üstün zekâlı kişilerin imgeleme
yeteneklerinin yüksek olduğu (Tucker & Lu, 1997) buna bağlı olarak hipnoz
yönteminin üstün zekâlı çocuklarda etkililiğinin yüksek oranda olacağı
düşünülmektedir (Stephens & Karnes, 2000). Bu yöntemin bilime kazandırılmasına
katkıda bulunmak amacıyla bilinçli hipnoz yönteminin kullanılması düşünülmüştür.
Bilinçli hipnoz, danışanın hipnoz sırasında bilinçli olduğu, kendisine doğrudan
telkinler verilerek telkinleri bilinçli olarak dinlediği, isteği dışında verilen telkinleri
almadığı bir yöntemdir. Hüsnü Öztürk tarafından 1952 yılında geliştirilmiştir
(Müezzinoğlu, 2012). Hipnoz, kaygı bozukluklarının tedavisinde kullanılmaya
elverişli bir yöntemdir. Sapp (1990), sınav kaygısı olan bir grup öğrenciye altı hafta
boyunca, sınav kaygılarını azaltmak ve akademik performanslarını arttırmak
amacıyla hipnoz uygulamıştır. Araştırmanın sonucunda, hipnozun sınav kaygılarını
azalttığını ve akademik performanslarını arttırmada etkili olduğunu bulmuştur. Spies
(1979), sistematik duyarsızlaştırma ve hipnozun kolej öğrencilerinni sınav
kaygılarını azaltmada etkilerini karşılaştırmak için yaptığı çalışmada her iki
yöntemin de anlamlı düzeyde etkili olduğunu bulmuş, hipnozun zaman ve emek
açısından daha kullanışlı olduğunu öne sürmüştür.
Üstün zekâlı çocukların sınav kaygılarına temel oluşturan durumların
incelenmesi sonucunda, sınav kaygılarını azaltmaya yönelik rehberlik çalışmalarının
öğretim programlarında olduğu gibi farklılaştırılması gerektiği düşünülmüştür. Bu
farklılaştırmanın üstün zekâlı çocukları üstün zekâlı olmayan çocuklardan ayıran ve
sınav kaygısına yol açan faktörleri göz önünde bulundurarak yapılması
gerekmektedir. Bu doğrultuda, üstün zekâlı öğrenciler için farklılaştırılmış bir sınav
kaygısı programının hazırlanması düşüncesi doğmuştur.
Bilinçli hipnoz çalışmalarının kullanışlılığı da göz önüne alındığında farklı bir
yöntem olarak sınav kaygısı yaşayan üstün zekâlı çocuklara uygulanarak bilinçli
hipnoz ve Sınav Kaygısı Programı (SKP) ‘nın karşılaştırılması ve üstün zekâlı
öğrenciler alanında çalışan rehber öğretmen ve psikologlara ışık tutması
düşünülmüştür. Bu bilgiler çerçevesinde, bu araştırmada problem, Sınav Kaygısı
Programı (SKP) ile bilinçli hipnoz yönteminin üstün zekâlı öğrencilerin sınav kaygısı
düzeylerini azaltmaya etkisinin olup olmadığı ve hangisinin daha etkili olduğudur.
5
AMAÇ
Denenceler
Bilinçli hipnozun ve SKP’nin üniversite sınavına hazırlanan üstün zekâlı
ergenlerin sınav kaygısına etkisi ile ilgili denenceler:
ÖNEM
1. Sınav kaygısını azaltma konusunda yürütülen çalışmalara yeni bir bakış açısı
kazandıracağı,
2. MEB Talim Terbiye Kurulu’nun üstün zekâlı çocuklara yönelik yürüttüğü
eğitim programı geliştirme çalışmalarına katkı sağlayacağı,
3. Üstün zekâlı olup sınav kaygısı yaşadığı için başarı elde edemeyen öğrencilerin
üniversite sınavında daha başarılı olarak toplumda önemli görevler almalarına
katkıda bulunacağı,
4. Üstün zekâlı öğrencilerin duyuşsal alanla ilgili herhangi bir sorun yaşamadan,
potansiyellerini gerçekleştirerek, sağlıklı ve mutlu bireyler olarak topluma
kazandırılmasına katkıda bulunacağı,
6
5. Konu ile ilgili yapılacak yeni araştırmalara ışık tutacağı düşünülmektedir.
VARSAYIMLAR
SINIRLILIKLAR
Bu araştırma,
1. Bu araştırma Atatürk Fen Lisesi’ne devam eden 12. sınıf öğrencileri ile
sınırlıdır.
2. Bu araştırma 2010-2011 ve 2011-2012 öğretim yılları ile sınırlıdır.
TANIMLAR
Kaygı: Korku yaratan bir olay ile karşılaşan kişilerin yaşadıkları durum ile ilgili
çaresiz ve/veya olumsuz bir bakış açısına sahip olmaları ve bu durum ile başa
çıkabilme yetisi geliştirememeleri (Ellis, 2002).
Sürekli Kaygı: Genel anlamda kişinin her durumda kaygı yaşamaya açık olması
(Newbegin & Owens, 1996).
7
1. İLGİLİ LİTERATÜR
1.1 Kaygı
8
kişiliğin tıpkı bir hisse senedi gibi sınanabilen ve değeri inip çıkabilen bir varlık
olduğuna ilişkin yanılgılı inancın pahalı bir bedelidir.”
Kaygı, Pavlovcu deneysel psikolojisi ve günümüzün deneysel psikolojisinde
korku ile eş anlamlı kullanılır. Psikanalitik kuramlarda kaygının korkudan ayrıldığını
görürüz. Korku, dıştan gelen tehlikelere karşı bir reaksiyondur: Kaygı ise kontrolden
kaçmak üzere olan yasaklanmış bir içgüdüsel dürtü şeklinde, kişiyi içeriden tehdit
eden bir tehlikeye gösterilen tepkidir (Akkaya, 1999).
Özerkan (2004: 51), korku ile kaygı arasındaki farkı şöyle ifade eder :
9
elektriksel uyarılması kaygı ve korku durumuna çok benzeyen davranışsal ve
otonomik değişiklikler içeren karmaşık yapılara yol açmaktadır (Davis, 1992).
İki tür kaygıdan bahsedilmektedir. Bunlar durumluk ve sürekli kaygıdır.
Spielberger, kaygıyı durumluk kaygı ve sürekli kaygı olarak ayıran ilk kişidir
(Anshel, 1994). Her insan tehlikeli gördüğü durumlarda bir miktar kaygı duyar.
Tehlikeli koşulların yarattığı korku ve tedirginlik, geçici ve normal kaygı olarak
kabul edilir. Buna “Durumluk Kaygı” adı verilmektedir. Stresin yoğun olduğu
zamanlar durumluk kaygı seviyesinde yükselme olurken stres ortadan kalkınca
düşme olur (Öner & Le Compte, 1985).
Bazı kişiler sürekli olarak huzursuzluk içinde yaşarlar ve çoğu zaman
mutsuzdurlar. Doğrudan çevreden gelen tehlikelere bağlı olmayan bu kaygı türü ise
içten kaynaklanır. Birey, öz değerlerinin tehdit edildiğini zanneder. İçinde bulunduğu
durumları stres verici olarak yorumlar. Bunun sonucunda da kaygı duyar. Buna
“Sürekli Kaygı” denir (Öner & Le Compte, 1985). Sürekli kaygı sabit özelliktedir ve
kişisel bir özellik olarak tanımlanır (Baltaş & Baltaş, 1993; Anshel, 1994).
Kaygı, bilişsel görevler ve performans alanları için önemlidir. Çünkü kaygı
genelde bu alanlarda olumsuz etkiler yapmaktadır (Eysenck, 1992). Eysenck ve
arkadaşları (2007), kaygılı bireylerde kuruntunun işlemsel verimliliği azalttığını
savunmuşlardır.
10
Saldırganlık
Bağımlılık
Korku dolayısıyla sık ağlama
11
3. Kaygının Davranışsal Etkileri
Uykuya dalma güçlüğü veya çok erken uyuma
Duygusal olarak patlama
Saldırgan davranışlar
Aşırı yeme veya iştah kaybı
Titreme
Kaygı yaratan durumlardan kaçınma
Hiçbir şey yapmak istememek
Kaygı kavramı psikoloji alanına 20. yüzyılın ilk yarısında girmiştir. Kaygı
(anksiyete) sözcüğünün kökü eski yunancada “anxietas” kelimesinden gelir ve bu
kelime endişe, korku, merak anlamına kullanılmıştır (Köknel, 1990).
Psikoloji bilimi alanında “kaygı” sözcüğünü ilk kullanan, tanımlayan ve bu
kavramı inceleyen Freud (1856–1939) olmuştur. Freud’a göre kaygı; çevreden gelen
tehlikelere karşı bireyi uyarma, gerekli uyumu sağlama ve yaşamı sürdürebilme
işlevlerine katkıda bulunur. Klasik psikanalitik kuramına göre Freud üç tür anksiyete
olduğunu savunur. Bunlar 1. Gerçeklik anksiyetesi, 2. Nevrotik anksiyete ve 3.
Suçluluk anksiyetesidir. Anksiyete nevrotik anksiyetede olduğu gibi mantık dışı bir
nitelik alırsa uyum işlevini yitirir ve normal dışı davranışların ortaya çıkmasına sebep
olur (Geçtan, 1995).
12
Freud, kaygı kaynağı olarak en çok terk edilme ve iğdiş edilmeden
bahsetmiştir. Bu iki durumun ortak bir özelliği olduğunu ileri sürmüştür. Ayrılık
anksiyetesi doğum travması sırasında şekillenir. Anneden ayrılma bireyi iğdiş edilme
anksiyetesine hazırlar (Yalom, 1999). Freud histerik kaygıyı açıklarken libidinal
bağlılık enerjisinden (libidinal investment) bahseder. Bilinçaltında bir sevgi dürtüsü
belirir ve bu bilinçüstüne transfer olmaya çalışır. Ancak bilinç üstüne çıkamaz ve
reddedilen düşüncenin bilinçaltı libidinal bağlılık enerjisi kaygıyı ortaya çıkarır
(Freud, 2005). Adler’e göre, kaygıya kişide var olan aşağılık duygusu sebep
olmaktadır. Kendisinde eksiklik duyan kişi üstünlük ve güvenlik kazanmak amacını
güder, bunun içinde kaygı ile başkalarını kontrole yönelir (Çavuşoğlu, 1990).
Kişideki bu aşağılık duygusu herhangi bir fiziksel, zihinsel ya da sosyal engelden
kaynaklanır (Schultz & Schultz, 2001).
Otto Rank, her çeşit kaygı ve nevrozların başlangıcını doğum travmalarına
bağlar. Aslı “Anneden ayrılma” olan doğum travması insanın ileriki yaşamında
karşılaştığı tüm ayrılmalarda yinelenir ve kaygının temel evrensel nedenini oluşturur.
Kieggard kaygıyı “ölüme dek süren hastalık” diye tanımlamıştır. Yaşamın
kaçınılmaz bir parçası olarak görmüştür. Goldstein’e göre kaygının ortak öğesi
bireyin yeteneği ile kendisinden beklenilenler arasındaki uyuşmazlıktır, bu durum ise
kendini gerçekleştirmesini olanaksız kılar. Canon, kaygıyı dengeyi bozacak
tehlikelere karşı bir tepki ya da bozulan dengeyi yeniden düzenleme çabalarının
başarısızlığa yorumlayışı olarak görür. Sullivan ise kaygının bireyin insan ilişkilerini
tehlikeye sokan durumunda oluştuğu görüşünü savunmuştur. Horney, korku ile kaygı
kavramlarını eş anlamlı olarak kullanarak iki kavram arasındaki yakınlığı
belirtmiştir. Horney, kaygının oluşumunu; içgüdüsel dürtülerimizin varlığına karşı
geliştirilen korkudan çok baskı altına alınmış dürtülerimize karşı duyulan korku
sonucu oluştuğuna inanır (Geçtan, 1995). Horney, temel anksiyeteden bahseder.
Temel anksiyete ebeveynin sevgi eksikliği, tutarsız davranışlar, koruma eksikliği gibi
çocuğa yönelik bazı davranışlarının sonucunda ortaya çıkar (Schultz & Schultz,
2001).
May (1938–1967) Varoluşçu Psikiyatri’nin Amerika’daki kurucusudur.
Kaygının iki ayrı rolde ortaya çıktığı görüşündedir. Olumlu yönü; insanın kendisini
ürküten durumlarla yüzleşmeyi göze alarak, çeşitli yaşama imkânlarını açmasını
13
sağlar. Acı ve mutsuzluk veren rolü ise kaygı bu imkânlardan kaçınıp dar bir çerçeve
içinde sınırlanarak ve bir takım kuralların tutsağı olarak yaşamaya neden olur
(Geçtan, 1995).
14
1.2.1 Sınav Kaygısının Sebepleri
15
2. Duygusal Belirtiler (Mayer, 2008) :
Şaşkına dönmek
Çaresiz ve umutsuz hissetmek
Utanma, değersizlik ve başarısızlık hissi.
Panik hissi
4. Bilişsel Belirtiler:
16
1.2.3. Sınav Kaygısı Modelleri
17
1.2.3.5. Sınav Kaygısının Durumluk Süreklilik Modeli (İki Faktörlü
Kaygı Modeli)
Bilişsel terapist olan Spielberger birbirinden farklı iki tür kaygıdan söz eder.
Durumluk kaygı geçici bir duygusal durumdur. Sürekli kaygıda ise kaygıyı bir kişilik
özeliği olarak görür. Bu kuramdan yola çıkarak araştırmacı Sürekli-Durumluk Kaygı
Envanterini geliştirmiştir (Barlow, 2002).
18
vücutta bulunan kasları ve kas gruplarını kişinin kontrol altına almasını sağlamaktır
(Baltaş & Baltaş, 1993).
19
1. Toplum içinde, herkes tarafından sevilmeliyim ve onaylanmalıyım.
2. Her zaman başarılı olmalıyım ya da en azından bir ana alanda başarılı
olmalıyım.
3. Bazı insanlar kötü ve art niyetlidir ve bu nedenle suçlanmayı ve cezayı hak
ederler.
4. Mutsuzluk, dış etkenlere bağlıdır ve kişinin bu dış etkenleri kontrol etme
yeteneği çok azdır.
5. Kişinin bugünkü davranışlarının belirleyicisi geçmiş yaşantısıdır. Geçmişte
hayatınızı güçlü bir şekilde etkileyen şey/durum benzer etkilerini ileride de
gösterir.
6. İnsanların problemlerinin değişmez, kesin ve mükemmel çözümleri vardır.
Eğer bunlar bulunamazsa sonuç felakettir.
7. Olayların kişinin istediği biçimde olmaması korkunç ve feci bir şeydir.
8. Bir şeyi tehlikeli ya da korkutucu olarak görürsen, zihnini bununla meşgul
etmeli ve endişe duymalısın.
9. Yaşamdaki bazı güçlükler ve kişisel sorumlulukları üstlenmektense, onlardan
kaçmak daha kolaydır.
10. Bir insan diğer insanlara bağımlı olmalı ve kendisinden daha güçlü,
güvenilebilecek birisine ihtiyaç duymalıdır.
11. Kişi diğer insanların güçlükleri ve problemlerine çok üzülmelidir.
20
öğretmenin yolunun terapistin gücü ve tekrarlanmış değişik problem durumlarında en
gerçekçi algılamayı ortaya çıkarmak olduğunu ileri süren Ellis’in A-B-C modeli diye
de anılan bu tekniğinden sınav kaygısını azaltmada yararlanılmaktadır. Sınav
kaygısının kuruntu boyutunu etkilemeye yönelik bu teknikte amaç, danışanların
kaygılanmasına yol açan gerçek dışı düşüncelerin ortaya çıkarılıp gösterilmesi ve
bunların yerine daha gerçekçi düşünce ve inanç biçimlerinin konulmasıdır. Ellis
tarafından tanımlanan bu yaklaşımda (REBT) terapistin görevi danışanlara daha
mantıklı düşünmeyi öğretme ve ikna etme, rasyonel olmayan inançlarını,
düşüncelerini, değiştirme ve sorumluluk almalarını sağlamaktır (Ellis, 2000).
Terapide kullanılan bilişsel yöntemler, mantık dışı inançlarla tartışma ve bilişsel ev
ödevlerini yapmadır. Burada bireyin kullandığı dili değiştirmek hedeflenir. Ayrıca
Ellis danışanı sorunlara sürükleyen abartılı düşüncelerle mücadele etmek için
mizahın kullanılmasını önerir. Terapide kullanılan duygusal teknikler ise, akılcı-
duygusal hayal kurma, rol oynama, utançla müdahale çalışmaları, güç ve enerji
kullanımıdr. Terapide kullanılan davranışsal teknikler gevşeme teknikleri, sistematik
duyarsızlaştırma, edimsel koşullama gibi davranışçı terapi teknikleridir (Corey,
2008). Bilişsel duyuşsal davranışçı terapi sınav kaygılı öğrencilerin kuruntu
boyutunu değiştirmeyi hedeflemekte, sınav kaygılı öğrencilerin mantık dışı
düşüncelerini tanımlamada, bu düşüncelerle yüz yüze gelmelerinde yardımcı
olmaktadır (Yurdabakan, 2005).
1. Keyfi Çıkarsama
2. Seçici Soyutlama
3. Aşırı Genelleme
4. Aşırı Büyütme ya da Aşırı Küçültme
5. İkili “Ya Hep, Ya Hiç” Türü Düşünme
6. Kişiselleştirme
7. Felaketleştirme
8. “-meli”, “-malı” Cümleler
21
9. Zihin Okuma.
Fritz Perls, Laura Perls ve Paul Goodman tarafından geliştirilen Geştalt terapi
yaklaşımı bütüncü, varoluşçu ve fenomenolojik bakış açısına sahiptir. Geştalt bakış
açısına göre sağlıklı kişiler kendi sorumluluklarını üstlenebilen, kendilerini
gerçekleştirebilen, olgun kişilerdir. Terapinin amacı, büyüme ve gelişimini
engellemeden çevresiyle uyumlu ilişki içinde ve kendi ihtiyaçlarını karşılayabilen
kişiler meydana getirmektir. Geştalt yaklaşımında yararlanılan bazı teknikler, sözel
olmayan ifadeler ve beden dili çalışmaları, imgeleme uygulamaları, çift ve boş
sandalye egzersizleridir (Daş, 2009).
Geştalt yaklaşımına göre kaygı, şimdi ile gelecek arasındaki boşluk olarak
tanımlanır. Kaygının daima gelecekle ilgili olduğu düşünülmektedir. Bireylerin
“şimdi ile gelecek” arasındaki boşluğu planlar yaparak, beklentiler geliştirerek
doldurmaya çalışmaları ve bugünü yaşamamalarından dolayı kaygı yaşadıkları
savunulmaktadır (Perls, 1969).
Geştalt terapisinin bakış açısına göre kaygı, organizmayı bir bütün olarak
etkiler. Bu da fiziksel, duygusal, bilişsel ve davranışsal olarak etkilemedir (Akça et
al., 2011). Kaygı, iç içe geçme temas durumundan kaynaklanmaktadır. Sınav kaygısı
yaşayan bir kişi, sınavla o kadar iç içe geçmiş durumdadır ki sınav sonucunda
başarısız olmasını tüm yaşamının başarısız olması şeklinde yorumlayabilir (Daş,
2006).
1.2.4.5. Bibliyoterapi
22
Bibliyoterapide öğrencinin katarsis (arınma) yaşaması ve sonuçta kendisini
başkasının yerine koyarak bir genelleme yapması beklenir (Leana, 2012). Hebert
(1991) okunan kitap ya da öyküdeki karakterlerin üstün zekâlı ergen için rol model
olacağını, özellikle erkek öğrencilerde bu yöntemin oldukça etkili olduğunu ileri
sürmüştür.
23
e. Görsel Sanatlarda Yetenek
f. Psikomotor Yetenek
Francis Galton 1869 yılında ‘Kalıtımsal Deha’ adlı kitabında dâhilikle iligli
bir teori ortaya atmıştır. Galton, dehayı sıradışı yüksek ve doğuştan olarak
tanımlamıştır. 20. yüzyılda ingiliz psikolog Charles Spearman (1904) zekâyı genel
yetenek (g) ve özel yetenek olarak ayırmıştır (akt. Kaufman & Sternberg, 2008).
Spearman zekâda bireysel farklılıklarla ilgili teori geliştiren ilk kişidir. Thurstone
(1938), Spearman’in geliştirdiği zekânın genel faktörüne karşılık yedi ayrı yetenek
alanı olduğunu ileri sürmüştür. Bunlar, akıcılık, sözel kavrama, sayı becerisi, bellek,
tümevarım, uzamsal algı ve algısal hızdır (Moon,2007).
Günümüze kadar olağanüstü yeteneği tanımlamak için birçok terim
kullanılmıştır. Bazen bu terimler kendi içlerinde çelişkiye sebep olmuşlardır. Üstün
zekâ (gifted) terimi en çok kullanılan ifadedir. Yetenek (talented) terimi ise
uygulama yoluyla geliştirilebilen beceri performansını ifade etmektedir. Geçmiş
dönemlerde deha kelimesi sıklıkla kullanılmış bu terim günümüzde
sınırlandırılmıştır. 1970 yılından itibaren zekâ ve yetenek kelimeleri birleştirirlerek
üstün zekâlı ve yetenekli ifadesi kullanılmaya başlanmıştır. Gagne 1985 yılında iki
terimi farklılaştırmıştır. Üstün zekânın yaratıcılık ve zihinsel becerilerde IQ
testleriyle ölçülebilen oratalamanın üstünde istidat olduğunu, yeteneğin ise müzik,
matematik, edebiyat gibi herhangi bir etkinlik alanında ortalamanın üstünde
performans olduğunu ileri sürmüştür (Sousa, 2003).
Sternebrg ve Zhang (2004), insanların bir bireyi üstün zekâlı yapan şeylerle
ilgili sezgilerini yakalamak ve sistemleştirmek amacıyla ‘Beşgen (Pentagonal)
Teorisi’ adında bir örtük teori geliştirmişlerdir. Bu teorinin örtük olma sebebi,
24
nesnesinin üstün zekâlılığın kendisi değil, insanların üstün zekâlılıkla ilgili
kavramları olmasıdır. Bu teoriye göre bir kişinin üstün zekâlı olabilmesi için, şu beş
ölçütü karşılaması gerekmektedir.
1. Mükemmellik
2. Ender olma
3. Üretkenlik
4. Kanıtlanabilirlik
5. Değerli olma
25
ilişkilidir ve bu başarıyı öğretmenler görür. Oysa IQ su yüksek olan bir öğrencinin
okul başarısı düşük olabilir. Yaratıcı-üretici üstünlük ise, çocuğun müzik, resim ve
yazma yeteneği, bilimsel deneyler tasarlama, reklam kampanyaları hazırlama,
yönetici yapılar yaratma gibi alanlarda görülür. Renzulli üstün zekâlılıkla ilgili ‘üçlü
halka’ dediği bir kavram ileri sürmüştür. Üçlü halka modeline göre, üstün zekâ,
ortalamanın üstünde genel ya da özel yetenek, görev sorumluluğu ve yaratıcılık
kavramlarının kesiştiği noktada oluşur. Bu modele göre üstün zekâ yalnızca
olağandışı IQ dan kaynaklanmaz. Görev sorumluluğu düşük olan yüksek IQ lu biri
üstün zekâlı olarak etiketlenmeyecektir (Sternebrg et al., 2011).
Tannenbaum, dört çeşit yetenek olduğundan bahsetmiştir. Bunlardan biri
nadir (scarcity) yetenektir. Çocuk felci aşısını bulan Jonas Salk buna örnek olarak
verilebilir. Bir diğeri ihtiyaç dışı (surplus) yetenektir. Bireylerin duyarlılığını
geliştirir. Michelangelo ve Dante bu tür zekâya örnek olarak verilebilir. Bir başkası
ise sınırlı sayıda (quota) yetenektir. Bu tip yeteneklerin sınırlı bir pazarı vardır.
Örneğin fizikçiler, mühendisler, avukatlar, yönteciler ancak bu kotanın içine
girdiklerinde üstünlükleri anlaşılabilir. Tannenbaum’un ileri sürdüğü son yetenek
türü ise, alışılmışın dışında (anomalous) yeteneklerdir ki kolaylıkla açıklanamazlar.
Guinness Rekorlar Kitabı’na giren kişiler bu tür yeteneklere örnek olarak verilebilir
(Sternebrg et al., 2011).
Betts ve Neihart (2004), üstün zekâlı ve yetenekli öğrencilerin altı ayrı
profilde olduğunu ileri sürerler. Bu profilleri şöyle sıralamışlardır :
Tip 2. Bu profildeki öğrenci aykırı bir şekilde üstündür. Eğitim sistemleri genellikle
bu öğrencileri belirlemekte güçlük çeker. Yüksek düzeyde yaratıcı, dik kafalı,
patavatsız ve iğneleyicidir. Sisteme boyun eğmezler. Okuldaki ve evdeki
etkileşimleri çatışmalıdır. Arkadaş ilişkilerinde yaratıcı ve esprili olmalarına rağmen,
26
akranlarıyla anlaşmazlık yaşayabilirler. Birçok grup çalışmasında ve etkinlikte
bulunmazlar. Bu profildeki öğrenci risk altındadır.
Tip 3. Gizli Üstünler: Bu grupta çoğunlukla ortaöğretim düzeyindeki üstün zekâlı kız
öğrenciler vardır. Üstün zekâlı olmayan akran grubuna dahil hissedebilmek için üstün
zekâlarını reddederler ve gizlerler. Genellikle güvensiz ve kaygılı hissederler.
1. Sözel-dilsel zekâ,
2. Mantıksal-matematiksel zekâ,
27
3. Görsel-uzamsal zekâ,
4. Müziksel ritmik zekâ,
5. Bedensel-kinestetik zekâ,
6. Sosyal-kisiler arası zekâ,
7. İçsel-öze dönük zekâ ve
8. Dogacı zekâ
Mükemmeliyetçi
Çocuk yetişkin (sorumluluk verilmesi ihtyiacı içinde olan)
Yarışma birincisi
Sıradışı
Öz eleştirici
İyi bütünleşmiş
28
gelişim olarak tanımlamıştır. Söz konusu asenkrozisayon bilişsel, duygusal ve
fiziksel gelişimin aynı hızla ilerlememesidir (akt. Silverman, 2000).
Salovey ve Mayer tarafından 1990 yılında duygusal zekâ kavramı ortaya
atılmıştır. Köksal, (2007) duygusal zekâyla iligli olarak insanlığa katkısı olacak
yüksek bilişsel potansiyelli çocukların duygusal zekânın içerdiği özelliklere de sahip
olması gerektiğini vurgulamıştır. Köksal’a göre, bu durum üstün zekâlı çocukların
toplum içinde daha kabul edilebilir kişiler olmalarını sağlayacaktır.
Birçok kişi için üstün zekâlılık bir çeşit ayrıcalıktır. Oysa üstün zekâlı
bireyler için çoğu zaman bu durum bir dezavantaj haline gelmektedir. Farklılıklarla
alay eden bir toplum içinde farklı olmak acı verici olabilmektedir. Bu acı içsel
kaynaklardan da gelebilir. Hayatı yoğun bi şekilde deneyimleyen psikolojik bir yapı
söz konusudur (Silverman, 2000).
Üstün zekâlılığın zihinsel olduğu kadar duygusal bileşeni de vardır. Zihinsel
karmaşıklık duygusal derinlikle birlikte gider. Üstün zekâlı çocukların düşünmeleri
karmaşık ve derin olduğu gibi duyguları da diğer çocuklardan daha karmaşık ve daha
yoğundur. Üstün zekâlı çocuklarda yoğun bir şekilde görülen duygular genellikle
şunlardır (Sword, 2003) :
Olumlu ve olumsuz duyguların her ikisi birden yoğun bir şekilde yaşanır.
Aynı anda hem ağlayıp hem gülebilir.
Yoğun duygular psikosomatik rahatsızlıklara sebep olabilir (midede
gerginlik, başağrısı, bulantı vs.)
Ket vurma-çekingenlik ve utangaçlık
Güçlü Duygusal Hafıza-Bir olaya bağlı hissettiklerini unutmazlar ve ileriki
zamanlarda tekrar tekrar hatırlarlar.
Korkular ve kaygılar, suçluluk duyguları
Ölümle ilgilenme, depresif duygudurumu
Başka insanlara duygusal bağlılık
29
İlişkilerde aşırı hassasiyet, hayvanlara aşırı bağlılık,
Yeni çevrelere ayak uydurmada güçlük çekme,
Yalnızlık
Eleştirel kendini değerlendirme ve aşağılık duyguları
30
Kendilerinden büyük yaştaki çocuklarla karmaşık oyunlar oynama eğilimleri
vardır.
Karşılarındaki kişinin duygularını, düşüncelerini ve isteklerini kestirebilme
yetenekleri gelişmiştir.
Gelişmiş mizah duyguları vardır.
Lider olma eğilimleri vardır. Bunun sebebi liderliğin amacını ve işlevini
kavrayabilmeleri ve diğerlerinin gereksinilerine ve ilgilerine duyarlı
olabilmeleridir.
31
Metin ve Saranlı (2012), yapmış oldukları geniş kapsamlı literatür
çalışmasında bazı sosyal-duygusal sorunlarda üstün yeteneğin tipinin (örneğin
edebiyat alanında üstün yetenek) ve derecesinin araştırmaların sonuçlarını
etkilediğini vurgulamışlardır. Ayrıca, aile faktörünün ve üstün yetenekli çocuğun
kişilik yapısının sosyal-duygusal sorunların ortaya çıkışında önemli değişkenler
olduğunu saptamışlardır. Birçok araştırma olağanüstü derecede üstün zekâlı olan
çocukların sosyal uyum becerilerinin orta derecede üstün zekâlı olan akranlarına göre
daha zayıf olduğunu ve bu konuda büyük zorluklar çektiklerini destekler niteliktedir
(Kline & Meckstroth,1985; Roedell, 1985; Dauber & Benbow,1990; Kerr, 1991).
32
başarıya alıştıkları için başarısızlıktan korkmaya başlarlar. Bu onları mükkemmel
olmaya iter. Mükemmeliyetçilik tekrar tekrar deneme şeklinde olduğunda kişiyi
başarıya ulaştırabilir. Ancak içsel standartlarımıza ya da başkalarının beklentilerine
erişme kapasitemiz olmadığını hissettiğimizde boşluğa düşme ve başarısızlığa sebep
olabilir. Mükemmeliyetçi üstün zekâlı çocuk kendisine yüksek standartlar belirler ve
bu standartlara ulaşamazsa büyük acı duyar. Bu tip bir mükemmeliyetçilik üstün
zekâlı çocukta kaygıya sebep olur (Silverman, 2009).
Stoeber & Feast (2009) yaptıkları bir araştırmada kendine yönelmiş
mükemmeliyetçilik arttıkça sınav kaygısının da arttığını bulmuşlardır. Sağlıksız
mükemmeliyetçilik öğrencinin kapasitesinin altında başarı elde etmesine, kişisel ve
sosyal standartları karşılayamama, üstünlüğünü yitirme, eleştirilme endişelerinin
yanında yüksek düzeyde sınav kaygısı yaşamalarına sebep olmaktadır (akt. Özbay ve
Mısırlı, 2003). Birçok çalışma mükemmeliyetçilik ile yeme bozuklukları, klinik
depresyon, psikosomatik rahatsızlıklar, kalp-damar hastalıkları ve intiharın bağlantılı
olduğunu göstermektedir (Hammond, 1990). Silverman (1995), mükemmeliyetçiliğin
iki ucu sivri bir değnek olduğunu üstün zekâlılığın en az anlaşılan yönü olduğunu
savunur.
Literatür incelendiğinde, üstün zekâlı çocukların kaygı düzeylerinin üstün
olmayanlardan daha düşük olduğunu savunan zıt kutuplu bir görüşün de var olduğu
görülmektedir. (Davis & Connell 1985; Schlowinski & Reynolds, 1985). Zeidner ve
Schleyer 1998 yılında İsrail’de yaptıkları araştırmada üstün zekâlı lise öğrencilerinin
sınav kaygısının üstün olmayan akranlarından daha düşük seviyede olduğunu
bulmuşlardır. 1999’da yaptıkları çalışmada ise özel sınıflarda olan üstün yetenekli
çocukların üstün yetenekli olmayan akranlarıyla birlikte sınıflarda okuyan üstün
yetenekli çocuklardan daha yüksek düzeyde sınav kaygısı yaşadıklarını ve daha
düşük benlik algısına sahip olduklarını belirlemişlerdir. Araştırmacılar akademik
benlik algısının yükselmesinin sınav kaygısını düşürdüğünü belirtmişlerdir. Moore
2006 yılında yaptığı çalışmada üstün zekâlı olan ve olmayan ve üstün zekâlı olup
beklenenin altında başarı gösteren öğrencilerin hepsinde orta düzeyde kaygı
olduğunu saptamıştır. Sınav kaygısı kız öğrencilerde erkek öğrencilerden daha
yüksek düzeyde görülmektedir.
33
1.3.3. Üstün Zekâlı Çocuklar İçin Danışmanlık Modelleri
İki tip grup rehberlik modeli geliştirilmiştir. Bunlardan biri üstün zekâlı lise
öğrencilerine yönelik, gönüllülük esasına dayalı, üstün zekâlı olmanın ne olduğuyla
ilgili soruları yanıtlamaya yönelik grup çalışmasıdır. Bu gruplar çok potansiyellilik,
mükemmeliyetçilik, erteleme gibi konularla ilgili olabilir. Bir diğer grup modeli ise
daha genel gelişimsel alanlarla ilgili olabilir. Bu tip gruplar daha çok önleyici
rehberlik amaçlıdır (Moon,2007).
34
1.3.3.3. Aile Rehberlik Modelleri
Thomas, Ray ve Moon (2007), aile terapisi ve eğitim sisteminde ailenin yeri
yaklaşımlarını birleştirerek sistem modelini geliştirmişlerdir. Bu modelde danışma
dinamik bir süreçtir. Amaç, aile bireyleri arasındaki ilişkileri ve ailenin diğer
sistemlerle olan ilişkilerini geliştirmektir. Araştırmacılar üç ayrı sistem modelinden
bahsetmişlerdir :
35
a) Belin- Blank Merkez Modeli: Ailenin duygusal ve ilişkisel dinamikleri
üzerine kurulmuştur. 5-6 seans sürer. Üstün zekâlı çocukların aileleriyle
problem çözme becerileri üzerinde çalışılır.
1.4. Hipnoz
Hipnoz Yunan mitolojisinde uyku tanrısının adıdır (Erickson & Rossi, 1979;
Özerkan, 2002). Hipnozun uyku olup olmadığı çokça sorgulanmıştır. Hipnoz,
uyumaya yüzeysel bir benzeyiştir, tam anlamıyla bir uyuma değildir (Özerkan, 2002,
2012). Müezzinoğlu (2011: 65) hipnozu şöyle tanımlamaktadır: “Hipnoz
düşüncelerde daha az analitik ve mantıklı; otomatik ve ayrılmış bir tavırla yüksek
36
derecede telkinlere cevap verme kapasitesi olan süjelerin ruhsal deneyimlerinde,
genellikle dalıp gittikleri duygular ve hayaller gibi zihinsel gevşeme ve kısıtlanmış
farkındalık durumları olarak tanımlanabilir.” Yapko’ya (1992) göre hipnoz, bilgiyi
taşımak, danışanın soruna cevap verebilme gücünü arttırmak ve öğrenmesine çok
boyutlu deneysel düzeylerde yardım edebilmek için bir araçtır.
Hipnoz, kabul edilebilir telkinler vermek için arttılımış alma gücü ile
odaklanılmış dikkat durumudur (Saadat et al.,, 2006). Hipnozu açıklayan iki ayrı
yaklaşım vardır. Bunlardan biri, hipnotize edilen kişinin değişik bir bilinç
durumunda olduğunu ileri sürer ve ‘hipnotik transı’ kabul eder. Diğer yaklaşım ise
hipnozun ‘bilişsel bir davranış’ olduğunu ve hipnozun deneğin kişiliğine dayandığını
ileri sürer (Özerkan,2012).
Hlywa & Dolan (2010) isimli araştırmacılar, insanın anne karnında hipnozla
tanıştığını ileri sürerler. Bebeğin annesinin kalp atışlarının sesiyle hipnotize olduğu
görüşünü savunurlar. Doğumla bilmediği bir dünyaya gelen bebek annesinin
kucağına alındığında aynı sesi tekrar işiterek rahatlar.
37
Hipnoz terimi, Manchester’lı hekim James Braid tarafından 1841’de
bulunmuştur. Braid, gözlemlenen olguların, uykuya benzer bir psikolojik durum
sebebiyle ortaya çıktığına inanmıştır. 1880’lerde fransız nörolog Charcot, Breuer ve
Freud tarafından ‘histeri’ denilen nevrotik bozuklukların tedavisinde kullanılmıştır.
Yirminci yüzyıl başlarında, psikolojide davranışçı yaklaşımın gelişmesiyle, hipnoza
ilgi azalmış olsa da anksiyetenin davranışçı terapisinde hipnoz gevşemeyi sağlamak
amacıyla kullanılmaya devam edillmiştir (Burrows & Stanley, 2005). Ünlü Rus
bilimadamı Ivan Pavlov (1849-1936) ve takipçileri hipnozu uyku ile uyanıklık arası
bir durum yani yarı uyku hali olarak tanımlamışlardır (Leibold, 1995).
38
1.4.3. Hipnotik İndüksiyon
Pek çok teorisyene göre hipnozun terapiye olan katkısı danışanda hipnotik
trans halindeyken bazı özelliklerin var olmasını gerektirir. Bu özellikler, telkine aşırı
yatkınlık, canlı bir hayal gücü, mantıksal tutarsızlıklara karşı tolerans ve daha fazla
birincil süreç düşünmedir. Bunun tam zıddı olarak bilişsel davranışçı terapistler
bilincin belirgin bir şekilde hipnotik hali olduğuna inanmazlar. Onlara göre hipnoz
danışanın inanç ve beklentileri üzerinde etki yaratarak terapiye katkıda bulunur
(Kirsch,1993). Kirsch (1995) bu düşünceleri test etmek için yapmış olduğu bir meta
analiz çalışmasının sonucunda bilişsel davranışçı terapilerde hipnozun rutin olarak
kullanılmasını önermektedir. Kaygı, fobi ve ağrı gibi çok geniş bir problem aralığını
39
kapsayan bu çalışmada Kirsch, bilişsel davranışçı terapilerde hipnozun
kullanılmasının önemli ölçüde yarar sağladığını bulmuştur.
Nash (2008), hipnoza yatkınlığın bireye özgü olduğunu ve bireyin
kapasitesine bağlı olduğunu söyler. Hipnoz öncesi görüşmenin öneminden bahseder.
Bu görüşme, danışana bazı beklentiler sağlar ve danışmanın danışanın beklentilerini
öğrenmesini sağlar. Danışman danışana açık uçlu sorular sorar. Bu sorular, tutumlar,
korkular, gerçekçi olmayan beklentiler, dini değerler, duygusal boşalma, pasiflik ve
kontrolle ilgilidir. Psikoterapötik ilişkinin daha iyi kurulabilmesi danışmanın daha
etkili olmasını sağlar.
Bilişsel davranışçı yaklaşımı kullanan pek çok terapist hipnozu tamamlayıcı
terapi olarak kullanmaktadır. Joseph Wolpe’ın sistematik duyarsızlaştırma tekniği
kaygı ve korkunun azaltılmasında kullanılır ve klasik koşullanma üzerine
temellenmiştir. Bu karşıt koşullanma modeli, adım adım gevşeme haline girme,
korku uyaranıyla yüzleşme, kaygıyı yaratan uyarana azdan çoğa doğru maruz
kalmayı içerir. Bu gevşeme hali birçok değişik teknik kullanılarak elde edilebilir. Bu
tekniklerden biri de hipnozdur (Chapman, 2005). Gunnison (2004) hipnoterapiyi
psikolojik danışmayla birleştirmiştir. Rogers ve Erickson’un terapilerini birleştirerek
‘hipno-danışma’ modelini geliştirmiştir. Araştırmacı bu modelde danışanın sürekli
danışma sürecinin merkezinde olduğunu ve sonraki seanslarda ne olacağıyla ilgili bir
altyapısının olduğunu ileri sürer. Gunnison, hipno-danışmanın Rogers’ın (1985)
gelişme prensibinin terapötik havasıyla, Erikson’un hipnotik telkin dili ve
yararlanma yaklaşımları üzerine temellediğini savunur (Gunnison, 2004). Erikson’un
yararlanma yaklaşımı danışan-merkezli ve danışanın anlık ihtiyaçlarına yüksek
düzeyde bağlı olduğu bir yaklaşımdır (Erickson & Rossi, 1979).
Chapman (2005), danışanların ve pek çok psikoterapistin hipnozla ilgili çok
yanlış algılamaları olduğunu ileri sürmektedir. Bu yanlış algılamanın hipnozla ilgili
yıllardan beri süregelmiş şov programları, filmler ve kitaplar dolayısıyla olduğunu,
klinik hipnozun bu imajını değiştirmesi gerektiğini savunmaktadır.
Barnier and Nash (2008) yapmış oldukları araştırmaların sonucunda,
hipnozun çalışması zor ve yeterince bilimsel olmadığı gibi yaygın ve yanlış bir
görüşün var olduğunu gözlemlemişlerdir. Kihlstrom (2008), hipnozun bilimsel
araştırmalar için çekici ve klinik uygulamalar için etkileyici bir teknik olduğunu
40
savunur. Kihlstrom, bilimsel uygulamalarda hipnozun kullanımına fırsat sağlayan ve
bunu haklı çıkarıcı bir hipnoz tanımı yapmaktadır. Bu tanımda, hipnozun hipnotizör
olarak belirlenmiş bir kişinin başka bir kişiye belirlenmiş bir konuda telkinler
verdiği; imgesel deneyimlerin, algıda, bellekte ve eylemde zorunlu değişikliklerin
yaşandığı bir süreç olduğunu vurgulamaktadır.
41
Yapılan düzenli tekrarlar sonucunda kişi şikâyeti yönünde fark görmeye başlar ve
hipnozun etkisi kişiyi tam olarak sarar. Hüsnü Öztürk bilinçli hipnoz yönteminde
hipnotizöre bağlanma durumunu tamamen engelleyen otohipnoz ya da ototelkin
adında başka bir yöntem geliştirmiştir. Bu yöntemde danışan hipnotizmayı alıp
telkinlerle vücudunu gevşetebilme düzeyine geldikten sonra kendisine öğretilen sağ
elini yumruk yapma gibi belirli bir hareketi tekrarlayarak hipnotizöre ihtiyaç
duymadan tek başına hipnozu uygulayabilmektedir. Oto hipnoz duruma göre ömür
boyu veya bir süreliğine kullanılmak üzere verilebilir (Müezzinoğlu,2012).
1. Spontan (Kendiliğinden)
2. Dışarıdan gelen uyarıcılar ve kişiler aracılığıyla.
Pek çok araştırma, hipnozun sınav kaygısı, tıbbi müdahaleler gibi durumsal
kaygılarda ve kaygı kaynaklı rahatsızlıklarda (baş ağrısı, spastik kolon gibi) etkili bir
yöntem olduğunu ortaya koymaktadır (Hammond, 2010). Smith (1990), hipnoterapi
ve otohipnozun kişinin kaygısını dikkate değer şekilde azalttığını ve bu durumun
yalnızca kaygı bozuklukları değil kaygı içeren herhangi bir problem durumunda
geçerli olduğunu söylemektedir.
42
Sapp (1991) yaptığı deneysel çalışmada, sınav kaygısını azaltmak amacıyla
bilişsel davranışçı hipnoz yöntemini kullanmıştır. Altı haftalık çalışmadan sonra
hipnozun sınav kaygısını azaltmada ve akademik performansı arttırmada işe yaradığı
tespit edilmiştir. Kai ve Yu (2006), sınav kaygısı yaşadığı tespit edilen üç Çinli
üniversite öğrencisi Londra Üniversitesi hipnoz birimi tarafından hazırlanan stres
yönetimi programına tabi tutmuşlardır. Hipnoz bilişsel davranışsal terapiye ek olarak
uygulanmıştır. Uygulama dört seans yapılmıştır. İstatistikî değerlendirmelerde sınav
kaygılarındaki azalma oranı düşük olmasına karşın, öğrenciler kişisel raporlarında
sınavlara bakış açılarının olumlu yönde değiştiğini vurgulamışlardır.
Bu kısımda konuyla ilgili yurt dışında ve yurt içinde yapılan araştırmalara yer
verilmiştir.
43
olmayan akranlarına göre daha kaygılı oldukları düşüncesinin kanıtlandığını ileri
sürmüşlerdir.
Zeidner ve Schleyer 1999’da yaptıkları çalışmada özel sınıflarda olan üstün
yetenekli çocukların üstün yetenekli olmayan akranlarıyla birlikte sınıflarda okuyan
üstün yetenekli çocuklardan daha yüksek düzeyde sınav kaygısı yaşadıklarını ve
daha düşük benlik algısına sahip olduklarını belirlemişlerdir. Araştırmacılar
akademik benlik algısının yükselmesinin sınav kaygısını düşürdüğünü
belirtmişlerdir.
Goetz ve arkadaşları 2008 yılında; üstün zekâlı öğrencilerden oluşan
dördüncü ve dokuzuncu sınıflar arasında öğrenim gören 796 İsrailli üstün zekâlı
öğrenciyle yaptıkları çalışmada, öğrencilerin bireysel başarılarını ve grup içindeki
başarılarının sınav kaygılarına etkilerini araştırmışlardır. Çalışmanın sonucunda
sınav kaygısının bireysel başarıyla ters orantılı olduğu ancak sınıfın ortalama
başarısıyla doğru orantılı olduğu ortaya çıkmıştır.
Moore 2006 yılında yaptığı çalışmada üstün zekâlı olan ve olmayan ve üstün
zekâlı olup beklenin altında başarı gösteren öğrencilerin hepsinde orta düzeyde kaygı
olduğunu saptamıştır. Sınav kaygısı kız öğrencilerde erkek öğrencilerden daha
yüksek düzeyde görülmektedir.
Martin ve Marcus (1957), hipnoza gönüllü olan kişiler ve gönüllü olmayan
kişiler arasındaki karakter özellikleri arasındaki farka bakmak için 103 psikoloji
öğrencisiyle yaptıkları araştırmanın sonucunda hipnoza gönüllü olanların zekâlarının
gönüllü olmayanlara göre daha yüksek olduğunu bulmuşlardır. Curtis (1943) 32
kişiyle yaptığı araştırmada Stanford Binet uygulamış, zekâ ile hipnoza yatkınlık
arasındaki korelasyon katsayısını 0.5 olarak bulmuştur.
Sapp (1990), sınav kaygısı olan bir grup öğrenciye altı hafta boyunca, sınav
kaygılarını azaltmak ve akademik performanslarını arttırmak amacıyla bilişsel-
davranışsal hipnoz uygulamıştır. Araştırmanın sonucunda, bilişsel-davranışsal
hipnozun sınav kaygılarını azalttığını ve akademik performanslarını arttırmada etkili
olduğunu bulmuştur. Stanton (1993) yaptığı bir çalışmada, asistanlık sınavını
kaygıları yüzünden veremeyen 11 pratisyen hekimin hipnoz uygulamaları sonucunda
10’unun sınavdan geçtiğini, 9 tanesinin sınav kaygısının azaldığını belirlemiştir.
44
Benor ve arkadaşları (2009), sınav kaygısını azaltmaya yönelik teknikler olan
duyuşsal idare tekniği, (EMDR) göz hareketleriyle duyarsızlaştırma ve yeniden
işleme ve duyuşsal irade tekniklerinin karması ve bilişsel davranışçı terapi
tekniklerini üniversite öğrencilerinin sınav kaygılarını azaltmak amacıyla kullanarak
pilot bir çalışma yapmışlardır. Çalışmanın sonucunda, her üç terapi yönteminin de
sınav kaygısında belirgin azalmaya yol açtığını bulmuşlardır. Duyuşsal idare tekniği
ve (EMDR) göz hareketleriyle duyarsızlaştırma ve yeniden işleme ve duyuşsal irade
tekniklerinin karması olan tekniklerle bilişsel davranışı terapiyle beş seansta ulaşılan
sonuca iki seansta ulaşılmıştır.
Aghaie ve arkadaşları (2012) İran’da sınav kaygısını azaltmak amacıyla 23
öğrenciye uyguladıkları bilişsel davranışçı terapi yönteminin sonucunda bu yöntemin
sınav kaygısının azaltılması çalışmaları için uygun olduğunu saptamışlardır.
45
Yıldız (2007), lise öğrencilerinin mükemmeliyetçilik özelliklerinin ana-baba
tutumlarının ve cinsiyetlerinin sınav kaygılarını yordayıp yordamadığını ve lise
öğrencilerinin sınav kaygısı puanlarının lise türüne, algılanan akademik başarı
düzeyine ve algılanan sosyo-ekonomik düzeye göre farklılaşıp farklılaşmadığını
belirlemek amacıyla yaptığı araştırmada sınav kaygısı kuruntu alt boyutu ile sosyo-
ekonomik düzey arasında orta sosyo ekonomik düzey aleyhine sonuçlar elde etmiştir.
Akademik başarı ve sınav kaygısı arasında anlamlı düzeyde bir ilişki olmadığı tespit
etmiştir. Araştırma bulgularına göre, lise öğrencilerinin Sınav Kaygısı Envanteri’nin
Kuruntu alt ölçeğinden aldıkları puanlar öğrenim gördükleri lise türüne göre anlamlı
farlılık göstermiştir. Fen lisesi öğrencileri ile genel lise öğrencileri arasında fen lisesi
öğrencileri lehine anlamlı farklılık bulunmuştur. Cinsiyet toplam sınav kaygısının en
güçlü yordayıcısı olurken onu sırasıyla mükemmeliyetçilik altboyutlarından; hatalara
aşırı ilgi, davranışlardan şüphe ve kişisel standartlar, Ana-baba Tutum Ölçeği alt
boyutlarından “otoriter” izlemiştir.
Tekbaş (2009), OKS ve ÖSS sınavına hazırlanan 600 öğrenciyle yaptığı
çalışmanın sonucunda kendilerine ait odaları olmayan, dershaneye gitmeyen, sınava
hazırlanma sürecinde ailesinden baskı gören, baba eğitim düzeyi düşük olan ve
cinsiyeti kız olan öğrencilerin sınav kaygılarının daha yüksek olduğunu saptamıştır.
Alyaprak (2006), üniversite sınavına hazırlanan öğrencilerin yaşadığı sınav
kaygılarının nedenlerini saptamak amacıyla yaptığı araştırmada, ÖSS sınavı öncesi
kızların yaşadığı sınav kaygısının erkeklerden yüksek olduğunu, sınava iki ve daha
fazla kere giren öğrencilerin sınav kaygılarının sınava ilk kez giren öğrencilerin sınav
kaygılarından yüksek olduğunu, alan tercihi ile sınav kaygısı arasında bir ilişki
bulunmadığını, ailenin gelir düzeyi azaldıkça sınav kaygısı toplam puanının arttığını,
başarısı yüksek olan öğrencilerin kaygı düzeyinin daha düşük olduğunu, ÖSS’ye
yönelik sınav kaygısı ile öğrencilerin sınava verdikleri önem arasında pozitif bir
ilişki olduğunu, ailenin sınava verdiği önem ile sınav kaygısı arasında bir ilişki
omadığını, ÖSS’ye yönelik sınav kaygısı ile sürekli kaygı arasında beklendiği gibi
pozitif yönde anlamlı bir ilişki olmadığını, sosyal kaygı ile sınav kaygısı arasında
anlamlı ve pozitif bir ilişki olduğunu, ÖSS’ye yönelik sınav kaygısı ile yeni sınav
sistemi hakkındaki düşünceleri arasındaki ilişkiye yönelik bulgularında; anlamlı bir
ilişki olmadığını, annenin eğitim düzeyi ile sınav kaygısı arasında anlamlı bir ilişki
46
olmadığını, babanın eğitim düzeyi ile sınav kaygısı arasında negatif yönde anlamlı
bir ilişki olduğunu bulmuştur.
Öner ve ark. (2006), Ögrenci Seçme Sınavı öncesinde ortaya çıkan smav
kaygısı ile başaçıkmada “sınav kaygısı ile başa çıkma programının” etkisini
incelemişlerdir. Araştırmaya, 30 deney 30 kontrol grubu olmak üzere toplam 60
öğrenci katılmıştır. Araştırmanın sonucunda, sınav kaygısı ite başa çıkmada
uygulanan programın yararlı olduğu bulunmuştur. Ergene (1994), Ankara ilinde 24
deney 24 kontrol grubu olmak üzere toplam 48 lise 3. sınıf öğrencisi üzerinde
deneysel bir araştırma yapmıştır. Bu çalışmada, deney grubundaki öğrencilerin
kontrol grubuna oranla sınav kaygısının kuruntu düzeyini düşürmede etkili olduğu
duyuşsallık boyutunda deney grubu lehine bir fark gözlenmediği bulunmuştur.
Uşaklı ve Yapıcı (2001), 8. sınıf düzeyinde 55 kız ve 97 erkek öğrenci
üzerinde yürüttükleri araştırmalarında sınav kaygısı düzeyini azaltmaya yönelik
yürütülen grup rehberliği etkinliğinin kuruntu ve duyuşsallık düzeylerini düşürmede
etkili olduğunu bulmuşlardır. Adana ve Kaya (2005), İstanbul’da 34 deney 36
kontrol grubu olmak üzere toplam 70 öğrenci üzerinde yürüttükleri sınav kaygısı
başa çıkma eğitiminin deney grubundaki katılımcıların genel sınav kaygısı düzeyini
düşürmede etkili olduğunu saptamışlardır.
Can ve arkadaşları (2012), yüksek riskli sınav kaygısının azaltılmasında
sistematik duyarsızlaştırma ile bilişsel yeniden yapılandırmanın etkililiğinin
karşılaştırılmasına yönelik deneysel bir araştırma yapmışlardır. Üniversiteye giriş
sınavında sınav kaygısından sıkıntı çeken (16-22 yaşları arasında) lise son sınıf
öğrencisi ve lise mezunu toplam 50 öğrenciyi (36 kız, 14 erkek) davranışçı ve bilişsel
terapi gruplarına alarak yaptıkları çalışmada davranışçı ve bilişsel terapilerin sınav
kaygısının fizyolojik ve bilişsel bilişenlerini tedavi etmede eşit olarak etkili olduğunu
tespit etmişlerdir. Erkan (1994), Mersin Fen Lisesi 1. ve 2. sınıflarında öğrenim
gören sınav kaygısı yüksek 16 öğrenciye uyguladığı sınav kaygısını azaltmaya
yönelik programın öğrencilerin sınav kaygılarını azaltmada anlamlı bir etkisinin
olduğunu tespit etmiştir.
Coşaner ve Serin (2012) yaptıkları araştırmada, Grup Rehberliği
Programı’nın sekizinci sınıf öğrencilerinin sınav kaygı düzeylerine etkisini
incelemişlerdir. Çalışmaya 26’i deney, 24’ü kontrol grubu olmak üzere toplam 50
47
öğrenci katılmıştır. Veri toplama aracı olarak Öner (1990) tarafından Türkçeye
uyarlanan “Sınav Kaygı Envanteri”ni kullanılmışlardır. Deney grubuna haftada bir
defa olmak üzere 10 hafta “Sınav Kaygısıyla Başa Çıkama Programı”
uygulanmışlardır. Araştırmanın sonucunda grup rehberliği programı eğitimi alan
veya almayan öğrencilerin duyuşsallık ve kaygı puanları arasında anlamlı farklılık
olmadığı, kuruntu puanları arasında anlamlı farklılık olduğu saptanmıştır.
Bozanoğlu (2005), bilişsel-davranışçı kuram temel alınarak hazırlanmış bir
grup rehberlik programının akademik motivasyon, akademik özsaygı, akademik
başarı ve sınav kaygı düzeylerine etkisini araştırmış ve programın akademik
motivasyon, akademik özsaygı, akademik başarı ve sınav kaygı düzeylerine olumlu
etki yaptığını belirlemiştir.
48
2. YÖNTEM
49
2.2. Çalışma Grubu
50
öğrencilerinin tümüne Kişisel Bilgiler Formu, Raven’s Progressive Matrices
Grup Zekâ Testi ve Sınav Kaygısı Envanteri uygulanmıştır.
Belirlenen öğrencilere bireysel olarak sınav kaygılarını azaltmaya yönelik 7
seans bilinçli hipnoz uygulanmıştır.
Belirlenen öğrencilere 11 oturumluk SKP(Sınav Kaygısı Programı)
uygulanmıştır.
Uygulamaların bitiminde son-test olarak Sınav Kaygısı Envanteri tekrar
uygulanmıştır.
Elde edilen veriler üzerinde analizler yapılarak sonuçlar raporlaştırılmıştır.
Araştırmada veri toplamak amacıyla iki ölçme aracı ve bir kişisel bilgiler
formu kullanılmıştır. Bu araçlar ve özellikleri aşağıdaki gibidir:
51
2.3.2. Raven’s Advanced Progressive Matrices Grup Zekâ Testi
(RİDİMT)
52
Verilerin bu analiz için uygunluğu konusunda temel göstergelerden Kaiser
Meyer Olkin (KMO) değerleri hesaplanmıştır (Tablo 1). Yapılan analizlerde KMO
değeri, KMO=.931 ve p<0,001 olarak bulunduğundan, ölçeğin faktör analizi için
uygun olduğu anlaşılmıştır (Leech, 2005: 83). Bu sonuçlar testi oluşturan maddelerin
faktör analizine uygun olduğunu ve ölçülen özelliğin, örneklemin seçildiği evrende
çok boyutluluk özelliği taşıdığını ortaya koymaktadır. Bartlett küresellik testi ise
değişkenler arasında yeterli oranda ilişki olup olmadığını ve p<,05’ten düşük olması
halinde değişkenler arasında anlamlı bir ilişki olduğunu göstermektedir (Sipahi,
Yurtkoru ve Çinko, 2006: 79-80). Örneklemde p<,001 olduğundan, değişkenler
arasında anlamlı bir ilişki olduğu görülmektedir.
Faktör analizinde Principal Component Analysis, Varimax with Kaiser
Normalization teknikleri kullanılmıştır. Analiz sonrası test sorularının iki boyutta
topladığı ve alt boyutlardan ilkinin toplam varyansın %22,13’ünü, ikincisinin ise
toplam varyansın %41,33’ünü açıkladığı görülmüştür. Açıklanan toplam varyans
miktarı ise %63,46 olarak bulunmuştur.
53
Tablo 2 RİDİMT faktör yükleri
Soru Faktör 1 Faktör 2
s1 -
s3 0,305
s6 0,319
s2 0,331
s12 0,336
s4 0,360
s9 0,379
s11 0,409
s5 0,425
s10 0,427
s7 0,431
s8 0,449
s31 0,305
s20 0,312
s38 0,312
s28 0,320
s40 0,341
s25 0,344
s29 0,379
s41 0,383
s30 0,396
s48 0,396
s44 0,398
s19 0,412
s33 0,415
s32 0,417
s27 0,420
s45 0,427
s22 0,438
s46 0,443
s42 0,445
s13 0,458
s37 0,459
s17 0,470
s24 0,476
s36 0,476
s18 0,477
s39 0,483
s16 0,485
s43 0,494
s23 0,509
s26 0,517
s34 0,525
s47 0,537
s35 0,544
s21 0,546
s14 0,551
s15 0,562
54
Belirlenen bu alt boyutların içinde hangi maddelerin yer aldığı ve faktör
yüklerine ilişkin yapılan, döndürülmüş matris analizi sonucu ise yukarıda Tablo 2’de
özetlenmiştir. Döndürülmüş faktör matrisi (Rotated Compenent Matrix) sonucu testin
47 maddesinin de yük değeri 0,30 üzerinde bulunduğundan, ölçekteki tüm
maddelerin (madde 1 hariç) sonraki analizlerde kalmasına karar verilmiştir. Matriste
orijinal değişken ve onun faktörü arasındaki korelâsyonlar bulunur, faktör
maddelerinin ağırlığının 0,30 ve üzerinde olması gerekir (Kalaycı, 2006: 330). Buna
göre; ölçeğin birinci boyutunda 11, ikinci boyutunda 36 madde yer almaktadır.
Testin birinci sorusunun cevabı örneklem grubundaki öğrencilere örnek
olarak verildiğinden bu maddeye ait faktör yükü hesaplanamamıştır. Faktör analiz
sonrası testin alt boyutlarında yer alan maddelerin güvenirlilik analizleri için Alpha
modeli kullanılmıştır.
55
Tablo 4 Faktör 2 (Esas Kısım) için Madde Analizi
Madde Silindiğinde Madde Silindiğinde Madde-Toplam Madde Silindiğinde
Madde
Ölçek Ortalaması Ölçek Varyansı Korelasyonu Cronbach Alpha
56
Tablo 5 Test ve alt boyutları arasındaki ilişkilere
dair Pearson Çarpım Moment Korelasyonu
Alıştırma Esas
Boyut Toplam
Kısmı Kısım
Alıştırma Kısmı r 1 ,626** ,765**
p 0,000 0,000
N 1179 1179
Toplam r 1
p
N
**p< 0.01
Faktör analizi ve güvenirlik analizleri sonrası elde edilen iki alt boyut ile
testin bütünü arasındaki ilişkilere yukarıda, Tablo 5’de bakılmıştır. Alt boyutlar
arasındaki ilişkiyi araştırmaya yönelik yapılan Pearson Çarpım Moment Korelâsyon
analizine göre; testin alıştırma kısmı puanı ile esas kısım puanı ve testin toplam puanı
arasında 0,001 düzeyinde, pozitif yönde ve anlamlı bir ilişki vardır. Yine, testin esas
kısım puanı ile testin tamamı arasında da 0,001 düzeyinde, pozitif yönde ve anlamlı
bir ilişki vardır.
57
2.3.2.2. RİDİMT (Raven İleri Düzeyde İlerleyen Matrisler Testi) Norm
Çalışmasına İlişkin Bulgular
58
Tablo 8 Öğrencilerin RİDİMT puanları: Betimsel istatistikler
Art. Ort. Std. Sp.
Değişken N Minimum Maksimum
(X) (ss)
RİDİMT Alıştırma Kısmı 1179 0 12 9,06 2,26
RİDİMT Esas Kısım 1179 2 36 20,79 6,74
RİDİMT Toplam 1179 4 48 29,85 8,41
kısmı için elde edilen ortalama puan oldukça yüksektir ( X RİDİMT AK=9,06). RİDİMT
esas kısım için hesaplanan ortalama puanın biraz daha düşük bir oranda gerçekleştiği
bulunmuştur ( X RİDİMT EK=20,79 ). Son olarak iki alt puanın toplamı olan RİDİMT
toplam puanına ilişkin ortalamanın da orantısal olarak yüksek olduğu söylenebilir (
X RİDİMT Toplam=29,85).
RİDİMT norm çalışması kapsamında, her bir yüzdelik dilime düşen RİDİMT
alıştırma kısmı, RİDİMT esas kısım ve RİDİMT toplam puanlarının
hesaplanmasından önce, öğrencilerin RİDİMT toplam puanlarının cinsiyet ve
okudukları sınıflara göre farklılaşıp farklılaşmadığı incelenmiştir. Norm çalışmasına
katılan öğrencilerin kişisel bilgilerine göre RİDİMT toplam puanlarının anlamlı
farklılık göstermesi durumunda, bu değişkenlere göre farklı norm tabloları yapılması
gerekecektir.
Öğrencilerin RİDİMT toplam puanlarının cinsiyet ve okudukları sınıflara
göre farklılaşıp farklılaşmadığını incelemeden önce bu puanların varyans dağılımının
değişkenlerin gruplarına göre homojen olup olmadığına bakılmış, daha sonra ilişkisiz
gruplar t-testi ile RİDİMT toplam puanlarının farklılaşıp farklılaşmadığı
incelenmiştir.
59
Tablo 9 Öğrencilerin RİDİMT toplam puanlarının cinsiyet ve sınıf
değişkenlerine göre varyans dağılımları
Bağımsız Levene Varyansların Eşitliği Testi
Bağımlı Değişken
Değişken F p
RİDİMT Toplam Cinsiyet 2,37 0,124
Kız=29,47; X Erkek=30,36).
Benzer şekilde, öğrencilerin sınıfı da RİDİMT toplam puanları bakımından
anlamlı bir farklılaşmaya neden olmamaktadır (t=1,44). 11 ve 12. Sınıf
61
Tablo 12 Öğrencilerin RİDİMT esas kısım puanlarına ilişkin norm tablosu
Yıl Olarak Yaş (Ay)
17,0 17,5 18,0 18,5 19,0 19,5 20,0
Skor 16 (9) ile 17 17 (3) ile 17 (8) 17 (9) ile 18 18 (3) ile 18 18 (9) ile 19 19 (3) ile 19 19 (9) ile 20 (2)
(2) arası arası (2) arası (8) arası (2) arası (8) arası arası
% f % f % f % f % f % f % f
36
35 99,0 1 99,0 1 99,0 1
34 99,0 6 97,1 3 97,1 2 97,1 2 99,0
3
33 97,1 10 96,8 6 96,8 4 96,8 2 97,1
3
32 99,0 6 94,1 7 96,1 3 91,4 4 91,4 2 91,4
2
31 96,9 8 91,2 6 88,6 7 88,6 1 88,6 4 99,0 3 88,6
7
30 93,8 9 88,2 7 85,7 6 85,7 6 85,7 2 96,8 2 88,2
1
29 90,6 5 85,3 7 82,9 6 82,9 9 82,9 6 93,5 1 85,3
2
28 87,5 6 82,4 12 80,0 8 80,0 19 80,0 8 90,3 2 82,4
1
27 84,4 3 79,4 10 77,1 9 77,1 13 77,1 5 88,9 5 79,4
1
26 81,3 9 76,5 13 74,3 14 74,3 16 74,3 4 83,9 2 76,5
8
25 78,1 3 73,5 21 71,4 12 71,4 13 71,4 8 80,6 2 73,5
2
24 75,0 9 70,6 17 68,6 19 68,6 12 68,6 7 77,4 3 70,6
4
23 71,9 7 67,6 19 65,7 11 65,7 12 65,7 5 74,2 2 67,6
1
22 68,8 8 64,7 13 62,9 12 62,9 13 62,9 17 71,0 1 64,7
1
21 65,6 9 61,8 24 60,0 13 60,0 21 60,0 12 67,7 4 61,8
1
20 62,5 4 58,8 11 57,1 15 57,1 14 57,1 7 64,5 4 58,8
2
19 59,4 7 55,9 14 54,3 9 54,3 11 54,3 5 61,3 5 55,9
3
18 56,3 5 52,9 12 51,4 12 51,4 11 51,4 6 58,1 2 52,9
3
17 53,1 4 50,0 11 48,6 7 48,6 8 48,6 8 54,8 1 50,0
1
16 50,0 1 47,1 10 45,7 9 45,7 7 45,7 4 51,6 2 47,1
5
15 43,8 11 44,1 9 42,9 7 42,9 9 42,9 2 48,4 1 44,1
2
14 43,7 7 41,2 8 40,0 4 40,0 13 40,0 9 45,2 3 41,2
3
13 40,6 4 38,2 8 37,1 6 37,1 2 37,1 3 41,9 3 38,2
3
12 37,5 4 35,3 2 34,3 3 34,3 4 34,3 3 38,7 1 35,3
2
11 34,4 2 32,4 7 31,4 2 31,4 5 31,4 1 35,5 2 32,4
2
10 31,3 3 29,4 2 28,6 4 28,6 5 28,6 4 35,1 1 29,4
1
9 28,1 2 29,4 1 25,7 2 25,7 2 25,7 3 34,9 2 28,6
2
8 23,5 1 22,9 2 22,9 4 22,9 2 25,8 2 23,5
3
7 20,6 5 20,0 2 20,0 3 20,0 4 24,9 1 20,6
1
6 17,6 2 17,1 1 17,1 4 17,1 3 24,6 2 17,6
1
5 14,7 1 14,3 2 14,3 1 14,3 1 20,0 2 14,7
2
4 14,6 1 11,4 1 11,4 1 11,4 6 12,9 1 11,8
1
3 8,8 1 8,6 1 8,6 2 8,3
1
2 5,7 1
n 136 278 219 253 156 62 75
62
2.3.3. Kişisel Bilgiler Formu
2.3.4. Prosedür
“Bir okulun rehberlik programı, belli niteliklerdeki bir öğrenci grubuna özel
hedeflerde ifadesini bulan yardım hizmetini gerçekleştirmek için gerekli fırsat ve
durumların işler ve işe yarar bir düzene konmuş şeklidir (Külahoğlu, 2001: 45).”
PDR programları
63
Bu araştırmada ergenlik çağındaki üstün zekâlı öğrencilerin sınav kaygılarını
azaltmaya yönelik program ‘problemlere göre düzenlenen program modeli’
yaklaşımına göre geliştirilmiştir. Bu yaklaşıma göre psikolojik danışman özel bir
sorunu olan gruplarla karşı karşıya kalındığında bir rehberlik programı geliştirir.
Program grup üyelerinin ihtiyaç ve beklentilerine uyarlanmaktadır (Külahoğlu,
2001).
Buescher (2004), üstün zekâlı ve yetenekli öğrenciler için uygun bir
rehberlik çalışmasının öz-gelişim, sosyal gerçekliklerin farkındalık, ergenlerde
çatışma etkileşimi ve mahremiyet konularında yeterli bilgiye sahip olmayı
gerektirdiğini savunur. Üstün zekâlı ve yetenekli öğrenci rehberlik programı
sürecinde yaratıcı yazma, edebi eserler, kavram haritaları gibi etkinliklerden
faydalanabilir. Buescher üstün zekâlı ve yetenekli ergenler için proaktif yani ileriye
yönelik etkisi olan bir rehberlik programı yaklaşımını savunmaktadır.
SKP (Sınav Kaygısı Programı) üstün zekâlı öğrencilerin sosyal-duygusal
özellikleri göz önünde bulundurularak var olan sınav kaygısı programlarının
incelenmesi sonucu geliştirilmiş olmasına karşın üstün zekâlı olmayan öğrencilerde
de uygulanabilir.
Sınav Kaygısın Programı’nın amacı; ortaöğretime devam eden üstün zekâlı ve
yetenekli olan ve olmayan öğrencilerin sınav kaygılarını azaltmaya yardımcı
olmaktır. Araştırmada kullanılmak üzere öğrencilerin sınav kaygılarını azaltmaya
yönelik bir program hazırlamak için bu konuda yapılan yayın ve araştırmalar
incelenmiştir. Bishop (2006), Erkan (2012), Gümüş (2010), Altınay (1998),
Demirbaş (2009), Cheek (2002) ile Weems ve arkadaşları (2009) gibi
araştırmacıların önerdikleri programlar ve etkinlikler incelenmiş, sınav kaygısı
envanterinin alt boyutları ve üstün zekâlı ergenlerin özellikleri de dikkate alınarak
eklektik bir program çerçevesi oluşturulmuştur.
Sınav Kaygısı Programının geliştirilmesinde aşağıdaki basamaklar takip
edilmiştir:
64
(REBT), bibliyoterapi, yaratıcı sorun çözme yöntem ve tekniklerini içeren eklektik
bir program çerçevesi oluşturulmuştur. Literatür taramasında üstün zekâlı ve
yetenekli öğrenciler için farklılaştırılmış bir sınav kaygısı programı bulma güçlüğü
yaşanmıştır.
2. Basamak: Sınav kaygısının azaltılmasında kullanılan yöntem ve teknikler
belirlenmiş ve bu konuların sınav kaygısıyla ve üstün zekâlı ve yetenekli çocuklarda
görülen sınav kaygısıyla ilişkilerinin kuramsal dayanağı araştırılmıştır.
3. Basamak: Üstün zekâlı ve yetenekli öğrencilerin sınav kaygılarını azaltacak
yeterliklere yönelik amaç ve kazanımlar belirlenmiştir.
4. Basamak: Program içeriğini oluşturmak için amaçlara uygun etkinlikler
seçilmiştir.
5. Basamak: Etkinlik süreleri dikkate alınarak oturumların süreleri ve hangi
sıklıkla uygulanacağı belirlenmiştir.
2011-2012 eğitim öğretim yılında Atatürk Fen Lisesi 12. sınıf öğrencilerinden
seçilen 10 öğrenciye programın uygulaması yapılmıştır. Sınav Kaygısı Programının
(SKP) genel amacı üstün zekâlı çocuklarda görülebilen sınav kaygısını azaltmaktır.
Programın kazanımları EK-1 bölümünde verilmiştir.
Programın etkililiğini ölçmek amacıyla yarı deneysel bir yöntem
kullanılmıştır. Araştırmada bilinçli hipnoz uygulanan bir deney grubu ve sınav
kaygısı programı uygulanan bir başka deney grubu bulunmaktadır. Her iki gruba da
geçerliği ve güvenirliği olan sınav kaygısı envanteri hem ön-test hem son-test olarak
verilmiştir. Elde edilen sonuçlar uygun istatistiksel yöntemler kullanılarak
değerlendirilmiş olup programın başından sonuna kadar atılan her adım bilimsel
çerçeve içinde tutulmaya çalışılmıştır.
65
bulundurarak, sınav kaygısına yol açan nedenlere göre farklılaştırılarak
yapılandırılmış grupla uygulanan bir program niteliğindedir. Bu program
psikodrama, gestalt terapisi, bilişsel-duyuşsal davranışçı terapi, (REBT),
bibliyoterapi, yaratıcı sorun çözme yöntem ve tekniklerini içeren karma bir
programdır.
Sınav kaygısı programı üstün yetenekli ergenlerin sınav kaygılarına ilişkin
farkındalık ve kaygıyla başa çıkmada farklı beceriler kazanmalarına olanak
sağlayacak şekilde yapılandırılmıştır. Programın içinde bu amaçlara uygun
etkinlikler yer almaktadır. Programın gerektiği gibi uygulanması sonucunda, sınav
kaygısı yaşayan öğrencilerin sınav kaygısıyla ilgili daha geniş bir bakış açısı;
duyguları, düşünceleri ve davranışlarıyla ilgili içgörü kazanmaları, bununla başa
çıkma yeterliğine ulaşmaları beklenmektedir.
Sınav kaygısı programı oluşturulurken tezin ilgili literatür bölümünde yer
verilen kuramsal görüşlerden yararlanılmıştır. Literatür incelemesi ve belirlenen
amaçlar doğrultusunda hazırlanan sınav kaygısı programının konu alanları olarak;
Soru sorma
Anlatım
Tartışma,
Rol oynama
Uygulama
Ev ödevleri,
66
Grup paylaşımı,
Hikâye okuma
Beyin Fırtınası
Bibliyoterapi
Yaratıcı Sorun Çözme
67
“Öğrendiklerini rahatlıkla hatırlayabileceksin. Sen çok iyi hazırlandın. Bu nedenle
doğru yanıtlar kolaylıkla aklına gelecek. Sınav sırasında bedenin rahat ve zinde,
zihnin açık ve keskin olacak. Sınav sorularını çözmeye başladığın dakikadan itibaren
tamamıyla rahat ve sakin olacaksın. Çok rahat ve sakinsin. Soruların her birini
rahatlıkla çözebileceğini biliyorsun. Çok rahat ve gevşemiş durumdasın
(Müezzinoğlu, 2011). Sınav öncesinde ve sınav sırasında rahat ve kendinden emin
olacaksın. Olumlu duygularla dolu olacaksın. Öğrenmiş oldukların aklına gelecek ve
soruları kolaylıkla cevaplayacaksın. Dikatin çok yüksek olacak.”
3. Telkinler verildikten sonra öğrenciden telkinleri yüksek sesle tekrar etmesi istenir.
Daha sonra telkinler bir kez daha tekrar edilir. Her hipnoz seansı yaklaşık 10-15
dakika sürmektedir.
4. Araştırmada deney grubu öğrencilerine ilk üç seans 10 gün içinde diğerleri haftada
bir kere olmak üzere yedişer seans bilinçli hipnoz uygulanmıştır. Her seansta aynı
telkinler tekrar edilmiştir.
68
uygulanmıştır. Veriler SPSS ile analiz edilmiştir. Araştırma bulguları tablolar halinde
gösterilmiştir. Araştırmada hata payı .05 olarak alınmıştır.
69
3. BULGULAR VE YORUMLAR
Toplam 20
Toplam 20
Bilinçli Hipnoz ve SKP grubunda yer alan SKE ön-test uygulamasından almış
oldukları puanların anlamlı bir şekilde farklılaşıp farklılaşmadığını belirlemek üzere
70
yapılan non-parametrik Mann Whitney-U testi sonucunda, gruplar arasında
istatistiksel açıdan anlamlı bir farka rastlanmamıştır (U=-49,5; p>.05). Bu tablo iki
grubun SKE ön test puanları açısından birbirine denk kabul edilebileceğini
göstermektedir.
Bulgular :
71
Tablo 16 Bilinçli Hipnoz Grubundaki Öğrencilerin SKE Ön-test-Son-test
Puanları Arasındaki Farkın Anlamlılığını Test Etmek İçin Yapılan
Nonparametrik Wilcoxon İşaretlenmiş Mertebeler Testi
Puan Sıralar N s.o. s.t. z p
Tkaygıön - Negatif sıralar 8 6,50 52,00 2,49 0,012*
tkaygıson Pozitif sıralar 2 1,50 3,00
Eşit 0
Toplam 10
Yorum :
72
görülmektedir. Hipnoz duyusal farkındalık ve bilişsel süreçleri ileri derecede
değiştirebilen bir olgudur (Smith, 1990; Egner et al., 2005). Hipnozla ilgili
geliştirilmiş bilimsel kuramlar (Woody & Bowers, 1994; Kirsch & Lynn, 1997;
Oakley, 1999; Brown & Oakley, 2004) bilişsel kavramlar üzerine temellenmiştir.
Liebert ve Morris (1967) sınav kaygısının kuruntu (worry) ve duyuşsallık
(emotionality) olmak üzere iki boyutu olduğunu tespit etmişlerdir. Kuruntu,
performansın bilişsel yönü ile ilişkili iken; duyuşsallığın, bireyin fizyolojik
uyarılmaları ile ilgili olduğu belirtilmektedir. Öner (1990)’e göre, kuruntu, bireyin
kendisi hakkındaki olumsuz değerlendirmelerini, başarısızlığına, beceriksizliğine
ilişkin olumsuz düşüncelerini ve iç konuşmalarını içerir ve olumsuz düşüncelerle
dikkatin dağılmasına neden olan bir süreçtir. Yüksek sınav kaygılı bireylerin
değerlendirme ortamı ile yüz yüze geldiklerinde dikkatlerini başka işlere
odaklaştırma eğilimi vardır. Burada iki tepki vardır. Birincisi aşırı terleme, kalp
atışlarının artması gibi duyuşsal ve otonom tepkilerdir. Diğeri ise bilişsel boyut ile
ilgilidir. Örneğin sınav sırasında kendi kendilerine ‘Ben aptalım, başaramayacağım
gibi telkinlerde bulunurlar. Bilişsel tepkilerin performansa olumsuz etkisi duyuşsal
boyuttan daha fazla olmaktadır (Sarason, 1975; Goetz et al., 2008). Bilinçli hipnoz
uygulamasının kuruntu alt boyutunda etkili olmasını hipnozun kişinin kendi kendine
verdiği olumsuz telkinler yerine danışmanın verdiği olumlu telkinleri dikkatini
tamamen danışmanın üzerinde odaklayarak dış dünyadan gelen uyarılara karşı
sınırlanmış ve odaklanmış bir biçimde alıyor olması olabilir (Leibold,1995).
Duyuşsallık ya da heyecansallık, sınav kaygısının duyusal fizyolojik yönünü
oluşturan otonom sinir sistemi uyarılmasıdır. Hızlı kalp atışları, terleme, üşüme,
kızarma, sararma, mide bulantıları, sinirlilik ve gerginlik gibi bedensel yaşantılar
duyuşsallık belirtileri olarak kabul edilir (Öner, 1990: 1). Özerkan (2012), hipnoza
sokulmuş bir kişiden bazı eylemleri düşünmesi istenerek bedeninde fizyolojik
değişiklikler yapılabileceğini vurgulamaktadır. Bilinçli hipnoz uygulamasının sınav
kaygısının ‘duyuşsallık’ alt boyutuna olumlu yönde etki etmesi beklenen bir
durumdur ve araştırmanın sonucu bu durumu destekler niteliktedir.
Danışan herhangi bir soruna katlanmak yerine o soruna çözümler
yaratabilmelidir. Bu araştırmada kaygıya neden olan olumsuz düşünceler, belirsizliğe
tahammül edememe gibi öğrencinin yaşadığı kaygıyla ilgili ifade ettikleri
73
doğrultusunda, hipnoz seanslarının özel hedefleri belirlenmiştir (Kaiser, 2011). Her
öğrencinin kendi özelliklerine göre hedeflerin belirlenip telkinlerin bu doğrultuda
verilmesi bilinçli hipnoz yönteminin etkisini arttırmış olabilir. Grup çalışmasında ise
bireysel hedefler koymak mümkün olmamaktadır. Bilinçli hipnozda hipnoza giren
kişinin yöntemin yarar sağlayacağına mutlaka inanması ve danışmana tamamen
güvenmesi şarttır (Özerkan, 2002; Chapman, 2006; Müezzinoğlu, 2012). Bu
araştırmada, öğrenciler seçilirken hipnozu gerçekten isteyen ve gönüllü olanlar bu
gruba dâhil edilmiştir. Sonuçlarda bu durumun etkili olduğu düşünülmektedir.
Literatür incelendiğinde hipnoterapi uygulanarak yapılan araştırmaların bu
araştırmayı destekler nitelikte olduğu görülmektedir (Sapp, 1990; Stanton, 1993;
German, 2003). Araştırmanın sonucu, bilinçli hipnoz uygulamasının üstün zekâlı
çocuklar ve ergenler için uygun bir müdahale yöntemi olduğunu destekler
niteliktedir. Bu araştırmada üstün zekâlı öğrencileri belirlemek için kullanılmış olan
zihinsel yetenek testi (RİDİMT); yargılama, düzenli ve doğru düşünebilme yeteneği
gibi bilişsel beceri ve faaliyetleri ve bu becerilerin hızını ölçmektedir (Raven et. al,
1998).
Bu alanda yapılmış birçok deneysel araştırma, hipnoza yatkınlığı yüksek olan
bireylerin bilişsel esneklik, bilişsel stratejileri değiştirme, farkındalık durumu gibi
alanlarda hipnoza yatkınlığı düşük olan kişilerden daha iyi olduğunu ve daha etkili
frontal dikkatsel ve baskılayıcı sistemlere sahip olduğunu kanıtlar niteliktedir
(Crawford, 1982; Crawford & Allen, 1983; Crawford & Gruzelier, 1992; Burrows &
Stanley, 2005). Bilinçli hipnoz uygulamasının sonucunun etkili olması bu
öğrencilerin hipnoza yatkınlığının yüksek olduğunu düşündürmektedir. Sonuç olarak
bilinçli hipnoz uygulamasının üstün zekâlı öğrenciler için etkili ve uygun bir
müdahale şekli olduğu düşünülebilir.
74
3.2. Sınav Kaygısının Azaltılmasında (SKP) Sınav Kaygısı Programı
Bulgular :
Tablo 17’de görüldüğü gibi, SKP grubundaki öğrencilerin SKE toplam puanı
ile kuruntu ve duyuşsallık alt testleri puanlarının son test aritmetik ortalamaları ön-
test aritmetik ortalamalarından düşüktür. Yani öğrencilerin sınav kaygıları azalmıştır.
75
Tablo 18 SKP Grubundaki Öğrencilerin SKE Ön-test-Son-test Puanları
Arasındaki Farkın Anlamlılığını Test Etmek İçin Yapılan Nonparametrik
Wilcoxon İşaretlenmiş Mertebeler Testi
Puan Sıralar N s.o. s.t. z p
Tkaygıön - Negatif sıralar 9 5,56 50,00 -2,30 0,022*
tkaygıson Pozitif sıralar 1 5,00 5,00
Eşit 0
Toplam 10
Yorum :
76
Üstün zekâ ve sınav kaygısıyla ilgili yapılan araştırmalar incelendiğinde
birbirine zıt iki ayrı görüşün var olduğu görülmektedir. Bazı araştırmalar üstün zekâlı
öğrencilerin mükemmeliyetçilik, ailenin yüksek beklentisi gibi durumlardan dolayı
sınav kaygısının yüksek bulunduğunu belirtirken (Silverman 1999) bazı araştırmalar
zekâ yükseldikçe sınav kaygısının azaldığını göstermektedir (Zeidner & Schleyer,
1998; Mousavi et al., 2008). Bunun sebebi sağlıklı ve sağlıksız mükemmeliyetçilik
olabilir (Schuler, 2000).
Zeidner (1995), yüksek zekâlı öğrencilerin değerlendirme kaygısını daha iyi
teşhis ettiklerini, değişik açılardan durumu daha iyi incelediklerini, sınav kaygısının
nedenlerini daha iyi muhakeme edebildiklerini ve kendilerini nasıl değiştireceklerini
daha iyi bulduklarını vurgulamıştır. Araştırmada sınav kaygısı yüksek çıkmayan
üstün zekâlı öğrencilerin Zeidner’ın belirttiği bu özelliklere sahip olduğu
düşünülmektedir. Ancak bir kısım üstün zekâlı öğrencilerde tam tersi bir durum söz
konusudur (Roome & Romney 1985). Bu yüzden üstün zekâlı öğrencilerde sınav
kaygısı olmayacağı yanılgısı içine düşmemek gerekir. Unutulmamalıdır ki sınavda
kaygı yaşadığı için ders başarısı düşük olan ve üstün zekâlı olduğu anlaşılamamış
olan öğrenciler de mevcut olabilir. Zeidner’in (1995) belirtmiş olduğu üstün zekâlı
öğrenciler özellikle kuruntu alt boyutunda, yani bilişsel açıdan sınav kaygısıyla baş
edebilen öğrencilerdir.
Yapılan araştırmada ise uygulanan sınav kaygısı programı üstün zekâlı
öğrencilerin kuruntusunu azaltmada yeteri kadar başarılı olamamıştır. Bunun sebebi,
sınav kaygısındaki kuruntu boyutunun ailenin beklentileriyle de ilgili olması olabilir.
Nitekim Stoeber ve Joorman (2001) kuruntunun somatik kaygı ve depresyondan
ayrılan yönlerini incelemek için yaptıkları çalışmada kuruntunun ailenin eleştirel
olması ve yüksek beklentiler içinde olmasıyla yüksek derecede ilgili olduğunu
bulmuşlardır. Uygulanan programın içeriğinde aileyle ilgili bir çalışma olmaması bu
sonucu doğurmuş olabilir.
SKP (Sınav Kaygısı Programı) üstün zekâlı öğrencilerin duygusal özellikleri
ve üstün zekâlı öğrencilerde kaygıyı meydana getiren olası sebepler göz önünde
bulundurularak hazırlanmıştır. Bu sebeplerden biri mükemmeliyetçiliktir. Literatürde
üstün zekâlı çocuklarda mükemmeliyetçilik özelliğinin sıklıkla görüldüğü
vurgulanmaktadır. Schuler (2000), 20 üstün zekâlı ve akademik olarak başarılı
77
öğrenciyle yaptığı nitel ve nicel çalışmaların sonucunda öğrencilerin %87,5’unun
mükemmeliyetçi olduklarını, bunların da %58 ‘inin sağlıklı %29,5’unun ise sağlıksız
mükemmeliyetçiliğe sahip olduklarını belirlemiştir. Silverman (1999)
mükemmeliyetçiliğin üstün zekânın kaçınılmaz bir parçası olduğunu söylemektedir.
Pek çok araştırma da mükemmeliyetçiliğin kaygıyı ve özellikle de sınav kaygısını
geliştirebileceğini destekler niteliktedir. Eum ve Rice (2011) 134 üniversite
öğrencisiyle yaptıkları araştırmada, sınav kaygısının uyumsuz mükemmeliyetçilikle
doğru orantılı olduğunu bulmuşlardır. Tüm bu bilgiler göz önünde bulundurularak
hazırlanan sınav kaygısı programında öğrencilerin mükemmeliyetçiliklerinin farkına
varıp olumsuz mükemmeliyetçiliklerini olumlu yönde değiştirmeleri desteklenmiştir.
Sınav kaygısı programında öğrencilerin yaratıcı sorun çözme ve problem çözme
becerilerini kullanabilecekleri çalışmalar yapılmıştır. Sınav kaygısını azaltmada bu
tekniklerin kullanılmasının nedeni, üstün zekâlı kişilerin problem çözme ve yaratıcı
sorun çözme becerilerini kullanmada başarılı olmalarıdır. Literatür bu görüşü
destekler niteliktedir. Swanson (1992), üstün zekâlı olan ve olmayan çocuklarla
yaptığı çalışmada, üstün zekâlı çocukların problem çözmede yüksek metabilişsel
bilgi ve stratejileri kullanarak üstün zekâlı olmayan akranlarından çok daha hızlı bir
şekilde problem çözdüklerini belirtmiştir. Shaunessy ve Suldo’ya (2010) göre, üstün
zekâlı çocukların öğretmenleri, öğrencilerin okul kaynaklı stresle nasıl baş edecekleri
konusunda bilinçli seçimler yapabileceklerini göz önünde bulundurmalı ve
öğrencilere problem çözme stratejilerini açık bir şekilde öğretmelidirler.
Sınav kaygısı programında kaygı duygusunun bilişsel alt yapısı incelenerek
öfke kontrolü çalışmasının da bulunması düşünülmüştür. Özer (1994) yaptığı
çalışmada belirgin duyguların gerisinde yatan bilişsel unsurları araştırmıştır. Özer’e
göre, öfke duygusunun temelinde başkalarının gözünden kişilik değerinin düşmemesi
için hata yapılmaması gerektiği düşüncesi yatmaktadır. Araştırmacı, kişinin kendisini
ispatlaması gerektiği, başkalarının kişinin mutluluğunu engellediği ve ilişkilerinin
planlandığı gibi yürümesi gerektiğine ilişkin düşünce biçimlerinin hem kaygı, hem
öfke ve hem de depresif duygulanımın bilişsel alt yapısında bulunduğunu ileri sürer.
Üstün zekâlı çocuklarda ise yetersizlik, güçsüzlük hissi ve hayalkırıklıkları öfke
duygusuna yol açabilmektedir. Duygularını çok yoğun yaşayan üstün zekâlı çocuk
öfkesinin kontrolden çıkacağını hissettiğinde bastırma yoluna gidebilir. İdealizmleri
78
sonucu yaşadıkları iç çatışmalar da üstün zekâlı çocuklarda öfke duygusu yaratabilir
(Piechowski, 1997). Tüm bu bilgiler çerçevesinde hazırlanan sınav kaygısı
programının üstün zekâlı öğrenciler için uygun bir program olduğu ve sınav kaygısı
düzeylerini azaltacağı savunulmuştur. Araştırmanın sonucu bu hipotezi
desteklemektedir.
Bulgular :
79
sonucunda, gruplar arasında toplam puan ile kuruntu ve duyuşsallık alt boyutlarında
anlamlı bir fark bulunamamıştır.
Yorum :
80
öğrenciden alınan bilgiler ve onun isteği doğrultusunda uygun telkinler seçilerek
kişiye özel telkinler verilmiştir. Bu durumun sonuca ulaşmada kolaylık sağladığı
düşünülmektedir. Aynı zamanda bilinçli hipnoz yönteminin kuruntu alt boyutunda
daha etkili olmasının da bundan kaynaklandığı düşünülebilir.
SKP grup çalışması bilinçli hipnoz çalışmasıyla karşılaştırıldığında etkileri
arasında anlamlı bir fark çıkmamasının nedeni, SKP programının üstün zekâlı
ergenlerin özellikleri dikkate alınarak hazırlanmış olması olabilir. Grup çalışmasının
kazanımları literatürün detaylı incelenmesi ve üstün zekâlı bireylerin kaygı
durumlarının nedenleri göz önünde bulundurularak oluşturulmuştur (Webb, 2004;
Davaslıgil et al., 2004; Silverman, 2009; Stoeber ve Feast; 2009; Fonseca, 2011).
Araştırmanın sonucunda her iki yöntemin de sınav kaygısını azaltmada etkili
olduğu ortaya çıkmıştır. Ancak bilinçli hipnoz yöntemi kuruntu alt boyutunda sınav
kaygısı programından daha etkili gözükmektedir. Her iki yöntemin kuruntu alt
boyutu karşılaştırıldığında anlamlı bir fark olmamasına karşın bilinçli hipnoz
yöntemi kuruntu alt boyutunda anlamlı bir azalma meydana getirirken SKP aynı alt
boyutta anlamlı bir azalma meydana getirmemiştir. Bu sonuç doğrultusunda, üstün
zekâya sahip öğrencilerin oluşturduğu bilinçli hipnoz grubu ve SKP grubu SKE son-
test puanları arasında anlamlı bir fark olduğu hipotezinin doğrulanmadığı yalnızca
kuruntu alt boyutunda farklılığın olduğu görülmüştür.
81
4. SONUÇ
4.1. Özet
Bu araştırma Atatürk Fen Lisesi’ne devam eden 12. sınıf öğrencileri ile
sınırlıdır. Denencelerin test edilebilmesi amacıyla RİDİMT ile üstün zekâlı olduğu ve
SKE ile sınav kaygısı yaşadığı belirlenen 20 öğrenciden gönüllülük easına göre
seçilmiş olan 10 öğrenciye yedi seans bilinçli hipnoz uygulaması, 10 öğrenciye ise
araştırmacı tarafından geliştirilen 11 oturumluk SKP uygulaması yapılmıştır. Sınav
kaygısını azaltma çalışmalarının sonucunda SKE son-test uygulaması yapılmıştır.
Verilerin analiz edilmesi sonucunda, iki yöntemin etkililiği arasında anlamlı bir fark
bulunamamıştır. Bilinçli hipnoz uygulanan grubun kuruntu alt boyutu anlamlı
derecede azalırken, Sınav Kaygısı Programı uygulanan grubun kuruntu alt boyutunda
istatistiksel açıdan anlamlı bir azalma görülmemiştir.
4.2. Yargı
82
4.3. Öneriler
Bu araştırmada, üstün zekâlı olup aynı zamanda sınav kaygısı olan ve sınav
kaygısını azaltmaya yönelik uygulamalara katılabilecek öğrenci bulma zorluğu
nedeniyle herhangi bir müdahale yapılmayan kontrol grubu oluşturulamamıştır.
Hazırlanan Sınav Kaygısı Programı (SKP) kontrol grubu kabul edilmiştir. Bu
araştırma öğrencilerle sınırlı yarı deneysel bir araştırma olduğu için uygulamalar
öğrencilerin ailelerine yönelik bir çalışma içermemektedir. Araştırmanın süresinin
kısıtlı olmasından ve lise mezuniyetinden sonra öğrencilere ulaşmanın zor
olmasından dolayı araştırmanın kalıcılığını görmeye yönelik ileri tarihli son-test
uygulamaları yapılması mümkün olmamıştır. Böyle bir çalışmada herhangi bir
müdahalenin yapılmadığı bir kontrol grubunun varlığı çalışmanın sonucunu
güçlendirecektir. Bu yüzden aynı konuda müdahale yapılmayan kontrol gruplu
çalışmalar yapılabilir. Sınav kaygısını azaltmaya yönelik çalışmaların kalıcılığını
görmek amacıyla benzeri çalışmalarda aynı öğrenci gruplarına değişik zamanlarda
son-test uygulaması yapılabilir.
Geliştirilen eğitim programı İstanbul ili ile sınırlı olduğundan bu çalışmanın
Türkiye’nin başka bölgelerinde de uygulanmasına, farklı örneklem grupları üzerinde
test edilmesine ihtiyaç duyulmaktadır. Bu araştırma farklı yaş grupları için
tekrarlanabilir.
83
Üstün zekâlı öğrencilerin sınav kaygılarının yüksek olmasında ailelerinin
beklentilerinin yüksek olmasının önemli bir etkisi olduğu için yapılan rehberlik
çalışmalarına aileye yönelik çalışmalar da eklenebilir. Sınav kaygısını azaltmaya
yönelik programlar araştırmalarla sınırlı kalmamalı ve okullarda rehberlik servisleri
tarafından uygulanması sıklaşmalıdır. Üstün zekâlı öğrenciler için farklılaştırılmış
öğretim programları hazırlanırken rehberlik çalışmalarının da üstün zekâlı
öğrencilerin özellikleri ve gereksinimleri göz önünde bulundurularak
farklılaştırılması yararlı olacaktır.
Bilinçli hipnoz uygulanan deneysel çalışmalarda bir hipnoza yatkınlık ölçeği
kullanılarak denekler seçilebilir. Bilinçli hipnozla ilgili çalışmaların sayısı arttırılarak
hipnozun bilimsel alanda desteklenmesi ve daha fazla kabul görmesi sağlanabilir.
Bilinçli hipnozun üstün zekâlı kişilerde kullanılmasıyla ilgili araştırmaların sayısı
arttırılmalıdır.
84
KAYNAKÇA
Adana, Filiz, Nurten Kaya: “Lise Öğrencilerin Sınav Kaygısı Düzeyi Üzerine Sınav
Kaygısı ile Başa Çıkma Eğitiminin Etkisi”, Kriz Dergisi, C.XIII, No: 2,
2005, s. 35-42.
Anshel, Mark H.: Sport Psychology: From Theory To Practice, Scottsdale, AZ,
Gorsuch Scarisbrick, 1994.
85
Baltaş, Acar, Zuhal Baltaş: Stres ve Başa Çıkma Yolları. İstanbul: Remzi Kitabevi,
1993.
Barlow, David H.: Anxiety and its Disorders: The Nature and Treatmentof
Anxiety and Panic (2nd ed.). New York: Guilford Press, 2002.
Barnier, Amanda J., Michael Nash N.: Introduction: “A Roadmap For Explanation,
A Working Definition”, The Oxford handbook of hypnosis: Theory,
research and practice, Ed. by. Michael R. Nash, Amanda. J. Barnier, New
York, Oxford University Press, 2008, pp. 1–18.
Beck, Aaron T., Gary Emery, Ruth Greenberg L.: “Cognitive Therapy for Evaluation
Anxieties”, Handbook of the Treatment of the Anxiety Disorders, 2nd ed,
Ed. by. Carol. G. Lindmann, Northvale, NJ, Jason Arnson Inc. 1996, pp. 235-
60.
Benor, Daniel J., Karen Ledger, Loren Toussaint, Geoffrey Hett, Daniel Zaccaro:
“Pilot Study of Emotional Freedom Techniques, Wholistic Hybrid Derived
From Eye Movement Desensitization and Reprocessing and Emotional
Freedom Technique, and Cognitive Behavioral Therapy For Treatment of
Test Anxiety in University Students”, The Journal of Science and Healing,
Vol.5 No:6, 2009, pp.338-340.
Betts, George. T., Maureen Neihart: "Profiles of The Gifted and Talented",
Definitions and Conceptions of Giftedness, Ed. by. Robert J. Sternebrg,
Thousand Oaks, CA: Corwin Press, 2004.
Birol, Zehra Nesrin, Hikmet Yazıcı: “Fen ve Sosyal Bilimler Lisesi Öğrencilerinde
Mükemmeliyetçilik, Özsaygı ve Liderlik Özellikleri”, Karadeniz Dergisi, C.
III, No:12, 2011, s.113-122.
86
Boyacıoğlu, Nur E., Leyla Küçük: “Irrational Beliefs and Test Anxiety in Turkish
School Adolescents”, The Journal of School Nursing, Vol. VI, 2011,
pp.447-454.
Bozkurt, Nergüz: “Üniversiteye Giriş Sınavı: Sınav Kaygısı ile Başa Çıkma
Yöntemleri ve Başaçıkmada Ana-Babanın Rolü”, Çağdaş Eğitim Dergisi,
C.XXVIII No:296, 2003, s.13-18.
Brown, Richard. J., David Oakley A: “An Integrative Cognitive Theory of Hypnosis
and Hypnotizability”, The Highly Hypnotizable Person, Ed. by, M. Heap,
R. J. Brown, D. A. Oakley, New York, Brunner-Routledge, 2004.
Burns, David D.: “The Perfectionst’s Script For Self-Defeat”, Psychology Today,
Vol. XLI, 1980.
Burrows, Graham D., Robb O. Stanley: “Klinik Hipnoz ve Hipnotik Olgulara Giriş”,
Çev. Tuncay Özer, Çev. Ed. Cenk Kiper, Ed. by. Graham Burrows, Robb
Dtanley, Peter Bloom, Klinik Hipnoz. İstanbul, Psikoterapi ve Hipnoz
Derneği, 2005.
Büyüköztürk, Şener: Veri Analizi El Kitabı, (3. baskı) Ankara, Pegem Yayıncılık,
2004.
Büyüköztürk, Şener: Sosyal Bilimler için Veri Analizi El Kitabı, 7. bs., Ankara,
Pegem, 2007.
Can, Başpınar Pınar, Çiğdem Dereboy, Mehmet Eskin: “Yüksek Riskli Sınav
Kaygısının Azaltılmasında Sistematik Duyarsızlaştırma ile Bilişsel Yeniden
Yapılandırmanın Etkililiğinin Karşılaştırılması”, Türk Psikiyatri Dergisi, C.
XXIII, No:1, 2012, s.9-17.
87
Chapman, Robin A.: (Ed.). The Clinical Use of Hypnosis in Cognitive Behaviour
Therapy: A Practitioners Casebook, New York, Springer Pub. Company,
2006.
Cheek, James R., Loretta Bradley, Jolynne Reynolds, Doris Coy: “An Intervention
For Helping Elementary Students Reduce Test Anxiety - Perspective From
The Field”, Professional School Counseling, Vol.VI, No:2, 2002, pp.162-
165.
Clark, Lee A., David Watson: “Tripartite Model of Anxiety and Depression:
Psychometric Evidence and Taxonomic Implications”, Journal of Abnormal
Psychology, Vol.C, 1991, pp.316–336.
Clark, Barbara: Growing up Gifted, (7th ed.) Upper Saddle River, NJ,
Merrill/Prentice Hall/Pearson, 2008.
Covington, M. V.: “Test Anxiety: Causes and Effects Over Time”, Ed. by. H. M. van
der Ploeg, R. Schwarzer, C. D. Spielberger, Advances İn Test Anxiety
Research, Vol. IV, Lisse, The Netherlands, Swets & Zeitlinger, 1985, pp.
55–68.
Crawford, Helen J., Steven N. Allen: “Enhanced Visual Memory During Hypnosis as
Mediated by Hypnotic Responsiveness and Cognitive Strategies”, Journal of
Experimental Psychology, Vol. CXII, 662-685.
88
Kiper, Klinik Hipnoz, Ed. by. Graham Burrows, Robb Dtanley, Peter Bloom,
Psikoterapi ve Hipnoz Derneği, 2005, İstanbul.
Curtis, John W.: “A Study of The Relationship Between Hypnotic Susceptibility and
Intelligence”, Journal of Experimental Psychology, Vol.XXXIII No:4,
1943, pp.337-339.
Çivitci, Asım: “Ergenlerde Mantık Dışı İnanç ve Sürekli Kaygı İlişkisi”, Eğitim
Fakültesi Dergisi, C.VII, 2006, s.27-39.
Dauber, Susan L., Camilla P. Benbow: "Aspects of Personality and Peer Relations of
Extremely Talented Adolescents", Gifted Child Quarterly, Vol. XXXIV,
1990, pp.10-15.
Davis, Michael: “The Role of The Amygdala in Fear and Anxiety”, The Annual
Review of Neuroscience, Vol. XV, 1992, pp.353–375.
Davis, Hilarie B., James P. Connell: “The Effect of Aptitude and Achievement Status
on The Self-System”. Gifted Child Quarterly, Vol.XXIX, 1985, 131-135.
89
Deffenbacher, Jerry L: “Worry and Emotionality in Test Anxiety”, Test Anxiety:
Theory, Research, and Applications, Ed. by. I.G. Sarason, Hillsdale, NJ,
Erlbaum, 1980, pp. 111–124.
Delisle, Jarry: “Vocational Problems”, The Psychology Of Gifted Children, Ed. by.
Joan Freeman, London: John, 1984.
Elliot, Andrew J., Holly A. McGregor: “Test Anxiety and The Hierarchical Model of
Approach and Avoidance Achievement Motivation”, Journal of Personality
and Social Psychology,Vol. LXXVI No:4, 1999, pp. 628-664.
Emir, Serap, Aysin Sayı Kaplan: Inverstigating The Differences Between The
Gifted and Avarage Students’ Self-Concept and its Relationship With
Friend Relations, Paper Presented At The Meting of the Excellence in
Education Giftedness, Creativity, Development, İstanbul, Turkey, 2011.
90
Erkan, Zülal: Grup Rehberliğinin Yüksek Sınav Kaygısına Etkisine Yönelik
Deneysel Bir Çalışma, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Çukurova
Üniversitesi, Adana, 1994.
Eysenck, Michael W.: Anxiety: The Cognitive Perspective, Hove, Erlbaum, 1992.
Eum, KoUn V., Kenneth G. Rice: “Test Anxiety, Perfectionism, Goal Orientation,
and Academic Performance”, Anxiety, Stress, & Coping, Vol. XXIV No:2,
2011, pp.167-168.
Eysenck, Michael W., Nazanin Derakshan, Rosa Santos, Martin G. Calvo: “Anxiety
and Cognitive Performance: Attentional Control Theory”, Emotion, Vol. VII,
2007, pp.336–353.
German, Ernst: “Hypnosis and CBT with Depression and Anxiety”, Austuralian
Journal of Clinical and Experimental Hypnosis, Vol. XXXI, No:2, 2003,
pp. 71-85.
Goetz, Thomas, Franzis Preckel, Moshe Zeidner, Esther Schleyer: “Big Fish in Big
Ponds: A Multilevel Analysis of Test Anxiety and Achievement in Special
Gifted Classes”, Anxiety, Stress, & Coping, Vol. XXI No:2, 2008, pp.185-
198.
91
Gunnison, Hugh.: Hypnocounseling: An Eclectic Bridge Between Milton
Erickson and Carl Rogers, Norwalk, CT, Crown House Publishing Limited,
2004.
Gümüş, Aynur Eren: Sosyal Kaygı ile Başa Çıkma. Uygulamalı Grup Rehberliği
Programları Dizisi, Ed. Uğur Öner, Ankara: Nobel Yayın Dağıtım, 2010.
Hancock, Dawson R.: “Effects of Test Anxiety and Evaluative Threat On Students’
Achievement and Motivation”, The Journal of Educational Research, Vol.
XCIV, 2001, pp. 284-290.
Hebert, Thomas P.: “Meeting the Affective Needs of Bright Boys Through
Bibliotherapy”, Roeper Review, Vol.13, No:4, 1991, pp.207 – 212.
Jones, Leslie, Diana C. Petruzzi: “Test Anxiety: A Review of Theory and Current
Treatment”, Journal of College Student Psychotherapy, Vol. X, No:1,
1995, pp.3-15.
Jöreskog, Karl G., Dag Sörbom: Advances in Factor Analysis and Structural
Equation Models, New York, University Press of America, 1979.
92
Kaiser, Charles F., David J. Berndt: “Predictors of Loneliness in the Gifted
Adolescents”, Social Emotional Issues, Underachievement, and
Counseling of Gifted and Talented Students, Ed. by. Sidney Moon,
Thousand Oaks, CA: Corwin Press and National Association for Gifted
Children, 2004.
Karasar, Niyazi: Bilimsel Araştırma Yöntemi, Ankara, Nobel Yayın Dağıtım, 2000.
Kerr, Barbara A.: “Educating Gifted Girls”, Handbook of Gifted Education, Ed.
by. N. Colangelo, G.A. Davis, Needham Heights, MA: Allyn & Bacon, 1991,
pp.402-415.
Kihlstrom, John. F.: “The Domain of Hypnosis, Revisited”, The Oxford handbook
of hypnosis: Theory, research and practice, Ed. by. Michael. R. Nash,
Amanda J. Barnier, New York, Oxford University Press, 2008, pp. 22–52.
Kirsch, Irwing, Lynn, Steven Jay: “Hypnotic Involuntariness and the Automaticity of
Everyday Life”, American Journal of Clinical Hypnosis, Vol.40, 1997,
pp.329-348.
Kohen, Daniel, Karen Olness: Hypnosis and Hypnotherapy with Children, 4th ed.,
New York, Routledge, 2011.
Kondo, David Shinji, Kubota Gifu: “Strategies Coping With Test Anxiety”, Anxiety,
Stress and Coping: an International Journal, Vol. X, No:2, 1997, pp.203-
215.
93
Konyalıoğlu, Adviye Pınar, Mehmet Fatih Varlı: Üstün ve Normal Zekâlı
Çocukların Sosyal-Duygusal Uyum Düzeylerinin Karşılaştırılması. Üstün
Yetenekli Çocuklar II. Ulusal Kongresinde sunulan bildiri, Anadolu
Üniversitesi, Eskişehir, 2009.
Koruklu, Nermin, Hatice Öner, Hasan Can Oktaylar: Sınav Kaygısı ile Başa Çıkma
Programının Sınav Kaygısına Etkisine Yönelik Deneysel Bir Çalışma,
Dokuz Eylül Üniversitesi Buca Eğitim Fakültesi Dergisi. C.XIX, 2006, s.5-
11.
Lash, Margie Deutsch: “Multiple Intelligences and The Search For Creative
Teaching”, Paths of Learning, Vol. XXII, 2004, pp.13–15.
Leech, Nancy L.: SPSS for Intermediate Statistics: Use and Interpretation,
London, Lawrance Erlbaum Associates Publishers, 2005.
Lehman, Elyse B., Carol K. Erdwins: “The Social and Emotional Adjustment of
Young, Intellectually-Gifted Children”, Gifted Child Quarterly, Vol. XXV,
1981, pp.134-137.
Liebert, Robert M., Larry W. Morris: “Cognitive and Emotional Components of Test
Anxiety: A Distinction and Some Initial Data”, Psychological Reports, Vol.
XX, 1967, pp.975-978.
Lovecky, Deirdre V.: Different minds: Gifted Children With AD/HD, Asperger
Syndrome and Other Learning Deficits, London, Jessica Kingsley
Publishers, 2004.
94
Lynn, Deborrah, Smithy Willis: A Cognitive Modification Program for the
reduction of Test Anxiety, TX , Texas Tech University, 1980.
Milgram, Roberta M.: “Counseling Gifted and Talented Children and Youth: Who,
Where, What and How?”, Counseling Gifted and Talented Children, Ed.
by. Roberta M. Milgram, Norwood, NJ, Ablex Publishing Cooperation, 1991,
pp.7-22.
Müezzinoğlu, Ali E.: Tıbbi Hipnoz Eğitimi, İstanbul, Omnia Yayınları, 2011.
Müezzinoğlu, Ali E.: Bilinçli Hipnoz: Beş Duyunun Ötesi, İstanbul, Omega
Yayınları, 2012.
95
Mayer, Diane P: Overcoming School Anxiety, New York, AMACOM, 2008.
Myers, Roberta S., Terry M. Pace: “Counseling Gifted and Talented Students:
Historical Perspectives and Contemporary Issues”, Journal of Counseling
and Development, Vol. LXIV, 1986, 548-551.
Öner, Koruklu Nermin, Hatice Öner, Hasan Can Oktaylar: “Sınav Kaygısı ile Başa
Çıkma Programının Sınav Kaygısına Etkisine Yönelik Deneysel Bir
Çalışma”, Dokuz Eylül Üniversitesi Buca Eğitim Fakültesi Dergisi,
C.XIX, 2006, s.5-11.
Özdamar, Kazım: Paket Programlar ile İstatistiksel Veri Analizi (Çok Değişkenli
Analizler), 5. bs., Eskişehir, Kaan, 2004.
96
Özer, A. Kadir: “Öfke, Kaygı ve Depresyon Eğilimlerinin Bilişsel Alt Yapısıyla
İlgili Bir Çalışma”, Türk Psikoloji Dergisi, C.XXXI, 1994, s.12-25.
Özerkan, Kemal N.: Spor Psikolojisine Giriş, İstanbul : Nobel Yayın Dağıtım.,
2004.
Özerkan, Kemal N.: Bedenin Efendisi Zihin, İstanbul, Zer Kitap, 2012.
Özgök, Ayşegül: “Hipnoz ve Anestezi”, Anestezi Dergisi, C.XXI, No:1, 2013, s. 16.
Perls, Fritz: Gestalt Therapy Verbatim, Lafayette, CA, Real People Press, 1969.
Roeper, Annemarie: “How the Gifted Cope with Their Emotions”, Roeper Review,
Vol. V, No:2, 1982, 21-24.
97
Ricketts, Tom, Gill Donohoe: “Anxiety and Panic”, Handbook of Counselling and
Psychotherapy Ed. by. Colin Feltham, Ian Horton, London, Sage
Publicaitons, 2000, pp.431-440.
Saranlı, Adile Gülşah, Nilgün Metin: “Üstün Yetenekli Çocuklarda Gözlenen Sosyal-
Duygusal Sorunlar”, Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi
Dergisi, C.LXV, No:1, 2012, s.139-165.
Sarason G. Irwing: “The Test Anxiety Scale: Concept and Research”, Stress and
Anxiety. Vol.5, Ed. by. Charles Donald Spielberger, Irwing G Sarason,
Washington D.C., Hemisphere Publishing Corp., 1978.
Sarason, Irwing G., Sarason Barbara R.: “Test Anxiety”, Handbook of Social and
Evaluative Anxiety, Ed. by. Harold Leitenberg, New York, Plenium Press,
1990, pp.475-96.
Schultz, Duane P., Sydney Ellen Schultz: Modern Psikoloji Tarihi, Çev. Yasemin
Aslay, Kaknüs yayınları, 2001.
98
Shaunessy, Elizabeth, Shannon Suldo: “Strategies Used by Intellectually Gifted
Students to Cope With Stress During Their Participation in a High School
International Baccalaureate Program”, Gifted Child Quarterely, Vol. LIV
No:2, 2010, pp.127-137.
Silverman, Linda Kreger: Counseling the Gifted and Talented, Denver, CO: Love
Publishing Company, 2000.
Sipahi, Beril, E. Serra Yurtkoru, Murat, Çinko: Sosyal Bilimlerde SPSS’le Veri
Analizi, İstanbul, Beta, 2006.
Smith Wandy H.: “Hypnosis in the Treatment of Anxiety”, Bull Menninger Clin.,
Vol. LIV, No:2, 1990, pp.209-16.
Solso Robert L., Johnson Homer H.: Psikolojide Deneysel Yönteme Giriş: Vaka
Yaklaşımı, Çev. A. Ayçiçeği, İstanbul, Bayrak Matbaası, 2009.
Sousa, David A.: How the Gifted Brain Works, Thousand Oaks, California,
Corwin Press. 2003.
99
Stanton, Harry E.: “Using Hypnotherapy to Overcome Examination Anxiety”,
American Journal of Clinical Hypnosis, Vol. XXXV, No: 3, 1993, pp.198-
204.
Stepehens, Kristen R., Francis A. Karnes: “State Definitions for the Gifted and
Talented Revisited”, Execptional Children, Vol. LXVI No:2, 2000, pp.219-
238.
Strip, Carol Ann, Gretchen Hirsch: Helping Gifted Children Soar: A Practical
Guide For Parents and Teachers, Great Potential Press Inc, 2000.
Şahin, Hatice, Türkan Günay, Hilal Batı: “İzmir İli Bornova İlcesi Lise Son Sınıf
Oğrencilerinde Universiteye Giriş Sınavı Kaygısı”, Sted, C.XV, Sayı:6, 2006,
s. 107-11.
100
Terman, Lewis M.: Genetic Studies of Genius: Mental and Physical Traits of a
Thousand Gifted Children, Stanford, CA, Stanford University Press, 1925.
Uşaklı, Hakan; Şenay Yapıcı: “Grup rehberliğinin Sınav Kaygısına Etkisi Üzerine
Öğrenci Görüşleri”, Afyon Kocatepe Sosyal Bilimler Dergisi; C. II, 2001,
s.101-14.
Vural, Birol: Her Öğretmen Bir Rehberdir, İstanbul, Hayat Yayıncılık, 2004.
Webb, James T., E.A. Meckstroth, S. S. Tolan: Guiding the Gifted Child,
Scottsdale, AZ, Gifted Psychology Press, 1993.
Webb, James T.: Misdiagnosis and Dual Diagnosis of Gifted Children, Scottsdale,
AZ, Great Potential Press, 2004.
101
Katrina”, Journal of Applied Developmental Psychology, Vol. XXX, No:3,
2009, pp.218-226.
Wine, Jerri: “Test Anxiety and Direction of Attention”, Psychological Bulletin, Vol.
LXXVI, No: 2, 1971, pp.92-104.
Wolpe, Joseph: The Practice of Behavioral Therapy, New York, Pergamon Press,
1969.
Yapko, Michael D.: Hypnosis and the Treatment of Depressions: Strategies for
Change, New York, Brunner Mazel, 1992.
Yıldırım, İbrahim, Tuncay Ergene: “Test Anxiety, Submissive Behavior and Social
Support As Predictors of Academic Success Levels of High School
Students”, Hacettepe University Journal of Education, C.XXV, 2003,
s.224-234.
102
Danışma ve Rehberlik Programları, Ed. Serdar Erkan, Alim Kaya, Ankara,
Pegem Yayıncılık, 2005.
Zeidner, Moshe: Test Anxiety: The State of the Art, New York, Plenum Press,
1998.
Zeidner, Moshe, Esther Jane Schleyer: “Test Anxiety in Intellectually Gifted School
Students”, Anxiety, Stress and Coping, Vol. XII, 1999b, pp.163-189.
103
EKLER
104
OTURUM I
KAZANIMLAR:
SÜREÇ
105
Başkaları hakkında değil, yalnızca kendi hakkında konuşmalıdır.
Bir başkası sözünü bitirene kadar dinlenmesi gerekmektedir.
Tüm toplantılara katılım esastır.
3- Endişeli ve gergin bir kişide ortaya çıkan bazı bedensel belirtilerin üzerinde
durulur ve gruba “sizler hangi durumlarda endişe ve gerginlik yaşıyorsunuz, bu
endişe ve gerginlik durumunda bedeninizde ne gibi belirtiler ortaya çıkıyor?”
şeklinde bir soru yöneltilir ve öğrencilerin tek tek düşünceleri alınır. Sonra
endişeli ve gergin kişideki bedensel tepkilerin neler olabileceği sıralanır.
6- Son olarak gruba “-sizler için hazırlanan programın amacı, sınavlarda yaşadığınız
endişe ve gerginliği; başarıyı sağlayacak, başarısızlığı önleyebilecek düzeyde
tutabilmek için neler yapmanız gerektiği üzerinde çalışmalar yaparak, daha rahat
106
bir sınav ortamı geçirmenizi sağlamaktır. Bunu başarabilmek için bedensel,
zihinsel ve davranışsal teknikler üzerinde duracağız” şeklinde bir açıklama
yapılır. Bu amaç ve oturumda ele alınan kavramlar hakkında öğrencilerin
görüşlerini ve yaşantılarını paylaşarak oturum sonlandırılır.
107
OTURUM 2
KAZANIMLAR:
SÜREÇ:
108
önemli konu da eylemin değişikliğinin duygu dünyalarında meydana getirdiği
değişikliktir (Altınay, 1998).
Kaygılar Oyunu
Bir sonraki oturum için Sistematik Düşünce Hataları Formu dağıtılır ve ödev
olarak okumaları üzerinde düşünmeleri istenir.
109
Öğrencilere sınav kaygısını azaltmak için doğru nefes alıp verme ve kasları
gevşetme tekniği öğretilir. Bu çalışmanın her oturumun sonunda tekrar edileceği
belirtilir. Bu teknikler öğrencilere anlatılarak uygulanır. Öğrencilerin nefes
egzersizini alışkanlık haline getirmeleri için, bir sonraki oturuma kadar bu egzersizler
üzerinde çalışmaları ve günde 10-15 kez uygulamaları ev ödevi olarak verilir ve
oturum sona erdirilir.
Bu alıştırmalarda bazı kasları belli bir süre gergin hale getirme, gergin tutma
ve yavaş yavaş gevşeterek, gerginlik ve gevşeklik arasındaki farkı hissetmek
amaçlıdır. "Kaslarınızı gergin halden gevşetirken aynı zamanda içinizden -rahatla ve
bırak- deyin. Şimdi yedi tane derin nefes alın. Nefesinizi yavaş yavaş verirken
sessizce rahatla ve bırak deyin."
110
OTURUM 3
KAZANIMLAR:
111
OTURUM 4
KAZANIMLAR:
SÜREÇ:
1. Filtreleme
2. Aşırı Genelleme
112
3. Etiketleme
4. Kutuplaşmış Düşünce
5. Zihin Okuma
6. Felaket Haline Getirme
7. Kontrol Yanılgısı
8. “Meli-Malı”nın Eşlik Ettiği İfade ve Kurallar (mükemmeliyetçi kişilerin
özelliği)
9. Değiştirme Yanılgısı
10. Suçlama
11. Fedakârlık Seferberliği
(Form öğrencilere bir önceki oturumun sonunda dağıtılır ve bir sonraki oturuma
kadar okumaları istenir.)
113
OTURUM 5
KAZANIMLAR:
SÜREÇ:
Heykel Oyunu
114
hayalkırıklığı ve öfke gibi) grup lideri tarafından vurgulanır. Oturumun sonunda
nefes egzersizi ve kas gevşetme çalışması tekrarlanır.
115
OTURUM 6
KAZANIMLAR:
SÜREÇ:
Engel Oyunu
116
OTURUM 7
KAZANIMLAR:
SÜREÇ:
117
OTURUM 8
KAZANIMLAR:
SÜREÇ:
118
OTURUM 9
KAZANIMLAR:
SÜREÇ:
Kördüğüm Oyunu
Grubun problem çözme becerilerini ortaya çıkaran bir çalışmadır. Grup ayağa
kalkar. Daire şeklinde birbirine yaklaşarak ellerini ortaya uzatırlar. Elleri birbirine
değmelidir. Daha sonra gözlerini kapatarak her iki elleriyle birer kişinin elini tutarlar.
Ellerini bırakmadan çözülmeleri ve büyük bir daire oluşturmaları istenir (Altınay,
1998).
119
OTURUM 10
KAZANIMLAR:
SÜREÇ:
120
kendisi değil öfkesi olacaktır. Öfkeler sahiplerinin dile getiremediği ya da farkında
olmadığı her şeyi söyleyeceklerdir. Çalışmanın sonunda geribildirim yapılır.
121
OTURUM 11
KAZANIMLAR:
SÜREÇ
122
EK 2: BİLİNÇLİ HİPNOZ SEANSI ÖRNEĞİ
123
EK 3: SINAV KAYGISI ENVANTERİ
Adı Soyadı :
Tarih :
Cinsiyeti : K ( ) E ( )
Hiçbir zaman
anlatan ifadenin sağındaki boşluklardan uygun olanın içini karalayın. Burada
Her zaman
doğru ya da yanlış yanıt yoktur. İfadelerin hiç biri üzerinde fazla zaman
harcamadan yazılı ve sözlü sınavlarda genel olarak nasıl hissettiğinizi gösteren
Sık sık
Bazen
yanıtı işaretleyin.
124
EK-4: RAVEN TESTİ SORU ÖRNEĞİ
125
EK-5: YARATICI SORUN ÇÖZME
Yaratıcı Sorun Çözme hayâl gücünü kullanarak bir aksiyonla son bulan bir
probleme yaklaşma sürecidir. Yaratıcı Sorun Çözme Süreci üç bileşen ve altı
evreden oluşur.
Sorun Çözmenin altı evresinin her birinde iki önemli faz vardır. I.si BEYİN
FIRTINASI’nın yapıldığı fazdır. Bu fazda
• Düşünceler yargılanmamalı,
• Zaman tanınmalı,
• Düşünceler birleştirilmelidir.
Bu fazda
• Acele etmeden dikkatli ve planlı düşünmeli
126
• Çetin, güç konular gözardı edilmemeli
• Amaçtan uzaklaşılmamalıdır.
2. Fazda hedef, sorun yaratan durumun özünü ifade edecek problem soru
cümlesini seçmektir.
127
2. Üretilen düşüncelerden en umut vâdedici çözümler ayıklanıp seçenek alanı
daraltılır. İlkokul düzeyinde düşünce sayısı en az beşe çıkarılmalı, yetişkin
düzeyinde ise, en az 10 olmalıdır.
2. Faz: Bu fazın sonunda 24 saat içinde, ilk birkaç haftada, ve uzun zaman
dilimi içinde neler yapılacağına ilişkin
128
EK-6: GERÇEKÇİ DÜŞÜNCE GELİŞTİRME FORMU
Kendinizi aşağıda yer alan durumda hayal ediniz. Olumsuz Otomatik Düşüncenin
(OD) doğru olup olmadığını sınayacak sorular sorarak Gerçekçi Düşünce (GD)
geliştirmeye çalışınız. Olumsuz otomatik düşüncenin gerçekçi düşünceye verecek iyi
bir cevabı kalmadığı noktaya geldiğinizde yazmayı bırakınız.
Üniversite sınavına girmenize az bir zaman kaldı. Sınavla ilgili bazı kaygılarınız var.
Kafanızdan “Sınava çok az zaman kaldı ve ben istediğim başarıyı elde
edememekten korkuyorum. Herkes benden çok iyi bir sonuç bekliyor. Başarısız
olursam insanların yüzüne bakamam.” düşüncesi geçiyor.
OD : Sınava çok az zaman kaldı ve ben istediğim başarıyı elde edememekten
korkuyorum. Herkes benden çok iyi bir sonuç bekliyor. Başarısız olursam insanların
yüzüne bakamam.
GD :……….
OD :……….
GD :……….
GD :……….
OD :……….
GD :……….
GD :……….
OD :……….
GD :……….
GD :……….
OD :……….
GD :……….
GD :……….
OD :……….
GD :……….
129
ÖZGEÇMİŞ
Yayın ve Bildiriler
130
C. Ulusal hakemli dergilerde yayınlanmış makaleler:
C1. Aydın.O ve Konyalıoğlu A.P.(2011). 18-21 Yaş Grubu Bireylerin Genel Zekâ
Düzeyleri İle Psikolojik Semptom Düzeyleri Arasındaki İlişki. Türk Üstün Zekâ ve
Eğitim Dergisi. 1(1),77-103.
131