Professional Documents
Culture Documents
Hadis, mezhep, gelenek öğretileri ve yanlış Kuran çevirileri yüzünden gerçek sanılan
uydurmalar vardır…
▸ MEHDİ
▸ TASAVVUF
▸ ŞEFAAT
▸ BAŞÖRTÜSÜ
▸ KÜRTAJ
▸ NAMAZIN BOZULMASI
▸ ABDESTİN BOZULMASI
▸ BÜYÜ
1
▸ NAZAR
▸ ÜFÜRÜKÇÜLÜK
▸ CİHAT
▸ SAVAŞ ŞARTLARI
▸ HURİLER
▸ HARAM UYDURMAK
▸ NUH TUFANI
▸ KABİR AZABI
▸ VACİP
▸ CENABET/CÜNUP OLMAK
▸ FİRAVUN’UN CESEDİ
2
MEHDİ
İslam inancı içine “Kıyametten önce Mehdi gelecek, herkesi uyaracak!” palavrası
sokulmuştur.
TASAVVUF
Tasavvufçular; insanları efendi edinerek şirk işlerler ve şirk işleyenlerle aynı şeyi
savunurlar.
39:3 Kesinlikle, din sadece Tanrı’ya aittir. O'nun dışındakileri evliya (dostlar)
olarak edinenler, "Onlar bizi Tanrı’ya daha fazla yaklaştırsın diye biz onlara
hizmet ediyoruz" derler. Ayrılığa düştükleri bu konuda onların arasında TANRI
karar verecektir. TANRI kuşkusuz, yalancıları ve nankörleri doğru yola iletmez.
3
Lakabının, Tanrı’nın ismi/sıfatı ile çelişmesi yetmezmiş gibi; “Mesnevi” adlı eserine
başlarken kullandığı cümleler dikkat çekmektedir. Celalettin Rumi, Mesnevi adlı
kitabının Tanrı’dan olduğunu söylemiştir[3].
Celalettin Rumi, Mesnevi adlı eserinde; “veli” sıfatlı insanların Tanrı’nın çocukları
olduğunu ve onlara tabi olunması gerektiğini söylemiştir. Hatta bu sözleri Tanrı’nın
söylediğini iddia etmiştir!
[Mesnevi, Mevlâna, M.E.B. Yayınları, İstanbul 1988 Cilt 3 Beyitler-7-8, sayfa 75-
80]
19:88-92 Hatta "Rahman çocuk edindi" dediler. Siz, küstahça bir tez ileri
sürdünüz. Bu küstahlıktan ötürü neredeyse gökler parçalanacak, yer yarılacak
ve dağlar göçecektir. Rahman'a çocuk yakıştırdılar diye… Çocuk edinmek
Rahman'a yakışmaz.
39:3 Gözünüzü açıp kendinize gelin! Arı-duru din yalnız ve yalnız Tanrı’nındır.
O'ndan başkalarını veliler edinerek, "biz onları yalnız bizi Tanrı’ya
yaklaştırmaları için kulluk ediyoruz" diyenlere gelince, hiç kuşkusuz Tanrı,
onlar arasında, tartışıp durdukları konuyla ilgili hükmü verecektir…
32:4 Sizin için O'ndan ayrı bir veli ve şefaatçi yoktur. Öğütten anlamaz
mısınız?
2:79 Kitabı elleriyle yazdıktan sonra onu ucuz bir fiyata satmak için onun
Tanrı’dan olduğunu söyleyenlerin vay haline. Ellerinin yazdığından dolayı vay
haline onların. Kazandıklarından dolayı vay haline onların!
*Okuma Tavsiyesi: Yalan ve şirk dolu tasavvuf düşüncesi, ’Michael Sikkofield’ adlı bir
blog yazarı tarafından detaylı bir şekilde incelenmiştir. Bu konuda “Bir Başka Din:
Tasavvuf” adlı bir kitabı ve blog yazısı mevcuttur:
http://michaelsikkofield.blogspot.com/2015/04/tasavvuf-ve-tarikatlardan-tek-
dunya.html
5
ŞEFAAT
11:105 O gün geldiği zaman, hiç kimse O'nun izni olmadan konuşamaz…
78:38 Gün gelecek Ruh ve melekler sıra sıra dururlar. Rahman'ın izin verdikleri
hariç hiç kimse konuşamaz. Onlar da doğruyu söylerler.
2:48 Ve korkun o günden ki, hiçbir benlik bir başka benliğin herhangi bir şeyi
için karşılık ödemez; hiçbir benlikten şefaat kabul edilmez, hiçbir benlikten
fidye alınmaz. Ve onlara yardım da edilmez.
32:4 Sizin için O'ndan ayrı bir veli ve şefaatçi yoktur. Öğütten anlamaz
mısınız?
39:3 Gözünüzü açıp kendinize gelin! Arı-duru din yalnız ve yalnız Tanrı’nındır.
O'ndan başkalarını veliler edinerek, "biz onları yalnız bizi Tanrı’ya
yaklaştırmaları için kulluk ediyoruz" diyenlere gelince, hiç kuşkusuz Tanrı,
6
onlar arasında, tartışıp durdukları konuyla ilgili hükmü verecektir. Şu bir gerçek
ki, Tanrı yalancı ve nankör kişiyi iyiye ve güzele kılavuzlamaz.
39:43 Tanrı’nın dışında şefaatçiler mi edindiler? De ki: "Onlar hiçbir şeye sahip
değilseler ve düşünemiyorlarsa da mı?"
39:44 De ki: "Tüm şefaat Tanrı’ya aittir." Göklerin ve yerin yönetimi O'na aittir.
Sonra O'na döndürüleceksiniz
82:19 O gün kimsenin kimseye yardımı dokunmaz. O gün tüm kararlar yalnız
Tanrı’ya aittir.
7:194 Tanrı’nın dışında çağırdıklarınız, sizin gibi kullardır. Haydi onları çağırın
da size cevap versinler, sözünüzde doğru iseniz!
4:64 Biz her elçiyi, Tanrı’nın izniyle kendisine itaat edilsin diye gönderdik.
Onlar, kişiliklerine zulmettikleri zaman sana gelip Tanrı’dan günahlarının
bağışlanmasını dileselerdi ve elçi de onlar için bağışlanma dileseydi, elbette
Tanrı’yı Affedici ve Merhametli bulacaklardı.
47:19 Bil ki, Tanrı’dan başka tanrı yoktur. Kendinin, inanan erkeklerin ve
inanan kadınların günahları için bağışlanma dile. Tanrı sizin tüm
hareketlerinizi ve duracağınız yeri bilir.
7
71:28 Efendim, beni, anamı babamı, inananlar olarak evime girenleri, inanan
erkek ve kadınları bağışla; zalimlerin ise ancak yıkımlarını arttır.
Fakat peygamberlerin, elçilerin veya sıradan insanların kendisi veya bir başkası için
af dilemesi; o kişinin mutlaka affedileceği anlamına gelmez. Tanrı
dilediğini/dileyeni/hak edeni doğru yola iletir, dilediğini/dileyeni/hak edeni bağışlar.
9:80 İster onlar için bağışlanma dile, ister bağışlanma dileme. Onlar için
yetmiş kere bağışlanma dilesen bile Tanrı onları bağışlamayacaktır. Çünkü
onlar Tanrı ve elçisini yalanladılar. Tanrı yoldan iyice çıkmış toplumları doğruya
iletmez.
72:21 De ki: "Ben size ne zarar verme, ne de sizi doğruya iletme gücüne
sahibim."
48:11 De ki: "Sizin için bir zarar veya yarar dilerse Tanrı’nın bu dileğine kim
engel olabilir?"…
36:23 "O'nun dışında tanrılar mı edineyim? Eğer Rahman bana zarar vermek
dilese, ne onların şefaati bana bir yarar sağlayabilir ne de beni
kurtarabilirler."
Ölmüş veya yaşayan hiçbir insan sizi kurtaramaz. Putlarınızı, şefaat beklediklerinizi geç
olmadan terk edin; çünkü onlar sizi terk edecekler.
35:13-14 …Efendiniz Tanrı işte böyledir; egemenlik O'na aittir. O'nun dışında
çağırdıklarınız ise bir çekirdek zarını bile yönetemezler. Onları çağırsanız sizin
çağrınızı işitemezler. İşitseler bile size cevap veremezler. Diriliş gününde de
8
sizin ortak koşmanızı inkâr ederler. Her şeyden Haberi Olan gibi kimse sana
haber veremez.
6:94 Sizi ilk defa yarattığımız gibi bize tek olarak geldiniz. Size hayal gibi
gösterdiğimiz şeyleri ardınızda bıraktınız. Sizinle ortak olduklarını ileri
sürdüğünüz aracılarınızı/şefaatçilerinizi yanınızda görmüyoruz. Aranızdaki
bağlar kesilmiştir. İleri sürdükleriniz sizi terk etmiştir.
Bilin ki, Tanrı medet umulan tek kaynaktır; aksini yaşayanlar inkâr etse de ortak
koşmaktadır!
13:14 Gerçek dua O'na yöneltilendir. O'nun dışında çağırdıkları ise onlara hiçbir
şekilde karşılık veremezler..
35:13 …O'nun dışında çağırdıklarınız ise bir çekirdek zarını bile yönetemezler.
72:22 De ki: "Hiç kimse beni Tanrı’ya karşı savunamaz, O'ndan başka sığınak
da bulamam."
Kendisine şefaat edileceğini sanan -EFENDİ edinme meraklısı- insanlar; yargı gününde
sürpriz yaşayacak ve inkarcılarla birlikte cehenneme gireceklerdir.
57:15 Bugün ne sizden ne de inkâr edenlerden bir fidye kabul edilmez. Yeriniz
cehennemdir; Efendiniz(Mevlanız) odur. Ne kötü bir duraktır.
82:19 O gün kimsenin kimseye yardımı dokunmaz. O gün tüm kararlar yalnız
Tanrı’ya aittir.
Bu davranışı Kuran’a dayandıranlar ise yanlış çevirilerin kurbanıdır. Detaylı açıklama
“KURAN ÇEVİRİLERİNDEKİ KRİTİK HATALAR” adlı konuda yapılmıştır.
9
BAŞÖRTÜSÜ
Baş örtme geleneği milattan öncesine kadar uzanmaktadır. Kimi zaman medeni
durumunu veya dini inanışını belli etmek, kimi zaman da mevsim şartlarından
korunmak gibi çeşitli amaçlarla kullanılmıştır. Baş örtme geleneği, insanlar tarafından
dinselleştirilmiştir! Başını örtmek isteyen örtebilir, fakat bu dini zorunluluk değildir!
YANLIŞ ÇEVİRİ
“Humur” kelimesinin başında veya sonunda “baş” ile ilgili bir ifade bulunmamasına
rağmen, bu kelime “başörtüsü” olarak çevrilmiştir. Arkasından da anlamı pekiştirmek
adına “kapatmak” anlamına gelen “yadribne” kelimesi “salsınlar” olarak çevrilmiştir.
Ayrıca “kendiliğinden görünenler hariç” olarak çevrilmesi gereken yerde parantez içi
ekleme yaparak “el yüzü gibi” yorumu yapılmıştır. Bu yorum da kadınlara çarşaf vs.
giydirmek isteyenlerin uydurmasından başkası bir şey değildir!
DOĞRU ÇEVİRİ
10
sergilemek/bildirmek için ayaklarını yere vurmasınlar. Ey gerçeği
onaylayanlar, topluca Tanrı’ya yöneliniz ki başarılı olasınız.
26:154 "Sen bizim gibi bir insansın. Doğru sözlü isen bize bir mucize getir
bakalım."
17:90-93 Dediler ki: "Yerden bize bir kaynak fışkırtmadıkça seni onaylamayız.
Veya hurma ve üzüm bahçelerin olup aralarında ırmaklar fışkırtmalısın. Veya
ileri sürdüğün gibi gökten üzerimize parçalar düşürmeli yahut Tanrı’yı ve
melekleri karşımıza getirmelisin. Ya da altın bir evin olmalı veya göğe
yükselmelisin. Yükselsen bile okuyacağımız bir kitabı üzerimize indirmedikçe
onu onaylamayız."
17:93 …”De ki: "Efendim yücedir. Ben elçi olan bir insandan başka bir şey
miyim ki!"
13:7 İnkârcılar, "Ona bir mucize inmeli değil miydi?" diyorlar. Sen ancak bir
uyarıcısın. Her toplum için bir yol gösterici vardır.
6:35 Yüz çevirmeleri sana ağır geldiyse, bilesin ki, yerin içine bir delik açmaya
ya da göğe merdiven dayamaya gücün yetse de bir mucize ortaya koysan
yine kâr etmez..
29:50-51 "Ona Efendisinden bir mucize inmeli değil miydi?" dediler. De ki:
"Mucizeler Tanrı’nın katındadır. Ben sadece apaçık bir uyarıcıyım." Bu kitabı
11
sana indirmiş olmamız ve kendilerine okunması onlara yetmez mi? Bunda
gerçeği onaylayan bir toplum için bir rahmet ve öğüt vardır.
Denilene göre;
“Muhammed, ata benzeyen cennet bineği Burak ile Mekke’den Kudüs’e gitti.
Beytü'l-Makdis/Kutsal Ev’de İbrahim, Musa, İsa ve birkaç peygamber
tarafından karşılandı. Bu peygamberlere imamlık ederek namaz kıldırdı. Musa
peygamber, Muhammed peygambere; “Senin ümmetin 50 vakit namaz
kılamaz, indirim iste” dedi. Muhammed Tanrı’yı gördü ve 50 vakit namazın 5
vakte indirilmesini talep etti. Tanrı da kabul etti.“
17:93 "Ya da altın bir evin olmalı veya göğe yükselmelisin. Yükselsen bile
okuyacağımız bir kitabı üzerimize indirmedikçe onu onaylamayız." De ki:
"Efendim yücedir. Ben elçi olan bir insandan başka bir şey miyim ki!"
*Çoğu mealde 17:1’in “el-mescidi el-aksâ” kelimeleri, sanki özel isimmiş gibi
“Mescid-i Aksa” olarak yanlış çevrilmiştir. Ancak bu kelimelerin sözlük
anlamları verilmeli ve “en uzak mescit” olarak çevrilmelidir.
Mısır’dan Medyen’e kaçan Musa peygamber, bir sulama işine yardımcı olarak
hayatının “yeni dönemine” girer. Musa, kendisini seçen bir kadınla evlenir ve kızın
babası ile 8-10 konferans/hac boyunca çalışmayı kabul eder. (*Anlaşmanın sekiz “yıl”
yerine, sekiz “konferans/hac” olarak yapılmasından anlaşılıyor ki; Musa, işi gereği hac
12
yeri Kutsal Mescit’te de bulunmuştur.)
8-10 yıl sonra, konferansın/haccın bitmesi ile Musa ve ailesi Kudüs’ten yola çıkarlar.
Geceleyin, gördüğü ateşe tek başına giden Musa, peygamber olduğunu öğrenir.
27:7-12 Hani Musa ailesine şöyle demişti: "Ben bir ateş gördüm, size ondan
bir haber getireyim yahut size bir meşale getireyim de ısınasınız. Musa ateşe
vardığında şöyle çağırıldı. "Ateşteki kimse de ateşin çevresindekiler de kutsal
ve bereketli kılınmıştır. Ve alemlerin Efendisi olan Tanrı, bütün eksiklik ve
iğretiliklerden arınmıştır. “Musa, bu Benim, Ben Üstün ve Bilge olan Tanrı’yım.
Değneğini at." Onu küçük bir yılan gibi titreştiğini görünce, arkasına dönüp
bakmadan kaçtı. "Musa, korkma; elçiler huzurumda korkmazlar." Ancak kim
zulmederse, sonra günahlarını bırakıp iyilik yaparsa ona karşı ben
Bağışlayıcıyım, Rahimim. Elini koynuna sok; kusursuz bembeyaz olarak çıksın.
Firavun ve halkına göstereceğin dokuz mucizeden biridir. Onlar yoldan çıkan
bir toplum olmuşlardır.
20:12 "Ben, evet Ben senin Efendinim. Sandaletlerini çıkar. Çünkü sen kutsal
vadide, Tuva'dasın."
20:14 "Ben, evet Ben Tanrı’yım; Benden başka tanrı yoktur. Bana hizmet et ve
beni anmak için salatı gözet."
Görüldüğü gibi; Kutsal Mescit’ten yola çıkan, geceleyin en uzak mescide gelen ve bazı
mucizelere tanıklık eden Musa peygamberdir.
13
AY’IN YARILMASI
Kuran’da kıyamet saatinin yaklaşması ile Ay’ın yarılmasını ilişkilendiren bir ayet
mevcuttur. Rivayetçiler bu ayeti referans alarak, “Muhammed peygamber Ay’ı
ortadan ikiye yardı.” diye mucize uydurmuşlardır.
50:44 O gün yer onlardan dolayı yarılır/çatlar. Bu, bizim için kolay bir
toparlamadır.
“Ay Yarıldı” haberi, büyük ihtimalle; evrenin sona ereceği zamana yakın bir tarihte
gerçekleşecektir. Belki de 12 Eylül 1970’de Luna adlı uzay aracının Ay'dan toprak
örnekleri alınmasıyla gerçekleşmiştir? Bunları bilmiyoruz ama kesin olan şey;
Muhammed peygamberin Ay’ı ortadan ikiye yarmadığıdır…
OKUMA-YAZMA MESELESİ
14
96:4 Kalem yoluyla öğretir.
KÂİNATIN EFENDİSİ
Tanrı: ‘Ya Âdem, Muhammed aleyhisselamın ismi ile her ne isteseydin, kabul
ederdim. O olmasaydı, seni yaratmazdım.’
34:46 De ki: "Size bir tek öğüdüm var: Tanrı için ikişer ikişer, yahut teker teker
kalkın, sonra düşünün. Sizin arkadaşınızda bir delilik yoktur. O sadece, çetin bir
cezadan önce sizi uyaran birisidir."
15
81:22 Arkadaşınız deli değildir.
SON ELÇİ
Fakat Tanrı’nın mevcut mesajlarını insanlara tavsiye eden/ileten son kişi Muhammed
değildir. Yani Muhammed, son peygamberdir ancak son elçi değildir. Muhammed
peygamberin son elçi olduğunu iddia edenler, hiçbir delile sahip olmadan Yusuf’un son
elçi olduğunu iddia edenler gibidir.
40:34 Daha önce Yusuf da size apaçık delillerle gelmişti; fakat size getirdiği
mesajı sürekli olarak kuşku ile karşılamıştınız. Sonunda o ölünce, "Tanrı ondan
sonra elçi göndermeyecektir” demiştiniz. Tanrı, kuşkuda sınırı aşanı böylece
saptırır."
• Tanrı’nın “El-Darr” (Zarar Verici) diye bir ismi yoktur. Bu kelime Kuran’da 74
kez geçer ancak Tanrı’nın ismi değildir!
• “Tanrı’nın şu ismini, günde şu kadar söylemek şuna yarar” diye bir şey yoktur.
16
Tanrı’nın isimlerini tahrif edenler ettiklerini bulacaklardır…
7:180 En güzel isimler Tanrı’nın; öyleyse O'nu onlarla çağırın. O'nun isimlerini
tahrif edenleri bırakın; yaptıklarının cezasını çekeceklerdir.
69:44-46 O bize bazı sözler yakıştırsa, biz onu kuvvetle yakalar, sonra ondan
vahyi keserdik.
• “Ey Resulüm, İbrahim'i halil [dost], seni de habib [sevgili] edindim. Senden
daha sevgili hiç bir şey yaratmadım. Senin, benim indimdeki yüksek
derecenin bilinmesi için dünyayı ve dünya ehlini yarattım. Sen olmasaydın,
kâinatı yaratmazdım.” [Mevahib-i ledünniyye]
• Tanrı diyor ki; "Benim huzuruma ne ile gelirseniz gelin affederim ancak kul
hakkı ile gelmeyin.”
Adem’in Muhammed peygamberin adıyla bir şey istemesi şirk, dünyanın Muhammed
peygamber için yaratılmış olması Kuran’a terstir. Ayrıca Tanrı, sadece şirk koşmayı
affetmeyeceğini ve bunun dışındaki tüm günahları affedebileceğini söyler.
İslam’ın temel mesajı “TEK BİR TANRI’DAN BAŞKA TANRI YOKTUR” dur.
21:25 Senden önce bir elçi göndermedik ki kendisine, "Benden başka tanrı
yoktur; sadece Bana hizmet ediniz" diye vahyetmiş olmayalım.
17
Osman, Ali, Hasan, Hüseyin gibi isimler de yazılıdır. Bunların, kiliselerde İsa ve Meryem
figürleri olmasıyla hiçbir farkı yoktur. Mescitler yalnız Tanrı’ya has kılınmalıdır!
72:18 Şüphesiz ki mescitler, sadece Tanrı’ya aittir; öyleyse Tanrı ile birlikte
hiç kimseyi çağırmayın.
7:29 De ki: "Efendim adaleti emreder. Her mescitte dini sadece O'na ait kılarak
O'na yalvarın. Sizi ilk yarattığı gibi O'na döneceksiniz."
İslam'ın ilk şartı olarak bilinen "şehadet/şahitlik”, Tanrı’dan başka tanrı olmadığının
şahitliğidir/kabul edilmesidir. Kuran'da otuz kez geçen "la ilahe illallah” ifadesi hiçbir
yerde bir başka isimle birlikte geçmez [1].
Sünniler bu tanıklığa "Muhammed Tanrı’nın elçisidir" şıkkını, Şiiler ise buna ek "Ali
Tanrı’nın hüccetidir" biçiminde bir üçüncü şık daha eklemişlerdir. Bu ekleyici zihniyet
39:45 ayetiyle teşhir edilmiştir [1].
Ayrıca 63:1 ayeti, şehadete eklenen ikinci kısmı bulunduran biricik yerdir. İlginçtir ki,
bunu söyleyenler ikiyüzlülükle nitelenmiştir [1].
Şimdi, bunun “Müslüman olmayanlar…” olanı çıkmıştır. Ancak “müslüman” bir marka
ismi, bir dinin özel adı değildir. Müslüman, “teslim olan” demektir.
Hangi dinden olursa olsun, hatta bir dini olmasa bile, Tanrı’yı inkâr etmeyen ve hayatını
pozitif/iyi/erdemli/barışçı yaşayan herkes barış yurtlarına/cennetlere/bahçelere
girecektir.
18
5:69 Gerçeği onaylayanlar, Yahudiler, diğer dinlerden olanlar ve Hristiyanlardan
kim Tanrı’yı ve ahiret gününü onaylar ve erdemli bir yaşam sürerse onlar için bir
korku yoktur ve onlar üzülmeyecekler de…
Tek bir ayet göstererek, Yahudi ve Hristiyanlarla dost olunmaması gerektiği iddia edilir.
Fakat dost olunmaması gerekenlerin, “dini alay konusu edenler” olduğu ayrıca
belirtilmektedir.
60:9 Ancak Tanrı, sadece, sizinle din uğrunda savaşan, sizi yurdunuzdan
çıkaran ve sizin çıkarılmanıza yardım eden kimselerle dost olmanızı yasaklar.
Onları dost edinenler zalimlerdir.
Yani kitap halkından iyi insanlarla dostluk veya evlilik yapmanın sakıncası yoktur.
Hadislere göre; “Zinanın cezası taşlayarak öldürmedir. Bu ayet bir keçi tarafından
yendiği için Kuran’da yoktur fakat geçerliliği devam etmektedir.”
Elbette bu uydurma bir hikayedir. Kuran’a göre zinanın/eşini aldatmanın cezasını yüz
celdedir. Celde; derinin altına işlemeyecek şekilde cilde vurulmasıdır. Bu ceza, ancak
zinanın dört şahidi varsa uygulanır .
24:2 Zina eden kadın ve erkeğin her birine yüz celde vurunuz.
Eğer birisi, bir başkasını zina ile suçlayıp dört şahit getiremezse suçlayan kişiye ceza
uygulanır. Eğer eşinin kendisini aldattığına dair kanıtı yoksa, 4 kez yemin etmesi
gerekir.
19
24:4 ...dört tanık getiremeyenlere seksen celde vurun…
Bu söz, elçiye atılmış bir iftiradır. Çünkü Kuran’a göre hiç kimse cinsel ilişkiye
girdiğinden dolayı öldürülemediği gibi, cinsel yöneliminden dolayı da öldürülemez.
Ayrıca Lut’un yaşadığı kent insanlar tarafından değil, bir doğal afet sonucu yok
edilmiştir…
Lut’un halkı, “erkekler erkeklerle ilişkiye giriyordu” diye yok edilmemişti. Lut’un
yaşadığı kentte tecavüz olayları artmıştı ve erkek erkeğe ilişkide ‘sorun’ vardı.
7:80 Ve Lut'u da gönderdik. Halkına dedi ki: "Sizden önce hiç kimsenin
işlemediği boyutta günah işliyorsunuz. "
7:81 Siz kadınları bırakıp erkeklere cinsel duygularla yöneliyorsunuz. Siz sınırı
aşan bir topluluksunuz!"
Bu cinsi sapıklar erkekleri alıkoymuş, toplu tecavüzlerde bulunmuş, hatta Lut’a kentin
yok edileceğini haber vermeye gelen -erkek formundaki- elçilere bile tecavüz etmek
istemişlerdi.
20
29:29 Siz erkeklerle cinsel ilişki kuruyor, yolları kesiyor ve toplantılarınızda
her kötülüğü işliyorsunuz…
11:79 "Bilirsin ki senin kızlarına bizim bir ihtiyacımız yok. Sen bizim ne
istediğimizi iyi bilirsin" dediler.
Ayrıca bu sapıklar kendilerini “Biz böyle hissettiğimiz için erkeklere yöneliyoruz” diye
savunmadıkları gibi, yaptıkları şeyin temiz/doğru olmadığının farkındaydılar ve
başlarına bir felaket gelmesi konusunda şüphedeydiler.
Yani, Lut’un halkının yok edilmesinin sebebi eşcinsellik değil; heteroseksüel azgınlık,
taciz, tecavüz ve toplumun bunlara karşı tepkisizliğiydi…
*Bu olay ile doğuştan gelen -beyin şekli ve hormonlarından dolayı- eşcinsellik
kınanmamıştır; tam aksine sahip olunan özelliklerin dışına çıkmak ve iki tarafla da
cinsel ilişki kurmak kınanmıştır. Yani, eşcinsel olmak günah/yasak/yanlış değildir.
Ancak kendisini “biseksüel” olarak tanımlayanlar, beyin yapıları ve hormonları
doğrultusunda seçim yapmalılardır.
21
Bunlara rağmen; 4:15-4:16 ayetlerinde eşcinselliğin kınandığı, kadınların ve
erkeklerin farklı şekillerde cezalandırıldığı iddia edilir. Ancak bunların hepsi yanlış
çeviriler yüzündendir.
YANLIŞ ÇEVİRİ
4:15'de "fahişelik" diye çevrilen kelime "fhş" köküdür. Kuran'da "aşırılık, hayasızlık,
çirkinlik, edepsizlik" anlamlarına gelir. Bunu "fahişelik" veya "eşcinsellik" diye kısıtlı
nitelemek yanlıştır.
4:16'da "iki er kişi" diye çevrilen kelime "vellezani"dir. “Vellezani” ile iki karşıt taraf
(işe karışan taraflar, çift) kastedilir. Kelimenin sonunda “ ”انkullanılmıştır; yani
tesniye ile taraflardan (kadınlardan ve erkeklerden) bahsedilmiştir.
Tesniye: Aynı türden iki farklı şeyi ifade etmektir. Kuran’da bulunan başka tesniye
örneklerini aşağıdan görebilirsiniz:
Gelelim dört kişinin şahitliğinin aranmasına... Burada kastedilen; ya halka açık alanda
ilişkiye girilmesi ve dört kişinin görmüş olması yada birinin dört ayrı kişi ile cinsel
ilişkiye girmiş olması ve bunun ortaya çıkması. Bu kişilere, kadın erkek
farketmeksizin; kamu sağlığı açısından tehlikeli olduklarından ev karantinasına
alınıyorlar. Yani 4:15-16'da erkek ve kadına ayrı bir ceza yoktur. Zaten böyle kabul
edilmesi kafadan ceza adaletsizliğidir; çünkü erkek-kadın eşittir (3:195, 4:25).
DOĞRU ÇEVİRİ
22
DİNDEN ÇIKANIN ÖLDÜRÜLMESİ
18:29 De ki: "Bu gerçek senin Efendindendir." Dileyen onaylasın, dileyen inkâr
etsin...
Tanrı, yanardönerli bir inançtan sonra sabit fikirli bir inkârcıya dönüşenler için bile,
onların doğruya iletilmeyeceklerini söyler; öldürülmelerini değil!
4:137 İnandıktan sonra inkâr eden, tekrar inanıp tekrar inkâr eden ve daha
sonra inkârlarında ileri giden kimseleri Tanrı affetmeyecek ve onlara yol
göstermeyecek.
KÜRTAJ
31:14 …Annesi onu büyük bir güçlükle taşır. Sütten kesilmesi iki yıl içinde
olur…
46:15 …Anası onu zahmetle taşır, zahmetle doğurur. Ana karnında taşınması
ile sütten kesilmesi otuz ay sürer…
Bu ayetler arasında sanki bir çelişki varmış gibi görünür, fakat dikkatli bir şekilde
okunduğunda; embriyonun insana dönüştüğünü zamanı açıklayan ayetler olduğu
görülür.
• 31:14 ayeti; insanın sütten kesilmesinin 2 yıl/24 ay/96 hafta içinde olduğunu
söylenir.
23
• 46:15 ayeti; insanın anne karnında taşınma süresi + sütten kesilme süresinin 30
ay/120 hafta olduğunu söylenir.
• Yani, yalnızca anne karnında taşınma süresi 30-24= 6 aydır (24 haftadır).
NAMAZIN BOZULMASI
“Namaz kılan bir adamın önünden eşek, kara köpek ve kadın geçerse namazı
bozulur” (Buhari 8/102; Hanbel 4/86)
Bu hadis dışında da namazın bozulması ile ilgili uydurmalar vardır. Ancak Kuran’da
namazın bozulma koşulları diye bir şey yoktur. Kişi, düzgün-saygılı-konsantre bir
namaz kılıp kılmadığını bilir.
ABDESTİN BOZULMASI
Tuvalet ihtiyacını gidermek ve cinsel ilişkiye girmek abdesti bozar. Bu ikisi dışında
mezhep öğretilerinden gelen gaz kaçırmak, kanamak, kadının adet görmesi vs. şeyler
abdesti bozmaz.
4:43 …yolcu olanlar hariç cinsel ilişkiden sonra yıkanıncaya kadar namaza
durmayın. Hasta veya yolcu iseniz, yahut biriniz tuvaletten gelmişse, yahut
kadınlarla cinsel ilişkiye girmiş olup da su bulamamışsanız, temiz ve kuru bir
toprağa niyetlenin…
5:6 …Cinsel ilişkide bulunmuşsanız yıkanınız. Hasta veya yolcu iseniz, yahut
tuvaletten gelmiş, yahut kadınlarla cinsel ilişkide bulunmuş ve su
bulamamışsanız, temiz bir toprağa yönelip yüzünüzü ve ellerinizi onunla
sıvazlayın…
Kuran’ın bel altından aşağıda tutulamayacağı, üzerine bir şey konulamayacağı, ulu orta
yerlerde duramayacağı gibi şeyler uydurmadır.
24
Kuran’ın dış kaplaması veya ayetlerin yazılı olduğu sayfaları değil, mesajı kutsaldır! Belli
bir yükseklikte veya kapalı yerlerde saklanması gerektiğini uyduranlar, Kuran’ın
mesajına alerji duyanlardır!
Bu ayet, “tecvidli, kıraatlı okunan Arapça Kuran’ı dinleyin” demek değildir! Kuran,
mesajı anlaşılabilecek şekilde okunması/dinlenmesi ve uygulanması gerekilen bir
hayat rehberidir.
41:44 Onu yabancı dilde bir Kuran kılsaydık, "Onun ayetleri açıklanmalı değil
miydi?" diyeceklerdi. İster yabancı dil, ister Arapça olsun, de ki "O, gerçeği
onaylayanlar için bir rehber ve şifadır."
BÜYÜ
Mesela; Musa ile marifet yarıştıran Mısırlı sihirbazlar da Musa’nın illüzyon yapmadığını
anlayıp teslim olmuşlardı.
7:116 "Siz atın!" dedi. Onlar atınca, halkın gözünü büyülediler, onları
korkuttular ve böylece büyük bir sihir ortaya koydular.
25
2:102 …İnsanlara sihir/büyü/göz boyama yapmayı öğreten saptırıcılar gerçeği
gizliyordu; Babil'deki iki yetkiliye; Harut ve Marut'a bir şey indirilmiş değildi.
Hatta bu ikisi: "Biz bir imtihan aracıyız, sakın küfre sapma!" demedikçe, hiç
kimseye bir şey öğretmiyorlardı. Fakat onlar, o ikisinden karı ile kocanın arasını
açacak şeyler öğrenmeye çalışıyorlardı. Ancak, Tanrı’nın izni olmadıkça bu
şeyle hiç kimseye zarar veremezlerdi. Onlar, kendilerine bir faydası olmayan,
sadece zarar verecek şeyleri öğreniyorlardı. Halbuki onlar, sihir/büyü/göz
boyama ile uğraşanların ahirette bir nasiplerinin olmayacağını biliyorlardı.
Kendilerini karşılığında sattıkları şey ne kötüdür. Keşke bilselerdi.
NAZAR
Bir insanın sıkıntılı ruh halinde olması veya başına kötü şeylerin gelmesi “nazar” adlı
gizemli bir enerjiden olur diye bir kaide yoktur. Kıskanılmanın/hasetin üzerimizde kötü
bir etkisi olduğunu biliyoruz (113:5) fakat, insanların sizi kıskanması otomatik olarak
sizi düşürmez.
Kişiyi negatif/kötü enerji alanına sokan şeyler, son noktada kendi seçimleri/yapıp
ettikleridir.
22:10 "Bu, ellerinin senin için yapıp öne sürdüğü işlerden ötürüdür." Tanrı
kullara zulmedici değildir.
5:105 Gerçeği onaylayanlar, siz kendinize bakın. Doğru yolda iseniz sapıtan
kimse size zarar veremez. Hepinizin dönüşü Tanrı’yadır. Yaptıklarınızı size
haber verecek.
Eğer erdemli değil; gösteriş meraklısı, iftiracı veya dedikoducuysan kötü/negatif enerji
alanında bulunabilirsin (26:222, 104:1, 17:37, 31:18). Kötü enerjiye düşmemek veya
kurtulmak için; Tanrı ile irtibatta kalınmalı, namaz/salat/meditasyon yapmalı (2:45) ve
kibirli olunmamalıdır (39:49).
ÜFÜRÜKÇÜLÜK
Başa gelen kötü olayları atlatmak için şifacı olduklarını öne süren “üfürükçülere”
gidilmez. Kuran ayetlerinin, özel karışımların veya bazı ritüellerin; “nazar-büyü-cin yok
edici” özelliği yoktur! Üfürükçüler, Kuran’ın şifa olduğunu söyleyen ayetlerle yaptığı işi
savunur. Hâlbuki Kuran’ın şifa oluşu, mesajının erdemliliğe kılavuzlaması ve sorunlara
çözüm üretmesidir.
17:82 Kuran'ı, gerçeği onaylayanlar için bir şifa ve rahmet olarak indirdik.
Zalimlerin ise ancak zararını arttırır.
26
10:57 Ey halk, Efendinizden size bir öğüt, gönülleri sıkan her şeye karşı bir
şifa, gerçeği onaylayanlara bir yol gösterici ve bir rahmet gelmiş bulunuyor.
41:44 ...İster yabancı dil, ister Arapça olsun, de ki "O, gerçeği onaylayanlar için
bir rehber ve şifadır...
Eğer bir insan, cin/saptıran varlık ile sınanıyorsa Tanrı’nın izniyle (hak ettiği) oluyordur
(26:221-222). Doğru yolda olup erdemli yaşayan kimsenin üzerinde etkileri yoktur
(16:99-100).
Eğer bir kişi “çok kötüydüm, okundum düzeldim” veya “jdkfjkd hoca bir
ritüel/muska/bilmemne yaptı cinler yok oldu” diyorsa; psikolojik veya nörolojik
problemleri vardır ve yaşadığı placebo etkisidir.
CİHAT
Cihat kelimesi, “Tanrı ile aldatanlar” tarafından istismar edilmiştir. Cihat, savaşarak ve
insanları zorlayarak İslam’ı yaymak demek değildir. İnsanların İslam’a nasıl davet
edileceği Kuran’da açıktır!
16:125 Efendinin yoluna bilgelikle ve güzel bir aydınlatma ile çağır. Onlarla
en güzel biçimde tartış. Efendin, yolundan sapanları ve doğru yolda olanları en
iyi bilendir.
50:45 Biz onların ne konuştuğunu iyi biliyoruz. Sen onların üzerinde bir zorba
değilsin. Uyarılarımdan korkanlara sen bu Kuran ile öğüt ver.
5:35 İnananlar Tanrı’yı dinleyin, O'na ulaşmak için yol arayın ve O'nun yolunda
cihat edin ki başarasınız.
25:52 Artık inkarcılara boyun eğme, onlara karşı bununla (Kuran ile) zorlu bir
cihat ver.
SAVAŞ ŞARTLARI
27
“Müslüman olmayanlara savaş açılabilir” diye bir şey yoktur. Kuran’a göre; savaş
açana, yurttan sürene, zulüm/baskı yapana, dini yok etmek isteyene karşı savaşılabilir
ancak barış esas alınır.
4:90 …Sizi yalnız bırakır, sizinle savaşmaz ve size barış önerirlerse Tanrı sizin
onlara saldırmanıza izin vermez.
8:38-39 İnkârcılara söyle: Eğer son verirlerse eskide kalmış olan, kendileri için
affedilir. Eğer yeniden başlarlarsa, daha öncekilere uygulanan yol ve yasa
eskisi gibi devam etmiş olacaktır. Baskı ve zulmü ortadan kaldırıncaya ve dini
sadece Tanrı’ya ait kılıncaya dek onlarla savaşın. Düşmanlığa son verirlerse,
elbette Tanrı yaptıklarınızı görür.
“Her erkek, istediği dört kadını nikâhlayabilir” diye bir şey yoktur!
Eğer çocuk sahibi dul kadınların geçiminden endişe ediyor da bir başına kalmalarına
göz yumamıyorsan dört kişiye kadar evlenebilirsin. Ancak bu izin, teşvik edilen bir
evililik biçimi değildir. Tanrı tek eşliliği önermiş ve adalet uyarısında bulunmuştur.
28
4:129 Ne kadar isteseniz de kadınlara eşit davranamazsınız. Öyleyse
tamamen birine yönelip de diğerini askıdaymış gibi bırakmayın...
2:233 ayetinde görüldüğü gibi Tanrı, anne ve çocuğun geçimi için birinci sorumluyu
erkek belirlemiştir. 4:34 ayetinde bahsedilen üstünlük, erkeklerin geçim sağlama
konusuna daha yatkın olduğunu belirtir. Homo Sapiens’den önceki erkek insansılar,
neslin ilerlemesi için gebe kalana (dişiye) ve yavruya (çocuğa) güvenli ortam sağlayıp,
avlanma görevini üstlenmiştir. Kadın ise gebelik, doğurma ve yavru bakımını
üstlenmiştir. Böylece erkek ve kadın insan farklı özelliklerde evrilmiştir.
3:195 "Ben, sizden hiçbir çalışanın yaptığını ödülsüz bırakmam, ister erkek
olsun, ister kadın olsun; hepiniz eşitsiniz.”
30:21 Kendileriyle rahatlayıp huzur bulasınız diye sizin için türünüzden eşler
yaratması ve aranıza dostluk sevgisi ve merhamet koyması O'nun
ayetlerindendir/işaretlerindendir/mucizelerindendir…
KÖLELER
29
Tanrı, kölelerin evlendirilerek veya sahiplik taslayanlarından kurtarılarak
özgürleştirilmesini istemiştir...
12:39 "Ey hapishane arkadaşlarım, çeşitli efendiler mi daha iyidir, yoksa tek
ve her şeye egemen olan Tanrı mı?"
ESİRLER
İnsanların savaş dışında esir alınması yasaklanmış ve savaşta esir alınan insanların da
savaştan sonra özgür bırakılması söylenmiştir.
CARİYELER
Kuran'da "cariye" diye bir tanım geçmez. Cariye diye bilinenler de savaşta ele geçirilip
seks kölesi yapılan/yapılabilen kadınlar değildir. Ayette olmayanları parantezle
ekleyenler ve uydurma hadisler, cariyeliği seks köleliği gibi tanımlamıştır.
YANLIŞ ÇEVİRİ
4:24 (Harp esiri olarak) sahip olduğunuz cariyeler müstesna, evli kadınlar da
size haram kılındı.
DOĞRU ÇEVİRİ
30
24:33 Yeminleriniz/anlaşmalarınız yoluyla hak sahibi olduklarınızdan yazılı
belge isteyenler olursa, niyetlerini iyi görürseniz, karşılıklı yazışınız. Ve Tanrı’nın
size verdiği parasından onlara veriniz. İffetli olmak isteyen kızlarınızı, bu
dünyanın geçici menfaatini arzulayarak fuhuşa zorlamayın. Kim onları
zorlarsa, o zaman Tanrı onların zorlandığını hesaba katar; O Bağışlayandır,
Rahimdir.
HURİLER
"Huri" kelimesi "havari" kelimesiyle aynı köktendir. Çokça bilindiği gibi, İsa'nın
havarileri vardır. Yani "huriler"; cennetteki "sohbet/muhabbet arkadaşları"dır.
Bu kelime için Erhan Aktaş’ın çevirisinde de başka bir anlamı da çok güzel açıklanmıştır:
“Hur, gözdeki siyahın içinde küçük beyazlığın iyice gözükmesidir. Bu gözün güzelliğinin
en mükemmel şeklidir. "Güzel bakışlı, bembeyaz parlak gözlü anlamına gelmektedir.
"Hur"; Türkçeleşmiş şekliyle "huri" sözcüğünün, kökü "H-V-R" olup, "beyazlık,
parlaklık" anlamına gelmektedir. Bu beyazlık, masumiyeti, saflığı, tertemiz َ olmayı,
َ ْ
sevgiyi ifade etmektedir. "Hur" sözcüğünün tekil formu, erkek için " " أحورEhver dişi
َ Havra'dır. Yani, "hur" eril ve dişil formun çoğuludur. "Hur" sözcüğü, cinsiyet
için ""ح ْو َراء
olarak, erkek ve kadın her iki cinsi de içine alan ortak bir anlama sahiptir. Dolayısı ile
bu eşleştirme kadın için de erkek için de geçerli olan bir eşleştirmedir. Bu sözcüğün,
tefsir ve çevirilerde Cennet'te erkeklere ikram edilecek eşler şeklinde anlam verilmesi
bir zihniyet sorunudur. Ödüllendirmede ve cezalandırmada cinsiyet ayırımcılığı
yapmak, Kur'an'a iftira etmektir.”
Ayrıca içinde "huri" kelimesi geçmese de bir ayetin (78:33) "sapıkça" çevirileri
mevcuttur.
YANLIŞ ÇEVİRİ
78:33 ayetinin “kevaıbe etraben” sözcükleri, çoğu çeviride “göğüsleri çıkmış genç
kızlar” veya “turunç göğüslü kızlar” olarak çevrilmiştir.
Yani cennettekilere (kadın-erkek herkese) verilen vaat, göğüsleri yeni çıkmış kızlar
değil; sulu sulu üzümlerdir…
31
DOĞRU ÇEVİRİ
HARAM UYDURMAK
6:145 De ki: "Bana vahyedilende, yiyen birisi için şunların dışında haram
edilmiş bir madde bulamıyorum: Leş, akıtılmış kan, domuzun eti ki pistir,
Tanrı’dan başkasına sapıkça adanmış yiyecekler." Zorda kalan bir kimse,
istekli olmaz ve sınırı aşmazsa kuşkusuz senin Efendin Bağışlayandır, Rahimdir.
NUH TUFANI
YANLIŞ BİLİNENLER:
32
54:13 Ve taşıdık onu perçinlenmiş levhalardan oluşturulan şey üstünde.
Hayır, basmadı. Tufan yalnızca Nuh’un yaşadığı bölgede yaşandı. Nuh’un inkârcı halkı
yok edildi.
51:46 Daha önce de Nuh halkını… Onlar yoldan çıkmış bir topluluktu.
Hayır, yoktu. Nuh, sahip olduğu çiftlik hayvanlarından birer çifti gemiye aldı.
11:40 Nihayet emrimiz gelip de gök kaynayıp taşınca, kendisine dedik ki: "Her
türden birer çifti, daha önce mahkûm edilmiş olanlar hariç, çoluk çocuğunu ve
gerçeği onaylayanları ona yükle." Kendisiyle birlikte gerçeği onaylamış olanlar
zaten birkaç kişiydi.
DOĞRU HİKAYE:
Nuh, halkını hidayete çağırıyordu. Halkın çoğunluğu inkâra devam etmesine rağmen,
o çağrısına devam ediyordu. Bir gün Tanrı, artık hidayet çağrısını kesmesini istedi.
11:36 Nuh'a vahiy edildi: "Şu ana kadar gerçeği onaylamış olanların dışında
artık halkından hiç kimse onaylamayacaktır. Onların tavırları seni üzmesin."
Tanrı, inkârcılar ile erdemlilerin ayrılacağını bildirdi ve erdemlilerin kurtulması için bir
gemi yapmasını istedi.
11:37 Gözetimimiz altında vahyimizle gemiyi yap. Zalimler için bana başvurma;
onlar suda boğulacaklardır.
Nuh, çiftlik hayvanlarından birer çifti, ailesinden ve halktan inkârcı olmayanları gemiye
aldı. Geriye kalanlar boğuldu.
11:40 Nihayet emrimiz gelip de gök kaynayıp taşınca, kendisine dedik ki: "Her
türden birer çifti, daha önce mahkûm edilmiş olanlar hariç, çoluk çocuğunu ve
gerçeği onaylayanları ona yükle." Kendisiyle birlikte gerçeği onaylamış olanlar
zaten birkaç kişiydi.
33
KABİR AZABI
Kabir azabı diye bir şey yoktur. Bu, rivayetçilerin ve kabir azabından koruyan kefen
satan dolandırıcıların uydurmasıdır.
Ne zaman dirileceğini bilmeyen, dirildiği zaman “Yattığımız yerden bizi kim kaldırdı?”
diyecek insanların; kabirde ne azap ne de rahmet görmesi mümkün değildir.
Kuran ayetleri, ölenleri günahlarından arındırmak için okunması gereken Arapça sözler
değildir; yaşayanlar için hayat rehberidir. Hayatta olmayan birisine, yaşam rehberi
okumanın mantığı yoktur.
Ölünün arkasından;
• Yasin Suresi’ni okumaya gerek yoktur. O kadar ironiktir ki, Yasin Suresi 70. ayet;
Kuran’ın dirileri uyarmak için gönderildiğinden bahseder.
• Ölen kişi vasiyet etmediyse; ölenin adına pilav, et, fasulye, karpuz, döner
dağıtmanın hiçbir yararı yoktur. “Yok, ben sadece insanlar karınlarını doyursun
diye…” diyorsan senin bileceğin iştir.
- SELA -
34
Ey Tanrı’nın Resulü, salat ve selam senin üzerine olsun!
Ey Tanrı’nın Habibi (sevgilisi), salat ve selam senin üzerine olsun!
Ey Tanrı’nın Arşının nuru, salat ve selam senin üzerine olsun!
Ey Tanrı’nın mahlûkatının en hayırlısı, salat ve selam senin üzerine olsun!
Öncekilerin ve de sonrakilerin Efendisi, salat ve selam senin üzerine olsun!
Hamd alemlerin Efendisi olan Tanrı mahsustur!
- MEVLİD -
Güya Tanrı, Adem’in anlına Muhammed’in nurunu koymuş, sonra da “Bu Habibimin
nuru” demiş! Muhammed peygamber ne zaman Tanrı’nın sevgilisi oldu? Kuran’da bir
tane HABİBİM kelimesi yoktur! Tanrı hiç kimseyi sevgili edinmemiştir!
VACİP
Tanrı’nın dininde vacip diye bir kavram yoktur. Farz (kural/zorunlu/belirli) ve haram
(yasak/sınırlandırılmış) vardır.
35
“Vacip” kelimesi, Türkçede “yapılması gereken” anlamına gelir. Bu kavram, Kuran’da
geçmeyen uyduruk öğretileri insanlara kabul ettirmek isteyeler tarafından
çıkarılmıştır.
5:60 De: "Tanrı katında bundan daha kötü bir durumu size bildireyim mi? Tanrı
kime lanet ve gazap ederek maymunlar, domuzlar, azgınların ve küstahların
kulları haline sokmuşsa, işte o kimseler yer bakımından daha kötü ve doğru
yoldan en çok sapmış olanlardır.
5:60 ayetinde bahsedilen “maymun veya domuz haline gelmek” fizyolojik bir çağrışım
yapsa da “azgınların ve küstahların kulları haline gelmek” fizyolojik bir değişimden
bahsedilmediğini gösterir.
Kadir Gecesi, Ramazan Ayı ve Haram Aylar dışında hiçbir özel gün/gece/ay yoktur.
“Kandil” ismi verilen geceler, “Kutlu Doğum Haftası” gibi şeyler uydurmadır.
CENABET/CÜNUP OLMAK
Bu kelimenin kökünde “uzaklaşma, uzak kalan, yan” anlamları vardır. Cinsel ilişkide
bulunmak, temizlikten uzak kalmaya sebep olur. (*Mastürbasyon yapmak kişiyi
cenabet/cünüp duruma sokmaz.)
Cinsel ilişkiden sonra namaz kılmak için temizlenmek gerekir. Namaz kılmak dışında;
işlerin yolunda gitmesi, Kuran okumak, oruç tutmak gibi şeyler için
yıkanmak gerekmez.
36
CİNSEL ORGAN SÜNNETİ
“Sünnet” adı altında, kadın veya erkeklerin cinsel organlarından bir parça alınması
Tanrı’nın emri değildir. Din adı altında dayatılan bu uydurma, Yahudilerin geleneğidir.
FİRAVUNUN CESEDİ
Günümüz müzelerinde firavuna ait olduğu iddia edilen ceset(ler), büyük ihtimalle
onun cesedi değildir.
10:92 Bugün senin bedenini kurtaracağız ki, arkandan gelenlere bir ibret
olasın. Ne var ki insanların çoğunluğu işaretlerimizden habersizdirler."
Kuran’ın hiçbir ayeti geçerliliğini yitirmez veya birbirini geçersiz kılmaz. Yanlış Kuran
çevirileri, böyle bir uydurmanın ortaya çıkmasına sebep olmuştur.
YANLIŞ ÇEVİRİLER
2:106 Biz herhangi bir ayetin hükmünü yürürlükten kaldırır veya onu
unutturursak, yerine daha hayırlısını veya mislini getiririz…
16:101 Biz bir ayeti, bir başka ayetin yerine koyduğumuzda -ki Tanrı neyi
indirmekte olduğunu daha iyi bilir- şöyle derler: "Sen düpedüz bir iftiracısın."
Hayır, öyle değil. Bunların çokları bilmiyorlar.
DOĞRU ÇEVİRİLER
16:101 Biz bir delilin yerine bir başka delili getirdiğimiz zaman ki Tanrı neyi
indirdiğini iyi bilir, "Sen, ancak bir iftiracısın!" derler. Gerçekten çokları bilmiyor.
37
ALINTILAR
[1] Edip Yüksel - Mesaj (Kuran Çevirisi) / Dipnotlar
[2] http://www.sinancanan.net/cinsel_islevler_beyin_escinsellik
[3] http://michaelsikkofield.blogspot.com/2015/04/tasavvuf-ve-tarikatlardan-tek-
dunya.html
38