You are on page 1of 38

GERÇEK SANILAN UYDURMALAR

Hadis, mezhep, gelenek öğretileri ve yanlış Kuran çevirileri yüzünden gerçek sanılan
uydurmalar vardır…

Bu konu uzun olduğundan, konunun içerdiği alt başlıklar aşağıda sıralanmıştır.

▸ MEHDİ

▸ TASAVVUF

▸ ŞEFAAT

▸ BAŞÖRTÜSÜ

▸ MUHAMMED PEYGAMBER İÇİN UYDURULAN MUCİZELER

▸ TANRI'NIN SÖZDE 99 İSMİ

▸ TANRI ADINA UYDURULAN HADİSLER

▸ TANRI'NIN YANINA BİR ŞEY EKLEMEK

▸ "...OLMAYAN CENNETE GİREMEZ"

▸ HRİSTİYANLARA VE YAHUDİLERE KARŞI SAÇMA DÜŞMANLIK

▸ ZİNA YAPANIN ÖLDÜRÜLMESİ

▸ HETEROSEKSÜEL OLMAYANI ÖLDÜRMEK

▸ DİNDEN ÇIKANIN ÖLDÜRÜLMESİ

▸ KÜRTAJ

▸ NAMAZIN BOZULMASI

▸ ABDESTİN BOZULMASI

▸ KURAN'A ABDESTSİZ DOKUNMAK

▸ KURAN’A SAYGI GÖSTERME ÇABASI

▸ ARAPÇA KURAN OKUMAK/DİNLEMEK

▸ BÜYÜ

1
▸ NAZAR

▸ ÜFÜRÜKÇÜLÜK

▸ CİHAT

▸ SAVAŞ ŞARTLARI

▸ DÖRT KADINLA EVLENMEK

▸ KÖLELER, ESİRLER VE CARİYELER

▸ HURİLER

▸ HARAM UYDURMAK

▸ NUH TUFANI

▸ KABİR AZABI

▸ ÖLÜNÜN ARKASINDAN YAPILANLAR

▸ VACİP

▸ İNSANLAR MAYMUN OLMADI

▸ KUTSAL GÜN VE GECELER

▸ CENABET/CÜNUP OLMAK

▸ CİNSEL ORGAN SÜNNETİ

▸ FİRAVUN’UN CESEDİ

▸ AYETİN GEÇERLİLİĞİNİ YİTİRMESİ

2
MEHDİ

İslam inancı içine “Kıyametten önce Mehdi gelecek, herkesi uyaracak!” palavrası
sokulmuştur.

Kendi toplumunu kutsallaştırma çabası; “Mehdi şu bölgeden çıkacak” , “Şu


mezhepten olacak” , “Burnu şöyle olacak” “Anlında şundan olacak” gibi uydurma
hadisler çıkartmıştır.

Peygamberlerin sonuncusu Muhammed’dir. Muhammed’den sonra birçok elçi gelip


geçmiş veya gelecek olabilir, ancak peygamber veya ‘mehdi’ adı altında bir kurtarıcı
gelmeyecektir.

TASAVVUF

Tasavvuf; spiritüalizm/ruhçuluk ile İslam/teslimiyet/barış dininin harmanlanası, şirke


bulaştırılıp, biraz da gizem ‘uydurulmasıyla’ ortaya çıkmış bir düşünce akımıdır…

Tasavvufçular; insanları efendi edinerek şirk işlerler ve şirk işleyenlerle aynı şeyi
savunurlar.

39:3 Kesinlikle, din sadece Tanrı’ya aittir. O'nun dışındakileri evliya (dostlar)
olarak edinenler, "Onlar bizi Tanrı’ya daha fazla yaklaştırsın diye biz onlara
hizmet ediyoruz" derler. Ayrılığa düştükleri bu konuda onların arasında TANRI
karar verecektir. TANRI kuşkusuz, yalancıları ve nankörleri doğru yola iletmez.

10:18 Tanrı’yı bırakıp, kendilerine ne zarar ne de yarar veremeyenlere hizmet


ediyorlar ve "Bunlar, TANRI yanında bize şefaat edecekler" diyorlar. De ki:
"Tanrı’nın göklerde ve yerde bilmediği şeyleri mi O'na bildiriyorsunuz? O çok
yücedir, ortak koştuklarınızdan uzaktır."

Bu düşüncenin başta gelenlerinden “Mevlana” lakaplı Celalettin Rumi, şirk koşanların


en başında gelmektedir.

Celalettin Rumi, kabullendiği lakabıyla hem kendisine hem bu lakabı söyleyenlere de


şirk/ortaklık işletmektedir. Çünkü insanların mevlası/efendisi/egemeni Tanrı’dır
(2:286, 3:150, 6:62, 8:40, 9:51, 10:30, 16:76, 22:13, 22:78, 44:41, 47:11, 57:15, 66:4).
Hatta “MEVLANA” kelimesi; 2:286 ve 9:51 ayetlerinde, bizzat bizim ağzımızdan Tanrı
için kullanılır.

2:286 …ente mevlânâ…


2:286 …Sensin bizim mevlamız/efendimiz/egemenimiz…

9:51 …huve mevlânâ…


9:51 …O'dur bizim mevlamız/efendimiz/egemenimiz…

3
Lakabının, Tanrı’nın ismi/sıfatı ile çelişmesi yetmezmiş gibi; “Mesnevi” adlı eserine
başlarken kullandığı cümleler dikkat çekmektedir. Celalettin Rumi, Mesnevi adlı
kitabının Tanrı’dan olduğunu söylemiştir[3].

Celalettin Rumi, Mesnevi adlı eserinde; “veli” sıfatlı insanların Tanrı’nın çocukları
olduğunu ve onlara tabi olunması gerektiğini söylemiştir. Hatta bu sözleri Tanrı’nın
söylediğini iddia etmiştir!

Yavrum veliler de Tanrı çocuklarıdır. Onlar ortada olsun, olmasın… Tanrı,


mallarını, canlarını korur; onların ahvalinden haberdardır. Sakın noksanlıklarını
bulup aleyhlerinde gıybet etme. Onlar için kin güdenden, onların öcünü alan
4
Tanrı'dır. Tanrı dedi ki: Bu Veliler benim çocuklarımdır. Gariplik
âlemindedirler, eşleri yoktur. Ne işleri vardır, ne güçleri. Halkı imtihan için hor
ve yetim görünürler. Fakat hakikatte dostları da benim, nedimleri de. Hepsi
de benim korumama arka vermiştir. Sanki onlar, benim cüzülerimdir. Sakın,
sakın! Bunlar benim hırka giyenlerimdir.

[Mesnevi, Mevlâna, M.E.B. Yayınları, İstanbul 1988 Cilt 3 Beyitler-7-8, sayfa 75-
80]

Ancak Kuran’a göre Tanrı’nın çocuğu yoktur/olamaz ve insanlar kendilerini sözde


‘velilere’ değil; Tanrı’ya teslim etmelilerdir!

19:88-92 Hatta "Rahman çocuk edindi" dediler. Siz, küstahça bir tez ileri
sürdünüz. Bu küstahlıktan ötürü neredeyse gökler parçalanacak, yer yarılacak
ve dağlar göçecektir. Rahman'a çocuk yakıştırdılar diye… Çocuk edinmek
Rahman'a yakışmaz.

39:3 Gözünüzü açıp kendinize gelin! Arı-duru din yalnız ve yalnız Tanrı’nındır.
O'ndan başkalarını veliler edinerek, "biz onları yalnız bizi Tanrı’ya
yaklaştırmaları için kulluk ediyoruz" diyenlere gelince, hiç kuşkusuz Tanrı,
onlar arasında, tartışıp durdukları konuyla ilgili hükmü verecektir…

32:4 Sizin için O'ndan ayrı bir veli ve şefaatçi yoktur. Öğütten anlamaz
mısınız?

7:3 Efendinizden size indirilene uyun, O'ndan başka velilere uymayın. Ne az


öğüt alıyorsunuz!

Celalettin Rumi, Kuran’a göre yalancı ve zalim kişidir...

6:93 Tanrı adına yalan uydurandan ve kendisine hiçbir şey vahyedilmediği


halde, "Bana vahyedidi/vahyediliyor" diyenden ve " Tanrı’nın indirdiği gibi
ben de indirdim/indireceğim" diyenden daha zalim kim olabilir…

2:79 Kitabı elleriyle yazdıktan sonra onu ucuz bir fiyata satmak için onun
Tanrı’dan olduğunu söyleyenlerin vay haline. Ellerinin yazdığından dolayı vay
haline onların. Kazandıklarından dolayı vay haline onların!

*Okuma Tavsiyesi: Yalan ve şirk dolu tasavvuf düşüncesi, ’Michael Sikkofield’ adlı bir
blog yazarı tarafından detaylı bir şekilde incelenmiştir. Bu konuda “Bir Başka Din:
Tasavvuf” adlı bir kitabı ve blog yazısı mevcuttur:

http://michaelsikkofield.blogspot.com/2015/04/tasavvuf-ve-tarikatlardan-tek-
dunya.html

5
ŞEFAAT

Şefaat “aracılık”, şefaatçi “aracı” demektir. Şefaatçilerin/aracıların yargı günündeki


işlevleri; Tanrı’nın hükmüne şahitlik etmekten başka bir şey değildir...

11:105 O gün geldiği zaman, hiç kimse O'nun izni olmadan konuşamaz…

19:87 Rahman'ın yanında söz almış olanlardan başkası aracılık/şefaat


edemez.

40:51 Biz elçilerimize ve gerçeği onaylayanlara bu dünya hayatında ve


tanıkların duruşmalarda bulunacakları günde yardım ederiz.

43:86 Onların O'nun dışında çağırdıkları şefaat edemezler. Ancak bilerek


gerçeğe tanıklık edenler hariç.

78:38 Gün gelecek Ruh ve melekler sıra sıra dururlar. Rahman'ın izin verdikleri
hariç hiç kimse konuşamaz. Onlar da doğruyu söylerler.

Yani günahların bağışlanması veya cennetin kazanılması için aracılık yoktur!

18:102 İnkarcılar, benim dışımda kullarımı veliler edinerek kurtulacaklarını


mı sandılar? O inkârcıların konağı olarak cehennemi belirledik.

10:18 Tanrı’yı bırakıp, kendilerine ne zarar ne de yarar veremeyenlere hizmet


ediyorlar ve "Bunlar, Tanrı yanında bize şefaat edecekler" diyorlar. De ki:
"Tanrı’nın göklerde ve yerde bilmediği şeyleri mi O'na bildiriyorsunuz? O çok
yücedir, ortak koştuklarınızdan uzaktır."

2:48 Ve korkun o günden ki, hiçbir benlik bir başka benliğin herhangi bir şeyi
için karşılık ödemez; hiçbir benlikten şefaat kabul edilmez, hiçbir benlikten
fidye alınmaz. Ve onlara yardım da edilmez.

74:48 Artık yarar sağlamaz onlara şefaatçilerin şefaati.

6:51 Rab'lerinin huzuruna çıkacaklarının heyecanıyla dolanları bununla uyar:


O'ndan başka bir sahipleri ve şefaatçileri yok. Belki korunurlar.

32:4 Sizin için O'ndan ayrı bir veli ve şefaatçi yoktur. Öğütten anlamaz
mısınız?

39:3 Gözünüzü açıp kendinize gelin! Arı-duru din yalnız ve yalnız Tanrı’nındır.
O'ndan başkalarını veliler edinerek, "biz onları yalnız bizi Tanrı’ya
yaklaştırmaları için kulluk ediyoruz" diyenlere gelince, hiç kuşkusuz Tanrı,

6
onlar arasında, tartışıp durdukları konuyla ilgili hükmü verecektir. Şu bir gerçek
ki, Tanrı yalancı ve nankör kişiyi iyiye ve güzele kılavuzlamaz.

39:43 Tanrı’nın dışında şefaatçiler mi edindiler? De ki: "Onlar hiçbir şeye sahip
değilseler ve düşünemiyorlarsa da mı?"

39:44 De ki: "Tüm şefaat Tanrı’ya aittir." Göklerin ve yerin yönetimi O'na aittir.
Sonra O'na döndürüleceksiniz

82:19 O gün kimsenin kimseye yardımı dokunmaz. O gün tüm kararlar yalnız
Tanrı’ya aittir.

7:194 Tanrı’nın dışında çağırdıklarınız, sizin gibi kullardır. Haydi onları çağırın
da size cevap versinler, sözünüzde doğru iseniz!

7:197 O'nun dışında çağırdıklarınız ne size yardım edebilirler, ne de kendilerine


yardım edebilirler.

Kimileri bazı ayetleri çarpıtarak, peygamberlerin veya bazı insanların günahları


affettirebilme/affetme yetkisine sahip olduğunu iddia ederler. Delil olarak da
Tanrı’nın, Muhammed peygambere, kendilerine zulmetmeyi bırakıp inanan insanlar
için bağışlanma dilemesini söylediğini gösterirler.

4:64 Biz her elçiyi, Tanrı’nın izniyle kendisine itaat edilsin diye gönderdik.
Onlar, kişiliklerine zulmettikleri zaman sana gelip Tanrı’dan günahlarının
bağışlanmasını dileselerdi ve elçi de onlar için bağışlanma dileseydi, elbette
Tanrı’yı Affedici ve Merhametli bulacaklardı.

Öncelikle bilinmelidir ki yalnızca Muhammed peygamber değil; tüm elçiler ve hatta


herkes iyilik/erdemlilik üzere yaşayanların affedilmesini dileyebilir/diler/dilemiştir.
Fakat bu dilek ahirette değil, dünyada dilenir/dilenebilir.

14:41 Efendimiz, hesabın görüleceği gün, beni, anamı, babamı ve inananları


bağışla.

47:19 Bil ki, Tanrı’dan başka tanrı yoktur. Kendinin, inanan erkeklerin ve
inanan kadınların günahları için bağışlanma dile. Tanrı sizin tüm
hareketlerinizi ve duracağınız yeri bilir.

59:10 Onlardan sonra gelenler, "Efendimiz, bizi ve bizden önce gerçeği


onaylamış olan kardeşlerimizi bağışla; kalbimizi gerçeği onaylayanlara karşı
kin beslemekten koru. Efendimiz, sen şefkatlisin, Rahimsin" derler.

7
71:28 Efendim, beni, anamı babamı, inananlar olarak evime girenleri, inanan
erkek ve kadınları bağışla; zalimlerin ise ancak yıkımlarını arttır.

Fakat peygamberlerin, elçilerin veya sıradan insanların kendisi veya bir başkası için
af dilemesi; o kişinin mutlaka affedileceği anlamına gelmez. Tanrı
dilediğini/dileyeni/hak edeni doğru yola iletir, dilediğini/dileyeni/hak edeni bağışlar.

9:80 İster onlar için bağışlanma dile, ister bağışlanma dileme. Onlar için
yetmiş kere bağışlanma dilesen bile Tanrı onları bağışlamayacaktır. Çünkü
onlar Tanrı ve elçisini yalanladılar. Tanrı yoldan iyice çıkmış toplumları doğruya
iletmez.

63:6 Onlar için bağışlanma dilesen de dilemesen de birdir; Tanrı onları


bağışlamayacaktır. Tanrı yoldan çıkmış topluluğu doğruya ulaştırmaz.

Hiç kimse, başka bir insanın günahlarını ne affedebilir/affettirebilir, ne de doğru yola


iletebilir!

72:21 De ki: "Ben size ne zarar verme, ne de sizi doğruya iletme gücüne
sahibim."

10:100 Hiçbir kişi Tanrı’nın izni olmadan gerçeği onaylayamaz ve O, akıllarını


kullanmayanları rezilliğe mahkûm eder.

48:11 De ki: "Sizin için bir zarar veya yarar dilerse Tanrı’nın bu dileğine kim
engel olabilir?"…

36:23 "O'nun dışında tanrılar mı edineyim? Eğer Rahman bana zarar vermek
dilese, ne onların şefaati bana bir yarar sağlayabilir ne de beni
kurtarabilirler."

Ölmüş veya yaşayan hiçbir insan sizi kurtaramaz. Putlarınızı, şefaat beklediklerinizi geç
olmadan terk edin; çünkü onlar sizi terk edecekler.

30:13 Koştukları ortaklarından da kendilerine şefaat eden hiçbir kimse çıkmaz;


ortaklarını inkâr ederler.

35:13-14 …Efendiniz Tanrı işte böyledir; egemenlik O'na aittir. O'nun dışında
çağırdıklarınız ise bir çekirdek zarını bile yönetemezler. Onları çağırsanız sizin
çağrınızı işitemezler. İşitseler bile size cevap veremezler. Diriliş gününde de

8
sizin ortak koşmanızı inkâr ederler. Her şeyden Haberi Olan gibi kimse sana
haber veremez.

6:94 Sizi ilk defa yarattığımız gibi bize tek olarak geldiniz. Size hayal gibi
gösterdiğimiz şeyleri ardınızda bıraktınız. Sizinle ortak olduklarını ileri
sürdüğünüz aracılarınızı/şefaatçilerinizi yanınızda görmüyoruz. Aranızdaki
bağlar kesilmiştir. İleri sürdükleriniz sizi terk etmiştir.

Bilin ki, Tanrı medet umulan tek kaynaktır; aksini yaşayanlar inkâr etse de ortak
koşmaktadır!

1:5 Ancak sana hizmet eder, ancak senden yardım dileriz.

13:14 Gerçek dua O'na yöneltilendir. O'nun dışında çağırdıkları ise onlara hiçbir
şekilde karşılık veremezler..

35:13 …O'nun dışında çağırdıklarınız ise bir çekirdek zarını bile yönetemezler.

72:22 De ki: "Hiç kimse beni Tanrı’ya karşı savunamaz, O'ndan başka sığınak
da bulamam."

18:102 İnkarcılar, benim dışımda kullarımı veliler edinerek kurtulacaklarını mı


sandılar? O inkârcıların konağı olarak cehennemi belirledik.

Kendisine şefaat edileceğini sanan -EFENDİ edinme meraklısı- insanlar; yargı gününde
sürpriz yaşayacak ve inkarcılarla birlikte cehenneme gireceklerdir.

6:22-23 Hepsini topladığımız gün ortak koşanlara, "Nerede iddia etmekte


olduğunuz ortaklarınız?" Onların tek savunması şu olacak: "Efendimiz Tanrı’ya
andolsun ki biz ortak koşmadık."

57:15 Bugün ne sizden ne de inkâr edenlerden bir fidye kabul edilmez. Yeriniz
cehennemdir; Efendiniz(Mevlanız) odur. Ne kötü bir duraktır.

PEYGAMBERE “SALAVAT GETİREREK” ŞEFAAT KAZANMAK

Muhammed peygambere selam göndererek, şefaat edilip cennete gideceğini sananlar


bu davranıştan vazgeçmelilerdir.

82:19 O gün kimsenin kimseye yardımı dokunmaz. O gün tüm kararlar yalnız
Tanrı’ya aittir.
Bu davranışı Kuran’a dayandıranlar ise yanlış çevirilerin kurbanıdır. Detaylı açıklama
“KURAN ÇEVİRİLERİNDEKİ KRİTİK HATALAR” adlı konuda yapılmıştır.

9
BAŞÖRTÜSÜ

Baş örtme geleneği milattan öncesine kadar uzanmaktadır. Kimi zaman medeni
durumunu veya dini inanışını belli etmek, kimi zaman da mevsim şartlarından
korunmak gibi çeşitli amaçlarla kullanılmıştır. Baş örtme geleneği, insanlar tarafından
dinselleştirilmiştir! Başını örtmek isteyen örtebilir, fakat bu dini zorunluluk değildir!

Dekoltenin örtülmesinden bahseden ayet, Türkçe Kuran çevirilerinin çoğunda


başörtüsü olarak çarpıtılmıştır.

YANLIŞ ÇEVİRİ

24:31 Mü’min kadınlara da söyle, gözlerini haramdan sakınsınlar, ırzlarını


korusunlar. (Yüz ve el gibi) görünen kısımlar müstesna, zînet (yer)lerini
göstermesinler. Başörtülerini ta yakalarının üzerine kadar salsınlar. Zinetlerini,
kocalarından, yahut babalarından, yahut kocalarının babalarından, yahut
oğullarından, yahut üvey oğullarından, yahut erkek kardeşlerinden, yahut
erkek kardeşlerinin oğullarından, yahut kız kardeşlerinin oğullarından, yahut
Müslüman kadınlardan, yahut sahip oldukları kölelerden, yahut erkekliği
kalmamış hizmetçilerden, yahut da henüz kadınların mahrem yerlerine vakıf
olmayan erkek çocuklardan başkalarına göstermesinler. Gizledikleri zinetler
bilinsin diye ayaklarını yere vurmasınlar. Ey müminler, hep birlikte tövbe ediniz
ki kurtuluşa eresiniz!

Bu çeviride geçen “başörtülerini” kelimesinin Arapçası “humur” dur. “Hamara”


kökünden türeyen bu çoğul ismin tekil hali “hamr” dır ve Türkçede “örtü” anlamına
gelir. Ayrıca çeviride “salsınlar” olarak çevrilen “yadribne” kelimesi
“kapatmak/örtmek” anlamına gelir.

“Humur” kelimesinin başında veya sonunda “baş” ile ilgili bir ifade bulunmamasına
rağmen, bu kelime “başörtüsü” olarak çevrilmiştir. Arkasından da anlamı pekiştirmek
adına “kapatmak” anlamına gelen “yadribne” kelimesi “salsınlar” olarak çevrilmiştir.

Ayrıca “kendiliğinden görünenler hariç” olarak çevrilmesi gereken yerde parantez içi
ekleme yaparak “el yüzü gibi” yorumu yapılmıştır. Bu yorum da kadınlara çarşaf vs.
giydirmek isteyenlerin uydurmasından başkası bir şey değildir!

DOĞRU ÇEVİRİ

24:31 Gerçeği onaylayan kadınlara da söyle, gözlerini sakınsınlar, iffetlerini


korusunlar ve açıkta olması gereken yerleri hariç, alımlı yerlerini
göstermesinler. Örtülerini yakalarının üzerine kapatsınlar. Vücutlarının
süslü/alımlı yerlerini kimseye göstermesinler; ancak kocaları, babaları,
kocalarının babaları, oğulları, kocalarının oğulları, kardeşleri, erkek
kardeşlerinin oğulları, kız kardeşlerinin oğulları, diğer kadınlar, cinsel iktidara
sahip olmayan erkek hizmetkarlar ve işçiler ve kadınların cinsel yönlerini henüz
anlamayan çocuklar hariç. Gizledikleri süslü/alımlı bölgelerini

10
sergilemek/bildirmek için ayaklarını yere vurmasınlar. Ey gerçeği
onaylayanlar, topluca Tanrı’ya yöneliniz ki başarılı olasınız.

• Kadınların başlarını örtmeleri değil, yaka açıklarını (dekoltelerini)


kapatmaları istenmiştir. Ve alımlı yerlerin gösterilmemesi; yani çekici
bölgelerle şov yapılmaması istenmiştir.

• Belli akrabaların, yaşlı ve cinsel iktidara sahip olmayanların ve henüz


cinsellik nedir bilmeyen çocukların yanında alımlı yerlerin gösterilmesinde
sakınca olmadığı belirtilir.

• Alımlı yerlerin gösterilmesi için ayakların yere vurulmaması söylenir. Yani


kadınların, göğüslerini teşhir etmek için ayaklarını yere vurmamaları
söylenmiştir.

MUHAMMED PEYGAMBER İÇİN UYDURULAN SÖZDE MUCİZELER

Muhammed’in peygamberliğini inkâr edenler, mucize isteyip durmuşlardır...

26:154 "Sen bizim gibi bir insansın. Doğru sözlü isen bize bir mucize getir
bakalım."

17:90-93 Dediler ki: "Yerden bize bir kaynak fışkırtmadıkça seni onaylamayız.
Veya hurma ve üzüm bahçelerin olup aralarında ırmaklar fışkırtmalısın. Veya
ileri sürdüğün gibi gökten üzerimize parçalar düşürmeli yahut Tanrı’yı ve
melekleri karşımıza getirmelisin. Ya da altın bir evin olmalı veya göğe
yükselmelisin. Yükselsen bile okuyacağımız bir kitabı üzerimize indirmedikçe
onu onaylamayız."

Fakat onun mucizesi yalnızca Kuran’dır.

17:93 …”De ki: "Efendim yücedir. Ben elçi olan bir insandan başka bir şey
miyim ki!"

13:7 İnkârcılar, "Ona bir mucize inmeli değil miydi?" diyorlar. Sen ancak bir
uyarıcısın. Her toplum için bir yol gösterici vardır.

6:35 Yüz çevirmeleri sana ağır geldiyse, bilesin ki, yerin içine bir delik açmaya
ya da göğe merdiven dayamaya gücün yetse de bir mucize ortaya koysan
yine kâr etmez..

Muhammed peygamberi yüceleştirmek isteyenler, akıl tutulması sözde mucizeler


uydurmuşlardır. Çünkü bu mucize uydurucular, Muhammed peygambere verilen
biricik mucizeye; Kuran’a ve onun büyüklüğüne tanık olamamışlardır!

29:50-51 "Ona Efendisinden bir mucize inmeli değil miydi?" dediler. De ki:
"Mucizeler Tanrı’nın katındadır. Ben sadece apaçık bir uyarıcıyım." Bu kitabı

11
sana indirmiş olmamız ve kendilerine okunması onlara yetmez mi? Bunda
gerçeği onaylayan bir toplum için bir rahmet ve öğüt vardır.

GECE YÜRÜYÜŞÜ VE GÖĞE YÜKSELİŞ (İSRA VE MİRAÇ)

Denilene göre;

“Muhammed, ata benzeyen cennet bineği Burak ile Mekke’den Kudüs’e gitti.
Beytü'l-Makdis/Kutsal Ev’de İbrahim, Musa, İsa ve birkaç peygamber
tarafından karşılandı. Bu peygamberlere imamlık ederek namaz kıldırdı. Musa
peygamber, Muhammed peygambere; “Senin ümmetin 50 vakit namaz
kılamaz, indirim iste” dedi. Muhammed Tanrı’yı gördü ve 50 vakit namazın 5
vakte indirilmesini talep etti. Tanrı da kabul etti.“

Bu hikâye uydurmadır. Çünkü;

• Tanrı’yı görmesi mümkün değildir (7:143, 6:103).

• Namaz ibadeti, İbrahim peygamberden beri gelmektedir. Rivayetler


namazın 50 vakit olduğunu söyler, ancak 50 kere namaz kılınabilmesi için
24 saatin her 30 dakikasında bir namaz kılınması gerekir. Böyle bir ibadet
düzeni akıl tutulmasıdır.

• Din yalnızca Tanrı’nındır. Muhammed-Musa-Tanrı arasında namaz pazarlığı


söz konusu olamaz.

• İnkârcılar Muhammed’in peygamberliğini onaylamak için onun göğe


yükselmesini istediğinde, peygamber böyle bir gücü olmadığını söylemiştir.

17:93 "Ya da altın bir evin olmalı veya göğe yükselmelisin. Yükselsen bile
okuyacağımız bir kitabı üzerimize indirmedikçe onu onaylamayız." De ki:
"Efendim yücedir. Ben elçi olan bir insandan başka bir şey miyim ki!"

Kaldı ki Kuran’da, gece yürüyüşü yaptığı anlatılan kişi Musa peygamberdir.

17:1-2 Bazı mucizelerimizi kendisine göstermek için kulunu geceleyin Kutsal


Mescit’ten, çevresini kutlu kıldığı en uzak mescide alıp götüren çok Yücedir. O
kuşkusuz İşitendir, Görendir. Ve Musa'ya Kitap'ı verdik. Onu, "Benden başka
bir vekil tutmayın" buyruğuyla İsrail halkına bir kılavuz kıldık.

*Çoğu mealde 17:1’in “el-mescidi el-aksâ” kelimeleri, sanki özel isimmiş gibi
“Mescid-i Aksa” olarak yanlış çevrilmiştir. Ancak bu kelimelerin sözlük
anlamları verilmeli ve “en uzak mescit” olarak çevrilmelidir.

Mısır’dan Medyen’e kaçan Musa peygamber, bir sulama işine yardımcı olarak
hayatının “yeni dönemine” girer. Musa, kendisini seçen bir kadınla evlenir ve kızın
babası ile 8-10 konferans/hac boyunca çalışmayı kabul eder. (*Anlaşmanın sekiz “yıl”
yerine, sekiz “konferans/hac” olarak yapılmasından anlaşılıyor ki; Musa, işi gereği hac

12
yeri Kutsal Mescit’te de bulunmuştur.)

28:23-28 Medyen suyuna vardığında, orada hayvanlarını sulayan halktan bir


grup buldu. Onların gerisinde itilip kakılan iki kadın gördü. Onlara, "Ne yapmak
istiyorsunuz?" dedi. "Çobanlar sulayıp çekilmeden sulayamayız. Babamız da
çok yaşlı bir adamdır" dediler. Onlar için suladı, sonra gölgeye çekildi ve
"Efendim, senin bana bağışlayacağın her şeye muhtacım" dedi. Çok geçmeden
onlardan birisi utana utana ona doğru yürüyerek geldi ve "Babam, bizim için
sulamana karşılık olarak sana ücret vermek istiyor" dedi. Onunla karşılaşıp ona
başından geçenleri anlatınca o, "Korkma" dedi, "Zalim topluluktan kurtulmuş
bulunuyorsun." Onlardan biri, "Babacığım, ona iş ver. O, senin ücretle
tuttuklarının en iyisidir; hem güçlü, hem de güvenilir biri" dedi. Dedi ki, "Bana
sekiz konferans boyunca çalışman koşuluyla seni şu kızlarımdan biriyle
nikahlamak istiyorum. Dilersen onu ona tamamlayabilirsin. Sana zorluk
çıkarmak istemiyorum. TANRI dilerse, beni erdemli davranan biri olarak
bulacaksın." Dedi ki, "Bu, seninle benim aramda bir sözleşmedir. Hangi süreyi
yerine getirirsem bana düşmanlık yok. Konuştuklarımıza TANRI garantördür"
dedi. Musa, o süreyi bitirip ailesiyle birlikte yola çıkınca Tur'un yamacında bir
ateş gördü ve ailesine, "Burada durun. Ben bir ateş gördüm. Belki size ondan
bir haber veya bir ateş koru getiririm de onunla ısınırsınız" dedi.

8-10 yıl sonra, konferansın/haccın bitmesi ile Musa ve ailesi Kudüs’ten yola çıkarlar.
Geceleyin, gördüğü ateşe tek başına giden Musa, peygamber olduğunu öğrenir.

27:7-12 Hani Musa ailesine şöyle demişti: "Ben bir ateş gördüm, size ondan
bir haber getireyim yahut size bir meşale getireyim de ısınasınız. Musa ateşe
vardığında şöyle çağırıldı. "Ateşteki kimse de ateşin çevresindekiler de kutsal
ve bereketli kılınmıştır. Ve alemlerin Efendisi olan Tanrı, bütün eksiklik ve
iğretiliklerden arınmıştır. “Musa, bu Benim, Ben Üstün ve Bilge olan Tanrı’yım.
Değneğini at." Onu küçük bir yılan gibi titreştiğini görünce, arkasına dönüp
bakmadan kaçtı. "Musa, korkma; elçiler huzurumda korkmazlar." Ancak kim
zulmederse, sonra günahlarını bırakıp iyilik yaparsa ona karşı ben
Bağışlayıcıyım, Rahimim. Elini koynuna sok; kusursuz bembeyaz olarak çıksın.
Firavun ve halkına göstereceğin dokuz mucizeden biridir. Onlar yoldan çıkan
bir toplum olmuşlardır.

20:12 "Ben, evet Ben senin Efendinim. Sandaletlerini çıkar. Çünkü sen kutsal
vadide, Tuva'dasın."
20:14 "Ben, evet Ben Tanrı’yım; Benden başka tanrı yoktur. Bana hizmet et ve
beni anmak için salatı gözet."

Görüldüğü gibi; Kutsal Mescit’ten yola çıkan, geceleyin en uzak mescide gelen ve bazı
mucizelere tanıklık eden Musa peygamberdir.

Ayrıca, Muhammed peygamberin göğe yükseldiği yalanı Necm Suresi’ne de


dayandırılır. Fakat söz konusu ayetler, vahiy alınan gecedeki yıldızların konumlarıyla
ilgilidir (53:4-18).

13
AY’IN YARILMASI

Kuran’da kıyamet saatinin yaklaşması ile Ay’ın yarılmasını ilişkilendiren bir ayet
mevcuttur. Rivayetçiler bu ayeti referans alarak, “Muhammed peygamber Ay’ı
ortadan ikiye yardı.” diye mucize uydurmuşlardır.

54:1 O an yaklaştı ve Ay yarıldı.

Ayette geçen “yarıldı” kelimesinin Arapçası “inşakka”dır. Bu kelime, Kuran’da başka


yerlerde de geçer ve “ortadan ikiye ayrılmak” anlamına değil;
“parçalanmak/çatlamak/yarılmak” anlamlarına gelir.

80:26 Toprağı yardıkça yardık.

50:44 O gün yer onlardan dolayı yarılır/çatlar. Bu, bizim için kolay bir
toparlamadır.

“Ay Yarıldı” haberi, büyük ihtimalle; evrenin sona ereceği zamana yakın bir tarihte
gerçekleşecektir. Belki de 12 Eylül 1970’de Luna adlı uzay aracının Ay'dan toprak
örnekleri alınmasıyla gerçekleşmiştir? Bunları bilmiyoruz ama kesin olan şey;
Muhammed peygamberin Ay’ı ortadan ikiye yarmadığıdır…

OKUMA-YAZMA MESELESİ

Muhammed peygamber için uydurulan “okuma yazma bilmiyordu” yalanı, Kuran’ın


insan sözü olmadığına delil olsun diye uydurulmuştur…

Kuran, Muhammed peygamber için “ümmi” sıfatını kullanılır. Bu kelime, okuma-


yazma bilmeyenler için değil; kutsal sayfaları okumamış veya yazmamış kişi/toplum
için kullanılır.

7:157 Onlar ki, yanlarındaki Tevrat ve İncil'de yazılmış bulacakları ümmi


peygambere uyarlar.

7:158 Tanrı’yı ve ümmi olan elçisini onaylayın, nitekim o da Tanrı’yı ve sözlerini


onaylamaktadır. Ona uyun ki doğruyu bulasınız.

2:78 Aralarında ümmiler var ki kuruntu ve söylentilerin dışında kitabı


bilmezler; bildiklerini zannederler.

3:20 Seninle tartışırlarsa, "Ben ve beni izleyenler kendimizi Tanrı’ya teslim


ettik" de. Kitap verilenlerle, ümmilere (verilmeyenlere) de sor: "Siz de teslim
oldunuz mu?"…

Kuran; inişi sırasında bizzat Muhammed peygamberin elleriyle yazılmış, bugünkü


belirlenmiş dizilişi de kendisine vahiy edilmiştir.

68:1 Nun. Kaleme ve satır satır yazdıklarına andolsun.

14
96:4 Kalem yoluyla öğretir.

29:48 Sen daha önceki hiçbir kitabı okumuyordun ve onları elinle de


yazmıyordun…

25:32 …onu belleğine yerleştirmekte ve onu belirlenmiş bir dizilişe göre


okumaktayız.

KÂİNATIN EFENDİSİ

Kimileri Muhammed peygambere “Kâinatın Efendisi” sıfatını vermiş ve kâinatın onun


için yaratıldığını söyleyen hadisler uydurmuşlardır.

Tanrı: ‘Ya Âdem, Muhammed aleyhisselamın ismi ile her ne isteseydin, kabul
ederdim. O olmasaydı, seni yaratmazdım.’

Muhammed: Bana Cibril geldi ve ‘Ya Muhammed! Sen olmasaydın cennet


yaratılmazdı, sen olmasaydın cehennem yaratılmazdı’ dedi.

Bu “efendi rezaleti” hadislerle de sınırlı değildir. Gelenekçilerin “Tanrı’nın 99 İsmi” diye


kabul ettikleri isimlerin içinde Tanrı’nın RAB ve MEVLA isimleri bulunmamaktadır ve
ne “tevafuk” ki bu isimler “EFENDİ, SAHİP, ULU ŞAHIS, EGEMEN, YÖNETİCİ”
anlamlarına gelir…

Tek efendi, her şeyin sahibi Tanrı’dır.

3:150 Hayır, sahibiniz (Mevla) Tanrı’dır. O, yardım edenlerin en iyisidir.

3:79-80 Tanrı’nın kendisine kitap, bilgelik ve peygamberlik verdiği hiçbir


insan, "Tanrı’dan sonra bana da hizmet ediniz" diye halkı kendisine çağırmaz.
Aksine, "Öğrenip öğrettiğiniz kitap gereğince kendisini Efendisine adayan kullar
olun" der. Ve size, melekleri ve peygamberleri EFENDİLER (Rab) edinmenizi de
emretmez. Siz Müslüman olduktan sonra, size hiç inkârı emreder mi?

Muhammed peygamber kimsenin efendisi değildir, kimseye efendilik taslamamıştır,


kendisine efendi/hazret dedirtmemiştir! O insanların yol gösterici arkadaşıdır…

7:184 Düşünmezler mi? Arkadaşlarında hiçbir delilik yoktur. O, ancak apaçık


bir uyarıcıdır.

34:46 De ki: "Size bir tek öğüdüm var: Tanrı için ikişer ikişer, yahut teker teker
kalkın, sonra düşünün. Sizin arkadaşınızda bir delilik yoktur. O sadece, çetin bir
cezadan önce sizi uyaran birisidir."

53:2 Arkadaşınız ne sapmıştır, ne de azmıştır.

15
81:22 Arkadaşınız deli değildir.

41:6 De ki: "Ben sadece sizin gibi bir insanım…”

SON ELÇİ

Muhammed peygamber kendisinden önceki yasaları doğrulamış ve onların kapsayıcısı


olan Kuran’ı tebliğ etmiştir. Artık yeni bir kitap veya peygamber gelmeyecektir. Son
kitap Kuran, son peygamber Muhammed’dir.

5:48 Kendinden önceki kitapları doğrulayan, onların yerine geçen bu kitabı,


gerçekleri kapsayıcı olarak sana indirdik.

33:40 Muhammed, sizin erkeklerinizden hiçbirinin babası değildir; O, Tanrı’nın


elçisi ve peygamberlerin sonuncusudur. Tanrı her şeyi gereğince biliyor.

*33:40 ayeti “Tanrı’nın elçisi ve peygamberlerin sonuncusu” diyor; “elçilerin ve


peygamberlerin sonuncusu” değil.

Fakat Tanrı’nın mevcut mesajlarını insanlara tavsiye eden/ileten son kişi Muhammed
değildir. Yani Muhammed, son peygamberdir ancak son elçi değildir. Muhammed
peygamberin son elçi olduğunu iddia edenler, hiçbir delile sahip olmadan Yusuf’un son
elçi olduğunu iddia edenler gibidir.

40:34 Daha önce Yusuf da size apaçık delillerle gelmişti; fakat size getirdiği
mesajı sürekli olarak kuşku ile karşılamıştınız. Sonunda o ölünce, "Tanrı ondan
sonra elçi göndermeyecektir” demiştiniz. Tanrı, kuşkuda sınırı aşanı böylece
saptırır."

TANRI’NIN SÖZDE 99 İSMİ

• Tanrı’nın 99 değil, 100’den fazla isimleşmiş sıfatı vardır.

• Tanrı’nın “El-Darr” (Zarar Verici) diye bir ismi yoktur. Bu kelime Kuran’da 74
kez geçer ancak Tanrı’nın ismi değildir!

• 99 ismin içinde “Rab” ve “Mevla” isimleri eksiktir. Bunların “Efendi/Sahip”


anlamına gelmesi ve Muhammed peygambere yakıştırılıyor olmaları ironiktir!

• Tanrı’nın “Kahhar” ismi Türkçede “kahredici” anlamına değil; “Mutlak Kuvvet


ve Güç Sahibi/Egemen/Üstün” anlamlarına gelir (6:18, 6:61, 12:39, 13:16,
14:48, 38:65, 39:4, 40:16).

• “Tanrı’nın şu ismini, günde şu kadar söylemek şuna yarar” diye bir şey yoktur.

16
Tanrı’nın isimlerini tahrif edenler ettiklerini bulacaklardır…

7:180 En güzel isimler Tanrı’nın; öyleyse O'nu onlarla çağırın. O'nun isimlerini
tahrif edenleri bırakın; yaptıklarının cezasını çekeceklerdir.

TANRI ADINA UYDURULAN HADİSLER

Muhammed peygambere iftira atmaya doyamayanlar, Tanrı adına da iftiralar


uydurmuşlardır. Muhammed peygamber, Tanrı’nın sözlerini Kuran ile aktarmış ve
O’nun adına sözler uydurmamıştır.

69:44-46 O bize bazı sözler yakıştırsa, biz onu kuvvetle yakalar, sonra ondan
vahyi keserdik.

Tanrı adına uydurulmuş en tehlikeli üç hadis şunladır;

• “Ya Âdem, Muhammed aleyhisselamın ismi ile her ne isteseydin, kabul


ederdim. O olmasaydı, seni yaratmazdım.” [Hâkim]

• “Ey Resulüm, İbrahim'i halil [dost], seni de habib [sevgili] edindim. Senden
daha sevgili hiç bir şey yaratmadım. Senin, benim indimdeki yüksek
derecenin bilinmesi için dünyayı ve dünya ehlini yarattım. Sen olmasaydın,
kâinatı yaratmazdım.” [Mevahib-i ledünniyye]

• Tanrı diyor ki; "Benim huzuruma ne ile gelirseniz gelin affederim ancak kul
hakkı ile gelmeyin.”

Adem’in Muhammed peygamberin adıyla bir şey istemesi şirk, dünyanın Muhammed
peygamber için yaratılmış olması Kuran’a terstir. Ayrıca Tanrı, sadece şirk koşmayı
affetmeyeceğini ve bunun dışındaki tüm günahları affedebileceğini söyler.

4:116 Tanrı kendisine ortak koşulmasını affetmez; bunun aşağısındaki


günahlar için ise dilediği kişiyi affeder.

39:65 Sana ve senden öncekilere şöyle vahyedilmiştir: Ortak koşarsan, tüm


yaptıkların boşa gider ve kaybedenlerden olursun.

TANRI’NIN YANINA BİR ŞEY EKLEMEK

İslam’ın temel mesajı “TEK BİR TANRI’DAN BAŞKA TANRI YOKTUR” dur.

21:25 Senden önce bir elçi göndermedik ki kendisine, "Benden başka tanrı
yoktur; sadece Bana hizmet ediniz" diye vahyetmiş olmayalım.

Birçok camide/mescitte, Tanrı yazan levhaların yanında Muhammed yazan levhalar


vardır. Günümüzde, bu isim yazma olayı iyice zıvanadan çıkmış; Ebubekir, Ömer,

17
Osman, Ali, Hasan, Hüseyin gibi isimler de yazılıdır. Bunların, kiliselerde İsa ve Meryem
figürleri olmasıyla hiçbir farkı yoktur. Mescitler yalnız Tanrı’ya has kılınmalıdır!

72:18 Şüphesiz ki mescitler, sadece Tanrı’ya aittir; öyleyse Tanrı ile birlikte
hiç kimseyi çağırmayın.

7:29 De ki: "Efendim adaleti emreder. Her mescitte dini sadece O'na ait kılarak
O'na yalvarın. Sizi ilk yarattığı gibi O'na döneceksiniz."

İslam'ın ilk şartı olarak bilinen "şehadet/şahitlik”, Tanrı’dan başka tanrı olmadığının
şahitliğidir/kabul edilmesidir. Kuran'da otuz kez geçen "la ilahe illallah” ifadesi hiçbir
yerde bir başka isimle birlikte geçmez [1].

3:18 Tanrı, kendisinden başka tanrı olmadığına şehadet eder; melekler ve


adaleti gözeten ilim sahipleri de… O'ndan başka tanrı yoktur. Üstündür, Bilgedir

Sünniler bu tanıklığa "Muhammed Tanrı’nın elçisidir" şıkkını, Şiiler ise buna ek "Ali
Tanrı’nın hüccetidir" biçiminde bir üçüncü şık daha eklemişlerdir. Bu ekleyici zihniyet
39:45 ayetiyle teşhir edilmiştir [1].

39:45 Tanrı tek başına anıldığı an ahiret gerçeğini onaylamayanların kalpleri


huzursuz olarak ürker. Fakat O'nun dışındakiler anıldığı zaman hemen yüzleri
güler.

Ayrıca 63:1 ayeti, şehadete eklenen ikinci kısmı bulunduran biricik yerdir. İlginçtir ki,
bunu söyleyenler ikiyüzlülükle nitelenmiştir [1].

63:1 İkiyüzlüler sana geldiklerinde, "Senin Tanrı’nın elçisi olduğuna şehadet


ederiz" derler. Tanrı senin kendi elçisi olduğunu bilir ve Tanrı ikiyüzlülerin yalan
söylediğine de şehadet eder.

“.…. OLMAYAN CENNETE GİREMEZ”

Hristiyanlar ve Yahudiler, kendi dinlerinden olmayanların cennete giremeyeceklerini


söylerlerdi.

2:111 "Yahudi veya Hristiyanlardan başkası bahçeye giremez" dediler. Bu,


onların kuruntusudur. De ki: "Doğru sözlüler iseniz delilinizi getirin."

Şimdi, bunun “Müslüman olmayanlar…” olanı çıkmıştır. Ancak “müslüman” bir marka
ismi, bir dinin özel adı değildir. Müslüman, “teslim olan” demektir.

Hangi dinden olursa olsun, hatta bir dini olmasa bile, Tanrı’yı inkâr etmeyen ve hayatını
pozitif/iyi/erdemli/barışçı yaşayan herkes barış yurtlarına/cennetlere/bahçelere
girecektir.

18
5:69 Gerçeği onaylayanlar, Yahudiler, diğer dinlerden olanlar ve Hristiyanlardan
kim Tanrı’yı ve ahiret gününü onaylar ve erdemli bir yaşam sürerse onlar için bir
korku yoktur ve onlar üzülmeyecekler de…

HRİSTİYANLARA VE YAHUDİLERE KARŞI SAÇMA DÜŞMANLIK

Tek bir ayet göstererek, Yahudi ve Hristiyanlarla dost olunmaması gerektiği iddia edilir.

5:51 Gerçeği onaylayanlar, Yahudileri ve Hristiyanları dost edinmeyin. Onlar


birbirlerinin dostudur. Sizden kim onlarla dost olursa onlardan sayılır. Tanrı
zalim toplumu doğru yola iletmez.

Fakat dost olunmaması gerekenlerin, “dini alay konusu edenler” olduğu ayrıca
belirtilmektedir.

5:57 Gerçeği onaylayanlar, sizden önceki kitap halkı ve inkârcılar arasında


dininizi alay ve eğlence konusu yapanları dost edinmeyin. Onaylamış iseniz
Tanrı’yı dinlemelisiniz.

60:9 Ancak Tanrı, sadece, sizinle din uğrunda savaşan, sizi yurdunuzdan
çıkaran ve sizin çıkarılmanıza yardım eden kimselerle dost olmanızı yasaklar.
Onları dost edinenler zalimlerdir.

Yani kitap halkından iyi insanlarla dostluk veya evlilik yapmanın sakıncası yoktur.

5:5 …Mehirlerini ödemeniz, zina etmeyip namuslu davranmanız ve gizli dost


tutmamanız koşuluyla, gerçeği onaylayanlardan korunmuş kadınlarla ve sizden
önce kendilerine kitap verilenlerden korunmuş kadınlarla evlenmeniz size
helaldir...

ZİNA YAPANIN ÖLDÜRÜLMESİ

Hadislere göre; “Zinanın cezası taşlayarak öldürmedir. Bu ayet bir keçi tarafından
yendiği için Kuran’da yoktur fakat geçerliliği devam etmektedir.”

Elbette bu uydurma bir hikayedir. Kuran’a göre zinanın/eşini aldatmanın cezasını yüz
celdedir. Celde; derinin altına işlemeyecek şekilde cilde vurulmasıdır. Bu ceza, ancak
zinanın dört şahidi varsa uygulanır .

24:2 Zina eden kadın ve erkeğin her birine yüz celde vurunuz.

Eğer birisi, bir başkasını zina ile suçlayıp dört şahit getiremezse suçlayan kişiye ceza
uygulanır. Eğer eşinin kendisini aldattığına dair kanıtı yoksa, 4 kez yemin etmesi
gerekir.

19
24:4 ...dört tanık getiremeyenlere seksen celde vurun…

24:6 Eşlerini suçlayanlar, kendilerinden başka tanıkları yoksa o zaman onların


her birinin tanıklığı, kendisinin doğru söyleyenlerden olduğuna dair dört defa
Tanrı'yı tanık tutmasıdır.

HETEROSEKSÜEL OLMAYANI ÖLDÜRMEK

Uydurma bir hadise göre Muhammed peygamber demiş ki;

"Kimin Lut kavminin sapık işini yaptığını görürseniz, fâili de mef'ûlü de


öldürün." (Tirmizî, Hudud 24, (1456); Ebû Dâvûd, Hudud 29, (4462, 4463)

Bu söz, elçiye atılmış bir iftiradır. Çünkü Kuran’a göre hiç kimse cinsel ilişkiye
girdiğinden dolayı öldürülemediği gibi, cinsel yöneliminden dolayı da öldürülemez.
Ayrıca Lut’un yaşadığı kent insanlar tarafından değil, bir doğal afet sonucu yok
edilmiştir…

LUT’UN HALKI NEDEN YOK EDİLDİ?

Karşıcinsel/Heteroseksüel (heterosexual): Karşı cinse normal cinsel veya romantik istek


duyan kişi.
Eşcinsel/Homoseksüel (homosexual): Kendi görünen biyolojik cinsiyetine sahip bireylere
cinsel veya romantik arzu duyan kişi.
Biseksüel (bisexual): Her iki cinsiyete karşı da cinsel yahut romantik ilgi duyan kişi. [2]

Lut’un halkı, “erkekler erkeklerle ilişkiye giriyordu” diye yok edilmemişti. Lut’un
yaşadığı kentte tecavüz olayları artmıştı ve erkek erkeğe ilişkide ‘sorun’ vardı.

7:80 Ve Lut'u da gönderdik. Halkına dedi ki: "Sizden önce hiç kimsenin
işlemediği boyutta günah işliyorsunuz. "

Kentteki heteroseksüel erkekler, - eşcinsel erkekler gibi- beyinlerinin kadın cinsine


benzemesinden veya hormonlarından dolayı değil; zevkçi/hedonik seçimleriyle
kadınlardan erkeklere yönelmişlerdi.

7:81 Siz kadınları bırakıp erkeklere cinsel duygularla yöneliyorsunuz. Siz sınırı
aşan bir topluluksunuz!"

Bu cinsi sapıklar erkekleri alıkoymuş, toplu tecavüzlerde bulunmuş, hatta Lut’a kentin
yok edileceğini haber vermeye gelen -erkek formundaki- elçilere bile tecavüz etmek
istemişlerdi.

20
29:29 Siz erkeklerle cinsel ilişki kuruyor, yolları kesiyor ve toplantılarınızda
her kötülüğü işliyorsunuz…

11:77-78 Elçilerimiz Lut'a gelince, onlara kötü davranıldı. Bu durum canını


sıktı ve "Zor bir gün olacak" dedi. Halkı koşarak oraya geldiler; günah işlemeyi
adet haline getirmişlerdi…

54:37 Onun konuklarına göz diktiler, biz de onları kör ettik.

11:79 "Bilirsin ki senin kızlarına bizim bir ihtiyacımız yok. Sen bizim ne
istediğimizi iyi bilirsin" dediler.

Ayrıca bu sapıklar kendilerini “Biz böyle hissettiğimiz için erkeklere yöneliyoruz” diye
savunmadıkları gibi, yaptıkları şeyin temiz/doğru olmadığının farkındaydılar ve
başlarına bir felaket gelmesi konusunda şüphedeydiler.

27:56 …"Lut'un ailesini kasabanızdan çıkarın, onlar temiz kalmak istiyorlar"…

54:36 Onları bu yakalayışımıza karşı uyarmıştı; ancak onlar uyarıları kuşkuyla


karşıladılar.

29:29 …Halkının biricik karşılığı "Doğrulardan isen Tanrı’nın azabını getir


bakalım" demeleri oldu.

15:63 Dediler ki: "Onların kuşkulandıkları şeyi sana getirdik."

Yani, Lut’un halkının yok edilmesinin sebebi eşcinsellik değil; heteroseksüel azgınlık,
taciz, tecavüz ve toplumun bunlara karşı tepkisizliğiydi…

*Bu olay ile doğuştan gelen -beyin şekli ve hormonlarından dolayı- eşcinsellik
kınanmamıştır; tam aksine sahip olunan özelliklerin dışına çıkmak ve iki tarafla da
cinsel ilişki kurmak kınanmıştır. Yani, eşcinsel olmak günah/yasak/yanlış değildir.
Ancak kendisini “biseksüel” olarak tanımlayanlar, beyin yapıları ve hormonları
doğrultusunda seçim yapmalılardır.

Biseksüellerde yapılan çalışmalarda, eşcinsellikte görülen biyolojik bulguların çoğuna


rastlamıyoruz. Biseksüel erkek ve kadınların beyin yapısı heteroseksüellere daha çok
benzer olarak karşımıza çıkıyor. Dolayısıyla eğer cinsel yönelimler açısından bir
“tercih”ten bahsedilecekse, biseksüellik bir tercih olarak değerlendirilebilir. Çünkü
eşcinsellikte tercih ve seçim büyük oranda söz konusu değildir; biyolojik devrelerin
doğal yönlendirmeleri söz konusudur [3].

21
Bunlara rağmen; 4:15-4:16 ayetlerinde eşcinselliğin kınandığı, kadınların ve
erkeklerin farklı şekillerde cezalandırıldığı iddia edilir. Ancak bunların hepsi yanlış
çeviriler yüzündendir.

YANLIŞ ÇEVİRİ

4:15-16 Kadınlarınızdan fahişelik yapanlara, onların fahişelik yaptıklarına dair


aranızdan dört kişinin tanıklık yapması halinde; onları, ölüm alıp götürünceye
veya Allah onların yararına bir yol gösterinceye kadar evlerinde gözetim
altında tutun ve sizden onu yapan iki er kişiye de eziyet edin! Eğer tövbe
eder, kendilerini düzeltirlerse onları rahat bırakın. Allah, Tevbeleri Kabul
Eden'dir ve Rahmeti Kesintisiz Olan'dır.

4:15'de "fahişelik" diye çevrilen kelime "fhş" köküdür. Kuran'da "aşırılık, hayasızlık,
çirkinlik, edepsizlik" anlamlarına gelir. Bunu "fahişelik" veya "eşcinsellik" diye kısıtlı
nitelemek yanlıştır.

4:16'da "iki er kişi" diye çevrilen kelime "vellezani"dir. “Vellezani” ile iki karşıt taraf
(işe karışan taraflar, çift) kastedilir. Kelimenin sonunda “‫ ”ان‬kullanılmıştır; yani
tesniye ile taraflardan (kadınlardan ve erkeklerden) bahsedilmiştir.

Tesniye: Aynı türden iki farklı şeyi ifade etmektir. Kuran’da bulunan başka tesniye
örneklerini aşağıdan görebilirsiniz:

22:19 hismani: iki hasım (birbirine düşman)


90:10 necdeyni: iki yol (iyi <-> kötü)
11:24 ferikayni: iki topluluk (mümin <-> kafir)
16:76 raculeyni: iki adam (iyi <-> kötü)

Gelelim dört kişinin şahitliğinin aranmasına... Burada kastedilen; ya halka açık alanda
ilişkiye girilmesi ve dört kişinin görmüş olması yada birinin dört ayrı kişi ile cinsel
ilişkiye girmiş olması ve bunun ortaya çıkması. Bu kişilere, kadın erkek
farketmeksizin; kamu sağlığı açısından tehlikeli olduklarından ev karantinasına
alınıyorlar. Yani 4:15-16'da erkek ve kadına ayrı bir ceza yoktur. Zaten böyle kabul
edilmesi kafadan ceza adaletsizliğidir; çünkü erkek-kadın eşittir (3:195, 4:25).

DOĞRU ÇEVİRİ

4:15-16 Kadınlarınızdan hayasızlık yapanların, hayasızlık yaptıklarına dair


aranızdan dört kişinin tanıklık yapması halinde; onları, ölüm alıp götürünceye
veya Allah onların yararına bir yol gösterinceye kadar evlerinde gözetim
altında tutun ve sizden onu yapanlara da eziyet edin! Eğer tövbe eder,
kendilerini düzeltirlerse onları rahat bırakın. Allah, Tevbeleri Kabul Eden'dir ve
Rahmeti Kesintisiz Olan'dır.

22
DİNDEN ÇIKANIN ÖLDÜRÜLMESİ

Müslüman olmayan zorla Müslüman yapılamaz, mürted olan/dinden çıkan


öldürülemez; kişinin inancı, yalnızca kendisini ilgilendirir.

10:99 Efendin dileseydi, yeryüzündekilerin hepsi gerçeği onaylardı. Öyleyse,


sen mi halkı onaylamaları için zorlayacaksın?

109:6 Sizin dininiz size, benim dinim bana.

2:256 Dinde zorlama yoktur.

39:7 İnkar ederseniz, Tanrı’nın size ihtiyacı yoktur…

18:29 De ki: "Bu gerçek senin Efendindendir." Dileyen onaylasın, dileyen inkâr
etsin...

Tanrı, yanardönerli bir inançtan sonra sabit fikirli bir inkârcıya dönüşenler için bile,
onların doğruya iletilmeyeceklerini söyler; öldürülmelerini değil!

4:137 İnandıktan sonra inkâr eden, tekrar inanıp tekrar inkâr eden ve daha
sonra inkârlarında ileri giden kimseleri Tanrı affetmeyecek ve onlara yol
göstermeyecek.

KÜRTAJ

6:137, 6:140, 6:151, 17:31 ve 60:12 ayetlerinde “çocukların öldürülmemesi” söylenir.


“Çocuklar” için kullanılan kelime “evlad”dır ve bu kelime “doğanlar” anlamına gelir.
Yani bu ayetler, henüz doğmamış çocuklardan bahsetmemektedir.

Henüz doğmamış çocukların doğumu engellenebilir, ancak bu kürtajın uygulandığı


zamana bağlıdır. Kuran, “embriyonun insan kabul edildiği zamanı” iki ayette gizler.

31:14 …Annesi onu büyük bir güçlükle taşır. Sütten kesilmesi iki yıl içinde
olur…

46:15 …Anası onu zahmetle taşır, zahmetle doğurur. Ana karnında taşınması
ile sütten kesilmesi otuz ay sürer…

Bu ayetler arasında sanki bir çelişki varmış gibi görünür, fakat dikkatli bir şekilde
okunduğunda; embriyonun insana dönüştüğünü zamanı açıklayan ayetler olduğu
görülür.

• 31:14 ayeti; insanın sütten kesilmesinin 2 yıl/24 ay/96 hafta içinde olduğunu
söylenir.

23
• 46:15 ayeti; insanın anne karnında taşınma süresi + sütten kesilme süresinin 30
ay/120 hafta olduğunu söylenir.

• Yani, yalnızca anne karnında taşınma süresi 30-24= 6 aydır (24 haftadır).

Yani embriyo, gebeliğin 16. haftasında “insan” olarak anılmaktadır. Dolayısıyla


“istenmeyen çocuklar” ile ilgili karar 16 hafta/112 gün/3 ay 22 gün dolmadan
verilmelidir. *Normal bir gebelik 40 hafta/280 gün/9 ay 10 gün sürer.

NAMAZIN BOZULMASI

Uydurma bir hadise göre;

“Namaz kılan bir adamın önünden eşek, kara köpek ve kadın geçerse namazı
bozulur” (Buhari 8/102; Hanbel 4/86)

Bu hadis dışında da namazın bozulması ile ilgili uydurmalar vardır. Ancak Kuran’da
namazın bozulma koşulları diye bir şey yoktur. Kişi, düzgün-saygılı-konsantre bir
namaz kılıp kılmadığını bilir.

ABDESTİN BOZULMASI

Tuvalet ihtiyacını gidermek ve cinsel ilişkiye girmek abdesti bozar. Bu ikisi dışında
mezhep öğretilerinden gelen gaz kaçırmak, kanamak, kadının adet görmesi vs. şeyler
abdesti bozmaz.

4:43 …yolcu olanlar hariç cinsel ilişkiden sonra yıkanıncaya kadar namaza
durmayın. Hasta veya yolcu iseniz, yahut biriniz tuvaletten gelmişse, yahut
kadınlarla cinsel ilişkiye girmiş olup da su bulamamışsanız, temiz ve kuru bir
toprağa niyetlenin…

5:6 …Cinsel ilişkide bulunmuşsanız yıkanınız. Hasta veya yolcu iseniz, yahut
tuvaletten gelmiş, yahut kadınlarla cinsel ilişkide bulunmuş ve su
bulamamışsanız, temiz bir toprağa yönelip yüzünüzü ve ellerinizi onunla
sıvazlayın…

KURAN’A ABDESTSİZ DOKUNMAK

“Abdestin nasıl alınacağını açıklayan kitaba, abdestsiz dokunamamak” saçma değil


midir? Kuran’ın abdestsiz okunamayacağı/dokunulamayacağı uydurmadır. Abdest,
yalnızca namaz kılmadan önce uygulanır.

KURAN’A SAYGI GÖSTERME ÇABASI

Kuran’ın bel altından aşağıda tutulamayacağı, üzerine bir şey konulamayacağı, ulu orta
yerlerde duramayacağı gibi şeyler uydurmadır.

24
Kuran’ın dış kaplaması veya ayetlerin yazılı olduğu sayfaları değil, mesajı kutsaldır! Belli
bir yükseklikte veya kapalı yerlerde saklanması gerektiğini uyduranlar, Kuran’ın
mesajına alerji duyanlardır!

ARAPÇA KURAN OKUMAK/DİNLEMEK

7:204 Kuran okunduğu zaman, onu dinleyip kulak verin ki merhamet


edilesiniz.

Bu ayet, “tecvidli, kıraatlı okunan Arapça Kuran’ı dinleyin” demek değildir! Kuran,
mesajı anlaşılabilecek şekilde okunması/dinlenmesi ve uygulanması gerekilen bir
hayat rehberidir.

73:4 …Kuran'ı da özenle düşüne düşüne oku.

41:44 Onu yabancı dilde bir Kuran kılsaydık, "Onun ayetleri açıklanmalı değil
miydi?" diyeceklerdi. İster yabancı dil, ister Arapça olsun, de ki "O, gerçeği
onaylayanlar için bir rehber ve şifadır."

BÜYÜ

“Büyü” kelimesi, Arapça “shr” kelimesinden gelir; Türkçe’de sihir/illüzyon/göz


boyama/aldanma anlamlarına gelir.

Mesela; Musa ile marifet yarıştıran Mısırlı sihirbazlar da Musa’nın illüzyon yapmadığını
anlayıp teslim olmuşlardı.

7:116 "Siz atın!" dedi. Onlar atınca, halkın gözünü büyülediler, onları
korkuttular ve böylece büyük bir sihir ortaya koydular.

7:117 Biz de Musa'ya "Asanı at" diye vahyettik. Nitekim o, onların


uydurduklarını toplayıp yutuverdi.

7:118 Böylece, gerçek gerçekleşti ve yaptıkları boşa çıktı.

7:119 İşte orada yenildiler ve küçük düşürüldüler.

7:120 Ve sihirbazlar secdeye kapandılar.

7:121 "Evrenlerin Efendisini onayladık" dediler.

İnsanların hayatlarına tılsımlı kelimeler veya ritüellerle müdahale etmek, hayatını


kaydırmak gibi işlevleri olan “BÜYÜ” diye bir şey yoktur.

Örneğin, Kuran’da da gördüğümüz üzere bir zamanlar insanlar Babil’de “büyü


yapabilme” ile test edilmişler. Bu öğrendikleriyle de karı-koca arasını açabileceklerine
inanmışlar.

25
2:102 …İnsanlara sihir/büyü/göz boyama yapmayı öğreten saptırıcılar gerçeği
gizliyordu; Babil'deki iki yetkiliye; Harut ve Marut'a bir şey indirilmiş değildi.
Hatta bu ikisi: "Biz bir imtihan aracıyız, sakın küfre sapma!" demedikçe, hiç
kimseye bir şey öğretmiyorlardı. Fakat onlar, o ikisinden karı ile kocanın arasını
açacak şeyler öğrenmeye çalışıyorlardı. Ancak, Tanrı’nın izni olmadıkça bu
şeyle hiç kimseye zarar veremezlerdi. Onlar, kendilerine bir faydası olmayan,
sadece zarar verecek şeyleri öğreniyorlardı. Halbuki onlar, sihir/büyü/göz
boyama ile uğraşanların ahirette bir nasiplerinin olmayacağını biliyorlardı.
Kendilerini karşılığında sattıkları şey ne kötüdür. Keşke bilselerdi.

NAZAR

Bir insanın sıkıntılı ruh halinde olması veya başına kötü şeylerin gelmesi “nazar” adlı
gizemli bir enerjiden olur diye bir kaide yoktur. Kıskanılmanın/hasetin üzerimizde kötü
bir etkisi olduğunu biliyoruz (113:5) fakat, insanların sizi kıskanması otomatik olarak
sizi düşürmez.

Kişiyi negatif/kötü enerji alanına sokan şeyler, son noktada kendi seçimleri/yapıp
ettikleridir.

22:10 "Bu, ellerinin senin için yapıp öne sürdüğü işlerden ötürüdür." Tanrı
kullara zulmedici değildir.

17:13 Her insanın kaderini kendi kişisel seçimine bağlamışızdır...

5:105 Gerçeği onaylayanlar, siz kendinize bakın. Doğru yolda iseniz sapıtan
kimse size zarar veremez. Hepinizin dönüşü Tanrı’yadır. Yaptıklarınızı size
haber verecek.

Eğer erdemli değil; gösteriş meraklısı, iftiracı veya dedikoducuysan kötü/negatif enerji
alanında bulunabilirsin (26:222, 104:1, 17:37, 31:18). Kötü enerjiye düşmemek veya
kurtulmak için; Tanrı ile irtibatta kalınmalı, namaz/salat/meditasyon yapmalı (2:45) ve
kibirli olunmamalıdır (39:49).

ÜFÜRÜKÇÜLÜK

Başa gelen kötü olayları atlatmak için şifacı olduklarını öne süren “üfürükçülere”
gidilmez. Kuran ayetlerinin, özel karışımların veya bazı ritüellerin; “nazar-büyü-cin yok
edici” özelliği yoktur! Üfürükçüler, Kuran’ın şifa olduğunu söyleyen ayetlerle yaptığı işi
savunur. Hâlbuki Kuran’ın şifa oluşu, mesajının erdemliliğe kılavuzlaması ve sorunlara
çözüm üretmesidir.

17:82 Kuran'ı, gerçeği onaylayanlar için bir şifa ve rahmet olarak indirdik.
Zalimlerin ise ancak zararını arttırır.

26
10:57 Ey halk, Efendinizden size bir öğüt, gönülleri sıkan her şeye karşı bir
şifa, gerçeği onaylayanlara bir yol gösterici ve bir rahmet gelmiş bulunuyor.

41:44 ...İster yabancı dil, ister Arapça olsun, de ki "O, gerçeği onaylayanlar için
bir rehber ve şifadır...

Eğer bir insan, cin/saptıran varlık ile sınanıyorsa Tanrı’nın izniyle (hak ettiği) oluyordur
(26:221-222). Doğru yolda olup erdemli yaşayan kimsenin üzerinde etkileri yoktur
(16:99-100).

Eğer bir kişi “çok kötüydüm, okundum düzeldim” veya “jdkfjkd hoca bir
ritüel/muska/bilmemne yaptı cinler yok oldu” diyorsa; psikolojik veya nörolojik
problemleri vardır ve yaşadığı placebo etkisidir.

CİHAT

Cihat kelimesi, “Tanrı ile aldatanlar” tarafından istismar edilmiştir. Cihat, savaşarak ve
insanları zorlayarak İslam’ı yaymak demek değildir. İnsanların İslam’a nasıl davet
edileceği Kuran’da açıktır!

16:125 Efendinin yoluna bilgelikle ve güzel bir aydınlatma ile çağır. Onlarla
en güzel biçimde tartış. Efendin, yolundan sapanları ve doğru yolda olanları en
iyi bilendir.

50:45 Biz onların ne konuştuğunu iyi biliyoruz. Sen onların üzerinde bir zorba
değilsin. Uyarılarımdan korkanlara sen bu Kuran ile öğüt ver.

10:99 Efendin dileseydi, yeryüzündekilerin hepsi gerçeği onaylardı. Öyleyse,


sen mi halkı onaylamaları için zorlayacaksın?

Cihat; gayret etmek/mücadele etmek/çabalamak anlamlarına gelir.

5:35 İnananlar Tanrı’yı dinleyin, O'na ulaşmak için yol arayın ve O'nun yolunda
cihat edin ki başarasınız.

9:20 Gerçeği onaylayanlar, göç edenler, paralarıyla canlarıyla Tanrı yolunda


cihat edenler için Tanrı yanında daha büyük bir derece vardır. Onlar
kazananlardır.

25:52 Artık inkarcılara boyun eğme, onlara karşı bununla (Kuran ile) zorlu bir
cihat ver.

Yani “Tanrı yolunda cihat etmek”, doğru yolda/iyilikte/barışta mücadele etmektir.

SAVAŞ ŞARTLARI

27
“Müslüman olmayanlara savaş açılabilir” diye bir şey yoktur. Kuran’a göre; savaş
açana, yurttan sürene, zulüm/baskı yapana, dini yok etmek isteyene karşı savaşılabilir
ancak barış esas alınır.

2:190 Sizinle savaşanlarla Tanrı yolunda savaşın. Saldırgan olmayın. Tanrı


saldırganları sevmez.

22:39 Zulmedilerek kendilerine savaş açılanlara izin verilmiştir. Tanrı onları


desteklemeye elbette kadirdir.

60:8-9 Tanrı, din uğrunda sizinle savaşmayan ve sizi yurdunuzdan


çıkarmayan kimselere iyilik yapmanızı ve onlara adaletli davranmanızı
yasaklamaz. Tanrı adaletli davrananları sever.

4:90 …Sizi yalnız bırakır, sizinle savaşmaz ve size barış önerirlerse Tanrı sizin
onlara saldırmanıza izin vermez.

4:94 Gerçeği onaylayanlar, Tanrı yolunda çarpışmaya çıktığınız zaman dikkatli


olun. Size barış önerene, dünya hayatının geçici yararını gözeterek "Sen
onaylamıyorsun" demeyin.

8:38-39 İnkârcılara söyle: Eğer son verirlerse eskide kalmış olan, kendileri için
affedilir. Eğer yeniden başlarlarsa, daha öncekilere uygulanan yol ve yasa
eskisi gibi devam etmiş olacaktır. Baskı ve zulmü ortadan kaldırıncaya ve dini
sadece Tanrı’ya ait kılıncaya dek onlarla savaşın. Düşmanlığa son verirlerse,
elbette Tanrı yaptıklarınızı görür.

DÖRT KADINLA EVLENMEK

“Her erkek, istediği dört kadını nikâhlayabilir” diye bir şey yoktur!

4:127 …Yasal hakları olan mallarını vermeyip kendileriyle evlenmek istediğiniz


kadınların yetimleri ve zavallı çocukları hakkında kitapta size okunan ayetler
yetimlere adaletli davranmanızı emretmektedir…

4:3 Yetimler hakkında adaletli davranamamaktan korkuyorsanız uygun


gördüğünüz kadınlarla ikişer, üçer, dörder evlenebilirsiniz…

Eğer çocuk sahibi dul kadınların geçiminden endişe ediyor da bir başına kalmalarına
göz yumamıyorsan dört kişiye kadar evlenebilirsin. Ancak bu izin, teşvik edilen bir
evililik biçimi değildir. Tanrı tek eşliliği önermiş ve adalet uyarısında bulunmuştur.

4:3 …Onlara eşit davranamamaktan korkuyorsanız bir taneyle veya


sözleştikleriniz/yeminleştikleriniz ile yetinin. Sapmamanız için en uygunu
budur…

28
4:129 Ne kadar isteseniz de kadınlara eşit davranamazsınız. Öyleyse
tamamen birine yönelip de diğerini askıdaymış gibi bırakmayın...

NEDEN DÖRT KADINLA EVLENİLEBİLİYOR DA DÖRT ERKEKLE EVLENİLEMİYOR?

Kuran’a göre erkek, eşinin geçiminden sorumludur. Bu, kadınlar çalışmasın/çalışamaz


demek değil; erkek geçim konusunda birinci sorumlu demektir.

2:233 …Ananın yiyecek ve giyecek ihtiyacını ise çocuğun babası güzel ve


uygun bir şekilde karşılamalı.

4:34 Tanrı’nın, bazısını bazısına üstün kılması ve onların kendi mallarından


harcaması nedeniyle erkekler, kadınlar üzerinde sorumlu gözeticidir...

2:233 ayetinde görüldüğü gibi Tanrı, anne ve çocuğun geçimi için birinci sorumluyu
erkek belirlemiştir. 4:34 ayetinde bahsedilen üstünlük, erkeklerin geçim sağlama
konusuna daha yatkın olduğunu belirtir. Homo Sapiens’den önceki erkek insansılar,
neslin ilerlemesi için gebe kalana (dişiye) ve yavruya (çocuğa) güvenli ortam sağlayıp,
avlanma görevini üstlenmiştir. Kadın ise gebelik, doğurma ve yavru bakımını
üstlenmiştir. Böylece erkek ve kadın insan farklı özelliklerde evrilmiştir.

4:32 Tanrı’nın her birinize bağışladığı yeteneklere imrenmeyin. Erkeklere


kazandıklarından bir pay, kadınlara da kazandıklarından bir pay var.
Tanrı’dan size lütfunu bağışlamasını isteyin. Tanrı her şeyi bilir.

Yani, erkek kadından üstün değildir; ikisi de eşittir.

3:195 "Ben, sizden hiçbir çalışanın yaptığını ödülsüz bırakmam, ister erkek
olsun, ister kadın olsun; hepiniz eşitsiniz.”

49:13 …Tanrı yanında sizin en değerliniz en erdemli olanınızdır…

Kadın-erkek yarışta değildir. Birbirimize değer vermemiz ve birbirimizi sevmemiz


gerekir.

30:21 Kendileriyle rahatlayıp huzur bulasınız diye sizin için türünüzden eşler
yaratması ve aranıza dostluk sevgisi ve merhamet koyması O'nun
ayetlerindendir/işaretlerindendir/mucizelerindendir…

KÖLELER, ESİRLER VE CARİYELER

KÖLELER

Tanrı, insanların çalışmasını/çalıştırılmasını yasaklamamıştır; ancak insanlar üzerinde


sahiplik/efendilik kurulamayacağını söylemiştir. İnanan birisi köle sahibi olamaz, çünkü
köle sahibi olmak Firavun gibi efendilik/rablik iddia etmektir (79:24).

29
Tanrı, kölelerin evlendirilerek veya sahiplik taslayanlarından kurtarılarak
özgürleştirilmesini istemiştir...

12:39 "Ey hapishane arkadaşlarım, çeşitli efendiler mi daha iyidir, yoksa tek
ve her şeye egemen olan Tanrı mı?"

90:12-13 Zor yolun ne olduğunu bilir misin? Boyunduruk altındakileri


özgürlüklerine kavuşturmaktır;

24:32 Bekârlarınızı, kadın ve erkek hizmetkârlarınızdan erdemli olanları


evlendiriniz…

ESİRLER

İnsanların savaş dışında esir alınması yasaklanmış ve savaşta esir alınan insanların da
savaştan sonra özgür bırakılması söylenmiştir.

8:67 Hiçbir peygambere, yeryüzünde savaşa katılmaksızın esirler edinmesi


yakışmaz…

47:4 Savaşta inkâr edenlerle karşılaştığınızda kontrol merkezlerini vurun.


Sonunda üstün geldiğinizde onları esir alın; onları ya karşılıksız veya fidye
karşılığında salın. Savaş durumu kalkıncaya kadar bunu uygulayın.

CARİYELER

Kuran'da "cariye" diye bir tanım geçmez. Cariye diye bilinenler de savaşta ele geçirilip
seks kölesi yapılan/yapılabilen kadınlar değildir. Ayette olmayanları parantezle
ekleyenler ve uydurma hadisler, cariyeliği seks köleliği gibi tanımlamıştır.

YANLIŞ ÇEVİRİ

4:24 (Harp esiri olarak) sahip olduğunuz cariyeler müstesna, evli kadınlar da
size haram kılındı.

DOĞRU ÇEVİRİ

4:24 Ayrıca yeminlerinize/anlaşmalarınıza sahip olanlar hariç, evli kadınlar…

"Yeminlerinize/anlaşmalarınıza sahip olanlar" diye çevrilen çevrilen “ma meleket


eymanuhum” deyimi; “sözleşme/antlaşma yoluyla sahip olunanlar, sorumluluğu
üstlenilenler, bakmakla yükümlü olunanlar, meşru olarak sahip olunanlar, üzerlerinde
hak sahibi olunanlar” gibi anlamlara gelir. Burada eğer savaş sonucu eşlerini kaybetmiş
kadınlardan bahsediliyorsa; bu kişilerin mehirleri ödenerek, karşılıklı
yemin/anlaşma/yazılı sözleşme ile sorumluluk altına alınmışlardır. Bu kişilerin fuhuşa
zorlanmaması ayrıca da belirtilmiştir.

30
24:33 Yeminleriniz/anlaşmalarınız yoluyla hak sahibi olduklarınızdan yazılı
belge isteyenler olursa, niyetlerini iyi görürseniz, karşılıklı yazışınız. Ve Tanrı’nın
size verdiği parasından onlara veriniz. İffetli olmak isteyen kızlarınızı, bu
dünyanın geçici menfaatini arzulayarak fuhuşa zorlamayın. Kim onları
zorlarsa, o zaman Tanrı onların zorlandığını hesaba katar; O Bağışlayandır,
Rahimdir.

HURİLER

Toplum (özellikle erkekler), cennette mükemmel cinsel deneyimler yaşatan “huriler”


var diye bilir; ancak durum sanıldığı gibi değildir…

"Huri" kelimesi "havari" kelimesiyle aynı köktendir. Çokça bilindiği gibi, İsa'nın
havarileri vardır. Yani "huriler"; cennetteki "sohbet/muhabbet arkadaşları"dır.

Bu kelime için Erhan Aktaş’ın çevirisinde de başka bir anlamı da çok güzel açıklanmıştır:

“Hur, gözdeki siyahın içinde küçük beyazlığın iyice gözükmesidir. Bu gözün güzelliğinin
en mükemmel şeklidir. "Güzel bakışlı, bembeyaz parlak gözlü anlamına gelmektedir.
"Hur"; Türkçeleşmiş şekliyle "huri" sözcüğünün, kökü "H-V-R" olup, "beyazlık,
parlaklık" anlamına gelmektedir. Bu beyazlık, masumiyeti, saflığı, tertemiz َ olmayı,
َ ْ
sevgiyi ifade etmektedir. "Hur" sözcüğünün tekil formu, erkek için "‫ " أحور‬Ehver dişi
َ Havra'dır. Yani, "hur" eril ve dişil formun çoğuludur. "Hur" sözcüğü, cinsiyet
için "‫"ح ْو َراء‬
olarak, erkek ve kadın her iki cinsi de içine alan ortak bir anlama sahiptir. Dolayısı ile
bu eşleştirme kadın için de erkek için de geçerli olan bir eşleştirmedir. Bu sözcüğün,
tefsir ve çevirilerde Cennet'te erkeklere ikram edilecek eşler şeklinde anlam verilmesi
bir zihniyet sorunudur. Ödüllendirmede ve cezalandırmada cinsiyet ayırımcılığı
yapmak, Kur'an'a iftira etmektir.”

Ayrıca içinde "huri" kelimesi geçmese de bir ayetin (78:33) "sapıkça" çevirileri
mevcuttur.

YANLIŞ ÇEVİRİ

78:33 Göğüsleri henüz tomurcuklanmış yaşıt kızlar.

78:33 ayetinin “kevaıbe etraben” sözcükleri, çoğu çeviride “göğüsleri çıkmış genç
kızlar” veya “turunç göğüslü kızlar” olarak çevrilmiştir.

Ancak “kevaıbe” kelimesi "kaab" kelimesinden türemiştir; “tümsek/tomurcuk”


anlamlarına gelir. “Etraben” kelimesi ise "turab" kelimesinden türemiştir ve
"toprak/yer” anlamlarına gelir. Ayrıca, bu kelimelerin dişil ya da eril anlamı yoktur.

Yani cennettekilere (kadın-erkek herkese) verilen vaat, göğüsleri yeni çıkmış kızlar
değil; sulu sulu üzümlerdir…

31
DOĞRU ÇEVİRİ

78:31 Erdemliler için kurtuluş vardır.


78:32 Bahçeler, bağlar…
78:33 Yere sarkan tomurcuklar…
78:34 Dolu kadehler…

HARAM UYDURMAK

Midye, kurbağa, kaplumbağa, yengeç, yılan gibi hayvanları yemenin, satranç


oynamanın ve birçok şeyin haram/yasak olduğu iddia edilir; bunlar uydurmadırlar.
Haram uydurmak, Tanrı’ya ortak koşmaktır. Tanrı, O’nun adına haram uyduranların
hesabını görecektir.

16:116 Dillerinizin yalan yere nitelendirmesinden ötürü "Bu helaldir, bu


haramdır" demeyin. Böylece Tanrı’ya yalan yakıştırmış olursunuz. Tanrı’ya
yalan yakıştıranlar başarıya ulaşamazlar.

6:139 …Bu nitelemelerinin hesabını onlara ödetecektir. Cehaletleri yüzünden


Tanrı’ya iftiralar ederek çocuklarını budalaca öldürenler ve Tanrı’nın
kendilerine verdiği rızıkları haram edenler kaybetmişlerdir, şaşırmışlardır.
Doğruyu göremezler.

Muhammed peygamber, Tanrı’nın yasaklamadığını yasaklayanlara şöyle demiştir;

6:145 De ki: "Bana vahyedilende, yiyen birisi için şunların dışında haram
edilmiş bir madde bulamıyorum: Leş, akıtılmış kan, domuzun eti ki pistir,
Tanrı’dan başkasına sapıkça adanmış yiyecekler." Zorda kalan bir kimse,
istekli olmaz ve sınırı aşmazsa kuşkusuz senin Efendin Bağışlayandır, Rahimdir.

6:150 De ki: "Tanrı’nın şunu haram ettiğine tanıklık edecek tanıklarınızı


getirin." Tanıklık ederlerse onlarla beraber tanıklık etme. Ayetlerimizi
yalanlayanların ve ahireti onaylamayanların keyfine uyma. Onlar, Rab'lerine
başkalarını eş koşmaktadırlar.

Kuran’da belirtilenler dışında haram/yasak/sınır yoktur. Ayrıca yiyecekler, sözde


tanrılar adına yenmemeli veya kurban edilmemelidir.

NUH TUFANI

YANLIŞ BİLİNENLER:

1. Nuh’un gemisi kocaman buharlı bir gemiydi.

Hayır, değildi. Ağaçtan, tahta levhalarla oluşturulmuş bir gemiydi.

32
54:13 Ve taşıdık onu perçinlenmiş levhalardan oluşturulan şey üstünde.

2. Bütün dünyayı su bastı.

Hayır, basmadı. Tufan yalnızca Nuh’un yaşadığı bölgede yaşandı. Nuh’un inkârcı halkı
yok edildi.

51:46 Daha önce de Nuh halkını… Onlar yoldan çıkmış bir topluluktu.

3. Gemide, dünyadaki bütün hayvanlardan birer çift vardı.

Hayır, yoktu. Nuh, sahip olduğu çiftlik hayvanlarından birer çifti gemiye aldı.

11:40 Nihayet emrimiz gelip de gök kaynayıp taşınca, kendisine dedik ki: "Her
türden birer çifti, daha önce mahkûm edilmiş olanlar hariç, çoluk çocuğunu ve
gerçeği onaylayanları ona yükle." Kendisiyle birlikte gerçeği onaylamış olanlar
zaten birkaç kişiydi.

DOĞRU HİKAYE:

Nuh, halkını hidayete çağırıyordu. Halkın çoğunluğu inkâra devam etmesine rağmen,
o çağrısına devam ediyordu. Bir gün Tanrı, artık hidayet çağrısını kesmesini istedi.

11:36 Nuh'a vahiy edildi: "Şu ana kadar gerçeği onaylamış olanların dışında
artık halkından hiç kimse onaylamayacaktır. Onların tavırları seni üzmesin."

Tanrı, inkârcılar ile erdemlilerin ayrılacağını bildirdi ve erdemlilerin kurtulması için bir
gemi yapmasını istedi.

11:37 Gözetimimiz altında vahyimizle gemiyi yap. Zalimler için bana başvurma;
onlar suda boğulacaklardır.

Nuh, çiftlik hayvanlarından birer çifti, ailesinden ve halktan inkârcı olmayanları gemiye
aldı. Geriye kalanlar boğuldu.

11:40 Nihayet emrimiz gelip de gök kaynayıp taşınca, kendisine dedik ki: "Her
türden birer çifti, daha önce mahkûm edilmiş olanlar hariç, çoluk çocuğunu ve
gerçeği onaylayanları ona yükle." Kendisiyle birlikte gerçeği onaylamış olanlar
zaten birkaç kişiydi.

33
KABİR AZABI

Kabir azabı diye bir şey yoktur. Bu, rivayetçilerin ve kabir azabından koruyan kefen
satan dolandırıcıların uydurmasıdır.

16:21 Ölüdürler, diri değildirler. Ne zaman dirileceklerini de bilmezler.

36:51-52 Boruya üflenince, onlar mezarlarından kalkıp Rab'lerine koşacaklar.


"Vay halimize" derler, "Yattığımız yerden bizi kim kaldırdı? Bu, Rahman'ın söz
verdiği şeydi. Demek elçiler doğru söylemişti."

Ne zaman dirileceğini bilmeyen, dirildiği zaman “Yattığımız yerden bizi kim kaldırdı?”
diyecek insanların; kabirde ne azap ne de rahmet görmesi mümkün değildir.

79:13-14 O bir tek dürtüşten ibarettir. Onlar uyanıvermişlerdir.

ÖLÜNÜN ARKASINDAN YAPILANLAR

Kuran ayetleri, ölenleri günahlarından arındırmak için okunması gereken Arapça sözler
değildir; yaşayanlar için hayat rehberidir. Hayatta olmayan birisine, yaşam rehberi
okumanın mantığı yoktur.

36:70 Dirileri uyarır ve inkârcıları açığa çıkarır.

Ölünün arkasından;

• Tanrı’yı yücelten ve doğru yola iletilmeyi dileyen cümlelerin (Fatiha Suresi’nin)


okunmasına gerek yoktur ve okunması mantıksızdır.

• Yasin Suresi’ni okumaya gerek yoktur. O kadar ironiktir ki, Yasin Suresi 70. ayet;
Kuran’ın dirileri uyarmak için gönderildiğinden bahseder.

• Herhangi bir sureyi okumaya gerek yoktur.

• Ölen kişi vasiyet etmediyse; ölenin adına pilav, et, fasulye, karpuz, döner
dağıtmanın hiçbir yararı yoktur. “Yok, ben sadece insanlar karınlarını doyursun
diye…” diyorsan senin bileceğin iştir.

Okunması gerekli ve mantıklı olmayanlarla beraber, okunması sakıncalı olan şeyler de


vardır. Örneğin; Tanrı’ya değil de Muhammed peygambere hitap eden, onu Tanrı’nın
sevgilisi, arşın nuru, mahlukatların en hayırlısı, insanların efendisi olarak iftira eden
“Sela” adlı metnin okunması sakıncalıdır.

- SELA -

34
Ey Tanrı’nın Resulü, salat ve selam senin üzerine olsun!
Ey Tanrı’nın Habibi (sevgilisi), salat ve selam senin üzerine olsun!
Ey Tanrı’nın Arşının nuru, salat ve selam senin üzerine olsun!
Ey Tanrı’nın mahlûkatının en hayırlısı, salat ve selam senin üzerine olsun!
Öncekilerin ve de sonrakilerin Efendisi, salat ve selam senin üzerine olsun!
Hamd alemlerin Efendisi olan Tanrı mahsustur!

“Mevlid” adı altında, Muhammed peygamber ve Tanrı’ya iftiralar atan metnin


okunmasına da gerek yoktur ve okunması sakıncalıdır!

- MEVLİD -

Resulullah’tır bu varlığa sebep,


Onun rızasını, aşkla et talep!

Mustafa nurunu alnına koydu,


Habibimin nuru, bil bu nur dedi.

Buyurdu gelsin misafirim olsun,


Arşımı seyreylesin, beni görsün!

Bu gece zahir olur esrar-ı Hak,


Gösterecektir sana didar-ı Hak.

Gece gündüz durmayıp istiyordun,


Bir kez görsem cemalini diyordun.

Gel Habibim sana âşık oldum ben,


Cümle halkı sana köle kıldım ben.

Kâinatın Muhammed peygamber için yaratıldığı palavrası burada da mevcuttur. Ve


sanki, tanrı olan Muhammed’miş gibi onun rızasını aşkla talep etmemiz söylenir!

Güya Tanrı, Adem’in anlına Muhammed’in nurunu koymuş, sonra da “Bu Habibimin
nuru” demiş! Muhammed peygamber ne zaman Tanrı’nın sevgilisi oldu? Kuran’da bir
tane HABİBİM kelimesi yoktur! Tanrı hiç kimseyi sevgili edinmemiştir!

Güya Tanrı, Muhammed peygambere kendisini göstermiş ve “Gel Muhammed


sevgilim, aşık oldum sana, herkesi de köle kıldım sana” demiş! Fakat Kuran, Tanrı’nın
görünemeyeceğini söylemiştir (7:143, 6:103) ve Tanrı kimseyi çocuk da sevgili de
edinmemiştir. Bu sözler, Tanrı adına iftiradır!

VACİP

Tanrı’nın dininde vacip diye bir kavram yoktur. Farz (kural/zorunlu/belirli) ve haram
(yasak/sınırlandırılmış) vardır.

35
“Vacip” kelimesi, Türkçede “yapılması gereken” anlamına gelir. Bu kavram, Kuran’da
geçmeyen uyduruk öğretileri insanlara kabul ettirmek isteyeler tarafından
çıkarılmıştır.

İNSANLAR MAYMUN OLMADI

7:166 Kendilerine yasaklananlara uymayınca da onlara, "Aşağılık maymunlar


olun!" dedik.

2:65 Sizden Cumartesi yasağını çiğneyenleri elbette biliyorsunuz. Onlara


"Aşağılık maymunlar olun" dedik

5:60 De: "Tanrı katında bundan daha kötü bir durumu size bildireyim mi? Tanrı
kime lanet ve gazap ederek maymunlar, domuzlar, azgınların ve küstahların
kulları haline sokmuşsa, işte o kimseler yer bakımından daha kötü ve doğru
yoldan en çok sapmış olanlardır.

5:60 ayetinde bahsedilen “maymun veya domuz haline gelmek” fizyolojik bir çağrışım
yapsa da “azgınların ve küstahların kulları haline gelmek” fizyolojik bir değişimden
bahsedilmediğini gösterir.

Yani bu ayetlerdeki “maymunlaşma/domuzlaşma/azgınların ve küstahların kulları


olma” durumları karakteristik değişimdir.

KUTSAL GÜN VE GECELER

Kadir Gecesi, Ramazan Ayı ve Haram Aylar dışında hiçbir özel gün/gece/ay yoktur.
“Kandil” ismi verilen geceler, “Kutlu Doğum Haftası” gibi şeyler uydurmadır.

CENABET/CÜNUP OLMAK

Bu kelimenin kökünde “uzaklaşma, uzak kalan, yan” anlamları vardır. Cinsel ilişkide
bulunmak, temizlikten uzak kalmaya sebep olur. (*Mastürbasyon yapmak kişiyi
cenabet/cünüp duruma sokmaz.)

Cinsel ilişkiden sonra namaz kılmak için temizlenmek gerekir. Namaz kılmak dışında;
işlerin yolunda gitmesi, Kuran okumak, oruç tutmak gibi şeyler için
yıkanmak gerekmez.

4:43 Gerçeği onaylayanlar! Sarhoşken, ne dediğinizi bilinceye kadar, yolcu


olanlar hariç cinsel ilişkiden sonra temizleninceye kadar namaza durmayın.

36
CİNSEL ORGAN SÜNNETİ

“Sünnet” adı altında, kadın veya erkeklerin cinsel organlarından bir parça alınması
Tanrı’nın emri değildir. Din adı altında dayatılan bu uydurma, Yahudilerin geleneğidir.

FİRAVUNUN CESEDİ

Günümüz müzelerinde firavuna ait olduğu iddia edilen ceset(ler), büyük ihtimalle
onun cesedi değildir.

10:92 Bugün senin bedenini kurtaracağız ki, arkandan gelenlere bir ibret
olasın. Ne var ki insanların çoğunluğu işaretlerimizden habersizdirler."

Firavunun cesedinin kurtarılacağından bahseden ayet, cesedin ebediyen saklanacağını


söylememektedir. “Arkadan gelenlere ibret olması“ günümüz için değil; firavunun
ardına düşenler içindir. Ceset kıyıya vurdurularak, firavunun ölümsüz ve dokunulmaz
olduğunu düşünenlere ibret yapılır.

AYETİN GEÇERLİLİĞİNİ YİTİRMESİ

Kuran’ın hiçbir ayeti geçerliliğini yitirmez veya birbirini geçersiz kılmaz. Yanlış Kuran
çevirileri, böyle bir uydurmanın ortaya çıkmasına sebep olmuştur.

YANLIŞ ÇEVİRİLER

2:106 Biz herhangi bir ayetin hükmünü yürürlükten kaldırır veya onu
unutturursak, yerine daha hayırlısını veya mislini getiririz…

16:101 Biz bir ayeti, bir başka ayetin yerine koyduğumuzda -ki Tanrı neyi
indirmekte olduğunu daha iyi bilir- şöyle derler: "Sen düpedüz bir iftiracısın."
Hayır, öyle değil. Bunların çokları bilmiyorlar.

Tekil olan “ayat” kelimesi “mucize/işaret/delil/mesaj” anlamına gelir. Yani Türkçedeki


gibi “bir adet Kuran ayeti” demek değildir.

DOĞRU ÇEVİRİLER

2:106 Daha iyisini veya benzerini getirmedikçe bir mucizeyi/delili yürürlükten


kaldırmaz veya unutturmayız…

16:101 Biz bir delilin yerine bir başka delili getirdiğimiz zaman ki Tanrı neyi
indirdiğini iyi bilir, "Sen, ancak bir iftiracısın!" derler. Gerçekten çokları bilmiyor.

37
ALINTILAR
[1] Edip Yüksel - Mesaj (Kuran Çevirisi) / Dipnotlar
[2] http://www.sinancanan.net/cinsel_islevler_beyin_escinsellik
[3] http://michaelsikkofield.blogspot.com/2015/04/tasavvuf-ve-tarikatlardan-tek-
dunya.html

38

You might also like