You are on page 1of 35

Gülay ELİTAŞ*, Prof. DR.

Günay YILDIZ TÖRE***

Tekirdağ Namık Kemal Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü

Seminer Raporu

http://fbe.nku.edu.tr

KONVANSİYONEL VE GELİŞMİŞ ATIKSU ARITMA PROSESLERİ


KULLANARAK ATIKSU VE ARITMA ÇAMURLARINDAN MİKROPLASTİK
GİDERİMİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ

Gülay ELİTAŞ1, Prof. Dr. Günay YILDIZ TÖRE2

ÖZET
Plastik kirliliği, plastik üretimi yoğunlaştıkça giderek artan, dünya çapında ekosistemler için
belgelenmiş bir tehdittir. Mikroplastikler yaygın olarak kullanılmakta ve kaçınılmaz olarak
çevreye salınmakta olup atık su arıtma tesislerinde kolaylıkla zenginleşebilmektedirler. Atık
su arıtma tesisleri (AAT'ler), mikroplastiklerin (MP'ler) su ortamına girmesi için önemli bir
yol ile ilişkilendirilmiştir. Morfolojik özellikleri, su arıtımından sonraki akıbetleri ve çevre
üzerinde etkileri dahil olmak üzere çamurdaki MP'lerin varlığını daha iyi anlamayı amaçlayan
yeni bilgiler ortaya çıkmıştır. Bu plastiklerin çöplüklerden sızdığı, tarımsal topraklarda kaldığı
ve yakıldıktan sonra atmosferik kirliliğe katkıda bulunduğu gösterilmiş, bu da çamurdaki
MP'lerin varlığının ve akıbetinin daha fazla araştırılması gerektiğini düşündürmektedir. Bu
çalışmada mikroplasitklerin genel özellikleri, çevresel etkileri, atıksu ve arıtma
çamurlarından mikroplastiğin gelişmiş arıtma prosesleri kullanılarak giderimleri
değerlendirilmiştir.

Anahtar kelimeler: Mikroplastik, nanoplastik, atıksu, arıtma çamuru.

ABSTRACT

Plastic pollution is a documented threat to ecosystems worldwide, increasing as plastic


production intensifies. Microplastics are widely used and are inevitably released into the
environment and can be easily enriched in wastewater treatment plants. Wastewater treatment
plants (WWTPs) have been associated with an important pathway for microplastics (MPs) to
enter the aquatic environment. New information has emerged aiming to better understand the
presence of MPs in sludge, including their morphological characteristics, their fate after water
treatment, and their impact on the environment. These plastics have been shown to leach from
landfills, remain in agricultural soils and contribute to atmospheric pollution after being
incinerated, suggesting that the presence and fate of MPs in sludge needs further
investigation. In this study, general properties of microplastics, environmental effects,
removal of microplastics from wastewater and treatment sludge using advanced treatment
processes were evaluated.

Key words: Microplastic, nanoplastic, wastewater, sewage sludge.

1
Gülay ELİTAŞ*, Prof. DR. Günay YILDIZ TÖRE***

1.MİKROPLASTİK VE NANOPLASTİKLER
Son on yılda, mikroplastiklerin çevre sorunları dünya bilimsel araştırmalarında büyük bir yer
işgal etmektir. Bu parçacıkların kırılmaz özellikleri, ortamda hızla birikmelerine neden
olmaktadır. Mikro ve milimetrik boyutları, neredeyse kontrol edilemez bir şekilde dünyaya
dağılmalarına izin vermektedir (1).
Temel olarak, plastikler karbon, hidrojen, silikon, oksijen, klorür ve nitrojenden oluşur. 1907
yılında Fenol-formaldehit bazlı ilk sentetik polimer “Bakalit”in keşfedilmesinden bu yana, bu
sentetik veya yarı sentetik polimerlerin üretimi, farklı kullanımlara bağlı olarak farklı
formülasyonlarla artmaya devam etmektedir. Plastik malzemeler, hafif olmaları, düşük ısıl,
düşük elektrik iletkenliği, dayanıklılık özellikleri ve düşük maliyetli olmaları nedeniyle
günlük ihtiyaçlarımızın yanı sıra teknoloji ve tıp gibi daha ileri sektörlerde de
kullanılabilmeleri nedeniyle büyük önem taşımaktadır. Küresel plastik üretiminin 2017
yılında 348 milyon ton, 2018 yılında ise 360 milyon ton olduğu tahmin edilmektedir (1).
1.1.Mikroplastiklerin Çevresel Etkileri
Endüstrinin ilerlemesi ile 60 yıldan beri her alanda plastik kullanımı gittikçe artmaktadır.
Mikroplastiklerle (MP) çevre kirliliği ilk olarak 1970'lerin başında Kuzeybatı Atlantik
Okyanusu'nda tespit edilmiştir. Bu kirleticiye yönelik endişeler 2008 yılında başladığından,
mikroplastiklerin araştırılması oldukça yenidir. Plastik türlerinin çevreye, su canlılarına ve
direkt ya da indirekt diğer canlılara zarar verdiği spekülasyonları endişeye sebep olmuştur. Bu
endişe Çevre Koruma Ajansı EPA’ya göre bir dizi faktöre dayanmaktadır;
a) Plastiklerin bozunmadan yüzlerce yıl çevrede kalması,
b) Tüm dünyada plastik tüketiminin artması,
c) Denize karışan plastiklerin uzun mesafelerde taşınabilmesi ve gezegendeki en uzak yerlerin
bile plastik kirliliğinden etkilenmesi,
d) Çevredeki plastiklerin daha küçük parçalara ayrışması, yani makro ölçekli plastiklerin
mikro ölçekli plastiklere ayrışması ve bunlarında nano ölçekli plastiklere parçalanması,
e) Mikroplastiklerin, deniz besin zincirinin tüm seviyelerindeki organizmalarda tespit
edilmesi,
f) Boyutları nedeniyle nano ölçekli plastik parçacıkların olası parçacık etkileri hakkında
neredeyse hiçbir bilginin olmaması,
g) İnsanların gıda yoluyla mikroplastiklere maruz kalma olasılığı (2).
Plastiklerin bozunması (fotodegradasyon, oksidasyon, hidrolitik bozunma, biyolojik
bozunma) farklı form ve boyutlarda döküntü üretir. Partiküller boyutlarına göre makro-ve ve
mikro-plastikler olarak sınıflandırılır:
Megaplastikler, > 50 cm;
makroplastikler, 5-50 cm;
mezoplastikler, 0.5-5 cm;
mikroplastik parçacık boyutu: <5mm olan plastikleri ve
parçacık boyutu ≤ 0.1 μm 'den küçük plastik parçacıklar ise nanoplastik olarak bilinir (NPs)
(2).
Son yıllarda, parçacık boyutu ≤5 mm olan plastik partiküllerin (MPs/NPs: NMPs) küresel bir
çevresel tehdit ve insan popülasyonları için sağlık tehlikesi olacağı giderek daha fazla kabul
görmektedir. Bu mikroplastikler iki farklı sebeple oluşur: (2)

2
Gülay ELİTAŞ*, Prof. DR. Günay YILDIZ TÖRE***

1. Kozmetikler, deterjanlar, güneş kremi gibi kişisel sağlık ürünleri ve ilaç vektörleri gibi
plastik parçacıklar veya tozlar içeren üretilmiş ürünler,
2. Çevrede UV radyasyon, mekanik aşınma ve biyolojik bozulma yoluyla daha büyük plastik
parçalarının parçalanması (ambalaj ve giysiler v.b)
Nanoplastiklerin neden daha riskli olduğu düşünülürse, NP oluşumu parçacığın fiziksel,
kimyasal özellikleri, yüzey alanı ve boyutunda değişikliklere yol açmakta, burada nano
ölçekte güç, iletkenlik ve reaktivitenin makro/mikro boyutlu parçacıklardan önemli ölçüde
farklı olmasından kaynaklanmaktadır. Plastik parçacığın boyutu küçüldükçe biyolojik
reaktiviteleri artmakta, bu nedenle nanoplastik mevcudiyetinin yükünü ve bunun tüm çevre
üzerindeki etkisini anlamak da önemli hale gelmektedir. NP'lerin kaderi, hareketliliği ve
esnekliği, agrega oluşturmadaki kararlılıklarına ve fizibilitelerine büyük ölçüde bağlıdır.
NPlerin agregasyon mekanizması, agregalar çökeldiği veya hareketsiz hale geldiği için
kritiktir, oysa dağılmış NP'ler difüze olabilir, daha hareketli oldukları için biyolojik olarak
kullanılabilir ve potansiyel olarak daha tehlikeli hale gelebilmektedir. Doğal organik madde
(NOM), inorganik kolloidler, hava koşullarına maruz kalma, UV radyasyonu ve biyolojik
bozunma, bileşimi, kararlılığı, NP agregatlarının oluşumunu ve partiküllerin nano-spesifik
özelliklerini etkileyen faktörlerdir (3).
Plastik atıklar, çok uzun ömürlü ve dayanıklı oldukları için çevreye atıldıklarında uzun yıllar
bozunmadan kalabilirler. Ayrıca mikroplastikler antibiyotikler, organoklorlu pestisitler,
hormon bozucular gibi toksik organik kimyasalları ve ağır metalleri adsorblayabilme
yeteneğine sahiptir. Plastiklerin üretimi sırasında kurşun, bakır, kadmiyum gibi ağır metaller,
ftalatlar, bisfenol A gibi toksik etkisi olan maddeler kullanılmaktadır. Bu plastiklerden pek çok
etken ile koparak oluşan daha küçük boyuttaki mikroplastikler de aynı ağır metalleri ve toksik
maddeleri içerir. Mikroplastiklerin sularda bulunan çeşitli organik ve inorganik toksik
maddeleri tutarak yüzeylerinde biriktirebilme özellikleri vardır. Yüzeylerinde tuttuğu bu
toksik maddeleri canlılara taşıma potansiyelleri vardır (6).
Mikroplastiklerin en belirgin toksik etkisi sucul ekosistem üzerinedir. Su kaynaklarında
görülen çöplerin büyük çoğunluğunu plastikler oluşturmaktadır. Günümüzde yapılan pek çok
çalışmada mikroplastiklerin bireysel organizmalar ve yapay besin zincirleri üzerindeki olası
etkileri araştırılmaktadır. Ayrıca, MP’lerin ve bunlarla ilişkili kirletici maddelerin deniz
ürünlerinden insanlara geçişini ve insan sağlığı üzerindeki etkilerini anlama girişimi henüz
bulunmamaktadır. Ancak, mikroplastiklerin ve çevre kirliliğiyle ile ilgili toksik etki eden
içeriklerinin akıbetinin, besin zinciri üzerinden izlendiği pek bir çalışma literatürde
bulunmamaktadır. Konu ile ilgili çalışmalar, bu konunun üzerine gidilerek yapılmalıdır (6).
Son yıllarda, dünya plastik kullanımında bir patlama yaşıyor. Sayısız sektörde sürdürülebilir
çözümler sunan bu sentetik değerli kaynaklar ne yazık ki bozulmaz. Mikro plastikler, hafif,
mikro boyutlu partikül özellikleriyle, farklı hava olaylarıyla her yere taşınabilme ayrıcalığına
sahiptir (12).
Mikroplastikler, çevresel ortamlara insan eliyle taşınabilmektedir. Bunun yanı sıra tatlı su
ortamlarında ve hatta çeşme sularında, soluduğumuz havada, toprakta, kutup bölgelerindeki
buzullarda, insanın ulaşmasının zor olduğu dağ göllerinde, okyanusun kilometrelerce altındaki
dip bölgelerinde görülmüş olması, mikroplastiklerin doğal süreçlerle de taşınabileceğinin
göstergesidir (6).
Mikroplastikler, çevreye homojen olarak dağılmayan özellikle karasal ve sucul ekosistemlerde
yaygınlaşmış kirleticilerdir. Her ne kadar güncel çalışmalarda sucul ekosistemlerdeki
mikroplastikler üzerine yoğunlaşılmış olsa da, karasal ekosistemler mikroplastiklerin sucul
ekosistemlere taşınmasında önemli rol oynamaktadır. Zira mikroplastiklerin kullanımı
ağırlıklı olarak karasal ekosistemlerde olmaktadır. Örneğin; toprağın içine giren
3
Gülay ELİTAŞ*, Prof. DR. Günay YILDIZ TÖRE***

mikroplastikler, toprak içinde depolanabilir ve erozyonla başka bir yere taşınabilirler.


Sonrasında da başka çevresel faktörlerle bozunabilir, yeraltı sularına dahi sızabilirler. Toprak
içinde yaşayan pek çok canlı da bu sızan mikroplastikleri vücutlarının içine alabilir. Köstebek,
sincap gibi canlıların hareketi ile de mikroplastikler başka alanlara geçebilirler (6).
Mikroplastiklerin küçük boyutları nedeniyle organizmalar tarafından yutularak potansiyel
fiziksel ve kimyasal hasarlara neden olabilirler. Mikroplastikler ayrıca toprağın fiziksel ve
kimyasal özelliklerini değiştirerek tüm toprak biyosferini etkileyebilir. Ayrıca diğer kimyasal
katkı maddeleri üretim süreçlerinde mikroplastiklerle bir arada bulunabilir ve bu plastikler
bozundukça çevreye salınarak ekosistemi ve insan sağlığını tehdit edebilir. Ayrıca, geniş
spesifik yüzey alanı nedeniyle, mikroplastikler topraktaki diğer kalıcı organik kirleticileri
emebilir ve bunları suda yaşayan ve karasal organizmalara aktarabilir, bu da besin zinciri
yoluyla toksinlerin biyolojik olarak birikmesine ilişkin endişeleri artırır (11).

Şekil 1.1.1. Mikroplastiklerin çevredeki migrasyon süreçleri (11).


Mikroplastiklerin bir diğer önemli çevresel etkisi ise, kara ve deniz canlıları tarafından
yiyecek sanılarak mikroplastiklerin tüketilmeleridir. Mikroplastiklere maruz kalan canlıların
büyümesi, üremesi ve sağ kalımlarına ilişkin önemli zarar gördükleri bilinmektedir (6).
MP'ler atmosferik hareketlerle uzun mesafelere taşınabilir ve su veya kara ortamına
yerleştirilebilir. Bu nedenle MP'ler denizde, çökeltilerde, göllerde ve nehirlerde ölçülebilir.
Farklı ortamlardaki MP'lerin miktarı, rüzgar hızı ve akıştan etkilenebilir. MP'ler ayrıca atık su
arıtma tesislerinden (AAT) su ortamlarına salınır (8).
Tüketici ürünleri de dahil olmak üzere ortamlarda MP'lerin varlığı, insanların MP'lere maruz
kalmasının kaçınılmaz bir sonudur. MP'lerle kontamine gıdaların alımı, soluma ve cilt teması
(yalnızca nano boyutlu parçacıklar) maruz kalma yolları arasındadır. Şekil 1.1.2. MP'lere
maruz kalma yollarını ve bunların insan sağlığı üzerindeki etkilerini göstermektedir (8).

4
Gülay ELİTAŞ*, Prof. DR. Günay YILDIZ TÖRE***

Şekil 1.1.2. Mikroplastiklerin insan sağlığı üzerindeki etkileri (8)


Yutma, insanlar için muhtemelen en yaygın ve en önemli maruz kalma yoludur. Yıllık MP
tüketiminin kişi başına tahmini 39000-52000 partikül arasında değiştiği bildirilmiştir. Bu
tahminler inhalasyonla 74000'den 121000'e yükselebilir. Midye, balık, sofra tuzu, şeker ve
şişelenmiş su gibi çeşitli örneklerde MP'ler tespit edilebilmektedir. Çin'de yapılan bir
çalışmada deniz tuzu, göl tuzu ve kaya/oyuk tuzunda MP içeriği sırasıyla 550-681 partikül/kg,
43-364 partikül/kg, 7-204 partikül/kg olarak bulunmuştur. Deniz tuzlarındaki yüksek MP
bolluğu, deniz ürünlerinin de MP'lerle kontamine olduğunun bir göstergesidir (8).
Dolaşımdaki MP'ler pulmoner hipertansiyona, iltihaplanmaya, vasküler tıkanıklıklara, kan
hücresi sitotoksisitesine ve artmış pıhtılaşmaya neden olabilir (8).
1.2.Mikroplastik Kaynakları

Mikroplastiklerin önemli bir kısmı plastiklerin küçük parçalara ayrılması neticesinde


oluşurken, bir kısmı da plastik ürünlerin üretiminde endüstriyel ham madde olarak kullanılan
küçük pelet şeklindeki reçineler (nurdles) oluşturur. Bu peletler; dayanıklı oldukları ve
üzerinde KOK’ları absorblayabildikleri için bu kirleticilerin besin zincirine girmesinde önemli
bir taşıyıcı araçtır. Amerika‘ da her yıl 60 milyar pound plastik hammaddesi (nurdles)
üretilmektedir. Silindirik veya disk şeklindeki termoplastik peletler tüm dünyadaki plastik
işleme fabrikalara sevk edilirler ve peletler; plastik şişe, kapak, çanta, ambalaj v.b. ürün
yapmak için eritilerek kalıplara dökülür. Bu peletler taşıma, işleme işlemleri sırasında kazayla
denizlere dökülebileceği gibi üretim döküntüleri de kontrolsüzce sulara verilebilmektedir (9).
Mikroplastiklerin kaynakları olarak (Şekil 1.2.1.); çoğu sentetik tekstil lifleri, kozmetiklerde
deterjan ve diş macunlarında bulunan mikroboncuklar, plastik fabrikalarının atıkları, otomobil
lastiklerinden aşınıp kopan parçacıklar ve çevredeki plastiklerin çevrede zamanla küçük
zerreciklere dönüşmesi sayılabilir. Bunlardan mikroboncuklar ve tekstil lifleri direkt kullanım
neticesinde oluşan birincil mikroplastikler (primer) olarak düşünülürken; diğer plastik atıkları,
lastik atıkları ve çevredeki plastiklerin parçalara ayrılması, belli parçalanma aşamalarından
sonra oluştuğu için dolaylı kirletici veya ikincil mikroplastikler (sekonder) olarak
düşünülebilir. Bu parçalara ayrılma işlemleri; antropojenik etkilerle ve/veya su, hava, rüzgar,
güneş (UV ışını) etkisi gibi doğal etkilerle gerçekleşebilir (9).

5
Gülay ELİTAŞ*, Prof. DR. Günay YILDIZ TÖRE***

Şekil 1.2.1. Mikroplastiklerin kaynakları


Hem birincil hem de ikincil mikroplastikler çevrede bulunur. Birincil mikroplastikler, esas
olarak üretimde mikrometre haline getirilen plastik parçacıkları ifade eder. Kişisel bakım
ürünlerine (PCP'ler) eklenen plastik mikroboncuklar gibi endüstriyel imalat veya kozmetik
üretiminde hammadde olarak kullanılırlar. PCP'lerde üretilen yaklaşık 1500 ton
mikroplastiğin her yıl atık su arıtma tesisleri aracılığıyla küresel su ortamına girdiği tahmin
edilmektedir. Büyük boyutlu plastiklerin bozunması ve parçalanmasıyla üretilen ikincil
mikroplastikler, çevresel mikroplastik kirliliğinin ana kaynağıdır (11).

Şekil 1.2.2. Karasal ekosistemlerdeki farklı mikroplastik kaynakları. AAT'ler (WWTPs) atık
su arıtma tesislerini gösterir.
1.3. Mikroplastik ve Nanoplastiklerin Tespit ve Tanımlama Yöntemlerinin Araştırılması

Mikroplastikler, farklı ekosistemlerinde çevre için yüksek derecede tehlike oluşturan sessiz
bir tehdittir ve elbette canlı organizmaların sağlığı üzerinde de önemli bir etkiye sahip
olacaklardır. Bunların arıtılması için etkili arıtmalara ihtiyaç duyulduğu açıktır, ancak bu,
mikroplastiklerin farklı türleri ve yapıları, uzun moleküler zincirleri, suya karşı reaktiviteleri,
boyut, şekil ve taşıdıkları fonksiyonel grupları nedeniyle atık su arıtma tesislerinde basit bir iş
değildir. Atıksu arıtma tesisleri genellikle bu sorunu daha karmaşık hale getiren birçok
kontaminasyon kaynağı olarak hareket ederler (13).
1.3.1. Şuanda Mevcut Olan Mikroplastik Algılama Yöntemleri
MP'lerin saptanması için eleme, kimyasal sindirim, yoğunluk ayırma ve filtrasyon dahil
olmak üzere çok sayıda teknik kullanılmıştır. Çalışmaların çoğu önce numuneleri elemiş ve
ardından yoğunluk ayırma veya parçalama gerçekleştirmiştir. CaCl2, ZnCl2 ve NaI, yoğunluk
6
Gülay ELİTAŞ*, Prof. DR. Günay YILDIZ TÖRE***

ayrımı için potansiyel kimyasallardır, ZnCl2 ise ekolojik tehlikelere neden olabilir. %10 KOH
kullanmanın da MP polimerlerine zarar vermeyen etkili bir parçalama yöntemi olduğu
bulunmuştur. Bu, görsel tanımlama için şiddetle tavsiye edilen bir sindirme adımında yapılır.
Fenton reaktifi veya H2O2, polimerleri etkilemeden organik maddeyi sindirmek için
kullanılabilir (13).
MP'ler için tanımlar ve morfoloji kategorileri iyi tanımlanmadığından, farklı çalışmaları
karşılaştırmak zor olabilir. Tüm MP'ler mikroplastik değildir ve belirli parçacıkların
malzemelerinin mevcut ölçüm ve tanımlama yöntemleri kullanılarak belirlenmesi zordur.
Parçacık kimyasal bileşiminin spektroskopik tekniklerle tanımlanması kolayca elde edilemese
de, boya gibi bazı maddelerin varlığı, altta yatan malzemenin spektrumunu gizleyebilir ve
tanımlamayı engelleyebilir. Boyanın varlığına bağlı olarak, bir mikropartikül antropojenik
kökenli olarak tanımlanabilir, ancak plastik olarak sınıflandırılması zorunlu değildir. Raman
spektroskopisi ve Fourier-Transform Infrared (FTIR), MP tanımlaması için kullanılan en
yaygın tekniklerdir ve Raman spektroskopisi, 1 μm'ye kadar algılama yapabilir. Bununla
birlikte, lastik aşınma partiküllerindeki karbon siyahı, FTIR spektroskopisini engelleyebilir ve
sadece birkaç çalışma lastik partiküllerini tanımlayabilmiştir (13).
Son yıllarda, diğer spektroskopik ve termoanalitik teknikler kullanılarak MP tespitinde
ilerlemeler görülmüştür. Örneğin, kütle bazlı yöntemler (kromatografi/kütle spektrometrisi ile
birleştirilmiş termal bozunma, piroliz bazlı yöntemler, termal desorpsiyon-gaz kromatografisi-
TED-GC/MS kütle spektrometrisi, termal desorpsiyon-proton transfer
reaksiyonu-TD-PTR/MS kütlesi spektrometri, matris destekli lazer desorpsiyon/MALDI-
ToF/MS uçuş süresi kütle spektrometrisi ve titreşim spektroskopisi). Kütleye dayalı
yöntemlerin yıkıcı olduğuna dikkat etmek önemlidir, bu nedenle, MP içeriği hakkında bilgi
sağladıkları için, diğer tekniklerle birlikte kullanılması, önce tahribatsız analizler yapılması ve
yukarıda belirtilenlerden biriyle tamamlanması önerilir. bireysel polimer türleri, kopolimerler
hakkında bilgiler, organik katkı maddeleri ve polimer kütleleri hakkında veriler. (13)
1.3.2. Örnek Toplama Yöntemleri
Numune toplama, numune ön işleme ve MP karakterizasyonu/ miktarını belirleme, AAT'lerde
MP'lerin saptanmasında yer alan yaygın süreçlerdir. Numune alma işleminin sonuçları
"parçacıklar" L-1 olarak ifade edilir ve bazen boyut sınıfları, renk ve şekil (örn. lif, parçacık,
parça, vb.) gibi daha ayrıntılı açıklamalar da verilir (13).
MP'ler su kütlelerinde 1000 partikül L− 1'e yaklaşan konsantrasyonlarla daha bol hale
geldikçe, MP'lerin özelliklerini belirlemek ve bunların uzaklaştırılması için daha iyi yollar
bulmak için su örneklemesi yapılmalıdır. Atık su atık numuneleri, kepçe kompozitler veya
toplu su kepçeleri olarak toplanabilir. Ek olarak, daha büyük bir su hacmini ve daha uzun bir
süreyi temsil eden bileşik bir numune oluşturmak için atık su numunelerinin yerinde
filtrelenmesiyle numuneler toplanabilir (13).

7
Gülay ELİTAŞ*, Prof. DR. Günay YILDIZ TÖRE***

1.3.3. Numune Toplama Yöntemleriyle İlgili Zorluklar


Numune alma yöntemleri hem tatlı su hem de tuzlu su testi için tutarlı olsa da, çeşitli
sebeplerden dolayı numune toplamada zorluklar ortaya çıkabilir. Birincisi, tatlı su ve tuzlu su
yoğunluklarındaki fark, MP'lerin dağılımını etkileyebilir. Bu nedenle, numune toplama
cihazının derinliği ve konumu, uygun numune alımını sağlamak için uygun şekilde
ayarlanmalıdır. Ayrıca ağlarda veya eleklerde daha ince ağ kullanılması bunların tıkanmasına
neden olabilir; bu nedenle, sık sık tıkanıklık açmayı gerektirir, bu da arıza süresinin ve
maliyetin artmasına neden olur. Ayrıca ağlar organik ve mineral maddelerle tıkanabilir ve bu
da bu ağların numune toplama için yerleştirilebileceği süreyi kısaltır. Ayrıca, temsiliyet de bir
sorun haline gelebilir (13).
MP'ler hem atık su çıkışında hem de arıtma çamurunda bulunabilir; bu nedenle, numune
özelliklerine bağlı olarak farklı prosedürler kullanılabilir. Bununla birlikte, farklı iyileştirme
yaklaşımları, alınan MP'lerin miktarında önemli değişikliklere neden olabilir ve bu da
çalışmalar arasında karşılaştırma yapmayı zorlaştırır. Ek olarak, farklı MP tanımlama
prosedürleri, nihai analiz çıktısında farklı oranlarda sonuçlanabilir (13).
1.3.4. Kalite Kontrol
Bugüne kadar, sucul ortamlardan ve AAT'lerden toplanan MP'lerin miktar tayini için
tanımlanmış örnekleme teknikleri yoktur. Bu nedenle, MP'lerin toplanması ve miktarının
belirlenmesi için standart teknikler ve kalite güvence ve kalite kontrol (QA/QC) standartları
geliştirmeye yönelik acil ve kritik bir ihtiyaç vardır. Kullanılan ekipman ve aletlerden MP
numunelerinin alınması ve ön işlemi sırasında numunelerin kontaminasyonu, çalışanların
giysilerine ek olarak atmosferik serpinti meydana gelebilir. Sonuç olarak, bu kaynakların
yaratacağı olası önyargılardan kaçınmak için bazı önlemlerin alınması gerekmektedir. Örneğin
alet ve ekipmanlar kullanılmadan önce iyice temizlenmeli, plastik malzemelerden mümkün
olduğunca kaçınılmalıdır. Tüm laboratuvar görevleri için doğal kumaşlardan yapılmış
laboratuvar önlüklerinin giyilmesi düşünülmelidir. Ayrıca cam, PTFE kaplı laboratuvar
gereçleri ve paslanmaz çelik kaplar, olası kontaminasyonu önlemek için yalnızca numune
işleme sırasında kullanılmalıdır. Kullanılan kimyasallar, giysiler ve havadan kaynaklanan
olası kontaminasyonu tespit etmek için tüm işleme adımlarında negatif kontrol numuneleri de
kullanılmalıdır. Teflon, yoğunluk ayrımı sırasında çökebilir ve yoğunluğu (2,2 g cm-3 )
çözelti ve partikülleri ayıran yoğunluğu aşarsa veri işlemeden çıkarılmalıdır. MP tanımlama
prosedürlerindeki farklılıkların nihai MP konsantrasyonu üzerinde de etkisi olabilir, bu da
görsel tanımlama sorunları nedeniyle MP içeriklerinin olduğundan fazla tahmin edilmesine
yol açabilir. Bu nedenle, AAT'lerden MP'lerin toplanması ve miktarının belirlenmesi için
KG/KK standartlarının oluşturulması esastır (13).
1.4.Mikroplastik Karakterizasyonu

Mikroplastikler çevresel ortamlarda çok farklı şekillerde bulunmaktadır. Genellikle


dikdörtgen, tablete benzeyen küresel, silindirik ve disk şekilli olmakla birlikte ağırlıklı olarak
uçları yuvarlanmış şekilde küresel ve oval şekilli görülmektedir. Sucul ortamlarda, gelgit ve
haliç sedimentlerinde olan parçaların çoğu liflerden meydana gelmektedir. Mikroplastiklerin
şekilleri, çevrede kaldığı süre ve parçalanma işleminin türüne göre değişkenlik
göstermektedir. Şekil 1.4.1.’de mikroplastiklerin morfolojisi gösterilmiştir (6).

8
Gülay ELİTAŞ*, Prof. DR. Günay YILDIZ TÖRE***

Şekil 1.4.1. Mikroplastiklerin Morfolojisi


Mikroplastikleri amorftan küresele veya uzun ince liflere kadar çok çeşitli şekillerde
bulunabilir. Plastik peletler tablet benzeri küresel, dikdörtgen, silindirik ve disk şekillidir en
çokta uçları yuvarlanmış küresel ve oval şekillidir. Gelgit ve haliç sedimentlerinde bulunan
çoğu parçaları liflerden oluşmaktadır. Kanalizasyon deşarjlarından ve kanalizasyondan alınan
sedimentlerdeki mikroplastikler incelendiğinde, sentetik tekstil ürünü giysilerde kullanılan
polyester ve akrilik liflerin oranlarıyla benzerlik gösterdiği görülmüştür. Mikroplastiklerin
şekilleri çevrede kalma süresine bağlı olduğu kadar maruz kaldığı parçalanma işlemlerine de
bağlı olarak değişir. Örneğin marinalarda rastlanan keskin kenarlı bir mikroplastik o plastik
parçalarının denize yeni girmiş olduğunu veya köşeleri yuvarlanmış pürüzsüz parçaların ise
sedimentte uzun süre kalarak sedimentteki diğer maddeler tarafından aşınarak pürüzsüz hale
geldiğini gösterebilir (7).

Tablo 1.4.1. Mikroplastiklerin fiziksel çeşitleri (6).

9
Gülay ELİTAŞ*, Prof. DR. Günay YILDIZ TÖRE***

Tablo 1.4.2. Mikroplastiklerin fizikokimyasal özellikleri (6).


Plastikleri sınıflandırma kriterlerinden biri termoset veya termoplastik olmalarıdır. Termoset
prosesi, esas olarak termosetleri kararlı ve ayrışması kolay olmayan yeni ve geri
döndürülemez kovalent bağlar oluşturmak için ısı kaynaklı çapraz bağlamaya dayanmaktadır.
Termosetler poliüretan, epoksi ve alkid içerir ve genellikle yalıtkan, yapıştırıcı ve kontrplak
olarak kullanılmaktadırlar. Termoplastiklerin yeni oluşturulmuş kimyasal bağları yoktur ve
geri dönüştürülebilir ve yeniden kalıplanabilir, bu da onları tüketim mallarında termosetlerden
daha yaygın olarak kullanılmasını sağlamaktadır. Polietilen (PE), polipropilen (PP), polistiren
(PS) ve polivinil klorür (PVC) olmak üzere dört farklı termoplastik türü bulunmaktadır (3).
Termoset plastikler, mekanik aşınma sayesinde mikroplastiklere (<5
mm)dönüştürülebilmektedirler. Bununla birlikte, termoplastiklerin, örneğin biyolojik
bozunma, foto bozunma, termo-oksidatif bozunma, termal bozunma ve hidroliz gibi bozunma
nedeniylemikroplastiklere dönüşüm de mümkündür. Mikroplastikler, partikül boyutu 1 nm ile
100 nm arasındaolan nanoplastiklere dahi indirgenebilmektedirler. Şekil 1.4.2.’de plastikten
nanoplastiklerin oluşumuna ait şematik özet görülmektedir (3).

Şekil 1.4.2. Plastiğin nanoplastiklere dönüştürülme yolları (3).

10
Gülay ELİTAŞ*, Prof. DR. Günay YILDIZ TÖRE***

2.MİKROPLASTİKLERİN ATIKSU ARITIMI ÜZERİNE ETKİLERİ

Dünya genelinde modern bir atık yönetim planlaması olmaması nedeniyle mikroplastikler
Antartika, Yağmur Ormanları ve Everest dahil olmak üzere dünyanın herhangi bir noktasına
bulunabilmektedir. Her bir örnekleme noktasındaki mikroplastiklerin kaynağı farklılık
gösteriyor olsa da genel olarak mikroplastiklerin en önemli kaynağının atıksu arıtma tesisleri
olduğu görülmektedir (4).
Günlük hayat sırasında ve endüstriyel faaliyetler sonucunda ortaya çıkan mikroplastikler
kolaylıkla atıksu arıtma tesislerine ulaşabilmektedir. Benzer bir şekilde atıksu arıtma
tesisindeki ekipmanlardan, filtrelerden ve benzeri bileşenlerden dökülen atık plastikler de
parçalanarak mikroplastik haline gelmektedir. Mikroplastiklerin %83-95 kadarı atıksu arıtma
tesislerinde giderilse de %5-17 kadarlık kısmı çevreye salınmaktadır (11).
2.1.Atıksu Arıtma Sistemlerinde MP Konsantrasyonu ve Dağılımı

Son on yılda su sistemindeki MP'lerin bolluğuna odaklanan kapsamlı araştırmalar olarak,


araştırmacılar atıksu arıtma tesislerinin (AAT'leri) MP'lerin su ortamına girişlerinden biri
olduğunu bulmuşlardır. Bugüne kadar, AAT'lerdeki MP'lerin kirliliği ABD, İrlanda ve
Finlandiya'da Avrupa ve Avustralya'da rapor edilmiştir. Araştırmacılar, AAT'lerde MP'nin
giderilemesinin yaklaşık %99'a ulaşabileceğini ancak yüzey suyu alıcılarına boşaltılan artık
MP'lerin hala çok büyük olduğunu bildirmişlerdir. Son zamanlarda, bir araştırma ekibi
Çin'deki 79 Atıksu Arıtma Tesisinden toplanan atık arıtma çamurunda MP konsantrasyonunu,
boyutunu ve morfotipini araştırmış ve ortalama MP sayısının 22.7 ± 12.1 × 10/-3 partikül/kg
kuru çamur olduğunu bulmuşlardır. Bununla birlikte, MP'lerin konsantrasyonları, taşınması ve
bireysel süreç birimleri ve AAT'lerin arıtma süreci aracılığıyla akıbeti iyi bir şekilde
belgelenmemiştir. Yayınlanan raporlar ağırlıklı olarak aktif çamur prosesi üzerinedir.
Oksidasyon hendeği (OD) ve membran biyoreaktörü (MBR) gibi AAT'lerindeki diğer ana
prosesleri tam ölçekte karakterize edilmemiştir (8).
Atık su ve çamurdaki MP'ler için, güncellenmiş araştırma çalışması MP'lerin sayısı, morfotip
ve boyut dağılımı üzerindeki konsantrasyona odaklanmıştır. ABD'de araştırmacılar, New
Jersey'deki bir nehir üzerindeki AAT'lerin çıkış yönündeki 125-250 𝜇𝑚 boyutundaki MP'lerin
önemli ölçüde arttığını ve MP'lerin çoğunun Los Angeles'taki dört AAT tesisinde 90 ila 300
𝜇𝑚 arasında değiştiğini bulmuşlardır. MP morfotipleri parça, elyaf, film, köpük vb. olarak
kategorize edilmiştir. AAT'lerde bulunan MP polimer türleri arasında polietilen tereftalat
(PET), polietilen (PE), polipropilen (PP), Polistiren (PS), poliüretan (PU), polivinilklorür
(PVC), poliakrilatlar (PAR) ve diğerleri bulunmuştur. Bugüne kadar, sınırlı araştırmalar,
MP'yi, partikül boyutu ve morfotipleri ile birlikte polimer türleri üzerinde karakterize etmiştir.
Finlandiya'daki bir Atıksu Arıtma Tesisinde rapor edildiğine göre son zamanlarda, MP
parçacıklarının baskınlık sırası PET > PE > PAR > PVC > PS > PP olarak bildirilmiştir. Başka
bir araştırma, Avustralya'daki üç AAT'nde farklı polimer türlerinin (PET, PE, PVC, PP, PS ve
Naylon) konsantrasyonlarının, baskın polimerler olarak PET ve PE ile değiştiğini bulmuştur
(8).
MP kirliliğinin çözümünü bulmak için, AAT'lerdeki MP'lerin kaynağını, dağılımını ve
akıbetini anlamalı, morfotipleri ve polimer türleri ile ele alınmalıdır (8).
2.2. AAT’de MP Akıbeti

Birçok çalışma, atıksuların arıtılması sırasında mikroplastiklerin yüzdesel ifadelerde yüksek


olarak değerlendirilebilecek bir verimde giderilebileceğini göstermiştir. Yapılan bir
araştırmaya göre, MP'lerin konsantrasyonu ham atık su içinde 10.044 MP.L iken, atık su
arıtmasından sonra 450 MP.L-1'nin altına düşmüştür. Yine başka bir çalışmada atık su arıtma
11
Gülay ELİTAŞ*, Prof. DR. Günay YILDIZ TÖRE***

tesislerinin giriş sularındaki mikroplastik konsantrasyonlarının 10/-3 ila 10/-8 MP.m-3


değerleri arasında değişebildiği ispatlanmıştır. Atıksu arıtma tesislerinin mikroplastik giderim
verimleri %40 gibi düşük seviyelerde olabileceği gibi %99 gibi oldukça yüksek MP giderim
verimine sahip olduğu bildirilmiştir. Giderim oranlarındaki bu fark, atıksu kalitesi, MP'lerin
boyutu ve yapısal özellikleri, kullanılan arıtma prosesleri gibi birçok değişkenden etkilendiği
bilinmektedir (4).
Literatür araştırmalarında, bu değişkenlerin etkisini en aza indirecek alternatif atıksu arıtma
prosesinin belirlenmesine yönelik çalışmalara öncelik verilmiştir (4).

Şekil 2.2.1. Mikroplastik giderim çalışmalarının yıllara göre dağılım grafiği.


2.3. Birincil, İkincil ve Üçüncül Arıtma Üzerindeki Etkileri

Mikroplastiklerin Birincil Arıtma Üzerindeki Etkileri


Birincil arıtma esas olarak çökeltme gibi fiziksel yöntemlerle atık sudan askıda katı maddeleri
uzaklaştırır. Oksidasyon, nötralizasyon ve diğer yöntemlerle, atık sudaki güçlü asit, güçlü
alkali ve aşırı konsantre toksik maddeler, ikincil arıtma için uygun su kalitesi koşullarını
sağlamak için başlangıçta uzaklaştırılır. Kaba ızgara çubukları arasındaki boşluk genellikle
16– 25 mm'dir. İnce ızgara çubukları arasındaki boşluk genellikle 3-10 mm'dir. Küçük
partikül boyutları nedeniyle mikroplastikler, kaba ızgarada tıkanmaya neden olmazlar, ancak
büyük miktarları nedeniyle ince ızgarada tıkanmaya neden olabilirler. Mikroplastikler, büyük
yüzey alanları ve hidrofobiklikleri nedeniyle maddeleri adsorbe edebilirler. Ek olarak,
mikroplastikler, kirleticilerin ön giderimini etkileyen toksik maddeleri de adsorbe edebilir
(10).
12
Gülay ELİTAŞ*, Prof. DR. Günay YILDIZ TÖRE***

Partikül şekil, boyut ve yoğunluğu giderim verimini belirleyici faktör görevindedir. Örneğin
ipliksi bir şekle sahip mikroplastik parçası ızgaraların arasından kolaylıkla geçebilmektedir.
Yine kum tutucular genellikle partikül yoğunluğu 1,5 g/ml ’e kadar olan partiküllerin
gideriminde yüksek verim göstermektedir. Ancak bazı mikroplastiklerin yoğunluğu 2,3 g/ml
’e varan değerlere çıkmaktadır. Dolayısıyla PTFE gibi mikroplastiklerin giderimi mümkün
olmayabilmektedir. Ön çöktürme tanklarında ise yine yoğunluk faktörü devreye girmektedir.
Bilindiği üzere bu tanklarda yoğunluğu 1,1 g/ml ’den küçük ve 1,5 g/ml ’den büyük
partiküllerin uzaklaştırılması gerçekleştirilmektedir. Ancak birçok mikroplastiğin yoğunluğu
bu aralıktadır. Dolayısıyla atıksu arıtma tesislerinde en sık rastlanılan polipropilen ve
polietilen gibi mikroplastiklerin ön çöktürme tankında giderilmesi çoğunlukla mümkün
olmamaktadır (4).
Mikroplastiklerin İkincil Arıtma Üzerindeki Etkileri
Atıksuyun ikincil arıtımı, birincil arıtmaya ve atıksuyun biyokimyasal etkiyle daha fazla
arıtılmasına dayanır. Mikroplastikler, inorganik azotun biyolojik dönüşüm verimliliğini
etkilemektir. 𝑁𝐻4 +-N'nin dönüşüm verimliliği, mikroplastiklerin, özellikle nanoplastiklerin
işlenmesinde azalır. Mikroplastiklerin varlığı, suda amonyum birikmesine yol açan
denitrifikasyon sürecini engelleyebilir. Kısacası, mikroplastiklerin varlığı, amonyum üretimini
(amonyaklaşma) ve indirgemeyi (nitrifikasyon ve denitrifikasyon) kontrol eden mikrobiyal
aracılı süreçleri değiştirir. Mikroplastikler, fosfor giderimi ile zayıf bir negatif korelasyona
sahiptir ve nitrojen biyotransformasyonu ile pozitif korelasyona sahiptir. Bunun nedeni,
nitrojen giderimi ile ilişkili bakterilerin fosfor biriktiren organizmalardan daha duyarlı
olmaları olabilir. Bu nedenle, mikroplastiklerin genellikle azot giderimi üzerinde fosfor
gideriminden daha olumsuz etkileri vardır. Mikroplastiklerin varlığı, TDP (Toplam çözünmüş
fosfor) ve DOP (Çözünmüş organik fosfor) seviyelerini önemli ölçüde artırır, ancak uzun
vadeli testlerde fosfor giderimi üzerinde önemli bir etki göstermemiştir. Ayrıca BOİ,
(Biyokimyasal oksijen ihtiyacı), DO (Çözünmüş oksijen), TN (Toplam nitrojen) ve TP
(Toplam fosfor), mikroplastiklerin konsantrasyonu ile pozitif olarak ilişkilidir. Doğal
mikroplastiklerle karşılaştırıldığında, yıpranmış mikroplastikler BOİ değerinde
gözlemlenebilir bir artışa neden olabilir (P < 0.0001) (10).
Bununla birlikte, bir çalışmada MP'lerin varlığının SBR (Sıralı kesikli reaktör)'nin
verimliliğini etkilemediğini bulunmuştur. BAF (Biyolojik aktif filtre) için mikroplastikler,
mikrobiyal tutunma ve büyüme için yüzeyler sağlayabilir. Bununla birlikte, filtrenin yerel yük
kaybı, hava direnci olgusuna eğilimli olan filtrasyon aşamasının sonunda gerçek su
basıncından daha büyük olabilir. Ek olarak, mikroplastiklerin devasa spesifik yüzey alanı
nedeniyle, atık sudaki askıdaki maddelerle kümeler oluşturmak üzere bağlanmaları kolaydır,
bu da suyun eşit olmayan dağılımına neden olur. Mikroplastikler, görünür VS (Uçucu katılar)
tahribatının azalmasına yol açmıştır. Azaltılmış VS tahribatının daha fazla çamura
dönüştürülmesi ve bu da müteakip arıtmanın maliyetini artırması dikkate değerdir. Yüksek
seviyelerde MP'lere uzun süreli maruz kalmanın atık çamur miktarını %9,1 oranında
artıracağı ve dolayısıyla buna karşılık gelen çamur taşıma ve bertaraf maliyetini artıracağı
tahmin edilmektedir (10).
Mikroplastiklerin Üçüncül Arıtma Üzerindeki Etkileri
Pıhtılaştırma işleminde, negatif yüzey yüküne sahip mikroplastikler ile alüminyum tuzu ve
demir tuzu gibi flokülantlar arasındaki etkileşim nedeniyle etkili flokülant miktarı azalır.
Mikroplastik olmayan sistemle aynı etkiyi elde etmek için ek kimyasallara ihtiyaç duyulmakta
ve bu da arıtma maliyetini artırmaktadır. Havalandırma aşamasında, mikroplastiklerin yüzey
özellikleri, kirleticileri emmeyi ve yığın oluşturmayı kolaylaştırır. Yeni oluşan yığınların
boyutu ve yoğunluğu, havalandırma tankının orijinal tasarım parametrelerinden farklıdır.
Tasarlanan kabarcıklar, kirleticileri su yüzeyine getiremez. Önceki atık su arıtma süreçleri
13
Gülay ELİTAŞ*, Prof. DR. Günay YILDIZ TÖRE***

nedeniyle de mikroplastiklerin şekli düzensiz hale gelecektir. UF (Ultrafiltrasyon), ters ozmoz


ve mikrofiltrasyon sürecinde, membran düzensiz mikroplastikler tarafından kolayca aşınır.
Ters ozmoz membranları olgusu, yüksek basıncın etkisi nedeniyle daha belirgin olabilir.
Kumun ters ozmoz membranını aşındırdığı ve çizilmelere neden olduğu bulunmuştur. Şu
anda, çoğu AAT'de polimer membranlar kullanılmaktadır. Mikroplastiklerin bu tip
membranları aşındırması ve filtrasyon performansını düşürmesi de muhtemeldir (10).
Ek olarak, mikroplastiklerin yüzey özellikleri nedeniyle, membran kirlenmesi tıkanma veya
filtre keki oluşumundan da kaynaklanabilir. Kirlenme, transmembran basıncının artmasına
neden olur, bu da daha uzun filtrasyon süresi gerektirir ve daha fazla enerji tüketimine yol
açar. PS (Polistiren) lateksinin (0,2–200 μm) Poli (sülfon) membranlar üzerindeki kirlenmesi
incelendiğinde, 10 μm'den küçük partiküllerin kirlenme mekanizması membran
gözeneklerinin tıkanması ve 10 μm'den büyük partiküllerinki ise esas olarak filtre keki
oluştuğu görülür. Mikroplastikler dezenfeksiyon sürecini de etkileyebilir. Mikroplastikler atık
suda askıya alınabilir, bu da klor ve UV dezenfeksiyonunu engeller. Mikroplastikler,
dezenfeksiyona direnç gösterebilen bakteriler için koruyucu substratlar olarak kullanılabilir.
Ek olarak, ozon mikroplastikleri de oksitleyerek etkili ozon moleküllerinin azalmasına neden
olabilir (10).
2.4. Biyolojik Atıksu Arıtımını Etkileyen MP Mekanizmaları

Biyofilm, metabolik bir sıcak nokta ve DOC (Çözünmüş organik karbon) bozulması için
önemli bir bölge olarak kabul edilir. Mikroplastik, biyofilminde bir arada bulunan farklı
mikroorganizmalara yaklaşmayı, organik maddenin birlikte bozunması için mikro yığınların
oluşumunu teşvik edebilir. MP'lerde gözlemlenen artan heterotrofik aktivite, atık su arıtma
işlevleri üzerinde belirli bir etkiye sahip olabilecek zayıf bir “ölü bölge” oluşumunu teşvik
edebilir. Mikroplastikler, Rhizobiaceae, Xanthobacteraceae ve Isosphaeraceae bakterilerinin
göreceli bolluklarını gözle görülür şekilde azaltmışlardır. Azot döngüsüne ve organik
ayrışmaya yol açan önemli mikroorganizmalar bu ailelere dahildir. Metabolik yolun tahminine
göre, kofaktörlerin ve vitaminlerin amino asit metabolizması, mikroplastikler ve çevreleyen
su arasında açıkça farklıdır. Bu iki metabolik yol alanin, aspartik asit, glutamik asit ve diğer
karbonhidratların yıkımı ile yakından ilişkilidir. Bu nedenle, benzersiz mikrobiyal habitatlar
olarak mikroplastikler, mikroplastik birikim alanlarındaki belirli toplulukların metabolik
performansını ve potansiyel besin metabolizmasını etkiler (10).
Birçok çalışma, nanopartiküllerin denitrifikasyon, fosfor giderimi ve KOİ giderim işlemlerini
engelleyebileceğini göstermiştir. Bir tür nanoparçacık olarak nanoplastikler de bu süreçleri
engelleyebilir. Mikroplastikler, işlevsellik bolluğunu azaltabilir. Kozmetikler tarafından
üretilen boncuklar, bakteriyel süreçleri engelleyen ve azot gibi besinlerin dolaşımında
değişikliklere yol açan, fırçalamada kullanılan antimikrobiyal bileşikler içerir. MP substratları
üzerinde Planctomycetes'e ait olan Pirellulaceae ve Phycisphaerales'in daha yüksek bollukları
gözlenmesi amonyum oksidasyonu ile ilişkilendirilmiştir. Plastikler, en düşük 13.39 𝐿𝐶50 ile
nitrifikasyon bakterileri üzerinde yüksek bir inhibisyon oranına sahiptirler. Ayrıca,
mikroplastiklerin varlığı, nitrojenaz redüktaz (nifH) işaretleyici gen ve amonyum
monooksijenaz (amoA) işaretleyici genin gen kopyalarının sayısını önemli ölçüde azalttığı
bilinir (10).
Membran bağlı enzimler olarak, nitrifikasyon ve denitrifikasyon için önemli enzimler hücre
zarına gömülüdür veya sitoplazmada yer alır. EPS'nin (Hücre dışı polimer maddeler)
koruyucu etkileri olsa da, mikroplastiklerin hücre yüzeyindeki biyomoleküllere bağlanması,
mikroplastikler ve önemli enzimler arasındaki temas fırsatlarını arttırır, bu da enzim
aktivitesinin azalmasına ve inaktivasyonuna neden olabilir ve buna bağlı olarak atık suyun
denitrifikasyon performansını etkiler. Hem LPS (Lipopolisakkaritler) hem de LTA
(Lipoteikoik asit), sırasıyla gram-pozitif hücre duvarlarında ve gram-negatif hücre
14
Gülay ELİTAŞ*, Prof. DR. Günay YILDIZ TÖRE***

duvarlarında bulunan amfoterik polimerlerdir. Atık su ve çamurdaki mikroplastiklerin ilk önce


onlarla temas etmesi muhtemeldir (Şekil 2.4.1.c). Nitekim hücre ile ilişkili toksisite genellikle
proteinlere ve fosfolipidlere verilen hasardan kaynaklanır. Mikroplastikler nanometre
seviyesine ulaştıklarında, küçük boyutları nedeniyle biyopolimer zincirleri arasındaki
boşluklara kolayca girerler, böylece mikroplastiklerin proteinler ve fosfolipitlerle temas
fırsatları eklenir. (Şekil 2.4.1.b) (10).
Nanoplastikler tarafından endojen solunum şeklinde aktif çamurun akut inhibisyonu Şekil 3'te
gösterilmektedir. Konsantrasyon ne kadar yüksekse, akut inhibisyon o kadar güçlüdür. OURen
(oksijen tüketim hızı), atıksu arıtımının verimliliği ile yakından ilgili olan aktif çamur
aktivitesinin önemli bir göstergesidir. Ortalama OURen, mikroplastik konsantrasyonları
arttıkça düşüş eğilimi göstermiştir. EPS'deki (Hücre dışı polimer maddeler) proteinin ikincil
yapısı, aktif çamurun biyo-flokülasyonu ile sonuçlanan PS (Polistiren) nanoplastikleri
tarafından değiştirilmiştir. Fonksiyonel grup C-(O, N) ile mikroorganizmaların
biyoflokülasyonu arasında pozitif bir ilişki vardır. C-(C, H) değişimi, aktif çamurun
OURen'inde PS (Polistiren) nanoplastiklerinin akut inhibisyonu ile ilişkili olabilir (Şekil 6f).
MP'lerin neden olduğu aktif çamurun akut inhibisyonu, bunların yüzey yükünden
etkilenmiştir. Belki de polietilen partiküllerinin yüzeyindeki pozitif yük nedeniyle, polietilen
MP'ler, negatif yüklü aktif çamur için yüksek afiniteye (elektron ilgisi) sahiptir.
Nanoplastikler hücre hasarına (Şekil 6e), ROS üretimine, gözenek veya kanal tıkanmasına ve
DNA hasarına neden olabilir. Fonksiyonel özelliklerdeki değişiklikler, biyofilmlerde karbon
ve nitrojen döngüsü üzerinde gizli etkilere yol açabilir. Mikroplastiklerin sıvıda özütleme
çözeltileri de nitrifikasyonu etkileyebilir. BPA (Bisfenol A), heterotrofik bakterilerin ve
nitrifikasyon bakterilerinin aktivitesini engelleyebilen PVC mikroplastiklerden salınabilir.
Mikroplastiklerin atık su arıtımı üzerindeki etkisinin en son sonuçları Tablo 3. De
özetlenmiştir. (10).

Şekil 2.4.1.
(a) Hücre zarlarıyla etkileşen farklı yüklere sahip mikroplastiklerin şematik bir diyagramı.

15
Gülay ELİTAŞ*, Prof. DR. Günay YILDIZ TÖRE***

(b) Mikrobiyal biyomoleküllere yapışan mikroplastiklerin şematik bir diyagramı.


(c) Mikroplastiklerin neden olduğu biyofilmdeki proteinin ikincil yapısının değişimi.

Şekil 2.4.2. Mikroplastikler ve Aktif Çamur Arasındaki Etkileşim


MP MP
Etki
MP Türleri Konsantrasyonlar Boyutlar Etkilenen Nesneler
Derecesi
ı ı

değiştirilmi 80 mg/L 50 nm Hücre canlılığı −13.8%


ş PS

değiştirilmi 160 mg/L 50 nm Hücre canlılığı −24.5%


ş PS
PS 160 mg/L 55 nm Hücre canlılığı −25.0%

değiştirilmi 320 mg/L 50 nm Hücre canlılığı −34.0%


ş PS
PS 320 mg/L 55 nm Hücre canlılığı −32.7

değiştirilmi 320 mg/L 1 μm Hücre canlılığı −16.4%


ş PS
+-N Yarıda
PS 80 mg/L 55 nm
dönüşüm verimliliği kesmek
0.045 parçacık/g 0.033–5 Amonyum +%45.3
PE
(WW) mm konsantrasyonu (yaklaşık)
Pozitif
PE, PP ve 0.1–5
Na BOD korelasyo
PS mm
n
16
Gülay ELİTAŞ*, Prof. DR. Günay YILDIZ TÖRE***

Pozitif
PE, PP ve 0.1–5
Na TN korelasyo
PS mm
n
Pozitif
PE, PP ve 0.1–5
Na TP korelasyo
PS mm
n
Yıpranmış +164.0%
Na < 0.3 mm BOD
PVC (yaklaşık)
Çeşitli
17.93parçacık/m3 < 5mm OTUs of Nitrospira −73.3%
türleri
Çeşitli Hydrogenophaga'nı
17.93parçacık/m3 < 5mm −94.0%
türleri n OTU'ları
Çeşitli Thauera'nın
17.93parçacık/m3 < 5mm −87.6%
türleri OTU'ları
Çeşitli
17.93parçacık/m3 < 5mm Zoogloea OTU'ları −65.7%
türleri
Nitrifikasyon
=
Çeşitli bakterileri
Na < 5mm 13.39 en
türleri üzerindeki
düşük
inhibisyon oranı
Nitrogenaz redüktaz
PE 、 PET
Na < 2mm (nifH) işaretleyici −99.0%
ve PVC
geni
Amonyum
PE 、 PET monooksijenaz
Na < 2mm −76.0%
ve PVC (amoA) işaretleyici
geni
PS 0.2 g/L 54.8 nm Metan üretim hızı −14.4%
Maksimum günlük
PS 0.2 g/L 54.8 nm −40.7%
metan üretim hızı
Acetobacteroides 35 gün
PS 0.2 g/L 54.8 nm hidrojenlerinin boyunca
büyümesi yasaklandı
28.2 nm-
PS 0.1 mg/mL Ortalama OURen −13.1%
91.3 nm
Önemli
28.2 nm- ölçüde
PS 5 mg/mL Ortalama OURen
91.3 nm azaldı (P <
0,001)
%13PS100 (100
stiren 7 nm Lipid DL difüzyon
PS −69.4%
monomerinden çapında katsayısı
oluşur)

17
Gülay ELİTAŞ*, Prof. DR. Günay YILDIZ TÖRE***

%13PS100 (100 Kısa sarmal


stiren 7 nm transmembran peptit
PS −85.8%
monomerinden çapında DP'nin difüzyon
oluşur) katsayısı
PS- 20 μg/ml < 5mm Metan üretimi −23.0%
İlgili türlerin toplam
PS- 20 μg/ml < 5mm −35.6%
nispi bollukları
PS- H 100 μg/ml < 5mm Metan üretimi −17.5%
İlgili türlerin toplam
PS- H 100 μg/ml < 5mm −29.5%
nispi bollukları
Maksimum hidrojen −29.3 ±
PET 60 parçacık/g-TS < 5mm
üretimi 0.1%
-20,3 ±
PET 60 parçacık/g-TS < 5mm Protein yıkımları %0,1
(yaklaşık)
−13,2 ±
Polisakkaritlerin
PET 60 parçacık/g-TS < 5mm %0,1
bozunması
(yaklaşık)
Amino asit
PET 60 parçacık/g-TS < 5mm −17.8%
bozunmalar
Monosakkarit −11.6 ±
PET 60 parçacık/g-TS < 5mm
bozunmaları 2.1%
PET 60 parçacık/g-TS < 5mm Bütirat bozunmaları −17.3%
−12.2 ±
PET 60 parçacık/g-TS < 5mm Firmicutes Bolluğu
0.1%
Aktinobakteri −20.5 ±
PET 60 parçacık/g-TS < 5mm
bolluğu 0.1%
Bacteroidetes −29.6 ±
PET 60 parçacık/g-TS < 5mm
Bolluğu 0.2%
Bacteroides sp −23.8 ±
PET 60 parçacık/g-TS < 5mm
bolluğu. 0.1%
40 ± 2
PE 100 parçacık/g-TS Metan üretimi −12.4%
μm
40 ± 2 −27.5 ±
PE 200 parçacık/g-TS Metan üretimi
μm 0.1%
40 ± 2 −27.3 ±
PE 200 parçacık/g-TS VS imha
μm 0.1%
40 ± 2 Çürütülmüş çamur
PE 200 parçacık/g-TS +9.1%
μm hacmi
40 ± 2 Metan potansiyeli
PE 200 parçacık/g-TS −24.1%
μm (B0)

18
Gülay ELİTAŞ*, Prof. DR. Günay YILDIZ TÖRE***

40 ± 2 WAS'ın hidroliz
PE 200 parçacık/g-TS −15.2%
μm katsayısı (k)
40 ± 2 Mikrobiyal topluluk
PE 200 parçacık/g-TS −13.2%
μm dizisi
40 ± 2 Proteobakterilerin
PE 200 parçacık/g-TS −12.2%
μm göreceli bolluğu
40 ± 2 Rhodobacter sp'nin −15.2 ±
PE 200 parçacık/g-TS
μm nispi bolluğu. 0.1%
40 ± 2 Proteiniclasticum −24.1 ±
PE 200 parçacık/g-TS
μm sp'nin nispi bolluğu. 0.3%
40 ± 2 Proteiniborus sp'nin −28.2 ±
PE 200 parçacık/g-TS
μm nispi bolluğu. 0.2%
40 ± 2 Fonticella sp'nin −19.4 ±
PE 200 parçacık/g-TS
μm nispi bolluğu. 0.1%
40 ± 2 Çözünür protein
PE 200 parçacık/g-TS −16.1%
μm bozunma hızı
40 ± 2 Karbonhidrat
PE 200 parçacık/g-TS −8.1%
μm bozunma hızı
40 ± 2 Amino asit
PE 200 parçacık/g-TS −9.4%
μm bozunma hızı
40 ± 2 Monosakkarit
PE 200 parçacık/g-TS −11.2%
μm bozunma hızı
40 ± 2 Kümülatif metan −10.9 ±
PE 100 parçacık/g-TS
μm üretimi 0.5%
40 ± 2 Kümülatif metan −22.7 ±
PE 200 parçacık/g-TS
μm üretimi 0.4%
40 ± 2
PE 200 parçacık/g-TS Hücre canlılığı −15.4%
μm
PVC 20 parçacık/g 1 mm Metan üretimi −9.4%
PVC 40 parçacık/g 1 mm Metan üretimi −19.5%
PVC 60 parçacık/g 1 mm Metan üretimi −24.2%
Metan potansiyeli
PVC 60 parçacık/g 1 mm −24.7%
(B0)
WAS'ın hidroliz
PVC 60 parçacık/g 1 mm −18.1%
katsayısı (k)
Görünen VS imhası
PVC 60 parçacık/g 1 mm −28.7%
(Y0)
Birikim +
PVC 60 parçacık/g 1 mm Çözünür protein
%14.7
PVC 60 parçacık/g 1 mm VFA Kontrolün
%16,8 ±
19
Gülay ELİTAŞ*, Prof. DR. Günay YILDIZ TÖRE***

0,2'si
PVC 60 parçacık/g 1 mm Protease −12.9%
PVC 60 parçacık/g 1 mm AK −12.8%
PVC 60 parçacık/g 1 mm F420 −20.7%
Proteobakteri −10.8 ±
PVC 60 parçacık/g 1 mm
bolluğu 0.1%
−4.3 ±
PVC 60 parçacık/g 1 mm Klorofleksi bolluğu
0.1%
−10.2 ±
PVC 60 parçacık/g 1 mm Firmicutes Bolluğu
0.1%
Euryarchaeota
PVC 60 parçacık/g 1 mm −14.7%
bolluğu
Rhodobacter sp
PVC 60 parçacık/g 1 mm −13.1%
bolluğu.
Proteiniborus sp
PVC 60 parçacık/g 1 mm −25.0%
bolluğu.
PVC 60 parçacık/g 1 mm Garciella sp bolluğu −42.1%
Methanosaeta sp
PVC 60 parçacık/g 1 mm −16.5%
bolluğu.
Tablo 2.4.1. Mikroplastiklerin Atıksu ve Çamur Arıtma Üzerindeki Etkilerinin Özeti (10).

20
Gülay ELİTAŞ*, Prof. DR. Günay YILDIZ TÖRE***

3. MP’LERİN ARITMA ÇAMURU ARITIMI ÜZERİNDEKİ ETKİLERİ

Geleneksel bir AAT'ye giren çoğu mikroplastik çamur içinde tutulmaktadır. Mahon ve
arkadaşları MP'lerin yaklaşık %99' unun, geleneksel bir AAT içinde organik maddeyi
parçalamayı amaçlayan kireç stabilizasyonu veya anaerobik çürütme gibi çeşitli arıtma
aşamalarından sonra bile çamurda kalabileceğini göstermiştir. Başka bir araştırma çalışması,
daha büyük MP'lerin, küçük parçacıklardan daha yüksek sayılarda çamurda tutulduğunu
bulmuştur, diğer çalışmalar ise, daha küçük MP'lerin, boyutlarının arıtma işlemlerini
geçmelerine izin verdiği için çamurda kalma şansının arttığını göstermiştir (9).
Mevsimsellik, çamur içindeki MP değişkenliğinde de rol oynayabilir. Lee ve Kim, üç aylık
yüksek yağış döneminde çamurdaki MP miktarının arttığını bulmuştur. Sosyalliğin ayrıca
çamur MP konsantrasyonu üzerinde bir etkisi olduğu düşünülmektedir. Örneğin Çin'de,
altyapı ve endüstriyel faaliyetlerdeki bir artış, çamurda bulunan daha yüksek MP
konsantrasyonları ile pozitif olarak ilişkilidir. Li ve arkadaşları çamurdaki MP
konsantrasyonunun daha fazla altyapı ve artan endüstriyel faaliyetin yanı sıra ağaçlandırılmış
arazilerin daha küçük alanları ile de pozitif olarak ilişkili olduğunu bulmuşlardır. Çamurdaki
MP'lerin miktarlarında farklılıklar vardır, bazıları mevsimsellik, kentleşme ve arıtma
süreçlerindeki farklılıkların rol oynadığını öne sürer, ancak bunların ve muhtemel diğer
süreçlerin çamurda MP'lerin birikmesine nasıl katkıda bulunduğunu daha iyi anlamak için
daha iyi coğrafi veri kapsamına ihtiyaç vardır (9).
Çamurdaki MP'leri izole etmeye, ekstrakte etmeye ve tanımlamaya çalışırken çeşitli analitik
yöntemler kullanılır. Yoğunluk ayrımı, MP'leri izole etmek için çok yaygın olarak kullanılır ve
FTIR, en yaygın tanımlama yöntemi olmaya devam etmektedir. Çamurda MP'lerin
mevcudiyeti şaşırtıcı değildir, çünkü bunların çoklu uzaklaştırma aşamalarından ve oradaki
parçalayıcı mekanizmalardan sağ çıktıkları gösterilmiştir. Çamurdaki AAT'lerden boşaltılan
MP'lerin miktarı, mevsimsellik ve şehirleşme dahil olmak üzere çeşitli faktörlerden
etkilenebilmektedir (9).
3.1. Çamurdaki MP’lerin Miktar Tayini, Çıkarma ve Tanımlama Yöntemi

Çamurdaki MP'ler için ekstraksiyon protokolleri çeşitlidir ve genellikle, yüzdürme ayırma


için çamurun sodyum klorür veya çinko klorür gibi yüksek yoğunluklu çözücü ile
karıştırılması ve ardından elekler veya vakumlu filtrasyon yoluyla tutulması dahil olmak üzere
bir yöntem kombinasyonu kullanır. Ekstraksiyon ve niceleme için kullanılan belirli
laboratuvar uygulamaları, araştırma hedeflerinin bir işlevidir. Örneğin, Carr ve arkadaşları
olası MP boyutlarını izole etmek için 400 ila 200 𝜇m arasında çeşitli elek boyutları seçerken,
özellikle plastik fiberler arayan Zubris ve Richards, süpernatantlarını vakumla filtrelerken çok
daha küçük bir elek (0.45 mm) kullanmışlardır. MP'leri daha yoğun malzemelerden ayırmak
için yıkama kolonları da kullanılmıştır. Ekstraksiyon adımlarının standart olmaması,
yöntemler arasında değişken MP kurtarmaya dönüşebilir, bu da aynı sahalar için MP yükleme
sayılarındaki farklılıklara katkıda bulunabilir. Örneğin, yoğunluk ayrımı ile ilgili olarak, her
bir çözücü, kaldırma kuvvetine ulaşan MP'lerin fraksiyonunu değiştirebilecek farklı bir
yoğunluğa sahiptir. En yaygın polimerleri yakalamak için optimal bir yoğunluğa ulaşmak için
yeterince solvent eklemeyi hedeflemek, yoğunluğu optimal sayıdan daha yüksek olan diğer
21
Gülay ELİTAŞ*, Prof. DR. Günay YILDIZ TÖRE***

plastikleri kaçırmak anlamına gelebilir. Çamurdaki MP'leri kronikleştiren hemen hemen her
çalışmada kontaminasyon rapor edilmiştir. Bu nedenle, bu rastlantısal olayı değerlendirmek
için adımlar atılmalıdır. Örneğin araştırmacılar, havada taşınan mikrofiber kontaminasyonunu
değerlendirmek için kör deneyleri entegre ederken başarılı olduklarını fark etmişlerdir (9).
Hem FTIR hem de Raman spektroskopisi, MP tanımlamanın en popüler yöntemleri olmaya
devam etmektedir. Tek başına bir mikroskop kullanarak ilgilenilen bir parçacığın plastik
olduğunu doğrulamak genellikle zordur. Gies ve arkadaşları ışık mikroskobu kullanılarak
başlangıçta izole edilen ve ekstrakte edilen tüm ilgili parçacıkların sadece %32.4'ünün FTIR
yoluyla plastik polimerler olduğu doğrulamışlardır. Bu analitik yöntemlerde ödünleşimler
vardır. Daha yüksek sayıda MP partikülü ile, rapor edilen sayıların olduğundan daha az
tahmin edilmesine izin veren bir partikül alt kümesini analiz etmek daha uygun hale gelir. Ek
olarak, ATR-FTIR gibi tanımlama teknikleri, plastik lifleri doğal malzemelerden ayırt
edememe nedeniyle lifleri tanımlayan sorunlar bildirmiştir. Organik malzemelerin eklenmesi,
katkı maddelerinin varlığı veya yağ kullanımı, bir FTIR veya Raman veri tabanıyla eksik
eşleşmeye neden olabilir ve bu da plastik malzemenin kimliğinin tam olarak tespit edilmesini
zorlaştırabilir (9).

Şekil 3.1.1. Çamurdaki MP'lerin rapor edilen şekilleri ve tanımlama teknikleri. (a) MP'lerin
belirli sınıflandırmalarını bildiren makalelerin sayısı ve (b) MP'leri tanımlamak için kullanılan
analitik araç türleri (11).
3.2. MP’lerin Çamur Çürütme Üzerindeki Etkileri

Bazı çalışmalar, ham kanalizasyondaki mikroplastiklerin çoğunun kanalizasyon çamurunda


tutulduğunu ve tutma oranının %99'a kadar çıktığını göstermiştir. Tespite göre, çamurda tespit
edilen MP konsantrasyonları 1.5 × 10/-3 –2.4 × 10*1/-4 MP/kg arasında değişmektedir.
Ayrıca, AAT'lerinin işletme yük oranı, kanalizasyondaki mikroplastik konsantrasyonlarını da
etkiler. Atıksu arıtma tesislerinin aşırı yükte çalıştırılması, hidrolik tutma süresini azaltır ve
22
Gülay ELİTAŞ*, Prof. DR. Günay YILDIZ TÖRE***

atık suyun akış hızını arttırır, böylece yağ giderme işlemi sırasında biyolojik kirlilik ve
mikrobiyal bozulma süresini kısaltır, bu da mikroplastik konsantrasyonunda bir artışa yol
açar. AAT'lerinde (Şek. 3.2.1.), aralarında lif ve beyaz mikroplastiklerin ana olduğu birçok
mikroplastik türü ve rengi vardır (10). ,

Şekil 3.2.1.
(a) Mikroplastiklerin, çamurdaki dağılımının pasta grafiği.
(b) Kanalizasyonda mikroplastik form dağılımının pasta grafiği.
(c) Çamurdaki mikroplastik renk dağılımının pasta grafiği.
(d) Kanalizasyondaki mikroplastik renk dağılımının pasta grafiği. (10)
Anaerobik çürütme, çamur stabilizasyonu için en yaygın kullanılan yöntemlerden biridir.
Anaerobik çürümenin ilk adımı, parçacıklı organik maddeleri çözünür substratlara dönüştürür.
PVC MP'lerin içeriği ne kadar yüksekse, SCOD (Çözünmüş kimyasal oksijen talebi) salınımı
da o kadar fazladır. Bunun nedeni, WAS'tan (Atık aktif çamur) boşaltılan lipidler ve nükleik
asitler olabilir; bu, WAS'ın anaerobik sindirimde çözünmesinin PVC MP'lere maruz
kaldığında arttığını gösterir. PE MP'ler, ya çözünmenin abiyotik bir süreç olması nedeniyle ya
da PE MP'lerin çözünme ile ilgili mikroorganizmaları etkilememesi nedeniyle, sindirime dahil
olan organik maddenin çözünmesini etkilemez. WAS'ta mikroplastiklerin varlığı,
asitleştirilmiş substratların mevcudiyetini azaltan ve böylece daha az gaz üreten proteinlerin
ve polisakkaritlerin hidrolizini olumsuz etkiler. Mikroplastikler ayrıca bütiratın bozunma
oranını da azaltabilir (10).
Nanoplastik içermeyen anaerobik çürütme sistemlerinin aksine, nanoplastiklerin varlığında
metan üretimi ve maksimum günlük üretim azalmıştır. Metan üretimi, dört sindirim sürecinde
MP'ler tarafından en kolay inhibe edilen adımdır. Nanoplastiklere maruz kaldığında karma
anaerobik çürütme sisteminin başlama süresi uzamıştır. Yüksek konsantrasyondaki PE
mikroplastiklerinin (yani 100 ve 200 partikül/g-TS), metan üretiminde %12,4-27,5'lik bir
23
Gülay ELİTAŞ*, Prof. DR. Günay YILDIZ TÖRE***

azalma ile sonuçlandığı ve daha düşük bir metan potansiyeli ve hidroliz katsayısı ile
sonuçlandığı bulunmuştur. Kümülatif metan üretimi, mikroplastiklerin varlığında (200
parçacık/g-TS) %27.5 ± 0.1 oranında azalmıştır. Düşük PVC MP seviyeleri, WAS'ta metan
üretimini artırabilirken, yüksek PVC MP seviyeleri metan üretimini ve WAS hidrolizini
kısıtlayabilir (10).
Katyonik PS nanoplastikler (PS- ) tarafından metan üretiminin etkileri, anyonik PS
nanoplastiklerin (PS- H) etkisinden daha büyükken, VFA (Uçucu yağ asidi)
konsantrasyonları ile PS nanoparçacıklarının maruziyeti arasında önemli bir ilişki yoktur.
AGS (Aerobik granül çamur), AGS çevresindeki EPS (Hücre dışı polimer maddeler)
koruması nedeniyle heterobiyotik kirleticilere karşı daha dirençli olan karmaşık bir
mikrobiyal yığınlardır. Kısa bir süre PS nanoplastiklerine maruz kaldığında, AGS'nin gazlı
ürünleri geçici olarak inhibe edilirken, VFA üretimi etkilenmemiştir, bu da metanojenlerin
asitojenlere göre kimyasal toksisiteye daha duyarlı olmasına bağlanmıştır. VFA, üreticiler ve
tüketiciler tarafından etkilenen bir ara üründür. VFA'yı inhibe etme veya teşvik etme eğilimi,
nihai ürün metanın eğiliminden daha karmaşık olabilir (10).
3.3. Maruz Kalma Yolları ve Mekanizmaları

Arıtılmış kanalizasyon çamuru veya biyokatılar, bunlarla sınırlı olmamak üzere, tarımsal
değişiklikler ve toprak kompostlama olarak faydalı yeniden kullanımın yanı sıra depolama ve
yakma dahil bertaraf mekanizmalarını içeren bir dizi son noktaya sahiptir (Tablo 3.3.1.). Bu
bertaraf yollarının üçü de çamur kaynaklı MP'lerin çevreye nüfuz etmesi için fırsatlar sunar.
Yakma yoluyla imha edilmek üzere gönderilen belirli mikroplastikler imha edilir; bununla
birlikte, dioksinler ve poliklorlu bifeniller gibi zararlı kirleticiler, yok edilmeleri sırasında
yayılabilir. Depolama yoluyla MP bertarafının bu materyali tutması gerektiği
düşünülmektedir; ancak, yeraltı suyuna göç etme ve tatlı su ekosistemlerini bozma
kabiliyetine sahip, depolama sahası sızıntı suyunda MP'ler bulunmuştur. Biyokatılar, araziye
uygulandığında toprak verimliliğini arttırır, daha uygun toprak özellikleri yaratır ve
malzemede bulunan kükürt, magnezyum ve sodyum gibi besinlerin eklenmesi sayesinde
toprağın besinleri geri dönüştürme kabiliyetine katkıda bulunur. Çamur uygulamasının alıcısı
olan toprakta MP'ler bulunmuş ve ayrıca su tutma kapasitesini, mikrobiyal aktiviteyi ve
toprağın yığın yoğunluğunu olumsuz etkileyerek biyokatıların olumlu yönlerini zayıflattığı
göstermiştir. Mikrobiyal asimilasyonda hayatta kalma yetenekleri nedeniyle, biyokatılar
yoluyla teslim edilen MP'ler yüksek sayılarda karada birikerek yıllar geçirebilir, yalnızca
Avrupa tarım topraklarına yılda 125 ila 850 ton MP/milyon nüfus eklenir. Atmosferik
dolaşımın, diğer MP'lere göre daha düşük kaldırma verimliliğine sahip, gözenekli topraklara
daha kolay nüfuz eden lifler gibi şekillerle, MP'lerin tarlalardan uzakta yeniden
mobilizasyonuna yardımcı olduğu düşünülmektedir, bu da arazi sonrası bir çevresel salınım
mekanizması önermektedir. Bazı araştırmalar, topraktaki MP'lerin ilgili parçalanma veya
bozulmaya uğramasının olası olmadığını öne sürmüştür, ancak MP'lerin tarım topraklarındaki
hareketi veya hava koşullarına ilişkin olarak hala pek çok şey bilinmemektedir (11).

24
Gülay ELİTAŞ*, Prof. DR. Günay YILDIZ TÖRE***

Tablo 3.3.1. Ülke başına biyokatı kullanım türünün rapor edilen yüzde fraksiyonu. Kalan
biyokatılar 'diğer' olarak tanımlanır. Toplam arazi uygulaması hem tarımı hem de
toprağı/kompostu içerir (11).
MP'lerin varlığı ve bozulmasıyla bağlantılı kimyasalların da ciddi bir tehdit oluşturduğu
gösterilmiştir. Örneğin, plastiklere yumuşatıcı katkı maddeleri olan plastikleştiriciler, çeşitli
hayvan türlerinde endokrin bozulmasıyla ilişkilendirilmiştir. Birçok çalışma, MP'ler ve
çevreleyen kirleticiler arasındaki tehlikeli etkileşimi göstermiştir. Poliklorlu bifeniller gibi
toksik kimyasalların, karşılıklı hidrofobiklikleri nedeniyle MP'lerin yüzeyine yapıştığı
gösterilmiştir. Bu nedenle, AAT'ler, ağır metaller veya kalıcı organik kirleticiler gibi
kirleticilerin mevcudiyeti nedeniyle bu etkileşimin yoğunlaşması için bir fırsat sunmaktadır.
Çalışmalar, MP'lerin, serbest bırakıldıktan sonra tehlikeli ekolojik etkileri olabilecek,
antibiyotiğe dirençli genler için rezervuar görevi gördüğünü bile göstermiştir. MP'ler arıtma
tesisindeyken, tehlikeli kirleticilerin adsorpsiyonuna katkıda bulunabilecek fiziksel ve
kimyasal parçalayıcı süreçlerle karşılaşırlar. Örneğin, MP'lerin işlemden sonra aşındırıcı ve
'hackly' (hileli) bir yüzeyle birlikte kırılgan bir yüzey sergilediği ve taramalı elektron
mikroskobu (SEM) ile doğrulandığı bulunmuştur. Bu yıpranmış MP'lerin genellikle negatif
bir yükü vardır, bu nedenle tercihen ağır metalleri tecrit ettikleri gösterilmiştir. MP'lerin
yapısındaki bozundurucu değişikliklerin, kimyasal ve mikrobiyolojik kirleticilerin
taşınmasında bu malzemelerin verimliliğini nasıl etkilediği hakkında çok az şey bilinmektedir.
Kelkar ve arkadaşları AAT'de klorlama sırasında plastiğin kimyasal yapısının değişebileceğini
ve dolayısıyla toksisitesini artırdığını bulmuşlardır (11).
Arazide uygulanan biyokatılar, birçok ülke için önemli bir kullanımdır ve bu, o yerdeki
yönetmeliklerin veya yasaların bir işlevidir. Çamurda MP'leri rapor edilen her ülke, arazi
uygulamasını veya biyokatıların düzenli olarak doldurulmasını kullanır. Kore ve Finlandiya
büyük ölçüde kompostlamaya güvenirken, Kanada, Çin ve ABD biyokatılarının yaklaşık
yarısını tarımsal amaçlar için kullanıyor. Finlandiya ayrıca çamurdaki en yüksek MP
konsantrasyonlarından birini bildirmiştir. Bu bilgiyi arazide uygulanan biyokatıların toplam
kullanımıyla birleştirmek, büyük miktarlarda MP'nin çevreye girmesi ve besin zincirinde
birikmesi için tehlikeli bir fırsat sunmaktadır. Hollanda, biyokatıların yaklaşık %99'unun ağır
metallerin varlığına ilişkin endişeler nedeniyle yakıldığı için bir anomalidir, ancak çamurdaki
rapor edilen MP'lerinin sayısı, ankete katılan tüm ülkeler arasında en düşük olanıdır. Çin,
toplam çamurunun %80'ini uygunsuz bir şekilde bertaraf ederek, "araziye uygulanan"
biyokatıların ve buradaki MP'lerin toplam miktarını etkin bir şekilde artırmaktadır. Çamurda
MP sekestrasyonu ile daha sonra tarımsal amaçlı biyokatı uygulamaları arasındaki ilişki, bu
polimerlerin farklı ortamlarda yüklenmesini ve bu uygulamaların ortaya çıkan ekolojik
etkilerini anlamak için çok önemlidir. Milletvekillerinin kaderi, bir kez arazi uygulandıktan
sonra iyi anlaşılmadı. Çalışmalar, plastik parçacıkların ilk uygulamadan 15 yıl sonra toprak
kolonunda tanımlanabileceğini göstermiştir ve ayrıca düşük ışık ve oksijen nedeniyle 100 yıla
kadar dayanabilecekleri ileri sürülmüştür; bu koşullar, normalde mikroplastiklerin
bozulmasına neden olur (11).
25
Gülay ELİTAŞ*, Prof. DR. Günay YILDIZ TÖRE***

4. MP’LERİN ATIKSU VE ARITMA ÇAMURUNDA GELİŞMİŞ YÖNTEMLER İLE


GİDERİLMESİ

Hâlihazırda, MP'leri ve iz kirleticileri uzaklaştırmak için, ya çok etkisiz ve esnek olmayan


(flokülasyon ve çökeltme) ya da kimyasal reaktiflerin kanalizasyona (derinlik filtrasyonu,
mikrofiltrasyon ve UF) eklenmesine bağlı olduğu yalnızca çok pahalı veya verimsiz
yöntemler kullanılmaktadır. Ekosistemler, etkili ikincil geri kazanım veya malzeme geri
kazanımı için dezavantaj olduğu kanıtlanmıştır. İlgili çalışmalarda, mikroplastiklerin atık
sudan uzaklaştırılmasında MBR teknolojisi CAS (Konvansiyonel aktif çamur) işleminden
daha etkilidir. Birçok çalışma, filtrasyonun mikroplastiklerin giderilmesinde önemli bir rol
oynadığını göstermiştir. Bununla birlikte, bu yöntemin dezavantajları vardır, çünkü pres bezi
tarafından üretilen mekanik stres, MP'lerin aşınmasına neden olarak, bunların herhangi bir
kısıtlama olmaksızın çevreye salınmalarına izin verebilir. Diğer bir neden de, küçük
parçacıkların filtrelenmesinin daha uzun sürmesi ve tıkanmaya meyilli olması, bunun
sonucunda tüketicilere daha fazla zaman ve bakım maliyeti yansıtılmasıdır. Bazı araştırmalar,
BAF'ın (Biyolojik aktif filtre) mikroplastik konsantrasyonlarının azaltılması üzerinde hiçbir
etkisi olmadığını göstermiştir. İkincil işlemde mikroplastiklerin uzaklaştırma oranı yaklaşık
olarak %64 ile %99,56 arasındaydı. Christian Baresel ve arkadaşları, MBR, UF ve granüler
aktif karbon kombinasyonunun mikroplastikleri tespit limitinin altındaki konsantrasyonlara
çıkardığını bulmuşlardır. Aşağıda mikroplastiklerin çıkarılması için farklı yöntemlerin
etkinliğini özetlenmiştir. (Tablo 4.1) (10).
İşlem Öncesi İşlemden Sonra
Süreçler/ Mikroplastik Mikroplastik Giderme
Yöntemler Konsantrasyonl Konsantrasyonl Verimi
arı arı
%98 veya
29.85 MP/L 0.435 MP/L
daha yüksek
%98 veya
SBR 16.45 MP/L 0.14 MP/L
daha yüksek
%98 veya
Medya Süreci 13.865 MP/L 0.28 MP/L
daha yüksek
Havalandırma Seyhan: 26.555 Seyhan: Seyhan:
Tankı ± 3175 MP/m3; 73%;
6999 ± 764
Yüreğir: 23.444 MP/m3; Yüreğir:
± 4100 MP/m3 79%
Yüreğir:
26
Gülay ELİTAŞ*, Prof. DR. Günay YILDIZ TÖRE***

4111 ± 318
MP/m3
UF 0,48 MP/L 0.28 MP/L 41.6%
Ters osmoz 0,28 MP/L 0.21 MP/L 25%
MP > 500 μm: MP'ler > 500
MP > 500 μm:
5× /m3; μm:yok; MP < tamamen
Üçüncül MP < 500 μm: 500 μm: kaldırıldı;
Postfiltrasyon
2× /m3; 1× /m3; MP'ler < 500
Ünitesi
μm:%93;
Sentetik lifler: Sentetik lifler: ×
/m3 Sentetik
9× /m3 lifler: %98
MBR 6.9 MP/L 0.005 MP/L 99.9%
Hızlı Kum
0,7 MP/L 0.02 MP/L 97%
Filtresi
Çözünmüş Hava
2.0 MP/L 0.1 MP/L 95%
Flotasyonu
Disk Filtre 0,5–2,0 MP/L 0.03–0.3 MP/L 40–98.5%
Anaerobik
Membran 83 SAL/L 0.5 SAL/L 99.4%
Reaktörü
Aktif Çamur
134 SAL/L 5.9 SAL/L 95.6%
Süreci
Granül Kum
92.8 SAL/L 2.6 SAL/L 97.2%
Filtrasyonu
20 dakikalık
Giriş suyunun filtrasyondan
bulanıklığı sonra, atık
DMs 99.5%
yaklaşık 195 bulanıklık
NTU
< 1NTU
%90'dan
fazla, en iyi
Alüminyum uzaklaştırma
Elektrot 0.1 g/L (300– 0.01–7.6 × veriminin pH
Elektrokoagülasy 355 μm) g/L 7.5'te
on %99.24
olduğu
bulundu.
Biyolojik Arıtma
2,5 ± 0,3 MP/L 0.9 ± 0.3 MP/L 64%
+ Çöktürme
Filtre ve
0,9 ± 0,3 MP/L 0.4 ± 0.1 MP/L 55.6%
Dezenfeksiyon
Kum Filtresi 15.70( ± 5.23) 8.70( ± 1.56) %44,59
27
Gülay ELİTAŞ*, Prof. DR. Günay YILDIZ TÖRE***

maksimum
MP/L MP/L
azalma
Birincil Çökeltme 8,70( ± 1,56) 3.40( ± 0.28)
%33,75
Tankı MP/L MP/L
Havalandırma 3,40( ± 0,28) 0.25( ± 0.04)
20.07%
Tankı +Arıtıcı MP/L MP/L
57.6( ± 12.4)
CAS Süreci 1.0( ± 0.4) MP/L 98.3%
MP/L
Havalandırılmış
Kum Haznesi +
79.9 MP/L Na 40.7%
Birincil Çökeltme
Tankı
O Na Na 16.6%
Klorlama
Na 28.4 MP/L 7.7%
Disfeksiyonu
Daha düşük
bir MP
bolluğu,
Anaerobik
Na Na sürecin MP
Sindirim
bolluğunu
azaltabileceğ
ini gösterir.
1.0( ± 0.6)–2.0 0.7( ± 0.6)–3.5 Giderim
BAF
( ± 0.2) MP/L ( ± 1.3) MP/L etkisi yok
Oksidasyon 0.168 ± 0.02
5.6 ± 0.09 mg/L 97%
Hendeği mg/L
Tablo 4.1. Farklı Mikroplastik Uzaklaştırma Yöntemlerinin Uzaklaştırma Verimliliği (10).
4.1. MP’lerin Atıksulardan Gelişmiş Yöntemler ile Giderilmesi

4.1.1. Sol-Jel ( Biyocam Sentezi) Yöntemi

Büyük partikül aglomeratları oluşturmak için sol-jel kaynaklı aglomerasyon yoluyla


polimerleri atık sudan uzaklaştırmanın yeni bir yöntemidir. Maliyet tasarrufu ve kimyasal
olarak kararlı olması nedeniyle SAS (Sentetik amorf silika), katalizör, taşıyıcı ve adsorban
olarak kullanıma çok uygundur. Atık su arıtımında organik ve inorganik kirleticiler için bir
adsorban olarak SAS'ı test etmek için çalışmalar yapılmıştır. Silan, sol-jel işlemi sırasında
makromoleküler ağ oluşturmak için hidroliz ve yoğunlaştırma ile oluşturulur. N-alkil sübstitüe
klorosilanlar, suyla temas ettiklerinde oldukça reaktif oldukları için kullanılır. Silanollerin
düşük stabilitesi ve hidroliz sırasında salınan hidroklorik asidin katalitik etkisi nedeniyle,
silanoller yoğunlaştırılır ve siloksan bağlarını oluşturmak üzere birleştirilir, bu da
ekotoksikolojik siloksanın çevreye salınmasını önler (10).
Sol-jel işlemi, alkali ve asidik katalitik koşullar altında gerçekleştirilebilir. pH ile indüklenen
sol-jel işlemine dayalı olarak, MP'lerin topaklanması teşvik edilebilir. Daha sonra, büyük
mikroplastik topakların atık sudan izole edilmesi daha kolay olabilir. Flokülat özleri, ısı geri

28
Gülay ELİTAŞ*, Prof. DR. Günay YILDIZ TÖRE***

kazanılabilir ve çevre dostu olan sürdürülebilir geri dönüştürülebilir. Agregalar yüzer halde
oldukları için kum tutucular gibi ayırma sistemleri kullanılarak atık sudan kolaylıkla izole
edilebilirler. Diğer bir avantaj, aglomerasyonun eser kirleticilerin türleri, boyutları ve
miktarından ve dış etkilerden (pH, sıcaklık, basınç) tamamen bağımsız olabilmesidir. Su
ortamından kirleticilerin sürdürülebilir şekilde uzaklaştırılması, polimer inklüzyon
bileşiklerinin oluşturulmasına dayanmaktadır. Alkoksi bileşiklerinin Si-OR bağı hidrolize
edilir ve bölünür. Si-OH gruplarının müteakip yoğunlaşmasında, reaksiyon ilerledikçe
siloksan bağları ve üç boyutlu katı iskelet oluşur. Biyo-indüklenmiş alkoksi-silil ile
fonksiyonelleştirilmiş moleküller, mikroplastikler arasında yapıştırıcı görevi görür. Bu,
MP'lerin yoğunlaşmasına ve ardından onları atık sudan izole etmesine neden olabilir (10).
4.1.2. Elektrokoagülasyon

EC, elektrot kantasyonu ve elektroflotasyon gibi elektrokimyasal teknolojiler, kimyasal


reaktiflere veya mikroorganizmalara bağlı olmayan daha ucuz çözümler sağlar. EC, kolay ve
gerçekleştirilebilir olan metal elektrotlarla elektriksel olarak pıhtılaştırıcılar üretebilir. Bu
nedenle EC, kanalizasyonun MP'lerden kurtulmasına yardımcı olmak için etkili bir çözümdür.
EC uyumludur, uygun maliyetlidir, enerji açısından verimlidir, çamuru en aza indirir ve
yüksek oranda otomatiktir. EC için en yaygın pıhtılaştırıcılar, metal hidroksitleri oluşturmak
üzere OH ile reaksiyona giren metal iyonlarıdır (genellikle Fe2+ veya Al3+). Metal hidroksit
pıhtılaştırıcılar, elektroliz ile oluşturulan iyonlar tarafından üretilir. Pıhtılaştırıcılar,
süspansiyon halindeki partikülleri tutan ve elektroliz sırasında H2 gazını boşaltan ve ardından
çamuru atık suyun yüzeyine yükselten bir çamur tabakası oluşturur. pH değerleri 3 ila 10
aralığında olduğunda, mikroplastiklerin EC tarafından etkin uzaklaştırma oranının %90'ı
aştığı bulunmuştur. Şu anda, EC'nin boyaların, ağır metallerin ve kil parçacıklarının
çıkarılmasında etkili olduğu kanıtlanmıştır; bu parçacıkların %80'den fazlası tedaviden sonra
uzaklaştırılmıştır. Bazı sıvı organik bileşiklerin etkin bir şekilde uzaklaştırılması da
onaylanmıştır. Fe bazlı tuzlarla karşılaştırıldığında, Al bazlı tuzlar daha yüksek PE
ekstaksiyon verimliliğine sahiptir. Ayrıca iyonik güç ve bulanıklık gibi su koşullarının giderim
hızı üzerinde çok az etkisi vardır (10).
PAM'ın (Poliakrilamid), özellikle anyonik PAM'ın eklenmesi, nötr koşullar altında pozitif
yüklü Al bazlı topaklaştırıcılar ürettiği için PE'nin çıkarılmasında önemli bir rol oynar.
Olağanüstü performansa sahip PAM, genellikle AAT'lerde yoğuşmayı teşvik etmek için
kullanılır. Bazı araştırmalar, pH'ın Al bazlı topaklaştırıcıların özellikleri üzerinde önemli
etkileri olduğunu kanıtladı. pH ile karşılaştırıldığında, PAM, özellikle Al bazlı
topaklaştırıcılara karşı zıt yüklü PAM, pıhtılaşmanın teşvik edilmesi nedeniyle MP'lerin
çıkarılması üzerinde önemli etkilere sahiptir. Bu nedenle, partikül büyümesini indükleyen ve
ayırmayı destekleyen bu tür yenilikçi ayırma teknolojisi popüler hale getirilmeye değerdir
(10).
4.1.3. Dinamik Membranlar

DM'ler atık su arıtımında enerji tüketimini ve maliyeti azaltabilmeleri nedeniyle son


zamanlarda çok ilgi görmektedir. DM'ler, atık sudaki partikülleri ve diğer kirleri filtreleyerek
destekleyici membranın yüzeyinde oluşturulan ikinci katman olan destekleyici membran
üzerinde yeni oluşturulmuş bir kek tabakasıdır. DM'ler, plastikler gibi düşük yoğunluklu,
parçalanamayan parçacıkların çıkarılması için umut verici teknolojilerdir. Ek kimyasallar
veya diğer kirleticiler eklemeden bir filtre tabakası oluşturmak için suda mevcut kirleticileri
kullandığından, DM teknolojisi belediye atıksu arıtımında, petrolle kirlenmiş atık su
arıtımında ve yüzey suyu arıtımında yaygın olarak kullanılmaktadır (10).
4.2. MP’lerin Arıtma Çamurundan Gelişmiş Yöntemler ile Giderilmesi

29
Gülay ELİTAŞ*, Prof. DR. Günay YILDIZ TÖRE***

Atıksu arıtma tesisindeki arıtma proseslerinde havalandırma veya yüzdürme işleminden sonra
çöktürme ve çöktürme havuzlarında arıtma çamurları oluşmaktadır. Atık sudaki plastik
malzemenin yüzde doksan dokuzu çamurda tutulur. Arıtma çamurları, patojen inaktivasyonu,
susuzlaştırma, besin yönetimi ve stabilizasyon amacıyla çürütme, kireç stabilizasyonu,
kompostlaştırma ve ısıl işlem gibi ek işlemlerden geçer (12).
Atık su arıtma işlemleri sırasında mikroplastiklerin giderim etkinliği kullanılan arıtma
tekniklerine bağlıdır ve şu anda arıtma çamurundaki tüm plastik malzemeleri giderebilecek bir
yaklaşım yoktur. Örneğin, Mahon ve diğerleri tarafından yapılan bir çalışma. termal kurutma,
anaerobik çürütme ve kireç stabilizasyonu gibi farklı işlemlerle işlenmiş çamuru analiz etmiş
ve çamurun kg'ı (dw) başına 4196 ila 15.385 mikroplastik partikül bulmuştur. Plastik içeriğine
rağmen, elde edilen biyokatı maddeler tipik olarak depolama, çevre düzenlemesi,
kompostlama veya yakma yoluyla bertaraf etme gibi uygulamalar için kullanılır. Bu tür
uygulamalar mikroplastikleri çevreye aktarıyor; yakma işlemi ayrıca havaya yayılan
dioksinler ve poliklorlu bifeniller gibi zararlı kirleticiler de üretebilir (12).
Vermikompostlaştırma ile kanalizasyon çamurudaki mikroplastiklerin azaltılması
Çalışmalar, arıtma çamurunun atık su arıtma tesislerine (AAT'ler) girdikten sonra >%99 mikro
plastik (MP) (>5 mm değil) tuttuğunu göstermiştir. Bildirilen bir kg arıtma çamuru başına MP
konsantrasyonu, bir kg arıtma çamuru (kuru ağırlık) başına 1.000 ila 170.000 MP arasında
değişmektedir. Gübre kaynağı olarak AAT'ler den arıtma çamuru alan tarım alanları, çevredeki
mikroplastiklerin ön yutağı olarak kabul edilebilir. Arıtma çamuru uygulaması yoluyla Avrupa
ve Kuzey Amerika tarım arazilerinde sırasıyla 63.000 ila 430.000 ton ve 44.000 ila 300.000
ton MP girdisi tahmin edilmiştir. Ng ve ark. Avustralya tarım arazilerine yalnızca
kanalizasyon çamuru uygulaması yoluyla yıllık 2.800 ila 19.000 ton MP girdisi olduğu tahmin
edilmektedir. Edo ve ark. MP partiküllerinin 8 × 10/-11'inin İspanya'nın tarım toprağına
yalnızca kanalizasyon çamuru uygulaması yoluyla girdiğini vurgulamışlardır (12).
Solucan gübresi, gübreleme, anaerobik çürütme ve yakma ile karşılaştırıldığında, tarım
topraklarında uygulanmadan önce arıtma çamurunun arıtılması için çeşitli araştırmacılar
tarafından sağlam bir biyoremediasyon tekniği olarak önerilmiştir. Vermikompostlama,
organik atıkların biyo-oksidasyonu ve stabilizasyonu için solucanların ve
mikroorganizmaların simbiyotik etkileşimini içeren aerobik bir süreçtir. Solucan, kalıplarda
dağılan organik atıkları yutar, öğütür ve sindirir. Döküm daha sonra mikroorganizmaların
etkisiyle solucan gübresine dönüştürülür. Solucan gübresi, bitki büyümesi için daha kolay elde
edilebilir hale gelen nitrojen, fosfor ve potasyum gibi besinler açısından zengindir.
Vermikompostlamada en yaygın olarak kullanılan solucanlar Eisenia andrei, Eisenia fetida,
Dendrobaena veneta, Perionyx excavatus ve Eudrilus eugeniae'dir. Şu anda, kanalizasyon
çamurunun solucan gübresi haline getirilmesi, Yeni Zelanda'da endüstriyel ölçekte
uygulamaya ulaşmıştır; bu sayede, kanalizasyon çamuru, iyi kalitede solucan gübresi üretmek
için hamur değirmeni katıları ile karıştırılmaktadır (12).
Bugüne kadar, çok sayıda çalışma, MP'lerin topraktaki solucanlar üzerindeki olumsuz
etkilerini bildirmiştir. Jiang ve ark. E. fetida solucanlarının bağırsaklarında biriken 100 nm ve
1300 nm boyutlarındaki polistiren MP'lerin bağırsak hücrelerine zarar verdiğini ve oksidatif
stresi indüklediğini bildirmiştir. Başka bir çalışma, < 100 µm, 100–200 µm ve > 200 µm
boyutlarındaki PE-MP'lere 42 gün maruz kaldıktan sonra E. fetida solucanının ölüm oranında
önemli bir artış olduğunu gösterdi; bu, vermikompostlama sırasında organik maddenin
bozunmasını ve stabilizasyonunu engelleyerek pH'ı etkiledi, Solucan kompostunun C:N oranı,
elektrik iletkenliği ve çimlenme indeksi. Yazarlar ayrıca, daha yüksek MP konsantrasyonunun,
E. fetida solucanları üzerinde belirgin oksidatif stres ve nörotoksisite ile sonuçlandığının altını
çizdiler. Şu anda, tropikal solucanların kullanıldığı arıtma çamuru vermikompostlama
işleminde farklı tür ve boyutlardaki MP'lerin etkileri araştırılmamıştır (14).
30
Gülay ELİTAŞ*, Prof. DR. Günay YILDIZ TÖRE***

Arıtma çamuru, farklı şekil, tip ve büyüklükte MP'ler için bir rezervuar görevi görür ve arıtma
çamurundaki farklı MP türlerinin miktarı katlanarak artmaya devam edecektir. Arıtma
çamurunun önemli bir toprak düzenleyici olduğu dikkate alındığında, MP'lerle kirlenmiş
arıtma çamurunun biyoremediasyon potansiyellerinin vermikompostlama işlemi yoluyla
belirlenmesi çok önemlidir ki bu çalışmanın en önemli amacıdır. Şu varsayımda
bulunulmaktadır:
(1) vermikompostlama, arıtma çamurundan MP'lerin uzaklaştırılmasını artırabilir;
(2) MP'lerin vermikompostlama işlemi üzerindeki etkileri MP türleri ve boyutlarına göre
değişir;
(3) MP'lerin varlığı solucan gübresinin besin zenginleştirmesini (NPK) ve ağır metal içeriğini
etkileyebilir.
Yukarıdaki hipotezleri test etmek için, küresel olarak geniş kullanımlarından dolayı model
polimer olarak polipropilen (PP) ve yüksek yoğunluklu polietilen (HDPE) gibi farklı tiplere
sahip MP'ler seçildi. Ragoobur ve ark. (2021), arıtma çamurunda bulunan MP'lerin %80'inin
500 µm'nin altında, geri kalanının ise 1 mm'nin üzerinde olduğu bulunmuştur. Bu nedenle,
farklı morfolojilere sahip büyük MP'lerin (1650–2000 µm) ve küçük MP'lerin (146–500 µm)
vermikompostlama işlemi üzerindeki etkisini anlamak için 146–500 µm ve 1650–2000 µm
olmak üzere iki boyut aralığı seçildi. Tropikal bir tür olan Eudrilus eugeniae solucanı,
susuzlaştırılmış anaerobik çürütülmüş arıtma çamurunun (D-AD-SS) vermikompostlanması
için seçilmiştir. Bunun nedeni, mevcut literatürün en iyisine göre, E. eugeniae kullanılarak
MP'lerle kontamine olmuş vermikompostlama prosesleri üzerine herhangi bir çalışma
olmamasıdır. Şu anda MP'lerin etkileri, tropikal türlerle karşılaştırıldığında yalnızca E. fetida
ve E. Andrei gibi ılıman solucan türleri üzerinde araştırılmıştır. Bu araştırma çalışması, farklı
boyutlardaki MP'ler ile E. eugeniae solucanını kullanarak vermikompostlama süreci
arasındaki etkileşimi göstererek bu alana değerli bilgiler eklemeyi amaçlamaktadır (14).
Anaerobik atık su arıtma çamuru çürütmenin biyo-büyütülmesi
AAT'lerin çamur arıtması temel olarak, çamuru oluşturan biyokatıları yüzeye çıkarmak için
bir yüzdürme tankının tabanından havanın kabarcıklandırıldığı hava flotasyonu yoluyla
yoğunlaştırma ile başlayan üç aşamalı bir süreçtir. Yüzen biyokatı maddeler sıyrılır ve
çamurun sıvı fraksiyonu, arıtma için AAT'lerin girişleri ile birleştirilir. Alternatif olarak,
çamur yoğunlaştırma, biyokatıların yerçekimi altında çöktüğü ve sıvı fraksiyonun çekildiği bir
yerçekimi yoğunlaştırıcı ile elde edilebilir. Çamur arıtımındaki bir sonraki adım, çamuru
stabilize etmek için anaerobik çürütme kullanır. Anaerobik çürütme, 30–39 ◦C sıcaklık
aralığında mezofilik koşulda veya 49 ila 57 ◦C sıcaklık aralığında termofilik koşulda
gerçekleştirilebilir. Biyokatılardaki organik bileşikleri, hidroliz, asidojenez, asetojenez ve
metanojenezden oluşan bir dizi işlemle biyogaza dönüştürür. Atık su çamuru arıtımının son
adımı, santrifüjlemenin popülerlik kazanmasıyla katı-sıvı ayırma yoluyla susuzlaştırmadır.
Santrifüjleme, geleneksel çamur kurutma yataklarına kıyasla suyun biyokatılardan önemli
ölçüde daha kısa sürede ayrılmasını sağlar (15).
Çamurun anaerobik sindirimi biyolojik bir süreç olduğundan, buradaki mikroplastiklerin
giderimini artırmak için biyobüyütme yapılabilir. Bununla birlikte, mikroplastikleri
parçalayan anaerobik mikroorganizmaların nispeten daha az sayıda tanımlanması nedeniyle,
mikroplastiklerin bu şekilde uzaklaştırılması çok fazla ilgi görmemiştir. Anaerobik olarak
çürütülmüş çamurdaki mikroplastik bolluğunu, termal kurutma veya kireç stabilizasyonu
yoluyla işlenen çamurla karşılaştıran bir çalışma vardır. Çalışma, kireç stabilizasyonunun,
muhtemelen işlem sırasında daha büyük mikroplastik parçacıklarının kesilmesi nedeniyle
daha küçük boyutlardaki mikroplastik bolluğunu önemli ölçüde artırdığını ortaya çıkarmıştır.
Termal kurutma, mikroplastiklerin morfolojilerini eritme ve kabarma yoluyla değiştirmiştir,
31
Gülay ELİTAŞ*, Prof. DR. Günay YILDIZ TÖRE***

ancak bolluklarını önemli ölçüde azaltmamıştır. Çamur numunelerinde mikroplastik


bolluğunun azalmasına yol açan tek şey anaerobik çürütmeydi, böylece anaerobik çürütmenin
AAT çamurundan mikroplastikleri uzaklaştırmadaki potansiyeli doğrulanmıştır. O zamandan
beri, farklı çamur arıtma işlemlerinin mikroplastiklerin bolluğu üzerindeki etkilerine ilişkin
çalışmalar çok azdır. Daha sonra anaerobik çürütmenin mikroplastiklerin yüzeylerinde
morfolojik ve kimyasal dönüşümlere neden olduğu, dolayısıyla yavaş da olsa mikroplastikleri
parçalama yeteneğini gösterdiği gözlemlenmiştir. Koutnik ve ark. (2021), AAT çamurunda
tespit edilen mikroplastiklerin, dünya çapında AAT'ler tarafından çıkarılan mikroplastiklerin
yalnızca %4'ünü oluşturduğunun ve küçük mikroplastiklerin ( <10 um) çamurdan
izolasyonundaki mevcut sınırlamaların, çamurdaki mikroplastiklerin olduğundan az tahmin
edilmesine katkıda bulunmuş olabileceğinin altını çizdi. Bu, AAT çamurunun muhtemelen
rapor edilenden daha fazla mikroplastik içerdiği anlamına gelir. Susuzlaştırmanın, topakların
olası tahribatının bir sonucu olarak çamurdaki mikroplastiklerin %50'den fazlasını azalttığı
bildirilmiştir (15).
Bu arada, çamurda mikroplastiklerin varlığının, muhtemelen nanoplastiklerin anahtar
enzimlerin üretimi üzerindeki inhibe edici etkisine atfedilen anaerobik çürütme sırasında
metan oluşumunu bozabileceğine işaret eden çalışmalar vardır. Ayrıca, plastikleştiricilerin ve
emilen toksik maddelerin mikroplastiklerden sızması metan üretimini olumsuz etkileyebilir.
Bu nedenle, anaerobik sindirim sırasında mikroplastiklerin uzaklaştırılması, metan üretimini
artırma avantajına sahip olabilir. Bu mikroplastik uzaklaştırma yoluna adanmış son derece
yetersiz çalışma ile bu makale, anaerobik sindirimin biyolojik olarak güçlendirilmesindeki
mevcut ilerlemelerle bunu yapma olasılığını sunmaktadır (15).
4.3. Diğer Potansiyel Yaklaşımlar

Etkili bir yöntem, gres giderme sırasında düşük yoğunluklu MP'lerin giderilmesini
iyileştirmek ve kum lavaboları gibi birincil durultucularda kum tanelerinin çıkarılması
sırasında yüksek yoğunluklu MP'lerin oturmasını arttırmaktır. Ardından, bu aşamada çıkarılan
MP'lerin sonraki arıtma sistemine girmesini önlemek için gres ve kumun arıtılması gerekir.
Havalandırmadan sonra, birincil atık sudaki artık MP'ler, çamur yumakları tarafından kolayca
emilir. MP'lerin birikmesine yardımcı olmak için birincil çökeltme tankına flokülantlar (ferrik
sülfat ve alüminyum sülfat gibi) eklenebilir. Mikroplastiklerin hidrofobikliği nedeniyle,
hidrofobik manyetik malzemeler mikroplastikleri adsorbe etmek ve daha sonra bunları
ayırmak için toplamak için kullanılabilir (10).
Membran işleme için, daldırma, UV radyasyonu veya plazma polimerizasyonu ile katkı
maddelerinin harmanlanması ve yüzey aşılama gibi yüzey modifikasyon teknikleri, film
kirlenmesi problemini çözebilir. Bu, mikroplastiklerin neden olduğu film kirlenmesini
önleyebilir. Daha sonra filmin malzemesi, hidrofilik, negatif yüklü ve düşük pürüzlü film
kullanımı gibi mikroplastiklerin (hidrofobiklik, negatif yüklü yüzey) özelliklerine göre
değiştirilmelidir. Bundan sonra, kayma ayrı olarak tedavi edilmelidir. Bu üç işlemin
birleştirilmesi, mikroplastiklerin çıkarılması amacına ulaşabilir. Pıhtılaşma için, hidrolizden
sonra pozitif yüklü pıhtılaştırıcı, mikroplastiklerin yüzeyindeki negatif yükün özelliklerine
göre seçilebilir. Hava yüzdürme için, kabarcık boyutu gibi hava yüzdürme parametreleri,
mikroplastiklerin ve kirleticilerin kombinasyon özelliklerine göre ayarlanabilir (10).
Anaerobik arıtma sistemi, tekstil boyama atıksuları gibi nanoplastik içeren atıksuların
arıtımında önemli bir rol oynamaktadır. Bu nedenle anaerobik arıtma bir çözüm olabilir. Bir
ön çalışmaya dayanarak, plastikler anaerobik çürütme tanklarında biyogaza ayrıştırılabilir.
Mikroplastik içeren çamur numuneleri üzerinde AD (Anaerobik sindirim), termal kurutma ve
kireç stabilizasyonu gerçekleştirilmiştir. Sonuçlar, AD örneklerinde MP'lerin bolluğunun
düşük olduğunu ve AD'nin mikroplastiklerin bolluğunu azaltabileceğini gösterdi. Bununla
birlikte, anaerobik çürütücülerin mikroplastiklerin bozulmasına neden olup olmayacağı kesin
32
Gülay ELİTAŞ*, Prof. DR. Günay YILDIZ TÖRE***

değildir. MP'lerin çamur sindirimini etkilemesini önlemek için ön arıtma aşamasında termal
piroliz, mikrodalga destekli piroliz ve katalitik piroliz gibi piroliz teknolojileri ile
giderilebilirler (10).

5.SONUÇ

Doğaya bıraktığımız her bir plastik parçası, belli bir süre sonra parçalanarak milyonlarca,
hatta milyarlarca mikroplastik parçacıklarına dönüşebilmektedir. Söz konusu plastik
parçacıkların boyutu ne kadar küçülürse küçülsün polimer özelliğini kaybetmemektedir. Bu
yüzden, son dönemde üzerine yoğunlaşılması gereken en önemli konu, çevresel kirleticilerden
biri haline gelmiş mikroplastiklerin çevreye verdiği zararı, henüz kaynağındayken, çevresel
ortamlar arasında taşınmadan önlemektir. Bunu gerçekleştirebilmemiz, öncelikle toplum
olarak çevre bilincimizin, duyarlılığımızın ve farkındalığımızın artması ile mümkün
olabilecektir. Rutin hayatımızda kişisel bakımımız için kullandığımız kozmetik ürünlerinde,
temizlik için kullandığımız deterjan vb. malzemelerde, tekstil ürünlerinde ve çanta, ayakkabı,
otomobil lastiği gibi pek çok tüketici ürünlerinde çevre dostu ürünleri tercih etmeliyiz. Yaşam
tarzımızı genel bir revizyondan geçirerek, geri dönüşümü olan malzemeler kullanmaya özen
göstermeliyiz. Mikroplastiklerin çevreye ve insana hangi boyutlarda zarar verdiği yapılan pek
çok çalışmada gösterilmiştir.

AAT'lerde MP'lerin giderim verimleri oldukça yüksek oranlardadır. Sonuçlar MP'lerin


çoğunun AAT'lerde giderildiğini göstermektedir ve çoğu arıtma çamurlarında tutulur. Arıtma
çamurunun uygun özelliklerinden dolayı arazi uygulamalarında kullanılması ile MP'ler toprak
kirlenmesine de neden olmaktadır. AAT'lerde aynı teknolojilerin kullanılmasına rağmen
giderim verimleri farklılık gösterebilmektedir. Tasarım ve işletme parametreleri bu
farklılıklara neden olabilir.

AAT'lere gelen MP'lerin çoğu insan faaliyetlerinin bir sonucudur ve bu etkileri azaltmak için
gerekli önlemler alınmalıdır. MP kirliğini önlemek için plastik kullanımının azaltılması
gerekmektedir. Plastiklerin sağladıkları avantajlar göz önüne alındığında tamamen
vazgeçilemeyeceği düşünülürse plastik malzemeler yerine alternatif malzemeler kullanılarak
tüketimin önüne geçilmelidir. Ayrıca oluşmuş kirleticileri gidermek daha maliyetli
olacağından, proaktif bir yaklaşımla kirleticileri kaynağında önlemek çevreci ve akılcı bir
33
Gülay ELİTAŞ*, Prof. DR. Günay YILDIZ TÖRE***

yaklaşım olacaktır. Kozmetiklerin içerdiği kirleticilerin çevresel ortamlarda neden olduğu


zararlar hakkında farkındalığı artırmak amacıyla tüketicileri bilinçlendirmek kirliliğin
önlenmesinde bir diğer yaklaşım olabilir.

KAYNAKLAR

1- Rachid A. N. Doğruöz-Güngör N. (2020), “Microplastic in our planet: source, distribution,


effects and biodegradation”, Eskişehir Teknik Üniversitesi Bilim ve Teknoloji dergisi, s 9(2),
ss. 284-303.

2- Pekmezekmek A. B. (2022), “Mikroplastiklerin Canlılara Etkileri”, Arşiv Kaynak Tarama


Dergisi, s. 31(2), ss. 94-98.

3- Mughal Z., Aylaz G., Andaç M., (2022), “Nanoplastiklerin toksik etkileri”, Adana
Alparslan Türkeş Bilim ve Teknoloji Üniversitesi Fen Bilimleri Dergisi, s. 5(1), ss. 51-59.

4- Akarsu C. (2021), “İleri Atıksu Arıtma Metotları İle Mikroplastik Giderim Veriminin
Değerlendirilmesi”, Journal of Anatolian Environmental and Animal Sciences, s. 2, ss. 207-
2015.

5- Esmeray E., Armutçu C. (2020), “Mikroplastikler, Çevre-İnsan Sağlığı Üzerine Etkileri ve


Analiz Yöntemleri”, Düzce Üniversitesi Bilim ve Teknoloji Dergisi, ss. 839-868.

6- Arı M. Öğüt S. (2021), “Mikroplastikler ve Çevresel Etkileri”, Düzce Üniversitesi Bilim ve


Teknoloji Dergisi, ss. 864-877.

7- Yurtsever M. (2015), “Mikroplastikler’e Genel Bir Bakış”, Dokuz Eylül Üni. Müh. Fak.
Fen ve Mühendislik Dergisi, c. 17, s. 50, ss. 68-83.

8- Xuemin Lv, Qian Dong, Zhiqiang Zuo, Yanchen Liu, Xia Huang, Wei-Min Wu (2019),
“Microplastics in a municipal wastewater treatment plant: Fate, dynamic distribution, removal
efficiencies, and control strategies”, Journal of Cleaner Production, s. 225, ss. 579-586.

34
Gülay ELİTAŞ*, Prof. DR. Günay YILDIZ TÖRE***

9- Charles Rolsky, Varun Kelkar, Erin Driver, Rolf U. Halden. (2020), “Municipal sewage
sludge as a source of microplastics in the environment”., Current Opinion in Environmental
Science & Health, 14:16–22.

10- Zhiqi Zhanga, Yinguang Chen (2020), “Effects of microplastics on wastewater and
sewage sludge treatment and their removal: A review”, Chemical Engineering Journal.

11- Köker B., Cebeci M., Zinnur Y., Selçuk F. (2022), “Mikroplastiklerin Atıksu Arıtma
Tesislerindeki Etkileri ve Arıtma Yöntemleri”, Ulusal Çevre Bilimleri Araştırma Dergisi, s.
5(2), ss. 84-91.

12- Christian A., Köper I. (2023), “Microplastics in biosolids: A review of ecological


implications and methods for identification, enumeration, and characterization”, Science of
the Total Environment, s. 864,

13- Khan N., Khan A., Lopez-Maldonado A., Alam S., Lopez J., Herrera P., Mohamed B.,
Mahmoud A., Abutaleb A., Singh L. (2022), “Microplastics: Occurrences, treatment methods,
regulations and foreseen environmental impacts”, Science of the Total Environment, s 864.

14- Ragoobur D., Huerta-Lwanga E., Somaroo G. (2022), “Reduction of microplastics in


sewage sludge by vermicomposting”, Chemical Engineering Journal, s. 450.

15- “Bioaugmentation of anaerobic wastewater treatment sludge digestion: A perspective on


microplastics removal”, Journal of Cleaner Production, s. 387.

35

You might also like