uyandırmak, uyanmak, uyanık olmak awake awoke awoken
olmak be was, were been
vurmak beat beat beaten olmak become became become başlamak begin began begun eğmek, bükmek bend bent bent bahse girmek bet bet bet teklif etmek bid bid bid ısırmak, sokmak bite bit bitten uçurmak, üflemek, esmek blow blew blown kırmak, kırılmak, ara vermek break broke broken getirmek bring brought brought yayın yapmak broadcast broadcast broadcast inşa etmek build built built yanmak, yakmak burn burned or burnt burned or burnt satın almak buy bought bought yakalamak catch caught caught seçmek choose chose chosen gelmek come came come mal olmak, tutmak (tutar olarak) cost cost cost kesmek cut cut cut kazmak dig dug dug yapmak, bitirmek do did done çizmek draw drew drawn hayal kurmak, rüya görmek dream dreamed or dreamt dreamed or dreamt sürmek drive drove driven içmek drink drank drunk yemek eat ate eaten düşmek fall fell fallen hissetmek feel felt felt savaşmak, kavga etmek fight fought fought bulmak find found found uçmak fly flew flown unutmak forget forgot forgotten affetmek forgive forgave forgiven donmak, dondurmak freeze froze frozen almak, elde etmek get got got (sometimes gotten) vermek give gave given gitmek go went gone büyümek, yetişmek grow grew grown asmak, takmak hang hung hung sahip olmak have had had duymak hear heard heard gizlenmek, saklanmak hide hid hidden vurmak, çarpmak hit hit hit tutmak hold held held acıtmak, incitmek hurt hurt hurt korumak, biriktirmek, devam ettirmek keep kept kept bilmek, tanımak know knew known koymak, sermek, yerleştirmek lay laid laid öncülük etmek, liderlik yapmak lead led led öğrenmek learn learned or learnt learned or learnt ayrılmak, terketmek, gitmek leave left left ödünç vermek, borç vermek lend lent lent izin vermek let let let yalan söylemek lie lay lain kaybetmek lose lost lost yapmak make made made kastetmek, anlamına gelmek mean meant meant tanışmak, buluşmak meet met met ödemek pay paid paid koymak, yerleştirmek put put put okumak read read read binmek, sürmek ride rode ridden çevrelemek, zil çalmak ring rang rung yükselmek rise rose risen koşmak run ran run söylemek say said said görmek see saw seen satmak sell sold sold göndermek send sent sent göstermek show showed showed or shown kapamak, kapatmak shut shut shut şarkı söylemek sing sang sung batmak, batırmak sink sank sunk oturmak sit sat sat uyumak sleep slept slept konuşmak speak spoke spoken harcamak, geçirmek spend spent spent ayakta durmak stand stood stood pis kokmak stink stank stunk yüzmek swim swam swum almak take took taken öğretmek teach taught taught koparmak, yırtmak tear tore torn söylemek, anlatmak tell told told düşünmek think thought thought atmak, fırlatmak throw threw thrown anlatmak understand understood understood uyanmak wake woke woken giymek, takmak wear wore worn kazanmak win won won yazmak write wrote written
Uyanık kalmak zorundasın. You need to stay awake.
Misafirim ol. Be my guest. Kalbim hızlı atıyor. My heart beats fast. Daha güçlü olacağım. I'll become stronger. Biz ne zaman başlarız? When do we begin? Ben sağ kolumu bükemiyorum. I can't bend my right arm. Asla bahse girmem. I never bet. Ona karşı teklif verdim. I bid against him. Köpeğim hala insanları ısırıyor. My dog still bites people. Rüzgar çok sert esiyor. The wind is blowing very hard. Bir araya ihtiyacımız vardı. We needed a break. Savaş her zaman trajedi getirir. War always brings tragedy. Konser canlı olarak yayınlandı. The concert was broadcast live. Bu binayı kim inşa etti? Who built this building? Gazeteyi yaktım. I burned the newspaper. Ona bir bira al. Buy him a beer. Biz hırsızı yakalandık. We caught the thief. Neden onlar seçildi? Why were they chosen? Kimse buraya gelmedi. Nobody came here. Hayal etmenin hiçbir maliyeti yoktur. Dreaming costs nothing. Lütfen havuçları kes. Please cut the carrots. Onlar bir çukur kazıyorlar. They are digging a hole. Burada işimiz bitti mi? Are we done here? O bir elma çizdi. He drew an apple. O güzel bir rüya gördü. She dreamt a pleasant dream. Okula sürdüm. (Okula arabayla gittim) I drove to school. Sen çok fazla içtin. You drank too much. Şu adam ekmek yedi. That man ate bread. Bebek uykuya daldı. The baby fell asleep. Herkes kendini güvende hissetti. Everyone felt safe. Biz zafer için çok savaştık. We fought hard for victory. O, ebeveynlerini buldu. He found his parents. O gece Boston'dan uçtuk. We flew from Boston that night. Seni hiç unutmadım. I never forgot you. O,onu bağışladı. She forgave him. O soğuktan donarak öldü. He was frozen to death. Biz her şeyi aldık. We got everything. Mary'ye çikolata verdim. I gave Mary chocolate. Alışverişe gittim. I went shopping. Benim bütün oğullarım büyüdü. My boys are all grown up. O, resmi baş aşağı astı. She hung the picture upside down. Onun başı ağrıyordu. He had a headache. Biz gürültü duyduk. We heard a noise. Çocuk, kapının arkasına saklandı. The boy hid behind the door. Titanik bir buzdağına çarptı. The Titanic hit an iceberg. O, nefesini tuttu. He held his breath. Kendine zarar vereceksin. You will hurt yourself. O şarkı söylemeye devam etti. He kept singing. Senin erkek kardeşini tanıyordum. I knew your brother. Onlar halıyı yere serdiler. They laid the carpet on the floor. Senin nasihatın beni başarıya götürdü. Your advice led me to success. O, İrlanda'da araba sürmeyi öğrendi. He learnt how to drive in Ireland. Biz trenle gittik. We left by train. Bu kitabı sana kim ödünç verdi? Who lent this book to you? Sana yardım etmeme izin ver. Let me help you. Herkes yalan söyler. Everybody lies. Oyunu kaybettim. I lost the game. O, hatalar yaptı. He made mistakes. Hiçbir şey ifade etmiyordu. It meant nothing. Biz Boston'da buluştuk. We met in Boston. Kimse bana bir şey ödemedi. Nobody paid me anything. Silahlarınızı indirin. Put your guns down. Ne okuyorsunuz? What are you reading? O oraya bisikletiyle gitti. He rode his bicycle there. Zili birkaç kez çaldım. I rang the bell several times. Nehrin su seviyesi yükseldi. The river's water level has risen. Saldırgan kaçtı. The attacker ran away. O, doğruyu söyledi. He said the truth. Son zamanlarda onu gördüm. I saw him recently. Henüz hiçbir şey satılmadı. Nothing has been sold yet. O bize hediyeler gönderdi. He sent us presents. Bana onun resmini göster. Show me her picture. Kapıyı sessizce kapat. Shut the door quietly. O bana bir şarkı söyledi. She sang me a song. Gemi denizde battı. The ship sank in the sea. O sonunda oturdu. He finally sat down. O, bir saat uyudu. She slept an hour. O barış hakkında konuştu. He spoke about peace. O burada bir hafta geçirdi. He spent a week here. O yavaşça ayağa kalktı. He stood up slowly. Ev pis kokuyordu. The house stank. Onlar yunuslarla yüzdüler. They swam with the dolphins. Kanser onu ele geçirdi. Cancer took him. Kimse bana öğretmedi. Nobody taught me. Pantolonumu yırttım. I tore my pants. Onlara kim söyledi? Who told them? Anladığını sanıyordum. I thought you understood. Gazeteyi yere fırlattım. I threw down the newspaper. Ben bunu hiç anlamadım. I never understood this. Gece yarısından sonra uyandım. I woke up after midnight. O, gözlük taktı. He wore glasses. O, yarışmayı kazandı. She won the contest. O bir mektup yazdı. He has written a letter.