Professional Documents
Culture Documents
11
Birinci bölümde işletme yönetiminin; planlama, organizasyon, liderlik ve
kontrolden ibaret olduğu belirtilmişti. İşletme yönetimi ve finansman konuları
birbirinden ayrılamaz, aralarında sıkı bir ilişki vardır. İşletme yönetimi ile ilgili kayıtlar;
planlama, uygulama ve sonuçların değerlendirilmesini içerir. Planlama konularına
yedinci ve sekizinci bölümlerde yer vereceğiz. Bunlar daha çok işletme içi yönetimin
gerektirdiği konulardır. İşletmenin diğer işletmelerle ilişkilerini gösteren kayıtlara ise,
finansman kayıtları diyoruz.
Finansmanla ilgili kayıtlar, işletmeyi çevresine bağlar. İşletmenin çevresi ile
ilgili alışverişlerini, finansman durumunu ve yürüttüğü faaliyetlerin sonuçlarını gösterir.
Bu göstergeler üç grup altında toplanmaktadır: bilanço, gelir tablosu ve nakit akımı
tablosu.
İşletme kayıtlarından yararlanılarak düzenlenen önemli işletme belgelerinden
ikisi bilanço ve gelir tablosudur. Bu bölümde bunlardan bilanço, takip eden bölümde ise
gelir tablosu açıklanacaktır. İşletme kayıtlarından çıkarılacak üçüncü belge işletmenin
nakit akımıdır ve onuncu bölümde ele alınacaktır.
Bilanço ve gelir tablosu farklı amaçlara hizmet ederler. Bilanço, belirli bir tarihte
işletmenin fotoğrafını verir. Stok bir değişkendir. Gelir tablosu ise belirli bir zaman
aralığında işletmenin gelir ve giderlerinin dökümünü gösterir. Akım bir değişkendir.
Bilanço işletmenin öz sermayesinin, gelir tablosu ise net işletme gelirinin (kâr)
göstergesidir.
İşletmenin yaptığı alışverişler, bilanço ve gelir tablosunu etkiler. İşletme diğer
işletmeler ve tüketicilerle alışverişte bulundukça bilanço ve gelir tablosu değişir. Bu
bakımdan bilanço ve gelir tablosunun düzenlendiği tarihler önemlidir. Farklı amaçlara
hizmet etseler de bilanço ve gelir tablosu birbiriyle yakından ilişkilidirler.
Tarım İşletmeciliği ve Planlama 36
4.1 Bilanço
Bilanço, belirli bir tarihte bir işletmenin veya organizasyonun sahip olduğu
varlıkların sistematik bir dökümüdür. Bilanço, İngilizce literatürde denge demektir
(balance sheet). Bu denge, aşağıdaki temel muhasebe eşitliği ile gösterilir (Bannock et
al 2003, s. 23):
varlıklar = borçlar + öz sermaye
*
Cari varlıklara, dönen varlıklar, cari olmayan varlıklara duran varlıklar adı da verilmektedir.
4. Bölüm: Bilanço ve Bilanço Analizi 37
İşletmenin üretim faaliyetlerinde sadece bir yıl değil, birkaç yıl veya devamlı
kullandığı cari olmayan varlıklar da vardır. Cari olmayan varlıklara örnek olarak;
işletme arazisini, makine ve binaları, besi hayvanlarını, iş hayvanlarını ve damızlık
hayvanları gösterebiliriz. Bunlar üretimde kullanılmak için alınmışlardır. Bu varlıkların
satılması, işletmenin üretim faaliyetlerini aksatır. Bu açıdan işletmenin likit
varlıklarından sayılmazlar. Ayrıca bu varlıkların satılmaları da kolay değildir, zaman
alır. Cari olmayan varlıkların pazar değerlerinin tespiti, cari varlıklar kadar kolay
değildir.
4.1.2 Borçlar
Borçlar, işletme faaliyetlerinin yürütülmesi için, işletme dışındaki şahıslardan
veya kurumlardan aktarılan sermayedir. Borçlar, işletme dışındaki şahısların, işletme
varlıkları üzerindeki haklarıdır. İşletme borçları da işletme varlıkları gibi, “cari” ve “cari
olmayan” olmak üzere ikiye ayrılırlar.
Bilançonun düzenlendiği tarih itibariyle bir yıl içinde ödenmesi gereken borçlar
cari borçlar grubuna girer. Zamanı geldiğinde bu borçların ödenmesi için gerekli nakit
paranın işletmede hazır bulundurulması icap eder. Tarım işletmelerinde kullanılan
üretim girdilerinin birçoğu (gübre, ilaç, akaryakıt) için yapılan borçlanmalar bu grupta
yer alır. Gelir vergileri de cari borçlar arasında gösterilmelidir.
Cari olmayan borçlar, ödemeleri bir yıldan fazla sürecek borçların cari yıl
dışına sarkan kısımlarıdır. Arazi, makineler, işletme binaları ve damızlık hayvanlar için
yapılan borçlanmalar genellikle bir yıldan fazla süreye yayılan borçlanmalardır.
Makinelerde bu süre 3-5 yıl, arazide ise 10 yıl hatta daha fazla olabilir. Orta ve uzun
vadeli borçlanmaların ana para ödemeleri yıllık veya yılda birden fazla olabilir. Bu
Tarım İşletmeciliği ve Planlama 38
borçların taksit ve faizlerini ödeyebilmek için işletmede yeteri kadar nakit bulundurmak
gerekir.
Orta ve uzun vadeli borçlar cari yıl dışına taşmış olsalar bile, bu borçların cari
yıla isabet eden ana para ödemeleri ve faizleri cari borçlar içinde gösterilmelidir.
4.1.3 Öz sermaye
Bilançonun düzenlendiği tarihte işletmenin bütün varlığı satılsa ve borçları
ödense, geriye kalan kısım (varsa) işletmenin öz sermayesidir. Buna net değer (net
worth) adı da verilmektedir. Öz sermaye, işletme varlıkları (aktifler) ile işletme borçları
arasındaki farktır. Fark negatif ise, işletme iflas durumu ile karşı karşıyadır.
Öz sermayenin değişmesine yol açan faktörler çeşitlidir. En yaygın ve aynı
zamanda da periyodik olan değişikliklerden biri, ürünlerin satışından elde edilen
kârların, yeni işletme varlıkları satın alınmasında veya işletme borçlarının ödenmesinde
kullanılmasıdır. Üretim süreci zaman alıcıdır. Bilançoların yılın başında ve sonunda
hazırlanmasının sebebi de, üretimin öz sermaye ve borç kompozisyonu üzerindeki
etkilerini takip edebilmektir. Öz sermaye, işletme varlıklarının piyasa değerlerindeki
değişmelerden, veraset ve diğer yollarla işletmeye intikal eden varlıklardan, işletmeye
aktarılan veya işletmeden çekilen sermayeden ve defter değerinden farklı bir değerle
satılan işletme varlıklarından dolayı da değişebilir.
Varlıklar ve borçların kompozisyonundaki her değişme, öz sermayeyi
etkilemeyebilir. Böyle durumlarda değişen sadece varlıkların kompozisyonudur. Bu
durumu birkaç örnekle açıklayalım.
On bin lira nakit para ile alınan makine, öz sermayede değişikliğe yol açmaz. Bu
işlem sonucunda cari varlıklar (nakit) 10000 lira azalacak, ama cari olmayan varlıklar
(makine) aynı miktarda artacaktır. Bu işlem sonucunda toplam varlık ve dolayısı ile öz
sermaye aynıdır. Eğer aynı makineyi satın almak için gerekli olan 10000 lira borçlanma
ile temin edilmiş olsaydı hem varlıklar, hem borçlar 10000 lira artacak, öz sermaye yine
değişmeyecekti. Bir borca karşılık yapılan taksit ödemesi de öz sermayeyi değiştirmez.
Bu durumda varlıklar (nakit) azalacak ama borçlar da aynı miktarda azalmış olacaktır.
4. Bölüm: Bilanço ve Bilanço Analizi 39
İşletme varlıklarının değerlerinin nasıl tespit edileceği daima tartışılan bir konu
olmuştur. Tarım işletmeleri için bilanço düzenlenirken varlıkların maliyet esasına göre
mi, yoksa pazar değerine göre mi değerlendirilmesi daha uygun olur? Muhasebe
prensiplerinin uygulanması gerekiyorsa, maliyet esasına uyulması gerekir. Bunun için
varlıkların maliyeti ve amortisman miktarları dikkate alınmalıdır. Maliyet esasına dayalı
değerlendirme üç yoldan biriyle yapılmaktadır. Bunlar; satın alma değeri, maliyet-
amortisman farkı ve üretim maliyetidir. Yıl içinde satın alınan; tohum, gübre, ilaç,
akaryakıt gibi üretim faktörleri, mal oluş değerleri ile bilançoda yer alırlar. Defter değeri
de denilen maliyet-amortisman yöntemi; makineler, binalar, belli bir yaştan sonraki
hayvanlar gibi çok yıllık üretim faktörleri için uygulanır. İşletme üretim maliyeti,
işletmede yetiştirilen ürünler için bilançonun düzenlendiği tarihe kadar yapılan cari
masrafları içerir. Tarla, bahçe ve hayvanlarla hayvan ürünleri ise pazar değerlerine göre
kıymetlendirilir ve bu esnada pazarlama masrafları ürün değerinden düşülür.
Tarım İşletmeciliği ve Planlama 40
Enflasyonun bir sonucu olarak arazi, makine ve işletme binaları gibi orta ve
uzun vadeli varlıkların değeri, maliyet değerinin üzerinde olabilir. Bu durumda pazar
değeri ile defter değeri arasında ve dolayısı ile iki sisteme göre hesaplanan öz sermaye
miktarları arasında büyük farklar olabilir. Fiyatların düştüğü deflasyon ortamında da,
varlıkların maliyet ve pazar değerleri arasında büyük farklar olabilir. Maliyet esasına
göre yapılan bilanço düzenlemelerinde daha ihtiyatlı (conservative)* bir yaklaşım vardır.
Bu şekilde düzenlenen bilançoların karşılaştırılması da daha kolaydır. Bu sistemde öz
sermayenin değişmesi, işletme kârındaki değişmelerden kaynaklanır, aktiflerin fiyat
değişmelerinden kaynaklanmaz. Pazar değerine dayanan bilançoların avantajı ise, kredi
talepleri incelenirken, işletmenin mali pozisyonunu daha rahat değerlendirme imkânı
sağlamasıdır.
Açıklanan özelliklerinden dolayı bilanço düzenlenirken maliyet ve pazar fiyatına
bağlı değerlendirmelerin ayrı sütunlar halinde, birlikte verilmesi önerilmektedir. Bu
sayede işletmenin durumunun daha net olarak analiz edilmesi mümkün olmaktadır.
Tablo 4.2’de işletme varlıklarının değerlendirilmesinde izlenmesi yararlı olacak
yöntemler gösterilmiştir. Tarla, bahçe ürünleri ve pazarlanacak hayvanlar, daima pazar
*
Konservatizm, muhasebe sisteminde daha ihtiyatlı olmanın adıdır. Burada esas, kârları olduğundan
fazla göstermemek, bu konuda dikkatli olmaktır. Bu şekilde davranılarak işletmemenin olduğundan daha
kârlı görünmesinin önüne geçilmiş ve aşırı borçlanmadan doğacak riskler azaltılmış olmaktadır.
4. Bölüm: Bilanço ve Bilanço Analizi 41
Tablo 4.3’de detaylı bir bilanço örneği verilmiştir. Bilanço hem maliyet ve hem
de pazar değerlerine göre düzenlenmiştir. Tabloda sadece işletmenin üretim faaliyetleri
ile ilgili gelir ve giderleri gösterilmiştir. Bilançolarda işletmenin üretim faaliyetleri
dışındaki alışverişlerine yer verildiği durumlar da olmaktadır. Bu duruma, iş ve çalışma
hayatının birbirinden ayrılmasının zor olduğu tarım sektöründe daha çok
rastlanmaktadır. Bilançolarda, işletmenin üretim faaliyetleri dışındaki faaliyetlere yer
verilmemesi, bilanço değerlendirmelerinde yanılgıları önlemek açısından daha
uygundur.
Bilançoda maliyet ve pazar fiyatları arasındaki farkın büyük kısmı, cari olmayan
varlıklardan kaynaklanmaktadır. Enflasyon ve başlangıç yıllarında yüksek sonraki
yıllarda giderek azalan amortisman yöntemleri; alet, makine ve ekipmanlarının, satın
alınan besi hayvanlarının ve binaların defter değerlerinin, pazar değerlerinden daha az
olmasına yol açabilir. İşletmede yetiştirilen besi hayvanlarının pazar değerinin ise,
defter değerinden daha fazla olması beklenir ve arzu edilir. Maliyet ve pazar değeri
arasındaki en büyük fark, arazi değerinden kaynaklanır. Bunun sebebi ise enflasyondur.
Bütün bu faktörler, cari olmayan varlıkların pazar değerinin, maliyet değerinden fazla
olması sonucunu doğurur. Varlıkların değerinin düştüğü deflasyon dönemlerinde ise
bunun tersi yaşanır.
112500
cari oran 1.27
88860
Cari oranın 1.0 olması, işletmenin cari varlıklarının değerinin, cari borçları kadar
olduğunu gösterir, bu durumda işletme için bir emniyet marjı yoktur, pazar fiyatlarında
olumsuz bir gelişme, işletmenin borçlarını karşılayamaması demektir. Oranın 1’in
üzerinde olması arzu edilir. Oranın büyümesi, işletmenin likiditesinin arttığını gösterir.
İşletmenin likidite oranının 1’den az olması arzu edilmediği gibi 1’den çok fazla
olması da arzu edilmez. Arzu edilen, işletmenin optimal bir likidite oranına sahip
olmasıdır. Optimal likidite, ne gereğinden fazla, ne de işletmenin yükümlülüklerini
yerine getirecek miktardan az nakit para bulundurmasıdır. Aşırı likidite, işletmenin para
sermayesini iyi değerlendirmediğini en azından faiz kaybı olduğunu gösterir (Bülbül
2006, s. 34).
İşletme sermayesi. Cari varlıklar ile cari borçlar arasındaki fark işletme sermayesini
verir:
işletme sermayesi (working capital) = cari varlıkların değeri – cari borçlar
Eşitlik, işletmenin cari varlıklarının satılıp, cari borçlarının ödenmesi durumunda geri
kalan paranın miktarını gösterir. İşletmenin emniyet payının TL olarak miktarını verir.
Örnekte bu miktar 23640 liradır: 112500 – 88860 = 23640 lira
İşletme sermayesi bir oran değil, bir miktardır. Bunun için farklı büyüklükteki
işletmelerin likiditelerini karşılaştırmakta kullanılamaz. Büyük işletmelerin aktifleri de
borçları da küçük işletmelere nazaran fazladır ve borçlarını karşılamak için küçük
işletmelere oranla daha fazla miktarda işletme sermayesine ihtiyaç duyarlar.
Asit oran. Bir diğer likidite ölçüsü asit orandır, buna likidite oranı veya net oran da
(quick ratio) denilmektedir. Asit oranın cari orandan tek farkı, cari varlıklar
hesaplanırken envanterin (stoklar) dikkate alınmamasıdır. Bunun iki yararı vardır.
Bunlardan birincisi envantere nelerin dahil edilip nelerin edilmeyeceği tartışmasına son
vermesidir. İkinci yararı ise envanterini satma sıkıntısına giren işletmelerin durumu
alıcılar tarafından anlaşıldığında fiyatların azalması ihtimalidir. Bu likidite
pozisyonunun zayıflaması anlamına gelir ve ihtiyat prensibini zedeler (Vause 2001, s.
176).
4. Bölüm: Bilanço ve Bilanço Analizi 47
Toplam borçların öz sermayeye oranının 1’e eşit olması, işletme varlığının, borç
verenle işletmeci arasında eşit olarak paylaşıldığını gösterir. Birden küçük oranlar tercih
edilir. Borçlar azaldıkça, borç/öz sermaye oran sıfıra yaklaşır. Oranın 1’in üzerinde
artması, işletmenin borç kaldırma kapasitesinin zayıflaması demektir.
Toplam borçların, toplam varlıklara oranı ne kadar az ise, işletmenin borç
kaldırma oranı o kadar fazladır. Örnekte bu oran 0.5’dir. Bu oranın 1’e yaklaşması,
işletmenin finansman pozisyonunun giderek kritikleştiğini gösterir.
Öz sermayenin toplam varlıklara oranı, borç/varlık oranının 1’den farkı kadardır,
yani ikinci göstergenin tam tersidir. Bu oranın 1’e yaklaşması, işletmenin finansman
durumunun rahatlığının göstergesidir (Kay et al 2008, s.82).
Son göstergenin (gearing) toplam borçların öz sermayeye oranının 1 fazlası
olduğuna dikkat ediniz.
*
İngilizce’de bu amaçla kullanılan kelime leverage’dır. Toplam borç/öz sermaye oranına bu ad
verilmektedir.