You are on page 1of 364

T.C.

ANKARA CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞI

TUTUKLU
Soruşturma No : 2004/121619
Esas No : 2022/62858
İddianame No : 2022/9054

İ D D İ A N A M E

ANKARA ( ) AĞIR CEZA MAHKEMESİNE

DAVACI : K.H.

MAKTUL : NECİP HABLEMİTOĞLU, ADEM Oğlu SAFFET'den


olma, 28/11/1954 doğumlu

MÜŞTEKİLER :1-ŞENGÜL HABLEMİTOĞLU, AHMET Kızı


CEMİLE'den olma, 25/09/1965 doğumlu, Koru Mah. 2598
Sk. No:3A İç Kapı No:22 Çankaya/ ANKARA ikamet eder.
:2- KANİJE HABLEMİTOĞLU MEDUNA, NECİP Kızı
ŞENGÜL'den olma, 12/07/1991 doğumlu, WIEN
/AVUSTURYA CUMHURİYETİ ikamet eder.
3- UYVAR HABLEMİTOĞLU, NECİP Kızı ŞENGÜL'den
olma, 06/10/1992 doğumlu, Koru Mah. 2598 Sk. No:3A İç
Kapı No:22 Çankaya/ ANKARA ikamet eder.
VEKİLLERİ : Av. ERSAN BARKIN, ANKARA
16883-88642-23953

ŞÜPHELİLER : 1- FETULLAH GÜLEN, RAMİZ Oğlu RABİA'den olma,


27/04/1941 doğumlu, ERZURUM ili, YAKUTİYE ilçesi,
LALAPAŞA köy/mahallesi, 46 cilt, 53 aile sıra no, 3 sıra
no'da nüfusa kayıtlı SAYLANDRSBURG, PA /AMERİKA
BİRLEŞİK DEVLETLERİ ikamet eder.
SUÇ : Tasarlayarak Öldürme
SUÇ TARİHİ VE YERİ : 18/12/2002 ANKARA/ÇANKAYA
YAKALAMA KARAR TARİHİ : 07/11/2022
SEVK MADDESİ : Türk Ceza Kanunu 38/1 delaletiyle TCK 82/1-a ve TCK 53/1
maddeleri

: 2- MUSTAFA ÖZCAN, AHMET Oğlu AYŞE'den olma,


01/07/1951 doğumlu, KÜTAHYA ili, ÇAVDARHİSAR
ilçesi, AKPINAR köy/mahallesi, 72 cilt, 17 aile sıra no, 8
sıra no'da nüfusa kayıtlı ALMATY /KAZAKİSTAN
CUMHURİYETİ
SUÇ : Tasarlayarak Öldürme

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
SUÇ TARİHİ VE YERİ : 18/12/2002 ANKARA/ÇANKAYA
YAKALAMA KARAR TARİHİ : 07/11/2022
SEVK MADDESİ : Türk Ceza Kanunu 38/1 delaletiyle TCK 82/1-a ve TCK
53/1maddeleri
: 3- ENVER ALTAYLI, ŞAKİR Oğlu MELEK'den olma,
01/11/1944 doğumlu, ADANA ili, MERKEZ ilçesi,
KARASOKU köy/mahallesi, 24 cilt, 511 aile sıra no, 4 sıra
no'da nüfusa kayıtlı, Sincan 2 Nolu F Tipi Kapalı Ceza İnfaz
Kurumunda tutuklu.
MÜDAFİİ : Av. DİLARA YILMAZ, İSTANBUL
16838-38973-79653
SUÇ : Tasarlayarak Öldürme
SUÇ TARİHİ VE YERİ : 18/12/2002 ANKARA/ÇANKAYA
TUTUKLAMA TARİHİ : 19/08/2022 Ankara 1. Sulh Ceza Hâkimliğinin 19/08/2022
tarih 2022/832 sayılı kararı
SEVK MADDESİ : Türk Ceza Kanunu 38/1 delaletiyle TCK 82/1-a, TCK 53/1
ve TCK 63. maddeleri

: 4- AYDIN KÖSTEM, SAMİM Oğlu NERMİN'den olma,


06/04/1954 doğumlu, ANKARA ili, ÇANKAYA ilçesi,
GÜVENEVLER köy/mahallesi, 36 cilt, 370 aile sıra no, 1
sıra no'da nüfusa kayıtlı, Sincan 2 Nolu F Tipi Kapalı Ceza
İnfaz Kurumunda tutuklu.
MÜDAFİİ : Av. OSMAN EMRE TEKİN, ANKARA
16838-38973-79653
SUÇ : Tasarlayarak Öldürme
SUÇ TARİHİ VE YERİ : 18/12/2002 ANKARA/ÇANKAYA
TUTUKLAMA TARİHİ : 14/02/2022 Ankara 3. Sulh Ceza Hâkimliğinin 14/02/2022
tarih 2022/214 sayılı kararı
SEVK MADDESİ : Türk Ceza Kanunu 38/1 delaletiyle TCK 82/1-a, TCK 53/1
ve TCK 63. maddeleri

: 5- MUSTAFA LEVENT GÖKTAŞ, KEMAL Oğlu


GÜLTEN'den olma, 08/06/1959 doğumlu, TOKAT ili,
ERBAA ilçesi, YEŞİLYURT köy/mahallesi, 12 cilt, 109 aile
sıra no, 13 sıra no'da nüfusa kayıtlı Söğütözü Mah. Söğütözü
Cad. No:2A İç Kapı No:56 Çankaya/ ANKARA ikamet eder.
SUÇ : Tasarlayarak Öldürme, Suç İşlemek Amacıyla Örgüt Kurma
SUÇ TARİHİ VE YERİ : 18/12/2002, 08/06/2022 ANKARA/ÇANKAYA,
YAKALAMA KARAR TARİHİ : 27/08/2022
SEVK MADDESİ : Türk Ceza Kanunu 220/5 yollaması ile TCK 82/1-a ve TCK
53/1 (Nitelikli Kasten Adam Öldürme), TCK 220/1, TCK
220/3, TCK 53/1 ve TCK 58/9 maddeleri (Silahlı Suç Örgütü
Kurma)

: 6- FİKRET EMEK, MUSTAFA Oğlu EMİNE'den olma,


20/09/1963 doğumlu, AFYONKARAHİSAR ili, EMİRDAĞ

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
ilçesi, YENİKACERLİ köy/mahallesi, 9 cilt, 86 aile sıra no,
57 sıra no'da nüfusa kayıtlı, Kırıkkale F Tipi Kapalı Ceza
İnfaz Kurumunda tutuklu.
MÜDAFİİ : Av. LÜTFÜ TOP, KONYA
15439-34072-95598
SUÇ : Suç İşlemek Amacıyla Kurulan Örgüte Üye Olma,
Tasarlayarak Öldürme
SUÇ TARİHİ VE YERİ : 08/06/2022, 18/12/2002 ANKARA/ÇANKAYA
YAKALAMA KARAR TARİHİ : 18/06/2022
SEVK MADDESİ : Türk Ceza Kanunu 82/1.a, TCK 53/1 (Nitelikli Kasten Adam
Öldürme), TCK 220/2, TCK 220/3, TCK 53/1, TCK 58/9
(Silahlı Suç Örgütü Üyeliği) ve TCK 63. maddeleri

:7- AHMET TARKAN MUMCUOĞLU, BURHAN Oğlu


HAFİZE'den olma, 09/04/1968 doğumlu, BURSA ili,
MUDANYA ilçesi, ÖMERBEY köy/mahallesi, 8 cilt, 89 aile
sıra no, 3 sıra no'da nüfusa kayıtlı, Sincan 1 Nolu F Tipi
Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda tutuklu.
MÜDAFİİLERİ : Av. ENES TANER, ANKARA,
Av. MEHMET EREN TURAN, ANKARA
SUÇ : Suç İşlemek Amacıyla Kurulan Örgüte Üye Olma,
Tasarlayarak Öldürme
SUÇ TARİHİ VE YERİ : 08/06/2022, 18/12/2002 ANKARA/ÇANKAYA,
TUTUKLAMA TARİHİ : 18/06/2022 Ankara 3. Sulh Ceza Hâkimliğinin 18/06/2022
tarih 2022/684 sayılı kararı
SEVK MADDESİ : Türk Ceza Kanunu 82/1.a, TCK 53/1 (Nitelikli Kasten Adam
Öldürme), TCK 220/2, TCK 220/3, TCK 53/1, TCK 58/9
(Silahlı Suç Örgütü Üyeliği) ve TCK 63. maddeleri

:8- NURİ GÖKHAN BOZKIR, NİYAZİ Oğlu


NERİMAN'den olma, 10/06/1974 doğumlu, ISPARTA ili,
EĞİRDİR ilçesi, CAMİ köy/mahallesi, 3 cilt, 32 aile sıra no,
49 sıra no'da nüfusa kayıtlı, Sincan 1 Nolu F Tipi Kapalı
Ceza İnfaz Kurumunda tutuklu.
MÜDAFİİ : Av. MEMET ŞERİF FELEKOĞLU, ANKARA
Rüzgarlı Caddesi İbrahim Müteferrika Sokak No:4/420 Ulus
Merkez / ANKARA
Av. HACER URAL, ANTALYA
16723-27288-34764
SUÇ : Suç İşlemek Amacıyla Kurulan Örgüte Üye Olma,
Tasarlayarak Öldürme
SUÇ TARİHİ VE YERİ : 03/02/2022, 18/12/2002 ANKARA/ÇANKAYA
TUTUKLAMA TARİHİ : 08/02/2022 Ankara 7. Sulh Ceza Hâkimliğinin 08/02/2022
tarih 2022/126 sayılı kararı
SEVK MADDESİ : Türk Ceza Kanunu 82/1.a, TCK 53/1, TCK 39/1, TCK
39/2-c, TCK 53/1 (Nitelikli Kasten Adam Öldürme), TCK
220/2, TCK 220/3, TCK 53/1, TCK 58/9 ( Silahlı Suç Örgütü

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
Üyeliği) ve TCK 63. maddeleri

:9- MEHMET NARİN, MUSTAFA Oğlu AYŞE'den olma,


12/07/1972 doğumlu, MERSİN ili, YENİŞEHİR ilçesi,
ÇUKURKEŞLİK köy/mahallesi, 55 cilt, 2 aile sıra no, 40
sıra no'da nüfusa kayıtlı İlkbahar Mah. Güneypark Küme
Evleri No:50 İç Kapı No:8 Çankaya/ ANKARA ikamet eder.
MÜDAFİİ : Av. VURAL ERGÜL, İSTANBUL
16279-72957-69385
SUÇ : Suç İşlemek Amacıyla Kurulan Örgüte Üye Olma
SUÇ TARİHİ VE YERİ : 03/02/2022 ANKARA/MERKEZ
SEVK MADDESİ : Türk Ceza Kanunu 220/2, TCK 220/3, TCK 53/1, TCK 58/9
ve TCK 63. maddeleri

: 10- ALİ SERHAT ILICAK, NAFİZ Oğlu FAHRİYE'den


olma, 01/08/1951 doğumlu, İSTANBUL ili, FATİH ilçesi,
EMİNSİNAN köy/mahallesi, 77 cilt, 951 aile sıra no, 3 sıra
no'da nüfusa kayıtlı DREİEİCH /ALMANYA FEDERAL
CUMHURİYETİ
SUÇ : Tasarlayarak Öldürme
SUÇ TARİHİ VE YERİ : 18/12/2002 ANKARA/ÇANKAYA
YAKALAMA KARAR TARİHİ : 07/11/2022
SEVK MADDESİ : Türk Ceza Kanunu 82/1.a, TCK 39/2-c ve TCK 53/1
maddeleri
DELİLLER : Tüm Türkiye CDR Verileri, Müşteki, Şüpheli, Tanık
İfadeleri, Soruşturma Dosyası İnceleme Tutanakları, İstihbari
Bilgi Notu, Olay Yeri İnceleme Tutanakları, Kriminal
Raporları, Şüphelilere İlişkin Arama İnceleme Tutanakları ve
Tüm Dosya Kapsamı

SORUŞTURMA EVRAKI İNCELENDİ:

18/12/2002

Ankara Üniversitesi Türk İnkılap Tarihi Enstitüsü Öğretim Görevlisi olan Dr. Necip
HABLEMİTOĞLU, 18/12/2002 tarihinde, ikameti civarında bulunan Ansera Alışveriş Merkezi
içerisindeki Migros isimli marketten alışveriş yaparak, 06 TF 647 plakalı aracı ile Portakal Çiçeği
Sokak No:40 Çankaya adresindeki ikametgahına ait açık otoparka gelerek, aracını park edip indiği
sırada, 20:04 ile 20:20 arasındaki bir zaman diliminde, başına ateşli silah ile yapılan atış sonucu,
24/03/2003 tarih ve 3783/021219 protokol numaralı Adli Tıp Kurumu otopsi raporuna göre, "ateşli
silah mermi çekirdeği yaralanmasına bağlı çok parçalı kafa kemik kırıklarıyla karakterli beyin doku
harabiyeti ve beyin zarları kanaması ile büyük damar, akciğer ve kalp delinmesi neticesi oluşan iç
kanama sebebiyle" hayatını kaybetmiştir.
24/03/2003 tarihli Adli Tıp Kurumu otopsi raporuna göre, Maktul Necip
HABLEMİTOĞLU'nun başına ateşli silah ile iki el atış yapılmış, atışlardan birinde, mermi
çekirdeği, sol göz alt kısmına isabet etmiş ve kafa arka kısımı tahrip ederek uzaklaşmış, diğer

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
atıştaki mermi çekirdeği ise, kafasının sol üst kısmına isabet etmiş, kafa üst sol kısmından girerek,
akciğer istikametine doğru ilerlemiş, mermi çekirdeği ve gömleği sol göğüs boşluğunda kalmıştır.
19/12/2002 tarihli olay yeri inceleme raporuna göre, olay yerinde, maktulun ayaklarına 330 cm
mesafede, Türk menşeli MKE marka kovan, bu kovana 250 cm mesafede ise, Alman Menşeli
Luger Frontıer marka olan 9*19 mm çapında kovan tespit edilmiş, olay yerinin bulunduğu Portakal
Çiçeği sokak üzerinde bulunan ikametlerinde oturan, Turgay GÜNGÖRDÜ, Şükriye SEFER,
Özgür Mahir ÇEVİK, Naciye MUMCU ve Ceyhan MUMCU isimli tanıklarının olaydan hemen
sonra adli kollukça alınan beyanlarında da, olay anında iki el silah sesi duydukları ifade edilmiştir.
Söz konusu atışların mesafe tayini noktasında yapılan incelemelerde, 19/12/2002 tarihli Ankara
Kriminal Polis Laboratuvarı'nın 2002/1613 uzmanlık numaralı raporunda, maktul Necip
HABLEMİTOĞLU'nun sol gözlük çerçevesinde ve sağ gözlük camında yüksek miktarda atış
artığının bulunduğu, bu atışın, yakın atış mesafesinden yapılmış olduğu, 20/12/2002 tarihli Ankara
Kriminal Polis Laboratuvarı'nın 2002/1617 uzmanlık numaralı raporunda, maktul Necip
HABLEMİTOĞLU'nın sol göz çevresinden alınan svaplarda atış artıklarına rastlanıldığı, ancak
kafasındaki diğer mermi giriş ve çıkış deliklerinde atış artıklarına rastlanılmadığı, 24/03/2003
tarihli Adli Tıp Kurumu otopsi raporunda ise, cilt, cilt altı bulgularına göre maktul Necip
HABLEMİTOĞLU'nun sol göz bölgesinden yapılan atışın yakın atış mesafesinden yapılmış
olduğu, kafa sol üst kısmından yapılan atışın ise uzak atış mesafesinden yapılmış olduğu
belirtilmiştir. Adli Tıp Kurumu ve Kriminal Polis Labarotuvarı raporlarının incelenmesi neticesi,
ilk atışın, maktul Necip HABLEMİTOĞLU aracından indiği sırada yakın atış mesafesinden (2-40
cm arası) sol göz alt kısmına yapıldığı, ikinci ve öldürme eylemi için tamamlayıcı olduğu
değerlendirilen atışın ise, maktul Necip HABLEMİTOĞLU'nun sol gözüne yapılan ilk atıştan
sonra yere düştüğü sırada, uzak atış mesafesinden (100 cm den fazla) kafa üst sol kısmına
yapıldığı değerlendirilmektedir. Zira kafa sol üst bölümüne yapılan atışın dikey yol izlediği, kafa
üstünden girerek göğüs boşluğuna doğru ilerlediği, bu atışın ancak maktul ilk atıştan sonra
düşerken, maktulün üzerinden yapılabileceğinden, ilk atışın, maktulün sol gözüne, ikinci atışın ise
maktulün kafa sol üst bölümüne yapıldığı kanaati oluşmuştur. Maktule yapılan ilk atış ve ardından
isabetle yapılan ikinci atış düşünüldüğünde, şüphelinin adam öldürme eyleminde silah kullanma
tekniğini bilen, soğuk kanlı ve kısa boylu sayılmayacak biri olduğu izlenimi uyanmakla birlikte,
olayda kullanılan mermilerden birinin Alman menşeli olarak seçilmesi, iddianamemizin ilerleyen
kısımlarında anlatılacağı üzere maktul Necip HABLEMİTOĞLU'nun hayatta iken içinde
bulunduğu çalışmalar açısından dikkat çekici olarak görülmüştür.

NECİP HABLEMİTOĞLU'nun HAYATI:

1954 yılında Ankara’da doğan HABLEMİTOĞLU, Ankara Atatürk Lisesi’ni bitirdikten


sonra, üniversite eğitimine Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Basın-Yayın Yüksek
Okulu’nda devam ederek, 1977 yılında mezun oldu. 1977 ve 1978 yıllarında Türkiye dışında
yaşayan Türklerin sorunlarını irdeleyen “Dilde, Fikirde, İşde Birlik“ adlı aylık bir dergi yayınladı.
Uzun yıllar çeşitli kuruluşlarda basın müşaviri olarak çalıştı, 1980 askeri darbesinden sonra
YÖK’te basın müşaviri olarak görev yaptı. 1982 yılında YÖK yasası ile birlikte kurulan Ankara
Üniversitesi Türk İnkılap Tarihi Enstitüsü’nde Araştırma Görevlisi olarak çalışmaya başladı.
HABLEMİTOĞLU, yüksek lisans ve doktora programlarını burada tamamlayarak, 1990 yılında
öğretim görevlisi oldu. Çalışma yaşamı boyunca, 25 yılı aşkın bir süre Türkiye dışındaki Türk
topluluklarının yakın tarihi ile ilgili olarak araştırmalar yapan HABLEMİTOĞLU, Orta Avrupa ve
Balkanlar’da Türk eserleri, Türk azınlıkları ve şehitliklerimiz konularında alan araştırmaları
yürüttü. Bu çalışmaları çeşitli günlük gazete ve dergilerde yazı dizisi olarak yayınladı. 1995-1996
yılları arasında Birleşmiş Milletler Örgütü Kalkınma Programı (UNDP)’nın TİKA (Türk İşbirliği
ve Kalkınma Ajansı) ile yürüttüğü bir projesinde görev alarak Moldovya’da Gagauz Türkleri’nin
Latin Alfabesine geçişi ile ilgili olarak danışmanlık hizmeti verdi. Buradaki çalışmaları sırasında,

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
Cumhuriyet döneminin başında bölgede Atatürk tarafından görevlendirilen öğretmenlerin
bulunduğunu belirleyerek, bir sözlü tarih çalışması yaptı. Bu kapsamda dönemin öğretmenlerinin
bugün yaşayan öğrencilerinin anılarını derledi ve bunların bir kısmını ‘’Kemal’in Öğretmenleri’’
adı altında yayınladı. Çalışma alanına ilişkin çok sayıda kitap ve makalesi bulunan
HABLEMİTOĞLU, üniversitedeki dersinden döndükten sonra evininin önünde suikaste uğradığı
18 Aralık 2002 tarihine kadar Ankara Üniversitesi’nde Doktor Öğretim Görevlisi olarak yirmi yıl
boyunca Atatürk İlkeleri ve Devrim Tarihi derslerini yürüttü.
İlk kitabı daha 19 yaşındayken yazdığı ve 1974 yılında yayınlanan; Sovyet Rusya’daki
komünist rejimin halka yönelik baskılarını, sürgünleri ve etnik soykırımı ele alan “ Sovyet
Rusya’da Ölüm Kampları “dır. Bu kitabı 2004 yılında “Sovyet Rusya’da Devlet Terörü” adı altında
yeniden hiç bir değişiklik yapılmadan yayınlanmıştır. Ayrıca yine 1974 yılında, II. Dünya Savaşı
sırasında Sovyet Rusya tarafından Kırım Türkleri’nin kendi topraklarından zorunlu göç ettirilişini,
bir anlamda Türklere yönelik en önemli soykırımlardan birini anlatan “Türksüz Kırım: Yüzbinlerin
Sürgünü“ kitabı yayınlanmıştır. Diğer kitapları, “Çarlık Rusyası’nda Türk Kongreleri (1905-1917),
“Şefika Gaspıralı ve Rusya’da Türk Kadın Hareketi (1893-1920), Alman Vakıfları ve Bergama
Dosyası, Kırım’da Türk Soykırımı, Köstebek, Şeriatçı Terörün ve Batının Kıskacındaki Ülke:
Türkiye, Milli Mücadelede Yeşil Ordu Cemiyeti ve Gaspıralı İsmail Bey” isimli çalışmalarıdır.
HABLEMİTOĞLU’nun özellikle Türkiye dışında yaşayan Türk toplulukları ve Kırım Türkleri
konusunda yayınlanmış tarihi belgelere dayalı çok sayıda makalesi bulunmaktadır. Anne ve baba
tarafından Kırım Türkü olan Dr. Necip HABLEMİTOĞLU, Kırım Türkleri’nin Türkçü lideri
İsmail Gaspıralı Bey’le kızı Şefika Gaspıralı’ya ait tarihi belgelerden oluşan bir arşive de sahipti.
Bugün, araştırmacıların yararlanabilmeleri için bu arşivin bir kısmı, Kırım Bahçesaray Müzesi’ne,
önemli bir bölümü de Türkocağı Bursa Şubesi’ne devredilmiştir. HABLEMİTOĞLU, bu
çalışmalarının yanısıra, Türkiye’de ve yurt dışında faaliyet gösteren bölücü ve radikal dinsel terör
örgütleri ve Alman Vakıfları ile Avrupa Birliği uyum yasaları içinde yer alan vakıflar yasası,
Türkiye’nin Ermeni meselesi, Türkiye’de sivil toplum olgusu gibi pek çok sosyo-politik konuda
çeşitli araştırmalar yapmıştır. Suikaste uğradığı 18 Aralık 2002 tarihine kadar bitmeyen bir enerji
ile çalışma alanına ilişkin Türkiye’de ve yabancı ülkelerde sempozyum, panel gibi bilimsel
etkinliklere katılarak, sayısız konferanslar vermiş, çeşitli ulusal ve uluslararası televizyon, radyo
programlarına katılmıştır.... (kaynak: hablemitoğlu.org)

MAKTULÜN, ÖLDÜRÜLMEDEN ÖNCE YAŞADIĞI SÜREÇ:

Maktul Necip HABLEMİTOĞU, ölümünden önceki süreçte toplumsal konulardaki çeşitli


duyarlı çalışmaları ile bilinen bir yurttaş, akademik kimliği ile ise, Cumhuriyet dönemi tarihçisidir.
En bilinen çalışmaları arasında, Bergama altın madenlerinin çıkarılması ile ilgili olarak çevreci
görünüm altında yapılan, gerçekte ise, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin yer altı kaynaklarına
ulaşmasını engelleme amacı güden toplumsal eylemlere, Türkiye'de yerleşik olan olan bazı Alman
Vakıflarının destek olduğunu iddia ettiği ve 2001 yılında ilk basımı yapılan "Alman Vakıfları ve
Bergama Dosyası" isimli kitap çalışması, Fettullahçı Terör Örgütünü konu aldığı, bu örgütün
ülkemizde, başta kamu kurumlarında yönetimi ele geçirmeye yönelik gizli yapılanmasını anlattığı
ve ölümünden sonra ilk basımı yapılan "Köstebek" isimli kitap çalışması gelmektedir.
Alman Vakıflarının iddia edilen bu eylemleri hakkında, Ankara Devlet Güvenlik
Mahkemeleri Cumhuriyet Başsavcılığınca soruşturma konusu yapılarak bir kısmı Alman vatandaşı
olan şahıslar hakkında Ankara Devlet Güvenlik Mahkemesine 765 Sayılı Türk Ceza Kanununun
171. Maddesinde yazılı olan "Devlet emniyetine karşı gizli anlaşma" suçundan kamu davası
açılmıştır. Söz konusu davanın ilk duruşması ise maktulün ölümünden yaklaşık 1 hafta sonra
26/12/2002 tarihinde yapılmıştır. Davanın delilleri ve sanıkları arasında, maktul Necip

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
HABLEMİTOĞLU'nun kitap çalışmasına konu bazı olaylar ve kişiler de yer almaktadır. Maktul
Necip HABLEMİTOĞLU'na bu çalışması neticesinde yapılan baskılar, maktulün eşi müşteki
Şengül HABLEMİTOĞLU'nun Cumhuriyet Başsavcılığımızda alınan 29/09/2016 tarihli ifadesinde
de geçmektedir. Maktulün yapmış olduğu bu çalışmalar açısından bakıldığında olayda Alman
menşeli merminin kasıtlı olarak tercih edilmiş olabileceği, gerçekten farklı bir şekilde olayın
arkasında yabancı bir orijin olduğu izlenimi yaratılmak istenmiş olabileceği değerlendirilmiştir.
Keza, maktulün ölüm tarihinin Alman Vakıflarına ilişkin görülecek olan dava tarihine çok yakın
bir zaman olması ayrıca bu kanaati güçlendirmektedir.

Fettullahçı Terör Örgütünün, nedenli tehlikeli olduğunu, gizli fakat derinden olan
yapılanmasını, Anayasal kurumları ele geçirmeye yönelik faaliyetlerini, tv, radyo kanalları,
konferans ortamları ve yazılarında açıkça ifade eden ülkemizdeki ilk yurttaşlardan birisi Necip
HABLEMİTOĞLU'dur. Bu çalışmaları ile Fettullahçı Terör Örgütü'nün açık hedefi haline geldiği,
bu konuda kendisine yapılan baskılar, çalışmalarını durdurma girişimleri iddianamemiz
devamındaki kısımlarda detaylıca anlatılacaktır.
Maktul Necip HABLEMİTOĞLU, içinde bulunduğu bu durumlardan ötürü, can
güvenliği endişesi taşıyarak, şahsına yönelik bombalı bir saldırı eylemi olmaması amacıyla
kendisine ait 06 TF 647 plakalı Fıat marka Brava model aracına uzaktan çalıştırma sistemi
kurdurduğu, bu sistemi kullanmak suretiyle aracını çalıştırdığı, maktulün oturduğu binanın kapıcısı
olan, 19/12/2002 tarihinde tanık sıfatıyla ifadesi alınan Şaban ÇELİK'in ve olay tarihinde maktulün
öğrencisi olan, 26/12/2002 tarihinde tanık sıfatıyla ifadesi alınan Ersan BARKIN'ın beyanları ile
bilinmektedir.
Bu kısımda son olarak, maktul Necip HABLEMİTOĞLU ile ilgili Milli İstihbarat
Teşkilatı Müsteşarı olarak isminin geçmesi hususu ifade edilebilir. Maktul ile ilgili bu konuda,
yazılı, görsel basında ve açık kaynak bilgilerinde çokça değerlendirmeler olmak ile birlikte bu
durum soruşturma dosyamıza ilk defa maktulün yakın arkadaşı olan Ergün POYRAZ'ın 11/02/2022
tarihinde Cumhuriyet Başsavcılığımızda tanık olarak alınan ifadesinde; "...Öldürülmeden bir süre
kadar önce Kırıkkale ilinde Kırıkkale Valisinin düzenlediği bir yemekte yemek sırasında masada,
kendisine iki üst rütbeli asker tarafından MİT müsteşarı olma görevinin teklif edildiğini söyledi.
Daha sonraki görüşmelerimizde de bana bu askerlerden birinin mason olduğunu, kendisinin de
mason olması gerektiğini teklif ettiklerini bana söylemişti. Ben de masonlarla ilgili yapmış
olduğum bir çalışmada şuan ismini hatırlamadığım ancak notlarıma bakmam halinde
bulabileceğim üst rütbeli asker olan kişinin mason olabileceğini tespit etmiştim. Ayrıca Necip
HABLEMİTOĞLU'na o dönem Başbakan olan Mesut YILMAZ'ın kendisini MİT Müsteşarı
yapmayacağını söyledim. Benim gibi başka kişilere de MİT Müsteşarlığı teklifinden bahsetmiş
olabilir..." şeklinde geçmektedir. Ayrıca bu husus, 11/10/2016 tarihinde Cumhuriyet
Başsavcılığımızda tanık sıfatıyla ifadesine başvurulan ve maktul ile ölümünden önce yaşadığı süreç
hakkında bilgi sahibi olan eski Sağlık Bakanı Halil ŞIVGIN'ın ifadesinde; "...Orada Necip
HABLEMİTOĞLU, Alman Vakıfları ve Fetullah GÜLEN ile ilgili araştırma ve inceleme yapıyorum
dedi. Bunun üzerine ben Alman Vakıfları önemli bir meseledir, dikkatli olman gerekir dedim.
Bunları senden kim istiyor, neden yapıyorsun bunu dedim. Bunu yapmamı benden asker istedi, ben
MİT Müsteşarı olacağım dedi..." şeklinde geçmektedir. Dolayısıyla maktul Necip
HABLEMİTOĞLU'nun ölümünden önceki süreçte Milli İstihbarat Teşkilatı içerisinden görev
verilmesi konusu bir kısım çevrelerce istenmiş olduğu kanaati oluşmaktadır.

SORUŞTURMA SÜRECİNDE YAPILAN ASILSIZ İHBARLAR ve İFADELER:

Maktulün öldürülmesi olayına ilişkin yürütülen soruşturma sürecinde, soruşturma


konusu olay ile ilgisi bulunmayan, dosya içerisinde gereksiz kalabalıklık yaratan bir kısım
şahısların yaptığı asılsız ihbarlar, suç üstlenmeler ile soruşturma dosyasının bir başka soruşturma

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
sürecine bağlanma girişimleri olmuştur.
Necip HABLEMİTOĞLU'nun kimliği, hayatta iken yaptığı çalışmaları, kamuoyunca
tanınırlığı, Türkiye'nin yakın dönemlerinde, siyasi kimlikleri ile bilinen akademisyen, yazar, aydın
kimlikli şahıslara yönelik suikast şeklinde gerçekleştirilen cinayetler tarihi, bu olayda bazı
şahısların soruşturma sürecini manipüle etmesi sonucunu doğurmuştur.
Bu kapsamda, bazı şahıslar asılsız ihbarlar yapmak suretiyle, soruşturma dosyasına ihbar
tutanakları girmiş, bazende yapılan asılsız ihbarlar üzerine bir kısım şahısların ifadeleri alınmıştır.
Olaya ilişkin bilgi ve görgüsü olduğunu beyan eden, 03/03/2003 tarihinde Bayburt
Emniyet Müdürlüğüne yapılan ihbar ve bu kapsamda Yaşar Aygün isimli şahsın ifadesinin
alınması, Gökmen Bacak İsimli şahsın 25/02/2003 tarihinde Ankara Emniyet Müdürlüğüne
yapmış olduğu ihbar, Talip Doğan Karlıbel isimli şahsın 20/03/2007 tarihinde İstanbul Cumhuriyet
Başsavcılığında alınan ifadesi, Necip HABLEMİTOĞLU'nu öldürme eylemini işlediğini iddia eden
Durmuş Anuçin isimli şahsın başka bir suçtan İstanbul 5 Nolu Devlet Güvenlik Mahkemesinde
görülen yargılaması sırasında 08/04/2003 tarihli duruşma sırasında vermiş olduğu beyanı ile,
Durmuş Anuçin'in ifadesi üzerine İbrahim Çiftçi'nin 24/04/2003 tarihinde şüpheli olarak alınan
ifadesi, yine olaya ilişkin bilgi ve görgüsü olduğunu beyan eden Ahmet Karataş isimli şahsın
18/12/2015 tarihinde Eskişehir Cezaevi kanalı ile göndermiş olduğu dilekçe, Özgür Sarak'ın Söke
Cumhuriyet Başsavcılığında ihbar eden olarak alınan ifadesi, Yusuf Durgun isimli şahsın İnebolu
Cezaevinden göndermiş olduğu ihbar mektubu üzerine, 22/08/2017 tarihinde Cumhuriyet
Başsavcılığımızda tanık olarak alınan ifadesi, Ümit Terme isimli şahsın Cumhuriyet
Başsavcılığımıza sunmuş olduğu dilekçe, alınan ifadesi, Davut Şafak isimli şahsın Erzurum Ceza
İnfaz Kurumu aracılığıyla göndermiş olduğu dilekçe, Ali Rıza Yenidoğan isimli şahsın Antalya
Ceza İnfaz Kurumu aracılığıyla göndermiş olduğu ihbar mektupları bu kapsamda yer almaktadır.
Durmuş Anuçin ve Yusuf Durgun hariç bu kişilerin asılsız ihbar ve beyanları şeklindeki
eylemleri yönünden, ihbarların içeriği ve dava zaman aşımı süresi açısından değerlendirme
yapılarak her hangi bir soruşturma işlemi başlatılmamış, en son 28/02/2008 tarihinde İstanbul
Cumhuriyet Başsavcılığında şüpheli sıfatıyla ifadesi alınan Durmuş Anuçin hakkında suç üstlenme,
22/08/2017 tarihinde Cumhuriyet Başsavcılığımızca tanık sıfatıyla ifadesi alınan Yusuf Durgun
hakkında ise yalan tanıklık suçu yönünden Cumhuriyet Başsavcılığımızca resen soruşturma
işlemleri başlatılmıştır.
Kamuoyunda "Ergenekon" dosyası olarak bilinen dava dosyasında yargılanan sanık
Neriman AYDIN'da ele geçen bir takım belgelerde, sanık Ümit Sayın'ın yaptığı bazı internet
yazışma içeriklerinde öldürülen Necip HABLEMİTOĞLU ile ilgili ifadelerin geçmesi nedeniyle,
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı CMK 250. Md ile yetkili bölüme ait bazı evraklar, İstanbul 13.
Ağır Ceza Mahkemesindeki "Ergenekon" yargılamasına ilişkin bazı mahkeme tutanakları ve
delliler soruşturma dosyamıza girmiştir. Ancak yapılan incelemelerde bu bilgi, belgelerde
soruşturma konusu işlenen suç ile alakalı somut bir tespit söz konusu değildir.

SORUŞTURMADAKİ İLK İŞLEMLER, İNCELEMELER ve İFADELER:

Maktul Necip HABLEMİTOĞLU'nun öldürülmesinden sonra Ankara Cumhuriyet


Başsavcılığı talimatları ile yapılan bir kısım ilk soruşturma işlemleri, olaya ilişkin alınan ilk
ifadeler ve yapılan bazı tespitler kapsamında;
Necip HABLEMİTOĞLU'nun ateşli silahla vurulması olayı, ilk defa, maktulün oturduğu
binaya teyzesinin oğlunu ziyarete gelen Ramazan Alper MURSAL isimli şahsın olay mahallinde
maktul Necip HABLEMİTOĞLU'nu aracının yanında yerde yatarken görmesi üzerine öğrenilmiş
olup, bu kişinin yerde gördüğü maktulü, apartmana ziyaretine geldiği Ziver ÖZKAN isimli kişiye
haber vermesi, bunun üzerine de olay mahallindeki binada oturan diğer şahısların ve maktulün eşi
olan Şengül HABLEMİTOĞLU'nun olay yerine gelmesi ile birlikte, olay, Ankara Emniyet
Müdürlüğüne, ardından da Cumhuriyet Başsavcılığımıza intikal ettirilmiştir.

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
Olayın, Cumhuriyet Başsavcılığımıza bildirilmesi üzerine nöbetçi Cumhuriyet savcısı
tarafından olay yerine gidilerek adli süreç başlatılmış, ilk olarak Cumhuriyet Başsavcılığımız
nezaretinde, Ankara Emniyet Müdürlüğü olay yeri inceleme görevlilerince olay yeri incelemesi
yapılarak, olay yerindeki delillere el konulmuş, öldürülen Necip HABLEMİTOĞLU'nun cesedi
üzerinde Cumhuriyet Başsavcılığımızca klasik otopsi işlemi yapılmıştır. Olay yerinde bulunan
kovanlar, Emniyet ve Jandarma Kriminal Labaratuvarlarınca incelenmiş, Ankara Merkez Kriminal
Polis Labaratuvarının 24/12/2002 tarihli 2002/3190, 2002/3201 uzmanlık numaralı raporunda, olay
yerinde bulunan iki adet kovan ve otopsi sırasında maktulün vücudundan çıkarılan mermi
çekirdeğinin, Kriminal Labaratuvarlarının (Emniyet ve Jandarma) suç arşivine kayıtlı herhangi bir
silahtan atıldığına dair bir tespit yapılamadığı, olay yerinde bulunan iki adet 9 mm çapında
Parabellum tipi kovanın tek bir silahtan atıldığı belirtilmiştir. Maktulün aracında yapılan dna
analizlerinde, Ankara Merkez Kriminal Polis Labaratuvarının 24/12/2002 tarihli 2002/1935
uzmanlık numaralı raporundan aracın dış yüzeyinde bulunan kıl örneğinin ve kan lekesinin maktule
ait olduğu, herhangi bir şüpheliye ait dna profili tespit edilemediği belirtilmiştir.
Maktul Necip HABLEMİTOĞLU'nun, ikameti civarındaki binalarda oturan, çevrede
bulunan, ya da olaya ilişkin bilgi ve görgüsü olan şahıslara ilişkin araştırmalar yapılmış, bu
kapsamda bir kısım tanıkların ilk ifadeleri alınmıştır. Alınan ifadeler olduğu gibi aşağıda
aktarılmıştır.

Ramazan Alper MURSAL'IN 18/12/2022 tarihinde Ankara Emniyet Müdürlüğünde


vermiş olduğu ifadesinde; "Ben,yukarıda adresimi verdiğim yerde ikamet edip,yine adresimi
verdiğim yerde çalışmaktayım.Bugün saat 20.30 sıralarında Portakal Çiçeği Sokak 40/7 sayılı
yerde ikamet eden Teyzemin oğlu Ziver ÖZKAN’m ziyarete gittim ve otomu da binanın önündeki
park yerine park ettiğim bir sırada orada bir otonun yanında yatar vaziyette birisini gördüm ve
otoyu tamir etmeye çalıştığını düşündüm ancak herhangi hereket olmadığı için alkollü birisinin
yattığını düşünerek yanına gidip ne olduğuna bakmadan eve çıktım ve teyzemin oğluna konuyu
söyledim birlikte çıkarak baktığımızda şahsın vurulmuş veya yaralı bir şekilde yattığını ve görerek
hemen 155 polis imdat telefonunun aradık ve görevliler geldiler. Benim bu olayla ilgili olarak
bildiğim ve gördüğüm bundan ibarettir." şeklinde beyanda bulunmuştur.

Ramazan Alper MURSAL'IN 19/12/2022 tarihinde Ankara Emniyet Müdürlüğünde


vermiş olduğu ifadesinde; "Ben 18.12.2002 günü saat 18.05’te çalışmakta olduğum Ulus
Başbakanlık Gümrük Müsteşarlığından mesai bitimi işten çıktım. İşyerinin otoparkından 06 NY
243 plaka sayılı Opel Korsa marka arabama binerek, Gümrük Vakfı Kreşinin servis aracını
bekledim ve serviste bulunan kızımı arabama alarak yukarıda adresini vermiş olduğum evime
gittim. Evde bir müddet ihtiyaçlarımı giderdikten sonra Teyzemin oğlu olan ve Çankaya ilçesi
Aziziye Mahallesi Portakal Çiçeği sokak Saadet Apartmanı No 40/7 sayılı yerde ikamet eden Ziver
ÖZKAN'ı telefon ile arayarak evine geleceğimi söyledim. Zaten kendisi ile daha önceden
randevulaşmıştık. Ben saat 20.00 sıralarında evimden çıkarak otoma bindim ve trafik yoğun
olduğu için bir az gecikmeli olarak saat 20.10-15 sıralarında Portakal Çiçeği sokak içerisinde
bulunan TANSAŞ Market önünde bulunan cadde üzerine arabamı park ettim ve TANSAŞ Markete
olan borcumu ödemek amacıyla markete girdim. Herhangi bir alışveriş yapmadan BONUS KART
5549 6011 0792 6018 sayılı kartımla saat 20.18’de borcumu ödedim. Borcumu ödediğime dair
belge şu anda üzerimdedir ve size gösterdiğim bu belgedir. Ödemeyi yaptıktan sonra tekrar
marketten çıkarak arabama bindim. Henüz hareket etmeden saat 20.22 de Ziver ÖZKAN ev
telefonu olan 441 82 52 nolu telefondan benim cep telefonum olan 0542 512 51 71 nolu telefonumu
aradı ve bana gelip gelmediğimi sordu. Bende geliyorum dedim. Arabam ile hareket ederek küçük
vitesle aynı sokak içerisinde bulunan ve markete çok uzak olmayan teyzemin oğlu Ziver ÖZKAN ’ın
evinin bulunduğu binanın otoparkında bulunan boş bir yere otomu park ettiğim sırada, benim park
ettiğim yerin sol tarafında Fiat Brova marka araç ile, şu anda markasını ve plakasını bilmediğim

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
oto arasında bir şahsın yatmış bir şekilde ayaklarını gördüm ve şahsın otoyu tamir ettiğini
zannettim. Kendi otomu park ettikten sonra yerde yatan şahsın yanına bir iki metre kadar yaklaştım
ve sessiz bir şekilde yattığını gördüm, sarhoş olduğunu düşünerek herhangi bir seslenme
yapmadan. Saadet Apartmanına giriş yaptım. Ben girdiğim sırada giriş kapısının kilidi açıktı.
Binaya girip Ziver ÖZKAN'ın evinin kapısını çaldım. Kapıyı Ziver ÖZKAN'ın eşi Nazlı ÖZKAN
açtı. İçeriye girmeden Ziver ÖZKAN'ı çağırdım. Durumu kendisine anlattım ve Fiat Brova Marka
arabanın yanında bir adamın yattığını, otonun kime ait olduğunu sordum. Ziver ÖZKAN ’da
hocanın arabası dedi ve birlikte otoparka gittik. Ziver ÖZKAN yerde yatan şahsın baş tarafından
baktı ve yerde kan var ancak kim olduğunu tanıyamadım dedi. Sonra biz Ziver ÖZKAN’ın evine
geldik ve Ziver ÖZKAN ev telefonu ile 155 nolu Polis İmdat telefonunu arayarak durumu Polise
bildirdi. Daha sora Ziver ÖZKAN kapıcıya bilgi verdi. Ziver ÖZKAN ile birlikte bir dışarı çıktık.
Ziver ÖZKAN o sırada Apartmanda bir doktor olduğunu söyledi. Hemen onu ara dedim.Tekrar dış
kapının önüne gelerek doktorun evinini zilini çaldı. Doktor'un eşi doktorun evde olmadığını
söyledi.
Bir süre sonra kapıcı dışarı çıktı. Onunla birlikte yerde yatan şahsa tekrar baktık.
Kapıcıda tereddütle baktı ve tanıyıp tanıyamadığına dair bir şey söylemedi. Bu sırada ölen şahsın
eşi ve bir kadın komşusu birlikte dışarı geldiler. Eşi arabayı gördü arabanın yanma gitmek istedi,
komşusu olan kadın Ziver ÖZKAN ile kapıcı korkar gerekçesiyle zorlukla eşini tutmaya çalışırken
Polis Ekip otosu geldi ve olaya müdahale edildi. Ben aracımı park ettiğim sırada olay yerin kaçan
veya şüphe edilen herhangi bir kimseyi görmedim. Park yerinden de herhangi bir araç çıkışı
olmadı. Binanın otoparkı tamamen doluydu bir tek benim arabamı park ettiğim yer boştu. Oraya
da ben arabamı park ettim.
Ben Necip HABLEMİTOĞLU isimli şahsı tanımıyorum bu güne kadar da kendisi ile hiçbir
şekilde diyoloğum olmadı ve hiç karşılaşmadım. Şahsın kim veya kimler tarafından da öldürülmüş
olabileceği konusunda herhangi bir bilgiye sahip değilim. " şeklinde beyanda bulunmuştur.

Ziver ÖZKAN'ın 18/12/2002 tarihinde Ankara Emniyet Müdürlüğünde vermiş


olduğu ifadesinde; "Ben yukarıda adresini verdiğim yerde ikamet etmekteyim. Bugün akşam saat
20:30 sıralarında evime ziyaret için teyzemin oğlu Ramazan Alper MURSAL geldi ve park yerine
otosunu park ettiği sırada yerde yatan birini gördüğünü söyledi. Yer buzlu olduğu için düşmüş
olabileceğini düşünerek kontrol etmek için gittiğimizde başından kan geldiğini ve hareket
etmediğini görerek yaklaşmayıp 155 Polis İmdat telefonuna bildirdik. Görevliler geldiler, benim bu
olayda bilgim bundan ibarettir." şeklinde beyanda bulunmuştur.
Ziver ÖZKAN'ın 19/12/2002 tarihinde Ankara Emniyet Müdürlüğünde vermiş
olduğu ifadesinde; "Ben altı yıldır Vakıf Bankası Fon Yönetimi Başkanlığında uzman olarak
çalışıyorum. Benim babam Mustafa ÖZKAN 1983 yılından beri kendimize ait olan Portakal Çiçeği
Sokak No:40/11 sayılı adreste ikamet etmektedir. Ben de bir senedir aynı apartmanda babamların
bir alt katında 40/7 sayılı adreste ikamet etmekteyim. Ben olay günü yani 18.12.2002 günü akşam
saat 18.00 sıralarında evime gitmek üzere iş yerimden ayrıldım ve saat 18.30 - 18.45 sıralarında
evime geldim. Evime kendime ait 06 HM 537 plaka sayılı Renault Spring marka otoyla geldim ve
aracımı ikamet etmekte olduğumuz 40 no'lu Saadet Apartmanının önünde bulunan oto parkın girişe
göre sağ tarafın en baş tarafına, şoför mahalli parkın girişine bakacak şekilde park ettim. Ben
parka aracımı park ettiğimde hatırladığım kadarıyla parkta benim aracımdan başka iki veya üç
araç daha vardı, fakat ben bu araçların markalarını ve plakalarını hatırlamıyorum. Apartmanın
önünde bulunan bu oto park yedi araçlık bir oto parktır. Ben aracımı park ettikten sonra oturmakta
olduğum 7 no'lu daireye gittim. Apartmanın giriş kapısı kapalıydı ve ben giriş kapısını kendi
anahtarımla açıp, kendi daireme gittim. Aracımı oto parka park edip, daireme gidene kadar gerek
apartmanın dışında, gerekse apartmanın içinde hiç kimseyi görmedim. Evime gittiğimde kapıyı
eşim Şerife Nazlı ÖZKAN açtı. Eve girince üzerimi değişip, yemeğe oturduk. 19.00 - 19.15
sıralarında yemeğimi yedikten sonra evimizin salonunda oturup, televizyon izlemeye başladım. Ben

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
televizyonda saat 20.00'da yayınlanacak olan Galatasaray-Ankaragücü maçını beklemeye
başladım. Bu arada saat 19.45 sıralarında teyzemin oğlu Ramazan Alper MURSAL beni ev
telefonundan arayarak, maçı izlemeye bizim eve geleceğini söyledi. Benim oturmakta olduğum
dairenin salonu bizim apartmanın yan tarafında bulunan boş araziye bakmaktadır. Bu boş araziye
araçlar park etmektedir. Beni teyzemin oğlu Ramazan Alper MURSAL aradıktan sonra ben
kendisini beklemeye başladım. Bu arada maç başlamasına bir iki dakika kala veya maç başladıktan
bir iki dakika sonra ben teyzemin oğlu Ramazan Alper MURSAL’ı cep telefonundan arayarak,
nerede olduğunu sordum, kendisi yakın olduğunu bana söyledi. Bu arada benim oturmakta
olduğum evin salonu apartmanın yanında bulunan boş arsaya baktığını söylemiştim. Bu boş arsaya
bir aracın geldiğini duydum, çünkü araçların sesleri bizim salondan duyulmaktadır. Bu gelen
aracın ben buraya girdiğini ve bir şahsın yürüdüğünü gördüm, fakat ben bu araca ve inen şahsa
dikkatli bakmadım. Sadece oturduğum kanepeden göz ucuyla baktım. Ayrıca bizim salonun tülü de
çekili olduğu için bu şahsı sadece bir karaltı olarak gördüm. Dolayısıyla bu şahıs hakkında hiçbir
bilgiye sahip değilim. Bu gelen araçtan yaklaşık beş on dakika sonra bu oto parkta bir hareketlilik
daha oldu. Bu hareketlilik bir aracın gelişi mi, yoksa bir aracın otoparktan ayrılışı mıydı, bunu
bilemiyorum. Daha sonra kapı çaldı ve kapıyı eşim açtı. Gelen teyzemin oğlu Ramazan Alper
MURSAL idi. Teyzemin oğlu Ramazan Alper MURSAL gelir gelmez içeri girmedi ve dışarıda
otoparkta bir şahsın yatmakta olduğunu söyledi. Biz de birlikte bu şahsa bakmak için dışarı çıkıp,
apartmanın önünde bulunan otoparka geldik. Oto parka geldiğimizde oto parkta girişe göre sağ
tarafta dört araç vardı. Bu araçlardan bir tanesi bana ait 06 HM 537 plaka sayılı Renault Spring
marka oto, bir tanesi teyzemin oğlu Ramazan Alper MURSAL’a ait Opel Çorsa marka oto, bir
tanesi bizim apartmanda oturan fakat tam olarak bilmediğim birisine ait Peugeot marka oto, bir
tanesi de Benim bir alt katımda oturan Necip HABLEMİTOĞLU’na ait Fiat Bravo marka otoydu.
Teyzemin oğlu ile birlikte Fiat Bravo marka oto ile Peugeot marka oto arasında yerde yatmakta
olan şahsın yanına gittik. Bu arada ben yerde akan kanları gördüm, fakat karanlık olduğu için ben
yerde yatan kişinin kim olduğunu göremedim. Ben bu yerde yatan şahsa hiç dokunmadım ve yanma
iki metreden fazla yaklaşmadım. Bu yüzden ölüp ölmediğini anlayamadım. Daha sonra teyzemin
oğluyla birlikte eve geri geldik ve 155 Polis İmdat’ı arayarak durumu bildirdik. Bu yerde yatan
şahsın yanından ayrılıp, eve gidene kadar yine kimseyi görmedim. Biz polise durumu bildirdikten
sonra tekrar yukarı çıktık ve dışarıdan kapıcının ziline bastım. Kapıcı gelmeden ben bizim
apartmanda oturan Prof. Doktor Umman SANLIDİLEK’in evine çıktım ve kapıyı açan eşine
Doktor Beyin evde bulunup bulunmadığını sordum. Eşi, Doktor Beyin evde olmadığını söyleyince
tekrar aşağı indim. Bu arada Doktor Beyin eşi de bizimle birlikte aşağıya indi. Biz aşağı
indiğimizde apartman sakinleri ve Necip HABLEMİTOĞLU’nun eşi de dışarıya çıkmışlardı.
Doktorun eşi ve ben Necip HABLEMITOGLU’ nun eşini sakinleştirip, cesede yaklaşmasını
önlemeye çalışırken polisler geldi. Benim olay ile ilgili bilgilerim ve görgülerim bunlardan
ibarettir. " şeklinde beyanda bulunmuştur.

Ömer YAMAN'ın 19/12/2002 tarihinde Ankara Emniyet Müdürlüğü TEM Şube


Müdürlüğünde vermiş olduğu ifadesinde; "Olay günü, yani 18.12.2002 günü saat 20.00
sıralarında ben apartmanın çöplerini atmak için apartman içerisindeki çöpleri toplamaya
başladım. Yaklaşık 10-15 dakika içerisinde çöpleri topladım ve atmak için dışarıya çıktım.
Portakal Çiçeği Sokağındaki iğde ağacının dibine çöpleri bıraktığım sırada, daha önceden
tanımadığım ve görmediğim, karanlıkta görebildiğim kadarıyla siyah saçlı, ak benizli, 1.70-1.76
cm. boylarında, 35-40 yaşlarında, normal bıyıklı, temiz traşlı, siyah kaşe kabanlı, kumaş
paııtolonlu, normal şive ile konuşan, şu an görsem tanıyıp eşgalini çizdiremeyeceğim bir şahıs
bana hitaben “ Saadet Apartmanın yan tarafında bulunan boş arsa tarafını eliyle göstererek, bu
taraftan silah sesi geldi, duydun mu?” diye sordu, bende kendisine herhangi bir silah sesini
duymadığımı söyledim ve bu şahıs bu konuşmamızdan sonra yaklaşık 100-150 metre kadar yürüdü
ve beyaza benzer, Renault-19 yada Opel marka olabilir bir aracın kapısını açıp şoför mahalline

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
oturduğunu gördüm. Ancak aracın plakası görmedim. Bu şahsın araca bindiği ve hareket ettiği
saat yaklaşık 20.20 civarındaydı. Şahıs araç ile Aşağı Ayrancı tarafına doğru gitti, ben de eve
gittim. Saat 20.30 sıralarında 11 numarada oturan Mustafa TİRYAKİOGLU’nun kızı Mürifet
TİRYAKİOĞLU bana diyafondan, yan binanın önüne polisler geldi, git bir bak dedi, ben de
dışarıya çıktığımda soyadını burada sîzlerden öğrendiğim Necip isimli şahsın öldürülmüş
olduğunu öğrendim. Ben Necip HAPLEMİTOGLU'nu geçen sene kızlarını okula götürüp getirirken
gördüğümden tanıyordum. Bu şahısla sadece merhabalaşmamız vardır. Bunun haricinde herhangi
bir konuşmuşluğumuz olmamıştır. Benim olay hakkında bildiklerim bunlardan ibarettir." şeklinde
beyanda bulunmuştur.

Ömer YAMAN'ın 06/01/2003 tarihinde Cumhuriyet Başsavcılığımızda alınan


ifadesinde; "Ben 1992 yılından bu yana belirttiğim adreste kapıcı olarak çalışmaktayım.
18.12.2002 tarihinde saat:20.00 sıralarında apartman içerisindeki çöpleri toplayıp atmak üzere
dışarıya çıktım, dışarıya çıkışım takriben 20.10 veya 20.15’di, 40 numaralı apartmanın giriş
kısmının yan tarafında bulunan yere çöpleri attım, o esnada bir kısım çöplerin muhtemelen kediler
tarafından karıştırılıp dağıtılmış olduğunu gördüm, onları toplayıp tekrar çöp kutusuna atmak
üzere eğildiğim esnada 40 numaralı apartmanın dış giriş merdivenlerinde bulunan bir şahıs bana
“Silah sesi duydun mu” diye sordu, bende hiç kafamı kaldırmadan duymadım dedim. Bilahare
çöpleri toplayıp doğrulduğum sırada önceden hiç görmediğim şu an hatırlayabildiğim kadarıyla,
siyah saçlı, ak benizli, 1.70-1.75 boylarında, 35-40 yaşlarında, kabanlı şahıs bana tekrar sol elini
kaldırarak, 40 numaralı binanın alt tarafında bulunan boş arsayı göstererek “Galiba bu
taraflardan silah sesi geldi gibi“ dedi ben de kendisine tekrar ben ses falan duymadım dedim.
Onun üzerine bulunduğu merdivenden çıkarak çapraz olarak karşı yere geçip, beyaz bir araca
kapısını kendisi açarak bindi, Migros istikametine doğru hareket etti, aracın yönü de Migros
istikametine doğruydu.
Ben olay gecesi gerek çöpleri toplarken, gerek boşaltırken hiçbir silah sesi duymadım.
Bilahare 40 numaralı apartmanın önünde Necip HABLEMİTOGLU isimli şahsın öldürüldüğünü
öğrendim. Benim olay hakkındaki bilgim, görgüm bundan ibarettir. Dedi.
19.12.2002 tarihinde Emniyet Müdürlüğünde alman ifadesi okundu, o ifademde doğrudur,
ancak şahısla ilgili olarak gördüklerimi şimdi anlattım, bu söylediklerim haricinde Emniyette
yazılanlar doğru değildir. Zaten şahsı çok kısa bir süre gördüğüm için o benim için sıradan bir
insandı.
Ben bu belirttiğim şahsı şimdi görsem de tanımam çok zor. Çünkü kendisine dikkatli bir
şekilde bakmamıştım." şeklinde beyanda bulunmuştur.

Turgay GÜNGÖRDÜ'nün 19/12/2002 tarihinde olay yerinde alınan ifadesinde; "Ben


dün akşam yani 18/12/2002 günü saat 20:00'de başlayan Galatasaray-Ankaragücü futbol maçını
ailemle birlikte evimin salon kısmında televizyondan izliyordum. Maç esnasında bir ara iki el silah
sesi duydum. Evimiz salon penceresi Portakal Çiçeği Sokağına bakmaktadır. Seste bu istikametten
geldi. Merak ederek, bulunduğum yerden kalkıp pencere önüne geldim, penceremden olay yerinin
olduğu yer karşı cephe olarak (net olarak), gözükmektedir, yani portakal çiçeği sokak 40 nolu bina
ile benim oturduğum bina hemen hemen karşı karşıyadır. Dışarıya baktığımda, tahminen silah
sesinden sonra yaklaşık 5-10 saniye geçmişti, sokağa baktım, gördüğüm alan içerisinde orta yaşlı
olduğunu düşündüğüm bir erkek şahıs, şuan olay yeri olarak bildiğim istikametten aynı sokak, 35
nolu binaya doğru yürüyordu, ben şahsı gördüğümde şahıs yolun ortasındaydı, şahıs 35 numaralı
bina önünde (sokak üzerinde) park halinde bulunan koyu renkli sedan tipli, muhtemelen Avrupa
marka otunun şoför mahallindeki kapıyı açarak otaya bindi. 1-2 saniye içerisinde araç hareket etti,
fakat aracın farlarını yakmadığını gördüm. Bu benim dikkatimi çekti. Araç Aşağı Ayrancı
istikametine doğru seyretmeye başladı, ben araç gözden kayıp oluncaya kadar gözümle takip ettim
fakat bu sürede farlarını açmadı. Bu esnada sokak içerisinde benim dikkatimi çeken başka bir konu

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
olmadı. Dolayısı ile tekrar televizyon karşısına geçip maçı izlemeye devam ettim. Bir süre sonra
sokakta siren sesleriyle birlikte polislerin olduğunu gördüm ve çevreden öğrendiğim kadarıyla
karşı binamızda oturan Doç. Dr. Necip Hablemitoğlu'nun silahla öldürüldüğünü öğrendim. Benim
bu gördüğüm şahıs gayet sakin hareket ediyordu ve araca binerken ve öncesinde (yürürken)
çevresini kontrol eden yani kuşkulu bir davranışta bulunmadı. Olayın olduğu saati (silah sesini
duyduğum anı) tam olarak bilemiyorum. Fakat Galatasaray-Ankaragücü maçının ilk yarısı
oynanıyordu. Ben herhangi bir şeyden şüphelenmediğim için şahsa ve otoya dikkatli bir şekilde
bakmadım. Olayla ilgili olarak bildiklerim bundan ibarettir." şeklinde beyanda bulunmuştur.

Turgay GÜNGÖRDÜ'nün 08/01/2003 tarihinde Cumhuriyet Başsavcılığımızda


alınan ifadesinde; "Ben Necip HABLEMİTOGLU’nun öldürüldüğü 40 numaralı binanın tam
karşısında bulunan 37 nolu binanın 3 nolu dairesinde oturuyorum. Evimizin salon camı tam 40
numaralı apartmana bakmaktadır. Olay günü yani 18.12.2002 tarihinde akşam saatlerinde
saat:20.00’de başlayan Galatasaray’ın maçını televizyondan seyrediyordum, bir ara iki el silah
sesi duydum, ancak net bir silah sesi değildi, mantar tabancası gibi iki el silah sesi duydum. Önce
yerimden kalkmadım, yaklaşık bir 10-15 saniye sonra her ihtimale karşı dışarıya bakayım diye
salonun penceresine yöneldim, pencereden baktığımda yolun tam ortasında bir şahıs gördüm, sırtı
40 numaralı binaya dönük şekilde yolu karşıya geçiyordu. Ben gayri ihtiyari gözlerimle şahsı takip
ettim, şahıs benim oturduğum evin Ayrancı tarafına doğru köşesinde park halinde bulunan koyu
renkli Sedan tipe benzer bir araca bindi. Dikkatimi çeken aracı hareket ettirdikten sonra farlarını
yakmadı, araç farsız olarak Kuzgun Sokağa doğru seyretmeye başladı, ben bir müddet daha takip
ettim, ancak hava karanlıktı, araç hiç farlarını yakmadan gözden kayboldu.
SORULDU: Araç hakkındaki bilgim bundan ibarettir, çok dikkatli bakmadığım için aracı
tam tarif edemiyorum.
SORULDU: Ben gördüğüm kişi hakkında da bilgi veremiyorum, çünkü kişiye de öylesine
bakmıştım. Benim ilgimi aracın farlarını yakmadan gitmesi sadece çekti.
Bir müddet sonra da yine maçı izlerken siren sesleri duydum, bunun üzerine tekrar
camdan baktığımda evin önünün çok karışık olduğunu, bir sürü insanın gelmiş olduğunu gördüm
ve bilahare de 40 numarada oturan karşı komşumuz Necip HABLEMÎTOĞLU isimli şahsın
öldürülmüş olduğunu öğrendim.
SORULDU: Şahsın bindiği araçta içinde ışık falan yanmıyordu, onun için içinde başka
şahıs olup olmadığını bilmiyorum.
SORULDU: Ben gördüğüm şahsın araçta şoför mahalline mi, yoksa başka bir yere
bindiğini de tam olarak hatırlayamıyorum.
SORULDU: Şahsın boyu bana göre, 1.75’le 1.90 arasındaydı, ancak tipi hakkında bilgi
vermem mümkün değildir. Üzerinde ne giydiğim, saç şeklini, bıyık yapısını hiç hatırlayamıyorum.
SORULDU: Ben bahsettiğim aracı çok dikkat etmediğim için bizim sokakta daha önce de
görmüş veya görmemiş olabilirim.
SORULDU: Ben şahsı gördüğümde, sokakta başka hiç kimse yoktu. Dedi.
Emniyet Müdürlüğünde verdiği ifade okundu, Şu anda verdiğim ifade daha ayrıntılı ve
kesindir. " şeklinde beyanda bulunmuştur.

Özgür Mahir ÇEVİK'in 18/12/2002 tarihinde Ankara Emniyet Müdürlüğünde


alınan ifadesinde "Ben yukarıda adresimi verdiğim yerde ikamet edip, yine adresimi verdiğim
yerde çalışmaktayım. Bugün saat 18.00 sıralarında Portakal Çiçeği Sokak 40/16 sayılı yerde
ikamet eden arkadaşımın evine gittim ve saat 20.20 sıralarında evde oturduğum bir sırada
dışarıdan 2 el tabanca sesi duydum ses yankılı olduğu için pencereye gelerek pencere buğulu
olduğu için silip bakmaya çalıştım ancak bir şey göremediğim için normal oturmaya başladım
daha sonra binanın önündü bir feryat sesleri duymam üzerine dışarıya çıktığımda kendisini
tanımadığım bir kişinin tabanca ile vurulduğunu öğrendim. Benim bu olayla ilgili olarak

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
söyleyeceklerim bundan ibarettir." şeklinde beyanda bulunmuştur.

Şaban ÇELİK'in 19/12/2002 tarihinde Ankara Emniyet Müdürlüğü TEM Şube


Müdürlüğünce alınan ifadesinde;" Ben yukarıda adresini vermiş olduğum binanın 13 yıllık
kapıcısıyım. Sabahları 07.00’de dairelerin ihtiyacını sormak için çıkıyorum. Tekrar sabah
09.00’da ihtiyaç için isteyen olursa akşama kadar bakkala gidip geliyorum. Genellikle o çevrede
duruyorum. 18.12.2002 günü saat 17.30 sıralarında 14 nolu dairenin ihtiyacı için bakkala gittim.
10 dakika sonra geri geldim.7 Tekrar evde 5-10 dakika kadar durduktan sonra kendi çocuğumu
okuldan almak için Halide Edip Adıvar İlkgöretim okuluna gittim. 17.45’de çocuk okuldan çıktı,
18.00 sıralarında eve geldim. Evde bir müddet durduktan sonra 18.45 sıralarında binadan çöp
toplamak için çıktım. 1-2-3 numaralı dairelerde oturan olmadığı için zillerini çalmadım, 4
numaralı dairede oturan Necip HABLEMİTOGLU’nun da zilini çalmadım. Çünkü onlar çöp
olduğu zaman kapının önüne bırakıyorlar ve ben buradan alıyorum. 5-6 numaralı dairelerin de
çöpü kapının önündeydi. 7-8 numaralı dairelerin çöpü kapının önünde yoktu bunların zilini çaldım
7 numara çöp vermedi. 8 numara çöpünü çıkardı, 9 numaralı dairenin çöpü kapının önündeydi, 10
numaranın çöpü yoktu zilini çaldım, üç poşet çöp çıkardılar, 11-12-13 numaralı dairelerin kapısını
çaldım, içeriden çıkan olmadı. 14 numaralı dairenin çöpü kapının önündeydi, 15 numaralı dairenin
zilini çaldım. Çöpü çıkardılar. 16 numaralı dairede oturan şahıs evde bulunmuyor, haftada bir
gelip gidiyor, onun için zilini çalmadım. 17-18 numaralı dairelerin zilini çaldım, çöp çıkmadı. 19
numaralı dairenin zilini çalmadım. 20 numaralı dairenin zilini çaldım. Çöp çıkarmadılar. Binada
çöpleri topladıktan sonra binanın 15-20 metre alt tarafındaki yere çöpleri koydum. O sırada hiç
kimseyi görmedim. Tekrar evime geldim. Evde oturuyordum. Yöneticinin oğlu Ziver ÖZKAN beni
diyafondan çağırdı. Yukarıya giderken merdivende Ziver beyle görüştüm. Bana garajda birisi
yatıyor tanıyormusun dedi. Ben de onlarla beraber şahsın yanına gittim. Ben olay yerine
vardığımda orada Ziver’in hamını Nazlı ÖZKAN, Ziver ÖZKAN, ve Ziver’in ismini bilmediğim bir
akrabası vardı. İki arabanın arasında başında kan olan bir şahıs hiç ses gelmeden yatıyordu. Zivar
bey bana Necip beye benzettiğini söyleyerek beni şahsın evine gönderdi. Ben de Necip
HABLEMİTOĞLU’nun hanımına söyledim. Uzaktan gelip gördü ve eşinin olduğuma söyleyerek
ağlamaya başladı. O sırada binadan ve dışardan gelenler oldu. Daha sonra da polisler geldiler.
Ben çöp dökerken apartmanın parkında 6 numaralı dairede oturan Tahsin GÜNER’in
Tempra marka arabası, 14 numarada oturan Sıdıka ŞANLIDİLEK’in Toyoto marka arabası, 5
numarada oturan Sabri YILDIRIM’ın Pejo-306 marka arabası, 11 veya 18 numaranın, şu an
hangisinin olduğunu bilmediğim beyaz rekli Brodway marka arabası duruyordu.
Necip HABLEMİTOĞLU benim kapıcılık yaptığım binanın 4 numaralı dairesinde oturur.
Bir üniversitede öğretim görevlisi olduğunu biliyorum. Hangi üniversite olduğunu bilmiyorum.
Kendisinin 2 arabası var. Eşi de bir üniversitede çalıştığı için iki arabayı zaman zaman değişik
olarak kullanırlar. Sabahları genellikle 09.00 sıralarında çıktığını biliyorum. Akşamları kaçta
geldiği pek belli olmak. Sabahları işe giderken, arabasını bazen uzaktan kumanda ile çalıştırır.
Stop ettirir. Tekrar çalıştırıp arabaya biner gider. Misafiri pek gelmez. Benim bildiğim kadarıyla
yaşlı babası zaman zaman gidip gelir. Bu zamana kadar yabancı şahısların binada Necip
HAMLEBİTOĞLU’nu sorduğuna şahit olmadım. Bu gün de çevrede şüpheli bir şahıs ve olay
saatlerinde .çevrede bulunan arabaların içinde oturup bekleyen kimseyi görmedim ve fark
etmedim. Benim olay hakkında bildiklerim bunlardan ibarettir" şeklinde beyanda bulunmuştur.

Haluk BERBEROĞLU'nun 20/12/2002 tarihinde Ankara Emniyet Müdürlüğünde


alınan ifadesinde; "Ben Zorlu Sigorta Aracılık Hizmetleri Limited Şirketinin ortağı ve şirketin
müdürü olarak çalışmaktayım. Bu adreste iki buçuk seneden beri faaliyet göstermekteyiz. Ben
Necip HABLEMİTOĞLU’nu şirketin müşterisi olmasından dolayı iki yıldan beri tanımaktayım. Ben
Necip HABLEMİTOĞLU'nun 18.12.2002 günü eşine ait araçların evraklarını almaya hangi saatte
geldiğini görmedim. Çünkü bizim işlerin genellikle sene sonu olmasından dolayı daha yoğun bir

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
şekilde çalışıyoruz ve benim odam da ayrı olmasından dolayı görememiş olabilirim. Ancak
araçlarla ilgili işlemleri bitirdikten sonra bürodan çıkarken benim yanıma uğradı ben o esnada
paltomu giyip dışarıya halamın kocası Yahya PEHLİVANOĞLU ile çıkmak üzereydim. Necip
HABLEMİTOĞLU benim odama gelerek benim yeni yılımı kutladı. Benim o gün saatini tam olarak
hatırlayamadığım Beşiktaş-Denizli Sporun kupa maçı olduğundan dolayı maçın başlama saatinde
evde olabilmek için acele ediyordum. Benim acele ettiğimi Necip HABLEMİTOĞLU anladı ve
kendiside acele ederek benim kartvizitimi ve elektronik posta adresimi istedi, ve bende kendisine
verdim.. Necip HABLEMİTOĞLU’da bana “BEN SİZE ADRESİMİ GÖNDEREYİM, POLİÇEMİN
BİTİŞ TARİHLERİNİN BİLGİSİNİ BENİM ELEKTRONİK POSTA ADRESİME GÖNDERİN DEDİ
VE BANA HİÇ YAŞLANMIYORSUNUZ DEDİ, BENDE KENDİSİNE SİZDE ÖYLESİNİZ DEDİM”
böylece şakalaştık ve Necip HABLEMİTOĞLU bürodan ayrıldı ve bizde eniştem Yahya
PEHLİVANOĞLU ile tahminen saat 19.10 sıralarında ayrılarak eniştemin GMK Bulvarı 141/11
sayılı yerde bulunan evine gittik, televizyonu açtığımızda Beşiktaş-Denizli Spor maçının ikinci
yarısı oynanıyordu. Daha sonra evde Galatasaray-Ankaragücü maçını izlerken televizyonun
altından geçen alt yazıda müşterim olan Necip HABLEMİTOĞLU'nun öldürüldüğünü öğrendim.
Ben ilk önce böyle bir şeyin olacağına inanamadım. Çok üzüldüm, o arada beni personelim olan
Harun ALTAN isimli şahıs beni cep telefonumdan arayarak ağabey olaydan haberin varını,
müşterimiz olan Necip HABLEMİTOĞLU çok kısa bir zaman önce bizim dükkanda değilmiydi,
böyle bir işin olobileceğine inanamıyorum dedi bende kendisine bende inanamıyorum diyerek cep
telefonumu kapattım. O gün geç saatlere kadar eniştemin evinde oturduk, eşim daha önceden
oradaydı 19.12.2002 günü saat: 01.30 sıralarında eniştemin evinden eşim ile ayrılarak yukarıda
belirtmiş olduğum evime gittim. Necip HABLEMİTOĞLU'nun kim veya kimler tarafından da
öldürülmüş olabileceği konusunda herhangi bir bilgiye sahip değilim." şeklinde beyanda
bulunmuştur.

Ayşe YILMAZ'ın 20/12/2002 tarihinde Ankara Emniyet Müdürlüğünde alınan


ifadesinde; "Ben Zorlu Sigorta Aracılık Hizmetleri Limited Şirketinde yaklaşık 4 yıldır müşteri
hizmetleri temsilcisi olarak çalışmaktayım. Necip HABLEMİTOĞLU isimli şahıs şirketimizin
yaklaşık 3 yıldır müşterisidir. Olaydan yaklaşık bir hafta kadar önce Necip HABLEMİTOĞLU’ nun
evini arayarak eşinin üzerine kayıtlı olan her iki aracın sigortasının süresinin kısa bir zaman sonra
biteceğini ve bu nedenle yenilememiz gerektiğini kendisine telefonda söyledim. O da bana gerekli
evrakları hazırlamamı ve kendisinin kısa bir zaman sonra gelip evrakları alacağını söyleyerek
telefonu kapattı. Ancak aracın sigortasının bir tanesi 12.12.2002 tarihinde, biriside 14.12.2002
tarihinde süresi dolduğu halde gelip almayınca, bende bunun üzerine 18.12.2002 günü saat
yaklaşık olarak 17.45 sıralarında evini aradım, ancak evinde telefona bakan kimse çıkmayınca tele
sekreterine “ZORLU SİGORTAYI ARAYIN, BEN AYŞE “ diyerek telefonu kapattım. Aradan kısa
bir süre geçtik ten sonra Necip HABLEMİTOĞLU yaklaşık Saat 18.15-18.20 sıralarında çalışmış
olduğum yukarıda açık adresini verdiğim şirkete geldi. Ben kendisine neden geciktiğini sordum o
da bana hitaben “ÜÇ OKULDA DERSE GİRDİĞİNİ, ÇOK YORULDUĞUNU, BU ZAMANA
KADAR O YÜZDEN GEÇ KALDIĞINI VE EŞİNİN ÜZERİNE KAYITLI OLAN İKİ ARACIN
EVRAKLARINI ALAMADIĞINI” söyledi. Ben daha önceden hazırladığım iki araca ait evrakları
kendisine verdim. Bana kaza durumunda nereleri arayacağını ve yardımcı olabilmemiz için bana
nasıl ulaşacağını sordu, bende kendisine cep telefonum olmadığı için, gündüz saatlerinde şirketi ve
ulaşabileceği diğer şirketlerin adres ve telefonlarını, akşam saatlerinde ise kendi ev telefonumu
verdim. Hatta kendisine ev telefonumu vermemde bir mahsur olmadığını çekinmeden
arayabileceğini söyledim. Ayrıca Genel Sigortanın oto yardım hizmetleri konusunda bir
çalışmasının olduğunu belirttim. O da bana Ray Sigortanın da böyle bir hizmetinin olup olmadığını
sordu bende kendisine bu şirketin şuanda böyle bir hizmetinin olmadığını söyledim. O arada ben
başka bir iş için masamdan kalkmıştım. Kendiside büro içerisinde ayaktaydı. Ve elinde cep telefonu
vardı. “SİGORTA İŞLERİNİ YAPTIRIYORUM” der gibi kendisinin sesini duydum, ancak kiminle

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
konuştuğunu bilemiyorum. Daha sonra Kendisi poliçe için yapacağı ödemeleri viza kartı ile
yaparak talimatı imzaladı. Yeni yılımızı kutladı ve tahminen saat 18.55 -19.05 sıralarında
şirketimizden ayrılarak gitti. Şirketimize hangi araçla geldiğini görmedim, kendisi şirkete yalnız
gelmişti.
SORULDU : 18.12.2002 GÜNÜ SAAT 20.20 SIRALARINDA EVİNİN ÖNÜNDE SİLAHLI
SALDIRI SONUCU ÖLDÜRÜLEN NECİP HABLEMİTOĞLU’NUN ÖLDÜRÜLMESİ OLAYI İLE
İLGİLİ BİLDİKLERİNİZİ ANLATINIZ ?
Yukarıda belirttiğim gibi, olay günü Necip HABLEMİTOĞLU sigorta şirketimize olaydan
önce gelerek, eşinin üzerine kayıtlı olan her iki aracın da evraklarım alarak gitti. Ben akşam evde
televizyon seyrederken tahminen saat 22.000 sıralarında bir öldürme olayının gerçekleştirildiğini,
ölen kişinin soyadının ise HABLEMİTOĞLU olduğunu sipikerin konuşmalarından duydum. Ancak
soyadın Necip HABLEMİTOGLU'na ait olabileceği ihtimalini göz önünde bulundurmadım. Sabah
çalışmış olduğum şirkette Hürriyet Gazetesinin manşetinden olayı net olarak okudum ve çok
üzüldüm. Necip HABLEMİTOĞLU’nun kim veya kimler tarafından da öldürülmüş olabileceği
konusunda herhangi bir bilgiye sahip değilim." şeklinde beyanda bulunmuştur.

Yücel ATMACA'nın 19/12/2002 tarihinde Ankara Emniyet Müdürlüğünde alınan


ifadesinde; "17/12/2002 günü saat 24:10 sıralarında Portakal Çiçeği Sokak No:45 sıyılı yerdeki
ABD Büyükelçiğine ait lojmanlar çevresinde, benim gibi güvenlik görevlisi olan Necla ÇAM ile
birlikte ABD Büyükelçiliğine ait 06 YGD 08 plakalı araçla devriye görevi yapıyorduk. Devriye
görevimizi yerine getirdiğimiz sırada, Portakal Çiçeği Sok No:40 sayılı binanın yanındaki boş
alana aracımızı park ettik. Burada beklerken Migros yönünden Portakal Çiçeği Sokak istikametine
06 TKS 08 plakalı araç gelerek bizim bulunduğumuz boş alana aracı park ettiler. Araç balköpüğü
rengi, Volvo S40 marka bir araçtı. İçerisinde de simalarını tam olarak göremediğim, esmer 25-30
yaşlarında (2) erkek şahıs vardı. Aracın camları yarıya kadar açıktı, sigara içiyorlardı,.
Durumlarından şüphelenmediğimiz için, şahıslara kimliklerini sormadık, bir müddet daha orada
park halinde bekledikten sonra tekrar devriye görevine çıktık, saat 02:30 sıralarında şahısları
gördüğümüz yerden araçla geçtiğimizde aracın orada olmadığını gördük." şeklinde beyanda
bulunmuştur.

Enver ERDOĞAN'ın 22/12/2002 tarihinde Ankara Emniyet Müdürlüğü TEM Şube


Müdürlüğünde alınan ifadesinde; "Ben yaklaşık olarak üç yıldır ABD Büyükelçiliğine ait
Lojmanlarda sivil güvenlik görevlisi' olarak çalıyorum. 18.12.2002 günü sabah saat 07.30’da
Meclis parkında görevimi Yücel ATMACA ve Necla ÇAM isimli arkadaşlarımdan devraldım. Saat
07.30’dan 09.00’a kadar Balgat tesislerinde görevimi ifa ettim. Daha sonra saat 09.00’da
partnerim Zafer KAVAKLI arkadaşımı Paris Caddesi üzerinde bulunan Şili meydanından alarak,
görev yerimiz olan Pak 2 ve Portakal Çiçeği No.45’de ki lojman bölgelerinde görev aldık. 09.10’da
Refik Belendir sokağa Park 2 sokağı görecek şekilde aracımı park ettim. Bizim o gün görevde
kullandığımız araç 06 YGD 08 plaka sayılı Gri renkli Fiat Brava marka araçtı. Daha sonra saat
09.25’de Portakal Çiçeği sokak No.40 sayılı binanın hemen yanında bulunan ve oto park olarak
bulunan boş araziye arabamı park ettim. Saat 09.35’de kullandığım aracın yanında park halinde
bulunan Metalik Gri renkli Reno Scenic marka araca sarışın 1.65-1.70 boylarında kısa saçlı, siyah
metal çerçeveli gözlüklü, bir bayan gelerek kendi arabasının camlarının buzlarını temizlerken bize
doğru bakıyordu. Ben bu bayanın bize dikkatli bir şekilde bakmasından şüphelendim. Daha sonra
bu araç ve içindeki bayan buradan ayrılarak Migros tarafına doğru hareket etti. Bu araç çıktıktan
sonra, ana yolun kenarında bal köpüğü rengi Volvo marka bir aracın park halinde olduğunu
gördüm, fakat bizim araç bu aracı yan tarafından görebilecek bir konumda olduğu için aracın
plakasını görmedim. Bu aracın durumu benim kendi görevimi ve görev yerimi ilgilendirmediği için
ben bu aracın plakasına ve içindeki şahsa dikkatli bir şekilde bakmadım. Volvo marka bu aracın
içerisinde şoför mahallinde bir kişi oturuyordu. Bu şahıs araç içerisinde sigara içiyordu. Aracın

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
içerisinden görebildiğim kadarıyla, bu kişi 25-30 yaşlarında, esmer, uzun çeneli, zayıf çelimsiz,
uzun boylu, kısa kesim siyah saçlı bir kişi idi. Biz saat 09.50 sıralarında buradan hareket ederek
Portakal Çiçeği sokak No.45’te bulunan lojmanımızın biraz ilerisine doğru gittik. Biz Portakal
Çiçeği sokak No.40 numaralı binanın yanında bulunan boş arsadan ayrıldığımızda Volvo marka
bal köpüğü renkli araç halen orada duruyordu. Biz 10.25 sıralarında Portakal Çiçeği ve Park 2
sokak civarından ayrılarak Gaziosmanpaşa bölgesinde bulunan görev yerlerimize geçtik. Saat
14.30’a kadar Gaziosmanpaşa bölgesinde bulunduktan sonra, saat 14.30’da Portakal Çiçeği kesen
Hava sokağa geçtik ve bu sokakta bulunan kuru temizleme dükkanının önüne aracımızı park ettik
ve saat 15.50’ye kadar burada bekledik. Bu zaman zarfı içerisinde şüpheli bir durumla
karşılaşmadık. Saat 16.00’da ise Seğmenler parkı ve daha sonra Şili meydanı bölgelerini gezdik.
Akşam saat 19.00'da ise Meclis parkında görev aracımızı bizden sonra görev alan Sebahattin
AKDEMİR ve Aslıhan USLU isimli arkadaşlara görevimizi teslim ettik. Görevi teslim ettikten sonra
Belediye otobüsüne binerek Keçiören’de oturan Alpaslan isimli bir arkadaşımın babası vefat ettiği
için kendisine başsağlığına gittim. 21.10’da buradan ayrıldım 22.20 ‘de yukarıda belirttiğim
adreste bulunan ikametime geldim.
Daha sonra evimde televizyonumu açtığımda ara haberlerinde Doç. Dr. Necip
HABLEMİTOĞLU’nun öldürülme olayını öğrendim. Ben görevli olduğum zamanlarda Portakal
Çiçeği sokakta öldürülen şahsı daha önce hiç görmedim ve kendisini tanımıyorum. Daha önceki
günlerde de, o sokakta dikkatimi çeken hiçbir şey olmadı. Benim söyleyeceklerim bunlardan
ibarettir." şeklinde beyanda bulunmuştur.

Zafer KAVAKLI'nın 22/12/2002 tarihinde Ankara Emniyet Müdürlüğü TEM Şube


Müdürlüğünde alınan ifadesinde; "Ben 1999 yılı Temmuz ayından bu güne kadar ABD
Büyükelçiliğinde güvenlik görevlisi olarak çalışmaktayım. Bizim görev yerlerimiz haftalık olarak
belirlenir. Yukarıda belirtmiş olduğunuz olay günü ben saat 19.30’a kadar görevli idim.
18.12.2002 günü saat 07.30 ‘da görev aldım.Benimle birlikte aynı yerde Güvenlik Görevlisi olan
Enver ERDOĞAN ile birlikte 18.12.2002 günü Saat 07.30- 09.00 arası Paris Caddesi üzerinde
bulunan ABDTilerin ikamet ettiği tesislerde, Saat 09.00-10.30 saatleri arası Portakal Çiçeği Sokak
üzerinde bululan ABDTilerin ikamet ettiği tesislerde Portakal 45 Nolu bina ve Pak sokak 2 Nolu
binada, saat 10.30-12.00 saatleri arası Uğur Mumcu Sokak ve Kemer Sokak üzerinde bulunan
ABDTilerin ikamet ettiği tesislerde, Saat 12.00-13.30 arasında Kuloğlu Sokak ve Şehit Ersan
Caddesi üzerinde bulunan ABDTilerin ikamet ettiği tesislerde, saat 13.30- 14.30 arası İran
Caddesi üzerinde bulunan ABDTilerin ikamet ettiği tesislerde, saat 14.30- 16.00 arası Ahmet
Mithat Sokak ve Portakal Çiçeği Sokak üzerinde ABDTilerin ikamet ettiği tesislerde, saat
16.0-17.30 saatleri arasında Paris Caddesi üzerinde bulunan ABDTilerin ikamet ettiği tesislerde,
saat 17.30-19.30 saatleri arasında ABD elçiliği çevresinde görevli idim. Benim Enver ERDOĞAN
ile birlikte görevli olduğumuz-18". 12.2002 günü saat 09.00- 10.30 saatleri ve saat 15.20-16.00
saatleri arasında portakal çiçeği sokakta anormal bir durumla karşılaşmadık. Her şey normal
seyrinde devam etti. Biz genellikle ABD Büyükelçiliğine ait lojmana hakim olan hava sokak, Refik
Belendir sokak ve Portakal çiçeği sokak üzerinde bulunan boş arazide bulunduk, bu sokakta da
dikkatimi çeken herhangi bir olumsuzluk yoktu. Görevli olduğumuz saatler arasında herhangi bir
şüpheli araç, şüpheli kişi yada şüpheli bir olayla karşılaşmadık. Bizim görevli olduğumuz saatler
arasında Necip HABLEMİTOĞLU ’nun evinin bulunduğu bina çevresinde de herhangi bir şüpheli
şahıs veya araç dikkatimizi çekmedi. Olay olmadan önce Necip HABLEMİTOĞLU ’nun Portakal
Çiçeği Sokak ta ikamet ettiğini bilmiyordum. Bu şahsıda tanımıyorum. 18.12.2002 günü saat 19.30
da Elçilik çevresindeki görevimiz sona erdikten sonra bizden sonra görev alacak olan Sebahattin
AKDEMİR ve Aslıhan USLU isimli arkadaşlara görevi teslim etmek üzere Meclis parkının
yanındaki Havuzlu sokağa gittik, burada görevi teslim ettikten sonra, Meclisin karşısında bulunan
Belediye Otobüs durağından birlikte aynı yerde çalıştığımız Şeref EKRİ, Enver ERDOĞAN ile
birlikte Belediye Otobüsüne binerek, yine aynı yerde çalıştığımız Alparslan ...isimli arkadaşın evine

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
başsağlığına gittik, bizim eve gittiğimizde saat 20.15 sıralarında idi. 21.30-22.00 sıralarında
başsağlığı ziyaretinden ayrılarak, Enver ERDOĞAN Etimesgut’ta ikamet ettiği için bizden ayrıldı,
ben ise Şeref EKRİ ile birlikte yaya olarak Kamil Ocak Mahallesine geldik ve ben yukarıda
adresimi belirtmiş olduğum evime gittim, Şeref EKRİ ’de bizim eve 100 metre kadar uzaklıkta
bulunan evine gitti. Ben eve geldiğimde saat 23.00 sıralarında idi.
Ben Necip HABLEMİTOĞLU’nun öldürülmesi olayını televizyon haberlerden öğrendim
ancak şahsı tanımadığım için bana sıradan bir öldürme olayı gibi geldi. Ertesi gün yine
Televizyonda seyrettiğim haberlerde şahsın bizim görev yaptığımız Portakal Çiçeği Sokak üzerinde
bulunan ABDTilerin ikamet ettikleri tesislerin yakınında ikamet ettiğini öğrendim. Ben Necip
HABLEMİTOĞLU hakkında daha önce herhangi bir bilgi sahibi değildim. Ayrıca şahsın bizim
görev aldığımız portakal çiçeği sokakta ikamet ettiğini bilmiyordum. Benim söyleyeceklerim
bunlardan ibarettir." şeklinde beyanda bulunmuştur.

Necla ÇAM'ın 21/12/2002 tarihinde Ankara Emniyet Müdürlüğü TEM Şube


Müdürlüğünce alınan ifadesinde; "Ben yaklaşık iki yıldır yukarda adresini vermiş olduğum ABD
Büyükelçiliğine ait binalarda Güvenlik Görevlisi olarak çalışıyorum. 17.12.2002 günü saat: 19:30
sıralarında görev arkadaşım Yücel ATMACA ile birlikte görev aldınu Bu saatten itibaren bizlere
verilen programa göre gerekli kontrollerimizi yapmaya başladık. Portakal Çiçeği Sokağı No: 4
sayılı yerde bulunan ABD Büyükelçiliğine ait lojmanları kontrol amacı ile saat: 23:30 sıralarında
sokağa Hoşdere Caddesi istikametinden gelerek 40 nolu apartmanın bulunduğu binanın yan
tarafında bulunan boş araziye aracımızı park ettik. Birlikte görev yaptığım arkadaşım Yücel
ATMACA ile oto içerisinde oturmaya başladık. Yaklaşık yarım saat kadar sonra bulunduğumuz
araziye 06 TKS 08 plaka sayılı Balköpüğü renkli Volvo S 40 marka bir otomobil içerisinde iki kişi
olduğu halde geldi. Araçlarını yola paralel, sağ ön koltukta oturan şahıs 40 nolu binayı görecek
şekilde araçlarını parkettiler ve oto içerisinde oturmaya başladılar. ABD Büyükelçiliği
lojmanlarının da bu bölgede olması nedeni îleTCönU hemen dikkatimizi çekti. Aracın plakasının
06 TKS 08 olduğundan eminim. Marka ve model konusundan ben anlamam ancak görev arkadaşım
Yücel ATMACA otonun Volvo s40 olduğunu söyledi. Araç içerisinde oturan şahıslar bizi
göremiyordu ancak biz kendilerini görebiliyorduk. Şahıslar sürekli sigara içiyorlardı. Bu nedenle
otunun camlan sürekli yarım açık vaziyette duruyordu. İlk etapta şahısların alkol aldıklarını
zannettik ancak her hangi bir şey içmediklerini gördük. Arkadaşım ve ben yaklaşık olarak saat:
01:00’a kadar belirtilen yerde oturduk. Saat: 01:00’dan sonra diğer noktalarımızı kontrol için
aracımızı park ettiğimiz yerden hareket ettirerek ve 06 TKS 08 plaka sayılı aracın önünden geçtik.
Bu sırada ben ön sağ tarafta oturan şahsı gördüm. Bu şahıs 25-30 yaşlarında, oturuşuna
göre uzun boylu sayılabilecek pozisyonda, normal kilolu, kısa saçlı, yuvarlak toplu yüzlü, esmer
tenli, sakalsız ve bıyıksız, koyu renkli kıyafetli bir şahıstı. Sürücü koltuğunda oturan şahsı ben
görmedim. Onu daha çok bizim aracı kullanan Yücel ATMACA isimli arkadaşım gördü. Çünkü ben
aracın sağ ön tarafında oturuyordum. Biz bu bölgeden ayrıldığımızda araç halen daha orada park
halindeydi. Yaklaşık olarak bir saat kadar 06 TKS 08 plaka sayılı oto ile aynı yerde park halinde
bulunduk. Bu süre zarfında şahıslar sadece oto içerisinde oturdular. Hiçbir şekilde aşağıya
inmediler ve ısınmak için otoyu çalıştırmadılar. Biz belirttiğimiz yerden ayrıldığımızda oto halen
orada park halindeydi. Benim söyleyeceklerim bunlardan ibarettir." şeklinde beyanda
bulunmuştur.

Nuriye ŞENER'in 21/12/2002 tarihinde Ankara Emniyet Müdürlüğü TEM Şube


Müdürlüğünde alınan ifadesinde; "Ben yukarıda da belirttiğim gibi Migros’ta kasiyer olarak
çalışmaktayım. 18.12.2002 günü 18.00’den 22.00’ye kadar görevliydim. Bana sorduğunuz saatte
de kasanın başında bulunuyordum. Bana gösterdiğiniz alış-veriş fişinde benim ismim yazılı
görünüyor. Ancak ben fiş kestiğim şahısların yüzlerine dikkat etmem. Bu yüzden silahlı saldırı
sonucu öldürüldüğünü televizyondan öğrendiğim Necip HABLEMİTOGLU isimli şahsı da

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
tanımıyorum. Fişteki listede görünen malzemeleri alması için en az 30-45 dakika kadar mağaza
içerisinde gezmiş olmalı ve tesadüfen de benim olduğum kasadan hesap ödemiştir. O gün kasada
görev yaptığım müddetçe şüpheli herhangi bir durum görmedim. Bu şahıs hesap öderken telaşlı
veya tedirgin olsaydı veya sizi güleryüzlü karşılayıp, konuşmuş olsaydı mutlaka fark ederdim. Bazı
insanlarda hiç konuşmadan veya bir şey sormadan hesabını ödeyip gider. Ancak o gün böyle bir
durum olmadı. Ben kasada bulunduğum süre içerisinde pek çok insana fiş kesmişimdir. Ancak
bunları hatırlamam mümkün değildir. Zaten bu şahıs ta bizim alış-veriş merkezine sürekli gelen
kişilerden değil. Ben sürekli gelen müşterilerimizi tanırım. Ancak bu şahsı, öldürüldüğünü
televizyondan öğrenene kadar hiç tanımıyordum. Necip HABLEMİTOĞLU’nun kim veya kimler
'tarafından da öldürülmüş olabileceği konusunda herhangi bir bilgiye sahip değilim. Benim bu
konuda söyleyeceklerim bunlardan ibarettir." şeklinde beyanda bulunmuştur.

Rıfat Onur ALTAY'ın 19/12/2002 tarihinde Ankara Emniyet Müdürlüğünde alınan


ifadesinde; "Ben halen yukarıda yazılı olan ikametimde emekli hemşire olan annem Hacer Serap
ile birlikte ikamet ederim. Babam 1983 yılında vefat etmiştir. Cinnah Caddesinde faaliyet gösteren
"MGM LTD ŞTİ" 26/8'de çalışırım, bekar ve lise mezunuyum.
Olay günü, yani 20:15 sıraları olabilir, annemle birlikte Hoşdere Caddesinde bulunan
"BEYKOZ LOKANTASI"ında yemek yemek için Hava Sokaktan Hoşdere Caddesine çıktık.
"DENİZATI PASTANESİ"nin önünden karşıda bulunan "BEYKOZ LOKANTASI"na annemle
birlikte geçmek için hareketlendiğimizde, Portakal Çiçeği Sokağından hızla ve büyük bir motor
gürültüsü ile çıkan bir oto gördüm. Oto sola dönerek Atakule istikametine doğru gidiyordu. Otaya
baktığımızda içerisinde üç (3) kişi olduğunu gördüm ancak karanlık olduğu için yüzlerini
göremedim, yalnız otonun plakasının 06 V-08 veya 06 V-06 olabilir, Murat 131 marka ve bej veya
beyaz olabilir. Hatta oto kirlenmiş de olabilir. Böyle bir şekilde o otoyu gördüm. Biraz ilerde
ışıklar olduğu için trafik tıkanmıştı, araç o arada yavaşladı. Daha sonra da Atakule istikametine
geçerek gözden kayboldu. Ben annemle oradan çıktığımda silah sesi duymadım. Ben otoyu
Portakal Çiçeği Sokağından çıkarken gördüğümde saat tahminen 20:20 veya 20:25 idi. Annemle
lokantada yemeğimizi yedik ve eve gelince, ben annemle evden çıkmadan önce TV'de bir şahsın
silahla vurulduğu haberini izledim. Ancak adresini tam olarak duyamamıştım.
Benim yukarıda plakasını verdiğim aracı olay olduktan sonra gördüm. Evden TV
öğrendiğim olayın, Portakal Çiçeği Sokağında olduğu açıklanınca olay yerine geldim. Yanlış
söyledim evden çıktım ve bu olayı komşudan öğrendim. Olay yerine geldim, biraz durduktan sonra
yine evime gittim. Televizyonu seyrederken, kanalların birinde olayın bir arabadan ateş edilerek
gerçekleştirildiğini açıklanınca, hemen aklıma size plakasını verdiğim oto ve içerisinde .ununa üç
(3) şahıs geldi. Ben evden tekrar çıkarak olay yerine bir arkadaşımla geldim. Güvenlik şeridinin
yanında bulunan bir polis memuruna "ARABADAN MI ATEŞ ETMİŞLER" dedim. Görevli de bana
"BİR BİLGİMİZ YOK" dedi.
Ben de bir müddet sonra tekrar eve gittim. Bugün yani 19/12/2002 günü olay yerine
gelerek görevli polislere bahse konu plakayı vereceğimi söyledim. Benim olay ile ilgili bildiklerim
ve gördüklerim bundan ibarettir. " şeklinde bayanda bulunmuştur.

Cemal DOĞAN'ın 21/12/2002 tarihinde Ankara Emniyet Müdürlüğü TEM Şube


Müdürlüğünde alınan ifadesinde; "Ben Star Gazetesinin adliye muhabiriyim. 18.12.2002 tarihli
Star Gazetesinde “ İŞTE BERGAMA ÜÇLEME-ALTIN-RÜŞVET-CİNAYET” adlı haberi
yazmamdan dolayı, gün boyunca bana gazetemden konferans istemiyle cep telefonumu bilmediği
için bazı kişiler görüşlerini bildirdiler, bunların çoğu Bergama’da yaşayan ve haberimi taktir eden
köylülerdi sanıyorum. Ancak yine gazetemin telefon numarasıyla konferans yapan bir şahıs
haberimden dolayı ve cesaretimden dolayı beni kutladığını belirterek “BU ADAMLAR SENİN BU
HABERİNDEN SONRA SENİN ÜZERİNE GELECEKLER VE DAVALAR AÇACAKLARDIR, BEN
SANA BU KONUDA YARDIMCI OLACAĞIM” diyerek Bergama olayının arkasındaki bir takım

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
karanlık noktaların olduğuna ilişkin bilgiler vermeye başladı. Ben kendisine yazdığım haberin
iddiada olsa doğru olduğunu ve kaynağının beni arayan BergamalI köylüler olduğunu hatta dava
açıldığı taktirde ses kayıtları olduğunu söylediğim kişilerin ses kayıtlarını mahkemeye
sunabileceğimi söyledim. Bunun üzerine ses tonundan son derece kültürlü tıpkı bir hoca üslübu ile
konuşan beyefendi görünümü veren bu kişi “SİZDEN RİCAM BENİM SESİMİ LÜTFEN
ALMAYIN, İSMİMİ DE LÜTFEN SORMAYIN” şeklinde güvence istedi, bende kendisine bu
işbirlikçilerin bana açabilecekleri muhtemel davalarda yardımcı olabilecek kişiye saygı
duyduğumu bu nedenle kesinlikle ne ismini nede ses kaydını almak istemediğimin güvencesini
verdim. Bunun üzerine teşekkür eden ve rahatlayan şahıs, bana çok önemli belge ve dokümanların
elinde bulunduğunu ve Bergama'daki Almanların köylüleri nasıl kışkırtarak eylemlere
sürüklediğini ve bunun arkasında BİRSEL LEMKE adlı uzun yıllar Almanya’da yaşamış ve bir
Almanla evlilik yapmış bir kadının eylemlerin arkasındaki parasal kaynağın finansörü olduğunu
söyledi. Ayrıca BİRSEL LEMKE’nin yardımcılarının ise eski CHP'li Bergama Belediye Başkanı
SAFA TAŞKIN, eylemlerin öncüsü OKTAY KONGAR ve Belediye Başkanmm yanında Basın ve
Halkla İlişkiler Sorumlusu iken BİRSEL LEMKE’nin bizzat yardımcılığı görevine getirilen ÖZCAN
DURMAZ adlı kişiler olduğunu, ayrıca bu iş birlikçiler ile birlikte Avukat SEMİH ÖZAY’ında bu
katogoride yer aldığını söyledi. Bana sözlü olarak uzunca yazdığım haberin doğruluğu
doğrultusunda yaklaşık 15 dakika bilgi veren bu kişi “SANA GÖNDERECEĞİM BİR BELGE İLE
BERGAMA GERÇEĞİNE SON NOKTAYI KOYACAKSIN BU BELGE ALMAN SERVİS VE
AJANLARININ BERGAMALI KÖYLÜLERİNİN ARKASINDA NASIL PARA KAYNAĞININ
OLDUĞUNUNDA BELGESİDİR” şahsa bunun üzerine çok sevindiğimi ve belgenin içeriğini
sordum. Ses tonundan iyi niyetli ve araştırmacı bir insan olduğunu düşündüğüm bu kişi bana,
Bergama’nın altına en yakın köyü olan Narlıca Muhtarı Veysel AKÇİT’in kardeşinin oğlu Levent
AKÇİT'e işsiz olduğu halde Oktay KONGAR'm bu çocuğa eylemlere daha faal ve kararlı katılması
için iş vadinde bulunduğunu, ancak aradan geçen zaman içerisinde Levent AKÇİT'in defalarca
eylemler sırasında Oktay KONGAR'a “HANİ BENİ İŞE ALAÇAKTIN” sözlü hatırlattığı, bunu
üzerine Oktay KONGAR'ında işe koymadığı halde git kardeşim Bergama’ya Ziraat Bankasında
paran hazır, çekebilirsin dediğini söyledi. Bunun üzerine derhal bankaya giden işsiz eylemci
Levent AKÇİT, hesabında 189.500.000 bin lira olduğunu görür ve çeker. Daha sonrada yine aynı
bankanın İzmir Çamdibi'nden gönderilmiş yine aynı miktarda bir havalesini Levent AKÇİT çeker,
telefondaki şahıs bu dekontların çok önemli olduğunu, Bergama gerçeğinin arkasındaki bütün
işbirlikçilerini ortaya çıkaracağını belirterek “CEMAL BEY BURADAKİ DİKKAT EDECEĞİN
KONU PARAYI YATIRAN VE GÖNDEREN ŞAHSIN İSMİ ÖNEMLİ BU ŞAHIS ALMAN AJANI,
BİRSEL LEMKE’NİN SAĞ KOLU ÖZCAN DURMAZ’IN HAVALALERİ GÖNDERMİŞ
OLMASIDIR” bu ve buna benzer birçok konuşmanın arkasından, bana bu dekont ve belgeleri
göndereceğini söyleyerek telefonu kapattı. Bu konuşmadan yarım saat sonra ben DGM'de bir
Savcının yanında otururken yine Star Gazetesinin telefon konferans sistemiyle bana ulaşan aynı
kişi beni İrfan diye bir şahsın telefonla arama ihtimalinin olabileceğini, eğer ararsa bu kişiye
güvenmemem gerektiğini, çünkü bu şahsında bu işbirlikçiler ile birlikte olduğunu belirtti ve benim
mümkünse gazetemin faks numarası ile cep telefonunu verip veremeyeceğini sordu bende bu iyi
niyetinden dolayı rahatlıkla olabileceğini söyleyerek “Star Gazetesi Faks: 0 312 491 74 75 ve Cep
: 0 542 366 92 13 nolu faks numaramı ve cep telefonumun numarasını verdim. Bu ikinci
görüşmenin ardından saat 14.00 sıralarında Adliye kafeteryasında otururken bu şahıs üçüncü defa
aradı beni “CEMAL BEY FAKSI ŞİMDİ GEÇMEM MÜMKÜNMÜ GAZETEDE NEZAMAN
OLURSUNUZ SİZE ULAŞIRMI” diyerek sordu bende öncelikle ona çok büyük bir tesadüf eseri
kendisinin beni İrfan isimli şahısın uyarmasının ardından, yaklaşık 25 dakika sonra beni İrfan
isimli şahsın aradığını söyledim. Karşımdaki şahıs buna çok şaşırdı ve ardından benim kendisine
ne söylediğimi sordu. Bende benim ona bir şey sormadan kendisinin benim yazdığım haberi
eleştirdiğini, yaptığım haberi kınadığını ve Bergama’h eylemci köylülerin başı OKTAY KONGAR'a
çok büyük yanlışlık yaptığımı söyledi ve “BİN TANE BERGAMA KÖYLÜSÜ SENİ KINIYOR VE

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
SENİN HAKKINDA DAVA AÇACAĞIZ” sözlerini anlattım. Karşımdaki şahsa faksı isterse şimdi
çekebileceğini, hatta Gazetenin İstihbarat Kısmındaki Sekreterimiz Hicran hanımın bu faksları
benim masama bırakabileceğini söyledim. İsterse saat 17.00 sıralarında adliyeden ayrılıp gazetede
olabileceğimi o saatte de faksa geçebileceğini söyledim ve telefon görüşmemiz bitti. Bu
konuşmanın ardından beraberimde emniyet muhabirimiz Kamil ELİBOL ve gazete şoförümüz ile
birlikte Konya yolu istikametinden Oran’daki Star gazetesine doğru yola çıktık. Saat
yanılmıyorsam 16.45 sıralarında Konya yolunda seyir halinde iken Cep telefonumun ekranında
“TEL NO YOK” şeklinde bir aramaya cevap verdim karşımda yine haber kaynağım olan aynı
şahıs vardı acele bana faksı geçmek istediğini gazeteye ne zaman varacağımı sordu bende
kendisine 10-15 dakika içerisinde gazetede olacağımı söyledim. Gazeteye vardığımda önce bu
bilgileri şefim ile paylaştım ve o gün gazetemde çıkan haberimden sonra en önemli belgenin bana
ismini bilmediğim bir şahıs tarafından faksla bana gönderildiğini anlattım şefim Zafer GEDİK’te
bana hemen oturup haberi yazmamı istedi, bilgisayarımın başına oturmuştum ki saat sanırım
17.00-17.30 arası yine “TEL NO YOK” ibareli cep telefonum çaldı arayan yine aynı kişiydi bana
faksı alıp almadığımı sordu. Bende kendisine aldığımı çok teşekkür ederek belirttikten sonra haberi
yazmaya başladığımı söyledim. Aramızda fakstan geçen bazı bölümlerin okunmasında güçlük
çektiğimi bu nedenle bana kodlayarak bana bunları belirtmesini istedim. Özellikle Almanların
Bergama eylemlerinin arkasındaki BİRSEL LEMKE’den bahsettik ve LEMKE'nin fotoğrafının
renklisini bulup bulumayacağını sordum, bunun üzerine karşımdaki şahıs bunu BİRSEL LEMKE'ye
ait olduğunu söylediği İnternet sitesine girmem halinde kolayca ulaşabileceğimi tavsiye etti ve
bana “TEHE RİGHT-LİVELİHOOD.A WARD” kodlu internet meil adresini verdi. Ardından yine
bu kişi ve bu işbirlikçilerle ilgili kısa bir konuşma yaptıktan sonra haberimin ne zaman çıkacağını
sordu. Bende kendisine saatin bir hayli ilerlemiş olduğundan ve gündemin yoğunluğu nedeniyle
yazımı yarma bıraktığımı dolayısıyla Cuma günü çıkmasının muhtemel olduğunu belirttim. Kendisi
bana cesaretli ve dürüst gazeteciliğimden dolayı teşekkür ettikten sonra ve benimde ona
duyarlılığından dolayı karşılıklı teşekkürün ardından konuşmamız sona erdi. Benim bütün bilgi ve
görgülerim bundan ibarettir küçük bir detay belki faydası olur diye dikkatimi çekmişti onu da
belirtmek isterim ben bu haberi bitirdikten ve biraz oyalandıktan sonra Galatasaray maçına
yetişmek için gazetemin ön kapısından çıktıktan sonra hemen bizim binanın 30 metre sağında
bulunan Simens adlı şirketin önünde kar yağışı soğuk ve herhangi bir durak işareti olmamasına
karşı koyu siyah paltolu, kısa sarı saçlı ve tahminen 30-40 yaşlarında bir şahsın yanından geçtim,
daha önce de bir mafya kurşunlarına hedef olduğum için bu kişiye biraz şüphe ile baktım ni tekim
kendisinden 50 metre kadar uzaktan geriye döndüğümde bu şahsın bana bir bakıp tekrar kafasını
çevirdiğini gördüğümden dolayı rahatsız oldum. Olaydan 15 dakika sonra evime gittiğimde
gazetem beni telefonla arayarak Doç.Dr.Necip HABLEMİTOĞLlTnun suikaste uğradığını, bu konu
ile ilgili olduğum içinde sayın savcımız Nuh Mete YÜKSEL'e telefonla ulaşarak görüş almamı
istedi bütün bilgi ve duyumlarım bundan ibarettir." şeklinde beyanda bulunmuştur.

Nurhan YILDIRIM'ın 23/12/2002 tarihinde Ankara Emniyet Müdürlüğü TEM Şube


Müdürlüğünde alınan ifadesinde; "Hatırladığım kadarı ile bu yılın Haziran ayının 15'i gibi idi.
Halen ikamet ettiğim binanın karşısında bulunan ve merhum Necip HABLEMİTOĞLU'nun evinin
alt tarafında bulunan boş arazide gözleme yapan bayanların olduğunu gördüm, doğal şeyler
hoşuma gittiği için ve merakımdan dolayı bu bayanların yapına gelip gözleme sipariş ettim ve
beklemeye başladım. Bu süre zarfında karşımda üç kapısı da açık bulunan Renault veya TOFAŞ
olduğunu zannettiğim bir araç bulunuyordu ve bu aracın içerisinde biri sakallı üç şahıs oturmakta
idi. Bu şahıslardan birisi bana dönerek bir yerden tanışıyoruz galiba diyerek konuşmak istedi. Ben
ise kendilerini tanımadığımı söyledim ve gerçek ismimi söyledim ve de söylediğiniz isim ben
değilim dedim. Bunun üzerine, sohbet biraz gerginleşti ben de daha önce bu kişilere gerçek ismimi
söylediğim için biraz tedirgin oldum. O dönemde gündemde kapkaç hadiseleri ve hırsızlıklar
olduğu için evimi öğrenmesinden diye gözlemelerimi alıp biraz alt tarafta bulunun TANSAŞ

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
alışveriş merkezinin arkasını dolanarak benim evimin bulunduğu apartmanın arkasındaki açık
otoparka arabamı park ettim. Bu olaydan yaklaşık 20 gün sonra bir şahıs binamızın güvenliğine
gelerek benim isimi sormuş. Güvenlik görevlisi de bu şahsa evet burada 63 numarada ikamet eder
demiş. Ben güvenlikçi çocuk ile görüştüğümde ise bana tarif ettiği eşgal daha önce gördüğüm üç
şahısla tutmuyordu ve farklı bir şahıs eşgali ortaya çıkıyordu. Ben de bu konuyu önemsemedim ve
üzerinden geçtim. 10/12/2002 günü saat 07:30 sıralarında Portakal Çiçeği Sokakta bulunan
merhumun evinini karşısında park halinde bir araç ile çok hafif çarpıştım. Karşımdan oto geldiği
için kendi otomobilimi sağ tarafa çekerken böyle küçük bir kaza oldu. Ancak bu aracın sağ
kapısından inen ve bana kaba davranan bir şahıs oldu. Ben bu şahsa dikkatli baktığımda ise bu
şahsın yaz aylarında gözlemecide karşılaştığım ve sizi sanki bir yerden tanıyorum diyen şahıs ile
aynı kişi olduğunu anladım. Bu şahıs 180 cm'den uzun, sağlam vücutlu, yakışıklı ve 28-30
yaşlarında, siyah gözlü ve esmer, düzgün lisanda ve güzel aksanlı, gür saçlı, sakalsız ve bıyıksız
birisiydi. Ben bu şahsın kabalığına rağmen belki benim mahallemin çocuğu olabilir diye fazla
birşey söylemedim. Bu arada şoför mahallinde bulunan diğer kişi, arkadaşına bırak hadi gidelim
diye arabanın içerisine aldı ve bana da arkadaşımın kusuruna bakmayın dedi. Bundan sonra ise
kaza mahallinden ayrılmak üzereyken şoför mahallinde bulunan şahıs bana plakamın düştüğünü
söyledi ben de aracımla geri doğru gelip yere düşen plakamı aldım ve oradan ayrıldım. Aynı sokak
üzerinde bulunan evime doğru giderken ise plakasını 06 TBZ 08 plakalı olarak aldığım koyu renkli
yerli bir araç olduğunu gördüm. Bu plakayı yazıp not aldım ve polise bildirmek için not aldım.
Ancak direksiyondaki şahsın kibarlığından dolayı polise bildirmedim. Ben evimin önüne
geldiğimde bu araç da benim evime bakarak ayrıldılar. Bu güne kadar bu şahıslar tarafından
aranmadım ve de karşılaşmadım. Yalnızca Necip HABLEMİTOĞLU'niun öldürülmesi olayından
sonra aynı günün gecesinde uygun bir zaman kollayıp bu olaylar arasında belki bir ilişki olabilir
düşüncesi ile hem de başsağlığı dilemek için evine giderek Şengül HABLEMİTOĞLU'na bilgi
verdim. O da benimle avukatları Hüseyin Beyi tanıştırdı ve Hüseyin Bey ile birlikte kendi evime
gelerek kendisine yukarıda anlattığım olayları anlattım. Bu kuşu bu olayı başkasına anlatmamamı
tenbih etti. Ancak ben kendisine basına yansımaması şartı ile her türlü yardımı yapacağımı
söyledim. Zaten ilk bilgi vermeye giderken de Hablemitoğlu ailesinin evlerinin bulunduğu yere
başlayarak basım ve medyanın oradan çekilmesini beklemiştim. Yine HABLEMİTOĞLU ailesinin
evinde tanıştığım. Hüseyin BUZOĞLU ve kendisini Ankara Emniyet Müdürü Yardımcısı olarak
tanıtan Osman AK Bey bana kendilerinden başka kimseye bilgi vermemem hakkında bana tenbihde
bulundular. Ancak ismim ve soyismim geçmese de bu olayların gazetelerde geçmesi üzerine
Emniyet Müdürlüğüne bilgi verilmek üzere davet edildim. Sanıyorum bu haberin çıkmasından
dolayı benim kendilerine kızmam ve bir daha konuşmak istemememden dolayı Emniyet
Müdürlüğüne konu bildirilmiş alacak ki Emniyet Müdürlüğüne davet edilerek bu davete de icabet
ettim. Bu arada yukarıda söylemeyi unuttum, olayla ilgili olarak televizyonda geçen haberlerden
birinde kaza yaptığım şahsı ya da ona çok benzeyen birini gördüm. Emniyet müdürlüğüne
gittiğimde ilk önce bu şahsın tespit edilmesi hususunun öncelik arz etmesinden dolayı TV
haberlerini içeren video kasetini dikkatlice seyrettim ancak görüntülerde bu şahsı tekrar görüp
tespit ve teşhis edemedim. Zamanın geç olmasından dolayı durumumu izah ederek sözlü olarak
verdiğim ifademi yazılı olarak zapta geçilmesi için akşam saatlerinde sizleri evime davet edeceğimi
beyan ederek emniyet müdürlüğünden ayrıldım. Şu anda da konu ile ilgili bildiklerimi kendi özgür
irademe dayanarak sizlere izah ettim. Ben uzun süredir bacağımın kırık olmasından dolayı evimde
istirahat etmem lazım olduğu halde vatandaşlık ve insanlık görevi olarak bildiğim için gece geç
vakitte taksi çağırmak suretiyle Hablemitoğlu ailesine giderek daha önce yaşadıklarımı anlattım ve
bu cinayet olayı ile bir ilişkisi olabilir diye bilgilerimi paylaştım. Ancak basın ve medyaya
yansıması ve ismimin buralarda geçmesi kaygımı bildirmeme rağmen bu olay Hürriyet Gazetesine
yansımış olarak okudum ve bundan dolayı üzüldüm. Bu olay ile ilgili dolarak bildiklerim bundan
ibaret olup hatırladığım ve yaşadığım konuları sizlere ayrıntılı olarak anlattım." şeklinde beyanda
bulunmuştur.

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
Ersan BARKIN'ın 26/12/2002 tarihinde Ankara Emniyet Müdürlüğü TEM Şube
Müdürlüğünde alınan ifadesinde; "Ben 1981 yılında İsparta ilinde doğdum. Ancak sadece
doğum yerim İsparta ilidir. Ailem ile birlikte Burdur ilinde ikamet etmekteyiz. İlkokulu Burdur
Şeker ilkokulunda, orta okulu ve Liseyi Burdur Cumhuriyet Lisesinde bitirerek 1999 yılında mezun
oldum. Aynı yıl girmiş olduğum üniversite sınavlarında şu an okumakta olduğum Ankara
Üniversitesi Hukuk Fakültesini kazanarak kayıt yaptırdım. Halen aynı okulun 4. sınıf öğrencisiyim.
Babam Burdur Köy Hizmetleri il Müdürlüğünde işçi olarak çalışır, annem ev hanımıdır. Biz aynı
anne ve babadan olma toplam iki kardeşiz. Bunlar sırasıyla;
1 -Benim.
2-Ezgi BARKIN, dokuz yaşlarında olup halen Burdur Bahçelievler İlköğretim Okulu 3. sınıf
öğrencisidir.
SORULDU: 18.12.2002 GÜNÜ SAAT: 20:20 SIRALARINDA ÇANKAYA İLÇESİ AZİZİYE
MAHALLESİ PORTAKAL ÇİÇEĞİ SOKAK SAADET APARTMANI NO: 40 SAYILI BİNANIN OTO
PARKINDA UĞRADIĞI SİLAHLI SALDIRI SONUCU HAYATINI KAYBEDEN DR. NECİP
HABLEMİTOĞLU İLE OLAN İLGİ VE İRTİBATINIZI DETAYLI OLARAK ANLATINIZ?
CEVABEN:Ben Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesini kazanarak Ankara iline geldim.
Okumakta olduğum okulun birinci sınıfında iken yani Ekim 1999 yılında Fakültemizde bulunan
Fakülte Dekanlığına bağlı Atatürkçü Düşünce Topluluğuna kayıt oldum. Atatürkçü Düşünce
Topluğunun düzenlemiş olduğu tüm aktivitelere katılmaya başladım. Bu topluluk içerisinde
tanıdığım arkadaşlarım aracılığı ile Atatürkçü Düşünce Derneği Genel Merkezine gidip gelmeye
başladım. 2000 yılı Şubat ayı içerisinde Atatürkçü Düşünce Derneği Altındağ ilçe teşkilatına
kaydoldum. O dönemde Başkent Öğrenci yurdunda kaldığım için Altındağ ilçe teşkilatına kaydımı
yaptırmıştım. Atatürkçü Düşünce Derneği içerisindeki faaliyetlerimin yanı sıra Fakültemizde
Atatürkçü Düşünce Topluluğunda ve “Aydınlanma 1923” isimli iki ayda bir çıkarılan dergide
çalışmaya başladım. Dergi çalışmalarımda bir çok yazım ve makalem yayınlandı. Bu çalışmalarım
2001 yılı Kasım ayma kadar devam etti. 2001 yılı Kasım ayından sonra bu çalışmalarımın yanı sıra
Atatürkçü Düşünce Derneği Genel Merkez Gençlik Kolları Başkanlığı görevine getirildim. 2002
yılı Haziran ayma kadar Gençlik Kolları görevim devam etti. 02 Haziran 2002 tarihinde yapılan
Atatürkçü Düşünce Derneği Olağan Genel kurulunda Genel Yönetim Kurulu üyeliğine seçildim ve
halen bu görevimi sürdürmekteyim.
Dr. Necip HABLEMİTOĞLU ile tanışmam Atatürkçü Düşünce Derneği Çankaya
Şubesinin düzenlemiş olduğu bir panele rastlamaktadır. Çankaya Şubesi tarafından düzenlenen
“Ermeni Soykırımı, Türkiye'deki Cemaatler ve Hizbullah” konularını içeren panele Dr. Necip
HABLEMİTOĞLU konuşmacı olarak katılmışlardı. Kendisi ile panel sonrası burada tanışma
imkanı buldum.
Bu tanışmamızdan sonra 2001 yılı Mart ayında Burdur Atatürkçü Düşünce Derneği
tarafından düzenlenen “Kadın Hakları” konulu panele Dr. Necip HABLEMİTOĞLU ve eşi Doç.
Dr. Şengül HABLEMİTOĞLU’ nu konuşmacı olarak davet ettim. O dönemde kendisine telefolan ile
ulaşarak davet teklifimi iletmiştim ve kendisi de kabul ederek Burdur'da düzenlemiş olduğumuz
panele eşi ile birlikte katılmıştı.
Dr. Necip HABLEMİTOĞLU ve eşi Doç. Dr. Şengül HABLEMİTOĞLU’nun Burdur
davetimizi kabul ederek gelmeleri üzerine Burdur ilinde bulundukları süre zarfında kendileri ile
yakından ilgilenerek yardımcı olmaya çalıştım. Kendileri ile akşam yemeğinde birlikte
olduk.Kalacak yerler konusunda da babam bizlere yardımcı olarak Köy Hizmetleri İl Müdürlüğü
misafirhanesini ayarladı. Dr. Necip HABLEMİTOĞLU Burdur Atatürkçü Düşünce Derneği
tarafından düzenlenen panele katılarak ertesi gün gelmiş olduğu kendi otosu ile Burdur'dan
ayrılarak Ankara iline geldi. Bende aynı günün gecesi Ankara iline döndüm.
Aradan yaklaşık olarak bir ay kadar süre geçtikten sonra Nisan aylarında Fakültemizde
bulunan Atatürkçü Düşünce Topluluğu tarafından organize edilen “Siyasal İslam” konulu panele

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
Dr. Necip HABLEMİTOĞLU’nu davet ettim. Kendisi davetimi kabul ederek panele konuşmacı
olarak katıldı. Tarihini tam olarak hatırlayamadığım ancak tahminen bu panelden on beş gün
kadar sonra kendisi beni ve üç arkadaşımı Kızılay semtinde bulunan Mel-Bo isimli restorana yem
için davet etti. Bende davet icabı yemeğe katıldım. Yemeğe katılmak üzere Kızılay semtinde
bulunan Çarşı Mağazasının önünde Ben, Kerem GÖKTEN. Onur ÇUBUKÇU ve Ömer .... İsimli
arkadaşlarım ile buluştuk. Bu arkadaşlarımın hepsi Atatürkçü Düşünce Derneği Çankaya
Şubesinde görevli arkadaşlardı. Dr. Necip HABLEMİTOĞLU’ nun yanımıza gelerek bizimle
buluşması üzerine hep birlikte yürüyerek Mel-Bo isimli restoranda çıktık. Bu akşam yemeğinde
saydığım arkadaşlarım ile birlikte yaklaşık iki buçuk saat kadar sohbet ettik. Bu sohbetimiz daha
çok benim dışımda diğer arkadaşlarım ile Dr. Necip HABLEMİTOĞLU arasında geçiyordu. Zira
ben kendisi ile yeni tanışmıştım ve masanın en uzak noktasında, ses düzeyi oldukça yüksek bir
yerde oturuyorduk. Yemek sonrası dağıldık. Yemekten sonra benim sınav dönemim başladığı için
fazla bir görüşmemiz olmadı. Belki bu arada birkaç telefon görüşmesi yapmış olabilirim.
Sınavlarım bittiği gün memleketim olan Burdura gideceğimden dolayı Dr. Necip
HABLEMİTOĞLU’ nu telefonla arayarak görüşme talibinde bulundum. Kendisi bana telefonda
evinin adresini vererek evine davet etti. Bende vermiş olduğu adrese ertesi gün saat: 12:30
sıralarında gittim.
Ben Dr. Necip HABLEMİTOĞLU’nun evine Aydınlanma 1923 dergisinden arkadaşlarım
olan ve şu an Orta Doğu Teknik Üniversitesinde araştırma görevlisi olan Olgu ÇALIŞKAN ve
Ankara Hukuk Fakültesinden arkadaşım Süleyman DURAN isimli arkadaşlarım ile birlikte gittim.
Dr. Necip HABLEMİTOĞLU’nun evine gittiğimizde evde eşi ve kızları yoktu, ancak Ergun
POYRAZ ve Avusturya Atatürkçü Düşünce Derneği Başkanı Erol GÜÇLÜ isimli şahıslar vardılar.
Evde bulunduğumuz süre içerisinde yemekler yedik ve genellikle Türkiye sorunlarını içeren
konular hakkında konuştuk. Bu sohbetlerimiz sırasında Ergun POYRAZ fazla konuşmadı,
Avusturya Atatürkçü Düşünce Derneği Başkanı Erol GÜÇLÜ ise yurtdışı meseleleri ve yasadışı
örgütlerin faaliyetlerinden bahsetti. Bizim evde bulunduğumuz süre içerisinde ikindi saatlerinde eşi
Doç. Dr. Şengül HABLEMİTOĞLU ve kızları geldiler. Saat: 18:00‘a kadar evde kaldık ve daha
sonra aynı arkadaşlarım ile birlikte evden ayrıldık. Ben tatilimi geçirmek üzere Burdur'a gittim.
Tatilimi geçirdiğim Burdur'dan bütünleme imtihanlarına girmek üzere Ankara'ya geldim.
Ankara'ya geldiğimde Dr. Necip HABLEMİTOĞLU’nun Alman Vakıfları ve Bergama dosyası
isimli kitabının çıktığını öğrendim ve kendisini arayarak görüşme talebinde bulundum. Beni tekrar
evine davet etti. Evine yalnız olarak gittim. Evde sadece eşi vardı. Bir müddet sonra Dr. Necip
HABLEMİTOĞLU'da geldi. Bana ve alime yeni yazmış olduğu kitabını imzalayarak hediye etti.
Bunun dışında Burdur Atatürkçü Düşünce Derneğinde bulunan arkadaşlara vermem için aynı
kitaptan zarflar içerisinde yaklaşık on beş tane kadar daha kitap verdi. Aynı gün Burdur iline
döneceğimden fazla kalamadan evden ayrılarak Burdur'a döndüm.
Tatil bitiminde 3. sınıf öğrencisi olarak Ankara’ya döndüm. Aydınlanma 1923 isimli
derginin her yeni sayısı çıktıkça Dr. Necip HABLEMİTOĞLU’nu ders vermekte olduğu Fen
Fakültesindeki sınıfında ziyaret ediyordum. Burada hem kendisinin anlattığı dersi dinliyordum hem
de derginin yeni sayısını kendisine hediye ediyordum. Ders çıkışlarında ise kısa sohbetlerimiz
oluyordu. Zaman zaman birlikte Tandoğan'a kadar yürüyorduk.
Bu görüşmelerimizin dışında 20 Ekim 2001 tarihinde Çankaya Atatürkçü Düşünce
Derneği tarafından Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği salonunda düzenlenen "Prof. Dr. Ahmet
Taner KIŞLALI'nın ölüm yıl dönümü” anısına düzenlenen panele birlikte konuşmacı olarak katıldı.
Bu panelde Dr. Necip HABLEMİTOĞLU terör konusunda ben ise 21. yüz yılda Kemalizm
konularında ayrı ayrı oturumlarda konuştuk.
Eskişehir Atatürkçü Düşünce Derneği Gençlik Kollarından bir arkadaşım beni telefonla
arayarak Dr. Necip HABLEMİTOĞLU ile irtibat kurarak düzenledikleri panele katılımını
sağlamamı istedi. Bende Dr. Necip HABLEMİTOĞLU’nu arayarak konuyu ilettim. Kendisi de
davetimizi kabul etti. Odalar Borsasında düzenlenen panelden bir gün sonra 21 Ekim 2001

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
tarihinde Eskişehir iline gitmek üzere kendisine ait beyaz renkli Renault otomobil ile harekete ettik.
Eskişehir'de panele katıldık. Bu panelde Dr. Necip HABLEMİTOĞLU ve Metin AYDOĞAN
konuşmacı olarak bulunuyorlardı. Panelden sonra düzenlenen akşam yemeğine birlikte katıldık ve
yemekten sonra yola çıkarak Ankara'ya geldik ve beni evime kadar bıraktı.
Ekim 2001 döneminde kendisi Ceviz Kabuğu programlarına. Antalya ili Kaş ilçesinde
düzenlenen Müdafaai Elukuk Dergisi toplantılarına ve Atatürkçü Düşünce Derneğinin yerel
örgütlerindeki çeşitli panellere katıldı.
Bu dönemde fazla bir görüşmemiz olmadı. Bu dönemde yine okulda yapmış olduğu
derslerine katılmaya devam ettim. Kendisini zaman zaman telefonla arayarak görüştüm. Bu süre
zarfında evine hiç gitmedim. Bayramlarda ve özel günlerde kendisi ile telefon ile görüşüyordum.
İl dışından gelen ve Dr. Necip HABLEMİTOĞLU ile tanışmak isteyen arkadaşlarım
olduğunda kendisine telefon ile ulaşarak genellikle Kızılay semtinde buluşuyor ve tanışma
faslından sonra ayrılıyorduk. Bu tanışma merasimlerinde genellikle gelen ziyaretçilerin meslek
gruplarına göre konular seçilerek konuşuluyordu. Örneğin İstanbul'dan gelen bir Jeofizik
mühendisi ile Bergama konusu konuşuluyordu.
Yine bu dönemde Eskişehir Osman Gazi Üniversitesi Atatürkçü Düşünce topluluğu
tarafından organize edilen bir panele katıldığını biliyorum.
Üçüncü sınıfın sonlarına kadar görüşmelerimiz bu şekilde devam etti. Tatil döneminin
başlaması ile ben tekrar Burdur'a gittim. Tatilimi Burdur'da geçirerek 2002 yılı Ekim ayı başında
okulların açılması ile birlikte dördüncü sınıf öğrencisi olarak Ankara'ya geldim. Kendisi ile ilk
olarak Selanik Caddesi girişi SSK iş hanının karşısında tesadüfen karşılaştık. Kendisi avukatının
yanından geliyordu. Ayak üzeri bir müddet hal hatır sorduktan sonra ayrıldık.
Şu an ismini ve tarihini tam olarak hatırlayamadığım bir Meslek Lisesinde panele
katılması için kendisini ev telefonundan aradım. Ancak kendi evde yoktu ve eşi Doç. Dr. Şengül
HABLEMİTOĞLU ile konuştum. Doç. Dr. Şengül HABLEMİTOĞLU sonraki gün Almanya'ya
gideceklerini söyledi ve dolayısı ile panele katılamadı. Dr. Necip HABLEMİTOĞLU’nun Almanya
ziyaretinden sonra Kızılay semtinde bulunan Gima mağazası önünde tesadüfen karşılaştık. Kasım
ayı sonları idi ve kendisi yine avukatının yanından geliyordu. Oldukça yorgun gözüküyordu. Ayak
üstü bir müddet muhabbet ettikten sonra ayrıldık.
Bu görüşmemizden sonra 13 Aralık 2002 tarihine kadar görüşmedik. Bu tarihte kendisi
beni arayarak Eskişehir Atatürkçü Düşünce Derneği tarafından düzenlenen bir panele davet
edildiğini ancak panele davet edilip edilmediğini tam olarak teyit edemediğini ve benim bu konuda
yardımcı olmamı istedi. Bende Eskişehir ile irtibata geçerek konuyu teyit ettim ve kendisine telefon
ile bildirdim. Kendisi bana Eskişehir'e birlikte gitmeyi teklif etti. Bende kendisine ancak akşam
yanıt verebileceğimi söyledim. Panelle aynı güne denk gelen Yönetim Kurulu toplantısına
katılamayacağım yönünde yönetime dilekçe vererek mazeret bildirdim ve Akşam Cebeci semtinde
Cemal Gürsel Caddesi üzerinde Pamukkale otobüs firmasına ait yazıhane önünde bulunan
ankesörlü telefondan Dr. Necip HABLEMİTOĞLU arayarak gelebileceğimi söyledim. Kendisi beni
sabah Atatürkçü Düşünce derneği Genel Merkezinden alacağını söyledi. Sabah Avrupa Gençlik
Festivali sebebiyle bulunduğum Atatürk Kültür Merkezinden Genel Merkeze doğru Gençlik Kolları
Başkanı Seçkin AVCI ile hareket ederken Dr. Necip HABLEMİTOĞLU beni aradı ve AŞTİ'nin
önünde buluşup buluşamayacağımızı sordu. Bunun üzerine saat: 11:30 sıralarında AŞTİ önünde
Gençlik Kolları Başkanı Seçkin AVCI ile birlikte kendisiyle buluştuk, daha sonra Köy Hizmetleri
Genel Müdürlüğü lojmanlarından kız kardeşinin yanında kalan babası Adem
HABLEMİTOĞLU’nu da alarak Eskişehir’e doğru yola çıktık. Yolculuğumuzun hemen başında
otosunda bulunan dışardan çalıştırma ünitesi ile ilgili olan kumandanın arızalanması nedeni ile
geç kaldığını ve bu yüzden AŞTİ önünde buluşmamız gerektiğini söyledi. Fiat Brava marka otosu
ile bu yolculuğu yaptık. Bu yolculuğumuz sırasında ilk olarak babasının tuvalet ihtiyacı için hemen
Ankara çıkışında bulunan bir petrol istasyonunda beş dakika süreli durduk. Buradan yolumuza
devam ettik ve sonraki molamızı Türkiye Şoförler ve Otomobilciler Federasyonuna ait tesislerde

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
yaptık. Bu moladan sonra hiç durmadan Eskişehir'e gittik. Papağan çiğ börek isimli bir işletmede
karnımızı doyurduk ve aynı gün saat: 15:00 sıralarında Belediye konferans salonunda düzenlenen
panele katıldık.panelin konusu hatırladığım kadarı ile Küresel Bağnazlıktı. Panel sırasında daha
çok Amerika Birleşik Devletlerinde bulunan Mikro tarikatlar, Moon tarikatı, Fetullah GÜLEN
tarikatı ve CIA ila olan irtibatları hakkında idi. Panel bitiminde kar yağışından dolayı zaman
kaybetmeden yola çıkarak Ankara'ya geldik. Yolda bir kez mola verdik. Ancak ben neresi olduğunu
bilmiyorum. Ankara'da saat: 21:30 sıralarında beni evime bıraktı ve Perşembe günü Çankırı’ya
gideceğini, Atatürkçü Düşünce Derneği tarafından düzenlenen Ermeni Soykırımı konulu bir
konferansa katılacağını, yalnız gitmek istemediğini ve benim kendisi ile gelmem için bana haber
vereceğini söyledi ve ayrıldık. Beni bıraktıktan sonra Gençlik Kolları Başkanımız Seçkin AVCI’yı
Dikmen’de bulunan teyzesinin evine bırakmış ve bu görüşmemizden sonra kendisini bir daha
göremedim ve hiçbir şekilde konuşamadık. Zira kendisine yönelik bu silahlı saldırı meydana geldi.
Dr. Necip HABLEMİTOĞLU’nun ölüm haberini evde bulunduğum bir sırada Burdur Atatürkçü
Düşünce Derneği yazmanı Muzaffer OKKALI isimli arkadaşımın telefonla araması üzerine
öğrendim. Bunun üzerine Dr. Necip HABLEMİTOĞLU ile ilişkimi bilen arkadaşlarımdan
telefonlar aldım ve hemen evine gittim. Cenazesinin kaldırılmasına kadar sürekli ailesi ile irtibat
halinde oldum. Halen eşi Doç. Dr. Şengül HABLEMİTOĞLU ile irtibat halindeyim.
SORULDU: VERMİŞ OLDUĞUNUZ İFADENİZDE SİLAHLI SALDIRI SONUCU
HAYATINI KAYBEDEN DR. NECİP HABLEMİTOĞLU İLE YAKIN İLGİ VE İLİŞKİ İÇERİSİNDE
OLDUĞUNUZU BEYAN ETTİNİZ. MERHUM DR. NECİP HABLEMİTOĞLU’NUN ALMIŞ
OLDUĞU TEHDİTLER KONUSUNDA BİLGİ SAHİBİMİZİNİZ VE KENDİSİ İLE NE ŞEKİLDE
İRTİBAT KURUYORDUNUZ? BU KONULAR HAKKINDA DETAYLI OLARAK BİLGİ VERİNİZ ?
CEVABEN:Benim Dr. Necip HABLEMİTOĞLU ile ilk tanışmamdan silahlı saldırı sonucu
öldürülmesine kadar geçen zaman içerisinde birlikte bulunduğumuz dönemlerde benim dikkatimi
çeken hiçbir olay gerçekleşmedi ve benim bulunduğum anlarda hiçbir olay yaşamadık. Yalnız bir
kez birlikte olduğumuz bir anda gelen telefon ile hakarete maruz kaldığını biliyorum. Kim
olduğunu ve Dr. Necip HABLEMİTOĞLU’na ne şekilde ulaştığı konusunda bilgi sahibi değilim.
Ancak tanışmamız ve gelişen dostluğumuz çerçevesinde yaşamış olduğu bir takım olayları
bana anlatıyordu. Bu anlamda kendisine yönelik olarak gelen tehditlerin hablemit@ada.net.tr.
elektronik posta adresine, sözlü hakaretlerin ise telefonuna geldiğini biliyorum. Kimlerin ne
amaçla yaptığını bilmiyorum ve bu konuda Dr. Necip HABLEMİTOĞLU na her hangi bir şey
sorma gereği de duymadım.
Bunun haricinde kendisine ait otonun apartmanın park yerinde bulunduğu bir sırada
lastiklerinin bıçakla patlatıldığını, bir kez ise akşam evinin önüne bıraktığı otosunun sabah
kalktığında içerisinde bulunan malzemelerin kurcalanmış olduğunu fark ettiğini, bunun ise
kendisine bir mesaj olduğunu ve sürekli takip ve gözaltında olduğu izlenimini vermeye çalıştıklarım
bana anlatmıştı.
Birlikte katıldığımız panel ve konferanslarda ben genellikle en arka sıralarda oturur,
toplantıyı arka sıralardan izlemeyi tercih ederdim. Bu kendime göre Dr, Necip
HABLEMİTOĞLU'nu korumak amacıyla yapıyordum. Bu sayede toplantıya katılan farklı
gruplarında farkına varabiliyordum. Toplantılarımıza bizim fikrimizde olan insanların yanı sıra
İslamcı düşünceye sahip şahıslarda katılıyorlardı. Dr. Necip HABLEMİTOĞLU’da bu tür
grupların farkına varıyordu ve sordukları sorulara ona göre çok net cevaplar veriyordu. Benim
katıldığım hiçbir toplantıda tehdit boyutunda bir olay yaşanmadı.
Birlikte yapmış olduğumuz son Eskişehir seyahatinde takip edildiğimiz yönünde hiçbir
kuşkum olmadı. Zira girdiğimiz dinlenme tesisleri çok tenha idi. Burada mola sonunda Dr. Necip
HABLEMİTOĞLU tuvalet ihtiyacı için yanımızdan ayrıldı, kendisi yanımıza gelinceye kadar biz
otunun başında bekledik ve tesisin alanında bizi takip edebileceğini düşünmemize sebep olabilecek
hiçbir araç gelmedi.
Eskişehir'e giderken kendisinin eşi ile yapmış olduğu Almanya seyahatinden bahsetti. Bu

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
seyahatte; Almanya’ya sokulmayacağını düşündüğünü fakat ülkeye girebildiğini. Almanya'da
uçaktan indiği andan itibaren birileri tarafından sürekli takip edildiğini, yapmış olduğu
konferanslarında üçü erkek ikisi bayan bir grubun salona gelerek kendisini dinlediklerini, bu
grupta bulunan erkeklerin kot pantolonlu, montlu ve sırt çantası taşıyan şahıslar olduğu, erkeklerin
dikkat çekerek biz buradayız mesajı verdiklerini, bayanların ise kendisinin yanına gelerek direkt
kendisi ile çok bozuk bir Türkçe ile konuştuklarını, kendisinin ise yanma gelen bayanların ajan
olduklarını anladığını kendilerine hissettirdiğini anlattı. Ayrıca Almanya bulunan Atatürkçü
Düşünce Derneği yetkilileri tarafından kendisinin gelmeden önce Alman Internet sitelerinde
kendisi ile ilgili bir takım haberlerin bulunduğu ve bu haberlerin Atatürkçü Düşünce Derneği
başkanı tarafından kendisine tercüme edildiğini söylemişti. Yine Eskişehir yolculuğumuz sırasında
Sivas ilinde meydana gelen katliamla ilgili olarak, bu eylemin öncüsü altı şahsın eylemden hemen
sonrası Almanya'ya kaçırıldığını ve bu şahısların yerlerinin bilindiğini söylemişti.
Alman Vakıflarının baskı yaptığı bir Devlet Kurumunun Ankara Üniversitesi Rektörlüğüne
baskı yaparak Rektörlüğü etkilediği ve Rektörlüğünde yazıyla Dr. Necip HABLEMİTOĞLU’nun
Ankara Üniversitesi Öğretim Üyeliği sıfatını kullanmasını engellemeye çalıştıklarını, kendisinin
Rektör ile görüşmeye çalıştığını ancak görüşme taleplerinin reddedildiğini, bildiğim kadarı ile
binlerinin araya girdiğini ve Rektörün Dr. Necip HABLEMİTOĞLU ile görüşmek istediğini, bu kez
de Dr. Necip HABLEMİTOĞLU 'nun görüşmeyi kabul etmediğini, bu görüşme isteğinin
kıramayacağı insanlardan gelmesi üzerine görüşmeyi kabul ettiğini ve görüşme sırasında Rektörün
Dr. Necip HABLEMİTOĞLU’ na üzerindeki baskıları anlattığını, öğretim üyesi sıfatını
kullanabileceğini fakat davranışlarında kendi durumunu göz önüne alarak hareket etmesi isteğini
söylediğini bana anlatmıştı.
Bir dönem Avrupa Birliği Büyükelçisi Karen FOGG kamu oyuna yansıyan elektronik
postalarının Doğu PERİNÇEK ile eş zamanlı olarak kendisine de iletildiğini, bu iletimin elektronik
posta yolu ile olduğunu, ancak bu konunun kamu oyuna yansımasını istemediğini bana anlattı.
Elektronik postaların kim tarafından gönderildiği konusunda bana her hangi bir şey söylemedi.?
Bundan sonraki çalışmalarının Amerikan Vakıfları ve Bor dosyası üzerine olduğunu,
çalışmalarının bu yönde devam ettiğini söyledi.
Ayrıca yirmili yaşlarında yayınlamış olduğu Kırım'da Türk Soy kırımı adlı kitabı o yıldan
bu güne kadar geçirdiği düşünsel gelişmeler ve değişen koşulları değerlendirerek yeniden baskıya
hazırladığını kitabının IQ yayınevi tarafından basımının yapılacağını, baskısı yapılamayan. Milli
İstihbarat Teşkilatı içerisindeki çeşitli yapılanmaları anlatan Köstebek isimli kitabın ise eski
yayınevi olan Otopsi Yayınevi tarafından basılmadığım zira diğer kitaplarından dolayı Otopsi
yayınevi hakkında açılmış sekiz yüz milyarlık tazminat davası açıldığından dolayı anlattı.
Dr. Necip HABLEMİTOĞLU sürekli tehdit edilen bir şahıs olduğundan dolayı kendine
göre bir takım tedbirler almıştı. Örneğin kendisine ait iki otoya uzaktan motoru çalıştıran bir
sistem taktırmıştı. İlk etapta bu sisteme uymayan otosunu satarak yerine bu sisteme uyan Renault
Scenic marka otomobil almıştı. Bu otomobili aldıktan sonra Fiat Brava marka otomobili kendisi,
yeni aldığı otomobili eşi kullanmaya başlamıştı. Kendisi ile zaman zaman birlikte yürüyorduk. Bu
yürüyüşlerimiz sırasında dikkatimi çeken sürekli aynı tempoda yürümemesi, yürürken
duraklamaması ve zaman zaman tempolu halde yürümesiydi. Bana göre kendisi bir tedbir olarak
bu hareketleri yapıyordu.
Ben Dr. Necip HABLEMİTOĞLU ile zaman zaman telefonla görüşüyordum. Genellikle
yukarıda da tarif etmeye çalıştığım gibi Cemal Gürsel Caddesi üzerinde bulunan Pamukkale
otobüs firmasına ait yazıhane önünde bulunan ankesörlü telefondan. Atatürkçü Düşünce Derneği
Genel Merkezine ait 0312 232 43 44 ve 0312 232 50 55 nolu telefonlardan arıyordum ve zaman
zaman da kendi cep telefonumdan mesajlar çekiyordum.
SORULDU: İFADENİZE EKLEMEK İSTEDİĞİNİZ BAŞKA HER HANGİ BİR HUSUS
VAR MI? AÇIKLAYINIZ.
CEVABEN: Benim bildiklerim ve size anlatacaklarım bunlardan ibarettir. Benim

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
söylemek istediğim başka her hangi bir husus yoktur. Vermiş olduğum ifademi hiçbir baskı ve
şiddete maruz kalmadan hür iradem ile verdim." şeklinde beyanda bulunmuştur.

Şükriye SEFER'in 18/12/2002 tarihinde Ankara Emniyet Müdürlüğünce ikametinde


alınan ifadesinde; "Ben yukarıda adresini verdiğim yerde ikamet ediyorum, yine beyan ettiğim
gibi ev hanımıyım. Bugün yani 18/12/2002 günü saat 20:30 sıralarında evimde mutfak bölümünde
idim, eşim ve 5 ve 11 yaşındaki çocuklarımda oturma odasında idiler. Mutfakta bulunduğum sırada
apartmanın caddeye yani Portakal Çiçeği Sokağı üzerinde iki (2) el tabanca sesine benzer ses
duydum, hatta bu sesin maç heyecanından sokaktaki görmediğim kişi ve kişilerin mantar tabancası
patlattıklarını zannettim, patlamadan iki dakika sonra yol tarafına bakan salon perdesini açıp
sokağa baktığımda, sokağın karşı tarafındaki 42 numaralı apartmanın kapıcılığını yaptığını
bildiğim, ancak ismini bilmediğim bu kapıcı elinde apartmandan aldığı çöp poşetlerini kendi
apartmanlarını önündeki direğin dibine çöpleri atarken gördüm, hatta alt tarafında bulunan 40
numaralı apartmandan da tanımadığım ve eşgalini tama olarak bilemediğim bir erkek şahıs 42
numaralı binanın kapasının yanından apartmanı terk edip gittiğini, hatta bizim apartmanın önce
tarafında rampa aşağı duran markasını tam bilemediğim beyaz bir araca binip sakin bir şekilde
gittiğini gördüm. Ben bu şahsı tanımıyorum. Ancak tanırsa 42 nolu apartmanın kapıcısı tanıyabilir.
Kapıca ile bu şahsın konuştuklarını tam olarak görmüş değilim. Daha sonra ise 40 nolu
apartmanda oturan bir şahsın vurularak öldürülmüş olduğunu kalabalığı görünce anladım. Başka
bilgim yoktur." şeklinde beyanda bulunmuştur.

Ceyhan MUMCU ve Naciye MUMCU ile 22/12/2002 tarihinde Ankara Emniyet


Müdürlüğünce yapılan görüşme tutanağında; "Ceyhan Mumcu, ben olay tarihinde büromuzdan
19:20 sıralarnıda ayrıldım. Büyük Ankara Oteli önündeki bekleyen tek taksiye bindim. Alt geçit,
Dikmen Cad, Polisevi Kavşağından, Truzim Taksi önünden, Kuzgun Sokağı takriben olay yerinin
önünden geçerek tahminim saat 19:45 sıralarnıda ikametime geldim. Sürekli aynı taksi durağından
taksiye bindğimden şoförle sohbet ederek geldim. Bu sebeple olay yerinin önünden geçerken ve
sokak içerisinde dikkatimi çeken hiçbirşey olmadı. Eve çıktıktan yaklaşık 15 dakika sonra eşimle
birlikte salonda saat 20:00 sıralarında yemeğe oturduk, bu esnada iki el peş peşe arada zaman
fasılası olmadan silah sesi duydum. Eşim ne sesi diye bana sordu, ben de emin şekilde silah sesi
dedim. Eşim tereddüt etdmeden Portakal Çiçeği Sokağa bakan pencereye gitti ve camı açarak olay
yeri istikametinden geldiğini düşündüğümüz yöne doğru baktı. Ben de dikkatli olmasını ve başını
uzatmamasını söyledim. Eşim kısa bir süre baktıktan sonra birşey görümediğini söyleyerek yemek
sofrasına tekrar döndü, yemeğimize devam ettik. Yarım saat kadar sonra, yargı ve güvenlik derneği
başkanı Ünil İNANÇ beni telefonla arayarak, Doç. Dr. Necip HABLEMİTOĞLU'nu tanıyor
musun? ismini duydum, fakat şahsen tanımıyorum dedim. Sizin sokakta oturuyormuş. Kendisi
vurulmuş dedi. Olayı ben bu şekilde öğrendim. Silah sesi geldiğinde ben daha sonra gerekli
olabilir düşüncesiyle saatime baktım saat 20:04'e bir iki saniye vardı. Bundan eminim, olay
gününde ve önceki tarihlerde şüpheli bir duruma rastlamadım, ancak, genellikle gece vakitlerinde
zaman, zaman da olsa silah sesi duyuyorduk. Benim düşüncem ilk anda benzer bir silah atma olayı
olduğu idi. Olayla ilgili benim bildiklerim bundan ibarettir.
Eşi Naciye MUMCU ise konu ile ilgili olarak olay tarihinde saat 18:30 -19:00 sıralarında
Kuzgun Sokağı takiben ikametine geldiğini, gelirken 40 numaralı apartmanın yan tarafına bakan
bölümde, sokak üzerinde Bordo renkli marka cins ve plakasını bilmediği binek bir otonun şoför
mahallindeki kapısının yarı açık vaziyette park halinde ve iç lambaları ve park lambaları yanar
durumda ancak içinde kimseyi görmediğini, bunun da dikkatini çektiğini, fakat ne amaçla orada
durduğunu bilmediğini çünkü araç civarında kimseyi görmediğini, düşüncesinde yan tarafın boş
arazi olması sebebi ile tuvalet ihtiyacı gidermek için kapı aç4ık bırakılmış olabileceğini belirtmiş
daha sonra ikametinin önüne aracı park ettiğini, eve çıktıktan sonra aracı daha uygun bir yere
park etmek için camdan ara, ara baktığını tahminen 19:30 sıraları park yerinin boşalması üzerine

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
kendi binalarının oto parkına aracını park ettiğini ve eve çıktığını, eşi eve geldikten sonra saat
20:00 sıralarında yeme oturduklarını belirtmiş, bu arada 19:30 da aracı park etmeye indiğinde
sokak üzerinde binamız ile 46 numaralı bina önüne uygunsuz bir şekilde bordo renkli (daha koyu)
emin olmamakla beraber Tofaş marka olabilir, eski model bir aracın park lambaları ve 4'lü
lambaları açık halde park ettiğini, bu arabanın yanında gelen Fötür şapkalı, koyu renk uzun
paltolu, 50 yaşları civarında, yüzünü tam göremediğim, bir erkek şahıs düzgün bir şiveyle,
hatırlayamadığım bir bayan ismi vererek bayanın iki kız çocuğu ile birlikte burada bir yerde
oturduğunu, nerede oturup oturmadıklarını bilip bilmediğimi, telaşlı bir şekilde sordu, hatta 42
numaralı binada olabilirler belki dedi, ben de bizim binada yok, pekte iyi bilemiyorum demem
üzerine şahıs 42 numaralı bina istikametine yürüdü, fakat apartman içerisine girip, girmediğini
görmedim, yalnız çok telaşlı ve dikkat çekici bir hali vardı. Otoyu aynı vaziyette bırakarak gittiğini
hatırlıyorum. Eve çıktıktan sonra bir bayan ile erkeğin kavga seslerini duydum. Duyduğum kadarı
ile araç park konusundan tartışıyorlardı., sadece seslerini duydum merak edipte camdan dışarı
bakmadım.
Konu ile ilgisi olup olmadığını bilmiyorum, ancak Kasım 2002 ayının son günlerinde Fizik
tedavi için ikametimden Hacettepe Hastanesine gideceğim bir gün saat 12:30 civarında binamız
önündeki otomun içinde iken arcımı çalıştıracağım sırada kapılarım kilitli durumda iken; 40
yaşlarında, üzeri de olabilir, orta boylu, esmer, bıyıklı, kasketli olabilir, renkli gözlü değil, orta
kilolu, kahverengi paltolu, yeşilimsi bir atkısı olan bir erkek şahıs yanımdaki ön kapıyı açmaya
çalışarak, ısrarlı bir şekilde, kapıyı açın, pencereyi açın, ben kap hastasıyım, dilenci değilim dedi
ben de eczaneye gidin dedim. Hasta bir hali yoktu. Ben para isteyecek diye kapıyı açmadım. Şahsı
orada bırakarak otomla oradan ayrıldım. Israrlı bir şekilde kapıyı zorlaması beni rahatsız etti.
Ürktüm. Benim bu olayla ilgili olarak bildiklerim ve söyleyeceklerim bundan ibarettir." şeklinde
beyanda bulunmuşlardır.

Doğu PERİNÇEK'in Cumhuriyet Başsavcılığımızda alınan 06/01/2003 tarihli


ifadesinde; "05.01.2003 tarihinde Türkiye genelinde yayın yapan görsel yayın organlarında ve
06.01.2003 tarihinde Türkiye genelinde yayın yapan yazılı yayın organlarında “CIA’nm PKK’ya
para yardımında bulunduğu, Türkiye’de bir kısım kişilerin suikaste uğrayacağı “ yönündeki Doğu
PERİNÇEK’in açıklamaları dikkate alınarak iddialarla ilgili bilgi ve görgüsü soruldu :
Ben öncelikle bilgisayarda hazırlamış olduğumuz bir takım kaynaklardan elde ettiğimiz
bilgileri içerir 3 sayfadan ibaret tarafımdan imzalanan “ Rusya ve Yugoslavya kaynaklı önemli
bilgiler “ başlığı ile başlayan “ Savaş haberleri canlı tutulacak” ibaresi ile son bulan evrakı
Savcılığınıza teslim etmek istiyorum, bu evrakın 2 nüshasının birini bugün Sabah 09.00’da Milli
Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği’ne bir nüshasını da Emniyet Genel Müdürlüğü’ne elden kurye
aracılığıyla gönderdim. Bütün bunları yapmamdaki amacım devletin bekaası ile ilgili bir takım
istihbari bilgileri devletin yetkili organlarıyla paylaşmaktan ibarettir. Bu şekilde Emniyet
güçlerince gerekli tedbirlerin alınacağına inanıyorum.
1996 ve 2000 yıllarında İşçi Partisi olarak uluslar arası niteliğe haiz Avrasya Konferansı
düzenlemiştik, bu konferanslar sırasında Yugoslavya’yı temsilen ve o zaman hükümette bulunan
Sosyalist Partisinden de liderler katılmıştı, şimdi o partinin liderliğine eski Genelkurmay Başkanı
Palkoviç gelmiştir. Partiler arası ilişki devam ettiği için Palkoviç’le de ilişkilerimiz sürmektedir.
HABLEMÎTOĞLU cinayetinden yaklaşık 3-5 gün önce bizim Sırpça bilen ve Aydınlık
dergisinde çalışan Teoman ALİLİ aracılığı ile Yugoslavya Sosyalist Parti Lideri Palkoviç Türkiye
Cumhuriyeti Devletini kaosa sürüklemek amacıyla Türkiye’de bazı suikastlerin yapılacağını
bildirmişti. Daha önce de bu tip doğru çıkan bilgiler göndermişti, yaklaşık 3-5 gün sonra da
HABLEMÎTOĞLU cinayeti gerçekleşince biz olaya daha çok ilgi duyduk, Aydınlık Dergisinde
görevli Teoman ALİLİ’yi Yugoslavya’ya göndererek Palkoviç ile görüşmesini istedik. Yapılan
görüşmede Palkoviç CIA tarafından Kürt örgütlerine 500 Milyon Dolar verileceğini, bunun 200
Milyon Dolarının Barzani’ye, 175 Milyon Dolarının Talabani’ye, 125 Milyon Dolarının da PKK

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
da dahil diğer kürt örgütlerine verileceğini söyledi. Biz bunu Aydınlık dergisinin 806 ncı sayısında
yayınladık. Daha sonra İnternet üzerinden PKK’ya paranın 27 Aralık günü 125 Milyon Dolar
olarak Suriye’de yaşayan PKK’lı bir işadamından alındığı gösterilen cam sepha karşılığı
Amerikalı Yahudi asıllı işadamı John LİTTLEFORD adlı kişi tarafından gönderildiği, Suriye’de
yaşayan PKK’lı işadamının gelen parayı Kıbrıs Rum Kesimindeki bir bankaya yatırdığı, bu
bankadan da Amerikan silah firmalarına silah alımı karşılığı aktarıldığını bildirdi. Buna ilişkin
internet belgesini de tarafınıza ibraz edeceğim dedi.
Bu bilgilerin yanı sıra yurt dışında öldürüleceği söylenen bir kısım kişiler yanında,
Türkiye’de de eski Genelkurmay Başkanı Hüseyin KIVRIKOGLU, İşçi Partisi Lideri olarak benim
ve İstanbul’da yaşadığını tahmin ettiğim Yazar Aytunç ALTINDALI’n hedef alınacağını bildirdi.
Bu bilgilerin kendisince bir bölge ülkesinde sorguya alman bir MOSSAD bölge lideri
tarafından verildiğini söyledi.
Ben Palkoviç’in verdiği bilgileri önceki verdiği bilgilerle kıyaslayınca doğru olduğunu
düşünüyorıiım. Ayrıca kepdisinin verdiği bilgileri ben Rus kaynaklarından da araştırttım ve
teyidini aldım. Tahminime göre bu bilgiler kısmen Rus kaynaklarından Palkoviç aracılığıyla
alınmış, bize de aktarılmıştır.
Palkoviç tarafından bize bu bilgilerin verilmesindeki amaç: Türkiye Cumhuriyeti
Devletinin kaosa sürüklenip istikrarsızlığa düşmemesi amacıyla verilmiştir.
Ben bu bilgilerin doğru olduğu kanaatindeyim. Halen İstanbul Emniyet Müdürlüğü
Koruma Şube Müdürlüğünce fiilen bir polisle korunuyorum, ancak benim için alman karar ekip
tarafından korunmamdır fakat fiilen bu uygulanmamaktadır. Türk emniyet güçleri tarafından elde
edilen duyumlara göre de hedef olan şahıslardan biriyim, bu nedenle korunmamın arttırılmasını,
bir artçı ekiple korunmamın yapılmasını istiyorum, bu korunma esnasında İşçi Partisi lideri olmam
sebebiyle emniyet güçlerine araç yardımında bulunabilirim, bu yardımdan amacım: Beni
koruyacak polislere partiden temin ettiğim aracı kullanmak üzere tahsis edebilirim." şeklinde
beyanda bulunmuştur.

Refik Ali UÇARCI'ın Cumhuriyet Başsavcılığımızda alınan 09/01/2003 tarihli


ifadesinde; "Ben Necip HABLEMİTOĞLU’nu ölümünden önce yaklaşık bir buçuk iki aydır
tanırım. Yaklaşık altıay önce Yazar Ergün Poyraz’dan yayınladığı “Patlak Ampül” isimli kitaptaki
geçen konulardan gazetelerde çıkan haberleri içerek şekilde bir bölümüne yönelik olarak benim
yapmış olduğum soruşturmalar hakkında vaki bilgi talebi konusunda kendisiyle görüştük. Bilahare
Ergün Poyraz’a açmayı düşündüğüm bir tazminat davasında görev almak üzere Avukat bulmak
istediğimi söyledim. O da bana, kendisinin tanıdığı ve Avukatı olan Avukat Hüseyin Buzoğlu’nu
önerdi, bende Hüseyin Beyle tanışıp görüşmeye başladım. Bir gün Hüseyin Bey’in yazıhanesinde
de Necip HABLEMİTOGLU’yla tanıştık. Görüşme sırasında, bana Alman vakıfları ile ilgili
Başbakanlıkça yürütülen bir soruşturma varmış duydum, soruşturmayı Vakıflar Genel Müdürlüğü
müfettişi Abdullah Bey diye birisi yürütüyormuş dedi, ben de bildiğim kadarıyla bir tane Abdullah
var o da Abdullah Çiftçi’dir, daha önce başka bir konuda birlikte çalıştığımız için kendisini
tanıyorum dedim, bilahare birkaç gün sonra Necip Bey beni arayıp Abdullah Çiftçi ile beni
görüştürebilir misin dedi ve bana bir sabit numara bıraktı. Bende sorup size bilgi vereyim dedim,
Abdullah Çiftçi ile görüştükten sonra Kızılay’da bulunan Türk İdareciler Derneğinde bir akşam
oturup yemek yemeyi kararlaştırdık ve yaklaşık 2-3 gün sonra da üçümüz bir araya geldik.Bu
toplantıya Avukat Hüseyin Bey”de katılmak durumunda idi ancak işi çıktığı için o gelemedi.
Burada Abdullah Bey ve Necip Bey vakıflarla ilgili karşılıklı bilgi alışverişinde bulunmuşlar,
bulunmuşlar diyorum zira, ben o gün trafik yoğun olduğu için toplantıya çok geç iştirak ettim.
Bilahare yemekten sonra Necip Bey sizlerle iyi bir diyalog kurduk, ailece de görüşelim dedi, bana
kendi cep telefonunun numarasını verdi, ben 18.12.2002 tarihinde saat: 15.30-16.00 arası bana
Necip Bey’in vermiş olduğu sabit telefondan kendisini aradım, ancak bu telefon eşinin işyerine
aitmiş o nedenle sekreteri çıktı, numaranın eşine ait olduğunu öğrenince eşiyle de tanışmadığım

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
için sonradan Necip Bey’i ararım düşüncesiyle sekreteriyle görüşüp kapattım, aynı gün saat:21.10
civarlarında tekrar Necip Bey’i aradım, her iki aramamdaki amaç da ailece bir araya gelebilmek
amacıyla randevuleşmekti. Ancak ben telefon açtığımda eşim nereyi arıyorsun dedi, ben de Necip
Bey’i aradığımı söyleyince, bak televizyonda alt yazı geçiyor, Necip Bey öldürülmüş dedi, ben de
oturduğumuz yer itibariyle evimiz Necip Bey’in evine yakın olduğu için hemen olay yerine gittim ve
Necip Bey’in öldürülmüş olduğunu gördüm.
Ben Avukat Hüseyin Buzoğlu’yla bugüne kadar yaklaşık 5-6 defa görüştüm,
görüşmelerimizin birinde bana Necip Bey’in yayınlanmayan Köstebek isimli kitabından bahsetti,
kitap içeriğinde Fethullah Gülenle ilgili bölümler olduğu için benim de ilgimi çekti. Hüseyin Bey’e
kitabı okuyup okuyamacağımı sordum. O da bana bilgisayardan çıkmış bir çıktı verdi, ben
yazılanları okuduktan sonra bana verilen çıktıyı da Avukat Hüseyin Buzoğlu’na iade ettim. Bu
kitap hakkında Hüseyin Buzoğlu haricinde kitabın yazarı Necip Bey dahil hiç kimseyle bir
görüşmem olmadı. Kitapla ilgili ben bir takım düşüncelerimi Hüseyin Buzoğlu’na aktardım, hatta
bu düşüncelerimi aktarırken Ergün Poyraz’da bizle birlikteydi.
Benim Necip HABLEMİTOGLU’yla yukarda verdiğim bilgiler doğrultusunda, yaklaşık
3-4 defa bir telefon görüşmem oldu, ayrıca kendisiyle bir kere Hüseyin Buzoğlu’nun bürosunda bir
kere de belirttiğim şekilde yemekte bir araya geldik, onun haricinde bir ilişkimiz söz konusu
olmadı." şeklinde beyanda bulunmuştur.

Maktul Necip HABLEMİTOĞLU'nun eşi olan müşteki Şengül HABLEMİTOĞLU'nun


Ankara Emniyet Müdürlüğünce ve Cumhuriyet Başsavcılığımızca ilk ifadesi alınmış müştekinin
22/12/2002 tarihinde Ankara Emniyet Müdürlüğünde alınan ifadesinde; "14 Temmuz 1986
yılında eşim merhum Necip HABLEMİTOĞLU ile evlendim. Ben fakültede öğrenci iken kendisi
İnkılap tarihi dersine giren hocamızdı. Tanışmamız ve bir süre sonra da evliliğimiz bu şekilde
okuldan mezun olduktan sonra olmuştu. 23 Eylül 1992 tarihine kadar ismini ve numarasını
hatırlayamadığım Cebeci semti Sevil sokakta kendimize ait bir evde oturduk. 1991 yılında Kanije
isimli kızımız bu evde dünyaya geldi. 1992 yılı Eylül ayından sonra şu an ikamet etmekte olduğum
Portakal Çiçeği 40/4 sayılı yerdeki evi satın alıp buraya taşındık. O tarihten bu güne aynı yerde
ikamet etmekteyiz. 1992 yılı Ekim ayı içerisinde de ikinci çocuğumuz Uyvar dünyaya geldi. Ben 13
Mart 1987 yılında Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Ev Ekonomisi Yüksek Okulunda araştırma
görevlisi olarak çalışmaya başladım.
18.12.2002 tarihinde menfur bir suikastte öldürülen eşim Necip HABLEMİTOĞLU 1980
öncesi Adalet Partisi ve Türk-İşte Basın Müşavirliği görevini yaptı. 1980 sonrasında 1982’de YÖK
kurulduktan sonra Basın Halk ve İlişkilerde çalışmaya başladı. Eşim görev yapmakta olduğu A.Ü
İnkılap Tarihi Enstitüsünde görevli olduğu süreçte 14 Temmuz 1986, 1990 yılı Haziran ayında ve
16 Ocak 1991 tarihinde olmak üzere toplam üç kez görevinden uzaklaştırıldı. Görevinden
uzaklaştırılma sebebi burada usulsüz Mastır ve Doktora verilmesiydi. Bu usulsüz mastır ve
doktoralar ülkücü ve tarikatçı kombinasyonu ile oluşturulmuş kesime verilmişti. Bilimsel bir mastır
en az iki yılda, bir doktora altı yılda olmasına karşın üç ayda verilmiştir. İşte bu durumun eşim
tarafından ortaya çıkarılması eşimin üniversitede muhatap olduğu süreci başlattı. Bu dönemde
Enstitü Müdürü Prof. Dr. Mustafa KAFALI idi. Eşim yine bu kişiler ile Emniyet içerisindeki ilişkili
oldukları grup ile birlikte ve ihbar etmek suretiyle, evimizde silah ve yasadışı yayınlar olduğu
gerekçesiyle göz altına alınarak nezarete atıldı. Ancak, bu durum dostlarımızın müdahalesiyle
yanlıştan dönüldü ve serbest bırakıldı. Bundan sonra eşim geçici işçi olarak Köy Hizmetlerinde
çalışmaya başladı. Ve bu süre eşimin Bölge İdare Mahkemesine açtığı dava sonrası tekrar göreve
iade edilmesine kadar sürdü. Eşim 1988 yılında her türlü haksız uygulamalara, Doktora Yeterlilik
sınavlarında yapılan haksız baskı ve uygulamalara rağmen bitirmeyi başardı ve o dönemin rektörü
Prof. Dr. Necdet SERİN tarafından Enstitünün sekreteri yapıldı, bir önceki yani eşimin görevine
son veren rektör Tarık SOMER idi. Necdet SERİN kendisinden bir önceki dönemde şahit olduğu
yolsuzlukların birlikte ortaya çıkarılma konusunda yardım istedi ve Enstitünün Müdürlüğüne Prof.

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
Dr. Haşan KÖNİ getirildi, ancak bu durum kısa sürdü. Çünkü haksız mastır doktora ve mastır
dağıtılanların asker, polis ve taşrada görev yapan öğretim görevlisi olması nedeniyle yolsuzluk
büyüdü, genişledi ve Rektöre baskılar yapılmasına neden oldu. Bu nedenle eşim ile ters düşen
Rektör, Haşan KÖNİ’nin de katkılarıyla sudan bahaneler ile açılan soruşturmalar öne sürülerek
sicili bozularak görevine son verildi. Bu arada eşimin Keçiören Belediyesinde işçi olarak
çalışanlar getirilerek Enstitüdeki sekreter odası basıldı, peşine adamlar takıldı, küfürler edildi
şuan aklıma gelenler bunlar, çünkü o süreçte bir çok olumsuz davranışlara maruz kaldı. Haşan
KÖNİ’nin Kara Harp Okulu’nda hocalık yapması ve yukarıda da belirttiğim usulsüzlükler
içerisinde bu çevreden de kişilerin bulunması nedeniyle, Haşan KÖNİ bu durumun kapatılmasını
istedi. Eşimin işine ara verilmesinin uzaması Üniversite Hocalarının bu durumunun adli
soruşturma kapsamına alınması ve adliyede gazetecilere saldırılması, Medyada Profesörler
mafyası olarak lanse edilmesine sebep oldu ve bu davada eşim tek kamu tanığı idi ve adliyede
tanıklık yapmak üzere beklerken adliye içerisinde profesörler ile gelen grup tarafından kendisine
hakaret edildi ve saldırıya maruz kaldı. Busaldırıyı görüntülemek isteyen gazeteciler ile bu
profesörler arasındaki kavga sonucu ve bu gazetecilerin davacı olmaları nedeniyle olay karakola
aksetti. Eşim 3.kez 16 Ocak 1991 tarihinde görevine son verildikten sonra İdari Mahkemesinde
açtığı dava sonrası aynı yıl görevine iade edildi. Bundan sonra Üniversite içerisinde kendisine
karşı yürütülen soruşturmalar başladı ve bu süreçte yönetimde Haşan KÖNİ vardı. Bu
soruşturmaların bir kısmında disiplin cezalarının verilmesi söz konusu ise de Bölge İdare
Mahkemesi tarafından bunlar iptal edildi. Bu süre içerisinde açılan toplam soruşturma sayısı
kırkın üzerindeydi, ancak hukuki süreçte hepsinden aklandı. 1992 yılından itibaren Prof. Dr. Günal
AKBAY’ın Rektör olması ile birlikte eşim için eskisinden daha rahat bir dönem başladı. Ancak
Üniversitede kendisine, bu atılmaların başlamasıyla birlikte çalışma odası ve masası gösterilmedi.
Aynı zamanda ders vermesi konusunda çeşitli zorluklar çıkarıldı ve bu durum günümüze kadar
sürerek geldi. Bu süreçte yine çeşitli defalar Profesörler mafyası veya sempatizanları tarafından da
tehditlere maruz kalmıştır. Bu süre içerisinde dört kitabı çok sayıda makalesi yayınlandı ve kendisi
Türkiye’nin hemen her bölgesinde bir çok ilde Atatürkçü Düşünce Derneği, Çeşitli Sivil Toplum
Platformları, Çağdaş Yaşamı Destekleme Demeği ve Vakfı, Çağdaş Eğitim Vakfı gibi kumluşlar ile
yapılan toplantılarda ve Türkiye’nin çok sayıda farklı illerindeki Üniversitelerinde düzenlenen
konferanslarda, ayrıca, TRT ve Özel Televizyon kanallarının çalışma konularıyla ilgili yaptığı
çeşitli yayınlarda uzmanlık alanına ilişkin konuşmalar, eleştiriler, değerlendirmeler, analizler ve
yorumlar yaptı. Bu arada Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi, Fen Fakültesi, Sağlık Eğitimi
Fakültesi, Dişçilik Fakültesi, Ev Ekonomisi Yüksek Okulu, Dikim Evi Sağlık Yüksek Okulu, Sağlık
Hizmetleri Yüksek Okulu’nda Atatürk İlkeleri ve Devrim Tarihi Derslerini verdi. Bu dersleri
yürüttüğü esnada öğrenciler arasında çok fazla olmamakla birlikte, TKP’li DHKP-C'li ve çeşitli
farklı tarikatlara mensup veya sempatizanları tarafından sözlü olarak sıklıkla taciz edildi. Buna
rağmen eşim onlar ile hiçbir zaman husumete yol açacak bir ilişkiye girmedi öğrenci oldukları
gerçeğinden vazgeçmedi ve onları kazanmak için her türlü çabayı gösterdi, bu arada yaptığı
çalışmalar arasında Fetullahçı yapılanma ile ilgili yayınları, makaleleri ile Alman Vakıfları ve
Bergama Dosyası isimli kitabından sonra yapılan tehditlerin içeriği farklılaştı, bu süreç 1990’h
yılların ikinci yarısı itibariyle başladı ve bu tehditlerin içeriği aile efradına ağza alınmayacak
küfürlerden başlayarak ölüm tehdidine kadar vardı. Bu tehditler, telefon ve yoğun biçimde
E-Mailler ile yapılmaktaydı. Hatta Mehmet EYMÜR’ün Web Sitesinde , eşim ile ilgili yaptığı bir
yorumu “Mezarlıklar Senin gibiler ile dolu” cümlesi ile bitmekteydi. Ayrıca, Alman Vakıfları ve
Bergama Dosyası Kitabı çıktıktan sonra arabamızın lastikleri patlatıldı ve Ankara’da bürosu
bulunan vakıflardan birinin temsilcisi şuan ismini hatırlamıyorum, bu şahıs eşimi ev telefonundan
arayarak benim de olduğum bir sırada Türkçe konuşarak tehdit etti. Ancak Ceviz Kabuğu
programında eşim bu tehdidi kendisine hatırlattığında kabul etmedi. Aynı şekilde Bergama olayını
gerçekleştiren ve yürüten sivil toplum örgütleri çeşitli şekillerde eşimi MİT mensubu olmak ile
suçlayarak toplumda bu kuruluşa var olan olumsuz yargıdan da yararlanarak eşimi hedef

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
gösterdiler ve eşimi EGE Bölgesinde yayınlanan çeşitli yerel gazetelerde ve dergilerde İzmir
Barosu’nun çeşitli açıklamalarında, Evrensel Gazetesi’nde İnternette bia-nette defalarca hedef
gösterdiler. Bu süreçte yer alan başka Web Siteleri de vardı, bunlar da çeşitli çevreci sivil toplum
örgütleri ile Ülkücü grupların site listeleriydi bu arada Bandırma’da 19 Mayıs Kutlamaları için
2002 yılında ilk haber gazetesi tarafından düzenlenen konferanstaki konuşmasından önce ve sonra
Genç Bayrak Gazetesi’nde eşime yönelik tehdit içerikli yayınlar yapıldı, bunun yanında düzmece
bir haber ile doğru olmadığı defalarca bildirilmiş olmasına rağmen ERNK üyesi olduğu. Gençlik
Caddesinde bir evde yakalandığı söylendi, yine eşimin adına eşim tarafından kurulmuş gibi
gösterilen bir Web sitesinde hem Türk Silahlı Kuvvetlerine hem de Nazım HİKMET’e çeşitli
hakaretler yapılarak, sanki kendisi bunları yayınlıyormuş gibi gösterilmiştir. Aynı zamanda eşimin
kurmuş olduğu ikimize ait hablemitoglu.cjb.net sitesi hekırların saldırısı ile erotik sitelere
yönlendirilerek adımız üzerinde spekülasyonlar yapılmasına neden olmuştur. Biz bu durumu fark
ettikten sonra adresimizi yeniledik. Yukarıda söylemeyi unuttum ders verdiği okullardan birisi de
İlahiyat Fakültesiydi ve burada eşimin arabası defalarca çizilip aynaları kırılıp, antenleri koparıldı
yine buna rağmen hiçbir öğrencisi ile problemi olmadı böyle bir duruma yol açacak davranışı
olmadı ve bunu hiçbir zaman istemezdi. Bunun yanında öğrenciler arasında yapılan ankette en çok
sevilen öğretim görevlileri arasında en çok notu alan hoca olmuştur. Yine Alman Vakıfları ve
Bergama Dosyası isimli kitabı çıktıktan sonra Alman Basını tarafından çeşitli saldırılarda
bulunulmuştur. Eşimin katledilişinden sonra da bu tavır sürmüştür. Yine 2001 yılında Viyana
Atatürkçü Düşünce Demeği tarafından 19 Mayıs etkinliği olarak kutlanan ve Metin AYDOGAN ile
birlikte katıldığı toplantıda PKK-ERNK üyeleri tarafından sözlü olarak taciz edilmiştir. 10 Kasım
2002 tarihinde Ştutgart ve çevresi Atatürkçü Düşünce Demeği tarafından düzenlenen konferansı
sonrasında toplantı salonunda kitabında adı geçen dilbilimci bir alman profesör Fruch Stein ile
birlikte çalışan bir bayan eşimi özellikle dinlemeye geldiğini söylediğinde eşime imaen eşimin
orada hiç sevilmediğini söylemiştir. Ayrıca eşim 1995 Haziran ve 1996 Şubat ayları arasında
Birleşmiş Milletler kalkınma programı kapsamında Moldova Cumhuriyeti’nde Latin Alfabesine
geçiş sürecinde danışmanlık yapmıştır. Aynı dönemde orada görev yapan diğer devletlerin
temsilcileri ile birlikte bu ülkenin çeşitli illerinde bulunmuş ve eşimin buradaki Türkçe’ye geçişle
ilgili yoğun çalışmaları ile ilgili olarak bu temsilciler tarafından yoğun rahatsızlıklar beyan
edilmiş ve Gagavuz Türklerinin Türkçe Latin Alfabesine geçişi sağlanmıştır. Ayrıca eşim 1990
yılında Bakü’de Azerbaycan ilgili Bakanlığı yetkilisi Tenzile Rüstem HANLI tarafından Fetullah
GÜLEN’in Türki Cumhuriyetlerinde açmış olduğu okullar ile ilgili olarak birkaç ilde düzenlenen
konuşmalarda bulunmuştur. Bu organizasyonun yapılmaması için Fethullah GUI.EN‘in
okullarında çalışanların bu bayana baskıları vardır. Bu arada Gaspıralı İsmail Beyin doğum
yıldönümü nedeniyle yaptığı seyahatte kendisinin Gaspıralı Türkçesini özellikle vurgulamasından
rahatsız olduklarını belirten Rus taraftarı gruplar olmuştur. Son zamanlarda özellikle Bayram
Tebrikleri olarak gelen maillerde çirkin küfür ve tehditler ile dolu sözler, beyanlar yer almaktaydı.
Eşimin ileriye dönük çalışma programı da belliydi, Mayıs ayı içerisinde gerçekleşecek olan
etkinlikler vardı, bunlardan biri Almanya Ofenburg’ta diğeri de muhtemelen Hamburgtaydı, ama
en yakını Çankırı Atatürkçü Düşünce Demeği tarafından yapılacak toplantıydı.
SORULDU: EŞİNİZİN TACİZ VE TEHDİT EDİLMESİ İLE İLGİLİ NE GİBİ
TEDBİRLERİ VARDI. HERHANGİ BİR MÜRACAATI VARMIYDI?
CEVABEN: Benim eşim durumdan vazife çıkaran bir insandı ve korunması ile ilgili
tedbirlerin de bu yaklaşımla alınması gerektiğine inanıyordu ve yazılı olarak korunma talebinde
bulunursa yaşamındaki rutin olana ilişkin bilgilerin kayıtlı hale geleceği endişesini taşıyordu. Bu
nedenlerle yazılı müracaatta bulunmadı. Ancak, gerek katıldığı konferanslarda gerekse de yazılı ve
görsel medyada çıkan değerlendirmelerinde, kendisi ve bizlerin can güvenliğine yönelik ciddi
tehditlerin olduğunu açıklamış ve devletin gerekli tedbirleri almasını beklemiştir. Buna karşılık, bu
konuyla ilgili adını şu an hatırlayamadığım bir kişiyle yaptığı konuşma sonucunda, sende böyle
şeyler yazma, konuşma gibi bir zihniyetle karşılaştığını da söylemiştir.

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
Takip edildiği ile ilgili tahminleri şüpheleri her zaman oldu. Son günlerde tavırlarından
rahatsızdım. Oldukça tedirgindi. Son bir ay içerisinde kızlarım ve benimle olan ilişkilerinde
yaşadığımız olayları bir daha yaşama şansımız olmayacakmış gibi davranıyordu. Bu süreçte aşırı
tedirgindi. Bunun yanında eşimin yaşantısında herhangi bir özel durum; bir randevu, yemek daveti,
ders durumu yok ise mutlaka zamanında evde olmayı ister ve evde olurdu. Genellikle normal
zamanlarda 18.30, en geç 18.45'de evde olurdu. Yukarıda belirttiğim tedirginliklerden dolayı da
dikkatli davranmaya çalışırdı. Bunun yanında, çoğu zaman rutin içerisinde unutmakla birlikte
yukarıda bahsettiğim kaygı ve tedirginliklerden dolayı güzergah değiştirme gibi periyodik
davranışlardan kaçınmaya çalıştığını biliyorum. Ancak benim kuruntulu tavrım, çoğu kere bana
açıklama yapmasına mani olurdu. Bunun yanında genel olarak eşim Kuzgun Sokaktan Çetin Emeç
Bulvarına çıkıp Konya Yolundan fakülteye giderdi. Eğer yapacağı başka bir iş varsa Hoşdere
Caddesini takiple Meclis Kavşağından çıkardı veya yine oradan Çetin Emeç Caddesine çıkardı.
Eve dönüşlerinde ise Konya Yolu 100 Yıl Köprüsü Çetin Emeç Bulvarı Polisevinin yanından
Kuzgun Sokaktan eve dönerdi. Bazen de trafiğin yoğun olduğu, park sorununun olduğu yerlere de
otobüs ve dolmuş marifetiyle, bazen de yürüyerek giderdi. Bu arada zaman zaman da benim
kullandığım aracı da kullanırdı.
Eşim genellikle evden 10.00-10.30 sıralarında çıkar, sabah dersi yoksa da öğleden sonra
muayyen bir saatte çıkardı. Hafta sonlarında yaklaşık 2,5 aydır biz mutlaka Cumartesi ve Pazar
günleri kızlarımızı Fen Fakültesinde 12.00-13.00 saatleri arası tenis kursuna götürürdük. Biz bu
saatler arasında Fen Fakültesi içerisindeki kampüste yürüyüş yapardık. Ancak son bir aydır kursun
saati 10.00-12.00 arası oldu. Bununla birlikte hafta sonu tatilinde periyodik olarak
gerçekleştirdiğimiz bir programımız yoktu. Hafta içinde gece çıkışı veya gece dışarı çıkma gibi bir
planımız kızlarımızın okullarından dolayı olmadı.
18.12.2002 Çarşamba günü saat 08.20’de çocukları servise bindirerek okullarına
gönderdik. Bu arada evde eşim ve babası ile birlikte kahvaltı yaptık. Ben muhtemelen 09.05 veya
09.10 sıralarında evden ayrıldım. Oto bina girişindeki otoparkta değildi, dairenin karşısındaki açık
araziye park etmiştim. Bina içerisindeki park yerinden geçerek aracın bulunduğu tarafa gittim.
Arabamın üzerindeki karları temizlerken, bana doğru Gümüş Gri renkte BRAVO marka bir
arabanın yaklaştığını gördüm. Arabanın ön tarafı benim yönümde olacak şekilde, yani park
yerinde geri geri gelmek suretiyle park etti. Araç içerisinde robot resimlerini çizdirdiğim iki erkek
şahıs vardı. Bunlardan şoför mahallinin yanında oturan şahıs oto park edilirken bana alaycı bir
şekilde baktığını hissettim. Bu şahıs; 25-30 yaş arası, esmer, zayıf, uzun boylu, gri balıkçı yaka
kazaklı, dalgalı kısa saçlı, kemikli yüzü ve kare çenesi olan, siyah gözlü biriydi. Şoför mahallindeki
ise; bu şahısa göre daha toplu, daha kısa boylu, diğerine göre açık renk tenli, kahverengi gözlü,
kahverengi düz saçlı, yuvarlak sağlıklı yüzü olan biriydi. Bu aracın asıl dikkatimi çekme nedeni;
aracın camlarının tamamen kapalı olmasına rağmen içinden gelen, FM kanallarından yüksek sesle
yayın yapılan dini bir sohbetti. Ben bundan sonra o insanlara çok daha dikkatli baktım ve aracıma
binip park alanından çıkarken plakasını ezberlemeye çalıştım ve hatta o kadar rahatsız oldum ki
eşimi uyarmayı istedim. Hatırladığım kadarıyla 06 olan ve harf grubunun ilk harfinin T olduğuna
emin olduğum ancak diğer iki harf konusunda tereddütlerim olmakla birlikte GV, VG, CV gibi
harfler olduğunu düşünüyorum. Ancak rakam grubunun ise 08 olarak bittiğinden eminim. Ancak
eşimin geç vakte kadar evden çıkmayacağını bildiğim için onu tedirgin etmemek için
söyleyemedim. Genellikle söylediğim halde bu sefer söyleyemedim. Kendisi ile gün içerisinde
eşimle 439 19 28 nolu ev telefonumuzdan Saat 12.30 ile 13.00 arasında görüştüm. Bu görüşmeden
sonra saat 17.00’ye kadar eşimle bir daha görüşme fırsatı bulamadım. Eşim 17.00’ye kadar evden
hiç ayrılmamış, bilgisayarında çalışmış, babam da gazete okumuş. Bunu biliyorum. Çünkü
babamla konuştuk. Bu arada yine saat 17.00’de dersten çıktıktan sonra ben yukarıdaki odama
gidene kadar beni odamdaki 316 71 54 nolu direkt telefonumdan Necip Bey orada mı? diye
sormuş.sekreterim Demet hanım Necip beyin olmadığını ancak benim olduğumu ve
çağırabileceğini söylediğinde, buna gerek olmadığını sonra arayacağını ve isminin Refet UÇKAN

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
olduğunu, sekreterimin tekrar irtibat kurmak üzere telefon numarası istediğinde, telefon numarası
belirtmediğini sekreterim bana söyledi. Ben böyle bir ismi hem kendi çevremden, hem de eşimin
çevresinden hatırlamıyorum. Bir daha da araması olmadı. Ancak olaydan bir iki gün önce biz evde
bulunmadığımız akşam üzeri bir saatte 17.00’den sonra evi aradığını biliyorum. Büyük kızım
Kanije bana bu şahsın ismine benzer bir şahsın evi aradığını ve eşimin ismini zikrederek
sorduğunu söyledi.
Bu arada 16-17 Aralık 2002 tarihlerinde iki gün Büklüm Sokaktaki Seğmen Otelde,
Uluslar arası Alman Yaygın Eğitim İşbirliği Enstitüsü tarafından düzenlenen bir toplantıya
katıldım. Bu toplantıda Türkiye’de yaygın eğitim durum saptama ve proje geliştinne toplantısına
katıldım. Bu toplantıya birinci gün, eşim beni 09.00’u biraz geçe kendi kullandığı araçla bıraktı.
İkinci gün ise 09.30’a doğru beni yine aynı yerde bıraktı. Birinci gün ben 15.30’da evde oldum.
Ben Seğmen Otelden Tunalı Hilmi Caddesine, oradan da aynı istikametten yürüyerek eve geldi.
Hiçbir araca binmedim ve 15.30’da evde oldum. İkinci gün toplantının sonuna kadar kaldım ve
18.00’de eve taksiyle döndüm. Bu toplantıda göğsümüzde bulunan tanıtma kartlarındaki
HABLEMİTOĞLU soyadından dolayı oradakilerin, özellikle Türkiye Araştırmalar Merkezinden
gelen ve raporu sunan şahıs, benim eleştirilerimden çok rahatsız oldu ve bu şahıs orada bulanan
Konrad Adenaur Vakfı Başkan Yardımcısının yanından hiç ayrılmıyordu. Benim soyadımı
gördükten sonra bana olan tavırları değişti. Bu ayrıntı benim için önemli bir ayrıntıydı. İfade
etmekte fayda gördüm.
Bu arada 18.12.2002 Çarşamba günü eşim, çocuklar eve girdikten sonra 17.00’de evden
ayrılıyor. Evden ayrılırken babası ile birlikte çıkıyor, çünkü babasını kız kardeşinin evine
bırakıyor, oradan da 17.30’daki dersine katılmak üzere Fen Fakültesine gidiyor. Fen fakültesine
gittiğinde aracını devamlı çöplük restoranın yanında bulunan geniş park yerine bırakırdı ve
dersten çıkış saati 18.15 ile 18.25 arasında duruma göre değişirdi. O gün ben saat 18.00’de evde
oldum. Eve geldiğimde otomu yine aynı açık alana park etmek üzere girdiğimde, orada Yibitaş’ın
kahverengi binasına dönük şekilde duran Parlement Mavisi Tempra marka aracın içerisinde
direksiyon mahallinde birisinin oturduğunu gördüm ve şahsın konumu, eve geliş istikametini ve
yolu görecek şekilde duruyordu. Ben aracı park etmek için bu aracın önünden dolaşırken, benim
aracın farları bu aracın içerisini aydınlattığından şahsı yandan ve dönerken de cepheden gördüm.
Şahıs; 40’h yaşlarda, uzun düz kır saçlı, orta kilolu bir insanın yüzünü andırmaktaydı, koyu buğday
tenli, bıyıksız, üzerinde pardesü kumaşından koyu renkli yaka kısmı kapalı şekilde oturduğunu
gördüm. Bu arada aracın plakasını göremedim. Saat 18.15'de alışveriş yapmak üzere çocuklarla
birlikte tekrar çıktığımızda aracın orada bulunup bulunmadığına da dikkat etmedim
hatırlamıyorum. Saat 19.00 sıralarında alışveriş işini bitirdik ve Hoşdere Caddesi istikametini
takip ederek tekrar eve dönerken yolda kızım Kanije babasının eve gelip gelmediğini öğrenmek için
cep telefonunu aradı, cep telefonu kapalıydı. Bu sefer evi aradığında ev de cevap vermeyince
Kanije telesekretere eve gelmek üzere olduğumuzu not olarak bıraktı. Bu arada eşimin dersten
çıktıktan sonra sigorta şirketine gideceğini biliyordum. Bu önceden kararlaştırılmış bir husustu.
Biz saat 19.20'de eve geldik. Bu arada aracı park etmek üzere park alanına girdiğimde, park alanı
boşalmıştı, herhangi bir zorlanma olmadan parkımızı yaptık. Bu arada dikkatimi çeken herhangi
bir husus olmadı.eve girince eşimin evde olmadığını görünce kızım Uyvar tekrar cep telefonundan
aradı, telefonu yine kapalıydı. Ben 19.30'da cep telefonunu aradım. Yine kapalıydı. Ben telefonu
kapattıktan bir süre sonra eşim telefonla beni aradı. Bu sırada saate baktığımda 19.40'dı. ben
kendisine, eve gelmemesinden dolayı merak ettiğimizi söylediğimde, kendisinin Zorlu Sigortaya
uğradığını, o esnada Migros’ta bulunduğunu, alışveriş yaptığı şeyleri aldıktan sonra evde
olacağını söyleyip telefonu kapattı.Bu arada evde çocuklar ders çalışmaya oturmuşlar aynı
zamanda Galatasaray-Ankaragücü maçını seyrediyorlardı ve birbirleriyle dalaşma halindelerdi ve
ev içerisinde bir gürültü vardı. Yaklaşık yarım saat sonra kapı çalındı. Kapıcımız Şaban ÇELİK’in
oğlu Osman ÇELİK kapıda, Şengül abla babam sana sevinçli bir şey söyleyecek dedi. Bu esnada
ben Şaban efendi ne söylüyor bu çocuk diye seslendiğimde, kendisi cevap vermeden dururken,

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
çocuk bana sizin arabanızın yanında bir adam yatıyor dedi, ben Necip abin yok mu diye
sorduğumda yok diye cevap verdi. Bu sırada ben hemen yukarıya çıktım. Burada 7 numaradaki
komşumuz ile kuzeni ve 14 numaradaki Sıdıka hanım beni arabanın yanma yanaştırmamak için
uğraştılar ve ben ellerinden kurtulup arabanın yanma gittim. Burada olayı gördüm. Eşim kendi
arabamıza doğru ve baş kısmı aracın ön tarafına doğru olmak üzere sol tarafına doğru yatıyordu,
eşimin yaşayıp yaşamadığını, polise haber verilip verilmediğini sordum ve bu esnada polise haber
verildiğini duydum ve hemen aşağıya inerek üzerimi değiştirdim ve Avukat Hüseyin Beye haber
verdim ve tekrar yukarıya çıktım Savcıya haber verilmesini istedim. Bu olay bana haber verilinceye
kadar herhangi bir silah sesi veya buna benzer bir ses duymadım benim şuan söyleyeceklerim
bunlardır, sonradan hatırlayacağım veya şuan aklıma gelmeyen hususlar hakkında da ifade
vermeye hazırım, eşime yönelik gerçekleştirilen bu menfur eylemi yapanlardan davacıyım.
Yakalanmasını ve haklarında gerekli her türlü yasal işlemin yapılmasını istiyorum. Benim
söyleyeceklerim bunlardan ibarettir." şeklinde beyanda bulunmuştur.
Müşteki Şengül HABLEMİTOĞLU'nun 07/01/2003 tarihinde Cumhuriyet
Başsavcılığımızda alınan ifadesinde; "18.12.2002 tarihinde öldürülen Necip HABLEMİTOĞLU
benim eşim olur. Kendisiyle 1986 yılında evlendik. Evlendiğimiz dönemde kendisi Türk İnkilap
Tarjthi Enstitüsünde, İnkilap Tarihi derslerine giriyordu.
Eşimin ailesi 1951 yılında Türkiye’ye Bulgaristan Rusçuk’dan göçmen olarak gelmişler.
Eşim Türkiye’de doğmuş, ailesi mazbut bir yapıya sahipti. Babasının Türkiye Devlet
Demiryollarında şef tren olarak çalıştığını biliyorum. Kendisiyle evlenmeden önce ortaokul
yıllarında şu anda ülkücü görüş olarak adlandırılan ve Milliyetçi Hareket Partisi tarafından
savunulan görüşlere ilgi duyduğunu, ilgisi doğrultusunda Kızılcahamam’da bir gençlik kampına
katıldığını, ancak daha sonra oradaki tutum ve davranışlardan rahatsız olması sebebiyle kaçtığını
biliyorum.
Evlendiğimiz günden bugüne kadar fikir olarak kendisinin Atatürk Milliyetçisi olduğunu
söyleyebilirim. Tüm söylemleri ve yazıları da bu doğrultudadır.
Eşim enstitüde çalıştığı süreç içerisinde; 1990’lı yılların başına kadar enstitüde hakim
olan Türk-İslam sentezini savunan bir kısım grupla sürekli mücadele halindeydi. Bu grubun
haketmediği halde bir kısım kişilere master ve doktora ünvanı vermesine sürekli karşı çıkıyordu.
Bu hususta yapılan usulsüzlükleri ortaya çıkarıyordu, bu nedenle kendisi 3 defa okuldan
uzaklaştırıldı. Ayrıca 30’un üzerinde idari soruşturma başlatıldı ancak süreç içerisinde bunların
hepsinden aklandı.
Bu düşünceleri nedeniyle mücadele ettiği grubunda hedefi haline geldi. Kendisinin ilk defa
1988 yılında enstitüdeki odasında bu grubun elemanları tarafından odasında fiili saldırıya maruz
kaldığını biliyorum.
Bilahare bu şekildeki fiili saldırı, sataşma ve manevi cebir uygulandığını biliyorum.
Örneğin, konferanslarda kendisi fikirleri açıkladıktan sonra bir takım kişiler yanma gelerek
fikirlerinin yanlış olduğunu, baskıcı bir tutumla kendisine kabullendirmeye çalışıyorlardı.
1997 Martından sonra Fethullah Gülenle ilgili bir takım kasetler yayınlanmaya
başlayınca eşime karşı telefonla, emaille tehditler ve hakaretler yoğun bir şekilde arttı. 2001 yılı
içinde de gelen bir emailde “ Seni çok iyi tanıyoruz, her gün nereye gidip geldiğini biliyoruz, bir
gün ensende bir kurşun hissedeceksin ” diye yazıyordu. Bu bizi çok rahatsız etmişi. Bundan sonra
gelen çeşitli emaillerde de “Hocaefendiyle uğraşma, sen ateist bile değilsin, sonunda cezanı
bulacaksın” gibi bu veya buna benzer çok sayıda tehdit aldık.
Eşimin yazıp ve yayınladığı Alman vakıfları ile ilgili kitap çıktıktan sonra da Wulf
Schönbaum isimli Konrad Adenaurer vakfının Türkiye Temsilcisi eşimi telefonla arayarak Türkçe
konuşarak eşimle telefonda tartıştılar, tartışma esnasında eşimden duyduğum kadarıyla kendisine
bu tip şeyler yazamazsın diyerek bir takım hakaretler etmiş, eşimde ona karşılık olarak burası
benim ülkem, sen bu ülkeyi karıştırırsan ben de bunu yazarım dedi. Eşim o esnada bağırarak
konuşuyordu. Bilahare bu olaydan önce veya sonra evimizin önünde park halinde bulunan 06 SZ

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
181 Renault 19 marka aracımızın bir ön ve bir arka olmak üzere iki lastiğinin bıçaklanarak
indirildiğini gördük bu da bize karşı yapılan tehditlerden biridir.
2002 yılı Mart veya Nisan aylarında eşim Çağdaş Eğitim Vakfının düzenlediği uluslar
arası terör konferansına katılmıştı, konferans öncesi konferansı izlemeye gelen bir takım kişilerin
eşime övgü dolu sözler söylemesine karşın, konferansta yaptığı konuşmadan sonra, eşime yaptığı
konuşma dolayısıyla tepki dolu bakışlarla baktıklarını, gelip bana anlatmıştı. Hatta bu konferans
sonrasında konferansa katılan Tuncay ÖZKAN’m “ Hocam ulusalcı biçimde gümbür gümbür
gidiyorsunuz, hiç mi korkmuyorsunuz “ diye söylediğini eşim bana aktarmıştı.
Sonuç olarak; eşimin düşünceleri Türkiye Cumhuriyeti devletinin kurumsal olarak bir çok
kademesinde özellikle de Emniyet güçleri bazında Fethullahçı yapılanmanın olduğu yönünde
fikirleri vardı. Hemen hemen tüm makalelerinde ve en son yayınlanmayan kitabında, bu
Fethullahçı yapılanmayı ortaya çıkarmaya yönelik yazılar yazıyordu. Bu nedenle kendisinin yoğun
olarak bu grup tarafından tehdit edildiğine inanıyorum. Ancak bu grubun yanında Radikal
İslamcıların da bu tehditler içerisinde yer alabileceğine inanıyorum. Eşim de benim bu
düşüncelerimi paylaşıyordu.
Ayrıca 2000 yılı içi veya 2001 yılı başında eşimle dönemin Ankara Emniyet Müdürü
Kemal İSKENDER arasında bir konuşma geçmişti, Kemal İSKENDER eşimi arayarak kendisiyle
konuşmak istediğini bildirmişti, sonradan eşimin bana anlattığına göre, Kemal İSKENDER
kendisine emniyet içerisinde Fethullahçı yapılanma var demekle hepimizi itham altında
bırakıyorsun demiş, o da eğer böyle bir yapılanma yoksa benim hakkımda ERNK’cı olduğum
şeklindeki belge nasıl yayınlanırdı, Emniyet içerisinde Fethullahçı yapılanma yok demekle bu iş
çözülmüyor, buna karşı mücadele etmek gerekir diye karşı beyanda bulunmuş.
Eşim bugüne kadar yayınladığı tüm kitap ve makalelerinde; topluma açık bir takım
bilgilere ulaşıp bunları bir araya getirip analiz etmek suretiyle ortaya koymuştur. Yayınlarının hiç
birinde devletçe gizli görülebilecek ve sadece belli kişi ve kurumlara mahsus bir bilgi veya belge
mevcut değildir.
Eşime karşı düzenlenen suikastin yayınladığı kitap ve makalelerindeki ortaya koyduğu
düşünce ve fikirler yanı sıra ulusalcı kimliğinden kaynaklandığına inanıyorum.
Benim olay gününe ilişkin olarak, ayrıntılı açıklamalarım Emniyet Müdürlüğünde
verdiğim ifadede mevcuttur. Orada sabahleyin gördüğüm şahıslarla ilgili olarak, teşhis tutanağı da
düzenlenmiştir. Ancak bana Emniyette iki tane fotoğraf gösterilmişti, bu fotoğraflarda aynı şahsın
sakallı ve sakalsız resmi mevcuttu. Benim olay günü sabahleyin belirttiğim Brava marka araç
içerisinde şoför mahallinde oturan şahısta bu şahıstı, yanında oturan diğer şahısta benim teşhis
tutanağında sağdan birinci şahıs olarak teşhis ettiğim kişidir. Bu hususun açıklığa çıkarılmasını
istiyorum.
SORULDU: Eşimin kendisine ait bir dizüstü bilgisayarı yoktu. Evimizde kullandığımız 2
adet bilgisayar vardı, bu bilgisayarları da biz soruşturma esnasında yedeklemeleri yapılmak
suretiyle Emniyet Müdürlüğüne teslim ettik.
Olay günü ben sabahleyin arabamı çalıştırmak üzere gittiğimde gördüğüm iki şahsı
ayrıntılı olarak emniyetteki ifademde belirttim. Bu şahıslardan şoförün yanında oturan şahsı da
teşhis tutanağında sağdan birinci şahıs olarak teşhis ettim, ikinci şahıs da bana iki ayrı fotoğrafı
gösterilen şahıstır. Bunu kesin olarak söylüyorum ancak teşhiste fotoğrafı gösterilen şahıs canlı
olarak bana gösterilmedi.
Olay gecesi saat: 18.00’de eve geldiğimde Migros istikametinden aracımla geldim.
Evimizin yan tarafında bulunan boş arsaya doğru giderken çıkıntı olan yerden giriş yaptığım
esnada arsanın orta kısmında Parlament mavisi bir Tempra araç park etmiş halde duruyordu, ben
hatta onun ön tarafından dönerek sağdan apartmanımızın yan tarafındaki bulunan yere aracımı
park ettim. Araç içerisinde şoför mahallinde bir kişi oturuyordu, bu şahıs 401ı yaşlarda, düz kır
saçlı, orta kilolu, bir insanın yüzünü andırıyordu, koyu buğday tenli ve bıyıksızdı, oturduğu yerden
görebildiğim kadarıyla üzerinde koyu gri bir kaban veya pardesü vardı. Ben eve girdikten sonra

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
çocukları alarak tekrar dışarıya çıktım, alış veriş yaptıktan sonra saat: 19.20’de eve girdik, ben
alış veriş sonrası aracımı yine aynı yere park ettim. Aracımı park ederek bu belirttiğim Tempra
marka aracı tekrar aynı yerde görmedim, hava çok soğuk olduğu için de etrafıma da pek
bakmadım onun için aynı aracın başka bir yere park edip etmediğini bilmiyorum, daha sonra da
Emniyetteki ifademde belirttiğim gibi eşimin öldürüldüğünü duydum.
Şu an için olay hakkında hatırladıklarım ve bilgilendirebileceğim konular bunlardır.
Olayla ilgili bir duyumum ve bilgim olduğu takdirde yeniden Savcılığa bu konuda beyanda
bulunacağım." şeklinde beyanda bulunmuştur.

Maktul Necip HABLEMİTOĞLU'nun öldürülmesinden kısa bir süre önce alışveriş


amacıyla gitmiş olduğu evinin civarında bulunan Ansera Alış Veriş Merkezi içerisindeki Migros
isimli marketin güvenlik kamera görüntülerine el konularak, bu görüntüler içerisindeki şahıslara
ilişkin görüntü iyileştirme çalışmaları ile Migros kasa kayıt bilgilerinden maktulden hemen önce ve
sonra alışveriş yapan şahıslara ilişkin kimlik tespit çalışmaları yapılmıştır. İncelenilen bu
görüntüler içerisindeki bazı şahıslara dair görüntü kesitleri çıkarılmış ancak bu şahısların kim
olduklarına dair net bir tespit yapılamamıştır. Kasa kayıt bilgilerinden de şüpheli olarak
değerlendirilebilecek bir şahıs tespit edilememiştir. Aynı görüntüler, soruşturmanın ilerileyen
aşamalarında 16/08/2017 tarihinde Emniyet Kriminal Polis Laboratuvarına iyileştirme amacıyla
gönderilmiş, görüntüyü çeken kameranın çözünürlüğünün yeterince iyi olmamasından ötürü
Ankara Kriminal Polis Laboratuvarının ANK-SGD-17-01369 uzmanlık numaralı raporu ile kimlik
tespiti yapılabilecek seviyede iyileştirilmiş bir görüntü elde edilememiştir.

Müşteki Şengül HABLEMİTOĞLU'nun 22/12/2002 tarihinde Ankara Emniyet


Müdürlüğünde alınan ifadesinde; "...18.12.2002 Çarşamba günü saat 08.20’de çocukları servise
bindirerek okullarına gönderdik. Bu arada evde eşim ve babası ile birlikte kahvaltı yaptık. Ben
muhtemelen 09.05 veya 09.10 sıralarında evden ayrıldım. Oto bina girişindeki otoparkta değildi,
dairenin karşısındaki açık araziye park etmiştim. Bina içerisindeki park yerinden geçerek aracın
bulunduğu tarafa gittim. Arabamın üzerindeki karları temizlerken, bana doğru Gümüş Gri renkte
BRAVO marka bir arabanın yaklaştığını gördüm. Arabanın ön tarafı benim yönümde olacak
şekilde, yani park yerinde geri geri gelmek suretiyle park etti. Araç içerisinde robot resimlerini
çizdirdiğim iki erkek şahıs vardı. Bunlardan şoför mahallinin yanında oturan şahıs oto park
edilirken bana alaycı bir şekilde baktığını hissettim. Bu şahıs; 25-30 yaş arası, esmer, zayıf, uzun
boylu, gri balıkçı yaka kazaklı, dalgalı kısa saçlı, kemikli yüzü ve kare çenesi olan, siyah gözlü
biriydi. Şoför mahallindeki ise; bu şahısa göre daha toplu, daha kısa boylu, diğerine göre açık renk
tenli, kahverengi gözlü, kahverengi düz saçlı, yuvarlak sağlıklı yüzü olan biriydi. Bu aracın asıl
dikkatimi çekme nedeni; aracın camlarının tamamen kapalı olmasına rağmen içinden gelen, FM
kanallarından yüksek sesle yayın yapılan dini bir sohbetti. Ben bundan sonra o insanlara çok daha
dikkatli baktım ve aracıma binip park alanından çıkarken plakasını ezberlemeye çalıştım ve hatta o
kadar rahatsız oldum ki eşimi uyarmayı istedim. Hatırladığım kadarıyla 06 olan ve harf grubunun
ilk harfinin T olduğuna emin olduğum ancak diğer iki harf konusunda tereddütlerim olmakla
birlikte GV, VG, CV gibi harfler olduğunu düşünüyorum. Ancak rakam grubunun ise 08 olarak
bittiğinden eminim. Ancak eşimin geç vakte kadar evden çıkmayacağını bildiğim için onu tedirgin
etmemek için söyleyemedim. Genellikle söylediğim halde bu sefer söyleyemedim..." şeklinde geçen,
benzer şekilde 07/01/2003 tarihinde Cumhuriyet Başsavcılığımızda alınan ifadesinde; "...Benim
olay gününe ilişkin olarak, ayrıntılı açıklamalarım Emniyet Müdürlüğünde verdiğim ifadede
mevcuttur. Orada sabahleyin gördüğüm şahıslarla ilgili olarak, teşhis tutanağı da düzenlenmiştir.
Ancak bana Emniyette iki tane fotoğraf gösterilmişti, bu fotoğraflarda aynı şahsın sakallı ve
sakalsız resmi mevcuttu. Benim olay günü sabahleyin belirttiğim Brava marka araç içerisinde şoför
mahallinde oturan şahısta bu şahıstı, yanında oturan diğer şahısta benim teşhis tutanağında
sağdan birinci şahıs olarak teşhis ettiğim kişidir. Bu hususun açıklığa çıkarılmasını istiyorum.."

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
şeklinde geçen Fiat Brava marka araç ve içerindeki iki erkek şahsa ilişkin kimlik tespiti çalışmaları
yapılmış, bu kişilerin, olay tarihinde Amerika Birleşik Devleti Büyükelçiliği özel güvenlik
görevlileri olan ve bölgede ABD ülkesi elçiliği lojmanlarının olduğu Pak Sokak için güvenlik
önlemi alan Enver ERDOĞAN ve Zafer KAVAKLI isimli şahıslar olduğu tespit edilmiştir. Bu
kişilerden Enver ERDOĞAN'ın 22/12/2002 tarihinde Ankara Emniyet Müdürlüğü TEM Şube
Müdürlüğünde alınan ifadesinde bu husus; "... görev yerimiz olan Pak 2 ve Portakal Çiçeği
No.45’de ki lojman bölgelerinde görev aldık. 09.10’da Refik Belendir sokağa Park 2 sokağı
görecek şekilde aracımı park ettim. Bizim o gün görevde kullandığımız araç 06 YGD 08 plaka
sayılı Gri renkli Fiat Brava marka araçtı. Daha sonra saat 09.25’de Portakal Çiçeği sokak No.40
sayılı binanın hemen yanında bulunan ve oto park olarak bulunan boş araziye arabamı park ettim.
Saat 09.35’de kullandığım aracın yanında park halinde bulunan Metalik Gri renkli Reno Scenic
marka araca sarışın 1.65-1.70 boylarında kısa saçlı, siyah metal çerçeveli gözlüklü, bir bayan
gelerek kendi arabasının camlarının buzlarını temizlerken bize doğru bakıyordu. Ben bu bayanın
bize dikkatli bir şekilde bakmasından şüphelendim. Daha sonra bu araç ve içindeki bayan buradan
ayrılarak Migros tarafına doğru hareket etti..." Şeklinde geçmiştir. Enver ERDOĞAN' ve Zafer
KAVAKLI'nın Cumhuriyet Başsavcılığımızda alınan ifadelerinde ise Enver ERDOĞAN'ın
30/06/2017 tarihinde Cumhuriyet Başsavcılığımızda alınan ifadesinde ise bu husus; "
Anlattığınız olayı hatırladım. Bahsetmiş olduğunuz konuya ilişkin iki defa ifade vermiştim. O
ifadelerim doğrudur. Aynen tekrar ederim. Ben 1999-2011 tarihleri arasında ABD
Büyükelçiliğinde dış güvenlik görevlisi olarak çalıştım. İlk ifademde belirtmiş olduğum 18 Aralık
2002 tarihinde ABD Büyükelçiliğini lojmanlarını koruma görevlisi olarak görevimi icra ederken bu
görevi benden önceki gece nöbetçi arkadaşlardan devir aldım. O günkü partnerim Zafer Kavaklı
idi. Birlikte o günü sabah saat 07.00'den akşam saat 19.00'a kadar ABD büyükelçiği lojmanlarının
bulunduğu Portakal Çiçeği Sokak civarında Büyükelçiğiliğe ait 06 YGD 08 plakalı Fıat marka bir
araç ile devriye görevi yapıyorduk. Saat 09.00-11.00 arasında sonradan televizyonlardan o
bölgede oturduğunu öğrendiğim Necip Hablemitoğlu'nun evinin yanındaki boş arazide arkadaşım
Zafer ile birlikte ABD lojmanı olan Park 2 Sokağı görecek şekilde aracımızın arkasını ölenin evine
gelecek şekilde park ederek beklemeye başladık. Aracı o gün Zafer kullanıyordu. Ben şoförün
yanında oturuyordum. Saat sabah 09.00'u geçtikten sonra bulunduğumuz yere bizim bulunduğumuz
yerin sağında bulunan araca doğru bir bayan şahıs geldi. Aracının üzerindeki kar ve buzları
temizleyerek, Portakal Çiçeği sokak üzerinde bulunan Migros yönüne doğru bulunduğumuz yerden
ayrılarak gitti. Ben arkadaşım Zafer bu şahsa karşı herhagi dikdik bakmamız söz konusu olmadı.
Zaten kadın bizim için şüphelendiğimiz biri değildi. Bu kadın aracıyla gittikten sonra aynı bölgede
Portakal Çiçek sokak üzerinde asfalt üzerinde yolun sağında ölenin sonradan evinin olduğunu
öğrendiğim apartmanın girişini görecek şekilde, VolvoS40 marka bir araç şoför kısmında bir erkek
şahıs olduğu halde beklediğini gördük. Aracın rengi balköpüğü diye tabir edebileceğim bir
renkteydi. İçindeki şahsı şu an tarif edemem ancak ilk verdiğim ifademde eşgalini vermiştim. Bu
şahıs ve aracı bizim koruduğumuz lojmanı görmediği içini bize şüpheli gelmedi. Bu bölgede
yaklaşık 45 dk bekledikten sonra aynı bölgede Hoşdere Cad. İstikametinde olan 45 numaradaki
diğer ABD lojmanın olduğu bölgeye doğru hareket ettik. Bulunduğumuz yerden ayrılırken bekleyen
bu Volvo aracın yanından geçtik. Geçerken de gördüğüm araç içinde bir şahıs vardı ve sigara
içiyordu, camları yarı açık vaziyetteydi. Bu aracın yanından geçerken bu araçtan
şüphelenmediğimiz için o an plakasını almadım.
Soruldu: görmüş olduğunuz bayan şahıstan sonra aynı bölgede ne kadar süre daha
beklediniz?
Görmüş olduğumuz bayan şahıstan sonra biz aynı bölgede 15-20 dk kadar daha bekledik.
Soruldu: Görmüş olduğunuz araç rengine ilişkin soruşturma dosyamızda bulunan örnek araç
renk bilgileri tanığa gösterilerek, görmüş olduğunuz Volvo marka araç hangi renkteki araçlara
benziyordu?
Bana göstermiş olduğunuz araç renklerinden baktım. Olay yerinde gördüğüm Volvo marka

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
araç çok açık bir sarı değildi. Koyuya yakın bir balköpüğü rengiydi. (Tanık örnek araç
resimlerinden ruhsatta kahverengi platin bej olarak geçen 34ZF1666 plakalı örnek aracın rengini
gösterdi.) ben kendim araç alım satım işiyle uğraşıyorum, araç renklerini iyi bilirim. Bu araç örnek
resimlerden bana gösterdiğiniz örnek araç resimlerinden 34ZF1666 plakalı araç rengi ile bu
aracın renginin aynı olduğunu düşünüyorum. Ayrıca araç Sedan tipli bir araçtı. Station Wagon bir
araç değildi. Ya da yeşil plakalı bir büyükelçilik aracı değildi.
O tarihte görevli olduğumuz telefondan görev yaptığımız bölgede 18 Aralık gecesi bir
kişinin öldürülmüş olduğunu öğrendim. Ben o ana kadar Necip Hablemitoğlu'nu tanımazdım. O
bölgede oturduğunu dahi bilmiyorudum. Konuya ilişkin emniyet tarafından ifade vermek için evden
beni aldılar. Ben de ifademi verdim. Bildiklerimi gördüklerimi anlattım." şeklinde geçmiş, Zafer
KAVAKLI'nın 09/10/2017 tarihinde Cumhuriyet Başsavcılığımızda tanık sıfatıyla alınan
ifadesinde; " Tanıklık yapacağım olayı hatırlıyorum, ben 22/12/2002 tarihinde bu konuya ilişkin
Ankara Emniyet Müdürlüğüne ifade vermiştim. Bu ifadem doğrudur ve aynen tekrar ederim.
SORULDU: 18 Aralık 2002 günü sabah 09:30 sıralarında Amerikan Büyükelçiliğine
kiralanmış olan 06 YGD 08 plakalı gri renkli Fiat Bravo marka araç içerisinde müşteki Şengül
HABLEMİTOĞLU'nun ifadesinde belirttiği şekilde arkadaşınız Enver ERDOĞAN ile birlikte
yüksek sesle dini bir radyo ya da kaset veya CD dinliyor muydunuz?
O günü ben ve arkadaşım araç içerisinde aracın teybinden dini içerikli bir yayın
dinliyorduk. Bu yayının sesi biraz yüksekti, dışarıdan duyulabilecek bir şekilde idi.
Hatta o sırada arkadaşım Enver bu kadını görünce bulunduğumuz mahallenin insanları
dini içerikli yayınları sevmeyeceği bilerek biraz da bu kadının dikkatini bize çekmek için arabanın
radyosunun sesini açtı. Hatta ben kendisine kısmasını söyledim.
SORULDU: 18/12/2002 günü Portakal Çiçeği sokaktaki 40 numaralı apartmanın yanında
boş araziye aracınızı park ettiğinizde, müşteki Şengül HABLEMİTOĞLU kendisine ait Renault
Scenic marka aracı sizden önce mi park yerindeydi yoksa siz oradayken mi park yerine gelmişti?
Olay yerinde sizden başka gri renkli başka bir Fiat Bravo araç var mıydı?
O tarihte tam iyi hatırlamamakla birlikte biz aracımızı, daha sonra emniyette bizi teşhis
eden kadının aracınını yanına park ettiğimizde kadın bizden sonra gelmiş olabilir, ancak bizden
önce de gelmiş olabilir. Ben tam net hatırlamıyorum. Ama aracımızı Renault Scenic marka aracın
yanına paketmiştik. Daha sonra bizi emniyette teşhis eden şahıs bizim aracımızın yanında duran
kendi aracınını yanına gelmişti. Olay yerinde bizden başka dini bir radyo dinleyen gri renkli bir
Fiat Bravo araç yoktu.
SORULDU: ABD Büyükelçiliğindeki görev yerinizde ne şekilde giyiniyorsunuz?
Biz görevimiz sırasında fark edilmemek için sivil giyiniyoruz.
SORULDU: Ankara Emniyet Müdürlüğünde yapılan sizin de imza attığınız 24/12/2002
tarihli teşhis işlemi sırasında müşteki sizi teşhis etti mi?
O günü ben ve arkadaşım Enver ERDOĞAN dahil yaklaşık 4 kişi Emniyette bir camekanın
arkasında durarak bekledik. Bu sırada benim tahminimce biz müşteki tarafından teşhis edildik. "
şeklinde geçmiştir.
Müşteki Şengül HABLEMİTOĞLU'nun ifadesinde geçen ve Fiat marka Brava model araç
içerisinde bulunduğu değerlendirilen Enver ERDOĞAN ve Zafer KAVAKLI isimli şahıslar
24/12/2002 Tarihinde Ankara Emniyet Müdürlüğünde yapılan teşhis işlemi ile müştekiye teşhis
ettirilmiş, müşteki Şengül HABLEMİTOĞLU sabah işine giderken görmüş olduğu Fiat marka,
Brava model araç içerisinde bulunan iki erkek şahsın Enver ERDOĞAN ve Zafer KAVAKLI isimli
şahıslar olduğu belirlenmiştir. ABD Büyükelçiliği özel güvenlik görevliler ifadeleri, müşteki
Şengül HABLEMİTOĞLU'nun beyanından, müştekinin sabah işine giderken gördüğünü beyan
ettiği bu iki şahsın, rutin olarak olay yeri civarına gelen ve ABD elçilik görevlilerinin kaldığı
lojman bölgesine yönelik olarak özel güvenlik görevi icra eden şahıslar olduğu ve dolayısıyla bu
iki kişinin olay ile bir irtibatlarının bulunmadığı anlaşılmıştır.

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
Burada asıl önemli olan kısım ise bu güvenlik görevlilerinden olan Yücel ATMACA, Enver
ERDOĞAN ve Necla ÇAM isimli şahısların ifadelerinde olay günü Portakal Çiçeği sokak
üzerinde gördüklerini beyan ettikleri içerisinde şahıs ve şahıslar bulunan bal köpüğü rengi diye
tabir edilen Volvo marka S 40 model araçtır. Bu husus Yücel ATMACA 19/12/2002 tarihinde
Ankara Emniyet Müdürlüğünde tanık sıfatıyla alınan ifadesinde; "17/12/2002 günü saat 24:10
sıralarında Portakal Çiçeği Sokak No:45 sıyılı yerdeki ABD Büyükelçiğine ait lojmanlar
çevresinde, benim gibi güvenlik görevlisi olan Necla ÇAM ile birlikte ABD Büyükelçiliğine ait 06
YGD 08 plakalı araçla devriye görevi yapıyorduk. Devriye görevimizi yerine getirdiğimiz sırada,
Portakal Çiçeği Sok No:40 sayılı binanın yanındaki boş alana aracımızı park ettik. Burada
beklerken Migros yönünden Portakal Çiçeği Sokak istikametine 06 TKS 08 plakalı araç gelerek
bizim bulunduğumuz boş alana aracı park ettiler. Araç balköpüğü rengi, Volvo S40 marka bir
araçtı. İçerisinde de simalarını tam olarak göremediğim, esmer 25-30 yaşlarında (2) erkek şahıs
vardı. Aracın camları yarıya kadar açıktı, sigara içiyorlardı,. Durumlarından şüphelenmediğimiz
için, şahıslara kimliklerini sormadık, bir müddet daha orada park halinde bekledikten sonra tekrar
devriye görevine çıktık, saat 02:30 sıralarında şahısları gördüğümüz yerden araçla geçtiğimizde
aracın orada olmadığını gördük. " şeklinde geçmiş, Enver ERDOĞAN 22/12/2002 tarihinde
Ankara Emniyet Müdürlüğü TEM Şube Müdürlüğünde tanık sıfatıyla alınan ifadesinde; "...
Daha sonra saat 09.25’de Portakal Çiçeği sokak No.40 sayılı binanın hemen yanında bulunan ve
oto park olarak bulunan boş araziye arabamı park ettim. Saat 09.35’de kullandığım aracın
yanında park halinde bulunan Metalik Gri renkli Reno Scenic marka araca sarışın 1.65-1.70
boylarında kısa saçlı, siyah metal çerçeveli gözlüklü, bir bayan gelerek kendi arabasının
camlarının buzlarını temizlerken bize doğru bakıyordu. Ben bu bayanın bize dikkatli bir şekilde
bakmasından şüphelendim. Daha sonra bu araç ve içindeki bayan buradan ayrılarak Migros
tarafına doğru hareket etti. Bu araç çıktıktan sonra, ana yolun kenarında bal köpüğü rengi Volvo
marka bir aracın park halinde olduğunu gördüm, fakat bizim araç bu aracı yan tarafından
görebilecek bir konumda olduğu için aracın plakasını görmedim. Bu aracın durumu benim kendi
görevimi ve görev yerimi ilgilendirmediği için ben bu aracın plakasına ve içindeki şahsa dikkatli
bir şekilde bakmadım. Volvo marka bu aracın içerisinde şoför mahallinde bir kişi oturuyordu. Bu
şahıs araç içerisinde sigara içiyordu. Aracın içerisinden görebildiğim kadarıyla, bu kişi 25-30
yaşlarında, esmer, uzun çeneli, zayıf çelimsiz, uzun boylu, kısa kesim siyah saçlı bir kişi idi. Biz
saat 09.50 sıralarında buradan hareket ederek Portakal Çiçeği sokak No.45’te bulunan
lojmanımızın biraz ilerisine doğru gittik. Biz Portakal Çiçeği sokak No.40 numaralı binanın
yanında bulunan boş arsadan ayrıldığımızda Volvo marka bal köpüğü renkli araç halen orada
duruyordu..." şeklinde geçmiş, Necla ÇAM 21/12/2002 tarihinde Ankara Emniyet Müdürlüğü
TEM Şube Müdürlüğünde tanık sıfatıyla alınan ifadesinde; "... 17.12.2002 günü saat: 19:30
sıralarında görev arkadaşım Yücel ATMACA ile birlikte görev aldınu Bu saatten itibaren bizlere
verilen programa göre gerekli kontrollerimizi yapmaya başladık. Portakal Çiçeği Sokağı No: 4
sayılı yerde bulunan ABD Büyükelçiliğine ait lojmanları kontrol amacı ile saat: 23:30 sıralarında
sokağa Hoşdere Caddesi istikametinden gelerek 40 nolu apartmanın bulunduğu binanın yan
tarafında bulunan boş araziye aracımızı park ettik. Birlikte görev yaptığım arkadaşım Yücel
ATMACA ile oto içerisinde oturmaya başladık. Yaklaşık yarım saat kadar sonra bulunduğumuz
araziye 06 TKS 08 plaka sayılı Balköpüğü renkli Volvo S 40 marka bir otomobil içerisinde iki kişi
olduğu halde geldi. Araçlarını yola paralel, sağ ön koltukta oturan şahıs 40 nolu binayı görecek
şekilde araçlarını parkettiler ve oto içerisinde oturmaya başladılar. ABD Büyükelçiliği
lojmanlarının da bu bölgede olması nedeni île hemen dikkatimizi çekti. Aracın plakasının 06 TKS
08 olduğundan eminim. Marka ve model konusundan ben anlamam ancak görev arkadaşım Yücel
ATMACA otonun Volvo s40 olduğunu söyledi. Araç içerisinde oturan şahıslar bizi göremiyordu
ancak biz kendilerini görebiliyorduk. Şahıslar sürekli sigara içiyorlardı. Bu nedenle otunun camlan
sürekli yarım açık vaziyette duruyordu. İlk etapta şahısların alkol aldıklarını zannettik ancak her
hangi bir şey içmediklerini gördük. Arkadaşım ve ben yaklaşık olarak saat: 01:00’a kadar

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
belirtilen yerde oturduk. Saat: 01:00’dan sonra diğer noktalarımızı kontrol için aracımızı park
ettiğimiz yerden hareket ettirerek ve 06 TKS 08 plaka sayılı aracın önünden geçtik. Bu sırada ben
ön sağ tarafta oturan şahsı gördüm. Bu şahıs 25-30 yaşlarında, oturuşuna göre uzun boylu
sayılabilecek pozisyonda, normal kilolu, kısa saçlı, yuvarlak toplu yüzlü, esmer tenli, sakalsız ve
bıyıksız, koyu renkli kıyafetli bir şahıstı. Sürücü koltuğunda oturan şahsı ben görmedim. Onu daha
çok bizim aracı kullanan Yücel ATMACA isimli arkadaşım gördü. Çünkü ben aracın sağ ön
tarafında oturuyordum. Biz bu bölgeden ayrıldığımızda araç halen daha orada park halindeydi.
Yaklaşık olarak bir saat kadar 06 TKS 08 plaka sayılı oto ile aynı yerde park halinde bulunduk. Bu
süre zarfında şahıslar sadece oto içerisinde oturdular. Hiçbir şekilde aşağıya inmediler ve ısınmak
için otoyu çalıştırmadılar. Biz belirttiğimiz yerden ayrıldığımızda oto halen orada park
halindeydi..." şeklinde geçmiştir. Bu üç tanıkta 18/12/2002 günü maktulün ikameti civarında bal
köpüğü diye tabir ettikleri renkte Volvo marka S40 model araç içerisinde şüpheli şahıs/şahıslar
gördüklerini ifade etmişlerdir.
Görgü tanıklarının olay yeri civarında, olaydan bir gün önce, geceyi sabaha bağlayan vakitte
ve olay sabahında gördükleri 06 TKS 08 sayılı plaka takılı olan Volvo marka ve S40 model araç
içerisindeki şahısların, maktul Necip HABLEMİTOĞLU'nun hareketlerine yönelik olarak keşif ve
gözetleme yapıyor olabileceği değerlendirilmiş, söz konusu bu araç araştırılmış, bu plakanın, olay
tarihinde Gümüşhane ilinde bir şantiyede bulunan MNG Holding'e ait kamyon olduğu
belirlenmiştir. Görgü tanıklarının görmüş oldukları aracın plaka bilgisi doğru olarak alınmış olduğu
hususu kabul edildiği takdirde, söz konusu bu aracın olay yeri civarında sahte plaka takılı olduğu
halde gezdiği Cumhuriyet Başsavcılığımızca değerlendirilmiştir. Bu kapsamda olay yerinde
görülen aracın tespit edilebilmesi amacıyla Volvo Türkiye ve Emniyet Genel Müdürlüğü Bilgi
Teknolojileri ve Haberleşme Daire Başkanlığı üzerinden 2002 yılında Türkiye'de bulunan ve görgü
tanıklarının belirtmiş olduğu renge uyan (kahverengi platin bej, kahverengi bej metalik, kahverengi
bej türevleri) tüm Volvo marka S40 model araçlar tespit edilmek istenmiş ve bu araçların olay
tarihi itibariyle sahipleri olan şahıslara ulaşılmaya çalışılmıştır. Tespit edilen tüm benzer renk ve
modeldeki araçlara ilişkin olarak bir çok şahıs, şirket yetkilisi, kiralama yapan şahıslar belirlenmiş,
bu kişilerle, soruşturma dosyamızda baştan sona geçen tüm şüpheli şahıslar yönünden bir irtibat
araştırması yapılmaya çalışılmıştır. Ancak yapılan tüm araştırmalara rağmen olay yeri civarında
olaydan kısa bir süre önce görülen bu aracın kullanıcılarına ilişkin olarak net bir tespit
yapılamamış, dolayısıyla bu araç içindekilerin olay ile bir ilgilerinin olup olmadığı Cumhuriyet
Başsavcılığı'mızca belirlenememiştir.

MAKTÜLE İLİŞKİN BİLGİSAYAR KÜTÜKLERİNİN İNCELENMESİ:

Maktul Necip HABLEMİTOĞLU'nun olay tarihindeki bilgisayar kayıtlarına ilişkin Ankara


Siber Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğünün 10/03/2017 tarihli 58604142-58550-(32140)
2017/2792 sayılı yazısı ekinde yapılan dijital veri çıkarma raporunda, Alman vakıfları, Fetullah
dosyaları, Kırım Belgeleri, Şefika Gaspıralı dosyaları, Köstebek Necip 8 ibareli disket ile maktulün
iş ve çalışma alanı ile ilgili birtakım dosyaların olduğu görülmüştür.

SORUŞTURMA SÜRECİNİN TAMAMLANMASINDA YAŞANAN GECİKME:

18/12/2002 tarihinde işlenen olayda, şüphelilerin tespiti noktasında geciken adımlar olup
olmadığı, bazı kamu görevlilerinin yaşanan gecikmede kasıtlarının bulunup bulunmadığı, inceleme
konusu yapılmış olsa bile, hem yürükten kaldırılan 765 sayılı TCK, hem de yürürlükte bulunan
5237 sayılı TCK bakımından, bu kişilerin ihmalleri ya da kastları hakkında soruşturma yapmak için
öngörülen dava zaman aşımı süreleri dolmuş olduğundan, aynı zamanda bu kişiler yönünde olaya
dahil olma noktasında somut bir delil bulunmadığından, ihmal ya da kasıt noltasındaki eylemler
yönünden ayrıca soruşturma yürütülememiştir.

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
2015 YILINDAN SONRA YAPILAN SORUŞTURMA İŞLEMLERİ:

Cumhuriyet Başsavcılığımızca, 2015 yılı başları itibariyle bazı ifadeler ilk defa, bazı
ifadeler ise yeniden alınmak suretiyle soruşturma dosyası yeniden incelemeye alınmış, şüpheli
şahıslara ulaşabilmek, gerekli tüm şahıslara ilişkin hts kayıtlarını, konum bilgilerini analiz
edilebilmek amacıyla, olay tarihinden 6 ay önce başlamak ve olay tarihinden 6 ay sonra sona ermek
kaydıyla 1 yıllık tüm Türkiye'de kullanılan gsm ve sabit hatlarının Call Deatail Records (CDR)
(arama detay kayıtları) verileri soruşturma dosyamıza getirtilmiştir.

Twitter isimli sosyal medya internet sitesinde maktul Necip HABLEMİTOĞLU'nun


öldürülmesi olayına ilişkin yapmış olduğu paylaşımlar nedeniyle ilk defa ifadesi alınan Zihni
ÇAKIR isimli şahsın 05/02/2015 tarihinde İstanbul TEM Şube Müdürlüğünde bilgi alma
şeklinde alınan ifadesinde; "...26.12.2014 tarihli açık kaynak tespit tutanağında görülen ve bana
ait olduğunu kabul ettiğim twitlerden HABLEMİTOĞLU Suikastine dair şunları belirtmek isterim;
HABLEMİTOĞLU suikast işlendikten sonra bu cinayete dair kafamda soru işaretleri ve kuşkular
mevcuttu. Bilhassa Bayram ÖZBEK’in suikast öncesi suikast kararının alınması için yapıldığını
iddia ettiği, toplantıdan bana bahsetmesi bazı olaylardan kendilerini yani Gülen Örgütünü
soyutlamaya çalıştığı fikri bende oluştu. Bunun üzerine yapmış olduğum araştırmaları
derinleştirdim. Bu kapsamda ulaştığım bir kaynakla Özel Kuvvetler Komutanlığından ayrılma bir
Binbaşı; Necip HABLEMİTOGLU'nun Alman Vakıflarıyla Bilgi ve belgelerin Özel Kuvvetler
Komutanlığındaki Gülenciler tarafından servis edildiğini o bilgi ve belgelerle Necip
HABLEMİTOĞLU suikastinin arkasında Alman İstihbaratının olduğu algısının yaratıldığı, o
dönem Özel Kuvvetler Komutanlığından bulunan hemen herkes suikasün Yüzbaşı Tarkan
MUMCUOGLU tarafından işlendiğini bildiğini, suikast silahını Ankara ilinde bulunan Mogan
gölünün ODTÜ yakasındaki balçıklı bölgeye atıldığını yine suikast görevlendirmesinden önce
Gülen Örgütü'nün içerisinde etkili olan ve Gülen Örgütünün İstişare Kurulunda yer aldığmı
tahmin ettiğim Mustafa ÖZCAN ile ClA'nin Türk ajanı olarak bilinen Enver ALTAYLI'yla bir
görüşme yaptığını bu görüşmede hatrı sayılır bir para karşılığı suikastın işlendiğini Enver
ALTAYLI'run özel kuvvetler komutanlığındaki bağlantıları vasıtasıyla süreçte etkili olduğunu
söyledi. Bu konuyla ilgili yaptığım araştırmada Tarkan MUMCUOĞLU nun Ergenekon sürecinde
aklanması bizzat bana teklif edilen Fikret EMEK'in yardımcısı olduğu bilgisine de ulaştım.
Ergenekon süreciyle birlikte Tarkan MUMCUOĞLU'nun Özel Kuvvetler Komutanlığındaki
görevinin bitirilip Özel Kuvvetlerden çıkarıldığını öğrendim. Bu suikastın işlenmesinin Türkiye'de
yarar sağladığı tek grubun Gülen Örgütü olduğunu belirtmek isterim. Çünkü HABLEMİTOĞLU
suikastıyla beraber Türkiye'de siyanürle altın çıkarılmasına karşı çıkan oluşum ortadan kalktı.
Bununda Koza İpek Grubu'nun sahibi olan Akın İPEK adlı altın üreticisinin işine yaradığını
dolayısıyla Gülen Örgütüne yaradığını belirtmek isterim..." şeklinde beyanda bulunmuştur.

Müşteki Şengül HABLEMİTOĞLU vekili Av. Ersan BARKIN'ının 25/12/2015


tarihinde Cumhuriyet Başsavcılığımıza sunmuş olduğu dilekçe ekinde; "Kamuoyuna da çeşitli
basın organları tarafından Köstebek isimli kitabının yayımlanmasının engellenmesi sürecinde
cemaatin “Türkiye imamı" olarak ifade edilen Mustafa Özcan ile Dr. Necip Hablemitoğlu
arasındaki iletişime dair bilgilerimiz şöyledir:
1)Görüşmeyi gerçekleştirmeye çalışan kişiler Eski Sağlık Bakanı Halil Şıvgın ve eski askeri
savcı, 21 ve 22. Dönem Aksaray Milletvekili Ramazan Toprak'tır. Sahip olduğumuz bilgilere göre
Necip Hablemitoğlu adı geçen iki kişinin Mayıs/2002 tarihinden itibaren yönelttiği taleplere uygun
yanıt vermemiştir.
2)Ancak aynı iki kişinin aracılığıyla Necip Hablemitoğlu ile Abdullah Gül arasında bir
görüşme gerçekleşmiştir. Bu görüşmenin tarihi konusunda bilgimiz bulunmamaktadır. Bu

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
görüşmeler dışında Halil Şıvgın, Necip Hablemitoğlu'nun çalışmaları ve o dönem
www.yolsuzluk.com isimli internet sitesinde yer alan gerçek dışı iddialara dair dönemin
Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer ile de görüşmüş ve Hablemitoğlu'nun çalışmalarına müdahele
edilmesi hususunda yardım talep etmiştir." şeklinde ifadeler geçmiştir.

Şengül HABLEMİTOĞLU'nun 29/09/2016 tarihinde Cumhuriyet Başsavcılığımızda


müşteki sıfatıyla alınan ifadesinde; "Eşim Necip Hablemitoğlu’nun 18 Aralık 2002 tarihinde
öldürülmesinden sonra benim kafama takılan bazı sorular oldu. Eşim olay tarihinde Türkiye'nin
gündeminde olan bir kişiydi ve o tarih itibariyle bugün FETÖ diye bilinen örgütlü yapıyı
kamuoyunda aydınlatmak istiyordu. Bu yapının tehlikelerini ve yapı ile ilgili düşüncelerini
kitaplarında, seminerlerinde, televizyon programlarında anlatıyordu. Bu amaçla "Köstebek" isimli
kitabının yazım çalışmaları sırasında eski Sağlık Bakanı Halil Şıvgın eşim İle Mustafa Özcan'ın
görüşmek istediğini bana söyledi. Ben bunun sağlıklı bir görüşme olmayacağını, ilgili kişinin
kendisinin ses kaydını alıp fotoğraflatabileceğini ve bunun ileride önüne çok kötü bir şekilde
çıkabileceğini söyledim. "Dinleme, teknik takip gibi konularda neler yaptıklarını kendin biliyorsun.
Bunu sana da yapabilirler” dedim. Bana hak verdi. Fakat daha sonra görüşüp görüşmediğini
bilmiyorum, konuşma yapmadı. Bu konuşmamız 2002 yılının ilk 6 aymda. kasım ayı içerisindeydi.
Yazdığı "Köstebek" isimli kitap 5 Ağustos 2002 tarihinde bitmişti. Eşimin 2001 yılı ilk yarısında
"Alman Vakıfları ve Bergama" isimli kitabı Otopsi Yayın Evi'nden çıkmıştı. Bu yayın ses getiren bir
yayın olmuştu. Bu sebeple iki vakıf başkanı tarafından tehdit edilmişti. Bu kişiler Conrad Adenaur
Vakfı başkanı olan Wolf Schbolridur. Diğer vakıf da Frederic Ebert vakfıdır ancak başkanının
adını hatırlamıyorum. Bu tehditler Türkçe konuşularak ev telefonundan yapıldı. Bildiğim kadarıyla
eşime telefonda, kitapta geçen şeyleri söyleyemeyeceğini, bunun bedelinin ağır olacağını söyledi.
Ayrıca ilgili vakıfların Alman Büyükelçiliği kanalıyla eşimin çalıştığı Ankara Üniversitesine
görevden alınması talebiyle yazı yazdıklarını biliyorum. Ankara’da o tarihteki Alman Büyükelçisi
tarafından da Ankara Üniversitesi Rektörüne eşimin görevden alınması yönünde sözlü talimat
verildiğini öğrendim. Mustafa Özcan ve Halil Şıvgın'ın 18 Aralıkta eşimin öldürülmesinden önce
eşimle temas edip etmediğini bilmiyorum. Eşim ölmeden kısa bir süre önce tanıştığımız Ramazan
Toprak isimli siyayetçi ısrarlı bir şekilde cenaze sonrası görüşmek istedi. Halil Şıvgın ve Ramazan
Toprak eşim ile kitabın yazımı sırasında temas etmeye çalıştılar. Eşim öldürülmeden 6 ay önce
Halil Şıvgın ve Ramazan Toprak’ın aileleri ile görüşmeye başladık. Halil Şıvgın’ın eşi Hale Şıvgın,
eşim ile aynı üniversitede çalışıyordu. Halil Şıvgın bu sebeple eşimle temasa geçmiştir. Halil Şıvgın
ve Ramazan Toprak eşimi ısrarla Abdullah Gül ile görüştürmek istiyordu. Bildiğim kadarıyla bu
görüşme 2002 yılının yaz aylarının başında oldu. Bu görüşmenin içeriğini bilmiyorum. Halil
Şıvgın’ın Ramazan Toprak ile eşimin ölümünden sonraki ısrarlı görüşme talebini kabul ettim.
Ancak çok uzun bir görüşme yapmak istemedim. Bu sebeple çocuklarımdan birisiyle Ramazan
Toprak’ın milletvekili olması nedeniyle Oran’da bulunan evine gittim. Görüşmede Ramazan
Toprak ve eşi ile birlikte Halil Şıvgın geldi. Bu görüşmeyi benim evimde yapmak istememeleri
sebebiyle oraya gitmiştim. Bir buçuk saatlik süre içerisinde çok net bir şey konuşmadılar. Beni
neden çağırdıklarını da anlamadım. Bana "Ne yaptın, ne oldu" diye sorular sordular. Ben de ifade
verdim, kızgın ve acılı olduğumu söyledim. Ufak çocuğumun da uyuması nedeniyle kalkmak
istediğimi söyledim, bu nedenle çocuğumu da alarak gittim. Çok uzun bir görüşme istemiyordum
bu arada Halil Şıvgın "yolsuzluk.com" sitesinden yayınlanan bazı elektronik postalardan söz etti.
Bu sitede Necip Hablemitoğlu yazışma yapmış gibi yazıların olduğunu gördüm. Sitedeki
yazışmaları okudum. Cümle yapılarından eşime ait olmadığını anladım. Bu sitenin güvenilir
olmadığını, eşimin "Köstebek" isimli kitabında yazdığım söyledim. Aynı şeyi bir basın mensubu da
bana sorduğunu söyledim ve kızdım. Halil Şıvgın’ın bu aynı belgeleri dönemin Cumhurbaşkanı
Ahmet Necdet Sezer'e götürdüğünü öğrendim. Kendisine kızdım. Bizden teyit almadan ve işin
gerçeğini araştırmadan dönemin Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'e götürmesine tepki verdim.
Halil Şıvgın'ın Ahmet Necdet Sezer ile görüşüp görüşmediğini de bilmiyorum, bu kendi beyanıydı.

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
O tarihten sonra Halil Şıvgın ve Razaman Toprak'ı görmedim. Telefon ile de görüşmedim. Tâki
Ramazan Toprak'ın kızı ile benim kızım Kanije'nin aynı hukuk bürosunda çalışmaya başlayana
kadar. Kızım Ramazan Toprak’ın aynı büroda stajyer avukat olarak çalıştığını söyledi. Ancak bir
görüşmemiz olmadı.27 Ocak 2011 tarihinde "hablemit@gmail.com" mail adresime
"RamazanToprakl9@gmail.com" e-posta adresinden gelen mailde "Şengül Hanım selamlar
saygılar, görüşmeyeli bir hayli oldu. Bazı önemli görüşmeler var. Eğer siz de uygun görürseniz bir
görüşme yapmayı arzu edirim. En derin saygılarımla. Ramazan Toprak 21 ve 22. Dönem Aksaray
Milletvekili Ev:0 312 236 26 16 cep : 0 532 352 60 98" şeklinde bir mail gönderdi. (Şikayetçinin
ilgili mesajın cep telefonunda kayıtlı olduğunu beyanı üzerine cep telefonundan mail adresine
bakıldı. E-postanın aynı mahiyette olduğu tespit edildi) Ramazan Toprak'a tam hatırlamıyorum
ancak telefonda görüşecek birşeyim olmadığına dair bir telefonda cevap verdim. Necip
Hablemitoğlu ile ilgili tahkikatta adı geçen kolluk görevlilerinin isimleri ve emniyette bulunan
personel bilgi sisteminde kayıtlı fotoğrafları gösterildi. Teşhis yaptırılması istendi. Şikayetçiye
soruşturmadaki kolluk görevlilerinin gösterilen fotoğrafları içerisinde kendisine 22/12/2002 günlü
Ankara İl Emniyet Müdürlüğü Tem Şube Müdürlüğü’nde alman ifadesinde bahsetmiş olduğu olay
günü sabah saatlerinde Brava marka araç içerisinde bulunan iki kişinin tespitini isteyen görevli
olarak kendisiyle konuşan ve gösteren Muharrem Durmaz olduğunu tespit etti. Muharrem
Durmaz'ın ifade alınırken ifadeye karışmadığım, bir koltukta oturduğunu, ifadeyi alan Servet
Sarıkaya ve Osman Kaya’ya hiç karışmadığını sadece Servet Sarıkaya’nın bir ara dışarı çıkmasını
müteakip sabah gördüğünüz kişilerden biri bu mu diye sorduğunu, kendisinin de şoför mahalinde
oturan kişiyi tespit ettiğini söyledi. Devamla; Bu tek fotoğraftı. Başka bir fotoğraf göstermedi. O
tarihli ifadem de belirttiğim gibi o gün sabah kar yağmıştı. Aracımı oturduğum evin yanında
bulunan boş arsada bırakmıştım. Sabah saat 08:30-09:00 sıralarında ben kendi aracımın
üzerindeki karlan temizlerken 3-4 metre yakınıma gelen açık mavi, Fiat Brava marka. 06 T ile
başlayıp 08 ile biten plaka sayılı araç içerisinde bulunan kişilerden ben rahatsız olmuştum. Bu
kişilerin yüksek sesle dini içerikli bir radyo dinlemeleri ve camlarının kapalı olmasına rağmen bu
sesin üç dört metreden duyulması nedeniyle rahatsız olmuştum. Hatta plakaya dikkatli baktım, yol
boyunca aklımda tutmaya çalıştım ancak fakülteye gidince çalışma temposunun içerisinde unuttum.
Ama emniyette verdiğim ilk ifadede bunu detaylandırmaya çalıştım. Muharrem Durmaz'ı yıllar
sonra Ankara İl Emniyet Müdürlüğü'nde hakkımda yapılan bir şikayet nedeniyle emniyette ifade
verirken gördüm. Bana Merhaba Hocam dedi. Orada da hızlı bir şekilde odaya girdi çıktı. İlk
başta hatırlayamadım. Sonrasında hatırladım ama karşı tarafa da belli etmek istemedim.
Karıştırdım galiba dedim. Ancak o beni hatırlamıştı. Selam verdi ve gitti. Dosya kapsamında
ısrarla o gün sabah aracı ile yanıma gelen iki kişiden bahsetmeme rağmen bir bilgiye ulaşılamadı.
Şu an emniyette bana o araç içerisindeki kişinin fotoğrafını gösteren şahıs Muharrem Durmaz’dan
mümkünse bunun sorulmasını istiyorum. Bana göstermiş olduğunuz 55 kişi arasında başka
tanıdığım kimse yok. Benim ilk ifadem alınırken yanımızda duran, ses çıkarmadan beni dinleyen
kişinin Muharrem Durmaz olduğunu düşünüyorum.
Soruldu; Olay öncesi ve sonrası takip edildiğinizi düşündünüz mü?
Cevap; Olay tarihi öncesi yaz ve bahar aylarında eşim Necip Hablemitoğlu ile birlikte Çankaya
Portakal Çiçeği Sokaksan çıkıp Simon Bolivar üzerinden Cumhurbaşkanlığı Köşkü'nün etrafını
dolanıp eve geri dönerdik. Bu yürüyüşlerimiz sırasında ikimizden birinin cep telefonu
çocuklarımızla irtibat kurmak amacıyla yanımızda bulunuyordu. En son yürüyüşe çıkışımız olan.
Mustafa Özcanla eşimin görüşmesinin istendiği veya Abdullah Gül ile görüştüğü zaman dilimi
içerisinde yaptığımız yürüyüşlerde izlendiğimizi fark ettik. Hemen evimizin üst apartmanındaki
boşlukta beyaz bir Doğan marka aracın içinde iki erkek şahıs oturuyordu. Yaklaşık bir saatlik
yürüyüş sonunda da aynı araç ve kişilerin aynı yerde durduğunu gördük. Aramızda Bak yine bizi
izliyorlar" diye espri konusu yaptık. Yürüyüşlerimizi akşam üzeri 18:00 - 19:00 arası yapardık.
Eşim öldürülmeden Önce en son yaptığımız seyahat 9-10-11 Kasım tarihlerinde Almanya
seyahatiydi. Bunun dışında eşimle her hafta cuma günleri saat 12:00 ile 14:00 arası Migros

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
Akköprü'de buluşur yemek yerdik ve evin market alış verişini yapardık. Ayrıca nadiren Batıkentte o
tarihte yeni açılan Carrefour'a da hafta sonlan giderdik. Ya da Reale gidiyorduk. Eşim zaman
zaman yakın arkadaşları olan Avukat Ünsal Aktaş (Dosya içerisindeki telefon tespit tutanağına
göre 0 532 236 92 43 numaralı telefon olduğu). Hüseyin Buzoğlu (Dosya içerisindeki telefon tespit
tutanağına göre 0 532 216 95 74. büro 0312 431 10 36 numaralı telefonları olduğu), Avukat
Kürşat Karacabey (Dosya içerisindeki telefon tespit tutanağına göre 0 532 234 90 59 numaralı
telefonu olduğu). Muzaffer isimli soy ismini bilmediğim kişi (Dosya içerisindeki telefon tespit
tutanağına göre 0 542 675 89 81) ve çocukluk arkadaşı olarak tanıdığım ve 90'lı yılların
ortalarından beri ailecek görüştüğümüz MIT'te görev yaptığını ve Batıkentte oturduğunu bildiğim
Tuğrul Kalaycıoğlu ile birlikte yemeklere katıldığını biliyorum. Bu yemekler genelde Kızılay'da
bulunan Göksu Balık Restaurant'ta yapılıyordu. Tuğrul Kalaycıoğlu’nun o tarihlerde MIT'te
görevli bir dairenin başında olduğunu eşim bana söylemişti. O tarihlerde Tuğrul Kalaycıoğlu'nun
FETO ile ilgili bir birimde çalıştığını söylemişti. Genelde akşam, bazen de öğlenleri olurdu. Eşimle
yapılan böyle bir öğle yemeğinde Tuğrul isimli kişi eşime Fetullah Gülen sebebiyle Bak bunlarla
uğraşıyorsun, canın yanacak" şeklinde tehditkar bir biçimde söylemde bulunduğunu hem eşimden
hem daha sonra görüştüğüm ve yemekte bulunan kişilerden duydum ve o tarihten sonra Tuğrul
isimli kişinin kendisi ve ailesi bizimle iletişime geçmedi. Hatta taziyede bile bulunmadı. Adı geçen
kişi ile Bilkent çıkışında Shell istasyonunda 2005 yılında karşılaştık. Şahıs ve eşi beni gördüler
ancak benimle merhabalaşmadılar. Ayrıca 18 Aralıktan önce eşim ve o tarihte öğrencisi olan
Ersan Barkın ile birlikte (Dosya içerisindeki telefon tespit tutanağına göre 0 543 601 71 61
numaralı telefonu olduğu) 14 Aralık günü saat 10:00'da AKM önünde buluşup birlikte Eskişehir'e
gittiklerini, orada Atatürkçü Düşünce Demeği'nin düzenlediği ve şehir içinde Migos'un üzerinde
bulunan bir konferans salonunda konuşma yaptığını biliyorum. Konferansın gündüz 15:00
civarında olduğunu biliyorum. Ayrıca eşimin Ersan Berkan'ı Cebeci’de bulunan evine bıraktığını
öğrendim.
Soruldu; Eşiniz Necip Hablemitoğlu’nun yazmış olduğu kitaplarda, makalelerde ve yapmış olduğu
çalışmalar içerisinde bazı istihbarati bilgilerin bulunduğu biliniyor. Bu nitelikteki istihbarati
bilgileri kimden aldığını düşünüyorsunuz?
Cevap; Eşimle Ankara Batıkent’te bulunan Carrefour'da bulunan evin market alış verişim
yaptıktan sonra yakın bir yerde bulunan Jandarma'nm binasının önünden Atilla isimli bir albaydan
(Dosya içerisindeki telefon tespit tutanağına göre 0 312 239 61 14 ve 0 312 456 43 50 numaralı
telefonları olduğu) bir zarf içerisinde evrak aldığım biliyorum. O tarihte bildiğim kadarıyla bu
albay Ergenekon davasında tutuklanan Şener Eruygur ile birlikte çalışıyordu. Aynca yine 2002
yılının başlarında veya hemen öncesinde eşimin yazmış olduğu ve Yeni Hayat Dergisinde
yayınlanan "Milli Merkezler Olmadan Asla" isimli makalesinde "MIT’in cemaatçilerin yurt dışında
yapmış oldukları eğitim faaliyetlerine müdahale etmediğini eleştirmesi, MİT in maaşının CIA/NGO
(STÖ) tarafından ödendiği içerikli MIT’i ve cemaatçi yapılanmanın yurt dışı faaliyetlerini eleştirir
içerikli yazısı nedeniyle hemen aynı günlerde MİT Başkanı Şenkal Atasagun evimizde kurulu
bulunan 0312 439 19 28 numaralı telefondan bizi arayıp "Böyle şeyler yazmayın, bunları şimdi
gündeme getirmeseniz uygun olur” şeklinde şeyler söyledi. Makalenin orijinalini avukatım
vasıtasıyla size ulaştıracağım. Eşim Necip Hablemitoğlu ÇEV (Çağdaş Eğitim Vakfının
danışmanlığını yapıyordu. Vakıf öğrencilere burs vermesi nedeniyle burs verdiği kişilerle ilgili
yapmış olduğu araştırmalardan çıkan sonuçları biliyordu. Türkan Saylan'ın vakfı ile de anılan
vakıf birlikte çalışmalar yapıyordu. Necip de Türkan Saylan ile bilgi alış verişinde bulunuyordu.
Genelde bu bilgi akışı FETO ve cemaatçi yapılanma ile ilgiliydi. Bu arada FETÖ ve diğer
cemaatlerle ilgili eşimin kullanmış olduğu. hablemit@ada.net.tr olan elektronik posta adresine
de bilgi içerikli mailler geliyordu. Hatta bu mailler aracılığıyla o tarihlerde emekli albay olan ve
daha sonra eşiyle birlikte evinde öldürüldüğünü basından okuduğum İhsan Güven ile
görüşmeler yaptığını biliyorum. Hatta Ihsan Güven ve birlikte olan kişiler kendilerini Dost
Grubu olarak tanımlıyorlardı. Anılan kışının Yalova'da bulunan yazlığına 2002 yılında, yaz

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
aylarında davet edildi. Bu davette Ihsan Güven, İhsan Güven'in öldürülen eşi, Ümit Emre
(Dosya içerisindeki telefon tespit tutanağına gore 0 532 721 71 69 numaralı telefonları olduğu),
şarkıcı Çelik ile buluştuğunu biliyorum. Hatta bunu fotoğraflamışlar ve bu fotoğraf da yukarıda
belirttiğim eşime ait elektronik posta adresine gönderildi. Ben de gördüm. Bu fotoğraf İhsan
Güven öldürüldükten sonra basına servis edildi. Eşimin çalıştığı bilgisayarda bu kayıtlı idi.
Buradan alınmış ve servis edilmiş olabilir. Eşimin kullandığı ve kitabını yazdığı bilgisayarı TEM
Şube tutanakla evden aldı. Bir hafta sonra da geri verdi. Tutanakla geri aldım. Bu bilgisayarı eve
geldikten soma kullanamadım. Bu bilgisayar çalışmadı. Bilgisayarın harddiskini değiştirmek
zorunda kaldım. Her iki harddisk de bendedir Size ulaştıracağım. Bilgisayarın faturası bende
yoktur. Mengerler Vakfı tarafından eşime kullanılması amacıyla verilmişti. İnceleme soması
bilgisayar yavaşladı. Yazı yazamamaya başladım. O nedenle harddiski değiştirdim. Ayrıca
Necip’in kullandığı disketler de vardı. Bunlar hala duruyor ancak bunları polise vermemiştim.
Disketleri de size getireceğim dedi. Bunun dışında başka haber ve bilgi kaynağının olup olmadığını
bilmiyorum dedi.
Soruldu; Eşinizin ölümünden sonra şubat ayında ABD’ye gitme sebebiniz nedir ve burada
kendinizin takip edildiğini düşünüyor musunuz?
Cevap; 2013 yılında şubat ayında sömestır tatilinde üniversiteden arkadaşım olan Nejla Tamer'in
davetine uyarak gittim. Nejla Tamer 1997 yılında Pordi Üniversitesi’nde birlikteydik. İstanbul’dan
Chicago, oradan Indiana Police, oradan da West Lafeyette kasabasına gittik. O dönem hamile olan
arkadaşımın evinde kaldık. Okulların açılmasına yakın da geri döndük. Ayrıca Türkiye deki
ortamdan da biraz uzaklaşmış oldum. Orada izlendiğimi veya takip edildiğimi düşünmüyorum dedi.
Soruldu; Fetullah Gülen’in iki numarası olarak bilinen Mustafa Özcan, Kemalettın Özdemir veya
başka kişiler tarafından, eşinizin kitabın basılmaması yönünde görüşmesi olup olmadığım biliyor
musunuz veya bu yönde birisi tarafından para teklif edildi mi?
Cevap; Yukarıda da belirttiğim gibi kitabın yayınlanmadığı dönemde eşimle Mustafa Özcan
görüştürülmek istenmiştir. Ancak herhangi bir para teklifi olmamıştır. Yukarıda bahsetmiş
olduğum eşime ait e-posta adresine değişik kişilerden ölüm tehditleri geliyordu. Bu yöndeki
beyanım önceki ifadelerim de vardır. Kemalettin Özdemir ismini ilk kez 15 Temmuz 2016 tarihli
darbe girişimi olduktan sonra duydum ve televizyonda izledim.
Soruldu; Atatürk düşünce demeği, çağdaş yaşamı destekleme derneği.çağdaş eğitim vakfı gibi sivil
toplum platformlarında gerçekleştirdiği konferans, seminer gibi etkinliklerde görev almasına
kimler öncülük etmiştir?
Cevap; Necip Hablemitoğlu ÇYD’nin toplantılarına katılıyordu. Türkan Saylan ile görüşüyorlardı.
ÇEV'in danışmanı idi. ADD'nin üyesi değildi, bu demeğin üyesi olan gençler davet ediyorlardı
ancak bu kişilerin kimler olduğunu ben bilmiyorum.
Soruldu; FETÖ/PDY Örgütü Ve Alman Vakıfları ile ilgili devam eden mahkemelerin
soruşturmaları süresince Necip Hablemitoğlu'nun müdahil olacağı davalar nelerdir? Müdahil için
kim talepte bulundu?
Cevap; Bildiğim kadarıyla Ankara DGM Savcısı Nuh Mete Yüksel'ın açmış olduğu Alman Vakıfları
ve Fetullah Gülen ilgili davalarda Necip'in kitaplarından ve makale çalışmalarından
yararlandığım düşünüyorum. Çünkü benzer yorumlar ve tahliller bulunmaktadır. Alman
Vakıflarında yargılanan kişiler beraat ettiler. Fetullah Davasında da yasa değişikliği nedeniyle
mahkumiyet hükmü kurulmamıştır. Necip her iki davada da tanık olarak dinlenecekti. Hatta 26
Aralık 2002 tarihinde Ankara DGM’de Alman Vakıflarının davası görülmeye başlanacaktı. Bu
davada Euro Gold’un mühendisi olan Haşan Gökvardar isimli şahıs Hablemitoğlu aleyhine
beyanda bulundu. Kitabı Alman Vakıflan'nın altın şirketi olan Euro Gold finanse etti ve yayınlattı
diye beyanda bulundu. Bu iddiasını ispatlayamadı. Tazminat davası açtık ve kazandık.
Soruldu; Ankara Üniversitesi İnkılap Tarihi Enstitüsü’nde görev yaptığı sürede hakkında
gerçekleşen idari işlemlerle ilgili bildiklerinizi anlatınız, problem yaşadığı üniversite görevlileri
kimlerdir?

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
Cevap; Eşim Necip Hablemitoğlu’nun yapmış olduğu çalışmadan rahatsız olan kişiler hep
problem yarattı. Eşim 1980 öncesi Adalet Partisi ve Türk-Iş Sendikasında Basın Müşaviri olarak
çalışmıştı. Kendisi ülkücü camiadan orada yapmış olduğu çalışmalar ve fikir ayrılıkları sebebiyle
ay nlmıştı. Bu nedenle belli kişiler tarafından sevilmemekte ve yaptığı çalışmalar eleştirilmekteydi.
1980 sonrası da YÖK’te İhsan Doğramacı'mn Basın ve Halkla İlişkiler ekibindeydi.
Soruldu; Ankara Üniversitesinde kısa sürede mastır doktora yaparak bitiren asker, polislerin kimler
olduğunu biliyormusunuz ?
Cevap; O tarihte Ankara Üniversitesi İnkılap Tarihi Enstitüsünde müdür olan Aydın Tanen ve
Mustafa Kafalı idi. Enstitü’de çalışırken her iki müdürün de çalışma döneminde 1980 sonrası polis
ve asker kökenli kişilere yüksek lisans ve doktoraların yasal olmayan şekilde yapıldığını öğrenmiş.
Bu durumu Rektör Tarık Somer ile paylaşmıştır. Bu yasal olmayan uygulama nedeniyle Necip ile
uğraşılmaya başlanmıştır. Bildiğim kadarıyla asker ve polislerin eski tarihli kayıtlar ile enstitüde
öğrenci olarak alınması, sınavsız ve haksız bir biçimde diploma verilmesi, belge düzenlenmesi,
tezlerinin yasal mevzuata uygun yapılmadığına ilişkin bilgileri rektöre iletmesi büyük sorunlar
yarattı. 14 Temmuz 1986'da eşim işten atıldı. Bu bizim nikah günümüz. O tarihte sözleşmesi sona
erdirildi. Bir buçuk yıl sonra idari dava ile geri döndü. 1991 yılında da yeniden atıldı. Bu süreçte
sürekli soruşturma geçirdi. Bir yıl içerisinde de tekrar göreve iade edildi. O dönem rektör, Necdet
Serin idi. Yine aynı dönem enstitü müdürü Haşan Koni oldu. Eşim Necip Hablemitoğlu enstitüde
döneminde Tarık Somer, Necdet Serim. Günal Akbay ve Nusret Araş ile çalıştı. Sadece Gunal
Akbay döneminde hiçbir sorun yaşamadı. Öldürülmeden önceki son rektör olan Nusret Araş Alman
Vakıfları ile ilgili yazmış olduğu yazılar ve televizyondaki söyleşileri nedeniyle kendisine yazdığı
yazı ile bundan sonra Ankara Üniversitesi adını kullanmaması yönünde ihtarda bulundu.
Soruldu; İstanbul'da görülen Ergenekon Davası'nda Zekeriya Öz bu davaya müdahil olmanızı istedi
mi?
Cevap; Evet, gazeteciler vasıtasıyla dolaylı olarak istedi. Bana gelen bilgide cinayeti çözdüğünü ve
müdahil olmam yönünde talepte bulunmuştu. Ben müdahale talebini reddettim. Çünkü bildiğim
kadarıyla cinayeti çözme yönünde bir delil elde edememişti. İddianameden avukatlarım vasıtasıyla
edindiğim bilgileri tutarsız buldum. Bu nedenle davaya müdahil olmadım." Şeklinde beyanda
bulunmuştur.

Soruşturma dosyamızda ilk defa ifadesi alınan Halil ŞIVGIN'ının 11/10/2016 tarihinde
Cumhuriyet Başsavcılığımızda tanık sıfatıyla alınan ifadesinde; "Şikayetçi Şengül
Hablemitoğlu'nun 29/09/2016 tarihli Ankara Cumhuriyet Başsavcılığımda alınan ifadesinde tanığı
ilgilendiren kısımlar okundu. Tanığa; İfadeler ve şikayetçi vekili Ersan Barkın tarafından Ankara
Cumhuriyet Başsavcı lığı'na dilekçe ekinde eklenen bilgi notu okundu. Tanığa Necip
Hablemitoğlu'nu nereden tanıdığı ve şikayetçi ve vekilinin ifadelerinde belirtilen Mustafa Özcan
isimli FETÖ üyesi şahsın Necip Hablemitoğlu'nun Köstebek isimli kitabının yayınlanmaması
talebinin olup olmadığı. Mustafa Özcan'ı tanıyıp tanımadığı, şikayetçinin ölen Necip Hablemitoğlu
ile Abdullah Gül arasında bir görüşme gerçekleştirilmesinde aracı olup olmadığı soruldu.
Cevap :Ben Anavatan Partisi'nde rahmetli Turgut Özal ile birlikte uzun yıllar siyaset yaptım. Sayın
Özal'ın ölümünden sonra Anavatan Partisi'nden ayrıldım. Bu nedenle birçok kişi ile tanışıklığım
bulunmaktadır. Bunlardan bir tanesi de Fazilet Partisi'nde siyaset yapan ve bir dönem milletvekili
olan Ramazan Toprak’tır. Bildiğim kadarıyla askeri savcılıktan emeklidir. Bir gün Ramazan
Toprak Neecip Hablemitoğlu'nun benimle görüşmek istediğini söyledi. Ben de kabul ettim.
Nenehatun Sokak'ta bulunan ve yöneticisi olduğum vakfın bürosuna geldiler. Orada Necip
Hablemitoğlu “Alman Vakıfları ve Fetullah Gülen ile ilgili araştırma ve inceleme yapıyorum”
dedi. Bunun üzerine ben "Alman Vakıfları önemli bir meseledir, dikkatli olman gerekir” dedim.
‘"Bunları senden kim istiyor, neden yapıyorsun bunu” dedim. "Bunu yapmamı benden asker istedi,
ben MİT Müsteşarı olacağım” dedi. Bu sırada Ramazan Toprak ayrıca Ak Parti'nin kapatılmasıyla
da Necip Hablemitoğlu'nun ilgilendiğini sohbet arasında söyledi. Necip Hablemitoğlu ayrıca

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
siyaset ile de uğraşmak istemesi nedeniyle benim tecrübelerimden yararlanmak istediğini, bu
nedenle ziyaret ettiğini belirtti. Ben Alman Vakıflarının hukuka aykırı olarak kurulduğunu ve
Türkiye’de birçok faaliyette bulunduğunu söyledim. O da bu konu ile ilgili etraflı incelemem var
dedi. Bu konuların hassas konular olduğu, dikkat edilmesi konusunda kendisine ikazda bulundum.
Necip Hablemitoğlu'nun Alman Vakıfları ile ilgili kitabının o tarihte yayınlanıp yayınlanmadığını
hatırlamıyorum. Görüşme tarihi 2002 yılının Nisan veya Mayıs ayları olabilir. Ben ayrıca Necip
Hablemitoğlu'na Ak Parti'nin kapatılmasıyla FETÖ ve Alman Vakıflarının farklı konular olduğunu
söyledim. Ramazan Toprak Ak Parti'nin kapatılması konusunda Necip Hablemitoğlu'nun çalışma
yaptığını söyledi. O gün bu kapsamda konuşmalar geçti. Fetullah Gülen ile ilgili yaptığı
çalışmadan detay vermedi. O gün Alman Vakıfları ile ilgili birçok bilgiyi bana verdi. Görüşme
yaklaşık yarım saat 45 dakika sürmüş olabilir. Ben Necip Hablemitoğlu'nun siyaset yapmak
istemesi talebi ile ilgili olarak ben "Sen siyasetin kaynağını bulmuşsun dedim. Bunda amacım
Ramazan Toprak'ı işaret etmekti. "Ramazan Toprak ile birlikte Abdullah Gül ile görüşme
yaparsanız milletvekili adayı olursun“ dedim. Ama bu çalışmalar yaptığın çalışmalarla çelişkili
olur, ona da dikkat etmelisin dedim. Ben Necip Hablemitoğlu'na siyaset yapma talebiyle ilgili
tavsiyede bulundum. Ben Sayın Abdullah Gül'ü o tarihlerde tanıyordum ama konumum buna
müsait değildi. Daha sonra görüşmek üzere ayrılırken büroya o an daha önceden tanıdığım olan
Enver Altaylı geldi. Enver Altavlı geldikten sonra "Kim bunlar" dedi. Ben de kim olduklarını
anlattım. Konuştuğumuz konuları da kendisine ilettim. Enver Altaylı Özbek asıllıdır. Tahminim
MİT ile çalıştığı yönündedir. Enver Altaylı Özbek kökenli olması sebebiyle yurt dışına sık sık gider
gelir. Bildiğim kadarıyla Özbekistan'da bir darbede ismi geçmiş. O tarihlerde Özbekistan'a gidip
geliyordu. Enver Altaylı İslam Kerimov ile birlikte Almanya'da veya Avusturya'da bir şirket
kurmuş. Bu şirket batınca İslam Kerimov kızmış ve Enver Altayh'yı etrafındaki adamlara öldürün
diyor. Enver Altavlı bildiğim kadarıyla 1940'h yıllarda doğmuştur. Talat Aydemir ile birlikte darbe
girişimine katıldığı için ordudan ihraç edilen biridir. Enver Altaylı etralta, uğraştığı işlerin önemli
işler olduğunu söylerdi. Benim hatırladığım kadarıyla Necip Hablemitoğlu ile bir defa Ramazan
Toprak'ın evinde, bir defa Necip Hablemitoğlu'nun evinde ve bir defa da Gölbaşı’nda bulunan
Vilayetler Evi'nde birlikte ailecek yemek yedik, sohbet ettik. Necip Hablemitoğlu bu yemeklerde
kendi çalışmalarını anlattı. Özellikle Alman Vakıflarının yapılanmasından bahsederdi. Ayrıca
Mesut Yılmaz'ı hiç sevmezdi. Benim Mesut Yılmaz'a muhalif olmam sebebiyle benimle irtibata
geçmiş olabilir. Fetullah Gülen ile ilgili somut bir şey hatırlamıyorum. Sadece bu cemaatten
olanları çok tehlikeli kişiler olarak ifade ediyordu.
Bunun dışında 2002 yılının Temmuz veya Ağustos aylarında Ramazan Toprak'ın evinde Necip
Hablemitoğlu. Ramazan Toprak Abdullah Gül ile buluşmak üzere anlaşmışlar. Görüşmeyi
Ramazan Toprak koordine etmiş. Beni de çağırdılar. Hatta ben kendilerine "Benim ne alakam var“
dedim. Özellikle Necip Hablemitoğlu benim de katılmamı istedi. Bu görüşme akşam saatlerinde
gerçekleşti. Bu görüşmede bizler yalnızdık. Ramazan Toprak. "Arkadaşımız faydalı çalışmalar
yapıyor, bizimle birlikte siyaset yapsa iyi olur" diyerek bir açılış yaptı. Necip Hablemitoğlu da
Abdullah Gül'e "Ben sizin çalışmalarınızı yakından takip ediyorum, hatta Amerika'da bir lobi
toplantısında bizi iktidara getiren Amerika ne isterse onu yapacağız demişsiniz" diye bir
açıklamada bulunduğunu söyleyince Abdullah Gül çok şaşırdı. Bunun üzerine Necip Hablemitoğlu
ısrar etti. Abdullah Gül. "Ben öyle bir şey söylemedim" dedi. Ben Abdullah Gül'e “Sen kimlerle
toplantı yaptın" dedim. Çünkü ben Anavatan Partisi döneminde Amerika'daki lobi faaliyetlerini
yürütüyordum. “Elin Makowski ve Türkiye’den göçme İzmirli bir Yahudi olan Henry Barkley ile
görüştüm" dedi. O zaman "Ben o şekilde söylemedim” diye Abdullah Gül bize ifade etti. Necip de
"O ifadeler bize farklı intikal etti" dedi. Bu kişilerle görüştüğünü Abdullah Gül kabul etti ancak
içeriğinden bahsetmedi. O tarihte Abdullah Gül bu şahıslarla Washington Enstitüsü'nde görüşmüş.
Karşılıklı konuştular. Bu konuşma 45 dakika - 1 saat arası sürmüş olabilir. Abdullah Gül. Necip
Hablemitoğlu'dan bu yönde bir bilgi sahibi olması nedeniyle tedirgin oldu. Zaten şaşırmıştı. Bu
konuşmalar sırasında Fetullah Gülen konusu geçmedi. Ben Necip Hablemitoğlu'nun ölüm haberini

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
televizyonlardan alır almaz Şengül Hanım'a taziye için evine gittim. Yapabileceğimiz bir şev olup
olmadığını sordum. Ancak Ramazan Toprak'ın evinde yaptığımızı söylediği toplantıyı
hatırlamıyorum. Ayrıca eski Cumhurbaşkanımız Ahmet Necdet Sezer ile de Necip Hablemitoğlu
hakkında bir görüşme yapmadım. Bu konuyu Ramazan Toprak daha iyi bilir. Necip Hablemitoğlu,
hem Alman Vakıflarının hem de Fetullah Gülen’in Türkiye C umhuriyeti'nin varlığını tehdit edecek
şekilde çalıştığını, yaptığımız görüşmelerde söylüyordu. Ben Mustafa Özcan ile İstanbul'da
Samanyolu Televizyonumda katıldığım bir program sonrasında tanıştım. Enver Altaylı program
sonrasında Mustafa Özcan ile birlikte dışarıda bekliyorlardı. Bana da Enver Altaylı, Mustafa
Özcan'ı özellikle tanıştırmak için beklediklerini söyledi. Mustafa Özcan kendini tanıtırken bana
kitap, kırtasiye gibi işlerle meşgul olduğunu söyledi. Program eylül veya ekim aylarında olabilir.
Abdullah Gül ile yaptığımız görüşmeden sonra olduğunu hatırlıyorum. Sanırım Enver Altaylı,
Mustafa Özcan'a Necip Hablemitoğlu'nun Fetullah Gülen ile ilgili yaptığı çalışmayı söylemiş
olacak ki bana "Bir doçent bununla ilgili bir çalışma yapıyor, biz bu kişi ile nasıl görüşürüz”
şeklinde soru sordu. Ben de "Bu konuya karışmam, beni ilgilendirmez, konuşmak istiyorsa
konuşur'1 dedim. Görüşme sonrasında Necip Hablemitoğlu'nu bu konuda bilgilendirdim. Enver
Altaylı benim büroda Necip Hablemitoğlu'nun yaptığı işlerle ilgili ıvır zıvır demesine rağmen
Mustafa Özcan'a farklı aksettirmiş ki benden yardımcı olmamı istedi. Ben Mustafa Özcan'ı daha
önce tanımadım, görmedim. Ben Fetullah Gülen Cemaati'nden, üniversite görevlilerinden Şerif Ali
Alan'ı, Nurettin Veren'i ve Kemalettin Özdemir'i tanırım. Bu şahıslar politikacılarla görüşme
yaparlardı. Rahmetli, eski Cumhurbaşkanımız Turgut Özel Milli Selamet Partisi kapatılmadan
İzmir'den milletvekili olduğu dönem Fetullah Gülen kendisini desteklemiş. Sayın rahmetli eski
Cumhurbaşkanımızın Başbakanlık yıllarında, ilk başlarda diyalogları vardı ancak Sızıntı
Dergisi’nde yayınlanan bir makalede Özal’ı kötüleyen ifadelerin geçmesi nedeniyle "Bunlar hayal
aleminde yaşıyor, yalan söylüyorlar" şeklinde değerlendirmede bulunduğunu biliyorum. Bu konu
ile ilgili de Abdurrahman Dilipak Yeni Akit Gazetesi'nde bu konuyu anlatmıştır. Benim Sağlık
Bakanlığı yaptığım dönemde cemaatçi bir kadronun Sağlık Bakanlığı'nda olduğunu
hatırlamıyorum. Bunun dışında, sorduklarınızla ilgili başka bir bilgim ve görgüm yoktur." şeklinde
beyanda bulunmuştur.

Soruşturma dosyamızda ilk defa ifadesi alınan Ramazan TOPRAK'ın 20/10/2016


tarihinde Cumhuriyet Başsavcılığımızda tanık sıfatıyla alınan ifadesinde; "18/04/1999
tarihinde Fazilet Partisi Aksaray milletvekili olarak seçildim. 14 Ağustos 2001 tarihinde kurulan
Ak Partinin kurucu milletvekillerindenim. Fazilet Partisi kapatıldıktan sonra yeni kurulan Ak Parti
ile birlikte ben kurucu milletvekili olarak görev aldım. O tarihlerde savın Necip Hablemitoğlu
televizyonlarda yaptığı açıklamalarda ve yazdığı makalelerde cemaatlere ve muhafazakar kesime
(onun kullandığı tabirle irticacılar) çok sert eleştirilerde bulunuyordu. Özellikle Fetullahçılara
yönelik sert açıklamalarda bulunuyordu. Bu yaptığı konuşmalarda muhafazakar kesime irticacı
demesinden dolayı biz rahatsız olduk. Görüşmek istedim. Bu amaçla 15/01/2002 günü kendisini
telefonla arayıp görüşme arzumu ilettim. Oda bana "Ramazan bey sizi uzun zamandır televizyon
programlarından takip ediyor ve takdir ediyorum. Benim 5 vakit namazlı sakallı babam senin
fanatik bir hayranın. Seninle tanışmayı çok arzu ediyor" sözlerindeki samimiyet ve sıcaklığı
nedeniyle dostluğumuz kısa sürede ilerledi. Birkaç gün içerisinde buluştuk görüştük. Ancak nerede
buluştuğumuzu şuan hatırlayamıyorum. Sonraki görüşmelerimizde "içinde bulunduğu ve birlikte
hareket ettiği arkadaşlarının bazılarının memnun olmasa da sırf ulusalcı duyarlılığı nedeniyle
onlarla birlikte olduğu, ancak onların hiç sevmediği Mesut Yılmazla birlikte hareket etmesinden
rahatsız olduğunu" açıkça söylüyordu. Bizi tanımaya başladıktan sonra o arkadaşlarıyla da araya
mesafe koymaya başlamıştı. O tarihlerde "aleyhine açılan çok sayıda dava nedeniyle mali
durumunun bozulduğundan" bahseden Necip Hablemitoğlu açıkça söylememişti ama birazda bu
yüzden olsa gerek bizim için büyük riske girerek yaptığı hizmetlerin partimizle
değerlendirileceğini, Ak Partiden milletvekili teklifi beklediğini belirtmişti.

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
Aynı dönemde medyaya yansıdığı kadarıyla MİT müsteşarlığı görevine talip olduğunu söylemişti.
Bizde gayet makul gördüğümüz bu düşüncelerini o dönem grup başkan vekilimiz Faruk Çelik'e
aktarmıştık. Necip beyle görüşmelerimiz 10 temmuz 2002 akşamı vilayetler evinde Halil Şıvgın bey
ve ailesi ile Necip bey ve ailesinin katıldığı akşam yemeğinde Necip bey, “bizden çok etkilendiğini
ve bize karşı (Ak Partililere) önyargılarının kırıldığını, Ak Parti'ye kapatma davası hazırlığı
yapıldığını, Ergün Poyraz'ın Ak Parti ve Tayyip Bey hakkında bir kitap hazırladığını, bu kitap delil
gösterilerek seçimden önce kapatma davası açılacağını, kapatma davası konusunda psikolojik
savaşı kendisinin yönlendirdiğini ancak bunun yanlışlığını gördüğünü, birlikte olduğu
arkadaşlarının da kafalarının karışık olduğunu. Ak Parti genel merkezinin dinlendiğini ve
konuşmalarımızda dikkatli olmamızı, açılması düşünülen kapatma davası ile Ak Parti'nin seçime
sokulmamaya çalışılacağını, seçime girse bile bu dava nedeniyle vatandaşın umudu ve ilgisinin
kırılacağını, en azından hayli zayıflatılmış olacağını, kitabın yayıma hazırlanması çalışmaları
görevinin kendisine verildiğini" söyleyince biz. "kitabın yayımlanması işini engellemesi veya en
azından seçim yapılana kadar ertelemesini" rica edince kırmadı ve "seçime kadar birtakım
bahaneler bulup kitabın yayımlanmasını engellerim” dedi. Nitekim Necip beyin 3 kasım 2002
seçimleri öncesinde yayınlatmadığı bu kitap seçimlerden çok sonra "Patlak Ampul" adıyla
yayınlandı. Ancak yayımlandığında 3 Kasım 2002 milletvekili genel seçimleri yapılmış tâbir câizse
iş işten geçmişti. Vilayetler Evı'ndeki Yemekten döner dönmez saat 23.30 sularında Genel
Başkanımız olan Sayın Erdoğan'ı telefonla aradım ve önemli bir görüşme için âcil randevu
istediğimde. "Trabzon'da olduğunu, yarın döneceğini, ertesi günü(Cuma) görüşebileceğini"
söyledi. Kararlaştırdığımız üzere Partimiz genel merkezinde yaptığımız görüşmede bu konuşmaları
aktardım ve "kendileri de olduğu halde Necip bey, Halil bey ve şahsım olmak üzere Meclis
lojmanlarındaki evimde dörtlü görüşme yapmayı" kararlaştırdık. Sayın Abdullah Gül ile
görüşmelerimiz Genel Başkanımız Tayyip bey bir mazereti nedeniyle gelemediği için yerine
temsilen gönderdiği Sayın Abdullah Gül'ün katıldığı dörtlü toplantı 19 temmuz 2002 Cuma günü
saat 11.30-13.00 arası Meclis lojmanları A-Blok 2. Kat No.M'deki evimde yaptık. Bu görüşmede
Necip bey Sayın Gül'ün “yakın geçmişte ABD'de bir yahudi kuruluşunda isimlerini verdiği kişilerle
neler görüştüğünü" anlattı. O görüşmedeki kişilerin isimlerini ve içeriğini tam olarak
hatırlayamadığım sözlerini aktarınca Sayın Gül hiç beklemediğimiz şekilde rahatsız oldu ve hiçbir
şey söyleyemedi. Keza, görüşmemizde Partimizin kapatılması hazırlıkları konuşuldu. Talebimiz
üzerine Necip bey yine, “birtakım bahanelerle kitabın yayımım engelleyeceğini" söyledi. Hatta o
görüşmede Necip bey beraberinde getirdiği ve kendisinin yazdığı tüm kitapların imzalı birer
nüshasını Sayın Gül e hediye etmişti. Necip bey diğer kitaplarıyla birlikte "Alman Vakıfları isimli
kitabını Sayın Gül'e hediye ederken bu çalışmasından ve yabancı vakıflarla ilgili çalışmasından
bahsedince ben de benzeri bir çalışma yaptığımı, bu kapsamda Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti baş
ombudsmam profesörle görüştüğümü, sorunun çok ciddi olduğunu, misyonerlik faaliyetleri dışında
sorunun çok büyük hukukî, siyasi ve maddi zararlara konu olacağından bahsedip, "yabancı
vakıfların ülke için ciddi bir tehlike oluşturduğunu, Necip beyle birlikte bunlara yönelik özel bir
çalışma yapabileceğimizi" söylediğimizde Sayın Gül, şimdilik bu çalışmalarınızı durdurun, daha
sonra ben size haber veririm" deyince ona güvenip döneceğini düşünerek çalışmamızı durdurduk.
Bilahare Sayın Gül'ün bize herhangi bir dönüşü olmadı. 13 Eylül 2002 Cuma günü Sayın Gül'ün
genel merkezdeki odasına gidip gıyabımda hakkımda asılsız şeyler konuşmakla suçlamış ve 3
Kasım seçimleri listesinde seçilmesi zor olan üçüncü sıraya konulmamın sorumlusu olarak
gördüğümü belirtmiştim. 19 Eylül 2002 Perşembe günü akşamı Necip bey ve ailesi ile Halil bey ve
ailesi teselli için evime geldiğinde Necip bey anlayamadığım bir şekilde, "sırada Abdullah Gül var"
demişti. O zaman bu sözleri Sayın Gül hakkında anlattıklarım nedeniyle etkilenip söylediğini
düşünmüştüm. Milli Savunma Komisyon Başkanı seçilmemin ertesi günü diğer ifadeyle 5 Aralık
2002 Kurban Bayramı ilk günü Doğan grubu medyasında başta Milliyet Gazetesindeki “Kadere
Bak" manşeti ve haberiyle birlikte diğer yayın organlarında manşet yapılmam üzerine basın
mensuplarının yoğun ilgi ve aramalarına maruz kaldım ve cep telefonumu kapattım. Ertesi günü

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
gece yarısından sonra telefonu açtığımda cevapsız aramasını görüp hemen aradığım Necip bey,
“bu haberleri gördükten sonra diyorumki iyiki seni tanımışım, bu haberleri kimin yaptırdığını
biliyorum, bütün bunlar o ş Mesut Yılmaz'm işi. Bundan sonra görür o demişti. Takriben 3-5
dakikalık bu görüşme son görüşmemiz oldu. Şayet o dönem Necip beyin veya şahsımın telefon
görüşmeleri(HTS kayıtları) bir biçimde kaydedilmişse, bu kayıtlar temin edilebilirse belirttiğim
konuşmamızın gerçek olduğu görülecektir. Ve menfur olay 18 Aralık 2002 akşamı bir konser
davetindeydik. Geç saatlerde eve gelip televizyonu açtığımda Necip beyin katledildiği haberlerini
görünce şok oldum. Kızım da ‘‘Başbakanlıktan sürekli aradılar deyince hemen aradım ve
Başbakan Savın Gül’ü bağladılar, "senin evinde görüşmüştük, nedir bu olay” diye sorunca
“efendim, yarın sabah makamınıza gelip anlatayım" dedim. Ertesi sabah Başbakanlığa gittim ve
Sayın Gül'e Necip beyle son görüşmemizi olduğu gibi naklettikten sonra daha öncesinde Necip
beyin. “Nisan 2002'deki DGM savcısı Nuh Mete Yüksele şantaj kaseti iddiasını, yani bir vakıfta
yapılacak aramada önceden yerleştirilmiş olan CD ele geçirilmiş olacak. CD'yi fetullahçı
polislerin yerleştirdiği izlenimi verilmiş olacak, bu CD ile fetullahçı örgütlenmeyi soruşturan savcı
Yüksele soruşturma konusunda şantaj yapacakları iddiası bahane olarak kullanılacak, emniyet
içindeki fetullahçı örgütlenme üzerinden ülke çapında olmak üzere ucu açık genel bir irtica
operasyonu başlatılacaktı. Bu işin arkasında Mesut Yılmaz'in olabileceğini, onun geçmişte benzeri
oyunlara girdiğini, bir benzerini şimdi yapmaya çalıştığını söylediğimde Sayın Gül, “Mesut bitti,
daha ne yapacakki" dedi. Ben de "varolmaya çalışıyor, halen tüm kadrolar onun adamları” dedim.
23 aralık 2002 perşemba akşamı tâziye için eşimle evine gittiğimizde Şengül hanım, “bunu
kimlerin yaptığını biliyorum, olayın ertesi günü İsmail Cem gelip evin önünde dışarda konuşurken
çok kızdım ve orayı terketmelerini istedim. Necip bunları hiç sevmezdi. Bugün Teke Tek'te Necip'in
konuşulacağını duyunca Fatih Altaylıyı aradım ve ‘eğer eşimi kullanırsanız açıklama yapar
hepinizi rezil ederim' dedim. Katil fetullahçı çıksa da olayın arkasında başkaları var” demişti. 26
aralık 2002 Perşembe saat 15.00 sularında Başbakanlık özel kalem müdürü Avni Karslıoğlu arayıp
“Sayın Başbakan sizi bekliyor” deyince hemen Başbakanlığa geçtim. Sayın Gül'le görüştüğümde
“az önce biten Yüksek Askeri Şûra toplantısında bazı komutanların benim komisyon
başkanlığından istifamı istediklerini” belirterek istifa etmemi isteyince düşünmek için izin istedim
ve ayrıldım. Akşam üzeri tekrar Başbakanlığa geçtim. Cumhurbaşkanı Sezer in Şûra üyelerine
Köşk'te vereceği “akşam yemeğinde ‘alın başınıza çalın' diyebilmeniz için işte istifa dilekçem”
diyerek Sayın Gül'e Milli Savunma Komisyonu Başkanlığından istifa dilekçemi verdim. Sayın Gül
istifa dilekçemle rahatlayınca ben Necip beyin katledilmesi konusunu açtım. 3 gün önce Şengül
hanımın şahsıma söylediği yukarıdaki sözlerini nakledince Sayın Gül, "Şengül hanımla kendisinin
de konuştuğunu ve olanları konuşması gerektiğini, eşi Hayrünnisa hanımın Şengül hanım ve Necip
beyin babasını ziyaret ettiğini, babasının hafız olduğunu söylediğini" anlattı. Devamında, "enerji
yolsuzluğu iddiaları üzerine gittiğim Mesut Yılmaz ve medya patronu dostlan ile destekçisi bazı
askerlerin organizasyonuyla şahsıma medya yoluyla saldırıldığım, Necip beyin bu kişilerle beraber
olduğu arkadaşlarının bile kafalarının karışık olduğunu, çıkmaza girdiklerini' söylediğini, bizi
tanıdıktan sonra önyargılarının kırıldığını ve bize yakınlaştığını, Alman vakıfları konusundaki
çalışmaları nedeniyle zaten hedefte olduğunu, bu yüzden katledilmiş olabileceğini” söyledim.
Ardından da hem şahsımın hem Halil beyin "Necip beyi katledenlerin hedefinde ben ve Halil beyin
de olduğumuzu, oradan ayrıldıktan sonra görüştüğüm Halil beyle birlikte ciddi güvenlik endişesi
taşıdığımızı” söyledim. Sayın Gül hemen özel kaleme telefon edip matbu koruma talebi dilekçesini
getirtti ve “sen kendin için hemen doldur koruma vereyim. Halil bey de bir dilekçe versin ona da
koruma verelim” dedi. Boş dilekçeyi "biraz düşündükten sonra verebilirim*' diye yanıma alıp
Başbakanlıktan ayrıldım. Bu yaşadıklarımı hiç kimsenin bilmemesi, polis korumasıyla dolaştığımı
gördüklerinde tuhaf hatta komik karşılanacağımı düşünerek koruma talebimden vazgeçtim. Bu
noktada oldukça manidar bir anekdotu paylaşmak isterim. Sanırım Şubat 2003 ayı başları idi.
Önceden tanımadığım ve adının Eşref olduğunu söyleyen 55 yaşlarında iriyarı hayli kilolu kumral,
bugün bile görsem tanıyabileceğim bir şahıs yanıma geldi ve kimsenin bilmediği bu olayları tek tek

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
sıraladıktan sonra kendisine "Ramazan beye söyle, dua etsin tekrar milletvekili seçildi, eğer
yeniden milletvekili seçilmesevdi onu da Necip'in yanma gönderecektik" sözlerini aktarması için
bana gönderildiğini söyledi. Ancak o zaman tüm ısrarlarıma rağmen başkaca bilgi vermeden
ayrıldı. Ocak 2003 ayı içinde bir gün eşime, "Hayrünnisa hanımla görüş, tâziye nedeniyle evine
gittiği Şengül hanımla madem görüşüp tanışmışlar ve kamuoyu önünde büyük ilgi gösteriyorlar.
Şengül hanım bana, ‘bu evde duramıyorum, nereye baksam Necip'i görüyorum, buradan
taşınacağım ama maddi durumum şimdilik elverişli değil deyince Şengül Hanıma, ’konuyu
Başbakan Sayın Gül’e aktarıp yardımcı olmaya çalışacağımı söylemiştim. Sen konuyu Bayan Gül
ile görüş, o da eşi Sayın Gül'den rica etsin ve ’ülke için bizim için canını veren bir dostumuzun
ailesine ev alabilmesi konusunda bir şekilde yardımcı olurlarsa biraz olsun vicdanî görevimizi
yapmış oluruz deyip Hayrünnisa hanıma yönlendirdim. Birkaç gün sonra Bayan Gül. ‘Sayın Gül ile
görüştüğünü ve eşinin bu talebi kabul etmediğini" eşime aktarmıştı. Bazı Müşahadelerim, O
tarihlerde anlamlandırmadığım ve bir yere koyamadığım bazı parçaların zaman içinde özellikle
bugün geldiğimiz noktada ne anlama geldiğini görüyor ve menfur olayın aydınlatılmasında katkı
sağlayacağı düşüncesiyle bazı tesbitlerimi ilgilerinize sunuyorum: Aylık dil kursu için gittiğim
Washington DC de iken Ağustos 2006 ayı başında, milyonlarca insanı nasıl etkilediğini merak edip
Pensilvanya’ya gittim ve Gülen'le görüştüm. Haklarında çıkarmaya hazırlandığı kitabı ve
aleyhlerindeki sert söylemleri yüzünden Necip beyi hedef aldıklarını bildiğim için. “Necip bey sizin
zannettiğiniz gibi inançsız değil tam aksine son derece inançlı biriydi, bana göre gerçek bir şehit”
diyerek özellikle savcı Yüksel'e şantaj kaseti tezgahını bize haber verdiğinden bahsettiğimde Gülen
hayli şaşırmış bir vaziyette. “Necip beyin Öyle biri olduğunu bilmiyordum. Bu anlattıklarınızı
bilmiyordum ama ilginçtir, bizde bazı bilgi boşlukları vardı, sizin anlattıklarınız bizdeki boşlukları
birebir tamamlıyor” demişti. O zaman bu sözleri bir yere koyamamıştım. 28 Kasım 2002 Perşembe
akşamı ertesi günü iftar daveti için aradığım Necip bey. "o gün doğum günü olduğunu ve aile
arasında program yaptıklarını, en kısa sürede görüşmek istediğini" söyledikten sonra, "bu Mesut
Yılmaz ve adamlarının son barutları idi, şimdi ellerinde hiçbir malzemeleri kalmadı, onların sonu
geldi" sözlerini de o dönemin şartlarında “Alman Vakıfları" isimli kitabı ve Almanlarla sıkı
ilişkileri olan Mesut Yılmaz allerjisi nedeniyle söylediğini düşünmüştüm. Menfur olayı takiben ilk
grup konuşmasında Sayın Gül, "Necip beyle görüşüyorduk, aranızda bunu bilen arkadaşlar var”
dediği kişi sadece bendim. Ancak bahsettiğim şekilde yakından tanıdığı ve bize katkılarına şahit
olduğu Necip beyin katledilmesi konusunda kendisinden beklediğimiz aktif bir çabasını veya özel
bir gayretini göremedim. Bunun nedenini de anlayabilmiş değilim. Şahsi kanımca şehit olan
dostum merhum Necip beyin, Nisan 2002 ayı içinde şahsımı arayıp acilen görüşmek istedi. Halil
beyin ofisindeki görüşmemizde, ‘‘bir vakıfta tezgahlanan ve fetullahçı örgütlenmeyi soruşturan
savcı Yüksel'e kasetle şantaj yapılacağını“ haber vermesi, (nitekim yaklaşık 2 ay sonra 3 Haziran
2002 günü ÇEV'de arama yapıldı ve bahsi geçen CD bulundu) Bu şantaj kaseti üzerinden
fetullahçı polisler öne çıkarılıp ülke genelinde irtica operasyonları başlatılacağını haber vermesi
(bugün geldiğimiz noktada, şantaj kasetini fetullahçı polislerin savcı Yüksel'in soruşturduğu
fetullahçı yapılanma dosyası için şantaj amacıyla organize ettiğini. Necip beyin bu oyun içinde
oynanan oyun tezgahını göremediğini düşünüyorum). Ergün Poyraz'ın hazırladığı kitabın
yayımlanmasını 3 Kasım seçimine kadar engellemesi, Katledilmesinden 12 gün önce 6 Aralık 2002
gecesi telefonda bana söylediği “senin hakkındaki bu haberleri kimin yaptırdığını biliyorum, bütün
bunlar o ş. Mesut Yılmaz'ın işi bundan sonra görür o" demesinin de hedef olmasında önemli
olduğunu düşünüyorum. Son derece karmaşık ve ülke için son derece hazin olayların yaşandığı o
döneme dair bilgim olmayan ve boşluk gibi görünen bazı hususları, Odatv'de 10.10.2016 günü
yayınlanan Asiye Güldoğan'ın "Cemaatin İntikam Operasyonları" başlıklı yazısından yeni
öğrendim. Yararlı olacağı düşüncesiyle ekte ilgilerinize sunuyorum.
SORULDU: Şengül Hablemitoğlu'nun 29/09/2016 günü ifadesinin 2. Sayfası okundu. Necip
Hablemitoğlunun öldürülmesinden sonra kendi evinde Şengül Hablemitoğlu ile görüşüp
görüşmediği soruldu.

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
Şengül Hablemitoğlu'nu 19/12/2002 günü evine taziye için eşimle birlikte gittik. Danıştay'da savcı
olarak çalışan kız kardeşi ve babası olay nedeniyle Şengül Hablemitoğlu'nun kızlarını da alarak
kendi evine gittiğini, evden uzak tuttuklarını, taziyelerini kendilerinin kabul ettiklerini belirttiler.
Bende taziye yapamama mahcubiyeti nedeniyle 4 gün sonra eşimle birlikte gittim. Orada taziyede
bulundum. Ancak Şengül hanım bize kendi ifadesi ile belirttiği şekilde çocuğu ile birlikte olaydan
sonra hiç gelmemişti. Ben 2-3 defa evlerine gittim. Yukarıda belirtilen konuşmalar dışında başka
bir görüşmemiz olmamıştır. Şengül hanım yıllarca Hablemitoğlu ile ilgili resmi makamlara benim
bilgi vermemi beklediğini düşünüyorum ancak ifadelerimde belirttiğim gibi resmi makamlara
güven duymuyordum. Bu yüzden gitmedim.
SORULDU: Yolsuzluk.com sitesi ile ilgili bir görüşmemizde olmamıştır. Böyle birşey
hatırlamıyorum. Ben düzenli olarak günlük tutan birisiyim. Hafızamda olmadığı gibi buraya
gelmeden önce günlüklerime de baktım bu konuyla ilgili birşey hatırlamıyorum. Zaten ifademi o
tarihten önceki günlüklerime bakarak hazırladım.
SORULDU: Enver ALTAYLI veya Mustafa ÖZCAN'ı tanıyor musunuz?
Enver Altaylı ile sanırım Halil Şıvgın'ın işyerinde giriş çıkış esnasında karşılaşmıştık. Bunun
dışında kendisi ile hiç görüşmedim. Mustafa Özcan'ı hiç tanımam.
SORULDU: 05323526098 numaralı cep telefonumu o yıllarda kullanmaktaydım. Olayla ilgili
Değerlendirmelerim geldiğimiz noktada kısaca ifade etmem gerekirse, Necip beyin katledilmesi
olayını özellikle ABD’de öne çıkan “varsayımsal tarih yaklaşımı” ile ele alıp, "neler olabilirdi
sorusuyla başlayan, bazı profesyonel tarihçilerin ayrıntılı olarak araştırdıkları ve dikkatlice
gerekçelendirdikleri spekülasyonlar üzerinden oluşturulan akademik tarihsel bir araştırma
kurgusuyla" Necip beyin katledilmesi olayına baktığımızda, şayet menfur olay yaşanmamış ve
Necip bey MİT müsteşarı yapılmış olsaydı tarihin akışı nasıl değişirdi? Başka bir anlatımla
"alternatif tarih" nasıl yazılırdı? Ulusalcı duyarlılığı yüksek, yerli ve milli bir değer olan Necip
beyin olanca çarpıcılığı ve gerçekliğiyle bugün ortaya çıkmış olan haykırışlarına kulak verilmiş
olsaydı, arkasına aldığı küresel güçlerin desteğiyle birlikte FETÖ-PDY terör örgütünün organize
ettiği ortaya çıkmış olan Ergenekon Balyoz Casusluk vb kumpas davaları açılabilir miydi“ Sınırlı
sayıdaki darbeci zihniyetliler hariç TSK'nın yerli ve milli kadroları düzmece davalarla tasfiye
edilebilir miydi? Onların yerlerine fetocu kadroların getirilmeleri mümkün olabilir miydi? Ak Parti
iktidarına yönelen 17/25 Aralık operasyonları keza son olarak 15 Temmuz darbe girişimine
varacak kadar tarihî rezaletler ile ülke ve toplum olarak geçmişte yaşamadığımız ölçüde içine
düşürüldüğümüz anaforlar yaşanır mıydı? Eş zamanlı olarak PKK. DAEŞ gibi FETÖ-PDY terör
örgütlerinin geçmişlerinde olmadığı ölçüde güçlenmeleri, ülkesel ve bölgesel etkinlikte tavan
yapmaları ve milli bir tehdit haline gelmeleri mümkün olabilir miydi? Necip beyin katledilmesi
olayının aydınlatılmasında işin kolayına kaçmak sanılmasın ama 14 yıl öncesinde görünmeyen bu
tablo, yalnız iktidarı değil devleti de ele geçirmeyi kafasına koyan ve bu amaçla 15 Temmuz
hıyanetine girişerek asker-sivil 241 şehidi gözünü kırpmadan katleden fetocu cani ve hainlerin
Almanya'ya kaçması ve orada devlet düzeyinde himaye görmesi, Mesut Yılmaz'm siyasette alman
ekolünü temsil ettiği yaygın kanaati. Necip beyin "'Alman Vakıfları" kitabıyla vakıfları kullanarak
ulaşmak istedikleri kirli siyasi emellerine projektör tutması, Şengül hanımın bizzat şahsıma ifade
ettiği ve o tarihte Sayın Gül'e aktardığım '"katil fetullahçı çıksa da arkasında başkaları var”
sözleri karşısında. Fetocu hainleri ve canileri kullandığı ve koruduğu bugün artık herkesin malumu
olan bölgesel kirli senaryoların sahibi emperyal güçlerin siyasi şüpheliler olarak görülmesi
komplo teorisi görülüp dikkatler başka taraflara yöneltilecek olursa, bağımsız tarafsız objektif akıl
ile mâ'şerî vicdana büyük haksızlık sayılmaz mı? Küresel güçlerin ‘çakışan bölgesel çıkarlarının
kesiştiği ortak yapfyı tâ o günlerde farkedip hakkında kitap çıkarmaya hazırlananfdaha sonra
''Köstebek'’ adıyla yayımlandı, ortak taşeronluğu üstlenen bu yapıyla amansız şekilde mücadele
eden medyatik bir kişinin, açıklamaları ülke kamuoyunda geniş yankılar uyandırarak gündemler
oluşturmak suretiyle dikkatleri bu yapılanma üzerinde toplayan akademik bir kişiliğin bu kirli
yapılanmalar önünde aşılması gereken ciddi bir engel olarak görülmemesi mümkün mü? ffatızama

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
kazman ve katledilmesinden 2-3 hafta önce bir akşam üzeri canlı yayında Star tv'de konuşmasını
izlediğim Necip bey, o güne kadar hiç rastlamadığım şekilde fetocuları çok ağır bir dille
suçladığında kendi kendime "eyvah, bu kadar sert konuşması hiç iyi olmadı" diye endişelenmiştim.
Şengül hanımın 10.10.2016 günü Hürriyet gazetesine verdiği röportajda.“18 Aralık 2002‘de Necip
öldürülüyor, çok daha ilginç bir tarihî çakışma var. 26 aralık tarihinde Alman vakıflarıyla ilgili
dönemin DGM'Ierinde görülmeye başlanacak olan davada Necip tanık sıfatıyla müdahil olacaktı.
Yine aynı süreçte Fetullah Gülen örgütlenmesine dair dönemin DGM’Ierinde başlayacak
davalarda Necip tanıklık yapacaktı. N.M.Yüksel bunu açıkladı, 'ben zaten iddianamenin önemli
bölümünü Necip beyin çalışmalarına dayanarak oluşturdum. Kamu kurumlarında hazırlanmış
raporlarla birleştirdim’ bu tarihî çakışmaların dikkate alınması gerekiyor” sözleriyle de teyid
ettiği şahsımın yaklaşımı, diğer pek çok yaklaşım gibi asla bir 15 Temmuz fırsatçılığı değildir.
Bilakis elimizdeki somut verilerin gösterdiği adresler olarak görülmesi gerektiğini ve
söylediklerimizi teyid eden bir sonuç/gelişme olduğunu söylemek isterim. Şengül hanımın 29 Eylül
2016 günü makamınıza ifade verdikten sonra medyaya yansıyan, "dosyanın bugüne kadar
karartıldığını ve gerekli incelemelerin yapılmasına engel olunduğunu öğrendik” kanaatini
paylaştığım için susmuştum. Zaten kimse de davet etmemişti. Yakın zamana kadar davet edilmiş
olsaydım bile bilgileri paylaşmayı düşünmüyordum. Çünkü resmen görevli olsalar da katiller ile
aynı saflarda olduğunu düşündüğüm kişilere vereceğim bilgilerin adalete değil adavete ve hıyanete
destek olacağı endişesi taşıyordum. Ancak gerek 15 Temmuz sonrası büyük ölçüde bu kişilerin
tasfiye edilmesi gerekse Şengül hanımın aynı açıklamasındaki, "13 yıldır ilk defa dosyayla
ilgilenildiğine tanıklık ediyoruz, güvendik ve umutlandık” sözleriyle ben de umutlandım. İnşallah
bu kez, güvenimiz ve umudumuz gerçeğe dönüşür. Siyasi bir cinayet Malumlarınız olduğu üzere
siyasi cinayetlerin iki değişmez özelliği var. İlki, kullanılan tetikçiler veya taşeronlar. İkincisi,
arkasındaki karanlık siyasi güçler. Olayın ortaya çıkarılmasında da aynı hususları dikkate almak
hayatî önem arz ediyor. İlki, kullanılan tetikçi veya taşeronların ortaya çıkarılması, İkincisi,
arkasındaki karanlık siyasi güç/lerin ortaya çıkarılması. 14 yıldır menfur olayın bırakın
arkasındaki karanlık güçlerin ortaya çıkarılmasını, tetikçi veya taşeronların bile bulunamamasını,
olayın üzerindeki sır perdesinin aralanamamasını, menfur olayın siyasi bir cinayet olarak
tasarlanmasına bağlıyorum. Küresel güçlerin bölgesel senaryolarında engel olarak gördükleri
kişiler başta olmak üzere karşıt proje ve politikaların üzerine geçmişte nasıl gittiklerini{!) ve neler
yaptıklarını(!) gözönüne getirdiğimizde, ülkemiz ve bölgemiz üzerindeki kirli senaryo ve yapılarla
açıkça mücadele eden Necip beyin bu kirli siyasi hesaplar önünde ciddi bir engel görülmediğini
kim söyleyebilir? Bu kapsamda olmak üzere. Olayı soruşturan adli organların görev ve yetkileri,
sınırlı imkan ve kabiliyetleri dikkate alındığında üstesinden gelemeyeceği ölçekteki bu türden son
derece karmaşık siyasi cinayetlerin aydınlatılmasında en hayatî unsur, ilgili adli organın, mevcut
siyasi iradenin gücünü ve kararlılığın yanında görmesidir. Menfur olayın aydınlatılması
konusunda siyasi iradenin ilk kez bu denli kararlı bir duruş sergilediğini görmek kamuoyu kadar
şahsımı da heyecanlandırmıştır. Keza, kapanmış görüp umudumu kaybetmek üzere olduğum bu
dosyanın yeniden ve ciddiyetle raflardan indirilip üzerine gidilmesi konusunda değerli şahsınız ve
yüksek makamınızın gösterdiği kararlılığın bu kez sonuca ulaşacağına olan inancımı ve umudumu
korumak istiyorum. 6 yıl önce, o dönem Başbakan olan Savın Cumhurbaşkanımız R.T.Erdoğan
Beyefendi‘nin yukarıda açıkladığım hususları bilmesi gerektiğini düşünerek şahsına özel
hazırladığım bir bilgi notum, ortak bir dostumuz aracılığıyla zât-ı âlilerine takdim edilmişti. Şengül
hanımın da açıklamasına güvenerek bildiğim hususları yüksek makamınızla paylaştım. Hiçbir
mülahaza, tetikçi katil veya katillerin ortaya çıkarılmasına, hakettikleri biçimde ve en ağır şekilde
cezalandırılmalarına engel olmamalı. Belki tetiği çekenler veya taşeronIar ele geçirilip cezalarını
alabilirler. Ancak ondan çok daha önemlisi, tetiği çekenlerin arkasındaki yerli-yabancı karanlık
siyasi güçlerin ülkemiz ve dünya kamuoyu önünde deşifre edilerek ibretâmiz şekilde rezil rüsvây
edilmeleri, ülkemiz kamuoyu kadar şahsımın da en büyük umudu ve beklentisidir. Bunun dışında
daha önceki aldığım notları da imzalı olarak vereceğim. Ayrıca Oda TV'de program yapan Asiye

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
Güldoğan’ın yazmış olduğu analizleri ve ilginç şeyleri size bilgi olarak ibraz ediyorum." şeklinde
beyanda bulunmuştur.

Soruşturma dosyamızda ilk defa ifadesi alınan Enver ALTAYLI'nın 21/10/2016


tarihinde Cumhuriyet Başsavcılığımızda tanık sıfatıyla alınan ifadesinde; "Ben 1944
doğumluyum. Milli İstihbarat Teşkilatıma uzun yıllar hizmet ettim. 1963 yılında 1459 harp okulu
öğrenicisi ile birlikte Talat Aydemirin darbe teşebbüsü sonrasında o tarihte beraat etmemize
rağmen ihraç edilmiştik. İhraç sonrası Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi'ne girdim ve 1967
yılında mezun oldum. 1968 yılında Fuat Doğu beni MIT'e kazandırdı. Yurt dışında devlet
olanakları ile eğitim gördüm. O dönem soğuk savaş yıllarıydı. Sovyetolog eğitimi gördüm. Alman
dilini, Rusçayı, tüm Türk lehçeleri ve daha sonrasında da İngilizceyi öğrendim. 1974 yılında istifa
ettim ancak zaman zaman çeşitli operasyonlarda görev aldım. Bunun dışında rahmetli
Cumhurbaşkanlarımız Turgut Özal ve Süleyman Demirel ile de çalıştım. Onlara bilgi notları
hazırladım. Devletin Sovyetler Birliği "ne karşı siyasi politikaları İle ilgili de raporlar hazırladım.
Bu konu ile ilgili yaptığım çalışmalara Özden Sanberk tanıktır. Bunun dışında birçok
başbakanımızın yurt dışındaki daha doğrusu Orta Asya'daki gezilerini ben hazırladım. Özbek
Devlet Başkanı Kerimov dostum ve arkadaşımdı. Aynı zamanda danışmanlığını da yaptım.
1979-1980 yıllarında Halil Şıvgına Hergün Gazetesi'nde Genel Yayın Yönetmeni ve Baş Yazarı
iken tanıdım. Kitap pazarlaması yapıyordu. Halil Şıvgın'm bakanlığı döneminde kendisiyle bir
bağlantım olmadı. Daha sonraki dönemlerde de bürosuna çok sık gitmişliğim yoktur. 2004'lü
yıllarda zaman zaman gidiyordum. Halil Şıvgın'm İfadesinde belirtildiği gibi onun bürosunda
Necip Hablemitoğlu ve Ramazan Toprak ile karşılaşmam olmadı. Necip Hablemitoğlu ile ise hiç
görüşmedik. Mustafa Özcan'ı 1990'h yıllarda tanıdım. O dönem başbakanımız olan Süleyman
Demirel beni arayarak Orta Asya'dan gelen Türk Cumhuriyetlerindeki öğrencilerin yurtlara
yerleştirilmesi ile ilgili benim yardımımı istedi. Bana "Seni Diyanet kadrosundan birisi arayacak,
bu öğrencilerin yurtlara yerleştirilmesi hususunda sana yardımcı olacak” dedi. Sonrasında beni
Mustafa Özcan aradı. Biz bu çalışmayı Mustafa Özcan ile yaptık. Ben Mustafa Özcan ın o tarihte
Fetullah Gülen Cemaati‘nden olduğunu bilmiyordum. Benim Fetullah Gülen Cemaati'nin
(Gülenist) kuruluşlarıyla hiçbir alakam olmamıştır. Gazetelerinde yazı yazmadım. Cemaatin birçok
yayın kuruluşu ve kitap dağıtım firmalarında da kitaplarım satılmamıştır. Satılması için de bir
görüşmem ve teşebbüsüm olmamıştır. Sadece 2010 yılında eğitim ile ilgili bir vakıfları bana
Antalya'da bir konferans teklifinde bulundu. Zamanım olmadığını belirterek teklifi reddettim. 2008
yılında çıkan “Büyük Oyundaki Türk Enver Altaylı'' isimli kitabımda cemaat ile ilgili hiçbir lehte
beyanım da olmadığı, kitabım okunduğunda anlaşılacaktır.
Halil Şıvgına 11/10/2016 tarihli ifadesi okundu.
Soruldu; Benim Mustafa Özcan'ı, Halil Şıvgın'm ifadesinde iddia ettiği gibi Necip Hablemitoğlu
ile görüştürmek için bir girişimim olmamıştır. Ayrıca Mustafa Özcan'ın belirtilen tarihlerde
toplum içerisindeki itibarı sebebiyle Necip Hablemitoğlu ile görüşebilmesi için bir aracıya da
ihtiyacı bulunmamaktadır. Bunun dışında Ramazan Toprak isimli Ak Partili Milletvekili olduğu
belirtilen kişiyi de hiç görmedim ve tanımıyorum. Ramazan Toprak ve Necip Hablemitoğlu ile
karşılaştığımıza delir herhangi bir şey hatırlamıyorum. Necip Hablemitoğhrnu televizyon
programlardan ve kitaplarından biliyorum. Şu anda kullandığım telefon numarası 0 532 656 57
53'tür. Bu hat 1993-1994 yıllarından bu yana kullandığım hattır. Bu numara daha önceden kız
kardeşimin üzerine kayıtlı idi. sonrasında kendi üzerime aldım. Şengül Hablemitoğlu'nu da
tanımam. Kendisiyle herhangi bir görüşmem olmadı. Halil Şıvgın ile yaptığımız bir sohbet
sırasında Halil Şıvgın, Necip Hablemitoğlu ile birlikte Mustafa Özcan'ı görmek istediklerini, aracı
olmamı istedi. Ben Mustafa Özcan'ı tanıdığımı ancak cep telefonunun bende olmadığını, bu
nedenle yardımcı olamayacağımı söyledim. Halil Şıvgıma Mustafa Özcan'ın çalıştığı holdingin
adını söyledim. Santralinden kendisiyle görüşebileceğini söyledim. Mustafa Özcan'ı ben o
tarihlerde çalıştığı. İstanbul'da bulunan Sema Hastanesi’nin yöneticisi olması sebebiyle birkaç

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
defa aramıştım. Arama sebebim de Özbekistan'da benim ve Türkiye'nin dostu olan eski Dış İşleri
Bakam'nın (Ubeydullah Abdurrazzakov) tedavisiyle ilgili olarak aramıştım. Bu konu ile
ilgilenmemi Sayın Süleyman Demirel istemişti. Daha sonra Mustafa Özcan ve Halil Şıvgın İle
ayrı ayrı görüştüğümde Necip Hablemitoğlu, Mustafa Özcan ve Halil Şıvgın'ın görüşmeyi
Nenehatun'da bulunan Halil Şıvgın'ın bürosunda yaptıklarını öğrendim ancak tam tarihini
hatırlamıyorum. Necip Hablemitoğlu'nun öldürülmesinden kısa bir süre önce Alman Vakıiları
ile ilgili yazmış olduğu kitabın yayınlanmasından sonra görüştüklerini hatırlıyorum. Mustafa
Özcan ile görüşmelerimiz çok sık değildir. Sadece daha önce yukarıda bahsettiğim gibi Orta
Asya'daki Türk öğrencilerinin Türkiye'de barınmalarının sağlanması sebebiyle yaptığımız
görüşmelerdir. Ayrıca Mustafa Özcan benden Özbekistan'da Türkmenist Okulların faaliyette
bulunmasına yardımcı olmamı istedi. Ben bu okulların yararlı olduğunu düşünmediğim için bunu
Özbeklerle paylaştım. Bu sebeple Özbekistan'da bu okullar kapatılmıştır. Türk Cumhuriyetleri
içerisinde Fetullah Gülen'in faaliyette bulunamadığı tek ülke Özbekistan'dır. Bunun dışında,
sorduklarınızla ilgili başka bir bilgim ve görgüm yoktur." şeklinde beyanda bulunmuştur.

Bu bölümde belirtilen Zihni ÇAKIR, Şengül HABLEMİTOĞLU, Halil ŞIVGIN,


Ramazan TOPRAK ve Enver ALTAYLI ifadelerinin irdelenmesi soruşturma dosyasında
faillerin tespiti noktasında çok büyük önem teşkil etmektedir. Müşteki Şengül
HABLEMİTOĞLU vekili Av. Ersan BARKIN tarafından Cumhuriyet Başsavcılığımıza verilen
25/12/2015 tarihli dilekçe ve eklerindeki bilgilerde yer alan FETÖ/PDY sözde Türkiye İmamı olan
Mustafa ÖZCAN ile maktul Necip HABLEMİTOĞLU'nun görüştürülmeye çalışılması olayı, aynı
şekilde müşteki Şengül HABLEMİTOĞLU'nun Cumhuriyet Başsavcılığımızda alınan 29/09/2016
tarihli ifadesinde doğrulan maktulün, FETÖ/PDY ile ilgili kitap hazırlığından vazgeçirilme
girişimleri, bu kapsamda Mustafa ÖZCAN'ın, maktule, çevresi üzerinden yapmış olduğu baskı
hususu, Halil ŞIVGIN'ın ifadesinde geçen Mustafa ÖZCAN-Enver ALTAYLI ilişkisi, bu kişilerin
maktul üzerindeki baskıları, herkesten önce biri tarafından dile getirilmekteydi. O kişi 05/02/2015
tarihinde İstanbul TEM Şube Müdürlüğünde ifadesi alınan Zihni ÇAKIR isimli kişidir. Henüz
kimsenin ifade etmediği hususlar Zihni ÇAKIR isimli gazeteci tarafından yaklaşık 1.5 yıl önce
bilinmekteydi. Maktulün hiç bir çevresi ile uzaktan yakından bir ilişkisi olmayan birinin bu durumu
biliyor olması Cumhuriyet Başsavcılığımızca kayda değer görülmüş, yapılan araştırmalar ve alınan
ifadeler sonucunda Zihni ÇAKIR isimli kişinin bu hususu nereden bildiği bu bölümün devamında
ifade edilmiştir.
Maktul Necip HABLEMİTOĞLU, Fettullahçı Terör Örgütünün, nedenli tehlikeli bir örgüt
olduğunu, gizli fakat derinden olan yapılanmasını, Anayasal kurumları ele geçirmeye yönelik
faaliyetlerini, tv, radyo kanalları, konferans ortamları ve yazılarında açıkça ifade eden Ülkemizdeki
ilk yurttaşlardan birisi olduğu aşikardır. Yaptığı bu açıklama ve çalışmaları ile Fettullahçı Terör
Örgütü'nün baskılarına maruz kalmış ve hedefi haline gelmiştir. Bu konuda soruşturma dosyamıza
ilk yansıyan somut delil, Zihni ÇAKIR isimli kişinin 05/02/2015 tarihinde İstanbul TEM Şube
Müdürlüğünde vermiş olduğu ifadedir. Zihni ÇAKIR bu ifadesinde; "....26.12.2014 tarihli
açık kaynak tespit tutanağında görülen ve bana ait olduğunu kabul ettiğim twitlerden
HABLEMİTOĞLU Suikastine dair şunları belirtmek isterim; HABLEMİTOĞLU suikast işlendikten
sonra bu cinayete dair kafamda soru işaretleri ve kuşkular mevcuttu. Bilhassa Bayram ÖZBEK’in
suikast öncesi suikast kararının alınması için yapıldığını iddia ettiği, toplantıdan bana bahsetmesi
bazı olaylardan kendilerini yani Gülen Örgütünü soyutlamaya çalıştığı fikri bende oluştu. Bunun
üzerine yapmış olduğum araştırmaları derinleştirdim. Bu kapsamda ulaştığım bir kaynakla Özel
Kuvvetler Komutanlığından ayrılma bir Binbaşı; Necip HABLEMİTOGLU'nun Alman Vakıflarıyla
Bilgi ve belgelerin Özel Kuvvetler Komutanlığındaki Gülenciler tarafından servis edildiğini o bilgi
ve belgelerle Necip HABLEMİTOĞLU suikastinin arkasında Alman İstihbaratının olduğu algısının
yaratıldığı, o dönem Özel Kuvvetler Komutanlığından bulunan hemen herkes suikasün Yüzbaşı
Tarkan MUMCUOGLU tarafından işlendiğini bildiğini, suikast silahını Ankara ilinde bulunan

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
Mogan gölünün ODTÜ yakasındaki balçıklı bölgeye atıldığını yine suikast görevlendirmesinden
önce Gülen Örgütü'nün içerisinde etkili olan ve Gülen Örgütünün İstişare Kurulunda yer aldığmı
tahmin ettiğim Mustafa ÖZCAN ile ClA'nin Türk ajanı olarak bilinen Enver ALTAYLI'yla bir
görüşme yaptığını bu görüşmede hatrı sayılır bir para karşılığı suikastın işlendiğini Enver
ALTAYLI'run özel kuvvetler komutanlığındaki bağlantıları vasıtasıyla süreçte etkili olduğunu
söyledi. Bu konuyla ilgili yaptığım araştırmada Tarkan MUMCUOĞLU nun Ergenekon sürecinde
aklanması bizzat bana teklif edilen Fikret EMEK'in yardımcısı olduğu bilgisine de ulaştım.
Ergenekon süreciyle birlikte Tarkan MUMCUOĞLU'nun Özel Kuvvetler Komutanlığındaki
görevinin bitirilip Özel Kuvvetlerden çıkarıldığını öğrendim. Bu suikastın işlenmesinin Türkiye'de
yarar sağladığı tek grubun Gülen Örgütü olduğunu belirtmek isterim. Çünkü HABLEMİTOĞLU
suikastıyla beraber Türkiye'de siyanürle altın çıkarılmasına karşı çıkan oluşum ortadan kalktı.
Bununda Koza İpek Grubu'nun sahibi olan Akın İPEK adlı altın üreticisinin işine yaradığını
dolayısıyla Gülen Örgütüne yaradığını belirtmek isterim..." şeklinde beyanda bulunmuştur.

Zihni ÇAKIR'a bilgi veren kişinin anlatımından; FETÖ/PDY'nin sözde Türkiye imamı olan
Mustafa ÖZCAN ve 2017 yılında casusuluk faaliyetinde bulunmak suçundan hakkında soruşturma
ve kovuşturma yürütülen Enver ALTAYLI'nın yaptıkları plan ile o tarihte Özel Kuvvetler
Komutanlığı ile irtibatlı bir kişi aracılığıyla, ÖKK içerisinde binbaşı olan Fikret EMEK üzerinden,
yine Özel Kuvvetler Komutanlığı içerisindeki yüzbaşı olan Tarkan MUMCUOĞLU'nun bu
cinayeti işlediği hususu ilk defa ifade edilmektedir. Mustafa ÖZCAN ve Enver ALTAYLI arasında
maktul Necip HABLEMİTOĞLU nedeniyle gelişen ilişki ve irtibat ağı çok önem teşkil etmekte
olup, bu durumun nasıl, ne şekilde gerçekleştiği alınan ifadeler, yapılan hts analizleri ile birlikte
ayrıntısıyla anlatılacaktır.
Zihni ÇAKIR'a bu bilgiyi verenin kim olduğu hususu ise, Zihni ÇAKIR'ın 18-19/09/2017
tarihinde Cumhuriyet Başsavcılığımızda tanık sıfatıyla alınan ifadelerinden, görevli olduğu Özel
Kuvvetler Komutanlığındaki disiplinsiz davranışları nedeniyle 14/08/2006 tarihinde TSK'dan ilişiği
kesilmiş olan Nuri Gökhan BOZKIR isimli kişi olduğu belirlenmiştir. Nuri Gökhan BOZKIR'ın,
ÖKK içerisinde görevliyken Askeri bir takım gizli bilgileri dışarıya çıkartması, kamuoyunda şantaj
amaçlı kurulan "sauna çetesi" olarak bilinen oluşum içerisinde adının geçmesi nedeniyle
Genelkurmay Askeri Mahkemesi 11/12/2007 tarih 2007/581 Evrak, 2007/397 Esas, 2007/371
Karar No sayılı kararı ile Türk Silahlı Kuvvetlerinden çıkarılmasına dair karar verildiği
görülmüştür.

Zihni ÇAKIR'ın 18/09/2017 tarihinde Cumhuriyet Başsavcılığımızda tanık sıfatıyla


alınan ifadesinde; " Ben 05/02/2015 tarihinde İstanbul Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele
Şube Müdürlüğünde bu konuyla ilgili olarak ifade vermiştim, bu ifadem doğrudur ve aynen tekrar
ederim.
Bu ifademde Necip HABLEMİTOĞLU suikastı ile ilgili anlatımlarımın tamamı doğrudur.
İfademin bu kısmıyla ilgili tekrar anlatmam gerekirse, bildiklerim ve duyduklarım şöyledir;
O ifademde belirttiğim Fikret EMEK isimli şahsı şahsen tanımam. Bu ismi Ergenekon
Soruşturmaları zamanında annesinin evinde mini bir cephanelik ele geçirilmesinden dolayı
kamuoyundan bilirim. Bunu dışında Fikret EMEK ismi İstanbul Emniyetindeki ifademde de
belirttiğim üzere 2009 yılı Aralık ayında dönemin Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Daire
Başkan Yardımcısı Ayhan FALAKALI'nın makamında Ayhan FALAKALI ve FETÖ/PDY'den tutuklu
olduğunu bildiğim Bayram ÖZBEK isimli kişi ile birlikte yapmış olduğum görüşmeden
hatırlıyorum. O görüşme sırasında benim o dönem Ergenekon soruşturmaları ile ilgili yapmış
olduğum kitap ve benzeri çalışmalardan bahsedildikten sonra Ayhan FALAKALI bana Ergenekon
soruşturmaları kapsamında Eskişehir ilinde yapılan soruşturmada annesinin evinde mühimmat
bulunan Fikret EMEK'in Ergenekon soruşturmaları ile bir alakasının olmadığını, bunun
kamuoyuna anlatılması gerektiğini, bu kapsamda benim ne yapabileceğimi sordu. Ben de bu

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
konuyla bir araştırma yapıp size döneyim dedim. Ancak daha sonrasında yapmış olduğum
araştırmalarda, Emniyet içerisinden edindiğim bilgilerden (o dönemde kimlerle görüştüğümü
hatırlamıyorum), Eskişehir soruşturması kapsamında Fikret EMEK'in annesinin evinde yapılan
arama tutanağında Fethullah GÜLEN'e ait bazı kitapların ve Risaleyi Nur isimli kitabın olduğunun
tespit edilmesi üzerine, ben bu kişiyle ilgili böyle bir çalışma içerisine girememe kararı aldım.
Bayram ÖZBEK'e de ben bu kişinin aklanması çalışması içerisinde yer almayacağımı söyledim.
SORULDU: Yapmış olduğunuz çalışmalarda Fikret EMEK isimli kişi sizce nasıl bir
yapılanma içerisinde idi, FETÖ/PDY yapılanması içerisinde olduğunu düşünüyorsanız neden
Ergenekon Soruşturmaları sürecinde aklanması için sizden istenilen yardım teklifini reddettiniz ?
Ben FETÖ/PDY'nin illegal bir yapılanma olduğunu 1996 yılında yazan bir yazarım. O
dönem Fethullah GÜLEN'in bir CIA ajanı olduğunu yazmıştım. Bundan dolayı bir yıl hapis cezası
aldım. Fikret EMEK'in de böyle bir yapılanma içerisinde olduğunu düşünerek bu teklifi kabul
etmedim. Bana göre Ergenekon isimli bir yapılanma vardır. Fakat FETÖ/PDY bu örgüt
yapılanmasını kendi çıkarları aleyhine soruşturmaları sulandırarak farklı mecralara çekmek için
kullanmıştır. Bu sebeple o dönemde Ergenekon Terör Örgütü yapılanmasını bildiğim için
kitaplarımı ve çalışmalarımı yapmıştım.
İstanbul Emniyetinde vermiş olduğum ifademde belirttiğim Bayram ÖZBEK ve Ayhan
FALAKALI isimli kişiler arasında geçen diyaloglar doğrudur. Ayhan FALAKALI Bayram
ÖZBEK'ten makam olarak üste olmasına rağmen bu kişiye gerektiğinden fazla saygılı
davranıyordu. Belli ki bu husus iki kişinin FETÖ/PDY yapılanması içerisindeki konumundan
kaynaklanıyordu. Daha sonrasında bu kişiler hakkında FETÖ/PDY üyeliğinden soruşturma
açıldığını, Bayram ÖZBEK'in tutuklandığını, Ayhan FALAKALI'nın da yurt dışında olduğunu ve
hakkında yakalama kararı olduğunu biliyorum.
İstanbul Emniyet Müdürlüğünde Danıştay Cinayeti ile ilgili anlattığım hususlar doğrudur.
Bu bilgileri bana Kayyum atandıktan sonraki Zaman Gazetesi Eski Genel Yayın Yönetmeni ve hali
hazırda Sabah Gazetesi yazarı Kenan KIRAN isimli kişi verdi. Hatta Kenan KIRAN bu ifademde
belirttiğim hususlara ilişkin bir kitap çalışması da yapıyordu. Bitirip bitirmediğini bilmiyorum.
İstanbul Emniyet Müdürlüğünde vermiş olduğum ifademde Hablemitoğlu Suikastine ilişkin
atmış olduğum Twitte bu suikastın arkasında FETÖ/PDY ve Özel Kuvvetler Komutanlığından
birilerinin olabileceğini belirtmiştim. Bunun üzerine ifadeye çağrıldım ve ifade verdim. Tekrar
belirtmem gerekirse;
2013 Yılı sonu 2014 yılı başlarında Emniyet içerisinde komiser olan 2002 yılında
FETÖ/PDY'nin Sauna Çetesi Kumpası Soruşturması üzerine ihraç edilen Tamer TOPSAKAL isimli
tanıdığım aracılığıyla bir dönem Özel Kuvvetlerde binbaşı olarak görev yapmış olan Gökhan Nuri
BOZKIR ile tanıştım. Gökhan Nuri BOZKIR isimli kişi de FETÖ/PDY'nin Sauna Çetesi
soruşturması kapsamında tam tarihini hatırlamamakla birlikte 2004 yılında Özel Kuvvetlerden
çıkartılmıştır. Bu bilgileri bana veren Gökhan Nuri BOZKIR Ankara'da her zaman buluştuğumuz
yer olan Turan Güneş Bulvarındaki Angora isimli Pastanede anlatmıştı. Bu konuyu detaylı olarak
bir sefer konuştuk. Daha sonraki görüşmelerimizde gündeme geldi ama derinlemesine konuşmadık.
Detaylı yaptığımız görüşmede Tamer TOPSAKAL'ın yanımızda olup olmadığını hatırlamıyorum.
Gökhan Nuri BOZKIR bana Hablemitoğlu suikastı ile ilgili Hablemitoğlu'nun Alman Vakıfları ile
ilgili yapmış olduğu çalışmaların belgelerini Özel Kuvvetler Komutanlığındaki bir ekibin servis
ettiğini, bu belgeleri o dönem Özel Kuvvetlerde Yüzbaşı olan Tarkan MUMCUOĞLU'nun
Hablemitoğlu'na götürdüğünü, ayrıca aynı dönemde Hablemitoğlu'nun Gülen yapılanmasıyla ilgili
olarak bir kitap çalışması yaptığını, bu kitap çalışmasını durdurması için FETÖ/PDY örgüt üyesi
Mustafa ÖZCAN'ın Hablemitoğlu ile görüşmeler yaptığını bana söyledi. Hablemitoğlu'nu
engellemeyeceklerini anlayınca da Mustafa ÖZCAN ile o dönem MİT mensubu olduğunu bildiğimiz
Enver ALTAYLI'nın görüşme yaptığını, bu görüşme sonrasında Hablemitoğlunu engellemeyeceğini
anlayınca Enver ALTAYLI'nın Özel Kuvvetlerdeki bağlantıları vasıtasıyla suikastın yapılması

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
işinin Yüzbaşı Tarkan MUMCUOĞLU'na verildiğini, Tarkan MUMCUOĞLU'nun bu suikastı
işlediğini, suikasten sonra silahı Mogan Gölü'nün ODTÜ yakasında balçıklı bir bölgeye attığını
bana söyledi. Hatta Hablemitoğlu'nun otopsi raporlarındaki yüz ifadesine göre daha önceden
tanıdığı biri tarafından yakından vurulmuş olduğu tespitlerin olduğunu bana söyledi.
Hablemitoğlu'nun Alman Vakıflarıyla ilgili yapmış olduğu çalışmalar sonucunda şunu ifade
etmek istiyorum. Yaptığı bu çalışmalar sonucunda Türkiye'de Siyanür ile altın çıkarma karşıtı olan
düşünceler ortadan kalkmış oldu. O dönemde Türkiye'de Siyanür ile altın çıkarma fikri doğmuş
oldu. Daha sonrasında ise, Türkiye'de özellikle Bergama Altın Madenlerinin altın çıkarma
faaliyetleri Koza Altın isimli FETÖ/PDY şirketine geçmiş oldu. Hablemitoğlu yapmış olduğu bu
çalışmalar ile dünyaya altın ihraç eden Alman devletinin karşısında bir çalışma yapmış oldu. O
dönemde Alman firmaları Türkiye'de altın çıkarma işlerine giriyorlardı, bu şirketlerinin Alman
Vakıfları ile irtibatları vardı. Bu sebepten Hablemitoğluna Özel Kuvvetlerdeki bu isimler bilgi ve
belgeleri servis ediyorlardı. Daha sonrasında Hablemitoğlu FETÖ/PDY ile kitap yazma sürecine
girdiğinde FETÖ örgütünün hedefi haline geldi. Özel kuvvetler içerisindeki bazı isimlerin bu
suikastı yapmış olabileceği düşüncesi Gökhan Nuri BOZKIR'ın bana yapmış olduğu anlatımından
sonra mantıklı gelmeye başladı. Gökhan Nuri BOZKIR bu bilgileri kurum içindeki anlatımlardan
bildiğini bana söylemişti.
Gökhan Nuri BOZKIR'ın suikastı işlediğini iddia ettiği Tarkan MUMCUOĞLU hakkında
yapmış olduğum araştırmada, bu kişi daha önceden Ergenekon sürecinde aklanması için yardımcı
olmam teklif edilen Fikret EMEK'in yardımcısı konumunda olduğunu tespit ettim.
Gökhan Nuri BOZKIR bildiğim kadarıyla Ukrayna'da yaşamaktadır. Bu kişi ile arada bir
görüşmelerim oluyor. Bana hakkında FETÖ örgütünün kumpası sonucu Dinar - Urfa hattında
yakalanan ve DEAŞ terör örgütüne gittiği iddia edilen bir kamyondaki patlayıcı maddelere ilişkin
soruşturmada ismi geçtiği için Türkiye'ye gelemediğini anlattı. Yine kendisinin ifadesiyle Levent
GÖKTAŞ'ın ekibinin içerisinde yer aldığını, Levent GÖKTAŞ MİT Müsteşarı olsaydı MİT'e
çalışacağını, hatta bunla ilgili Oryantasyon Eğitimi aldığını bana söyledi. Gökhan Nuri BOZKIR
Milliyetçi görüşten bir kişidir.
Tamer TOPSAKAL Ankara ilinde yaşamaktadır. Adresini bilmiyorum ancak kullandığı
telefon numarası 0532 541 22 34'dür.
Konuya ilişkin benim duyduklarım, bildiklerim bundan ibarettir." şeklinde beyanda
bulunmuş, Zihni ÇAKIR'ın 19/09/2017 tarihinde Cumhuriyet Başsavcılığımızda alınan ek
ifadesinde ise; " 18/09/2017 tarihli ifadenize ek olarak özel kuvvetlerden çıkartılan Gökhan Nuri
Bozkır ile yapmış olduğunuz görüşmede size Fikret Emek ile Tarkan Mumcuoğlu ile arasındaki
olan ilişkiden bahsetti mi, ya da bu isimlerle birlikte başka bir isimden size bahsetti mi?
Gökhan Nuri Bozkır bana, Fikret Emek'in Emniyet İstihbarattaki Fetöcü yapılanma
tarafından Ergenekoncu terör örgütü içerisinden kurtarılması çalışmalarına ilişkin sosyal medyada
yaptığım paylaşımlar ve yazılara binaen bana Fikret Emek'in özel kuvvetlerdeki Gülenci yapıyla
ilişkili olduğunu o noktayı çok iyi yakaladığımı, Hablemitoğlu suikastinde kullanıldığını söylediği
Tarkan Mumcuoğlu'nun Fikret Emek'in yardımcısı olduğunu, Tarkan Mumcuoğlu dışında şu an
ismini hatırlamadığım ancak Ergenekon sürecinde Kıbrıs'a gönderildiğini söylediği bir başka
kişinin de olduğunu bunların ekip olarak hareket ettiklerini aktardı. Hatta o dönemde Levent
Göktaş ve ekibinin 2000 yılında ekleriyle birlikte 3000 sayfaya yakın hazırladıkları FETÖ
raporunun Fikret Emek ile ilişkili olan ekibin buna ulaşmaya çalıştığını, o dönemde özel
kuvvetlerde büyük savaş verildiğini bana söylemişti.
SORULDU: Enver Altaylı ve Mustafa Özcan arasındaki ilişki ile ilgili bir bilginiz var mıdır?
18/09/2017 tarihli ifademde bu ilişki ile ilgili Gökhan Nuri Bozkır'ın bana anlattıklarını size
anlattım. Bunun dışında internette açık kaynak araştırmasında edindiğim bilgilerden Sabah
Gazetesi özel istihbarat bölüm şefi Abdurrahman Şimşek'in yazılarından da bu kişiler arasında
Hablemitoğlu suikasti öncesinde bir irtibat olduğunu o da yazmıştı. Hatta Hablemitoğlu ile

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
aralarında bir pazarlık olduğunu bu yazısında belirtmişti. " şeklinde beyanda bulunmuştur.

Nuri Gökhan BOZKIR ile Zihni ÇAKIR'ı tanıştırdığı anlaşılan Tamer TOPSAKAL
isimli şahısın 20/09/2017 tarihinde Cumhuriyet Başsavcılığımızda tanık sıfatıyla alınan
ifadesinde; "Ben 18 Aralık 2002 yılında Emniyet Genel Müdürlüğü Merkez Cinayet Büro
Amirliğinde büro amiri olarak komiser rütbesiyle görev yapıyordum. Necip Hablemitoğlu
suikastini hatırlıyorum. O dönem bu cinayetin soruşturulması için Ankara emniyeti içerisinde farklı
şubelerden bir çalışma grubu oluşturuldu, normalde böyle bir cinayetin koordinesinin merkez
cinayet büro amirliği tarafından yapılması gerekirken oluşturulan bu çalışma grubu tarafından
cinayetin koordinesi gerçekleştirildi. Bu grubun başına Ankara emniyet istihbarat grup amiri Yurt
Atayun getirildi. Ancak ben o dönemde yapmış olduğum gözlemde bu ekip cinayeti çözmek yerine
karartmak üzerine görev yapıyordu. Normalde bir cinayet olayının koordinesini istihbarat şube
yapmazdı. Hatta o döneme ilişkin hatırladığım kadarıyla olay yerine ilişkin baz sinyal bilgileri
değerlendirilmesi sonucu olay yerinde olmaması gereken, örneğin görev yeri Sincan olan çok
sayıda polis GSM numaraları tespit edildiğini duymuştum. Ancak sonrasında bunun üzerine
gidilmemişti. Benim cinayet büro amirliği geçmişime göre bu cinayetin oluş biçimini
değerlendirmem gerekirse, Necip Hablemtioğlu olay yerinde gözünden vurulmuştu. Bu failin
profesyonel silah kullanan biri olduğunu gösterir. Ayrıca bu cinayetle mesaj verilmek istenir. O da,
sen çok şey gördün bu yüzden de öldürüldün, şeklindedir. Bildiğim kadarıyla Necip Hablemitoğlu o
dönemde FETÖ/PDY yapılanmasına ilişkin araştırmalar yapan birisiydi. Bu cinayet olayına ilişkin
benim bir üstüm olan merkez asayiş şube müdürü Esat Aktaş'a önemli bir cinayet işlenmiş
normalde bizim büromuzun bu cinayete yoğunlaşmamazı gerekiyor neden yoğunlaşmıyoruz diyerek
serzenişte bulunduğumda, bizi ilgilendirmiyor sen karışma şeklinde cevap vermiştir. Ben kendim
2000 yılına kadar FETÖ yapılanması içerisinde bulundum. Bursa ilindeki FETÖ ile iltisaklı bir
okulda bir öğretmenin çocuğun cinsel tacizi suçuna ilişkin bir soruşturmada görev aldığım ve bu
soruşturmada Fetöcü öğretmenin ismini ortaya çıkardığımız için bu yapılanma tarafından hedef
haline geldim. Bu olayı kapatmam için bana baskı yaptılar. Ancak ben geri adım atmadım.
Sonrasında örgütün hedefi haline geldim. Görevi kötüye kullanma gerekçesiyle 2004 yılında
memuriyetten çıkarıldım. Sauna çetesi olarak bilinen soruşturmaya ismim karıştırıldı. Benim gibi
sauna çetesi soruşturması kapsamında yargılanan özel kuvvetlerde çalışmış yüzbaşılıktan ihraç
edilen Gökhan Nuri Bozkır ile sauna çetesi soruşturması kapsamında tanıştım. O çetenin lideri ben
ise üyesi olduğum iddia ediliyordu. Ancak mahkemeye çıkana kadar biz birbirimizi tanımıyorduk.
Daha sonrasında sauna çetesinin Fetö kumpası olduğu anlaşıldı. Kumpas olduğu gerekçesiyle
hakkımızda beraat kararı verildi.
SORULDU: Zihni Çakır'ı tanıyormusunuz, tanıyorsanız nereden tanıyorsunuz?
Zihni Çakır benim ismimin geçtiği bir kitapla (Fetö sıfırı tüketiyor-Eren Ural) ilgili benimle
röportaj yapmak istemişti, o dönemde kendisiyle tanıştık. Gökhan Nuri Bozkır'ı da birlikte
yargılandığımız sauna çetesi soruşturmasından tanıyorum. Zihni ile Gökhan'ı ben tanıştırdım.
SORULDU: Gökhan Nuri Bozkır, Necip Hablemitoğlu suikasti ile ilgili size bir bilgi aktardı mı?
2004-2005 yıllarından bu yana Gökhan Nuri Bozkır ile tanıştım ve ara ara görüşmelerimiz
oluyordu. 2014 yılı içerisinde Gökhan Nuri Bozkır çok sık takıldığı Turan Güneş Bulvarı
üzerindeki Angora isimli pastanede ara ara görüşmelerimiz oluyordu. Bir konuşmamızda bana
Necip Hablemitoğlu suikastine ilişkin bir takım bilgiler verdi. Necip Hablemitoğlunun özel
kuvvetler içerisinde yapılanmış FETÖ mensubu kişiler tarafından öldürülmüş olduğunu, hatta
suikasti işleyenin o dönemde özel kuvvetlerde subay olan yanlış hatırlamıyorsam Altan Bora isimli
kişinin olduğunu, bu silahı özel kuvvetlerin civarında olan Mogan gölüne yaptığı bir spor
eğitiminde atmış olduğun bana aktardı. Bu görüşme sırasında yanımızda Zihni Çakırın olup
olmadığını hatırlamıyorum. Ancak olabilir de olmayabilir de, benden sonra Zihni Çakır'a da bazı
bilgiler vermiş olabilir. Çünkü Zihni Çakır olaya ilişkin araştırma yapmak istiyordu. Bu olayın

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
başında Gökhan Nuri bozkır bana özel kuvvetler içerisinde 6 tim komutanı olduğunu tim
komutanlarının bir tanesinin kendisi olduğunu, o dönem milli güvenlik kurulunu kendilerine fetö
yapılanmasıyla ilgili bir rapor hazırlanması görevi verildiğine kendisi tim komutanı olarak bu
yapının mali ayağına baktığını hatta hatırladığım kadarıyla bu yapınını altın kaçakçılığı ile ciddi
bir gelir elde ettiğini anlatmıştı. Hazırladıkları bu raporun yaklaşık 1000 sayfa tuttuğunu.
Sonrasında ise bu raporu hazırlama görevini alan tüm tim komutanlarının isimlerini bir kumpas
dosyasına karıştırıldığını bana anlaşmıştı. Necip Hablemitoğlu suikasti ile ilgisi olan özel kuvvetler
içerisinde Fetö irtibatlı başka isimlerde söylemiş olabilir. Ancak şu an hatırlayamıyorum.
SORULDU: Gökhan Nuri Bozkır, Fikret Emek, Tarkan Mumcuoğlu ya da başka bir isimden size
bahsetti mi? Bu isimler bana çok tanıdık geliyor ama anlatılan üzerinden çok zaman geçtiği için şu
an çok net hatırlamıyorum. Zihni Çakır da bu kişi ile görüştüğü için belki o hatırlayabilir. Zihni
Çakır'ı da Gökhan Nuri Bozkır ile ben tanıştırmıştım. O da benim gibi Angora isimli pastanede
bazen yalnız bazen birlikte görüşen biriydi.
Ben emniyette çalıştığım zamanda faili meçhul cinayetlere bakıyordum. Bildiğim kadarıyla o
dönem FETÖ yapılanması emniyet içerisinde çok etkin olduğunu biliyorum, benim baktığım faili
meçhul cinayetlerde de bu yapı bazı soruşturma dosyalarında delillerle oynayarak kapatmaya
çalışıyordu. Hablemitoğlu cinayetinde de bu tarz bir şey yapılmış olabilir.
Son olarak şunu söylemek istiyorum. Bu soruşturma ile ilgili bilgi sahibi olabileceğini düşündüğüm
suikast tarihinde ankara Emniyet cinayet büro amirliğinde Akın Güneri bu suikast ile ilgili bilgi
sahibi olabilir. Kendisinin Fetö'den ihraç olduğunu biliyorum, ancak o dönemde bulunan 15
Temmuz gazisi şimdi emekli olan emniyet müdürü Mehmet Fatih Eryılmaz'dan da bilgi alınabilir."
şeklinde beyanda bulunmuştur.
Zihni ÇAKIR'a bilgi veren Nuri Gökhan BOZKIR hakkında yapılan araştırmada ise, bu
kişinin 08/09/2015 tarihinde DEAŞ terör örgütüne patlayıcı madde götürmek eyleminden ötürü
hakkında Şanlıurfa 2. Ağır Ceza Mahkemesine açılan bir kamu davası bulunduğu, bu suçtan
hakkında yakalama kararı olduğu ve bu yargılama dosyası nedeniyle Ukrayna ülkesine kaçmış
olduğu anlaşılmıştır.
Zihni ÇAKIR isimli kişinin ifadesi sonrasında, Zihni ÇAKIR üzerinden iletişim kurulan
Nuri Gökhan BOZKIR'dan cinayet olayına ilişkin anlatımlarda bulunması Cumhuriyet
Başsavcılığımızca istenmiş, Ukrayna ülkesinden kendisinin kaleme alarak Türkiye Cumhuriyeti
Kiev Büyükelçiliği İç İşleri Ateşesi mail hesabı üzerinden göndermiş olduğu ve adli emanetimizin
2019/13993 sırasında kayıtlı olan, bir sureti de soruşturma dosyamızda bulunan el yazısı ile yazılan
4 sayfalık mektupta cinayet olayına ilişkin bazı anlatımlarda bulunmuştur. Söz konusu bu
mektupta Nuri Gökhan BOZKIR; "1996 yılında Kara Harp Okulu ve Piyade Okulundan mezun
olduktan sonra Genelkurmay Başkanlığı Özel Kuvvetleri Komutanlığına seçildim. Buradaki
muhtelif kursları bitirdikten sonra 1. Özel Kuvvetler Alay Komutanlığına Tim Komutan Yardımcısı
alarak atandım. Buradaki görevlerdeki başarılarım ve kazandığım madalya ve takdirler sonucunda
Özel Kuvvetler Komutanlığının seçilmiş personelinin oluşturulan herşeyi ile farklı elit bir birliği
olan MAK (Muhabere Arama Kurtarma) birimine 2000 yılında seçildim. Bu birliğin özelliği
Ankara Kirazlıdere'de konuşlu olup diğğer Özel Kuvvetler Alayları gibi rutin OHAL veya Meşe
görevi adını verdiğimiz (Kuzey IRAK herakat sahasında bulunan şehirlere) gitmeyip sadece özel
göerv ve yurtdışı operasyon ve tatbikatlara gitmesi ayrıca ülke içerisinde yürüttüğü örtülü
operasyonlar nedeniyle her Özel Kuvvet personelinin üyesi olmak istediği bir birimdi. Bu birime
katılmamdan 1 sene sonra bizimde anlamadığımız şekilde sayımız çoğaltılmış idi seçip kriterleri
dışında yeni personel katılmış idi. Bu personelden P. Bnb. Tarkan MUMCUOĞLU P. Yb. Fikret
EMEK hiç bilmediğimiz ve anlam veremediğimiz şekilde ayrıca ihtiyaç olmamasına rağmen MAK
Alayı İsth. Kısmına atandı. Bu şahıslar mesaiye atanmasından sonra MAK grubundan 4 kısım
oluşturarak Mersin/İsatnbul/Ankara ve İzmir de bir çalışma grubu oluşturularak yaklaşık 1000
sayfalık bugünkü adıyla FETÖ ilgili bi ve diğer terör örgütleriyle ilgili rapor hazırlanmıştır Bu
süreç sonunda rapor Öz. Kuv. Kom. Tanına teslim edilmiştir. (Tüm. General Nevzat

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
BEKAROĞLU) Komutanın göreve gelmesi ile MAK grubu aktif olarak kulalanılmaya başlanmış ve
ülkede çeşitli olaylar meydana gelmeye başlamış. Grubun içerisinde yani görevlere gidiş ve
gelişler çok olmaya başlamıştır. Malatya'daki uçak kazası sonrası 1 timimiz tamamen şehit
olmuştur. MAK alayında herkes göreve gider yalnız görevlerin nevi ve ne olduğu birbirine
söylemezdi. Asıl Konu ile ilgili Yani Necip Hablemitoğlu cinayeti ile ilgili olarak; o dönem FETÖ
yapılanması ile ilgili rapor Komutan dışında Fikret EMEK, Altan BORA, Dnz. Yzb. Tan
DERVİŞOĞLU gibi isimlerde de mevcut idi yalnız Tarkan Mumcuoğlu ve Fikret EMEK hiçbir
zaman mesaiye gelmez kimse onların nerede hangi görevde olduğunu bilmezdi hatta isth. Şube
astsubayı Fikret ÜNLÜ hergün mesaiye gelir ancak şube müdürünün nerede olduğunu bilmezdi.
Aralık 2002 yılında yeni görev yerleri açıklanmış birçok personel KAZAKİSTAN, Özbekistan,
KIRGIZİSTAN eğitim görevlerine gitmişti. Herkes OHAL ve Yurtdışı görevlerine gider iken P. Bnb.
Altan BORA ve Fikret EMEK görevlere gitmez. Fikret EMEK'in nerede ve ne yaptığı bilinmezdi.
Necip Hablemitoğlu cinayetinin işlendiği günlerde Fikret EMEK mesaiye gelmeye, Tarkan
MUMCUOĞLU Kazakistan Eğitim grubunda olmasına rağmen mesaiye gelmeye başlamıştı. Bu
durumdan biz şüphelenmemiş Kazakistan eksikleri için daireye gelip gittiğini tahmin ediyorduk.
Bunun nedeni ise bizim MAK binası dışında bulunan O dönem DAK (doğal afet kurtarma)
biriminin binasında bulunan silah depolarında Tim deposu olmamasına rağmen Tarkan
Mumcuoğlu ve Fikret EMEK'in sık sık gidip gelmesi Alay deposundan (Kaldı ki bu depoda OHAL
bölgesinden ele geçirilen birçok kayıtsız silah bulunmaktadır) benim dikkatimi çekmiştir. Cinayet
döneminde bu şahıslar birlikte mesaiye gelip gitmeleri sık sık Altan BORA ile toplantı yapmalarıda
ayrıca dikkatimi çektiydi. Cinayetten sonraki gün Hiç eğitim planında olmamasına rağmen ayrıca
normalde Cuma günleri gidilen Eymir (Odtü) Gölün etrafındaki 11 km'lik koşu parkuruna
perşembe günü gidilmesi bu koşu sırasında şimdiye kadar hiç katılmayan (bu koşu programına)
Fikret EMEK'in katılması, Altan BORA'nın koşu başında Dnz. Yzb. Tan DERVİŞOĞLU ve
yardımcısı P. Ütğm. Bülent KUTSAL'a siyah poşeti vermesi dikkatimi çekmiş koşuda geride
kalarak kendilerini izledim. Fikret EMEK koşu yerine yürümüş bilerek geride kalmıştı. Bülent
KUTSAL ve Tan DERVİŞOĞLU ise timi yerine kendileri şahsi koşmuş koşunun bitimen 1 km kalan
sazlık alanda elindeki siyah poşeti göle atması bende büyük şüphe uyandırmıştı. Bu ekip müteakip
defalar mesaide birarada toplanmış ben veya başka tim komutanı odaya girdiğinde direk olarak
konu değiştirmeleri bu olayın hemen akabinde Tarkan MUMCUOĞLU'nun Kazakistana dönmesi
bu olayların tesadüf olmayacağının kanaatimce delilidir. Ütğm. Bülent KUTSAL'ın devre
arkadaşım olması ve MAK birimine ondan önce gelmem nedeniyle bana olan yakınlığı ve
saygısızdan sonra kendisine samimi hissetdiğimden dolayı yanına gitip bu poşetin ne olduğunu ve
neden oraya attığını sorduğumda "sana ne, seni ilgilendirmez deyip kaçamak cevaplar vermişdir.
BÜTÜN bu bilgilerin ışında bu cinayeti ile ilgili Fikret EMEK, Tarkan MUMCUOĞLU, Altan
BORA, Tan DERVİŞOĞLU ve Bülent KUTSAL'ın bilgi ve dahilinde olduğunu. Necip Hablemitoğlu
ile başka isimi ve kimlikte irtibatta olan Tarkan MUMUCUOĞLU tarafından FETÖ yapılanması
ile alınan ve hazırlanan bilgilerin kendilerine servis edildiğini ancak bilmediğim sebeblerden
dolayı bu cinayet ile yukarıda belirttiğim kişilerin yaşanan ve gördüğüm olaylar neticesinde dahil
olduklarını bildirmek istiyorum. Ayrıca bu kişilerin özel kuvvetlere aldıkları, referans oldukları
rütbeli bütün personel 15 Temmuz 2016 sonrası FETÖ üyesi olduğu görülmüş ve tespit edilmiştir.
Bülent KUTSAL'a sorduğum soru sonrasında P. Bnb. Altan BORA tarafından kendi emir
komutasında olmamama rağmen sistematik baskılara uğradım. Birgün mesai bitiminde servis
beklerken Altan BORA beni bir kenara çekerek "üzerine vazife olmayan şeylere karışma sonun iyi
olmaz" tehdit etmesi ve benim birlik dışına gönderilmem konusunda komutanlara tavsiyelerde
bulunması (kendisi ile hiçbir organik bağım olmamasına) rağmen. Bülent KUTSAL ve Tarkan
MUMCUOĞLUNUN devamlı olarak emir komuta içerisinde olmamalarına rağmen birlikte hareket
etmeleri bilgi olarak Arz ederim. Ayrıca bütün bu olayların benim tarafımdan haksız yere
yargılandığım ve 1 Ekim 2016 beraat ettiğim davamdaki olayları soran ve Genelkurmay
Mahkemesinde (Tamamı FETÖ üyesi olduğu kesinleşen) verdikleri yalan ifadeler ile bu olayı

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
bildiğimin ve intikamı alma hezeyanı içerisinde olduklarını o dönem anlamıştım. Bu ifadem
tamamen hür iradem ve DEVLETİMİN, VATANIMIN bekaası için bizleri zamanında çürük elma
gösterip kendi hizmet ettikleri güçlere biat eden gerçek çürüklerin ortaya çıkarılması için
verdiğimin en ufuk abartma ve yalan olmadığını siz yüce yargımıza gereği ile Arz. Ederim."
şeklinde ifadede bulunduktan sonra Nuri Gökhan BOZKIR, olayda kullanılan silahın atıldığı
yer olarak belirttiği Eymir Gölüne ilişkin çizmiş olduğu yüzeysel bir kroki ile bu mektubu
tamamlamıştır. Mektubunda Nuri Gökhan BOZKIR, Zihni ÇAKIR'a söylediğinden farklı olarak
cinayete ilişkin kurulan Mustafa ÖZCAN ve Enver ALTAYLI ilişki ağı, Enver ALTAYLI'nın bu
kapsamda kurduğu Özel Kuvvetler Komutanlığı bağlantılarından hiç bahsetmemiştir.
Zihni ÇAKIR isimli kişinin, Nuri Gökhan BOZKIR üzerinden edindiği bilgiler ile
18-19/09/2017 tarihlerinde Cumhuriyet Başsavcılığımızda alınan beyanlarında; Mustafa
ÖZCAN'ın Necip HABLEMİTOĞLU ile FETÖ/PDY ile ilgili çalışmalarından vazgeçmesi için
görüşmeler yapması, Necip HABLEMİTOĞLU'nu engellemeyeceklerini anlayınca da Mustafa
ÖZCAN ile o dönem MİT mensubu olduğunu bildiğimiz Enver ALTAYLI'nın görüşmeler
yapması, Mustafa ÖZCAN ve Enver ALTAYLI'nın yaptıkları plan ile o tarihte Özel Kuvvetler
Komutanlığı ile irtibatlı bir kişi aracılığıyla, ÖKK içerisinde binbaşı olan Fikret EMEK üzerinden,
yine Özel Kuvvetler Komutanlığı içerisindeki yüzbaşı olan Tarkan MUMCUOĞLU'na bu cinayeti
işlettikleri şeklindeki ifadede belirtilen durum, alınan ifadeler ve yapılan hts analizleri ile
doğrulanmıştır. Bu durumu bilen ve ilk defa ifade eden biri olan Nuri Gökhan BOZKIR'ın bu
bilgileri nasıl bildiği hususu düşünüldüğünde, kendisinin de olayın içerisinde yer almış olabileceği
düşüncesi ile durumundan şüphe duyulmuş, bu kişi hakkında da Cumhuriyet Başsavcılığımızca
inceleme ve araştırmalar yapılmıştır. Yapılan inceleme ve araştırmalar sonucunda Nuri Gökhan
BOZKIR isimli kişinin, Necip HABLEMİTOĞLU'nun öldürülmesi olayında yer aldığına dair
somut tespitlere ulaşılmıştır. Yapılan tespitlere iddianamemizin bütünlüğü açısından bu bölümde
yer verilmemiş olup, bu tespitler devam eden anlatımlarda ve şüphelilere ilişin bölümde ifade
edilecektir.
Hakkında yapılan soruşturma sonucunda Necip HABLEMİTOĞLU'nun öldürülmesi eylemi
içerisinde yer aldığı belirlenen Nuri Gökhan BOZKIR, Cumhuriyet Başsavcılığımızca hakkında
çıkarılan kırmızı bülten araması kapsamında 10/07/2019 tarihinde Ukrayna ülkesinde yakalanarak
adli süreçler sonunda ülkemize getirtilmiş, 27/01/2022 tarihinde Cumhuriyet Başsavcılığımızca
gözaltına alınmıştır. Nuri Gökhan BOZKIR'ın, Ankara TEM Şube Müdürlüğünde ve Cumhuriyet
Başsavcılığımızda alınan ifadelerinde, aslında Zihni ÇAKIR isimli kişinin 05/02/2015 tarihinde
alınan ifadesini vermesi noktasında yönlendiren kişi olduğu, Nuri Gökhan BOZKIR'ın olayın oluşu
ve şüphelilere ilişkin bilgisinin olmasının nedeninin, yapılan soruşturma işlemleri sonucunda,
kendisinin de olayın içerisinde yer almış olmasından kaynaklandığı netlik kazanmıştır. Nuri
Gökhan BOZKIR, içinde yer aldığı bir cinayet olayına ilişkin olarak, başlangıçta arkadaşı
aracılığıyla, sonrasında kendisi tarafından Ukrayna ülkesinden neden bilgi verdiği hususu akla
gelebilir. Nuri Gökhan BOZKIR'ın Zihni ÇAKIR üzerinden adli makamlara ilk defa vermiş olduğu
bu bilgileri öncelikle kendi ismini ortaya koyarak vermediği, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığında
başka soruşturma konusu bir olay hakkında bilgi vermek için bulundukları sırada, adli makamlarca
ciddiye alınmak düşüncesi ile arkadaşı üzerinden Necip HABLEMİTOĞLU cinayetine ilişkin bazı
bilgileri aktardığı, Nuri Gökhan BOZKIR'ın 08/09/2015 tarhinde DEAŞ terör örgütüne patlayıcı
madde götürmek suçundan Şanlıurfa Cumhuriyet Başsavcılığının yürüttüğü soruşturma dosyasında
isminin geçmesi üzerine Ukrayna ülkesine kaçtıktan sonra, Zihni ÇAKIR'ın alınan ifadesinde
edindiği bu bilgileri Nuri Gökhan BOZKIR'dan almış olduğunu ve bu kişi ile Ukrayna ülkesinden
iletişiminin devam ettiğini Cumhuriyet Başsavcılığımıza ifade etmesi üzerine de, bu defa Nuri
Gökhan BOZKIR, vereceği bilgiler neticesinde kendisi hakkında işlem yapılmamasını sağlamak,
hatta tanık olacağını düşünerek içinde bulunduğu olayda kendisini ve bazı şüphelileri soyutlamak
suretiyle, Ukrayna ülkesinden söz konusu bu mektubu kaleme almıştır. Nuri Gökhan BOZKIR'ın
mektubunda anlattığı hususların doğru olup olmadığı her aşamada Cumhuriyet Başsavcılığımızca

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
incelenmiş, Zihni ÇAKIR'a anlattığı bilgilerden farklı olarak, olayın oluşuna ilişkin doğru olmayan,
eksik ve yalnış bir şekilde bu mektubu kaleme aldığı, Zihni ÇAKIR'ın aşamalarda alınan ifadeleri,
Nuri Gökhan BOZKIR' ın ülkemize getirildikten sonra alınan ifadeleri ve yapılan tüm soruşturma
işlemleri sonucunda ortaya konulmuştur. Nuri Gökhan BOZKIR'ın bu çelişkisinin nedeni, kendi
isminin adli makamlarca biliniyor olması ve artık kendi ismi ile adli makamlara bilgi verecek
olması sebebiyle içinde yer aldığı bir olayda olayın çözülmesinden ziyade belirsiz ve karmaşık bir
hal yaratmak suretiyle, olayla ilgisi olmayan, bir dönem husumetli olduğu bazı kişileri bu mektuba
dahil ederek, olayla ilgisi olan bazı kişilerden ise bahsetmeyerek soruşturmayı karmaşık bir hal
içine sokmak ve hakkında ileri sürülecek olan örgüt üyeliği suçlaması kapsamında etkin pişmanlık
hükümlerinden yararlanmak düşüncesi olduğu değerlendirilmiştir.

Cumhuriyet Başsavcılığımızca, olaya karışan şüphelilerin tespitine yönelik, bazı


şahısların hts kayıtlarının değerlendirilmesi, irtibat ağlarının çıkartılması, konum bilgilerine
bakılabilmesi amacıyla 04/04/2016 tarihinde Ankara Sulh Ceza Hakimliğinden, olay tarihi
olan 18/12/2002 tarihinden 6 ay önce başlamak ve 6 ay sonra bitmek kaydıyla, bu zaman
aralığını kapsayacak şekilde, tüm Türkiye gsm ve sabit hatlarının Call Deatail Records
(CDR) (arama detay kayıtları) verilerinin CMK'nın 135. maddesi uyarınca Bilgi
Teknolojileri ve İletişim Kurumu Başkanlığından temin edilebilmesine yönelik karar talep
edilmiş, Ankara 6. Sulh Ceza Hakimliğinin 04/04/2016 tarihli 2016/1969 D.iş. sayılı kararı ile
18/12/2002 tarihinden 6 ay önce ve 6 ay sonraki zaman aralığını kapsayacak şekildeki tüm
Türkiye'nin Call Deatail Records (CDR) verileri, Bilgi Teknolojileri İletişim Kurumu
Başkanlığından temin edilmesine yönelik CMK 135/6 maddesi uyarınca gerekli izin
verilmiştir. Ankara 6. Sulh Ceza Hakimliğinin bu kararı, 04/04/2016 tarihinde Cumhuriyet
Başsavcılığımızca, Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu Başkanlığına gönderilerek kararın
yerine getirilmesi talep edilmiş, alınan bu karara istinaden Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu
Başkanlığından 02/07/2016 tarihinde verilen cevap ve ekleri ile 18/12/2002 tarihinden 6 ay önce
başlamak ve 6 ay sonra bitmek kaydıyla bu zaman aralığını kapsayacak şekildeki tüm Türkiye'nin
Call Deatail Records (CDR) verileri Cumhuriyet Başsavcılığımıza gönderilerek, verilerin aslı
Cumhuriyet Başsavcılığımızın 2016/9696 sayısı üzerinden adli emanetimize alınmıştır. BTK
tarafından gönderilen bu CDR verilerin bir kopyası, dijital kapasitenin çok büyük olması ve verileri
istendiğinde anlamlandırma kabiliyetinin bulunması nedeniyle Cumhuriyet Başsavcılığımızın
talimatları doğrultusunda inceleme yapmak üzere Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat
Başkanlığına gönderilmiştir. Yapılan soruşturma işlemleri ile, olayla irtibatlı şüpheli şahıslar,
şüpheli olabileceği değerlendirilen şahıslar ile şüpheli şahıslar ile irtibatlı diğer şahıslara yönelik
telefon irtibat ve konum değerlendirmesi yapabilmek amacıyla Cumhuriyet Başsavcılığımızca
Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Başkanlığına yazılar yazılmış ve CDR verileri içerisinden
istenilen şahıslara ilişkin hts verileri soruşturma dosyamıza girmiştir. Söz konusu CDR verilerinin
bir kopyası adli makamların talimatı ile istendiğinde inceleme yapılabilmesi için Emniyet Genel
Müdürlüğü İstihbarat Başkanlığında durmaktadır.

ARAMA DETAY KAYITLARININ (CDR) İNCELENMESİ:

Ankara 6. Sulh Ceza Hakimliğinin 2016/1969 D.İş kararı ile, Cumhuriyet


Başsavcılığımızca, Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu Başkanlığından temin edilen 18/12/2002
tarihinden 6 ay önce başlamak ve 6 ay sonra bitmek kaydıyla bu zaman aralığını kapsayacak
şekildeki tüm Türkiye'nin Call Deatail Records (CDR) verileri soruşturmanın her aşamasında ilgili
şahıslar yönünden incelemelere konu olmuş, iddianamede ismi geçen tüm şahıslara ilişkin gsm
hatların hts verileri soruşturma dosyamıza getirtilmiştir.
Soruşturma dosyamızda ifadesi alınan Zihni ÇAKIR isimli şahsın Nuri Gökhan BOZKIR

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
edindiği bilgiler aracılığıyla İstanbul TEM Şube Müdürlüğünde ve Cumhuriyet Başsavcılığımızda
vermiş olduğu ifadesinde belirtmiş olduğu, FETÖ/PDY silahlı terör örgütünün sözde Türkiye
imamı olan Mustafa ÖZCAN ile Enver ALTAYLI'nın Necip HABLEMİTOĞLU'nu FETÖ/PDY
ile ilgili çalışmalarından vazgeçirme girişimleri, bu amaçla Enver ALTAYLI'nın Özel Kuvvetler
Komutanlığı ile irtibata geçmesi hususu, Müşteki Şengül HABLEMİTOĞLU vekili Av. Ersan
BARKIN tarafından Cumhuriyet Başsavcılığımıza verilen 25/12/2015 tarihli dilekçe ve eklerindeki
bilgilerde yer alan FETÖ/PDY sözde Türkiye imamı olan Mustafa ÖZCAN ile maktul Necip
HABLEMİTOĞLU'nun görüştürülmeye çalışılması olayı, aynı şekilde müşteki Şengül
HABLEMİTOĞLU'nun Cumhuriyet Başsavcılığımızda alınan 29/09/2016 tarihli ifadesinde
doğrulan eşinin, FETÖ/PDY ile ilgili kitap hazırlığından vazgeçirilmeye çalışılması, bu kapsamda
Mustafa ÖZCAN'ın, maktule, çevresi üzerinden yapmış olduğu baskı hususu, Halil ŞIVGIN'ın
ifadesinde geçen Mustafa ÖZCAN-Enver ALTAYLI ilişkisi, bu kişilerin maktul üzerindeki
baskıları şeklindeki beyanları karşısında Enver ALTAYLI'nın Cumhuriyet Başsavcılığımızda
alınan 21/10/2016 tarihli ifadesinde tam tersi yönde, maktul Necip HABLEMİTOĞLU ile ilgili
yaptığı bu baskı girişimlerini kabul etmemesi, bu kapsamda Mustafa ÖZCAN ile olan ilişkisini
inkar edişi, Cumhuriyet Başsavcılığımızca inceleme ve soruşturma konusu yapılmıştır.
Bu kapsamda ilk olarak Enver ALTAYLI'nın olay döneminde gsm irtibat bilgileri
incelemeye alınmış ve Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Başkanlığına gönderilen CDR verileri
içerisinden, Enver ALTAYLI'nın ifadesinde de belirttiği olay döneminde kullanımında olan
0532 656 57 53 numaralı gsm hattının hts verileri soruşturma dosyamıza getirtilmiştir.
Yapılan incelemelerde o dönem Kaynak Holding adına kayıtlı olan Mustafa ÖZCAN'ın
kullanımında olduğu anlaşılan 0533 737 83 41 numaralı gsm hattı ile 01/06/2002 ile
01/06/2003 tarihleri arasındaki ilk irtibatın 31/08/2002 tarihinde olduğu sonrasında ise, 21/09/2002,
08/11/2002, 18/11/2002, 25/11/2002, 13/12/2002, 08/02/2002, 10/02/2003 tarihlerinde olduğu,
ancak Enver ALTAYLI ile Mustafa ÖZCAN’ın ortak irtibatı olan 0532 230 56 57 numaralı gsm
hattı kullanıcısı, Enver ALTAYLI’nın çok yakın adamı olan Nizamettin AFŞAR’ın, Mustafa
ÖZCAN ile arasında çok sayıda irtibat olduğu tespit edilmiştir. Nizamettin AFŞAR ile Mustafa
ÖZCAN arasında yapılan bu görüşmelerin çoğunda Nizamettin AFŞAR ile Enver ALTAYLI’nın
aynı baz istasyonunda sinyal aldıkları, aslında Mustafa ÖZCAN ile Enver ALTAYLI arasında
yapılan görüşmelerin çoğunun Nizamettin AFŞAR adına kayıtlı gsm hattı üzerinden yapılmış
olduğu, Enver ALTAYLI’nın olası takibi engellemek için Mustafa ÖZCAN ile olan
görüşmelerinde Nizamettin AFŞAR’ın 0532 230 56 57 numaralı gsm hattını kullandığı
anlaşılmıştır. Nizamettin AFŞAR hattı ile Mustafa ÖZCAN arasında ilk irtibat 21/08/2002
tarihinde olduğu, 25/08, 26/08, 05/09, 21/09, 02/10, 03/10, 05/10, 14/10, 21/10, 26/10, 04/11,
08/11, 20/12/2002, 21/01/2003, 23/01, 24/01, 25/01, 27/01, 28/01, 01/02, 08/02, 16/02, 17/02,
03/03, 10/03, 24/03, 26/03, 27/03, 31/03,17/04, 23/04, 24/04, 05/06, 06/06, 09/06/2003 tarihlerinde
de bu irtibatın devam ettiği görülmüştür.
Nuri Gökhan BOZKIR aktarımı sonucu tanık Zihni ÇAKIR beyanına uyan Enver
ALTAYLI’nın Özel Kuvvetler Komutanlığı ile irtibatı sağlayan kişinin Enver ALTAYLI'nın
hts trafiklerinin incelenmesi neticesinde 0535 347 74 84 numaralı gsm hattını kullanan Aydın
KÖSTEM isimli şahıs olduğu, çünkü Enver ALTAYLI ile Aydın KÖSTEM arasında irtibatların
olduğu zamanda ya da çok yakın zaman diliminde, Aydın KÖSTEM isimli şahsın ÖKK’da irtibat
kurduğu kişinin, o tarihlerde ÖKK’da Astsubay olan Mehmet NARİN adına kayıtlı 0535 572 46 52
numaralı gsm hattını kullanan Özel Kuvvetler Komutanlığı Muhabere Arama Kurtarma Alay
Komutanı olan Mustafa Levent GÖKTAŞ isimli şahıs olduğu anlaşılmıştır. Alınan hts
kayıtlarından Mustafa ÖZCAN’ın Enver ALTAYLI ile irtibat kurduğu tarihlerde Enver ALTAYLI
ile Aydın KÖSTEM arasında da irtibat kurulduğu, Enver ALTAYLI ve Aydın KÖSTEM
arasında ilk irtibatın 04/08/2002 tarihinde olduğu, bu irtibatın, 07/08, 27/09, 30/09, 01/10, 02/10,
03/10, 05/10, 08/10, 09/10, 13/10, 13/10, 14/10, 15/10, 16/10, 17/10, 18/10 (0535 588 52 16
Mehmet GÖREN adına kayıtlı Aydın Köstem tarafından kullanılan gsm hattı), 20/10, 21/10, 22/10,

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
25/10/2002, 04/11/2002, 05/11, 06/11, 07/11, 08/11, 09/11, 10/11, 12/11, 13/11, 14/11, 15/11,
16/11, 18/11, 21/11, 22/11, 24/11, 25/11, 26/11, 28/11, 29/11/2002, 04/12/2002, 05/12, 10/12,
11/12, 14/12, 17/12, 18/12, 21/12, 25/12/2002, 04/01/2003, 13/01, 14/01, 15/01, 16/01(0543 762
62 65 Işık Köstem adına kayıtlı hat), 18/01(0533 258 19 77 Işık Köstem adına kayıtlı hat), 21/01,
22/01, 23/01(0533 258 19 77 Işık Köstem adına kayıtlı hat), 24/01( 0543 762 62 65 Işık Köstem
adına kayıtlı hat), 26/01, 28/01 (0533 258 1977 Işık Köstem adına kayıtlı hat), 29/01( 0533 258 19
77 Işık Köstem adına kayıtlı hat), 30/01, 19/02/2003, 01/03/2003, 07/04/2003, 08/04, 01/06/2003,
04/06 (0533 258 19 77 Işık Köstem adına kayıtlı hat), 21/06, 23/06, 25/06/2003 tarihlerinde devam
ettiği, aralarında 1 yılda toplamda 108 kez irtibatın olduğu görülmüştür.
Enver ALTAYLI ile Aydın KÖSTEM arasında irtibat olduğu tarihlerde, Aydın
KÖSTEM’in ÖKK’da Astsubay olan Mehmet NARİN isimli şahıs adına kayıtlı 0535 572 46 52
numaralı gsm hattı kullanıcısı Özel Kuvvetler Komutanlığı Muhabere Arama Kurtarma Alay
Komutanı olan Mustafa Levent GÖKTAŞ ile irtibatlandığı görülmüş, Aydın KÖSTEM ile
Mustafa Levent GÖKTAŞ arasında, alınan hts kayıtlarından birbirleri ile olan irtibatları
incelendiğinde; ilk irtibatın 02/07/2002 tarihinde olduğu, bu irtibatın, 09/07/2002, 10/07, 15/07,
17/07, 18/07, 19/07, 20/07, 30/07, 31/07/2002, 01/08/2002, 03/08, 26/08/2002, 09/09/2002,
10/09/2002, 12/09, 19/09, 02/10/2002, 03/10, 05/10, 08/10, 15/10, 16/10, 17/10, 18/10, 20/10,
25/10, 26/10, 29/10/2002, 03/11/2002(Mehmet Gören adına kayıtlı hat), 04/11/2002 (Işık Köstem
ve Mehmet Gören adına kayıtlı hatlar ile), 25/11/2002 (Mehmet Gören adına kayıtlı hat),
05/12/2002, 13/01/2003, 14/01, 16/01/2003 ( Işık Köstem adına kayıtlı hatlar ile), 07/02/2003,
11/02, 25/02/2003, 16/03/2003, 20/03, 27/03/2003, 10/04/2003, 11/04, 26/04/2003 (Işık Köstem
adına kayıtlı hat), 02/06/2003, 07/06, 16/06/2003 (Işık Köstem adına kayıtlı hat) tarihlerinde devam
ettiği, aralarında 1 yılda toplamda 109 kez irtibat olduğu görülmüştür.
Olaydan önce, Mustafa ÖZCAN-Enver ALTAYLI/Nizamettin AFŞAR, Enver
ALTAYLI-Aydın KÖSTEM, Aydın KÖSTEM-Mustafa Levent GÖKTAŞ arasında kurulan bu gsm
irtibatlarının, tanık (Zihni Çakır, Halil Şıvgın ifadeleri) ve müşteki beyanlarında (Av. Ersan Barkın
dilekçe, Şengül Hablemitoğlu ifade) anlatıldığı şekilde maktul Necip HABLEMİTOĞLU'nun
baskılara maruz kalması ile öldürülmesi sürecine ilişkin olduğu değerlendirilmiştir.
Mustafa ÖZCAN-Enver ALTAYLI/Nizamettin AFŞAR, Enver ALTAYLI-Aydın
KÖSTEM, Aydın KÖSTEM-Mustafa Levent GÖKTAŞ irtibatları karşılıklı detaylı şekilde
incelendiğinde bu irtibatların neden Necip HABLEMİTOĞLU için kurulduğu daha net bir şekilde
anlaşılmaktadır. Bu kapsamda, 02/10/2002 tarihinde Mustafa ÖZCAN’ın Enver ALTAYLI ile
Necip HABLEMİTOĞLU konusu ile ilgili görüşme yapmak için İstanbul ilinden Ankara iline
geldiği değerlendirildiği, İstanbul-Ankara yolunun Ankara’ya giriş ilçesi olan Kazan bazında
bulunduğunda 09:40 sıralarında Nizamettin AFŞAR adına kayıtlı hattı 0532 230 56 57 numaralı
gsm hattını aradığı, Nizamettin AFŞAR’ın ise 09:41 de Enver ALTAYLI’yı aradığı, 02/10/2002
tarihinde Enver ALTAYLI ilk görüşmesini 09:06 sıralarında Aydın KÖSTEM ile yaptığı, Aydın
KÖSTEM’in ise 11:26 da Mustafa Levent GÖKTAŞ'ı aradığı, 03/10/2002 tarihinde 10:08
sıralarında Mustafa ÖZCAN’ın Nizamettin AFŞAR’ı aradığı, Enver ALTAYLI’nın ise o sıralarda
aynı bazda olduğu, 20:02 de ise Enver ALTAYLI’nın Nizamettin AFŞAR’ı aradığı, 20:03 de ise
Nizamettin AFŞAR’ın, Mustafa ÖZCAN’ı aradığı, 03/10/2002 tarihinde 10:37 de ise Aydın
KÖSTEM’in, Mustafa Levent GÖKTAŞ'ı aradığı, 10.47 de Aydın KÖSTEM’in, Mustafa Levent
GÖKTAŞ'a mesaj attığı, 10:48 de Enver ALTAYLI’nın Aydın KÖSTEM’i aradığı, 10:50 Mustafa
Levent GÖKTAŞ'ın Aydın KÖSTEM’e mesaj attığı, 10:52 de Aydın KÖSTEM’in Mustafa Levent
GÖKTAŞ'a mesaj attığı, 10:53 de Aydın KÖSTEM’in Enver ALTAYLI’yı aradığı, 19:23 de Aydın
KÖSTEM’in Mustafa Levent GÖKTAŞ'ı aradığı, 21:11 de Enver ALTYALI’nın Aydın
KÖSTEM’i aradığı, 05/10/2002 tarihinde 12:31 de Mustafa ÖZCAN’ın Nizamettin AFŞAR
tarafından arandığı, 12:08 de Enver ALTAYLI’nın Aydın KÖSTEM’i aradığı, 12:10 da Enver
ALTAYLI’nın Halil ŞIVGIN’ı aradığı, 11:37 de Aydın KÖSTEM’in Mustafa Levent GÖKTAŞ'a
mesaj attığı, 08/10/2002 tarihinde 10:46 ve 15:21 de Enver ALTAYLI’nın Aydın KÖSTEM’i

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
aradığı, 15:33 de ise Aydın KÖSTEM’in Mustafa Levent GÖKTAŞ'ı aradığı, 14/10/2002 tarihinde
18:19 da Mustafa ÖZCAN’ın Nizamettin AFŞAR tarafından arandığı, 14:44 de Enver
ALTAYLI’nın Aydın KÖSTEM’i aradığı, öncesinde 14:43 de Halil ŞIVGIN’I aradığı, 15/10/2002
tarihinde 15:05 de Enver ALTAYLI’nın Aydın KÖSTEM’i aradığı, Aydın KÖSTEM’in ise 08:14,
09:19 de kendisinin kullanımında olan Mehmet GÖREN adına kayıtlı 0535 588 52 16 numaralı
gsm hattı üzerinden, Mustafa Levent GÖKTAŞ'ı aradığı, 16/10/2002 tarihinde 13:50 de Enver
ALTAYLI’nın Aydın KÖSTEM’i aradığı, , Aydın KÖSTEM’in ise 11:05, 12:34, 19:43 Mehmet
GÖREN adına kayıtlı 0535 588 52 16 numaralı gsm hattı üzerinden Mustafa Levent GÖKTAŞ'ı
aradığı, 17/10/2002 tarihinde 18:54 de Enver ALTAYLI’nın Aydın KÖSTEM’i aradığı, Aydın
KÖSTEM’in ise 11:49, 15:03 de Mehmet GÖREN adına kayıtlı 0535 588 52 16 numaralı gsm hattı
üzerinden, Mustafa Levent GÖKTAŞ'ı aradığı, 21:34 de mesaj attığı, 21:50 de mesaj aldığı, 21:54,
22:04 de mesaj attığı, 22:05 de mesaj aldığı, 22:11 de mesaj attığı, 18/10/2002 tarihinde 11.28 de
Enver ALTAYLI’nın Aydın KÖSTEM’i aradığı, 12:04 de Aydın KÖSTEM’in Mehmet GÖREN
adına kayıtlı hattan Enver ALTAYLI’yı aradığı, 10:31 de Aydın KÖSTEM’in Mehmet GÖREN
adına kayıtlı hattan Mustafa Levent GÖKTAŞ'ı aradığı, 20/10/2002 tarihinde 13:19, 17:36 de
Enver ALTAYLI’nın Aydın KÖSTEM’i aradığı, 19/10/2002 tarihinde Mustafa ÖZCAN’ın
Enver ALTAYLI ile Necip HABLEMİTOĞLU konusu ile ilgili görüşme yapmak için
İstanbul ilinden Ankara iline geldiği değerlendirildiği, 21/10/2002 tarihinde 10:54 de Mustafa
ÖZCAN’ın Nizamettin AFŞAR tarafından arandığı, Nizamettin AFŞAR ile Enver
ALTAYLI’nın aynı bazda olduğu, Enver ALTAYLI’nın 11:18 de Halil ŞIVGIN’ı aradığı,
11:49 da Halil ŞIVGIN’ın Necip HABLEMİTOĞLU’nu aradığı, Enver ALTAYLI’nın Halil
ŞIVGIN’ı aradıktan sonraki ilk görüşmesinde 11:39 da Aydın KÖSTEM’i aradığı, 19:46 ise
Necip HABLEMİTOĞLU’nun Şaban YILMAZ adına kayıtlı 0536 435 06 73 nolu gsm hattını
kullanan, yakın arkadaşı olan Ergün POYRAZ’ı aradığı, bu görüşmeden hemen sonra 19:50
de Ergün POYRAZ’ın Aydın KÖSTEM’i aradığı (Aydın KÖSTEM-Ergün POYRAZ
arasında ilk ve tek irtibat), 25/10/2002 tarihinde 10:48 Enver ALTAYLI’nın Aydın KÖSTEM’i
aradığı, Aydın KÖSTEM’in 16:10 da Mustafa Levent GÖKTAŞ'a mesaj attığı, 16:12 de mesaj
aldığı, 16:14 de mesaj attığı, 16:19 da mesaj aldığı, 16:25 de mesaj attığı, 16:27 de mesaj aldığı,
16:31 de mesaj attığı, 26/10/2002 tarihinde Enver ALTAYLI ve Nizamettin AFŞAR’ın İstanbul
ilinde olduğu, 16:42 de Enver ALTAYLI’nın Nizamettin AFŞAR’ı aradığı, hemen ardından 17:18
de Nizamettin AFŞAR’ın Mustafa ÖZCAN’ı aradığı, bu görüşmenin Mustafa ÖZCAN HTS
kaydında olmadığı ancak Nizamettin AFŞAR HTS kaydında çıktığı, Mustafa ÖZCAN’ın bu
görüşmeyi muhtemelen yurt dışında bulunduğu sırada yaptığı (23-27/09/2002 tarihleri arasında
Mustafa ÖZCAN hts’sinde herhangi bir kayıt olmadığı), Aydın KÖSTEM’in 19:41 ve 22:31 de
Mustafa Levent GÖKTAŞ'a mesaj attığı, 22:36 da mesaj aldığı, 22:41 de mesaj attığı, 22:42 de
mesaj aldığı, 22:50 de mesaj attığı, 22:57 de mesaj aldığı, 23:03 de mesaj attığı, Mustafa
ÖZCAN’ın 27/10/2002 tarihinden sonra ise İstanbul ilinde baz vermeye başladığı, bu tarihte
Mustafa ÖZCAN, Enver ALTAYLI, Nizamettin AFŞAR’ın İstanbul ilinde olduğu, Enver
ALTAYLI’nın 27/10/2002-01/11/2002 tarihleri arasına ilişkin hts kaydının olmadığı, muhtemelen
yurt dışında olduğu, 04/11/2002 tarihinde 12:58 de Mustafa ÖZCAN’ı Nizamettin AFŞAR’ın
aradığı, 13:18 de Enver ALTAYLI’nın Aydın KÖSTEM’i aradığı, Mehmet GÖREN adına kayıtlı
hattı kullanan Aydın KÖSTEM’in 10:38 de Mustafa Levent GÖKTAŞ'a mesaj attığı, 14:15 de
Mustafa Levent GÖKTAŞ tarafından kullanılan 0533 731 96 20 nolu başka bir gsm hattının ( Bu
hattın Aydın KÖSTEM ile ilk ve tek irtibatı bu) Aydın KÖSTEM’i aradığı, 15:46 da Mustafa
Levent GÖKTAŞ'ın, Aydın KÖSTEM tarafından kullanılan eşi Işık KÖSTEM adına kayıtlı gsm
hattını aradığı, 08/11/2002 tarihinde 13:06 da Mustafa ÖZCAN’ın Nizamettin AFŞAR’ı aradığı,
13:21 de Enver ALTAYLI’nın Mustafa ÖZCAN’ı aradığı, 10:53, 11:18 ve 11:40 da Enver
ALTAYLI’nın Aydın KÖSTEM’i aradığı, 13/11/2002 tarihinde 11:31 ve 12:21 de Mustafa
ÖZCAN’ı Nizamettin AFŞAR’ın aradığı, Mustafa ÖZCAN’ın Ankara ilinde bulunduğu, 21:15 de
Enver ALTAYLI’nın Mustafa ÖZCAN’ı aradığı, 14/11/2002 tarihinde 14:00 de Mustafa ÖZCAN’ı

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
Nizamettin AFŞAR’ın aradığı, Enver ALTAYLI ile Nizamettin AFŞAR bazının aynı olduğu, 12:09
ve 15:22 de Enver ALTAYLI’nın Aydın KÖSTEM’i aradığı, 15/11/2002 tarihinde 14:50 de
Mustafa ÖZCAN’ın Nizamettin AFŞAR’ı aradığı, 15:11 de Enver ALTAYLI’nın Aydın
KÖSTEM’i aradığı, 18/11/2002 tarihinde 11:28 de Mustafa ÖZCAN’ın Nizamettin AFŞAR’ı
aradığı, 13:01 de Enver ALTAYLI’nın Mustafa ÖZCAN’ı aradığı, 16:11 de Enver ALTAYLI’nın
Aydın KÖSTEM’i aradığı, 24/11/2002 tarihinde 21:43 de Mustafa ÖZCAN’ın Nizamettin
AFŞAR’ı aradığı, 21:45 de Nizamettin AFŞAR’ın Mustafa ÖZCAN’ı aradığı, Mustafa ÖZCAN’ın
bu tarihte Ankara ilinde olduğu, 23:06 da Enver ALTAYLI’nın Aydın KÖSTEM’i aradığı,
25/11/2002 tarihinde Mustafa ÖZCAN’ın Enver ALTAYLI ile Necip HABLEMİTOĞLU konusu
ile ilgili görüşme yapmak için İstanbul ilinden Ankara iline geldiği değerlendirildiği, 12:32 de
Mustafa ÖZCAN’ın Nizamettin AFŞAR’ı aradığı, 12:44, 12:49, 12:51, 13:02 de Nizamettin
AFŞAR’ın Mustafa ÖZCAN’ı aradığı, bu aramalarda Enver ALTAYLI ile Nizamettin AFŞAR’ın
aynı baz konumlarında olduğu, 18:56 da Enver ALTAYLI’nın Mustafa ÖZCAN’ı aradığı, 13:25 de
Enver ALTAYLI’nın Halil ŞIVGIN’ı aradığı, 17:04 ve 20:04 de Halil ŞIVGIN’ın Enver
ALTAYLI’yı aradığı, 13:58, 14:56, 17:55 de Enver ALTALI’nın Aydın KÖSTEM’i aradığı, 09:32
de Aydın KÖSTEM tarafından kullanılan Mehmet GÖREN gsm hattının Mustafa Levent
GÖKTAŞ'ı aradığı, 26/11/2002 tarihinde 14:50 de Mustafa ÖZCAN’ı Nizamettin AFŞAR’ın
aradığı, 09:54 de Enver ALTAYLI’nın Aydın KÖSTEM’i aradığı, 29/11/2002 tarihinde Enver
ALTAYLI’nın 20:50 de Halil ŞIVGIN’ı aradığı, 20:51 de Enver ALTAYLI’nın Aydın KÖSTEM’i
aradığı, 04/12/2002 tarihinde 18:44 de Enver ALTAYLI’nın Aydın KÖSTEM’i aradığı, 18:45 de
Aydın KÖSTEM’in Enver ALTAYLI’yı aradığı, 05/12/2002 tarihinde 20:08 de Enver
ALTAYLI’nın Aydın KÖSTEM’i aradığı, 12:45 de Aydın KÖSTEM’in Mustafa Levent
GÖKTAŞ'a mesaj attığı, 15:28 de Mustafa Levent GÖKTAŞ'ın Aydın KÖSTEM’e mesaj attığı,
10/12/2002 tarihinde 13:38 de Enver ALTAYLI’nın Aydın KÖSTEM’i aradığı, 11/12/2002
tarihinde 16:12 de Enver ALTAYLI’nın Aydın KÖSTEM’i aradığı, 13/12/2002 tarihinde Enver
ALTAYLI ile Mustafa ÖZCAN arasında “rooming” şeklinde arama olduğu, 14/12/2002 tarihinde
19:00 da Enver ALTAYLI’nın Aydın KÖSTEM’i aradığı, 17/12/2002 tarihinde 11:58 de Enver
ALTAYLI’nın Aydın KÖSTEM’i aradığı, 18/12/2002 tarihinde 21:53 de Enver ALTAYLI’nın
Aydın KÖSTEM’i aradığı ( Necip HABLEMİTOĞLU cinayetinin işlendiğinin kamuoyunca
bilindiği zaman dilimi), 20/12/2002 tarihinde 13:07 de Mustafa ÖZCAN’ın Nizamettin AFŞAR
tarafından arandığı (Mustafa ÖZCAN ile Nizamettin AFŞAR ya da Enver ALTAYLI’nın bir
sonraki irtibatı 06/01/2003 tarihinde), 21/12/2002 tarihinde 16:06 da Enver ALTAYLI’nın Aydın
KÖSTEM’i aradığı, 25/12/2002 tarihinde 15:50, 17:16, 17:17, 18:00, 19:57 de Enver
ALTAYLI’nın Aydın KÖSTEM’i aradığı, 13/01/2003 tarihinde 09:09, 18:55 de Enver
ALTAYLI’nın Aydın KÖSTEM’i aradığı, 19:17, 19:59, 20:05 de Mustafa Levent GÖKTAŞ'ın
Aydın KÖSTEM’i aradığı tespit edilmiştir.
Söz konusu bu irtibat trafiği Cumhuriyet Başsavcılığımızca düzenlenen 11/03/2020 tarihli
dosya inceleme tutanağı ile de kaleme alınmış, tüm ismi geçen şahısların irtibat trafikleri Necip
HABLEMİTOĞLU'nun öldürülmesinden kısa bir süre önce başladığı ve Necip
HABLEMİTOĞLU'nun öldürülmesinden sonraki süreçte azalarak devam ettiği görülmüştür.
Yukarıda açıklanan irtibat trafiğinin, maktul Necip HABELEMİTOĞLU için kurulduğu teknik
olarak izah edilebilmektedir. Ayrıca bu husus Nuri Gökhan BOZKIR'ın Milli İstihbarat
Teşkilatınca Ukrayna'dan ülkemize getirilmesi üzerine düzenlenilen ve Cumhuriyet
Başsavcılığımıza sunulan 26/03/2022 tarihli istihbari bilgi notunda da ifade edilmektedir. Söz
konusu bu not istihbari olarak nitelendirilse ve adli soruşturma sürecinde delil olamayacağı ileri
sürülecek olsa bile, bu veriler Cumhuriyet Başsavcılığımızca alınan CDR verilerine ilişkin yapılan
tespitler ile doğrulanmakta olup, soruşturma dosyamıza delil olarak girmesinde adli açıdan her
hangi bir sakınca bulunmamaktadır. Söz konusu istihbarat notunda bu hususta;"...Enver
ALTAYLI, Aydın KÖSTEM, Levent GÖKTAS’a ilişkin tespitler,
Yapılan çalışmada;

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
Enver ALTAYLI’nın; 905326565753, 903124478770,
Nizamettin AFŞAR’nın; 905322305657, 903123615794,
Aydın KÖSTEM’in; 905353477484, 903124954882, 903124670724, 905355885216,
905426579521,
Mustafa ÖZCAN’nın; 905337378341, 905333323171, 905336481109,
Levent GÖKTAŞ’ın; 905355724652, 905337319620 (Her iki GSM hattı da Mehmet NARIN
adına kayıtlıdır)
Halil ŞIVGIN’nm; 905322125270, numaralı GSM ve sabit hatlarını kullandıkları
değerlendirilmiştir.
905363149756 numaralı GSM hattının E.ALTAYLTmn kardeşi Talat ALTAYLI
(TCKN:21289048026) tarafından kullanıldığı, ayrıca E.ALTAYLI’nın 17/12/2002’de
4916090632565 numaralı Almanya GSM hattı ile görüşme yaptığı değerlendirilmektedir.
905355724652 numaralı GSM hattının L.GÖKTAŞ tarafından kullanıldığı tespit edilmiştir.
İlaveten L.GÖKTAŞ’ın yine M.NARIN adına kayıtlı olan 905337319620 numaralı ikinci bir GSM.
hattını da kullandığı değerlendirilmiştir.
Mustafa ÖZCAN (TCKN: 52732017344)’a İlişkin İlave Tespitler:
Mustafa ÖZCAN’ın 905337378341 numaralı GSM hattının yanı sıra
01/09/2000-20/08/2002 tarihleri arasında 905333323171 numaralı GSM hattını da kullandığı, bu
kapsamda, Enver ALTAYLI ve Nizamettin AFŞAR ile irtibatlarının sadece Temmuz 2002’de
gerçekleşmediği, 2000 yılından itibaren özellikle Nizamettin AFŞAR ile yoğun bir şekilde
bağlantısı olduğu belirlenmiştir…
E.ALTAYLI’nın kullanıcısı olduğu 905326565753 numaralı GSM hattı ile M.ÖZCAN’ın
irtibatının 17/05/2001'de başladığı belirlenmiştir. Bu kapsamda, E.ALTAYLI’nın, N.AFŞAR
aracılığıyla M.ÖZCAN ile irtibatını sağlamış olabileceği değerlendirilmektedir…
M.ÖZCAN’ın 03/12/2002 saat 00.16’da Ankara/Çiftlik bölgesinde bulunan bir
ankesörlü tarafından arandığı, 03/12/2002 saat 14.29’da A999273 numaralı pasaport ile İstanbul
Atatürk Havalimanı’ndan çıkış, 17/12/2002 saat 14.35’de aynı sınır kapısından giriş yaptığı tespit
edilmiştir. Şahsın 17/12/2002’de Türkiye’ye dönmesi dikkati çekici görülmüştür.
Ayrıca 905337378341 numaralı GSM hattının 03-17/12/2002 tarihleri arasındaki
aramaları incelendiğinde,
03/12/2002 14.33’de Atatürk Havalimanı’nda sinyal verdiği,
03/12/2002 18.26’da kullanıcısı tespit edilmeyen 16464315596 numaralı ABD GSM
hattından arandığı, ancak muhtemelen yurtdışında olduğu için sinyal bilgisinin bulunmadığı, bu
saatten sonra ilk görüşmesini 04/12/2002 04.17’de gerçekleştirdiği,
16/12/2002 17:54:26’de ve muhtemelen yurtdışında olduğu 17/12/2002 09:57:33’de
gerçekleştirdiği görüşme akabinde, sinyal verisinin 17/12/2002 15:54:40’de İstanbul/Üsküdar’da
alındığı görülmüştür.
M.ÖZCAN’m 03-04/12/2002 tarihlerinde gerçekleşen aramaları arasında 10 saat,
16-/17/2002 tarihindeki aramaları arasında da 10 saat boşluk bulumnası nedeniyle en az 9 saatlik
bir uçuş yaptığı, mezkûr tarihlerde ABD veya Kanada’ya gitmiş olabileceği, değerlendirilmektedir.
Anılanın ayrıca, 905336481109 numaralı GSM hattını dönem içerisinde sadece yurtdışı
(ABD) görüşmelerini yapmak için kullandığı, söz konusu GSM hattı üzerinden yoğun bir şekilde
15709928712 numaralı GSM hattı kullanıcısı FETÖ/PDY üyesi Cevdet TÜRKYOLU ile iltisaklı
olduğu, C.TÜRKYOLU ile 02/12/2002 ve olaydan bir gün önce 17/12/2002 saat 21.42’de 272 sn.lik
bir görüşme ve 19/12/2002 saat 06.40’da 535 sn.lik bir görüşme gerçekleştirdiği belirlenmiştir.
M.ÖZCAN ile C.TURKYOLU arasında 02-17/12/2002 tarihleri arasında görüşme olmaması
M.ÖZCAN’nın ABD’ye gitmiş olma olasılığı güçlendirmektedir.
Söz konusu aramalardan sonra anılanın 905359245503 numaralı GSM hattı kullanıcısı
Aytekiıı MEMİŞ (TCKN. 14899512964)4 aradığı, A.MEMİŞ’in E.ALTAYLI ile iltisaklı olduğu
belirlenmiştir. Ayrıca, yapılan teknik inceleme neticesinde, A.MEMİŞ’in Mustafa ÖZCAN ile yakın

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
ilişkide olduğuna dair kanaat hasıl olmuştur.
M.ÖZCAN’a Yönelik Teknik Çalışma,
Mustafa ÖZCAN’ın Ankara’da sinyal verdiği dönemlere ve iddialara konu diğer şahısların
(A.KÖSTEM, E.ALTAYLI, L.GÖKTAŞ) İstanbul’da bulundukları döneme ait teknik çalışma
gerçekleştirilmiştir.
Bu kapsamda;
H.ŞIVGIN ve M.ÖZCAN’nın kullanıcısı olduğu GSM hatlarının sinyal bilgileri tetkik
edilmiştir. E.ALTAYLI’ nın 21/09/2002 saat 06.52’de Türkiye’ye giriş, 22/09/2002 saat 11.49’da
çıkış yaptığı belirlenmiştir. 22/09/2002 saat 10.22’de H.ŞIVGIN’ın İstanbul’a müteveccihen
Ankara’dan yola çıktığı, saat 18.21 sularında İstanbul’da tesisli baz istasyonlarından hizmet aldığı
belirlenmiştir. Bu kapsamda H.ŞIVGIN ile E.ALTAYLI’nın aynı saatler arasında İstanbul’da
bulunmadığı, E.ALTAYLI’nın Türkiye’den çıkış yapmış olduğu, bu nedenle anılanların 22/09/2002
tarihinde görüşme ihtimalinin olmadığı belirlenmiştir.
Diğer taraftan E.ALTAYLI’nın ve N.AFŞAR’ın CDR kayıtlarına göre 21/09/2002 saat
13.23’de M.ÖZCAN ile irtibat kurdukları Çamlıca/İstanbul civarında aynı/yakın bölgedeki
bazlardan birlikte hizmet aldıkları belirlenmiş olup, anılanların 21/09/2002’de görüşmüş
olabilecekleri kanaati hâsıl olmuştur.
02/10/2002 saat 09.06’da A.KÖSTEM ile E.ALTAYLI’nın irtibatlandığı, saat 09.40’da
M.ÖZCAN’ın kullanıcısı olduğu değerlendirilen 905337378341 numaralı GSM hattı üzerinden
Ankara’ya gelmek üzereyken N.AFŞAR’ın kullanıcısı olduğu 905322305657 numaralı GSM hattını
aradığı, N.AFŞAR’ın da bu aramadan sonra saat 09:41’de E.ALTAYLI’nın kullanıcısı olduğu
değerlendirilen 905326565753 numaralı GSM hattını aradığı,
Saat 11.21’de A.KÖSTEM’in Kızılay’daki bazlardan faydalanarak saat 11.26’da
Dikmen’de sinyal bilgisi bulunan Levent GÖKTAŞ tarafından kullanıldığı değerlendirilen
905355724652 numaralı GSM hattını aradığı, ardından mezkûr GSM hattının sabit bir şekilde
(arama kayıtlarına cevap vermeden ya da arama yapmadığı) Bahçelievler Kara Kuvvetleri
Komutanlığı binası civarında sinyal bilgisinin bulunduğu, saat 13.51’de 905324080376 numaralı
GSM hattının Kızılay’da arama-aranma kaydı olduğu,
A.KÖSTEM’in 11.21-15.37’ye kadar Kızılay civarında tesisli baz istasyonlarından hizmet
aldığı, M.ÖZCAN’ın ise saat 12.55’te Kızılay’a geldiği ve saat 18.00’e kadar Kızılay civarında
tesisli baz istasyonlarından hizmet aldığı, N.AFŞAR’ın saat 13.30’da G.O.P.’tan Kızılay’a doğru
yola çıktığı, saat 14.00 civarında Mithatpaşa civarında sinyal bilgisinin bulunduğu, 14.40’da ise
Dikmen’de bulunan baz istasyonlarından hizmet aldığı, E.ALTAYLI’nın ise saat 13.40’da
G.O.P.’da bulunduğu, saat 13.57’de ise Olgunlar Cd. civarında sinyal bilgisinin bulunduğu, kısa
bir süre bu bölgede bulunmasına müteakip saat 14.14’de Dikmen’e geçtiği, bu kapsamda
M.ÖZCAN’ın Ankara’ya giriş yapmasını müteakip N.AFŞAR’la irtibatlanması, M.ÖZCAN ve
A.KÖSTEM’in gün boyu Kızılay ve civarında tesisli baz istasyonlarından hizmet alması,
N.AFŞAR’ın ve E.ALTAYLI’nın kısa bir süre Kızılay civarında tesisli baz istasyonlarından hizmet
alması çerçevesinde anılanların görüşmüş olabileceği değerlendirilmiştir. Ancak anılanların aynı
baz istasyonlarından hizmet almadıkları, N.AFŞAR ve E.ALTAYLI’nın kısa bir süre Kızılay
civarında bulunmasının ve o döneme ait konum verilerinin eksikliğinin göz önünde
bulundurulmasında fayda mütalaa edilmektedir.
Diğer taraftan, 03/10/2002’de;
Saat 10.37’de Dikmen’de bulunan A.KÖSTEM’in kullanıcısı olduğu değerlendirilen
905353477484 numaralı GSM hattı üzerinden AŞTİ’de konum bilgisi bulunan ve L.GÖKTAŞ’ın
kullanıcısı olduğu değerlendirilen 905355724652 numaralı GSM hattını aradığı, saat 10.47’de
A.KÖSTEM’in L.GÖKTAŞ’a SMS gönderdiği, saat 10.48’de E.ALTAYLI’nın Dikmen’de bulunan
A.KÖSTEM’i aradığı, saat 10.50’de L.GÖKTAŞ’ın A. KÖSTEM’e SMS gönderdiği, saat 10.52’de
ise A.KÖSTEM’in L.GÖKTAŞ’a SMS gönderdiği, saat 10.53’de ise A.KÖSTEM’in E.ALTAYLI’yı
aradığı, A.KÖSTEM’in 14.56-17.10 saatleri arasında Kuğulu Park civarında sinyal bilgisinin

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
bulunduğu, E.ALTAYLI’nın ise 12.30-20.07 arasında Kuğulu Park civarında sinyal bilgisinin
bulunduğu, N.AFŞAR’m saat 12.53’de Kuğulu Park civarında sinyal vererek İstanbul’da sinyal
bilgisi bulunan A.MEMİŞ’i aradığı, N.AFŞAR’ın saat 15.30’e kadar Kuğulu Park civarında sinyal
bilgisinin bulunduğu, bu bağlamda şahısların Kuğulu Park civarında bir görüşme yapmış
olabileceği belirlenmiş olup, L.GÖKTAŞ’ın kullanıcısı olduğu GSM hattının 14.30-18.30 saatleri
arasında Bahçelievler civarında sinyal bilgisinin bulunduğu, ancak anılanın GSM hattına gelen
aramaları yanıtlamadığı, herhangi bir kişiyi aramadığı, söz konusu süre zarfında buluşmaya gitmiş
olabileceği ancak bu konuda net bir tespit yapılamadığı. M.ÖZCAN’ın ise 03/10/2002’de
İstanbul’da bulunduğu hususları belirlenmiştir,
18/10/2002’de M..ÖZCAN (GSM: 905337378341)’ın beraberinde A.MEMİŞ (GSM:
905359245503) olduğu halde İstanbul’dan Konya’ya hareket ettiği, 18/10/2002’de Konya’da
kaldıkları, 19/10/2002 saat 11.48’de Konya’da sinyal bilgisinin bulunurken Ankara’ya
müteveccihen yola çıktıkları, bu kapsamda anılanların saat 13.30’da Bala’da ve saat 14.36’da
G.O.P.’da sinyal bilgisinin bulunduğu, saat 16,23’de Kızılay’da sinyal bilgisinin bulunduğu, saat
21.17’de ise Yenimahalle’de sinyal bilgisinin bulunduğu,
18/10/2002’de L.GÖKTAŞ (GSM: 905355724652)’ın saat 10.31’de A.KÖSTEM’in
kullanıcısı olduğu değerlendirilen 905355885216 numaralı GSM hattı ile irtibat kurduğu, ardından
saat 13.15’de Bahçelievler civarında sinyal bilgisi bulunurken saat 16.07’de Kızılcahamam’dan
sinyal bilgisi bulunduğu, anılanın geceyi de burada geçirdiği, beraberinde 905327400855
numaralı GSM hattının kullanıcısı bir kadının da bulunduğu. 19/10/2002 günü sabah 09.11’de
Kızılcahamam’da sinyal bilgisinin bulunduğu, saat 14.17’de Ankara’ya dönüş yolunda 14.17 Saray
Mevkii’nde, 15.08’de Turan güneş Blv. Civarında tesisli bazlardan hizmet almaya başladığı,
Diğer taraftan, E.ALTAYLI’nın kullanıcısı olduğu 905326565753 numaralı GSM hattının
19/10/2002’de saat 11.14’de Sıhhiye’de, 11.29’da Yeııimahalle/İstanbııl Yolu civarında sinyal
bilgisinin bulunduğu, saat 14.16’da ise Kızılcahamam’da sinyal verdiği, bu kapsamda anılanın
11.14 ve 11.29’da sinyal bilgileri baz alınırsa anılanın 12.30 sularında Kızılcahamam’da olduğu,
söz konusu zaman aralığında L.GÖKTAŞ'ın da Kızılcahamam’da bulunması şahısların
12.30-14.00 aralığında Kızılcahamam’da görüşmüş olabilecekleri ancak anılanlar arasında
herhangi bir irtibatın bulunmadığı, (diğer taraftan E.ALTAYLI’nın sadece iki saatlik süre için
Kızılcahamam’a gitmesinin dikkati çekici olduğu değerlendirilmektedir.) akabinde
E.ALTAYLI’nın saat 14.40’da Saray Mevkii’nde sinyal bilgisinin bulunduğu, saat 14.57’de
Ankara’ya giriş yaptığı ve söz konusu gün diğer şahıslarla herhangi bir yakınlık bilgisinin
bulunmadığı,
19/10/2002’de L.GÖKTAŞ’ın Ankara’ya dönmesini müteakip saat 16.01’de Kızılay/İzmir
Caddesi’ndeki baz istasyonlarından arama-aranma kaydının bulunduğu, dikkati çekici olarak
M.ÖZCAN ile aynı baz istasyonundan saat 16.01-17.15 arasında bulunduğu, L.GÖKTAŞ ve
M.ÖZCAN’ın uzun süre aynı bazdan hizmet almalarının dikkati çekici olduğu,
A.KÖSTEM’in 19/10/2002 saat 14.17’de Kızılay’da tesisli baz istasyonlarından hizmet
aldığı, 16.26’da ise Birlik Mh. civarında sinyal bilgisinin bulunduğu, bu kapsamda,
M.ÖZCAN’ın Kızılay’da 16.23’de sinyal bilgisinin bulunduğu ancak anılanın daha önce
Kızılay’a gelmiş olabileceği ve bu kapsamda A.KÖSTEM ile görüşmüş olabileceğinin
değerlendirildiği, (Şahıslar arasında birebir irtibat bulunmadığı hususunun göz önünde
bulundurulmasında fayda mütalaa edilmektedir.)
-13/11/2002’de M.ÖZCAN’ın günübirlik İstanbul’dan Ankara’ya geldiği saat 12.21’de
N.AFŞAR ile saat 21.15’de E.ALTAYLI ile irtibatlandığı belirlenmiş olup, sinyal bilgileri itibari ile
anılanın E.ALTAYLI ve N.AFŞAR ile görüştüğüne dair herhangi bir tespit yapılamamıştır.
-24/11/2002’de M.ÖZCAN’ın kullanıcısı olduğu 905337378341 numaralı GSM hattının
sabah 09.56’da Ankara’ya müteveccihen İstanbul’dan yola çıktığı, aynı gün saat 13.04’de
Ankara/Yenimahalle’de sinyal bilgisinin bulunduğu, saat 21.43’de N.AFŞAR’ın kullanıcısı olduğu
905322305657 numaralı GSM hattını aradığı, söz konusu saatte N.AFŞAR’ın Keçiören’de,

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
M.ÖZCAN’ın ise Karum İş Merkezi civarında sinyal bilgisinin bulunduğu, M.ÖZCAN’ın saat
23.35’de Yenimahalle’de tesisli baz istasyonlarından hizmet aldığı, E.ALTAYLI’nın ise 20.3l’de
Natoyolu/Mamak civarında sinyal bilgisinin bulunduğu ve 24/11/2002’de söz konusu saatten sonra
herhangi bir irtibatının ve konum bilgisinin bulunmadığı, 25/11/2002 tarihinde saat 11.13’de
Güvenlik Cd./Çankaya civarında sinyal bilgisinin bulunduğu, aynı gün M.ÖZCAN’ın saat 18.48’de
İstanbul’a dönmesine müteakip E.ALTAYLI’yı aradığı, bu kapsamda 24/11/2021 saat 20.30-23.00
arasında E.ALTAYLI ile M.ÖZCAN’ın yakınlıklarına dair net bir tespitte bulunulamamış olup,
anılanlar arasında arama- aranma kayıtları ve konum verilerinin eksikliği kapsamında anılan
şahısların görüşmüş olabileceği hususunun göz önünde bulundurulmasında fayda mütalaa
edilmektedir.
Anılanların (E.ALTAYLI. L.GÖKTAŞ, A.KÖSTEM, N.AFŞAR) bu tarihler haricinde bir
araya geldiklerine dair net bir tespitte bulunulamamış, nitekim M.ÖZCAN’ın Aralık 2002 başı
itibarıyla yurtdışında olmasından dolayı çalışmada sadece bu tarih aralığına bakılmıştır.
-Diğer taraftan, M.ÖZCAN’ın yurtdışında iken genelde oğlunu ve gazeteci Hüseyin
GÜLERCE’yi ararken 10/12/2002 ve 13/12/2002 tarihlerinde ALTAYLI ve Nizamettin AFŞAR
ile de bağlantı kurmasının dikkati çekici olduğu düşünülmektedir,
Aydın KÖSTEM’e Yönelik İlave Tespitler:
A.KÖSTEM’in kullanıcısı olduğu 905353477484 numaralı GSM hattının olay günü olan
18/12/2002 saat 21.53’te E.ALTAYLI’nm kullanıcısı olduğu 905326565753 numaralı GSM
hattını arayarak 79 sn.İlk bir görüşme gerçekleştirdiği, söz konusu görüşme esnasında
kullandığı bazın Yaylabağ Köyü Ankara Güney Mevkii olduğu, belirlenmiştir. Olayda adı geçen
Fikret EMEK’in kullanıcısı olduğu 905423782309 numaralı GSM hattının da aynı tarihte
(18/12/2002) saat 22.03’te 903124914671 numaralı sabit hattan gelen aramayı mezkûr baz
üzerinden cevaplandırdığı, 903124914671 numaralı sabit hattın Fikret EMEK’ten önce Antalya’da
bulunan L.GÖKTAŞ’ı aradığı belirlenmiştir.
Aydın KÖSTEM -Enver ALTAYLI ilişkisi
Yapılan çalışmalar neticesinde, A.KÖSTEM ile E.ALTAYLI grubu arasındaki ilk irtibatın
15/01/2002’de E.ALTAYLI’nın anılanı araması ile başladığı, E.ALTAYLI’nın mezkûr aramadan
önce eski Sağlık Bakanı Halil ŞIVGIN ile irtibat kurduğu, bu kapsamda E.ALTAYLI-A.KÖSTEM
irtibatının anılan, aracılığıyla sağlandığı değerlendirilmektedir. Diğer taraftan, CDR kayıtlarına
göre A.KÖSTEM-H. ŞIVGIN arasındaki irtibatın 2001 yılına dayandığı, E.ALTAYLI ile
H.ŞIVGIN’ın ise oldukça yoğun ve eskiye dayanan irtibatlarının bulunduğu belirlenmiştir.
Aydın KÖSTEM-Levent GÖKTAŞ İlişkisi
A.KÖSTEM’in ofis ve GSM hatları üzerinden 905355724652 numaralı GSM' hattı (Levent
GÖKTAŞ tarafından kullanıldığı değerlendirilen) ile bağlantısının 02/07/2002’de başladığı
belirlenmiştir. A.KÖSTEM’in L.GÖKTAŞ’ı aramadan önce gazeteci Mehmet Masum EKİNCİ‘yi
aradığı, M.M. EKİNCİ’nin L.GÖKTAŞ ile Şubat 2002’de bir kere irtibatının bulunduğu,
A.KÖSTEM ile daha yoğun İrtibatının olduğu belirlenmiştir. İrtibatların A.KÖSTEM tarafından
başladığı, A.KÖSTEM’in söz konusu dönemde Van’da olduğu tespit edilmiştir.
A.KÖSTEM’in, 905355724652 numaralı GSM hattı kullanıcısı (Levent GÖKTAŞ olduğu
değerlendirilmektedir) ve E.ALTAYLI arasındaki irtibatı sağlayan kişi olduğu hususu teknik
açıdan (CDR ve HTS sinyali) ispatlanabilmektedir. Nitekim E.ALTAYLI ve/veya N.AFŞAR ile
L.GÖKTAŞ arasında birebir irtibat bulunmadığı, lâkin E.ALTAYL1-A.KÖSTEM irtibatından
sonra A.KÖSTEM’in L.GÖKTAŞ’ı aradığı hususu göze çarpmaktadır.
Bu kapsamda;
04/11/2002’de E.ALTAYLI’nın kullanıcısı olduğu GSM hattının ve N.AFŞAR’ın kullanıcısı
olduğu GSM hattının “Belpa Bazı” civarındaki baz istasyonlarından L.GÖKTAŞ ile beraber saat
15.05-16.40 sularında sinyal verdiği belirlenmiştir. Söz konusu husus dikkati çekici görülmüş olup,
anılanların gün içerisindeki CDR kaydı tetkik edilmiştir. Bu kapsamda;
N.AFŞAR’ın saat 12.18’de A.KÖSTEM’in ofisi olduğu değerlendirilen 903123615794

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
numaralı hattı aradığı, saat 12,58’de M.ÖZCAN’nın kullanıcısı olduğu 905337378341 numaralı
GSM hattını aradığı,
Saat 13.18’de Enver ALTAYLI’nın kullanıcısı olduğu 905326565753 numaralı GSM hattı
üzerinden A.KÖSTEM’in kullanıcısı olduğu 905353477484 numaralı GSM hattını aradığı,
A.KÖSTEM’in saat 14.08’de kullanıcısı olduğu değerlendirilen diğer bir hat olan
905355885216 numaralı GSM hattından L.GÖKTAŞ’ın kullanıcısı olduğu değerlendirilen
905355724652 numaralı GSM hattına mesaj attığı,
Saat 14.15’de L.GÖKTAŞT'ın kullanıcısı olduğu değerlendirilen 905337319620 numaralı
GSM hattı üzerinden A.KÖSTEM’in kullanıcısı olduğu değerlendirilen 905353477484 numaralı
GSM hattını aradığı,
Saat 14.16’da L.GÖKTAŞ’ın 903122234709 numaralı Bahçelievler’de bulunan sabit bir hat
tarafından arandığı,
Saat 15.05-16.31 arasında L.GÖKTAŞ, E. ALTAYLI’nın, N. AFŞAR’ın Belpa Buz Sarayı ve
Osmanlı Cad. şeklinde belirtilen bazlardan arama-aranma kayıtlarının bulunduğu, L.GÖKTAŞ’m
saat 14.24’de Mithatpaşa Cad.’indeki bazlardan sinyal alırken, saat 15.00 sularında bu bölgeye
geldiğinin değerlendirildiği,
Saat 15.46’da L.GÖKTAŞ’ın A.KÖSTEM tarafından kullanıldığı değerlendirilen
905332581977 numaralı GSM hattını aradığı,
Saat 16.59’da A.KÖSTEM’in 903124954882 numaralı sabit hat üzerinden L.GÖKTAŞ’ın
kullanıcısı olduğu değerlendirilen 905355724652 numaralı GSM hattını aradığı, saat 17.37’de
E.ALTAYLI’nın kullanıcısı olduğu 905326565753 numaralı GSM hattını aradığı,
05/11/2002’de saat 08.51-09.08 arasında A.KÖSTEM’in 903124670724 numaralı sabit
hat üzerinden önce E.ALTAYLI’nın kullanıcısı olduğu 905326565753 numaralı GSM hattını
daha soma L.GÖKTAŞ’ın kullanıcısı olduğu 905355724652 numaralı GSM hattını aradığı,
hususları belirlenmiştir. Bu kapsamda, L.GÖKTAŞ ile E. ALTAYLI arasında birebir iltisak
görünmemesine özen gösterdikleri, 04/11/2002 tarihinde BELPA tesisleri civarındaki bölgede
E.ALTAYLI, N.AFŞAR ve M.ÖZCAN’ın beraber saat 15.00-16.00 sularında sinyal verdikleri,
anılanların A.KÖSTEM aracılığıyla bir araya geldikleri, toplantıya katılmadığı değerlendirilen
A.KÖSTEM aracılığıyla ve ankesörlü telefonlar aracılığıyla irtibat kurmalarının, ayrıca
E.ALTAYLI’nın toplantıya gitmeden önce M.ÖZCAN ile iltisaklanmasının dikkati çekici olduğu
değerlendirilmektedir…
Mezkûr Bilgilere İlave Tespitler,
10/12/2002’de, ABD’de bulunduğu değerlendirilen Mustafa ÖZCAN’ın saat 09.02’de
E.ALTAYLI’nın adamı olan N.AFŞAR’ı aradığı, saat 13.06’da N.AFŞAR’ın M.ÖZCAN’ın asistanı
olduğu değerlendirilen 905359245503 numaralı GSM hattı kullanıcısı A.MEMİŞ ile irtibat
kurduğu, saat 13.38’de E.ALTAYLI’nın A.KÖSTEM’i aradığı görülmüş, ancak söz konusu
görüşmeler akabinde anılanların biraraya geldiklerine dair bir tespit yapılamamıştır,
11/12/2002 saat 16.12’de A.KÖSTEM ve E.ALTAYLI arasında iltisak bulunduğu görülmüş,
lâkin bir araya geldiklerine dair bir tespit yapılamamıştır.
13/12/2002 saat 10.52'de M.ÖZCAN’ın E.ALTAYLI’yı aradığı, 12/12/2002’de akşam
saatlerinde L.GÖKTAŞ’ın İstanbul’a müteveccihen Ankara’dan ayrıldığı, saat 11.36’da
L.GÖKTAŞ’ın A.KÖSTEM tarafından kullanılan sabit hat olan 903124670724 tarafından arandığı,
hem A.KÖSTEM’in hem de E.ALTAYLI’nın 13/12/2002 saat 14.00-16.00 sularında Karum İş
Merkezi civarındaki baz istasyonlarından hizmet aldıkları,
14/12/2002 saat 19.10’da A.KÖSTEM ile E.ALTAYLI arasında 127 sn.lik görüşme kaydının
bulunduğu, 17/12/2002 saat 11.58’de, saat 14.21’de A.KÖSTEM’in N.AFŞAR tarafından arandığı,
tespit edilmiştir.
A.KÖSTEM’in kullanıcısı olduğu 905353477484 numaralı GSM hattının olay günü olan
18/12/2002 saat 21.53’te E.ALTAYLI’nın kullanıcısı olduğu 905326565753 numaralı GSM
hattını arayarak 79 sn.lik bir görüşme gerçekleştirdiği, söz konusu görüşme esnasında

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
kullandığı bazın Yaylabağ Köyü Ankara Güney Mevkii olduğu, belirlenmiştir. Olayda adı geçen
Fikret EMEK’in kullanıcısı olduğu 905423782309 numaralı GSM hattının da aynı tarihte
(18/12/2002) saat 22.03’te 903124914671 numaralı sabit hattan gelen aramayı mezkûr baz
üzerinden cevaplandırdığı, 903124914671 numaralı sabit hattın EMEK’ten önce saat 22.01’de
Antalya’da bulunan L.GÖKTAŞ’ı aradığı belirlenmiştir.
Söz konusu irtibatlara ilişkin içerik bulunmamasından dolayı mahiyetine dair tam bir
tespit yapılamamıştır. Lâkin olaya yakın dönemde artan irtibatın dikkati çekici olduğu
düşünülmektedir…"
Şeklinde tespitler yapılmıştır.
Burada yapılan tespitler de, Cumhuriyet Başsavcılığımızın 11/03/2020 tarihli dosya
inceleme tutanağında konu edilen Mustafa ÖZCAN Enver ALTAYLI ilişkisini, Enver ALTAYLI
Aydın KÖSTEM ilişkisini, Aydın KÖSTEM'in de Mustafa Levent GÖKTAŞ ile olan ilişkisini
doğruladığı, Mustafa ÖZCAN'ın Ankara iline gidip gelmeleri neticesinde bu kişiler arasında
başlayan görüşme trafiklerini, Enver ALTAYLI ile Mustafa Levent GÖKTAŞ arasında direk
görüşme yapılmadan Aydın KÖSTEM üzerinden görüşmeler gerçekleştirdiklerini, birlikte
Kızılcahamam ve Özel Kuvvetler Komutanlığının Kirazlıdere'deki yerleşkesinde (Bahçelievler
konumu) bir araya geldiklerini, olay tarihine yakalaşan süreçte bu kişiler arasında sıklaşan görüşme
trafikleri, teknik anlamda açık bir şekilde ortaya konulmaktadır. Nuri Gökhan BOZKIR'ın Zihni
ÇAKIR'a aktarımı sonucu Zihni ÇAKIR'ın alınan ifadesinde ortaya çıkan maktul Necip
HABLEMİTOĞLU için kurulan Mustafa ÖZCAN Enver ALTAYLI ilişkisi Enver ALYALI'nın
Özel Kuvvetler Komutanlığı bağlantıları, sonucunda Özel Kuvvetler Komutanlığı içerisindeki
kişilerce gerçekleştirilen Necip HABLEMİTOĞLU'nu öldürmeye giden süreç hts irtibat trafiğinden
ortaya konulabilmektedir.
Devam eden soruşturma işlemlerinde ifadesi alınan Enver ALTAYLI'nın yakın adamı olan
Nizamettin AFŞAR'ın beyanları ile de Enver ALTAYLI'nın Mustafa ÖZCAN ile yaptığı
görüşmeler neticesinde Mustafa Levent GÖKTAŞ ile yapılan anlaşma sonrasında Necip
HABLEMİTOĞLU'nun öldürülmesi eyleminin işlenmesi net bir biçimde ortaya çıkacaktır.
Bir kısım şüpheliler aşamalarda, incelenen bu hts kayıtları için, ilgili gsm operatörlenin
yasal olarak veri saklama süreleri olduğu ileri sürülerek, elde edilen hts kayıtları için hukuka aykırı
delil olduğunu ileri sürmüşse de, söz konusu sürelerin ceza hukuku anlamında düzenleyici süre
olmadığı, bu sürelerin ilgili gsm operatörleri açısından idari anlamda düzenleyici süreler olduğu,
verilerin elde olması halinde dava zaman aşımı süresi boyunca Cumhuriyet Başsavcılığımızca
incelenebileceğinin bilinmesi gerekmektedir.

NURİ GÖKHAN BOZKIR'IN SORUŞTURMAYA ŞÜPHELİ OLARAK GİRMESİ:

Nuri Gökhan BOZKIR, iddianamemizin üst kısımlarında ifade edildiği gibi Necip
HABLEMİTOĞLU'nun öldürülmesi olayında başlangıçta arkadaşı Zihni ÇAKIR üzerinden tanık
olarak dosyada yer almışsa da, Cumhuriyet Başsavcılığımızca bu kişinin durumundan
şüphelenilmesi üzerine hakkında inceleme ve araştırma yapılmış bir isimdir. İstihbarat
Başkanlığına gönderilen CDR verileri içerisinden olay tarihinde kullanımında olan gsm
numaralarına ilişkin araştırma yapılmış ve Nuri Gökhan BOZKIR'ın olay tarihinde adına kayıtlı
olan 0533 653 33 15 ve 0536 839 96 74 numaralı gsm hatlarını kullanmış olduğu tespit edilmiştir.
Bu gsm hatlarına ilişkin alınan hts kayıtlarında, şüphelinin 0533 653 33 15 numaralı
birinci gsm hattının olay günü 18/12/2002 tarihinde kapalı tutulduğu, bu gsm hattı ile sadece bir
sefer bir başka şahıs (ÖKK görevli Astsubay Cengiz ÇINAR) tarafından kullanılan
44910251426564 imei numaralı cihaza takılmak suretiyle 22:23:41 de Vodafone şirketine ait “TT
SAHIL SANTRAL BINASI YANI BELEDIYE SU DEPOSU DAVUTLAR AYDIN İl : AYDIN -
İlçe : IZMIR Baz No : 34412 Operator : Vodafone” isimli baz istasyonundan Tolga TÜRKER

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
isimli arkadaşı ile görüşme yaptığı görülmüştür. Söz konusu bu baz istasyonu her ne kadar Aydın
ili olarak belirtilmiş ise de şüphelinin önceki tarihlerdeki görüşmelerinde Turkcell baz bilgilerinden
aslında Ankara ili Gölbaşı İlçesi konumunda olduğu, 2002 yılına ilişkin olarak alınan özellikle
Vodafone şirketine ait bazı baz isimleri kayıtlarının CDR verilerinin alındığı 2016 tarihi itibari ile
doğru tutulmamış olduğu, baz kayıtlarının daha düzgün tutulduğu görülen Turkcell Şirketi
bilgilerinden karşılaştırıldığında ise şüphelinin aslında o sırada konumunun Ankara ili Gölbaşı
İlçesi olduğu anlaşılmaktadır (şüpheliye ilişkin 27/11/2002 tarihli 10:01 ile 14:01 arası yapılan
görüşmelere bknz). Şüphelinin 1 yıllık tüm hts verilerinin incelenmesinde ilk defa gece bu
saatlerde Gölbaşı konumunda olduğu görülmüş, şüphelinin tüm görüşme trafiğine bakıldığında ise
uzunca bir süre 35077810763939 imei numaralı cihazı kullanmış olduğu, 18/12/2002 tarihinden
itibaren ise bu imei nolu cihazı kullanmadığı tespit edilmiştir. 18/12/2002 tarihinden sonra ise
35077810763939 imei nolu cihazın el değiştirdiği, bir daha da Nuri Gökhan BOZKIR tarafından
kullanılmadığı tespit edilmiştir. Nuri Gökhan BOZKIR’ın 18/12/2002 tarihinde saat 22:23:41 de
görüşme yapmak için, muhtemelen ÖKK’nın Gölbaşında bulunan yerleşkesine giderek o sırada
burada görevli olan bir astsubayın telefonunu geçici bir süre için kullandığı sonrasında gsm hattını
tekrar kapalı konuma getirmiş olduğu değerlendirilmektedir. Ayrıca Nuri Gökhan BOZKIR’ın olay
günü bu gsm hattını kapalı tuttuğu, Nuri Gökhan BOZKIR’ın irtibatlarından olan Arif OBALI
isimli şahıs adına kayıtlı olan 0544 219 86 78 numaralı hattın kullanıcısı İrfan AYDIN isimli şahsın
İstihbarat Başkanlığından alınan hts kayıtlarının incelenmesi neticesi de anlaşılmaktadır. İrfan
AYDIN 0544 219 86 78 numaralı gsm hattından 18/12/2002 tarihinde saat 12:59:01 de şüpheli
Nuri Gökhan BOZKIR’ın kullanımındaki 0533 653 33 15 numaralı gsm hattına atmış olduğu sms,
İrfan AYDIN hts kaydında çıktığı halde Nuri Gökhan BOZKIR’ın gsm hattının kapalı olmasından
ötürü onun hts kaydında çıkmadığı görülmüştür. Nuri Gökhan BOZKIR’ın telefon kapatma
durumu, gün içinde tek görüşme yapma sıklığı, başka bir şahsa ait cihazı tek bir sefer kullanması
durumu değerlendirildiğinde, olay tarihine kadar telefon kapattığı bir gün, gün içerisinde tek bir
görüşme yaptığı, tek bir seferliğine başkasına ait cihazı kullandığı bir durum cinayetin işlendiği
tarih dışında 1 yıllık görüşme süresi boyunca tespit edilememiştir. Nuri Gökhan BOZKIR’ın bu
durumu şüpheli olarak değerlendirilmiş, olay tarihinde takibi engellemek/delil bırakmamak için
telefon kullanmadığı, bu sebeple gsm hattını kapalı tuttuğu, sonrasında ise uzunca süreden bu yana
kullanmış olduğu cihazı kendince artık güvenli olmadığı düşüncesi ile bir daha kullanmadığı
kanaati Cumhuriyet Başsavcılığımızda oluşmuştur. Maktül Necip HABLEMİTOĞLU, 18/12/2002
tarihinde saat 20:04-20:20 saatleri arasındaki bir vakitte öldürülmüştür. Nuri Gökhan BOZKIR’ın
mektubuna göre olayda kullanılan silah Mogan ya da Eymir Gölüne atılmıştır. Nuri Gökhan
BOZKIR’ın Gölbaşı bölgesinde baz verdiği saat ise 22:23:41 dir. O tarihe kadar Nuri Gökhan
BOZKIR'ın hiçbir gün bu zaman diliminde Gölbaşı ilçesinde bulunmadığı, ilk defa 18/12/2002
günü 22:23 sıralarında bu lokasyonda olduğu görülmüştür. Söz konusu tarihte Özel Kuvvetler
Komutanlığı'nın Gölbaşı Oğulbey'deki yeni yerleşkesinde faaliyette olup, Nuri Gökhan BOZKIR'ın
sonraki 6 aylık hts bilgisinden 6 ayrı günde (27/01/2003, 07/02/2003, 08/02/2003, 14/02/2003,
29/03/2003, 02/04/2003) saat 21.00 sonrası bu bölgede olduğu tespit edilmiştir. Nuri Gökhan
BOZKIR'ın ilk defa 18/12/2002 günü saat 22:23 sıralarında Gölbaşı lokasyonunda bulunması ve
beraberinde telefon cihazı olmadan sadece sim kartını taşıyarak o sırada ÖKK'nın Oğulbey
Yerleşkesinde bulunduğu değerlendirilen astsubay Cengiz ÇINAR'ın kullandığı cihaza sim kartını
takarak kullanması durumu başka hiçbir zaman olmamıştır. Nuri Gökhan BOZKIR’ın adına
kayıtlı olan ve alınan ifadesinde kendisi tarafında da kullanıldığı anlaşılan ve birinci hattı ile
benzer kişiler ile irtibatları olan 0536 839 96 74 numaralı ikinci gsm hattının alınan hts
kaydında ise cinayet günü olan 18/12/2002 tarihinde saat 14:52:43 de bir sefer kullanıldığı bir
daha 14/01/2003 tarihine kadar kullanılmadığı, kapalı konuma getirildiği, söz konusu bu gsm
hattının alınan hts kaydına ilişkin yapılan incelemede ise böyle bir durumun 1 yıl boyunca hiçbir
zaman olmadığı görülmüştür. 18/12/2002 günü kapatılan gsm hattı tekrar 14/01/2003 tarihinde
kullanıma açıldığında ise Tahir ÜNVER isimli bir şahıs adına kayıtlı 0555 214 86 55 numaralı gsm

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
hattı tarafından 11:04:58 de aranmış olduğu, öncesinde ise 10:18:18 de Nuri Gökhan BOZKIR’ın
birinci gsm hattı tarafından Tahir ÜNVER isimli şahıs adına kayıtlı gsm hattının aranmış olduğu
tespit edilmiştir.
Ayrıca, maktul Necip HABLEMİTOĞLU’nun kullanımında olan eşi Şengül
HABLEMİTOĞLU adına kayıtlı 0533 412 55 85 numaralı gsm hattının alınan hts kayıtlarındaki
konum değerlendirmesinden ve 26/12/2002 tarihinde Ankara TEM Şube Müdürlüğünde tanık
olarak ifadesi alınan Ersan BARKIN’ın beyanından anlaşıldığı üzere, Necip
HABLEMİTOĞLU’nun olay tarihinden 4 gün önce 14/12/2002 tarihinde konuşmacı olarak
katılmak üzere, öğrencisi Ersan BARKIN ve babası ile birlikte Ankara’ya yaklaşık 220 km
uzaklıkta bulunan Eskişehir ilinde düzenlenen bir konferansa gitmiş olduğu bilinmektedir. Necip
HABLEMİTOĞLU’nun gsm hattı ilk olarak 14:20 sıralarında Eskişehir/Odunpazarı konumunda
Turkcell Şirketine ait “KOPRUBAŞI CAD. VARLIK GİYİM MERKEZİ NO:58 ODUNPAZARI
İl : ESKİŞEHİR - İlçe : Baz No : 40143 Operator : Turkcellbaz” isimli baz istasyonunda konuşma
yaptığı görülmüş, aynı baz istasyonunda 14:30, 14:35 sıralarında da bulunduğu, Eskişehir ilinden
dönüş güzergahında ise saat 19:03 sıralarında Eskişehir ili Sivrihisar ilçesi olduğu değerlendirilen
Vodafone Şirketine ait “Adres : MAMAK CAD.SARAYONU SOK.BEYAZSARAY APT.NO:63
SAIMEKADIN ANKARA İl : ANKARA - İlçe : ANKARA Baz No : 21721 Operator : Vodafone”
isimli baz istasyonundan görüşme yaptığı ve Ersan BARKIN ifadesinden görüleceği üzere saat
21:00 sıralarında da Ankara iline giriş yaptıkları anlaşılmaktadır. Yine Ersan BARKIN ifadesinden
görüleceği üzere, Necip HABLEMİTOĞLU’nun, Eskişehir’deki Konferansa giderken takip
edildiğini düşündüğü, bu konuda endişeli olduğu, bunu çevresindekilere hissettirdiği
anlaşılmaktadır. Nuri Gökhan BOZKIR’ın kullanımında olan 0533 653 33 15 numaralı gsm
numarasının konum değerlendirmesinde ise 14/12/2002 tarihinde 15:38 sıralarında Eskişehir ili
Sivrihisar ilçesi olduğu değerlendirilen Vodafone Şirketine ait “Adres : MAMAK
CAD.SARAYONU SOK.BEYAZSARAY APT.NO:63 SAIMEKADIN ANKARA İl : ANKARA -
İlçe : ANKARA Baz No : 21722 Operator : Vodafone” isimli baz istasyonundan görüşme yaptığı,
17:01-18:04 saatleri arasında ise Turkcell Şirketine ait “Adres : AFYONKARAHİSAR İl :
AFYONKARAHİSAR - İlçe : Baz No : 4955 Operator : Turkcell” isimli baz istasyonunda
görüşme yaptığı tespit edilmiştir. Nuri Gökhan BOZKIR’ın 14/12/2002 tarihinde Sivrihisar
ilçesinde olduğu değerlendirilen baz istasyonu konumunda bulunduğu sırada kendisine olay tarihi
olan 18/12/2002 tarihinde saat 12:59 sıralarında da mesaj attığı tespit edilen 0544 219 86 78
numaralı gsm hattını kullanan İrfan AYDIN isimli şahsın aradığı görülmüştür. Ayrıca Nuri Gökhan
BOZKIR’ın 14/12/2002 tarihinde Sivrihisar İlçesi olduğu değerlendirilen baz istasyonu
konumunda daha önce hiç sinyal vermediği, 14/12/2002 tarihinde gittiği güzergah konumunda
bulunan herhangi bir kimse ile görüşme yapmadan aynı gün Ankara iline geri dönüş yaptığı
anlaşılmaktadır. Nuri Gökhan BOZKIR’ın 14/12/2002 tarihindeki konum bilgisi
değerlendirilmesinde, bu şahsın, Necip HABLEMİTOĞLU’nun gitmiş olduğu Eskişehir ili yol
güzergahı ve civarında bulunduğu ve 14/12/2002 tarihinde de Necip HABLEMİTOĞLU’nu fiziki
olarak takip etmiş olduğu değerlendirilmektedir.
Nuri Gökhan BOZKIR’ın söz konusu bu gsm hatlarının, olay tarihi ve olay tarihine yakın
dönemde olağan dışı kullanım durumları Cumhuriyet Başsavcılığımızca şüpheli olarak
değerlendirilmiş ve Nuri Gökhan BOZKIR'ın olayın içerisinde yer almış olabileceği kanaati ilk
başta hasıl olmuştur. Nuri Gökhan BOZKIR'ın işlenen cinayet ile alakalı bazı şeyleri biliyor
olması, 2015 yılında bunla ilgili arkadaşı Zihni ÇAKIR'a konuşması, maktulün eşinin bile henüz
ifade etmediği ve sonrasında doğruluğu tespit edilen, Mustafa ÖZCAN'ın maktulü çalışmalarından
vazgeçirebilmek için yapmış olduğu baskılar, teknik açıdan ispat edilen Mustafa ÖZCAN Enver
ALTAYLI arasında maktule ilişkin kurulan irtibatın, Enver ALTAYLI'nın maktulü öldürmek için
Özel Kuvvetler Komutanlığı içerisinden kişilerle kurduğu bağlantıların ifade edilmesi, Nuri
Gökhan BOZKIR'ın aslında olaya tanık olmadığını, Necip HABLEMİTOĞLU'nun öldürülmesi
eylemi içerisinde yer aldığını, başka türlü bu bilgilerin bilinmesinin mümkün olmayacağını

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
düşündürmektedir.
Cumhuriyet Başsavcılığımızca soruşturmanın devamında yapılan incelemelerden olay
tarihine çok yakın bir tarihte maktul Necip HABLEMİTOĞLI'nun ikameti civarında bir araç
içerisinde şüpheli şahıslar gören Nurhan YILDRIM isimli şahsın alınan ifadesi sonrasında, ifade
işlemleri için Ankara Emniyet Müdürlüğüne çağrılan İrfan BİRKAN ve Birol ERCAN isimli
şahısların ifade öncesinde Nuri Gökhan BOZKIR ile dolaylı olarak irtibat kurmuş olduğunun
belirlenmesi, Nuri Gökhan BOZKIR'ın yukarıda belirtilen hts irtibatları ve anlatımları ile birlikte
düşünüldüğünde Nuri Gökhan BOZKIR'ın maktul Necip HABLEMİTOĞLU'nun öldürülmesi
olayının içerisinde yer aldığı kanaati Cumhuriyet Başsavcılığımızda oluşmuştur.

NURHAN YILDIRIM İFADESİ ÜZERİNE YAPILAN TESPİTLER:

Soruşturma dosyamızda alınan ilk ifadelerden olan maktul Necip HABLEMİTOĞLU'nun


ikameti civarında oturan Nurhan YILDIRIM isimli tanığın vermiş olduğu ifade, soruşturma konusu
olayın aydınlatılması ve şüpheli Nuri Gökhan BOZKIR'ın ilk defa dosyaya şüpheli olarak girmesi
noktasında önemli bir delil olmuştur. Nurhan YILDIRIM'ın 23/12/2002 tarihinde Ankara
Emniyet Müdürlüğü TEM Şube Müdürlüğünde alınan ifadesinde; "Hatırladığım kadarı ile bu
yılın Haziran ayının 15'i gibi idi. Halen ikamet ettiğim binanın karşısında bulunan ve merhum
Necip HABLEMİTOĞLU'nun evinin alt tarafında bulunan boş arazide gözleme yapan bayanların
olduğunu gördüm, doğal şeyler hoşuma gittiği için ve merakımdan dolayı bu bayanların yapına
gelip gözleme sipariş ettim ve beklemeye başladım. Bu süre zarfında karşımda üç kapısı da açık
bulunan Renault veya TOFAŞ olduğunu zannettiğim bir araç bulunuyordu ve bu aracın içerisinde
biri sakallı üç şahıs oturmakta idi. Bu şahıslardan birisi bana dönerek bir yerden tanışıyoruz
galiba diyerek konuşmak istedi. Ben ise kendilerini tanımadığımı söyledim ve gerçek ismimi
söyledim ve de söylediğiniz isim ben değilim dedim. Bunun üzerine, sohbet biraz gerginleşti ben de
daha önce bu kişilere gerçek ismimi söylediğim için biraz tedirgin oldum. O dönemde gündemde
kapkaç hadiseleri ve hırsızlıklar olduğu için evimi öğrenmesinden diye gözlemelerimi alıp biraz alt
tarafta bulunun TANSAŞ alışveriş merkezinin arkasını dolanarak benim evimin bulunduğu
apartmanın arkasındaki açık otoparka arabamı park ettim. Bu olaydan yaklaşık 20 gün sonra bir
şahıs binamızın güvenliğine gelerek benim isimi sormuş. Güvenlik görevlisi de bu şahsa evet
burada 63 numarada ikamet eder demiş. Ben güvenlikçi çocuk ile görüştüğümde ise bana tarif
ettiği eşgal daha önce gördüğüm üç şahısla tutmuyordu ve farklı bir şahıs eşgali ortaya çıkıyordu.
Ben de bu konuyu önemsemedim ve üzerinden geçtim. 10/12/2002 günü saat 07:30 sıralarında
Portakal Çiçeği Sokakta bulunan merhumun evinini karşısında park halinde bir araç ile çok hafif
çarpıştım. Karşımdan oto geldiği için kendi otomobilimi sağ tarafa çekerken böyle küçük bir kaza
oldu. Ancak bu aracın sağ kapısından inen ve bana kaba davranan bir şahıs oldu. Ben bu şahsa
dikkatli baktığımda ise bu şahsın yaz aylarında gözlemecide karşılaştığım ve sizi sanki bir yerden
tanıyorum diyen şahıs ile aynı kişi olduğunu anladım. Bu şahıs 180 cm'den uzun, sağlam vücutlu,
yakışıklı ve 28-30 yaşlarında, siyah gözlü ve esmer, düzgün lisanda ve güzel aksanlı, gür saçlı,
sakalsız ve bıyıksız birisiydi. Ben bu şahsın kabalığına rağmen belki benim mahallemin çocuğu
olabilir diye fazla birşey söylemedim. Bu arada şoför mahallinde bulunan diğer kişi, arkadaşına
bırak hadi gidelim diye arabanın içerisine aldı ve bana da arkadaşımın kusuruna bakmayın dedi.
Bundan sonra ise kaza mahallinden ayrılmak üzereyken şoför mahallinde bulunan şahıs bana
plakamın düştüğünü söyledi ben de aracımla geri doğru gelip yere düşen plakamı aldım ve oradan
ayrıldım. Aynı sokak üzerinde bulunan evime doğru giderken ise plakasını 06 TBZ 08 plakalı
olarak aldığım koyu renkli yerli bir araç olduğunu gördüm. Bu plakayı yazıp not aldım ve polise
bildirmek için not aldım. Ancak direksiyondaki şahsın kibarlığından dolayı polise bildirmedim. Ben
evimin önüne geldiğimde bu araç da benim evime bakarak ayrıldılar. Bu güne kadar bu şahıslar
tarafından aranmadım ve de karşılaşmadım. Yalnızca Necip HABLEMİTOĞLU'niun öldürülmesi
olayından sonra aynı günün gecesinde uygun bir zaman kollayıp bu olaylar arasında belki bir ilişki

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
olabilir düşüncesi ile hem de başsağlığı dilemek için evine giderek Şengül HABLEMİTOĞLU'na
bilgi verdim. O da benimle avukatları Hüseyin Beyi tanıştırdı ve Hüseyin Bey ile birlikte kendi
evime gelerek kendisine yukarıda anlattığım olayları anlattım. Bu kuşu bu olayı başkasına
anlatmamamı tenbih etti. Ancak ben kendisine basına yansımaması şartı ile her türlü yardımı
yapacağımı söyledim. Zaten ilk bilgi vermeye giderken de Hablemitoğlu ailesinin evlerinin
bulunduğu yere başlayarak basım ve medyanın oradan çekilmesini beklemiştim. Yine
HABLEMİTOĞLU ailesinin evinde tanıştığım. Hüseyin BUZOĞLU ve kendisini Ankara Emniyet
Müdürü Yardımcısı olarak tanıtan Osman AK Bey bana kendilerinden başka kimseye bilgi
vermemem hakkında bana tenbihde bulundular. Ancak ismim ve soyismim geçmese de bu olayların
gazetelerde geçmesi üzerine Emniyet Müdürlüğüne bilgi verilmek üzere davet edildim. Sanıyorum
bu haberin çıkmasından dolayı benim kendilerine kızmam ve bir daha konuşmak istemememden
dolayı Emniyet Müdürlüğüne konu bildirilmiş alacak ki Emniyet Müdürlüğüne davet edilerek bu
davete de icabet ettim. Bu arada yukarıda söylemeyi unuttum, olayla ilgili olarak televizyonda
geçen haberlerden birinde kaza yaptığım şahsı ya da ona çok benzeyen birini gördüm. Emniyet
müdürlüğüne gittiğimde ilk önce bu şahsın tespit edilmesi hususunun öncelik arz etmesinden dolayı
TV haberlerini içeren video kasetini dikkatlice seyrettim ancak görüntülerde bu şahsı tekrar görüp
tespit ve teşhis edemedim. Zamanın geç olmasından dolayı durumumu izah ederek sözlü olarak
verdiğim ifademi yazılı olarak zapta geçilmesi için akşam saatlerinde sizleri evime davet edeceğimi
beyan ederek emniyet müdürlüğünden ayrıldım. Şu anda da konu ile ilgili bildiklerimi kendi özgür
irademe dayanarak sizlere izah ettim. Ben uzun süredir bacağımın kırık olmasından dolayı evimde
istirahat etmem lazım olduğu halde vatandaşlık ve insanlık görevi olarak bildiğim için gece geç
vakitte taksi çağırmak suretiyle Hablemitoğlu ailesine giderek daha önce yaşadıklarımı anlattım ve
bu cinayet olayı ile bir ilişkisi olabilir diye bilgilerimi paylaştım. Ancak basın ve medyaya
yansıması ve ismimin buralarda geçmesi kaygımı bildirmeme rağmen bu olay Hürriyet Gazetesine
yansımış olarak okudum ve bundan dolayı üzüldüm. Bu olay ile ilgili dolarak bildiklerim bundan
ibaret olup hatırladığım ve yaşadığım konuları sizlere ayrıntılı olarak anlattım." şeklinde beyanda
bulunmuştur.
Nurhan YILDIRIM’ın ifadesinde belirtmiş olduğu 06 TBZ 08 plakalı aracın sahibi tespit
edilmiş aracın sahibi olan İrfan BİRKAN isimli şahsın 25/12/2002 tarihinde saat 01:00
sıralarında alınan ifadesinde; "Ben 1989 yılından 15 Ağustos 2002 tarihine kadar çevre sokak
11/A’da ki Subaşı Restaurantta Garson olarak çalıştım. Şu anda da Tuna Caddesi İnkılap sokak
No.2 sayılı yerde bulunan, Köşk Et ve Balık Lokantasında garson olarak çalışıyorum. Subaşı
Restaurantta çalıştığım dönemlerde Migros Gaziosmanpaşa şubesinin arkasında bulunan Platin
sokakta ki Platin Taksinin karşısında bulunan Platin Kıraathanesine oyun oynamak maksadıyla
garson arkadaşlarımla birlikte giderdim. Benim 06 TBZ 08 plakalı Doğan S marka bulut beyazı
renkli bir otomobilim bulunmaktadır. Ben yukarıda belirttiğim kahvehaneye giderken genellikle
kendi aracımı kullanırdım. Ancak, ben 06 TBZ 08 plakalı aracımla yukarıda belirtilen şekilde
herhangi bir kaza yapmadım ve hiçbir şekilde kimse ile tartışmaya girmedim. Nurhan
YILDIRIM isimli şahsı tanımıyorum. Portakal Çiçeği sokakta da hiç bulunmadım. Ancak bir
hususu belirtmek istiyorum, kredi kartı borcumdan dolayı aracımı satmayı düşünüyordum araç
eşimin üzerine kayıtlı olduğu için eşim bana kardeşi Birol ERCAN'm araba aradığını, borcumuza
karşılık ondan para alabileceğimizi söylemesi üzerine kayınbiraderim olan Birol ERCAN'la
görüştüm borç para verebileceğini, ancak borcumu geri ödeyinceye kadar aracın kendisinde
kalmasını istediğini söyledi. Tahminen tarihten 10-15 gün önce bana borç para verdi ve bende
kendisine aracı ertesi gün verdim Bankaya olan borcumu da aracı verdikten bir gün sonra eşimle
birlikte bankaya yatırdım. 06 TBZ 08 plaka sayılı araç o günden beri kayınbiraderim olan Birol
ERCAN’dadır.
SORULDU: 06 TBZ 08 PLAKALI ARACI KİMDEN NE ZAMAN SATIN ALDINIZ. BU
ZAMANA KADAR ARAÇLA HİÇ KAZA YAPTINIZ MI? TRAFİK CEZASI YEDİNİZ Mİ?
ARACINIZI HİÇ BOYATTINIZ MI? BU KONU İLE İLGİLİ BİLDİKLERİNİZİ AÇIKLAYINIZ.

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
CEVAP: 06 TBZ 08 plakalı Doğan S marka otomu, geçen yıl Aralık ayında Demetevler de
bulunan açık oto pazarından şu anda ismini hatırlayamadığım bir şahıstan aldım. Aracı
aldığımdan bu yana hiç kazaya karışmadım, aracımın boyasını değiştirmedim. Yukarıda plakasını
verdiğim aracımı geçen yıl Kurban Bayramında kayınbiraderim Birol ERCAN'a vermiştim. Bir de
en son borcumdan dolayı yine Birol ERCAN’a verdim. Bunun dışında bu zamana kadar aracımı
benden başka kimse kullanmadı. 2002 yılı Ekim ayında Sakarya Caddesinde faaliyet gösteren bir
birahanede şu an çalışmakta olduğum Köşk Et Lokantasında bulunan arkadaşlarımla birlikte alkol
almıştım, eve giderken Dikimevindeki Tıp Fakültesi Hastanesi kavşağında Trafik kontrolü
sırasında alkollü araç kullanmaktan dolayı Polis tarafından ehliyetime el konuldu ve Trafik cezası
kesildi. O esnada orada bulunan bir taksi sürücüsü ile birlikte aracı evimin önüne bıraktık, o
zamandan bu yana da sürücü belgem olmadığı için aracımı hiç kullanmadım. İfademe ekleyecek
başkaca bir diyeceğim yoktur. " şeklinde beyanda bulunmuş, İrfan BİRKAN'ın aracını aldığını
belirttiği kayın biraderi Birol ERCAN’nın ise aynı tarih ve yakın zaman diliminde alınan
ifadesinde ise; "Bana sormuş olduğunuz 06 TBZ 08 plakalı aracı eniştem olan İrfan BİRKAN'dan
geçen yıl Kurban Bayramında memleketim olan Bolu-Mengen’e gitmek üzere aldım. Döndükten
sonra eniştemin çalışmış olduğu Çankaya çevre sokakta bulunan Subaşı Restauranta giderek aracı
teslim ettim. Mamak’ta bulunan Ağır Oto Tabur Komutanlığında sivil işçi olarak çalıştığımdan
sürekli çevre illere Tır’la Tank taşımaktayım. İşlerimin yoğun olması nedeniyle ancak işimden
evime gidebiliyorum. O tarihten bu yana eniştemin önceden çalışmış olduğu restorana gitmediğim
gibi Çankaya bölgesine de hiç gitmedim. Kız kardeşim bana eniştemin bankaya kredi kartı borcu
olduğunu, aracını satmak istediğini söylemesi üzerine, ben de kendisine 17.12.2002 günü
komşularla aramızda gün yaptığımızı, toplu para alacağımı eniştem arabayı satmazsa borç para
verebileceğimi, bu süre zarfında aracın bende kalmasını istediğimi söyledim, kabul etmeleri
üzerine parayı kendilerine vererek 06 TBZ 08 plakalı aracı aldım. Sincan Fatih Mahallesinde
bulunan evimin önüne bırakarak üzerine branda çektim. O zamandan bu yana aracı hiç
kullanmadım. Ben, bana söylemiş olduğunuz Nurhan YILDIRIM isimli şahsı tanımıyorum. 06 TBZ
08 plakalı araç ile yukarıda belirtilen şekilde herhangi bir kaza yapmadım ve hiçbir şekilde kimse
ile tartışmaya girmedim. Portakal Çiçeği sokakta da hiç bulunmadım. İfademe ekleyecek başkaca
bir diyeceğim yoktur." şeklinde beyanda bulunmuştur.
Tanık Nurhan YILDIRIM'ın yeniden ifadesi alınmak istenmiş ancak bu kişi hakkında
yapılan araştırmada, 01/05/2015 tarihinde ikametinde ölü olarak bulunmuş olduğu, ölüm olayı ile
ilgili adli süreç başlatıldığı, yapılan adli süreç sonunda kovuşturmaya yer olmadığına dair karar
verildiği görülmüş, bu sebeple ilk ifadesi dışında ifadesi alınamamıştır. Nurhan YILDIRIM'ın
ölümü üzerine Cumhuriyet Başsavcılığımızca yapılan otopside ölümünün, aterosklerotik
kalp-damar hastalığı sonucu meydana geldiği tespit edilmiştir.
Cinayet günü 18/12/2002 tarihinde saat 20:20 sıralarında Hoşdere Caddesi üzerinde
annesi ile birlikte yürüyen Rıfat Onur ALTAY isimli şahsın 19/12/2002 tarihinde kendiliğinden
gelerek Emniyet görevlilerine vermiş olduğu ifadesinde özetle; “18/12/2002 tarihinde 20:20
sıralarında maktülün öldürüldüğü Portakal Çiçeği caddesinden Hoşdere caddesi yönüne doğru
içinde üç erkek şahıs bulunan Murat 131 marka, bej ya da beyaz renkteki, hatta kirlenmiş de
olabilecek renkteki bir aracın hızlıca geçtiğini aracın plakasının 06 V… 08 ya da 06 V…06
olabileceğini” ifade etmiştir. Bu şahsın 25/12/2019 tarihinde Cumhuriyet Başsavcılığımızca alınan
ifadesinde de benzer beyanda bulunarak, “Portakal Çiçeği caddesinden Hoşdere caddesi yönüne
doğru Murat 131 marka açık renkli bir aracın hızla patinaj çekerek çıktığını sanki birinden
kaçıyormuş gibi olduğunu, içerisinde 3 erkek şahsın bulunduğunu, arkada oturan şahsın öne doğru
kafasını eğmiş vaziyette olduğunu, şu an için hatırladığı kadarı ile aracın plakasının 06 ile
başladığı, son rakam grubunun 08 veya 06 olabileceğini, son harf grubunun yanında 2 ye benzeyen
bir rakam gördüğünü” ifade etmiştir. Söz konusu bu tespit Nurhan YILDIRIM ifadesi ile birlikte
düşünüldüğünde önem teşkil etmekte olup, olay tarihinde ve öncesinde olay yeri civarında Murat
131 marka 06 TBZ 08 plaka takılı bir aracın seyir halinde olduğu hususunda kuvvetli bir tespit

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
ortaya koymaktadır.
Cumhuriyet Başsavcılığımızca Nurhan YILDIRIM ifadesi ile ilk defa ortaya çıkan
maktulün ikameti karşında bekler vaziyetteki 06 TBZ 08 plaka takılı araç içerisindeki kişilerin
maktul Necip HABLEMİTOĞLU'nu takip etmiş oldukları değerlendirilmiş, bu kişilerin tespitine
yönelik araştırmalar yapılmış, inceleme yapılmak üzere İstihbarat Başkanlığına gönderilen CDR
verileri içerisinden 06 TBZ 08 plakalı aracın ruhsat sahibi İrfan BİRKAN 'ın olay tarihinde 0533
614 59 95 Numaralı gsm hattını kullandığı, aracı devraldığı iddia edilen Birol ERCAN'ın ise 0535
810 82 25 Numaralı gsm hattını kullandığı belirlenmiş ve bu iki şahsın hts kayıtları soruşturma
dosyamıza getirtilmiştir.
Bu iki şahsın hts kayıtlarının incelenmesi neticesinde, İrfan BİRKAN ve Birol ERCAN
isimli şahıslar 25/12/2002 tarihinde gece saat 01:00 sıralarında Emniyetteki ifade işlemlerinden
yaklaşık 2 saat önce, İrfan BİRKAN isimli şahısın kendisi gibi aynı iş yerinde çalışan, yakın
arkadaşlık ilişkisi ve çok sık gsm irtibatı bulunan Adnan KAYĞUSUZ isimli şahsı, İrfan
BİRKAN’ın 0312 368 73 78 numaralı ev telefonu üzerinden saat 22:49 da aramasından yaklaşık 30
dk önce Nuri Gökhan BOZKIR’ın, Adnan KAYĞUSUZ ile telefonda iki kez görüşmüş olmasıdır
(22:09 da Adnan KAYĞUSUZ’un Nuri Gökhan BOZKIR’ı aradığı, 22:14 de ise Nuri Gökhan
BOZKIR’ın Adnan KAYĞUSUZ’u aradığı). Dolayısıyla Nuri Gökhan BOZKIR olay yerinde
cinayet tarihinden önce keşif yaparken görülen, cinayetin işlendiği saatte ise, olay yerinden hızla
uzaklaştığı değerlendirilen 06 TBZ 08 sayılı plakanın kayıt sahibi İrfan BİRKAN ve yakın
arkadaşı Adnan KAYĞUSUZ’u tanımakta ve bu kişiler ile irtibatı olduğu anlaşılmaktadır. Söz
konusu 06 TBZ 08 plaka takılı araç, olaydan önce maktulün ikametgahı önünde maktulü takip için
bulunduğu, cinayetin işlendiği gün ise olay yerinden kaçarken kullanıldığı değerlendirilmekte olup,
bu durumunun tanık Nurhan YILDIRIM ve Rıfat ONUR ALTAY tarafından ifade edilmesi üzerine
ise Ankara Emniyetine ifade için gelen İrfan BİRKAN ve Birol ERCAN’ın ne şekilde ifade
verecekleri, ifade öncesi yapılan görüşmeler ile Nuri Gökhan BOZKIR tarafından yönlendirilmiş
olduğu değerlendirilmektedir. Adnan KAYĞUSUZ ile Nuri Gökhan BOZKIR’ın ortak
irtibatlarından olan Erkan DERİN isimli şahsın 31/01/2020 tarihinde tanık sıfatıyla
Cumhuriyet Başsavcılığımızca alınan ifadesinde özetle, "Nuri Gökhan BOZKIR’ı, kendi dayısı
olan Özcan İLGİ aracılığıyla tanıdığını, bir süre samimi olduklarını, akşamları Nuri Gökhan
BOZKIR ile birlikte kendisinin çocukluktan arkadaşı olan Adnan KAYĞUSUZ’un garson olarak
çalıştığı Çevre Sokakta bulunan Subaşı ismli Lokanta’da alkol aldıklarını, burada Nuri Gökhan
BOZKIR’ı, arkadaşı Adnan KAYĞUSUZ ile tanıştırdığını, Adnan’ın yakın arkadaşı olan İrfan
BİRKAN’ın da burada garsonluk yaptığını, kendileri ile hep bu iki garsonun ilgilendiğini, Nuri
Gökhan BOZKIR’ın, Adnan KAYĞUSUZ ve İrfan BİRKAN isimli garsonları tanıdığını, bu kişilerin
çalıştığı Restorana gittiklerinde hoş geldin Nuri abi şeklinde sohbetleri olduğunu, Nuri Gökhan
BOZKIR’ın kendisi haricinde de bu şahısların çalıştığı restoranlara gittiğini" ifade etmiştir. Ayrıca
cinayetten bir gün önce 17/12/2002 tarihinde Nuri Gökhan BOZKIR’ın saat 22:31 sıralarında
Adnan KAYĞUSUZ’u aradığı, cinayetten bir gün sonra ise 19/12/2002 tarihinde saat 16:53
sıralarında Erkan DERİN’in kardeşi, Adnan KAYĞUSUZ ve İrfan BİRKAN’ın yakın arkadaşı
olan Nazmi DERİN tarafından kullanıldığı değerlendirilen Yasin SAYGILI adına kayıtlı 0535 404
97 99 numaralı gsm hattını aramış olduğu, 19/12/2002 tarihinde saat 16:45 ve 16:47 de ise Adnan
KAYĞUSUZ’un, Nazmi DERİN ( Yasin SAYGILI adına kayıtlı hattan) tarafından arandığı tespit
edilmiştir. Dolayısıyla Nuri Gökhan BOZKIR’ın, görgü tanıklarının gördüğü 06 TBZ 08 plakanın
kayıt sahibi olan İrfan BİRKAN ile irtibatlı biri olduğu, söz konusu plakanın takılı olduğu aracın da
bu irtibatı sayesinde olayda kullanmış olduğu kanaati Cumhuriyet Başsavcılımızda oluşmuştur.
Yukarıda belirtilen tüm tespitler sonucunda Nuri Gökhan BOZKIR soruşturma dosyamıza
şüpheli olarak eklenmiş şüphelinin Ukrayna ülkesinde bulunması nedeniyle hakkında yakalama
kararı çıkartılması talep edilmiş, şüpheli hakkında Ankara 5. Sulh Ceza Hâkimliği'nin 14.05.2019
tarihli, 2019/3819 Ceza Değişik İş sayılı kararı ile yakalama emri düzenlenmiştir. Şüpheli Nuri
Gökhan BOZKIR bu yakalama kararı sonrasında uluslararası olarak da aranabilmesi için hakkında

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
kırmızı bülten araması çıkartılmış, şüpheli 10/07/2019 tarihinde Ukrayna ülkesinde yakalanarak
adli süreçler sonunda ülkemize iade edilerek, 27/01/2022 tarihinde Cumhuriyet Başsavcılığımızca
gözaltına alınmıştır.

SORUŞTUMA KAPSAMINDA ŞÜPHELİLERİN GÖZALTINA ALINMASI:

Nuri Gökhan BOZKIR'ın Ukrayna'daki adli süreçler sonucunda Ülkemize iade edilmesi ve
27/01/2022 tarihinde Cumhuriyet Başsavcılığımızca gözaltına alınması sonrasında soruşturma
dosyamızda tespit edilen bir kısım şüphelilerin gözaltına alınmasına karar verilmiş bu kapsamda ilk
etapta 03/02/2022 tarihinde Aydın KÖSTEM, Mehmet NARİN, Nizamettin AFŞAR, İrfan
BİRKAN ve Birol ERCAN isimli şahıslar gözaltına alınmıştır.
Bundan sonraki bölümlerde, Necip HABLEMİTOĞLU'nun öldürülmesi eyleminde,
yaşanan sürecin açıklanması, olayda yer alan şüphelilerin eylemselliklerinin açıklığa
kavuşturulabilmesi amacıyla, şüphelilerin, kurulan örgüt içerisindeki konumlarına bakılmadan bir
bütünlük teşkil etmesi açısından alınan ifadelerine ve yaşanılan olaylara ilişkin anlatımlar
yapılmıştır.

-ŞÜPHELİ NURİ GÖKHAN BOZKIR;

27/01/2022 tarihinde gözaltına alınan Nuri Gökhan BOZKIR Ankara Emniyet


Müdürlüğü Tem Şube Müdürlüğünde 07/02/2022 tarihinde alınan ifadesinde; "1974 yılı
içerisinde Balıkesir ilinde doğdum, İlkokulu Ankara ilinde bulunan Aydınlıkevler ilkokulunda
tamamladım. Ortaokul ve Lise eğitimimi Ayrancı Lisesinde tamamladım. Mat Fen dershanesine
lise son sınıfta gittim. 1991 yılı içerisinde Üniversite sınavında aldığım puanla başarılı olamadım.
1992 yılı içerisinde girmiş olduğum Üniversite smavı sonucunda İTÜ Petrol Mühendisliği
bölümünü kazandım. Aynı zamanda Kara Harp okulunu asil. Deniz Harp Okulunu yedek olarak
kazandım. Kara Harp Okulunu istememden dolayı Kara Harp okulunu tercih ettim ve 1992- 1996
yılları arasında Kara Harp okulunda eğitim aldım. 1996-1997 yıllan arasında Tuzla Piyade
okulunda Subay Temel eğitimini gördüm. Bu dönem içerisinde de Eğirdir Dağ Komando okulunda
Komando temel kursunu gördüm. 1997 yılı Haziran ayı içerisinde Özel Kuvvetler Komutanlığına
seçildim ve 2006 yılma kadar burada subay olarak Tim Komutan yardımcısı ve Tim Komutanı
olarak görev yaptım. 2006 yılı içerisinde Küre operasyonu kapsamında tutuklandım ve 17 ay
Mamak Askeri ve Sincan Cezaevlerinde kaldım. 2006 yılı içerisinde Askeri Şura kararı ile ihraç
edildim. 2007 yılı içerisinde tahliye oldum. 2008 yılı içerisinde Antalya ilinde dayımın ofisinde
çalıştım. 2008-2009 yılları arasında Ankara ilinde cezaevinde tanıştığım Bahri TEMİZER isimli
mütaahitin yanında çalıştım. 2009 yılı içerisinde Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesinde
yüksek lisans kazandım, kayıt yaptırdım. Yüksek Lisans için eğitim başladığında Askeri Yargıtay da
olan dosyam onandı ve 6 yıl 3 ay ceza aldım. Tekrar Sincan Cezaevine girdim 1 ay kadar burada
kaldıktan sonra Elmadağ Cezaevinde 1 ay kaldım. Diğer kalan süremi Şaşmaz açık cezaevinde
tamamladım. 2010 yılı içerisinde cezaevinden tahliye oldum ve cezaevinde tanıştığım Alper
SAMUR isimli Güney Doğu gazisi arkadaşımın Kırıkkale ilinde bulunan kum ocağında çalışmaya
başladım, 2011 veya 2012 yılma kadar çalıştım. Yüksek Lisans için tekrar başvuru yaptım ve
eğitimime başladım. 2012 yılı içerisinde Kızılay AVM içerisinde fastfood tarzı restoran açtım. 2012
yılı içerisinde Restorantı kapattım. 2012-2013 yıllan arasında gıda üzerine şirkette çalıştım. 2013
yılında Kırşehir ili Kaman ilçesinde Nusret YAHYABEYLER isimli şahsın yanında 2014 yılına
kadar çalıştım. Buradan ayrıldıktan sonra Suriye de hizmet veren firmalara sağlık, temel gıda,
temizlik ve araç temin işleri yaptım. 2015 yılı içerisinde hakkımda yürütülen soruşturma nedeniyle
Ukrayna ülkesine gittim. 2022 yılına kadar bu ülkede yaşadım. 2010 yılı içerisinde Ukrayna
vatandaşı olan eşim Aleksandra Avalini ile evlendim. 2010 yılı Aralık ayı içerisinde oğlum Levent

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
İtalya ülkesinde doğdu. Babam Niyazi BOZKIR emekli subay, annem Neriman BOZKIR ev
hanımıdır. Aynı anne ve babadan iki kardeşiz. Abim Hasan BOZKIR Tıbbi Mümessil olarak
çalışmakta. İkinci de benim.
SORULDU: ADINIZA KAYITLI VEYA BAŞKA ŞAHISLAR ADINA KAYITLI OLUP
DA KULLANDIĞINIZ GSM HAT NUMARALARI NELERDİR? BU GSM HATLARINI
HANGİ TARİHLER ARASINDA KULLANDINIZ.
CEVABEN: Kullanmış olduğum GSM hat numaralarını hatırlamıyorum. 2010 yılından
sonra yaşadığım Mali krizlerden dolayı numarasını hatırlamadığım annem Neriman BOZKIR
adına kayıtlı GSM hattını kullandım.
SORULDU: TELEFON CİHAZINIZ VEYA TABLET PC GİBİ DİĞER CİHAZLAR
ÜZERİNDEN KULLANDIĞINIZ SOSYAL MEDYA ARAÇLARI VAR MIDIR? VAR İSE NE
AMAÇLA KULLANMAKTASINIZ?
CEVABEN: 2010 yılı içerisinde kullanıcı adı Nuri Bozkır olan facebook isimli sosyal
medyayı kısa süreliğine kullandım.
SORULDU: SİZİN VE AİLENİZİN GELİR KAYNAKLARI NELERDİR? AYLIK
TUTARI NE KADARDIR?
CEVABEN: Ukrayna ülkesinde yapmış olduğum işlerden dolayı ortalama aylık gelirim
30.000 dolar civarındadır.
SORULDU: SAHİP OLDUĞUNUZ MAL VARLIKLARINIZ NELERDİR? BUNLARI
NEREDEN TEMİN ETTİNİZ? HERHANGİ BİR KİŞİ, KURUM KURULUŞ TARAFINDAN
SİZİN KULLANMANIZA TAHSİS EDİLMİŞ MENKUL VEYA GAYRİMENKUL
BULUNMAKTA MIDIR?
CEVABEN: Adıma kayıtlı babamın vefatından dolayı intikal eden %50 hisseli Oyak
Sitesinde ikamet adresi olarak belirttiğim bir konut bulunmaktadır.
SORULDU: GEÇMİŞ DÖNEMLERE AİT HAKKINZDA İDARİ VEYA ADLİ İŞLEM
VAR MIDIR? AYRINTILI OLARAK İFADENİZİ VERİNİZ.
CEVABEN: 2006 yılı içerisinde Küre operasyonu kapsamında Askeri Mahkemeden 6 yıl 3
ay ceza aldım. Aynı konu ile alakalı Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemisnde devam eden davamdan
2016 yılı içerisinde beraat ettim. Şanlıurfa Ağır Ceza Mahkemesinde devam eden davam
bulunmaktadır. 2006 yılı içerisinde Askeri Yüksek İdari Mahkemesinde davam olduğu için yargı
kararını beklemeden Yüksek Askeri Şurada ihraç oldum.
SORULDU: KENDİ ADINIZA KAYITLI GSM HATLARINI BAŞKA ŞAHISLARIN
CEP TELEFONUNA TAKARAK KULLANIRMISINIZ? BAŞKA ŞAHISLARIN GSM
HATLARINI KENDİ KULLANDIĞINIZ CEP TELEFONLARINIZA TAKTINIZ MI? KONU
İLE İLGİLİ BİLDİKLERİNİZİ DETAYLI OLARAK ANLATINIZ
CEVABEN: Annem adına kayıtlı GSM hattı kullandım. Başka şahıslar adına kayıtlı GSM
hatlarını kendi telefonuma takmam taktırmamda. Kendi kullandığım GSM hatlarını da başka
şahısların telefonlarına takmadım.
SORULDU :TÜRK SİLAHLI KUVVETLERİNDE ÇALIŞTIĞINIZ DÖNEM
İÇERİSİNDE İŞ YERİNİZDE VEYA İSTİRAHATLİ OLDUĞUNUZ ZAMANLARDA
KULLANDIĞINIZ CEP TELEFONU/TELEFONLARI KAPALI OLUR MUYDU? KONU İLE
İLGİLİ BİLDİKLERİNİZİ DETAYLI OLARAK ANLATINIZ
CEVABEN: Türk Silahlı Kuvvetlerinde çalıştığım dönem içerisinde kullanmış olduğum
telefonumu kapatmadım. Kritik birimde çalışmamızdan dolayı ani gelişen olaylara karşı cep
telefonumu ve ev telefonumu açık tutmak zorundaydım. Sadece yurtdışı görevlerinde olduğum
dönemde telefon hattım kapalı olurdu.
SORULDU: 18.12.2002 GÜNÜ ANKARA İLİ ÇANKAYA İLÇESİ AZİZİYE
MAHALLESİ PORTAKAL ÇİÇEĞİ SOKAK NO:40 SAYILI BİNANIN OTOPARK KISMINDA
GAZETECİ/YAZAR NECİP HABLEMİTOĞLU’NUN UĞRADIĞI SİLAHLI SALDIRI
SONUCU ÖLDÜRÜLMESİ OLAYI HAKKINDA BİLGİNİZ VAR MIDIR? KONU HAKKINDA

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
AYRINTILI İFADENİZİ VERİNİZ.
CEVABEN: 2014 yılı içerisinde gazeteci Zihni ÇAKIR'a FETÖ hakkında yapmış
olduğumuz bir sohbette bu konu hakkında bilgimin olduğunu gerekli yer ve makamlara bunuda
açıklayacağımı, o dönem FETÖ ile mücadelenin yeni başlamış olması ve Polis içerisindeki FETÖ
yapılanmasının yavaş yavaş temizlenmesi ile birlikte güvenli ortamın doğması durumunda
açıklayacağımı söyledim. Akabindeki süreç içerisinde Zihni ÇAKIR bana Ankara ve İstanbul TEM
Şubelerin etkin olarak FETÖ ile mücadele ettiklerini ama bu konuda İstanbul TEM’in daha etkin
mücadele ettiğini buradan beni irtibatlayabileceği kişilerin olduğunu söyledi. Akabindeki dönemde
Ankara da beni Angora Pastanesinde İstanbul TEM Şube de görevli Murat SEZGİNLER isimli
Başkomiser ile tanıştırdı. Murat SEZGİNLER ile yaptığımız görüşmede İstanbul'a Şubeye gelip
gelemeyeceğimi FETÖ yapılanması hakkında bildiklerimi anlatıp anlatamayacağımı sordu ve beni
İstanbul TEM Şube Müdürlüğüne yol masraflarını da karşılayacağını söylerek davet etti. Bazı
şeylerin açıklığa çıkması için Devletimin yanında olacağımı söyledim. Bu yüzden bana teklif edilen
masrafları kabul etmeyerek bildiklerimi anlatacağımı söyledim. Tarihini net olarak hatırlamadığım
2014 yılı içerisinde mütakip defa İstanbul TEM Şube de sözlü olarak Murat SEZGİNLER ve Büro
Amiri Özgür TAŞTEKİN isimli polislere FETÖ hakkında bildiğim herşeyi anlattım. Bu
bilgilendirmeler üzerine dönemin İl Emniyet Müdür Yardımcısı Mustafa ÇALIŞKANTn makamında
İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı İrfan FİDAN ile yaptığımız görüşmede savcı İrfan FİDAN FETÖ
ana davasını güçlendirecek, FETÖ yapılanmasını çökertecek iki önemli olayın olduğunu, bir
tanesinin MİT tırları diğeri ise Necip HABLEMİTOGLU cinayeti olduğunu söylemesi üzerine ben
bu iki konu hakkında bilgim olduğunu ve yardımcı olacağımı söyledim. Bunun üzerine MİT tırları
davası konusunda etki sağlayacak önemli bir tanığı yönlendirdim. Zihni ÇAKIR'ın getirdiği
Emniyet Genel Müdürlüğü TEM Daiereden Polis Memuru Turgut isimli şahsa Necip
HABLEMİTOGLU cinayeti konusunda bildiklerimi anlatmama rağmen hiçbir resmiyet ve gelişme
sağlanamadı. Ankara TEM şubenin bu konuyla ilgilendiğini Zihni ÇAKIR söyledi ama resmi olarak
beni kimse davet etmedi. Bunun üzerine 2015 yılında Türkiye’den ayrıldım. 2017 yılı içerisinde
yine Zihni ÇAKIR’ın telkini ve söylemi üzerine bu davaya yeni bir savcının baktığını. Savcı beyin
bu konu ile çok ilgilendiğini, bu maksatla tüm bildiklerimi dilekçe halinde yazmamı ve Savcı beyin
mail adresini vererek zaferergun@adalet.gov.tr adresine atmamı istedi. Bende verdiğim dilekçenin
resmiyet kazanması ve tam anlamıyla kabul görmesini sağlamak maksadıyla o dönem Ukrayna
Türk Büyükelçiliğinde görevli Emniyet Ateşesi Fahrettin KARADENİZ ve Kiev Büyükelçiliğinde
görevli Özel Harekat Polisi Alper huzurunda bu konu bu cinayet hakkında tüm bildiklerimi,
isimleri içeren bir dilekçe yazdım. Yazdığım dilekçeyi fotoğraf çekerek whatsapp üzerinden Alper
ve Fahrettin Karadeniz’e verdim ve kendi resmi mail adreslerinden Savcı beye göndermelerini rica
ettim. Yazdığım Dilekçeyi whatsapp üzerinden Zihni ÇAKIR’a da gönderdim. Bir süre sonra Zihni
ÇAKIR bana dilekçenin Savcı beye ulaşmadığını belirterek tem Büro@ Ankara Egm adresine
göndermemi istedi. Bunun üzerine Fahrettin KARADENİZ’e bu adrese göndermesini rica ettim. Bu
konu hakkındaki bütün whatsapp yazışmalarını ispatlayabilirim. Halen telefonumda mevcuttur.
Daha sonra Zihni ÇAKIR dilekçenin savcı beye ulaştığını söyledi. Dilekçemde bu cinayeti Özel
Kuvvetler bünyesinde 2001- 2004 yılları içerisinde oluşturulan örtülü görev kuvveti ve bu görev
timi içerisinde bulunan Piyade Binbaşı Tarkan MUMCUOĞLU tarafından işlendiğini ifade
etmiştim. Yine bu dilekçemde cinayetle ilgili silahı nereye attıklarını tahminle belirtmiştim.
Cinayete asıl amacının ne olduğunu açık kaynaklardan ve Zihni ÇAKIR’m da konuşmalarından
öğrendim. Zihni ÇAKIR’ın anlattığı olayın bu yapı tarafından işlediği kanaat getirdim.
Dilekçemden sonra Zihni ÇAKIR olayla ilgili, olayda kullanılan turuncu renkli Volvo aracın
resmini telefonuma whatsapp üzerinden göndererek "olay zamanı bu aracın Tarkan
MUMCUOĞLU tarafından kullanılıp kullanılmadığını” sordu. Bende bilgim olmamasına rağmen
işlerimin yoğunluğu nedeniyle Tarkan MUMCUOĞLU’nun akrabasına ait olduğunu iki üç ay
kadar kullandığını söyleyerek konuyu geçiştirdim. Bu süreçten sonra Zihni ÇAKIR İle görüşmemiz
azaldı, olayın nasıl sonuçlandığım öğrenemedim. Takii 09.07.2019 yılında Kiev şehrinde kendimize

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
ait restorantta eşim ile otururken Ukrayna Emniyet güçleri tarafından tutuklanmam sonrasında
götürüldüğüm karakol da cinayetle ilgili tutuklandığımı gösterilen belgelerden anladım. Karakol
da iken Zihni ÇAKIR’ı telefonla aradım. Durumun ne olduğunu sordum. Kendisininde bilmediğini
hemşehrisi olan Adalet Bakanı ile görüşeceğini söyledi. Buraya kadar olan olayları anlatmamın
sebebi 2014 tarihinden itibaren ülkede güvenebileceğim polis gücünün oluştuğunu, bu olayın
gerçek faillerinin ortaya çıkarılmasına olan inancımın güçlendiği, olayın gerçek faillerinin ortaya
çıkanlıcağma olan inancımın artması, olayın eksiksiz ve net olarak ortaya çıkmasını istediğim için
yaptığım tüm çapalara rağmen bu olaylarla ilgili olumsuzluğun bana yöneltilebileceği ve beni bu
nedenle suçlayacabileceklerini, zaman kazanarak daha değişik boyutlara taşıyabileceklerini ve
içinden çıkılmaz hale getirebileceği ve belirli belgeleri tahrip ederek delilleri karartacaklarını
düşündüğümden bir an önce gerçeğin yargıya taşınarak gerçek suçluların yargılanmasını
sağlamak için hem sayın savcılığa mektup yazarak, hemde kamu oyuna açıklama yaparak olumsuz
durumu ortadan kaldırmak istedim. Vereceğim bilgilerdeki kişiler 2014 yılından beri aleyhimdeki
konularla ilgili gerekli hazırlıklarını yapmışlardır. Kaldıki 2015 yılından itibaren yurtdışında
olmam Türkiye’ye gelememem onlara için büyük fırsat doğurmuştur. Bu şahıslar benim polise ve
savcılığa hangi bilgiler verdiğimi öğrenebilmek için TEM büroda gözaltında bulunduğum sırada
hiç tanımadığım ve istemediğim bir avukatı TEM bürosuna kadar göndererek benimle görüştürmek
istemişlerdir ancak TEM büroya verdiğim dilekçededen anlaşılacağı üzere avukatla görüşmek
istemediğimi belirttim kendi avukatımın telefonunu verdim şuanda da avukatımla birlikte kendi
isteğimle TEM Şube de ifade vermekteyim. 2001 yılı içerisinde Bosna Barış Kuvveti görevinden
döndükten sonra görev yapmış olduğum MAK görev komutanın değiştiğini daha önce MAK'ın grup
komutanlığını yapan ve grup komutanlığı yaptığı dönemde bir çok örtülü ve gizli görevler yaptığım
duyduğumuz Levent GÖKTAŞ’ın atandığım gördüm. Levent GÖKTAŞ’ın 2001 yılı içerisinde MAK
Komutanı olması ile birlikte o güne kadar gösteri tatbikatı birliği şeklinde hareket eden MAK Alay
Komutanlığının tekrar Levent GÖKTAŞ’ın gelmesi ile birlikte eski günlerdeki gibi hareket ettiğini
normal askeri birlik dışında kendisinin belirlemiş olduğu Subay ve Astsubayların örtülü görevlere
gittiğini bu maksatla Mersin, Ankara. İstanbul, İzmir bölgelerinde faaliyetler yürütüldüğünü birlik
içerisindeki konuşmalardan ve gözlemlerimden (personelin saç sakal uzatması, sivil araçların
kullanılması ve depolarda kayıt dışı silahların olması vb.) beni kuşkulandırdı. Bu faaliyetler
çerçevesinde Eylül 2001 tarihinde Tim Komutam Piyade Üsteğmen (veya Yüzbaşı) Hakan
BÜYÜKÇULHA’nın belirli bir süre yoklama, iştima dahil hiçbirine katılmaması, belirlenen Tim
komutanları odasında kendisine ait laptop da bir rapor hazırlaması, Bu laptopu rutinde evine
götürürken o dönem evine götürmüyor olması kuşkularımı artırmıştı. Bir gün kendisine kahve
götürmek maksatıyla odaya girdiğimde kendisinin şahsi telefonu çaldığmda odadan çıktığında
merak ettiğimden bilgisayara bakarak ne yazdığını kontrol ettim. O an açık olan ekranda hedef
şahıs kimlik kartı formu şeklinde standart matbu bir evrağın doldurulduğunu, bu evrakta ise Necip
HABLEMİTOGLU’nun resminin bulunduğu ve kişisel bilgiler içerisinde adını soyadını, mesleği,
boyu gibi bilgilerin olduğu bir formun hazırlandığım gördüm. Bu formda dikkatimi çeken kısımlar
ise irtibat kuran personel kısmında Tarkan MUMCUOĞLU ve Fikret EMEK isimleri vardı. Kaldıki
bu şahıslar o dönem M AK Alay Komutanlığı içerisinde İstihbarat Şube Müdür ve Yardımcısı
olarak bildiğim şahıslardır. Yine burada adres bilgisinde Portakal Çiçeği sokağı adresini 54 veya
56-2 şeklinde gördüm ama bunu net olarak hatırlamıyorum. Bu evrakı gördükten sonra içim
ürperdi. Çünkü aynı görüş ve fikirleri paylaştığım bir şahsın görev yapmış olduğum birlikte hedef
olarak görülmesinde niyet ve maksatını anlayamadığım için yine ekranda gördüğüm 270 li
küsaratlı/1073 gibi sayfalık raporu ele geçirerek bu niyet ve maksatı anlamak istedim. Bu konu
hakkında bir çok girişimde bulundum. Örneğin nöbetçi olduğum dönemlerde normalde odasının
anahtarının nöbetçi subaylarında olması gerekirken bütün odaların anahtarlarının, Hakan
BÜYÜKÇULHA’nın uhtesinde olmasından dolayı bütün çabama rağmen bu raporu ele
geçiremedim. Devam eden günlerde eğitim, kurs faaliyetlerime devam ettim. 2002 yılının
Ağustos/Eylül ayı içerisinde aynı serviste bulunduğum Piyade Yüzbaşı Tarkan MUMCUOĞLU

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
servisdeki sohbetlerimizde bana görevlerde kullanılacak simkart ve araçlar konusunda yardımcı
olup olamayacağımı sordu. Benim Ankara da uzun yıllar yaşamamdan dolayı bu soruyu sordu.
Bende bunun üzerine Timimde görevli Sağlık Astsubay Kamil METİN ve kardeşi ile açmış oldukları
Etlik semtindeki telefon dükkanı olduğunu bildiğim için simkart temini için Tarkan MUMCUOĞLU
ile irtibatlandırdım. Daha sonrasında Kamil METİN isimli astsubaydan öğrendiğimde 20 adet
simkartı istihbarat şubeye aldıklarım, olayda kullanılıp kulanılmadığını bilmediğini söyledi. Yine o
dönem sivilden arkadaşlarımla gitmiş olduğum Subaşı Restoranttan tanıdığım ve burada şef
garson olarak çalışan, çok iyi bağlantıları olan Adnan KAYGUSUZ isimli kişiyde araç temini
maksatıyla yardımcı olacağını düşündüğüm için yine Tarkan MUMCUOĞLU’na söyledim. Tarkan
MUMCUOĞLU da Fikret Başçavuş ile irtibatlamamı istedi. Yine aynı zamanda Adana İncirlik
üstünde servior hizmetleri yapan Ankara ilinde ikamet eden, kiralık araç kullandığı ve kiralık araç
yerlerini tanıyan MERT isimli soyadını hatırlamadığım arkadaşımın numarasını Tarkan
MUMCUOĞLU’nun bilgisi dahilinde Fikret Başçavuşa verdim. Buradaki vermemdeki amacım
İstihbarat şubenin zamanında ve gerektiğinde kullanılmak üzere bir havuz oluşturduğunu
düşünerek yardımcı olmaktı. Bu konuda da gerekli irtibatlandırmaları yaptığımın bilgisini Tarkan
MUMCUOĞLU’na verdim. Adnan KAYGUSUZ’u da arayarak birliğimizden arayacaklarım ve
yardımcı olması konusunda bilgi verdim. Yine servis sohbetlerinde Tarkan MUMCUOĞLU bana
Soner YALÇIN ve Necip HABLEMİTOĞLU ile görüştüğünü bilgi alışverişlerinde bulunduğunu
hatta Soner Yalçın’a senorya konusunda yardımcı olduklarım, alman vakıfları konusunda da Necip
Hoca ile görüştüğünü diğer sohbetler de ise Contear Adaneur isimli Alman vakfı hakkında
araştırma yapmamı istedi, ben o gün tamam dedim ama gerekli vaktim ve kaynağım olmadığı için
gerekli araştırmada bulunmadım. Daha önce görmüş olduğum ve belirttiğim Hedef şahıs kimlik
kartında Tarkan MUMCUOĞLU’nun ismini görmem kendisi ile bilgi alış verişinde bulunduğunu
beyan etmesi Necip HABLEMİTOĞLU ile temas da olduğu düşüncesi tam olarak kafamda oturdu.
2002 yılı eylül ayı içerisinde Tarkan MUMCUOĞLU Kazakistan görevine gönderildi. Kazakistan
görevine gidildiğinde tamamen insiyatif özel kuvvetlerin uhtesindeydi. Gidip gitmediğini araştırma
mümkün değildir. O nedenle Tarkan MUMCUOĞLU’nun tam nerede olduğunu bilmem mümkün
değildi.
2002 yılı Kasım ayı ortalarında Alay Komutanımız Levent GÖKTAŞ makamına çağırarak
bana örtülü bir görevin olduğunu, hedef şahsın Necip HABLEMİTOĞLU olduğunu kendisinin
devletin gizli bilgi ve belgeleri istenmeyen şahıslarla paylaştığım, devlet menfaatlerine zararlı
faaliyetlerde bulunduğunu belirtti. Bu maksatla bana Portakal Çiçeği Sokağı bölgesinin keşif
görevini verdi. Aynı zamanda da görev zamanı kullanılacak bir de simkart verdi. Bende bu
maksatla (tarihini net olarak hatırlamıyorum)iki veya üç gün sonra hafta içi mesai zamanında
günlük izin kullanarak abim vasıtasıyla tanıdığım Ankara Kalesi aşağısında Dolmuş, Kamyonet
bakım atölyesi olan Hızır Ustaya giderek orada daha öncesinde görmüş olduğum dört tekerlekli
hurda arabasını ve dükkan içerisinde bulunan hurda şohbeni satın alarak, yanlış hatırlamıyorsam
Hızır Ustaya ait kamyonet veya başka bir şahsa ait kamyonetle satın aldığım tekerlekli hurda
arabasını yükledim. Kızılay trafiğine girmeden Ayrancı Mesnevi sokağm başmda indim ve araç
içerisinde bulunan hurda arabasınıindirdim. Hurdacı olarak Portakal Çiçeği sokağı istikametine
hareket ettim. Portakal Çiçeği sokağı başına geldikten itibaren Çankaya Hoşdere Caddesi
istikametine doğru gerekli keşif faaliyetine başladım. Bu keşifte trafiğin yoğunluğuna, yaya
yoğunluğuna, cadde giriş ve çıkışlarına, yan yollara, güvenlik kameralarına, fotoselli lambalara
bakarak ilerledim. Yokuş yukarı giderek yavaş hareket ederek bütün notlarımı ve gördüklerimi
kafama yazdım. Çankaya Taksi istikametine geldikten sonra Atakule çaprazında bulunan Toyota
araba satış bayii arkasında bulunan boşluk alana hurda arabasını bırakarak Basın Sitesi
istikametinden yürüyerek Oyak Sitesinde bulunan ikametime geldim. Burada Silahlı Kuvvetlerden
bize verilen ajandama yapmış olduğum keşfin notlarını aldım. Bu ajanda şuan mevcut değil. Daha
sonrasında ajanda içerisinde not aldığım bilgileri A4 kağıdına düzenli halde kendi el yazımla bir
rapor haline getirdim. Bu notu takip eden iş gününde Levent GÖKTAŞ albaya sundum. Levent

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
GÖKTAŞ da bana İstihbarat Şube Müdürü Fikret EMEK’e vermemi söyledi. Bende odasından
ayrılarak hemen yan odasında bulunan Fikret EMHK'e verdim. Kendisi yüzeysel olarak inceledi ve
tamam dedi. Zaten bende bölgeye gidecem, Tan DERVİŞOĞLU ve Altan BORA’nında bölge keşfini
yapacağını söylemesi üzerine bu şahıslarında bu görevde olduğu aklımda yer etti. Normalde bu
görevlerde Kompartmasyon (hiçbir unsur birbirinden haberi olmaz sadece ana karargah ve
komutan bu unsurları bilir) uygulanır. Yalmz bu bilgilerle ben bu görev içerisinde kimlerin
olacağını anladım. 2002 yılı Aralık ayı içerisinde Levent GÖKTAŞ’ın makamında serbest paraşüt
atlayış eğitimi planlaması yaptığımız bir dönemde odaya Piyade üsteğmen Bülent KUTSAL girerek
komutanım bir konuyu arz edecem dedi. Herhalde benim bulunmamdan rahatsız olarak
müsaitmisiniz dedi. Levent GÖKTAŞ da söyle söyle demesi üzerine Bülent KUTSAL da şahsın
aracının uzaktan kumanda ile çalıştırdığını bundan dolayı patlama sisteminin kullanılmayacağım
onun yerine başka bir yöntemin kullanılması gerektiğini söyledi. Bende Bülent KUTSAL'da bu
görevde olduğunu anladım.
2002 yılı Aralık ayı içerisinde Levent GÖKTAŞ ‘m makamında Necip HABLEMİTOĞLU
görevi ile ilgili bana bölgeye o dönem Kazakistan da görevde olduğunu bildiğim ve birlik
içerisinde görmediğim Tarkan MUMCUOĞLU’nu olay yerine götürüp getirilmesi işini
yapacağıma, bu konu hakkında gerekli koordinasyonu ve planlama yapmamı, araç ve lojistik
ihtiyaçlarımın olduğu taktirde Fikret EMEK binbaşından karşılayabileceğimi söyledi. Bende bu
dönemde görevimi anladıktan sonra kafamda kimi kullanacağımı hangi astsubayı
görevlendireceğimi planladım ve o dönem ortak görev yaptığımız gayri nizami harp kurs
öğrencilerine gösteri ve tatbikat yaptığımız ortak timden eski personel olan Hacı ARABACEyı
düşündüm.
14 aralık 2002 cumartesi günü oran yolunda rutin gittiğim koşu parkuruna evimden çıkıp
aracımla giderken Nilkent taksi durağının önünde Tarkan MUMCUOĞLU’nu Simon Bolivar
istikametinde yürürken gördüm. Tarkan MUMCUOĞLU’nu görmem Necip HABLEMİTOĞLU
görevinin yaklaştığım anladım. Bunu üzerine kafamda hemen Pazartesi günü Hacı ARABACI’ya
görevi tebliğ etme karan verdim.
Tam tarihini hatırlamadığım ve Çankaya bölgesinde eski Anayasa Mahkemesi karşısında
bulunan Levent GÖKTAŞ’m arkadaşı olan ve emekli olduktan sonra ofis olarak kullandığı İrfan
isimli şahsa ait yerde akşam saat:20.00- 22.00 arasında Necip HABLEMİTOĞLU’nun öldürüldüğü
birkaç gün öncesi Levent GÖKTAŞ, Fikret EMEK, Mehmet NARİN, Hakan BÜYÜKÇULHA ve
ismini hatırlamadığım birkaç kişinin olduğu bir toplantı oldu. Bu toplantıya bana Mehet NARİN
haber verdi. Bu toplantı da o dönem Genelkurmay Başkam olan Hilmi ÖZKÖK hakkında yürütülen
kirli faaliyetler konusunda uyarılması için devre arkadaşı olan babamın bilgi vermesi konuşuldu.
Ancak bu konuşmaların devamında Fikret EMEK, Hakan BÜYÜKÇULHA ve Levent GÖKTAŞ
arasında geçen konuşmada bütün hazırlıkların tamamlandığını, sahada Fikret EMEK ve Hakan
BÜYÜKÇULHA’nın olacağını, birlikte bölgeye geleceklerini, Tarkan MUMCUOĞLU’nu benim
getireceğimi, Tarkan MUMCUOĞLU ve Fikret EMEK’in irtibatlı olacaklarım, farklı
istikametlerden gelineceğini ve bunlarında planlandığını, daha önce kendisine verilen bilgi ve
belgelerin şahıstan Fikret EMEK tarafından geri alınacağı konuşması geçti. Aynı toplantı da
18.12.2002 günü Galatasarayın maç saatinde eylemin gerçekleşeceği en uygun saat olduğunu
Levent GÖKTAŞ isimli şahıs Fikret EMEK’e söyledi. Bu eylemde sahada bütün koordinenin Fikret
EMEK de olacağını söyledi. Fikret EMEK isimli şahıs gerekli provaların yapıldığım söyledi. Ama
ben bu provalara katılmadım. Çünkü benim görevim bölgeye Tarkan MUMCUOĞLU’nu
getirmekti. Provayı Tarkan MUMCUOĞLU‘nun ferdi olarak yaptığını eylem günü anladım.
16 Aralık 2002 Pazartesi günü sabah sporundan sonra Hacı ARABACI’ya hafta içi bir
gün gayri nizami kursiyerlerine gösteri olacağını bu maksatla hazır olmasını görevin takip
olduğunu, kendisine dediğim bölgede beklemesini, ihtiyaç olduğunda gelmesini söyledim. Necip
HABLEMİTOĞLU olayı ile ilgili bilgi vermedim. Günlük izin verdim.
17 Aralık 2002 günü Levent GÖKTAŞ’ın makamında beni çağırarak gerekli

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
planlamamı yapıp yapmadığımı sordu. Ben görev için Hacı ARABACFyı düşündüğümü söyledim.
Levent GÖKTAŞ uygun olduğunu söyledi. Ben bir simkarta daha ihtiyaç olduğunu söyledim.
Levent GÖKTAŞ da bana Fikret EMEK’ten alabileceğimi söyledi. 18.12.2002 tarihi mesai
bitiminden itibaren daha önce vermiş olduğu simkartı açık olması gerektiğim söyledi. Bende Fikret
EMEK’ten Hacı ARABACI’ya verilmek üzere simkartı aldım.
18 Aralık 2002 günü sabah normal mesaiye geldim. Hacı ARABACI’ya daha
Öncesinde Şımak ilinden almış olduğum kullanılmamış Nokia telefonu ve Simkartı verdim.
Tatbikatın bu akşam olacağını, kendisinin arabasıyla Hoşdere Caddesi Çankaya Lisesi bölgesi
civarında bulunması gerektiğini, dediğim bölgeye gelmesini, aradığımda kendisine verdiğim kart
ve telefonu kullanması Bu telefonu ve simkartı kullanmasının sebebini tatbikat somasında
kullanılan telefon ve simkartın nasıl imha edilmesi gerektiğini uygulamalı olarak göstermek
olduğunu söyledim. Benim telefonla aramam ile en geç yarım saat içerisinde yerini alması
söyledim. Hacı ARABACI’ya verdiğim telefonu ve hattı mesaiden soma açmasını söyledim. Mesai
bitimine yakın yine birlikte görev yaptığımız Piyade üsteğmen Mehmet Emin KOÇ’a akşam eğitim
olacağından dolayı eğitim saatine kadar eve gidip geleceğimi aracım kullanıp kullanamayacağımı
sordum. Mehmet Emin KOÇ da arabasını verebileceğini söyledi. Mesai bitimi Mehmet Emin
KOÇ’a ait Mazda 626 model gri renkli aracını alarak eve gittim. Evde kendi şahsi kullandığım
telefonu kapatarak şarja taktım. Görev için verilen Simkart ve hiç kullanmadığım Şımak ilinden
aldığım Ericcon marka telefona takarak aktif hale getirdim.
18.12.2002 günü Saat:19.30- 19.45 civan Tarkan MUMCUOĞLU beni operasyonel
numaradan aradı. Buradan da ben Tarkan MUMCUOGLU’nun Fikret EMEK ve Levent GÖKTAŞ
ile görüştüğünü ve kullanmam için verilen operasyonel numaranın kendisine verildiğini anladım.
Tarkan MUMCUOĞLU isimli şahıs telefonda Nilkent sitesinden gelip almamı söyledi. Akşam
evden çıkmadan önce siyah mont, kot pantolon, san renkli bot ve siyah bere vardı. Üzerime baretta
FS-92 model beylik tabancamı aldım. Evden çıktıktan sonra Hacı ARABACI'yı kendisine verdiğim
telefonla arayarak yerini almasını söyledim. Aynı gün saat: 19:50 civarlarında Tarkan
MUMCUOĞLU’nu evinin önünden aldım. Tarkan MUMCUOĞLU’nun üzerinde siyah palto,
balıkçı yaka kazak, ayakkabısı bottu, pantolonunu hatırlamıyorum, kirli sakallıydı. Araca bindi ve
Simon Bolivar, Atakule, Hoşdere Caddesi, Hava Sokak istikatinde ilerledik. Saat:20.05 sıralarında
Hava Sokağına giriş yaptık. Refik Belendir sokak istikametine 300-400 metra ilerledikten sonra
durmamı söyledi. Araç içerisinde Tarkan MUMCUOĞLU telefonda Mete abi ifadesini
kullanıyordu. Mete Levent GÖKTAŞ’ın görevlerde kullandığı kod ismidir. Burdan Levent GÖKTAŞ
ile görüştüğünü anladım. Bende Hacı ARABACFyı arayarak yerini alıp almadığım sordum, yerini
aldığım söyledi. Takriben 5-10 dakika sonra arabayı hareket ettirmemi söyledi. Kavşağa 100-200
metre kala durmamı ve sol koluyla portakal Çiçeği sokağını göstererek beni buradan alacaksın
seni arayacağım dedi ve arabadan inerek yaya olarak gitti. Bende kavşaktan düz devam ettim.
Sokağın tek yön olduğunu düşündüm ve sokak içerisindc 400 metre uygun bir yer bularak park
ettim. Arabayı park ettim, araç çalışır durumdaydı. Araç içerisinden inmedim, park halindeyken İki
tane sigara içtim. Aracın farları ve park lambaları yakık halde bekledim. Tarkan MUMCUOĞLU
arabadan indikten 5-10 dakika sonra iki el ardışık silah sesini duydum. Bunun üzerine ben arabayı
iki üç hamlede çevirerek geldiğim istikamete döndüm, kavşağa indim, kavşaktan Portakal Çiçeği
istikametine ilerledim. Takriben 300- 400 metre sonra Tarkan MUMCUOĞLU isimli şahsı
arabaya aldım. Tarkan MUMCUOĞLU arabaya bindiğinde elinde bir şey yoktu. Arabayı hareket
ettirdiğim esnada patinaj yaptı. Tarkan MUMCUOĞLU telefonda unsurlar çekilebilir şeklinde
konuşma yaptı. Bu konuşmayı kiminle yaptığını bilmiyorum. Araç ile Çankaya Taksi istikametine
ilerledik. Çankaya Taksi durağına geldiğimizde trafik lambası kırmızı yandığından bekliyordum. O
esnada durak yanında iki şahıs gördüm. O ana kadar hiçbir kimseyi görmedim. Trafik Lambasında
beklerken Hacı ARABACI'yı telefonla arayarak görevin iptal olduğunu evine gidebileceğini
söyledim. Trafik lambalarından çıktıktan sonra Hoşdere Caddesi, Atakule, Basın Sitesi, Simon
Bolivar ve Nilkent Sitesi İstikametine giderek Tarkan MUMCUOĞLU’nu saat:20.45 civarlarında

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
evine bıraktım. Bende geldiğim istikamete dönerek Simon Bolivar, Hoşdere, Meclis, Genelkurmay
Kavşağı, İnönü Bulvarı, Milli Kütüphaneden U çekerek Kirazlıdere kışlasına saat: 21.00- 21.30
civarında giriş yaptım. Birliğe girdikten sonra üzerimi değiştirdim ve ünüformamı giyindim. Atış
bölgesinde bulunan evrak imha çöp kutularının olduğu bölgeye giderek tellefonda takılı bulunan
simkartı çıkartım ve evrak imha bidonuna attım, telefonu da parçalayarak çöp kutusuna attım.
Daha sonra birlik binasına döndüğümde Timler görevden dönüş yapıyordu ve astsubaya talimat
vererek depolan açmasını söyledim. Mehmet Emin KOÇ’a arabasının anahtarını teslim ettim. Vakit
geç olmasından DAK binasında bulunan nöbetçi Subay astsubay yatma yerinde kaldım. Ertesi gün
normal mesaiye devam ettim. Hacı ARABACI’ya verdiğim telefon ve hattı getirmesini söyledim ve
aldım. Telefonu ve simkartı aynı metotla imha ettim. Normal günlerdeki faaliyetlerime devam ettim.
Necip HABLEMİTOĞLU cinayetinden iki gün sonra Fikret EMEK beni yanına çağırarak Necip
HABLEMİTOĞLU"nun evine gidileceğini ve buradan belge alınacağım söyledi. Bu görev için
benim Tarkan MUMCUOĞLU ile birlikte gitmemi söyledi. Bende korktuğumdan komutamm eğitim
faaliyetlerim var diyerek kabul etmedim. O da bana faaliyet sonu toplantısı olacak önada
katılmana gerek yok sen kendi eğitim faaliyetlerine devam et dedi. Necip HABLEMİTOĞLU
cinayeti ile alakalı bir daha Fikret EMEK ile görüşmemiz olmadı.
Necip HABLEMİTOĞLU cinayeti ile ilgili genel açıklayıcı bilgi vermek istiyorum. Levent
GÖKTAŞ'ın makam odasında Bülent KUTSAL isimli şahsın Necip HABLEMİTOĞLU isimli şahsın
arabasının uzaktan kumanda ile çalıştığını belirtmesinden, Bülent KUTSAL isimli şahsın takip
unsurunun başında olduğunu anladım. Takip Unsurunda Bülent KUTSAL'm altında kimlere görev
verildiğini bilmiyorum. Normalde takip unsuru 4 kişiden oluşur. İkili ikili yedekleme şeklindedir.
Bülent KUTSAL da bu dönem içerisinde mesaiye düzenli olarak gelmemekteydi. Buradan da bu
görevde takip faaliyetini yürüttüğünü değerlendiriyorum. Takip görevi aylık, haftalık ve günlük
olarak raporlanır. Çünkü şahsın rutin ve rutin olmayan hareketleri değeri erdiril ir. Buradan da
anlaşılan Bülent KUTSAL bu görevi en az iki ay öncesinden almış olması gerekir. Bülent KUTSAL
an an olay anı raporunu Komutana yada olay amnda saha da bulunan daha önceki toplantıda
konuşulan saha komutam Fikret EMEK’e vermek zorundadır. Çünkü ani olarak değişiklikleri,
görevin iptali, takip edilen şahsın gecikmesini bildirmek zorundadır.
Fikret EMEK’e vermiş olduğum keşif raporu esnasında Tan DERVİŞOĞLU ve Altan
BORA’nın eylemi gerçekleşeceği yere gideceklerini söylemesinden her ikisininde Emniyet ve
Gözetleme Unsuru olduklarını anladım. Bunlar öncesinde mutlaka bölgenin keşfini yapmışlardır ve
bu bölgede nerede konuşlanacaklarım kararını vermişlerdir ve burada bulunma sebeblerini
maske/mazeret olarak belirlemişlerdir. Mesela Elektrik anzasına gelen ekip gibi veya aracı
bozulmuş şahıs gibi vb. bunlarda en az iki kişiden oluşmak zorundadır. Kendi içlerinde de emniyeti
sağlamak zorundadır. Tan DERVİŞOĞLU ve Altan BORA'nın alt unsurlarını bilmiyorum.
Olay günü sahada komutan olarak görev yapan Fikret EMEK'inde yardımcısı olarak
Hakan BÜYÜKÇULHA'nın olduğunu gerek toplantı gerekse görev yapma şekline göre Fikret
EMEK’in yardımcısı olması lazım aynı zamanda da yedek bir Hücum unsurunun olması gerekir.
Hakan BÜYÜKÇULHA soğuk kanlı olması, atışlarının çok iyi olması, emir komutaya riayet etmesi,
fiziksel yapısımnda uygun olmasından yedek hücum unsuru onun olduğunu değerlendiriyorum.
Hücum unsuru olarak Tarkan MUMCUOGLU, Fikret EMEK çünkü hedef şahsı tanımış
olmalan, aynı birim içerisinde görev yapmış olmaları, Tarkan MUMCUOGLU gibi Fikret
EMEK'inde soğuk kanlı olması. Ayrıca ofiste yapılan toplantı hedef noktaya karşılıklı olarak
gelecek olmasından diğer hücum unsurunun Fikret EMEK olduğunu anladım. Bu gibi görevlerde
Tarkan MUMCUOGLU’nun amiri olmasından dolayı hücum unsuru eylemden vazgeçtiği an görevi
tamamlamaktan, görev esnasında olay yerinde bırakılan veya unutulan malzemelerin
toplanmasında, dışardan gelecek ani reaksiyonlara örnek olarak başka bir şahsın çıkması, hedef
şahsın karşı koyması, direnmesi durumunda, tepki koyması içindir. Yine ofiste yapılan toplantıda
bilgi ve belgelerin Fikret EMEK tarafından alınacağının belirlenmesi hücum unsuru olduğunun
kanıtıdır.

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
Benim görevim Tarkan MUMCUOGLU'nu bölgeye getirip götürmedir. Benim yedeğimde
Hacı ARABACI'dır. Bunun nedeni ise araç anza yaparsa, lastik patlarsa vb. durumlarda bende
Hacı ARABACI’yı yedek olarak belirledim. Ancak kendisinin eylemden haberi yoktu.
Bu olaydan sonra hatırladığım kadarıyla 2003 yılı Ocak ayından Nisan ayı başına kadar
İstanbul ve Ankara ilinde Subay temel kursuna katıldım. 2006 yılında ihraç olana kadar faaliyet ve
eğitimlerime devam ettim.
2015 yılı içerisinde Ukrayna ülkesine yerleştikten sonra Şanlıurfa Ağır Ceza
Mahkemesinde yargılanmama asıl neden olan Levent GÖKTAŞ’ın 2017 yılına kadar bu konuda
hiçbir şey yapmaması hep geçiştirmesi halledecem demesi, 2017 yılı içerisinde Necip
HABLEMİTOĞLU cinayeti ile ilgili vermiş olduğum dilekçeden sonra beni tehdit için Ukrayna'ya
günü birlik olarak bir kere cezaevinde beraber yatmış olduğu Levent BEKTAŞ isimli şahsı
gönderdi. Levent BEKTAŞ isimli şahıs bana “Levent GÖKTAŞ’ın selamı var, herşeyden haberi
olduğunu akıllı durmamı” söyledi. Yine 2021 yılı içerisinde Levent GÖKTAŞ yapmış olduğumuz bir
telefon görüşmesinde bana “sende her bir boku anlatmışsın, biz Necip HABLEMİTOĞLU olayını
nasıl Tarkan MUMCUOĞLU’ndan sana çevirdiysek düzeltmesini de biliriz, oğlunun başkalarına
baba demesini istemiyorsan adam gibi dur Ukrayna da kalmaya bak, ben sana her türlü maddi
desteği yaparım',, dedi. Yine dilekçeme rağmen Levent GÖKTAŞ’ın yanında çalışmakta olan Altan
BORA isimli şahıs 2020 ve 2021 yıllarında Ukrayna'ya gelerek alınan ihale konusunda çalışırken
bana Savcıya ifadeye gittiklerini benim her boku anlattığımı, yanlış yaptığımı, akıllı olmamı,
kendisi de “Levent albay döneminde olan olayların bir gün başımıza iş açacağını biliyordum’"
şeklinde konuştu.
Ukrayna da mahkemelerim sırasında siyasi irtica talebimin ret olması ve Türkiye’ye iade
durumumun sona doğru yaklaşmasından dolayı UkraynalI avukatım Roman BORİSEVİC siyasi bir
ortam oluşturmak için Ukrayna gazetesine demeç vermemi, Türkiye’ye neden bu kadar çok iade
edilmem konusunu anlatmam gereken yalan bir haber yapalım dedi. Bunun üzerine Türkiye’ye
yapılan silah ticaretini anlatan tamamı feyk bir şekilde asılsız haber yapıldı. Bunun üzerine
kamuoyu oluşması için Can DÜNDAR yine UkraynalI avukatım üzerinden Türkçe yazılı not
yollayarak görüşmek istediğini, röportaj yapmak istediğini söyledi. Bende bu talebi ret ettim.
Ancak devam eden günlerde mahkemelerime temsilcisini yollayarak benim yanımda olduğunu,
yardımcı olabileceğini göstermeye çalıştığını gördüm.
2021 yılı Ocak ayı içerisinde Markus isimli Can DÜNDAR'ın temsilcisi mahkemeye
gelerek Mahkeme çıkışında her türlü yardımcı olabileceklerini söyleyerek beni internet tabanlı
Zoom programı üzerinden görüştürdü. Can DÜNDAR burada bana Almanya da siyasi sığınmayı
rahatlıkla alabileceğini kendinin Türkiye'nin Suriye ve Libya ülkelerine yasal olmayan yollardan
silah gönderdiğini anlatan bir belgesel hazırladığını söyledi. Zaten medya da MİT tırlan olarak
bilinen ve FETÖ’nün algı operasyonu olan olaya beni de dahil edebilmek için benden belgeselde
Türkiye Cumhuriyeti aleyhine kullanılmak üzere belge ve fotoğraf istedi. Bende açık kaynaklardan
bulduğum silah ve para resimlerini atarak kendisini savuşturdum. Israrla benden Türkiye
Cumhuriyeti aleyhine röportaj vermemi istiyordu. Can DÜNDAR isimli şahıs ısrarla Almanya
ülkesinden bana siyasi sığınma alacağım söyleyerek beni yanma çekmeye çalıştı. Türkiye
Cumhuriyetine zarar vereceğini anladığım için bende yanına gitmedim.
2021 yılı Eylül ayı içerisinde beni Romanya ülkesine kaçıran AYTAÇ OCAKLI isimli şahıs
Romanya da beni kalış süresince ikametimi, rahat hareket etmemi Sedat PEKER’in talimatıyla
oradaki adamı olan BEYNUR isimli şahıs aracılıyla benim Romanya da kalmamı sağladı. Ayrıca
Sedat PEKER isimli şahıs Aytaç OCAKLI ile yaptığı görüşmelerde benim kesinlikle Türkiye’ye
iade olmamam gerektiğini söylediğini belirtti. Aytaç OCAKLI isimli şahıs bana Sedat PEKER’in
Can DÜNDAR ile günde 5 kez telefonla görüştüğünü söyledi. Bu konuyu Can DÜNDAR ile
görüşmemde teyit etti. Romanya da Beynur isimli şahsınf Romanya da mayfa lideri) korumasında
kaldığım dönemde Can DÜNDAR bana ulaştı. Eşimin bile Romanya da olduğumu bilmediği halde
Can DÜNDAR İsimli şahıs Sedat PEKER'den öğrendiğini söyleyerek, Romanya’ya gelerek

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
röportaj yapmak istediğini söyledi. Ben bu görüşmenin tehlikeli olduğunu söyledim ve Ukrayna’ya
döneceğimi orada görüşebileceğimi söyleyerek savuşturdum. Buradan anladım ki Ukrayna da
yaşayan ve Türkiye Cumhuriyeti tarafından hakkında FETÖ konusunda yakalama karan bulunan
aynı zamanda Zekariya ÖZ’ü avrupaya kaçıran Aytaç OCAKLI isimli şahıs Can DÜNDAR ve
Sedat PEKER’in ortak hareket ederek Türkiye Cumhuriyeti aleyhine faaliyetlerde bulunduğunu
tespit ettim.
SORULDU: CENGİZ ÇINAR VE TOLGA TÜRKER İSİMLİ ŞAHISLARI TANIR
MISINIZ? BU ŞAHISLAR İLE İRTİBATINIZ VE İLİŞKİNİZ NEDİR?
CEVABEN: CENGİZ ÇINAR isimli birliğimizde görevli Astsubaydır. Tolga TÜRKER
benim en samimi devre arkadaşımdır. Ankara’ya tayin olduğunda belli bir dönem evimde kalmıştır.
Ankara da olduğum dönemde en çok görüştüğüm ve nikah şahidim olan kişidir.
SORULDU: ANKARA CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞINCA SORUŞTURMA
DOSYASI KAPSAMINDA 11.03.2020 TARİHİNDE HAZIRLANAN “İNCELEME
RAPORU”NDA ADINIZA KAYITLI 0.533.6533315 VE TARAFINIZDAN KULLANILDIĞI
DEĞERLENDİRİLEN 0.536.8399674 NOLU GSM H ATLARINIZI N YAPILAN HTS
İNCELMELERİNDE 2002 YILI İÇERİSİNDE AKŞAM SAATLERİNDE SADECE 18.12.2002
GÜNÜ NECİP HABLEMİTOĞLU İSİMLİ ŞAHSIN ÖLDÜRÜLDÜĞÜ TARİHTE ANKARA
GÖLBAŞI İLÇESİNDE BULUNAN ÖZEL KUVVETLER KOMUTANLIĞI YAKINLARINDA
BAZ VERDİĞİ, BU TARİH DIŞINDA 1 YILLIK SÜRE İÇERİSİNDE AKŞAM SAATLERİNDE
ANKARA GÖLBAŞINDA BULUNAN ÖZEL KUVVETLER KOMUTANLIĞI
YAKINLARINDA BAZ VERMEDİĞİ ANLAŞILMIŞTIR. 2002 YILI İÇERİSİNDE NEDEN
SADECE OLAYIN OLDUĞU 18.12.2002 TARİHİNDE AKŞAM SAATLERİNDE ÖZEL
KUVVETLER KOMUTANLIĞI YAKINLARINDA BAZ VERDİĞİNİZ KONUSUNU
DETAYLI OLARAK AÇIKLAYINIZ.
CEVABEN: 05336533315 numaralı GSM hattı adıma kayıtlıdır ve ben kullandım. Hangi
yıllar arasında kullandığımı net olarak hatırlamıyorum. 05368399674 numaralı GSM hattını da
ben kullanıyordum,. 18.12.2002 günü yukarıda iademde ayrıntılı olarak anlattığım gibi hiçbir
zaman Gölbaşına gitmedim. Sağlıklı bir HTS kadının olduğunu düşünmüyorum. Olayın olduğu gün
Timlerin eğitimi Gölbaşındaydı ancak ben gitmedim. Özel Kuvvetler Komutanlığı 2003 yılı Kasım
ayı içerisin de Gölbaşı Oğulbey ilçesine taşınmıştır. Doğal olarak 1 yıllık süre içerisin de sinyal
vermemesi normaldir. Hiçbir zaman o tarihlerde Gölbaşında bulunmadım.
SORULDU:ANKARA CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞINCA SORUŞTURMA
DOSYASI KAPSAMINDA 11.03.2020 TARİHİNDE HAZIRLANAN “İNCELEME
RAPORU”NDA ADINIZA KAYITLI GSM HATLARININ YAPILAN HTS
INCELEMELERİNDE 35077810763939 IMEI NUMARALI CEP TELEFON CİHAZINA
TAKILI OLDUĞU, BU GSM HATTININ 18.12.2002 TARİHİNE KADAR BU CEP
TELEFONUNA TAKILI OLDUĞU, BU TARİHTEN İTİBAREN ADINIZA KAYITLI HER
HANGİ BİR GSM HATTININ 35077810763939 IMEI NUMARALI CEP TELEFONUNA
TAKILMADIĞI ANLAŞILMIŞTIR. OLAY TARİHİNDEN SONRA BU CEP TELEFONUNU
NE YAPTINIZ? KONU HAKKINDA BİLDİKLERİNİZİ DETAYLI OLARAK ANLATINIZ.
CEVABEN: Cep telefonumu muhtemelen değiştirmişimdir. Kamil METİN isimli
astsubayın kardeşinin cep telefoncu dükkanı olduğu için oradan genellikle üst model telefon alır
telefonumu yenilerdim. Bu olayda o dönemlere denk gelmiştir.
SORULDU:ANKARA CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞINCA SORUŞTURMA
DOSYASI KAPSAMINDA 11.03.2020 TARİHİNDE HAZIRLANAN “İNCELEME
RAPORU”NDA TARAFINIZCA KULLANILDIĞI DEĞERLENDİRİLEN 0.536.8399674 NOLU
GSM HATTININ 18.12.2002 TARİHİNDE SAAT 14:52:43 DE BİR KEZ KULLANILDIĞI,
BAHSE KONU GSM HATTININ 14.01.2003 TARİHİNE KADAR BİR DAHA AKTİF
OLARAK KULLANILMADIĞI TESPİT EDİLMİŞTİR. BU KONU HAKKINDA
BİLDİKLERİNİZİ DETAYLI OLARAK ANLATINIZ.

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
CEVABEN: 05368399674 numaralı GSM hattını ben kullanıyordum.
SORULDU: 18.12.2002 GÜNÜ SAAT:20.04-20.20 SIRALARINDA GERÇEKLEŞEN
NECİP HABLEMİTOĞLU CİNAYETİNDEN SONRA AYNI GÜN İÇERİSİNDE KİM VEYA
KİMLER İLE İRTİBAT KURDUNUZ? KONU HAKKINDA AYRINTILI OLARAK İFADENİZİ
VERİNİZ.
CEVABEN: Ben bu konu ile ilgili olarak yukarıda ifademle ayrıntılı olarak anlattım.
SORULDU: ANKARA CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞINCA SORUŞTURMA
DOSYASI KAPSAMINDA 11.03.2020 TARİHİNDE HAZIRLANAN “İNCELEME
RAPORU”NDA 0.533.6533315 NUMARALI HATTINIZIN UZUN SÜRE KAPALI DURDUĞU,
ANCAK BU GSM HATTI İLE SADECE BİR SEFER BİR BAŞKA ŞAHIS (ÖKK’da görevli
Astsubay Cengiz ÇINAR) TARAFINDAN KULLANILAN 44910251426564 İMEİ NUMARALI
CİHAZA TAKILMAK SURETİYLE “18.12.2002 GÜNÜ SAAT 22:23:41” SIRALARINDA
TOLGA TÜRKER İLE İRTİBAT KURDUĞUNUZ TESPİT EDİLMİŞTİR. KONU HAKKINDA
AYRINTILI İFADENİZİ VERİNİZ.
CEVABEN: Yukarıda ifademde anlattığım gibi akşam mesai bitimde eve gittikten sonra
telefonumu kapattım ve yanıma almadım. Simkartımda yammda değildi. Ben böyle bir konuşma
yaptığımı hatırlamıyorum.
SORULDU: CEP TELEFON CİHAZINIZI BELLİ DÖNEMLERDE HİÇ KAPALI
TUTTUNUZ MU? TUTTU İSENİZ BUNU NE AMAÇLA YAPTINIZ? ANLATINIZ.
CEVABEN: Telefonumu hiçbir zaman kapalı tutmam ancak mesaide bulunduğum zaman
ve eğitim ve tatbikatlarda kapalı tutarım. Kısa süreli şarjım bittiğinde kapalı olabilir. 18.12.2002
günü mesaiden sonra telefonumu kapattım ve 19.12.2002 günü akşam saatlerinde telefonumu
açtım.
SORULDU: ANKARA CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞINCA SORUŞTURMA
DOSYASI KAPSAMINDA 11.03.2020 TARİHİNDE HAZIRLANAN “İNCELEME
RAPORU”NDA KULLANMAKTA OLDUĞUNUZ 0.533.6533315 VE 0.536.8399674
NUMARALI GSM HATLARININ KAPATILDIĞI VE 14.01.2003 TARİHİNE KADAR DA
AÇILMADIĞI, BİR YILLIK PERİYOTTAKİ SİNYAL/BAZ BİLGİLERİ İNCELENDİĞİNDE
İSE BU KADAR UZUN SÜRELİ TELEFON KAPATMA OLAYININ (AYNI HATLAR İÇİN)
OLMADIĞI TESPİT EDİLMİŞTİR. KONU HAKKINDA İFADENİZİ VERİNİZ.
CEVABEN: 05368399674 numaralı GSM hattını ben kullandım. 05336533315 numaralı
GSM hattı adıma kayıtlıdır ve ben kullandım. Hangi yıllar arasında kullandığımı net olarak
hatırlamıyorum. Bu kadar uzun süreli telefonumu kapatmam, kapatmış isemde başka bir tarifeye
geçmem nedeniyle kapanmıştır. Çünkü birliğimde kayıtlı olan ve devamlı kullandığım bir telefon
numarasıdır. Sağlıklı bir HTS kadının olduğunu düşünmüyorum.
SORULDU: ANKARA CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞINCA SORUŞTURMA
DOSYASI KAPSAMINDA 11.03.2020 TARİHİNDE HAZIRLANAN “İNCELEME
RAPORU”NDA KULLANIMIZDA OLAN 0.533.6533315 NUMARALI GSM HATTININ
TAKILI OLDUĞU, 35077810763939 İMEİ NOLU CİHAZINI 18/12/2002 TARİHİNDEN
SONRA KULLANMADIĞINIZ SÖZ KONUSU BU CİHAZI 19/12/2002 TARİHİNDEN SONRA
0.536.3729665 NUMARALI GSM HATTINI KULLANAN VE MUHTEMELEN O DÖNEM
TELEFON ALIM SATIM İŞLERİ İLE UĞRAŞAN CERCİŞ DİŞLİOGLU İSİMLİ ŞAHSIN BİR
SÜRE KULLANMIŞ OLDUĞU TESPİT EDİLMİŞTİR. EYLEMDEN HEMEN SONRA BU
TELEFON CİHAZINI NEDEN ELDEN ÇIKARMA GEREĞİ DUYDUNUZ? KONU
HAKKINDA AYRINTILI İFADENİZİ VERİNİZ.
CEVABEN: Yukarıda anlattığım gibi muhtemelen üst model bir telefon aldım. Telefon
almam bu tarihe denk gelmiştir.
SORULDU: ADNAN KAYGUSUZ, İRFAN BİRKAN, NİHAT GÜLTEKİN, BİROL
ERCAN, ERKAN DERİN, NAZMİ DERİN VE ÖZCAN İLGİ İSİMLİ ŞAHISLARI TANIR
MISINIZ? BU ŞAHISLAR İLE İRTİBATINIZ VAR MIDIR?

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
CEVABEN: Nihat GÜLTEKİN, Birol ERCAN isimli şahısları tanımıyorum. Özcan İLGİ
isimli şahıs taksi şoförüdür. Abim Haşan BOZKIR'm devamlı olarak gittiği eczanenin yan tarafında
bulunan döviz bürosunu işleten Erkan DERİN isimli şahsın dayısıdır. Ahimden dolayı tanınm.
Erkan DERİN isimli şahsı da Özcan İLGİ isimli şahısdan dolayı tanıdım. Zaman Zaman Subaşı
Restorana birlikte giderdik. Nazmi DERİN isimli şahıs da Erkan DERİN isimli şahsın kardeşi
olmasından dolayı tanırım. Adnan KAYGUSUZ isimli şahısta Subaşı isimli restorantın şef
garsonudur. Subaşı Restorantma gittiğimiz de genellikle bizimle o ilgileniyordu. Yukarıda İfade
içeriğinde Adnan KAYGUSUZ ile ilgili ayrıca bilgi verdim, İrfan BİRKAN isimli şahıs da Subaşı
Restorantta çalışan garsonlardan bir tanesidir.
SORULDU: ADNAN KAYGUSUZ, İRFAN BİRKAN, NİHAT GÜLTEKİN, BİROL
ERCAN, ERKAN DERİN, NAZMİ DERİN VE ÖZCAN İLGİ İSİMLİ ŞAHILAR İLE TELEFON
VEYA YÜZ YÜZE İRTİBAT KURDUNUZ MU? KONU HAKKINDA AYRINTILI İFADENİZİ
VERİNİZ.
CEVABEN: Nihat GÜLTEKİN, Birol ERCAN isimli şahısları tanımıyorum herhangi bir
irtibatım olmadı. Diğer şahıslarla yüz yüze görüşmemi detaylı olarak anlattım. Erkan DERİN,
Nazmi DERİN, Özcan İLGİ ve Adnan KAYGUSUZLA isimli şahıslarla telefon irtibatım vardır.
SORULDU: YUKARIDA ADI GEÇEN ŞAHISLAR İLE ARANIZDA HERHANGİ BİR
TİCARİ İLİŞKİ VAR MIDIR? BU ŞAHIS İLE PARA ALIP VERME, ARAÇ TEMİNİ,
BİRLİKTE VAKİT GEÇİRME GİBİ FAALİYETLERİNİZ OLDU MU? KONU HAKKINDA
AYRINTILI İFADENİZİ VERİNİZ.
CEVABEN: Nihat GÜLTEKİN, Birol ERCAN isimli şahısları tanımıyorum herhangi bir
ticari ilişkim olmadı. Diğer şahıslarla da hiçbir ticari ilişkim, para alış verişim olmamıştır. Sadece
2001 yılında Bosna ülkesine göreve giderken Erkan DERİN’in evinde kapalı garajı olduğu için
kendime ait opel Tigra aracımı kendisine bıraktım.
SORULDU: NECİP HABLEMİTOĞLU CİNAYETİ İLE İLGİLİ OLARAK O DÖNEM
YÜRÜTÜLEN SORUŞTURMA KAPSAMINDA OLAYLA İLGİLİ TESPİT EDİLEN
ARAÇLAR ÜZERİNDE EMNİYET BİRİMLERİNCE YAPILAN ÇALIŞMALAR
SONUCUNDA İRFAN BİRKAN VE BİROL ERCAN İSİMLİ ŞAHISLAR 24.12.2002
TARİHİNDE İFADE İÇİN ANKARA EMNİYET MÜDÜRLÜĞÜNE GÖTÜRÜLDÜKLERİ,
ANKARA CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞINCA SORUŞTURMA DOSYASI
KAPSAMINDA 11.03.2020 TARİHİNDE HAZIRLANAN “İNCELEME RAPORU”NDA
ADNAN KAYGUSUZ’UN AYNI GÜN SAAT:22.09’DA SİZİ ARADIĞI, SONRASINDA
SAAT:22.14’DE SİZİN DE ADNAN KAYGUSUZ’U ARADIĞINIZ, SAAT:22.49
SIRALARINDA İSE ADNAN KAYGUSUZ’UN İRFAN BİRKAN’I EV NUMARASINDAN
ARADIĞI TESPİT EDİLMİŞTİR.
ADNAN KAYGUSUZ İLE ARANIZDAKİ TELEFON TRAFİĞİNİN İRFAN BİRKAN
İLE BİROL ERCAN’IN İFADE İÇİN EMNİYET MÜDÜRLÜĞÜNE GÖTÜRÜLMELERİNDEN
HEMEN SONRASINA DENK GELMESİ DİKKAT ÇEKİCİ BULUNMUŞTUR. ADNAN
KAYGUSUZ İLE TELEFON GÖRÜŞMESİ YAPMANIZIN SEBEBİ NEDİR? AYRINTILI
İFADENİZİ VERİNİZ.
CEVABEN: Bu görüşmeyi neden ve ne amaçla yaptığımı hatırlamıyorum Birol ERCAN
isimli şahsı da tanımıyorum. İrfan BİRKAN İsimli şahısla benim telefon irtibatım olmamıştır.
SORULDU: İRFAN BİRKAN’A AİT OLAN 06 TBZ 08 PLAKA SAYILI BEYAZ
RENKLİ ARACI OLAYDA KULLANILMAK ÜZERE SİZ Mİ TEMİN ETTİNİZ? BU ARACI
TEMİN ETMEK İÇİN FAYDALANDIĞINIZ ŞAHIS VEYA ŞAHISLAR VAR MIDIR?
CEVABEN: Aracı ben temin etmedim aracın olayda kullanılıp kullanılmadığını
bilmiyorum. Kesinlikle İrfan BİRKAN isimli şahıstan araç almadım ve kullanmadım. Belirtilen 06
TBZ 08 plakalı beyaz renkli aracı almadım.
SORULDU: FETÖ/PDY SİLAHLI TERÖR ÖRGÜTÜNÜN TÜRKİYE İMAMI OLAN
VE HALEN “ARANIYOR” DURUMDA BULUNAN MUSTAFA ÖZCAN İSİMLİ ŞAHSI

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
TANIR MISINIZ? KENDİSİ İLE HERHANGİ BİR İRTİBATINIZ VAR MIDIR?
CEVABEN: Kesinlikle tanımam. FETÖ/PDY en büyük zarar gören kişi benim. Mesleğimi
hayatımı elimden aldılar. 2006 yılında yargılanmış olduğum davanın FETÖ'nün kumpası olduğu
Bakanlar Kurulu kararı ile de açıklanmıştır. Bulunduğum ülke Ukrayna'da da en büyük mücadeleyi
veren benim. Zaten bu konu da 2014 yılı içerisinde Ankara TEM ve İstanbul TEM şubelerine
giderek FETÖ ile mücadelede elim de olan bilgi ve belgeleri bu şubelere teslim ettim. Bu konuda
da İstanbul TEM Şubeden gerekli bilgiler alınabilir.
SORULDU: ENVER ALTAYLI VE NİZAMETTİN AFŞAR İSİMLİ ŞAHISLARI
TANIR MISINIZ? BU ŞAHISLAR İLE İRTİBANIZ NEDİR? KONU HAKKINDA AYRINTILI
İFADENİZİ VERİNİZ.
CEVABEN: Enver ALTAYLI isimli şahsı tanınm. 2012 yılı içerisinde tanıştım. Toplamda
iki defa görüştüm. Birincisi Nizamettin AFŞAR’ın kardeşi Erdoğan olarak hatırladığım kişi Angora
Pastanesinde oturduğum sırada karşılaştık. Bana abisinin Enver ALTAYLI ile pastanede
oturduğunu içerde bir toplantı halinde olduğunu dışarı çıktığında tanıştıracağını söyledi ve ayak
üstü kısa bir tanıştanız oldu. İkinci görüşmem ise 2011 yılı içerisinde tanışmış olduğum Aydın
KÖSTEM bir gün beni Enver ALTAYLI ile tanıştıracağını söyledi. Yine Angora Pastanesinin
karşısında olan Şahin Sitesindeki evine gittik. Burada 10 dakika kadar kaldım. Kitabını
İmzalayarak verdi. Burada eski komutanım Kaşif KOZİNOĞLU hakkında yapmış olduğu olumsuz
konuşma beni etkiledi. Bende biran önce kalkmak istedim ve evinden ayrıldım. Merdivenden
inerken de Aydın KÖSTEM’e böyle şahıslarla beni tanıştırmamasını istedim. Nizamettin AFŞAR
isimli şahıs Enver ALTAYLI’nın koruması olarak tanıyorum. Kardeşini tanıyorum. Kendisi ile
hiçbir irtibatım yok.
SORULDU: AYDIN KÖSTEM İSİMLİ ŞAHSI TANIR MISINIZ? BU ŞAHIS İLE
İRTİBATINIZ NEDİR? KONU HAKKINDA AYRINTILI İFADENİZİ VERİNİZ.
CEVABEN: Aydın KÖSTEM isimli şahsı tanıyorum. Kendisi ile 2010 yılı içerisinde Birlik
mahallesinde bulunan her gün sabah çay içmek için uğradığım berber dükkanı önünde oturuken
oradan geçmekte iken yanıma gelerek Nuri sen misin diyerek sordu. Bende evet dedim. Ben seni
basından ve Levent GÖKTAŞ'dan dolayı tanıyorum dedi. Bu şahısla iş ve ticaret işlerim olmadı.
Kendisi devamlı beni birileri ile tanıştırmak istedi. Eskiden silah işi yaptığını Özel Kuvvetlere, Özel
birliklere silah ve mühimmat temin ettiğini söyledi. 2012 yılı içerisinde beni Amerikaların DEA
uyuşturucu ile Mücadele biriminden Brain isimli şahısla tanıştırdı. Bununla birlikte Türkiye KOM
Başkanlığının Muhbir (Haber Elemanı) olarak dahil edilmeye çalıştı. Eski dosyalarımdan dolayı
kabul görmedim. Bunun dışında kendisiyle maddi bir ilişkim yoktur, 2013 yılından itibarende
görüşmüyorum.
SORULDU: TAHİR ÜNVER İSİMLİ ŞAHSI TANIR MISINIZ? BU ŞAHIS İLE
İRTİBATINIZ NEDİR? KONU HAKKINDA AYRINTILI İFADENİZİ VERİNİZ.
CEVABEN: Tahir ÜNVER isimli şahsı tanımıyorum.
SORULDU: ANKARA CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞINCA SORUŞTURMA
DOSYASI KAPSAMINDA 11.03.2020 TARİHİNDE HAZIRLANAN “İNCELEME
RAPORU”NDA TAHİR ÜNVER İSİMLİ ŞAHIS İLE 2003 YILI OCAK AYI İÇERİSİNDE
TELEFON GÖRÜŞMELERİNİZİN OLDUĞU, AYNI ZAMANDA TAHİR ÜNVER İSİMLİ
ŞAHSIN AYDIN KÖSTEM İLE DE İRTİBATININ BULUNDUĞU TESPİT EDİLMİŞTİR.
KONU HAKKINDA AYRINTILI İFADENİZİ VERİNİZ.
CEVABEN: Tahir ÜNVER isimli şahsı tanımıyorum.
SORULDU: SORUŞTURMA DOSYASI KAPSAMINDA YAPILAN AÇIK KAYNAK
ÇALIŞMALARINDA SİLAHLI TERÖR ÖRGÜTÜ ADINA GÖSTERMİŞ OLDUĞU
FAALİYETLERİNDEN DOLAYI HALEN “ARANIYOR” DURUMDA BULUNAN CAN
DÜNDAR İSİMLİ ŞAHIS İLE İRTİBATLI OLDUĞUNUZ YÖNÜNDE BİLGİLER ELDE
EDİLMİŞTİR. BU ŞAHIS İLE OLAN İRTİBATINIZ HAKKINDA AYRINTILI İFADENİZİ
VERİNİZ.

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
CEVABEN: Ben bu soru ile ilgili yukarıda ifademde ayrıntılı olarak anlattım.
SORULDU: ZİHNİ ÇAKIR İSİMLİ ŞAHSI TANIR MISINIZ? BU ŞAHIS İLE
İRTİBATINIZ NEDİR? KONU HAKKINDA AYRINTILI İFADENİZİ VERİNİZ.
CEVABEN: Zihni ÇAKIR isimli şahıs ile 2013 yılı içerisinde daha öncesinde tammış
olduğum Gültekin isimli bir dönem Bakanlık yapan Faruk ÇELİK’in yiğeni olan şahıs aracıyla
tanıştım. Kendisi Avaztürk isimli internet sitesinde yazarlık yapıyordu. 2014 yılı içerisinde FETÖ
ile etkin mücadele başladığında yukarıda anlattığım şekilde irtibatım oldu.
SORULDU:SORUŞTURMA DOSYASI KAPSAMINDA YAPILAN ÇALIŞMALARDA
ANKARA CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞINA GÖNDERMİŞ OLDUĞUNUZ EL YAZISI
DİLEKÇE VE GAZETE VE İNTERNET BAĞLANTILI HABER AJANSLARINA VERMİŞ
OLDUĞUNUZ RÖPORTAJLAR İLE ŞU ANDA VERMİŞ OLDUĞUNUZ İFADENİZ
ARASINDA ÇELİŞKİLER BULUNMAKTADIR. BU ÇELİŞKİLERİN SEBEBİ NEDİR9
KENDİNİZ Mİ, YOKSA BAZI KİŞİ VEYA KİŞİLERİN YÖNLENDİRMESİ İLE Mİ BU
BİLGİLENDİRMEYİ YAPTINIZ.
CEVABEN: Yukarıda detaylı olarak anlattım. Yaşadığım olayın dikkat çekmesi için açık
kaynaktan da araştırma yaparak dilekçeyi o şekilde yazdım. Basına verdiğim demeçte yazmış
olduğum dilekçeye benzer bir demeçti. Haksız yere suçlandığım için kendimi duyurma
çabasındaydım.
SORU: İFADENİZE EKLEYECEĞİNİZ HERHANGİ BİR HUSUS VAR MI? VAR İSE
AÇIKLAYINIZ.
08.02.2022 GÜNÜ SAAT:00.01 SIRALARINDA AVUKATI İLE GÖRÜŞMEK
İSTEDİĞİNİ BEYAN ETMESİ ÜZERİNE İFADEYE ARA VERİLMİŞTİR.
08.02.2022 GÜNÜ SAAT: 00:10 SIRALARINDA AVUKATI HUZURUNDA İFADEYE
BAŞLANMIŞTIR.
CEVABEN: Benim amacım tamamen bu cinayetin aydınlatılması, aynı görüş içerisinde
olduğum bu çok değerli Necip HABLEMİTOGLU’nun katledilmesi emrini veren, tetiği çeken bu
kişilerin gereken cezaları alması, tamamen olayın açığa çıkarılması için bu maksatla bildiklerimi
2014 yılından beri her ortamda anlattım, çaba sarfettim. Bu konu da 2017 yılında dirayetli bir
savcının gelmesiyle kendi hür irademle dilekçe yazarak yukarıda da açıklamasını yaptığım
şahısların açığa çıkarılması için elimden gelen herşeyi yaptım. Ancak gördüm ki ellerindeki güç ile
bu olayda beni tamamen suçlu göstermeleri, kendilerini aklamaları. Kaldı ki Savcılık makamını bu
konu hakkında ifadeye çağırdıklarında avukatları olmamasına rağmen Levent GÖKTAŞ savcılığa
giderek Altan BORA. Bülent KUTSAL ve Tan DERVİŞOGLU’nu koruyarak beni de kötüleyerek
gerçek yüzlerini göstermişlerdi. Bu bile benim en büyük kanıtımdır. Şunu tekrar eklemek istiyorum
ki bu yapı benim 2014 yılından beri açığa çıkarmak çabamı gördü, biliyor ve buna karşı da her
türlü tedbiri almış dürümdalar. Benim bu ifademle yarın karşınıza geldiklerinde her türlü hazırlığı
bilgi ve belge olarak yapmış olduklarını göreceksiniz. Ancak olaylar tamamen anlattığım
şekildedir. Ukrayna’dan bu konu ile ilgili geri dönmek ve ifade vermek istediğim halde her
seferinde Levent GÖKTAŞ tarafından engellendim. Her zaman bana ülkeme dönmememi istedi. Biz
bu işi sana çevirdik diye tehditleri vardı. Etkin pişmenlıktan yararlanmak istiyorum. Bütün
bildiklerimi samimi bir şekilde anlattım. Ben ifademi hiçbir baskı altında kalmadan kendi hür
irademle avukatım huzurunda verdim." şeklinde beyanda bulunmuştur.

Şüpheli Nuri Gökhan BOZKIR'ın Cumhuriyet Başsavcılığımızda alınan 08/02/2022


tarihli ifadesinde ise; "Ben 07 Şubat 2022 tarihinde Ankara Terörle Mücadele Şube
Müdürlüğünde hakkımdaki suçlamalarla ilgili avukatım ile birlikte ifade vermiştim. Bu ifadem
doğrudur.
Terörle Mücadele Şube Müdürlüğünde geçmişim ve görevimle ilgili detaylı anlatımlarda
bulunmuştum.
Şüpheliye soruşturma dosyamızda bulunan Zihni ÇAKIR isimli tanığın 05/02/2015

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
tarihinde İstanbul Terörle Mücadele Şube Müdürlüğünde alınan ifadesi, aynı tanığın 18/09/2017 ve
19/09/2017 tarihli ifadesi okundu SORULDU :
Ben 2014 yılında dönemin Çalışma Bakanı Faruk ÇELİK'in yeğeni olarak bildiğim Gültekin
isimli arkadaşım aracılığıyla Zihni ÇAKIR ile tanışmıştım. Bu kişiyle yapmış olduğum
görüşmelerde, bana FETÖ/PDY terör örgütü konusuyla ilgilendiğinden bahsetmişti. Ben de
kendisine Necip HABLEMİTOĞLU suikastı ile ilgili bilgim olduğunu, o dönem itibariyle emniyet
içerisinde FETÖ unsurlarının tam olarak temizlenmediği için ne zaman uygun ortam olursa bu
cinayete ilişkin bilgiler vereceğimi anlattım. Zihni ÇAKIR ile ilk görüşmemde herhangi bir isim
vermedim. Ancak daha sonraki görüşmelerimde suikastı Özel Kuvvetlerdeki bir yapılanmanın
gerçekleştirdiğini, Fikret EMEK ve Tarkan MUMCUOĞLU'nun bu cinayetin işlenmesinde
bulunduklarını bilindiğini ifade ettim. Ancak cinayete ilişkin detay, Enver ALTAYLI ya da Mustafa
ÖZCAN isimlerini söylemedim. 2014 ve 2015 yıllarında Zihni ÇAKIR'ın yönlendirmesiyle İstanbul
TEM Şube Müdürlüğüne 4 defa gittim. Burada Başkomiser Murat SEZGİNLER, Emniyet Amiri
Özgür TAŞTEKİN ve onların yönlendirmesiyle dönemin İstanbul Başsavcısı İrfan FİDAN, Emniyet
Müdür Yardımcısı Mustafa ÇALIŞKAN ile görüştüm. Başsavcı İrfan FİDAN ile yapmış olduğum
görüşmede kendisi bana, FETÖ'yü çökertmenin iki önemli unsuru olduğunu, bunlardan birinin
MİT Tırları olayı diğer ise Necip HABLEMİTOĞLU cinayeti olduğunu söyledi. Ben de MİT Tırları
dosyasında önemli bir tanık olduğunu düşündüğüm birini dönemin Cumhuriyet Başsavcısı İrfan
FİDAN'a götürdüm. Necip HABLEMİTOĞLU cinayeti ile ilgili burada Turgut isimli bir emniyet
amiri benimle ilgilendi, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının konuyla ilgilendiğini söyledi, ancak bu
cinayetle ilgili resmi bir ifadem alınmadı.
Şanlıurfa ilinde adımın karıştığı bir soruşturma nedeniyle eski komutanım olan Levent
GÖKTAŞ'ın telkiniyle 12/09/2015 tarihinde yasal yollarla Ukrayna ülkesine gittim. Ukrayna'da
olduğum dönem içerisinde Zihni ÇAKIR ile internet üzerinden telefon görüşmelerim oluyordu.
2017 yılında bir görüşmede kendisi dosyaya yeni bir savcı atandığını, soruşturma dosyası ile
ilgilendiğini, benim de bu konu hakkındaki bildiklerimi bir dilekçe halinde soruşturma savcısına
atmamı belirtmişti. Ben de bunun üzerine bütün bildiklerimi Ukrayna Kiev'de bulunan Emniyet
Ateşesi Fahrettin Karadeniz ve Özel Harekat Polisi Alper isimli kişilere önlerinde yazarak teslim
ettim. Onların da bu bildiklerimi bana Zihni ÇAKIR'ın vermiş olduğu soruşturma savcısı olan sizin
mail adresinize göndereceklerini belirttiler. Ben bu dilekçemde Necip HABLEMİTOĞLU
cinayetine ilişkin bildiklerimi biraz da tam açıklayıcı olmadan yazmıştım. Bunun nedeni de bu
zamana kadar hiç resmi bir muhatap bulamadığım içindir. Zihni ÇAKIR'a bu dilekçeyi
gönderdikten sonra soruşturma savcımızın soracağı hususlar olur ise bunlara da hazır olduğumu
ifade ettim.
2001 yılında Bosna Hersek görevimden döndükten sonra görev yaptığım Özel Kuvvetler
Komutanlığı Muhabere Arama Kurtarma Alay Komutanlığına Levent GÖKTAŞ isimli kişinin
atanmış olduğunu gördüm. Daha önceden Özel Kuvvetler Komutanlığı MAK birliği daha çok
gösteri tatbikat faaliyetleri icra ederken, Levent Albay göreve gelmesinden sonra bazı şeylerin
değiştiğini, personellerin sivil görevler yaptıklarını, saç sakal uzattıklarını, mesaiye riayet
etmediklerini, dışarıda Türkiye geneli görevlere gittiklerini gördüm. Bu olağandışı bir durumdu.
Eylül 2001 tarihinde benim Tim komutanım Hakan BÜYÜKÇULHA Kirazlıdere Kışlası
içerisinde Tim Komutanları odasında kendine ait laptop ile sürekli çalışmalar yapıyordu. Bu
çalışma 10 gün kadar sürdüğünü hatırlıyorum. Aynı dönemde Timlerin örtülü görevleri devam
ediyordu. Bir gün Hakan BÜYÜKÇULHA'ya kahve götürmek için odasına girdiğimde kendisine
eşinden gelen olduğunu düşündüğüm bir telefon çağrısı neticesinde odadan çıktı, o sırada
bilgisayar ekranı açıktı, masasına kahveyi bırakırken ekranda Hedef şahıs ifadeli yazan bir form
olduğunu gördüm, formun üzerinde öldürülen Necip HABLEMİTOĞLU'nun resmi bulunmaktaydı.
Hatırladığım kadarıyla hedef şahıs formunda kişinin adı soyadı, mesleği, ev adresi, boyu, altta da
irtibat kuran personel ifadesi var idi. Adres kısmında 54 veya 56 taksim şeklinde yazıldığını, irtibat
kuran personel kısmında da Fikret EMEK ve Tarkan MUMCUOĞLU isimlerini gördüm. O zaman

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
neden bu kişiyle ilgili hedef şahıs formunun hazırlandığını düşündüm ancak o zaman mantıklı bir
açıklama getiremedim. Ayrıca ekrandan 1073 sayfalı, bu formun da bulunduğu bir word belgesi
olduğunu anladım. Bir süre sonra da Hakan BÜYÜKÇULHA odaya geldi. Ben Özel Kuvvetler
Komutanlığının Devletin bekası için çalışan bir birim olduğunu düşündüğüm için söz konusu
görmüş olduğum bu belgenin ne maksatla hazırlanmış olduğunu merak ettim ve daha sonraki
süreçteki bu 1073 sayfalık raporu elde etmek istedim. Ancak elde edemedim. Hatta nöbetçi
subaylığım döneminde nöbetçi subaylarda bütün odaların anahtarları olurdu, ancak raporun
yazıldığı dönemde Hakan BÜYÜKÇULHA'nın bulunduğu Tim komutanları odasının anahtarı
kendisinde bulunuyordu. Ayrıca laptopu normalde evine götürürdü, o dönemde laptopun odada
durduğunu hatırlıyorum.
2002 yılı başlarında birliğime servis ile gider gelirken aynı servisi kullanan Tarkan
MUMCUOĞLU ile sohbetlerim oluyordu. Bir keresinde Soner YALÇIN ve Necip
HABLEMİTOĞLU ile görüştüğünü söyledi. Hatta Soner YALÇIN'ın hazırladığı bir dizinin
senaryosunda yardımcı olduğunu, Necip HABLEMİTOĞLU'na da Alman Vakıfları konusunda
yardımcı olduğunu belirtmişti. Ben Necip HABLEMİTOĞLU'na Alman Vakıfları ile ilgili yardımcı
olduğunu duyunca, 2001 yılı Eylül ayında görmüş olduğum formla ilgili kafamda bazı şeyler
şekillenmeye başladı. Yine bu servisle gider gelirken bir keresinde Tarkan MUMCUOĞLU bana
Conrand Adaneur Vakfı ile ilgili çalışma yapmamı söyledi, ben de "emredersiniz" dedim. Ancak
görevlerimden ötürü vaktim ve kaynağım olmadığı için bu çalışmayı yapmadım.
Ayrıca Tarkan MUMCUOĞLU Kazakistan görevine gitmeden önce 2002 yılı Ağustos/Eylül
aylarında bana istihbarat kısmında ihtiyaç olduğunda kullanılacak sim kart ve araç konusunda
yardımcı olmamı söyledi. İstihbarat kısmında bir havuz oluşturulduğu düşüncesiyle ve benim de
Ankara'da doğup büyüdüğüm için benden bu konuda yardım istediğini düşündüm. Ben de o tarihte
ortak arkadaşım Erkan DERİN ve ara sıra gelip giden kardeşi Nazmi DERİN ile mesaim sonrası
yemek yemek ve alkol almak için gittiğim mekanda şef garson olarak çalışan Adnan KAYĞUSUZ
ve Adana ve Ankara ilindeki Amerikan tesislerine server hizmetlerinde yardımcı olan yine araç
kiralama işlerinde çevresi olduğu bildiğim şuan soyadını hatırlamadığım Mert (benden 4 yaş
küçük, kilolu, Adanalı, uzun boylu, buğday tenli, ingilizcesi iyi olan) isimli kişilerin iletişim
bilgilerini Tarkan MUMCUOĞLU İdari işler Astsubayı Fikret (soyadı Öztürk olabilir) isimli şahsa
verdim. Bu bilgileri Fikret Astsubaya vermemi yaptığım görüşmede Tarkan MUMCUOĞLU
söylemişti. Kendi timimde astsubay olan Kamil METİN'in Etlik bölgesinde telefon işleriyle uğraşan
Fatih Metin isimli bir kardeşi olduğunu bildiğimden Kamil METİN'e de simkart ihtiyaçları için
Tarkan MUMUCUOĞLU ile irtibata geçmesini söyledim. Ben Adnan KAYĞUSUZ ve Mert isimli
arkadaşımı bu konuda bilgilendirdim. Kendilerine birliğimizin araç ihtiyacı olduğunda yardımcı
olmalarını söyledim. Benim mantığım bu çocukların araçları kullanılır ise aradan para kazanılır
düşüncesiydi. Hatırladığım kadarıyla Adnan KAYĞUSUZ girişken, çevresi olan biriydi. Müşteri
ilişkileri iyiydi, bu yüzden bu kişinin yardımcı olacağını düşündüm.
Yukarıda ifademde belirttiğim istihbarat kısmı için isim havuzu oluşturma olayı Tarkan
MUMCUOĞLU'nun Kazakistan görevine gitmeden önceki dönem içerisinde olmuştur. İstihbarat
havuzuna bu isimleri verdiğimi, telefon numaralarını bıraktığımı o dönem Tarkan
MUMCUOĞLU'na da arz ettim. O da bana "bilgim var" dedi.
2002 yılı Kasım ayı ortaları gibiydi, MAK Alay Komutanı Levent GÖKTAŞ beni bir gün
makamına çağırdı. Örtülü bir görev olduğunu, hedefin Necip HABLEMİTOĞLU isimli kişi
olduğunu, nedenini de bu kişinin devletin gizli bilgi ve belgelerini istenmeyen şahıslarla
paylaştığını söyledi. Bana Portakal Çiçeği Sokağı keşfini yapmamı ve gerekli koordinasyonu Fikret
EMEK binbaşı ile yapmamı emretti. Ayrıca bana görevde kullanmam için operasyonel bir hat
verdi. Ben "emredersiniz komutanım" diyerek yanından ayrıldım. Levent GÖKTAŞ'ın makamından
çıktıktan sonra daha önceden Hakan BÜYÜKÇULHA'nın hazırlamış olduğu dosya ve hedef şahıs
formu bu sırada aklıma geldi. Parçalar birleşmeye başladı. Ancak ben Necip
HABLEMİTOĞLU'nun öldürülebileceğini tahmin etmedim. Sadece takibe alınacağını, kimlerle

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
bilgi belge paylaştığının araştırıldığını düşündüm. Ben Ankara'da büyüdüğüm için Portakal
Çiçeği sokağı ismini duymuştum, ancak o ana kadar neresi olduğunu tam olarak bilmiyordum. Ben
almış olduğum eğitimlerden bildiğim kadarıyla bu sokakta keşif yapabilmem için bir gerekçemin
olması gerekiyordu. Biz buna maske görev adını veriyoruz. O gün ben buraya hurdacı kılığında
gelebileceğimi düşündüm, bu maksatla ağabeyimin de arkadaşı olan Ankara Kalesinin altında
kamyonet tamir atölyesi olan daha öncen de kendi aracımın tamir işleri için gidip geldiğim Hızır
ŞİMŞEK'in yanında daha önce gördüğüm 4 tekerlekli hurda taşıyıcı aracını satın almak istedim.
Bunun için Hızır ŞİMŞEK'in yanına gittim. Kendisiyle görüştüm. Daha önce gördüğüm hurda
taşıyıcı aracının lazım olduğunu söyledim. Parasıyla bunu almak istedim, "bana parası önemli
değil, ne verirsen al" dedi. Hatırlamadığım cüzi bir miktar ücret vererek bu aracı satın aldım. Bir
de orada o sırada gördüğüm arızalı bir şofbeni para vermeden aldım. Hurda taşıyıcı aracının içine
koydum. Tam hatırlamamakla birlikte ya Hızır ŞİMŞEK'in kamyonetiyle ya da onun bir
arkadaşının kamyoneti ile ücreti ile bu hurda taşıyıcı aracı ve içindeki şofbeni Portakal Çiçeği
Sokağa yakın bir nokta olan Mesnevi Sokağın başına götürdüm. Bu sırada ben üzerime eski
kıyafetlerimden giymiştim. Vakit gündüz vakti mesai saatleriydi. Mesnevi Sokaktan Portakal Çiçeği
Sokağa doğru Ayrancı istikametinden Çankaya istikametine doğru yokuş yukarı Portakal Çiçeği
Sokaktan geçerek çıktım. Özellikle yokuş yukarı çıkmayı tercih ettim, çünkü yavaşça çıkacağım için
rahatlıkla çevreyi kontrol edebileceğimi düşündüm. Bana verilen görevde sokağın keşfi olduğu için
benim yapmam gereken olan Portakal Çiçeği Sokağın yaya, araç trafiği, bölgede bulunan
kameraları, varsa apartmanların ışık sensörlerini, caddeye giriş çıkış yapan ara yolları, güvenlik
noktalarını belirlemekti. Bu keşfi yaparken tespit ettiklerimi önce aklımda tuttum, daha sonra
Portakal Çiçeği Caddesini tamamlayarak Hoşdere Caddesine çıktım. sol tarafa Atakule
istikametine doğru yürüdüm, Toyota satış yerinin arka tarafındaki boş araziye hurda taşıma
aracını bıraktım ve yürüyerek yakın konumda bulunan Oyak Sitesindeki evime geçtim. Aklımda
tuttuğum tespitleri görevde kullandığım ajandaya not aldım, akabinde a4 kağıdına kendi el yazımla
geçirerek bir rapor halini verdim. Hazırladığım bu raporu takip eden bir günde Levent
GÖKTAŞ'a verdim, o da rapora baktıktan sonra bunu Fikret EMEK'e vermemi söyledi. Hemen yan
odada bulunan Fikret EMEK'in makamına geçerek bu raporu ona verdim. Fikret EMEK rapora
baktığında "tamam, ben de bu bölgeye gideceğim, Altan BORA ve Tan DERVİŞOĞLU'nun da bu
bölgeye gideceğini" söyledi. Tam bu sırada görevin içerisinde Altan BORA ve Tan
DERVİŞOĞLU'nun olduğu hususu aklımda oturdu. Bu tip görevlerde kompartmantasyon dediğimiz
bir kavram vardır. Görev içerisindeki kişiler birbirlerini bilmezler, üsteki tamamını bilir, alttakiler
birbirlerini tam olarak bilmezler. Burada da benim yaptığımı diğerleri bilmiyordu. Altan ve Tan'ın
bu olay içerisinde olduğunu Fikret EMEK'in bu sözleriyle anladım.
Bu keşif görevi sonrasındaki bir günde Levent GÖKTAŞ'ın makamında serbest paraşüt
planlaması yaptığımız sırada içeriye Bülent KUTSAL isimli üsteğmen geldi, beni görünce Levent
Albaya "Komutanım müsait misin" dedi, o da "söyle, konuşabilirsin" diyerek karşılık verdiğini
hatırlıyorum. Bülent KUTSAL devamında malum şahıs şeklinde konuşarak "arabayı uzaktan
kumanda sistemi ile çalıştırıyor, bu sebeple patlayıcı sistemi kullanılamaz, başka bir metod
denenmesi gerekir" şeklinde konuştu. Levent GÖKTAŞ da "tamam planlarız" diyerek cevap verdi.
Bu görüşmeden de Bülent KUTSAL'ın da bu iş içerisinde olduğunu düşündüm.
Daha sonraki bir günde Levent GÖKTAŞ' la görüştüğümde Necip HABLEMİTOĞLU görevi
ile ilgili Tarkan MUMCUOĞLU'nun geleceğini, kendisini bölgeye götürüp getirme görevim
olduğunu söyledi. O sırada Tarkan MUMCUOĞLU Kazakistan ülkesinde görevli idi. Kendisinin ne
şekilde geleceğini Levent GÖKTAŞ'a soramadım. O dönemde bizim Kazakistan, Türkmenistan,
Kırgızistan gibi ülkelere gidip gelmemiz tamamen Özel Kuvvetler Komutanlığının inisiyatifindedir.
Gidip gelmeler sivil ya da askeri uçaklarla olabilir ya da sahte pasaportla gidip gelinebilir. Alınan
görev yabancı ülkenin askerine eğitim vermektir. Ancak resmiyette bölge etüti hazırlanır. Bu görev
sırasında giden personel çok rahat serbest çalışma imkanına sahiptir. Birlik içerisinde değil ayrı
dışarıdan kiralık dairelerde oturulur. Bunun için de Tarkan MUMCUOĞLU rahatlıkla Türkiye'ye

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
gelmiş ya da gelecek olabilir. Ayrıca biz Kuzey Irak görevlerine kimliksiz, pasaportsuz her şekilde
girip çıkabiliyorduk. Buradan da Özel Kuvvetler personelinin rahatlıkla gidip geleceğini
belirtebilirim.
Ben askeriyede para kros takımında bulunuyordum. Kendim haricen de hafta sonları
cumartesi-pazar günleri evimin civarındaki Oran Koşu Parkında koşarım. Olaydan önceki bir
cumartesi günü evimin civarındaki Oran Koşu Parkurunda koşuya giderken civardaki Nilkent
Taksi durağı civarında Tarkan MUMCUOĞLU'nu gördüm. Kendisinin adresi Nilkent sitesindeydi.
Taksi durağından Simon Bolivar Caddesine doğru yalnız başına yürüyordu. Burada ben daha
önceden Levent GÖKTAŞ'tan Tarkan MUMCUOĞLU'nun görev için geleceğini duyduğumdan
kendisini gördüğümde görevin yaklaştığını anladım. O sırada ben araçla gittiğim için kendisiyle
konuşamadım. Nasıl olsa pazartesi günü serviste karşılaşırım dedim. Ayrıca ben Oyak Sitesinde
oturuyorum, Oran Koşu Parkuru eve uzak olduğu için arabamla oraya gidip gelirim.
Bizim aldığımız eğitimlerden bildiğim kadarıyla görev sırasında bir yedekleme yapmamız
gerekiyor. Asil unsurun dışında bir de yedek unsurun bulunması gerekiyor. Normalde yedek unsur
asli unsurun ne yaptığını bilir. Bu olayda yedek unsur olarak diğer timde çalışan ve benim de
geçici olarak baktığım timde astsubay olan Hacı ARABACI ile konuştum. O dönem Özel
Kuvvetlerde gayri nizami harp kursu görülmekteydi. Denizden İkmal Operasyonları adı altında
Gölbaşı'nda bir gösteri faaliyeti yapmıştık. O dönem bu görevin devamı mahiyetinde olduğunu
söyleyerek, yine kursiyerleri eğitmek için olduğunu ifade ederek kursiyerlere takip görevi
verileceğini, bunun için de bizimle beraber takip konusunda gösteri yapmasını kendisine belirttim.
Gayri Nizami Harp Görevleri şehir içerisinde olur. Hacı ARABACI'ya kendisine söyleyeceğim
bölgede beklemesini, ihtiyaç olduğu vakit kendisini arayacağımı ve belirteceğim yere gelmesini
söyledim. Bu tip görevlerde kullanacağınız görev yedeğini komutana bildirmem gerektiğinden
görev yedeğim Hacı ARABACI ismini Levent GÖKTAŞ'a ifade ettim. O da bana "uygundur" dedi.
İhtiyaç olan sim kartı Fikret EMEK Binbaşıdan temin edeceğimi söyledi. Ayrıca Levent GÖKTAŞ
bana yarından itibaren verilen sim kartların açılmasını emretti. Ben de Fikret EMEK'e giderek
Hacı ARABACI için de bir sim kart aldım. Bu anlattıklarım olaydan bir gün önceydi. 18/12/2002
olay günü sabah sporundan sonra Hacı ARABACI'yı Tim Komutan Yardımcıları odasına çağırdım,
telefon ve sim kartı kendisine verdim. Bugün akşamdan sonra verilen sim kartı telefona takarak
açmasını, Çankaya Lisesi civarında hazır olmasını söyledim, hatta o sırada bana "neden kendi
telefonlarımız ile haberleşmiyoruz" diye sordu, ben de takip görevlerinde kursiyerlerin kendi
telefonlarının kullanılmamasını anlatacağız dedim. Hatta önlerinde sim kart kırarak telefon
imhasını göstereceğiz dedim.
Ayrıca şuan aklıma gelen bir hususu daha ifade etmek istiyorum, olay tarihinden önceki
hatırlamadığım bir vakitte Levent GÖKTAŞ'ın daha sonra emeklilikte de kullandığı Savunma
Sanayi işinde çalışan İrfan isimli arkadaşının ofisine Mehmet NARİN isimli Levent GÖKTAŞ'ın
astsubayı olan kişi beni çağırdı. Bu görüşme mesai sırasında da konuşulmuş olabilir. Ben de mesai
sonrası bu ofise gittim. İçeride Levent GÖKTAŞ, Fikret EMEK, Hakan BÜYÜKÇULHA, Mehmet
NARİN isimli kişiler hatırladığım kadarıyla vardı. Burada dönemin Genelkurmay Başkanı aynı
zamanda babamın devre arkadaşı Hilmi ÖZKÖK ile ilgili konuşuyorlardı. Hilmi ÖZKÖK'e karşı
yıpratma hareketinden bahsediyorlardı. Levent GÖKTAŞ'ı görevden alınma durumunu
konuşuyorlardı. Benden de babama söyleyerek bu konuda yardımcı olmamı istediler. Daha sonraki
konuşmalarında kendi aralarında planlama yaptıklarını duydum. Fikret EMEK'in sahada olması
gerektiğini, belgelerin Fikret EMEK'in alacağını, Hakan BÜYÜKÇULHA ile birlikte hareket
edeceklerini gibi konuşmalar yapıyorlardı.
18/12/2002 tarihinde gündüz Kirazlıdere'deki mesaiden sonra kendi kullandığım telefonumu
kapattım. Cihazı evde bıraktım. Daha önce Şırnak ilinden satın aldığım Ericsson marka cep
telefonuna operasyonel sim kartı taktım. Saat 19:30 veya 19:45 sıralarında bu sim kartı Tarkan
MUMCUOĞLU aradı. Tarkan MUMCUOĞLU'nun bu numarayı daha önceden Fikret EMEK'ten
aldığını tahmin ediyorum. Kendisi ile o ana kadar Nilkent Taksi Durağında gördüğümden bu yana

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
iletişim kurmamıştım. Ben pazartesi günü mesaiye geleceğini daha önce söylemiştim, ancak
gelmedi. Bu görüşmede telefonla bana kendisini Nilkent Sitesinden almamı söyledi. Ben de Hacı
ARABACI'yı operasyonel telefondan arayarak yerini almasını söyledim. Mesaiden çıkmadan önce
timlerin birinden üsteğmen Mehmet Emin KOÇ'tan eve gidip gelmek için aracını istemiştim. O
sırada onun Mazda marka gri renkli 6.26 model bir aracı vardı, hatırladığım kadarıyla bu araç idi,
geniş idi. O da bana aracını kullanmam için verdi. Tarkan MUMCUOĞLU beni aradıktan sonra
Nilkent Sitesinden bu araçla aldım. Üzerimde siyah mont, kot pantolon, kafamda siyah bere,
ayağımda sarı bot vardı. Tarkan MUMCUOĞLU'nda balıkçı yaka kazak, kapşonlu siyah parka
olduğunu hatırlıyorum. Benim üzerimde Beratta marka FS92 model beylik tabancam vardı. Onun
üzerindeki silahı görmedim. Ancak silahlıydı. Direksiyonda ben olduğum halde Simon Bolivar
Caddesinden, Atakule, Hoşdere, Hava Sokak, Refik Belendir istikametine oradan da Pak Sokak
istikametine gittim. Pak Sokağa yöneldikten sonra sağ tarafta boş bir arazide kendisini bıraktım.
Eliyle sokak içerisini göstererek "beni bu sokaktan alırsın" dedi. Ben Pak sokak içerisinden
300-400 metre yukarı doğru gittim. Girdiğim yönün ters olduğunu tahmin ediyorum. Tarkan bu
istikamette seyir halinde iken yolda elindeki operasyonel telefon ile Mete ağabey hitabıyla biriyle
konuşuyordu. Mete Levent GÖKTAŞ'ın görevlerdeki kod ismidir. Tarkan telefonda "tamam,
tamam" şeklinde devam etti. Pak Sokak içerisinde boş bulduğum bir yere aracı park ettim. Araba
çalışır vaziyette bekledim, aracın ışıklarını kapattım. Tarkan MUMCUOĞLU'nu bırakmamdan 5
veya 10 dakika sonra arka arkaya 2 el silah sesi duydum. Arabayı iki hamlede sokak içerisinde
döndürdüm, geldiğim Portakal Çiçeği Sokağı istikametine döndüm. Portakal Çiçeği Sokağı
içerisinden Tarkan MUMCUOĞLU'nu araca aldım, yukarıya Çankaya Lisesi istikametine doğru
çıktım. O sırada Tarkan telefonla konuştu, "unsurlar çekilebilir" dedi. Bu arada ben Hacı
ARABACI'yı aradım, evine döneceğini, tatbikatın iptal olduğunu söyledim. Atakule istikametine
doğru seyir halindeydim. Simon Bolivar Caddesi üzerinden Nilkent sitesine Tarkan
MUMCUOĞLU'nu evine bıraktım. Buradan U dönüşü yaparak Simon Bolivar, Atakule, Hoşdere,
Genelkurmay Kavşağı, İnönü Bulvarı, Milli Kütüphane oradan da Kirazlıdere istikametine giderek
birliğe giriş yaptım. O sırada saat 21:00 - 21:30 olabilir. Gölbaşı'nda bizim timlerimiz
eğitimdeydi. Henüz dönmemişlerdi. Ben Gölbaşı'na timlerin eğitim alanına gidip gitmediğimi
hatırlamıyorum. Ancak o gün timler gece eğitimi aldığını hatırlıyorum. Atış alanında telefonu imha
ettim, sim kartı evrak imha yerinde kırıp attım. O sırada timlerin Gölbaşı'ndan gelmeye başladığını
hatırlıyorum. Kirazlıdere'de birlik içerisinde yatma yerlerinde sabahladım.
Ertesi günü normal mesaime devam ettim. Verilen ve yapılan görev daha sonradan hiç
konuşulmadı. Ertesi günü Tarkan MUMCUOĞLU'nu mesaide görmedim. 1-2 gün sonra Fikret
EMEK mesaideyken bana Tarkan ile birlikte Necip HABLEMİTOĞLU'nun evine gidileceğini,
kendisinin evinden bir belge alınacağını, ancak ben korktuğumdan, eğitim görevlerimin olduğunu
bahane ederek, bu görevi yapamayacağımı söyledim. Ayrıca görev sonrası değerlendirme
toplantısı olacağını, benim bu toplantıya katılmamın gerek olmadığını söyledi.
Daha sonrasında verilen bu görev bir daha benim bulunduğum bir ortamda konuşulmadı.
Sadece ben Ukrayna'da iken size dilekçeyi gönderdikten sonra Levent GÖKTAŞ yanıma Levent
BEKTAŞ isimli emekli askeri gönderdi. Sadece 1 günlüğüne bu şahıs Ukrayna'ya yanıma geldi.
Bana Levent GÖKTAŞ'tan aktararak "yediğin boku biliyoruz, akıllı ol, sessiz kal" şeklinde
tehditlerde bulundu. Hakkımda tutuklama kararı çıkınca Ukrayna'daki ev hapsi sürecinde Levent
GÖKTAŞ ile telefonla internet üzerinden görüşüyorduk. Telefonda "Tarkan'dan işi nasıl sana
çevirdiysek, düzeltmesini biliriz, çocuğun başkalarına baba demesini istemiyorsan akıllı ol
Ukrayna'da kal, ben sana gerekli maddi desteği sağlayacağım" şeklinde konuşarak tehdit etti.
SORULDU: Olayda kullanılan silah herhangi bir yere atıldı mı?
Benim bu konuda herhangi bir bilgim yok, bunu Tarkan MUMCUOĞLU bilir, benim size
yazmış olduğum dilekçedeki krokiyi o günü inandırıcılık olsun diye yazdım, ancak o hikaye gerçek
değildir.
SORULDU: Mustafa ÖZCAN, Enver ALTAYLI, Aydın KÖSTEM isimli kişileri tanıyor

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
musunuz, bunlarla bir irtibatınız var mı?
Aydın KÖSTEM'i 2010 yılından tanırım. Birlik Mahallesindeki berber dükkanı civarında
yolda yürüyen yaşlı sakallı biri bana "sen Nuri Gökhan Bozkır değil misin" dedi. Ben de evet
dedim. Beni Levent GÖKTAŞ'dan tanıdığını, eski Özel Kuvvetler personeli olduğumu söyledi.
2010-2013 yılları arası ara ara kendisiyle görüştüm. Bir ara beni Amerika Büyükelçiliğinde
çalışan Brayn isimli bir DEA ajanı ile tanıştırdı.
Enver ALTAYLI ile 2011 veya 2012 yılları arasında Angora Pastanesinde otururken bir
arkadaşımın yanında bulunan Nizamettin AVŞAR'ın kardeşi aracılığıyla ayak üstü tanıştım. 2 kere
kendisiyle görüştüm. Biri bu ayak üstü görüşmem, diğeri ise Aydın KÖSTEM tarafından Enver
ALTAYLI'nın evinde olmuştur.
Mustafa ÖZCAN'ı tanımıyorum.
SORULDU: Adınıza kayıtlı 0533 653 33 15 ve 0536 839 96 74 numaralı GSM hatları sizin
tarafınızdan mı kullanılmaktadır?
Bu iki GSM numarası da benim tarafımdan kullanılmaktadır. Sonu 96 74 olan numaralı hat
arada abim tarafından da kullanılmıştır. Ben 1996 Kara Harp Okulu girişliyimdir, 1974'de doğum
tarihimdir.
SORULDU: Arif OBALI ve İrfan AYDIN isimli kişileri tanıyor musunuz?
İrfan AYDIN isimli şahsı tanıyorum, kendisi 1997 yılında Özel Kuvvetler Komutanlığında
gördüğüm, Özel Harekat kısmında beraberdik, astsubay olarak görev yapıyordu. Olay ile bir
ilgisinin olup olmadığını bilmiyorum.
Arif OBALI ismini şuan hatırlamıyorum.
Ben hakkımda çıkarmış olduğunuz Yakalama Kararına istinaden İnterpol tarafından
Ukrayna'da yakalandıktan sonra Türkiye'ye gelmek istedim. Ancak süreçte anlattığım üzere Levent
GÖKTAŞ'ın etkisiyle Türkiye'ye gelmekten vazgeçtim. En son Romanya ülkesindeyken Ukrayna'ya
geri dönüp, hakkımdaki iade kararı doğrultusunda ülkeme gelmek istedim. Bunun için emniyet
ifademde tanışma hikayemi belirttiğim Aytaç OCAKLI aracılığıyla Ukrayna'ya geçmek isterken
sınırda Ukrayna istihbaratına yakalandım. Aytaç OCAKLI'nın beni ihbar ettiğini düşünüyorum.
Bunu Ukrayna istihbaratı bana söyledi. Ukrayna istihbaratı tarafından Türkiye'ye getirildim ve
Milli İstihbarat Teşkilatına teslim edildim. Ben Romanya ülkesinden başka ülkelere kaçma
imkanım varken hakkımdaki iade kararını yerine getirebilmek için Ukrayna'ya giderken
yakalandım. Bu hususunu dikkate alınmasını istiyorum.
Son olarak İnsan beyni unutmaya çalışır, içinde bulunduğum bu olay yanlış bir olaydı.
Emniyette ve Cumhuriyet Başsavcılığınızda bildiğim her şeyi anlattım. Sonuna kadar da
anlattıklarımın arkasındayım. Bu hususun göz önüne alınmasını, pişman olduğum hususunun
dikkate alınmasını, olayın ortaya çıkarılmamdaki çabamın görülmesini, hakkımda gerekli yasal
haklarımın kullanılmasını talep ediyorum dedi.
2014 yılından bu yana bu işin aydınlanması için elimden geleni yapmaya çalıştım. Bu
yapılanmanın ortaya çıkarılmasını istiyorum. Adaletin yerini bulmasını istiyorum. Başka bir
diyeceğim yoktur. " şeklinde beyanda bulunmuştur.

Şüpheli Nuri Gökhan BOZKIR, vermiş olduğu Tem Şube Müdürlüğü ve Cumhuriyet
Başsavcılığımız ifadesinde benzer beyanlarda bulunmuş, kendisi ile ilgili Cumhuriyet
Başsavcılığımız tespitlerini kısmen kabul ederek maktul Necip HABLEMİTOĞLU'nun
öldürülmesi olayında kendisinin de içinde yer aldığı bir grup tarafından bu olayın gerçekleştirilmiş
olduğunu ifade etmiştir. Şüpheli Nuri Gökhan BOZKIR bu ifadesinde özetle, dönemin Özel
Kuvvetler Komutanlığı Muhabere Arama Kurtarma (MAK) Alay Komutanı olan Mustafa Levent
Göktaş'tan aldığı talimat ile maktul hakkında keşif görevi olduğunu, öldürülmesi öncesinde evinin
civarını gözetleyerek, olay yeri ile ilgi tespitler yaptığını, Maktul hakkında toplamış olduğu
bilgileri o tarihte MAK Alayında İstihbarat Kısım Amiri olan Fikret EMEK ile paylaştığını, Fikret
EMEK'in yardımcısı olan ve olayın tetikçisi konumunda olduğunu belirttiği Ahmet Tarkan

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
MUMCUOĞLU'nu 18/12/2002 tarihinde olay mahalline araç ile getirip götürdüğünü ifade etmiştir.
Şüpheli Nuri Gökhan BOZKIR'ın bu ifadesi Cumhuriyet Başsavcılığımızca
değerlendirildiğinde, bazı hususlarda doğru beyanlarda bulunduğu, bu zamana kadar toplanan
deliller, yapılan tespitlere göre, şüphelinin olay ile ilgili bazı kısımları ise gerçeğe uygun
olamayacak şekilde yanlış aktardığı, kasıtlı olarak ÖKK MAK Alayında görev yaptığı dönemde
kendisinin Tim Komutanı olan Hakan BÜYÜKÇULHA, başka bir timde görevli olan Altan BORA,
Tan DERVİŞOĞLU, Bülent KUTSAL isimlerini de soruşturma dosyamıza dahil etmek amacıyla
hareket ettiği, ifadesindeki anlatım kısımlarında bu kişileri olayın içerisindeymiş gibi bir konuma
yerleştirerek anlatımlar yaptığı değerlendirilmiştir. Ancak bu kişiler hakkında Cumhuriyet
Başsavcılığımızca Nuri Gökhan BOZKIR'ın ifadesi dışında, alınan tüm ifadeler, hts analizleri ve
tüm soruşturma işlemlerinden başkaca bir delil tespit edilememiştir. Cumhuriyet Başsavcılığımızca
soruşturma işlemleri sonucunda adı geçen kişiler, Hakan BÜYÜKÇULHA, Altan BORA, Tan
DERVİŞOĞLU ve Bülent KUTSAL hakkında kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmiştir.
Şüpheli Nuri Gökhan BOZKIR'ın, bazı olayları, gerçeğe göre daha farklı kurgusal bir
anlatım içinde ifade etmesinin sebebinin, hakkında yapılacak suçlamalardan örgüt üyeliği suçu
açısından etkin pişmanlık hükümlerinden faydalanmak istemiş olması, bazı isimleri olaya
katmasındaki sebebin ise, kendisinin Türk Silahlı Kuvvetlerinde görevli olduğu dönemde bu
görevinden ihracına konu olan disiplinsiz davranışlarını eleştiren ya da üst komutanlarına aktaran,
ihracına konu eylemlerine ilişkin yargılamalara tanık olan kişilere karşı duyduğu rahatsızlık
olduğu değerlendirmesi yapılmıştır.

Şüpheli Nuri Gökhan BOZKIR'ın Zihni ÇAKIR'a aktarımı sonucu Zihni ÇAKIR'ın alınan
ifadesinde ortaya çıkan maktul Necip HABLEMİTOĞLU'nu FETÖ/PDY ile ilgili çalışmalarından
vazgeçirmek için kurulan Mustafa ÖZCAN-Enver ALTAYLI ilişkisi, sonrasında Enver
ALYALI'nın bağlantıları üzerinden Özel Kuvvetler Komutanlığı içerisindeki kişilerce
gerçekleştirilen Necip HABLEMİTOĞLU'nu öldürmeye giden sürecin, şüpheli Nuri Gökhan
BOZKIR'ın, Ankara TEM Şube Müdürlüğü ve Cumhuriyet Başsavcılığımızda vermiş olduğu
ifadelerinde belirtilmemesinin sebebi, cinayetin işlenmesinde FETÖ/PDY terör örgütünün rolünün
şüphelice kabul edilmesi halinde bu örgüt ile anılmanın kendisinde yaratacağı rahatsızlık duygusu
olabileceği düşünülmektedir. Şüpheli Nuri Gökhan BOZKIR'ın cinayetin arka planında yer alan
kişileri başlangıçta açık şekilde ifade ettiği arkadaşı Zihni ÇAKIR'ın, sonrasında doğruluğu tespit
edilen bu hususları kendiliğinden bilmesi mümkün görülmediğinden, Nuri Gökhan BOZKIR'ın bu
konuda doğruyu söylemediği, Zihni ÇAKIR'a başlangıçta yaptığı aktarımların doğru kabul
edilmesi gerektiği kanaati Cumhuriyet Başsavcılığımızda oluşmuştur.

Şüpheli Nuri Gökhan BOZKIR Ankara TEM Şube Müdürlüğünde ve Cumhuriyet


Başsavcılığımızda vermiş olduğu ifadesinde, Mustafa Levent GÖKTAŞ'tan aldığı talimat üzere
cinayetin işlenmesi sırasında kullanılmak üzere maktulün evi civarında ve olay yerinde maktule
ilişkin bilgi toplamak üzere keşif yaptığını iki husus ile ifade etmektedir. Birincisi, olayda araç
temini noktasında yardımcı olması için olay döneminde gittiği bir restoranda garson olarak çalışan
arkadaşı Adnan KAYĞUSUZ isimli kişinin bilgilerini araç temini noktasında irtibat kurması için
cinayetin tetikçisi olduğunu ifade ettiği Ahmet Tarkan MUMCUOĞLU'na vermesi, ikincisi ise
olay tarihinde araç tamircisi arkadaşı Hızır ŞİMŞEK isimli kişiden olay yeri civarında keşif
yapmak amacıyla hurda aracı almak suretiyle olay mahallinde keşif yapmak istemesidir.

Adnan KAYĞUSUZ'dan Araç Temin Edilmesi Olayı;


Adnan KAYĞUSUZ isimli kişi olay tarihinde Kızılay civarında bulunan bir restoranda
garsonluk yapan birisidir. Uzunca yıllardır arkadaşı olan yine kendisi gibi aynı iş yerinde garson
olan İrfan BİRKAN isimli kişi ile aynı iş yerinde birlikte çalışmaktadır. Adnan KAYĞUSUZ nüfus
kayıt bilgilerine göre 13/10/2008 tarihinde vefat etmiştir. Nurhan YILDIRIM isimli şahsın

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
23/12/2002 tarihinde Ankara Emniyet Müdürlüğünde alınan ifadesinde "...Hatırladığım kadarı
ile bu yılın Haziran ayının 15'i gibi idi. Halen ikamet ettiğim binanın karşısında bulunan ve
merhum Necip HABLEMİTOĞLU'nun evinin alt tarafında bulunan boş arazide gözleme yapan
bayanların olduğunu gördüm, doğal şeyler hoşuma gittiği için ve merakımdan dolayı bu
bayanların yapına gelip gözleme sipariş ettim ve beklemeye başladım. Bu süre zarfında karşımda
üç kapısı da açık bulunan Renault veya TOFAŞ olduğunu zannettiğim bir araç bulunuyordu ve bu
aracın içerisinde biri sakallı üç şahıs oturmakta idi. Bu şahıslardan birisi bana dönerek bir yerden
tanışıyoruz galiba diyerek konuşmak istedi. Ben ise kendilerini tanımadığımı söyledim ve gerçek
ismimi söyledim ve de söylediğiniz isim ben değilim dedim. Bunun üzerine, sohbet biraz gerginleşti
ben de daha önce bu kişilere gerçek ismimi söylediğim için biraz tedirgin oldum. O dönemde
gündemde kapkaç hadiseleri ve hırsızlıklar olduğu için evimi öğrenmesinden diye gözlemelerimi
alıp biraz alt tarafta bulunun TANSAŞ alışveriş merkezinin arkasını dolanarak benim evimin
bulunduğu apartmanın arkasındaki açık otoparka arabamı park ettim. Bu olaydan yaklaşık 20 gün
sonra bir şahıs binamızın güvenliğine gelerek benim isimi sormuş. Güvenlik görevlisi de bu şahsa
evet burada 63 numarada ikamet eder demiş. Ben güvenlikçi çocuk ile görüştüğümde ise bana tarif
ettiği eşgal daha önce gördüğüm üç şahısla tutmuyordu ve farklı bir şahıs eşgali ortaya çıkıyordu.
Ben de bu konuyu önemsemedim ve üzerinden geçtim. 10/12/2002 günü saat 07:30 sıralarında
Portakal Çiçeği Sokakta bulunan merhumun evinini karşısında park halinde bir araç ile çok hafif
çarpıştım. Karşımdan oto geldiği için kendi otomobilimi sağ tarafa çekerken böyle küçük bir kaza
oldu. Ancak bu aracın sağ kapısından inen ve bana kaba davranan bir şahıs oldu. Ben bu şahsa
dikkatli baktığımda ise bu şahsın yaz aylarında gözlemecide karşılaştığım ve sizi sanki bir yerden
tanıyorum diyen şahıs ile aynı kişi olduğunu anladım. Bu şahıs 180 cm'den uzun, sağlam vücutlu,
yakışıklı ve 28-30 yaşlarında, siyah gözlü ve esmer, düzgün lisanda ve güzel aksanlı, gür saçlı,
sakalsız ve bıyıksız birisiydi. Ben bu şahsın kabalığına rağmen belki benim mahallemin çocuğu
olabilir diye fazla birşey söylemedim. Bu arada şoför mahallinde bulunan diğer kişi, arkadaşına
bırak hadi gidelim diye arabanın içerisine aldı ve bana da arkadaşımın kusuruna bakmayın dedi.
Bundan sonra ise kaza mahallinden ayrılmak üzereyken şoför mahallinde bulunan şahıs bana
plakamın düştüğünü söyledi ben de aracımla geri doğru gelip yere düşen plakamı aldım ve oradan
ayrıldım. Aynı sokak üzerinde bulunan evime doğru giderken ise plakasını 06 TBZ 08 plakalı
olarak aldığım koyu renkli yerli bir araç olduğunu gördüm. Bu plakayı yazıp not aldım ve polise
bildirmek için not aldım. Ancak direksiyondaki şahsın kibarlığından dolayı polise bildirmedim. Ben
evimin önüne geldiğimde bu araç da benim evime bakarak ayrıldılar. Bu güne kadar bu şahıslar
tarafından aranmadım ve de karşılaşmadım. Yalnızca Necip HABLEMİTOĞLU'niun öldürülmesi
olayından sonra aynı günün gecesinde uygun bir zaman kollayıp bu olaylar arasında belki bir ilişki
olabilir düşüncesi ile hem de başsağlığı dilemek için evine giderek Şengül HABLEMİTOĞLU'na
bilgi verdim..." şeklinde beyanda bulunmuştur.
Cinayet günü 18/12/2002 tarihinde saat 20:20 sıralarında Hoşdere Caddesi üzerinde
annesi ile birlikte yürüyen Rıfat Onur ALTAY isimli şahsın 19/12/2002 tarihinde kendiliğinden
gelerek Emniyet görevlilerine vermiş olduğu ifadesinde ise; “...18/12/2002 tarihinde 20:20
sıralarında maktülün öldürüldüğü Portakal Çiçeği caddesinden Hoşdere caddesi yönüne doğru
içinde üç erkek şahıs bulunan Murat 131 marka, bej ya da beyaz renkteki, hatta kirlenmiş de
olabilecek renkteki bir aracın hızlıca geçtiğini aracın plakasının 06 V… 08 ya da 06 V…06
olabileceğini” ifade etmiştir. Bu şahsın 25/12/2019 tarihinde Cumhuriyet Başsavcılığımızca alınan
ifadesinde de benzer beyanda bulunarak, “Portakal Çiçeği caddesinden Hoşdere caddesi yönüne
doğru Murat 131 marka açık renkli bir aracın hızla patinaj çekerek çıktığını sanki birinden
kaçıyormuş gibi olduğunu, içerisinde 3 erkek şahsın bulunduğunu, arkada oturan şahsın öne doğru
kafasını eğmiş vaziyette olduğunu, şu an için hatırladığı kadarı ile aracın plakasının 06 ile
başladığı, son rakam grubunun 08 veya 06 olabileceğini, son harf grubunun yanında 2 ye benzeyen
bir rakam gördüğünü..” şeklinde beyanda bulunmuştur.

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
Olay yerinde tanıklar Nurhan YILDIRIM ve Rıfat Onur ALTAY isimli şahsıların görmüş
olduğu 06 TBZ 08 plakalı araç Adnan KAYĞUSUZ'un uzunca yıllardır yakın arkadaşı olan ve aynı
iş yerinde birlikte çalıştığı İrfan BİRKAN'a aittir.

- ŞÜPHELİLER İRFAN BİRKAN ve BİROL ERCAN;

06 TBZ 08 plakalı aracın sahibi İrfan BİRKAN ve bu aracı aldığı ifade edilen Birol
ERCAN isimli şahıslar 03/02/2022 tarihinde Cumhuriyet Başsavcılığımızca göz altına alınmış,
İrfan BİRKAN isimli şahsın 10/02/2022 tarihinde Cumhuriyet Başsavcılığımızda şüpheli
sıfatıyla alınan ifadesinde: " Ben Ankara Emniyet Müdürlüğü Tem Şube Müdürlüğüne 07/02/2022
tarihinde ifade verdim. Bu ifadem doğrudur ve aynen tekrar ederim.
Üzerime atılı suçlamaları anladım. Ben garsonluk işiyle uğraşmaktayım. 1989 - 2002 yılı 6.
Ayına kadar Çevre Sokakta bulunan Subaşı isimli restoranda garson olarak çalıştım. 6. Aydan
sonra da Kızılay'da bulunan Köşk Et Balık Restoranında garson olarak çalıştım. 2006 yılında bu
restorandan ayrılarak İvedik OSB'de bulunan Mehmet Bey isimli restorana garson alarak geçtim.
Halen de burada çalışmaktayım.
2002 yılında eşim Sevim BİRKAN adına kayıtlı olan bana ait 06 TBZ 08 plakalı bulut beyazı
(kreme yakın) renkli Doğan S marka bir aracım bulunmaktaydı. Bu aracı 2006 yılı sonuna kadar
kullandım. 2006 yılında yaptığım bir kaza sonucu bu aracı sattım. 2002 yılında ben Mamak ilçesi
Şirintepe Mahallesinde ikamet ediyordum. Evimden işyerime aracım ile gidip gelirdim. Aracım ile
birlikte benimle aynı restoranda çalışan iş arkadaşım Adnan KAYĞUSUZ'da bazen gelirdi. Adnan
Akdere'de oturuyordu. Ben ara sıra kendisini önce alarak birlikte Köşk Et Balık Restoranına
giderdim. Adnan KAYĞUSUZ benim yakın arkadaşım olur. Kendisiyle birlikte hem Subaşı
Restoranında hem de Köşk isimli restoranda birlikte çalıştık. 2008 yılında yaşadığı beyin kanseri
rahatsızlığı neticesinde vefat etti.
SORULDU: Size ait olan 06 TBZ 08 plakalı araç ile işyerine geldiğinde araç nerede
dururdu?
İşyerine araç ile geldiğimde bu araç işyerinin hemen karşısında bulunan Yüksek Seçim
Kurulunun yanında bulunan sokakta değnekçi olarak tabir edilen kişilerin tuttuğu yol üzerindeki
otoparkta dururdu.
SORULDU: Aracınızı o dönem sizden başka kullanan kimse var mıdır?
Arkadaşım Adnan KAYĞUSUZ aracımı işyerinde bulunduğu sırada ya da izinli olduğu
günlerde ihtiyacı olduğunda aracımı benden alırdı.
SORULDU: Restoranda çalıştığınız dönemde restorana Özel Kuvvetler Komutanlığında
çalıştığını söyleyen, sizinle arkadaş olan biri gelir miydi?
Köşk isimli restoranda çalıştığım dönemde Adnan KAYĞUSUZ'un arkadaşı olan kısa
boylu bir şahıs gelirdi. İsmini hatırlamıyorum. Bu kişiyle beni Adnan KAYĞUSUZ tanıştırmıştı.
Bu kişiyi Subaşı Restoranından bu yana tanıdığını söylemişti. Bana bu kişinin MİT personeli
olduğunu da belirtmişti. Hatta Adnan bu kısa boylu kişiyi kastederek Subaşı Restoranda
çalıştığımız dönemde İnsan Hakları Derneği Başkanı olan Akın BİRDAL ve İnsan Hakları
Derneği üyelerini restoranda düzenledikleri organizasyonlara bu kişinin ve arkadaşlarının
geldiğini söylemişti. İnsan Hakları Derneğinin organizasyonu olduğunda bu ve arkadaşlarının
yan masaya oturduğunu söylemişti. Yani bu ve arkadaşlarını onları takip ettiğini kastetmek
istemişti. İnsan Hakları Derneğinin Subaşı restoranında haftada ya da ayda bir yemek
organizasyonu olurdu. Akın BİRDAL'ı o tarihlerde iyi hatırlıyorum. Kendisi değişik şık takım
elbiseler giyerdi, bizimle kibar konuşan biriydi. Akın BİRDAL'in geçirdiği silahlı saldırıdan sonra
bir keresinde kolu alçılı bir vaziyette restorana geldiğini hatırlıyorum. Ben tanıştırıldığım bu kısa
boylu kişiyi Subaşı restoranında hatırlamıyorum, ama Adnan bana oraya da geldiğini söylemişti.
Restorana geldiğinde kendisiyle çoğunlukla Adnan KAYĞUSUZ ilgilendiği için ben geçmişte ne
sıklıkla Subaşı ve Köşk restorana geldiğini bilmiyorum. Adnan KAYĞUSUZ sosyal çevresi güçlü

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
olana biriydi. İletişimi güçlü idi, ben çok fazla kişilerle samimi olan biri değilim. Ayrıca restoranda
her garsonun kendi müşteri çevresi olurdu. Restorana gelmek isteyen bu müşteriler ilgili garsonu
arayarak rezerve yapardı. Bu tanıştırıldığım MİT personeli olduğu söylenen kişi de Adnan'ın
müşterisi idi.
SORULDU: Köşk Restoranda çalıştığın dönemde hiç Portakal Çiçeği Sokak üzerinde
aracınız ile bulundunuz mu? Burada beklediniz mi? Bir kadın sürücü ile herhangi bir diyalog
içerisine girdiniz mi?
Ben Portakal Çiçeği Sokakta hiç bulunmadım. Aracım ile burada beklemedim. Bir kadın
sürücü ile herhangi bir diyaloğa girmedim.
Ben bu dosyaya ilişkin ilk olarak Ankara Emniyet Müdürlüğünde 25/12/2002 tarihinde
ifade vermiştim. Bu ifademden yaklaşık 1 hafta kadar önce bu aracımı kayın biraderim Birol
ERCAN'a ondan almış olduğum borca karşılık emaneten verdim. Aracı verdiğim zaman
Şirintepe'de ikametime yakın bir Cadde üzerinde (12. Sokak) duruyordu. O tarihte benim
ehliyetime alkollü araç kullandığım için el konulmuştu. Araç alkollü araç kullandığım tespit
edildiği gün emniyet tarafından çevrilen bir taksi şoförü marifetiyle bu caddeye getirilmişti. O
günden bu yana bu cadde üzerinde bulunmaktaydı. Araç burada bir vakit kaldı. Kaldığı
dönemde aracımı birine verip vermediğimi şuanda hatırlamıyorum. Ancak benden aracı almışsa
da o dönem sadece Adnan KAYĞUSUZ almış olabilir. Araç bu cadde üzerinde iken yukarıda
belirttiğim gibi kayın biraderim Birol ERCAN emniyetteki ilk ifade tarihim olan 25/12/2002
tarihinden yaklaşık 1 hafta kadar önce kendisi gelerek aracı bulunduğu yerden alıp Sincan
ilçesindeki ikametine götürmüştü. 24/12/2002 tarihinde Köşk restoranda kasada bulunduğum
sırada sivil giyinimli 4-5 kişi geldi, İrfan BİRKAN sen misin diye sordu, benim dedim. Üzerimdeki
garson kıyafetlerimi çıkarmamı benden istedi. Birlikte Emniyete gideceğimizi söyledi. Bu sıradaki
saati tam olarak hatırlamıyorum. Ancak havanın karanlık olduğunu hatırlıyorum. Görevli polisler
06 TBZ 08 plakalı aracın nerede olduğunu sordu, bu araçla ilgili ifade vereceğimi söylediler. Ben
de arabanın eşim adına kayıtlı olduğunu söyledim. Arabanın nerede olduğunu sordular. Aracın
burada olmadığını söyledim. Polislerle onların aracıyla emniyete gidene kadar yolda bana benim
suçsuz olduğumu, sadece bir konuda tanıklığıma başvuracaklarını söylediler. Emniyetteyken tam
ifade alınacağı sırada bir başka polis arabanın nerede olduğunu diğer polislere sordu, o da aracın
burada olmadığını söyledi, arabanın nerede olduğunu bana sordular. Ben de arabanın Sincan
ilçesinde kayın biraderim Birol ERCAN'ın evinin önünde olduğunu söyledim. Bu soruyu soran
polis diğer polise kızarak arabayı getirmeden neden ifade alıyorsun dedi. Orada bulunan bir kaç
polisle kayın biraderimin evine gittik. Araç burada kayın biraderimin evinin önünde park
halindeydi, üzerinden branda vardı. Polisler "oo branda da çekmişsin" dedi. Sonra "yürü git
brandayı kaldır" dedi. Sonra brandayı kaldırırken aracın rengini gören bir polis memuru " oh oh
arabayı da boyatmışsın" dedi. Ben de "hayır orijinal rengi" dedim. Benden ruhsatı istediler, aracın
içerisinde ruhsatı çıkartarak verdim. Bana "arabayı çalıştır gideceğiz" dediler. Kayın biraderimin
evine çıkarak eşinden aracın anahtarını aldım, polise kullanmaları için verdim. Onlar da aracı
benim kullanmamı istedi, onların nezaretinde arabayı kullanarak tekrar emniyete gittik. Burada
ifadem alındı.
Ankara Emniyet Müdürlüğü TEM Şube Müdürlüğüne vermiş olduğu 25/12/2002 tarihli
ifadesi şüpheliye okundu SORULDU : Burada anlattıklarım daha doğrudur.
SORULDU: İlk ifadeniz tarihinde hangi telefon numarasını kullanıyordunuz?
Ben o tarihte 0533 614 59 95 numaralı GSM hattını kullanıyordum. Ev telefon numaram ise
0312 368 73 78 idi.
SORULDU: Emniyette ilk ifadenizden sonra Adnan KAYĞUSUZ ile herhangi bir
görüşmeniz oldu mu? İfade öncesinde Adnan KAYĞUSUZ ile bir görüşme yaptınız mı?
Ben ifade verdikten sonra geç saatlerde ikametime kayın biraderim Birol ERCAN ile
döndüm. İfade vermeden önce Adnan KAYĞUSUZ ile bir görüşmem olmadı. İfade sonrası ertesi
günü iş yerine geldiğimde Adnan KAYĞUSUZ bana emniyette ne sorduklarını sordu, ben de

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
kendisine anlattım. Bunun dışında bu görüşmeye dair çok bir şey hatırlamıyorum. Benim olayla
ilgili herhangi bir suçum yoktur. Bir dahilim bulunmamaktadır. Üzerime atılı suçlamayı kabul
etmiyorum. Başka bir diyeceğim yoktur..." şeklinde beyanda bulunmuştur.

Söz konusu 06 TBZ 08 plakalı aracı devraldığı belirtilen Birol ERCAN isimli şahsın
10/02/2022 tarihinde Cumhuriyet Başsavcılığımızda şüpheli sıfatıyla alınan ifadesinde: " Ben
Ankara Emniyet Müdürlüğü Tem Şube Müdürlüğüne 07/02/2022 tarihinde ifade verdim. Bu ifadem
doğrudur ve aynen tekrar ederim.
Üzerime atılı suçlamayı anladım. Ben 1998-2017 yılları arasında Kara Kuvvetleri
Komutanlığına bağlı Ulaştırma Birliğinde sivil işçi olarak çalıştım. 2002 yılında da Ankara'da
bulunuyordum. İrfan BİRKAN benim eniştem olur, ablamla evlidir. Ben bu olaya ilişkin 25/12/2002
tarihinde Ankara Emniyet Müdürlüğünde ifade vermiştim. 06 TBZ 08 plakalı araç eniştem İrfan
BİRKAN'a ait idi. Ablam Sevim BİRKAN adına kayıtlıydı. Benim Emniyetteki ilk ifademde yaklaşım
1 hafta kadar önce ben bu aracı enişteme verdiğim borç paraya karşılık emaneten almıştım. O
tarihte eniştemin ehliyetine el konulduğu için bu aracı ikametine yakın sokak üzerinden kendim
giderek alıp Sincan'daki ikametime getirmiştim. O zaman aracı Sincan'da ikametimin önüne park
edip bıraktığımda üzerine branda çektiğimi hatırlıyorum. Bu araç ikametimin önünde durduktan
sonra ben dahi kimse kullanmadı. 2002 yılı 24 Aralığı 25 Aralığa bağlayan gece saat 00:00
sıralarında ablam Sevim BİRKAN'ın evinde iken polisler eve geldiler. Birol ERCAN sen misin diye
sordular ve beni alarak emniyete götürdüler. O sırada ben, iş dönüşü kullandığım tırın lastiği
patladığı ve ablamların evi de buraya yakın olduğu için onlarda bulunuyordum. Emniyete giderek
polislere 25/12/2002 tarihli ifadeyi verdim. Ancak verdiğim ifadeyi bana okutmadılar. Kendileri
bizden dinledikleriyle bir şeyler yazıp ifadeyi imzalatıp, ben ve eniştemi bıraktılar.
SORULDU: Nuri Gökhan BOZKIR, Adnan KAYĞUSUZ isimli kişileri tanıyor musunuz?
Yukarıda belirttiğiniz isimli hiç kimseyi tanımıyorum. Benim olayla ilgili herhangi bir
suçum yoktur. Üzerime atılı suçlamayı kabul etmiyorum..." şeklinde beyanda bulunmuştur.

25/12/2002 tarihinde ifadesi alınan İrfan BİRKAN ile arkadaşı Adnan KAYĞUSUZ ile
ifade alındığında, öncesinde ve sonrasında gsm irtibatı olduğu anlaşılan Serkan TAŞDELEN adına
kayıtlı gsm hattını kullanan Nihat GÜLTEKİN isimli kişinin 10/03/2022 tarihinde tanık
sıfatıyla Cumhuriyet Başsavcılığımızda alınan ifadesinde; "Ben 2002 yılında önce Subaşı isimli
restoranda sonrasına Köşk isimli restoranda garson olarak çalıştım. Adnan KAYGUSUZ ve İrfan
BİRKAN'ı tanırım, onlarda benim gibi bu tarihlerde belirtilen restoranlarda çalıştılar. Subaşı
Restoranından Köşk Et Balık Restoranına bu kişiler ile birlikte geçtim. Ben son çalıştığımız Köşk
isimli restoranda Adnan ve İrfan'dan daha az süre çalıştım. Daha sonra buradan ayrılarak başka
bir iş yerine geçtim. Adnan KAYGUSUZ geçirdiği bir rahatsızlıktan dolayı vefat etti. Adnan
KAYGUSUZ çalıştığım ve arkadaşlık kurduğum dönemde bize göre biraz daha sosyal çevresi olan,
değişik kişilerle tanış birisidir. Kendisi ile Subaşı Restoranında çalıştığımız dönemde bizi MİT
personeli diye Nuri isimli bir arkadaşı ile tanıştırdığını hatırlıyorum. Bu kişi restorana
arkadaşlarıyla birlikte yemek yemeye gelirdi. Sonrasında Köşk Restoranına da gelmiş olabilir.
Adnan'ın böyle bir arkadaşı olduğunu hatırlıyorum. Kısa boylu bir şahıstı. Benim gördüğüm
kadarıyla Adnan ile Nuri arasında bir samimiyet vardı.
Köşk Et Balık restoranında çalıştığım dönemde 2002 yılı sonları gibi Adnan KAYGUSUZ
beni cep telefonumdan aradı, "İrfan ağabeyi emniyet götürdü" dedi. Ben o sırada işten çıkmış
evdeydim. Adnan'a neden İrfan ağabeyi götürdüklerini sordum. Adnan bana hatırladığım
kadarıyla "bilmiyorum ama öğreniriz" dedi. Sonra beni tekrar aradığını hatırlıyorum. Bu
görüşmede MİT personeli arkadaşı Nuri'yi kastederek "Nuri ağabeye söylerim o yardımcı olur"
dedi. Bana Nuri isimli kişiyi arayacağını söyledi. Daha sonra ben İrfan Birkan'a ulaşmaya
çalıştım. Bana emniyetten çıktığını, ertesi günü görüşürüz dediğini hatırlıyorum. Ertesi günü
olduğunda İrfan Birkan bize o tarihteki aracını Portakal Çiçeği Sokakta gören olduğunu, aracımı

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
benzettiklerini, bu şekilde ifadesini aldıklarını ve kendisini bıraktıklarını söyledi. Bu ifade verme
sürecinden önce İrfan BİRKAN ile Adnan KAYGUSUZ arasında geçen bir diyaloğu şuanda
hatırlıyorum. İrfan Adnan'a "Oğlum bu arabayı alıyorsun, bir gün bir olaya, kazaya
karışacaksın, başını belaya sokacaksın" diye söylüyordu. Çünkü Adnan KAYGUSUZ İrfan
BİRKAN'ın aracını alıp kullanırdı. İkisinin ikamet adresleri birbirine yakındı. İşe birlikte gelip
gittikleri olurdu. Adnan'ın İrfan'ın aracını kullanmak için aldığını hatırlıyorum.
SORULDU: Subaşı Restoranında çalıştığınız dönemde Akın BİRDAL isimli kişi
çalıştığınız iş yerine gelir miydi? Nuri isimli kişi ve arkadaşları Akın BİRDAL'ı takip eder miydi?
Akın BİRDAL'ı Subaşı restoranından hatırlıyorum, işyerimizin müşterisiydi. Nuri isimli kişi
de bu işyerine gelirdi. Ancak Akın BİRDAL'ı takip edip etmediğini bilmiyorum.
SORULDU: 2002 yılı Aralık ayı döneminde Serkan TAŞDELEN adına kayıtlı 0535 219 13
21 numaralı GSM hattını mı kullanıyordunuz?
Serkan TAŞDELEN benim çalıştığım dönemde aynı işyerinde komi olarak çalışıyordu.
Kendisi o tarihlerde askere gitmişti. Ona ait GSM hattını kullanmak için ben almıştım. Benim konu
hakkında bilgi ve görgüm bundan ibarettir." şeklinde beyanda bulunmuştur.

İrfan BİRKAN hakkında yapılan araştırmada, Ankara Emniyet Müdürlüğünün 14/02/2022


tarihli yazısından 20/10/2002 tarihinde alkollü araç kullanmaktan dolayı ehliyetine 3 ay süre ile el
konulduğu tespit edilmiş, bu durum, İrfan BİRKAN'ın 10/02/2022 tarihli ve Nihat GÜLTEKİN'in
10/03/2022 tarihli ifadesi birlikte düşünüldüğünde, İrfan BİRKAN'ın 20/10/2002 tarihinden sonra
üç ay süreyle kendisine ait 06 TBZ 08 plakalı aracı kullanamadığı, ikametinin önünde park halinde
olduğu, aynı yerde çalıştığı yakın arkadaşı olan ve ikameti civarında oturan Adnan KAYĞUSUZ
isimli kişinin bu aracı kullanma durumunun söz konusu olduğu anlaşılmıştır.

Her ne kadar şüpheli Nuri Gökhan BOZKIR'ın alınan ifadelerinde, olayda araç ihtiyacı
durumunda yardımcı olması için Adnan KAYĞUSUZ ismini Ahmet Tarak MUMCUOĞLU'na
vermiş olduğunu ifade etmiş ise de, bu durumun aksine, Nurhan YILDIRIM, Rıfat Onur ALTAY,
Nuri Gökhan BOZKIR, İrfan BİRKAN ve Nihat GÜLTEKİN ifadeleri ile İrfan BİRKAN hakkında
yapılan polnet sorgusu birlikte değerlendirildiğinde, İrfan BİRKAN'na ait 06 TBZ 08 plakalı beyaz
Tofaş Doğan S marka ve model araç, şüpheli Nuri Gökhan BOZKIR'ın Adnan KAYĞUSUZ ile
olan irtibat ve ilişkisi, İrfan BİRKAN isimli şahsın olay döneminde alkollü araç kullamaktan ötürü
ehliyetsiz olması ve Adnan KAYĞUSUZ'un İrfan BİRKAN ile olan yakınlığı karşısında İrfan
BİRKAN'dan alınarak Adnan KAYĞUSUZ tarafından Nuri Gökhan BOZKIR'a verilerek olay
yerinde keşif ve gözetleme faaliyetlerinde kullanıldığının değerlendirildiği, ölmüş bulunması
nedeniyle ifadesi yeniden alınamayan Nurhan YILDIRIM isimli şahsın 23/12/2002 tarihinde
Ankara Emniyet Müdürlüğünde alınan ifadesi doğru alınmış ve yazılmış kabul edilse bile Nurhan
YILDIRIM'ın ifade ettiği şekli ile koyu renk içeren başka bir yerli araca bu plaka numaralarının
takılmış olabileceği, zira Nurhan YILDIRIM isimli şahsın alınan ifadesinde olay yerinde en son 1
hafta kadar önce gördüğü koyu renkli yerli marka aracın üzerine 06 TBZ 08 plaka takılı olması
şeklindeki bir eylemin, Nuri Gökhan BOZKIR'ın bu konudaki ikrarı içeren ifadesi, olaydan önce ve
sonra Adnan KAYĞUSUZ ile olan hts trafiği, İrfan BİRKAN ve Nihat GÜLTEKİN beyanları
karşısında bu durumun tesadüfen denk gelmesinin hayatın olağan akışına göre imkansız bir durum
olacağı aşikardır. Ayrıca maktulün eşi müşteki Şengül HABLEMİTOĞU'nun Cumhuriyet
Başsavcılığımızda alınan 29/09/2016 tarihli ifadesinde "...En son yürüyüşe çıkışımız olan Mustafa
Özcanla eşimin görüşmesinin istendiği veya Abdullah Gül ile görüştüğü zaman dilimi içerisinde
yaptığımız yürüyüşlerde izlendiğimizi fark ettik. Hemen evimizin üst apartmanındaki boşlukta
beyaz bir Doğan marka aracın içinde iki erkek şahıs oturuyordu. Yaklaşık bir saatlik yürüyüş
sonunda da aynı araç ve kişilerin aynı yerde durduğunu gördük. Aramızda bak yine bizi izliyorlar"
diye espri konusu yaptık..." şeklindeki beyanı ile de İrfan BİRKAN'a ait aracın maktul ile eşinin bir

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
arada bulunduğu farklı bir tarihte takip için kullanılmış olduğu kuvvetle muhtemeldir. Tüm bu
takip eylemleri, şüpheli Nuri Gökhan BOZKIR'ın ikrarı ile de örtüştüğü üzere, Nuri Gökhan
BOZKIR'ın olayda üstlendiği keşif görevi ile bağdaşan bir durum olarak karşımıza çıkmaktadır.

İrfan BİRKAN isimli şahıs Cumhuriyet Başsavcılığımızda şüpheli sıfatıyla alınan


ifadesinde Nuri Gökhan BOZKIR hakkında; "Köşk isimli restoranda çalıştığım dönemde Adnan
KAYĞUSUZ'un arkadaşı olan kısa boylu bir şahıs gelirdi. İsmini hatırlamıyorum. Bu kişiyle
beni Adnan KAYĞUSUZ tanıştırmıştı. Bu kişiyi Subaşı Restoranından bu yana tanıdığını
söylemişti. Bana bu kişinin MİT personeli olduğunu da belirtmişti. Hatta Adnan bu kısa boylu
kişiyi kastederek Subaşı Restoranda çalıştığımız dönemde İnsan Hakları Derneği Başkanı olan
Akın BİRDAL ve İnsan Hakları Derneği üyelerinin restoranda düzenledikleri organizasyonlara
bu kişinin ve arkadaşlarının geldiğini söylemişti. İnsan Hakları Derneğinin organizasyonu
olduğunda bu ve arkadaşlarının yan masaya oturduğunu söylemişti. Yani bu ve arkadaşlarını
onları takip ettiğini kastetmek istemişti." şeklinde ifadede bulunmuş olup,
Akın BİRDAL İnsan Hakları Derneği Başkanı iken 12 Mayıs 1998 tarihinde İnsan Hakları
Derneği binası içerisinde iki kişi tarafından gerçekleştirilen silahlı bir saldırıya uğramış ve bu
saldırı sonucunda ağır yaralanmıştır. Bu olaya ilişkin yapılan soruşturma ve kovuşturma süreci
sonunda olayın tetikçisi olduğu anlaşılan Bahri EKEN ve Kerem DERTARLA isimli şahıslar ile,
olayı azmettirdiği belirlenen Semih Tufan GÜLALTAY isimli şahıslar hapis cezaları aldıkları
bilinmektedir.
Adnan KAYĞUSUZ isimli şahsın ölmüş olması nedeniyle ifadesi alınamadığından İrfan
BİRKAN isimli şahsa bu konuda tam olarak neyi kastetmek istediği hususu açıklığa
kavuşturulamamış, Nuri Gökhan BOZKIR'ın, Akın BİRDAL'ın öldürmeye teşebbüs olayında yer
alıp almadığına dair somut, yeterli bir tespit yapılamamıştır. Ayrıca, Akın BİRDAL'ın öldürülmeye
çalışıldığı olayın 1998 yılında işlenmiş olması, suç tarihi itibari ile daha lehe olan 765 sayılı yasaya
göre dava zaman aşımı süresinin adam öldürmeye teşebbüs eylemi açısından dolmuş olmasından
ötürü de bu husus soruşturma işlemine konu edilememiştir.
Ancak, İrfan BİRKAN isimli şahsın Adnan KAYĞUSUZ'dan duyduğu kadarı ile yapmış
olduğu bu aktarım, Nuri Gökhan BOZKIR'ın davranış biçimin anlaşılması açısından önem
taşımaktadır. Ayrıca yine İrfan BİRKAN ifadesine yansıdığı şekli ile Nuri Gökhan BOZKIR'ın
gerçekte böyle bir görevi olmadığı halde kendisini, çevresine Milli İstihbarat Teşkilatı personeli
olarak tanıtıyor olması, bu kişinin görevi dışında sergilediği ya da sergileyeceği hareketleri de
göstermektedir.

İrfan BİRKAN ve Birol ERCAN isimli şahıslar soruşturma dosyamızda göz altına alınmış
ve şüpheli sıfatıyla ifadeleri alınmışsalar da, yukarıda izah edildiği üzere olayda keşif ve gözetleme
faaliyetinde kullanılan aracın sahibi olmaları dışında bu kişilerin işlenen suç ile doğrudan bir
alakaları tespit edilemediğinden haklarında Cumhuriyet Başsavcılığımızca kovuşturmaya yer
olmadığına dair karar verilmiştir.

Hızır ŞİMŞEK'ten Hurda Taşıyıcı Araç Alınması Olayı;


Nuri Gökhan BOZKIR, maktul Necip HABLEMİTOĞLU'nun öldürülmesi eylemine ilişkin
Mustafa Leven GÖKTAŞ'tan aldığı talimat üzere maktulün evi civarında yapmış olduğu keşif
faaliyetlerine ilişkin olarak ifadesinde; "...Ancak ben Necip HABLEMİTOĞLU'nun
öldürülebileceğini tahmin etmedim. Sadece takibe alınacağını, kimlerle bilgi belge paylaştığının
araştırıldığını düşündüm. Ben Ankara'da büyüdüğüm için Portakal Çiçeği sokağı ismini
duymuştum, ancak o ana kadar neresi olduğunu tam olarak bilmiyordum. Ben almış olduğum
eğitimlerden bildiğim kadarıyla bu sokakta keşif yapabilmem için bir gerekçemin olması
gerekiyordu. Biz buna maske görev adını veriyoruz. O gün ben buraya hurdacı kılığında

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
gelebileceğimi düşündüm, bu maksatla ağabeyimin de arkadaşı olan Ankara Kalesinin altında
kamyonet tamir atölyesi olan daha öncen de kendi aracımın tamir işleri için gidip geldiğim Hızır
ŞİMŞEK'in yanında daha önce gördüğüm 4 tekerlekli hurda taşıyıcı aracını satın almak istedim.
Bunun için Hızır ŞİMŞEK'in yanına gittim. Kendisiyle görüştüm. Daha önce gördüğüm hurda
taşıyıcı aracının lazım olduğunu söyledim. Parasıyla bunu almak istedim, "bana parası önemli
değil, ne verirsen al" dedi. Hatırlamadığım cüzi bir miktar ücret vererek bu aracı satın aldım. Bir
de orada o sırada gördüğüm arızalı bir şofbeni para vermeden aldım. Hurda taşıyıcı aracının içine
koydum. Tam hatırlamamakla birlikte ya Hızır ŞİMŞEK'in kamyonetiyle ya da onun bir
arkadaşının kamyoneti ile ücreti ile bu hurda taşıyıcı aracı ve içindeki şofbeni Portakal Çiçeği
Sokağa yakın bir nokta olan Mesnevi Sokağın başına götürdüm. Bu sırada ben üzerime eski
kıyafetlerimden giymiştim. Vakit gündüz vakti mesai saatleriydi. Mesnevi Sokaktan Portakal Çiçeği
Sokağa doğru Ayrancı istikametinden Çankaya istikametine doğru yokuş yukarı Portakal Çiçeği
Sokaktan geçerek çıktım. Özellikle yokuş yukarı çıkmayı tercih ettim, çünkü yavaşça çıkacağım için
rahatlıkla çevreyi kontrol edebileceğimi düşündüm. Bana verilen görevde sokağın keşfi olduğu için
benim yapmam gereken olan Portakal Çiçeği Sokağın yaya, araç trafiği, bölgede bulunan
kameraları, varsa apartmanların ışık sensörlerini, caddeye giriş çıkış yapan ara yolları, güvenlik
noktalarını belirlemekti. Bu keşfi yaparken tespit ettiklerimi önce aklımda tuttum, daha sonra
Portakal Çiçeği Caddesini tamamlayarak Hoşdere Caddesine çıktım. sol tarafa Atakule
istikametine doğru yürüdüm, Toyota satış yerinin arka tarafındaki boş araziye hurda taşıma
aracını bıraktım ve yürüyerek yakın konumda bulunan Oyak Sitesindeki evime geçtim. Aklımda
tuttuğum tespitleri görevde kullandığım ajandaya not aldım, akabinde a4 kağıdına kendi el yazımla
geçirerek bir rapor halini verdim. Hazırladığım bu raporu takip eden bir günde Levent
GÖKTAŞ'a verdim, o da rapora baktıktan sonra bunu Fikret EMEK'e vermemi söyledi. Hemen yan
odada bulunan Fikret EMEK'in makamına geçerek bu raporu ona verdim. Fikret EMEK rapora
baktığında "tamam, ben de bu bölgeye gideceğim, Altan BORA ve Tan DERVİŞOĞLU'nun da bu
bölgeye gideceğini" söyledi. Tam bu sırada görevin içerisinde Altan BORA ve Tan
DERVİŞOĞLU'nun olduğu hususu aklımda oturdu. Bu tip görevlerde kompartmantasyon dediğimiz
bir kavram vardır. Görev içerisindeki kişiler birbirlerini bilmezler, üsteki tamamını bilir, alttakiler
birbirlerini tam olarak bilmezler. Burada da benim yaptığımı diğerleri bilmiyordu. Altan ve Tan'ın
bu olay içerisinde olduğunu Fikret EMEK'in bu sözleriyle anladım..." şeklinde beyanda bulunması
üzerine hurdacı kılığında olay yeri civarında keşif yapıp yapmadığı araştırılmış bu kapsamda
ifadesinde bahsettiği Hızır ŞİMŞEK isimli şahsa ulaşılarak ifadesi alınmıştır. Hızır ŞİMŞEK
isimli şahsın 09/02/2022 tarihinde Cumhuriyet Başsavcılığımızda tanık sıfatıyla alınan
ifadesinde; "Ben 09/02/2022 tarihinde Ankara TEM Şube Müdürlüğünde ifade verdim, bu ifadem
doğrudur ve ifademi aynen tekrar ederim.
1997-2009 yılları arasında Ankara Kalesi civarındaki Bentderesi Caddesinde Oto Makas
Tamir Atölyesi işleriyle uğraşıyordum, burada bir iş yerim vardı. Bu işyerine abim Murat
ŞİMŞEK'le beraber işletiyordum.
SORULDU: Nuri Gökhan BOZKIR'ı tanıyor musunuz?
Nuri Gökhan BOZKIR isimli kişiyi tanırım, abisi Hasan BOZKIR'ı aracını tamir için
atölyeme geldiği 1999 yılında tanıdım. Bundan yaklaşık 2-3 sene sonra kardeşi Nuri Gökhan
BOZKIR'ı tanıdım. O tarihlerde bir keresinde Hasan BOZKIR tamir atölyeme Nuri Gökhan
BOZKIR ile birlikte Nuri Gökhan'ın bir aracını getirmişti. Özel Kuvvetler Komutanlığında
üsteğmen olarak kendini tanıttı. Kendisiyle tanışmam bu şekilde olmuştur. Tanışmamızdan sonra
Nuri Gökhan BOZKIR arada sırada atölyeme çay içmeye gelirdi. Kardeşi Hasan BOZKIR daha
çok gelirdi. Hasan BOZKIR o dönemde ilaç mümessili idi. Bize eşantiyon ilaçlar verirdi.
SORULDU: Nuri Gökhan BOZKIR isimli kişi 2002 yılında işyeriniz de ya da işyeriniz
civarında bulunan bir dükkandan hurda taşıyıcı araç ve bir hurda şofben sattınız mı? size ait bir
kamyonetle bunun naklini gerçekleştirdi mi?
Ben 2001 yılı başlarında askerden gelmiştim. O dönemde Nuri Gökhan BOZKIR'ın kardeşi

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
Hasan BOZKIR GATA'da bakım onarım fabrikasında bana iş bulacağı şeklinde konuşuyordu. Bir
süre bana iş vaadinde bulundu, bana adli araştırma süreci olduğunu, bir süre beklemem
gerektiğini belirtti. Bu süreçte Hasan BOZKIR'a ara ara para verdim. Kardeşi Nuri Gökhan
BOZKIR ile görüşmelerim devam ediyordu. Nuri Gökhan BOZKIR bir keresinde ticari bir taksi ile
beraberinde 3-4 kişi ile birlikte tamir atölyeme geldi. Beraberindeki kişileri devreleri olarak tanıttı.
Gelenler asker tıraşlıydı. Hepsi sivildi. Nuri Gökhan BOZKIR bana benden bir simit tezgahı
yapmamı istedi. Ben ne için simit tezgahına ihtiyacı olduğunu sordum. Bana istihbarat
toplayacaklarını, bunun için simitçi kılığına gireceğini belirtti. Ben de kendisine ben oto
makasçısıyım 4 ayaklı demir profil üzerine ahşap yerleştirerek bir simit tezgahı yapabileceğimi
söyledim. Kısa bir süre içerisinde bu simit tezgahını yapıp kendisine cüzi bir ücretle teslim ettim.
Kendisine o gün nakliye aracı temin etmedim. Sonrasında bu tezgahı alarak arkadaşları ile
birlikte işyerinden yaya olarak gittiler. Simit tezgahının yapılma sürecinde ağabeyim de iş
yerindeydi. Benim işyerimin devamında hurda malzemeleri satan işyerleri ile nakliye işiyle
uğraşan kişiler bulunmaktadır. Benden sonra buralara gidip gitmediklerini şuanda
hatırlamıyorum. İşyerimin olduğu yerde eski gecekonduların yıkım malzemeleri, hurda malzemeleri
açık alanlarda teşhir edilerek satılırdı. Buralarda şofben tarzı eski eşyalar da satılırdı. Nakliye
işiyle uğraşan kişilerde bu malzemeleri alanlara nakliye hizmeti verirlerdi. Nuri Gökhan
BOZKIR'ın benden simit tezgahı yapmamı istediği tarih 2002 yılı içerisi olabilir. O tarihte ben
0532 674 57 62 numaralı babam Hüseyin ŞİMŞEK adına kayıtlı hattı kullanıyordum. Bu hat
üzerinden de kendisiyle telefonla görüşmüş olabilirim.
Bir keresinde de bu simit tezgahı yapmamı istediği günden yakın bir süre sonra tekrar iş
yerime devre arkadaşları olduğunu söylediği aynı kişiler ile birlikte işyerime geldi, bir kamyoneti
belli bir süre şoförsüz olarak almak istediklerini belirtti. Büyükşehir tabelası yerleştirip kazı
çalışması süsü vererek bir vatan hainini araç içinden dinleyeceklerini söyledi. Ben de kendisine
böyle bir aracın olmadığını, bu konuda yardımcı olamayacağını söyledim. Ayrıca kimse sana
güvenip aracını vermez dedim.
Nuri Gökhan BOZKIR'ın kardeşi Hasan BOZKIR benden aldığı paraları iade etmediği gibi,
bana herhangi bir yerde de iş bulmadı. Daha sonra ben Hasan BOZKIR'la kavga ettim. Bu
kavgadan sonra Hasan BOZKIR ve Nuri Gökhan BOZKIR ile görüşmedim.
Nuri Gökhan BOZKIR'ın benden simit tezgahı ve diğer talepleri karşısında herhangi bir
sorgulama yapmadım, iyi niyetli, milliyetçi bir insan olduğum için, devlet işi yapıyor düşüncesiyle
yardımcı olmuştum. Konu hakkında bilgim ve görgüm bundan ibarettir." şeklinde beyanda
bulunduğu görülmüştür. Nuri Gökhan BOZKIR'ın soruşturma dosyamıza getirtilen hts
kayıtlarında Hızır ŞİMŞEK'in kullandığını beyan ettiği babası Hüseyin ŞİMŞEK adına kayıtlı gsm
hattı ile olay tarihinden önce üç kere ( 09/10/2002, 30/11/2002 ve 30/11/2002) irtibatının olduğu,
bu üç aramayı da kendisinin gerçekleştirdiği görülmüştür. Nuri Gökhan BOZKIR ifadesinde, hurda
malzeme taşıyıcı araç ve eski bir şofbeni Hızır ŞİMŞEK'ten aldığını, bu suretle olay yeri civarında
keşif yapmış olduğunu ifade etmiş ise de, Hızır ŞİMŞEK ifadesinde, Nuri Gökhan BOZKIR'ın
kendisinden bir keresinde simit tezgahı satın aldığını, diğer bir zamanda ise, bir kamyonet talep
ettiğini, belediye aracı süsü vererek bir "vatan hainini" araç içinden dinleyeceklerini kendisine
ifade ettiğini belirtmiştir. Nuri Gökhan BOZKIR ya da Hızır ŞİMŞEK'in söyledikleri kullanılan
araçlar dışında ana hatları ile aynı olmakla birlikte şüpheli Nuri Gökhan BOZKIR'ın bu konudaki
hareket tarzını ortaya koyması açısından büyük önem teşkil etmektedir. Zira hiç bir özel kuvvetler
mensubunun Ankara'nın merkezinde simitçi ya da hurdacı kılığında keşif yapmak, bir şahsı takip
etmek, dinlemek, bunun için araç vs. temin etmek gibi bir kanuni görev tanımı olamayacağı izahtan
vareste bir durumdur. Soruşturma sürecinde ifadesi alınan diğer şahısların ( Mehmet Emin Koç,
Altan Bora, Tan Dervişoğlu, Bülen Kutsal) beyanları ile ortaya konulduğu üzere Özel Kuvvetler
Komutanlığı mensuplarının almış olduğu gayri nizami harp eğitimlerinde bile böyle bir durum
bulunmamaktadır. Soruşturma ve kovuşturma aşamasının bir anında bu husus birileri tarafından
şüphelinin almış olduğu gayri nizami harp eğitimi ile ilişkilendirilmek istense bile, şüpheli Nuri

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
Gökhan BOZKIR'ın askeri özlük dosyasına göre 2004 yılında, olaydan 2 yıl sonra gayri nizami
harp kursu eğitimi almış olduğunun görüldüğü, 2002 yılı sonu, 2003 başından (tek sefer) sonra
Hızır ŞİMŞEK ile irtibatının bulunmadığı dolayısıyla söz konusu bu irtibat ve ilişkinin Necip
HABLEMİTOĞLU'nun öldürülmesinden önceki süreçte geliştiği anlaşılmaktadır. Ayrıca şüpheli
Nuri Gökhan BOZKIR'ın, Hızır ŞİMŞEK'e beyan ettiği gibi "bir vatan hainini" belediye aracı süsü
verilmiş araç içinden dinleyeceğiz şeklindeki sözlerin Ankara ilindeki bir görev kapsamında Özel
Kuvvetler Komutanlığı mensubu olan hiç bir personelce söylenemeyeceğini düşünmek
gerekmektedir.

Hacı ARABACI İle İlgili Anlatılan Olay;


Şüpheli Nuri Gökhan BOZKIR'ın 07/02/2022 tarihli Ankara Emniyet Müdürlüğü Tem
Şube Müdürlüğü ifadesi ve 08/02/2022 tarihinde Cumhuriyet Başsavcılığımızda alınan ifadesinde
belirtmiş olduğu; "...Bizim aldığımız eğitimlerden bildiğim kadarıyla görev sırasında bir yedekleme
yapmamız gerekiyor. Asil unsurun dışında bir de yedek unsurun bulunması gerekiyor. Normalde
yedek unsur asli unsurun ne yaptığını bilir. Bu olayda yedek unsur olarak diğer timde çalışan ve
benim de geçici olarak baktığım timde astsubay olan Hacı ARABACI ile konuştum. O dönem Özel
Kuvvetlerde gayri nizami harp kursu görülmekteydi. Denizden İkmal Operasyonları adı altında
Gölbaşı'nda bir gösteri faaliyeti yapmıştık. O dönem bu görevin devamı mahiyetinde olduğunu
söyleyerek, yine kursiyerleri eğitmek için olduğunu ifade ederek kursiyerlere takip görevi
verileceğini, bunun için de bizimle beraber takip konusunda gösteri yapmasını kendisine belirttim.
Gayri Nizami Harp Görevleri şehir içerisinde olur. Hacı ARABACI'ya kendisine söyleyeceğim
bölgede beklemesini, ihtiyaç olduğu vakit kendisini arayacağımı ve belirteceğim yere gelmesini
söyledim. Bu tip görevlerde kullanacağınız görev yedeğini komutana bildirmem gerektiğinden
görev yedeğim Hacı ARABACI ismini Levent GÖKTAŞ'a ifade ettim. O da bana "uygundur" dedi.
İhtiyaç olan sim kartı Fikret EMEK Binbaşıdan temin edeceğimi söyledi. Ayrıca Levent GÖKTAŞ
bana yarından itibaren verilen sim kartların açılmasını emretti. Ben de Fikret EMEK'e giderek
Hacı ARABACI için de bir sim kart aldım. Bu anlattıklarım olaydan bir gün önceydi. 18/12/2002
olay günü sabah sporundan sonra Hacı ARABACI'yı Tim Komutan Yardımcıları odasına çağırdım,
telefon ve sim kartı kendisine verdim. Bugün akşamdan sonra verilen sim kartı telefona takarak
açmasını, Çankaya Lisesi civarında hazır olmasını söyledim, hatta o sırada bana "neden kendi
telefonlarımız ile haberleşmiyoruz" diye sordu, ben de takip görevlerinde kursiyerlerin kendi
telefonlarının kullanılmamasını anlatacağız dedim. Hatta önlerinde sim kart kırarak telefon
imhasını göstereceğiz dedim..." ve "...18/12/2002 tarihinde gündüz Kirazlıdere'deki mesaiden
sonra kendi kullandığım telefonumu kapattım. Cihazı evde bıraktım. Daha önce Şırnak ilinden
satın aldığım Ericsson marka cep telefonuna operasyonel sim kartı taktım. Saat 19:30 veya 19:45
sıralarında bu sim kartı Tarkan MUMCUOĞLU aradı. Tarkan MUMCUOĞLU'nun bu numarayı
daha önceden Fikret EMEK'ten aldığını tahmin ediyorum. Kendisi ile o ana kadar Nilkent Taksi
Durağında gördüğümden bu yana iletişim kurmamıştım. Ben pazartesi günü mesaiye geleceğini
daha önce söylemiştim, ancak gelmedi. Bu görüşmede telefonla bana kendisini Nilkent Sitesinden
almamı söyledi. Ben de Hacı ARABACI'yı operasyonel telefondan arayarak yerini almasını
söyledim. Mesaiden çıkmadan önce timlerin birinden üsteğmen Mehmet Emin KOÇ'tan eve gidip
gelmek için aracını istemiştim. O sırada onun Mazda marka gri renkli 6.26 model bir aracı vardı,
hatırladığım kadarıyla bu araç idi, geniş idi. O da bana aracını kullanmam için verdi. Tarkan
MUMCUOĞLU beni aradıktan sonra Nilkent Sitesinden bu araçla aldım. Üzerimde siyah mont,
kot pantolon, kafamda siyah bere, ayağımda sarı bot vardı. Tarkan MUMCUOĞLU'nda balıkçı
yaka kazak, kapşonlu siyah parka olduğunu hatırlıyorum. Benim üzerimde Beratta marka FS92
model beylik tabancam vardı. Onun üzerindeki silahı görmedim. Ancak silahlıydı. Direksiyonda
ben olduğum halde Simon Bolivar Caddesinden, Atakule, Hoşdere, Hava Sokak, Refik Belendir
istikametine oradan da Pak Sokak istikametine gittim. Pak Sokağa yöneldikten sonra sağ tarafta
boş bir arazide kendisini bıraktım. Eliyle sokak içerisini göstererek "beni bu sokaktan alırsın"

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
dedi. Ben Pak sokak içerisinden 300-400 metre yukarı doğru gittim. Girdiğim yönün ters olduğunu
tahmin ediyorum. Tarkan bu istikamette seyir halinde iken yolda elindeki operasyonel telefon ile
Mete ağabey hitabıyla biriyle konuşuyordu. Mete Levent GÖKTAŞ'ın görevlerdeki kod ismidir.
Tarkan telefonda "tamam, tamam" şeklinde devam etti. Pak Sokak içerisinde boş bulduğum bir
yere aracı park ettim. Araba çalışır vaziyette bekledim, aracın ışıklarını kapattım. Tarkan
MUMCUOĞLU'nu bırakmamdan 5 veya 10 dakika sonra arka arkaya 2 el silah sesi duydum.
Arabayı iki hamlede sokak içerisinde döndürdüm, geldiğim Portakal Çiçeği Sokağı istikametine
döndüm. Portakal Çiçeği Sokağı içerisinden Tarkan MUMCUOĞLU'nu araca aldım, yukarıya
Çankaya Lisesi istikametine doğru çıktım. O sırada Tarkan telefonla konuştu, "unsurlar
çekilebilir" dedi. Bu arada ben Hacı ARABACI'yı aradım, evine döneceğini, tatbikatın iptal
olduğunu söyledim..." şeklinde geçen konuda Hacı ARABACI isimli şahsın şüpheli Nuri Gökhan
BOZKIR'ın belirttiği gibi olayda yedek unsur olarak bilerek veya bilmeyerek yer alıp almadığı
hususunda araştırma yapılmış, Hacı ARABACI'nın olay dönemin kullanmış olduğu gsm hattı tespit
edilerek olay tarihinde olay yeri civarında sinyal bilgisi olup olmadığı hususuna bakılmış, Hacı
ARABACI isimli şahsın anlatılan hususlara ilişkin ifadesi alınmış olup, Hacı ARABACI'nın
09/02/2022 Kayseri Tem Şube Müdürlüğünde alınan ifadesinde "... 1994 yılı içerisinde Özel
Kuvvetler Komutanlığında Piyade Astsubay Çavuş olarak göreve başladım. 2013 yılına kadar
Ankara da çalıştım. 2013 yılı içerisinde genel atama ile Ağrı 12. Mekanize Tugayına Piyade
Astsubay Kıdemli Başçavuş atandım. 2015 yılı içerisinde Kayseri 1. Komando Tugayına Piyade
Kıdemli Başçavuş olarak atandım ve halen burada çalışmaktayım.
....
SORULDU: KENDİ ADINIZA KAYITLI GSM HATLARINI BAŞKA ŞAHISLARIN
CEP TELEFONUNA TAKARAK KULLANIRMISINIZ? BAŞKA ŞAHISLARIN GSM
HATLARINI KENDİ KULLANDIĞINIZ CEP TELEFONLARINIZA TAKTINIZ MI? KONU
İLE İLGİLİ BİLDİKLERİNİZİ DETAYLI OLARAK ANLATINIZ
CEVABEN: Başka şahısların telefonlarına kendi simkartımı takmadım. Başka şahısların
simkartını kendi telefonuma takmadım.
SORULDU:TÜRK SİLAHLI KUVVETLERİNDE ÇALIŞTIĞINIZ DÖNEM
İÇERİSİNDE İŞ YERİNİZDE VEYA İSTİRAHATLİ OLDUĞUNUZ ZAMANLARDA
KULLANDIĞINIZ CEP TELEFONU/TELEFONLARI KAPALI OLUR MUYDU? KONU İLE
İLGİLİ BİLDİKLERİNİZİ DETAYLI OLARAK ANLATINIZ CEVABEN: Cep telefonumu hiç
kapatmadım.
SORULDU: 18.12.2002 GÜNÜ ANKARA İLİ ÇANKAYA İLÇESİ AZİZİYE
MAHALLESİ PORTAKAL ÇİÇEĞİ SOKAK NO:40 SAYILI BİNANIN OTOPARK KISMINDA
GAZETECİ/YAZAR NECİP HABLEMİTOĞLU’NUN UĞRADIĞI SİLAHLI SALDIRI
SONUCU ÖLDÜRÜLMESİ OLAYI HAKKINDA BİLGİNİZ VAR MIDIR? KONU HAKKINDA
AYRINTILI BİLDİKLERİNİZİ ANLATINIZ?
CEVABEN: Necip hablemitoğlu’nun uğradığı silahlı saldırı sonucu öldürülmesi olayı
hakkında herhangi bir bilgim yoktur. Basından bildiğim kadarıyla haberdar oldum.
SORULDU: ÖZEL KUVVETLER KOMUTANLIĞI BÜNYESİNDE GÖREV
YAPTIĞINIZ DÖNEM İÇERİSİNDE RUTİN GÖREVLERİNİZ DIŞINDA ÖZEL GÖREV
VERİLDİ Mİ? BU GÖREVLENDİRMEYİ KİM YAPTI? KONU HAKKINDA
BİLDİKLERİNİZİ ANLATINIZ.
CEVABEN: Özel Kuvvetler Komutanlığı bünyesinde görev yaptığım dönem içerisinde rutin
görevlerim dışında özel görev almadım.
SORULDU: ÖKK İÇERİSİNDE GÖREV YAPTIĞINIZ SÜRE İÇERİSİNDE KENDİ
KULLANDIĞINIZ GSM HATTI HARİCİNDE KAMUOYUNDA OPERASYONEL/PATATES
HAT OLARAK BİLİNEN BAŞKASI ADINA KAYITLI HATLARDAN HİÇ KULLANDIĞINIZ
Mİ? ANLATINIZ.
CEVABEN: Hayır

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
SORULDU: LEVENT GÖKTAŞ, FİKRET EMEK, TARKAN MUMCUOĞLU VE NURİ
GÖKHAN BOZKIR İSİMLİ ŞAHSI TANIYOR MUSUNUZ? BU ŞAHISLA İLİŞKİ VE
İRTİBANIZ HAKKINDA DETAYLI BİLGİ VERİNİZ?
CEVABEN: Levent GÖKTAŞ isimli şahsı yıllarını tam olarak hatırlamamakla birlikte Grup
Komutanımızdı. ÖKK da çalıştığım dönemlerde Kirazlıdere de Binbaşı idi, Oğulbey yerleşkesinde
albay rütbesinde iki dönem grup komutanlığımızı yaptı. Telefon irtibatım olmamıştır. Yüz yüze
görüşmem çalıştığım yerde emir komuta zincirinde olmuştur.
Fikret EMEK isimli şahsı hatırlamıyorum.
Tarkan MUMCUOĞLU isimli şahıs Tim Komutanı olarak görev yaptı. Telefon irtibatım
olmamıştır. Yüz yüze görüşmem çalıştığım yerde emir komuta zincirinde olmuştur.
Nuri Gökhan BOZKIR isimli şahıs ÖKK içerisinde Tim Komutan Yardımcısı olarak görev
yaptı. Telefon irtibatım olmamıştır. Yüz Yüze görüşmem olmamıştır.
SORULDU: 18.12.2002 GÜNÜ GAZETECİ/YAZAR NECİP HABLEMİTOĞLU İSİMLİ
ŞAHSIN ÖLDÜRÜLMESİ OLAYINA İLİŞKİN ANKARA CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞI
TERÖR SUÇLARI SORUŞTURMA BÜROSUNCA YÜRÜTÜLEN 2004/121619 SAYILI
SORUŞTURMA DOSYASI KAPSAMINDA ŞÜPHELİ NURİ GÖKHAN BOZKIR’IN ALINAN
İFADESİNDE SİZİNLE İLGİLİ OLARAK “16 Aralık 2002 Pazartesi günü sabah sporundan sonra
Hacı ARABACI’ya hafta içi bir gün gayri nizami kursiyerlerine gösteri olacağını bu maksatla hazır
olmasını görevin takip olduğunu, kendisine dediğim bölgede beklemesini, ihtiyaç olduğunda
gelmesini söyledim Günlük izin verdim ŞEKLİNDE İFADE VERDİĞİ VE SİZİ
FOTOĞRAFTANDA TEŞHİS ETTİĞİ ANLAŞILMIŞTIR. DR. NECİP HABLEMİTOĞLU
İSİMLİ ŞAHSIN ÖLDÜRÜLMESİ OLAYI İLE İLGİLİ VE İFADE İÇERİĞİ HAKKINDA
BİLDİKLERİNİZİ ANLATINIZ?
CEVABEN: İfade içeriğinde geçen olayı hatırlamıyorum. Nuri Gökhan BOZKIR isimli
şahıs benim Tim komutanım değildi. Benim bulunduğum Tim ile hiç ilgilenmedi.
SORULDU: 18.12.2002 GÜNÜ GAZETECİ/YAZAR NECİP HABLEMİTOĞLU İSİMLİ
ŞAHSIN ÖLDÜRÜLMESİ OLAYINA İLİŞKİN ANKARA CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞI
TERÖR SUÇLARI SORUŞTURMA BÜROSUNCA YÜRÜTÜLEN 2004/121619 SAYILI
SORUŞTURMA DOSYASI ŞÜPHELİ NURİ GÖKHAN BOZKIR’IN ALINAN İFADESİNDE
SİZİNLE İLGİLİ OLARAK “18 Aralık 2002 günü sabah normal mesaiye geldim. Hacı
ARABACI’ya daha öncesinde Şırnak ilinden almış olduğum kullanılmamış Nokia telefonu ve
Simkartı verdim. Tatbikatın bu akşam olacağını, kendisinin arabasıyla Hoşdere Caddesi Çankaya
Lisesi bölgesi civarında bulunması gerektiğini, dediğim bölgeye gelmesini, aradığımda kendisine
verdiğim kart ve telefonu kullanması Bu telefonu ve simkartı kullanmasının sebebini tatbikat
sonrasında kullanılan syf. 2 telefon ve simkartın nasıl imha edilmesi gerektiğini uygulamalı olarak
göstermek olduğunu söyledim. Benim telefonla aramam ile en geç yarım saat içerisinde yerini
alması söyledim. Hacı ARABACI’ya verdiğim telefonu ve hattı mesaiden sonra açmasını
söyledim. ŞEKLİNDE İFADE VERDİĞİ VE SİZİ FOTOĞRAFTANDA TEŞHİS ETTİĞİ
ANLAŞILMIŞTIR. DR. NECİP HABLEMİTOĞLU İSİMLİ ŞAHSIN ÖLDÜRÜLMESİ OLAYI
İLE İLGİLİ VE İFADE İÇERİĞİNDE GEÇEN SİMKART VE TELEFON ALDINIZ MI? KONU
HAKKINDA BİLDİKLERİNİZİ ANLATINIZ?
CEVABEN: İfade içeriği yalandır. Ben tatbikat konusunu hatırlamıyorum. İfade içeriğinde
geçtiği gibi Telefon ve Simkart almadım. 18.12.2002 tarihinde şahsi aracım vardı. Palio marka gri
renkli 06 GM 518 plaka sayılı aracım vardı. Renault Megane Scenic marka gri renkli 06 GFN 50
plaka sayılı aracım vardı. Aradan geçen zamandan dolayı O tarihte hangi aracı kullandığımı
hatırlamıyorum. Nuri Gökhan BOZKIR isimli şahıs benim Tim komutanım değildi. Benim
bulunduğum Tim ile hiç ilgilenmedi.
SORULDU: 18.12.2002 GÜNÜ GAZETECİ/YAZAR NECİP HABLEMİTOĞLU İSİMLİ
ŞAHSIN ÖLDÜRÜLMESİ OLAYINA İLİŞKİN ANKARA CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞI
TERÖR SUÇLARI SORUŞTURMA BÜROSUNCA YÜRÜTÜLEN 2004/121619 SAYILI

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
SORUŞTURMA DOSYASI KAPSAMINDA ŞÜPHELİ NURİ GÖKHAN BOZKIR’IN ALINAN
İFADESİNDE SİZİNLE İLGİLİ OLARAK “18.12.2002 günü Saat:19.30- 19.45 civarı Evden
çıktıktan sonra Hacı ARABACI’yı kendisine verdiğim telefonla arayarak yerini almasını söyledim.
Bende Hacı ARABACI’yı arayarak yerini alıp almadığını sordum, yerini aldığını söyledi Trafik
Lambasında beklerken Hacı ARABACI’yı telefonla arayarak görevin iptal olduğunu evine
gidebileceğini söyledim Ertesi gün normal mesaiye devam ettim. Hacı ARABACI’ya verdiğim
telefon ve hattı getirmesini söyledim ve aldım. Telefonu ve simkartı aynı metotla imha ettim.
Normal günlerdeki faaliyetlerime devam ettim ” ŞEKLİNDE İFADE VERDİĞİ VE SİZİ
FOTOĞRAFTANDA TEŞHİS ETTİĞİ ANLAŞILMIŞTIR. DR. NECİP HABLEMİTOĞLU
İSİMLİ ŞAHSIN ÖLDÜRÜLMESİ OLAYI İLE İLGİLİ VE İFADE İÇERİĞİ HAKKINDA
BİLDİKLERİNİZİ ANLATINIZ?
CEVABEN: İfade içeriği yalandır. Ben tatbikat konusunu hatırlamıyorum. İfade içeriğinde
geçtiği gibi Telefon ve Simkart almadım ve vermedim." şeklinde bayanda bulunduğu
görülmüştür.
Olayın olduğu dönemde Hacı ARABACI'nın kullandığı tespit edilen ve soruşturma
dosyamıza getirtilen gsm hattının hts kayıtlarının incelenmesinde, olay tarihinde, olay yeri
civarında kullanıldığına dair bir tespit yapılamadığı gibi, Hacı ARABACI'nın alınan ifadesinde de
şüpheli Nuri Gökhan BOZKIR'ı doğrular bir beyanda bulunmamıştır. Dolayısıyla şüpheli Nuri
Gökhan BOZKIR'ın bu hususta vermiş olduğu ifadenin gerçeği yansıtmadığı anlaşılmaktadır.
Şüphelinin alınan ifadesinde cinayeti anlatırken bazı konularda yaptığı kurgusal anlatımları
hakkında yapılacak örgüt üyeliği suçlamasında etkin pişmanlık hükümlerinden yararlanmak
düşüncesi ile yaptığı değerlendirilmektedir.

Mehmet Emin KOÇ'un Aracı İle Olay Yerine Gelinmesi Konusu;


Şüpheli Nuri Gökhan BOZKIR'ın 07/02/2022 tarihli Ankara Emniyet Müdürlüğü Tem
Şube Müdürlüğü ifadesi ve 08/02/2022 tarihinde Cumhuriyet Başsavcılığımızda alınan ifadesinde
olay tarihinde Mehmet Emin KOÇ'tan aldığı araç ile olay yerine geldiğini ifade etmesine ilişkin
olarak; "...Ben de Hacı ARABACI'yı operasyonel telefondan arayarak yerini almasını söyledim.
Mesaiden çıkmadan önce timlerin birinden üsteğmen Mehmet Emin KOÇ'tan eve gidip gelmek için
aracını istemiştim. O sırada onun Mazda marka gri renkli 6.26 model bir aracı vardı, hatırladığım
kadarıyla bu araç idi, geniş idi. O da bana aracını kullanmam için verdi. Tarkan MUMCUOĞLU
beni aradıktan sonra Nilkent Sitesinden bu araçla aldım. Üzerimde siyah mont, kot pantolon,
kafamda siyah bere, ayağımda sarı bot vardı. Tarkan MUMCUOĞLU'nda balıkçı yaka kazak,
kapşonlu siyah parka olduğunu hatırlıyorum. Benim üzerimde Beratta marka FS92 model beylik
tabancam vardı. Onun üzerindeki silahı görmedim. Ancak silahlıydı. Direksiyonda ben olduğum
halde Simon Bolivar Caddesinden, Atakule, Hoşdere, Hava Sokak, Refik Belendir istikametine
oradan da Pak Sokak istikametine gittim. Pak Sokağa yöneldikten sonra sağ tarafta boş bir arazide
kendisini bıraktım. Eliyle sokak içerisini göstererek "beni bu sokaktan alırsın" dedi. Ben Pak
sokak içerisinden 300-400 metre yukarı doğru gittim. Girdiğim yönün ters olduğunu tahmin
ediyorum. Tarkan bu istikamette seyir halinde iken yolda elindeki operasyonel telefon ile Mete
ağabey hitabıyla biriyle konuşuyordu. Mete Levent GÖKTAŞ'ın görevlerdeki kod ismidir. Tarkan
telefonda "tamam, tamam" şeklinde devam etti. Pak Sokak içerisinde boş bulduğum bir yere aracı
park ettim. Araba çalışır vaziyette bekledim, aracın ışıklarını kapattım. Tarkan MUMCUOĞLU'nu
bırakmamdan 5 veya 10 dakika sonra arka arkaya 2 el silah sesi duydum. Arabayı iki hamlede
sokak içerisinde döndürdüm, geldiğim Portakal Çiçeği Sokağı istikametine döndüm. Portakal
Çiçeği Sokağı içerisinden Tarkan MUMCUOĞLU'nu araca aldım, yukarıya Çankaya Lisesi
istikametine doğru çıktım. O sırada Tarkan telefonla konuştu, "unsurlar çekilebilir" dedi. Bu arada
ben Hacı ARABACI'yı aradım, evine döneceğini, tatbikatın iptal olduğunu söyledim. Atakule
istikametine doğru seyir halindeydim. Simon Bolivar Caddesi üzerinden Nilkent sitesine Tarkan
MUMCUOĞLU'nu evine bıraktım. Buradan U dönüşü yaparak Simon Bolivar, Atakule, Hoşdere,

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
Genelkurmay Kavşağı, İnönü Bulvarı, Milli Kütüphane oradan da Kirazlıdere istikametine giderek
birliğe giriş yaptım. O sırada saat 21:00 - 21:30 olabilir..." şeklinde ifadede bulunmuş olup,
Mehmet Emin KOÇ'un 10/02/2022 Tarihinde Cumhuriyet Başsavcılığımız vermiş olduğu
ifadesinde ise bu hususa ilişkin olarak; "Ben 1998-2013 yılları arasında Özel Kuvvetler
Komutanlığı bünyesinde Ankara ilinde görev yaptım. 2002 yılında MAK bünyesinde Üsteğmen
rütbesinde Tim Komutan Yardımcısı idim. 2002 yılında TİM Komutanımız Piyade Yüzbaşı Şevket
ŞEN idi. O tarihte hatırladığım kadarıyla Özel Kuvvetler Komutanlığı MAK alayında 3 tabur 16
Tim görev yapardı. Her Timde 12 asker görev yapardı. 2 Subay 10 Asker şeklinde idi. Subaylardan
biri Tim komutanı diğer Tim Komutan Yardımcısı oluyordu. MAK Alay Komutanı Levent GÖKTAŞ
olabilir.
Ben 2002 yılında bekardım. O tarihte bekar olanlara lojman çıkmıyordu. Ben de
Kavaklıdere'de bir bekar evinde Etimesgut ilçesi civarında Hava Müzesi karşısında ÖKK'nın ayrı
bir biriminde çalışan Üsteğmen Erol IŞIK ile birlikte kalıyordum. Adresim servis güzergahında
olmadığı için Özel Kuvvetler Komutanlığının Kırazlıdere'deki birliğine o tarihte kendime ait olan
ancak abim Ümit KOÇ adına kayıtlı 01 NC 483 plakalı 1998 model metalik gri kurşuni
diyebileceğimiz renkteki Mazda 323 Lantis marka aracımla gider gelirdim. 2002 -2003 yılları
arasında veya 2003 yılında birlikler Gölbaşı'ndaki yeni binasına taşındığından yine bu aracım ile
gidip gelirdim ancak arada servis kullanmak için servis güzergahı olan Kenedy Caddesi gidip
servise binmek suretiyle Gölbaşı'na gitmişliğim olurdu. Ancak Özel Kuvvetleri Komutanlığı
Kirazlıderede iken hep bu aracım ile işe gider gelirdim. ÖKK'nın Gölbaşındaki yeri tam olarak
faaliyete geçmediği dönemde de burada okul komutanlığının faaliyetleri olurdu. Çünkü geniş alana
ihtiyaçları vardı, kursiyerler burada eğitim alırdı. Ancak ben 2003 yılı başında tam olarak ÖKK
birliklerinin Gölbaşına naklinden sonra Gölbaşına gidip gelmeye başladım.
SORULDU: Size ait olduğunu belirttiğiniz 1998 model 01 NC 483 plakalı Mazda 323
Lantis metalik gri renkli aracınız şekil olarak arkadan görüntüsü nasıldı? gece karanlığında uzaktan
bakıldığında aracınız koyu renk olarak algılanabilir mi?
Aracımın arka görüntüsünden bagaj ve arka çamurluk görüntüsü oval görünümdedir.
Aracıma gece karanlığında yansıyan bir ışık yok ise rengi koyu renk olarak algılanabilir
SORULDU: Olay tarihinde size ait 01 NC 483 plakalı aracınızı sizin bilginiz dahilinde ya
da sizin bilginiz olmadan birlikten almak suretiyle kullanan kişiler var mıdır?
Dediğim gibi ben iş yerine aracımla gidip gelen biriydim. Görevlerimiz kapsamında şehir
dışında olduğumuz vakitlerde, yahut da eğitim ve tatbikat için bir yerde bulunduğum zaman
aracımı birliğim içerisinde bırakırdım. Anahtarını da kendi timimin odasındaki anahtarları
koyduğumuz çekmeceye bırakırdık. Ben şehir dışında görevdeysem veyahut il içinde veya il
dışında eğitim ve tatbikat görevindeysem aracın bir süreliğine birlik içerisinde kaldığından gerek
kendi timimden gerekse başka timden ya da alay içerisinden subay arkadaşlardan kullanmak
için alanlar olmuş olabilir. Aracımı alıp kullananlar olmuş ise bunu bana söylememiş olabilir.
Bu şekilde kullanılmış olabileceğini düşünüyorum. Çünkü ÖKK içerisinde subaylar arasında
insanlar genellikle birbirlerine yardımcı olurlardı. Ancak olay üzerinden 20 yıl geçtiği için bu
şekilde aracımı alan kullanan kişinin ismini size veremiyorum. Ayrıca kullanan biri olmuşsa bana
haber de vermemiş olabilir. Ben dediğim gibi il dışı görevlerinde eğitim ve tatbikat görevlerine
gitmiş isem, aracımın anahtarını birlik içerisindeki odada bulunan bir çekmecede tutardım.
Buradan alıp rahatlıkla alınan aracım benim bilgim olmadan da kullanılmış olabilir.
SORULDU: Nuri Gökhan BOZKIR, Tarkan MUMCUOĞLU isimli kişileri tanıyor
musunuz?
Nuri Gökhan BOZKIR 2002 yılında bir başka timin komutan yardımcısıydı, benim bir üst
devrem olur. Kendisiyle askeri nezaket kuralları çerçevesinde görüşmüşümdür. Kendisi beraber
çalışığım benim bir iş arkadaşım idi. İş ilişkisi içerisinde görüşmüşlüğüm olmuştur. İş dışı çok
nadiren görüşmüş olabilirim.

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
Tarkan MUMCUOĞLU ismini ise alay karargahından tanıyorum. Hatırladığım kadarıyla
Harekat Eğitim İstihbarat Komutanlığında yüzbaşı idi. Kendisini tanıyorum, benden üst rütbeli
olduğu için kendisiyle bir arkadaşlığım yoktu, gördüğümde askeri nezaket kuralları dahilinde
selam verirdim.
SORULDU: 2002 yılında adınıza kayıtlı olduğu görülen 0533 434 97 28 numaralı GSM
hattını siz mi kullanırdınız? Bu hat üzerinden Nuri Gökhan BOZKIR ile görüşmeleriniz olur
muydu?
Bana okumuş olduğunuz abone kimlik bilgileri bana aittir, ancak geçmiş zaman olduğu için
numarayı hatırlamıyorum, kullanmış olabilirim. Nuri Gökhan BOZKIR ile görüşmüş olabilirim.
SORULDU: Nuri Gökhan BOZKIR isimli üsteğmen 2002 yılı aralık ayında veya başka bir
tarihte sizden size ait aracı evine gidip gelmek için ödünç olarak aldı mı?
Ben böyle bir şeyi hatırlamıyorum. Dediğiniz tarih 20 yıl öncedir. Araç istemek önemli bir
şey olmadığı için bunu hatırlamam çok zordur.
SORULDU : Nuri Gökhan BOZKIR 2002 yılında nerede ikamet ediyordu? Evli
miydi? Babası ne iş yapardı?
Nuri Gökhan BOZKIR o yıllarda ailesiyle birlikte ikamet ettiğini biliyorum. Bekardı.
Babasının albay emeklisi olduğunu biliyordum.
SORULDU: ÖKK bünyesinde MAK alayı içerisinde ya da başka bir kısımda ÖKK
personellerine verilen meskun mahallerde sivil şahısları takip etmek veya istihbarat toplamak gibi
görevleriniz olur muydu? ÖKK personellerinden dışarılarda sivil kıyafetlerle gezmek suretiyle, saç,
sakal bıyık uzatarak görev icra edilir miydi? Eğitimleriniz içerisinde meskun mahallerde simitçi,
hurdacı veya belediye personeli izlenimi verilerek sivil şahısları takip görevleri olur muydu?
ÖKK içerisinde kesinlikle bu şekilde icra edilen bir görev yoktur. Görev tanımlamamızda
böyle bir görev biçimi bulunmamaktadır. Ben kendim hiçbir zaman böyle bir görev içerisinde yer
almadım. Askeri üniforma ile birlik içerisinde, iç - dış güvenlik harekat bölgelerinde ya da eğitim
ve tatbikat alanlarında görev icra edilirdi. Benim konu hakkında bilgi ve görgüm bundan
ibarettir." Şeklinde beyanda bulunmuştur.
Şüpheli Nuri Gökhan BOZKIR'ın olay tarihinde Mehmet Emin KOÇ'un aracını alarak olay
yerine gelip gelmediği hususu incelendiğinde, Mehmet Emin KOÇ'un alınan ifadesi ve polnet
sorgusuna göre olay tarihinde Mazda marka 323 model (Lantis) gri renkli hatcback bir aracının
olduğu, Mehmet Emin KOÇ'un alınan ifadesine göre söz konusu aracın şüpheli Nuri Gökhan
BOZKIR tarafından olay tarihinde kullanılmak için alınıp alınmadığını hatırlamadığını ancak görev
yerine araç ile gittiğini, arkadaşlarından aracını kullanmak için alanlar olduğunu ifade etmiş ise de,
olay tarihinde silah sesini duyduktan hemen sonra, bir kaç saniye içerisinde olay yerine bakan,
maktul Necip HABLEMİTOĞLU'nun ikametinin karşındaki apartmanda oturan Turgay
GÜNGÖRDÜ isimli tanığın alınan ifadesinde maktulün binasının otoparkından çıkarken gördüğü
bir şahsın olay yerinin yakınında yol üzerinde kendisine göre yan tarafındaki apartmanın önünde
duran koyu renkli aracın şoför mahalline binerek ışıklarını açmadan Ayrancı istikametine doğru
gittiğini ifade etmiş, şüpheli Nuri Gökhan BOZKIR ise Mehmet Emin KOÇ'a ait araç ile olay
yerine Ahmet Tarkan MUMCUOĞLU'nu getirdiğini, Ahmet Tarkan MUMCUOĞLU'nun, Necip
HABLEMİTOĞLU'nu öldürdükten sonra onu araca alarak Turgay GÜNGÖRDÜ'nun beyanının
aksine tersi yönde Atakule istikametine doğru yokuş çıkarak gittiğini ifade etmiştir. Olay yeri olan
Portakal Çiçeği sokağın konumu, olay tarihinin karlı bir kış günü olması, olay yerine gelen
şüphelinin Portakal Çiçeği Sokak içerinde yokuş yukarı çıkarak Atakule istikametine doğru gitmesi
hayatın olağan akışına uygun olmayacağı gibi, olaydan çok kısa bir süre sonra olay yerine bakan ve
muhtemel katili gören görgü tanığı Turgay GÜNGÖRDÜ'nün beyanı karşısında şüpheli Nuri
Gökhan BOZKIR'ın bu noktadaki Ahmet Tarkan MUMCUOĞLU'nu araç ile olay yerine getirdim
şeklindeki ifadesine itibar edilememiştir. Turgay GÜNGÖRDÜ'nun 19/12/2002 tarihinde
Ankara Emniyet Müdürlüğünde alınan ifadesinde; "Ben dün akşam yani 18/12/2002 günü saat

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
20:00'de başlayan Galatasaray-Ankaragücü futbol maçını ailemle birlikte evimin salon kısmında
televizyondan izliyordum. Maç esnasında bir ara iki el silah sesi duydum. Evimiz salon penceresi
Portakal Çiçeği Sokağına bakmaktadır. Seste bu istikametten geldi. Merak ederek, bulunduğum
yerden kalkıp pencere önüne geldim, penceremden olay yerinin olduğu yer karşı cephe olarak (net
olarak), gözükmektedir, yani portakal çiçeği sokak 40 nolu bina ile benim oturduğum bina hemen
hemen karşı karşıyadır. Dışarıya baktığımda, tahminen silah sesinden sonra yaklaşık 5-10 saniye
geçmişti, sokağa baktım, gördüğüm alan içerisinde orta yaşlı olduğunu düşündüğüm bir erkek
şahıs, şuan olay yeri olarak bildiğim istikametten aynı sokak, 35 nolu binaya doğru yürüyordu, ben
şahsı gördüğümde şahıs yolun ortasındaydı, şahıs 35 numaralı bina önünde (sokak üzerinde) park
halinde bulunan koyu renkli sedan tipli, muhtemelen Avrupa marka otunun şoför mahallindeki
kapıyı açarak otaya bindi. 1-2 saniye içerisinde araç hareket etti, fakat aracın farlarını
yakmadığını gördüm. Bu benim dikkatimi çekti. Araç Aşağı Ayrancı istikametine doğru seyretmeye
başladı, ben araç gözden kayıp oluncaya kadar gözümle takip ettim fakat bu sürede farlarını
açmadı. Bu esnada sokak içerisinde benim dikkatimi çeken başka bir konu olmadı. Dolayısı ile
tekrar televizyon karşısına geçip maçı izlemeye devam ettim. Bir süre sonra sokakta siren sesleriyle
birlikte polislerin olduğunu gördüm ve çevreden öğrendiğim kadarıyla karşı binamızda oturan
Doç. Dr. Necip Hablemitoğlu'nun silahla öldürüldüğünü öğrendim. Benim bu gördüğüm şahıs
gayet sakin hareket ediyordu ve araca binerken ve öncesinde (yürürken) çevresini kontrol eden
yani kuşkulu bir davranışta bulunmadı. Olayın olduğu saati (silah sesini duyduğum anı) tam olarak
bilemiyorum. Fakat Galatasaray-Ankaragücü maçının ilk yarısı oynanıyordu. Ben herhangi bir
şeyden şüphelenmediğim için şahsa ve otoya dikkatli bir şekilde bakmadım. Olayla ilgili olarak
bildiklerim bundan ibarettir." şeklinde beyanda bulunmuştur. 04/05/2017 tarihinde
Cumhuriyet Başsavcılığımızda alınan ifadesinde; " Ben daha önceden Ankara Emniyet
Müdürlüğü'nde ve Cumhuriyet Başsavcılığında konuya ilişkin ifade vermiştim. O ifadeler
doğrudur. Aynen tekrar ederim. Olay tarihi olan 18/12/2002 tarihinde Portakal Çiçeği sk. 37
numarada 2. Kat 3 numarada evimin salonunda Galatasaray-Ankaragücü maçını seyrediyordum.
Bir ara iki el mantar tabancası patlaması şeklinde bir silah sesi duydum. "Allah Allah bizim
mahallede bu şekilde bir ses nereden geliyor" düşüncesiyle yerimden kalkarak, evimin camına
doğru gittim, perdeyi aralayarak evimin önünden geçen Portakal Çiçeği sokağa doğru baktım.
Tam bu sırada evimin karşısına düşen 40 nolu apartmanın otoparkından orta yaşlı olduğunu
düşündüğüm 170-180 cm boylarında bir erkek şahısın 40 nolu binanın karşı istikametine benim
evim ile 35 numaralı apartmanın arasına düşen ve yolun bizim apartmanın bulunduğu
istikametinde durur şekilde yol üzerinde park halinde bulunan muhtemelen koyu renkli, yerli
olmadığını düşündüğüm avrupa malı ya da Mazda türü bir araca binerek aracı çalıştırdıktan sonra
ışıklarını açmadan Portakal Çiçeği Sokaktan Kuzgun Sokak istikametine doğru yavaşça giderek
uzaklaştı. Ben o sırada bu aracı görüş açımdan uzaklaşana kadar gözümle takip ettim. Araç
gözaçımdan çıkana kadar farlarını açmadı, şahsa ve araca ilişkin olay yeri çok fazla aydınlık
olmadığı için daha detaylı bir bilgi veremiyorum. Ancak o an için hatırladığım kadarıyla, bu şahıs
30-35 yaşlarında kısa boylu olmayan, kilolu olmayan biriydi. Yüzünü görememiştim. Araca ilişkin
ise, çok büyük bir ihtimal yerli bir araç değildi. Aracın arka görüntüsü itibariyle çamurluk ve
bagaj kapağı köşeleri oval idi. Hatta o an itibariyle aracı Mazda 323 marka bir araca
benzetmiştim. Bunu ilk ifademde de belirttiğimi zannediyorum, ancak ifade sırasında söyleyip
söylemediğimden emin değilim fakat şimdi sorduğunuzda bu aracın ilk bakışta Mazda 323 marka
ve model olabileceğini ben kendim değerlendiriyorum ancak net değilim. Bunu Japon araçlarına
ilgim olduğu ve bu araçları tanıdığım için söylüyorum. Bu kişiyi gördükten ve bulunduğu
sokaktan uzaklaştıktan sonra maçı izlemeye devam ettim. Bu sırada televizyonda haberlere
bakarken Necip Hablemitoğlu'nun Portakal Çiçeği Sokaktaki evinin önünde öldürülmüş olduğu alt
yazı olarak geçiyordu. Zaten bu sırada evimin önünde polis araçları, çeşitli televizyon kanalları
gelmişti. Ben Necip Hablemitoğlu'nun evimin karşısına düşen 40 numaralı apartmanda oturduğunu
öğrendim. Olay mahallinin benim maç izlerken mantar tabancası sesine benzer ses duyunca

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
pencereden baktığım 40 numaralı apatmanın otoparkı olduğunu anladım. O an mantar tabancası
sesine benzer sesi duyduğumda hemen sonrasında cama baktığımda 40 numaralı apartmanın
otoparkından karşı istikamete bizim bulunduğumuz apartmanın önüne park halindeki araca binen
yukarıda eşgalini verdiğim şahsın cinayet faili olabileceğini değerlendirdim. Sonrasında buna
ilişkin polislere ve savcılığa ifade verdim." şeklinde beyanda bulunmuş, 17/02/2022 tarihinde
Cumhuriyet Başsavcılığımızda alınan ifadesinde de benzer mahiyette beyanda bulunarak;
"Olay tarihinde ben öldürülen Dr. Necip HABLEMİTOĞLU'nun hafif çapraz karşı istikametine
düşen 37 numaralı binanın 2. katının 3 nolu dairesinde ikamet ediyordum. Galatasaray -
Ankaragücü maçını izlediğim zaman saat 20:00 sıralarında sokaktan mantar tabancası patlaması
şeklinde silah sesi duydum. Bir kaç saniye sonra evimden yolu gören ve oturduğum salon
penceresine doğru yöneldim. Perdeyi aralamak suretiyle sokağa baktım. Karşı bina olan 40 nolu
apartmanın karşısında yolun içinde, genç sayılmayacak, yaşlı da olmayan, kısa boylu olmayan bir
erkek şahıs bizim apartmanımızın istikametinde kapalı garaj girişinin önünde Ansera Alışveriş
Merkezi yönünde duran aracına binerek, aracının ışıklarını yakmadan yol boyu gittiğini gördüm.
Bu aracın markasını o tarihte Mazda 323'e benzettim, çünkü arka çamurluk ve bagaj köşeleri
ovaldi. İlk baktığımda bu aracın Mazda 323 olabileceğini o an değerlendirdim. Renginden sokak
çok fazla aydınlık olmadığı için emin değilim. Bana koyu renk algısı yarattı. Arabaya salonumdan
çapraz vaziyette bakıyordum. Bu kişi aracın şoför mahalline bindi ve ışıklarını yakmadan devam
etti. O sırada ben sokakta başka birini görmedim. Hatırladığım kadarıyla olay günü sokağımız çok
aydınlık değildi. Hemen hemen zifiri karanlık gibiydi. Sonrasında televizyonda alt yazıda karşı
apartmanda yaşadığını öğrendiğim Necip HABLEMİTOĞLU'nun öldürüldüğünü öğrendim"
şeklinde beyanda bulunmuştur. Turgay GÜNGÖRDÜ alınan tüm ifadeleri birlikte
değerlendirildiğinde olay yerinden uzaklaşan şüpheli ile ilgili tek kişiden bahsetmekte ve
şüphelinin bindiği aracının arka görünüm itibari ile koyu renkli sedan tipli bir Japon marka araç
olduğu ifade edilmektedir. Olay tarihinde Ahmet Tarkan MUMCUOĞLU'nun üzerine kayıtlı olan
Kazakistan görevi hemen öncesinde 15/11/2002 tarihinde aldığı, Kazakistan görevi hemen
sonrasında 18/06/2003 tarihinde sattığı 06 H 5070 plaka sayılı Toyota marka ve Corolla Terra
model siyah renkli sedan bir aracı bulunmaktadır. Ahmet Tarkan MUMCUOĞLU'nun olay
tarihinde sahibi olduğu araç tanığın gördüğü araç ile uyumlu bir araçtır. Bu hususta yapılan
incelemeler ve tespitler Ahmet Tarkan MUMCUOĞLU'na ilişkin bölümde ayrıca belirtilmiştir.
Dolayısıyla şüpheli Nuri Gökhan BOZKIR'ın, Ahmet Tarkan MUMCUOĞLU'nu olay
yerine Mehmet Emin KOÇ'a ait araç ile getirmesi olayına itibar edilmemiş, şüpheli Nuri Gökhan
BOZKIR'ın olayın içerisinde yer alması, işlenen suçu, diğer şüphelileri bilmesi nedeniyle, olayı
anlatırken bazı konularda yaptığı yanıltıcı nitelikteki kurgusal anlatımları, hakkında yapılacak örgüt
üyeliği suçlamasında etkin pişmanlık hükümlerinden yararlanmak düşüncesi ile yaptığı kanaati
oluşmaktadır.

- NURETTİN HAKAN BÜYÜKÇULHA;

Şüpheli Nuri Gökhan BOZKIR'IN ifadesinde olay tarihinde kendisinin Tim Komutanı
olan Hakan BÜYÜKÇULHA ile ilgili; "...Eylül 2001 tarihinde benim Tim komutanım Hakan
BÜYÜKÇULHA Kirazlıdere Kışlası içerisinde Tim Komutanları odasında kendine ait laptop ile
sürekli çalışmalar yapıyordu. Bu çalışma 10 gün kadar sürdüğünü hatırlıyorum. Aynı dönemde
Timlerin örtülü görevleri devam ediyordu. Bir gün Hakan BÜYÜKÇULHA'ya kahve götürmek için
odasına girdiğimde kendisine eşinden gelen olduğunu düşündüğüm bir telefon çağrısı neticesinde
odadan çıktı, o sırada bilgisayar ekranı açıktı, masasına kahveyi bırakırken ekranda Hedef şahıs
ifadeli yazan bir form olduğunu gördüm, formun üzerinde öldürülen Necip HABLEMİTOĞLU'nun
resmi bulunmaktaydı. Hatırladığım kadarıyla hedef şahıs formunda kişinin adı soyadı, mesleği, ev
adresi, boyu, altta da irtibat kuran personel ifadesi var idi. Adres kısmında 54 veya 56 taksim
şeklinde yazıldığını, irtibat kuran personel kısmında da Fikret EMEK ve Tarkan MUMCUOĞLU

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
isimlerini gördüm. O zaman neden bu kişiyle ilgili hedef şahıs formunun hazırlandığını düşündüm
ancak o zaman mantıklı bir açıklama getiremedim. Ayrıca ekrandan 1073 sayfalı, bu formun da
bulunduğu bir word belgesi olduğunu anladım. Bir süre sonra da Hakan BÜYÜKÇULHA odaya
geldi. Ben Özel Kuvvetler Komutanlığının Devletin bekası için çalışan bir birim olduğunu
düşündüğüm için söz konusu görmüş olduğum bu belgenin ne maksatla hazırlanmış olduğunu
merak ettim ve daha sonraki süreçteki bu 1073 sayfalık raporu elde etmek istedim. Ancak elde
edemedim. Hatta nöbetçi subaylığım döneminde nöbetçi subaylarda bütün odaların anahtarları
olurdu, ancak raporun yazıldığı dönemde Hakan BÜYÜKÇULHA'nın bulunduğu Tim komutanları
odasının anahtarı kendisinde bulunuyordu. Ayrıca laptopu normalde evine götürürdü, o dönemde
laptopun odada durduğunu hatırlıyorum.." ve "...2002 yılı Kasım ayı ortaları gibiydi, MAK Alay
Komutanı Levent GÖKTAŞ beni bir gün makamına çağırdı. Örtülü bir görev olduğunu, hedefin
Necip HABLEMİTOĞLU isimli kişi olduğunu, nedenini de bu kişinin devletin gizli bilgi ve
belgelerini istenmeyen şahıslarla paylaştığını söyledi. Bana Portakal Çiçeği Sokağı keşfini
yapmamı ve gerekli koordinasyonu Fikret EMEK binbaşı ile yapmamı emretti. Ayrıca bana
görevde kullanmam için operasyonel bir hat verdi. Ben "emredersiniz komutanım" diyerek
yanından ayrıldım. Levent GÖKTAŞ'ın makamından çıktıktan sonra daha önceden Hakan
BÜYÜKÇULHA'nın hazırlamış olduğu dosya ve hedef şahıs formu bu sırada aklıma geldi.
Parçalar birleşmeye başladı. Ancak ben Necip HABLEMİTOĞLU'nun öldürülebileceğini tahmin
etmedim..." şeklindeki beyanları incelenmiş, şüphelinin bu hususta Cumhuriyet Başsavcılığımızı
yanıltmaya çalıştığı kanaati oluşmuştur. Zira ifadenin bu kısmı derinlemesine okunduğunda
şüphelinin bu hususta söylediği sözleri ifade ediş şeklinin 20 yıl önceki bir olayı anlatır gibi değilde
sanki dün olmuş bir olayı anlatır gibi çok fazla detay içermesi Cumhuriyet Başsavcılığımızda şüphe
uyandırmıştır.
Nuri Gökhan BOZKIR, ilk önce maktul Necip HABLEMİTOĞLU hakkında Hakan
BÜYÜKÇULHA tarafından bilgisayarda hazırlanmış olduğunu beyan ettiği resimli bir hedef şahıs
formundan bahsetmiş olması, bu hedef şahıs formunda maktulün adres numarasına kadar beyanda
bulunması, bu formun beraberinde sayfa sayısının 1073 olduğu bir word belgesi olduğunu
söylemesi, ifadesinin bu kısmının kurgulandığı izlenimini vermektedir. Yine bu ifadede Hakan
BÜYÜKÇULHA'nın odasına kahve ikram etmek için geldiğini, Hakan BÜYÜKÇULHA'ya
eşinden telefon geldiğini onun dışarı çıktığı sırada bu veriyi gördüğünü söylemesi içeriği
bakımından ifadesinin bu kısmının içerdiği detaylar bakımından kurgulandığı izlenimini
vermektedir.
Her ne kadar Nuri Gökhan BOZKIR'ın ifadesinin bu kısmının kurgulanmış bir ifade olduğu
kanaati Cumhuriyet Başsavcılığımızda oluşmuş ise de, olay döneminde Hakan
BÜYÜKÇULHA'nın diğer şüpheliler ile bir irtibatının olup olmadığı maktulün öldürülmesi
sürecinde yer alıp almadığı araştırılmıştır. Cumhuriyet Başsavcılığımızın talebi üzerine hazırlanan
Kara Kuvvetleri Komutanlığı Personel Başkanlığının 01/07/2022 tarihli E-2685670-182-10803834
sayılı yazısından, Hakan BÜYÜKÇULHA'nın 23/09/2002 ile 08/01/2003 tarihleri arasında
Azerbaycan ülkesinde görevli olduğu belirlenmiştir. Cumhuriyet Başsavcılığımızca CDR verileri
üzerinden yapılan incelemede ise, Hakan BÜYÜKÇULHA'nın olay tarihinde babası Uğur Şevket
Büyükçulha adına kayıtlı 0532 272 43 89 numaralı gsm hattını kullandığı, olay tarihinde
soruşturma dosyamızda tespit edilen diğer şüpheliler ile bir irtibatının olmadığı görülmüş, adı
geçenin başka bir gsm hattını olay döneminde kullandığına ya da Ülkeye geldiğine dair somut bir
de tespit yapılamamıştır.
Şüpheli Nuri Gökhan BOZKIR'ın alınan ifadesinde, ilgisi olmayan bazı şahısları maktul
Necip HABELEMİTOĞLU'nun öldürülmesi eylemine karışmış gibi ifade etmesinin sebebi,
kendisinin ve tespit edilen bir kısım şüphelilerin içerisinde yer aldığı Necip
HABLEMİTOĞLU'nun öldürülmesi eyleminde yaşanacak adli süreçler sonunda, geçmişte
kendisinin Türk Silahlı Kuvvetlerinden ihracında etkisi olduğunu düşündüğü, bazı silah
arkadaşlarını maktul Necip HABLEMİTOĞLU'nun öldürülmesi eylemi ile ilişkilendirmek

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
suretiyle bu kişilerden intikam almak düşüncesi olarak görülmektedir.
Şüpheli Nuri Gökhan BOZKIR'ın, Hakan BÜYÜKÇULHA hakkındaki bu iddialarında,
kendisinin soyut beyanı dışında Cumhuriyet Başsavcılığımızca bir delil tespit edilemediği için
kovuşturma yapılmasına yer olmadığına dair karar verilmiştir. Şüpheli Nuri Gökhan BOZKIR
hakkında, Hakan BÜYÜKÇULHA'ya ilişkin ifadeleri nedeniyle iftira suçundan Cumhuriyet
Başsavcılığımızca resen soruşturma başlatılmıştır.

-ALTAN BORA, TAN DERVİŞOĞLU, BÜLENT KUTSAL;

Şüpheli Nuri Gökhan BOZKIR' alınan ifadesinde MAK Alayında birlikte görev yaptığı
Altan BORA, Tan DERVİŞOĞLU ve Bülent KUTSAL hakkında maktul Necip
HABLEMİTOĞLU'nun öldürülmesi olayı içerinde yer aldıklarına dair suçlayıcı şekilde beyanlarda
bulunmuş olup, şüpheli Nuri Gökhan BOZKIR alınan ifadesinde Altan BORA ve Tan
DERVİŞOĞLU hakkında; " ...Hazırladığım bu raporu takip eden bir günde Levent GÖKTAŞ'a
verdim, o da rapora baktıktan sonra bunu Fikret EMEK'e vermemi söyledi. Hemen yan odada
bulunan Fikret EMEK'in makamına geçerek bu raporu ona verdim. Fikret EMEK rapora
baktığında "tamam, ben de bu bölgeye gideceğim, Altan BORA ve Tan DERVİŞOĞLU'nun da bu
bölgeye gideceğini" söyledi. Tam bu sırada görevin içerisinde Altan BORA ve Tan
DERVİŞOĞLU'nun olduğu hususu aklımda oturdu. Bu tip görevlerde kompartmantasyon dediğimiz
bir kavram vardır. Görev içerisindeki kişiler birbirlerini bilmezler, üsteki tamamını bilir, alttakiler
birbirlerini tam olarak bilmezler. Burada da benim yaptığımı diğerleri bilmiyordu. Altan ve Tan'ın
bu olay içerisinde olduğunu Fikret EMEK'in bu sözleriyle anladım..." şeklinde beyanda bulunmuş,
şüpheli Nuri Gökhan BOZKIR alınan ifadesinde Bülent KUTSAL hakkında; "Bu keşif görevi
sonrasındaki bir günde Levent GÖKTAŞ'ın makamında serbest paraşüt planlaması yaptığımız
sırada içeriye Bülent KUTSAL isimli üsteğmen geldi, beni görünce Levent Albaya "Komutanım
müsait misin" dedi, o da "söyle, konuşabilirsin" diyerek karşılık verdiğini hatırlıyorum. Bülent
KUTSAL devamında malum şahıs şeklinde konuşarak "arabayı uzaktan kumanda sistemi ile
çalıştırıyor, bu sebeple patlayıcı sistemi kullanılamaz, başka bir metod denenmesi gerekir" şeklinde
konuştu. Levent GÖKTAŞ da "tamam planlarız" diyerek cevap verdi. Bu görüşmeden de Bülent
KUTSAL'ın da bu iş içerisinde olduğunu düşündüm. " şeklinde beyanda bulunmuştur.

Altan BORA'nın 15/06/2022 tarihinde Cumhuriyet Başsavcılığımızda şüpheli sıfatıyla


alınan ifadesinde; "...Ben 1989 yılında Kara Harp Okulundan mezun oldum. 1990 yılında Piyade
Sınıf Okulunu bitirdim. 1990-1992 yıllarında Piyade Okul Komutanlığında Öğretim Görevlisi
olarak çalıştım. 1992 yılında Özel Kuvvetleri Komutanlığına tayin oldum. 2017 yılında TSK'dan
emekli oldum. Özel Kuvvetler Komutanlığı içerisinde çeşitli yerlerde görev yaptım. 2002 yılı
Haziran ayında Kuveyt görevinden döndükten sonra Özel Kuvvetler Komutanlığı Muhabere Arama
Kurtarma alayı içerisindeki görevime devam ettim, burada görev değişikliği yapılmıştı. Tabur
Harekat Eğitim Subayı olarak atamam yapılmıştı. Bu birim Muhabere Arama Kurtarma Alay
Komutanlığı içerisinde bulunmaktadır. Burada 2. Tabur Harekat Eğitim Kısım Amiri olarak
görevime devam ettim. Benim o tarihteki tabur komutanım Selçuk EMİRDAĞ idi. Alay komutanım
ise Mustafa Levent GÖKTAŞ idi. Muhabere Arama Kurtarma alayı içerisinde 3 tabur olarak görev
yapıyorduk. Her taburun içerisinde 6 Tim bulunmaktaydı. Toplam 18 tim idi. Timlerde 2 subay 10
astsubay görev yapmak idi. Bana bağlı herhangi bir tim yoktu. Ben 2. tabur komutanının emirleri
doğrultusunda 2. taburun timlerinin eğitim planlamasını yapıyordum. Muhabere Arama Kurtarma
alayı kuruluş itibariyle direkt Özel Kuvvetler Komutanına bağlı bir yapıdadır. Diğer tugayların
içerisindeki alaylardan farklı bir konumdadır. Bu sebeple de Özel Kuvvetler Komutanlığı
bulunduğu Özel Kuvvetler Komutanlığı karargahının bulunduğu Kirazlıdere içerisinde
konuşlanmıştır. Diğer Özel Kuvvetler Komutanlığı tugay ve alayları ise Ankara ili İstanbul yolu

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
üzerindeki Şaşmaz olarak bilinen Açık Ceza Evinin bulunduğu yerdeydi. 2002 yılını 2003 yılına
bağlayan aylar içerisinde peyderpey olacak şekilde tüm Özel Kuvvetler Komutanlığı unsurları
Gölbaşı Oğulbey'e taşındı.
...
Ayrıca şunu belirtmek istiyorum, ben Kuveyt görevimden döndükten sonra... 14 Ağustos
2002 idi. Döndüğümde Özel Kuvvetler Komutanı Nevzat BEKAROĞLU'nun emekli edildiğini
yerine Sadık ERCAN'ın getirildiğini gördüm.
Ben emekli olduktan sonra önce kendi şirketimi kurdum. Bir süre başka bir emekli askeri
personelin kurduğu şirkette çalıştım. Sonra tekrar kendi şirketim ile devam ettim. Savunma
Sanayinden bir ihale aldım, o tarihte sermayeye ihtiyacım olduğundan, eski alay komutanım
Mustafa Levent GÖKTAŞ'ın yanına destek olması için gittim, ihale sürecini anlattım, "ortak
olayım" dedi ve ortak olarak birlikte bu ihaleyi yürüttük. Bu süreç 2018-2019 yılları arasında idi.
SORULDU: Özel Kuvvetler Komutanlığı içerinde yurtdışı görevine gittiğinizde izin alarak
ülkeye geri dönebiliyor musunuz?
Evet izin alma durumumuz olabiliyor. Başımızdaki grup komutanına bu durumu söyledikten
sonra ciddi bir mazeret beyan ettikten sonra izin alarak gelebiliyoruz. Direkt Grup Komutanı Özel
Kuvvetler Komutanına bağlı Muhabere merkezine özel telsiz sistemleri üzerinden mesaj çekerek
izin talebemizi aktarıyordu. Komutanın uygun görüşü ile de personel izne gelebiliyordu.
Ben Birleşmiş Milletler görevimdeydim. 2002 yılı Nisan ayında grup komutanın izniyle
evlenmek için izin talebinde bulundum. THY uçağı ile yurda döndüm. 10 gün kadar izin
kullandıktan sonra THY uçağı ile Kuveyt görevime döndüm.
SORULDU: Nuri Gökhan BOZKIR isimli kişiyi tanıyor musunuz?
Kendisini tanıyorum. Ben MAK alayı içerisinde 2. Taburda eğitim subayı iken kendisi bir
timin komutan yardımcısı idi. Kendisiyle Kuveyt görevinden geldikten sonra tanıştım. Kendisiyle
aramda herhangi bir emir komuta ilişkisi yoktur. Ben o tarihte onun üstü konumunda yüzbaşı idim.
Ben 2004 yılında MAK Alayı 1. Tabur Komutanı oldum. Kendisi de 2. Taburda 1. Tim Komutan
Yardımcısı idi. Yine aramızda herhangi bir emir komuta ilişkisi yoktu. Emniyet ifademde detaylıca
belirttiğim şekilde bir astsubay bana gelerek Nuri Gökhan BOZKIR'ın annesi ve babası tatilde iken
evdeki eşyaları sattığını ve çalındığı diye emniyete suç ihbarında bulunduğunu belirtti. Hatta bu
astsubay Nuri Gökhan BOZKIR'ın kendisine kalan bir televizyonu satmak istediğini bana söyledi.
O tarihte alay komutanı olan Enver ARSLAN'a bu durumu söyledim. Alay komutanımızda tabur
komutanı İsmail Kutluay ÖNAY'a, Nuri Gökhan BOZKIR'ın kendi tim komutanı Hakan
BÜYÜKCULHA'ya bu konuyu araştırması için görev verdi. Devamında 2004 veya 2005 yılında
alay komutanlığına vekalet ettiğim dönemde Bülent KUTSAL isimli tim komutanı yanıma gelerek,
Nuri Gökhan BOZKIR'ın bu defa ismini hatırlayamadığım bir devre arkadaşının eşine TRT
bünyesinde iş bulmak için yaklaşık 1 maaş kadar para aldığını söyleyince alay komutanı döndükten
sonra bunu Enver ARSLAN'a anlattım. Ayrıca ben bu durumu araştırdım, o iş vaat edilen subayla
görüştüm, sözünün arkasında durup duramayacağını sordum, o da duracağım komutanım dedi. Bu
görüşmeye tim komutanım Bülent KUTSAL'da şahit oldu. Alay komutanı bu hususu araştırdı ve bu
durumu geçiştirdi. Çünkü Nuri Gökhan BOZKIR MAK alayına babasının torpili ile gelmiş biridir.
Babası dönemin Genelkurmay Başkanı Hilmi ÖZKÖK'ün devre arkadaşıdır. O yüzden Nuri
Gökhan BOZKIR ile alay komutanımız uğraşmak istemedi. Sonrasında 2004 - 2006 yılları arasında
bir yılbaşı akşamı Nuri Gökhan BOZKIR ÖKK'na polis olduğunu söyleyen 2 misafirinin gelmek
istediği, nöbetçi amirin kural gereği bu kişileri almaması üzerine Nuri Gökhan BOZKIR bu kişileri
kendi inisiyatifi ile komutanlığına aldığını ve nöbetçi amirin bu durumu ÖKK komutanına
aktardığını duydum. Sonrasında Enver ARSLAN buna 10 gün göz hapsi cezası verdi. Oysa ki bu
durum Askeri Ceza Kanununa göre Askeri Ceza Mahkemesinde yargılanmasını gerektirir bir konu
idi, bu konuya itiraz için alay komutanının yanına gittim. Buraya Nuri Gökhan BOZKIR'ı çağırdı,
benim yanımda fırçaladı, ancak Nuri Gökhan BOZKIR sırıtır bir şekilde alay komutanı ile konuştu,
bunun üzerine alay komutanı odadan kovdu. Bu çıktıktan sonra ben alay komutanına bu kişiyi

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
disiplin hapsine değil mahkemeye verilmesi gerektiğini söyledim. O da bana "Lan oğlum buna ceza
vermeyeyim diye kaç kişi arıyor" şeklinde konuştu. "Mahkemeye verirsem ihraç ederler" dedi. Ben
alay komutanına "siz bu kişiyi ihraç etmezseniz, o sizi ihraç edecek" dedim. Sonraki bir tarihte
tabur komutanı arkadaşlar ile birlikte ailecek yemek yediğimiz bir sırada günlerden Cuma diye
hatırladığım bir günde beni alay komutanı Enver ARSLAN aradı, "şeyi şey yaptınız mı?"şeklinde
konuştu, ben de "ne diyorsanız komutanım" dedim. "neyse konuşuruz" diyerek telefonu kapattı.
Daha sonra tabur komutanı arkadaşlarla araştırdığımızda Nuri Gökhan BOZKIR o tarihte
kamuoyunda sauna çetesi diye bilinen olaydan ötürü gözaltına alındığını öğrendik. 2 gün kadar
Cumartesi Pazar alayda herhangi bir eğitim yapılmadı, bir suskunluk havası oldu. Normal
şartlarda böyle bir vukuat olduğunda depolar sayılır, personelle görüşülürdü. Ancak burada
hiçbiri yapılmadı. Pazartesi günü sabah brifinginde bütün alay toplandığında, komutan brifing
salonunda bütün alaya konuşurken şu kelimeleri kullandı "Acıma yetime sonra dönek koyar
götüne, sen hiç bokunda sinek yakaladın mı?" diyerek söze başladı. "benim tek derdim sizi
korumaktı" dedi. Ben de dayanamayıp "bunun için mi alayın silah depolarının anahtarını bu
adama teslim ettiniz " diye biraz yüksek sesle konuşunca bana "çık dışarı Altan" dedi ve ben de
selam vererek brifing salonunu terk ettim. Sonra ÖKK Komutanı ile görüşmeye yanına gittim,
kendisiyle görüşemedim, kurmay başkanı ile görüştüm, konuyu anlattım. Akşam mesai bitimine
kadar da alaya uğramadım. Saat 17 sıralarında geri odama geldiğimde masamda sarı zarf
içerisinde Askeri Ceza Mahkemesi Kanununa göre üste saygısızlık ile savunmam isteniyordu. Daha
sonrasında Nuri Gökhan BOZKIR sauna çetesinden yargılandı, aynı zamanda askeri
mahkemelerde de yargılaması yapıldı. Hatta bu mahkemede tanık olarak dinlendim. Bu
mahkemedeki yargılamada benimle ilgili dedikodu yaptığı ileri sürerek şikayetçi oldu. Sonrada bu
yargılamada ÖKK eğitimlerde kullanılan 63 adet gayrinizami harp gizli eğitim CD'lerini sauna
çetesindeki bazı kişilerle paylaştığını öğrendim. Bu mahkemedeki yargılamaya Nuri Gökhan
BOZKIR aleyhine tanıklık yapmaya benden başka hatırladığım kadarıyla Ahmet Cüneyt ARIKAN
ve İsmail Kutluay ÖNAY katıldı. Ayrıca ÖKK içerisinde bu kişiye ilişkin yapılan idari tahkikat
raporlarına bakılırsa vermiş olduğum aleyhe ifadeler görülecektir.
SORULDU: Şüpheli Nuri Gökhan BOZKIR'ın soruşturma kapsamında vermiş olduğu
ifadesinde, sizin hakkınızda Necip HABLEMİTOĞLU isimli kişinin 18/12/2002 kişinin öldürülme
sürecinde görev aldığınızı kendisinin Mustafa Levent GÖKTAŞ'dan aldığı emir doğrultusunda
çalışma yaparak Fikret EMEK'e bu çalışmayı arz ettiğini, Fikret EMEK'in de kendisine Altan
BORA'nın da bu bölgeye gideceğini ifade ettiği, sizin de içinde bulunduğu bir grup tarafından
Necip HABLEMİTOĞLU'nun öldürme eyleminin hazırlandığını ifade ettiği anlaşılmıştır. Bu konu
hakkında savunmanızı yapınız?
Ben böyle bir olay içerisinde yer almadım. MAK alayı içerisinde böyle bir faaliyet
yapıldığından benim haberim yoktur. Böyle bir faaliyet varsa da ne içinde oldum, ne de haberim
oldu. Bu ifadeler yukarıda ifademde belirttiğim şekilde Nuri Gökhan BOZKIR hakkında disiplinsiz
davranışlar nedeniyle kendisiyle uğraşmam sebebiyle üzerime atılan bir iftiradır.
Necip HABLEMİTOĞLU'nu öldürülmeden önce sadece basından televizyondan takip
ettiğim, izlediğim, sevdiğim bir akademisyendir. Kendisinin Türk Milliyetçisi olduğunu
düşünüyorum. Kız çocuklarının isimleri Osmanlı Devletinde kale isimlerine verilen Uygar ve
Kanije olarak bildiğim, hatta kendisi izlediğim bir programda kızlarının isimlerinin hikayesini
anlattığında etkilenmiştim. Yine aynı konuşma içerisinde Ankara'dan çıktığında Polatlıda Dua
Tepede şehitliği gezdiğini, çocuklarını gezdirdiğini söylemesinden çok etkilenmiştim. Kendisi
hayattayken Köstebek isimli çalışmasını bilmiyordum. Ama Alman Vakıfları çalışması o dönem
revaçta olan bir konuydu, onu hatırlıyorum. Oradan kendisinin milli hassasiyetleri nedeniyle
biliyordum.
SORULDU: Necip HABLEMİTOĞLU 18/12/2002 tarihinde öldürüldüğünde siz Ankara
ilinde görevde miydiniz?
Tam olarak hatırlamamak ile birlikte Çankaya Lojmanları civarında bulunmuş olmam

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
gerekiyor. Bu cinayetle ilgili bir televizyon kanalının haberini hatırlıyorum.
SORULDU: 2002 yılında sizin adınıza kayıtlı 0532 422 19 81 numaralı GSM hattı sizin
tarafınızdan mı kullanılmaktadır?
Belirtmiş olduğunuz cep telefonu numarası benim adıma kayıtlı o dönem kullandığım
telefondur. Eşimin telefon numarası ise 0533 519 68 17'dir.
SORULDU: 15 Aralık 2002 - 20 Aralık 2002 arasında kullandığınız belirttiğiniz telefonun
Mahkeme Kararı ile alanın HTS kayıtlarından bir başka numaraya yönlendirme ile kapalı olduğu
tespit edilmiş olup, telefonunuzun kapalı olmasının sebebi nedir?
Bunun sebebinin tam olarak hatırlamıyorum ancak, bir keresinde Sarıkamış'a taburum ile
birlikte kayak eğitimine gittiğimde, tabur S-1'i Efkan AKTAŞ ile karşılıklı olarak telefonlarımızı
birbirimize yönlendirdik, telefonlarımızın şarjı biter ise ailelerimiz ya da komutanlarımız bize
ulaşabilsinler diye bunu yapmıştık. Hatta bundan ötürü eşlerimiz birbirlerini tanıyor olmalarına
rağmen telefonlarımızı arayınca karşılıklı bir gerginlik yaşanmıştı. Yanlış anlaşılma olmuştu.
SORULDU: Şüpheli Mehmet NARİN'in soruşturma kapsamında vermiş olduğu ifadesinde,
sizin hakkınızda ÖKK bünyesinde bazı askerin isimlerini vererek Levent GÖKTAŞ ile birlikte
Anayasa Mahkemesinin eski binasının bulunduğu sokak civarındaki bir bina içerisindeki İrfan
isimli bir şahsa ait ofise ara ara geldiğinizi ifade etmiştir. Siz Levent GÖKTAŞ'ın bu ofisine gittiniz
mi ?
Ben belirtmiş olduğunuz ofise hiçbir zaman gitmedim. Ben sadece Levent GÖKTAŞ'ın
emekli olduktan sonra Sedat Simavi Sokak üzerindeki avukatlık ofisine hayırlı olsun ziyaretine
gitmiştim. İrfan isimli bir kişiyi tanımıyorum. Levent GÖKTAŞ'ın görevinin son bir yılında Mehmet
NARİN onun emir eri gibi her işinde kullandığı biridir. Levent GÖKTAŞ 2003 yılına kadar alay
komutanımızdı, benim kendisiyle dışarıda böyle bir samimiyetim yoktu.
Ayrıca şunu ifade etmek istiyorum. Levent GÖKTAŞ alay komutanımız iken kendi istediği
dışında EDOK Komutanlığına gönderildi. O dönem ÖKK Kurmay Başkanı olan Metin ŞENAY
bana Levent GÖKTAŞ ÖKK'dan ayrılırken ÖKK komutanı Tümgeneral Sadık ERCAN'ın yanında
"Ben buraya geri geleceğim, ama sen burada olmayacaksın" dediğini söyledi. Ayrıca Levent
GÖKTAŞ çıktıktan sonra da Tümgeneral Sadık ERCAN da kurmay başkanı Metin ŞENAY'a
"başkan viskileri doldur, hadi bunu kutlayalım" demiş, bunu bana Metin ŞENAY anlattı.
2002 yılı sonlarına doğru MAK Alayı Kirazlıdere'deki yerleşkeden Gölbaşı Oğulbey'e
taşınma süreci başlamıştı. O dönemlerde Levent GÖKTAŞ doğru düzgün mesaiye gelmiyordu.
Kendisine evrak arz edemiyorduk, tekmil veremiyorduk. Nerede ne iş yaptığını bilmiyorduk,
yanında Mehmet Narin isimli astsubayı alarak sürekli bir yerlere gidiyordu. Biz kendisini
Kirazlıdere'de ve Oğulbey'deki yerinde hiç görmez olmuştuk. Eski bildiğimiz Levent GÖKTAŞ'tan
eser yoktu. Hatta kendisinin AK Parti Mersin Milletvekili Kürşad TÜZMEN ile samimi olduğunu
duyuyorduk, resmi üniformasıyla, bordo beresiyle AK Parti Genel Merkezine gittiği
konuşuluyordu.
Levent GÖKTAŞ EDO Komutanlığına gönderildikten sonra Sivrihisar ilçesinde bir gün
paraşüt eğitimi sırasında ÖKK Komutanı Sadık ERCAN MAK alayını ziyarete geldiğinde alaya
hitaben "burası şer yuvası" diye bağırıyordu. Bunu neden söylediğini bilemedim. Bu durumdan
ötürü çok kırılmıştım. Diğer asker arkadaşlardan bu hissiyattaydı, neden bize hitaben bu şekilde
konuştuğunu anlayamadım.
Ayrıca şunu ifade etmek istiyorum. Levent GÖKTAŞ görevden alındıktan sonra alay
komutanlığına vekaleten Selçuk EMİRDAĞ getirildi. Normalde bizim atamalarımızda istisnalar
dışında vekaleten görev verilmez. Levent GÖKTAŞ atamalar dışında bir sebepten ötürü
gönderilmiş olmalı ki vekaleten Selçuk EMİRDAĞ onun yerine baktı.
SORULDU: Nuri Gökhan BOZKIR'ın hakkınızda ilk iddiada bulunduğu ve iddialarına
ilişkin bilgileri Ukrayna'dan Cumhuriyet Başsavcılığımıza gönderildikten sonra savcılık makamına
görüşmek için beraberinizde Levent GÖKTAŞ ile neden geldiniz?
Ben Emniyet Müdürlüğünce ilk arandığımda o tarihte beraber çalıştığım Levent GÖKTAŞ'a

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
avukat kimliği de olduğu için "komutanım savcılık makamından beni çağırıyorlar" dediğimde,
bana "FETÖ soruşturmasıdır" dedi. Sonra ben kendim soruşturma savcısı olarak sizi internetten
araştırdığımda Hablemitoğlu suikastı soruşturmasına baktığınızı öğrenince, bu defa Levent
GÖKTAŞ'a "komutanım bu FETÖ soruşturması değil, Hablemitoğlu soruşturma olabilir"
dediğimde, bana "ben de geleyim" diye cevap verdi. Ben de bu duruma memnun oldum. Normalde
bizim hiçbir işimizle ilgilenmezdi. Bunun üzerine birlikte makamınıza geldik. Sizin yanınızdan
çıktıktan sonra kendisi bana Nuri Gökhan BOZKIR'ın iddialarını kast ederek "günah bu, insan
silah arkadaşına bunu yapar mı?" dedi. Başkaca bu konuda hiç konuşmadık. Ayrıca ben emniyet
tarafından aranmadan yaklaşık 2 ay kadar önce bir arkadaş ortamında Tamer isimli bir polislikten
ihraç ancak daha sonra göreve iade edilmiş bir şahsın bulunduğu ortamda, kendisiyle
tanıştığımızda bana "ben sizin isminizi biliyorum, Hablemitoğlu soruşturmasında adınız geçiyor"
Nuri Gökhan BOZKIR'ı tanıdığını belirterek söyledi. Ben de Emniyetten çağrılınca ne olduğunu
bilmediğim halde konunun bununla ilgili olduğunu tahmin ettim.
SORULDU: 2002 yıllarında görevleriniz kapsamında yurtdışı görevlendirmeleri, gidiş geliş
ulaşım imkanı, izin, rapor vs. konularında ne şekilde ülkeye geri dönüldüğü hususunda ifade
veriniz.
Yurtdışına gidecek personeli ÖKK bünyesinde Özel Şube belirler. Bunu komutana arz eder,
komutanın onayı ile personel yurtdışına gider, yurtdışında iken direkt ÖKK Komutanına bağlı olur.
Ulaşım imkanı, askeri kurye uçakları ile olur, bunun planlamasını HKK yapar. Kayseri Erkilet
Havaalanından kalkar, Etimesguta iner, personeli alır, buradan istikameti neresi ise yurtdışına
oraya doğru uçar. Gelirken de Etimesgut Askeri Havaalanına iner, ÖKK personelini bırakır, sonra
askeri uçak bizi bıraktıktan sonra bekleme yeri olan Erkilet Havaalanına gider. Yurtdışı
görevlerinde iken ciddi mazeret sebepleri ile yurtdışı grup komutanından izin alınarak yine askeri
kargo uçakları ile eğer askeri kargo uçakları gecikecekse sivil havayolları ile ulaşım sağlanır.
Yurtdışına gelecek ve gidecek personelin bilgisi özel şube tarafından komutana arz edilirdi.
SORULDU: 2002 yılında MAK Alayı 2. Tabur Komutanlığında Harekat Eğitim Subayı
olarak görev yaptığınızı belirttiniz. Bu göreviniz kapsamında timlerin eğitim planlaması yaptığınızı
beyan ettiniz. Bu göreviniz kapsamında biraz açıklama yapınız?
Bu görevim kapsamında timlerin alabileceği atış, spor, küçük birlik harekatları,
gayrinizami harp teknikleri, havadan ikmal, gizli ikmal planlaması yapardım. Yapmış olduğum
bütün bu eğitim planlamaları savaş harekatlarına ilişkindir.
SORULDU: Gayrinizami harp teknikleri kapsamında yapılan eğitim planlaması nedir?
Yurdumuz işgal altında olur düşüncesiyle mukavemet teşkilatı oluşturmak için hayatta kal,
ayakta kal, geride kal prensibiyle ülke hattında oluşturulacak bir milli mücadele eğitim
planlamasıdır. Askeri ve sivil unsurlar düşünülerek bu eğitim planlaması yapılır.
SORULDU: MAK Alayı içerisinde Timlerin meskun mahallerdeki sivil şahısların takip
edilmesi, gizlenmesi, araştırılması, hakkında istihbarat yapılması, sivil kıyafetlerle meskun
mahallerde farklı meslek görüntüleri adı altında takip, izleme, dinleme vs faaliyetlerin yapılması
gibi eğitim planlaması yapılır mıydı? Böyle bir eğitim verilir miydi?
Bizim gayrinizami harp eğitimlerinde resmi olarak sıralı amirlerin imzaladığı eğitim
çizelgeleriyle birlikte sivil alan içerisinde eğitim planlamamız olurdu. Ancak bu çok nadir yapılırdı
ve bu eğitim ÖKK Komutanına da arz edilirdi ve taburların hangi eğitimleri yapacağını görürdü.
Bu eğitim planlamalarında hangi eğitimlerin ne şekilde, nerede, hangi konu da yapılacağı bir yıl
öncesinde belirlenirdi. Eğitim subayı olduğum için ben o tarihteki bu eğitimleri biliyorum. Bir kere
bahar aylarında Ankara'da 7. Caddede böyle bir takip eğitimi yapıldı. Onun dışında meskun
mahalde eğitim yapıldığını hatırlamıyorum. Ayrıca bu eğitimlerde timlerdekiler maske, mazeret
herhangi bir görev kullanmaz, bir başka meslek görüntüsü adı altında saklanma, gizlenme, takip
eğitimleri olmaz, araç kullanılmaz, kişilere ilişkin dinleme olmazdı. Bu eğitim de kısa sürer
yaklaşık 1 saatlik bir eğitimdir.
SORULDU: Yukarıda belirtmiş olduğunuz eğitimlerde hurdacı, simitçi, belediye personeli

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
izlenimi verecek şekilde görev icra edilir miydi?
MAK bünyesinde verilen bu eğitimde böyle bir şey kesinlikle icra edilmezdi.
SORULDU: Fikret EMEK, Tarkan MUMCUOĞLU isimli kişileri tanıyor musunuz?
Bu iki şahsı tanıyorum. Ben Kuveyt dönüşünde Fikret EMEK MAK Alayı İstihbarat Kısım
Amiriydi, Tarkan MUMCUOĞLU ise Plan Subayı idi. Bu sebeple kendilerini tanıyorum. Ancak
ben bu ikisiyle herhangi bir samimiyetim yoktur.
SORULDU: Fikret EMEK ve Tarkan MUMCUOĞLU'nun yapmış oldukları bu resmi
görevlerin kapsamı ile ilgili açıklama yapınız?
MAK Alayı İstihbarat amirinin görevi alayımızdaki unsurların muhabere operasyon
bölgesindeki karşılaşacağı düşman birlikleri yönelik istihbaratı toplayıp operasyona katılacak
birliklere sunmaktır. Ayrıca alay personelinin komutanlık makamında aktarılan brifingleri
tebliğleri personele tebliğ etmektir. Plan subayının görevi de kısım amirine bu hususta gerekli
yazışmaları yapıp sunmaktır. İstihbarat Kısım Amirinin görevlerinde bu istihbari bilgilerini gerekli
yetkili mercilerden alıp, onu değerlendirip alay içerisindeki ilgili yerlere bildirmek bulunmaktadır.
İstihbarat amirinin kendilerinin istihbarat yapmak, toplamak görevi yoktur.
SORULDU: Tarkan MUMCUOĞLU görevi kapsamında 2002 yılı Kasım ayında yurtdışına
Kazakistan ülkesine gittiğini hatırlıyor musunuz? Kazakistan görevinde iken geçici süreliğine
birliğine dönüp dönmediği hususunda bilginiz var mı? Kendisinin Kazakistan'da görevli olduğu
zamanda Türkiye'de Ankara'da gördünüz mü?
Ben kendisinin Kazakistan'da görevli olup olmadığını bilmiyorum. Kendisiyle hiçbir
samimiyetim yoktur. Gittiğini dahi hatırlamıyorum. Onların çalıştığı kısım tamamen bizden tecrit
bir yerdedir. Kendisinin odası alayı komutanının odasıyla yan yanadır, Karargah kısmındadır.
Benim bulunduğum oda karargahın üstündedir. Kendileriyle mesai sırasında hiç
karşılaşmıyordum. Ancak Kazakistan'a beraber gittiği kişilere bu husus sorulabilir. Kazakistan'a
giden ekip içerisinde en üst rütbeli asker grup komutanı olur. İzne çıkacak kişiler önce grup
komutanından izin alır, sonra grup komutanı bu mesajı hazırlar, Ankara özel şubeye gönderir,
komutanın onayıyla da bu kişi izne gidebilir. Yurtdışında görevdeyken yine önemli bir görev icra
edilecekse kişiler yurda çağrılabilir, ancak bu çok nadir olur. Eğer grup komutanı izne ayrılacaksa
kendi mesajını komutana çeker.
Ayrıca şunu ifade etmek istiyorum Nuri Gökhan BOZKIR hakkında savcılığınıza dilekçe
sunduktan, ismimin dosyada geçmesini öğrendikten sonra, Savunma Sanayi işinde çalıştığımız
Levent GÖKTAŞ Emniyet Genel Müdürlüğü ve Jandarma Genel Komutanlığından almış olduğu
ihaleler ile ilgili işler nedeniyle beni Ukrayna'ya gönderdi. Burada aslında Levent GÖKTAŞ beni
Ferhat isimli bir şahısla görüşmemi istemişti. Ukrayna Kiev Havaalanına indiğimde bir şoför beni
havaalanından aldı ve Kiev'de bir kebapçıya götürdü. Burada Nuri Gökhan BOZKIR ile
karşılaştık. Ferhat isimli kişinin Nuri Gökhan BOZKIR olduğunu anladım. Levent GÖKTAŞ benim
Nuri Gökhan BOZKIR'dan hazmetmediğimi bildiği için görüşeceğim kişinin ismini Ferhat olarak
bildirdiğini anladım. Nuri Gökhan BOZKIR'ı görünce kendisine küfür ettim. Neden hakkımda
iftirada bulundun diye sordum. Bana komutanım ver elini öpeyim diye sarıldı, bunu bana
yazdırdılar dedi. Sonra ben Levent GÖKTAŞ'ı aradım, neden böyle bir şey yaptığını sordum. Bana
işimizi halledelim, paramıza bakalım, bu Nuri Gökhan BOZKIR'ı kafana takma şeklinde konuştu.
...
Ben üzerime atılı suçlamaları kabul etmiyorum. Necip HABLEMİTOĞLU'nun öldürülmesi
olayıyla ilgili herhangi bir ilgim alakam yoktur. Nuri Gökhan BOZKIR aramızdaki husumetten
dolayı bana iftira atmaktadır." şeklinde beyanda bulunmuştur.
Tan DERVİŞOĞLU'nun 15/06/2022 tarihinde Cumhuriyet Başsavcılığımızda şüpheli
sıfatıyla alınan ifadesinde; "Ben Ankara Emniyet Müdürlüğü Tem Şube Müdürlüğünde
14/06/2022 tarihinde ifade verdim. Bu ifadem doğrudur ve aynen tekrar ederim. Üzerime atılı
suçlamayı anladım.
Ben Ankara Emniyet Müdürlüğünde vermiş olduğum ifademde kişisel özgeçmişimi ayrıntılı

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
olarak anlattım.
Ben şuanda ÖKK Koordinasyon Subayı olarak Albay rütbesi ile görev yapıyorum. 1994
yılına ÖKK'ya girdim. 2002 yılında MAK alayında 1. MAK Tabur Komutanlığında Tim
Komutanıydım. 2003 yılına kadar MAK Alay Komutanı Mustafa Levent GÖKTAŞ idi. Ben 2002
yılında Tim Komutanı iken Bülent KUTSAL benim Tim Komutan Yardımcısı idi. Şuanda
Özbekistan ülkesinde Özbekistan ÖKK askerlerine eğitim vermek amacıyla yurtdışı görevinde
bulunmaktayım. Hakkımda gözaltı kararını duyunca bulunduğum Özbekistan ülkesinden kendim
gelerek teslim oldum.
2002 yılı Mayıs ayında Kazakistan ülkesine Almatı'ya Kazakistan ÖKK personeline eğitim
vermek üzere gitmiştim. 3 ay kadar Almatı''da bulunduktan sonra çocuğum olduktan sonra 1 hafta
kadar Türkiye'ye döndüm. O dönem eşim İstanbul'da bulunuyordu. THY üzerinden İstanbul
Havalimanına geldim. İzin dönüşü tekrar Kazakistan'a döndüm. Kazakistanda bulunduğum
dönemde Yüzbaşı rütbesi ile giden ÖKK personeli içerisinde en üst rütbeli olan bendim. Eğitim Tim
Komutanı olarak görev yaptım.
SORULDU: Nuri Gökhan BOZKIR isimli kişiyi tanıyor musunuz?
Kendisi 2002 yılında 2. Tabur Komutanlığında bir timde tim komutan yardımcısı idi.
Aramızda herhangi bir emir komuta ilişkisi yoktu. Kendisiyle kişisel olarak herhangi bir
samimiyetim yoktu. Askerlik mesleki açıdan uygun bulmadığım biridir. Bu yüzden de kendisiyle bir
samimiyetim yoktu.
SORULDU: Şüpheli Nuri Gökhan BOZKIR'ın soruşturma kapsamında vermiş olduğu
ifadesinde, sizin hakkınızda Necip HABLEMİTOĞLU isimli kişinin 18/12/2002 kişinin öldürülme
sürecinde görev aldığınızı kendisinin Mustafa Levent GÖKTAŞ'dan aldığı emir doğrultusunda
çalışma yaparak Fikret EMEK'e bu çalışmayı arz ettiğini, Fikret EMEK'in de kendisine Tan
DERVİŞOĞLU'nun da bu bölgeye gideceğini ifade ettiği, sizin de içinde bulunduğu bir grup
tarafından Necip HABLEMİTOĞLU'nun öldürme eyleminin hazırlandığını ifade ettiği
anlaşılmıştır. Bu konu hakkında savunmanızı yapınız?
Ben böyle bir olay içerisinde kesinlikle yer almadım. Şiddetle bu hususu reddediyorum.
Necip HABLEMİTOĞLU gibi değerli bir ismi öldürülmesi sürecinde benim bulunmam imkansızdır.
Mevzu bahis dahi edilemez. Bu ifadeyi reddediyorum.
SORULDU: Necip HABLEMİTOĞLU 18/12/2002 tarihinde öldürüldüğünde siz Ankara
ilinde görevli miydiniz? MAK alayındaki görevinize başlamış mıydınız?
Ben 25 Kasım 2002 tarihinde Kazakistan'daki görevimden ülkeme gelmiştim. Bizim yapmış
olduğumuz yurtdışı görevlerinden dönüşlerimizde minimum 15 gün kadar yıllık izin kullanılır. O
tarihlerde ben yıllık izin kullanıyor olabilirim. Bu yüzden de görevimde olmayabilirim.
SORULDU: 2002 Yılında sizin adınıza kayıtlı 0542 344 62 20 numaralı GSM hattı sizin
tarafınızdan mı kullanılmaktadır.?
Belirtmiş olduğunuz cep telefonu benim adıma kayıtlı olup, tarafımca o tarihlerde
kullanılmaktaydı.
SORULDU: Alay Komutanınız Mustafa Levent GÖKTAŞ ve İstihbarat Kısım Amiri Fikret
EMEK ile olan diyaloğunuzdan bahsediniz? Levent GÖKTAŞ ile Anayasa Mahkemesinin eski
binasının bulunduğu sokak civarındaki bir binadaki ofise hiç gittiniz mi?
Ben MAK alayına 2002 yılında tayin oldum. 2002 yılında bir süre yurtdışı görevimde
olduğumu belirttim. 2002 yılında Levent GÖKTAŞ'da MAK alayından EDOK Komutanlığına tayin
oldu. Kendisiyle kısa bir süre birlikte çalıştım. Hiyerarşik olarak benim 2 üstümdür. Benim bir
üstümde tabur komutanı Halil ÖVEN vardı. Levent GÖKTAŞ ile benim askeri emir komuta ilişki
harici herhangi bir ilişkim olmazdı. Kendisiyle bir samimiyetim yoktu. Telefonla bile görüşmemiş
olabilirim.
Fikret EMEK ile aramda herhangi bir emir komuta ilişkisi yoktur. Kendisi Karargah
kısmında Alay İstihbarat Kısım Amiriydi. Gazi olduğu için kendisine ayrıca saygı duyardım. Ancak
herhangi bir sosyal ilişkim yoktu.

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
SORULDU: Tarkan MUMCUOĞLU olan diyaloğunuzdan bahsediniz?
Tarkan MUMCUOĞLU Fikret EMEK'in yardımcısı olarak Plan Subayı olarak karargahta
görev yapıyordu. Aramızda herhangi bir emir komuta ilişkisi yoktur. Mesai içerisinde askeri
nezaket kuralları çerçevesinde görüşmüşlüğüm olmuştur, sosyal bir samimiyetim yoktur.
ÖKK'nın Kirazlıdere'deki yerleşkesinde ÖKK Karargahı ile 4. Alay, MAK alay Komutanlığı
ve Özel Kuvvetler Okul Komutanlığı konuşluydu. Güvercinlikteki alayda ise ÖKK 1, 2 ve 3. Alaylar
konuşluydu. 2002 yılının sonlarına doğru Oğulbey'e ayrı bir yerleşke binası yapıldı, bütün Özel
Kuvvetler Komutanlığı unsurları Oğulbey kışlasına taşındı. Ben Kazakistan görevinden 25 Kasım
2002 tarihinde döndüğümde komutana arzımı Kirazlıdere'de yaptığımı hatırlıyorum. Yurtdışı
dönüşünden sonra kullandığım izinden sonra göreve başladığımda ise Oğulbey yerleşkesine
gittiğimi hatırlıyorum. Oğulbey yerleşkesindeki kışlada bulunan MAK Alayı konumlandırmasında
Alay Karargah Kısmı ön tarafta, beraberinde karargah kısımları bulunmaktaydı. Taburlar ise bu
binanın arka cephesinde konuşluydu. Bizim odalarımız, depolarımız tamamen binanın arka
kısmında idi.
SORULDU: Nuri Gökhan BOZKIR neden sizin hakkınızda Necip HABLEMİTOĞLU
cinayetiyle ilgili suçlayıcı ifadelerde bulunmaktadır? Sizin işlenen cinayette rol aldığınızı iddia
etmektedir. Bu hususta ifadenizi veriniz.
Nuri Gökhan BOZKIR'ın hakkımda beyan etmiş olduğu hususlar iftiradır. Kendisiyle
aramızda bana böyle bir iftirayı atacak benim bildiğim mühim bir sebep de yoktur. Ancak ben 2005
yılında MAK Alayı 1. MAK Taburu Hareket Subayı iken bunun Tim komutanı olma zamanı
geldiğinde kendisini hiçbir tim istemediği için biz de o dönem aramızda bu konuları konuştuğumuz
için, Tabur Komutanı Altan BORA ile bu hususları konuştuğum için benim hakkımda kişisel
olabileceğini düşündüğüm bir husumet güderek böyle bir suçlamada bulunmuş olabilir. Ayrıca ben
Nuri Gökhan BOZKIR'ın uzunca bir süre yurtdışında kalmış olması nedeniyle açıkçası bu ifadeleri
Fetöcülerin yönlendirmesi neticesinde vermiş olabileceğini düşünüyorum. Ben 15 Temmuz gecesi
ÖKK'nın Fetöcü unsurlardan temizlenmesi esnasında görev almış bir askerim, ayrıca ÖKK ilişkin
15 Temmuz 2016 tarihindeki eylemlere ilişkin açılan davalarda tanık olarak dinlenen biriyim, bu
hususta hazırlanan idari tahkikat raporlarını imzalayan biriyim. Benimle ilgili Fetöcü unsurlar
tarafından hedef haline getirildiğimi, husumet beslendiğimi düşünüyorum. O yüzden benim
hakkımda böyle bir ifade vermiş olabilir.
SORULDU: 2002 yılında göreviniz kapsamında yurtdışı görevlerinizde gidiş, geliş, ulaşım
imkanı, izin hususları ne şekilde yapılırdı?
Yurtdışına gidecek personeli kim olacağını birlikler teklif eder, ÖKK Karargahındaki bir
birim de bunu komutana arz ederdi. Komutan imzası ile yurtdışı görevine gidilirdi. Yurtdışı
görevindeyken izin kullanmak istediğimizde de aynı şekilde izin talebi karargaha giderdi, buranın
onayından sonra da izne ayrılırdık. O tarihte sicil amiri olarak yurtdışındaki Askeri Ateşeye bağlı
değildik, ancak ben Kazakistan görevimdeyken izne çıktığımda Askeri Ateşeye nezaketen bilgi
verdiğimi hatırlıyorum. Kazakistan görevimin sonuna doğru Askeri Ateşesinin Hava Kurmay Albay
Gürsel TOKMAKOĞLU olduğunu hatırlıyorum. Yurtdışı görevlerine gidiş gelişler Askeri Kurye
uçaklarıyla ya da sivil hava yolları ile yapılırdı. Eğer bulunduğumuz ülkeye HKK Askeri Kurye
uçağı gidiyor ise bu uçak üzerinden gidip gelmeler yapılır. Ancak kurye uçaklarının HKK
planladığı tarihte binebilirdiniz, her ülkeye kurye uçağı da gitmeye bilirdi. Ben kendim
Kazakistan'a THY ile gidip gelmiştim. Benim izne ayrıldığım o dönemde askeri kurye uçağı olup
olmadığını hatırlamıyorum.
SORULDU: MAK Alayı içerisinde Timlerin meskun mahallerdeki sivil şahısların takip
edilmesi, gizlenmesi, araştırılması, hakkında istihbarat yapılması, sivil kıyafetlerle meskun
mahallerde farklı meslek görüntüleri adı altında takip, izleme, dinleme vs faaliyetlerin yapılması
gibi eğitim planlaması yapılır mıydı? Böyle bir eğitim verilir miydi?
ÖKK içerisinde Gayrinizami harp kursu olurdu. Bu yıllık planlanırdı. Ancak bu eğitim
ÖKK'nın eğitici personelleri tarafından icra edilirdi. Kendi kursiyerler içerisinde eğitim faaliyeti

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
yapılırdı. Dışarıdan sivil şahıslara yönelik böyle bir takip, izleme, dinleme şeklinde bir eğitim
faaliyeti olmazdı. Gayrinizami harp kursu ÖKK bilgisi dahilindedir, kayıtlarda buna ilişkin
bilgiler mevcuttur. Eğitim planları birlikler tarafından hazırlanır, ÖKK karargahı tarafından
onaylandıktan sonra, planlanan eğitim yapılırdı.
SORULDU: Tarkan MUMCUOĞLU görevi kapsamında 2002 yılı Kasım ayında yurtdışına
Kazakistan ülkesine gittiğini hatırlıyor musunuz? Kazakistan görevinde iken geçici süreliğine
birliğine dönüp dönmediği hususunda bilginiz var mı? Kendisinin Kazakistan'da görevli olduğu
zamanda Türkiye'de Ankara'da gördünüz mü?
Ben Kazakistan görevini Tarkan MUMCUOĞLU'na devrettim. Bir kaç gün kendisiyle
birlikte Kazakistan'da bulundum. Devir teslim işlemlerini yaptıktan sonra ben Kazakistan'dan
ayrıldım. Kendisi o dönem Kazakistan'a THY'nın tarifeli uçağı ile gelmişti. Havaalanından biz
kendisini karşıladık. Kendisi benim sivil kiraladığım evde oturmaya devam etti. Beraberinde 1
subay 3 astsubay daha vardı. Subay olan diğer kişi Metin GÜRCAN idi, astsubayları
hatırlamıyorum. Bu kişiler beraber Kazakistan'a gelmişlerdi. Askeri personelin gidiş geliş
yollukları Devlet tarafından karşılanırdı. İzinlerde ise kendi cebimizden gidiş dönüş masraflarını
karşılardık.
Ben Tarkan MUMCUOĞLU Kazakistan görevindeyken kendisini izne ayrılıp geldiğini veya
birlikte gördüğümü hatırlamıyorum.
Nuri Gökhan BOZKIR'ın hakkımdaki iddialarını reddediyorum, bunu kendime hakaret
olarak görüyorum. Kendim yurtdışı resmi görevimdeyken hakkımdaki gözaltı kararını avukatım
aracılığıyla öğrendikten sonra ifade vermek üzere Türkiye'ye döndüm. Necip
HABLEMİTOĞLU'nun öldürülmesi olayıyla ilgili herhangi bir ilgim alakam yoktur." şeklinde
beyanda bulunmuştur.
Bülent KUTSAL'ın 16/06/2022 tarihinde Cumhuriyet Başsavcılığımızda şüpheli
sıfatıyla alınan ifadesinde; "Ben Ankara Emniyet Müdürlüğü Tem Şube Müdürlüğünde
14/06/2022 tarihinde ifade verdim. Bu ifadem doğrudur ve aynen tekrar ederim. Üzerime atılı
suçlamayı anladım.
Ben Ankara Emniyet Müdürlüğünde vermiş olduğum ifademde kişisel özgeçmişimi ayrıntılı
olarak anlattım.
Ben 1997 yılında ÖKK'ya atandım. Yaklaşık 1 yıllık kurs sürecini müteakip 23. Özel Kuvvet
Taburunda Tim Komutan Yardımcısı olarak çalışmaya başladım. 2001 yılında ÖKK MAK Alayına
Tim Komutan Yardımcısı olarak atandım. 2009 yılına kadar MAK alayında çalıştım. En son Tim
komutanı olarak burada çalıştım. 2020 yılında ÖKK'dan emekli oldum. Emekli olduktan sonra
2021 yılı Ocak ayından bu yana Baykar Makine A.Ş.'de çalışmaktayım.
2002 yılında 1. MAK Taburunda Tim Komutan Yardımcısı idim. 2002 yılında Tim
Komutanım Tan DERVİŞOĞLU'dur. Tabur Komutanım Halil ÖVEN'dir. Alay Komutanım Mustafa
Levent GÖKTAŞ idi.
SORULDU: Nuri Gökhan BOZKIR isimli kişiyi tanıyor musunuz?
Kendisi MAK alayı 2. Taburda Tim Komutan yardımcısı idi. Aynı zamanda kendisi ile aynı
devreyizdir. İş ilişkisi gereği bir diyaloğum vardır. Ancak bu samimi bir arkadaşlık değildir.
SORULDU: Şüpheli Nuri Gökhan BOZKIR'ın soruşturma kapsamında vermiş olduğu
ifadesinde, sizin hakkınızda Necip HABLEMİTOĞLU isimli kişinin 18/12/2002 tarihinde
öldürülme sürecinde görev aldığınızı, kendisinin Mustafa Levent GÖKTAŞ'dan aldığı emir
doğrultusunda çalışma yaparak Fikret EMEK'e bu çalışmayı arz ettiğini, Levent GÖKTAŞ'ın
yanında iken sizin içeriye gelerek Necip HABLEMİTOĞLU'nu kastederek "Arabayı uzaktan
kumanda sistemi ile çalıştırıyor, bu sebeple patlayıcı sistemi kullanılamaz, başka bir metod
denenmesi gerekir" şeklinde konuştuğunuzu Levent GÖKTAŞ da size "tamam planlarız" diyerek
karşılık verdiğini ifade etmiştir. Siz Levent GÖKTAŞ ile böyle bir husus konuştunuz mu?
Ben bu hususta emniyette detaylı bir ifade verdim. Burada da ifade edeyim ki bu beyanlar
tamamen yalandır. Hiçbir zaman böyle bir olayın içerisinde rol almadım. Bilgim yoktur, dahilim

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
yoktur. Patlayıcılar konusunda bilgi verecek teknik bir bilgim de yoktur, arabalardan da anlamam.
Buradaki ifadeleri kesinlikle reddediyorum.
Ben Nuri Gökhan BOZKIR ile hiçbir zaman iyi anlaşamadım. Kurs döneminde bulunan bir
husumet de bulunmaktadır. Bu kişi kurs sürecinde testlerde, değerlendirmelerde hep işin
üçkağıdına kaçtığı için eleştirdiğimiz anlaşamadığımız bir insandır. Çok hırslı biridir. Beğenilmek,
başarılı olmak için hiçbir değeri dikkate almadan her şeyi yapabilecek bir insandır. Tim komutanı
olduğum dönemde ben kendisinin timimin bulunduğu bölgeye girmesini yasaklamıştım. Dedikodu
yapan, yalan konuşan bir adamdır. Benim astlarımı ilişkilerimi zedeleyecek davranışlarda bulunan
biriydi. 2005 yılında ailesinin evindeki eşyaları satması nedeniyle husumetimiz tekrardan canlandı.
Bu konu hakkında tabur komutanı Altan BORA'ya bilgi vermiştim. O süreçte kendisiyle ilgili böyle
bir sıkıntının da başlayacağını ben biliyordum. Ayrıca o zamanlarda bir devre arkadaşımızın eşine
iş bulmak vaadiyle para almış ve bu parayı da iade etmemiştir. İş de bulmamıştır. Bundan ötürü
kendisini eleştirdiğimizden ve üst komutanlarımıza bu konuyu bildirdiğimizden bana karşı husumet
beslemektedir. Ayrıca bu kişi yüzbaşı olduğunda Tim komutanı olarak atanma durumu söz
konusuydu, kendisine bir tim bakılıyordu, ben Altan BORA, Tan DERVİŞOĞLU bizim
bulunduğumuz taburdaki timlerden birine gelmesine karşı çıktık, bu durumu kendisi de biliyordu, o
yüzden de bana karşı husumet beslemiş olabilir.
SORULDU: 2002 ya da 2003 yıllarında görevimiz kapsamında yurtdışı görevine gittiniz
mi?
2002 Yılında Nisan Ağustos arası Özbekistan'da eğitim görevim oldu, 2003 yılı Kasım
ayında da Kazakistan'da eğitim görevim oldu. Özbekistan'da 5,5 ay kaldım, Kazakistan'da 6 ay
kaldım. Kazakistan'daki görevimden önce hatırladığım kadarıyla benden önce gelen Mehmet Emin
KOÇ burada Tim Komutan Yardımcısı idi. Tim Komutanını şuan da hatırlamıyorum.
SORULDU: Kazakistan görevine gittiğinizde gidiş, geliş ulaşım imkanı nasıl yapardınız?
İzin hususunu nasıl alırdınız?
Kazakistan görevime THY ile gittim. Eşimin abisi Kazakistan görevimdeyken vefat etti.
Durumu tim komutanıma arz ettim. Tim komutanım benim için Özel Kuvvet Komutanlığından izin
aldım, yaklaşık 1 hafta kadar izne Türkiye'ye geldim. Yine dönüşümde THY ile Kazakistan'a gittim.
Benim zamanımda askeri kargo uçağı ile Kazakistana gidiş geliş yoktu. Ancak benden önceki
dönemlerde Kazakistana Türkiye Cumhuriyet Devletince askeri yardım yapılmış olduğunu
duymuştum. Bu kapsamda askeri kargo uçakları ile açık kapalı Range Rover araçlar, goretex
malzemeler gönderilmiş olduğunu duymuştum.
SORULDU: Fikret EMEK, Tarkan MUMCUOĞLU isimli kişileri tanıyor musunuz? bu
kişilerle olan diyaloğunuzu anlatınız?
Fikret EMEK Alay Karargah kısmında İstihbarat Kısım Amiri olarak çalışırdı. Kendisinin
benden çok kıdemli olması, aramızda herhangi bir emir komuta ilişkisi olmaması nedeniyle
kendisiyle çok bir diyaloğum olmazdı, sadece gördüğümde selam verirdim. Tarkan
MUMCUOĞLU'la da diyaloğum aynı şekildedir.
SORULDU: Tarkan MUMCUOĞLU görevi kapsamında 2002 yılı Kasım ayında yurtdışına
Kazakistan ülkesine gittiğini hatırlıyor musunuz? Kazakistan görevinde iken geçici süreliğine
birliğine dönüp dönmediği hususunda bilginiz var mı? Kendisinin Kazakistan'da görevli olduğu
zamanda Türkiye'de Ankara'da gördünüz mü?
Hafızamda Tarkan MUMCUOĞLU'nun görevli iken geldiğine dair herhangi bir şey yok.
2002 yılı sonlarına doğru Oğulbey yerleşkesine taşınmıştık. Burası daha büyük bir yerleşke idi.
Fiziksel olarak alay karargah kısmı ile benim bulunduğum tim ayrı bölümlerdedir. Çok işimiz
olmadıkça karargah kısmına geçmezdik. Timlerin karargahları çok fazla beğenmez ve uzak durmak
gibi bir davranış biçimi vardı. Kırazlıdere'deki yerleşke daha küçük bir yerleşke idi, burada da
böyle bir olay hatırlayamadım. Bu konuda bir bilgim ve görgüm yoktur.
SORULDU: Alay Komutanı Mustafa Levent GÖKTAŞ ile diyaloğunuzu açıklayınız?
Kendisi rütbe olarak benden üst konumda biriydi. Onunla benim bir diyaloğum çok nadir

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
olurdu. En fazla gördüğünde hatırımı sorardı. Samimi olduğum biri değildir.
SORULDU: MAK Alayı içerisinde Timlerin meskun mahallerdeki sivil şahısların takip
edilmesi, gizlenmesi, araştırılması, hakkında istihbarat yapılması, sivil kıyafetlerle meskun
mahallerde farklı meslek görüntüleri adı altında takip, izleme, dinleme vs faaliyetlerin yapılması
gibi eğitim planlaması yapılır mıydı? Böyle bir eğitim verilir miydi?
Benim bulunduğum dönemde böyle bir eğitim faaliyetine katılmadım. Böyle bir eğitim
faaliyeti de duymadım.
SORULDU: 2002 yılında nerede ikamet ediyordunuz?
Ben 06 Ekim 2002 yılında evlendim. Evlenmeden önce Dikmen Vadisi dolaylarında
oturuyordum. Evlendikten sonra Dikmen Keklik Pınarı'na taşındım.
SORULDU: Necip HABLEMİTOĞLU'nun 18/12/2002 tarihinde öldürülmesinden sonraki
süreçle ilgili ne hatırlıyorsunuz?
Necip HABLEMİTOĞLU ÖKK MAK Alayı içerisinde kitaplarını, makalelerini okuduğumuz,
birbirimizle paylaştığımız bir insandı. Milli bir kahraman olarak görüyorduk. Ölümüne
üzülmüştüm. Çoğu personelin üzüldüğünü hatırlıyorum.
Üzerime atılı suçlamaları kabul etmiyorum. Nuri Gökhan BOZKIR yukarıda belirttiğim
hususlara istinaden iftira atmaktadır. Necip HABLEMİTOĞLU'nun öldürülmesi olayında
herhangi bir dahilim söz konusu değildir." şeklinde beyanda bulunmuştur.

Şüpheli Nuri Gökhan BOZKIR'ın ifadesinde belirttiği Altan BORA, Tan DERVİŞOĞLU ve
Bülent Kutsal, Cumhuriyet Başsavcılığımızca soruşturma konusu olayın içerisinde yer alıp
almadıkları soruşturmanın her aşamasında incelenmiş, şüphelilerin olay döneminde kullanmış
oldukları gsm hatları tespit edilerek hts kayıtları soruşturma dosyamıza getirtilerek analizler
yapılmış, soruşturma konusu diğer şahıslar ile şüpheli bir irtibatlarının olup olmadıklarına bakılmış,
ancak Altan BORA, Tan DERVİŞOĞLU ve Bülent KUTSAL'ın maktul Necip
HABLEMİTOĞLU'nun öldürülmesi eylemi içerisinde yer aldıklarına dair şüpheli Nuri Gökhan
BOZKIR'ın ifadesi dışında her hangi bir delil tespit edilememiştir. Altan BORA, Tan
DERVİŞOĞLU ve Bülent KUTSAL ifadelerinden de görüleceği üzere Nuri Gökhan BOZKIR ile
Özel Kuvvetler Komutanlığı içerisinde görev yaptıkları dönemde aralarında husumete varan bir
durum olduğu anlaşılmaktadır. Ayrıca Nuri Gökhan BOZKIR Ukrayna ülkesinde iken Cumhuriyet
Başsavcılığımıza göndermiş olduğu mektupta bu kişiler hakkında; " Bütün bu bilgilerin ışında bu
cinayeti ile ilgili Fikret EMEK, Tarkan MUMCUOĞLU, Altan BORA, Tan DERVİŞOĞLU ve
Bülent KUTSAL'ın bilgi ve dahilinde olduğunu. Necip Hablemitoğlu ile başka isimi ve kimlikte
irtibatta olan Tarkan MUMUCUOĞLU tarafından FETÖ yapılanması ile alınan ve hazırlanan
bilgilerin kendilerine servis edildiğini ancak bilmediğim sebeblerden dolayı bu cinayet ile yukarıda
belirttiğim kişilerin yaşanan ve gördüğüm olaylar neticesinde dahil olduklarını bildirmek
istiyorum. Ayrıca bu kişilerin özel kuvvetlere aldıkları, referans oldukları rütbeli bütün personel 15
Temmuz 2016 sonrası FETÖ üyesi olduğu görülmüş ve tespit edilmiştir. Bülent KUTSAL'a
sorduğum soru sonrasında P. Bnb. Altan BORA tarafından kendi emir komutasında olmamama
rağmen sistematik baskılara uğradım. Birgün mesai bitiminde servis beklerken Altan BORA beni
bir kenara çekerek "üzerine vazife olmayan şeylere karışma sonun iyi olmaz" tehdit etmesi ve
benim birlik dışına gönderilmem konusunda komutanlara tavsiyelerde bulunması (kendisi ile hiçbir
organik bağım olmamasına) rağmen. Bülent KUTSAL ve Tarkan MUMCUOĞLUNUN devamlı
olarak emir komuta içerisinde olmamalarına rağmen birlikte hareket etmeleri bilgi olarak Arz
ederim. Ayrıca bütün bu olayların benim tarafımdan haksız yere yargılandığım ve 1 Ekim 2016
beraat ettiğim davamdaki olayları soran ve Genelkurmay Mahkemesinde (Tamamı FETÖ üyesi
olduğu kesinleşen) verdikleri yalan ifadeler ile bu olayı bildiğimin ve intikamı alma hezeyanı
içerisinde olduklarını o dönem anlamıştım. Bu ifadem tamamen hür iradem ve DEVLETİMİN,
VATANIMIN bekaası için bizleri zamanında çürük elma gösterip kendi hizmet ettikleri güçlere biat
eden gerçek çürüklerin ortaya çıkarılması için verdiğimin en ufuk abartma ve yalan olmadığını siz

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
yüce yargımıza gereği ile Arz. Ederim." şeklinde ifadeler geçmesi aralarında önceye dayanan bir
husumet olduğunu göstermektedir.
Şüpheli Nuri Gökhan BOZKIR'ın alınan ifadesinde, ilgisi olmayan bazı şahısları maktul
Necip HABELEMİTOĞLU'nun öldürülmesi eylemine karışmış gibi ifade etmesinin sebebi,
kendisinin ve tespit edilen bir kısım şüphelilerin içerisinde yer aldığı Necip
HABLEMİTOĞLU'nun öldürülmesi eyleminde yaşanacak adli süreçler sonunda, geçmişte
kendisinin Türk Silahlı Kuvvetlerinden ihracında etkisi olduğunu düşündüğü, bazı silah
arkadaşlarını maktul Necip HABLEMİTOĞLU'nun öldürülmesi eylemi ile ilişkilendirmek
suretiyle bu kişilerden intikam almak düşüncesi olarak görülmektedir.
Şüpheli Nuri Gökhan BOZKIR'ın, Altan BORA, Tan DERVİŞOĞLU ve Bülent KUTSAL
hakkındaki bu iddialarından ötürü yapılan soruşturmada, kendisinin soyut beyanı dışında
Cumhuriyet Başsavcılığımızca bir delil tespit edilemediği için kovuşturmaya yer olmadığına dair
karar verilmiştir.
Şüpheli Nuri Gökhan BOZKIR bu defa tutuklu bulunduğu Sincan Ceza İnfaz Kurumu
aracılığıyla göndermiş olduğu 19/10/2022 tarihli dilekçesinde bazı hususlarda düzeltme yapmak
istediğini belirtmiş, söz konusu dilekçesinde özetle; "Ukrayna ülkesinde iken yazmış olduğu
mektuptaki Altan BORA, Bülent KUTSAL ve Tan DERVİŞOĞLU ile çıktıkları koşu esnasında
olayda kullanılan silahın Mogan Gölüne atılmadığını, böyle bir olayın yaşanmadığını, şüpheli
Ahmet Tarkan MUMCUOĞLU'nu olay yerine getirmediğini, Ahmet Tarkan MUMCUOĞLU'nun
olayın faili olabileceği konusunda, kendisinin ön görüleri ve tahmini olduğunu, bu durumu güçlü
ifade edebilmek için bu anlatımı yaptığını, cinayetin failinin Ahmet Tarkan MUMCUOĞLU
olduğunu, şüpheli Mustafa Levent GÖKTAŞ tarafından yapılan ofis toplantılarından bir tanesine
şahit olduğunu, orada bulunmasının sebebinin, Mustafa Levent GÖKTAŞ tarafından yazılan bir
mektubun dönemin Genelkurmay Başkanı olan Hilmi Özkök'e babası tarafından iletilmesini
sağlamak olduğunu, babası ile Genelkurmay Başkanının devre arkadaşı olduğunu, bu yüzen
mektubu almaya gittiğinde bu toplantıda bir kişinin ortadan kaldırılacağının dillendirildiğini, fakat
bu kişinin isminin söylenmediğini, Necip HABLEMİTOĞLU öldürüldükten sonra bu kişinin Necip
HABLEMİTOĞLU olduğunu anladığını, bu işin sorumluluğunun şüpheli Ahmet Tarkan
MUMCUOĞLU'na verildiğini, Sauna Çetesi davasında kendisini kötü bir asker olarak gösteren
Altan BORA, Tan DERVİŞOĞLU ve Bülent KUTSAL'ın isimlerini kasıtlı olarak verdiğini" belirtir
şekilde ifadelerde bulunduğu görülmüştür.
Şüpheli Nuri Gökhan BOZKIR hakkında, Altan BORA, Tan DERVİŞOĞLU ve Bülent
KUTSAL'a ilişkin ifadeleri nedeniyle iftira suçundan Cumhuriyet Başsavcılığımızca resen
soruşturma başlatılmıştır.

-KAMİL METİN;

Nuri Gökhan BOZKIR'ın Cumhuriyet Başsavcılığımızda alınan ifadesine Kamil


METİN hakkında; "Ayrıca Tarkan MUMCUOĞLU Kazakistan görevine gitmeden önce 2002 yılı
Ağustos/Eylül aylarında bana istihbarat kısmında ihtiyaç olduğunda kullanılacak sim kart ve araç
konusunda yardımcı olmamı söyledi. İstihbarat kısmında bir havuz oluşturulduğu düşüncesiyle ve
benim de Ankara'da doğup büyüdüğüm için benden bu konuda yardım istediğini düşündüm. Ben de
o tarihte ortak arkadaşım Erkan DERİN ve ara sıra gelip giden kardeşi Nazmi DERİN ile mesaim
sonrası yemek yemek ve alkol almak için gittiğim mekanda şef garson olarak çalışan Adnan
KAYĞUSUZ ve Adana ve Ankara ilindeki Amerikan tesislerine server hizmetlerinde yardımcı olan
yine araç kiralama işlerinde çevresi olduğu bildiğim şuan soyadını hatırlamadığım Mert (benden 4
yaş küçük, kilolu, Adanalı, uzun boylu, buğday tenli, ingilizcesi iyi olan) isimli kişilerin iletişim
bilgilerini Tarkan MUMCUOĞLU İdari işler Astsubayı Fikret (soyadı Öztürk olabilir) isimli şahsa
verdim. Bu bilgileri Fikret Astsubaya vermemi yaptığım görüşmede Tarkan MUMCUOĞLU

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
söylemişti. Kendi timimde astsubay olan Kamil METİN'in Etlik bölgesinde telefon işleriyle uğraşan
Fatih Metin isimli bir kardeşi olduğunu bildiğimden Kamil METİN'e de simkart ihtiyaçları için
Tarkan MUMUCUOĞLU ile irtibata geçmesini söyledim." şeklindeki ifadesi, aynı zamanda
Cumhuriyet Başsavcılığımızca Kamil METİN hakkında Nuri Gökhan BOZKIR ile cinayetten
hemen sonraki gün 19/12/2002 tarihinde kendisinin kullanımındaki 0532 315 87 00 numaralı gsm
hattı ile irtibatlanması konusu, Kamil METİN'in Nuri Gökhan BOZKIR'ı araması, aynı şekilde
Kamil METİN'in kullanımındaki gsm hattının 18/12/2002 tarihinde Ankara ilindeki Dögol
Caddesinde baz vermesi, bu lokasyonun aynı zamanda maktul Necip HABLEMİTOĞLU'nun ders
verdiği Ankara Üniversitesi Fen Fakültesi konumuna çok yakın bir konum olması, Kamil
METİN'in olay tarihi olan 18/12/2002 günü akşam ve gece saatleri kız arkadaşı olan kişi ile
görüşürken maktulün ikamet adresine yakın konumda bulunan Cinnah Caddesinde üzerinde
bulunduğu sırada baz vermesi, Kamil METİN 03/02/2020 tarihinde Nuri Gökhan BOZKIR ile olan
irtibatı nedeniyle tanık sıfatıyla alınan ifadesinde çelişik bir duruma düşmesi nedeniyle soruşturma
dosyamızda inceleme konusu yapılmış ve şüpheli olarak eklenmiştir.
08/06/2022 tarihinde gözaltına alınan Kamil METİN'in 17/06/2022 tarihinde
Cumhuriyet Başsavcılığımızda şüpheli sıfatıyla alınan ifadesinde; "Ben Ankara Emniyet
Müdürlüğü Tem Şube Müdürlüğünde 16/06/2022 tarihinde ifade verdim. Bu ifadem doğrudur ve
aynen tekrar ederim. Üzerime atılı suçlamayı anladım.
1975 yılında Ankara ilinde doğdum. Ailemin memleketi ve ikametgahı Kırıkkaledir. 2009
yılında evlendim. Eşim ile Kıbrıs'ta Girne Askeri Hastanesinde görev yaparken tanıştım ve
evlendim. Kendisi o tarihte Kazakistan vatandaşıydı, Türk vatandaşlığına geçti. Bu evlilikten 2
çocuğum bulunmaktadır. 1989 - 1993 yılları arasında Sağlık Astsubayı Hazırlama ve Sınıf
Okulunda eğitim gördüm. Burada ÖKK seçildim. 1993 - 1994 yılları arasında GATA'da staj
yaptım. 1994 yılında ÖKK emrine katıldım. 3 yıl 2. Alay emrinde çalıştım. 1997 ya da 1998
yıllarında ÖKK MAK alayına geçtim. 2006 yılına kadar MAK alayında görev yaptım. 2006 yılı
sonrasında Sarıkamış Askeri Hastanesine Anestezi Teknikeri olarak tayin oldum. Daha sonra
Girne Askeri Hastanesine tayin oldum. 2010 yılında İstanbul'da bulunan 4. Kara Havacılık
Alayına tayin oldum. Burada görev yaparken 2014 yılında müstafi sayılarak emekli oldum. Emekli
olduktan sonra Savunma Sanayi sektöründe 2018 yılında çalışmaya başladım. Kendi savunma
sanayi şirketim Dynamo isimli şirketini kurdum. Ayrıca bir sağlık turizm şirketim de vardı.
SORULDU: MAK alayında çalıştığınız döneme ilişkin çalıştığınız komutanlar ve asker
arkadaşlarla ilgili anlatımlarda bulununuz?
MAK alayında göreve başladıktan sonra beni hemen Ankara GATA Anestezi Teknisyenliği
kursuna çağırdılar. 11 ay burada eğitim gördüm. MAK alayına geri geldiğimde MAK Alay
Komutanı Enver TOPUZ idi. Kısa bir süre çalıştıktan sonra 6 aylığına Gürcistan'a göreve
gitmiştim. Geldiğimde hatırladığım kadarıyla MAK Alay Komutanı Mustafa Levent GÖKTAŞ
olduğunu görmüştüm. Buraya geldiğimde 8. Tim'de sıhhiye personeli olarak göreve başladım. TİM
komutanım Kutluay ONAY'dı, yardımcısı Doğu AKSOY idi. Bir süre sonra Doğu AKSOY gitti,
ÖKK 1. Alayda bulunan Nuri Gökhan BOZKIR Tim Komutan Yardımcısı olarak geldi. 2002 yılı
sonlarına doğru Oğulbey yerleşkesine ÖKK taşınırken kadrolaşma yapıldı. MAK Alayı 2 Tabur
şeklinde teşkilatlandı, her taburda 6 tim oldu. Bu sırada benim bulunduğum Timin komutanı Hakan
BÜYÜKCULHA oldu, yardımcısı Nuri Gökhan BOZKIR idi. Tim Komutanı Kutluay ONAY da
Tabur Komutanı oldu. 2001 yılında Kuzey Irak görevinden dönen MAK alayındaki 11 kişilik karma
bir timi taşıyan uçağın düşmesi sonucunda MAK alayına girişler artmaya başladı. Süreç içerisinde
de MAK'ın yapısı değişmeye başladı.
SORULDU: 2002 yılında MAK alayı içerisinde nerede görev yapıyordunuz? Emir komuta
ilişkisinde olduğunuz personeller kimlerdi?
2002 yılında MAK Alayında 2. Timde idim. Tim Komutan Yardımcım Nuri Gökhan
BOZKIR, Tim Komutanı Hakan BÜYÜKCULHA, hatırladığım kadarıyla Tabur Komutanı Kutluay
ONAY, Alay Komutanı Mustafa Levent GÖKTAŞ idi. 2002 yılında hatırladığım kadarıyla Nisan ile

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
Eylül, Ekim, Kasım ayları arasında Kırgısiztan'da eğitim görevinde idim. Döndüğümde izin
kullandığımı hatırlıyorum. Hatta kalan izinlerinin tamamını kullandığımı hatırlıyorum, çünkü bir
daha ki yıla aktarılmıyordu.
SORULDU: 2002 yılında adınıza kayıtlı olduğu anlaşılan 0532 315 87 00 numaralı GSM
hattı sizin tarafınızdan mı kullanılmaktaydı?
Belirtmiş olduğunuz telefon numarası bana aittir. O tarihlerde ben kullanıyordum.
SORULDU: 0532 315 87 00 numaralı GSM hattına ilişkin alınan Hakimlik Kararına
istinaden çıkarılan HTS kayıtlarında bu hattı 2002 yılında 27 Kasım tarihinde kullanıma başlandığı
görülmüş, sonrasında Altındağ, Keçiören, Kırıkkale, Antalya, Keçiören, Çankaya bölgelerinde baz
verdiği, 25 Aralık 2002 tarihinde de Oğulbey'de bulunan ÖKK yerleşkesinde baz verdiği
görülmüştür. 27 Kasım - 25 Aralık 2002 tarihleri arasında yurtdışı görevi sonrası almış olduğunuz
izinleri mi kullanıyordunuz?
Hatırladığım kadarıyla yurtdışı görevi sonrası biriken yıllık izinlerimi kullanıyordum.
Antalya'ya izinli iken su altı dalışı için giderdim. Okumuş olduğunuz HTS kaydından ben Kasım ayı
gibi Kırgızistan görevinden gelmiş olmalıyım.
SORULDU: 2002 yılı TİM Komutan yardımcısı olduğunu belirttiğiniz Nuri Gökhan
BOZKIR ile olan ilişkinizi/diyaloğunuzu anlatınız?
Ben Timin sıhhiye astsubayı idim. Nuri Gökhan BOZKIR da Tim Komutan Yardımcımdı.
Aramızda kendisiyle emir komuta ilişkisi bulunmaktadır. Kendisiyle dışarıda görüştüğüm bir
arkadaşım değildir. Kendisiyle özel bir münasebetim yoktur. Orduda subay sınıfı ile astsubay sınıfı
arasında ciddi bir kast vardır. Ayrıca ben timin tek sıhhiye astsubayı olduğum için timdeki tüm
personelin özlük hakları işlerinde ben ilgilenirdim. Dolayısıyla bunları önce tim komutan
yardımcısına sorardım, o da tim komutanına sorardı. Ayrıca ben o dönemde yukarıda ifademde
belirttiğim MAK alayındaki bir karma timinde içinde bulunduğu düşen uçağın şehitlerinden Tim
Başçavuşu Nadir TÜRKMEN'in eşi Dilek TÜRKMEN ile ve ailesiyle şifahen verilen ilgilenme
görevim vardı. Bu ailenin ihtiyaçları olduğunda ben ilgilenirdim. Bu ilgilenme şekli telefonla halini
hatırını sorma, ihtiyaçlarının olup olmadığını sormak, gerektiğinde işe yerleştirmek şeklindedir.
Maddi bir katkı şeklinde yardımımız olmazdı. Bu ilgilenme neticesinde bu durumu tim komutan
yardımcıma dolayısıyla Nuri Gökhan BOZKIR'a bilgi verirdim.
SORULDU: Soruşturma dosyamız şüphelisi Nuri Gökhan BOZKIR ile 19/12/2002
tarihinde saat 15:53 sıralarında ilk defa mesaj atmış olduğunuz tespit edilmiş olup, sonrasında bu
kişiye 17:28 sıralarında aradığınız, akabinde 17:31'de sizi aradığı görülmüştür. İzinde olduğunuz
değerlendirilen bu tarihte Nuri Gökhan BOZKIR ile yapmış olduğunuz bu görüşmenin sebebi
nedir? içeriğini hatırlıyor musunuz?
Yukarıda belirttiğim hususlara ilişkin bu görüşmeyi yapmış olabilirim. Dilek TÜRKMEN ile
ilgili bir konu olmuş olabilir. Görevle ilgili bir husus olabilir. Ancak içeriğini şuanda
hatırlamıyorum.
SORULDU: MAK alayı içerisinde çalışırken Alay Komutanı Levent GÖKTAŞ, Alay
Karargahında çalışan personellerle sizin bir diyaloğunuz olur muydu?
MAK Timinde görev yaptığım dönemde, benim alay komutanı ya da alay karargahı ile
hiçbir diyaloğum olmadı. Zaten bizim üzerimizde Tabur Karargahı vardır. Alayla iletişimi Tabur
sağlardı.
SORULDU: 2002 - 2003 yıllarında kardeşiniz Fatih METİN ne iş yapmaktaydı?
Kardeşim Fatih METİN'in ifadesi savcılığınızca alındıktan sonra kendisinin SGK
araştırmasını yaptım. 11 Kasım 2002 tarihinde Kırıkkale'de bir bilgisayar programcılığı kursunda
çalışmış, yaklaşık 7 sürmüş, hatırladığım kadarıyla Aralık 2003 yılı gibi Keçiören ilçesi Basın
Caddesi üzerinde arkadaşımız Fatma BOZATAY'ın telefon ve sim kart üzerine çalıştırdığı bayiyi
devraldı. Fatma BOZATAY'ın kardeşi Yasemin BOZATAY GATA bünyesinde ordu hemşiresi
olarak görev yapmaktaydı. Kardeşi Fatma'yı da bu sebeple evvelden tanıyordum. İşyerini
devredeceklerini duyunca kardeşim de o sırada işsiz olduğu için Fatma'ya maddi bedel ödeyerek

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
bu iş yerini devraldık.
SORULDU: Şüpheli Nuri Gökhan BOZKIR'ın Cumhuriyet Başsavcılığımıza vermiş olduğu
ifadesinde, kardeşinizin Etlik bölgesinde işlettiğini belirttiği telefoncudan abone kaydı olmayan
açık şekilde satılan sim kartları temin noktasında kendisine ya da bir başkasına yardımınız oldu
mu?
Böyle bir şey asla olmadı. Zaten kardeşimin 2003 yılında işletmiş olduğu telefon bayiden
bildiğim kadarıyla satılan hatların altında mutlaka kimlik bilgisi ya da bir isim bilgisini içeren
abonelik kaydı olurdu. Kendisi benden ya da kardeşimden böyle bir talepte bulunmadı, ayrıca bir
başkası da bu şekilde gelerek benden bir talepte bulunmadı. Kardeşim 2003 yılı sonlarına doğru
telefonculuk işiyle uğraştı, öncesinde bu işle uğraşmıyordu. Kardeşimin çalıştırdığı iş yerine ilişkin
öncesinde Fatma isimli arkadaşımdan ben de böyle bir talepte bulunmadım.
SORULDU: 2002 yılında sizin tarafınızdan kullanıldığı anlaşılan 0532 315 87 00 numaralı
GSM hattı 18 Aralık 2002 tarihinde saat 14:05 sıralarında Dögol Caddesi Beşevler Çankaya
adresinde bulunan baz istasyonundan sinyal alarak Nevşehir'de bulunan Aydın ÜNDAR ile
görüşme yaptığınız tespit edilmiş olup, Dögol Caddesindeki bulunma sebebiniz nedir?
Görüşme yaptığımı belirttiniz kişi benim timimde benden daha kıdemsiz bir astsubaydır.
Kendisini bu sebeple tanırım. Dögol Caddesinde bulunma sebebimi hatırlayamıyorum. İlgilendiğim
şehit ailesinden olan Dilek TÜRKMEN Niğdeli idi. Belki bu sebeple kendisiyle bir görüşme yapmış
olabilirim.
SORULDU: 2002 yılında sizin tarafınızdan kullanıldığı anlaşılan 0532 315 87 00 numaralı
GSM hattı 18 Aralık 2002 tarihinde saat 19:29 ila 21:56 arasında Çankaya ilçesi Cinnah Caddesi
civarında bulunan baz istasyonundan sinyal alarak Pınar ALTIPARMAK isimli kişiyle görüşme
yaptığınız, Pınar ALTIPARMAK'ın ise aynı zaman diliminde size çok yakın bir nokta olan
Bestekar Sokak üzerindeki baz istasyonlarından hizmet alarak sizinle bu görüşmeleri
gerçekleştirdiği anlaşılmıştır. Pınar ALTIPARMAK kimdir? bu kişiyle aranızdaki mesafe yakın
olmasına rağmen neden telefonla iletişim halindeydeniz. Cinnah Caddesi civarında bulunma
sebebiniz nedir?
Pınar ALTIPARMAK benim o tarihte aramda duygusal ilişki bulunan arkadaşımdı. Kendisi
GATA'da hemşire olarak çalışmaktaydı. 18 Aralık'ın onun doğum günü olduğunu hatırlıyorum. Bu
sebeple kendisiyle görüşmek için iletişim kurmak istemiş olabilirim. Biz Pınar ile Bestekar Sokak
üzerindeki işyerlerinde oturur, konuşur, görüşürdük. O sırada neden yakın noktalarda iletişim
kurduğumu hatırlamıyorum. Belki kendisiyle o sırada kavga etmiş olabilirim. O yüzden ben Cinnah
Caddesinde, o da Bestekar Sokakta iken bir süre bu şekilde görüşme yapmış olabiliriz.
SORULDU: Tim Komutan Yardımcınız Nuri Gökhan BOZKIR'ın Alay Komutanınız
Mustafa Levent GÖKTAŞ ile ilişkisi, diyaloğu nasıldı? Bu konu hakkında ifade veriniz.
Nuri Gökhan BOZKIR 2002 yılında üsteğmen olarak Tim Komutan Yardımcımızdı, normal
askeri hiyerarşi kurallar gereği, Tim Komutan Yardımcısı ile Alay Komutanı arasında olması
gereken mesafeden daha yakın bir şekilde Nuri Gökhan BOZKIR Mustafa Levent GÖKTAŞ ile
görüşebilirdi. İki taraf da karşılıklı olarak birbirlerine böyle bir samimi diyalog gösterirlerdi.
Hatta bir olay anlatayım, Genelkurmay Başkanlığına yapılan gösteri tatbikatında, dönemin
Genelkurmay Başkanı Hilmi ÖZKÖK tatbikata katılan MAK personeli önünden geçerken Nuri
Gökhan BOZKIR'ın önünde durarak yanağını sıkarak "Niyazi'nin oğlu nasılsın" diyerek hitap etti.
Nuri Gökhan BOZKIR'ın babası Niyazi BOZKIR Hilmi ÖZKÖK'ün devre arkadaşıymış, bu sebeple
kendisini tanıyordu. Bu durum MAK alayı içerisinde çok dikkat çekti, bu sebeple üst rütbeli
komutanlar Nuri Gökhan BOZKIR'a karşı imtiyazlı davranırlardı. Kendisi de karakter olarak bunu
kullanarak üst komutanlarına şımarıkça davranırdı. Alay Komutanımız Levent GÖKTAŞ ile normal
askeri hiyerarşi kuralları dışında samimi olduğunu biliyorum.
SORULDU: 2002 yılında MAK alay komutanı olan Mustafa Levent GÖKTAŞ'ı MAK alayı
içerisinde mesai saatleri içerisinde görür müydünüz?
Alay Komutanımız Mustafa Levent GÖKTAŞ ile çalıştığım dönemde neredeyse kendisin

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
Alayda hiç görmezdim.
SORULDU: 2002 yılında Tim Komutan Yardımcını olan Nuri Gökhan BOZKIR'ı MAK
alayı içerisinde mesai saatleri içerisinde görür müydünüz?
2002 yılı içerisinde neredeyse ben tüm yıl yurtdışındaydım ve izinliydim. 2002 sonlarına
doğru görevime geldim, 2003 yılı için söylemem gerekirse tim personelleri sabah sporunu birlikte
yaptıktan sonra timdeki personeller izin alarak kendi özel işleri için birlik dışına çıkabiliyordu. O
yüzden kendisiyle ilgili sabah sporu dışında ne yaptığını bilmiyorum. Ancak normalde sabah sporu
bitse bile personelin mesai bitimine kadar birlik içerisinde durması gerekirdi.
Ayrıca şunu ifade etmek istiyorum Nuri Gökhan BOZKIR disiplinsiz davranışları nedeniyle
aşırı borçlanması ve girdiği garip ilişkiler ağı sonucu isminin Sauna Çetesi soruşturması diye
bilinen soruşturmaya dahil olması nedeniyle TSK ile ilişiği kesildi. Hatta Sauna Çetesi
soruşturmasında ben de hakkında ifade verdim. Bu ifadede kendisinin suç işlemeye meyilli biri
olduğunu belirttim. Bir süre tutuklu olarak yargılandı. Sonrasında hapis cezası aldı, kendisinin
tahliye olduğu dönemdeki avukatı da 2003'de emekli olan Albay Mustafa Levent GÖKTAŞ idi.
Benim Necip HABLEMİTOĞLU'nun öldürülmesi olayıyla bir almak söz konusu değildir,
tamamen tesadüfü olarak Nuri Gökhan BOZKIR'ın timinde çalışıyor olmam nedeniyle
suçlanıyorum. Necip HABLEMİTOĞLU'nu olaydan bir süre sonra medyadan tanıdım.
SORULDU: 03/02/2020 tarihinde ilk defa Cumhuriyet Başsavcılığımızca tanık olarak
alınan ifadenizde 19/12/2002 tarihinde neden Nuri Gökhan BOZKIR ile ilk defa siz irtibata
geçtiğiniz diye sorulduğunda, cevaben "o tarihte önemli bir olay olmuş ise kendisiyle görüşmüş
olabilirim" şeklinde karşılık verdiniz, devamında "Ankara'da meydana gelen bir cinayet olayıyla
ilgili Tim Komutan Yardımcısı ile görüşmek gibi bir göreviniz bulunmakta mı?" diye
sorulduğunda, cevaben "biz Türkiye'deki önemli tüm olaylar ile ilgili görüşmeler yapardık"
şeklinde karşılık verdiğiniz görülmüştür. Şuanda alınan ifadeniz ise görüşme içeriği ile ilgili başka
bir gerekçe sunduğunuz görülmüş olup, 03/02/2020 tarihli ifadenizde Nuri Gökhan BOZKIR ile
görüşme içeriğini kastederek neden "önemli bir olay olmuştur o yüzden görüşmüşüzdür" şeklinde
ifade verdiniz?
Ben o zaman ifade verince ÖKK personeli olduğum için sanki önemli bir olay varmış gibi
bunu kastederek kendisiyle önemli bir konu olmuştur ki görüşmüşümdür diye düşündüm. Bu
sebeple o şekilde ifadede bulundum. Ancak gerçek durum şuanda vermiş olduğum ifade gibidir.
Üzerime atılı suçlamaları kabul etmiyorum. Benim 18/12/2002 tarihinde işlenen cinayet
olayı ile ilgili bir irtibatım yoktur. Necip HABLEMİTOĞLU'nu daha evvel tanımıyordum.
Öldürülten sonra basından duydum. Suçsuzum. Serbest bırakılmayı talep ediyorum. Başkaca bir
diyeceğim yoktur. " şeklinde beyanda bulunmuştur.
Nuri Gökhan BOZKIR'ın Kamil METİN hakkında vermiş olduğu ifade, Kamil METİN'in
soruşturmanın başlarında tanık sıfatıyla alınan ifadesi ve olay tarihinde kendisinin kullanımındaki
gsm hattına ilişkin tespitler incelendiğinde, Kamil METİN'in kardeşi Fatih METİN'in Nuri Gökhan
BOZKIR'ın ifade ettiği gibi 2002 yılında cep telefonu üzerine bir iş yerinin olmadığı, anılan tarihte,
vergi kayıtlarına göre söz konusu iş yerini Kamil METİN'in arkadaşı Fatma Bozatay (Işıksaçan)
isimli kişinin çalıştırdığı, Fatma BOZATAY isimli kişinin Ankara Emniyeti Tem Şube
Müdürlüğünde alınan ifadesinde özetle; "Kamil METİN isimli kişiyi 1997 yılından bu yana
tanıdığını olay tarihinin olduğu dönemde arar sıra iş yerine geldiğini, iş yerinden yelefon aldığını,
kendisinin arkadaşlarında iş yerine gelip telefon ya da sim kart alanlar olduğunu, iş yerinde iken
açık hat diye tabir edilen hat satıp satmadığını hatırlamadığını, söz konusu iş yerinin 2003 yılında
Kamil Metin'in kardeşİ Fatih Metin'e devrettiğini" belirtmiştir. Kamil METİN'in olay tarihinden
sonraki gün 19/12/2002 tarihinde Nuri Gökhan BOZKIR ile irtibatlanan ilk kişi olması Kamil
METİN'in önceki görüşmelerine bakıldığında, şehit astsubay eşi olduğu anlaşılan ifadesinde ailevi
meseleleriyle ilgilendiğini belirttiği Dilek TÜRKMEN ile ilgili olabileceğinin değerlendirildiği,
çünkü Nuri Gökhan BOZKIR'dan önce Dilek TÜRKMEN ile irtibatlanmış olduğunun görüldüğü,
Kamil METİN'in soruşturma dosyamıza getirtilen hts kayıtlarına göre daha öncesinde Nuri Gökhan

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
BOZKIR ile irtibatlanmamasının sebebinin, yurt dışı görevinde bulunmasından kaynaklanmış
olabileceği, zira Kamil METİN'in kullanımda olan 0532 315 87 00 numaralı gsm hattının
27/11/2002 tarihinden önce bir sinyal bilgisinin bulunmadığı, Kamil METİN'in 18/12/2002
tarihinde Dögol caddesinde bulunduğu sırada, aynı timde birlikte çalıştığı askeri personel Aydın
Ündar isimli şahsı ile görüşmesi, Aydın Ündar'ın ise bu sırada baz bilgisinin Nevşehir ili olması,
Dilek TÜRKMEN'in ise yoğun baz bilgisinin Niğde ili olması nedeniyle bu görüşmenin de şehit
astsubay eşi olan Dilek TÜRKMEN ile ilgili yapılmış bir görüşme olabileceğinin değerlendirildiği,
Kamil METİN'in 18/12/2002 tarihinde akşam ve gece saatlerinde Cinnah caddesinde bulunan baz
istasyonlarından sinyal alarak yine aynı bölgede bulunan kız arkadaşı ile görüşürken bu bölgede
bulunmasının sebebi, ifadesinde bahsetmiş olduğu gibi kız arkadaşının doğum günü münasebeti ile
ile ilgili olabileceği, yapılan araştırmada kız arkadaşı olduğunu belirttiği Pınar Altıparmak'ın olay
tarihine yakın bir tarih olan 22 Aralık tarihinin doğum günü olduğu anlaşılmıştır.

Her ne kadar Kamil METİN hakkında olaya uygun düşen hts irtibatları, baz konum
bilgilerinden maktul Necip HABLEMİTOĞLU'nun öldürülmesi eyleminde, diğer şüpheliler ile
birlikte yer almış olabileceğinden bahisle soruşturma işlemlerine başlanılmış ise de, Kamil
METİN'in olayda Nuri Gökhan BOZKIR hariç diğer şüpheliler ile bir irtibatının, olay ile bir
bağlantısının bulunmadığı, söz konusu gsm irtibatların ise anlatıldığı üzere olay tarihinde tesadüfi
olarak gelişen ve olaya uygun düşen irtibatlar olduğu anlaşılmıştır. Tüm bu suretle Kamil METİN
hakkında yapılan soruşturmada maktul Necip HABLEMİTOĞLU'nun öldürülmesi eyleminde yer
aldığına dair somut bir tespit yapılamamış ve hakkında kovuşturmaya yer olmadığına dair karar
verilmiştir.

-ŞÜPHELİ NİZAMETTİN AFŞAR;

FETÖ/PDY silahlı terör örgütünün sözde Türkiye imamı olan Mustafa ÖZCAN'ın Necip
HABLEMİTOĞLU'nu FETÖ/PDY ile ilgili çalışmalarından vazgeçirme girişimleri, bu amaçla
Enver ALTAYLI ile iletişime geçmesi, yaşanan süreç iddianamemizin yukarıdaki bölümlerinde
ifade edilmişti.
Enver ALTAYLI, Necip HABLEMİTOĞLU'nu engelleyemeyeceğini anlayınca da olay
tarihinde Özel Kuvvetler Komutanlığı Muhabere Arama Kurtarma Alay Komutanı olarak görev
yapan Mustafa Levent GÖKTAŞ ile irtibatlanmaya çalışması, bu amaçla yaptığı görüşmeler bu kez
de Nizamettin AFŞAR üzerinden ifade edilecektir.
Nizamettin AFŞAR, olay tarihinde Enver ALTAYLI'nın çok yakınında bir konumunda,
onun şoförü olarak, bazen evi içerisinde şahsi hizmetlerinde bulunan birisidir. Mustafa ÖZCAN'ın
olay tarihinde Enver ALTAYLI ile direk irtibatlanmamaya özen gösterdiği, çoğu zaman
Nizamettin AFŞAR'ı aramak suretiyle, bazı zamanlarda ise olay tarihinde şoförü olan Memiş
AYTEKİN üzerinden Nizamettin AFŞAR ile irtibatlanarak Necip HABLEMİTOĞLU konusunda
Enver ALTAYLI ile görüşmeler gerçekleştirdiği, bir araya geldiği, Enver ALTAYLI'nın ise
Mustafa Levent GÖKTAŞ ile bu amaçla bir araya gelerek görüşmeler gerçekleştirdiği tespit
edilmiştir.
Soruşturma sürecinde Enver ALTAYLI'nın, Mustafa ÖZCAN ile olan irtibatında aracılık
ettiği anlaşılan Nizamettin AFŞAR 03/02/2022 tarihinde Cumhuriyet Başsavcılığımızca gözaltına
alınmış olup, şüpheli Nizamettin AFŞAR'ın 13/02/022 Tarihinde Ankara TEM Şube
Müdürlüğünde alınan ifadesinde; " ...1966 yılı içerisinde Çorum ili Alaca ilçesinde doğdum.
İlkokulu Ankara ili Mamak ilçesi Boğaziçi İlkokulunda tamamladım. Ortaokul eğitimimi Çorum ili
Alaca ilçesinde daha sonrasında açıktan okuyarak devlet okulundan mezun oldum. 1981- 1986
yıllan arasında Alaca ilçesinde Şıhlar Eczanesinde kalfa olarak çalıştım. 1986- 1987 yıllan
arasında askerlik vazifemi tamamladım. 1988-1989 yıllan arasında aym eczanede çalıştım.

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
1989-1992 yılları arasında kendime ait Züccaciye dükkanı açtım ve işlettim. 1992 yılı sonu 1993
yıllan başında iflas ettim ve 1993 yılı ortalarında Ankara iline geldim ve 6 ay kadar taksi şöforü
olarak çalıştım. 1993 yılı sonundan Avrasya Vakfına şöfor olarak girdim ve Enver ALTAYLI isimli
şahsa makam şoförü olarak 1996 yılına kadar çalıştım. 1996- 1997 yılları arasında İstanbul ilinde
Enver ALTAYLI isimli şahsa şöfor olarak çalıştım. 1997- 2017 yıllan arasında Ankara ilinde Enver
ALTAYLI isimli şahsa şöfor olarak çalıştım. Enver ALTAYLI isimli şahıs 2017 yılında cezaevinde
girdikten sonra bu tarihe kadar ailesinin işleri ile ilgileniyorum. 1983 yılı içerisinde eşim Remziye
AFŞAR ile evlendim. Esim ev hanımıdır. Birinci sırada Sezer AFŞAR isimli oelum 1985 vılmda
doedu. Şuan kendine ait Dijital Baskı, Reklam işleri yapıyor. İkinci sırada Serdar AFŞAR isimli
oğlum 1989 yılında doğdu, özel firmada satış elemanı olarak çalışıyor.

SORULDU: ADINIZA KAYITLI VEYA BAŞKA ŞAHISLAR ADINA KAYITLI OLUP


DA KULLANDIĞINIZ GSM HAT NUMARALARI NELERDİR? BU GSM HATLARINI
HANGİ TARİHLER ARASINDA KULLANDINIZ.
CEVABEN: 05322305657 numaralı GSM hattı adıma kayıtlıdır ve yaklaşık 20-25 yıldır
kendim kullanıyorum. 05333157280 numaralı GSM hattı adıma kayıtlıdır eşim Remziye AFŞAR
kullanmaktadır. Bu hattı 15-17 yıldır kullanmaktadır. Benim adıma kayıtlı ancak dayım Bekir
KUTLACA’nın kullandığı numarasını hatırlamadığım GSM hattı var. Bu GSM hattı yaklaşık
olarak 2002 veya 2003 yılından itibaren kullanıyor. 2000 yıllan içerisinde Enver ALTAYLI isimli
şahsa kendi adıma kayıtlı iki adet GSM hattı aldım ve kullanması için verdim GSM hat numarasını
hatırlamıyorum. Daha öncesinden bu hatları kendim kapattım ancak kendi hattım için Bilkent
Turkcell şubesine gittiğimde bu hatlardan birinin aktif olduğu konusunda çalışan kişi beni uyardı
ve hattın halen benim adıma kayıtlı olduğunu öğrendim. Kullanan kişiye ulaştım ve kendisinin
öğrenci olduğunu söyledi, bende hattı kapatacağımı söyledim ve bu hattı kapattım. Enver ALTAYLI
isimli şahsın eşi olan Lütfiye Onur ALTAYLFmn kullandığı 05337147071 numaralı GSM hattı
daha öncesinde adıma kayıtlı iken yaklaşık 15 yıl önce kendisine devrettim. 05322305657 numaralı
GSM hattı almadan önce eniştem Ömer BALTACI adına GSM hattı aldım ve kısa süreli kullandım.

SORULDU: TELEFON CİHAZINIZ VEYA TABLET PC GİBİ DİĞER CİHAZLAR


ÜZERİNDEN KULLANDIĞINIZ SOSYAL MEDYA ARAÇLARI VAR MIDIR? VAR İSE NE
AMAÇLA KULLANMAKTASINIZ?
CEVABEN: Twitter, Facebook, ınstgram isimli sosyal medya programlarını kullanıyorum.
Aktif olarak paylaşımlarda bulunmuyorum. Sadece tanıdığım arkadaş, akrabalarla görüşmek için
kullanıyorum.

SORULDU: SİZİN VE AİLENİZİN GELİR KAYNAKLARI NELERDİR? AYLIK


TUTARI NE KADARDIR?
CEVABEN: Emekli maaşım ve Enver ALTAYLI ve ailesininden almış olduğum maaş. Aylık
olarak toplamda 6500-7000 TL arasıdır.

SORULDU:SAHİP OLDUĞUNUZ MAL VARLIKLARINIZ NELERDİR? BUNLARI


NEREDEN TEMİN ETTİNİZ? HERHANGİ BİR KİŞİ, KURUM KURULUŞ TARAFINDAN
SİZİN KULLANMANIZA TAHSİS EDİLMİŞ MENKUL VEYA GAYRİMENKUL
BULUNMAKTA MIDIR?
CEVABEN: Yeşilevler Mahallesi Marka 2. Etap 926. Cadde No:25 C Blok Daire 38
Yenimahalle/Ankara sayılı adreste bulunan ikamet ve Yeşilevler Mahallesi 932 Cadde No:2/ll
Yenimahalle/Ankara sayılı adreste bullunan ikamet bana aittir. 06 CAZ 336 plaka sayılı Hundai
Accent Blue marka 2015 model aracım bulunmaktadır. Eşimin babasından ve benim babamdan
veraset yoluyla intikal eden arazilerini ve Keçiören İlçesinde bulunan evimi satarak, ailemin
yardımı ve Bankadan kredi çekerek aldım.

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
SORULDU: GEÇMİŞ DÖNEMLERE AİT HAKKINIZDA İDARİ VEYA ADLİ
İŞLEM/SORUŞTURMA VAR MIDIR? AYRINTILI OLARAK İFADENİZİ VERİNİZ.
CEVABEN: Yok

SORULDU: KENDİ ADINIZA KAYITLI GSM HATLARINI BAŞKA ŞAHISLARIN


CEP TELEFONUNA TAKARAK KULLANIRMISINIZ? BAŞKA ŞAHISLARIN GSM
HATLARINI KENDİ KULLANDIĞINIZ CEP TELEFONLARINIZA TAKTINIZ MI? KONU
İLE İLGİLİ BİLDİKLERİNİZİ DETAYLI OLARAK ANLATINIZ
CEVABEN: Hayır

SORULDU: CEP TELEFON CİHAZINIZI BELLİ DÖNEMLERDE HİÇ KAPALI


TUTTUNUZ MU? TUTTU İSENİZ BUNU NE AMAÇLA YAPTINIZ? ANLATINIZ.
CEVABEN: Yurtdışına çıkış yaptığım dönemlerde, yurt içinde uçak ile seyahat ettiğim
dönemlerde yada telefonumun şarjı bittiğinde kapanmıştır. Telefonumu hiçbir şekilde kapatmam.

SORULDU: NURİ GÖKHAN BOZKIR, ENVER ALTAYLI, AYDIN KÖSTEM,


MUSTAFA ÖZCAN, MEHMET NARİN, LEVENT GÖKTAŞ, TARKAN MUMCUOĞLU,
HALİL ŞIVGIN, RAMAZAN TOPRAK, ERGÜN POYRAZ, AYHAN ÖZGÜR KOLSUZ VE
TUĞTEKİN İSİMLİ ŞAHISLARI TANIR MISINIZ? BU ŞAHISLAR İLE İLİŞKİNİZ NEDİR?
CEVABEN: Nuri Gökhan BOZKIR isimli şahıs ile bire bir görüşmem olmamıştır ancak
Angora Pastanesinde Enver ALTAYLI ile kısa süreliğine iki defa ayrı günlerde Aydın KÖSTEM ile
birlikte görüştüğünü gördüm. Aydın KÖSTEM isimli şahsa bu şahsın kim olduğunu sorduktan
sonra bu şahsın isim olarak öğrendim. Enver ALTAYLI isimli şahsın yanında 23-24 yıldır şoförü
olarak maaşlı yanında çalıştım. Aydın KÖSTEM isimli şahsı Avrasya Vakfına gelip gitmesinden
dolayı tanıyorum. Daha sonra vakıf kapandıktan sonra bir çok sefer Enver ALTAYLI ile görüşmesi
olmuştur. Mustafa ÖZCAN isimli şahsı Enver ALTAYLEnın yanında tanıdım. Kendisi ile bire bir
görüşmem olmamıştır. Enver ALTAYLI isimli şahıs Mustafa ÖZCAN ile ilgili olarak kendisinin
imam olduğunu, Fetullah Gülen hareketi içerisinde yıllardır tanıdığını ve önemli şahsiyet olduğunu
söylerdi. Mehmet NARİN isimli şahsı tanımıyorum. Levent GÖKTAŞ isimli şahsı Köroğlu da
bulunan açık adresini bilmediğim ofisine Enver ALTAYLI isimli şahsı götürmemden dolayı
biliyorum. Kendisi ile bire bir görüşmem olmamıştır. Tarkan MUMCUOĞLU isimli şahsı
tanımıyorum. Halil ŞIVGIN isimli şahsı Enver ALTAYLI’dan dolayı tanıyorum. Kendisi ile
görüşmem olmamıştır. Ramazan TOPRAK isimli şahsı tanımıyorum. Ergün POYRAZ isimli şahsı
tanımıyorum. Ayhan Özgür KOLSUZ isimli şahsı tanımıyorum. Tuğtekin isimli şahsın soyadı
AYKURT olarak tanıyorum. Bu şahıs Enver ALTAYLI isimli şahsın Avrasya vakfında çok yakın
olduğu isimdi. Zaman zaman Orta Asya ve Türkiye ile ilgili analiz raporlar hazırlardı. Aydın
KÖSTEM ve Kamil YÜCEORAL isimli şahıslarla da çok sıkı dosluklan vardı.

SORULDU: YUKARIDA ADI GEÇEN ŞAHISLAR İLE ARANIZDA HERHANGİ BİR


TİCARİ İLİŞKİ VAR MIDIR? BU ŞAHIS İLE PARA ALIP VERME, ARAÇ TEMİNİ,
BİRLİKTE VAKİT GEÇİRME GİBİ FAALİYETLERİNİZ OLDU MU? KONU HAKKINDA
AYRINTILI İFADENİZİ VERİNİZ.
CEVABEN: Enver ALTAYLI isimli şahsın yanında yaklaşık olarak 23-24 yıldır olarak
maaşlı şoförü olarak çalıştım. Zaman Zaman Enver ALTAYLI isimli şahıs benim kullanmış
olduğum telefonla da görüşmeler yapıyordu. Bende çalışanı olarak sesimi çıkaramıyordum.
Kendisi bana bu telefonun faturasını da ben ödüyorum diyordu. Kimi, neden ve ne amaçla
aradığını, konuşma içeriğini bilmiyorum.
Aydın KÖSTEM isimli şahıs ve Enver ALTAYLI isimli şahıs ile 2003 veya 2004 yılı
içerisinde Enver ALTAYLI isimli şahsın Ankara ilinde ikamet ettiği evde buluştular. Özel bir

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
görüşme oldu. Görüşmenin içeriğini bilmiyorum. Aydın KÖSTEM isimli şahıs evden çıkarken
Enver ALTAYLI isimli şahıs Aydın KÖSTEM isimli şahsa hitaben “Aydıncığım Kamil YÜCEORAL
ile meselemizi halledersen yazıyı da alırsan diyerek eliyle 3 (üç) işareti yaptı,” Bu konuşmadan
sonra gününü ve tarihini net hatırlamadığım bir gün Antalya’daki inşaatla ilgilenirken Enver
ALTAYLI ile konuşmamızda bana “yengenle konuştum, inşaatın parasından 30000 Dolar parayı
Aydın KÖSTEM'e Ankara iline gittiğinden verirsin” dedi. Bende Ankara iline geldiğimde Aydın
KÖSTEM isimli şahsı telefonla arayarak Enver ALTAYLI size vermem üzerine bir emanet gönderdi
onu vereceğim dedim. Aynı gün içerisinde Aydın KÖSTEM isimli şahsın Birlik Mahallesinde
bulunan ikametine giderek 30.000 Dolar içerisinde bulunan zarfı kendisine verdim. Benimde bu
şahısla başka bir alışverişim olmamıştır. Bu şahısla Enver ALTAYLI’nın görüşmesi devam etti.
Gözaltına alındığımda Mahkemeye uzatmaya giderken Aydın KÖSTEM isimli şahıs bana
“Nizamettin hatırlar mısın sen para getirmiştin bunu 2003 de mi 2004 de mi ne zaman getirdin”
diye sordu. Ben tepki veya cevap vermedim. Kendisi “Hizmet hareketinin aleyhine yazı yazan
Kamil YÜCEORAL’dan yazılarına devam etmeyeceği konusunda imzalı bir yazı aldım, bu yazıya
dair ödeme olarak aldım, sende temizsin bende temizim” dedi. Bu konuşmadan sonra 30.000
Dolar parayı Aydın KÖSTEM’e neden verildiğini bu konuşmadan sonra anladım.
2007-2008 yıllan arasında konuşmadılar. 2008-2012 yıllan arasında Enver ALTAYLI ile
görüşmeleri devam etti. Ancak bir kere Enver ALTAYLI’nın Ankara ilinde bulunan ikametinde
2014 veya 2015 yılı içerisinde bir kere görüştüler bir daha da görüşmeleri olmadı.
2002 yılı içerisinde Necip HABLEMİTOGLU cinayetimden önce tarihini net olarak
hatırlamıyorum ancak Enver ALTAYLI isimli şahıs bana erken gel Özel Kuvvetlere gideceğiz
dedi. Bende kendisine diş tedavim var, yann sabahtan oraya gideceğim dedim. Enver ALTAYLI
da bana tamam ben başımın çağresine bakarım dedi. Gözaltında bulunduğum süre içerisinde
Mahkeme uzatma işlemleri sırasında Aydın KÖSTEM de sen yoktun ama Enver abi ile biz Özel
Kuvvetlere gittik bu olayın tarihini hatırlıyormusun diye bana sordu. Bu soru üzerine Enver
ALTAYLI’yı götüremediğim gün Aydın KÖSTEM ile birlikte gittiğini anladım. Mustafa ÖZCAN
isimli şahıs ile Enver ALTAYLI arasında ayda birkaç sefer görüşmeler olurdu. Enver ALTAYLI
isimli şahıs Mustafa ÖZCAN ile buluşacağı zaman Mehmet isimli şahsı telefonla arayarak
geleceğini bildirmemi söylerdi. Bu aramaların bir çoğunda bire bir Mehmet isimli şahısla
konuştum. Mehmet isimli şahıs da Mustafa ÖZCAN’ın geleceği zaman da beni arıyordu. Bu
konuşmaların içeriği genellikle Enver ALTAYLI’nm randevusu için aramalar olmuştur. Kendi şahsi
bir görüşmem olmamıştır. İstanbul ilinde bulunan Sema Hastanesinde Enver ALTAYLI'nın tanıdığı
şahısların tedavileri için Enver ALTAYLI’nın talimatı doğrultusunda Mehmet isimli şahsı aradım
ve Sema Hastanesine gittim. Enver ALTAYLI ve Mustafa ÖZCAN isimli şahıslar bire bir
görüşürlerdi. Ben sadece Enver ALTAYLI’nın ikametinde yapılan buluşmalarda çay ve ikram
hizmetlerinde yanlarına girerdim. İstanbul iline Enver ALTAYLI ile gittiğimizde Mustafa ÖZCAN
ile Sema Hastanesinde görüşürdü. Birkaç seferde İstanbul ilinde Kaynak Holding içerisinde
görüşmeleri oldu.
Halil ŞIVGIN isimli şahsı Enver ALTAYLI isimli şahsın görüşmesi sonucunda tanıdım.
Kendisi ile bire bir görüşmem olmamıştır. Enver ALTAYLI genellikle bu şahsın Nenehatun
Caddesinde bulunan ofisine giderdi. Hiçbir görüşmelerinde yanlarında olmadım. Enver ALTAYLI
ve Mustafa ÖZCAN isimli şahısları 2002 yılı içerisinde Halil ŞIVGIN’ın ofisine götürdüm, iki
araç şeklinde gittik. Enver ALTAYLI isimli şahıs Mustafa ÖZCAN isimli şahsın aracına binerek
benim sürdüğüm aracı arkadan takip ederek gittik. Enver ALTAYLI ve Mustafa ÖZCAN Halil
ŞIVGIN’ın ofisine girdi. Ben ofis önünde aşağıda yaklaşık bir saat bekledikten sonra Enver
ALTAYLI araca bindi ve kendisini İkametine götürdüm. Konuşmanın içeriği hakkında bilgim
yoktur.
Levent GÖKTAŞ isimli şahsı 2015 yılı içerisinde Çukurambar semtinde Enver ALTAYLI
isimli şahısla yemek yediği sırada tanıdım, bu yemek sırasında yüz yüze görüşmem oldu. 2017 yılı
içerisinde de Enver ALTAYLI’nm Antalya’daki ikameti arandıktan sonra avukat olarak Adem

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
EROGLU ve Levent GÖKTAŞ isimli şahıslan telefon ile aradım. Amacım Enver ALTAYLI’ya
hukuki olarak yardım etmeleri konusundaydı.
Diğer şahıslarla herhangi bir ticari ilişki, para alıp verme, araç temini, birlikte vakit
geçirme gibi faaliyetim olmamıştır.

SORULDU: NURİ GÖKHAN BOZKIR, ENVER ALTAYLI, AYDIN KÖSTEM,


MUSTAFA ÖZCAN, MEHMET NARİN, LEVENT GÖKTAŞ, TARKAN MUMCUOĞLU,
HALİL ŞIVGIN, RAMAZAN TOPRAK, ERGÜN POYRAZ, İLE BİRLİKTE YA DA BAŞBAŞA
BİR BULUŞMA/ GÖRÜŞMEYE ŞAHİT OLDUNUZ MU? BU KONU HAKKIN DA DETAYLI
İFADENİZİ VERİNİZ.
CEVABEN: Benim bire bir bu şahıslarla buluşmam görüşmem olmamıştır. Enver ALTAYLI
isimli şahsın Mustafa ÖZCAN, Levent GÖKTAŞ, Nuri Gökhan BOZKIR, Aydın KÖSTEM, Halil
ŞIVGIN isimli şahıslarla kendi ikametinde veya bu şahısların ofisi, dişarda mekanda buluşmalanna
şahit oldum.
Enver ALTAYLI ve Mustafa ÖZCAN isimli şahıslar 2002 yılı içerisinde Enver ALTAYLI
isimli şahsın ikametinde yine bir buluşmalannda mutfakta konuşmalanna şahit oldum. Mustafa
ÖZCAN isimli şahıs Enver ALTAYLI’ya “Necip ile ilgili konuyu Halil ŞIVGIN ile
halledemedik, bu adam Hizmet Hareketine zarar veriyor, bu işi halletmemiz lazım” dedi. Enver
ALTAYLI isimli şahıs da “evet hocam nasıl yardımcı olabilirim” dedi. Enver ALTAYLI isimli
şahıs “cezaevinde bir arkadaşımız var yaklaşık onunda çıkmasına bir, bir buçuk yılı var, bana
kalırsa onu bekleyelim ” dedi. Bunun üzerine Mustafa ÖZCAN isimli şahıs da “bir, bir buçuk yıl
bekleyemeyiz bunun için çok geç olur” dedi. Bunun üzerine Enver ALTAYLI isimli şahıs ben bu
konuyu Almanya’da Serhat ile konuşayım, belki bu konuda o bize yardımcı olur dedi. Almanya
dönüşü sizi arayacağım dedi. Ben bu konuşma devam ederken mutfak kısmından ayrıldım. Daha
sonrasında ne konuştuklarını bilmiyorum. Bu konuşmadan yaklaşık üç veya beş gün sonra Enver
ALTAYLI Almanya ülkesine gitti. Tahminen üç veya beş gün sonra Enver ALTAYLI isimli şahıs
Almanya ülkesinden döndü. Kendisini havaalanından aldım ve Turan Güneş de bulunan
ikametine getirdim. Eve girdikten sonra Mustafa ÖZCAN isimli şahsı telefonla aradı ve görüşme
içeriğinde benim duyduğum kadanyla hocam bu konuda Serhat bize yardımcı olamayacak,
bilginiz olsun” dedi ve görüşmeyi sonlardı. Bu görüşmeden yaklaşık on gün sonra Enver
ALTAYLI isimli şahıs ikametinde kullandığı güvenli telefondan Serhat ILICAK aradı ve
“Serhatcığım ben Levent GÖKTAŞ ile görüştüm, biz mutabık kaldık, siz çalışmalarınıza
başlayın, bundan sonraki süreçte bir sıkıntı olursa beni ararsın? dedi. Güvenli telefon olarak
kullandığı cihazı; Enver ALTAYLI isimli şahıs Sıemens firması ile yapmış olduğu bir ticaretten
sonra Sımens firması çalışanları tarafından getirildi. Bu cihazdan bir tane de Almanya da
bulunan Serhat ILICAK da bulunduğunu cihazları karşılıklı olarak eşleştirerek güvenli bir
şekilde iki telefon arasında görüşme olacağını söylediler. Bu telefon cihazım Telekom hattına
bağladılar. Serhat ILICAK ile genellikle bu telefondan görüşürdü. Bu telefon cihazı 2002 yılı
içerisinde kuruldu ve 2003 yılı içerisinde çıkardı ve kullanmadı.

SORULDU: ANKARA CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞINCA SORUŞTURMA


DOSYASI KAPSAMINDA 11.03.2020 TARİHİNDE HAZIRLANAN “İNCELEME
RAPORU”NDA ADINIZA KAYITLI 0532 230 56 57 GSM HATTINIZIN YAPILAN HTS
İNCELEMESİNDE 2002 YILI İÇERİSİN DE MUSTAFA ÖZCAN İLE ÇOK SAYIDA
İRTİBATINIZ OLDUĞU GÖRÜLMÜŞTÜR. BU KONU DA DETAYLI BİLGİ VERİNİZ.
CEVABEN: 0532 2305657 numaralı GSM hattı adıma kayıtlıdır ve halen kullanmaktayım.
Bu konuşmaların tamamı Enver ALTAYLI isimli şahsın bizzat yaptığı görüşmeler ve yukanda
ifademde belirttiğim gibi Mustafa ÖZCAN ile yapılacak görüşmelerin randevuları için yapılan
aramalara aittir. Kendi adıma hiçbir görüşmem olmamıştır. Kısa görüşmeler benim randevu için,
yaptığım aramalardı, uzun görüşmeler ise Enver ALTAYLI isimli şahsın Mustafa ÖZCAN ile bire

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
bir yaptığı aramalara aittir. Mustafa ÖZCAN isimli şahsın aramaları da bu şekildedir.

SORULDU: KULLANMAKTA OLDUĞUNUZ TELEFONUNUZU SİZDEN BAŞKA


KULLANAN VAR MIDIR? BU ŞAHIS VEYA ŞAHISLAR KİMLERDİR? SİZİN
TELEFONUNUZU NE AMAÇLA KULLANMIŞLARDIR? ANLATINIZ.
CEVABEN: Benim haricimde Enver ALTAYLI isimli şahıs kullanmıştır.

SORULDU: 18.12.2002 GÜNÜ ANKARA İLİ ÇANKAYA İLÇESİ AZİZİYE


MAHALLESİ PORTAKAL ÇİÇEĞİ SOKAK NO:40 SAYILI BİNANIN OTOPARK KISMINDA
GAZETECİ/YAZAR NECİP HABLEMİTOĞLU’NUN UĞRADIĞI SİLAHLI SALDIRI
SONUCU ÖLDÜRÜLMESİ OLAYI HAKKINDA BİLGİNİZ VAR MIDIR? KONU HAKKINDA
AYRINTILI İFADENİZİ VERİNİZ.
CEVABEN: Kesinlikle bilgim yok, basından öğrendiğim kadarıyla bilgi sahibi oldum.

SORULDU: 18.12.2002 GÜNÜ SAAT:20.04-20.20 SIRALARINDA GERÇEKLEŞEN


NECİP HABLEMİTOĞLU CİNAYETİNDEN SONRA AYNI GÜN İÇERİSİNDE KİM VEYA
KİMLER İLE İRTİBAT KURDUNUZ? KONU HAKKINDA AYRINTILI OLARAK İFADENİZİ
VERİNİZ.
CEVABEN: Enver ALTAYLI isimli şahsın yanında çalışmamdan dolayı bana ait cep
telefonumu kullanırdı. 18.12.2002 günü kimlerle görüştüm veya Enver ALTAYLI kimlerle görüştü
hatırlamıyorum.

SORULDU: ANKARA CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞINCA SORUŞTURMA


DOSYASI KAPSAMINDA 11.03.2020 TARİHİNDE HAZIRLANAN “İNCELEME
RAPORU”NDA ADINIZA KAYITLI 0532 230 56 57 GSM HATTINIZIN YAPILAN HTS
İNCELEMESİNDE SİZİN MUSTAFA ÖZCAN İSİMLİ ŞAHIS İLE, MUSTAFA ÖZCAN’IN
ENVER ALTAYLI İSİMLİ ŞAHIS İLE, ENVER ALT AYLININ AYDIN KÖSTEM İSİMLİ
ŞAHIS İLE, AYDIN KÖSTEM’İN MEHMET NARİN İSİMLİ ŞAHIS İLE OLAY TARİHİNE
İLİŞKİN FARKLI ZAMANLARDA SÎZİNDE İÇİNDE BULUNDUĞUNUZ ŞÜPHELİ
TELEFON GÖRÜŞMELERİ OLDUĞU ANLAŞILMIŞTIR. KONU HAKKIN DA DETAYLI
BİLGİ VERİNİZ.
CEVABEN: Mehmet NARİN isimli şahsı tanımıyorum. Mustafa ÖZCAN, Aydın KÖSTEM
isimli şahıslarla telefon görüşmelerini Enver ALTAYLI yapmıştır. Benim şahsi olarak onları
aramam mümkün değildir.

SORULDU: ENVER ALTAYLI İSİMLİ ŞAHSIN YANINDA ÇALIŞTIĞINIZ DÖNEM


CİNAYET İLE İLGİLİ HERHANGİ BİR OLAYA ŞAHİT OLDUNUZ MU ? BİRLİKTE
OLDUĞUNUZ DÖNEMLERDE OLAY ÖNCESİ VEYA SONRASI İLE İLGİLİ ARANIZDA
BİR KONUŞMA GEÇTİMİ VEYA BAŞKA BİR ŞAHIS İLE BU KONU İLE İLGİLİ
GÖRÜŞMESİNE TANIK OLDUNUZ MU ? KONU HAKKIN DA DETAYLI BİLGİ VERİNİZ.
CEVABEN: Enver ALTAYLI ve Mustafa ÖZCAN isimli şahıslar 2002 yılı içerisinde Enver
ALTAYLI isimli şahsın ikametinde yine bir buluşmalarında mutfakta konuşmalarına şahit
oldum. Mustafa ÖZCAN isimli şahıs Enver ALTAYLTya “‘Necip ile ilgili konuyu Halil ŞIVGIN
ile halledemedik, bu adam Hizmet Hareketine zarar veriyor, bu işi halletmemiz lazım“’ dedi.
Enver ALTAYLI isimli şahıs da “evet hocam nasıl yardımcı olabilirim" dedi. Enver ALTAYLI
isimli şahıs “cezaevinde bir arkadaşımız var yaklaşık onunda çıkmasına bir, bir buçuk yılı var,
bana kalırsa onu bekleyelimdedi. Bunun üzerine Mustafa ÖZCAN isimli şahıs da “bir, bir
buçuk yıl bekleyemeyiz bunun için çok geç olur” dedi. Bunun üzerine Enver ALTAYLI isimli
şahıs ben bu konuyu Almanya da Serhat ile konuşuyum, belki bu konuda o bize yardımcı olur
dedi. Almanya dönüşü sizi arayacağım dedi. Benim bu konuşma devam ederken mutfak

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
kısmından ayrıldım. Daha sonra ne konuştuklarını bilmiyorum. Bu konuşmadan yaklaşık üç veya
beş gün sonra Enver ALTAYLI Almanya ülkesine gitti. Tahminen üç veya beş gün sonra Enver
ALTAYLI isimli şahıs Almanya ülkesinden döndü. Kendisini havaalanından aldım ve Turan
Güneş de bulunan ikametine getirdim. Eve girdikten sonra Mustafa ÖZCAN isimli şahsı
telefonla aradı ve görüşme içeriğinde benim duyduğum kadarıyla “hocam bu konuda Serhat
bize yardımcı olamayacak, bilginiz olsun” dedi ve görüşmeyi sonlardı. Bu görüşmeden yaklaşık
on gün sonra Enver ALTAYLI İsimli şahıs ikametinde kullandığı güvenli telefondan Serhat
ILICAK'ı aradı ve “Serhatcığım ben Levent GOKTAŞ ile görüştüm, biz mutabık kaldık, siz
çalışmalarınıza başlayın, bundan sonraki süreçte bir sıkıntı olursa beni ararsın” dedi. Zamanını
tam olarak hatırlamıyorum. Serhat ILICAK isimli şahısla yaptığı görüşmeden önce veya sonra
olabilir. Benim kullandığım adıma kayıtlı telefon hattından Levent isimli bir şahısla olan
görüşmesini duydum. Mustafa ÖZCAN’ın talebi üzerine Enver ALTAYLI’nın Serhat ile yapmış
olduğu ilk konuşmasından bu işe bulaşmadığını düşünmüştüm. Ancak bu son telefon
konuşmasını duyunca aslında Serhat’ın olumsuz yaklaşmadığını tam tersine olumlu görüş
bildirdiğini öğrenmiş oldum. Ancak olayın devamı hakkında bir bilgim yoktur. O dönem bu
konuşmalar içerisinde geçen Necip’in Hablemitoğlu olduğunu bilmiyordum. Olaydan sonra Enver
ALTAYLI ile yaptığım konuşmanın birinde kendisine' Necip HABLEMİTOGLU’nu öldürmüşler
dedim. Enver ALTAYLI da bana “Boş ver Nizamettin ölmüş gitmiş bize ne, toprağı bol olsun ”
tarzında konuştu.

SORULDU: ENVER ALTAYLI İLE LEVENT GÖKTAŞ İSİMLİ ŞAHISLARIN


İRTİBATI NE ZAMAN BAŞLAMIŞTIR? BU ŞAHISLAR NERELERDE GÖRÜŞME
YAPMAKTADIR? ANLATINIZ.
CEVABEN: Levent isimli şahsın adını ilk olarak Enver ALTAYLI’nın Serhat ILICAK ile
telefonla görüştüğü sırada adını duydum. Benim adıma kayıtlı telefon hattından Levent isimli bir
şahısla görüşmesi olmuştu. Yanlış hatırlamıyorsam 2013 yılı içerisinde Levent GÖKTAŞ isimli
şahısla cezaevinden çıktıktan yaklaşık 5-6 ay sonra belirli aralıklarla görüşme yaptılar. Bu
görüşmelerin çoğu GOP da Köroğlu caddesinde Levent GÖKTAŞ isimli şahsın ofisinde olmuştur.
Bu görüşmelere hiçbir şekilde dahilim olmamıştır.

SORULDU: ENVER ALT AYLI, AYDIN KÖSTEM, LEVENT GÖKTAŞ VE MUSTAFA


ÖZCAN İSİMLİ ŞAHISLARIN BİRBİRLERİ İLE OLAN İRTİBATLARI HAKKINDA
BİLDİKLERİNİZİ ANLATINIZ.
CEVABEN: Enver ALTAYL1 ve Mustafa ÖZCAN sık sık görüşürlerdi. Enver ALTAYLI
isimli şahıs ile Mustafa ÖZCAN ile görüşmesinden sonra Aydın KÖSTEM isimli şahıs ile telefon
veya yüz yüze görüşürdü. Levent GÖKTAŞ ile görüşmesine ise 2013 yılında cezaevinden çıktıktan
sonra şahit oldum. İfademin yukarı kısmında belirttiğim gibi benim olmadığım dönemde Özel
Kuvvetler Komutanlığına gideceğini söylemişti. Adıma kayıtlı telefon hattından Levent isimli bir
şahısla görüştüğü kişi Levent GÖKTAŞ olabilir. Yukarıda ismi geçen şahısları bir arada görmedim.

SORULDU: 18.12.2002 GÜNÜ GAZETECİ/YAZAR NECİP HABLEMİTOĞLU İSİMLİ


ŞAHSIN ÖLDÜRÜLMESİ OLAYINA İLİŞKİN ANKARA CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞI
TERÖR SUÇLARI SORUŞTURMA BÜROSUNCA YÜRÜTÜLEN 2004/121619 SAYILI
SORUŞTURMA DOSYASI ŞÜPHELİ NURİ GÖKHAN BOZKIR’IN ALINAN İFADESİN DE
SİZİNLE İLGİLİ OLARAK “ Enver ALTAYLI isimli şahsı tanırım. 2012 yılı içerisinde tanıştım.
Toplamda iki defa görüştüm. Birincisi Nizamettin AFŞAR ’m kardeşi Erdoğan olarak hatırladığım
kişi Angora Pastanesinde oturduğum sırada karşılaştık Bana abisinin Enver ALTAYLI ile
pastanede oturduğunu içerde bir toplantı halinde olduğunu dışarı çıktığında tanıştıracağını söyledi
ve ayak üstü kısa bir tanıştımız oldu, ikinci görüşmem ise 2011 yılı içerisinde tanışmış olduğum
Aydın KÖSTEM bir gün beni Enver ALTAYLI ile tanıştıracağım söyledi. Yine Angora

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
Pastanesinin karşısında olan Şahin Sitesindeki evine gittik. Burada 10 dakika kadar kaldım.
Kitabını imzalayarak verdi. Burada eski komutanım Kaşif KOZÎNOĞLU hakkında yapmış olduğu
olumsuz konuşma beni etkiledi. Bende biran önce kalkmak istedim ve evinden ayrıldım.
Merdivenden inerken de Aydın KÖSTEM’e böyle şahıslarla beni tanıştırmamasını istedim.
Nizamettin AFŞAR isimli şahıs Enver ALTAYLI’nın koruması ve şöforü olarak tanıyorum...”
ŞEKLİNDE İFADE VERDİĞİ VE SİZİ FOTOĞRAFTAN TEŞHİS ETTİĞİ ANLAŞILMIŞTIR.
KONU HAKKIN DA DETAYLI BİLGİ VERİNİZ
CEVABEN: Bu ifade kısmen doğrudur. İfadeyi veren kişinin Nuri Gökhan BOZKIR
olduğunu tahmin ediyorum. Nuri Gökhan BOZKIR isimli şahıs ile Enver ALTAYLI isimli şahsı
tanıştıran kişi Aydın KÖSTEM'dir. Kardeşimin adı Erdoğan değil Şükrü'dür. Kardeşimin
tanıştırması söz konusu değildir. Yukarıda ifademde belirttiğim gibi Nuri Gökhan BOZKIR isimli
şahsı ben ilk defa Angora Pastanesinde gördüm ve beyanında belirttiği gibi Enver ALTAYLI'nın
evine de gelmiş olabilir.

SORULDU:03.02.2022 TARİHİNDE GÖZALTINA ALINDIĞINIZDA İKAMETİNİZDE


YAPILAN ARAMALARDA ELE GEÇİRİLEN VE ÜZERİNDE “YETKİ BELGELERİ YAZILI
ENVER ALTAYLI” İBARELİ EVRAK KLASÖRÜ İLE VİDEO KASETLERİNİN
BULUNDUĞU SİYAH RENKLİ KUTU SİZE Mİ AİTTİR? BU EVRAK VE VİDEO
KASETLERİNİ İKAMETİNİZDE BULUNDURMANIZIN SEBEBİ NEDİR? ANLATINIZ.
CEVABEN: İkametimin aramasında ele geçirilen belge ve video kasetler Enver ALTAYLI
isimli şahsa aittir. 2019 yılı İçerisinde kira kontratı benim üzerime olan ve Enver ALTAYLEnın
kullandığı Turan Güneş Caddesi No: 39/18 numaralı dairenin boşaltılmasından sonra Enver
ALTAYLEnın eşi olan Lütfıye Onur ALTAYLI tarafından geri almak üzere tarafıma bırakılmıştır.
Bu süre zarfında Enver ALTAYLI’ya ait belge ve video kasetleri ben evimde muhafaza ettim.
Benden de alan olmadı. Bende bu belge ve video kasetlerin varlığını unutmuştum.

SORULDU: İFADENİZE EKLEYECEĞİNİZ BAŞKA BİR HUSUS VAR MIDIR?


CEVABEN: Bahsedilen olayla ilgili bildiklerimi samimi bir şekilde anlattım. İfademde
geçen şahıslar bana ve aileme zarar verebilirler. Devletimden beni ve ailemi koruması talebinde
bulunuyorum. Benim konu hakkında bildiklerim ve söyleyeceklerim bundan ibarettir... " şeklinde
beyanda bulunmuş, şüpheli Nizamettin AFŞAR'ın 14/02/2022 Tarihinde Cumhuriyet
Başsavcılığımızda alınan ifadesinde; "...13/02/2022 tarihli emniyet ifademde kendi öz geçmişimle
ilgili detaylı anlatımlarda bulundum. Ben Enver ALTAYLI ile 1993 yılı sonlarında bir arkadaşım
vasıtasıyla tanıştım. O tarihte kendisi Avrasya Vakfı Başkanı idi. O tarihten bu yana kendisi
cezaevine girene kadar (2017 yılı) şoförlüğü ve şahsi diğer işleriyle ilgileniyordum. Bu süre
içerisinde kendisiyle çok yakın çalıştım. Enver ALTAYLI'nın yanında çalışmamdan ötürü bana en
son itibariyle ayda 3000 TL para verirdi. Ben 1999 yılından bu yana 0532 230 56 57 numaralı
GSM hattını kullanırım. Enver ALTAYLI'ya kullanması için zaman zaman kendi adıma GSM hattı
açtırarak verdim. Şuanda bu numaraları hatırlamıyorum.
SORULDU: Mustafa Özcan, Aydın Köstem, Levent Göktaş, Nuri Gökhan Bozkır, Mehmet
Narin ve Halil ŞIVGIN isimli kişileri tanıyor musunuz? Bu kişiler ile olan ilişki ve irtibatınız
nedir?
Mustafa ÖZCAN ismini ilk olarak 2000 yılları başında Enver ALTAYLI'dan duydum. Bir
gün kendisi bana İstanbul'a gideceğimizi rahmetli Süleyman DEMİREL'den bu yana tanıdığı bir
hoca ile görüşeceğini söylemişti. O tarihte İstanbul iline Sema Hastanesine Enver ALTAYLI'yı
götürdüm. Burada Mustafa ÖZCAN ile görüştü. Bu görüşmede ben bulunmadım. Bu görüşmeden
sonra bana Enver ALTAYLI, Mustafa ÖZCAN ile birkaç yıldır görüşmediğini söylemişti.
Aralarında bir soğukluk olduğundan bahsetmişti. Daha sonrası da zaten Enver ALTAYLI Mustafa
ÖZCAN ile aralarında sıkı bir görüşme başladı. Ayda 1-2 kere görüşmeye başladılar. Mustafa
ÖZCAN'ın yanında Mehmet isimli bir şahıs vardı. Mehmet'in numarasını bana, benim numaramı

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
Mehmet'e verdiler. Mustafa ÖZCAN ile Enver ALTAYLI görüşecekleri zaman benim ve Mehmet
üzerinden randevu iletişimi sağlanarak görüşüyorlardı. Zaman zaman da Enver ALTAYLI benim
telefon numaram üzerinden Mustafa ÖZCAN ile görüşmeler yapardı. 2013 yılına kadar aralarında
bu şekilde görüşmeler oluyordu. Daha sonrasında bir gün Enver ALTAYLI bana "Mustafa ÖZCAN
kayboldu, yurt dışına gitti" dedi. O tarihte FETÖ/PDY ile devlet arasında sıkıntılar çıkmaya
başlamıştı. Ben de Enver ALTAYLI'ya "boşver nereye gidiyorsa gitsin, devletle problemleri olan
bir oluşumla ne işiniz olur" şeklinde konuşmuştum.
Aydın KÖSTEM isimli şahsı 1994 yıllarında Avrasya Vakfında görmüştüm. Kim olduğunu
vakıf çalışanları üzerinden araştırdığımda bu kişinin devlete, askeriyeye silah temin ettiğini, İran
Caddesi üzerinde vakfın arkasında bir ofisi olduğunu söylemişlerdi. O tarihlerde Tuğtekin
AYKURT ve Kamil YÜCEORAL isimli kişiler vakıf işlerinde uzman olarak rapor hazırlıyorlardı.
Aydın KÖSTEM isimli kişi de o tarihte bunların arkadaşı idi. Enver ALTAYLI vakıf başkanı olması
nedeniyle Aydın KÖSTEM ile bu tarihlerden bu yana tanıştığını düşünüyorum. Vakıf faaliyetleri
devam ettiği dönemde Enver ALTAYLI ile Aydın KÖSTEM nadir olarak görüşürlerdi. 1996
yıllarında vakıf faaliyetleri önce dondurulmuştu. Bir süre sonra lağvedildi Lağvedildikten sonra 15
günde bir, ayda bir, bazen iki ayda bir Aydın KÖSTEM isimli kişi Enver ALTAYLI'nın evine
gelirdi. Burada görüşmeler yapardı. İkisi arasındaki bu ilişki 2012 yılına kadar devam etti. 2012
sonrasında bir gün Enver ALTAYI bana "Aydın KÖSTEM beni arar sorarsa yurt dışında dersin"
şeklinde söyledi. O tarihlerde sebebini bilmediğim bir durumdan ötürü aralarının açılmış olduğunu
anladım. Ancak Enver ALTAYLI bunu bana söyledikten sonra 2-3 ay geçmişti, bir gün Enver
ALTAYLI'nın evine geldiğimde Aydın KÖSTEM ile görüştüğünü gördüm. Daha sonrasında ise
aralarındaki bir görüşmeye şahit olmadım.
Levent GÖKTAŞ ismini 2002'li yıllardan bu yana Enver ALTAYLI'dan duyuyordum. Bu
kişiyle olan ilişki ağını birazdan daha detaylı olarak anlatacağım. 2013 yılında Levent GÖKTAŞ
cezaevinden çıktıktan sonra Enver ALTAYLI bana bir keresinde "Levent GÖKTAŞ cezaevinden
çıktı, kendisine geçmiş olsuna gideceğim, beni yanına götür" şeklinde söylemişti. Sonrasında da
yaklaşık bir yıl kadar aralıklarla görüşüyorlardı. 2014 - 2015 sonu gibi aralarında bir daha bir
görüşme görmedim. Enver ALTAYLI 2017 yılında gözaltına alındığında Levent GÖKTAŞ'ın
avukat kimliği olduğu için kendisini Enver ALTAYLI'ya yardımcı olması için aramıştım. Ancak
kendisi bana "neden alındığını biliyor musun" dedi. Ben de "FETÖ kapsamında" dedim. O da bana
"FETÖ kapsamında ise yardımcı olamam" dedi.
Nuri Gökhan BOZKIR isimli şahsı yanlış hatırlamıyorsam 2011 yılında Turan Güneş
Bulvarındaki Angora Pastanesinde Enver ALTAYLI ve Aydın KÖSTEM ile birlikte otururken
görmüştüm. O gün ben Enver ALTAYLI'nın evinin anahtarına ihtiyacım olduğu için pastaneye
geldiğimde 3'ünün burada oturup konuştuklarına şahit oldum. Bundan 15 gün kadar sonra da yine
bu 3'ünün bu pastanede oturduğunu gördüm. Bir keresinde de Nuri Gökhan BOZKIR'ı Enver
ALTAYLI'nın evinde gördüğümü hatırlıyorum. Kendisi ile benim birebir bir temasım yoktur.
Mehmet Narin isimli şahsı ise hiç tanımıyorum. Benimle birlikte gözaltına alındığında
gördüm.
Halil ŞIVGIN isimli kişiyi Enver ALTAYLI vasıtasıyla 1999 - 2000 yıllarından bu yana
tanırım. Enver ALTAYLI arada bana Halil ŞIVGIN'a gidelim derdi. Bu kişinin Nene Hatun
Caddesindeki ofisine ara sıra giderdik. Bu kişiyle bire bir görüşmeler yapardı. Halil ŞIVGIN ile
Enver ALTAYLI'nın diyaloglarına ilişkin ifademin devamında detaylı anlatımlarda bulunacağım.
SORULDU: Özel Kuvvetler Komutanlığında Levent GÖKTAŞ dışında gördüğünüz ya da
tanıdığınız biri var mıdır?
Benim Levent GÖKTAŞ dışında Özel Kuvvetler Komutanlığından tanıdığım ya da
gördüğüm biri olmadı.
Enver ALTAYLI yaptığı bir kısım görüşmeleri benim telefonum üzerinden yapardı. Bir
keresinde kendisine "sizinle telefonunuz var benim de telefonum var, neden benim numaramı
kullanıyorsunuz" diye sorduğumda, bana "hat senin üzerine olabilir ancak faturasını ben

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
ödüyorum, telefonunu da ben aldım, hem kendi numaramdan, hem senin numarandan istediğimi
ararım" demişti.
SORULDU: 18/12/2002 tarihinde Ankara'da öldürülen Dr. Necip HABLEMİTOĞLU
cinayeti ile ilgili Enver ALTAYLI ve onun ilişki ağıyla ilgili gördüğünüz, dahil olduğunuz tüm
hususlara ilişkin ifadenizi veriniz.
2002 yılı içerisinde bir keresinde Mustafa ÖZCAN Ankara'ya gelmişti. Öncesinde daha
önce ifademde belirttiğim Mehmet isimli kişiyle irtibata geçmiştim. O mu beni aradı, ben mi onu
aradım hatırlamıyorum. Ancak o görüşmede Mustafa Özcan ile birlikte Ankara'ya geldiğini
söylemişti. O gün Mustafa ÖZCAN, Enver ALTAYLI'nın yaşadığı Turan Güneş Bulvarı üzerindeki
evine geldi. Burada kısa bir süre Enver ALTAYLI ile görüştü. O sırada aralarında geçen
görüşmeyi ben duymadım. Evin mutfak kısmında bulunuyordum. Mehmet isimli kişi de aşağıda
geldikleri araçta bekliyordu. Bir süre sonra Mustafa ÖZCAN ve Enver ALTAYLI evden çıkmak
istediler. Bana "bizi Halil ŞIVGIN'ın Nene Hatundaki ofisine götür, ben Mustafa ÖZCAN'ın
aracındayım, sen önden gidersin" şeklinde söyledi. Ben buradan Mustafa ÖZCAN'ın şoförü
Mehmet ve Mustafa ÖZCAN'ın Halil ŞIVGIN'ın ofisini bilmediklerini ve ilk defa gittiklerini
anladım. Hatırladığım kadarıyla gündüz bir vakit idi. Ben önde giderek Halil ŞIVGIN'ın ofisine
geldik. Enver ALTAYLI ve Mustafa ÖZCAN ofise çıktılar, ben ve Mehmet isimli kişi dışarıda
bekledik. Burada yaklaşık 1 saat kadar görüştüklerini hatırlıyorum. Sonrasında Enver ALTAYLI ve
Mustafa ÖZCAN çıktılar. Enver ALTAYLI bana "beni eve bırak" dedi. Mustafa ÖZCAN'da oradan
ayrıldı.
Bu görüşmeden yaklaşık 1 ay kadar sonra Mustafa ÖZCAN yine Ankara'ya geldi. Benimle
Mehmet isimli kişi aynı şekilde iletişim kurdu. Bu defa Mustafa ÖZCAN direkt Enver ALTAYLI'nın
Turan Güneş Bulvarındaki ikametine gelmişti. Mehmet isimli kişi yine dışarıda araçta bekledi.
Evde ben, Mustafa ÖZCAN ve Enver ALTAYLI dışında kimse yoktu. Mustafa ÖZCAN ve Enver
ALTAYLI evin mutfak kısmında oturuyorlardı, kapı aralık şeklinde açıktı. Ben bir ara mutfağa
girmek isterken aralarında geçen bir konuşmaya şahit oldum, mutfak dışından bunu dinledim. Bu
konuşmada Mustafa ÖZCAN Enver ALTAYLI'ya hitaben "Bu Necip ile ilgili Halil ŞIVGIN'la
meseleyi konuştuk ancak halledemedik, bu adam hizmet hareketine zarar veriyor, zarar vermeye
de devam edecek, bu işi halletmemiz lazım, sizin yardımınızı istiyorum." diyordu. Enver
ALTAYLI'da Mustafa ÖZCAN'a "Haklısınız hocam, nasıl yardımcı olalım" şeklinde cevap
veriyordu. Devamında Enver ALTAYLI Mustafa ÖZCAN'a "Cezaevinde bir arkadaşımız var,
çıkmasına 1-1,5 yıl var, ona hallettirebiliriz, isterseniz biraz bekleyelim." şeklinde konuşuyordu.
Mustafa ÖZCAN da Enver ALTAYLI'ya "1-1,5 yıl çok geç olur Enver abi" diye karşılık
verdiğini hatırlıyorum. Sonrasında Enver ALTAYLI Mustafa ÖZCAN'a "Ben bir Almanya'ya
gideyim, bu meseleyi Serhat ile görüşeyim, dönüşte sizi arayacağım" dedi. Sonrasında da yemek
siparişi verildiği için mutfağa girmek zorunda kaldım, ben mutfağa girdikten sonra aralarındaki bu
konuşma kesildi. Bir süre sonra yemeklerini yediler, o sırada ben de mutfakta idim, burada
havadan sudan konulardan konuştular. Bir süre sonra Mustafa ÖZCAN vedalaşarak evden ayrıldı.
Kapıda vedalaşması sırasında Enver ALTAYLI Mustafa ÖZCAN'a hitaben "hocam ben o dediğiniz
seyahati yapacağım" diyordu. Yaklaşık 3-4 gün kadar sonra Enver ALTAYLI tek başına
Almanya'ya gitti. O tarihte ben kendisini Esenboğa Havaalanına bıraktım. Takriben 5 gün kadar
sonra Türkiye'ye geldi. Esenboğa Havaalanından kendisini ben aldım. Valizlerini eve çıkarttım.
Evde iken telefonla Mustafa ÖZCAN ile konuştuğunu değerlendiriyordum. Telefonda karşıdakine
"Hocam ben Almanya'ya gittim, geldim. Malum konuyla ilgili Serhat ile görüştüm, Serhat bize
yardımcı olamayacak, bilginiz olsun" dedi. Bu şekilde telefonu kapattığını hatırlıyorum. 2002
yılında Enver ALTAYLI ve Serhat ILICAK Siemens şirketi ile bir iş yapıyorlardı. Bu iş ilişkinden
doğan samimiyetten ötürü Siemens şirketi özel bir telefonu Enver ALTAYLI'ya vermişti. Aynı
şekilde Serhat ILICAK'a da bir telefon verilmişti. O tarihte bu iki telefon arasında eşleştirme
yapılarak dinlemelere karşı korunduğunu biliyordum. Enver ALTAYLI Mustafa ÖZCAN ile
yaptığı son görüşmeden bir kaç gün sonra bu siemens telefon üzerinde Almanya'yı Serhat

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
ILICAK'ı aramıştı. Görüşme sırasında Enver ALTAYLI'nın bulunduğu odanın kapısı açıktı, ben
konuşulanları duyuyordum. Telefonda Enver ALTAYLI Serhat ILICAK'a "Serhatcığım ben
Levent GÖKTAŞ ile görüştüm, biz mutabık kaldık, siz çalışmalarınıza başlayın, bir sıkıntı
vesaire bir şey olursa beni arayabilirsin" şeklinde diyordu. Enver ALTAYLI ile Serhat ILICAK
arasında sıkı bir ilişki vardır. Günde 3-4 defa görüşürlerdi. Enver ALTAYLI'dan, 12 Eylül
1980'den bu yana Serhat ILICAK ile tanıştığını biliyorum. Serhat ILICAK için "Bu benim ruhumu
satın aldı, dünyadaki bir kaç dostumdan biri Serhat'tır" derdi. Serhat ILICAK'ın o tarihlerde
matbaaları vardı, bir ara Tercüman Gazetesini çıkarıyordu. Ekonomik durumunun iyi olduğunu
biliyorum.
2002 yılı sonbahar ya da kış başı gibi bir gün akşam Enver ALTAYLI beni ev
telefonundan aradı, "yarın sabah gel, Özel Kuvvetler Komutanlığına gideceğiz" dedi. Bende
yarın sabah için daha önceden dişimle yaşadığım bir sıkıntıdan dolayı, dişçiden randevu
aldığımı kendisine söyledim. O da bana "iyi sen git ben başımın çaresine bakarım" dedi. Ertesi
günü için ben Köroğlu Caddesi başlangıcında bulunan Köroğlu İşkembecisiyle çapraz karşılıklı
bir yerde işyeri olan bir diş doktorundan randevu almıştım. Burada o günü dişime kanal tedavisi
yapıldı. İlaç almamıştım. Cumhuriyet Başsavcılığınızca gözaltına alındıktan sonra ikinci gözaltı
süresinin uzatımı için nezarethanede beklerken Aydın KÖSTEM ile yan yana geldim. Aydın
KÖSTEM burada bana "sen yokken biz Enver abiyle Özel Kuvvetlere gitmiştik, onun tarihini, ayını
hatırlıyor musun? 2003'müydü 2004'müydü" diye bana sordu. Ben de kendisine cevap vermedim.
Aydın KÖSTEM bana bu defa "sonbahar olduğunu hatırlıyorum" dedi. Ancak Enver ALTAYLI ile
Özel Kuvvetler Komutanlığına gitmek için olan bu diyalog 2002 yılı sonbahar ya da kış aylarının
başıydı, çünkü Enver ALTAYLI 2002 yılı Nisan ayında Turan Güneş Bulvarındaki adresine
taşınmıştı. Bu dişçiyi de Turan Güneş Bulvarına yakın olduğu için bulmuştum. Bu sebeple 2002 yılı
içerisinde gittiğime eminim.
SORULDU: 23/07/2002 tarihinde sizin GSM hattınız ile aynı baz istasyonunda sinyal
vererek kullanıma başladığı değerlendirilen 0536 314 97 56 numaralı Ayhan Özgür KOLSUZ
adına kayıtlı GSM hattı sizin tarafınızdan mı kullanıma açıldı? Bu hattı 27/10/2002 tarihinde
İstanbul iline götürerek Fatih İlçesinde oturduğu değerlendirilen hangi şahsa verdiniz?
Söz konusu hattı hatırlamıyorum. Ancak Enver ALTAYLI istemiş ise almış olabilirim. O
tarihte ben Keçiören ilçesi Sanatoryum Caddesi civarında oturuyordum. İstanbul Fatih ilçesinde
Enver ALTAYLI'nın kız kardeşi Süheyla KILIÇ, erkek kardeşi Talat ALTAYLI, Süheyla KILIÇ'in eşi
Faruk KILIÇ bulunmaktadır. Enver ALTAYLI İstanbul'a gittiğimizde mutlaka bu eve uğrardık.
Talat ALTAYLI şuanda Ankara ilinde yaşamaktadır. O tarihlerde Talat ALTAYLI ile Enver
ALTAYLI'nın arası iyiydi. Tam tarihini hatırlamıyorum ancak, bir ara aralarında para meselesi
yüzünden tartışma yaşandığını biliyorum. Talat ALTAYLI'nın sanayici, tekstilci, çikolata üretim
işiyle uğraşan arkadaşları olduğunu biliyordum.
SORULDU: Siemens firması ile ilgili yapılan iş ile alakalı bildiklerinizi anlatınız?
Yanlış hatırlamıyorsam 2001 yılı sonları gibiydi. Mesnevi Sokakta bir gün yürürken
Mehmet TASLI isimli arkadaşım vasıtasıyla daha önceden tanıdığım Mamaklı Uzun Nuri isimli kişi
ve onun arkadaşı Kemal isimli kişiyle karşılaştım. Benim Enver ALTAYLI'nın yanında çalıştığımı
bildikleri için bana "Genelkurmay Başkanlığının alt yapı kabloları değişiyor, bir ihale süreci var,
bununla ilgili Enver abi bize bu ihale alma sürecinde yardımcı olabilir mi?" diye sordular. Ben de
"nereden bu işi biliyorsunuz" diye kendilerine sordum. Kendi ofislerine gelen Erol isimli bir emekli
albaydan bunu duyduklarını söylediler. Ben de Enver ALTAYLI'ya bu durumdan bahsettim. O da
önce kabul etmedi. 1 hafta 10 gün sonra ise "görüşeyim" dedi. Bir süre sonra Mamaklı Uzun Nuri,
Kemal ve Erol Albay ile bunların ofisinde bir görüşme gerçekleştirdiler, meseleyi dinledi, bir süre
sonra Almanya'daki arkadaşı Serhat'ı kastederek "ben Serhat'ı bir arayayım" dedi. Serhat
ILICAK'ı aradı, konuyu anlattı, Serhat ILICAK'da kendisine "ben bir araştırayım, sana
döneceğim" şeklinde konuştu. Serhat ILICAK Siemens firmasıyla görüşmeyi gerçekleştirmiş ve
böyle bir işe talip olduklarını öğrenmiş, ancak herhangi bir mesafe alamadıklarını Serhat, Enver

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
ALTAYLI'ya aktarmıştı. Bunun üzerine Enver ALTAYLI bu ihale sürecini takip etti. Hatta bu iş için
Almaya ülkesine gidip geldi. O dönem hatırladığım kadarıyla Erzurumlu iş adamı olan Haluk
PİRİMOĞLU, yine inşaat işleriyle uğraştığını bildiğim Muhittin ÇOLAK ile Genelkurmay
ayağında emekli bir albay ya da binbaşı olan Dinçer isimli kişiyle irtibata geçiyordu. Siemens
şirketinin Genelkurmay'dan randevu talebini Enver ALTAYLI'nın irtibatları vasıtasıyla aldığını
biliyorum. Yaklaşık 1-1,5 sene sonra bu alt yapı işi için malzeme temini kısmını Siemens şirketi
aldı. 2003 yılı içerisinde Siemens şirketi ihale süreci onaylandıktan sonra iş bitmeden, mal
teslimi yapılmadan o gün itibariyle yaklaşık 900 küsür bin dolar parayı Enver ALTAYLI ve
Serhat ILICAK üzerinden yapılan görüşmeler neticesi benim İstanbul Florya'da bulunan İş
Bankasındaki hesabıma gönderdiler. Bu paraya ilişkin aracılar Haluk PİRİMOĞLU'na 30 bin
dolar, Muhittin ÇOLAK'a 80 bin dolar, Mamaklı Uzun Nuri ve Kemal'e 15'şer bin dolar, Erol ve
Dinçer isimli albaya 15'şer bin dolar, bir de Enver ALTAYLI'nın eski vakıf çalışanı Tuğtekin
AYKURT'a 10 bin dolar verdikten sonra kalan parayı Serhat ILICAK ile eşit olarak paylaştılar.
Benim hesabıma gelen paradan aracılara elden paraları Enver ALTAYLI teslim etti. Serhat
ILICAK'a da kendi payını ya havale ettim ya da Enver ALTAYLI elden götürüp vermişti.
SORULDU: Yukarıda ifadenizde Enver ALTAYLI'nın Serhat ILICAK ile Siemens marka
bir telefon ile özel olarak görüşme sağladığını belirtmiştiniz, bu telefon ne zaman Enver ALTAYLI
ve Serhat ILICAK'a verildi. İhale sürecinden önce mi bu telefon onlara verildi?
Hatırladığım kadarıyla bu ihale süreci 2001 yılı sonu itibariyle başlamıştı. Benim müdahil
oluşum bu tarihlere denk gelir. 2002 yılı boyunca ihale süreci devam etti, görüşmeler yapıldı. Bu
telefon hatırladığım kadarıyla 2002 yılı içerisinde verildi. Aynı zamanda Serhat ILICAK' a da
verilmişti. Sadece ikisi arasında yapılan görüşmelerde kullanılabiliyordu. 2003 yılı içerisinde bu
telefonu bir daha kullanmadılar.
SORULDU: Enver ALTAYLI ile Mustafa ÖZCAN görüşmesinde ..."Bu Necip ile ilgili
Halil ŞIVGIN'la meseleyi konuştuk ancak halledemedik, bu adam hizmet hareketine zarar veriyor,
zarar vermeye de devam edecek, bu işi halletmemiz lazım, sizin yardımınızı istiyorum." ... "1-1,5 yıl
çok geç olur Enver abi"...."Cezaevinde bir arkadaşımız var, çıkmasına 1-1,5 yıl var, ona
hallettirebiliriz, isterseniz biraz bekleyelim." ..."Ben bir Almanya'ya gideyim, bu meseleyi Serhat ile
görüşeyim, dönüşte sizi arayacağım" ... demesinin devamında Siemens marka telefondan Serhat'ı
arayarak " Serhatcığım ben Levent GÖKTAŞ ile görüştüm, biz mutabık kaldık, siz çalışmalarınıza
başlayın, bir sıkıntı vesaire bir şey olursa beni arayabilirsin" şeklinde sizin duyduğunuz sözler
karşısında Serhat ILICAK isimli kişinin Enver ALTAYLI'ya ve Mustafa ÖZCAN'a Almanya
ülkesinde ne gibi bir çalışma yapacağı hususlarında bildiklerinize anlatınız.
Serhat ILICAK Almanya ülkesinde ifademde belirttiğim üzere ticaret ile uğraşan biridir.
Uzunca bir zamandır Almanya'da yaşamaktadır. Çok fazla çevresi olduğunu biliyorum. Zengin
Türk ve yabancı iş adamlarıyla irtibatlı biridir. Bu çevresi üzerinden kendisinden bir yardım
istemiş olabilirler.
Necip HABLEMİTOĞLU'nun öldürüldüğünü televizyon haberlerinden duyduğum zaman
Enver ALTAYLI ile yaptığım görüşmenin birinde, kendisine "Necip HABLEMİTOĞLU öldürülmüş"
dediğimde "bize ne öldürülmüş ise öldürülmüş, boş ver gitsin, toprağı bol olsun" şeklinde konuştu.
SORULDU: Mustafa ÖZCAN'ın Enver ALTAYLI'nın evine geldiği süreçten sonra Enver
ALTAYLI ile Aydın KÖSTEM arasında görüşmeler ne sıklıkla oluyordu?
Telefon ile görüşmeleri sıklıkla oluyordu, yüz yüze de görüştükleri oluyordu. Enver
ALTAYLI genelde görüştüğü kişilerle salonda kapıyı kapatarak görüşmeye çalışırdı. Bazen de
mutfakta görüşürdü. Ben ifademde belirttiğim görüşmeleri kapı açık unutulduğu zamanlarda
işittim.
Ayrıca şunu ifade etmek istiyorum. Hatırladığım kadarıyla 2003 yılı içerisinde bir gün
Aydın KÖSTEM Enver ALTAYLI'nın ikametine gelmişti. Yine salondaki görüşmelerinden sonra
Enver ALTAYLI Aydın KÖSTEM'i kapıdan uğurlarken Enver ALTAYLI "Kamille olan meseleyi
çözersen (eliyle 3 işareti yaparak), içeride konuştuğumuz gibi halledeceğim" dedi. O da "Tamam

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
Enver abi, ben görüşeceğim" dedi. Burada kastedilmek istenileni ben o an anlamadım. O tarihte
Enver ALTAYLI ile Kamil YÜCEORAL arası çok iyi değildi. Ancak Kamil YÜCEORAL ile Aydın
KÖSTEM arası iyiydi. 15- 20 gün kadar sonra (2003 yılı) Enver ALTAYLI'nın Siemens işinden
aldığı paralarla Antalya Manavgatta (geçen seneki yangında yanan) yaptırdığı yazlık evin inşaat
işleri için Manavgat'ta bulunduğum sırada Enver ALTAYLI beni telefonla aradı, bana eşini
kastederek "yengenle konuştum, yanına git, inşaat için ayırdığım paradan 30 bin doları bir
çantada getir ve Aydın'a teslim et" dedi. Ben de eşinin yanına giderek 30 bin dolar parayı bir
çantaya koyarak aldım ve bir müddet sonra Ankara'ya gelerek Aydın KÖSTEM'e Kırkkonaklardaki
evinde kapıdan teslim ettim. Cumhuriyet Başsavcılığınızca gözaltına alındığım süreçte ilk gözaltı
uzatım işlemleri için diğer şüphelilerden olan Aydın KÖSTEM ile bir arada bulunduğum sırada
Aydın bana "Aaa! sen de mi buradasın? Sen bana 30 bin dolar vermiştin ya 2003 gibi" dedi.
Ben de "ne parası!" diye karşılık verdim. O da bana "hani Kamil hizmet aleyhine yazı
yazıyordu, ben de Kamil'den yazmaması için bir yazı almıştım, hatırlamadın mı? beni bundan
dolayı gözaltına aldılar" dedi. Ben sesimi çıkarmadım, kendisi devamında bana "sen de
temizsin, ben de temizim" diyerek devam etti. Ben sesimi çıkarmadım. Emniyet görevlilerince
araca doğru götürüldük.
Aydın KÖSTEM gözaltı uzatım sürecinde 2 kere bana bu şekilde konuşmalar yaptı,
kendisinin benimle bir hesabı olduğunu ve bu konuşmaları bilerek yaptığını düşünüyorum.
SORULDU: Enver ALTAYLI ile Halil ŞIVGIN arasında 2002 yılı içerisinde ne sıklıkla
görüşmeler yapılırdı?
Mustafa ÖZCAN'ın Halil ŞIVGIN'ın ofisine gittiği tarihe kadar Enver ALTAYLI aşağı
yukarı haftada bir Halil ŞIVGIN'ı ofisinde ziyaret ederdi. Ancak Mustafa ÖZCAN görüşmesinden
sonra bu görüşme seyrelmeye başladı. 5-6 ay gibi bir süre devam etti, daha sonra normale
döndüler.
Cumhuriyet Başsavcılığınız talimatı üzerine ikametimde yapılan aramada iki paket
içerisindeki eşyalar bana değil, Enver ALTAYLI'ya aittir. Enver ALTAYLI tutuklandıktan sonra
20019 yılı Mart ayında eşi Lütfiye Onur ALTAYLI bana "Turan Güneş Bulvarındaki bu ev bize
masraf oluyor, bu evi boşaltacağız" dedi. Evdeki eşyaları İstanbul'da kızların yanına
göndereceklerini, Enver ALTAYLI'nın iş dosyası olan 2 Klasör evrakın da geçici olarak bende
durması gerektiğini söylediler. "Uçakta ağırlık olur, biz senden geri alırız" dediler. Arama
sırasında ikametimde ele geçirilen bu belgeler bana değil Enver ALTAYLI'ya aittir.
Üzerime atılı suçlamaları kabul etmiyorum. Ben Enver ALTAYLI'nın bir dönem
çalışanıydım. Sadece bazı olaylara, konuşmalara şahit oldum. Bunu da size anlattım. Gerektiğinde
yine sorarsanız yine anlatırım. Benim işlenen suçla, oluşturulan örgütsel yapılanmayla bir alakam
yoktur. Bütün samimiyetimle tüm bildiklerimi anlattım..." şeklinde beyanda bulunmuştur.

Şüpheli Nizamettin AFŞAR'ın alınan ifadesinde, Mustafa ÖZCAN ile Enver ALTAYLI'nın
Necip HABLEMİTOĞLU'nu FETÖ/PDY ile ilgili çalışmalarından vazgeçirmek amacıyla yapmış
olduğu görüşmeler, Mustafa ÖZCAN'ın, Enver ALTAYLI'dan yardım istemesi, Enver
ALTAYLI'nın da öncelikle, maktul ile ölümünden kısa bir süre önce arkadaşlık ilişkisi kurmaya
çalışan Halil ŞIVGIN üzerinden maktulü ikna etmek istemesi, bu şekilde maktulü
engelleyemeyince, Mustafa ÖZCAN'ın maktul Necip HABLEMİTOĞLU'nu FETÖ/PDY ile ilgili
çalışmalarından vazgeçirilmesi için yaptığı ısrarlar üzerine de Enver ALTAYLI'nın Mustafa Levent
GÖKTAŞ'a ulaşarak onun üzerinden maktulü engellemeye çalışması açık ve net bir şekilde beyan
edilmektedir.
Enver ALTAYLI'nın, Halil ŞIVGIN üzerinden yapmaya çalıştığı ikna çalışması
Cumhuriyet Başsavcılığımızın 11/03/2020 tarihli dosya inceleme tutanağında ifade edilen Mustafa
ÖZCAN-Enver ALTAYLI-Halil ŞIVGIN-Necip HABLEMİTOĞLU arasında gerçekleşen gsm
irtibat trafiği ile de (bknz. Arama Detay Kayıtlarının incelenmesi başlığı) anlaşılmakta olup,
Nizamettin AFŞAR'ın bu ifadesi, müşteki Şengül HABLEMİTOĞLU'nun 29/09/2016 tarihinde

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
Cumhuriyet Başsavcılığımızda alınan ifadesinde geçen; "...Eşim ölmeden kısa bir süre önce
tanıştığımız Ramazan Toprak isimli siyayetçi ısrarlı bir şekilde cenaze sonrası görüşmek istedi.
Halil Şıvgın ve Ramazan Toprak eşim ile kitabın yazımı sırasında temas etmeye çalıştılar. Eşim
öldürülmeden 6 ay önce Halil Şıvgın ve Ramazan Toprak’ın aileleri ile görüşmeye başladık..."
şeklindeki beyanı, yine müşteki Şengül HABLEMİTOĞLU'nun 15/09/2022 tarihinde
Cumhuriyet Başsavcılığımızda alınan ek ifadesinde geçen; "29/09/2016 tarihinde
C.Başsavcılığınıza vermiş olduğum ifademde, eşim öldürülmeden önce Mustafa ÖZCAN ile
görüştürülmeye çalışıldığını ifade etmiştim. O dönem bu işte aracılık eden kişiler başta Halil
ŞIVGIN ve onunla birlikte hareket eden Ramazan TOPRAK'tı. Halil ŞIVGIN ve Ramazan TOPRAK
ile benim eşimin daha önceden bir tanışıkları yoktu. Eşim öldürülmeden kısa bir süre önce bu
kişiler benim ve eşimin hayatını girdiler. Eşim bana Halil ŞIVGIN için FETÖ/PDY içerisinde üst
düzey görevde bulunan Mustafa ÖZCAN ile kendisini görüştürmek istiyorlar şeklinde söylemişti.
Bu konuşma 2002 yılı Sonbahar ayına tekabül etmektedir. Çünkü ben bunları eşimle, birlikte
çıktığımız yürüyüşlerde konuştuğumuzda duymuştum. Çünkü o sırada giydiğimiz kıyafetlerin çok
ince olmadığını hatırlıyorum. Zaten o senenin Aralık 18'inde de eşim öldürüldü. Ben eşime Mustafa
ÖZCAN ile görüşmemesini ifade ettim. Bu görüşmede eşim kendisine bu konuda çok ısrar
yapıldığını, bunu da Halil ŞIVGIN'ın ilettiğini söyledi. Ben eşime Mustafa ÖZCAN ile görüşmemesi
gerektiğini belirttim. Ayrıca ben daha önceki ifadelerimde de belirtmiştim, Eşim öldürüldükten
sonra Halil ŞIVGIN ve Ramazan TOPRAK benimle ısrarlı bir şekilde görüşmeye çalıştılar. Ben bu
görüşmelerin konuya dair ne bilgim olduğu hususunda yapıldığını düşünüyorum." şeklindeki
beyanı ile de ayrıca doğrulanmaktadır.
Nizamettin AFŞAR'ın, alınan ifadesinde, Enver ALTAYLI'nın maktul Necip
HABLEMİTOĞLU konusunda Mustafa Levent GÖKTAŞ ile olan görüşmelerine ilişkin
beyan edilen; "...Bu konuşmada Mustafa ÖZCAN Enver ALTAYLI'ya hitaben Bu Necip ile ilgili
Halil ŞIVGIN'la meseleyi konuştuk ancak halledemedik, bu adam hizmet hareketine zarar veriyor,
zarar vermeye de devam edecek, bu işi halletmemiz lazım, sizin yardımınızı istiyorum. diyordu.
Enver ALTAYLI'da Mustafa ÖZCAN'a "Haklısınız hocam, nasıl yardımcı olalım şeklinde cevap
veriyordu. Devamında Enver ALTAYLI Mustafa ÖZCAN'a Cezaevinde bir arkadaşımız var,
çıkmasına 1-1,5 yıl var, ona hallettirebiliriz, isterseniz biraz bekleyelim. şeklinde konuşuyordu.
Mustafa ÖZCAN da Enver ALTAYLI'ya 1-1,5 yıl çok geç olur Enver abi diye karşılık verdiğini
hatırlıyorum. Sonrasında Enver ALTAYLI Mustafa ÖZCAN'a Ben bir Almanya'ya gideyim, bu
meseleyi Serhat ile görüşeyim, dönüşte sizi arayacağım dedi... 2002 yılı sonbahar ya da kış başı
gibi bir gün akşam Enver ALTAYLI beni ev telefonundan aradı, yarın sabah gel, Özel Kuvvetler
Komutanlığına gideceğiz dedi. Bende yarın sabah için daha önceden dişimle yaşadığım bir
sıkıntıdan dolayı, dişçiden randevu aldığımı kendisine söyledim. O da bana iyi sen git ben başımın
çaresine bakarım dedi. Ertesi günü için ben Köroğlu Caddesi başlangıcında bulunan Köroğlu
İşkembecisiyle çapraz karşılıklı bir yerde işyeri olan bir diş doktorundan randevu almıştım. Burada
o günü dişime kanal tedavisi yapıldı. İlaç almamıştım..." hususlarının doğruluğu, Cumhuriyet
Başsavcılığımızın 11/03/2020 tarihli dosya inceleme tutanağında belirtilen ilgili şahısların hts
kayıtlarına ilişkin tespitler, Milli İstihbarat Teşkilatınca Cumhuriyet Başsavcılığımıza sunulan
26/03/2022 tarihli istihbari bilgi notundaki ilgili şahısların hts kayıtlarına ilişkin tespitler ve
Nizamettin AFŞAR'a ilişkin alınan hasta kayıt bilgilerinden anlaşılmaktadır.
Nizamettin AFŞAR'ın ifadesinde belirtmiş olduğu, diş doktoruna muayene tarihi
Cumhuriyet Başsavcılığımızca araştırılmış, Ankara Emniyet Müdürlüğü TEM Şube Müdürlüğüne
bu hususta yazı yazılarak söz konusu diş doktoru muayenehanesine ulaşılarak, var ise hasta kayıt
bilgi ve belgelerinden Nizamettin AFŞAR'ın hangi tarihte bu diş doktoruna muayene olduğunun
tespit edilmesi istenmiştir. Ankara Tem Şube Müdürlüğünün 19/02/2022 tarihli yazısına ekli olan
tutanaktan söz konusu diş doktorunun Nizamettin AFŞAR'ın ifadesinde belirtmiş olduğu adresteki
özel muayenehanesinde halen çalışmakta olan Ali Nejat KUŞÇUOĞLU olduğu tespit edilmiş ve
hasta kayıt bilgilerinden Nizamettin AFŞAR'ın olay döneminde 03/10/2002 ve 15/11/2002

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
tarihinde ilgili diş doktoruna muayene olmaya gittiği belirlenmiştir. Cumhuriyet Başsavcılığımızın
11/03/2020 tarihli dosya inceleme tutanağında ve Milli İstihbarat Teşkilatınca Cumhuriyet
Başsavcılığımıza sunulan 26/03/2022 tarihli istihbari bilgi notunda ifade edilen tespitlere göre
Enver ALTAYLI'nın Özel Kuvvetler Komutanlığına giderek Mustafa Levent GÖKTAŞ ile
görüştüğünün değerlendirildiği tarih, şüphelilerin gsm irtibat trafiği ve baz birlikteliğinden,
Nizamettin AFŞAR'ın diş doktoruna muayene olmaya gittiği 03/10/2002 tarihi olduğu
anlaşılmaktadır. 03/10/2002 tarihine ilişkin olarak Cumhuriyet Başsavcılığımızın 11/03/2020
tarihli dosya inceleme tutanağı ile ifade edilen tespitlerinde; saat 10:08 sıralarında Mustafa
ÖZCAN’ın Nizamettin AFŞAR’ı aradığı, Enver ALTAYLI’nın ise o sıralarda aynı bazda olduğu,
10:37 de ise Aydın KÖSTEM’in, Mustafa Levent GÖKTAŞ'ı aradığı, 10.47 de Aydın
KÖSTEM’in, Mustafa Levent GÖKTAŞ'a mesaj attığı, 10:48 de Enver ALTAYLI’nın Aydın
KÖSTEM’i aradığı, 10:50 Mustafa Levent GÖKTAŞ'ın Aydın KÖSTEM’e mesaj attığı, 10:52 de
Aydın KÖSTEM’in Mustafa Levent GÖKTAŞ'a mesaj attığı, 10:53 de Aydın KÖSTEM’in Enver
ALTAYLI’yı aradığı, 19:23 de Aydın KÖSTEM’in Mustafa Levent GÖKTAŞ'ı aradığı, 20:02 de
ise Enver ALTAYLI’nın Nizamettin AFŞAR’ı aradığı, 20:03 de ise Nizamettin AFŞAR’ın,
Mustafa ÖZCAN’ı aradığı, 21:11 de Enver ALTYALI’nın Aydın KÖSTEM’i aradığı belirlenmiş,
Milli İstihbarat Teşkilatınca Cumhuriyet Başsavcılığımıza sunulan 26/03/2022 tarihli
istihbari bilgi notunda ifade edilen tespitlere göre ise; "... 03/10/2002’de; Saat 10.37’de
Dikmen’de bulunan A.KÖSTEM’in kullanıcısı olduğu değerlendirilen 905353477484 numaralı
GSM hattı üzerinden AŞTİ’de konum bilgisi bulunan ve L.GÖKTAŞ’ın kullanıcısı olduğu
değerlendirilen 905355724652 numaralı GSM hattını aradığı, saat 10.47’de A.KÖSTEM’in
L.GÖKTAŞ’a SMS gönderdiği, saat 10.48’de E.ALTAYLI’nın Dikmen’de bulunan A.KÖSTEM’i
aradığı, saat 10.50’de L.GÖKTAŞ’ın A. KÖSTEM’e SMS gönderdiği, saat 10.52’de ise
A.KÖSTEM’in L.GÖKTAŞ’a SMS gönderdiği, saat 10.53’de ise A.KÖSTEM’in E.ALTAYLI’yı
aradığı, A.KÖSTEM’in 14.56-17.10 saatleri arasında Kuğulu Park civarında sinyal bilgisinin
bulunduğu, E.ALTAYLI’nın ise 12.30-20.07 arasında Kuğulu Park civarında sinyal bilgisinin
bulunduğu, N.AFŞAR’m saat 12.53’de Kuğulu Park civarında sinyal vererek İstanbul’da sinyal
bilgisi bulunan A.MEMİŞ’i aradığı, N.AFŞAR’ın saat 15.30’e kadar Kuğulu Park civarında sinyal
bilgisinin bulunduğu, bu bağlamda şahısların Kuğulu Park civarında bir görüşme yapmış
olabileceği belirlenmiş olup, L.GÖKTAŞ’ın kullanıcısı olduğu GSM hattının 14.30-18.30 saatleri
arasında Bahçelievler civarında sinyal bilgisinin bulunduğu, ancak anılanın GSM hattına gelen
aramaları yanıtlamadığı, herhangi bir kişiyi aramadığı, söz konusu süre zarfında buluşmaya gitmiş
olabileceği ancak bu konuda net bir tespit yapılamadığı. M.ÖZCAN’ın ise 03/10/2002’de
İstanbul’da bulunduğu..." belirtilmiştir. Nizamettin AFŞAR'ın alınan ifadesinde Enver
ALTAYLI'nın Özel Kuvvetler Komutanlığına kendisini bırakmasını istediği tarihin hem alınan hts
kayıtlarından hem de Nizamettin AFŞAR'ın diş doktoruna muayene olduğu tarihten 03/10/2002
tarihi olduğu ve bu görüşmeye Enver ALTAYLI'nın yanında Aydın KÖSTEM'in de katıldığı,
şüphelilerin hts kayıtlarından, hem de Nizamettin AFŞAR'ın alınan ifadesinde geçen
"...Cumhuriyet Başsavcılığınızca gözaltına alındıktan sonra ikinci gözaltı süresinin uzatımı için
nezarethanede beklerken Aydın KÖSTEM ile yan yana geldim. Aydın KÖSTEM burada bana "sen
yokken biz Enver abiyle Özel Kuvvetlere gitmiştik, onun tarihini, ayını hatırlıyor musun?
2003'müydü 2004'müydü" diye bana sordu. Ben de kendisine cevap vermedim..." şeklindeki
beyanından anlaşılmaktadır. 03/10/2002 tarihinde Enver ALTAYLI ile Aydın KÖSTEM arasında,
Aydın KÖSTEM ile Mustafa Levent GÖKTAŞ arasında gerçekleşen çoğu zaman peş peşe yapılan
gsm istibat trafiği bu ziyaretin Mustafa Levent GÖKTAŞ'tan başkasına yapılmadığını
göstermektedir. Ayrıca 03/10/2002 tarihinde Enver ALTAYLI'nın Özel Kuvvetler Komutanlığına
gittiği gün Nizamettin AFŞAR ve Mustafa ÖZCAN'ın şöforü Memiş AYTEKİN üzerinden
Mustafa ÖZCAN ile sabah ve akşam görüşme gerçekleştirmiş olması ziyaret konusunun maktul
Necip HABLEMİTOĞLU ile ilgili olduğunu göstermektedir. Zira, Cumhuriyet
Başsavcılığımızın 11/03/2020 tarihli dosya inceleme tutanağında ifade edilen, 02/10/2002

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
tarihine ilişkin olarak yazılan tespitte; Mustafa ÖZCAN’ın Enver ALTAYLI ile Necip
HABLEMİTOĞLU konusu ile ilgili görüşme yapmak için İstanbul ilinden Ankara iline geldiği
değerlendirildiği, İstanbul-Ankara yolunun Ankara’ya giriş ilçesi olan Kazan bazında
bulunduğunda 09:40 sıralarında Nizamettin AFŞAR adına kayıtlı hattı 0532 230 56 57 numaralı
gsm hattını aradığı, Nizamettin AFŞAR’ın ise 09:41 de Enver ALTAYLI’yı aradığı, 02/10/2002
tarihinde Enver ALTAYLI ilk görüşmesini 09:06 sıralarında Aydın KÖSTEM ile yaptığı, Aydın
KÖSTEM’in ise 11:26 da Mustafa Levent GÖKTAŞ'ı aradığı, belirtilmiş, Milli İstihbarat
Teşkilatınca Cumhuriyet Başsavcılığımıza sunulan 26/03/2022 tarihli istihbari bilgi notunda
ifade edilen tespitlere göre ise; "...02/10/2002 saat 09.06’da A.KÖSTEM ile E.ALTAYLI’nın
irtibatlandığı, saat 09.40’da M.ÖZCAN’ın kullanıcısı olduğu değerlendirilen 905337378341
numaralı GSM hattı üzerinden Ankara’ya gelmek üzereyken N.AFŞAR’ın kullanıcısı olduğu
905322305657 numaralı GSM hattını aradığı, N.AFŞAR’ın da bu aramadan sonra saat 09:41’de
E.ALTAYLI’nın kullanıcısı olduğu değerlendirilen 905326565753 numaralı GSM hattını aradığı,
Saat 11.21’de A.KÖSTEM’in Kızılay’daki bazlardan faydalanarak saat 11.26’da
Dikmen’de sinyal bilgisi bulunan Levent GÖKTAŞ tarafından kullanıldığı değerlendirilen
905355724652 numaralı GSM hattını aradığı, ardından mezkûr GSM hattının sabit bir şekilde
(arama kayıtlarına cevap vermeden ya da arama yapmadığı) Bahçelievler Kara Kuvvetleri
Komutanlığı binası civarında sinyal bilgisinin bulunduğu, saat 13.51’de 905324080376 numaralı
GSM hattının Kızılay’da arama-aranma kaydı olduğu,
A.KÖSTEM’in 11.21-15.37’ye kadar Kızılay civarında tesisli baz istasyonlarından hizmet
aldığı, M.ÖZCAN’ın ise saat 12.55’te Kızılay’a geldiği ve saat 18.00’e kadar Kızılay civarında
tesisli baz istasyonlarından hizmet aldığı, N.AFŞAR’ın saat 13.30’da G.O.P.’tan Kızılay’a doğru
yola çıktığı, saat 14.00 civarında Mithatpaşa civarında sinyal bilgisinin bulunduğu, 14.40’da ise
Dikmen’de bulunan baz istasyonlarından hizmet aldığı, E.ALTAYLI’nın ise saat 13.40’da
G.O.P.’da bulunduğu, saat 13.57’de ise Olgunlar Cd. civarında sinyal bilgisinin bulunduğu, kısa
bir süre bu bölgede bulunmasına müteakip saat 14.14’de Dikmen’e geçtiği, bu kapsamda
M.ÖZCAN’ın Ankara’ya giriş yapmasını müteakip N.AFŞAR’la irtibatlanması, M.ÖZCAN ve
A.KÖSTEM’in gün boyu Kızılay ve civarında tesisli baz istasyonlarından hizmet alması,
N.AFŞAR’ın ve E.ALTAYLI’nın kısa bir süre Kızılay civarında tesisli baz istasyonlarından hizmet
alması çerçevesinde anılanların görüşmüş olabileceği..." belirtilmiştir. Yani 02/10/2002 tarihinde
İstanbul'dan Ankara iline gelen Mustafa ÖZCAN'ın, şüphelilerimiz Enver ALTAYLI ve Aydın
KÖSTEM ile, Aydın KÖSTEM'in ise Mustafa Levent GÖKTAŞ ile görüştüğü, bu görüşmeler
sonrasında Mustafa ÖZCAN'ın İstanbul iline geri döndüğü, 03/10/2002 tarihinde ise Enver
ALTAYLI'nın, Aydın KÖSTEM ile birlikte Özel Kuvvetler Komutanlığına giderek Mustafa
Levent GÖKTAŞ ile görüştüğü anlaşılmaktadır.

Nizamettin AFŞAR'ın ifadesinde belirmiş olduğu gözaltına alınma sürecinde Aydın


KÖSTEM'in kendisi ile yaşadığı diyaloglar dikkat çekici bulunmuştur. Bu hususta Nizamettin
AFŞAR'ın ifadesinde; "...Cumhuriyet Başsavcılığınızca gözaltına alındığım süreçte ilk gözaltı
uzatım işlemleri için diğer şüphelilerden olan Aydın KÖSTEM ile bir arada bulunduğum sırada
Aydın bana "Aaa! sen de mi buradasın? Sen bana 30 bin dolar vermiştin ya 2003 gibi" dedi. Ben
de "ne parası!" diye karşılık verdim. O da bana "hani Kamil hizmet aleyhine yazı yazıyordu, ben de
Kamil'den yazmaması için bir yazı almıştım, hatırlamadın mı? beni bundan dolayı gözaltına
aldılar" dedi. Ben sesimi çıkarmadım, kendisi devamında bana "sen de temizsin, ben de temizim"
diyerek devam etti. Ben sesimi çıkarmadım..." şeklinde geçen diyaloğun, Aydın KÖSTEM
tarafından Nizamettin AFŞAR'ın vereceği ifadeyi yönlendirmek kastı ile yapıldığını
göstermektedir. Burada Aydın KÖSTEM, Nizamettin AFŞAR'a kendisinin gözaltına alınma
sebebinin Kamil diye kast ettiği Süleyman Kamil YÜCEORAL'dan aldığı FETÖ/PDY lideri
Fetullah GÜLEN lehinde yazılan nota ve bunun karşılığında Enver ALTAYLI'nın kendisine vermiş
olduğu 30.000 dolara bağlamakta ve tarih olarak 2003 yılı olduğuna vurgu yapmak istemektedir.

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
Süleyman Kamil YÜCEORAL'ın 11/03/2022 tarihinde Cumhuriyet Başsavcılığımızda alınan
ifadesinde; "Ben 1973 -1984 arasında Deniz Kuvvetleri Komutanlığında çalışmakta iken 1984
yılında kendi isteğim ile istifa ettim. Daha sonra 1991-1992 yıllarında Avrasya isimli Vakfın hukuki
anlamda kurucusu idim. 1992 yılı sonrası vakıf ile olan irtibatım Enver ALTAYLI ile görüşlerimin
ters düşmesi sonrasında son buldu. Daha sonra Türk Devlet Toplulukları Siyasi ve Ekonomik
koordinatörlüğü görevini 5 yıl boyunca yaptım. 1991-1992 yıllarından sonra Enver ALTAYLI ile
hatırladığım kadarıyla 1 kere ortak bir arkadaşımız olan Milliyetçi Harekat Partisi eski genel
başkanlığı yapan Muhittin isimli kişinin yanında görüştüm, onun dışında herhangi bir görüşmem
ve irtibatım olmadı.
SORULDU: Aydın KÖSTEM isimli kişiyi tanır mısınız? Bu kişiyle olan diyaloğunuz
nedir?
Kendisini çok eski yıllardan 1981-1982 yıllarından bu yana tanırım. Bir arkadaş vasıtasıyla
tanıştım. Aydın KÖSTEM Irak'ta Özel Kuvvetler Komutanlığına çalıştığını, bana kendisi söylemişti.
Bu sebeple devlete çalıştığından kendisine sempatim vardı. Ara ara kendisiyle görüşmelerim
olurdu. Çoğunlukla kendisi beni arardı.
Aydın KÖSTEM bir gün beni İstanbul'da iken arayarak "Abi çok acil seninle görüşmem
gerekiyor, devletle ilgili çok önemli bir konu var" diyerek benim yanıma geldi. Bana kendisinin
devlet adına Amerika'ya Fetullah Gülen'in yanına gideceğini ve ona devletin çok gizli bir mesajını
ileteceğini söyleyerek, benden Fetullah GÜLEN'in kendisinin kabul edebilmesi için bir mektup
yazmamı istedi ve bu mektubu yazmam hususunda ısrarcı oldu. Ben önce buna karşı çıktım, çünkü
Fetullah Gülen'in yaptıklarını onaylamıyordum. 1997 yılından bu yana Nurettin VEREN'in
itiraflarından bu yana Fetullah GÜLEN'in hiçbir hareketini onaylamıyordum. O yüzden böyle bir
mektubu ilk başta yazmak istemedim, ama devlet görevi diyerek Aydın KÖSTEM'in ısrarcı olması
nedeniyle onun istediği tarzda bir mektubu kendi el yazımla yazmak durumunda kaldım. Beni bunu
yazmam hususunda herhangi bir şekilde tehdit etmedi. Sadece çok gizli devlet görevi olduğunu
belirttiğinden, kendisinin de devletle çalıştığını düşündüğümden, bu istediğini karşılar mektubu o
gün yazarak kendisine verdim. Mektubu yazdığım günün tarihini mektubun altına yazdım. 2004 yılı
sonuydu. Mektupta yazdığım tarih Aydın KÖSTEM'in yanıma geldiği tarihtir. Söz konusu bu
mektubu onun yanında kaleme almıştım. Mektubu kendisine verdikten sonra benim yanımdan
ayrılıp gitti. Bu hususa şahit olan başka kimse olmadı, hatırladığım kadarıyla mektubu dışarıda
bir pastanede yazmıştım. Bu mektubu yazdıktan sonra bir keresinde beni aradı, Amerika'ya gidip
geldiğini, Fetullah GÜLEN'in kendisini kabul etmediği için mektubun fotokopisini Amerika'da
Fetullah GÜLEN'in adamlarına verdiğini, aslının kendisinde olduğunu, ancak mektubun bir işe
yaramadığını, görüşmenin sağlanamadığını ifade etti.
SORULDU: Aydın KÖSTEM sizden söz konusu mektubu yazmanızı neden istemiş olabilir,
sizi bu mektuptan önce Fetullah GÜLEN aleyhine herhangi bir yerde yazılarınız, açıklamalarınız
bulunuyor muydu?
Ben 1992- 2002 yılları arasında Başbakanlık Başmüşaviri olarak görev yaptım. 1993-1996
yılları arasında ise ben Türk Devlet Toplulukları Siyasi ve Ekonomik Koordinatörlük görevini
yapıyordum. O tarihlerde Fetullah GÜLEN ile Türki Cumhuriyetlerde okul faaliyetleri yapmaya
başlamıştık. Ben de görevim gereği bu kişilerle diyalog içerisindeydim. Hatta ben bu süre zarfında
Fetullah GÜLEN Türkiye'de iken kendisiyle de görüşmelerim oldu. Bana karşı bir hürmeti
olduğunu biliyorum. Ancak mektubu yazdığım tarih evvelinde Fetullah GÜLEN ve yapılanması ile
ilgili herhangi bir aleyhe yazı, açıklamalarım olmamıştır. Ancak 1997 yılı sonrası Nurettin
VEREN'in Fetullah GÜLEN yapılanması ile ilgili olumsuz açıklamaları olmaya başlayınca,
Nurettin VEREN'i İçişleri Bakanlığına, MİT'e yönlendiren kişi benimdir. Benden Aydın
KÖSTEM'in bu mektubu kaleme almamı istemesindeki sebep Fetullah GÜLEN'in 1993-1996 yılları
arasında bana duyduğu hürmet nedeniyledir. Aydın KÖSTEM bana geldiğinde başka bir kanal
bulamadığını, bu yüzden benim kendisine böyle bir mektubu yazmamı istemişti.
SORULDU: Aydın KÖSTEM sizden söz konusu mektubu yazdığınız 05/12/2004 tarihinden

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
önce Fetullah GÜLEN lehine herhangi bir şey yapmanızı istedi mi?
O tarihten önce böyle bir şey olmadı.
SORULDU: Aydın KÖSTEM sizden Enver ALTAYLI için herhangi bir talepte bulundu
mu?
Hayır böyle bir talebi hiçbir zaman olmadı. Ben onun Enver ALTAYLI ile olan diyaloğunu
bilmiyorum. Ayrıca 1992'den sonra Enver ALTAYLI ile görüşmediğim için bana bu kişiyle olan
diyaloğunu bahsetmesi aramızdaki ilişki açısından ters olurdu.
SORULDU: Aydın KÖSTEM size Fetullah GÜLEN'i kastederek özür içerikli bir mektubu
kaleme almanızı, bir arkadaşının bunu kendisinden istediğini ifade ederek sizden bir talebi oldu
mu?
Benim kaleme aldığım yazı özür içerikli değildir. Benden Fetullah GÜLEN aleyhine yazı
yazmam için herhangi bir talebi olmadı, çünkü ben böyle yazılar yazan biri değildim. Herhangi bir
şekilde böyle bir diyalog olmadı. Mektubu yazmadan önce söylediği tek şey yukarıda söylediğim
gibi devlet için gizli bir görev kapsamında kendisini böyle bir belgeye ihtiyaç duyduğunu, Fetullah
GÜLEN'in de bana bir dönem hürmet gösterdiği için bunu benden almak istediğini söylemişti.
Benim yazmış olduğum mektubu okursanız, herhangi bir özür ifadesi içermez. Enver
ALTAYLI bir gün gözaltına alınıp tutuklandığında, Aydın KÖSTEM beni aradı, "Enver ALTAYLI
tutuklandı" dedi. Ben de "Geçmiş olsun" dedim. Bana "Aramada senin yazdığın mektup bulundu"
dedi. Ben de "onla ne alakası var, onda ne arıyor" diye sordum. Bana Fetullah GÜLEN'le ilgili
mektubu yazarken söylediklerinin yalan olduğunu, aslında Enver ALTAYLI ile Fetullah GÜLEN
arasındaki bir konu için bu mektubu benden yazmamı istediğini söyledi, konunun ne olduğunu
belirtmedi. Bu durum bende büyük bir infial yarattı. Bir daha da Aydın KÖSTEM ile görüşmedim.
SORULDU: 2004 yılında nerede ikamet ediyordunuz?
Ben 2004 yılında İstanbul ilinde ikamet ediyordum. Devlet ile olan görevimden dolayı
1991-2002 yılları arasında Ankara'da da ikamet etmişliğim olurdu.
SORULDU: Enver ALTAYLI ile diyaloğunuz ne sebepten ötürü koptu?
Vakıf çalışmaları sırasında fikir ayrılıkları oldu. Vakfın amacı devlete hizmet vermektir.
Ancak Enver ALTAYLI ile olaylara bakışlarımız farklılaşmaya başladı. 1992 yılından sonra ben
vakıftan ayrıldım. Vakıfla irtibatım koptu. Enver ALTAYLI ile saygı çerçevesinde görüşmelerim
bitti. Sonrasında Enver ALTAYLI'dan herhangi bir olumsuz davranış görmedim.
Son olarak şunu ifade etmek istiyorum. Aydın KÖSTEM'in para için Enver ALTAYLI'nın
isteği üzerine benden mektup yazmamı istemesi mantık dışı bir olaydır. Bunu Enver ALTAYLI beni
arayarak, hiç kimseye para vermeden, aracıya gerek olmadan benden isteyebilirdi. " şeklinde
beyanda bulunmuştur. Aydın KÖSTEM'in iddia ettiği Enver ALTAYLI'nın kendisinden Kamil
YÜCEORAL'dan almasını istediği yazının bir sureti Aydın KÖSTEM'in dijital materyallerine
ilişkin olarak yapılan aramada ele geçirilmiş olup söz konusu belgenin üzerinde düzenlendiği tarih
olarak 05/12/2004 yazıldığı görülmüştür. Süleyman Kamil YÜCEORAL'ın 11/03/2022 tarihinde
Cumhuriyet Başsavcılığımızda tanık sıfatıyla alınan ifadesinde de Aydın KÖSTEM'in kendisinden
Fetullah GÜLEN lehine yazmasını istediği belgenin düzenlendiği tarihin belge üzerine yazılı olan
tarih olduğunu ifade etmiştir. Ayrıca Nizamettin AFŞAR ifadesinde Aydın KÖSTEM'e verilen bu
paranın Enver ALTAYLI'nın Antalya'da yaptırdığı evin inşaat işleri için ayırdığı paradan
verildiğini ifade etmekte olup, Enver ALTAYLI'nın Antalya ilinde yaptırmış olduğu ev inşaatına
ilişkin yapılan araştırmada ise Manavgat Tapu Müdürlüğünün
E-15208087-160.01(160.01)4136107 sayılı yazından söz konusu inşaatın başlama tarihi/yapı
ruhsatı verilme tarihinin 24/10/2003 olduğu, yapının bittiği/kullanım izin tarihinin ise 05/03/2004
olduğu belirtilmiştir. Dolayısıyla Aydın KÖSTEM'in gözaltı sırasında Nizamettin AFŞAR'a
söylediği, "...Cumhuriyet Başsavcılığınızca gözaltına alındığım süreçte ilk gözaltı uzatım işlemleri
için diğer şüphelilerden olan Aydın KÖSTEM ile bir arada bulunduğum sırada Aydın bana "Aaa!
sen de mi buradasın? Sen bana 30 bin dolar vermiştin ya 2003 gibi" dedi. Ben de "ne parası!" diye

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
karşılık verdim. O da bana "hani Kamil hizmet aleyhine yazı yazıyordu, ben de Kamil'den
yazmaması için bir yazı almıştım, hatırlamadın mı? beni bundan dolayı gözaltına aldılar" dedi.
Ben sesimi çıkarmadım, kendisi devamında bana "sen de temizsin, ben de temizim" diyerek devam
etti. Ben sesimi çıkarmadım..." şeklinde geçen husus gerçeği yansıtmamaktadır. Açıklandığı üzere
söz konusu bu para 2003 yılı içerisinde Enver ALTAYLI tarafından Aydın KÖSTEM'e verilmiş
olup, 2003 yılında Aydın KÖSTEM ile Süleyman Kamil YÜCEORAL arasında Aydın
KÖSTEM'in anlattığı sebepten ötürü böyle bir görüşmenin geçmesinin mümkün olmadığı
anlaşılmaktadır.
Nizamettin AFŞAR'ın 14/02/2022 tarihinde Cumhuriyet Başsavcılığımızda alınan
ifadesinde; "...Yanlış hatırlamıyorsam 2001 yılı sonları gibiydi. Mesnevi Sokakta bir gün yürürken
Mehmet TASLI isimli arkadaşım vasıtasıyla daha önceden tanıdığım Mamaklı Uzun Nuri isimli kişi
ve onun arkadaşı Kemal isimli kişiyle karşılaştım. Benim Enver ALTAYLI'nın yanında çalıştığımı
bildikleri için bana "Genelkurmay Başkanlığının alt yapı kabloları değişiyor, bir ihale süreci var,
bununla ilgili Enver abi bize bu ihale alma sürecinde yardımcı olabilir mi?" diye sordular. Ben de
"nereden bu işi biliyorsunuz" diye kendilerine sordum. Kendi ofislerine gelen Erol isimli bir emekli
albaydan bunu duyduklarını söylediler. Ben de Enver ALTAYLI'ya bu durumdan bahsettim. O da
önce kabul etmedi. 1 hafta 10 gün sonra ise "görüşeyim" dedi. Bir süre sonra Mamaklı Uzun Nuri,
Kemal ve Erol Albay ile bunların ofisinde bir görüşme gerçekleştirdiler, meseleyi dinledi, bir süre
sonra Almanya'daki arkadaşı Serhat'ı kastederek "ben Serhat'ı bir arayayım" dedi. Serhat
ILICAK'ı aradı, konuyu anlattı, Serhat ILICAK'da kendisine "ben bir araştırayım, sana
döneceğim" şeklinde konuştu. Serhat ILICAK Siemens firmasıyla görüşmeyi gerçekleştirmiş ve
böyle bir işe talip olduklarını öğrenmiş, ancak herhangi bir mesafe alamadıklarını Serhat, Enver
ALTAYLI'ya aktarmıştı. Bunun üzerine Enver ALTAYLI bu ihale sürecini takip etti. Hatta bu iş için
Almaya ülkesine gidip geldi. O dönem hatırladığım kadarıyla Erzurumlu iş adamı olan Haluk
PİRİMOĞLU, yine inşaat işleriyle uğraştığını bildiğim Muhittin ÇOLAK ile Genelkurmay
ayağında emekli bir albay ya da binbaşı olan Dinçer isimli kişiyle irtibata geçiyordu. Siemens
şirketinin Genelkurmay'dan randevu talebini Enver ALTAYLI'nın irtibatları vasıtasıyla aldığını
biliyorum. Yaklaşık 1-1,5 sene sonra bu alt yapı işi için malzeme temini kısmını Siemens şirketi
aldı. 2003 yılı içerisinde Siemens şirketi ihale süreci onaylandıktan sonra iş bitmeden, mal teslimi
yapılmadan o gün itibariyle yaklaşık 900 küsür bin dolar parayı Enver ALTAYLI ve Serhat ILICAK
üzerinden yapılan görüşmeler neticesi benim İstanbul Florya'da bulunan İş Bankasındaki
hesabıma gönderdiler. Bu paraya ilişkin aracılar Haluk PİRİMOĞLU'na 30 bin dolar, Muhittin
ÇOLAK'a 80 bin dolar, Mamaklı Uzun Nuri ve Kemal'e 15'şer bin dolar, Erol ve Dinçer isimli
albaya 15'şer bin dolar, bir de Enver ALTAYLI'nın eski vakıf çalışanı Tuğtekin AYKURT'a 10 bin
dolar verdikten sonra kalan parayı Serhat ILICAK ile eşit olarak paylaştılar. Benim hesabıma
gelen paradan aracılara elden paraları Enver ALTAYLI teslim etti. Serhat ILICAK'a da kendi
payını ya havale ettim ya da Enver ALTAYLI elden götürüp vermişti...." şeklinde geçen beyandan,
2003 yılı içerisinde Enver ALTAYLI'nın Genel Kurmay Başkanlığının yapmış olduğu bir ihale
sürecindeki aracılık hizmeti için Serhat ILICAK ile birlikte 900.000 ABD Doları para aldığı
anlaşılmaktadır. Söz konusu böyle bir paranın Nizamettin AFŞAR'ın ifadesinde belirmiş olduğu
tarihte İş Bankasındaki hesabına gelip gelmediği Cumhuriyet Başsavcılığımızca araştırılmış,
Türkiye İş Bankasının 28/02/2022 tarihli yazısından 12/08/2003 tarihinde Osman TUNCER isimli
şahıs tarafından Nizamettin AFŞAR hesabına 425.000 ABD dolarının yatırılmış olduğu tespit
edilmiştir. Osman TUNCER isimli şahsa ilişkin yapılan araştırmada ise bu kişinin o tarihte Serhat
ILICAK'a ait basım/matbaa üzerine ait bir iş yerinde çalışmış olduğu anlaşılmıştır. Osman
TUNCER sonraki süreçte Cumhuriyet Başsavcılığımızca göz altına alınmış olup, 15/06/2022
tarihinde Cumhuriyet Başsavcılığımızda şüpheli sıfatıyla alınan ifadesinde; "... 1988 yılında
Ilıcak Gazetecilik ve Matbaacılık isimli firmada işe girdim. İlk olarak burada işçi statüsünde hamal
olarak çalıştım. Şirketin sahipleri Ali Serhat ILICAK, Serdar ILICAK, Fahriye ILICAK idi.
1999-2000'li yıllarda bana olan güvenleri arttığı için daha iyi davranmaya başladılar. İlk başta

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
müşteki çeklerini bana vermeye başladılar, ben bankadan çeki tahsil edip, parayı Ali Serhat
ILICAK'a veriyordum. Bir süre bu şekilde devam etti. Sonrasında Ali Serhat ILICAK benden adıma
bir hesap numarası açmamı istedi, "şimdilik dursun" dedi. Bu hesap İstanbul ilinde Türkiye İş
Bankası Cağaloğlu Şubesinde açıldı. Hesap bilgilerimi benden aldı. Bu arada şirketin
müşterilerden almış olduğu çekleri bankadan tahsil etmek yahut da alacaklarını almak ve
borçlarını ödemek görevlerim devam ediyordu. Tam tarihini hatırlamıyorum ancak bana açtırdığı
ve benden aldığı hesap numarasına birkaç defa yüklü miktarda para geldiği de oldu. Hesabıma
gelen bu yüklü paralara ilişkin Ali Serhat ILICAK vermiş olduğu hesap numaralarına göndermemi
belirtiyordu. Ben bu yüklü miktardaki gelen paraları hiçbir zaman elden çekmedim, elden birine de
vermedim.
Ali Serhat ILICAK, benim hesabıma yüklü miktarda para gönderdiğinde kendilerine
itirazda bulundum. Kendi şahsi cep telefonum üzerinden ve ofiste bulunan telefonlar üzerinden
Almanya'da bulunan Ali Serhat ILICAK'ı aradım. "Ben hamal insandım. Bu kadar fazla paranın
hesabıma gelmesi, bana sıkıntı yaratabilir" dedim. O da bana "bu paraların vergisi ödenmiş, temiz
paradır" diyerek bana karşılık verdi. Ayrıca ben kendisine "sizin de Cağaloğlu şubesinde hesabınız
olduğunu öğrendim, neden bu paralar size gelmiyor." diye sorduğumda, bana "ben Almanya'da
duruyorum, sık sık gelemiyorum, bir sıkıntı olmaz " diye karşılık verdi. Ben bu şüpheli durumdan
rahatsız oldum, işten çıkmak istedim, ancak hamallık yaptığım için o dönem işyerinin bulunduğu
Çağaloğlu'ndan diğer matbaaların da taşınmış olması sebebiyle işsiz kalacağım düşüncesiyle Ali
Serhat ILICAK'a bu durumdan ötürü ses çıkaramadım... Hesabı açtıktan sonra kısa bir süre
içerisinde bu hesaba 1 milyon 700 bin Euro civarında bir para geldiğini hatırlıyorum. Bundan
sonra da parça parça 2 ya da 3 sefer para geldi. Daha da başka para gelmedi. Bu paraları Serhat
ILICAK'ın vermiş olduğu hesap numaralarına Çağaloğlu şubesi üzerinden göndermişimdir. Hiç
nakit para elime almadım. Para gönderdiğim kişilerin isimlerini bilmiyorum, hatırlamıyorum..."
şeklinde beyanda bulunmuştur. Osman TUNCER'in ifadesinde belirttiği üzere İş Bankasında
adına açılan hesaba ilişkin Cumhuriyet Başsavcılığımızca yapılan araştırmada; Türkiye İş
Bankasının 10/08/2022 tarihli yazısından 2003 yılı Ağustos ayı içerisinde bu bankadaki hesabına
birden fazla tarihte, bu aşamada göndericisi tespit edilemeyen yerlerden yüksek miktarda ABD
Dolarının gönderilmiş olduğu, ayrıca Nizamettin AFŞAR'a 425.000 dolar gönderdiği 12/08/2003
tarihinde bu hesabına 425.000 ABD dolarının gelmiş olduğu görülmüştür.
Nizamettin AFŞAR'ın ifadesinde geçen ihale konusu işin yapılıp yapılmadığının tespiti için
Genel Kurmay Başkanlığı ile yapılan yazışmada, Genel Kurmay Başkanlığının 08/03/2022 tarih
E-85981323-182-1219235 sayılı yazısından Genelkurmay MEBS Başkanlığı tarafından yürütülen
TAFICS projesi kapsamında Milli Savunma Bakanlığı ile Türk Telekominikasyon
AŞ.-Simko-Türk Siemens- Maktaş Konsorsiyomu arasında 03/07/2003 tarihinde alt yapı kablo
sistemlerinin değiştirilmesine ilişkin olarak sözleşme imzalandığı, Siemens A.Ş.'nin söz konusu
sözleşme ile üzerine düşen bedelin 74.720.571,80 Euro + 10.761.103,53 USD +
43.795.936.492.070 TL olduğu ifade edilmiştir.
Nizamettin AFŞAR'ın ifadesinde Genelkurmay Başkanlığındaki ihale sürecinde Enver
ALTAYLI'nın, işi en başta kendisine getiren kişlere sonrasında para vermesi olayında para verdiği
belirtilen şahısların Cumhuriyet Başsavcılığımızın talimatına istinaden Ankara Tem Şube
Müdürlüğünden araştırılması ve Nizamettin AFŞAR'ın beyanlarına ilişkin olarak ifadelerinin
alınması istenmiştir. Ankara Tem Şube Müdürlüğünün 07/11/2002 tarihli araştırma tutanağından
Mamaklı Nuri denilen şahsın, Nuri ŞAHİN olduğu 10/03/2017 tarihinde öldüğü, Mehmet TASLI
denilen şahsın 03/01/2022 tarihinde öldüğü belirtilmiştir. Haluk PİRİMOĞLU, Muhittin ÇOLAK,
Kemal YURTTAŞ ve Dinçer KUMUK'un 07/11/2022 tarihli bilgi alma şeklindeki beyanlarında ise
özetle; Enver ALTAYLI'yı tanıdıklarını ancak söz edilen ihale sürecinden ötürü para almadıklarını
beyan etmişlerdir. Adı geçen şahıslar bu şekilde inkar içerikli ifade vermiş iseler de söz konusu bu
bu ifadelerin, ihale sürecinden para alma şeklindeki eylemlerinin yasal bir durum olmayışından
kaynaklandığı, hem Nizamettin AFŞAR hem de Osman TUNCER banka hesap hareketleri

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
karşısında Nizamettin AFŞAR'ın beyanlarının doğru kabul edilmesi gerektiği anlaşılmaktadır.

Nizamettin AFŞAR'ın ifadesinde önem teşkil eden bir diğer husus, Enver ALTAYLI'nın
Aydın KÖSTEM'e 2003 yılı içerisinde söylediği anlaşılan, Süleyman Kamil YÜCEORAL'ı
kastederek "Kamille olan meseleyi çözersen (eliyle 3 işareti yaparak), içeride konuştuğumuz gibi
halledeceğim" demesidir. Enver ALTAYLI'nın eliyle 3 işaret yaparak çözülmesini istediği
meselenin, Aydın KÖSTEM'in gözaltına alınma sürecinde Nizamettin AFŞAR'ı yönlendirmeye
çalıştığı gibi, FETÖ/PDY ile ilgili, Süleyman Kamil YÜCEORAL tarafından yazılan bir yazıyı
getirmesi olmadığı, yukarıda açıklanan, Süleyman Kamil YÜCEORAL ifadesi ile Aydın
KÖSTEM'e ilişkin yapılan aramalarda ele geçen söz konusu yazı üzerindeki düzenlenme tarihinden
(05/12/2004) anlaşılmaktadır. Enver ALTAYLI, Aydın KÖSTEM'e bu paranın içinden 30.000
Doları verirken sebebi bu aşamada bilinmeyen Kamil ile olan meseleyi çözmesi ön şartına
bağlanmaktadır.
Nizamettin AFŞAR'ın ifadesinde belirttiği, Enver ALTAYLI'nın Antalya/Manvgat'ta
yaptırdığı inşaat için ayırdığı ve içerisinden 30.000 Dolarını Aydın KÖSTEM'e vermesini istediği
paranın kuvvetle muhtemel Nizamettin AFŞAR'ın ifadesinde geçen 2003 yılında Enver
ALTAYLI'nın Siemens Şirketinin Genelkurmay Başkanlığından almış olduğu ihale sürecine
aracılık yapmasına ilişkin olarak Siemens Şirketinden alınan bir para olduğu değerlendirilmektedir.

Nizamettin AFŞAR'ın ifadesinde geçen özetle; Mustafa ÖZCAN'ın, Necip


HABLEMİTOĞLU'nun FETÖ/PDY ile ilgili çalışmalarından, açıklamalarından vazgeçirilmesi,
engellenmesi için Enver ALTAYLI'dan yardım istemesi, Enver ALTAYLI'nın da Almanya
ülkesinde ticaret ile uğraşan, iş adamı çevresi olan Serhat ILICAK'ı kast ederek konuyu Serhat ile
bir görüşeyim dedikten sonra, önce, Mustafa ÖZCAN'ı arayarak malum konuda Serhat ILICAK'ın
kendilerine yardımcı olamayacağını ifade etmesi, Enver ALTAYLI'nın Aydın KÖSTEM ile
birlikte 02/10/2002 tarihinde Mustafa ÖZCAN ile Ankara ilinde yüz yüze görüştükten sonra,
03/10/2002 tarihinde yine Aydın KÖSTEM ile birlikte Özel Kuvvetler Komutanlığına giderek,
Mustafa Levent GÖKTAŞ ile tanışıp, görüşme gerçekleştirmesi, bu görüşme sonrası Mustafa
ÖZCAN ile telefon yolu ile irtibatlanması, Mustafa ÖZCAN ile Enver ALTAYLI arasında bu
dönemde gerçekleşen yoğun irtibatlanma, aynı dönemde Enver ALTAYLI ile Aydın KÖSTEM
arasında Aydın KÖSTEM ile de Mustafa Levent GÖKTAŞ arasında gerçekleşen yoğun
irtibatlanma, Enver ALTAYLI'nın Serhat ILICAK'ı Siemens Şirketinin kendilerine verdiği, güvenli
gördükleri cihaz üzerinden arayarak, biz, Levent GÖKTAŞ ile görüştük, mutabık kaldık, siz
çalışmalarınıza başlayın demesi, 12/08/2003 tarihinde Ali Serhat ILICAK ve Enver ALTAYLI'nın
Osman TUNCER ve Nizamettin AFŞAR banka hesapları üzerinden yaklaşık 900.000 ABD
dolarını alması hususları birlikte düşünüldüğünde, söz konusu bu paranın Necip
HABLEMİTOĞLU'nun öldürülmesi eylemi öncesi yapılan bir anlaşma parası olduğu kanaatini
vermektedir. Zira, Mustafa ÖZCAN'ın Necip HABLEMİTOĞLU'nun engellenmesi yönünde Enver
ALTAYLI'ya ilettiği yoğun talepleri karşısında, Enver ALTAYLI'nın iş adamı olan ve Almanya
ülkesinde yaşayan Ali Serhat ILICAK'tan ne gibi bir yardım istemiş olabileceği sorusu akla
gelmektedir. Enver ALTAYLI burada Ali Serhat ILICAK'tan Almanya Ülkesindeki çevresi
üzerinden Siemens Şirketi ile Genelkurmay Başkanlığı arasında geçen ihale sürecinde Siemens
Şirketi adına aracılık rolü için bağlantı kurmasını istediği düşünülmektedir. Enver ALTAYLI'nın,
Necip HABLEMİTOĞLU'nun engellenmesi konusunda Mustafa Levent GÖKTAŞ'tan yardım
istemesi, onunla temas kurması, sonucunda Necip HABLEMİTOĞLU'nun öldürülmesi
düşünüldüğünde ise, cinayetin işlenmesi sürecinde yer alan bazı kişiler için para temin edilmesi
ihtiyacının, bahsedilen ihale sürecinden alınan komisyon parası ile karşılandığı kanaati
oluşmaktadır. Aydın KÖSTEM'in, Enver ALTAYLI'dan istediği 30.000 dolar para da bu amaçla
istenilen ve verilen bir paradır. Söz konusu ihale sözleşmesi 03/07/2003 tarihinde imzalanmış olsa
da Nizamettin AFŞAR'ın alınan ifadesinden ihale sürecinin 2002 yılı içerisinde başladığı

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
bilinmektedir. İhale sözleşmesinin imzalanmasından sonra Nizamettin AFŞAR ve Osman
TUNCER hesaplarına gönderilen söz konusu paraların, bu kişilerin hesabından Ali Serhat ILICAK
ve Enver ALTAYLI tarafından çekildikten sonra, cinayette rolü olan şüphelilerden Aydın
KÖSTEM hariç kime dağıtıldığına dair net bir tespit yapılamamaktadır.

Son olarak, Nizamettin AFŞAR'ın alınan ifadesinde; "...Cumhuriyet Başsavcılığınızca


gözaltına alındıktan sonra ikinci gözaltı süresinin uzatımı için nezarethanede beklerken Aydın
KÖSTEM ile yan yana geldim. Aydın KÖSTEM burada bana "sen yokken biz Enver abiyle Özel
Kuvvetlere gitmiştik, onun tarihini, ayını hatırlıyor musun? 2003'müydü 2004'müydü" diye bana
sordu. Ben de kendisine cevap vermedim..." Aydın KÖSTEM ile ilgili geçen beyanı incelendiğinde,
Aydın KÖSTEM'in bu şekilde Nizamettin AFŞAR ile diyaloğa girmesinin sebebinin, soruşturma
sürecinde Nizamettin AFŞAR'ın vereceği ifadede, Aydın KÖSTEM'in Enver ALTAYLI ile birlikte
Mustafa Levent GÖKTAŞ'ın yanına Özel Kuvvetler Komutanlığına gitmiş olduğunu söyleyecek
olması halinde olay tarihinden sonraki (18/12/2002) bir tarih olan 2003 ve 2004 yılını söylemesini
sağlamaya çalışmaktır. Oysaki Aydın KÖSTEM'in Enver ALTAYLI ile Mustafa Levent
GÖKTAŞ'ın yanına gitmiş olduğu tarih, yukarıda Nizamettin AFŞAR ifadesi, hts analizleri ile
anlatılarak ortaya konulan 03/10/2002 tarihidir. Aydın KÖSTEM, Necip HABLEMİTOĞLU'nun
öldürülmesi eylemine ilişkin soruşturma dosyasında Nizamettin AFŞAR ile birlikte hakkında daha
evvelden tedbir amaçlı yurt dışı çıkış yasağı şeklinde adli kontrol kararı konulan ve bu durumu
bilen birisidir. Söz konusu bu karar için, Cumhuriyet Başsavcılığımıza değişik tarihlerde gelerek
itiraz dilekçeleri vermiştir. Nizamettin AFŞAR ile birlikte gözaltına alınacağını düşündüğü halde
gözaltı işlemleri sırasında Nizamettin AFŞAR'a sen de mi buradasın diyerek gözaltına alınma
sürecindeki konuyu bilmiyormuş gibi davranarak Nizamettin AFŞAR'ın vereceği ifadede tarihler
hususunda onu yönlendirmeye çalışmaktadır.

Soruşturma sürecinde gözaltına alınan şüpheli Nizamettin AFŞAR'ın, Necip


HABLEMİTOĞLU'nun öldürülmesi eyleminde; şüphelinin olay tarihinde Enver ALTAYLI'nın
hizmetinde ücretli olarak çalışıyor olması, anlatılan bir takım eylemlere şahitliği dışında eyleminin
bulunmaması, olay tarihinde kendisine ait şahsi gsm hattını Enver ALTYALI'nın kullanımına
sunması, bu hatla diğer şüpheliler ile irtibat kurulması, adına banka hesap numaraları açılarak bu
hesapları kullandırması şeklindeki eylemlerinin incelenmesinde, Nizamettin AFŞAR'ın işlenen
adam öldürme eylemi yönünden bilerek ve isteyerek işlenen eyleme bir katkısının olmadığı,
kurulan suç örgütü ile de doğrudan bir bağı tespit edilemediğinden atılı suçlardan hakkında
Cumhuriyet Başsavcılığımızca kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmiştir.

Soruşturma sürecinde gözaltına alınan şüpheli Osman TUNCER'in, Necip


HABLEMİTOĞLU'nun öldürülmesi eyleminde; şüphelinin olay tarihinde Ali Serhat ILICAK'ın
hizmetinde ücretli olarak çalışıyor olması, adına banka hesap numaraları açarak bu hesapları
kullandırması şeklindeki eylemlerinin incelenmesinde, Osman TUNCER'in işlenen adam öldürme
eylemi yönünden bilerek ve isteyerek işlenen eyleme bir katkısının olmadığı, kurulan suç örgütü ile
de doğrudan bir bağı tespit edilemediğinden atılı suçlardan hakkında Cumhuriyet
Başsavcılığımızca kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmiştir.

-ŞÜPHELİ AYDIN KÖSTEM;

Zihni ÇAKIR isimli tanığın Nuri Gökhan BOZKIR üzerinden aktarmış olduğu ifadesinde,
Enver ALTAYLI'ya Özel Kuvvetler Komutanlığındaki bazı isimlerle görüşmesine aracılık yapan
bir şahıstan bahsedilmekte olup bu husus Cumhuriyet Başsavcılığımızın düzenlediği 11/03/2020

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
tarihli dosya inceleme tutanağına; "...Zihni ÇAKIR isimli şahsın İstanbul İl Emniyet Müdürlüğü
TEM Şube Müdürlüğünde 05/02/2015 tarihinde söylemiş olduğu; “ÖKK’dan ayrılma bir binbaşı
kaynağından, Necip HABLEMİTOĞLU’nun Alman Vakıfları ile ilgili yapmış olduğu çalışmaların
Özel Kuvvetler Komutanlığındaki Gülenciler tarafından servis edildiğini, o bilgi ve belgelerle
Necip HABLEMİTOĞLU suikastının arkasında Alman istihbaratı olduğu algısının yaratıldığını, o
dönem ÖKK da görev yapan hemen herkesin Necip HABLEMİTOĞLU’nu Özel Kuvvetler
Komutanlığında Yüzbaşı olarak görev yapan Tarkan MUMCUOĞLU tarafından öldürüldüğünü
bildiğini, suikast silahının ise Mogan Gölünün Odtü yakasındaki balçıklı bölgeye atılmış olduğunu,
FETÖ/PDY terör örgütünün dönemin sözde Türkiye imamı olan Mustafa ÖZCAN ile CIA’nın
Türkiye Ajanı olduğunu belirttiği Enver ALTAYLI’nın bir görüşme yaptığını, bu görüşmede hatırı
sayılır bir para karşılığında bu suikastın işlendiğini, Enver ALTAYLI’nın Özel Kuvvetler
Komutanlığındaki bağlantıları vasıtasıyla süreçte etkili olduğu” şeklindeki ifadesi, Zihni
ÇAKIR’ın 18/09/2017 tarihinde Cumhuriyet Başsavcılığımızda alınan ifadesinde de; “Tamer
TOPSAKAL isimli arkadaşı aracılığıyla bir dönem Özel Kuvvetlerde binbaşı olarak görev yapan
Gökhan Nuri BOZKIR ile tanıştığını, Gökhan Nuri BOZKIR isimli kişinin FETÖ/PDY'nin Sauna
Çetesi soruşturması kapsamında 2004 yılında Özel Kuvvetlerden çıkartıldığını, kendisine bu
bilgileri Gökhan Nuri BOZKIR Ankara'da her zaman buluştukları yer olan Turan Güneş
Bulvarındaki Angora isimli Pastanede anlattığını, detaylı olarak bir sefer konuştuklarını, detaylı
yaptığı görüşmede Gökhan Nuri BOZKIR’ın kendisine Hablemitoğlu suikastı ile ilgili olarak,
Hablemitoğlu'nun Alman Vakıfları ile ilgili yapmış olduğu çalışmaların belgelerini Özel Kuvvetler
Komutanlığındaki bir ekibin servis ettiğini, bu belgeleri o dönem Özel Kuvvetler Komutanlığında
Yüzbaşı olan Tarkan MUMCUOĞLU'nun, Hablemitoğlu'na verdiğini, ayrıca aynı dönemde
Hablemitoğlu'nun Gülen yapılanmasıyla ilgili olarak bir kitap çalışması yaptığını, bu kitap
çalışmasını durdurması için FETÖ/PDY terör örgütü yöneticisi Mustafa ÖZCAN'ın Hablemitoğlu
ile görüşmeler yaptığını, Hablemitoğlu'nu engellemeyeceklerini anlayınca da Mustafa
ÖZCAN’ın o dönem MİT mensubu olduğunu bildiği Enver ALTAYLI ile görüştüğünü, Enver
ALTAYLI'nın Özel Kuvvetlerdeki bağlantıları vasıtasıyla suikastın gerçekleştirilmesi işinin
Yüzbaşı Tarkan MUMCUOĞLU'na verildiğini, Tarkan MUMCUOĞLU'nun bu suikastı işlediğini...
maktülün eşi Şengül HABLEMİTOĞLU’nun Cumhuriyet Başsavcılığımız tarafından müşteki
sıfatıyla alınan 29/09/2016 tarihli ifadesinde “eşi Necip HABLEMİTOĞLU’nun, Fetullah GÜLEN
ile ilgili hazırlamış olduğu “Köstebek” isimli kitabın yazım çalışmaları sırasında eski Sağlık
Bakanı Halil ŞIVGIN’ın eşi ile Mustafa ÖZCAN’ın görüşmek istediğini söylediği...” şekliyle
yansımıştır.
Nuri Gökhan BOZKIR'ın ifadesinde, Mustafa ÖZCAN ve Enver ALTAYLI'nın Özel
Kuvvetler Komutanlığıdaki kişiler ile bağlantısını kuran kişinin şüpheli Aydın KÖSTEM olduğu,
Aydın KÖSTEM'in de Özel Kuvvetler Komutanlığı ile irtibata geçtiği kişinin dönemin ÖKK MAK
Alay Komutanı olan Mustafa Levent GÖKTAŞ olduğu CDR verilerinin incelenmesi neticesinde
tespit edilmiş ve bu husus Cumhuriyet Başsavcılığımızın 11/03/2020 tarihli dosya inceleme
tutanağı ile kaleme alınmıştır. 11/03/2020 tarihli dosya inceleme tutanağında yazılan tespitlerde;
"Somut olayda, tanıklar Zihni ÇAKIR, Halil ŞIVGIN ifadelerinde belirtilen, Mustafa ÖZCAN ve
Enver ALTAYLI tarafından Necip HABLEMİTOĞLU üzerinde oluşturulan baskı, Mustafa ÖZCAN
ve Enver ALTAYLI arasında gerçekleşen hts trafiği ile ortaya konulmuş olup, Nuri Gökhan
BOZKIR aktarımı sonucu tanık Zihni ÇAKIR beyanına uyan Enver ALTAYLI’nın ÖKK’lığı ile
irtibatı sağlayan kişinin hts trafiklerinden Aydın KÖSTEM isimli şahıs olduğu, Aydın KÖSTEM
isimli şahsın ÖKK’da irtibat kurduğu kişinin ise hts kayıtlarındaki trafiklerden, o tarihlerde
ÖKK’da Astsubay olan Mehmet NARİN adına kayıtlı 0535 572 46 52 numaralı gsm hattını
kullanan şahıs (Mustafa Levenet GÖKTAŞ) olduğu anlaşılmaktadır. Alınan hts kayıtlarından
Mustafa ÖZCAN’ın Enver ALTAYLI ile irtibat kurduğu tarihlerde Enver ALTAYLI ile Aydın
KÖSTEM arasında da irtibatın olduğu, Enver ALTAYLI ve Aydın KÖSTEM arasında ilk irtibatın
04/08/2002 tarihinde olduğu, bu irtibatın, 07/08, 27/09, 30/09, 01/10, 02/10, 03/10, 05/10, 08/10,

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
09/10, 13/10, 13/10, 14/10, 15/10, 16/10, 17/10, 18/10 (0535 588 52 16 Mehmet GÖREN hattı),
20/10, 21/10, 22/10, 25/10/2002, 04/11/2002, 05/11, 06/11, 07/11, 08/11, 09/11, 10/11, 12/11,
13/11, 14/11, 15/11, 16/11, 18/11, 21/11, 22/11, 24/11, 25/11, 26/11, 28/11, 29/11/2002,
04/12/2002, 05/12, 10/12, 11/12, 14/12, 17/12, 18/12, 21/12, 25/12/2002, 04/01/2003, 13/01,
14/01, 15/01, 16/01(0543 762 62 65 Işık Köstem adına kayıtlı hat), 18/01(0533 258 19 77 Işık
Köstem adına kayıtlı hat), 21/01, 22/01, 23/01(0533 258 19 77 Işık Köstem adına kayıtlı hat),
24/01( 0543 762 62 65 Işık Köstem adına kayıtlı hat), 26/01, 28/01 (0533 258 1977 Işık Köstem
adına kayıtlı hat), 29/01( 0533 258 19 77 Işık Köstem adına kayıtlı hat), 30/01, 19/02/2003,
01/03/2003, 07/04/2003, 08/04, 01/06/2003, 04/06 (0533 258 19 77 Işık Köstem adına kayıtlı hat),
21/06, 23/06, 25/06/2003 tarihlerinde devam ettiği, aralarında 1 yılda toplamda 108 kez irtibatın
olduğu görülmüştür.
Enver ALTAYLI ile Aydın KÖSTEM arasında irtibat olduğu tarihlerde, Aydın KÖSTEM’in
ÖKK’da Astsubay olan Mehmet NARİN isimli şahıs adına kayıtlı 0535 572 46 52 numaralı gsm
hattı kullanıcısı (Mustafa Levenet GÖKTAŞ) ile irtibatı olduğu görülmüş, Aydın KÖSTEM ile
Mehmet NARİN adına kayıtlı hattın, alınan hts kayıtlarından birbirleri ile olan irtibatları
incelendiğinde; aralarındaki ilk irtibatın 02/07/2002 tarihinde olduğu, bu irtibatın, 09/07/2002,
10/07, 15/07, 17/07, 18/07, 19/07, 20/07, 30/07, 31/07/2002, 01/08/2002, 03/08, 26/08/2002,
09/09/2002, 10/09/2002, 12/09, 19/09, 02/10/2002, 03/10, 05/10, 08/10, 15/10, 16/10, 17/10,
18/10, 20/10, 25/10, 26/10, 29/10/2002, 03/11/2002(Mehmet Gören adına kayıtlı hat), 04/11/2002
(Işık Köstem ve Mehmet Gören adına kayıtlı hatlar ile), 25/11/2002 (Mehmet Gören adına kayıtlı
hat), 05/12/2002, 13/01/2003, 14/01, 16/01/2003 ( Işık Köstem adına kayıtlı hatlar ile),
07/02/2003, 11/02, 25/02/2003, 16/03/2003, 20/03, 27/03/2003, 10/04/2003, 11/04, 26/04/2003
(Işık Köstem adına kayıtlı hat), 02/06/2003, 07/06, 16/06/2003 (Işık Köstem adına kayıtlı hat)
tarihlerinde devam ettiği, aralarında 1 yılda toplamda 109 kez irtibat olduğu görülmüştür.
Olay tarihine ilişkin dönemde, Mustafa ÖZCAN-Enver ALTAYLI/Nizamettin AFŞAR,
Enver ALTAYLI-Aydın KÖSTEM, Aydın KÖSTEM-Mehmet NARİN gsm hattı (Mustafa Levent
GÖKTAŞ) arasında gerçekleşen gsm irtibatları şüpheli bulunarak olay ile ilgili oldukları
değerlendirilmiş, bu doğrultuda analizler yapılmıştır. Bu kapsamda, Mustafa ÖZCAN-Enver
ALTAYLI/Nizamettin AFŞAR, Enver ALTAYLI-Aydın KÖSTEM, Aydın KÖSTEM-Mehmet
NARİN gsm hattı (Mustafa Levenet GÖKTAŞ) irtibatları karşılıklı olarak detaylı şekilde
incelendiğinde bir çok tarihte birbirini takip eden irtibatların olduğu görülmüştür. Özellikle bu
durumu somut bir şekilde ortaya koyan bazı tarihlerden söz etmek gerekirse, 11/03/2020 tarihli
dosya inceleme tutanağına da yansıdığı şekli ile, 02/10/2002 tarihinde Mustafa ÖZCAN’ın Enver
ALTAYLI ile Necip HABLEMİTOĞLU konusu ile ilgili görüşme yapmak için İstanbul ilinden
Ankara iline geldiği değerlendirildiği, İstanbul-Ankara yolunun Ankara’ya giriş ilçesi olan Kazan
bazında bulunduğunda 09:40 sıralarında Nizamettin AFŞAR adına kayıtlı hattı 0532 230 56 57
numaralı gsm hattını aradığı, Nizamettin AFŞAR’ın ise 09:41 de Enver ALTAYLI’yı aradığı,
02/10/2002 tarihinde Enver ALTAYLI ilk görüşmesini 09:06 sıralarında Aydın KÖSTEM ile
yaptığı, Aydın KÖSTEM’in ise 11:26 da Mehmet NARİN adına kayıtlı hattı (Mustafa Levenet
GÖKTAŞ) aradığı, 03/10/2002 tarihinde 10:08 sıralarında Mustafa ÖZCAN’ın Nizamettin
AFŞAR’ı aradığı, Enver ALTAYLI’nın ise o sıralarda aynı bazda olduğu, 20:02 de ise Enver
ALTAYLI’nın Nizamettin AFŞAR’ı aradığı, 20:03 de ise Nizamettin AFŞAR’ın, Mustafa
ÖZCAN’ı aradığı, 03/10/2002 tarihinde 10:37 de ise Aydın KÖSTEM’in, Mehmet NARİN adına
kayıtlı hattı (Mustafa Levenet GÖKTAŞ) aradığı, 10.47 de Aydın KÖSTEM’in, Mehmet NARİN
adına kayıtlı hatta (Mustafa Levenet GÖKTAŞ) mesaj attığı, 10:48 de Enver ALTAYLI’nın Aydın
KÖSTEM’i aradığı, 10:50 Mehmet NARİN’in (Mustafa Levenet GÖKTAŞ) Aydın KÖSTEM’e
mesaj attığı, 10:52 de Aydın KÖSTEM’in Mehmet NARİN adına kayıtlı hatta (Mustafa Levenet
GÖKTAŞ) mesaj attığı, 10:53 de Aydın KÖSTEM’in Enver ALTAYLI’yı aradığı, 19:23 de Aydın
KÖSTEM’in Mehmet NARİN adına kayıtlı hattı (Mustafa Levenet GÖKTAŞ) aradığı, 21:11 de
Enver ALTYALI’nın Aydın KÖSTEM’i aradığı, 05/10/2002 tarihinde 12:31 de Mustafa

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
ÖZCAN’ın Nizamettin AFŞAR tarafından arandığı, 12:08 de Enver ALTAYLI’nın Aydın
KÖSTEM’i aradığı, 12:10 da Enver ALTAYLI’nın Halil ŞIVGIN’ı aradığı, 11:37 de Aydın
KÖSTEM’in Mehmet NARİN adına kayıtlı hatta (Mustafa Levenet GÖKTAŞ) mesaj attığı,
08/10/2002 tarihinde 10:46 ve 15:21 de Enver ALTAYLI’nın Aydın KÖSTEM’i aradığı, 15:33 de
ise Aydın KÖSTEM’in Mehmet NARİN adına kayıtlı hattı (Mustafa Levenet GÖKTAŞ) aradığı,
14/10/2002 tarihinde 18:19 da Mustafa ÖZCAN’ın Nizamettin AFŞAR tarafından arandığı, 14:44
de Enver ALTAYLI’nın Aydın KÖSTEM’i aradığı, öncesinde 14:43 de Halil ŞIVGIN’I aradığı,
15/10/2002 tarihinde 15:05 de Enver ALTAYLI’nın Aydın KÖSTEM’i aradığı, Aydın
KÖSTEM’in ise 08:14, 09:19 de kendisinin kullanımında olan Mehmet GÖREN adına kayıtlı 0535
588 52 16 numaralı gsm hattı üzerinden, Mehmet NARİN adına kayıtlı hattı (Mustafa Levenet
GÖKTAŞ) aradığı, 16/10/2002 tarihinde 13:50 de Enver ALTAYLI’nın Aydın KÖSTEM’i aradığı,
, Aydın KÖSTEM’in ise 11:05, 12:34, 19:43 Mehmet GÖREN adına kayıtlı 0535 588 52 16
numaralı gsm hattı üzerinden Mehmet NARİN adına kayıtlı hattı (Mustafa Levenet GÖKTAŞ)
aradığı, 17/10/2002 tarihinde 18:54 de Enver ALTAYLI’nın Aydın KÖSTEM’i aradığı, Aydın
KÖSTEM’in ise 11:49, 15:03 de Mehmet GÖREN adına kayıtlı 0535 588 52 16 numaralı gsm hattı
üzerinden, Mehmet NARİN adına kayıtlı hattı (Mustafa Levenet GÖKTAŞ) aradığı, 21:34 de
mesaj attığı, 21:50 de mesaj aldığı, 21:54, 22:04 de mesaj attığı, 22:05 de mesaj aldığı, 22:11 de
mesaj attığı, 18/10/2002 tarihinde 11.28 de Enver ALTAYLI’nın Aydın KÖSTEM’i aradığı, 12:04
de Aydın KÖSTEM’in Mehmet GÖREN adına kayıtlı hattan Enver ALTAYLI’yı aradığı, 10:31 de
Aydın KÖSTEM’in Mehmet GÖREN adına kayıtlı hattan Mehmet NARİN adına kayıtlı hattı
(Mustafa Levenet GÖKTAŞ) aradığı, 20/10/2002 tarihinde 13:19, 17:36 de Enver ALTAYLI’nın
Aydın KÖSTEM’i aradığı, 19/10/2002 tarihinde Mustafa ÖZCAN’ın Enver ALTAYLI ile
Necip HABLEMİTOĞLU konusu ile ilgili görüşme yapmak için İstanbul ilinden Ankara
iline geldiği değerlendirildiği, 21/10/2002 tarihinde 10:54 de Mustafa ÖZCAN’ın Nizamettin
AFŞAR tarafından arandığı, Nizamettin AFŞAR ile Enver ALTAYLI’nın aynı bazda olduğu,
Enver ALTAYLI’nın 11:18 de Halil ŞIVGIN’ı aradığı, 11:49 da Halil ŞIVGIN’ın Necip
HABLEMİTOĞLU’nu aradığı, Enver ALTAYLI’nın Halil ŞIVGIN’ı aradıktan sonraki ilk
görüşmesinde 11:39 da Aydın KÖSTEM’i aradığı, 19:46 ise Necip HABLEMİTOĞLU’nun
Şaban YILMAZ adına kayıtlı 0536 435 06 73 nolu gsm hattını kullanan, yakın arkadaşı olan
Ergün POYRAZ’ı aradığı, bu görüşmeden hemen sonra 19:50 de Ergün POYRAZ’ın Aydın
KÖSTEM’i aradığı (Aydın KÖSTEM-Ergün POYRAZ arasında ilk ve tek irtibat),
25/10/2002 tarihinde 10:48 Enver ALTAYLI’nın Aydın KÖSTEM’i aradığı, Aydın KÖSTEM’in
16:10 da Mehmet NARİN adına kayıtlı hatta (Mustafa Levenet GÖKTAŞ) mesaj attığı, 16:12 de
mesaj aldığı, 16:14 de mesaj attığı, 16:19 da mesaj aldığı, 16:25 de mesaj attığı, 16:27 de mesaj
aldığı, 16:31 de mesaj attığı, 26/10/2002 tarihinde Enver ALTAYLI ve Nizamettin AFŞAR’ın
İstanbul ilinde olduğu, 16:42 de Enver ALTAYLI’nın Nizamettin AFŞAR’ı aradığı, hemen
ardından 17:18 de Nizamettin AFŞAR’ın Mustafa ÖZCAN’ı aradığı, bu görüşmenin Mustafa
ÖZCAN HTS kaydında olmadığı ancak Nizamettin AFŞAR HTS kaydında çıktığı, Mustafa
ÖZCAN’ın bu görüşmeyi muhtemelen yurt dışında bulunduğu sırada yaptığı (23-27/09/2002
tarihleri arasında Mustafa ÖZCAN hts’sinde herhangi bir kayıt olmadığı), Aydın KÖSTEM’in
19:41 ve 22:31 de Mehmet NARİN adına kayıtlı hatta (Mustafa Levenet GÖKTAŞ) mesaj attığı,
22:36 da mesaj aldığı, 22:41 de mesaj attığı, 22:42 de mesaj aldığı, 22:50 de mesaj attığı, 22:57 de
mesaj aldığı, 23:03 de mesaj attığı, Mustafa ÖZCAN’ın 27/10/2002 tarihinden sonra ise İstanbul
ilinde baz vermeye başladığı, bu tarihte Mustafa ÖZCAN, Enver ALTAYLI, Nizamettin
AFŞAR’ın İstanbul ilinde olduğu, Enver ALTAYLI’nın 27/10/2002-01/11/2002 tarihleri arasına
ilişkin hts kaydının olmadığı, muhtemelen yurt dışında olduğu, 04/11/2002 tarihinde 12:58 de
Mustafa ÖZCAN’ı Nizamettin AFŞAR’ın aradığı, 13:18 de Enver ALTAYLI’nın Aydın
KÖSTEM’i aradığı, Mehmet GÖREN adına kayıtlı hattı kullanan Aydın KÖSTEM’in 10:38 de
Mehmet NARİN adına kayıtlı hatta (Mustafa Levenet GÖKTAŞ) mesaj attığı, 14:15 de Mehmet
NARİN adına kayıtlı 0533 731 96 20 nolu başka bir gsm hattının (Mustafa Levenet GÖKTAŞ) (

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
Bu hattın Aydın KÖSTEM ile ilk ve tek irtibatı bu) Aydın KÖSTEM’İ aradığı, 15:46 da Mehmet
NARİN adına kayıtlı 0535 572 46 52 nolu gsm hattının (Mustafa Levenet GÖKTAŞ) Aydın
KÖSTEM tarafından kullanılan eşi Işık KÖSTEM adına kayıtlı gsm hattını aradığı, 08/11/2002
tarihinde 13:06 da Mustafa ÖZCAN’ın Nizamettin AFŞAR’ı aradığı, 13:21 de Enver
ALTAYLI’nın Mustafa ÖZCAN’ı aradığı, 10:53, 11:18 ve 11:40 da Enver ALTAYLI’nın Aydın
KÖSTEM’i aradığı, 13/11/2002 tarihinde 11:31 ve 12:21 de Mustafa ÖZCAN’ı Nizamettin
AFŞAR’ın aradığı, Mustafa ÖZCAN’ın Ankara ilinde bulunduğu, 21:15 de Enver ALTAYLI’nın
Mustafa ÖZCAN’ı aradığı, 14/11/2002 tarihinde 14:00 de Mustafa ÖZCAN’ı Nizamettin
AFŞAR’ın aradığı, Enver ALTAYLI ile Nizamettin AFŞAR bazının aynı olduğu, 12:09 ve 15:22
de Enver ALTAYLI’nın Aydın KÖSTEM’i aradığı, 15/11/2002 tarihinde 14:50 de Mustafa
ÖZCAN’ın Nizamettin AFŞAR’ı aradığı, 15:11 de Enver ALTAYLI’nın Aydın KÖSTEM’i
aradığı, 18/11/2002 tarihinde 11:28 de Mustafa ÖZCAN’ın Nizamettin AFŞAR’ı aradığı, 13:01 de
Enver ALTAYLI’nın Mustafa ÖZCAN’ı aradığı, 16:11 de Enver ALTAYLI’nın Aydın
KÖSTEM’i aradığı, 24/11/2002 tarihinde 21:43 de Mustafa ÖZCAN’ın Nizamettin AFŞAR’ı
aradığı, 21:45 de Nizamettin AFŞAR’ın Mustafa ÖZCAN’ı aradığı, Mustafa ÖZCAN’ın bu tarihte
Ankara ilinde olduğu, 23:06 da Enver ALTAYLI’nın Aydın KÖSTEM’i aradığı, 25/11/2002
tarihinde Mustafa ÖZCAN’ın Enver ALTAYLI ile Necip HABLEMİTOĞLU konusu ile ilgili
görüşme yapmak için İstanbul ilinden Ankara iline geldiği değerlendirildiği, 12:32 de Mustafa
ÖZCAN’ın Nizamettin AFŞAR’ı aradığı, 12:44, 12:49, 12:51, 13:02 de Nizamettin AFŞAR’ın
Mustafa ÖZCAN’ı aradığı, bu aramalarda Enver ALTAYLI ile Nizamettin AFŞAR’ın aynı baz
konumlarında olduğu, 18:56 da Enver ALTAYLI’nın Mustafa ÖZCAN’ı aradığı, 13:25 de Enver
ALTAYLI’nın Halil ŞIVGIN’ı aradığı, 17:04 ve 20:04 de Halil ŞIVGIN’ın Enver ALTAYLI’yı
aradığı, 13:58, 14:56, 17:55 de Enver ALTALI’nın Aydın KÖSTEM’i aradığı, 09:32 de Aydın
KÖSTEM tarafından kullanılan Mehmet GÖREN gsm hattının Mehmet NARİN adına kayıtlı hattı
aradığı, 26/11/2002 tarihinde 14:50 de Mustafa ÖZCAN’ı Nizamettin AFŞAR’ın aradığı, 09:54 de
Enver ALTAYLI’nın Aydın KÖSTEM’i aradığı, 29/11/2002 tarihinde Enver ALTAYLI’nın 20:50
de Halil ŞIVGIN’ı aradığı, 20:51 de Enver ALTAYLI’nın Aydın KÖSTEM’i aradığı, 04/12/2002
tarihinde 18:44 de Enver ALTAYLI’nın Aydın KÖSTEM’i aradığı, 18:45 de Aydın KÖSTEM’in
Enver ALTAYLI’yı aradığı, 05/12/2002 tarihinde 20:08 de Enver ALTAYLI’nın Aydın
KÖSTEM’i aradığı, 12:45 de Aydın KÖSTEM’in Mehmet NARİN adına kayıtlı hatta (Mustafa
Levenet GÖKTAŞ) mesaj attığı, 15:28 de Mehmet NARİN adına kayıtlı hattın (Mustafa Levenet
GÖKTAŞ) Aydın KÖSTEM’e mesaj attığı, 10/12/2002 tarihinde 13:38 de Enver ALTAYLI’nın
Aydın KÖSTEM’i aradığı, 11/12/2002 tarihinde 16:12 de Enver ALTAYLI’nın Aydın KÖSTEM’i
aradığı, 13/12/2002 tarihinde Enver ALTAYLI ile Mustafa ÖZCAN arasında “rooming” şeklinde
arama olduğu, 14/12/2002 tarihinde 19:00 da Enver ALTAYLI’nın Aydın KÖSTEM’i aradığı,
17/12/2002 tarihinde 11:58 de Enver ALTAYLI’nın Aydın KÖSTEM’i aradığı, 18/12/2002
tarihinde 21:53 de Enver ALTAYLI’nın Aydın KÖSTEM’i aradığı ( Necip HABLEMİTOĞLU
cinayetinin işlendiğinin kamuoyunca bilindiği zaman dilimi), 20/12/2002 tarihinde 13:07 de
Mustafa ÖZCAN’ın Nizamettin AFŞAR tarafından arandığı (Mustafa ÖZCAN ile Nizamettin
AFŞAR ya da Enver ALTAYLI’nın bir sonraki irtibatı 06/01/2003 tarihinde), 21/12/2002 tarihinde
16:06 da Enver ALTAYLI’nın Aydın KÖSTEM’i aradığı, 25/12/2002 tarihinde 15:50, 17:16,
17:17, 18:00, 19:57 de Enver ALTAYLI’nın Aydın KÖSTEM’i aradığı, 13/01/2003 tarihinde
09:09, 18:55 de Enver ALTAYLI’nın Aydın KÖSTEM’i aradığı, 19:17, 19:59, 20:05 de Mehmet
NARİN adına kayıtlı hattın (Mustafa Levenet GÖKTAŞ) Aydın KÖSTEM’i aradığı tespit
edilmiştir.
Aydın KÖSTEM'in, Mustafa ÖZCAN ve Enver ALTAYLI ile olan irtibatı, Enver
ALTAYLI ile Mustafa Levent GÖKTAŞ arasında geçen görüşmelere yapmış olduğu aracılık
Milli İstihbarat Teşkilatınca Cumhuriyet Başsavcılığımıza sunulan 26/03/2022 tarihli
istihbari bilgi notunda;
...Yapılan çalışmada;

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
Enver ALTAYLI’nın; 905326565753, 903124478770,
Nizamettin AFŞAR’nın; 905322305657, 903123615794,
Aydın KÖSTEM’in; 905353477484, 903124954882, 903124670724, 905355885216,
905426579521,
Mustafa ÖZCAN’nın; 905337378341, 905333323171, 905336481109,
Levent GÖKTAŞ’ın; 905355724652, 905337319620 (Her iki GSM hattı da Mehmet NARIN
adına kayıtlıdır)
Halil ŞIVGIN’nm; 905322125270, numaralı GSM ve sabit hatlarını kullandıkları
değerlendirilmiştir.
905363149756 numaralı GSM hattının E.ALTAYLTmn kardeşi Talat ALTAYLI
(TCKN:21289048026) tarafından kullanıldığı, ayrıca E.ALTAYLI’nın 17/12/2002’de
4916090632565 numaralı Almanya GSM hattı ile görüşme yaptığı değerlendirilmektedir.
905355724652 numaralı GSM hattının L.GÖKTAŞ tarafından kullanıldığı tespit edilmiştir.
İlaveten L.GÖKTAŞ’ın yine M.NARIN adına kayıtlı olan 905337319620 numaralı ikinci bir GSM.
hattını da kullandığı değerlendirilmiştir.
Mustafa ÖZCAN (TCKN: 52732017344)’a İlişkin İlave Tespitler:
Mustafa ÖZCAN’ın 905337378341 numaralı GSM hattının yanı sıra
01/09/2000-20/08/2002 tarihleri arasında 905333323171 numaralı GSM hattını da kullandığı, bu
kapsamda, Enver ALTAYLI ve Nizamettin AFŞAR ile irtibatlarının sadece Temmuz 2002’de
gerçekleşmediği, 2000 yılından itibaren özellikle Nizamettin AFŞAR ile yoğun bir şekilde
bağlantısı olduğu belirlenmiştir…
E.ALTAYLI’nın kullanıcısı olduğu 905326565753 numaralı GSM hattı ile M.ÖZCAN’ın
irtibatının 17/05/2001'de başladığı belirlenmiştir. Bu kapsamda, E.ALTAYLI’nın, N.AFŞAR
aracılığıyla M.ÖZCAN ile irtibatını sağlamış olabileceği değerlendirilmektedir…
M.ÖZCAN’ın 03/12/2002 saat 00.16’da Ankara/Çiftlik bölgesinde bulunan bir
ankesörlü tarafından arandığı, 03/12/2002 saat 14.29’da A999273 numaralı pasaport ile İstanbul
Atatürk Havalimanı’ndan çıkış, 17/12/2002 saat 14.35’de aynı sınır kapısından giriş yaptığı tespit
edilmiştir. Şahsın 17/12/2002’de Türkiye’ye dönmesi dikkati çekici görülmüştür.
Ayrıca 905337378341 numaralı GSM hattının 03-17/12/2002 tarihleri arasındaki
aramaları incelendiğinde,
03/12/2002 14.33’de Atatürk Havalimanı’nda sinyal verdiği,
03/12/2002 18.26’da kullanıcısı tespit edilmeyen 16464315596 numaralı ABD GSM
hattından arandığı, ancak muhtemelen yurtdışında olduğu için sinyal bilgisinin bulunmadığı, bu
saatten sonra ilk görüşmesini 04/12/2002 04.17’de gerçekleştirdiği,
16/12/2002 17:54:26’de ve muhtemelen yurtdışında olduğu 17/12/2002 09:57:33’de
gerçekleştirdiği görüşme akabinde, sinyal verisinin 17/12/2002 15:54:40’de İstanbul/Üsküdar’da
alındığı görülmüştür.
M.ÖZCAN’m 03-04/12/2002 tarihlerinde gerçekleşen aramaları arasında 10 saat,
16-/17/2002 tarihindeki aramaları arasında da 10 saat boşluk bulumnası nedeniyle en az 9 saatlik
bir uçuş yaptığı, mezkûr tarihlerde ABD veya Kanada’ya gitmiş olabileceği, değerlendirilmektedir.
Anılanın ayrıca, 905336481109 numaralı GSM hattını dönem içerisinde sadece yurtdışı
(ABD) görüşmelerini yapmak için kullandığı, söz konusu GSM hattı üzerinden yoğun bir şekilde
15709928712 numaralı GSM hattı kullanıcısı FETÖ/PDY üyesi Cevdet TÜRKYOLU ile iltisaklı
olduğu, C.TÜRKYOLU ile 02/12/2002 ve olaydan bir gün önce 17/12/2002 saat 21.42’de 272 sn.lik
bir görüşme ve 19/12/2002 saat 06.40’da 535 sn.lik bir görüşme gerçekleştirdiği belirlenmiştir.
M.ÖZCAN ile C.TURKYOLU arasında 02-17/12/2002 tarihleri arasında görüşme olmaması
M.ÖZCAN’nın ABD’ye gitmiş olma olasılığı güçlendirmektedir.
Söz konusu aramalardan sonra anılanın 905359245503 numaralı GSM hattı kullanıcısı
Aytekiıı MEMİŞ (TCKN. 14899512964)4 aradığı, A.MEMİŞ’in E.ALTAYLI ile iltisaklı olduğu
belirlenmiştir. Ayrıca, yapılan teknik inceleme neticesinde, A.MEMİŞ’in Mustafa ÖZCAN ile yakın

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
ilişkide olduğuna dair kanaat hasıl olmuştur.
M.ÖZCAN’a Yönelik Teknik Çalışma,
Mustafa ÖZCAN’ın Ankara’da sinyal verdiği dönemlere ve iddialara konu diğer şahısların
(A.KÖSTEM, E.ALTAYLI, L.GÖKTAŞ) İstanbul’da bulundukları döneme ait teknik çalışma
gerçekleştirilmiştir.
Bu kapsamda;
H.ŞIVGIN ve M.ÖZCAN’nın kullanıcısı olduğu GSM hatlarının sinyal bilgileri tetkik
edilmiştir. E.ALTAYLI’ nın 21/09/2002 saat 06.52’de Türkiye’ye giriş, 22/09/2002 saat 11.49’da
çıkış yaptığı belirlenmiştir. 22/09/2002 saat 10.22’de H.ŞIVGIN’ın İstanbul’a müteveccihen
Ankara’dan yola çıktığı, saat 18.21 sularında İstanbul’da tesisli baz istasyonlarından hizmet aldığı
belirlenmiştir. Bu kapsamda H.ŞIVGIN ile E.ALTAYLI’nın aynı saatler arasında İstanbul’da
bulunmadığı, E.ALTAYLI’nın Türkiye’den çıkış yapmış olduğu, bu nedenle anılanların 22/09/2002
tarihinde görüşme ihtimalinin olmadığı belirlenmiştir.
Diğer taraftan E.ALTAYLI’nın ve N.AFŞAR’ın CDR kayıtlarına göre 21/09/2002 saat
13.23’de M.ÖZCAN ile irtibat kurdukları Çamlıca/İstanbul civarında aynı/yakın bölgedeki
bazlardan birlikte hizmet aldıkları belirlenmiş olup, anılanların 21/09/2002’de görüşmüş
olabilecekleri kanaati hâsıl olmuştur.
02/10/2002 saat 09.06’da A.KÖSTEM ile E.ALTAYLI’nın irtibatlandığı, saat 09.40’da
M.ÖZCAN’ın kullanıcısı olduğu değerlendirilen 905337378341 numaralı GSM hattı üzerinden
Ankara’ya gelmek üzereyken N.AFŞAR’ın kullanıcısı olduğu 905322305657 numaralı GSM hattını
aradığı, N.AFŞAR’ın da bu aramadan sonra saat 09:41’de E.ALTAYLI’nın kullanıcısı olduğu
değerlendirilen 905326565753 numaralı GSM hattını aradığı,
Saat 11.21’de A.KÖSTEM’in Kızılay’daki bazlardan faydalanarak saat 11.26’da
Dikmen’de sinyal bilgisi bulunan Levent GÖKTAŞ tarafından kullanıldığı değerlendirilen
905355724652 numaralı GSM hattını aradığı, ardından mezkûr GSM hattının sabit bir şekilde
(arama kayıtlarına cevap vermeden ya da arama yapmadığı) Bahçelievler Kara Kuvvetleri
Komutanlığı binası civarında sinyal bilgisinin bulunduğu, saat 13.51’de 905324080376 numaralı
GSM hattının Kızılay’da arama-aranma kaydı olduğu,
A.KÖSTEM’in 11.21-15.37’ye kadar Kızılay civarında tesisli baz istasyonlarından hizmet
aldığı, M.ÖZCAN’ın ise saat 12.55’te Kızılay’a geldiği ve saat 18.00’e kadar Kızılay civarında
tesisli baz istasyonlarından hizmet aldığı, N.AFŞAR’ın saat 13.30’da G.O.P.’tan Kızılay’a doğru
yola çıktığı, saat 14.00 civarında Mithatpaşa civarında sinyal bilgisinin bulunduğu, 14.40’da ise
Dikmen’de bulunan baz istasyonlarından hizmet aldığı, E.ALTAYLI’nın ise saat 13.40’da
G.O.P.’da bulunduğu, saat 13.57’de ise Olgunlar Cd. civarında sinyal bilgisinin bulunduğu, kısa
bir süre bu bölgede bulunmasına müteakip saat 14.14’de Dikmen’e geçtiği, bu kapsamda
M.ÖZCAN’ın Ankara’ya giriş yapmasını müteakip N.AFŞAR’la irtibatlanması, M.ÖZCAN ve
A.KÖSTEM’in gün boyu Kızılay ve civarında tesisli baz istasyonlarından hizmet alması,
N.AFŞAR’ın ve E.ALTAYLI’nın kısa bir süre Kızılay civarında tesisli baz istasyonlarından hizmet
alması çerçevesinde anılanların görüşmüş olabileceği değerlendirilmiştir. Ancak anılanların aynı
baz istasyonlarından hizmet almadıkları, N.AFŞAR ve E.ALTAYLI’nın kısa bir süre Kızılay
civarında bulunmasının ve o döneme ait konum verilerinin eksikliğinin göz önünde
bulundurulmasında fayda mütalaa edilmektedir.
Diğer taraftan, 03/10/2002’de;
Saat 10.37’de Dikmen’de bulunan A.KÖSTEM’in kullanıcısı olduğu değerlendirilen
905353477484 numaralı GSM hattı üzerinden AŞTİ’de konum bilgisi bulunan ve L.GÖKTAŞ’ın
kullanıcısı olduğu değerlendirilen 905355724652 numaralı GSM hattını aradığı, saat 10.47’de
A.KÖSTEM’in L.GÖKTAŞ’a SMS gönderdiği, saat 10.48’de E.ALTAYLI’nın Dikmen’de bulunan
A.KÖSTEM’i aradığı, saat 10.50’de L.GÖKTAŞ’ın A. KÖSTEM’e SMS gönderdiği, saat 10.52’de
ise A.KÖSTEM’in L.GÖKTAŞ’a SMS gönderdiği, saat 10.53’de ise A.KÖSTEM’in E.ALTAYLI’yı
aradığı, A.KÖSTEM’in 14.56-17.10 saatleri arasında Kuğulu Park civarında sinyal bilgisinin

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
bulunduğu, E.ALTAYLI’nın ise 12.30-20.07 arasında Kuğulu Park civarında sinyal bilgisinin
bulunduğu, N.AFŞAR’m saat 12.53’de Kuğulu Park civarında sinyal vererek İstanbul’da sinyal
bilgisi bulunan A.MEMİŞ’i aradığı, N.AFŞAR’ın saat 15.30’e kadar Kuğulu Park civarında sinyal
bilgisinin bulunduğu, bu bağlamda şahısların Kuğulu Park civarında bir görüşme yapmış
olabileceği belirlenmiş olup, L.GÖKTAŞ’ın kullanıcısı olduğu GSM hattının 14.30-18.30 saatleri
arasında Bahçelievler civarında sinyal bilgisinin bulunduğu, ancak anılanın GSM hattına gelen
aramaları yanıtlamadığı, herhangi bir kişiyi aramadığı, söz konusu süre zarfında buluşmaya gitmiş
olabileceği ancak bu konuda net bir tespit yapılamadığı. M.ÖZCAN’ın ise 03/10/2002’de
İstanbul’da bulunduğu hususları belirlenmiştir,
18/10/2002’de M..ÖZCAN (GSM: 905337378341)’ın beraberinde A.MEMİŞ (GSM:
905359245503) olduğu halde İstanbul’dan Konya’ya hareket ettiği, 18/10/2002’de Konya’da
kaldıkları, 19/10/2002 saat 11.48’de Konya’da sinyal bilgisinin bulunurken Ankara’ya
müteveccihen yola çıktıkları, bu kapsamda anılanların saat 13.30’da Bala’da ve saat 14.36’da
G.O.P.’da sinyal bilgisinin bulunduğu, saat 16,23’de Kızılay’da sinyal bilgisinin bulunduğu, saat
21.17’de ise Yenimahalle’de sinyal bilgisinin bulunduğu,
18/10/2002’de L.GÖKTAŞ (GSM: 905355724652)’ın saat 10.31’de A.KÖSTEM’in
kullanıcısı olduğu değerlendirilen 905355885216 numaralı GSM hattı ile irtibat kurduğu, ardından
saat 13.15’de Bahçelievler civarında sinyal bilgisi bulunurken saat 16.07’de Kızılcahamam’dan
sinyal bilgisi bulunduğu, anılanın geceyi de burada geçirdiği, beraberinde 905327400855
numaralı GSM hattının kullanıcısı bir kadının da bulunduğu. 19/10/2002 günü sabah 09.11’de
Kızılcahamam’da sinyal bilgisinin bulunduğu, saat 14.17’de Ankara’ya dönüş yolunda 14.17 Saray
Mevkii’nde, 15.08’de Turan güneş Blv. Civarında tesisli bazlardan hizmet almaya başladığı,
Diğer taraftan, E.ALTAYLI’nın kullanıcısı olduğu 905326565753 numaralı GSM hattının
19/10/2002’de saat 11.14’de Sıhhiye’de, 11.29’da Yeııimahalle/İstanbııl Yolu civarında sinyal
bilgisinin bulunduğu, saat 14.16’da ise Kızılcahamam’da sinyal verdiği, bu kapsamda anılanın
11.14 ve 11.29’da sinyal bilgileri baz alınırsa anılanın 12.30 sularında Kızılcahamam’da olduğu,
söz konusu zaman aralığında L.GÖKTAŞ'ın da Kızılcahamam’da bulunması şahısların
12.30-14.00 aralığında Kızılcahamam’da görüşmüş olabilecekleri ancak anılanlar arasında
herhangi bir irtibatın bulunmadığı, (diğer taraftan E.ALTAYLI’nın sadece iki saatlik süre için
Kızılcahamam’a gitmesinin dikkati çekici olduğu değerlendirilmektedir.) akabinde
E.ALTAYLI’nın saat 14.40’da Saray Mevkii’nde sinyal bilgisinin bulunduğu, saat 14.57’de
Ankara’ya giriş yaptığı ve söz konusu gün diğer şahıslarla herhangi bir yakınlık bilgisinin
bulunmadığı,
19/10/2002’de L.GÖKTAŞ’ın Ankara’ya dönmesini müteakip saat 16.01’de Kızılay/İzmir
Caddesi’ndeki baz istasyonlarından arama-aranma kaydının bulunduğu, dikkati çekici olarak
M.ÖZCAN ile aynı baz istasyonundan saat 16.01-17.15 arasında bulunduğu, L.GÖKTAŞ ve
M.ÖZCAN’ın uzun süre aynı bazdan hizmet almalarının dikkati çekici olduğu,
A.KÖSTEM’in 19/10/2002 saat 14.17’de Kızılay’da tesisli baz istasyonlarından hizmet
aldığı, 16.26’da ise Birlik Mh. civarında sinyal bilgisinin bulunduğu, bu kapsamda,
M.ÖZCAN’ın Kızılay’da 16.23’de sinyal bilgisinin bulunduğu ancak anılanın daha önce
Kızılay’a gelmiş olabileceği ve bu kapsamda A.KÖSTEM ile görüşmüş olabileceğinin
değerlendirildiği, (Şahıslar arasında birebir irtibat bulunmadığı hususunun göz önünde
bulundurulmasında fayda mütalaa edilmektedir.)
-13/11/2002’de M.ÖZCAN’ın günübirlik İstanbul’dan Ankara’ya geldiği saat 12.21’de
N.AFŞAR ile saat 21.15’de E.ALTAYLI ile irtibatlandığı belirlenmiş olup, sinyal bilgileri itibari ile
anılanın E.ALTAYLI ve N.AFŞAR ile görüştüğüne dair herhangi bir tespit yapılamamıştır.
-24/11/2002’de M.ÖZCAN’ın kullanıcısı olduğu 905337378341 numaralı GSM hattının
sabah 09.56’da Ankara’ya müteveccihen İstanbul’dan yola çıktığı, aynı gün saat 13.04’de
Ankara/Yenimahalle’de sinyal bilgisinin bulunduğu, saat 21.43’de N.AFŞAR’ın kullanıcısı olduğu
905322305657 numaralı GSM hattını aradığı, söz konusu saatte N.AFŞAR’ın Keçiören’de,

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
M.ÖZCAN’ın ise Karum İş Merkezi civarında sinyal bilgisinin bulunduğu, M.ÖZCAN’ın saat
23.35’de Yenimahalle’de tesisli baz istasyonlarından hizmet aldığı, E.ALTAYLI’nın ise 20.3l’de
Natoyolu/Mamak civarında sinyal bilgisinin bulunduğu ve 24/11/2002’de söz konusu saatten sonra
herhangi bir irtibatının ve konum bilgisinin bulunmadığı, 25/11/2002 tarihinde saat 11.13’de
Güvenlik Cd./Çankaya civarında sinyal bilgisinin bulunduğu, aynı gün M.ÖZCAN’ın saat 18.48’de
İstanbul’a dönmesine müteakip E.ALTAYLI’yı aradığı, bu kapsamda 24/11/2021 saat 20.30-23.00
arasında E.ALTAYLI ile M.ÖZCAN’ın yakınlıklarına dair net bir tespitte bulunulamamış olup,
anılanlar arasında arama- aranma kayıtları ve konum verilerinin eksikliği kapsamında anılan
şahısların görüşmüş olabileceği hususunun göz önünde bulundurulmasında fayda mütalaa
edilmektedir.
Anılanların (E.ALTAYLI. L.GÖKTAŞ, A.KÖSTEM, N.AFŞAR) bu tarihler haricinde bir
araya geldiklerine dair net bir tespitte bulunulamamış, nitekim M.ÖZCAN’ın Aralık 2002 başı
itibarıyla yurtdışında olmasından dolayı çalışmada sadece bu tarih aralığına bakılmıştır.
-Diğer taraftan, M.ÖZCAN’ın yurtdışında iken genelde oğlunu ve gazeteci Hüseyin
GÜLERCE’yi ararken 10/12/2002 ve 13/12/2002 tarihlerinde ALTAYLI ve Nizamettin AFŞAR
ile de bağlantı kurmasının dikkati çekici olduğu düşünülmektedir,
Aydın KÖSTEM’e Yönelik İlave Tespitler:
A.KÖSTEM’in kullanıcısı olduğu 905353477484 numaralı GSM hattının olay günü olan
18/12/2002 saat 21.53’te E.ALTAYLI’nm kullanıcısı olduğu 905326565753 numaralı GSM
hattını arayarak 79 sn.İlk bir görüşme gerçekleştirdiği, söz konusu görüşme esnasında
kullandığı bazın Yaylabağ Köyü Ankara Güney Mevkii olduğu, belirlenmiştir. Olayda adı geçen
Fikret EMEK’in kullanıcısı olduğu 905423782309 numaralı GSM hattının da aynı tarihte
(18/12/2002) saat 22.03’te 903124914671 numaralı sabit hattan gelen aramayı mezkûr baz
üzerinden cevaplandırdığı, 903124914671 numaralı sabit hattın Fikret EMEK’ten önce Antalya’da
bulunan L.GÖKTAŞ’ı aradığı belirlenmiştir.
Aydın KÖSTEM -Enver ALTAYLI ilişkisi
Yapılan çalışmalar neticesinde, A.KÖSTEM ile E.ALTAYLI grubu arasındaki ilk irtibatın
15/01/2002’de E.ALTAYLI’nın anılanı araması ile başladığı, E.ALTAYLI’nın mezkûr aramadan
önce eski Sağlık Bakanı Halil ŞIVGIN ile irtibat kurduğu, bu kapsamda E.ALTAYLI-A.KÖSTEM
irtibatının anılan, aracılığıyla sağlandığı değerlendirilmektedir. Diğer taraftan, CDR kayıtlarına
göre A.KÖSTEM-H.ŞIVGIN arasındaki irtibatın 2001 yılına dayandığı, E.ALTAYLI ile
H.ŞIVGIN’ın ise oldukça yoğun ve eskiye dayanan irtibatlarının bulunduğu belirlenmiştir.
Aydın KÖSTEM-Levent GÖKTAŞ İlişkisi
A.KÖSTEM’in ofis ve GSM hatları üzerinden 905355724652 numaralı GSM' hattı
(Levent GÖKTAŞ tarafından kullanıldığı değerlendirilen) ile bağlantısının 02/07/2002’de
başladığı belirlenmiştir. A.KÖSTEM’in L.GÖKTAŞ’ı aramadan önce gazeteci Mehmet Masum
EKİNCİ‘yi aradığı, M.M. EKİNCİ’nin L.GÖKTAŞ ile Şubat 2002’de bir kere irtibatının
bulunduğu, A.KÖSTEM ile daha yoğun İrtibatının olduğu belirlenmiştir. İrtibatların A.KÖSTEM
tarafından başladığı, A.KÖSTEM’in söz konusu dönemde Van’da olduğu tespit edilmiştir.
A.KÖSTEM’in, 905355724652 numaralı GSM hattı kullanıcısı (Levent GÖKTAŞ olduğu
değerlendirilmektedir) ve E.ALTAYLI arasındaki irtibatı sağlayan kişi olduğu hususu teknik
açıdan (CDR ve HTS sinyali) ispatlanabilmektedir. Nitekim E.ALTAYLI ve/veya N.AFŞAR ile
L.GÖKTAŞ arasında birebir irtibat bulunmadığı, lâkin E.ALTAYL1-A.KÖSTEM irtibatından
sonra A.KÖSTEM’in L.GÖKTAŞ’ı aradığı hususu göze çarpmaktadır.
Bu kapsamda;
04/11/2002’de E.ALTAYLI’nın kullanıcısı olduğu GSM hattının ve N.AFŞAR’ın kullanıcısı
olduğu GSM hattının “Belpa Bazı” civarındaki baz istasyonlarından L.GÖKTAŞ ile beraber saat
15.05-16.40 sularında sinyal verdiği belirlenmiştir. Söz konusu husus dikkati çekici görülmüş olup,
anılanların gün içerisindeki CDR kaydı tetkik edilmiştir. Bu kapsamda;
N.AFŞAR’ın saat 12.18’de A.KÖSTEM’in ofisi olduğu değerlendirilen 903123615794

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
numaralı hattı aradığı, saat 12,58’de M.ÖZCAN’nın kullanıcısı olduğu 905337378341 numaralı
GSM hattını aradığı,
Saat 13.18’de Enver ALTAYLI’nın kullanıcısı olduğu 905326565753 numaralı GSM hattı
üzerinden A.KÖSTEM’in kullanıcısı olduğu 905353477484 numaralı GSM hattını aradığı,
A.KÖSTEM’in saat 14.08’de kullanıcısı olduğu değerlendirilen diğer bir hat olan
905355885216 numaralı GSM hattından L.GÖKTAŞ’ın kullanıcısı olduğu değerlendirilen
905355724652 numaralı GSM hattına mesaj attığı,
Saat 14.15’de L.GÖKTAŞT'ın kullanıcısı olduğu değerlendirilen 905337319620 numaralı
GSM hattı üzerinden A.KÖSTEM’in kullanıcısı olduğu değerlendirilen 905353477484 numaralı
GSM hattını aradığı,
Saat 14.16’da L.GÖKTAŞ’ın 903122234709 numaralı Bahçelievler’de bulunan sabit bir hat
tarafından arandığı,
Saat 15.05-16.31 arasında L.GÖKTAŞ, E. ALTAYLI’nın, N. AFŞAR’ın Belpa Buz Sarayı ve
Osmanlı Cad. şeklinde belirtilen bazlardan arama-aranma kayıtlarının bulunduğu, L.GÖKTAŞ’m
saat 14.24’de Mithatpaşa Cad.’indeki bazlardan sinyal alırken, saat 15.00 sularında bu bölgeye
geldiğinin değerlendirildiği,
Saat 15.46’da L.GÖKTAŞ’ın A.KÖSTEM tarafından kullanıldığı değerlendirilen
905332581977 numaralı GSM hattını aradığı,
Saat 16.59’da A.KÖSTEM’in 903124954882 numaralı sabit hat üzerinden L.GÖKTAŞ’ın
kullanıcısı olduğu değerlendirilen 905355724652 numaralı GSM hattını aradığı, saat 17.37’de
E.ALTAYLI’nın kullanıcısı olduğu 905326565753 numaralı GSM hattını aradığı,
05/11/2002’de saat 08.51-09.08 arasında A.KÖSTEM’in 903124670724 numaralı sabit
hat üzerinden önce E.ALTAYLI’nın kullanıcısı olduğu 905326565753 numaralı GSM hattını
daha soma L.GÖKTAŞ’ın kullanıcısı olduğu 905355724652 numaralı GSM hattını aradığı,
hususları belirlenmiştir. Bu kapsamda, L.GÖKTAŞ ile E. ALTAYLI arasında birebir iltisak
görünmemesine özen gösterdikleri, 04/11/2002 tarihinde BELPA tesisleri civarındaki bölgede
E.ALTAYLI, N.AFŞAR ve M.ÖZCAN’ın beraber saat 15.00-16.00 sularında sinyal verdikleri,
anılanların A.KÖSTEM aracılığıyla bir araya geldikleri, toplantıya katılmadığı değerlendirilen
A.KÖSTEM aracılığıyla ve ankesörlü telefonlar aracılığıyla irtibat kurmalarının, ayrıca
E.ALTAYLI’nın toplantıya gitmeden önce M.ÖZCAN ile iltisaklanmasının dikkati çekici olduğu
değerlendirilmektedir…
Mezkûr Bilgilere İlave Tespitler,
10/12/2002’de, ABD’de bulunduğu değerlendirilen Mustafa ÖZCAN’ın saat 09.02’de
E.ALTAYLI’nın adamı olan N.AFŞAR’ı aradığı, saat 13.06’da N.AFŞAR’ın M.ÖZCAN’ın asistanı
olduğu değerlendirilen 905359245503 numaralı GSM hattı kullanıcısı A.MEMİŞ ile irtibat
kurduğu, saat 13.38’de E.ALTAYLI’nın A.KÖSTEM’i aradığı görülmüş, ancak söz konusu
görüşmeler akabinde anılanların biraraya geldiklerine dair bir tespit yapılamamıştır,
11/12/2002 saat 16.12’de A.KÖSTEM ve E.ALTAYLI arasında iltisak bulunduğu görülmüş,
lâkin bir araya geldiklerine dair bir tespit yapılamamıştır.
13/12/2002 saat 10.52'de M.ÖZCAN’ın E.ALTAYLI’yı aradığı, 12/12/2002’de akşam
saatlerinde L.GÖKTAŞ’ın İstanbul’a müteveccihen Ankara’dan ayrıldığı, saat 11.36’da
L.GÖKTAŞ’ın A.KÖSTEM tarafından kullanılan sabit hat olan 903124670724 tarafından
arandığı, hem A.KÖSTEM’in hem de E.ALTAYLI’nın 13/12/2002 saat 14.00-16.00 sularında
Karum İş Merkezi civarındaki baz istasyonlarından hizmet aldıkları,
14/12/2002 saat 19.10’da A.KÖSTEM ile E.ALTAYLI arasında 127 sn.lik görüşme kaydının
bulunduğu, 17/12/2002 saat 11.58’de, saat 14.21’de A.KÖSTEM’in N.AFŞAR tarafından arandığı,
tespit edilmiştir.
A.KÖSTEM’in kullanıcısı olduğu 905353477484 numaralı GSM hattının olay günü olan
18/12/2002 saat 21.53’te E.ALTAYLI’nın kullanıcısı olduğu 905326565753 numaralı GSM
hattını arayarak 79 sn.lik bir görüşme gerçekleştirdiği, söz konusu görüşme esnasında

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
kullandığı bazın Yaylabağ Köyü Ankara Güney Mevkii olduğu, belirlenmiştir. Olayda adı geçen
Fikret EMEK’in kullanıcısı olduğu 905423782309 numaralı GSM hattının da aynı tarihte
(18/12/2002) saat 22.03’te 903124914671 numaralı sabit hattan gelen aramayı mezkûr baz
üzerinden cevaplandırdığı, 903124914671 numaralı sabit hattın EMEK’ten önce saat 22.01’de
Antalya’da bulunan L.GÖKTAŞ’ı aradığı belirlenmiştir.
Söz konusu irtibatlara ilişkin içerik bulunmamasından dolayı mahiyetine dair tam bir
tespit yapılamamıştır. Lâkin olaya yakın dönemde artan irtibatın dikkati çekici olduğu
düşünülmektedir…" şeklinde geçmiştir.
Milli İstihbarat Teşkilatınca yapılan bu tespitler şüphelilerin gsm hatlarına ilişkin CDR
verilerinden alınan hts kayıtlarından doğrulanmaktadır.

Nuri Gökhan BOZKIR ve Nizamettin AFŞAR ifadesi, bu kişilere ilişkin yapılan anlatımlar,
alınan CDR verilerinin incelenmesi neticesinde, Necip HABLEMİTOĞLU'nun öldürülmesine
giden süreçte, Mustafa ÖZCAN ile Enver ALTAYLI arasında kurulan ilişki, sonrasında, Enver
ALTAYLI ile Mustafa Levent GÖKTAŞ arasındaki kurulan ilişkiye Aydın KÖSTEM isimli şahsın
aracılık etmesi çok açık bir şekilde ortaya çıkmaktadır. Hakkında kuvvetli suç şüphesi bulunan
Aydın KÖSTEM isimli şahıs 03/02/2022 tarihinde Cumhuriyet Başsavcılığımızca göz altına
alınmış olup, 13/02/2022 tarihinde Ankara Emniyet Müdürlüğü Tem Şube Müdürlüğünde
vermiş olduğu ifadesinde; " 1954 yılında Adana ilinde doğdum. İlkokulu Ankara Bahçelievler
semtinde bulunan Alparslan İlkokulunda tamamladım. Ortaokul ve Lise eğitimimi Bahçelievler
Deneme Lisesinde tamamladım. 1973 yılında İstanbul iktasadi ve İdari İlimler Akademisini
kazandım. 1976 yılında ailevi sebeplerden eğitimimi tamamlayamadan ayrıldım. Babama ait inşaat
malzemeleri satışı yapan şirkette yönetici olarak çalıştım. 1982 yılı içerisinde iflas ettik ve
işletmeyi kapattık. 1983-1984 yıllan arasında Datça da Motel işlettim. 1985-1987 yıllan arasında
ENKA holding Ankara Temsilciliğinde yönetici pozisyonunda çalıştım. 1987- 1991 yıllan arasında
Bayındır Holding de yönetici pozisiyonunda çalıştım. 1991-1996 yılları arasında Kuzey Irak
ülkesinde bulundum. 1996¬1998 yılları arasında Arnavutluk ülkesinde Gintaş firmasında yönetici
pozisyonunda çalıştım. 1999 yılı içerisinde Aydın KÖSTEM adına danışmanlık şirketi kurdum ve
2005 yılına kadar inşaat fırmalanna yurtdışında ve yurt içinde danışmanlık hizmeti sundum.
2006-2009 yıllan arasında Kuzey Irak ülkesinde bulundum. 2009-2011 yıllan arasında Lübnan
ülkesinde bulundum. 2012-2017 yılları arasında çeşitli firmalara danışmanlık hizmeti sundum.
2017 yılından itibarende herhangi bir işle uğraşmıyorum-. 1980 yılı içerisinde eşim Işık KÖSTEM
ile evlendim, Eşim Milli Eğitim Bakanlığı bünyesinde sımf öğretmeni olarak çalışmaktadır. 1982
yılı içerisinde oğlum Arda KÖSTEM doğdu. Şuan Birleşmiş Milletler de UNİDO yan zamanlı
kıdemli danışman olarak Kahire de çalışmakta. 1987 yılı içerisinde kızım Meriç KÖSTEM doğdu.
Şuan Londra da kendi adına tasanm ve grafik üzerine şirketi bulunmaktadır.
SORULDU: ADINIZA KAYITLI VEYA BAŞKA ŞAHISLAR ADINA KAYITLI OLUP
DA KULLANDIĞINIZ GSM HAT NUMARALARI NELERDİR? BU GSM HATLARINI
HANGİ TARİHLER ARASINDA KULLANDINIZ.
CEVABEN: 05353477484 numaralı GSM hattı adıma kayıtlıdır hatırladığım kadanyla 90’h
yıllardan itibaren kullanmaktayım. İki yıl önce bir GSM hattı aldım ancak numarasını
hatırlamıyorum. Bu hattı hiç kullanmadım. Şuan kapalıdır. Başka şahıslar adına da GSM hattı
kullanmadım.

SORULDU: TELEFON CİHAZINIZ VEYA TABLET PC GİBİ DİĞER CİHAZLAR


ÜZERİNDEN KULLANDIĞINIZ SOSYAL MEDYA ARAÇLARI VAR MIDIR? VAR İSE NE
AMAÇLA KULLANMAKTASINIZ?
CEVABEN: Hiçbir sosyal medya hesabı kullanmadım.

SORULDU: SİZİN VE AİLENİZİN GELİR KAYNAKLARI NELERDİR? AYLIK

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
TUTARI NE KADARDIR?
CEVABEN: Emekli maaşı olarak 3100 TL alıyorum. Eşimin ne kadar aldığını bilmiyorum
öğretmenlikten aldığı maaş vardır. Çocuklarımın ne kadar kazandığım bilmiyorum.

SORULDU: SAHİP OLDUĞUNUZ MAL VARLIKLARINIZ NELERDİR? BUNLARI


NEREDEN TEMİN ETTİNİZ? HERHANGİ BİR KİŞİ, KURUM KURULUŞ TARAFINDAN
SİZİN KULLANMANIZA TAHSİS EDİLMİŞ MENKUL VEYA GAYRİMENKUL
BULUNMAKTA MIDIR?
CEVABEN: Malvarlığını bulunmamaktadır. Eşimin üzerine 1990 model Daewoo marka
araç bulunmaktadır. Eşim adına kayıtlı olup oğlum tarafından alınan 2019 model Toyota marka
aracımız var.

SORULDU: GEÇMİŞ DÖNEMLERE AİT HAKKINIZDA İDARİ VEYA ADLİ İŞLEM


VAR MIDIR? AYRINTILI OLARAK İFADENİZİ VERİNİZ.
CEVABEN: Hayır yoktur.

SORULDU: KENDİ ADINIZA KAYITLI GSM HATLARINI BAŞKA ŞAHISLARIN CEP


TELEFONUNA TAKARAK KULLANIRMISİNİZ? BAŞKA ŞAHISLARIN GSM HATLARINI
KENDİ KULLANDIĞINIZ CEP TELEFONLARINIZA TAKTINIZ MI? KONU İLE İLGİLİ
BİLDİKLERİNİZİ DETAYLI OLARAK ANLATINIZ
CEVABEN: Hayır.

SORULDU: 18.12.2002 GÜNÜ ANKARA İLİ ÇANKAYA İLÇESİ AZİZİYE


MAHALLESİ PORTAKAL ÇİÇEĞİ SOKAK NO:40 SAYILI BİNANIN OTOPARK KISMINDA
GAZETECİ/YAZAR NECİP HABLEMİTOĞLU’NUN UĞRADIĞI SİLAHLI SALDIRI
SONUCU ÖLDÜRÜLMESİ OLAYI HAKKINDA BİLGİNİZ VAR MIDIR? KONU HAKKINDA
AYRINTILI İFADENİZİ VERİNİZ.
CEVABEN: Hiçbir bilgim yoktur.

SORULDU: ENVER ALT AYLI İSİMLİ ŞAHSI TANIR MISINIZ? BU ŞAHIS İLE
İRTİŞANIZ VAR MIDIR? ANLATANIZ.
CEVABEN: Enver ALTAYLI isimli şahsı Î980 li yılların sonuna doğru Avrasya Vakfında
tanıştım, ENKA da çalışırken tanıştığım Kamil YÜCEORAL ve Tuğtekin AYKURT isimli şahısların
vesilesiyle tanıştım. O yıllarda Avrasya Vakfında birkaç sefer görüşmemiz olmuştur. 1990’lı yıllar
içerisinde Irak ve Arnavutluk ülkelerinde çalıştığım için yüz yüze görüşmemiz çok nadir olmuştur.
2000’li yıllarda da nadiren görüşmelerimiz oldu. Bu görüşmeler Enver ALTAYLI isimli şahsın
evinde olurdu. Benim çalıştığım konularla ilgili bilgi almaya çalışırdı. Türkiye Devletlerinde
üretilen ürünlerin Türkiye pazarında satılması için ve Türkiye’den bu ülkelere mal ihracatı için
fikir alışverişinde bulunurduk. Enver ALTAYLI isimli şahıs 2017 yılında Cezaevine girene kadar
zaman zaman kendisi ile görüşmemiz olmuştur. Bu görüşmelerimiz genellikle Enver ALTAYLI’nın
Öz Memleketi olan Özbekistan, Kırgızistan ile yapılacak ticari faaliyetler anlamındaydı.

SORULDU: ENVER ALTAYLI İLE İRTİBATLANDIRDIĞINIZ HERHANGİ BİR


KAMU PERSONELİ VEYA TÜRK SİLAHLI KUVVETLER MENUSUBU VAR MIDIR? VAR
İSE BU ŞAHISLARI NE AMAÇLA TANIŞTIRDINIZ? ENVER ALTAYLI BU İRTİBATLARI
NEDEN SİZDEN TALEP ETMİŞTİR? ANLATINIZ.
CEVABEN: Enver ALTAYLI isimli şahsı yılım tam olarak hatırlamıyorum ama muhtemelen
2003 yılı veya 2004 yıllarında Özel Kuvvetler Komutanlığında görevli Albay Levent GÖKTAŞ ile
tanıştırdım. Enver ALTAYLI ile birlikte Levent GÖKTAŞ’ın makamının bulunduğu Kirazlıdere de
bulunan Özel Kuvvetler Komutanlığına gittik. Bahçe de üçümüz kısa süreli oturarak tanıştılar. Bu

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
şahsın haricinde Kamu personeli ve askeri personelle tanıştırmadım.

SORULDU: ANKARA CUMUHRİYET BAŞSAVCILIĞINCA YÜRÜTÜLMEKTE


OLAN 2004/121619 SAYILI SORUŞTURMA DOSYASI KAPAMINDA SAVCILIK
MAKAMINCA 11.03.2020 TARİHLİ HAZIRLANAN “DOSYA İNCELEME TUTANAĞFNDA
BELİRTİLEN HTS ÇALIŞMALARI ÜZERİNDE YAPILAN İNCELEMELERDE;
“03/10/2002 tarihinde 10:37 de ise Aydın KÖSTEM'in, Mehmet NARİN adına kayıtlı hattı
aradığı, 10.47 de Aydın KÖSTEM'in, Mehmet NARİN adına kayıtlı hatta mesaj attığı, 10:48 de
Enver ALTAYLI'nııt Aydın KÖSTEM'i aradığı, 10:50 Mehmet NARİN'in Aydın KÖSTEM'e
mesaj attığı, 10:52 de Aydın KÖSTEM'in Mehmet NARİN adına kayıtlı hatta mesaj attığı, 10:53
de Aydın KÖSTEM'in Enver ALTAYLI'yı aradığı, 19:23 de Aydın KÖSTEM'in Mehmet NARIN
adına kayıtlı hattı aradığı, 21:11 de Enver ALTAYLI'ntn Aydın KÖSTEM'i aradığı” ŞEKLİNDE
TESPİTLER YAPILDIĞI ANLAŞILMAKTADIR. KONU HAKKINDA AYRINTILI İFADENİZİ
VERİNİZ.
CEVABEN: Mehmet NARİN isimli şahsı tanımıyorum. Böyle bir telefon trafiğini
hatırlamıyorum.

SORULDU: ANKARA CUMUHRİYET BAŞSAVCILIĞINCA YÜRÜTÜLMEKTE


OLAN 2004/121619 SAYILI SORUŞTURMA DOSYASI KAPAMINDA SAVCILIK
MAKAMINCA 11.03.2020 TARİHLİ HAZIRLANAN “DOSYA İNCELEME
TUTANAĞU’NDA BELİRTİLEN HTS ÇALIŞMALARI ÜZERİNDE YAPILAN
İNCELEMELERDE; “Enver ALTAYLI ile Aydın KÖSTEM arasında irtibat olduğu tarihlerde,
Aydın KÖSTEM'in ÖKK'da Astsubay olan Mehmet NARİN isimli şahıs adına kayıtlı, 0535 572 46
52 numaralı gsm hattı kullanıcısı ile irtibatı olduğu görülmüş, Aydın KÖSTEM ile Mehmet
NARIN adına kayıtlı hattın, alınan hts kayıtlarından birbirleri ile olan irtibatları incelendiğinde;
aralarındaki ilk irtibatın 02/07/2002 tarihinde Olduğu, bu irtibatın, 09/07/2002, 10/07, 15/07, 17/07,
18/07, 19/07, 20/07, 30/07, 31/07/2002,01/08/2002, 03/08, 26/08/2002, 09/09/2002, 10/09/2002,
12/09,19/09, 02/10/2002, 03/10, 05/10, 08/10, 15/10, 16/10, 17/10, 18/10, 20/10, 25/10, 26/10,
29/10/2002, 03/11/2002(Melımet Gören adına kayıtlı hat), 04/11/2002 (İşık Köstem ve Mehmet
Gören adına kayıtlı hatlar ile), 25/11/2002 (Mehmet Gören adma kayıtlı hat), 05/12/2002,
15/01/2003, 14/01, 16/01/2003 ( Işık Köstem adına kayıtlı hatlar île), 07/02/2003, 11/02,
25/02/2003, 16/03/2003, 20/03, 27/03/2003, 10/04/2003, 11/04, 26/04/2003 (Işık Köstem adına
kayıtlı hat), 02/06/2003,07/06,16/06/2003 (Işık Köstem adına kayıtlı hat) tarihlerinde devam ettiği,
aralarında 1 yılda toplamda 109 kez irtibat olduğu” ŞEKLİNDE TESPİTLER YAPILDIĞI
ANLAŞILMAKTADIR. KONU HAKKINDA AYRINTILI İFADENİZİ VERİNİZ.
CEVABEN: hatırladığım kadarıyla eşim Işık KÖSTEM adına kayıtlı telefondan hiçbir
şekilde telefon görüşmesi yapmadım. Olayın üzerinden uzun zaman geçtiği için HTS kayıtlarındaki
aramaları hatırlamıyorum.

SORULDU: MUSTAFA ÖZCAN İSİMLİ ŞAHSİN TANIR MISINIZ? BU ŞAHIS İLE


İRTİBATINIZ VAR MIDIR?
CEVABEN: Mustafa Özcan isimli şahsı tanımıyorum. Kendisi ile irtibatım olmamıştır.

SORULDU: NİZAMETTİN AFŞAR İSİMLİ ŞAHSI TANIR MISINZ? BU ŞAHIS İLE


İRTİBATINIZ VAR MIDIR? ANLATINIZ.
CEVABEN: Nizamettin AFŞAR isimli şahsı tanırım. Kendisi Enver ALTAYLTnın şoförü idi.
Enver ALTAYLI isimli şahısla görüşeceğimiz zaman Nizamettin AFŞAR isimli şahıs beni
araç ile gelip alması veya bırakması için görüşmem olmuştur. Başkaca kendisiyle görüşmem
olmamıştır.

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
SORULDU: ÖZEL KUVVETLER KOMUTANLIĞI BÜNYESİNDE GÖREV YAPAN
PERSONEL VEYA PERSONELLERDEN TANIDIKLARINIZ VAR MIDIR? BU ŞAHIS VEYA
ŞAHISLAR İLE NE AMAÇLA İRTİBAT KURDUNUZ? ANLATINIZ.
CEVABEN: Levent GÖKTAŞ, Ali ENGİN, Tuncay KAVUNCU, Kemal YILMAZ isimli
şahısları tanıyorum.

SORULDU: MEHMET NARİN İSİMLİ ŞAHSI TANIR MISINIZ? BU ŞAHIS İLE


İRTİBATINIZ VAR MIDIR? ANLATINIZ.
CEVABEN: Mehmet NARİN isimli şahsı tanımıyorum. Yukarıda da bahsedilen Mehmet
NARİN ile olan telefon görüşmelerimi hatırlamıyorum.

SORULDU: LEVENT GÖKTAŞ İSİMLİ ŞAHSI TANIR MISINIZ? BU ŞAHIS İLE


İRTİBATINIZ VAR MIDIR? ANLATINIZ.
CEVABEN: Levent GÖKTAŞ isimli şahsı Özel Kuvvetlerde çalıştığı dönemlerde tanırım.
Kendisi ile Irak ülkesinde bulunduğum dönemlerle ilgili görüşmeler yapardım.

SORULDU: ANKARA CUMUHRİYET BAŞSAVCILIĞINCA YÜRÜTÜLMEKTE


OLAN 2004/121619 SAYILI SORUŞTURMA DOSYASI KAPAMINDA SAVCILIK
MAKAMINCA 11.03.2020 TARİHLİ HAZIRLANAN “DOSYA İNCELEME TUTANAĞFNDA
BELİRTİLEN HTS ÇALIŞMALARI ÜZERİNDE YAPILAN İNCELEMELERDE;
"...Enver ALTAYLI ile Aydın KÖSTEM arasında irtibat olduğu tarihlerde, Aydın
KÖSTEM’in ÖKK'da Astsubay olan Mehmet NARİN isimli şahıs adına kayıtlı, 0535 572 46 52
numaralı gsm hattı kullanıcısı ite irtibatı olduğu görülmüş, Aydın KÖSTEM ile Mehmet NARİN
adına kayıtlı hattın, alınan hts kayıtlarından birbirleri ile olan irtibatları incelendiğinde; aralarındaki
ilk irtibatın 02/07/2002 tarihinde olduğu, bu irtibatın, 09/07/2002, 10/07, 15/07, 17/07, 18/07,
19/07, 20/07, 30/07, 31/07/2002,01/08/2002, 03/08, 26/08/2002, 09/09/2002, 10/09/2002,
12/09,19/09, 02/10/2002, 03/10, 05/10, 08/10, 15/10, 16/10, 17/10, 18/10, 20/10, 25/10, 26/10,
29/10/2002, 03/11/2002(Melımet Gören adına kayıtlı hat), 04/11/2002 (İşık Köstem ve Mehmet
Gören adına kayıtlı hatlar ile), 25/11/2002 (Mehmet Gören adma kayıtlı hat), 05/12/2002,
15/01/2003, 14/01, 16/01/2003 ( Işık Köstem adına kayıtlı hatlar île), 07/02/2003, 11/02,
25/02/2003, 16/03/2003, 20/03, 27/03/2003, 10/04/2003, 11/04, 26/04/2003 (Işık Köstem adına
kayıtlı hat), 02/06/2003,07/06,16/06/2003 (Işık Köstem adına kayıtlı hat) tarihlerinde devam ettiği,
aralarında 1 yılda toplamda 109 kez irtibat olduğu” ŞEKLİNDE TESPİTLER YAPILDIĞI
ANLAŞILMAKTADIR. KONU HAKKINDA AYRINTILI İFADENİZİ VERİNİZ. AYRICA
MEHMET NARİN ADINA KAYITLI OLAN BU GSM HATTININ LEVENT GÖKTAŞ
TARAFINDAN KULLANILDIĞI DA TESPİT EDİLMİŞTİR. KONU HAKKINDA AYRINTILI
İFADENİZİ VERİNİZ.
CEVABEN: Böyle bir telefon trafiği yoktur. Levent GÖKTAŞ ile yüz yüze ve ara sıra
telefonla görüşmem olmuştur. Soru da belirtildiği gibi Levent GÖKTAŞ ile bu sıklıkta bir telefon
görüşmem olmamıştır.

SORULDU: ANKARA CUMUHRİYET BAŞSAVCILIĞINCA YÜRÜTÜLMEKTE


OLAN 2004/121619 SAYILI SORUŞTURMA DOSYASI KAPAMINDA SAVCILIK
MAKAMINCA 11.03.2020 TARİHLİ HAZIRLANAN “DOSYA İNCELEME TUTAN AĞFNDA
BELİRTİLEN HTS ÇALIŞMALARI ÜZERİNDE YAPILAN İNCELEMELERDE;
“Olay tarihine ilişkin dönemde, Mustafa ÖZCAN-Enver ALTAYLI/Nizamettin AFŞAR,
Enver ALTAYLI-Ay din KÖSTEM, Aydın KÖSTEM-Mehmet NARİN (ÖKK görevli Astsubay
adına kayıtlı hat) arasında gerçekleşen gsm irtibatları şüpheli bulunarak olay ile ilgili oldukları
değerlendirilmiş, bu doğrultuda analizler yapılmıştır.
Bu kapsamda, Mustafa ÖZCAN-Enver ALTAYLI/Nizamettin AFŞAR, Enver ALTAYLI-

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
Aydın KÖSTEM, Aydın KÖSTEM-Mehmet NARİN (ÖKK görevli Astsubay adına kayıtlı hat)
irtibatları karşılıklı olarak detaylı şekilde incelendiğinde,
02/10/2002 tarihinde Enver ALTAYLI ilk görüşmesini 09:06 sıralarında Aydın KÖSTEM
ite yaptığı, Aydın KÖSTEM’in ise 11:26 da Mehmet NARİN adına kayıtlı hattı aradığı,
03/10/2002 tarihinde 10:08 sıralarında Mustafa ÖZCAN'm Nizamettin AFŞAR’ı aradığı,
Enver ALTAYLI’nın ise o sıralarda aynı bazda olduğu, 20:02 de ise Enver ALTAYLI'nın
Nizamettin AFŞAR’ı aradığı, 20:03 de ise Nizamettin AFŞAR’ın, Mustafa ÖZCAN'ı aradığı,
03/10/2002 tarihinde 10:37 de ise Aydın KÖSTEM’in, Mehmet NARİN adına kayıtlı hattı
aradığı, 10.47 de Aydın KÖSTEM’in, Mehmet NARİN adına kayıtlı hatta mesaj attığı, 10:48 de
Enver ALTAYLI ’nın Aydın KÖSTEM’i aradığı, 10:50 Mehmet NARİN'in Aydın KÖSTEM’e
mesaj attığı, 10:52 de Aydın KÖSTEM'in Mehmet NARİN adına kayıtlı hatta mesaj attığı, 10:53
de Aydın
KÖSTEM’in Enver ALTAYLI’yı aradığı, 19:23 de Aydın KÖSTEM'in Mehmet NARİN
adına kayıtlı hattı aradığı, 21:11 de Enver ALTAYLI'nın Aydın KÖSTEM’i aradığı, 05/10/2002
tarihinde 12:31 de Mustafa ÖZCAN'ın Nizamettin AFŞAR tarafından arandığı, 12:08 de Enver
ALTAYL/’nın Aydın KÖSTEM'i aradığı, 12:10 da Enver ALTAYLl'nın Halil ŞIVGIN’ı aradığı,
11:37 de Aydın KÖSTEM’in Mehmet NARİN adına kayıtlı hatta mesaj attığı, 08/10/2002 tarihinde
10:46 ve 15:21 de Enver ALTAYLl’nın Aydın KÖSTEM'i aradığı, 15:33 de ise Aydın
KÖSTEM'in Mehmet NARİN adına kayıtlı hattı aradığı, 14/10/2002 tarihinde 18:19 da Mustafa
ÖZCAN’ın Nizamettin AFŞAR tarafından arandığı, 14:44 de Enver ALTAYLl'nın Aydın
KÖSTEM'i aradığı, öncesinde 14:43 de Halil ŞIVGIN'I aradığı, 15/10/2002 tarihinde 15:05 de
Enver ALTAYLl'nın Aydın KÖSTEM’i aradığı, Aydın KÖSTEM'in ise 08:14,09:19 de kendisinin
kullanımında olan Mehmet GÖREN adına kayıtlı 0535 588 52 16 numaralı gsm hattı üzerinden,
Mehmet NARİN adına kayıtlı hattı aradığı, 16/10/2002 tarihinde 13:50 de Enver ALTAYLl'nın
Aydın KÖSTEM'i aradığı, , Aydın KÖSTEM'in ise 11:05, 12:34, 19:43 Mehmet GÖREN adına
kayıtlı 0535 588 5216 numaralı gsm hattı üzerinden Mehmet NARİN adına kayıtlı hattı aradığı,
17/10/2002 tarihinde 18:54 de Enver ALTAYLl'nın Aydın KÖSTEM’İ aradığı, Aydın
KÖSTEM’in ise 11:49,15:03 de Mehmet GÖREN adına kayıtlı 0535 588 52 16 numaralı gsm hattı
üzerinden, Mehmet NARİN adına kayıtlı hattı aradığı, 21:34 de mesaj attığı, 21:50 de mesaj aldığı,
21:54, 22:04 de mesaj attığı, 22:05 de mesaj aldığı, 22:11 de mesaj attığı, 18/10/2002 tarihinde
11.28 de Enver ALTAYLl’nın Aydın KÖSTEM'i aradığı, 12:04 de Aydın KÖSTEM'in Mehmet
GÖREN adına kayıtlı hattan Enver ALTAYLI'yı aradığı, 10:31 de Aydın KÖSTEM'in Mehmet
GÖREN adına kayıtlı hattan Mehmet NARİN adına kayıtlı hattı aradığı, 20/10/2002 tarihinde
13:19,17:36 de Enver ALTA YLI'nın Aydın KÖSTEM'i aradığı, 19/10/2002 tarihinde Mustafa
ÖZCAN'ın Enver ALTAYLI ite Necip HÂBLEMİTOĞLU konusu ile ilgili görüşme yapmak için
İstanbul Hinden Ankara iline geldiği değerlendirildiği, 25/10/2002 tarihinde 10:48 Enver
ALTAYLl’nın Aydın KÖSTEM'i aradığı, Aydın KÖSTEM'in 16:10 da Mehmet NARİN adına
kayıtlı hatta mesaj attığı, 16:12 de mesaj aldığı, 16:14 de mesaj attığı, 15:19 da mesaj aldığı, 16:25
de mesaj attığı, 16:27 de mesaj aldığı, 16:31 de mesaj attığı, 26/10/2002 tarihinde Enver ALTAYLI
ve Nizamettin AFŞAR’ın İstanbul ilinde olduğu, 16:42 de Enver ALTAYLl’nın Nizamettin
AFŞAR'ı aradığı, hemen ardından 17:18 de Nizamettin AFŞAR'm Mustafa ÖZCAN'ı aradığı, bu
görüşmenin Mustafa ÖZCAN HTS kaydında olmadığı ancak Nizamettin AFŞAR HTS kaydında
çıktığı, Mustafa ÖZCAN'ın bu görüşmeyi muhtemelen yurt dışında bulunduğu sırada yaptığı
(23-27/09/2002 tarihleri arasında Mustafa ÖZCAN hts'sinde herhangi bir kayıt olmadığı), Aydın
KÖSTEM'in 19:41 ve 22:31 de Mehmet NARIN adına kayıtlı hatta mesaj attığı, 22:36 da mesaj
aldığı, 22:41 de mesaj attığı, 22:42 de mesaj aldığı, 22:50 de mesaj attığı, 22:57 de mesaj aldığı,
23:03 de mesaj attığı, 04/11/2002 tarihinde 12:58 de Mustafa ÖZCAN'ı Nizamettin AFŞAR'tn
aradığı, 13:18 de Enver ALTAYLl'nın Aydın KÖSTEM'i aradığı, Mehmet GÖREN adına kayıtlı
hattı kullanan Aydın KÖSTEM'in 10:38 de Mehmet NARİN adına kayıtlı hatta mesaj attığı, 14:15
de Mehmet NARİN adına kayıtlı 0533 731 96 20 notu başka bir gsm hattının (Bu hattın Aydın

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
KÖSTEM ile ilk ve tek irtibatı bu) Aydın KÖSTEM'İ aradığı, 15:46 da Mehmet NARİN adına
kayıtlı 0535 572 46 52 nolu gsm hattının, Aydın KÖSTEM tarafından kullanılan eşi Işık KÖSTEM
adına kayıtlı gsm 25/11/2002 tarihinde Mustafa ÖZCAN'ın Enver ALTAYL1 ile Necip
HABLEMİTOĞLU de Mustafa ÖZCAN’ın Nizamettin AFŞAR'ı aradığı, 12:44, 12:49, 12:51,
13:02 de Nizamettin AFŞAR'm Mustafa ÖZCAN’ı aradığı, bu aramalarda Enver ALTAYLI ile
Nizamettin AFŞAR’ın aynı baz konumlarında olduğu, 18:56 da Enver ALTAYLI’nın Mustafa
ÖZCAN'ı aradığı, 13:25 de Enver ALTAYLI'nın Halil ŞIVGIN'ı aradığı, 17:04 ve 20:04 de Halil
ŞIVGIN’nın Enver ALTAYLI'yı aradığı, 13:58,14:56,17:55 de Enver ALTALI’nm Aydın
KÖSTEM’i aradığı, 09:32 de Aydın KÖSTEM tarafından kullanılan Mehmet GÖREN gsm hattının
Mehmet NARİN adına kayıtlı hattı aradığı, 26/11/2002 tarihinde 14:50 de Mustafa ÖZCAN'ı
Nizamettin AFŞAR'm aradığı, 09:54de Enver ALTAYLI'ntn Aydın KÖSTEM'i aradığı,
29/11/2002 tarihinde Enver ALTAYLI'nın 20:50 de Halil ŞIVGIN'ı aradığı, 20:51 de Enver
ALTAYLI'ntn Aydın KÖSTEM'i aradığı, 04/12/2002 tarihinde 18:44 de Enver ALTAYLI’nın
Aydın KÖSTEM'i aradığı, 18:45 de Aydın KÖSTEM'in Enver ALTAYLI’yı aradığı, 05/12/2002
tarihinde 20:08 de Enver ALTAYLI’nın Aydın KÖSTEM'i aradığı, 12:45 de Aydın KÖSTEM'in
Mehmet NARIN adına kayıtlı hatta mesaj attığı, 15:28 de Mehmet NARİN adına kayıttı hattın
Aydın KGSTEM'e mesaj attığı, 10/12/2002 tarihinde 13:38 de Enver ALTAYLI'nın Aydın
KÖSTEM'i aradığı, 11/12/2002 tarihinde 15:12 de Enver ALTAYLI'nın Aydın KÖSTEM'i aradığı,
13/12/2002 tarihinde Enver ALTAYLI ile Mustafa ÖZCAN arasında "rooming" şeklinde arama
olduğu, 14/12/2002 tarihinde 19:00 da Enver ALTAYLI'nın Aydın KÖSTEM'i aradığı, 17/12/2002
tarihinde 11:58 de Enver AL TA YLI ’nın Aydın KÖSTEM'i aradığı, 18/12/2002 tarihinde 21:53
de Enver ALTAYLI'nın Aydın KÖSTEM’i aradığı ( Necip HABLEMİTOĞLU cinayetinin
işlendiğinin kamuoyunca bilindiği zaman dilimi), 20/12/2002 tarihînde 13:07 de Mustafa
ÖZCAN'ın Nizamettin AFŞAR tarafından arandığı (Mustafa ÖZCAN ile Nizamettin AFŞAR ya da
Enver ALTAYLI'nın bir sonraki İrtibatı 06/01/2003 tarihinde), 21/12/2002 tarihinde 16:06 da
Enver ALTA YLI'nın Aydın KÖSTEM'i aradığı, 25/12/2002 tarihinde
15:50,17:16,17:17,18:00,19:57 de Enver ALTAYLI'nın Aydın KÖSTEM'i aradığı, 13/01/2003
tarihinde 09:09,18:55 de Enver ALTAYLI'nın Aydın KÖSTEM'i aradığı, 19:17, 19:59, 20:05 de
Mehmet NARİN adına kayıtlı hattın Aydın KÖSTEM'i aradığı tespit edilmiştir ŞEKLİNDE
TESPİTLER YAPILDIĞI ANLAŞILMAKTADIR. YUKARIDA BELİRTİLEN HTS VERİLERİ
DE DİKKATE ALINDIĞINDA, SİZİNLE İRTİBATLI OLAN ENVER ALTAYLI VE LEVENT
GÖKTAŞ ARASINDAKİ TELEFON TRAFİĞİNİN ÇOK DİKKAT ÇEKİCİ OLDUĞU
GÖRÜLMÜŞTÜR. SİZİN ENVER ALTAYLI İTİBAT KURDUĞUNUZDA MUTLAKA
LEVENT GÖKTAŞ İLE DE İRTİBATA GEÇTİĞİNİZ, LEVENT GÖKTAŞ İLE TELEFON
ÜZERİNDEN İRTİBAT KURDUĞUNUZDA İSE MUTLAKA ENVER ALTAYLI İLE DE
İRTİBATA GEÇTİĞİNİZ, BU TELEFON TRAFİĞİNİN İSE CİNAYETTEN HEMEN ÖNCE
CİDDİ BİR ŞEKİLDE YOĞUNLAŞTIĞI ŞEKLİNDE BİLGİLER ELDE EDİLMİŞTİR. KONU
HAKKINDA AYRINTILI İFADENİZİ VERİNİZ.
CEVABEN: Mehmet GÖREN adına hiçbir GSM hattı kullanmadım. Eşim Işık KÖSTEM
adına kayıtlı GSM hattı da kullanmadım. Yukarıda bahsedilen telefon trafiği tamamen asılsızdır.
Hiçbirini kabul etmiyorum. Yukarıda bahsedilen isimlerden Halil ŞIVGIN’ı tanırım. Kendisi ile
Jandarma Albay Aziz ERGEN tanıştırdı. Beyaz Enerji konusuyla ilgili fikir alışverişinde bulundum.
Diğer ismi geçen şahıslardan Mustafa ÖZCAN’ı hayatımda hiç görmedim. Medyadan tanırım.
Diğer şahıslarla olan tanışıklığımı da yukarıda ifademde anlattım.

SORULDU: ANKARA CUMUHRİYET BAŞSAVCILIĞINCA YÜRÜTÜLMEKTE


OLAN 2004/121619 SAYILI SORUŞTURMA DOSYASI KAPAMINDA SAVCILIK
MAKAMINCA 11.03.2020 TARİHLİ HAZIRLANAN “DOSYA İNCELEME TUTANAĞP’NDA
BELİRTİLEN HTS ÇALIŞMALARI ÜZERİNDE YAPILAN İNCELEMELERDE;
18/12/2002 tarihinde 21:53 de Enver ALTAYLI'nın SİZİ ARADIĞI VE YAKLAŞK (79

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
SN.) GÖRÜŞME YAPILDIĞI TESPİT EDİLMİŞTİR.
NECİP HABLEMİTOĞLU CİNAYETİNİN İŞLENDİĞİNİN KAMUOYUNCA
BİLİNDİĞİ ZAMAN DİLİMİ İÇERİSİNDE ENVER ALT AYLI NEDEN SİZİNLE İRTİBATA
GEÇTİ? GÖRÜŞMENİZİN İÇERİĞİ NEDİR? ANLATINIZ.
CEVABEN: Aradan uzun süre geçtiği için görüşmenin içeriğini hatırlamıyorum.

SORULDU: MEHMET GÖREN İSİMLİ ŞAHSI TANIR MISINIZ? BU ŞAHIS İLE


İRTİBATINIZ NEDİR? ANLATINIZ.
CEVABEN: Mehmet GÖREN isimli şahsı tanımıyorum. Herhangi bir irtibatım olmamıştır.

SORULDU: 05355885216 (MEHMET GÖREN) NUMARALI GSM HATTINI SİZ Mİ


KULLANMAKTASINIZ? BU HATTI NE ZAMAN KULLANDINIZ? ANLATINIZ.
CEVABEN: 05355885216 Numaralı GSM hattını kullanmadım. Yukarıda da bahsettiğim
gibi başka şahıslar adına GSM hattı kullanmadım.

SORULDU: EŞİNİZ İŞIK KÖSTEM ADINA ABONELİK KAYDI BULUNAN 0533258


19 77 NUMARALI GSM HATTINI SİZ Mİ KULLANDINIZ. ANLATINIZ.
CEVABEN: 0533258 19 77 numaralı GSM hattını hatırlamıyorum. Bu numarayı hiç
kullanmadım.
SORULDU: ANKARA CUMUHRİYET BAŞSAVCILIĞINCA YÜRÜTÜLMEKTE
OLAN 2004/121619 SAYILI SORUŞTURMA DOSYASI KAPAMINDA SAVCILIK
MAKAMINCA 11.03.2020 TARİHLİ HAZIRLANAN “DOSYA İNCELEME TUT ANAĞIND A
BELİRTİLEN HTS ÇALIŞMALARI ÜZERİNDE YAPILAN İNCELEMELERDE “Somut olayda,
tanıklar Zihni ÇAKIR, Halil ŞIVGIN ifadelerinde belirtilen, Mustafa ÖZCAN ve Enver ALTAYLI
tarafından Necip HABLEMİTOĞLU üzerinde oluşturulan baskı, Mustafa ÖZCAN ve Enver
ALTAYLI arasında gerçekleşen hts trafiği ile ortaya konulmuş olup, Nuri Gökhan BOZKIR
aktarımı sonucu tanık Zihni ÇAKIR beyanına uyan Enver ALTAYLI'nın Özel Kuvvetler
Komutanlığı ile irtibatı sağlayan kişinin hts trafiklerinden Aydın KÖSTEM isimli şahıs olduğu,
Aydın KÖSTEM isimli şahsın ÖKK'da irtibat kurduğu kişinin ise hts kayıtlarındaki trafiklerden, o
tarihlerde ÖKK'da Astsubay olan Mehmet NARİN adına kayıtlı 0535 572 46 52 numaralı gsm
hattını kullanan şahıs olduğu anlaşılmaktadır. Alınan HTS kayıtlarından Mustafa ÖZCAN'ın Enver
ALTAYLI ile irtibat kurduğu tarihlerde Enver ALTA YLI ile Aydın KÖSTEM arasında da irtibatın
olduğu, Enver ALTAYLI ve Aydın KÖSTEM arasında ilk irtibatın 04/08/2002 tarihinde olduğu,
bu irtibatın, 07/08, 27/09, 30/09, 01/10, 02/10, 03/10, 05/10, 08/10,
09/10,13/10,13/10,14/10,15/10,16/10,17/10,18/10 (0535 588 52 16 Mehmet GÖREN hattı), 20/10,
21/10,22/10,25/10/2002, 04/11/2002, 05/11, 06/11, 07/11, 08/11, 09/11, 10/11, 12/11, 13/11,
14/11, 15/11, 16/11, 18/11, 21/11, 22/11, 24/11, 25/11, 26/11, 28/11, 29/11/2002, 04/12/2002,
05/12, 10/12, 11/12, 14/12, 17/12, 18/12, 21/12, 25/12/2002, 04/01/2003, 13/01, 14/01, 15/01,
16/01(0543 762 62 65 Işık Köstem adına kayıtlı hat), 18/01(0533 258 19 77 Işık Köstem adına
kayıtlı hat), 21/01, 22/01, 23/01 (0533 258 19 77 İşık Köstem adına kayıtlı hat), 24/01( 0543 762
62 65 Işık Köstem adına kayıtlı hat), 26/01, 28/01 (0533 258 1977 Işık Köstem adına kayıtlı hat),
29/01( 0533 258 19 77 Işık Köstem adına kayıtlı hat), 30/01,19/02/2003, 01/03/2003,
07/04/2003,08/04, 01/06/2003, 04/06 (0533 258 19 77 Işık Köstem adına kayıtlı hat), 21/06,23/06,
25/05/2003 tarihlerinde devam ettiği, aralarında 1 yılda toplamda 108 kez irtibatın olduğu
görülmüştür ŞEKLİNDE TESPİTLER YAPILDIĞI ANLAŞILMAKTADIR. KONU HAKKINDA
AYRINTILI İFADENİZİ VERİNİZ.
CEVABEN: Böyle bir telefon trafiğini hatırlamıyorum. Yukarıda da bahsettiğim gibi Enver
ALTAYLI ve Levent GÖKTAŞ isimli şahıslarla zaman zaman görüşmem olurdu.

SORULDU: HALİL ŞIVGIN VE RAMAZAN TOPRAK İSİMLİ ŞAHISLARI TANIR

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
MISINIZ? BU ŞAHISLAR İLE İRTİBATINIZ VAR MIDIR? ANLATINIZ.
CEVABEN: Halil ŞIVGIN isimli şahısla olan irtibatımı yukarıda anlattım. Ramazan
TOPRAK isimli şahıs hatırladığım kadarıyla siyasetçi olabilir. Kendisi ile irtibatım olmadı. Belki
Halil ŞIVGIN’ın ofisinde karşılaşmış olabilirim.

SORULDU: ERGUN POYRAZ İSİMLİ ŞAHSI TANIR MISINIZ? BU ŞAHIS İLE


İRTİBATINIZ VAR MIDIR? İRTİBAT KURDUYSANIZ ARAC1/REFERANS OLARAK KİMİ
KULLANDINIZ? ANLATINIZ.
CEVABEN: Ergün POYRAZ isimli şahsın evine bir kere gittim. Yazmış olduğu kitap da
düzeltilmesi gereken bir metnin olduğu ismini hatırlamadığım askeri bir personel tarafından
yönlendirildim ve evine giderek bu konuyu Ergün POYRAZ isimli şahsa ilettim.

SORULDU: ERGUN POYRAZ İSİMLİ ŞAHSIN EVİNE HİÇ GİTTİNİZ Mİ?


ANLATINIZ.
CEVABEN: Yukarıda belirttiğim gibi evine bir kere gittim.

SORULDU: ERGUN POYRAZ İSİMLİ ŞAHIS İLE HİÇ DOKÜMAN, BİLGİ/BELGE


VEYA GÖRÜNTÜ ALIŞ VERİŞİNİZ OLDU MU? YA DA BU ŞAHISTAN BU TÜR BİR
TALEBİNİZ OLDU MU? ANLATINIZ.
CEVABEN: Hayır olmadı.

SORULDU:ERGUN POYRAZ’DAN TEMİN ETTİĞİNİZ DOKÜMAN, BİLGİ/BELGE


VEYA GÖRÜNTÜLERİ NE AMAÇLA KULLANDINIZ? ELDE ETTİĞİNİZ BU VERİLERİ
BAŞKA ŞAHIS VEYA ŞAHISLAR İLE PAYLAŞTINIZ MI? ANLATINIZ.
CEVABEN: Ergün POYRAZ isimli şahıstan herhangi bir belge elde etmedim.

SORULDU: ÜLKE İÇERİSİNDE ULUSAL BİR TELEVİZYON KANALI KURMA


ÇALIŞMASI YAPTINIZ MI? YAPTI İSENİZ BU GİRİŞİMDE SİZDEN BAŞKA KİMLER
VARDI? ANLATINIZ.
CEVABEN: Gazeteci Nuray BAŞARAN isimli şahıs ile birlikte hatırladığım kadarıyla 2009
veya 2010 yıllarında bir televizyon kanalı kurmak için bir araya geldik fakat ikinci bir görüşmemiz
olmadı. Televizyon kanalı da kurulamadı.

SORULDU: ANKARA CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞINCA YÜRÜTÜLMEKTE


OLAN 2004/121619 SAYILI SORUŞTURMA DOSYASI KAPSAMINDA BİLGİ SAHİBİ
OLARAK İFADESİ ALINAN ERGUN POYRAZ İSİMLİ ŞAHIS SİZİNLE İLGİLİ OLARAK;
“...Aydın KÖSTEM isimli şahıs beni Necip HABLEMİTOGLU öldürülmeden önce
telefondan aradı, kendisinin şu an ismini hatırlamadığım ama doğudaki çalışmalarından ötürü ünlü
olduğunu bildiğim bir general ile beraber çalıştıklarını, onu arkadaşı olduğunu söyleyerek tanıttı.
Telefonumu nereden bulduğunu sorup sormadığımı hatırlamıyorum.
Bana bu görüşmede Fetlıullah GÜLEN ve Recep Tayyip ERDOĞAN ile ilgili bir çalışma
yaptığını söylemişti. O tarihlerde benim elimde kamuoyunda kimsede olmayan toplantı ve görüşme
sıralarında ya da hac ziyaretlerinde yapılan konuşma içerikli video kasetler bulunmaktaydı. Bunları
o tarihten önce yapmış olduğum bir araştırmada dönemin siyasi partilerinden olan Refah Partisi
içerisinden temin etmiştim. Benden bu kişilerle ilgili elimde olan ve içeriği konuşma görüntüleri
olan video kasetlerden istedi Bu görüşmede benim adresimi de aldı. Kısa bir süre sonra ikametime
geldi. Kendisini evime aldım. Onun yanında kimse yoktu. Benim yanımda kimse olup olmadığını
hatırlamıyorum. Kendisiyle evimde görüştüğümde bana bir televizyon kanalı kuracaklarını, bunun
için bir çalışma yaptıklarını, bu yüzden benden bu video kasetlerini istediğini belirtti. Hatta bu
görüşmede bana ABD ülkesinde okuyan bir oğlu olduğunu da söylemişti. Bir sûre evimde

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
kendisiyle görüştükten sonra elimde bulunan şuan içeriğini hatırlamadığım, konuşma içerikli, sesli
ve görüntülü 2 adet video kasetini bu kişiye verdim. Daha sonra benim evimden gitti. O tarihlerde
ben iş yeri olarak kendi ev adresimi kullanırdım. Bu görüşmeden bir süre sonra şuan ismini
hatırlamadığım bir gazetece arkadaşım beni aradı, bana Aydın KÖSTEM'i, beni aradığı sırada
beraber çalıştığını söylediği ancak şuan ismini hatırlamadığım general rütbesindeki kişinin benden
temin edilen bu iki kaseti kendilerine para karşılığı satmak istediğini söyledi Bunun üzerine ben de
Aydın KÖSTEM'i büyük bir ihtimalle arayarak kasetlerin satılması olayını anlatıp bir daha da
benimle görüşme diyerek telefonu kapattım. Aydın Köstem ile yapmış olduğum son görüşmede
kendisi bana kasetlerin bu generale verilmesiyle ilgili pek bir şey söylemedi. Son görüşmemden
sonra bir daha da Aydın KÖSTEM ile görüşmedim...” ŞEKLİNDE BEYANDA
BULUNMUŞTUR. KONU HAKKINDA AYRINTILI İFADENİZİ VERİNİZ.
CEVABEN: Ben kesinlikle kendisinden kaset almadım. İfade içeriğinde anlattığı gibi bir
generalden de bahsetmedim. Beyanında geçen tek doğru kısım evime gitmemdir.

SORULDU: ANKARA CUMUHRİYET BAŞSAVCILIĞINCA YÜRÜTÜLMEKTE


OLAN 2004/121619 SAYILI SORUŞTURMA DOSYASI KAPAMINDA SAVCILIK
MAKAMINCA 11.03.2020 TARİHLİ HAZIRLANAN “DOSYA İNCELEME TUTANAĞP’NDA
BELİRTİLEN HTS ÇALIŞMALARI ÜZERİNDE YAPILAN İNCELEMELERDE;
“21/10/2002 tarihinde 10:54 de Mustafa ÖZCAN'm Nizamettin AFŞAR tarafından arandığı,
Nizamettin AFŞAR ile Enver ALTAYLI'nm aynı bazda olduğu, Enver ALTAYLI’nm 11:18 de
Halil ŞIVGIN'ı aradığı, 11:49 da Halil ŞIVGIN’nm Necip HABLEMİTOĞLU'nu aradığı, Enver
ALTAYLI'nm Halil ŞIVGIN'ı aradıktan sonraki görüşmesinde 11:39 da Aydın KÖSTEM'i aradığı,
19:46 ise Necip HABLEMİTOĞLU’nun Şaban YILMAZ adına kayıtlı 0536 435 06 73 nolu gsm
hattını kullanan, yakın arkadaşı olan Ergün POYRAZ'ı aradığı, bu görüşmeden hemen sonra
19:50'de Ergün POYRAZIN Aydın KÖSTEM'i aradığı (Aydın KÖSTEM-Ergün POYRAZ
arasında ilk ve tek irtibat)” ŞEKLİNDE TESPİTLER YAPILDIĞI ANLAŞILMAKTADIR. KONU
HAKKINDA AYRINTILI İFADENİZİ VERİNİZ.
CEVABEN: Bu görüşmeleri hatırlamıyorum. Yukarıda da belirttiğim gibi telefon trafiğini
kabul etmiyorum.

SORULDU: NURİ GÖKHAN BOZKIR İSİMLİ ŞAHSI TANIR MISINIZ? BU ŞAHIS İLE
İRTİBATINIZ VAR MIDIR? ANLATINIZ.
CEVABEN: Nuri Gökhan BOZKIR isimli şahsı tanırım. 2010 yılı içerisinde kendisini
birlikte çalıştığım Ufuk isimli soyadını hatırlamadığım mütaahit arkadaşım vesilesiyle tanıdım. Sık
bir ilişkim olmadı. Bir ara Kızılaş AVM de köfteci dükkanı açtı ve ara sıra işletmiş olduğu köfteci
dükkanına yemek yeme için gittim. Bu tarihten önce bir tanışlığım yoktur.

SORULDU: ANKARA CUMUHRİYET BAŞSAVCILIĞINCA YÜRÜTÜLMEKTE


OLAN 2004/121619 SAYILI SORUŞTURMA DOSYASI KAPAMINDA SAVCILIK
MAKAMINCA 11.03.2020 TARİHLİ HAZIRLANAN “DOSYA İNCELEME TUTANAĞINDA
BELİRTİLEN HTS ÇALIŞMALARI ÜZERİNDE YAPILAN İNCELEMELERDE;
“KULLANMAKTA OLDUĞUNUZ 0.535.3477484 NUMARALI GSM HATTININ
TAKILI OLDUĞU 33007567477700 İMEİ NUMARALI CİHAZIN 03/06/2002 TARİHİNDEN
SONRA KULLANILMADIĞI, BU CİHAZI OLAY TARİHİNDE TELEFONCULUK YAPTIĞI
DEĞERLENDİRİLEN 0536 3 72 96 65 NUMARALI GSM HATTI SAHİBİ CERCİŞ
DİŞLİOGLU İSİMLİ ŞAHISIN BİR SÜRE KULLANDIĞI,
AYRICA NURİ GÖKHAN BOZKIR KULLANIMDA OLAN 0533 653 33 15
NUMARALI GSM HATTININ TAKILI OLDUĞU 35077810763939 İMEİ NOLU CİHAZIN İSE
18/12/2002 TARİHİNDEN SONRA NURİ GÖKHAN BOZKIR TARAFINDAN
KULLANILMADIĞI, SÖZ KONUSU BU CİHAZI DA 19/12/2002 TA RİHİNDEN SONRA 0536

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
3 72 96 65 NUMARALI GSM HATTINI KULLANAN CERCİŞ DİŞLİOĞLU İSİMLİ ŞAHSIN
BİR SÜRE KULLANMIŞ OLDUĞU” ŞEKLİNDE TESPİT YAPILDIĞI ANLAŞILMAKTADIR.
SORUŞTURMA DOSYASI KAPSAMINDA YAPILAN BU TESPİT DİKKAT ÇEKİCİ
BULUNMUŞTUR.
SÖZ KONUSU CİHAZI VERDİĞİNİZ TELEFONCU CERCİŞ DİŞLİOĞLU’NU TANIR
MISINIZ? NURİ GÖKHAN BOZKIR’IN DA AYNI TELEFONCUYA CİHAZ VERMESİ VEYA
SATMASI TESADÜF MÜDÜR? BU TELEFONCU ORTAK TANIDIĞINIZ BİR ŞAHIS
MIDIR? KONU HAKKINDA AYRINTILI İFADENİZİ VERİNİZ.
CEVABEN: Cerciş DİŞLİOGLU isimli şahsı tanımıyorum. Aynı telefoncuya telefon
satmamız tamamen tesadüftür.

SORULDU: TAHİR ÜNVER İSİMLİ ŞAHSI TANIR MISINIZ? BU ŞAHIS İLE


İRTİBATINIZ VAR MIDIR? ANLATINIZ.
CEVABEN: Tahir ÜNVER isimli şahsı tanımıyorum.

SORULDU: ANKARA CUMUHRİYET BAŞSAVCILIĞINCA YÜRÜTÜLMEKTE


OLAN 2004/121619 SAYILI SORUŞTURMA DOSYASI KAPAMINDA SAVCILIK
MAKAMINCA 11.03.2020 TARİHLİ HAZIRLANAN “DOSYA İNCELEME TUTAN AĞF’N D
A BELİRTİLEN HTS ÇALIŞMALARI ÜZERİNDE YAPILAN İNCELEMELERDE;
“18/12/2002 tarihinde kapatılan ve bir daha 14/01/2003 tarihinde açılan Nuri Gökhan
BOZKIR adına kayıtlı 0.536.8399674 numaralı gsm hattının 14/01/2003 tarihinde ilk irtibata
geçtiği numaranın Tahir UNVER isimli şahıs adına kayıtlı 0.555.2148655 numaralı gsm hattı
olduğu, 11:04 de Tahir ÜNVER isimli şahıs adına kayıtlı hattın Nuri Gökhan BOZKIR adına
kayıtlı 0.536.8399674 numaralı gsm hattını aradığı, aynı tarihte 10:18 de Nuri Gökhan BOZKIR’m
kullanımında olan 0.533.6533315 numaralı gsm hattının Tahir ÜNVER isimli şahıs adına kayıtlı
hattı aradığı, Tahir ÜNVER hattının aynı zamanda Aydın KÖSTEM'in kullanımındaki
0.535.3477484 numaralı gsm hattı ile de irtibatlı olduğu tespit edilmiştir.” ŞEKLİNDE
TESPİTLER YAPILDIĞI ANLAŞILMAKTADIR. KONU HAKKINDA AYRINTILI İFADENİZİ
VERİNİZ.
CEVABEN: Tahir ÜNVER isimli şahsı tanımıyorum.

SORULDU: ANKARA CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞINCA YÜRÜTÜLMEKTE


OLAN 2004/121619 SAYILI SORUŞTURMA DOSYASI KAPSAMINDA ŞÜPHELİ SIFATI
İLE İFADESİNE BAŞVURULAN NURİ GÖKHAN BOZKIR;
“...İkinci görüşmem ise 2011 yılı içerisinde tanışmış olduğum Aydın KÖS TE M bir gün
beni Enver ALTAYLI ile tanıştıracağını söyledi. Yine Angora Pastanesinin karşısında olan Şahin
Sitesindeki evine gittik. Burada 10 dakika kadar kaldım. Kitabını imzalayarak verdi. Burada eski
komutanım Kaşif KOZİNOĞLU hakkında yapmış olduğu olumsuz konuşma beni etkiledi. Bende
biran önce kalkmak istedim ve evinden ayrıldım. Merdivenden inerken de Aydın KÖSTEM’e
böyle şahıslarla beni tanıştırmamasını istedim. Nizamettin AFŞAR isimli şahıs Enver
ALTAYLVnın koruması ve şöforü olarak tanıyorum. Kardeşini tanıyorum. Kendisi ile hiçbir
irtibatım yok... ”
“...Aydın KÖSTEM isimli şahsı tanıyorum. Kendisi ile 2010 yılı içerisinde Birlik
mahallesinde bulunan her gün sabah çay içmek için uğradığım berber dükkanı önünde oturuken
oradan geçmekte iken yanıma gelerek Nuri sen misin diyerek sordu. Bende evet dedim. Ben seni
basından ve Levent GÖKTAŞ’dan dolayı tanıyorum dedi. Bu şahısla iş ve ticaret işlerim olmadı.
Kendisi devamlı beni birileri ile tanıştırmak istedi. Eskiden silah işi yaptığını Özel Kuvvetlere,
Özet birliklere silah ve mühimmat temin ettiğini söyledi. 2012 yılı içerisinde beni Amerikaların
DEA uyuşturucu ile Mücadele biriminden Brain isimli şahısla tanıştırdı. Bununla birlikte Türkiye
KOM Başkanlığının Muhbir (Haber Elemanı) olarak dahil edilmeye çalıştı. Eski dosyalarımdan

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
dolayı kabul görmedim. Bunun dışında kendisiyle maddi bir ilişkim yoktur. 2013 yılından
itibarende görüşmüyorum...“ ŞEKLİNDE BEYANDA BULUNMUŞTUR. ŞAHSIN BU
BEYANLARI HAKKINDA AYRINTILI OLARAK İFADENİZİ VERİNİZ.
CEVABEN: Nuri Gökhan BOZKIR isimli şahsın ifadesi kısmen doğrudur. Yukarıda da
belirttiğim gibi kendisiyle tanışmam Ufuk isimli mütaahit aracılıyla olmuştur. Nuri Gökhan
BOZKIR isimli şahıs ile 2013 yılı içerisinde Suriye ülkesinde bir hastane kurma çalışmamız oldu.
Ancak yapılan görüşmelerden sonra hastane işi yapılamadı.

SORULDU: FETÖ/PDY SİLAHLI TERÖR ÖRGÜTÜ İLE BİR BAĞLANTINIZ VEYA


İRTİBATINIZ VAR MIDIR? BU ÖRGÜT İÇERİSİNDE HİÇ FAALİYET GÖSTERDİNİZ Mİ?
ANLATINIZ.
CEVABEN: Hayır
ANKARA CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞINCA YÜRÜTÜLMEKTE OLAN
2004/121619 SAYILI SORUŞTURMA DOSYASI KAPSAMINDA GÖZALTINA
ALINDIĞINIZDA EL KONULAN VE ANKARA 4. SULH CEZA HÂKİMLİĞİNİN 02/02/2022
TARİH VE 2022/2466 DEĞİŞİK İŞ SAYILI KARARI ELDE EDİLEN DİJİTAL
MATERYALLER ÜZERİNDE YAPILAN İNCELEMELERDE “BLITZ ibareli 16 GB kapasiteli
USB kütük içerisindeki TÜM KANITLAR/MEDYA/RESİMLER klasörü içerisindeki 1171, 1174,
1176 ve 1178 sırasındaki pdf formundaki belge” İÇERİSİNDE ELDE EDİLEN (Sayın Enver
Altaylı’nın dikkatine, Ankara, 06.12.2004) ŞEKLİNDE BAŞLAYAN BELGE AVUKATINIZ
HUZURUNDA TARAFINIZA GÖSTERİLEREK OKUTULMUŞTUR. AŞAĞIDA
TARAFINIZA YÖNELTİLECEK SORULARA BU BELGEYE GÖRE CEVAP VERİNİZ.
(TESPİT VE İNCELEME TUTANAĞI / EK-7, EK-8)
SORULDU: BELGE İÇERİSİNDE “...cemaatine yönelik bazı faaliyetlerin araştırılması
yönündeki talebiniz doğrultusunda son bir aydır süregelen çalışmalarımız ve arz ettiğim bilgilerin
yanı sıra... ” ŞEKLİNDE GEÇEN KISIM FETÖ/PDY SİLAHLI TERÖR ÖRGÜTÜNE KARŞI
FAALİYET İÇERİSİNDE OLDUKLARI ÖN GÖRÜLEN BAZI ŞAHISLAR VE OLAYLAR
HAKKINDA ÖRGÜTÜN RAHATSIZ OLDUĞU VE BİLGİ TALEBİNDE BULUNDUĞUNU
AÇIKÇA ANLAŞILMAKTADIR. YAPMIŞ OLDUĞUNUZ BU ÇALIŞMANIN TALİMATINI
KİM YA DA KİMLERDEN ALDINIZ? RAPORU HAZIRLAMADAN ÖNCE NASIL BİR
ÇALIŞMA YAPTINIZ? BU ÇALIŞMAYI YAPARKEN KİMLERDEN YARDIM ALDINIZ?
CEVABEN: Enver ALTAYLI isimli şahıs Kamil YÜCEORAL isimli şahısile görüş. Hoca
efendiyi (Fetullah gülen) ikna edecek şekilde bir özür yazısı yazsın sende bana getir dedi. Bende
Kamil YÜCEORAL isimli şahsı daha önceden tanıdığım için kendisine giderek el yazısı ile bir özür
yazısı yazdırdım. Yazmış olduğu özür yazısını Enver ALTAYLI isimli şahsa teslim ettim. Bu iş
karşılığında bir müddet sonra 30000 Dolar para verdi. Parayı şoförü Nizamettin AFŞAR zarf
içerisinde bana getirerek teslim etti. Enver ALTAYLI isimli şahıs Kamil YÜCEORAL özür mektubu
yazmaz ise yazısını taklit et iki satır yazarak getir dedi. Bu şekilde rapor hazırlamamı Enver
ALTAYLI istedi. Raporu hazırlarken kimseden yardım almadım.

SORULDU: BELGEDE FETÖ/PDY SİLAHLI TERÖR ÖRGÜTÜ ELE BAŞI FETULLAH


GÜLEN’E ÖRGÜT JARGONUNDA OLDUĞU GİBİ “Sayın Fetullah Gülen Hocaefendr
OLARAK HİTAP ETMENİZ BU ÖRGÜTE BAĞLILIĞINIZI AÇIKÇA GÖSTERMEKTEDİR.
BU KONU HAKKINDA AYRINTILI İFADENİZİ VERİNİZ.
CEVABEN: Bu şekilde hitap etmemin sebebi Enver ALTAYLI isimli şahsın onlara bir
yakınlık içerisinde olduğunu bilmemden ve bana hazırlayacağım raporda Hoca efendi, sayın
Fetullah Gülen şeklinde hitap etmemi söyledi. İçinde bulunduğum maddi sıkıntılardan dolayı
Kamil YÜCEORAL ile görüştüm ve bu raporu yazdım.

SORULDU: KAMİL YÜCEORAL VE NURETTİN VEREN HAKKINDA NASIL BİR

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
ÇALIŞMA YAPTINIZ? YAPTIĞINIZ ÇALIŞMAYI KİME VERDİNİZ?
CEVABEN: Hiçbir çalışma yapmadım.

SORULDU: KAMİL YÜCEORAL VE NURETTİN VEREN DIŞINDA YAPTIĞINIZ


ÇALIŞMALAR NELERDİR? BU ÇALIŞMALANI KİME VERDİNİZ?
CEVABEN: Hiçbir çalışma yapmadım.

SORULDU: 05.12.2004 TARİHİNDE KAMİL YÜCEORAL İLE YAPTIĞINIZ


GÖRÜŞMEDE SES KAYDI ALDINIĞINIZI SÖYLEMEKTESİNİZ? BU SES KAYDINI
NEDEN ALDINIZ? ANLATINIZ.
CEVABEN: Böyle bir ses kaydı almadım. Enver ALTAYLI isimli şahsı etkilemek için
raporda ses kaydından bahsettim.

SORULDU:ALDIĞINIZ SES KAYITLARININ BİR KISMINI SİLMENİZ GEREKTİĞİNİ


VE DIŞ MİHRAKLARIN ELİNE GEÇMESİNİ ENGELLEMENİZ GEREKTİĞİNİ
SÖYLEMEKTESİNİZ. NEDEN BÖYLE BİR TEDBİR UYGULAMA GEREĞİ DUYDUNUZ?
TEKNİK OLARAK BU İŞLEMİ KİME YAPTIRDINIZ? ANLATINIZ.
CEVABEN: Böyle bir ses kaydı almadım. Enver ALTAYLI isimli şahsı etkilemek için
raporda ses kaydından bahsettim.

SORULDU: KAMİL YÜCEORAL’IN İKAMETİNE GİDERKEN ÜZERİNİZDE SİLAH


BULUNMASININ SEBEBİ NEDİR? ANLATINIZ.
CEVABEN: O dönem adıma kayıtlı taşıma ruhsatlı tabancam bulunuyordu. Bu sebebden
dolayı silahım üzerimdeydi. Onun için özel silahımı alıp gitmedim.

SORULDU: KAMİL YÜCEORAL İLE GÖRÜŞMEYE BAŞLADIĞINIZ SIRADA ‘‘BU


KAFAYLA GİDERSEN BEN DEĞİL SENİ BAŞKASI VURACAK” ŞEKLİNDE TEHDİT
İÇERİKLİ CÜMLE SÖYLEMENİZİN AMACI NEDİR? ANLATINIZ.
CEVABEN: Yakın arkadaşım olduğu için espri yaptım.

SORULDU: KAMİL YÜCEORAL’A YAPTIĞINIZ GÖRÜŞMEYİ SES KAYDINA


ALDIĞINIZ HALDE NEDEN BİR DE EL YAZISI İLE YAZMASINI TALEP ETTİNİZ? BUNU
SİZDEN KİM İSTEDİ? YAPTIĞINIZ GÖRÜŞME SONUCU ALDIĞINIZ İMZALI EL
YAZISINI KİME TESLİM ETTİNİZ? ANLATINIZ.
CEVABEN: Böyle bir ses kaydı almadım. Enver ALTAYLI isimli şahsı etkilemek için
raporda ses kaydından bahsettim.

SORULDU: VERMİŞ OLDUĞUNUZ RAPORDA Hocaefendi nin bu ortamda Türkiye’nin


bütünlüğünün korunmasına yönelik ciddi katkılarının olacağına inandığımızı ve bu fikirdeki milli
edelerin ve bizden bazı resmi yetkililerinin son dönemde F.G. aleyhine bir gizli operasyon başlatan
başbakan ve emrindeki gen.kur.bşk nına rağmen hocaefendi aleyhindeki zararlı bazı faaliyetleri
engeleme kararlılığını dile getirdim" ŞEKLİNDE YAZI KALEME ALDIĞINIZ
GÖRÜLMÜŞTÜR. BU YAZINIZDA ÖRGÜT ELE BAŞININ FİKİRLERİNİ ÖNE SÜREREK
KENDİNİZİ MİLLİ GÜÇ” OLARAK GÖRMENİZİN SEBEBİ NEDİR? MİLLİ GÜÇ
DEDİĞİNİZ GRUP KİMLERDEN OLUŞUR? “BİZDEN BAZI RESMİ YETKİLİLER" DERKEN
NEYİ KASDETTİNİZ? BU RESMİ YETKİLİLER KİMDİR? ANLATINIZ.
CEVABEN: Enver ALTAYLI'nın benden istediği raporun çok önemli olduğunu söylemesi ve
gerekli boşlukları doldur ve beni onure edecek bir metin hazırla dediği için bu tarz da terimleri
kullandım.

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
SORULDU: VERMİŞ OLDUĞUNUZ RAPORDA “Hocaefendi aleyhindeki zararlı bazı
faaliyetleri engelleme kararlılığını” DİLE GETİRDİĞİNİZDEN BAHSETMEKTESİNİZ.
FETULLAH GÜLEN VE ÖRGÜTÜ KENDİLERİNE KARŞI ZARARLI FAALİYETLERE
KARŞI NASIL BİR ÖNLEM ALMAYI PLANLAMIŞTIR? ANLATINIZ.
CEVABEN: Enver ALTAYLI'nın benden istediği raporun çok önemli olduğunu söylemesi ve
gerekli boşlukları doldur ve beni onure edecek bir metin hazırla dediği için bu tarz da terimleri
kullandım.

SORULDU:NURETTİN VEREN İSİMLİ ŞAHSA ULAŞIP KENDİSİNİ


YÖNLENDİRMENİZ HATTA HİZAYA SOKMANIZIN MÜMKÜN OLDUĞUNDAN
BAHSETMEKTESİNİZ. BURADA “HİZAYA SOKMAK” CÜMLESİNİ NE AMAÇLA
SÖYLEDİNİZ? ŞAHSA KARŞI NASIL BİR YÖNTEMLE HAREKET ETMEYİ
PLANLADINIZ? ANLATINIZ.
CEVABEN: Enver ALTAYLI'nın benden istediği raporun çok önemli olduğunu söylemesi ve
gerekli boşlukları doldur ve beni onure edecek bir metin hazırla dediği için bu tarz da terimleri
kullandım. Abartılmış bir ifadeydi.

SORULDU: SÜLEYMAN KAMİL YÜCEORAL İSİMLİ ŞAHSIN İMZASI BULUNAN


05.12.2004 TARİHLİ EL YAZISINDAN OLUŞAN VE (2) SAFYA OLAN DOKÜMANI
NEREDEN TEMİN ETTİNİZ? BU DOKÜMANDAKİ BULUNAN İMZA VE EL YAZISI
SÜLEYMAN KAMİL YÜCEORAL’A MI AİTTİR? BU BELGEYİ KİME TESLİM ETTİNİZ?
ANLATINIZ. TESPİT VE İNCELEME TUTANAĞI / EK-9, EK-10)
CEVABEN: Süleyman Kamil YÜCEORALTn kendi el yazısıdır. El yazısı ile yazdığı 2
sayfalık dokümanı Enver ALTAYLI’ya teslim ettim.

SORULDU:ANKARA CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞINCA YÜRÜTÜLMEKTE OLAN


2004/121619 SAYILI SORUŞTURMA DOSYASI KAPSAMINDA GÖZALTINA
ALINDIĞINIZDA EL KONULAN VE ANKARA 4. SULH CEZA HÂKİMLİĞİNİN 02/02/2022
TARİH VE 2022/2466 DEĞİŞİK İŞ SAYILI KARARI ELDE EDİLEN DİJİTAL
MATERYALLER ÜZERİNDE YAPILAN İNCELEMELERDE (l’DEN 34’E) KADAR
NUMARALANDIRILMIŞ MADDELER HALİNDE ÜÇ SAYFADAN OLUŞAN (ABD İstihbarat
Örgütü CIA) ŞEKLİNDE BAŞLAYAN BELGE AVUKATINIZ HUZURUNDA TARAFINIZA
GÖSTERİLEREK OKUTULMUŞTUR. AŞAĞIDA TARAFINIZA YÖNELTİLECEK
SORULARA BU BELGEYE GÖRE CEVAP VERİNİZ. (TESPİT VE İNCELEME TUTANAĞI /
EK-6)
SORULDU: (1-34) MADDELER HALİNDE ÜÇ SAYFA ŞEKLİNDE
HAZIRLADIĞINIZ BU RAPORU HAZIRLAMANIZI KİM İSTEDİ? BU RAPORU NE
AMAÇLA HAZIRLADINIZ? KİME TESLİM ETTİNİZ? ANLATINIZ.
CEVABEN: Dijitalimden elde edilen belgeyi Amerika ülkesinde yaşayan kardeşim Altay
Saygın KÖSTEM’e gönderdim. O da yakın ilişki içerisinde bulunduğu eski bir senetöre okuduğunu
söyledi.

SORULDU: RAPOR İÇERİSİNDE (1), (2), (3), (4) VE (5) ŞEKLİNDE ŞAHISLARIN
İSİMLERİNİN YERİNE KODLAMA YAPTIĞINIZ GÖRÜLMÜŞTÜR. RAKAMSAL OLARAK
KODLADIĞINIZ BU ŞAHISLAR SIRASI İLE KİMLERDİR? NEDEN Bu ŞEKİLDE
KODLAMA YAPTINIZ? RAPORU VERDİĞİNİZ ŞAHIS VEYA ŞAHISLARDA BU
KODLAMAYI BİLİYORLARMI? ANLATINIZ.
CEVABEN: Aynı isimleri sık sık tekrar etmemek için rakamsal değer vererek yazdım. 1
numara Enver ALTAYLI, 2 Numara Mustafa ÖZCAN, 3 Numara Levent GÖKTAŞ, 4 ve 5 Numara
Levent GÖKTAŞ isimli şahsa yakın kişiler olabilir.

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
SORULDU: RAPORUN 8.MADDESİNDE “...17-25 Aralık operasyonu gerçekten bir darbe
teşebbüsüdür. Birazdan bahsedeceğim isimlerden birisi (1), o tarihten birkaç gün önce birlikteyken
RTE’nin çok kısa bir süre içinde tasfiye edileceği, kendisi ve ailesinin yakınları ile birlikte
öldürüleceği veya hapse atılacağını kin kusarak bana söylemişti...” ŞEKLİNDE BİR BEYAN
OLDUĞU GÖRÜLMÜŞTÜR. NUMARA KİMDİR? BU ŞAHIS BU BİLGİLERİ NEREDEN
ALMIŞTIR? SİZE NEDEN BÖYLE BİR AÇIKLAMA YAPMA GEREĞİ DUYMUŞTUR?
ANLATINIZ.
CEVABEN: Bu konuyu Enver ALTAYLI bana söyledi. Yukarıda belirttiğim gibi 1 numara
diye belirttiğim şahıs Enver ALTAYLI'dır. 17-25 Aralık olaylarından Önce bu bilgileri
operasyonları yapan FETÖ’cülerden aldığını tahmin ediyorum. Bu konuşmadan birkaç gün sonra
da 17-25 Aralık operasyonu oldu.

SORULDU: RAPORUN 12 VE 13.NCÜ MADDELERİNDE TSK İÇERİSİNE FETÖ/PDY


SİLAHLI TERÖR ÖRGÜTÜNÜN SIZDIĞINDAN VE PİRAMİT TABANINDAN
BAHSETMEKTESİNİZ. BURADA NEYİ ANLATMAYA ÇALIŞMAKTASINIZ. BU
BİLGİLERİ NEREDEN TEMİN ETTİNİZ? ANLATINIZ.
CEVABEN: Çok sayıda askeri personellerle farklı zaman ve yerlerde yapmış olduğum
sohbetlerde edindiğim bilgilerdir. Askeriye içerisinde rütbeler büyüdükçe cemaate olan yakınlığın
azalmakta olduğunu, cemaate yakınlığı astsubay ve uzman çavuşlar arasında daha çok rağbet
gördüğü.

SORULDU: RAPORUN 16 VE 17.NCİ MADDELERİNDE FETULLAH GÜLEN’İN


TÜRKİYE’DEKİ EN GİZLİ VE EN GÜÇLÜ İSMİNİN (1) OLDUĞUNDAN VE ÖRGÜTÜN (2)
NUMARALI VELİAHTINA ÇOK YAKIN OLDUĞUN BAHSETMEKTESİNİZ. KONU
HAKKINDA BİLDİKLERİNİZİ ANLATINIZ.
CEVABEN: 1 Numara Enver ALTAYLI, 2 Numara Mustafa ÖZCAN olarak bahsettim.
Enver ALTAYLI’nın en gizli ve en güçlü olmasının sebebi yaptığımız konuşmalarda edindiğim
kanaatler sonucu bu şekilde düşündüm.

SORULDU: RAPORUN 20.NCİ MADDESİNDE (l)’İN TSK MENSUBU (3) İLE UZUN
SÜREDİR ÇOK YAKIN OLDUKLARINDAN BAHSETMEKTESİNİZ. KONU HAKKINDA
BİLDİKLERİNİZİ ANLATINIZ.
CEVABEN: Enver ALTAYLI ve Levent GÖKTAŞ'ı ben tanıştırdım. İlk tanışmamızda
birlikteydik. Daha sonra ki görüşmelerinde ben yoktum.

SORULDU: RAPORUN 21.NCİ MADDESİNDE (3)’ÜN RTE’DEN İNTİKAM ALMAYA


YEMİN ETTİĞİNDEN BAHSETMEKTESİNİZ. KONU HAKKINDA BİLDİKLERİNİZİ
ANLATINIZ.
CEVABEN: Levent GÖKTAŞ MİT Müsteşarı olmaya çok hevesliydi. MİT müsteşarı
olamayınca ben böyle bir kanıya vardım ve o şekilde kaleme aldım.

ANKARA CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞINCA YÜRÜTÜLMEKTE OLAN


2004/121619 SAYILI SORUŞTURMA DOSYASI KAPSAMINDA GÖZALTINA
ALINDIĞINIZDA EL KONULAN VE ANKARA 4. SULH CEZA HÂKİMLİĞİNİN 02/02/2022
TARİH VE 2022/2466 DEĞİŞİK İŞ SAYILI KARARI ELDE EDİLEN DİJİTAL
MATERYALLER ÜZERİNDE YAPILAN İNCELEMELERDE BİR SAYFADAN OLUŞAN
(Ankara 29.12.15 FETÖ cüler bir süredir..) ŞEKLİNDE BAŞLAYAN BELGE AVUKATINIZ
HUZURUNDA TARAFINIZA GÖSTERİLEREK OKUTULMUŞTUR. AŞAĞIDA
TARAFINIZA YÖNELTİLECEK SORULARA BU BELGEYE GÖRE CEVAP VERİNİZ.

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
(TESPİT VE İNCELEME TUTANAĞI / EK-2)
SORULDU: SÖZ KONUSU BELGEDE KISALTMA OLARAK GEÇEN (EA, LG, RTE,
EG) KELİMELERİ NE ANLAMA GELMEKTEDİR.
CEVABEN: EA Enver ALTAYLI, LG Levent GÖKTAŞ, RTE Recep Tayip ERDOĞAN, EG
hatırlayamadım.

SORULDU: NURAY BAŞARAN KİMDİR? BU ŞAHSIN FETÖ/PDY SİLAHLI TERÖR


ÖRGÜTÜ İLE DOĞRUDAN BAĞLANTILI OLDUĞUNU NEREDEN BİLİYORSUNUZ?
ANLATINIZ.
CEVABEN: Nuray BAŞARAN gazeteci ve Fetullah Gülen’e yakın bir şahıstır. Amerika
ülkesine çok sık gidip geliyordu ve geldiğindeki konuşmamızda Fetullah Gülen'in malikanesinde
kaldığım söylüyordu.

SORULDU: BELGENİN EN ALT KISMINDA “Tuğtekin-Nizam-KamiLG.Nuri Bozkır


(karekteri zayıf ikili oynayabilir) GEÇEN CÜMLEDE GEÇEN ŞAHISLAR KİMLERDİR? BU
ŞAHISLARI TANIYOR MUSUNUZ? BU ŞAHISLAR İLE İRTİBATINIZ VAR MIDIR? “İKİLİ
OYNAYABİLİR” ŞEKLİNDEKİ CÜMLE İLE NEYİ KASDETMEKTESİNİZ? ANLATINIZ.
CEVABEN: Tuğtekin AYKURT. Nizamettin AFŞAR, Kamil YÜCEORAL ve Gökhan Nuri
BOZKIR isimli şahıslar ile irtibatım hakkında yukarıda İfademde açıklamada bulundum.
ANKARA CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞINCA YÜRÜTÜLMEKTE OLAN
2004/121619 SAYILI SORUŞTURMA DOSYASI KAPSAMINDA GÖZALTINA
ALINDIĞINIZDA EL KONULAN VE ANKARA 4. SULH CEZA HÂKİMLİĞİNİN 02/02/2022
TARİH VE 2022/2466 DEĞİŞİK İŞ SAYILI KARARI ELDE EDİLEN DİJİTAL
MATERYALLER ÜZERİNDE YAPILAN İNCELEMELERDE BİR SAYFADAN OLUŞAN
(“lübnan tehdit msg.bmp” dosya ve kaynak isimli belge.) ŞEKLİNDE BAŞLAYAN BELGE
AVUKATINIZ HUZURUNDA TARAFINIZA GÖSTERİLEREK OKUTULMUŞTUR.
AŞAĞIDA TARAFINIZA YÖNELTİLECEK SORULARA BU BELGEYE GÖRE CEVAP
VERİNİZ. (TESPİT VE İNCELEME TUTANAĞI / EK-15)
SORULDU: YABANCI BİR ÜLKEYE AİT OLDUĞU DEĞERLENDİRİLEN VE
+96171264674 GSM NUMARASINDAN GELDİĞİ ANLAŞILAN BİR MESAJ GÖVDESİNDE
(75.000 ABD Doları) OLARAK BELİRTİLEN PARA KONUSU NEDİR? ANLATINIZ.
CEVABEN: Bu mesaj içeriği Lübnan ülkesinde çalıştığım dönemle ilgilidir.

SORULDU: MESAJ GÖVDESİNDE BULUNAN 0.532.5121151 NUMARALI GSM


HATTI KİME AİTTİR? MESAJDA GEÇEN MEHMED İSİMLİ ŞAHIS KİMDİR? ANLATINIZ.
CEVABEN: Mehmed isimli şahıs Mehmed ALP isimli şahıstır. 05325121151 numaralı GSM
hattı kime aittir bilmiyorum.

SORULDU: ANKARA CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞINCA YÜRÜTÜLMEKTE


OLAN 2004/121619 SAYILI SORUŞTURMA DOSYASI KAPSAMINDA ŞÜPHELİ SIFATI
İLE İFADESİNE BAŞVURULAN NİZAMETTİN AFŞAR İSİMLİ ŞAHIS;
“...Nuri Gökhan BOZKIR isimli şahıs ite bire bir görüşmem olmamıştır ancak Angora
Pastanesinde Enver ALTAYLI ile kısa süreliğine iki defa ayrı günlerde Aydın KÖS TEM ile
birlikte görüştüğünü gördüm. Aydın KÖSTEM isimli şahsa bu şahsın kim olduğunu sorduktan
sonra bu şahsın isim olarak öğrendim...”
“...Aydın KÖSTEM isimli şahsı Avrasya Vakfına gelip gitmesinden dolayı tanıyorum. Daha
sonra vakıf kapandıktan sonra birçok sefer Enver AL TA YLI ile görüşmesi olmuştur... ”
“...Tuğtekin isimli şahsın soyadı AYKURT olarak tanıyorum. Bu şahıs Enver ALTAYLI
isimli şahsın Avrasya vakfında çok yakın olduğu isimdi. Zaman zaman Orta Asya ve Türkiye ile
ilgili analiz raporlar hazırlardı. Aydın KÖSTEM ve KamiI YÜCEORAL isimli şahıslarla da çok

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
sıkı doslukları vardı... ”
“...Aydın KÖSTEM isimli şahıs ve Enver ALTAYLI isimli şahıs ile 2003 veya 2004 yılı
içerisinde Enver ALTAYLI isimli şahsın Ankara ilinde ikamet ettiği evde buluştular. ÖzeI bir
görüşme oldu. Görüşmenin içeriğini bilmiyorum. Aydın KÖSTEM isimli şahıs evden çıkarken
Enver ALTAYLI isimli şahıs Aydın KÖSTEM isimli şahsa hitaben "Aydıncığım KamiI
YÜCEORAL ile meselemizi halledersen yazıyı da alırsan diyerek eliyle 3 (üç) işareti yaptı. ” Bu
konuşmadan sonra gününü ve tarihini net hatırlamadığım bir gün Antalya’daki inşaatla ilgilenirken
Enver ALTAYLI ile konuşmamızda bana “yengenle konuştum, inşaatın parasından 30000 Dolar
parayı Aydın KÖSTEM'e Ankara iline gittiğinden verirsin” dedi. Bende Ankara Hine geldiğimde
Aydın KÖSTEM isimli şahsı telefonla arayarak Enver ALTAYLI size vermem üzerine bir emanet
gönderdi onu vereceğim dedim. Aynı gün içerisinde Aydın KÖSTEM isimli şahsın Birlik
Mahallesinde bulunan ikametine giderek 30000 Dolar içerisinde bulunan zarfı kendisine verdim.
Benimde bu şahısla başka bir alışverişim olmamıştır. Bu şahısla Enver ALTAYLI’nın görüşmesi
devam etti. Gözaltına alındığımda Mahkemeye uzatmaya giderken Aydın KÖSTEM isimli şahıs
bana “Nizamettin hatırlarmısın sen para getirmiştin bunu 2003 de mi 2004 de mi ne zaman getirdin
” diye sordu. Ben tepki veya cevap vermedim. Kendisi “Hizmet hareketinin aleyhine yazı yazan
Kamil YÜCEORAL 'dan yazılarına devam etmeyeceği konusunda imzalı bir yazı aldım, bu yazıya
dair ödeme olarak aldım, sende temizsin bende temizim ” dedi. Bu konuşmadan sonra 30000 Dolar
parayı Aydın KÖSTEM'e neden verildiğini bu konuşmadan sonra anladım...”
“...2002 yılı içerisinde Necip HABLEMİTOĞLU cinayetin iden önce tarihini net olarak
hatırlamıyorum ancak Enver ALTAYLI isimli şahıs bana erken gel Özel Kuvvetlere gideceğiz
dedi. Bende kendisine diş tedavim var, yarın sabahtan oraya gideceğim dedim. Enver ALTAYLI da
bana tamam ben başımın çağresine bakarım dedi. Gözaltında bulunduğum süre içerisinde
Mahkeme uzatma işlemleri sırasında Aydın KÖSTEM de sen yoktun ama Enver abi ile biz Özel
Kuvvetlere gittik bu olayın tarihini hatırlıyormusun diye bana sordu. Bu soru üzerine Enver
ALTAYLI’yt götüremediğim gün Aydın KÖSTEM ile birlikte gittiğini anladım... ”
"...Benim bire bir bu şahıslarla buluşmam görüşmem olmamıştır. Enver ALTAYLI isimli
şahsın Mustafa ÖZCAN, Levent GÖKTAŞ, Nuri Gökhan BOZKIR, Aydın KÖSTEM, Halil
ŞIVGIN isimli şahıslarla kendi ikametinde veya bu şahısların ofisi, dışarda mekanda buluşmalarına
şahit oldum... ”
“...Mehmet NARIN isimli şahsı tanımıyorum. Mustafa ÖZCAN, Aydın KÖSTEM isimli
şahıslarla telefon görüşmelerini Enver ALTAYLI yapmıştır. Benim şahsi olarak onları aramam
mümkün değildir...”
“...Enver ALTAYLI ve Mustafa ÖZCAN sık sık görüşürlerdi Enver ALTAYLI isimli şahıs
ile Mustafa ÖZCAN ile görüşmesinden sonra Aydın KÖSTEM isimli şahıs ile telefon veya yüz
yüze görüşürdü...”
“...Nuri Gökhan BOZKIR isimli şahıs ile Enver ALTAYLI isimli şahsı tanıştıran kişi Aydın
KÖSTEM’dir. Kardeşimin adı Erdoğan değil Şükrü’dür. Kardeşimin tanıştırması söz konusu
değildir...” ŞEKLİNDE BEYANDA BULUNMUŞTUR. KONU HAKKINDA AYRINTILI
İFADENİZİ VERİNİZ.
CEVABEN: Benim ile ilgili ifade yukarıda ifademde ayrıntılı olarak anlattım.
SORU: İFADENİZE EKLEYECEĞİNİZ HERHANGİ BİR HUSUS VAR Mİ? VAR İSE
AÇIKLAYINIZ.
CEVABEN: Necip HABLEMİTOGLU isimli şahsı tanımam. Olayı basından öğrendim.
Necip HABLEMİTOGLU ismi Enver ALTAYLI ile görüşmelerimizde de geçmemiştir. Tüm bu
ilişkilerde kişiler arasında bilinçsizce köprü olarak kullanıldığımı, tanışma ve görüşmek
istemelerindeki gerçek amacım bilmeden Enver ALTAYLI ve Levent GÖKTAŞ isimli şahıslan
tanıştırtım. Zaten gerçek amaçlannı bilseydim aracı olmayacağımı kendileri de çok iyi bildikleri
için bahane edilen başka konular nedeniyle tanışmalarına vesile oldum. HTS kayıtlannda ki
yoğunluk doğrudan bu işin içinde olduğumu göstermeyeceği gibi yukanda da belirttiğim gibi

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
farkında olmadan aracı olarak kullanılmamdan kaynaklandığım düşünüyorum..."şeklinde
beyanda bulunmuştur.
Şüpheli Aydın KÖSTEM'in, 14/02/2022 tarihinde Cumhuriyet Başsavcılığımızda
vermiş olduğu ifadesinde ise; "Ben Ankara Emniyet Müdürlüğü Tem Şube Müdürlüğüne
13/02/2022 tarihinde ifade verdim. Bu ifadem doğrudur ve aynen tekrar ederim.
Üzerime atılı suçlamayı anladım. Ankara Emniyet Müdürlüğünde geçmiş iş hayatımla ilgili
açıklamalarda bulundum. 2002 yılında Ankara ili Tahran Caddesinde No: 30'da bir ofisim vardı.
Burada Balkan ve Ortadoğu ülkelerinde inşaat yapan şirketlerde ilgili çalışmalar yürütüyordum.
Ayrıca Özbekistan, Kırgızistan gibi ülkelerden Türkiye'ye ithal edilen mallarla ilgili işlerim
oluyordu. 2002 yılındaki iş yerim burasıydı. Halen Bağ-kur emeklisiyim. Şuan herhangi bir işim
yoktur.
SORULDU: Sizin kullanımızda olan GSM numarası nedir?
Çok eskiden bu yana adıma kayıtlı olan 0535 347 74 84 numaralı GSM hattını
kullanmaktayım.
SORULDU: 0312 495 48 82, 0312 467 07 24, 0535 588 52 16, 0542 657 95 21 numaralı
hatlar size mi aittir?
Bu sabit numaralar daha önceki ofisim olan Katip Çelebi Sokak üzerindeki hatlardır. 52 16
ile biten GSM hattı kullanmış olabilirim, hatırlıyorum. Ancak 95 21 ile biten GSM hattını
hatırlamıyorum.
SORULDU: Mustafa ÖZCAN, Enver ALTAYLI, Nizamettin AVŞAR, Levent GÖKTAŞ,
Fikret EMEK, Tarkan MUMCUOĞLU, Nuri Gökhan BOZKIR, Mehmet NARİN ve Halil ŞIVGIN
isimli kişileri tanıyor musunuz?
Mustafa ÖZCAN isimli kişiyi tanımıyorum.
Enver ALTAYLI ile 1988 yılında Avrasya Vakfında tanışmıştım. Kendisiyle beni vakıfta
çalışan Kamil YÜCEORAL ve Tuğtekin AYKURT isimli arkadaşlarım tanıştırdı. Kendisiyle
görüşmelerim olurdu.
Nizamettin AVŞAR'ı da Enver ALTAYLI'nın şoförü olması nedeniyle tanırım.
Levent GÖKTAŞ ile 1992 yılında benim Kuzey Irak'a iş ile ilgili gidiş gelişlerimden ötürü
tanıştım.
Enver ALTAYLI ile Levent GÖKTAŞ'ı tanıştırmamdan sonraki aylarda ben bir konuda
Levent GÖKTAŞ'a bilgi vermiştim, o da bu bilginin çok itibar gördüğünü belirterek beni yemeğe
davet etti, yemekte masada ben vardım, Levent GÖKTAŞ, Fikret EMEK, komutanım dedikleri bir
albay, bir de hiç konuşmayan biri daha vardı. Bu şekilde bir ortamda Fikret EMEK'i tanıdım.
Kendisiyle hiç konuşmadım.
Tarkan MUMCUOĞLU'nu tanımıyorum.
Nuri Gökhan BOZKIR'ı 2010 yılında Ufuk isimli TOKİ'ye iş yapan bir müteahhitin yanında
tanıdım. Tanışmamdan sonra da bunu Kızılay AVM'nin 8. Katında açtığı köfteci dükkanına ara ara
yemeğe gitmişliğim olmuştur.
Mehmet NARİN'i tanımam.
Halil ŞIVGIN'ı 2000 yılında Jandarmanın Beyaz Enerji Operasyonunda tanıdım. Bu
soruşturma içerisinde ben önemli bir rol aldım. Kendisiyle o tarihten bu yana tanışırım. Beni
tanıştıran da Jandarma'da ki Kurmay Albay Aziz ERGEN'dir.
SORULDU: 2002 yılında Özel Kuvvetler Komutanlığında tanıdığınız kimler vardır? 2002
yılında Özel Kuvvetler Komutanlığı yerleşkesine gittiniz mi?
2002 yılında Özel Kuvvetler Komutanlığından bir tek Levent GÖKTAŞ'ı tanırım.
Hatırladığım kadarıyla 2002 yılı içerisinde Enver ALTAYLI'nın talebi üzerine Özel Kuvvetler
Komutanlığının Kirazlıdere'deki yerleşkesine gitmiştim. Bundan hariç bir kere daha gitmiş
olabilirim.
SORULDU: 2002 yılında Özel Kuvvetler Komutanlığına Enver ALTAYLI ile birlikte
gittiğiniz de burada Levent GÖKTAŞ ile ne konuştunuz?

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
Yaklaşık 30 dakika kadar burada bulunduk. Enver ALTAYLI'nın Özbekistan, Kırgızistan ve
Afganistan'da bulunan Özel Kuvvetler unsurlarının sivil kişilerle irtibatına dair görüşme yapıldı.
SORULDU: Özel Kuvvetler Komutanlığının Gölbaşı ilçesindeki Oğulbey Yerleşkesine hiç
gittiniz mi?
Hayır hiç gitmedim.
SORULDU: 2002 yılı içerisinde 0535 347 74 84, 0312 495 48 82, 0312 467 07 24, 0535
588 52 16, 0542 657 95 21 numaralı telefon hatları çoğunlukla da 0535 347 74 84 numaralı GSM
hattı üzerinden Enver ALTAYLI ile Levent GÖKTAŞ arasında iletişim ağını kurduğunuz, bazı
görüşmelerin Enver ALTAYLI'dan Levent GÖKTAŞ'a aktardığınız hususları yapılan HTS
analizlerinden tespit edilmiştir. Siz Enver ALTAYLI ile Levent GÖKTAŞ arasındaki irtibatı
sağlayan kişi misiniz?
Levent GÖKTAŞ ile Enver ALTAYLI'yı ilk defa ben tanıştırdım. Büyük bir ihtimalle 2002
yılı içerisinde oldu. Enver ALTAYLI Özel Kuvvetlerin, Türki Devletlerdeki sivil unsurlara bir alt
yapı oluşturma hususunda yardımcı olmak için benim üzerimden görüştüler.
SORULDU: Necip HABLEMİTOĞLU öldürülmeden önce Mustafa ÖZCAN ile Enver
ALTAYLI arasında Necip HABLEMİTOĞLU'na çalışmalarından ötürü oluşturulduğu
değerlendirilen baskı sürecinde siz herhangi bir şekilde rol aldınız mı? Bu hususta bir görüşme
gerçekleştirdiniz mi?
Ben ne Enver ALTAYLI'nın ağzından ne de Levent GÖKTAŞ ağzından Necip
HABLEMİTOĞLU adını duymadım. Belki benimle konuşmadılar. Böyle bir baskıya ben aracılık
etmedim. Bu konuda benden herhangi bir talep de olmadı.
SORULDU: Ergün POYRAZ'ı tanır mısınız?
Ergün POYRAZ ile bir kere tanıştım. Bildiğim kadarıyla kendisi kitapların metnini
askeriyeden alırdı. Bir kitabının bir metninin düzeltilmesi için Ergün POYRAZ'ın tanıdığı bir
üsteğmen aracılığıyla kendisinin evine gittim. Evine gitmeden bana kullandığı telefon numarasını
vermişlerdi. O numaradan kendisine müsait ise geleceğimi söyledim. Onun bana verdiği ev
adresine gittim. Hatırladığım kadarıyla o tarihlerde AKP ile yazdığı bir kitabın bir metninin
düzeltesini kendisinden talep ettim. Bu kitap o tarihte basılmıştı. Ben de sonraki baskıların
düzeltilmesini istedim. Bunu benden askeriyedeki ismini şuan hatırlamadığım o üsteğmen istemişti.
O tarihte çok önemli bir husus değildi. Kendisi de karşı çıkmadı.
SORULDU: Ergün POYRAZ ile ikametinde sizinle yaptığı görüşmede siz ondan Recep
Tayyip ERDOĞAN ve Fetullah GÜLEN ile ilgili konuşma içerikli video kaset istediniz mi?
Ben Ergün POYRAZ'dan bu içerikli bir video kaset istemedim.
SORULDU: 18/12/2002 tarihinde Dr. Necip HABLEMİTOĞLU'nun öldürülmesi olayıyla
sizin alakanız nedir?
Benim işlenen cinayet olayıyla ilgim ve alakam yoktur. Vefatından sonra Necip
HABLEMİTOĞLU'nun kim olduğunu, ne iş yaptığını araştırdım öğrendim.
SORULDU: İkametinizde Cumhuriyet Başsavcılığımızca alınan Arama Kararına istinaden
yapılan aramalarda Kamil YÜCEORAL tarafından 05/12/2004 tarihinde yazıldığı anlaşılan
Fetullah GÜLEN'den özür mahiyetindeki yazının sizde bulunmasına ilişkin ifade veriniz?
Beyaz Enerji diye bilinen operasyonda bulunmamdan ötürü ekonomik olarak sıkıntı
içerisindeydim. Bir gün Enver ALTAYLI'nın yanına gittim, ekonomik olarak sıkıntıda olduğumu,
oğlumun eğitim hayatını tamamlayabilmesi için paraya ihtiyacım olduğunu söyledim. Ne kadar
ihtiyacın var diye sordu. Ben de 30 bin dolara ihtiyacım var dedim. O da bana tamam ben
halletmeye çalışacağım dedi. Benden Kamil YÜCEORAL ile samimi olup olmadığımı sordu,
kendisi Kamil YÜCEORAL ile o tarihlerde samimi değildi, araları bozuktu. Ben de kendisine çok
samimiyim, yakın arkadaşım olur dedim. O zaman o geri zekalıya söyle Fetullah Gülen'i
kastederek hocayla ilgili olumsuz yazılar yazıyormuş, bu tarz şeyler yapmayacağına dair özür
nitelikli kendi el yazısıyla bir mektup yazsın, imzalasın, sen de bana getir. Hatta yazmazsa sen
kendi el yazınla yaz, imzala yine de bana getir dedi. O şekilde ben de senin sorununu çözeceğim

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
dedi. Ben de İstanbul'a Kamil YÜCEORAL'ın yanına gittim, dostane bir ortamda, bir arkadaşım
istiyor diyerek başın da ağrımasın şeklinde belirterek Enver ALTAYLI'nın istediği özür içerikli
yazıyı Kamil YÜCEORAL'a yazdırdım, imzalattırdım, o günün tarihini yazdırdım, evrak üzerinde
yazan tarihte bu belgeyi Kamil YÜCEORAL oluşturmuştur. Aldığım bu yazılı belgeyi Ankara'ya
gelerek Enver ALTAYLI'ya verdim, hatta Enver ALTAYLI'ya yaptığım görüşmeyi ses kaydına
aldığımı söylemiştim. Ancak bu yalandı. Çünkü o tarihte ses kaydı yapacak cihazım yoktu. Enver
ALTAYLI da bana bu işin karşılığında Nizamettin AVŞAR aracılığıyla 30 bin dolar para verdi. Bu
parayı yazının yazıldığı tarihten 3-5 gün kadar sonra aldım.
SORULDU: İkametinizde Cumhuriyet Başsavcılığımızca alınan Arama Kararına istinaden
yapılan aramalarda Fetullah GÜLEN ile ilgili övücü sözlerin yer aldığı raporları neden
oluşturdunuz? bu raporları hangi tarihte yazdınız?
Hatırladığım kadarıyla 2004 - 2005 yıllarında bu para alma olayından sonra Enver
ALTAYLI benden Fetullah GÜLEN ile ilgili istihbarat jargonunda bir kaç sayfalık rapor yazmamı
istedi. Sanırım o kendini bu yapıya karşı güçlü göstermek için buna ihtiyacı vardı, bende de bu
raporu istemiştir. Bununla ilgili herhangi bir para almadım. Bu rapordaki yazılara ilişkin bilgileri
Fetullah GÜLEN'i ve bu yapılanmayı bilen Enver ALTAYLI'dan aldım ve bu raporu yazdım.
SORULDU: İkametinizde Cumhuriyet Başsavcılığımızca alınan Arama Kararına istinaden
yapılan aramalarda sizin hazırladığınız değerlendirilen bir raporda 1, 2, 3, 4, 5 şeklinde numara
verilerek şahıs isimlerinin kodlandığı görülmüştür. Bu rakamsal değerlerin anlamı nedir?
O raporu oluşturduğum dönemde yazıya uygun şekilde kişileri numaralandırmıştım. Bu
herhangi bir hiyerarşik yapı teşkil etmiyor. 1 numara ile kastettiğim Enver ALTAYLI, 2 numara
Mustafa ÖZCAN, 3 numara Levent GÖKTAŞ'tır. 4 ve 5'i emniyet ifademde de sordular ancak
hatırlayamıyorum, şuanda da hatırlamıyorum. Şuanda söz konusu raporun muhteviyatını
hatırlayamıyorum.
SORULDU: İkametinizde Cumhuriyet Başsavcılığımızca alınan Arama Kararına istinaden
yapılan aramalarda 1-34 madde halinde 3 sayfa şeklindeki raporu siz mi hazırladınız, bu raporu ne
amaçla hazırladınız ?
Bu raporu uzun yıllar Amerika'da yaşayan kardeşim Altay Saygın KÖSTEM için
hazırladım. Lobi faaliyetlerinde Amerika'da kullansın diye bu raporu hazırladım. Türkiye aleyhine
herhangi bir ibare yoktur. Bu rapor içerisinde 1, 2, 3, 4, 5 şeklinde yapılan numaralandırmalar
yukarıda bahsettiğim şekildedir.
SORULDU: İkametinizde Cumhuriyet Başsavcılığımızca alınan Arama Kararına istinaden
yapılan aramalarda Kardeşinize vereceğiniz beyan ettiğiniz 1-34 maddelik raporun 8. Maddesinde
"17/25 Aralık operasyonu gerçekten bir darbe teşebbüsüdür. Birazdan bahsedeceğim isimlerden
birisi (1) o tarihten birkaç gün önce birlikte iken RTE'nin çok kısa bir süre içerisinde tasfiye
edileceği, kendisi ve ailesinin yakınları ile birlikte öldürüleceğini, hapse atılacağını kin kusarak
bana söylemişti" şeklindeki ifade kime aittir. 1 numara diye kastedilen kimdir?
Bunu bana söyleyen Enver ALTAYLI'dır. 1 numaralı kişi de Enver ALTAYLI'dır.
Konuşmadan birkaç gün sonra da 17/25 Aralık süreci yaşandı.
SORULDU: Aynı raporun 20. Maddesinde bir TSK mensubu (3) ile çok yakın
olduklarından bahsetmektesiniz? Buradan neyi kastetmek istediniz?
Burada 1 numara Enver ALTAYLI 3 Numara Levent GÖKTAŞ'tır. Ben kendilerini
tanıştırdığımda çok samimilerdi, onun için de bu rapor hazırlanırken bu ifadeyi kullandım.
SORULDU: Aynı raporun 21. Maddesinde 3'ün RTE'den intikam almaya yemin ettiğinden
bahsetmektesiniz, burada neyi kastediyorsunuz?
Bu raporu bunu yazmamın sebebi Levent GÖKTAŞ MİT Müsteşarı olmak için çok
hevesliydi. Bu bir süre devam etti. Olamadığı için de ben bu kanıya varmıştım.
SORULDU: İkametinizde Cumhuriyet Başsavcılığımızca alınan Arama Kararına istinaden
yapılan aramalarda ele geçirilen bir dijital materyal üzerinde Ankara 29. 12. 15. Fetöcüler bir
süredir.... ile başlayan belge içerisinde geçen, E.A., L.G., RTE, E.G. kelimeleri ne anlama

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
gelmektedir?
E.A Enver ALTAYLI, L.G. Levent GÖKTAŞ, RTE Recep Tayyip ERDOGAN, E.G.
kısaltmasını şuan için hatırlamıyorum.
SORULDU: Aynı belgenin alt kısmında geçen Tuğtekin-Nizam-Kamil-G.Nuri BOZKIR
(Karakteri zayıf ikili oynayabilir) şeklinde geçen şahıslar kimlerdir?
Bu kişiler Tuğtekin AYKURT, Nizamettin AVŞAR, Kamil YÜCEORAL ve Gökhan Nuri
BOZKIR'dır.
SORULDU: 18/12/2002 tarihinde Necip HABLEMİTOĞLU Ankara'da öldürüldükten
sonra aynı tarihte saat 21:53'de Enver ALTAYLI ile yapmış olduğunuz telefon görüşme
içeriğinden bahsediniz.
Bu tamamen bir tesadüftür. O tarihte Özbekistan'dan beklediğimiz proforma faturalar
gelecekti onla ilgili olabilir.
SORULDU: 18/12/2002 tarihinde Enver ALTAYLI'la 21:53'de yapmış olduğunuz
görüşmede Gölbaşı konumunda bulunmanızın sebebi nedir?
Ben değilim Enver belki oradadır. Eğer bensem de eşimle yemeğe gitmiş olabilirim.
SORULDU: Mehmet Cemal KULAKSIZOĞLU, Semih Tufan GÜLALTAY isimli kişileri
tanıyor musunuz?
Mehmet Cemal KULAKSIZOĞLU'nu tanıyorum. Kendisini Savunma Sanayinde iş yaparken
tanıdım. 5-6 ay kadar bir ilişki oldu. Semih Tufan GÜLALTAY isimli şahsı tanımıyorum.
SORULDU: Mehmet ÖRENCİK isimli şahsı tanıyor musunuz?
Bu kişiyi Çorum Osmancıklı olarak bilirim. Kendisini ile bir muhasebeci aracılığıyla
tanıştım. Sahte fatura düzenlerdi. 2002 yılında kendisiyle görüşmüşsem bir fatura işi olabilir.
Benim Necip HABLEMİTOĞLU'nun öldürülmesi ile ilgili bir ilgim yoktur. Üzerime atılı
suçlamaları kabul etmiyorum. Bu konuda yapabileceğim bir husus var ise yardımcı olmak isterim.
Benim bu işlerle bir alakam yoktur. Suçsuzum. Serbest bırakılmayı talep ediyorum. Devletime her
an hizmetinde olan biriyim. Başkaca bir diyeceğim yoktur." şeklinde beyanda bulunmuştur.
Şüpheli Aydın KÖSTEM eylemine uyan üzerine atılı kasten adam öldürme, silahlı örgüt
üyeliği suçlarından Cumhuriyet Başsavcılığımızca tutuklamaya sevk edilmiş, 15/02/2022 tarihinde
Ankara 3. Sulh Ceza Hakimliğinde alınan ifadesinde; "Emniyette ve Cumhuriyet Savcılığında
bu hususta ayrıntılı savunmamı yaptım, aynen tekrar ederim. Ben araştırma inceleme konularına
düşkünüm. Yazılar konusunda da araştırmalarım vardır. Herhangi bir çıkar karşılığında bunu
yapmadım. O dönem ekonomik durumum çok kötüydü. Bu iş için o dönem para almadım. Raporu
hazırlama işini 2005 yılında benden istemişti. Hablemitoğlu'nun öldürülmesinden sonraki bir
tarihti. Enver Beyin talebi üzerine hoca efendi başlıklı yazıyı oluşturdum. Hablemitoğlu'nu
öldürülmeden önce tanımıyordum. Olaydan sonra araştırdım ve kendisinin çalışmalarını olay
tarihinden sonra öğrenmiş. Fetullah Gülen'e karşı olan düşüncelerini de sonradan öğrendim. Bu
rapordan sonra Enver Altaylı ile Fetullah Gülen arasında bir bağlantı olduğunu düşünmeye
başladım. Mustafa Özcan isimli şahsı tanımıyorum. Raporumdaki kodlama dediğiniz şeyler bazı
isimleri aşağıda tekrar edeceğim için kısaltma olarak kullandım. Kişilerin yanına koyduğum
rakamların herhangi bir anlamı yoktur. Mustafa Özcan'la tanışmıyordum, tanımıyordum. Piyasada
ismi duyulmaya başlayınca kim olduğunu öğrendim. Nizamettin Avşar'ı, Enver Beyin şoförlüğünü
yaptığı için aynı zamanda özel sekreteri gibi bütün getir götür işlerini yaptığı için tanıyorum. Nuri
Gökhan Bozkır ve Enver Altaylı'yı ben tanıştırdım. Nuri Gökhan'a kendisini Enver ile tanıştırmamı
isteyip istemediğini sordum. Nuri Gökhan tanışmak isteyince Enver'i aradım. Zaten Enver bu tip
tanışma olaylarına meraklıdır. Enver de tanışmayı kabul edince ikisini bir araya getirdim. Şahsıma
karşı dolaylı bir mücadele verildi. Çalıştığım şirketlerle bağlarım kesildi. 2002 ve 2003 yıllarında
ciddi ekonomik bunalımlar içindeydim. Bu arada yurt dışında okuyan oğlumun eğitim masraflarını
ödeyemeyecek duruma gelmiştim. Enver Beyden rica ettim, Enver de oğlumu tanıyordu. Daha
sonraki görüşmemizde kendisi benden bir şey rica edeceğini söyledi. Kendisiyle beni tanıştıran
Kamil Yüceoral denilen kişiyle aramın nasıl olduğunu sordu, aramın iyi olduğunu söyledim.

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
Kamil'den hoca aleyhine yapılan konuşmalar konusunda mektup alıp alamayacağımı sordu. Bu işi
halledersem çocuğumun işini halledebileceğini söyledi. İstanbul'a gittim, ilgili kişiyle görüştüm.
Kendisine Enver Beyin adını vermedim. Çünkü Enver'in adını verseydim yazı vermeyi kabul
etmeyebilirdi. Netice olarak uygun gördü ve bana 2 sayfa yazı verdi. Bu yazıyı Enver Beye verdim,
kendisi bana 3-4 gün sonra beni arayacağını söyledi. 3-4 gün sonra bana Enver Beyin şoförü
aracılığı ile söz konusu para geldi. Enver Bey bu parayı kardeşinden alacağını söylemişti. Bu para
halen minnet duyduğum bir yardım oldu. Çünkü oğlumun ABD'deki tahsili tamamlanmış oldu.
Bana söyledikleri isimleri ve onlarla ilişkilerimi ne ölçüde, nasıl bir ilişkim olduğunu hem
Emniyette hem Savcı Beye verdiğim ifadede belirttim. Gökhan Nuri Bozkır'la 2010 yılında
çalıştığım müteahhidin yanında tanıştım. Diğer şüpheli Mehmet Narin'i tanımıyorum. Serbest
bırakılmamı istiyorum." şeklinde beyanda bulunmuş, şüpheli Aydın KÖSTEM, Ankara 3. Sulh
Ceza Hakimliğinin 15/02/2022 tarih ve 2022/214 sorgu numarası ile üzerine atılı suçlardan
tutuklanmasına karar verilmiştir.

Şüpheli Aydın KÖSTEM'in, Enver ALTAYLI ile 2002 yılından daha eskiye dayanan bir
irtibat ve diyaloğunun olduğu, ancak Mustafa ÖZCAN ile Enver ALTAYLI arasında maktul Necip
HABLEMİTOĞLU konusunda başlayan görüşmeler sonrasında 2002 yılı Temmuz ayından sonra
Mustafa Levent GÖKTAŞ ile irtibatının başladığı ve Enver ALTAYLI'ya bu hususta yardım
ederek Mustafa Levent GÖKATAŞ ile görüşmesine aracılık yaptığı, Enver ALTAYLI ile Mustafa
Levent GÖKTAŞ'ı buluşturduğu, yapılan bu aracılığın Enver ALTAYLI'nın, Mustafa ÖZCAN ile
Necip HABLEMİTOĞLU konusundan başlayan görüşmeler sonrasında yapıldığı çok net bir
biçimde ortaya çıkmaktadır.
Aydın KÖSTEM sivil bir şahsı olmasına rağmen nasıl bu şekilde üst düzey bir askeri
personel ile irtibat kurduğu, Enver ALTAYLI'ya Mustafa Levent GÖKTAŞ ile olan görüşmesinde
aracılık yaptığı hususu akla gelebilir, bu kişiyi tanımak açısından açık kaynaktan yapılan
araştırmada Eski MİT Kontrterör Daire Başkanı olan Mehmet EYMÜR, Aydın KÖSTEM hakkında
kendisin kaleme aldığı, kurucusu ve yazarı olduğu “www.atin.org” adlı internet sitesinde,
28/10/2000 tarihli “Uyuşturucudan Susurluk’a 25-Bir Dolandırıcı ve iki Olay” başlıklı bir yazı
yazmış olduğu, burada, Aydın KÖSTEM hakkında, Sovyet yapımı silahların Türkiye’deki
pazarlayıcılarından olduğu, TEM isimli silah şirketinin sahibi olduğu, MİT’teki ÖKK orjinli emekli
subayların bu şahıs ile irtibat kurarak Rus yapımı bazı silahları Türkiye’ye getirmeye çalıştıklarını
ifade ettiği, ayrıca Aydın KÖSTEM ile ilgili bu şahsın Mehmet Cemal KULAKSIZOĞLU ve Rüzgar
Güvenliğin sahibi İrfan ÖZCAN ile aynı ekipten olduğunu belirtilmiştir. Söz konusu yazı Aydın
KÖSTEM tarafından 19/02/2019 tarihinde Ankara 1. Sulh Ceza Hakimliğine yapılan yazılı başvuru
ile kaldırılmak istenmiştir. Mehmet Cemal KULAKSIZOĞLU hakkında yapılan açık kaynak
araştırmasında ise, bu şahsın, 13/05/1998 tarihinde İnsan Hakları Derneği Başkanı olan Akın
BİRDAL’ı öldürmeye teşebbüs eden Semih Tufan GÜLALTAY’ı bu suça azmettirmekten sanık
olarak yargılanmış biri olduğu, İrfan ÖZCAN’ın sahibi olduğunu belirttiği Rüzgar Güvenlik isimli
işyeri hakkında yapılan açık kaynak araştırmasında ise, Akşam Gazetesi yazarı olan Cengiz
ERDİNÇ’in 03/08/2008 tarihli haberinde, Rüzgar Güvenliği kastederek buranın, Yeşil Kod adlı
Mahmut YILDIRIM, Korkut EKEN, Semih Tufan GÜLALTAY ve Cem ERSEVER isimli şahısların
uğrak yeri olarak kullanıldığının belirtildiği, 1993 yılında öldürülen Uğur MUMCU’nun evini
gören bir noktada olduğu ve buranın şüpheli bir yer olarak addedildiği ifade edilmiştir. Söz konusu
bu açıklamalardan da görüleceği üzere Aydın KÖSTEM ismi karşımıza, asker bazı şahıslar ile sivil
bir insan olmanın ötesinde irtibatı olan biri olarak çıkmakta, şüpheli Aydın KÖSTEM'in alınan
ifadesinde de, kendisinin bazı asker şahıslar ile olan irtibatını ifade ettiği görülmektedir. İşte bu
durumu bilen Enver ALTAYLI, Mustafa Levent GÖKTAŞ'a ulaşmak için bu hususta Aydın
KÖSTEM ile temasa geçmektedir.
Aydın KÖSTEM'in alınan ifadelerinde, Enver ALTAYLI ile Mustafa Levent GÖKTAŞ'ı
tanıştıran kişinin kendisi olduğunu, 2002 yılı içerisinde Enver ALTAYLI'nın talebi üzerine bu

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
görüşmenin olduğunu, Özel Kuvvetler Komutanlığının Ankara Kirazlıdere'ki yerleşkesine Enver
ALTAYLI ile birlikte gittiklerini, sonrasında belki bir sefer daha gittiğini, burada Enver
ALTAYLI'nın Mustafa Levent GÖKTAŞ ile Özbekistan, Kırgızistan ve Afganistan'da bulunan
Özel Kuvvetler unsurlarının sivil kişilerle irtibatına dair görüşmeler yaptığını ifade etmiştir. Ancak,
Enver ALTAYLI'nın Mustafa ÖZCAN ile olan görüşmelerinden sonra, önce Halil ŞIVGIN
üzerinden yapılan, Necip HABLEMİTOĞLU'nu, FETÖ/PDY ile ilgili olan konuşmalarından,
çalışmalarından vazgeçirebilmek için kurulan diyalog çabası, bunda başarılı olunamayınca da
Mustafa ÖZCAN'ın, Necip HABLEMİTOĞLU'nu engelleyebilmek için yaptığı ısrar üzerine,
Enver ALTAYLI'nın kendince gizli bir şekilde, Aydın KÖSTEM üzerinden, Mustafa Levent
GÖKTAŞ ile başlayan irtibatı, bu hususta tespit edilen görüşme trafikleri, doğrudan
irtibatlanmadan Aydın KÖSTEM üzerinden Enver ALTAYLI ve Mustafa Levent GÖKTAŞ'ın
birden fazla kez bir araya gelmeleri, 03/10/2002 tarihinde ÖKK'nın Kirazlıdere yerleşkesinde,
18/10/2002 tarihinde Ankara/Kızılcahamam'da yapılan buluşmalar, bu görüşmelerin cinayet
döneminde yoğunlaşması, aynı dönemde Mustada ÖZCAN ile Enver ALTAYLI arasında yaşanan
çoğunlukla aracılar üzerinden yapılan irtibatlanmalar, Nizamettin AFŞAR'ın bu hususta vermiş
olduğu; "...Mustafa ÖZCAN Enver ALTAYLI'ya hitaben Bu Necip ile ilgili Halil ŞIVGIN'la
meseleyi konuştuk ancak halledemedik, bu adam hizmet hareketine zarar veriyor, zarar vermeye de
devam edecek, bu işi halletmemiz lazım, sizin yardımınızı istiyorum. diyordu. Enver ALTAYLI'da
Mustafa ÖZCAN'a "Haklısınız hocam, nasıl yardımcı olalım şeklinde cevap veriyordu. Devamında
Enver ALTAYLI Mustafa ÖZCAN'a Cezaevinde bir arkadaşımız var, çıkmasına 1-1,5 yıl var, ona
hallettirebiliriz, isterseniz biraz bekleyelim. şeklinde konuşuyordu. Mustafa ÖZCAN da Enver
ALTAYLI'ya 1-1,5 yıl çok geç olur Enver abi diye karşılık verdiğini hatırlıyorum. Sonrasında Enver
ALTAYLI Mustafa ÖZCAN'a Ben bir Almanya'ya gideyim, bu meseleyi Serhat ile görüşeyim,
dönüşte sizi arayacağım dedi... 2002 yılı sonbahar ya da kış başı gibi bir gün akşam Enver
ALTAYLI beni ev telefonundan aradı, yarın sabah gel, Özel Kuvvetler Komutanlığına gideceğiz
dedi. Bende yarın sabah için daha önceden dişimle yaşadığım bir sıkıntıdan dolayı, dişçiden
randevu aldığımı kendisine söyledim. O da bana iyi sen git ben başımın çaresine bakarım dedi..."
şeklindeki ifadesi, " ...Enver ALTAYLI Mustafa ÖZCAN ile yaptığı son görüşmeden bir kaç gün
sonra bu siemens telefon üzerinde Almanya'yı Serhat ILICAK'ı aramıştı. Görüşme sırasında Enver
ALTAYLI'nın bulunduğu odanın kapısı açıktı, ben konuşulanları duyuyordum. Telefonda Enver
ALTAYLI Serhat ILICAK'a " Serhatcığım ben Levent GÖKTAŞ ile görüştüm, biz mutabık kaldık, siz
çalışmalarınıza başlayın, bir sıkıntı vesaire bir şey olursa beni arayabilirsin" şeklinde diyordu..."
şeklindeki ifadesi karşısında, Aydın KÖSTEM-Emver ALTAYLI- Mustafa Levent GÖKTAŞ
arasında kurulan irtibatın Aydın KÖSTEM'in ifade ettiği gibi pek de Özbekistan, Kırgızistan ve
Afganistan'da bulunan Özel Kuvvetler unsurlarının sivil kişilerle irtibatına dair görüşmeler
olmadığını, kaldı ki bu kişilerin bu konuları görüşebilmelerini gerektirecek hiç bir resmi
görevlerinin de bulunmadığını, görüşmelerindeki asıl konunun maktul Necip
HABLEMİTOĞLU'nu Mustafa Levent GÖKTAŞ üzerinden engellemek olduğunu göstermektedir.
Aydın KÖSTEM'in birinci gözaltı uzatım işlemleri sırasında Nizamettin AFŞAR ile
yaşadığı diyalog, kendisinin gözaltına alınma sebebinin, Süleyman Kamil YÜCEORAL'dan almış
olduğu yazılı metine bağlaması, bunu özellikle Nizaamettin AFŞAR'a ifade etmeye çalışması, keza
ikinci gözaltı uzatma işlemleri sırasında Nizamettin AFŞAR'a Özel Kuvvetler Komutanlığına
Enver ALTAYLI ile birlikte 2003 mü 2004 mü yıllarında gitmiştik diyerek Nizamettin AFŞAR
konuşacak olursa ziyaret ile ilgili olay tarihinden sonraki bir yılı onun aklında çağrıştırmaya
çalışması hususu, Nizamettin AFŞAR başlığı altında detaylıca ifade edilmişti.
Aydın KÖSTEM başlığı altında bir diğer önemli hususu ifade etmek gerekirse, Ergün
POYRAZ ile yaşadığı, Necip HABELEMİTOĞLU hakkında olduğu değerlendirilen diyalogdur.
Arama detay kayıtlarının incelenmesi başlığı altında 21/10/2002 tarihi için ifade edilen,
"21/10/2002 tarihinde 10:54 de Mustafa ÖZCAN’ın Nizamettin AFŞAR tarafından arandığı,
Nizamettin AFŞAR ile Enver ALTAYLI’nın aynı bazda olduğu, Enver ALTAYLI’nın 11:18

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
de Halil ŞIVGIN’ı aradığı, 11:49 da Halil ŞIVGIN’ın Necip HABLEMİTOĞLU’nu aradığı,
Enver ALTAYLI’nın Halil ŞIVGIN’ı aradıktan sonraki ilk görüşmesinde 11:39 da Aydın
KÖSTEM’i aradığı, 19:46 ise Necip HABLEMİTOĞLU’nun Şaban YILMAZ adına kayıtlı
0536 435 06 73 nolu gsm hattını kullanan, yakın arkadaşı olan Ergün POYRAZ’ı aradığı, bu
görüşmeden hemen sonra 19:50 de Ergün POYRAZ’ın Aydın KÖSTEM’i aradığı (Aydın
KÖSTEM-Ergün POYRAZ arasında ilk ve tek irtibat)" şeklinde gelişen hts trafiğidir.
21/10/2002 tarihinde Mustafa ÖZCAN'ın, Nizamettin AFŞAR üzerinden Enver ALTAYLI ile
görüşmesi, hemen sonrasında Enver ALTAYLI'nın Halil ŞIVGIN ile görüşmesi, kısa bir süre sonra
Halil ŞIVGIN'ın maktul Necip HABLEMİTOĞLU'nu araması, devamında Enver ALTAYLI'nın
Aydın KÖSTEM'i araması, akşam saat 19:46 da maktul Necip HABLEMİTOĞLU'nun çok yakın
arkadaşı olan, Mustafa ÖZCAN-Enver ALTAYLI-Aydın KÖSTEM ile ise önceye dayalı hiçbir
arkadaşlığı ve irtibatı olmayan Ergün POYRAZ'ı aradıktan saniyeler sonra Ergün POYRAZ'ın,
Aydın KÖSTEM i arayarak 1 dk 37 sn. görüşmesi şeklinde gelişen hts trafiği, maktul Necip
HABLEMİTOĞLU üzerinde kurulan baskıyı anlatmak açısından çok açık bir delil olarak karşımıza
çıkmaktadır.
Burada, Mustafa ÖZCAN, Enver ALTAYLI ve Aydın KÖSTEM'in, Ergün POYRAZ
üzerinden, Necip HABLEMİTOĞLU ile temas kurmaya çalıştığını ya da Ergün POYRAZ'ın
maktul ile olan bir durumu Aydın KÖSTEM'e aktardığını, sonuç itibari ile bu irtibatın maktul ile
Mustafa ÖZCAN, Enver ALTAYLI ve Aydın KÖSTEM arasındaki konudan ötürü olduğunu ifade
etmek gerekmektedir. Bu hususun netlik kazanması için Ergün POYRAZ'ın ifadesi alınmış, Aydın
KÖSTEM'e ise bu husus ifadesinde sorulmuştur. Ergün POYRAZ'ın 11/02/2022 tarihinde
Cumhuriyet Başsavcılığımızda tanık sıfatıyla alınan ifadesinde: "...Soruldu: Olay tarihinde
sizin kullanımınızda olduğu tespit edilen 0536 435 06 73 numaralı GSM hattının irtibatlarından
olan Aydın KÖSTEM isimli şahsı nereden tanıyorsunuz? bu kişiyle irtibatınızı anlatınız.
Aydın KÖSTEM isimli şahıs beni Necip HABLEMİTOĞLU öldürülmeden önce telefondan
aradı, kendisinin şuan ismini hatırlamadığım ama doğudaki çalışmalarından ötürü ünlü olduğunu
bildiğim bir general ile beraber çalıştıklarını, onu arkadaşı olduğunu söyleyerek tanıttı.
Telefonumu nereden bulduğunu sorup sormadığımı hatırlamıyorum. Bana bu görüşmede Fethullah
GÜLEN ve Recep Tayyip ERDOĞAN ile ilgili bir çalışma yaptığını söylemişti. O tarihlerde benim
elimde kamuoyunda kimsede olmayan toplantı ve görüşme sıralarında ya da hac ziyaretlerinde
yapılan konuşma içerikli video kasetler bulunmaktaydı. Bunları o tarihten önce yapmış olduğum
bir araştırmada dönemin siyasi partilerinden olan Refah Partisi içerisinden temin etmiştim.
Benden bu kişilerle ilgili elimde olan ve içeriği konuşma görüntüleri olan video kasetlerden istedi.
Bu görüşmede benim adresimi de aldı. Kısa bir süre sonra ikametime geldi. Kendisini evime aldım.
Onun yanında kimse yoktu. Benim yanımda kimse olup olmadığını hatırlamıyorum. Kendisiyle
evimde görüştüğümde bana bir televizyon kanalı kuracaklarını, bunun için bir çalışma yaptıklarını,
bu yüzden benden bu video kasetlerini istediğini belirtti. Hatta bu görüşmede bana ABD ülkesinde
okuyan bir oğlu olduğunu da söylemişti. Bir süre evimde kendisiyle görüştükten sonra elimde
bulunan şuan içeriğini hatırlamadığım, konuşma içerikli, sesli ve görüntülü 2 adet video kasetini
bu kişiye verdim. Daha sonra benim evimden gitti. O tarihlerde ben iş yeri olarak kendi ev
adresimi kullanırdım. Bu görüşmeden bir süre sonra şuan ismini hatırlamadığım bir gazeteci
arkadaşım beni aradı, bana Aydın KÖSTEM'i, beni aradığı sırada beraber çalıştığını söylediği
ancak şuan ismini hatırlamadığım general rütbesindeki kişinin benden temin edilen bu iki kaseti
kendilerine para karşılığı satmak istediğini söyledi. Bunun üzerine ben de Aydın KÖSTEM'i büyük
bir ihtimalle arayarak kasetlerin satılması olayını anlatıp bir daha da benimle görüşme diyerek
telefonu kapattım. Aydın Köstem ile yapmış olduğum son görüşmede kendisi bana kasetlerin bu
generale verilmesiyle ilgili pek bir şey söylemedi. Son görüşmemden sonra bir daha da Aydın
KÖSTEM ile görüşmedim.
SORULDU: Aydın KÖSTEM ile yaşadığınız bu diyaloğu Necip HABLEMİTOĞLU ile
konuştunuz mu?

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
Genelde biz yaptığımız çalışmaları birbirimize anlatırdık. Ancak şuan bununla ilgili net bir
bilgim yok. Kendisinin Aydın KÖSTEM'i tanıyıp tanımadığını şuanda hatırlamıyorum.
SORULDU: Mustafa ÖZCAN, Enver ALTAYLI, Halil ŞILGIN, Levent GÖKTAŞ,
Nizamettin AVŞAR isimli kişileri tanıyor musunuz?
Mustafa ÖZCAN isimli kişiyi o tarihlerde Necip HABLEMİTOĞLU'ndan ötürü duymuştum.
Şuan tam hatırlamıyorum ancak, bir konuda bu kişiyle bir yerde tartışma veya başka bir şey
olduğunu duydum.
Enver ALTAYLI isimli kişinin ismini o tarihlerde hiç duymadım.
Halil ŞILGIN isimli kişinin ismini o tarihlerde hiç duymadım. Necip HABLEMİTOĞLU da
bana bu kişiden bahsetmedi.
Levent GÖKTAŞ isimli kişiyi o tarihlerde hiç duymadım. Daha sonrasında Ergenekon
yargılamalarında gördüm. Kendisini de duruşma salonlarında gördüm.
Nizamettin AVŞAR isimli kişiyi tanımıyorum.
SORULDU: 2002 yılında sizin kullanımınızda olduğu belirlenen 0536 435 06 73 numaralı
GSM hattının alınan CDR verilerindeki HTS kayıtlarında 21/10/2002 tarihinde sizi hattınız
üzerinden saat 19:50'de Aydın KÖSTEM isimli şahsın kullanımında olan 0535 347 74 84 numaralı
GSM hattını aradığınız, bu görüşmeden 1-2 dakika önce de Necip HABLEMİTOĞLU'nun o tarihte
kullanımında olan 0533 412 55 85 numaralı GSM hattı ile saat 19:46'da sizi aramış olduğu tespit
edilmiş olup, Necip HABLEMİTOĞLU'nun sizi aramasından sonra Aydın KÖSTEM'i aramanızın
sebebi nedir?
Benim Aydın Köstem ile yaptığım bu görüşme büyük bir ihtimalle bu kişiye verdiğim kaset
ile ilgili olup, yukarıdaki ifademde de geçen hususlara ilişkindir..." şeklinde beyanda bulunmuş,
Aydın KÖSTEM'in 14/02/2022 tarihinde Cumhuriyet Başsavcılığımızda şüpheli sıfatıyla
alınan iadesinde bu hususta, " ...Ergün POYRAZ ile bir kere tanıştım. Bildiğim kadarıyla kendisi
kitapların metnini askeriyeden alırdı. Bir kitabının bir metninin düzeltilmesi için Ergün POYRAZ'ın
tanıdığı bir üsteğmen aracılığıyla kendisinin evine gittim. Evine gitmeden bana kullandığı telefon
numarasını vermişlerdi. O numaradan kendisine müsait ise geleceğimi söyledim. Onun bana
verdiği ev adresine gittim. Hatırladığım kadarıyla o tarihlerde AKP ile yazdığı bir kitabın bir
metninin düzeltesini kendisinden talep ettim. Bu kitap o tarihte basılmıştı. Ben de sonraki
baskıların düzeltilmesini istedim. Bunu benden askeriyedeki ismini şuan hatırlamadığım o
üsteğmen istemişti. O tarihte çok önemli bir husus değildi. Kendisi de karşı çıkmadı.
SORULDU: Ergün POYRAZ ile ikametinde sizinle yaptığı görüşmede siz ondan Recep
Tayyip ERDOĞAN ve Fetullah GÜLEN ile ilgili konuşma içerikli video kaset istediniz mi?
Ben Ergün POYRAZ'dan bu içerikli bir video kaset istemedim... " şeklinde beyanda
bulunmuştur.
Ergün POYRAZ ve Aydın KÖSTEM'in aynı konuda farklı ifade verdikleri görülmüş, Ergün
POYRAZ'ın ifadesinde, kim olduğunu hatırlamadığı biri aracılığıyla hiç tanımadığı birinin evine
gelerek bir takım kasetler istemesi, o gün yaşanan hts trafikleri ile birlikte düşünüldüğünde hayatın
olağan akışına uygun, izah edilebilir bir durum olmadığı, Aydın KÖSTEM'in ise, kim olduğunu
hatırlamadığı biri aracılığıyla Ergün POYRAZ'ın yanına giderek yazmış olduğu ismini bilmediği
kitaptaki bir bölümü düzeltilmesini istemesi hususunun, o gün yaşanan hts trafikleri ile birlikte
düşünüldüğünde, bu görüşme sebebinin ifadesinde açıkladığı sebepten ötürü olmuş olmasının
yaşanan süreç karşısında, akla uygun, izah edilebilir bir yanı olmadığı görülmüştür. Söz konusu bu
görüşmenin, aslında Aydın KÖSTEM tarafından maktule yönelik yapılan bir baskı dışında izahı
mümkün bulunmamaktadır. Ancak bu husus Ergün POYRAZ tarafından bir sebepten ötürü açık bir
şekilde izah edilememektedir.

Şüpheli Aydın KÖSTEM'in ikametinde 03/02/2022 tarihinde yapılan aramada ele geçirilen
dijital materyalleri üzerinde tespit edilen bilgi ve belgelerde; “BLITZ" ibareli 16 GB kapasiteli

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
USB kütük içerisindeki TÜM KANITLAR/MEDYA/RESİMLER klasörü içerisindeki 1171, 1174,
1176 ve 1178 sırasındaki pdf formundaki belge içerisinde elde edilen Sayın Enver Altaylı’nın
dikkatine, Ankara, 06.12.2004 Enver EKE şeklinde başlayan belge içerisinde “...cemaatine yönelik
bazı faaliyetlerin araştırılması yönündeki talebiniz doğrultusunda son bir aydır süregelen
çalışmalarımız ve arz ettiğim bilgilerin yanı sıra... ” şeklinde başlayan araştırma mahiyetinde
belgenin ele geçirildiği, bu belge içerisinde “Sayın Fetullah Gülen Hocaefendi" olarak geçen
ifadelerin olduğu, Süleyman Kamil YÜCEORAL'ın el yazısı ile yazdığı "Sayın Hocam" diye
başlayan Fetullah GÜLEN'e ilişkin yazılan bir yazının olduğu, yine elde edilen dijital materyaller
üzerinde yapılan incelemelerde (l’den 34’e) kadar numaralandırılmış maddeler halinde üç sayfadan
oluşan (ABD stihbarat örgütü CIA) şeklinde başlayan rapor içerisinde (1), (2), (3), (4) ve (5)
şeklinde şahısların isimlerinin yerine kodlama yapıldığı, şüpheli Aydın KÖSTEM'in ifadesinde, 1
numara olarak Enver ALTAYLI, 2 numara olarak Mustafa ÖZCAN, 3 numara olarak Levent
GÖKTAŞ, 4 ve 5 numara olarak ise Levent GÖKTAŞ isimli şahsa yakın kişiler olduğu ifade
edildiği belgenin ele geçirildiği, aynı rapor içeriğinde; "...birazdan bahsedeceğim isimlerden birisi
(1), o tarihten birkaç gün önce birlikteyken RTE’nin çok kısa bir süre içinde tasfiye edileceği,
kendisi ve ailesinin yakınları ile birlikte öldürüleceği veya hapse atılacağını kin kusarak bana
söylemişti...” şeklinde ifade olduğu, şüpheli Aydın KÖSTEM'in alınan ifadesinde bu açıklama için;
kendisine bu hususu 1 numara diye belirttiği Enver ALTAYLI'nın söylediğini, 17-25 Aralık
olaylarından Önce bu bilgileri operasyonları yapan FETÖ’cülerden aldığını tahmin etiğini, bu
konuşmadan birkaç gün sonra da 17-25 Aralık operasyonu olduğunu belirttiği, aynı raporun 16. ve
17.nci maddelerinde Fetullah GÜLEN’in türkiye’deki en gizli ve en güçlü isimlerinden birisi (1)
olduğundan ve örgütün (2) numaralı veliahtına çok yakın olduğundan bahsedildiği, raporun 20.nci
maddesinde (l)’in TSK mensubu (3) ile uzun süredir çok yakın olduklarından bahsedildiği, şüpheli
Aydın KÖSTEM'in bu husustaki ifadesinde, Enver ALTAYLI ile Levent GÖKTAŞ'ı kendisinin
tanıştırdığını, ilk tanışmanın birlikte olduğunu. daha sonra ki görüşmelerinde ise kendisinin
olmadığını belirttiği, raporun 21.nci maddesinde (3)’ün RTE’den intikam almaya yemin ettiğinden
bahsedildiği. Şüpheli Aydın KÖSTEM'in bu yazdığına ilişkin olarak alınan ifadesinde, 3 diye kast
ettiği Levent GÖKTAŞ'ın MİT Müsteşarı olmaya çok hevesli olduğunu. MİT Müsteşarı
olamayınca böyle bir kanıya vardığını ifade ettiği, yine elde edilen dijital materyaller üzerinde
yapılan incelemelerde bir sayfadan oluşan (Ankara 29.12.15 FETÖ'cüler bir süredir..) şeklinde
başlayan belgede kısaltma olarak geçen EA, LG, RTE, EG kelimeleri geçtiği, şüphelinin Aydın
KÖSTEM'in alınan ifadesinde EA'nın Enver ALTAYLI, LG'nin Levent GÖKTAŞ, RTE'nin Recep
Tayip ERDOĞAN olduğunu, EG'yi ise hatırlamadığını ifade ettiği, Aynı belgenin alt kısmında
geçen Tuğtekin-Nizam-Kamil-G.Nuri BOZKIR (Karakteri zayıf ikili oynayabilir) şeklinde
isimlerin geçtiği tespit edilmiştir.
Aydın KÖSTEM'de ele geçirilen bu belgelerden görüleceği üzere, Enver
ALTAYLI'nın isteği ile olay tarihinden 2 yıl sonra 2004 yılında "Cemaat" ile ilgili çalışmalar
yürüttüğü, Örgüt lideri için "Sayın, Hoca Efendi" ifadelerinin kullanıldığı, düzenlenme
tarihi belirlenemeyen bir belgede Enver ALTAYLI-Mustafa ÖZCAN-Levent GÖKTAŞ ilişki
ve irtibatının raporlandığı, bu kişilerin sıra numarası verilerek konumlandırıldığı, verilen bu
sıra numarasına göre Enver ALTAYLI'nın FETÖ/PDY lideri Fetullah GÜLEN'e çok yakın
bir isim olduğu, Enver ALTAYLI ve Levent GÖKTAŞ'ın uzun süredir çok yakın bir ilişkileri
olduğu, kendisinin bu ikisini tanıştıran kişi olduğu, soruşturma dosyamız şüphelisi Nuri
Gökhan BOZKIR'ın adının yazdığı bir belgede, karakter analizinin yapıldığı, 17-25 Aralık
2013 tarihli sürecin öncesinden Enver ALTAYLI tarafından bilindiği ve dönemin Başbakanı ve
ailesinin FETÖ'cü yapılanma tarafından tasfiye edileceği ya da Başbakan ve ailesine zarar
verileceğinin Enver ALTAYLI tarafından kendisine söylendiğinin ifade edildiği görülmüştür.

Alınan tüm ifadeler, hts kayıtları, ele geçen belgelerden olay tarihinde, şüpheli Aydın
KÖSTEM ile Enver ALTAYLI ve Mustafa ÖZCAN arasında kurulan ilişki, maktul Necip

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
HABEMİTOĞLU'na yapılan baskı, Aydın KÖSTEM'in, 2002 yılında FETÖ/PDY lideri olan
Fetullah GÜLEN'e olan bakışı, Enver ALTAYLI ile kurduğu yakın diyalog, onun emrinde çalışan
biri gibi hareket etmesi, maktul üzerinde, maktulü öldürecek olan Mustafa Levent GÖKTAŞ ile
Enver ALTAYLI'yı tanıştırarak, irtibatlandırması, olaydaki diğer şüpheli Nuri Gökhan BOZKIR ile
geçmişten gelen diyaloğu, Aydın KÖSTEM'in, maktul Necip HABLEMİTOĞLU'nun öldürülmesi
eyleminde Mustafa Levent GÖKTAŞ'ı, Enver ALTAYLI ile birlikte azmettiren konumunda
olduğunu göstermektedir.

-ŞÜPHELİ ENVER ALTAYLI;

Şüpheli Enver ALTAYLI olay tarihinde herhangi bir kamu görevi icra etmese de alınan
ifadesinden görüleceği üzere, Milli İstihbarat Teşkilatı eski Müsteşarlarından olan Fuat DOĞU'nun
yönlendirmesi ile MİT bünyesinde bir dönem Sovyetolog olarak görev yaptığı, Türkiye'nin geçmiş
siyasi dönemlerinde bazı siyasilerin (Turgut ÖZAL ve Süleyman DEMİREL) yanında görev aldığı
anlaşılan bir isimdir. Olay tarihinde kardeşi Taha ALTAYLI'nın Orta Asya'daki işlerine
danışmanlık yaptığını belirtmiştir.
Milli İstihbarat Teşkilatı bünyesinde görev yapmış ancak FETÖ/PDY ile olan irtibatı
nedeniyle ilişiği kesilen Mehmet BARİNER isimli kişinin 15 Temmuz 2016 tarihinde sonraki
süreçte, yurt dışına kaçırılması olayında yer aldığı gerekçesi ile 20/08/2017 tarihinde casusluk
faaliyeti kapsamında Cumhuriyet Başsavcılığımızca göz altına alınmış, sonrasında ise üzerine atılı
olan suçlardan tutuklanmıştır. Enver ALTAYLI hakkında, Cumhuriyet Başsavcılığımızın
2018/179299 numaralı soruşturma dosyası üzerinden "Devletin Gizli Kalması Gereken Bilgilerini
Siyasal veya Askeri Casusluk Kapsamında Temini ", "FETÖ/PDY yöneticiliği" suçlarından
Ankara 16. Ağır Ceza Mahkemesine kamu davası açılmış, görülen yargılama sonucunda, "Devletin
Gizli Kalması Gereken Bilgilerini Siyasal veya Askeri Casusluk Kapsamında Temini",
"FETÖ/PDY üyeliği" suçlarından mahkumiyet kararı verilmiş, verilen bu hüküm Yargıtay
inceleme aşamasında bulunmaktadır.

Şüpheli Enver ALTAYLI'nın maktul Necip HABLEMİTOĞLU'nun öldürülmesi sürecinde


diğer şüpheliler üzerindeki rolü gelinen aşama itibari ile anlatılmış olup, özetle bir kez daha ifade
edilirse, Enver ALTAYLI, FETÖ/PDY'nin olay tarihinde sözde Türkiye İmamı olan Mustafa
ÖZCAN ile birlikte, maktul Necip HABLEMİTOĞLU'nu FETÖ/PDY ile olan çalışmalarından
vazgeçirmeye çalıştığı, bunda başarılı olamayınca da şüpheli Aydın KÖSTEM üzerinden Mustafa
Levent GÖKTAŞ'a ulaşarak, onu azmettirerek, Mustafa Levent GÖKTAŞ'ın başını çektiği suç
örgütünce Necip HABLEMİTOĞLU'nu öldürüldüğü yapılan soruşturma sonucundan
anlaşılmaktadır.

Şüpheli Enver ALTAYLI hakkında, soruşturma dosyamıza yansıyan delillerden, öncelikle


maktul üzerinde kurulan baskıya, sonrasında ise maktulü öldürmeye giden sürece ilişkin yapılan
tespitlerden;
Zihni ÇAKIR isimli şahsın 05/02/2015 tarihinde İstanbul TEM Şube Müdürlüğünde
bilgi alma şeklinde alınan ifadesinde; "...26.12.2014 tarihli açık kaynak tespit tutanağında
görülen ve bana ait olduğunu kabul ettiğim twitlerden HABLEMİTOĞLU Suikastine dair şunları
belirtmek isterim; HABLEMİTOĞLU suikast işlendikten sonra bu cinayete dair kafamda soru
işaretleri ve kuşkular mevcuttu. Bilhassa Bayram ÖZBEK’in suikast öncesi suikast kararının
alınması için yapıldığını iddia ettiği, toplantıdan bana bahsetmesi bazı olaylardan kendilerini yani
Gülen Örgütünü soyutlamaya çalıştığı fikri bende oluştu. Bunun üzerine yapmış olduğum
araştırmaları derinleştirdim. Bu kapsamda ulaştığım bir kaynakla Özel Kuvvetler
Komutanlığından ayrılma bir Binbaşı; Necip HABLEMİTOGLU'nun Alman Vakıflarıyla Bilgi ve

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
belgelerin Özel Kuvvetler Komutanlığındaki Gülenciler tarafından servis edildiğini o bilgi ve
belgelerle Necip HABLEMİTOĞLU suikastinin arkasında Alman İstihbaratının olduğu algısının
yaratıldığı, o dönem Özel Kuvvetler Komutanlığından bulunan hemen herkes suikasün Yüzbaşı
Tarkan MUMCUOGLU tarafından işlendiğini bildiğini, suikast silahını Ankara ilinde bulunan
Mogan gölünün ODTÜ yakasındaki balçıklı bölgeye atıldığını yine suikast görevlendirmesinden
önce Gülen Örgütü'nün içerisinde etkili olan ve Gülen Örgütünün İstişare Kurulunda yer aldığmı
tahmin ettiğim Mustafa ÖZCAN ile ClA'nin Türk ajanı olarak bilinen Enver ALTAYLI'yla bir
görüşme yaptığını bu görüşmede hatrı sayılır bir para karşılığı suikastın işlendiğini Enver
ALTAYLI'run özel kuvvetler komutanlığındaki bağlantıları vasıtasıyla süreçte etkili olduğunu
söyledi. Bu konuyla ilgili yaptığım araştırmada Tarkan MUMCUOĞLU nun Ergenekon sürecinde
aklanması bizzat bana teklif edilen Fikret EMEK'in yardımcısı olduğu bilgisine de ulaştım.
Ergenekon süreciyle birlikte Tarkan MUMCUOĞLU'nun Özel Kuvvetler Komutanlığındaki
görevinin bitirilip Özel Kuvvetlerden çıkarıldığını öğrendim. Bu suikastın işlenmesinin Türkiye'de
yarar sağladığı tek grubun Gülen Örgütü olduğunu belirtmek isterim. Çünkü HABLEMİTOĞLU
suikastıyla beraber Türkiye'de siyanürle altın çıkarılmasına karşı çıkan oluşum ortadan kalktı.
Bununda Koza İpek Grubu'nun sahibi olan Akın İPEK adlı altın üreticisinin işine yaradığını
dolayısıyla Gülen Örgütüne yaradığını belirtmek isterim..." şeklinde beyanda bulunmuştur.
Zihni ÇAKIR'ın 18/09/2017 tarihinde Cumhuriyet Başsavcılığımızda tanık sıfatıyla
alınan ifadesinde; "...İstanbul Emniyet Müdürlüğünde vermiş olduğum ifademde Hablemitoğlu
Suikastine ilişkin atmış olduğum Twitte bu suikastın arkasında FETÖ/PDY ve Özel Kuvvetler
Komutanlığından birilerinin olabileceğini belirtmiştim. Bunun üzerine ifadeye çağrıldım ve ifade
verdim. Tekrar belirtmem gerekirse;
2013 Yılı sonu 2014 yılı başlarında Emniyet içerisinde komiser olan 2002 yılında
FETÖ/PDY'nin Sauna Çetesi Kumpası Soruşturması üzerine ihraç edilen Tamer TOPSAKAL isimli
tanıdığım aracılığıyla bir dönem Özel Kuvvetlerde binbaşı olarak görev yapmış olan Gökhan Nuri
BOZKIR ile tanıştım. Gökhan Nuri BOZKIR isimli kişi de FETÖ/PDY'nin Sauna Çetesi
soruşturması kapsamında tam tarihini hatırlamamakla birlikte 2004 yılında Özel Kuvvetlerden
çıkartılmıştır. Bu bilgileri bana veren Gökhan Nuri BOZKIR Ankara'da her zaman buluştuğumuz
yer olan Turan Güneş Bulvarındaki Angora isimli Pastanede anlatmıştı. Bu konuyu detaylı olarak
bir sefer konuştuk. Daha sonraki görüşmelerimizde gündeme geldi ama derinlemesine konuşmadık.
Detaylı yaptığımız görüşmede Tamer TOPSAKAL'ın yanımızda olup olmadığını hatırlamıyorum.
Gökhan Nuri BOZKIR bana Hablemitoğlu suikastı ile ilgili Hablemitoğlu'nun Alman Vakıfları ile
ilgili yapmış olduğu çalışmaların belgelerini Özel Kuvvetler Komutanlığındaki bir ekibin servis
ettiğini, bu belgeleri o dönem Özel Kuvvetlerde Yüzbaşı olan Tarkan MUMCUOĞLU'nun
Hablemitoğlu'na götürdüğünü, ayrıca aynı dönemde Hablemitoğlu'nun Gülen yapılanmasıyla ilgili
olarak bir kitap çalışması yaptığını, bu kitap çalışmasını durdurması için FETÖ/PDY örgüt üyesi
Mustafa ÖZCAN'ın Hablemitoğlu ile görüşmeler yaptığını bana söyledi. Hablemitoğlu'nu
engellemeyeceklerini anlayınca da Mustafa ÖZCAN ile o dönem MİT mensubu olduğunu bildiğimiz
Enver ALTAYLI'nın görüşme yaptığını, bu görüşme sonrasında Hablemitoğlunu engellemeyeceğini
anlayınca Enver ALTAYLI'nın Özel Kuvvetlerdeki bağlantıları vasıtasıyla suikastın yapılması
işinin Yüzbaşı Tarkan MUMCUOĞLU'na verildiğini, Tarkan MUMCUOĞLU'nun bu suikastı
işlediğini, suikasten sonra silahı Mogan Gölü'nün ODTÜ yakasında balçıklı bir bölgeye attığını
bana söyledi. Hatta Hablemitoğlu'nun otopsi raporlarındaki yüz ifadesine göre daha önceden
tanıdığı biri tarafından yakından vurulmuş olduğu tespitlerin olduğunu bana söyledi..." şeklinde
beyanda bulunmuştur.
(Zihni ÇAKIR isimli şahsın bilgi kaynağı olan, sonrasında soruşturma dosyamıza şüpheli
olarak giren Nuri Gökhan BOZKIR'ın Ukrayna ülkesinde iken Cumhuriyet Başsavcılığımıza
göndermiş olduğu mektupta ve ülkemize iadesi üzerine şüpheli sıfatıyla alınan ifadesinde, Mustafa
ÖZCAN-Enver ALTAYLI ilişkisinin cinayetteki rolünden bahsetmemiş ise de, bunun sebebine,
iddianamemizin yukarıdaki bölümlerinde yazılan mektup ve Nuri Gökhan BOZKIR ifadesine

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
ilişkin yapılan anlatımlarda yer verilmiştir.)
Müşteki Şengül HABLEMİTOĞLU vekili Av. Ersan BARKIN'ının 25/12/2015
tarihinde Cumhuriyet Başsavcılığımıza sunmuş olduğu dilekçe ekinde; "Kamuoyuna da çeşitli
basın organları tarafından Köstebek isimli kitabının yayımlanmasının engellenmesi sürecinde
cemaatin “Türkiye imamı" olarak ifade edilen Mustafa Özcan ile Dr. Necip Hablemitoğlu
arasındaki iletişime dair bilgilerimiz şöyledir:
1)Görüşmeyi gerçekleştirmeye çalışan kişiler Eski Sağlık Bakanı Halil Şıvgın ve eski askeri
savcı, 21 ve 22. Dönem Aksaray Milletvekili Ramazan Toprak'tır. Sahip olduğumuz bilgilere göre
Necip Hablemitoğlu adı geçen iki kişinin Mayıs/2002 tarihinden itibaren yönelttiği taleplere uygun
yanıt vermemiştir.
2)Ancak aynı iki kişinin aracılığıyla Necip Hablemitoğlu ile Abdullah Gül arasında bir
görüşme gerçekleşmiştir. Bu görüşmenin tarihi konusunda bilgimiz bulunmamaktadır. Bu
görüşmeler dışında Halil Şıvgın, Necip Hablemitoğlu'nun çalışmaları ve o dönem
www.yolsuzluk.com isimli internet sitesinde yer alan gerçek dışı iddialara dair dönemin
Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer ile de görüşmüş ve Hablemitoğlu'nun çalışmalarına müdahele
edilmesi hususunda yardım talep etmiştir." şeklinde ifadede bulunmuştur.
Şengül HABLEMİTOĞLU'nun 29/09/2016 tarihinde Cumhuriyet Başsavcılığımızda
müşteki sıfatıyla alınan ifadesinde; "Eşim Necip Hablemitoğlu’nun 18 Aralık 2002 tarihinde
öldürülmesinden sonra benim kafama takılan bazı sorular oldu. Eşim olay tarihinde Türkiye'nin
gündeminde olan bir kişiydi ve o tarih itibariyle bugün FETÖ diye bilinen örgütlü yapıyı
kamuoyunda aydınlatmak istiyordu. Bu yapının tehlikelerini ve yapı ile ilgili düşüncelerini
kitaplarında, seminerlerinde, televizyon programlarında anlatıyordu. Bu amaçla "Köstebek" isimli
kitabının yazım çalışmaları sırasında eski Sağlık Bakanı Halil Şıvgın eşim İle Mustafa Özcan'ın
görüşmek istediğini bana söyledi. Ben bunun sağlıklı bir görüşme olmayacağını, ilgili kişinin
kendisinin ses kaydını alıp fotoğraflatabileceğini ve bunun ileride önüne çok kötü bir şekilde
çıkabileceğini söyledim. "Dinleme, teknik takip gibi konularda neler yaptıklarını kendin biliyorsun.
Bunu sana da yapabilirler” dedim. Bana hak verdi. Fakat daha sonra görüşüp görüşmediğini
bilmiyorum, konuşma yapmadı. Bu konuşmamız 2002 yılının ilk 6 aymda. kasım ayı içerisindeydi.
Yazdığı "Köstebek" isimli kitap 5 Ağustos 2002 tarihinde bitmişti. Eşimin 2001 yılı ilk yarısında
"Alman Vakıfları ve Bergama" isimli kitabı Otopsi Yayın Evi'nden çıkmıştı. Bu yayın ses getiren bir
yayın olmuştu. Bu sebeple iki vakıf başkanı tarafından tehdit edilmişti. Bu kişiler Conrad Adenaur
Vakfı başkanı olan Wolf Schbolridur. Diğer vakıf da Frederic Ebert vakfıdır ancak başkanının
adını hatırlamıyorum. Bu tehditler Türkçe konuşularak ev telefonundan yapıldı. Bildiğim kadarıyla
eşime telefonda, kitapta geçen şeyleri söyleyemeyeceğini, bunun bedelinin ağır olacağını söyledi.
Ayrıca ilgili vakıfların Alman Büyükelçiliği kanalıyla eşimin çalıştığı Ankara Üniversitesine
görevden alınması talebiyle yazı yazdıklarını biliyorum. Ankara’da o tarihteki Alman Büyükelçisi
tarafından da Ankara Üniversitesi Rektörüne eşimin görevden alınması yönünde sözlü talimat
verildiğini öğrendim. Mustafa Özcan ve Halil Şıvgın'ın 18 Aralıkta eşimin öldürülmesinden önce
eşimle temas edip etmediğini bilmiyorum. Eşim ölmeden kısa bir süre önce tanıştığımız Ramazan
Toprak isimli siyayetçi ısrarlı bir şekilde cenaze sonrası görüşmek istedi. Halil Şıvgın ve Ramazan
Toprak eşim ile kitabın yazımı sırasında temas etmeye çalıştılar. Eşim öldürülmeden 6 ay önce
Halil Şıvgın ve Ramazan Toprak’ın aileleri ile görüşmeye başladık. Halil Şıvgın’ın eşi Hale Şıvgın,
eşim ile aynı üniversitede çalışıyordu. Halil Şıvgın bu sebeple eşimle temasa geçmiştir..." Şeklinde
beyanda bulunmuştur.
Şengül HABLEMİTOĞLU'nun 15/09/2022 tarihinde Cumhuriyet Başsavcılığımızda
müşteki sıfatıyla alınan ek ifadesinde; "...C.Başsavcılığınızda daha önce vermiş olduğum
ifadelere ek olarak bir iki hususta da beyanda bulunmak istiyorum. 29/09/2016 tarihinde
C.Başsavcılığınıza vermiş olduğum ifademde, eşim öldürülmeden önce Mustafa ÖZCAN ile
görüştürülmeye çalışıldığını ifade etmiştim. O dönem bu işte aracılık eden kişiler başta Halil
ŞIVGIN ve onunla birlikte hareket eden Ramazan TOPRAK'tı. Halil ŞIVGIN ve Ramazan

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
TOPRAK ile benim eşimin daha önceden bir tanışıkları yoktu. Eşim öldürülmeden kısa bir süre
önce bu kişiler benim ve eşimin hayatını girdiler. Eşim bana Halil ŞIVGIN için FETÖ/PDY
içerisinde üst düzey görevde bulunan Mustafa ÖZCAN ile kendisini görüştürmek istiyorlar
şeklinde söylemişti. Bu konuşma 2002 yılı Sonbahar ayına tekabül etmektedir. Çünkü ben
bunları eşimle, birlikte çıktığımız yürüyüşlerde konuştuğumuzda duymuştum. Çünkü o sırada
giydiğimiz kıyafetlerin çok ince olmadığını hatırlıyorum. Zaten o senenin Aralık 18'inde de eşim
öldürüldü. Ben eşime Mustafa ÖZCAN ile görüşmemesini ifade ettim. Bu görüşmede eşim
kendisine bu konuda çok ısrar yapıldığını, bunu da Halil ŞIVGIN'ın ilettiğini söyledi. Ben eşime
Mustafa ÖZCAN ile görüşmemesi gerektiğini belirttim. Ayrıca ben daha önceki ifadelerimde de
belirtmiştim, Eşim öldürüldükten sonra Halil ŞIVGIN ve Ramazan TOPRAK benimle ısrarlı bir
şekilde görüşmeye çalıştılar. Ben bu gö rüşmelerin konuya dair ne bilgim olduğu hususunda
yapıldığını düşünüyorum..." şeklinde beyanda bulunmuştur.
Halil ŞIVGIN'ının 11/10/2016 tarihinde Cumhuriyet Başsavcılığımızda tanık sıfatıyla
alınan ifadesinde; "Şikayetçi Şengül Hablemitoğlu'nun 29/09/2016 tarihli Ankara Cumhuriyet
Başsavcılığımda alınan ifadesinde tanığı ilgilendiren kısımlar okundu. Tanığa; İfadeler ve şikayetçi
vekili Ersan Barkın tarafından Ankara Cumhuriyet Başsavcı lığı'na dilekçe ekinde eklenen bilgi
notu okundu. Tanığa Necip Hablemitoğlu'nu nereden tanıdığı ve şikayetçi ve vekilinin ifadelerinde
belirtilen Mustafa Özcan isimli FETÖ üyesi şahsın Necip Hablemitoğlu'nun Köstebek isimli
kitabının yayınlanmaması talebinin olup olmadığı. Mustafa Özcan'ı tanıyıp tanımadığı, şikayetçinin
ölen Necip Hablemitoğlu ile Abdullah Gül arasında bir görüşme gerçekleştirilmesinde aracı olup
olmadığı soruldu.
Cevap :Ben Anavatan Partisi'nde rahmetli Turgut Özal ile birlikte uzun yıllar siyaset yaptım. Sayın
Özal'ın ölümünden sonra Anavatan Partisi'nden ayrıldım. Bu nedenle birçok kişi ile tanışıklığım
bulunmaktadır. Bunlardan bir tanesi de Fazilet Partisi'nde siyaset yapan ve bir dönem milletvekili
olan Ramazan Toprak’tır. Bildiğim kadarıyla askeri savcılıktan emeklidir. Bir gün Ramazan
Toprak Neecip Hablemitoğlu'nun benimle görüşmek istediğini söyledi. Ben de kabul ettim.
Nenehatun Sokak'ta bulunan ve yöneticisi olduğum vakfın bürosuna geldiler. Orada Necip
Hablemitoğlu “Alman Vakıfları ve Fetullah Gülen ile ilgili araştırma ve inceleme yapıyorum”
dedi. Bunun üzerine ben "Alman Vakıfları önemli bir meseledir, dikkatli olman gerekir” dedim.
‘"Bunları senden kim istiyor, neden yapıyorsun bunu” dedim. "Bunu yapmamı benden asker istedi,
ben MİT Müsteşarı olacağım” dedi. Bu sırada Ramazan Toprak ayrıca Ak Parti'nin kapatılmasıyla
da Necip Hablemitoğlu'nun ilgilendiğini sohbet arasında söyledi. Necip Hablemitoğlu ayrıca
siyaset ile de uğraşmak istemesi nedeniyle benim tecrübelerimden yararlanmak istediğini, bu
nedenle ziyaret ettiğini belirtti. Ben Alman Vakıflarının hukuka aykırı olarak kurulduğunu ve
Türkiye’de birçok faaliyette bulunduğunu söyledim. O da bu konu ile ilgili etraflı incelemem var
dedi. Bu konuların hassas konular olduğu, dikkat edilmesi konusunda kendisine ikazda bulundum.
Necip Hablemitoğlu'nun Alman Vakıfları ile ilgili kitabının o tarihte yayınlanıp yayınlanmadığını
hatırlamıyorum. Görüşme tarihi 2002 yılının Nisan veya Mayıs ayları olabilir. Ben ayrıca Necip
Hablemitoğlu'na Ak Parti'nin kapatılmasıyla FETÖ ve Alman Vakıflarının farklı konular olduğunu
söyledim. Ramazan Toprak Ak Parti'nin kapatılması konusunda Necip Hablemitoğlu'nun çalışma
yaptığını söyledi. O gün bu kapsamda konuşmalar geçti. Fetullah Gülen ile ilgili yaptığı
çalışmadan detay vermedi. O gün Alman Vakıfları ile ilgili birçok bilgiyi bana verdi. Görüşme
yaklaşık yarım saat 45 dakika sürmüş olabilir. Ben Necip Hablemitoğlu'nun siyaset yapmak
istemesi talebi ile ilgili olarak ben "Sen siyasetin kaynağını bulmuşsun dedim. Bunda amacım
Ramazan Toprak'ı işaret etmekti. "Ramazan Toprak ile birlikte Abdullah Gül ile görüşme
yaparsanız milletvekili adayı olursun“ dedim. Ama bu çalışmalar yaptığın çalışmalarla çelişkili
olur, ona da dikkat etmelisin dedim. Ben Necip Hablemitoğlu'na siyaset yapma talebiyle ilgili
tavsiyede bulundum. Ben Sayın Abdullah Gül'ü o tarihlerde tanıyordum ama konumum buna
müsait değildi. Daha sonra görüşmek üzere ayrılırken büroya o an daha önceden tanıdığım olan
Enver Altaylı geldi. Enver Altavlı geldikten sonra "Kim bunlar" dedi. Ben de kim olduklarını

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
anlattım. Konuştuğumuz konuları da kendisine ilettim. Enver Altaylı Özbek asıllıdır. Tahminim
MİT ile çalıştığı yönündedir. Enver Altaylı Özbek kökenli olması sebebiyle yurt dışına sık sık gider
gelir. Bildiğim kadarıyla Özbekistan'da bir darbede ismi geçmiş. O tarihlerde Özbekistan'a gidip
geliyordu. Enver Altaylı İslam Kerimov ile birlikte Almanya'da veya Avusturya'da bir şirket
kurmuş. Bu şirket batınca İslam Kerimov kızmış ve Enver Altayh'yı etrafındaki adamlara öldürün
diyor. Enver Altavlı bildiğim kadarıyla 1940'h yıllarda doğmuştur. Talat Aydemir ile birlikte darbe
girişimine katıldığı için ordudan ihraç edilen biridir. Enver Altaylı etralta, uğraştığı işlerin önemli
işler olduğunu söylerdi. Benim hatırladığım kadarıyla Necip Hablemitoğlu ile bir defa Ramazan
Toprak'ın evinde, bir defa Necip Hablemitoğlu'nun evinde ve bir defa da Gölbaşı’nda bulunan
Vilayetler Evi'nde birlikte ailecek yemek yedik, sohbet ettik. Necip Hablemitoğlu bu yemeklerde
kendi çalışmalarını anlattı. Özellikle Alman Vakıflarının yapılanmasından bahsederdi. Ayrıca
Mesut Yılmaz'ı hiç sevmezdi. Benim Mesut Yılmaz'a muhalif olmam sebebiyle benimle irtibata
geçmiş olabilir. Fetullah Gülen ile ilgili somut bir şey hatırlamıyorum. Sadece bu cemaatten
olanları çok tehlikeli kişiler olarak ifade ediyordu. Bunun dışında 2002 yılının Temmuz veya
Ağustos aylarında Ramazan Toprak'ın evinde Necip Hablemitoğlu. Ramazan Toprak Abdullah Gül
ile buluşmak üzere anlaşmışlar. Görüşmeyi Ramazan Toprak koordine etmiş. Beni de çağırdılar.
Hatta ben kendilerine "Benim ne alakam var“ dedim. Özellikle Necip Hablemitoğlu benim de
katılmamı istedi. Bu görüşme akşam saatlerinde gerçekleşti. Bu görüşmede bizler yalnızdık.
Ramazan Toprak. "Arkadaşımız faydalı çalışmalar yapıyor, bizimle birlikte siyaset yapsa iyi olur"
diyerek bir açılış yaptı. Necip Hablemitoğlu da Abdullah Gül'e "Ben sizin çalışmalarınızı yakından
takip ediyorum, hatta Amerika'da bir lobi toplantısında bizi iktidara getiren Amerika ne isterse onu
yapacağız demişsiniz" diye bir açıklamada bulunduğunu söyleyince Abdullah Gül çok şaşırdı.
Bunun üzerine Necip Hablemitoğlu ısrar etti. Abdullah Gül. "Ben öyle bir şey söylemedim" dedi.
Ben Abdullah Gül'e “Sen kimlerle toplantı yaptın" dedim. Çünkü ben Anavatan Partisi döneminde
Amerika'daki lobi faaliyetlerini yürütüyordum. “Elin Makowski ve Türkiye’den göçme İzmirli bir
Yahudi olan Henry Barkley ile görüştüm" dedi. O zaman "Ben o şekilde söylemedim” diye
Abdullah Gül bize ifade etti. Necip de "O ifadeler bize farklı intikal etti" dedi. Bu kişilerle
görüştüğünü Abdullah Gül kabul etti ancak içeriğinden bahsetmedi. O tarihte Abdullah Gül bu
şahıslarla Washington Enstitüsü'nde görüşmüş. Karşılıklı konuştular. Bu konuşma 45 dakika - 1
saat arası sürmüş olabilir. Abdullah Gül. Necip Hablemitoğlu'dan bu yönde bir bilgi sahibi olması
nedeniyle tedirgin oldu. Zaten şaşırmıştı. Bu konuşmalar sırasında Fetullah Gülen konusu
geçmedi. Ben Necip Hablemitoğlu'nun ölüm haberini televizyonlardan alır almaz Şengül Hanım'a
taziye için evine gittim. Yapabileceğimiz bir şev olup olmadığını sordum. Ancak Ramazan
Toprak'ın evinde yaptığımızı söylediği toplantıyı hatırlamıyorum. Ayrıca eski Cumhurbaşkanımız
Ahmet Necdet Sezer ile de Necip Hablemitoğlu hakkında bir görüşme yapmadım. Bu konuyu
Ramazan Toprak daha iyi bilir. Necip Hablemitoğlu, hem Alman Vakıflarının hem de Fetullah
Gülen’in Türkiye C umhuriyeti'nin varlığını tehdit edecek şekilde çalıştığını, yaptığımız
görüşmelerde söylüyordu. Ben Mustafa Özcan ile İstanbul'da Samanyolu Televizyonumda
katıldığım bir program sonrasında tanıştım. Enver Altaylı program sonrasında Mustafa Özcan
ile birlikte dışarıda bekliyorlardı. Bana da Enver Altaylı, Mustafa Özcan'ı özellikle tanıştırmak
için beklediklerini söyledi. Mustafa Özcan kendini tanıtırken bana kitap, kırtasiye gibi işlerle
meşgul olduğunu söyledi. Program eylül veya ekim aylarında olabilir. Abdullah Gül ile
yaptığımız görüşmeden sonra olduğunu hatırlıyorum. Sanırım Enver Altaylı, Mustafa Özcan'a
Necip Hablemitoğlu'nun Fetullah Gülen ile ilgili yaptığı çalışmayı söylemiş olacak ki bana "Bir
doçent bununla ilgili bir çalışma yapıyor, biz bu kişi ile nasıl görüşürüz” şeklinde soru sordu.
Ben de "Bu konuya karışmam, beni ilgilendirmez, konuşmak istiyorsa konuşur'1 dedim.
Görüşme sonrasında Necip Hablemitoğlu'nu bu konuda bilgilendirdim. Enver Altaylı benim
büroda Necip Hablemitoğlu'nun yaptığı işlerle ilgili ıvır zıvır demesine rağmen Mustafa Özcan'a
farklı aksettirmiş ki benden yardımcı olmamı istedi. Ben Mustafa Özcan'ı daha önce tanımadım,
görmedim. Ben Fetullah Gülen Cemaati'nden, üniversite görevlilerinden Şerif Ali Alan'ı, Nurettin

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
Veren'i ve Kemalettin Özdemir'i tanırım. Bu şahıslar politikacılarla görüşme yaparlardı. Rahmetli,
eski Cumhurbaşkanımız Turgut Özel Milli Selamet Partisi kapatılmadan İzmir'den milletvekili
olduğu dönem Fetullah Gülen kendisini desteklemiş. Sayın rahmetli eski Cumhurbaşkanımızın
Başbakanlık yıllarında, ilk başlarda diyalogları vardı ancak Sızıntı Dergisi’nde yayınlanan bir
makalede Özal’ı kötüleyen ifadelerin geçmesi nedeniyle "Bunlar hayal aleminde yaşıyor, yalan
söylüyorlar" şeklinde değerlendirmede bulunduğunu biliyorum. Bu konu ile ilgili de Abdurrahman
Dilipak Yeni Akit Gazetesi'nde bu konuyu anlatmıştır. Benim Sağlık Bakanlığı yaptığım dönemde
cemaatçi bir kadronun Sağlık Bakanlığı'nda olduğunu hatırlamıyorum. Bunun dışında,
sorduklarınızla ilgili başka bir bilgim ve görgüm yoktur." şeklinde beyanda bulunmuştur.
Ramazan TOPRAK'ın 20/10/2016 tarihinde Cumhuriyet Başsavcılığımızda tanık
sıfatıyla alınan ifadesinde; "... Enver Altaylı ile sanırım Halil Şıvgın'ın işyerinde giriş çıkış
esnasında karşılaşmıştık. Bunun dışında kendisi ile hiç görüşmedim. Mustafa Özcan'ı hiç
tanımam..." şeklinde beyanda bulunmuştur.

Soruşturma dosyamız kapsamında şüpheli sıfatıyla ifadesi alınan Nizamettin


AFŞAR'ın 14/02/2022 tarihinde Cumhuriyet Başsavcılığımızda vermiş olduğu ifadesinde;
"...2002 yılı içerisinde bir keresinde Mustafa ÖZCAN Ankara'ya gelmişti. Öncesinde daha önce
ifademde belirttiğim Mehmet isimli kişiyle irtibata geçmiştim. O mu beni aradı, ben mi onu aradım
hatırlamıyorum. Ancak o görüşmede Mustafa Özcan ile birlikte Ankara'ya geldiğini söylemişti. O
gün Mustafa ÖZCAN, Enver ALTAYLI'nın yaşadığı Turan Güneş Bulvarı üzerindeki evine geldi.
Burada kısa bir süre Enver ALTAYLI ile görüştü. O sırada aralarında geçen görüşmeyi ben
duymadım. Evin mutfak kısmında bulunuyordum. Mehmet isimli kişi de aşağıda geldikleri araçta
bekliyordu. Bir süre sonra Mustafa ÖZCAN ve Enver ALTAYLI evden çıkmak istediler. Bana "bizi
Halil ŞIVGIN'ın Nene Hatundaki ofisine götür, ben Mustafa ÖZCAN'ın aracındayım, sen önden
gidersin" şeklinde söyledi. Ben buradan Mustafa ÖZCAN'ın şoförü Mehmet ve Mustafa ÖZCAN'ın
Halil ŞIVGIN'ın ofisini bilmediklerini ve ilk defa gittiklerini anladım. Hatırladığım kadarıyla
gündüz bir vakit idi. Ben önde giderek Halil ŞIVGIN'ın ofisine geldik. Enver ALTAYLI ve Mustafa
ÖZCAN ofise çıktılar, ben ve Mehmet isimli kişi dışarıda bekledik. Burada yaklaşık 1 saat kadar
görüştüklerini hatırlıyorum. Sonrasında Enver ALTAYLI ve Mustafa ÖZCAN çıktılar. Enver
ALTAYLI bana "beni eve bırak" dedi. Mustafa ÖZCAN'da oradan ayrıldı.
Bu görüşmeden yaklaşık 1 ay kadar sonra Mustafa ÖZCAN yine Ankara'ya geldi. Benimle
Mehmet isimli kişi aynı şekilde iletişim kurdu. Bu defa Mustafa ÖZCAN direkt Enver ALTAYLI'nın
Turan Güneş Bulvarındaki ikametine gelmişti. Mehmet isimli kişi yine dışarıda araçta bekledi.
Evde ben, Mustafa ÖZCAN ve Enver ALTAYLI dışında kimse yoktu. Mustafa ÖZCAN ve Enver
ALTAYLI evin mutfak kısmında oturuyorlardı, kapı aralık şeklinde açıktı. Ben bir ara mutfağa
girmek isterken aralarında geçen bir konuşmaya şahit oldum, mutfak dışından bunu dinledim. Bu
konuşmada Mustafa ÖZCAN Enver ALTAYLI'ya hitaben "Bu Necip ile ilgili Halil ŞIVGIN'la
meseleyi konuştuk ancak halledemedik, bu adam hizmet hareketine zarar veriyor, zarar vermeye
de devam edecek, bu işi halletmemiz lazım, sizin yardımınızı istiyorum." diyordu. Enver
ALTAYLI'da Mustafa ÖZCAN'a "Haklısınız hocam, nasıl yardımcı olalım" şeklinde cevap
veriyordu. Devamında Enver ALTAYLI Mustafa ÖZCAN'a "Cezaevinde bir arkadaşımız var,
çıkmasına 1-1,5 yıl var, ona hallettirebiliriz, isterseniz biraz bekleyelim." şeklinde konuşuyordu.
Mustafa ÖZCAN da Enver ALTAYLI'ya "1-1,5 yıl çok geç olur Enver abi" diye karşılık
verdiğini hatırlıyorum. Sonrasında Enver ALTAYLI Mustafa ÖZCAN'a "Ben bir Almanya'ya
gideyim, bu meseleyi Serhat ile görüşeyim, dönüşte sizi arayacağım" dedi. Sonrasında da yemek
siparişi verildiği için mutfağa girmek zorunda kaldım, ben mutfağa girdikten sonra aralarındaki bu
konuşma kesildi. Bir süre sonra yemeklerini yediler, o sırada ben de mutfakta idim, burada
havadan sudan konulardan konuştular. Bir süre sonra Mustafa ÖZCAN vedalaşarak evden ayrıldı.
Kapıda vedalaşması sırasında Enver ALTAYLI Mustafa ÖZCAN'a hitaben "hocam ben o dediğiniz
seyahati yapacağım" diyordu. Yaklaşık 3-4 gün kadar sonra Enver ALTAYLI tek başına

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
Almanya'ya gitti. O tarihte ben kendisini Esenboğa Havaalanına bıraktım. Takriben 5 gün kadar
sonra Türkiye'ye geldi. Esenboğa Havaalanından kendisini ben aldım. Valizlerini eve çıkarttım.
Evde iken telefonla Mustafa ÖZCAN ile konuştuğunu değerlendiriyordum. Telefonda karşıdakine
"Hocam ben Almanya'ya gittim, geldim. Malum konuyla ilgili Serhat ile görüştüm, Serhat bize
yardımcı olamayacak, bilginiz olsun" dedi. Bu şekilde telefonu kapattığını hatırlıyorum. 2002
yılında Enver ALTAYLI ve Serhat ILICAK Siemens şirketi ile bir iş yapıyorlardı. Bu iş ilişkinden
doğan samimiyetten ötürü Siemens şirketi özel bir telefonu Enver ALTAYLI'ya vermişti. Aynı
şekilde Serhat ILICAK'a da bir telefon verilmişti. O tarihte bu iki telefon arasında eşleştirme
yapılarak dinlemelere karşı korunduğunu biliyordum. Enver ALTAYLI Mustafa ÖZCAN ile
yaptığı son görüşmeden bir kaç gün sonra bu siemens telefon üzerinde Almanya'yı Serhat
ILICAK'ı aramıştı. Görüşme sırasında Enver ALTAYLI'nın bulunduğu odanın kapısı açıktı, ben
konuşulanları duyuyordum. Telefonda Enver ALTAYLI Serhat ILICAK'a "Serhatcığım ben
Levent GÖKTAŞ ile görüştüm, biz mutabık kaldık, siz çalışmalarınıza başlayın, bir sıkıntı
vesaire bir şey olursa beni arayabilirsin" şeklinde diyordu. Enver ALTAYLI ile Serhat ILICAK
arasında sıkı bir ilişki vardır. Günde 3-4 defa görüşürlerdi. Enver ALTAYLI'dan, 12 Eylül
1980'den bu yana Serhat ILICAK ile tanıştığını biliyorum. Serhat ILICAK için "Bu benim ruhumu
satın aldı, dünyadaki bir kaç dostumdan biri Serhat'tır" derdi. Serhat ILICAK'ın o tarihlerde
matbaaları vardı, bir ara Tercüman Gazetesini çıkarıyordu. Ekonomik durumunun iyi olduğunu
biliyorum.
2002 yılı sonbahar ya da kış başı gibi bir gün akşam Enver ALTAYLI beni ev
telefonundan aradı, "yarın sabah gel, Özel Kuvvetler Komutanlığına gideceğiz" dedi. Bende
yarın sabah için daha önceden dişimle yaşadığım bir sıkıntıdan dolayı, dişçiden randevu
aldığımı kendisine söyledim. O da bana "iyi sen git ben başımın çaresine bakarım" dedi. Ertesi
günü için ben Köroğlu Caddesi başlangıcında bulunan Köroğlu İşkembecisiyle çapraz karşılıklı
bir yerde işyeri olan bir diş doktorundan randevu almıştım. Burada o günü dişime kanal tedavisi
yapıldı. İlaç almamıştım. Cumhuriyet Başsavcılığınızca gözaltına alındıktan sonra ikinci gözaltı
süresinin uzatımı için nezarethanede beklerken Aydın KÖSTEM ile yan yana geldim. Aydın
KÖSTEM burada bana "sen yokken biz Enver abiyle Özel Kuvvetlere gitmiştik, onun tarihini, ayını
hatırlıyor musun? 2003'müydü 2004'müydü" diye bana sordu. Ben de kendisine cevap vermedim.
Aydın KÖSTEM bana bu defa "sonbahar olduğunu hatırlıyorum" dedi. Ancak Enver ALTAYLI ile
Özel Kuvvetler Komutanlığına gitmek için olan bu diyalog 2002 yılı sonbahar ya da kış aylarının
başıydı, çünkü Enver ALTAYLI 2002 yılı Nisan ayında Turan Güneş Bulvarındaki adresine
taşınmıştı. Bu dişçiyi de Turan Güneş Bulvarına yakın olduğu için bulmuştum. Bu sebeple 2002 yılı
içerisinde gittiğime eminim.
...
SORULDU: Enver ALTAYLI ile Halil ŞIVGIN arasında 2002 yılı içerisinde ne sıklıkla
görüşmeler yapılırdı?
Mustafa ÖZCAN'ın Halil ŞIVGIN'ın ofisine gittiği tarihe kadar Enver ALTAYLI aşağı
yukarı haftada bir Halil ŞIVGIN'ı ofisinde ziyaret ederdi. Ancak Mustafa ÖZCAN görüşmesinden
sonra bu görüşme seyrelmeye başladı. 5-6 ay gibi bir süre devam etti, daha sonra normale
döndüler. ..." şeklinde beyanda bulunmuştur.

Şüphelİ Enver ALTAYLI'nın olay tarihinde kullanımında olan gsm hattına ilişkin olarak
yapılan incelemeler "Arama Detay Kayıtlarının İncelenmesi" (CDR) başlığı altında
iddianamemizde yer verilmiş olup bir kez daha ifade edilir ise, şüphelinin olay tarihinde kendisinin
kullanımında olan ifadesinde de o dönem kullandığını beyan ettiği 0532 656 57 53 numaralı gsm
hattının görüşme trafikleri yukarıda ifadelerinden bölümler alınan Zihni ÇAKIR, Şengül
HABLEMİTOĞLU, Halil ŞIVGIN, Ramazan TOPRAK, Nizamettin AFŞAR beyanlarını doğrular
niteliktedir. Bu görüşme trafikleri, şüpheli Enver ALTAYLI'nın, Mustafa ÖZCAN ile birlikte
maktul üzerinde FETÖ/PDY ile ilgili çalışmalarından vazgeçirmek için kurduğu baskıyı, bunda

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
başarılı olamayınca da Aydın KÖSTEM üzerinden Mustafa Levent GÖKTAŞ ile başlayan
görüşmeleri ve Mustafa Levent GÖKTAŞ'ın başını çektiği silahlı suç örgütünce maktulün
öldürülmesine giden süreci özetlemektedir.

CDR verilerinin incelenmesi neticesinde;


Enver ALTAYLI'nın ifadesinde de belirttiği olay döneminde kullanımında olan 0532
656 57 53 numaralı gsm hattının hts verileri soruşturma dosyamıza getirtilmiştir. Yapılan
incelemelerde o dönem Kaynak Holding kayıtlı olan Mustafa ÖZCAN'ın kullanımında
olduğu anlaşılan 0533 737 83 41 numaralı gsm hattı ile 01/06/2002 ile 01/06/2003 tarihleri
arasındaki ilk irtibatın 31/08/2002 tarihinde olduğu sonrasında ise, 21/09/2002, 08/11/2002,
18/11/2002, 25/11/2002, 13/12/2002, 08/02/2002, 10/02/2003 tarihlerinde olduğu, ancak Enver
ALTAYLI ile Mustafa ÖZCAN’ın ortak irtibatı olan 0532 230 56 57 numaralı gsm hattı
kullanıcısı, Enver ALTAYLI’nın çok yakın adamı olan Nizamettin AFŞAR’ın, Mustafa ÖZCAN
ile arasında çok sayıda irtibat olduğu tespit edilmiştir. Nizamettin AFŞAR ile Mustafa ÖZCAN
arasında yapılan bu görüşmelerin çoğunda Nizamettin AFŞAR ile Enver ALTAYLI’nın aynı baz
istasyonunda sinyal aldıkları, aslında Mustafa ÖZCAN ile Enver ALTAYLI arasında yapılan
görüşmelerin çoğunun Nizamettin AFŞAR adına kayıtlı gsm hattı üzerinden yapılmış olduğu,
Enver ALTAYLI’nın olası takibi engellemek için Mustafa ÖZCAN ile olan görüşmelerinde
Nizamettin AFŞAR’ın 0532 230 56 57 numaralı gsm hattını kullandığı anlaşılmıştır. Nizamettin
AFŞAR hattı ile Mustafa ÖZCAN arasında ilk irtibat 21/08/2002 tarihinde olduğu, 25/08, 26/08,
05/09, 21/09, 02/10, 03/10, 05/10, 14/10, 21/10, 26/10, 04/11, 08/11, 20/12/2002, 21/01/2003,
23/01, 24/01, 25/01, 27/01, 28/01, 01/02, 08/02, 16/02, 17/02, 03/03, 10/03, 24/03, 26/03, 27/03,
31/03,17/04, 23/04, 24/04, 05/06, 06/06, 09/06/2003 tarihlerinde de bu irtibatın devam ettiği
görülmüştür.
Nuri Gökhan BOZKIR aktarımı sonucu tanık Zihni ÇAKIR beyanına uyan Enver
ALTAYLI’nın Özel Kuvvetler Komutanlığı ile irtibatı sağlayan kişinin Enver ALTAYLI'nın
hts trafiklerinin incelenmesi neticesinde 0535 347 74 84 numaralı gsm hattını kullanan Aydın
KÖSTEM isimli şahıs olduğu, çünkü Enver ALTAYLI ile Aydın KÖSTEM arasında irtibatların
olduğu zamanda ya da çok yakın zaman diliminde, Aydın KÖSTEM isimli şahsın ÖKK’da irtibat
kurduğu kişinin, o tarihlerde ÖKK’da Astsubay olan Mehmet NARİN adına kayıtlı 0535 572 46 52
numaralı gsm hattını kullanan Özel Kuvvetler Komutanlığı Muhabere Arama Kurtarma Alay
Komutanı olan Mustafa Levent GÖKTAŞ isimli şahıs olduğu anlaşılmıştır. Alınan hts
kayıtlarından Mustafa ÖZCAN’ın Enver ALTAYLI ile irtibat kurduğu tarihlerde Enver ALTAYLI
ile Aydın KÖSTEM arasında da irtibat kurulduğu, Enver ALTAYLI ve Aydın KÖSTEM
arasında ilk irtibatın 04/08/2002 tarihinde olduğu, bu irtibatın, 07/08, 27/09, 30/09, 01/10, 02/10,
03/10, 05/10, 08/10, 09/10, 13/10, 13/10, 14/10, 15/10, 16/10, 17/10, 18/10 (0535 588 52 16
Mehmet GÖREN hattı), 20/10, 21/10, 22/10, 25/10/2002, 04/11/2002, 05/11, 06/11, 07/11, 08/11,
09/11, 10/11, 12/11, 13/11, 14/11, 15/11, 16/11, 18/11, 21/11, 22/11, 24/11, 25/11, 26/11, 28/11,
29/11/2002, 04/12/2002, 05/12, 10/12, 11/12, 14/12, 17/12, 18/12, 21/12, 25/12/2002, 04/01/2003,
13/01, 14/01, 15/01, 16/01(0543 762 62 65 Işık Köstem adına kayıtlı hat), 18/01(0533 258 19 77
Işık Köstem adına kayıtlı hat), 21/01, 22/01, 23/01(0533 258 19 77 Işık Köstem adına kayıtlı hat),
24/01( 0543 762 62 65 Işık Köstem adına kayıtlı hat), 26/01, 28/01 (0533 258 1977 Işık Köstem
adına kayıtlı hat), 29/01( 0533 258 19 77 Işık Köstem adına kayıtlı hat), 30/01, 19/02/2003,
01/03/2003, 07/04/2003, 08/04, 01/06/2003, 04/06 (0533 258 19 77 Işık Köstem adına kayıtlı hat),
21/06, 23/06, 25/06/2003 tarihlerinde devam ettiği, aralarında 1 yılda toplamda 108 kez irtibatın
olduğu görülmüştür.
Enver ALTAYLI ile Aydın KÖSTEM arasında irtibat olduğu tarihlerde, Aydın
KÖSTEM’in ÖKK’da Astsubay olan Mehmet NARİN isimli şahıs adına kayıtlı 0535 572 46 52
numaralı gsm hattı kullanıcısı Özel Kuvvetler Komutanlığı Muhabere Arama Kurtarma Alay
Komutanı olan Mustafa Levent GÖKTAŞ ile irtibatlandığı görülmüş, Aydın KÖSTEM ile

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
Mustafa Levent GÖKTAŞ arasında, alınan hts kayıtlarından birbirleri ile olan irtibatları
incelendiğinde; ilk irtibatın 02/07/2002 tarihinde olduğu, bu irtibatın, 09/07/2002, 10/07, 15/07,
17/07, 18/07, 19/07, 20/07, 30/07, 31/07/2002, 01/08/2002, 03/08, 26/08/2002, 09/09/2002,
10/09/2002, 12/09, 19/09, 02/10/2002, 03/10, 05/10, 08/10, 15/10, 16/10, 17/10, 18/10, 20/10,
25/10, 26/10, 29/10/2002, 03/11/2002(Mehmet Gören adına kayıtlı hat), 04/11/2002 (Işık Köstem
ve Mehmet Gören adına kayıtlı hatlar ile), 25/11/2002 (Mehmet Gören adına kayıtlı hat),
05/12/2002, 13/01/2003, 14/01, 16/01/2003 ( Işık Köstem adına kayıtlı hatlar ile), 07/02/2003,
11/02, 25/02/2003, 16/03/2003, 20/03, 27/03/2003, 10/04/2003, 11/04, 26/04/2003 (Işık Köstem
adına kayıtlı hat), 02/06/2003, 07/06, 16/06/2003 (Işık Köstem adına kayıtlı hat) tarihlerinde devam
ettiği, aralarında 1 yılda toplamda 109 kez irtibat olduğu görülmüştür.
Mustafa ÖZCAN-Enver ALTAYLI/Nizamettin AFŞAR, Enver ALTAYLI-Aydın
KÖSTEM, Aydın KÖSTEM-Mustafa Levent GÖKTAŞ irtibatları karşılıklı detaylı şekilde
incelendiğinde bu irtibatların neden Necip HABLEMİTOĞLU için kurulduğu daha net bir şekilde
anlaşılmaktadır. Bu kapsamda, 02/10/2002 tarihinde Mustafa ÖZCAN’ın Enver ALTAYLI ile
Necip HABLEMİTOĞLU konusu ile ilgili görüşme yapmak için İstanbul ilinden Ankara iline
geldiği değerlendirildiği, İstanbul-Ankara yolunun Ankara’ya giriş ilçesi olan Kazan bazında
bulunduğunda 09:40 sıralarında Nizamettin AFŞAR adına kayıtlı hattı 0532 230 56 57 numaralı
gsm hattını aradığı, Nizamettin AFŞAR’ın ise 09:41 de Enver ALTAYLI’yı aradığı, 02/10/2002
tarihinde Enver ALTAYLI ilk görüşmesini 09:06 sıralarında Aydın KÖSTEM ile yaptığı, Aydın
KÖSTEM’in ise 11:26 da Mustafa Levent GÖKTAŞ'ı aradığı, 03/10/2002 tarihinde 10:08
sıralarında Mustafa ÖZCAN’ın Nizamettin AFŞAR’ı aradığı, Enver ALTAYLI’nın ise o sıralarda
aynı bazda olduğu, 20:02 de ise Enver ALTAYLI’nın Nizamettin AFŞAR’ı aradığı, 20:03 de ise
Nizamettin AFŞAR’ın, Mustafa ÖZCAN’ı aradığı, 03/10/2002 tarihinde 10:37 de ise Aydın
KÖSTEM’in, Mustafa Levent GÖKTAŞ'ı aradığı, 10.47 de Aydın KÖSTEM’in, Mustafa Levent
GÖKTAŞ'a mesaj attığı, 10:48 de Enver ALTAYLI’nın Aydın KÖSTEM’i aradığı, 10:50 Mustafa
Levent GÖKTAŞ'ın Aydın KÖSTEM’e mesaj attığı, 10:52 de Aydın KÖSTEM’in Mustafa Levent
GÖKTAŞ'a mesaj attığı, 10:53 de Aydın KÖSTEM’in Enver ALTAYLI’yı aradığı, 19:23 de Aydın
KÖSTEM’in Mustafa Levent GÖKTAŞ'ı aradığı, 21:11 de Enver ALTYALI’nın Aydın
KÖSTEM’i aradığı, 05/10/2002 tarihinde 12:31 de Mustafa ÖZCAN’ın Nizamettin AFŞAR
tarafından arandığı, 12:08 de Enver ALTAYLI’nın Aydın KÖSTEM’i aradığı, 12:10 da Enver
ALTAYLI’nın Halil ŞIVGIN’ı aradığı, 11:37 de Aydın KÖSTEM’in Mustafa Levent GÖKTAŞ'a
mesaj attığı, 08/10/2002 tarihinde 10:46 ve 15:21 de Enver ALTAYLI’nın Aydın KÖSTEM’i
aradığı, 15:33 de ise Aydın KÖSTEM’in Mustafa Levent GÖKTAŞ'ı aradığı, 14/10/2002 tarihinde
18:19 da Mustafa ÖZCAN’ın Nizamettin AFŞAR tarafından arandığı, 14:44 de Enver
ALTAYLI’nın Aydın KÖSTEM’i aradığı, öncesinde 14:43 de Halil ŞIVGIN’I aradığı, 15/10/2002
tarihinde 15:05 de Enver ALTAYLI’nın Aydın KÖSTEM’i aradığı, Aydın KÖSTEM’in ise 08:14,
09:19 de kendisinin kullanımında olan Mehmet GÖREN adına kayıtlı 0535 588 52 16 numaralı
gsm hattı üzerinden, Mustafa Levent GÖKTAŞ'ı aradığı, 16/10/2002 tarihinde 13:50 de Enver
ALTAYLI’nın Aydın KÖSTEM’i aradığı, , Aydın KÖSTEM’in ise 11:05, 12:34, 19:43 Mehmet
GÖREN adına kayıtlı 0535 588 52 16 numaralı gsm hattı üzerinden Mustafa Levent GÖKTAŞ'ı
aradığı, 17/10/2002 tarihinde 18:54 de Enver ALTAYLI’nın Aydın KÖSTEM’i aradığı, Aydın
KÖSTEM’in ise 11:49, 15:03 de Mehmet GÖREN adına kayıtlı 0535 588 52 16 numaralı gsm hattı
üzerinden, Mustafa Levent GÖKTAŞ'ı aradığı, 21:34 de mesaj attığı, 21:50 de mesaj aldığı, 21:54,
22:04 de mesaj attığı, 22:05 de mesaj aldığı, 22:11 de mesaj attığı, 18/10/2002 tarihinde 11.28 de
Enver ALTAYLI’nın Aydın KÖSTEM’i aradığı, 12:04 de Aydın KÖSTEM’in Mehmet GÖREN
adına kayıtlı hattan Enver ALTAYLI’yı aradığı, 10:31 de Aydın KÖSTEM’in Mehmet GÖREN
adına kayıtlı hattan Mustafa Levent GÖKTAŞ'ı aradığı, 20/10/2002 tarihinde 13:19, 17:36 de
Enver ALTAYLI’nın Aydın KÖSTEM’i aradığı, 19/10/2002 tarihinde Mustafa ÖZCAN’ın
Enver ALTAYLI ile Necip HABLEMİTOĞLU konusu ile ilgili görüşme yapmak için
İstanbul ilinden Ankara iline geldiği değerlendirildiği, 21/10/2002 tarihinde 10:54 de Mustafa

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
ÖZCAN’ın Nizamettin AFŞAR tarafından arandığı, Nizamettin AFŞAR ile Enver
ALTAYLI’nın aynı bazda olduğu, Enver ALTAYLI’nın 11:18 de Halil ŞIVGIN’ı aradığı,
11:49 da Halil ŞIVGIN’ın Necip HABLEMİTOĞLU’nu aradığı, Enver ALTAYLI’nın Halil
ŞIVGIN’ı aradıktan sonraki ilk görüşmesinde 11:39 da Aydın KÖSTEM’i aradığı, 19:46 ise
Necip HABLEMİTOĞLU’nun Şaban YILMAZ adına kayıtlı 0536 435 06 73 nolu gsm hattını
kullanan, yakın arkadaşı olan Ergün POYRAZ’ı aradığı, bu görüşmeden hemen sonra 19:50
de Ergün POYRAZ’ın Aydın KÖSTEM’i aradığı (Aydın KÖSTEM-Ergün POYRAZ
arasında ilk ve tek irtibat), 25/10/2002 tarihinde 10:48 Enver ALTAYLI’nın Aydın KÖSTEM’i
aradığı, Aydın KÖSTEM’in 16:10 da Mustafa Levent GÖKTAŞ'a mesaj attığı, 16:12 de mesaj
aldığı, 16:14 de mesaj attığı, 16:19 da mesaj aldığı, 16:25 de mesaj attığı, 16:27 de mesaj aldığı,
16:31 de mesaj attığı, 26/10/2002 tarihinde Enver ALTAYLI ve Nizamettin AFŞAR’ın İstanbul
ilinde olduğu, 16:42 de Enver ALTAYLI’nın Nizamettin AFŞAR’ı aradığı, hemen ardından 17:18
de Nizamettin AFŞAR’ın Mustafa ÖZCAN’ı aradığı, bu görüşmenin Mustafa ÖZCAN HTS
kaydında olmadığı ancak Nizamettin AFŞAR HTS kaydında çıktığı, Mustafa ÖZCAN’ın bu
görüşmeyi muhtemelen yurt dışında bulunduğu sırada yaptığı (23-27/09/2002 tarihleri arasında
Mustafa ÖZCAN hts’sinde herhangi bir kayıt olmadığı), Aydın KÖSTEM’in 19:41 ve 22:31 de
Mustafa Levent GÖKTAŞ'a mesaj attığı, 22:36 da mesaj aldığı, 22:41 de mesaj attığı, 22:42 de
mesaj aldığı, 22:50 de mesaj attığı, 22:57 de mesaj aldığı, 23:03 de mesaj attığı, Mustafa
ÖZCAN’ın 27/10/2002 tarihinden sonra ise İstanbul ilinde baz vermeye başladığı, bu tarihte
Mustafa ÖZCAN, Enver ALTAYLI, Nizamettin AFŞAR’ın İstanbul ilinde olduğu, Enver
ALTAYLI’nın 27/10/2002-01/11/2002 tarihleri arasına ilişkin hts kaydının olmadığı, muhtemelen
yurt dışında olduğu, 04/11/2002 tarihinde 12:58 de Mustafa ÖZCAN’ı Nizamettin AFŞAR’ın
aradığı, 13:18 de Enver ALTAYLI’nın Aydın KÖSTEM’i aradığı, Mehmet GÖREN adına kayıtlı
hattı kullanan Aydın KÖSTEM’in 10:38 de Mustafa Levent GÖKTAŞ'a mesaj attığı, 14:15 de
Mustafa Levent GÖKTAŞ tarafından kullanılan 0533 731 96 20 nolu başka bir gsm hattının ( Bu
hattın Aydın KÖSTEM ile ilk ve tek irtibatı bu) Aydın KÖSTEM’i aradığı, 15:46 da Mustafa
Levent GÖKTAŞ'ın, Aydın KÖSTEM tarafından kullanılan eşi Işık KÖSTEM adına kayıtlı gsm
hattını aradığı, 08/11/2002 tarihinde 13:06 da Mustafa ÖZCAN’ın Nizamettin AFŞAR’ı aradığı,
13:21 de Enver ALTAYLI’nın Mustafa ÖZCAN’ı aradığı, 10:53, 11:18 ve 11:40 da Enver
ALTAYLI’nın Aydın KÖSTEM’i aradığı, 13/11/2002 tarihinde 11:31 ve 12:21 de Mustafa
ÖZCAN’ı Nizamettin AFŞAR’ın aradığı, Mustafa ÖZCAN’ın Ankara ilinde bulunduğu, 21:15 de
Enver ALTAYLI’nın Mustafa ÖZCAN’ı aradığı, 14/11/2002 tarihinde 14:00 de Mustafa ÖZCAN’ı
Nizamettin AFŞAR’ın aradığı, Enver ALTAYLI ile Nizamettin AFŞAR bazının aynı olduğu, 12:09
ve 15:22 de Enver ALTAYLI’nın Aydın KÖSTEM’i aradığı, 15/11/2002 tarihinde 14:50 de
Mustafa ÖZCAN’ın Nizamettin AFŞAR’ı aradığı, 15:11 de Enver ALTAYLI’nın Aydın
KÖSTEM’i aradığı, 18/11/2002 tarihinde 11:28 de Mustafa ÖZCAN’ın Nizamettin AFŞAR’ı
aradığı, 13:01 de Enver ALTAYLI’nın Mustafa ÖZCAN’ı aradığı, 16:11 de Enver ALTAYLI’nın
Aydın KÖSTEM’i aradığı, 24/11/2002 tarihinde 21:43 de Mustafa ÖZCAN’ın Nizamettin
AFŞAR’ı aradığı, 21:45 de Nizamettin AFŞAR’ın Mustafa ÖZCAN’ı aradığı, Mustafa ÖZCAN’ın
bu tarihte Ankara ilinde olduğu, 23:06 da Enver ALTAYLI’nın Aydın KÖSTEM’i aradığı,
25/11/2002 tarihinde Mustafa ÖZCAN’ın Enver ALTAYLI ile Necip HABLEMİTOĞLU konusu
ile ilgili görüşme yapmak için İstanbul ilinden Ankara iline geldiği değerlendirildiği, 12:32 de
Mustafa ÖZCAN’ın Nizamettin AFŞAR’ı aradığı, 12:44, 12:49, 12:51, 13:02 de Nizamettin
AFŞAR’ın Mustafa ÖZCAN’ı aradığı, bu aramalarda Enver ALTAYLI ile Nizamettin AFŞAR’ın
aynı baz konumlarında olduğu, 18:56 da Enver ALTAYLI’nın Mustafa ÖZCAN’ı aradığı, 13:25 de
Enver ALTAYLI’nın Halil ŞIVGIN’ı aradığı, 17:04 ve 20:04 de Halil ŞIVGIN’ın Enver
ALTAYLI’yı aradığı, 13:58, 14:56, 17:55 de Enver ALTALI’nın Aydın KÖSTEM’i aradığı, 09:32
de Aydın KÖSTEM tarafından kullanılan Mehmet GÖREN gsm hattının Mustafa Levent
GÖKTAŞ'ı aradığı, 26/11/2002 tarihinde 14:50 de Mustafa ÖZCAN’ı Nizamettin AFŞAR’ın
aradığı, 09:54 de Enver ALTAYLI’nın Aydın KÖSTEM’i aradığı, 29/11/2002 tarihinde Enver

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
ALTAYLI’nın 20:50 de Halil ŞIVGIN’ı aradığı, 20:51 de Enver ALTAYLI’nın Aydın KÖSTEM’i
aradığı, 04/12/2002 tarihinde 18:44 de Enver ALTAYLI’nın Aydın KÖSTEM’i aradığı, 18:45 de
Aydın KÖSTEM’in Enver ALTAYLI’yı aradığı, 05/12/2002 tarihinde 20:08 de Enver
ALTAYLI’nın Aydın KÖSTEM’i aradığı, 12:45 de Aydın KÖSTEM’in Mustafa Levent
GÖKTAŞ'a mesaj attığı, 15:28 de Mustafa Levent GÖKTAŞ'ın Aydın KÖSTEM’e mesaj attığı,
10/12/2002 tarihinde 13:38 de Enver ALTAYLI’nın Aydın KÖSTEM’i aradığı, 11/12/2002
tarihinde 16:12 de Enver ALTAYLI’nın Aydın KÖSTEM’i aradığı, 13/12/2002 tarihinde Enver
ALTAYLI ile Mustafa ÖZCAN arasında “rooming” şeklinde arama olduğu, 14/12/2002 tarihinde
19:00 da Enver ALTAYLI’nın Aydın KÖSTEM’i aradığı, 17/12/2002 tarihinde 11:58 de Enver
ALTAYLI’nın Aydın KÖSTEM’i aradığı, 18/12/2002 tarihinde 21:53 de Enver ALTAYLI’nın
Aydın KÖSTEM’i aradığı ( Necip HABLEMİTOĞLU cinayetinin işlendiğinin kamuoyunca
bilindiği zaman dilimi), 20/12/2002 tarihinde 13:07 de Mustafa ÖZCAN’ın Nizamettin AFŞAR
tarafından arandığı (Mustafa ÖZCAN ile Nizamettin AFŞAR ya da Enver ALTAYLI’nın bir
sonraki irtibatı 06/01/2003 tarihinde), 21/12/2002 tarihinde 16:06 da Enver ALTAYLI’nın Aydın
KÖSTEM’i aradığı, 25/12/2002 tarihinde 15:50, 17:16, 17:17, 18:00, 19:57 de Enver
ALTAYLI’nın Aydın KÖSTEM’i aradığı, 13/01/2003 tarihinde 09:09, 18:55 de Enver
ALTAYLI’nın Aydın KÖSTEM’i aradığı, 19:17, 19:59, 20:05 de Mustafa Levent GÖKTAŞ'ın
Aydın KÖSTEM’i aradığı tespit edilmiştir.
Söz konusu bu irtibat trafiği Cumhuriyet Başsavcılığımızca düzenlenen 11/03/2020 tarihli
dosya inceleme tutanağı ile kaleme alınmış, tüm ismi geçen şahısların irtibat trafikleri Necip
HABLEMİTOĞLU'nun öldürülmesinden kısa bir süre önce başladığı ve Necip
HABLEMİTOĞLU'nun öldürülmesinden sonraki süreçte azalarak devam ettiği görülmüştür.
Yukarıda açıklanan irtibat trafiğinin, maktul Necip HABELEMİTOĞLU için kurulduğu teknik
olarak izah edilebilmektedir. Ayrıca bu husus Nuri Gökhan BOZKIR'ın Milli İstihbarat
Teşkilatınca Ukrayna'dan ülkemize getirilmesi üzerine düzenlenilen ve Cumhuriyet
Başsavcılığımıza sunulan 26/03/2022 tarihli istihbari bilgi notunda da ifade edilmektedir. Söz
konusu istihbarat notunda bu hususta;"...Enver ALTAYLI, Aydın KÖSTEM, Levent GÖKTAS’A
ilişkin tespitler,
Yapılan çalışmada;
Enver ALTAYLI’nın; 905326565753, 903124478770,
Nizamettin AFŞAR’nın; 905322305657, 903123615794,
Aydın KÖSTEM’in; 905353477484, 903124954882, 903124670724, 905355885216,
905426579521,
Mustafa ÖZCAN’nın; 905337378341, 905333323171, 905336481109,
Levent GÖKTAŞ’ın; 905355724652, 905337319620 (Her iki GSM hattı da Mehmet NARIN
adına kayıtlıdır)
Halil ŞIVGIN’nm; 905322125270, numaralı GSM ve sabit hatlarını kullandıkları
değerlendirilmiştir.
905363149756 numaralı GSM hattının E.ALTAYLTmn kardeşi Talat ALTAYLI
(TCKN:21289048026) tarafından kullanıldığı, ayrıca E.ALTAYLI’nın 17/12/2002’de
4916090632565 numaralı Almanya GSM hattı ile görüşme yaptığı değerlendirilmektedir.
905355724652 numaralı GSM hattının L.GÖKTAŞ tarafından kullanıldığı tespit edilmiştir.
İlaveten L.GÖKTAŞ’ın yine M.NARIN adına kayıtlı olan 905337319620 numaralı ikinci bir GSM.
hattını da kullandığı değerlendirilmiştir.
Mustafa ÖZCAN (TCKN: 52732017344)’a İlişkin İlave Tespitler:
Mustafa ÖZCAN’ın 905337378341 numaralı GSM hattının yanı sıra
01/09/2000-20/08/2002 tarihleri arasında 905333323171 numaralı GSM hattını da kullandığı, bu
kapsamda, Enver ALTAYLI ve Nizamettin AFŞAR ile irtibatlarının sadece Temmuz 2002’de
gerçekleşmediği, 2000 yılından itibaren özellikle Nizamettin AFŞAR ile yoğun bir şekilde
bağlantısı olduğu belirlenmiştir…

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
E.ALTAYLI’nın kullanıcısı olduğu 905326565753 numaralı GSM hattı ile M.ÖZCAN’ın
irtibatının 17/05/2001'de başladığı belirlenmiştir. Bu kapsamda, E.ALTAYLI’nın, N.AFŞAR
aracılığıyla M.ÖZCAN ile irtibatını sağlamış olabileceği değerlendirilmektedir…
M.ÖZCAN’ın 03/12/2002 saat 00.16’da Ankara/Çiftlik bölgesinde bulunan bir
ankesörlü tarafından arandığı, 03/12/2002 saat 14.29’da A999273 numaralı pasaport ile
İstanbul Atatürk Havalimanı’ndan çıkış, 17/12/2002 saat 14.35’de aynı sınır kapısından giriş
yaptığı tespit edilmiştir. Şahsın 17/12/2002’de Türkiye’ye dönmesi dikkati çekici görülmüştür.
Ayrıca 905337378341 numaralı GSM hattının 03-17/12/2002 tarihleri arasındaki
aramaları incelendiğinde,
03/12/2002 14.33’de Atatürk Havalimanı’nda sinyal verdiği,
03/12/2002 18.26’da kullanıcısı tespit edilmeyen 16464315596 numaralı ABD GSM
hattından arandığı, ancak muhtemelen yurtdışında olduğu için sinyal bilgisinin bulunmadığı, bu
saatten sonra ilk görüşmesini 04/12/2002 04.17’de gerçekleştirdiği,
16/12/2002 17:54:26’de ve muhtemelen yurtdışında olduğu 17/12/2002 09:57:33’de
gerçekleştirdiği görüşme akabinde, sinyal verisinin 17/12/2002 15:54:40’de İstanbul/Üsküdar’da
alındığı görülmüştür.
M.ÖZCAN’m 03-04/12/2002 tarihlerinde gerçekleşen aramaları arasında 10 saat,
16-/17/2002 tarihindeki aramaları arasında da 10 saat boşluk bulumnası nedeniyle en az 9 saatlik
bir uçuş yaptığı, mezkûr tarihlerde ABD veya Kanada’ya gitmiş olabileceği, değerlendirilmektedir.
Anılanın ayrıca, 905336481109 numaralı GSM hattını dönem içerisinde sadece yurtdışı
(ABD) görüşmelerini yapmak için kullandığı, söz konusu GSM hattı üzerinden yoğun bir şekilde
15709928712 numaralı GSM hattı kullanıcısı FETÖ/PDY üyesi Cevdet TÜRKYOLU ile iltisaklı
olduğu, C.TÜRKYOLU ile 02/12/2002 ve olaydan bir gün önce 17/12/2002 saat 21.42’de 272 sn.lik
bir görüşme ve 19/12/2002 saat 06.40’da 535 sn.lik bir görüşme gerçekleştirdiği belirlenmiştir.
M.ÖZCAN ile C.TURKYOLU arasında 02-17/12/2002 tarihleri arasında görüşme olmaması
M.ÖZCAN’nın ABD’ye gitmiş olma olasılığı güçlendirmektedir.
Söz konusu aramalardan sonra anılanın 905359245503 numaralı GSM hattı kullanıcısı
Aytekiıı MEMİŞ (TCKN. 14899512964)4 aradığı, A.MEMİŞ’in E.ALTAYLI ile iltisaklı olduğu
belirlenmiştir. Ayrıca, yapılan teknik inceleme neticesinde, A.MEMİŞ’in Mustafa ÖZCAN ile yakın
ilişkide olduğuna dair kanaat hasıl olmuştur.
M.ÖZCAN’a Yönelik Teknik Çalışma,
Mustafa ÖZCAN’ın Ankara’da sinyal verdiği dönemlere ve iddialara konu diğer şahısların
(A.KÖSTEM, E.ALTAYLI, L.GÖKTAŞ) İstanbul’da bulundukları döneme ait teknik çalışma
gerçekleştirilmiştir.
Bu kapsamda;
H.ŞIVGIN ve M.ÖZCAN’nın kullanıcısı olduğu GSM hatlarının sinyal bilgileri tetkik
edilmiştir. E.ALTAYLI’ nın 21/09/2002 saat 06.52’de Türkiye’ye giriş, 22/09/2002 saat 11.49’da
çıkış yaptığı belirlenmiştir. 22/09/2002 saat 10.22’de H.ŞIVGIN’ın İstanbul’a müteveccihen
Ankara’dan yola çıktığı, saat 18.21 sularında İstanbul’da tesisli baz istasyonlarından hizmet aldığı
belirlenmiştir. Bu kapsamda H.ŞIVGIN ile E.ALTAYLI’nın aynı saatler arasında İstanbul’da
bulunmadığı, E.ALTAYLI’nın Türkiye’den çıkış yapmış olduğu, bu nedenle anılanların 22/09/2002
tarihinde görüşme ihtimalinin olmadığı belirlenmiştir.
Diğer taraftan E.ALTAYLI’nın ve N.AFŞAR’ın CDR kayıtlarına göre 21/09/2002 saat
13.23’de M.ÖZCAN ile irtibat kurdukları Çamlıca/İstanbul civarında aynı/yakın bölgedeki
bazlardan birlikte hizmet aldıkları belirlenmiş olup, anılanların 21/09/2002’de görüşmüş
olabilecekleri kanaati hâsıl olmuştur.
02/10/2002 saat 09.06’da A.KÖSTEM ile E.ALTAYLI’nın irtibatlandığı, saat 09.40’da
M.ÖZCAN’ın kullanıcısı olduğu değerlendirilen 905337378341 numaralı GSM hattı üzerinden
Ankara’ya gelmek üzereyken N.AFŞAR’ın kullanıcısı olduğu 905322305657 numaralı GSM hattını
aradığı, N.AFŞAR’ın da bu aramadan sonra saat 09:41’de E.ALTAYLI’nın kullanıcısı olduğu

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
değerlendirilen 905326565753 numaralı GSM hattını aradığı,
Saat 11.21’de A.KÖSTEM’in Kızılay’daki bazlardan faydalanarak saat 11.26’da
Dikmen’de sinyal bilgisi bulunan Levent GÖKTAŞ tarafından kullanıldığı değerlendirilen
905355724652 numaralı GSM hattını aradığı, ardından mezkûr GSM hattının sabit bir şekilde
(arama kayıtlarına cevap vermeden ya da arama yapmadığı) Bahçelievler Kara Kuvvetleri
Komutanlığı binası civarında sinyal bilgisinin bulunduğu, saat 13.51’de 905324080376 numaralı
GSM hattının Kızılay’da arama-aranma kaydı olduğu,
A.KÖSTEM’in 11.21-15.37’ye kadar Kızılay civarında tesisli baz istasyonlarından hizmet
aldığı, M.ÖZCAN’ın ise saat 12.55’te Kızılay’a geldiği ve saat 18.00’e kadar Kızılay civarında
tesisli baz istasyonlarından hizmet aldığı, N.AFŞAR’ın saat 13.30’da G.O.P.’tan Kızılay’a doğru
yola çıktığı, saat 14.00 civarında Mithatpaşa civarında sinyal bilgisinin bulunduğu, 14.40’da ise
Dikmen’de bulunan baz istasyonlarından hizmet aldığı, E.ALTAYLI’nın ise saat 13.40’da
G.O.P.’da bulunduğu, saat 13.57’de ise Olgunlar Cd. civarında sinyal bilgisinin bulunduğu, kısa
bir süre bu bölgede bulunmasına müteakip saat 14.14’de Dikmen’e geçtiği, bu kapsamda
M.ÖZCAN’ın Ankara’ya giriş yapmasını müteakip N.AFŞAR’la irtibatlanması, M.ÖZCAN ve
A.KÖSTEM’in gün boyu Kızılay ve civarında tesisli baz istasyonlarından hizmet alması,
N.AFŞAR’ın ve E.ALTAYLI’nın kısa bir süre Kızılay civarında tesisli baz istasyonlarından hizmet
alması çerçevesinde anılanların görüşmüş olabileceği değerlendirilmiştir. Ancak anılanların aynı
baz istasyonlarından hizmet almadıkları, N.AFŞAR ve E.ALTAYLI’nın kısa bir süre Kızılay
civarında bulunmasının ve o döneme ait konum verilerinin eksikliğinin göz önünde
bulundurulmasında fayda mütalaa edilmektedir.
Diğer taraftan, 03/10/2002’de;
Saat 10.37’de Dikmen’de bulunan A.KÖSTEM’in kullanıcısı olduğu değerlendirilen
905353477484 numaralı GSM hattı üzerinden AŞTİ’de konum bilgisi bulunan ve L.GÖKTAŞ’ın
kullanıcısı olduğu değerlendirilen 905355724652 numaralı GSM hattını aradığı, saat 10.47’de
A.KÖSTEM’in L.GÖKTAŞ’a SMS gönderdiği, saat 10.48’de E.ALTAYLI’nın Dikmen’de bulunan
A.KÖSTEM’i aradığı, saat 10.50’de L.GÖKTAŞ’ın A. KÖSTEM’e SMS gönderdiği, saat 10.52’de
ise A.KÖSTEM’in L.GÖKTAŞ’a SMS gönderdiği, saat 10.53’de ise A.KÖSTEM’in E.ALTAYLI’yı
aradığı, A.KÖSTEM’in 14.56-17.10 saatleri arasında Kuğulu Park civarında sinyal bilgisinin
bulunduğu, E.ALTAYLI’nın ise 12.30-20.07 arasında Kuğulu Park civarında sinyal bilgisinin
bulunduğu, N.AFŞAR’m saat 12.53’de Kuğulu Park civarında sinyal vererek İstanbul’da sinyal
bilgisi bulunan A.MEMİŞ’i aradığı, N.AFŞAR’ın saat 15.30’e kadar Kuğulu Park civarında sinyal
bilgisinin bulunduğu, bu bağlamda şahısların Kuğulu Park civarında bir görüşme yapmış
olabileceği belirlenmiş olup, L.GÖKTAŞ’ın kullanıcısı olduğu GSM hattının 14.30-18.30 saatleri
arasında Bahçelievler civarında sinyal bilgisinin bulunduğu, ancak anılanın GSM hattına gelen
aramaları yanıtlamadığı, herhangi bir kişiyi aramadığı, söz konusu süre zarfında buluşmaya gitmiş
olabileceği ancak bu konuda net bir tespit yapılamadığı. M.ÖZCAN’ın ise 03/10/2002’de
İstanbul’da bulunduğu hususları belirlenmiştir,
18/10/2002’de M..ÖZCAN (GSM: 905337378341)’ın beraberinde A.MEMİŞ (GSM:
905359245503) olduğu halde İstanbul’dan Konya’ya hareket ettiği, 18/10/2002’de Konya’da
kaldıkları, 19/10/2002 saat 11.48’de Konya’da sinyal bilgisinin bulunurken Ankara’ya
müteveccihen yola çıktıkları, bu kapsamda anılanların saat 13.30’da Bala’da ve saat 14.36’da
G.O.P.’da sinyal bilgisinin bulunduğu, saat 16,23’de Kızılay’da sinyal bilgisinin bulunduğu, saat
21.17’de ise Yenimahalle’de sinyal bilgisinin bulunduğu,
18/10/2002’de L.GÖKTAŞ (GSM: 905355724652)’ın saat 10.31’de A.KÖSTEM’in
kullanıcısı olduğu değerlendirilen 905355885216 numaralı GSM hattı ile irtibat kurduğu, ardından
saat 13.15’de Bahçelievler civarında sinyal bilgisi bulunurken saat 16.07’de Kızılcahamam’dan
sinyal bilgisi bulunduğu, anılanın geceyi de burada geçirdiği, beraberinde 905327400855
numaralı GSM hattının kullanıcısı bir kadının da bulunduğu. 19/10/2002 günü sabah 09.11’de
Kızılcahamam’da sinyal bilgisinin bulunduğu, saat 14.17’de Ankara’ya dönüş yolunda 14.17 Saray

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
Mevkii’nde, 15.08’de Turan güneş Blv. Civarında tesisli bazlardan hizmet almaya başladığı,
Diğer taraftan, E.ALTAYLI’nın kullanıcısı olduğu 905326565753 numaralı GSM hattının
19/10/2002’de saat 11.14’de Sıhhiye’de, 11.29’da Yeııimahalle/İstanbııl Yolu civarında sinyal
bilgisinin bulunduğu, saat 14.16’da ise Kızılcahamam’da sinyal verdiği, bu kapsamda anılanın
11.14 ve 11.29’da sinyal bilgileri baz alınırsa anılanın 12.30 sularında Kızılcahamam’da olduğu,
söz konusu zaman aralığında L.GÖKTAŞ'ın da Kızılcahamam’da bulunması şahısların
12.30-14.00 aralığında Kızılcahamam’da görüşmüş olabilecekleri ancak anılanlar arasında
herhangi bir irtibatın bulunmadığı, (diğer taraftan E.ALTAYLI’nın sadece iki saatlik süre için
Kızılcahamam’a gitmesinin dikkati çekici olduğu değerlendirilmektedir.) akabinde
E.ALTAYLI’nın saat 14.40’da Saray Mevkii’nde sinyal bilgisinin bulunduğu, saat 14.57’de
Ankara’ya giriş yaptığı ve söz konusu gün diğer şahıslarla herhangi bir yakınlık bilgisinin
bulunmadığı,
19/10/2002’de L.GÖKTAŞ’ın Ankara’ya dönmesini müteakip saat 16.01’de Kızılay/İzmir
Caddesi’ndeki baz istasyonlarından arama-aranma kaydının bulunduğu, dikkati çekici olarak
M.ÖZCAN ile aynı baz istasyonundan saat 16.01-17.15 arasında bulunduğu, L.GÖKTAŞ ve
M.ÖZCAN’ın uzun süre aynı bazdan hizmet almalarının dikkati çekici olduğu,
A.KÖSTEM’in 19/10/2002 saat 14.17’de Kızılay’da tesisli baz istasyonlarından hizmet
aldığı, 16.26’da ise Birlik Mh. civarında sinyal bilgisinin bulunduğu, bu kapsamda,
M.ÖZCAN’ın Kızılay’da 16.23’de sinyal bilgisinin bulunduğu ancak anılanın daha önce
Kızılay’a gelmiş olabileceği ve bu kapsamda A.KÖSTEM ile görüşmüş olabileceğinin
değerlendirildiği, (Şahıslar arasında birebir irtibat bulunmadığı hususunun göz önünde
bulundurulmasında fayda mütalaa edilmektedir.)
-13/11/2002’de M.ÖZCAN’ın günübirlik İstanbul’dan Ankara’ya geldiği saat 12.21’de
N.AFŞAR ile saat 21.15’de E.ALTAYLI ile irtibatlandığı belirlenmiş olup, sinyal bilgileri itibari ile
anılanın E.ALTAYLI ve N.AFŞAR ile görüştüğüne dair herhangi bir tespit yapılamamıştır.
-24/11/2002’de M.ÖZCAN’ın kullanıcısı olduğu 905337378341 numaralı GSM hattının
sabah 09.56’da Ankara’ya müteveccihen İstanbul’dan yola çıktığı, aynı gün saat 13.04’de
Ankara/Yenimahalle’de sinyal bilgisinin bulunduğu, saat 21.43’de N.AFŞAR’ın kullanıcısı olduğu
905322305657 numaralı GSM hattını aradığı, söz konusu saatte N.AFŞAR’ın Keçiören’de,
M.ÖZCAN’ın ise Karum İş Merkezi civarında sinyal bilgisinin bulunduğu, M.ÖZCAN’ın saat
23.35’de Yenimahalle’de tesisli baz istasyonlarından hizmet aldığı, E.ALTAYLI’nın ise 20.3l’de
Natoyolu/Mamak civarında sinyal bilgisinin bulunduğu ve 24/11/2002’de söz konusu saatten sonra
herhangi bir irtibatının ve konum bilgisinin bulunmadığı, 25/11/2002 tarihinde saat 11.13’de
Güvenlik Cd./Çankaya civarında sinyal bilgisinin bulunduğu, aynı gün M.ÖZCAN’ın saat 18.48’de
İstanbul’a dönmesine müteakip E.ALTAYLI’yı aradığı, bu kapsamda 24/11/2021 saat 20.30-23.00
arasında E.ALTAYLI ile M.ÖZCAN’ın yakınlıklarına dair net bir tespitte bulunulamamış olup,
anılanlar arasında arama- aranma kayıtları ve konum verilerinin eksikliği kapsamında anılan
şahısların görüşmüş olabileceği hususunun göz önünde bulundurulmasında fayda mütalaa
edilmektedir.
Anılanların (E.ALTAYLI. L.GÖKTAŞ, A.KÖSTEM, N.AFŞAR) bu tarihler haricinde bir
araya geldiklerine dair net bir tespitte bulunulamamış, nitekim M.ÖZCAN’ın Aralık 2002 başı
itibarıyla yurtdışında olmasından dolayı çalışmada sadece bu tarih aralığına bakılmıştır.
-Diğer taraftan, M.ÖZCAN’ın yurtdışında iken genelde oğlunu ve gazeteci Hüseyin
GÜLERCE’yi ararken 10/12/2002 ve 13/12/2002 tarihlerinde ALTAYLI ve Nizamettin AFŞAR
ile de bağlantı kurmasının dikkati çekici olduğu düşünülmektedir,
Aydın KÖSTEM’e Yönelik İlave Tespitler:
A.KÖSTEM’in kullanıcısı olduğu 905353477484 numaralı GSM hattının olay günü olan
18/12/2002 saat 21.53’te E.ALTAYLI’nm kullanıcısı olduğu 905326565753 numaralı GSM
hattını arayarak 79 sn.İlk bir görüşme gerçekleştirdiği, söz konusu görüşme esnasında
kullandığı bazın Yaylabağ Köyü Ankara Güney Mevkii olduğu, belirlenmiştir. Olayda adı geçen

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
Fikret EMEK’in kullanıcısı olduğu 905423782309 numaralı GSM hattının da aynı tarihte
(18/12/2002) saat 22.03’te 903124914671 numaralı sabit hattan gelen aramayı mezkûr baz
üzerinden cevaplandırdığı, 903124914671 numaralı sabit hattın Fikret EMEK’ten önce Antalya’da
bulunan L.GÖKTAŞ’ı aradığı belirlenmiştir.
Aydın KÖSTEM -Enver ALTAYLI ilişkisi
Yapılan çalışmalar neticesinde, A.KÖSTEM ile E.ALTAYLI grubu arasındaki ilk irtibatın
15/01/2002’de E.ALTAYLI’nın anılanı araması ile başladığı, E.ALTAYLI’nın mezkûr aramadan
önce eski Sağlık Bakanı Halil ŞIVGIN ile irtibat kurduğu, bu kapsamda E.ALTAYLI-A.KÖSTEM
irtibatının anılan, aracılığıyla sağlandığı değerlendirilmektedir. Diğer taraftan, CDR kayıtlarına
göre A.KÖSTEM-H. ŞIVGIN arasındaki irtibatın 2001 yılına dayandığı, E.ALTAYLI ile
H.ŞIVGIN’ın ise oldukça yoğun ve eskiye dayanan irtibatlarının bulunduğu belirlenmiştir.
Aydın KÖSTEM-Levent GÖKTAŞ İlişkisi
A.KÖSTEM’in ofis ve GSM hatları üzerinden 905355724652 numaralı GSM' hattı (Levent
GÖKTAŞ tarafından kullanıldığı değerlendirilen) ile bağlantısının 02/07/2002’de başladığı
belirlenmiştir. A.KÖSTEM’in L.GÖKTAŞ’ı aramadan önce gazeteci Mehmet Masum EKİNCİ‘yi
aradığı, M.M. EKİNCİ’nin L.GÖKTAŞ ile Şubat 2002’de bir kere irtibatının bulunduğu,
A.KÖSTEM ile daha yoğun İrtibatının olduğu belirlenmiştir. İrtibatların A.KÖSTEM tarafından
başladığı, A.KÖSTEM’in söz konusu dönemde Van’da olduğu tespit edilmiştir.
A.KÖSTEM’in, 905355724652 numaralı GSM hattı kullanıcısı (Levent GÖKTAŞ olduğu
değerlendirilmektedir) ve E.ALTAYLI arasındaki irtibatı sağlayan kişi olduğu hususu teknik
açıdan (CDR ve HTS sinyali) ispatlanabilmektedir. Nitekim E.ALTAYLI ve/veya N.AFŞAR ile
L.GÖKTAŞ arasında birebir irtibat bulunmadığı, lâkin E.ALTAYL1-A.KÖSTEM irtibatından
sonra A.KÖSTEM’in L.GÖKTAŞ’ı aradığı hususu göze çarpmaktadır.
Bu kapsamda;
04/11/2002’de E.ALTAYLI’nın kullanıcısı olduğu GSM hattının ve N.AFŞAR’ın kullanıcısı
olduğu GSM hattının “Belpa Bazı” civarındaki baz istasyonlarından L.GÖKTAŞ ile beraber saat
15.05-16.40 sularında sinyal verdiği belirlenmiştir. Söz konusu husus dikkati çekici görülmüş olup,
anılanların gün içerisindeki CDR kaydı tetkik edilmiştir. Bu kapsamda;
N.AFŞAR’ın saat 12.18’de A.KÖSTEM’in ofisi olduğu değerlendirilen 903123615794
numaralı hattı aradığı, saat 12,58’de M.ÖZCAN’nın kullanıcısı olduğu 905337378341 numaralı
GSM hattını aradığı,
Saat 13.18’de Enver ALTAYLI’nın kullanıcısı olduğu 905326565753 numaralı GSM hattı
üzerinden A.KÖSTEM’in kullanıcısı olduğu 905353477484 numaralı GSM hattını aradığı,
A.KÖSTEM’in saat 14.08’de kullanıcısı olduğu değerlendirilen diğer bir hat olan
905355885216 numaralı GSM hattından L.GÖKTAŞ’ın kullanıcısı olduğu değerlendirilen
905355724652 numaralı GSM hattına mesaj attığı,
Saat 14.15’de L.GÖKTAŞT'ın kullanıcısı olduğu değerlendirilen 905337319620 numaralı
GSM hattı üzerinden A.KÖSTEM’in kullanıcısı olduğu değerlendirilen 905353477484 numaralı
GSM hattını aradığı,
Saat 14.16’da L.GÖKTAŞ’ın 903122234709 numaralı Bahçelievler’de bulunan sabit bir hat
tarafından arandığı,
Saat 15.05-16.31 arasında L.GÖKTAŞ, E. ALTAYLI’nın, N. AFŞAR’ın Belpa Buz Sarayı ve
Osmanlı Cad. şeklinde belirtilen bazlardan arama-aranma kayıtlarının bulunduğu, L.GÖKTAŞ’m
saat 14.24’de Mithatpaşa Cad.’indeki bazlardan sinyal alırken, saat 15.00 sularında bu bölgeye
geldiğinin değerlendirildiği,
Saat 15.46’da L.GÖKTAŞ’ın A.KÖSTEM tarafından kullanıldığı değerlendirilen
905332581977 numaralı GSM hattını aradığı,
Saat 16.59’da A.KÖSTEM’in 903124954882 numaralı sabit hat üzerinden L.GÖKTAŞ’ın
kullanıcısı olduğu değerlendirilen 905355724652 numaralı GSM hattını aradığı, saat 17.37’de
E.ALTAYLI’nın kullanıcısı olduğu 905326565753 numaralı GSM hattını aradığı,

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
05/11/2002’de saat 08.51-09.08 arasında A.KÖSTEM’in 903124670724 numaralı sabit
hat üzerinden önce E.ALTAYLI’nın kullanıcısı olduğu 905326565753 numaralı GSM hattını
daha soma L.GÖKTAŞ’ın kullanıcısı olduğu 905355724652 numaralı GSM hattını aradığı,
hususları belirlenmiştir. Bu kapsamda, L.GÖKTAŞ ile E. ALTAYLI arasında birebir iltisak
görünmemesine özen gösterdikleri, 04/11/2002 tarihinde BELPA tesisleri civarındaki bölgede
E.ALTAYLI, N.AFŞAR ve M.ÖZCAN’ın beraber saat 15.00-16.00 sularında sinyal verdikleri,
anılanların A.KÖSTEM aracılığıyla bir araya geldikleri, toplantıya katılmadığı değerlendirilen
A.KÖSTEM aracılığıyla ve ankesörlü telefonlar aracılığıyla irtibat kurmalarının, ayrıca
E.ALTAYLI’nın toplantıya gitmeden önce M.ÖZCAN ile iltisaklanmasının dikkati çekici olduğu
değerlendirilmektedir…
Mezkûr Bilgilere İlave Tespitler,
10/12/2002’de, ABD’de bulunduğu değerlendirilen Mustafa ÖZCAN’ın saat 09.02’de
E.ALTAYLI’nın adamı olan N.AFŞAR’ı aradığı, saat 13.06’da N.AFŞAR’ın M.ÖZCAN’ın asistanı
olduğu değerlendirilen 905359245503 numaralı GSM hattı kullanıcısı A.MEMİŞ ile irtibat
kurduğu, saat 13.38’de E.ALTAYLI’nın A.KÖSTEM’i aradığı görülmüş, ancak söz konusu
görüşmeler akabinde anılanların biraraya geldiklerine dair bir tespit yapılamamıştır,
11/12/2002 saat 16.12’de A.KÖSTEM ve E.ALTAYLI arasında iltisak bulunduğu görülmüş,
lâkin bir araya geldiklerine dair bir tespit yapılamamıştır.
13/12/2002 saat 10.52'de M.ÖZCAN’ın E.ALTAYLI’yı aradığı, 12/12/2002’de akşam
saatlerinde L.GÖKTAŞ’ın İstanbul’a müteveccihen Ankara’dan ayrıldığı, saat 11.36’da
L.GÖKTAŞ’ın A.KÖSTEM tarafından kullanılan sabit hat olan 903124670724 tarafından
arandığı, hem A.KÖSTEM’in hem de E.ALTAYLI’nın 13/12/2002 saat 14.00-16.00 sularında
Karum İş Merkezi civarındaki baz istasyonlarından hizmet aldıkları,
14/12/2002 saat 19.10’da A.KÖSTEM ile E.ALTAYLI arasında 127 sn.lik görüşme kaydının
bulunduğu, 17/12/2002 saat 11.58’de, saat 14.21’de A.KÖSTEM’in N.AFŞAR tarafından arandığı,
tespit edilmiştir.
A.KÖSTEM’in kullanıcısı olduğu 905353477484 numaralı GSM hattının olay günü olan
18/12/2002 saat 21.53’te E.ALTAYLI’nın kullanıcısı olduğu 905326565753 numaralı GSM
hattını arayarak 79 sn.lik bir görüşme gerçekleştirdiği, söz konusu görüşme esnasında
kullandığı bazın Yaylabağ Köyü Ankara Güney Mevkii olduğu, belirlenmiştir. Olayda adı geçen
Fikret EMEK’in kullanıcısı olduğu 905423782309 numaralı GSM hattının da aynı tarihte
(18/12/2002) saat 22.03’te 903124914671 numaralı sabit hattan gelen aramayı mezkûr baz
üzerinden cevaplandırdığı, 903124914671 numaralı sabit hattın EMEK’ten önce saat 22.01’de
Antalya’da bulunan L.GÖKTAŞ’ı aradığı belirlenmiştir.
Söz konusu irtibatlara ilişkin içerik bulunmamasından dolayı mahiyetine dair tam bir
tespit yapılamamıştır. Lâkin olaya yakın dönemde artan irtibatın dikkati çekici olduğu
düşünülmektedir…"
Şeklinde tespitler yapılmıştır.

Bu arama detay kayıtlarının incelenmesinde, maktulün ölümünden önce Mustafa ÖZCAN


ile birlikte maktul üzerinde kurmuş oldukları baskı, maktulü engelleyemeyince de, şüpheli Enver
ALTAYLI'nın, Mustafa Levent GÖKTAŞ ile başlayan görüşmeleri, direk irtibat kurmamaya dikkat
etmesi, aracı Aydın KÖSTEM üzerinden yaptıkları görüşmeler, Enver ALTAYLI'nın Mustafa
Levent GÖKTAŞ ile bilinebilen olarak, olaydan kısa bir süre önce 03/10/2002 tarihinde Özel
Kuvvetler Komutanlığının Kirazlı Deredeki yerleşkesinde (Nizamettin Afşar ifadesi, hts trafikleri
ve dişçi kayıtları), 18/10/2002 tarihinde Kızılcahamam'daki bir yerde (Adres : KIZILCAHAMAM
İl : ANKARA - İlçe : Baz No : 29151 Operator : Turkcell bazı), 04/11/2002 tarihinde Ankara
Belpa tesisleri civarında (Adres : ÇANKAYA İl : ANKARA - İlçe : Baz No : 59041 Operator :
Turkcell isimli baz) bir araya gelmeleri tespit edilmiştir. Söz konusu bu irtibat trafiğinin maktul
Necip HABLEMİTOĞLU için kurulduğu, bunun başka bir konudan ötürü olmadığı, irtibatların

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
hemen öncesinde ve sonrasında diğer şüpheliler arasında kurulan görüşmeler ve gerektiğinde
maktule ulaşmaya çalışmalarında ötürü teknik anlamda çok net bir biçimde izah edilebilmektedir.

Şüpheli Aydın KÖSTEM'in 03/02/2022 tarihinde ikametinde yapılan aramada ele geçirilen
dijital materyalleri üzerinde tespit edilen bilgi ve belgelerde; “BLITZ" ibareli 16 GB kapasiteli
USB kütük içerisindeki TÜM KANITLAR/MEDYA/RESİMLER klasörü içerisindeki 1171, 1174,
1176 ve 1178 sırasındaki pdf formundaki belge içerisinde elde edilen Sayın Enver Altaylı’nın
dikkatine, Ankara, 06.12.2004 Enver EKE şeklinde başlayan belge içerisinde “...cemaatine yönelik
bazı faaliyetlerin araştırılması yönündeki talebiniz doğrultusunda son bir aydır süregelen
çalışmalarımız ve arz ettiğim bilgilerin yanı sıra... ” şeklinde başlayan araştırma mahiyetinde
belgenin ele geçirildiği, bu belge içerisinde “Sayın Fetullah Gülen Hocaefendi" olarak geçen
ifadelerin olduğu, Süleyman Kamil YÜCEORAL'ın el yazısı ile yazdığı "Sayın Hocam" diye
başlayan Fetullah GÜLEN'e ilişkin yazılan bir yazının olduğu, yine elde edilen dijital materyaller
üzerinde yapılan incelemelerde (l’den 34’e) kadar numaralandırılmış maddeler halinde üç sayfadan
oluşan (ABD stihbarat örgütü CIA) şeklinde başlayan rapor içerisinde (1), (2), (3), (4) ve (5)
şeklinde şahısların isimlerinin yerine kodlama yapıldığı, şüpheli Aydın KÖSTEM'in ifadesinde, 1
numara olarak Enver ALTAYLI, 2 numara olarak Mustafa ÖZCAN, 3 numara olarak Levent
GÖKTAŞ, 4 ve 5 numara olarak ise Levent GÖKTAŞ isimli şahsa yakın kişiler olduğu ifade
edildiği belgenin ele geçirildiği, aynı rapor içeriğinde; "...birazdan bahsedeceğim isimlerden birisi
(1), o tarihten birkaç gün önce birlikteyken RTE’nin çok kısa bir süre içinde tasfiye edileceği,
kendisi ve ailesinin yakınları ile birlikte öldürüleceği veya hapse atılacağını kin kusarak bana
söylemişti...” şeklinde ifade olduğu, şüpheli Aydın KÖSTEM'in alınan ifadesinde bu açıklama için;
kendisine bu hususu 1 numara diye belirttiği Enver ALTAYLI'nın söylediğini, 17-25 Aralık
olaylarından Önce bu bilgileri operasyonları yapan FETÖ’cülerden aldığını tahmin etiğini, bu
konuşmadan birkaç gün sonra da 17-25 Aralık operasyonu olduğunu belirttiği, aynı raporun 16. ve
17.nci maddelerinde Fetullah GÜLEN’in türkiye’deki en gizli ve en güçlü isimlerinden birisi
(1) olduğundan ve örgütün (2) numaralı veliahtına çok yakın olduğundan bahsedildiği,
raporun 20.nci maddesinde (l)’in TSK mensubu (3) ile uzun süredir çok yakın olduklarından
bahsedildiği, şüpheli Aydın KÖSTEM'in bu husustaki ifadesinde, Enver ALTAYLI ile
Levent GÖKTAŞ'ı kendisinin tanıştırdığını, ilk tanışmanın birlikte olduğunu. daha sonra ki
görüşmelerinde ise kendisinin olmadığını belirttiği, raporun 21.nci maddesinde (3)’ün RTE’den
intikam almaya yemin ettiğinden bahsedildiği. Şüpheli Aydın KÖSTEM'in bu yazdığına ilişkin
olarak alınan ifadesinde, 3 diye kast ettiği Levent GÖKTAŞ'ın MİT Müsteşarı olmaya çok hevesli
olduğunu. MİT Müsteşarı olamayınca böyle bir kanıya vardığını ifade ettiği, yine elde edilen dijital
materyaller üzerinde yapılan incelemelerde bir sayfadan oluşan (Ankara 29.12.15 FETÖ'cüler bir
süredir..) şeklinde başlayan belgede kısaltma olarak geçen EA, LG, RTE, EG kelimeleri geçtiği,
şüphelinin Aydın KÖSTEM'in alınan ifadesinde EA'nın Enver ALTAYLI, LG'nin Levent
GÖKTAŞ, RTE'nin Recep Tayip ERDOĞAN olduğunu, EG'yi ise hatırlamadığını ifade ettiği,
Aynı belgenin alt kısmında geçen Tuğtekin-Nizam-Kamil-G.Nuri BOZKIR (Karakteri zayıf ikili
oynayabilir) şeklinde isimlerin geçtiği tespit edilmiştir.
Şüpheli Aydın KÖSTEM'de ele geçirilen bu belgelerden görüleceği üzere, Enver
ALTAYLI'nın isteği ile olay tarihinden 2 yıl sonra 2004 yılında "Cemaat" ile ilgili çalışmalar
yürüttüğü, Örgüt lideri için "Sayın, Hoca Efendi" ifadelerinin kullanıldığı, düzenlenme
tarihi belirlenemeyen bir belgede Enver ALTAYLI-Mustafa ÖZCAN-Levent GÖKTAŞ ilişki
ve irtibatının raporlandığı, bu kişilerin sıra numarası verilerek konumlandırıldığı, verilen bu
sıra numarasına göre Enver ALTAYLI'nın FETÖ/PDY lideri Fetullah GÜLEN'e çok yakın
bir isim olduğu, Enver ALTAYLI ve Levent GÖKTAŞ'ın uzun süredir çok yakın bir ilişkileri
olduğu, kendisinin bu ikisini tanıştıran kişi olduğu, soruşturma dosyamız şüphelisi Nuri
Gökhan BOZKIR'ın adının yazdığı bir belgede, karakter analizinin yapıldığı, 17-25 Aralık
2013 tarihli sürecin öncesinden Enver ALTAYLI tarafından bilindiği ve dönemin Başbakanı ve

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
ailesinin FETÖ'cü yapılanma tarafından tasfiye edileceği ya da Başbakan ve ailesine zarar
verileceğinin Enver ALTAYLI tarafından kendisine söylendiğinin ifade edildiği görülmüştür.

Şüpheli Aydın KÖSTEM'de ele geçen söz konusu bu belgelerden, Enver ALTAYLI'nın
2002 yılında FETÖ/PDY lideri olan Fetullah GÜLEN'e olan bakışı, Enver ALTAYLI ile şüpheli
Aydın KÖSTEM arasındaki ilişki, şüpheli Aydın KÖSTEM'in Enver ALTAYLI'nın emrinde
çalışan biri gibi hareket etmesi, maktulü öldürecek olan Mustafa Levent GÖKTAŞ ile Enver
ALTAYLI'nın tanıştırılma hikayesi ve yakınlıkları ortaya çıkmaktadır.

Enver ALTAYLI, soruşturma sürecinin başında henüz olaydaki konumu bilinmediği


bir dönemde 21/10/2016 tarihinde Cumhuriyet Başsavcılığımızca tanık sıfatıyla ifadesi
alınmış olup, bu ifadesinde; "Ben 1944 doğumluyum. Milli İstihbarat Teşkilatıma uzun yıllar
hizmet ettim. 1963 yılında 1459 harp okulu öğrenicisi ile birlikte Talat Aydemirin darbe teşebbüsü
sonrasında o tarihte beraat etmemize rağmen ihraç edilmiştik. İhraç sonrası Ankara Üniversitesi
Hukuk Fakültesi'ne girdim ve 1967 yılında mezun oldum. 1968 yılında Fuat Doğu beni MIT'e
kazandırdı. Yurt dışında devlet olanakları ile eğitim gördüm. O dönem soğuk savaş yıllarıydı.
Sovyetolog eğitimi gördüm. Alman dilini, Rusçayı, tüm Türk lehçeleri ve daha sonrasında da
İngilizceyi öğrendim. 1974 yılında istifa ettim ancak zaman zaman çeşitli operasyonlarda görev
aldım. Bunun dışında rahmetli Cumhurbaşkanlarımız Turgut Özal ve Süleyman Demirel ile de
çalıştım. Onlara bilgi notları hazırladım. Devletin Sovyetler Birliği "ne karşı siyasi politikaları İle
ilgili de raporlar hazırladım. Bu konu ile ilgili yaptığım çalışmalara Özden Sanberk tanıktır.
Bunun dışında birçok başbakanımızın yurt dışındaki daha doğrusu Orta Asya'daki gezilerini ben
hazırladım. Özbek Devlet Başkanı Kerimov dostum ve arkadaşımdı. Aynı zamanda danışmanlığını
da yaptım. 1979-1980 yıllarında Halil Şıvgına Hergün Gazetesi'nde Genel Yayın Yönetmeni ve Baş
Yazarı iken tanıdım. Kitap pazarlaması yapıyordu. Halil Şıvgın'm bakanlığı döneminde kendisiyle
bir bağlantım olmadı. Daha sonraki dönemlerde de bürosuna çok sık gitmişliğim yoktur. 2004'lü
yıllarda zaman zaman gidiyordum. Halil Şıvgın'm İfadesinde belirtildiği gibi onun bürosunda
Necip Hablemitoğlu ve Ramazan Toprak ile karşılaşmam olmadı. Necip Hablemitoğlu ile ise hiç
görüşmedik. Mustafa Özcan'ı 1990'h yıllarda tanıdım. O dönem başbakanımız olan Süleyman
Demirel beni arayarak Orta Asya'dan gelen Türk Cumhuriyetlerindeki öğrencilerin yurtlara
yerleştirilmesi ile ilgili benim yardımımı istedi. Bana "Seni Diyanet kadrosundan birisi arayacak,
bu öğrencilerin yurtlara yerleştirilmesi hususunda sana yardımcı olacak” dedi. Sonrasında beni
Mustafa Özcan aradı. Biz bu çalışmayı Mustafa Özcan ile yaptık. Ben Mustafa Özcan ın o tarihte
Fetullah Gülen Cemaati‘nden olduğunu bilmiyordum. Benim Fetullah Gülen Cemaati'nin
(Gülenist) kuruluşlarıyla hiçbir alakam olmamıştır. Gazetelerinde yazı yazmadım. Cemaatin birçok
yayın kuruluşu ve kitap dağıtım firmalarında da kitaplarım satılmamıştır. Satılması için de bir
görüşmem ve teşebbüsüm olmamıştır. Sadece 2010 yılında eğitim ile ilgili bir vakıfları bana
Antalya'da bir konferans teklifinde bulundu. Zamanım olmadığını belirterek teklifi reddettim. 2008
yılında çıkan “Büyük Oyundaki Türk Enver Altaylı'' isimli kitabımda cemaat ile ilgili hiçbir lehte
beyanım da olmadığı, kitabım okunduğunda anlaşılacaktır.
Halil Şıvgına 11/10/2016 tarihli ifadesi okundu.
Soruldu; Benim Mustafa Özcan'ı, Halil Şıvgın'm ifadesinde iddia ettiği gibi Necip Hablemitoğlu
ile görüştürmek için bir girişimim olmamıştır. Ayrıca Mustafa Özcan'ın belirtilen tarihlerde
toplum içerisindeki itibarı sebebiyle Necip Hablemitoğlu ile görüşebilmesi için bir aracıya da
ihtiyacı bulunmamaktadır. Bunun dışında Ramazan Toprak isimli Ak Partili Milletvekili olduğu
belirtilen kişiyi de hiç görmedim ve tanımıyorum. Ramazan Toprak ve Necip Hablemitoğlu ile
karşılaştığımıza delir herhangi bir şey hatırlamıyorum. Necip Hablemitoğhrnu televizyon
programlardan ve kitaplarından biliyorum. Şu anda kullandığım telefon numarası 0 532 656 57
53'tür. Bu hat 1993-1994 yıllarından bu yana kullandığım hattır. Bu numara daha önceden kız
kardeşimin üzerine kayıtlı idi. sonrasında kendi üzerime aldım. Şengül Hablemitoğlu'nu da

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
tanımam. Kendisiyle herhangi bir görüşmem olmadı. Halil Şıvgın ile yaptığımız bir sohbet
sırasında Halil Şıvgın, Necip Hablemitoğlu ile birlikte Mustafa Özcan'ı görmek istediklerini, aracı
olmamı istedi. Ben Mustafa Özcan'ı tanıdığımı ancak cep telefonunun bende olmadığını, bu
nedenle yardımcı olamayacağımı söyledim. Halil Şıvgıma Mustafa Özcan'ın çalıştığı holdingin
adını söyledim. Santralinden kendisiyle görüşebileceğini söyledim. Mustafa Özcan'ı ben o
tarihlerde çalıştığı. İstanbul'da bulunan Sema Hastanesi’nin yöneticisi olması sebebiyle birkaç
defa aramıştım. Arama sebebim de Özbekistan'da benim ve Türkiye'nin dostu olan eski Dış İşleri
Bakam'nın (Ubeydullah Abdurrazzakov) tedavisiyle ilgili olarak aramıştım. Bu konu ile
ilgilenmemi Sayın Süleyman Demirel istemişti. Daha sonra Mustafa Özcan ve Halil Şıvgın İle
ayrı ayrı görüştüğümde Necip Hablemitoğlu, Mustafa Özcan ve Halil Şıvgın'ın görüşmeyi
Nenehatun'da bulunan Halil Şıvgın'ın bürosunda yaptıklarını öğrendim ancak tam tarihini
hatırlamıyorum. Necip Hablemitoğlu'nun öldürülmesinden kısa bir süre önce Alman Vakıiları
ile ilgili yazmış olduğu kitabın yayınlanmasından sonra görüştüklerini hatırlıyorum. Mustafa
Özcan ile görüşmelerimiz çok sık değildir. Sadece daha önce yukarıda bahsettiğim gibi Orta
Asya'daki Türk öğrencilerinin Türkiye'de barınmalarının sağlanması sebebiyle yaptığımız
görüşmelerdir. Ayrıca Mustafa Özcan benden Özbekistan'da Türkmenist Okulların faaliyette
bulunmasına yardımcı olmamı istedi. Ben bu okulların yararlı olduğunu düşünmediğim için bunu
Özbeklerle paylaştım. Bu sebeple Özbekistan'da bu okullar kapatılmıştır. Türk Cumhuriyetleri
içerisinde Fetullah Gülen'in faaliyette bulunamadığı tek ülke Özbekistan'dır. Bunun dışında,
sorduklarınızla ilgili başka bir bilgim ve görgüm yoktur." şeklinde beyanda bulunmuştur.

Enver ALTAYLI'nın tanık sıfatıyla alınan bu ifadesi, soruşturma dosyamızdaki diğer


ifadeler, hts kayıtlarının incelenmesi ve ele geçen belgeler karşında gerçeği yansıtmadığı açık bir
biçimde anlaşılmaktadır. Maktul Necip HABLEMİTOĞLU'nun öldürülmesi eyleminde, şüpheli
Mustafa Levent GÖKTAŞ'ı, öldürme eylemine azmettirdiği tespit edilen Enver ALTAYLI, başka
suçtan tutuklu bulunduğu Sincan Ceza İnfaz Kurumundan Cumhuriyet Başsavcılığımıza
getirtilerek şüpheli sıfatıyla ifadesi alınmıştır.

Şüpheli Enver ALTAYLI'nın, 19/08/2022 tarihinde Cumhuriyet Başsavcılığımızda


alınan ifadesinde; "Ben 1,5 ay kadar sonra 79 yaşında olacağım. 1968 yılında Ankara
Üniversitesi Hukuk Fakültesinden mezun oldum. Daha öncesinde Askeri Lisede okudum, buradan
mezun oldum. Harp Okulunda öğrencilik yaptım. 21 Mayıs 1963 yılında Talat AYDEMİR'in darbe
girişimi ile birlikte bütün Harp Okulu öğrencileri ile birlikte Harp Okulu ile ilişiğim kesildi. Harp
Okulunda okuduğum zamanda Hukuk Fakültesine girmiştim. 4 yılda derece ile Hukuk Fakültesini
bitirdim. Bir süre Türk Kültürünün Araştırma Enstitüsünde çalıştım. Daha sonrasında dönemin
MİT Müsteşarı Fuat DOĞU beni arayarak MİT Müsteşarlığına almak istediğini belirtti. Ben de
kendilerine bir ihtisas yapmadan teşkilata girmek istemediğimi belirttim. Beni Alpaslan
TÜRKEŞ'in kendilerine tavsiye ettiğini belirtti. Kendisi bana "ben de sizi Sovyetler Birliği ile ilgili
uzman Sovyotolog olarak yetiştirmek için alıyorum" dedi. Beni yurtdışına göndereceğini söyledi.
Yurtdışında devletin irtibatlarının olduğunu söyledi. Bir süre MİT bünyesinde görev yaptım, 1973
yılında kendi isteğim ile teşkilattan ayrıldım. Daha sonrasında da bazı siyasi isimler ile çalıştım.
Alpaslan TÜRKEŞ ile birlikte çalıştım. Partisinde baş müfettişlik görevi yaptım. Yurtdışındaki
Türklerin organize edilmesinde teşkilatlandırılmasında görev aldım. Sonrasında Türkiye'ye
çağrıldım Hergün Gazetesinin Genel Yayın Yönetmeni ve Baş yazar olarak görev yaptım. 12 Eylül
1980 darbesinden sonra merhum Türkeş'in isteği üzerine yurtdışına gittim. 1980'li yıllarda Alman
vatandaşı oldum, şuan hem Alman hem Türk vatandaşıyım. 1990'lı yıllarda Turgut ÖZAL'ın ve
Süleyman DEMİREL'in istediği üzerine Türkiye'ye geldim. Onlara dağılan Sovyetler Birliğine
ilişkin Türkiye Cumhuriyeti Devletinin siyasetinin ne olması gerektiği konusunda danışmanlık
yaptım. Bir dönem İslam Kerimov, Şükrüllah Bin Sayidov ve Kazakistan Cumhurbaşkanı Nur
Sultan Nazarbeyov'a danışmanlık yaptım. 5 milyon kilometre karelik Türki coğrafyanın yüzünün

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
Türkiye'ye çevrilmesi konusunda ciddi hizmetlerim olmuştur. Ayrıca kendim serbest yazarlık
yapmaktayım, kitaplarım bulunmaktadır. Ruzi Nazar ile birlikte bir kitap yazdım. Babamın
dostudur, Alpaslan Türkeş'in dostudur. MİT'de görev yaptığım zaman diliminde kendisiyle
görüşmedim. Ayrıldıktan sonra görüşmelerim oldu. Ruzi Nazar'ın ölümünden önce yaşlılık
sürecinde ben ilgilendim. Türkiye'ye vatanına gelmek istediğini belirtti. Burada yaşadı ve burada
öldü.
2000'li yıllarda kardeşim Taha ALTAYLI'nın Orta Asya'daki işlerine özel danışmanlık ve
ağabeylik yapıyordum. Özbekistan ve Kazakistan ülkelerine gidip geliyordum. Kardeşim Taha bu
bölgede inşaat işleri ile uğraşırdı, halen de uğraşmaktadır.
2017 yılında gözaltına alınmadan önce yurtdışında vekalet savaşları ile ilgili bir kitap
çalışması hazırlığındaydım. Vekalet Savaşları son asrın en ciddi meselesidir ve bu konuda yapılmış
ciddi bir çalışma yoktur. Bu konuyu dünyada en iyi bilen bilim adamlarıyla birlikte bir çalışma
içerisindeydim. Bu sebeple yurtdışında bulunuyordum. Gözaltına alınmadan 3-4 gün kadar sonra
Türkiye'ye gelmiştim. Geldikten 3-4 gün kadar sonra 20 Ağustos 2017 tarihinde farklı bir suçtan
gözaltına alındım. Çıkarıldığım mahkemece tutuklandım. Hakkımda 16. Ağır Ceza Mahkemesine
kamu davası açıldı. 5 yıldır Ceza İnfaz Kurumunda TCK 314/2 ve 328. Maddeleri kapsamında
tutuklu bulunuyorum. Benimle birlikte damadım Metin Can YILMAZ ve Mehmet BARINER isimli
kişi yargılanmaktadır. Dosyam Yargıtay incelemesi aşamasındadır. Yargıtay Cumhuriyet
Başsavcılığı tebliğnamesinde hakkımda TCK 328. Maddeden bozma istedi. TCK 314/2
maddesinden ise onama istedi.
SORULDU: 2002 yılında nerede bulunuyordunuz, ne işle meşgul oluyordunuz?
Ben hatırladığım kadarıyla 2002 yılında Almanya Frankfurt'ta ve Türkiye'de ise Ankara ve
Manavgatta bulunuyordum. İfademde de belirttiğim üzere kardeşim Taha ALTAYLI'nın Türki
Cumhuriyetlerindeki inşaat işlerinde danışmanlık ağabeylik yapıyordum. Ankara'da Turan Güneş
Bulvarı üzerinde geldiğimde ikamet ettiğim, bir nevi home ofis olarak kullandığım bir adresim
bulunmaktaydı. Eşim ve Türkiye'deki çocuklarım Antalya'nın Manavgat ilçesindeki adresinde
bulunuyordu. Ben Ankara'da ki adresimde Ankara'daki işlerimden dolayı kalırdım. Türkiye'de iken
benim hizmetimde bulunan, şoförlüğümü yapan Nizamettin AFŞAR da Turan Güneş Bulvarındaki
adresime gelip giderdi.
SORULDU: Mustafa ÖZCAN isimli kişiyi nereden, ne zaman tanıdığınız?
Halil ŞIVGIN isimli eski Sağlık Bakanın Necip HABLEMİTOĞLU ile ilgili vermiş olduğu
ifadede ismim geçmesi üzerine ben kendim ilgili Başsavcı Vekilini arayarak ifade vermek istediğimi
belirttim, 1-2 gün kadar sonra geldim ve ifademi verdim. Bu ifademde Mustafa ÖZCAN'ın nerede
ve ne zaman tanıdığımı söylemiştim. Bu ifademe bakılmasını istiyorum.
(Şüpheli ve müdafi ifade sırasında ara girerek ne ile suçlandıklarını ve delilleri
bilmediklerini, bu konuların kendilerine açıklanmasını beyan ederek şüpheli ifadesine devam
etmiştir.)
Ben Necip HABLEMİTOĞLU cinayetiyle ilgili neyle suçlandığımı bilmek istiyorum, olaya
nasıl azmettirdiğimi öğrenmek istiyorum. Kimi nasıl öldürmüşüm bun bilmek istiyorum.
Ben suçlandığım bu olay ile ilgili kendim Ceza İnfaz Kurumunda iken notlar aldım.
Soruşturmaya katkısı olacağı inancındayım. Bu hazırlığımı okuyarak tutanağa geçirmenizi
istiyorum.
Şüpheli ifadesine hazırlamış olduğu notları okumak suretiyle devam etti.
Bu soruşturmanın esasa hakkındaki beyanlarıma geçmeden önce dile getirilmesi gereken
bir husus bulunmaktadır:
Ben bu soruşturmanın faillerin tespit edilmesi amacıyla yürütüldüğünü düşünmüyorum. Bu
kanaatimi detaylı olarak izah etmeden önce bu soruşturma ile ilgili bilgi vermekten kaçındığım
yönünde herhangi bir şüphe oluşmaması adına en sonda söyleyeceklerimi en başta söylemem
gerektiğini düşünüyorum.
Şu hususu açıkça ifade etmek isterim. Ben adımın bu cinayet soruşturmasına karıştığına ilk

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
kez haberdar olduğum sırada yurtdışında idim. Buna rağmen derhal ifade vermek için Savcı Necip
İŞÇİMEN'den randevu aldım. İfade vermek istememin sebebi Halil ŞIVGIN'ın benimle ilgili
basında yer alan hakikatle çelişen bazı beyanları idi. Frankfurt Kitap Fuarına İngilizce baskısı
yapılan kitabımla ilgili katılmam gerekiyordu. Fuar sonrasında derhal Türkiye'ye dönüp sayın
İŞÇİMEN'e ifade verdim. Bir cinayete bulaşmış bir kimse kendi hür iradesiyle yurtdışından gelip
ifade verir mi? en başta dikkate alınması gereken hususlardan birisi budur. Bununla beraber çok
açıkça ifade edeyim. Halil ŞIVGIN yalan söylüyor, bunu sayın İŞÇİMEN'e verdiğim ifade de ortaya
koydum. Bu konuda söylediklerim halihazırda zabıt altındadır.
Gerekirse sayın İŞÇİMEN'E VERDİĞİM ifadenin dosyaya kazındırılmasını talep ederim.
Bu noktada söyleyebileceğim başka bir şey yoktur. Gereken her şeyi zaten daha önce yeminli tanık
olarak alınan ifademde söylemiştim. Ancak şunun altını çizmekte fayda vardır;
Ben merhum sayın Necip HABLEMİTOĞLU ile birlikte ne tek başıma, ne de başkasıyla
birlikte konuşmadım ve görüşmedim. Bahsi geçen bir görüşme var, o görüşme de hazır
bulunmadım. İçeriğini ve detayını da bilmem. Görüşmenin yapılmasına da aracılık etmedim. Bu
noktada bu soruşturmanın maddi hakikati ortaya çıkmaya matuf yürütülmediğini düşündüğümden
ifade edeceğim şu hususun öncelikle merhum Necip HABLEMİTOĞLU'nun ailesi ve beni sevenler
tarafından bilinmesini isterim. Necip HABLEMİTOĞLU cinayeti ile ilgili zerreyi miktar bilgim
olaya zerre miktar katkım yoktur. Bilgim basında yer alan haberlerle sınırlıdır. Ayrıca belirtmek
isterim ki Ceza Hukukunda şüphelinin veya sanığın yemin yükümlülüğü yoktur. Buna rağmen ben
şöyle diyorum: eğer benim merhum Necip HABLEMİTOĞLU cinayetine zerre miktar katkım Necip
HABLEMİTOĞLU cinayetine zerre miktar bilgim varsa cenabu rabbulaleminin laneti benim
ailemin çocuklarımın ve torunlarımın üzerine olsun. Olay ile ilgili ne dahilim ne de bir bilgim
vardır. Adımın bu dosyaya karıştırılmış olması, bana atılmış çok büyük ve çirkin bir iftiradır.
Ben Rabbime hiç kimseye beddua etmeyeceğime söz verdim. Ancak bana atılan bu büyük
iftiralar karşısında son derece muzdaribim. Burada söyleyeceğim şudur. Ben bana alçakça bu
çirkin iftirayı atanları Rabbime onun müntakim, el kahhar, el adıl esmalarına havale ediyorum.
Onu Rabbimin ismi azamına vesile ederek yapıyorum.
Bu noktada siz sayın Savcı huzurunda ısrarla ve çok açık bir şekilde vurgulamak isterim:
Bu dosyada adı geçen veya geçmeyen herhangi bir kimseyle cinayetle ilgili olabilecek en
ufak bir görüşmem, bilgi ve fikir alışverişim olmamıştır. Bu noktada benim bu insanları tanıyıp
tanımadığımın hiçbir önemi yoktur. Bu insanlarla daha önce tanışmış olsam da, tanışmış olmasam
da savcılığın bilmesi gereken husus şudur: ben ne dosyadaki şüpheliler ile ne de başka kimseler ile
Hablemitoğlu cinayeti öncesinde veya sonrasında bu cinayet ile ilgili herhangi bir görüşme
yapmadım. Bu cinayeti kimin ne suretle hangi saiklerle işlediğini, bu cinayete kimin, kimi nasıl ve
hangi saiklerle azmettirdiği konusunda en ufak bir fikrim yoktur.
Şu hakikati kesin bir şekilde biliyorum. Ağzımdan çıkan her kelime yarın bazı medya
kanallarında çarpıtılarak yayınlanacaktır. Bu sebeple de sağa sola çekilmesi ve çarpıtılmasının
imkansız olduğunu düşündüğüm bu sarih beyanda bulunmayı bu zaruret olarak görmekteyim.
Ben yaşı 80'e yaklaşmış bir dönemde Türkiye'nin en itibarlı gazetelerinden birisi olana bir
günlük gazetenin başyazarlığını ve yayın müdürlüğünü yapmış bir insanım. Türkiye'nin yakın
tarihinin canlı şahidim. Merhum Celal BAYAR'ı şahsen tanımışım, yabancı heyetleri ile arasında
danışmanlık yapmışım. Merhum İsmet İNÖNÜ'yü tanımışım, müteaddit görüşmelerim olmuştur.
Rahmetli Alpaslan TÜRKEŞ'in en yakınlarından birisi olmuşum, onun partisinin gazetesini
yönetmişim. Bana yazdığı mektuplardan birisi 16. Ağır Ceza Mahkemesi önünde görülen 2020/30
Esas sayılı dosyada bulunmaktadır. Bu mektupta rahmetle Türkeş benden öylesine övgüyle
bahsetmektedir ki halen okurken utanıyorum. Rahmetli Türkeş defalarca evime gelmiş ve günlerce
kalmıştır. İsterseniz hatıratını anlattığını "Hulusi Turgut tarafından kaleme alınmış" "Bozkurtların
Dansı" isimli kitapta benimle ilgili son derece övgü dolu ifadelerine bakabilirsiniz. Rahmetli
Demirel ile rahmetli Özal ile çok yakın ilişkiler kurmuşumu ve onlara danışmanlık vermişim.
Türkiye'de çok satanlar listesine girmiş kitaplar yazmışım. Ben hapse girdiğimde benim hayatımı

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
anlatan "Büyük Oyundaki Türk" isimli kitap cezaevi kitaplarındaki mahkumlara okunsun diye
bulunuyordu. Benimle sayısız röportaj ve sayısız televizyon programları yapılmış. Şimdi böyle bir
insan çok sayıda insanı tanımış olmasında daha doğal ne olabilir.
Peki ben bu dosyada adı geçen kişileri tanıyor muyum? bakın, bu noktada bu sorunun
hiçbir önemi yoktur. Çünkü ben bu sorudan birkaç adım ötesini açık ve net bir şekilde beyan
ediyorum. Bu dosyada adı geçen veya geçmeyen herhangi bir kimse ile bu cinayetle ilgili
olabilecek en ufak bir görüşmem bilgi ve fikir alışverişim olmamıştır. Bu noktada benim bu
insanları tanıyıp tanımadığımın hiçbir önemi yoktur. Bu insanlarla daha önce tanışmış olsam da,
tanışmış olmasam da savcılığın bilmesi gerek husus şudur, ben ne dosyadaki şüphelilerle ne de
başka kimselerle HABLEMİTOĞLU cinayeti öncesi veya sonrası bu kişilerle herhangi bir
görüşme yapmadım. Bu cinayeti kimin, ne suretle hangi saiklerle işlediğini; bu cinayete kimin,
nasıl hangi saiklerle azmettirdiği konusunda en ufak bir fikrim yoktur. Bu söylediklerimi tv
kanallarında kötü kişiler tarafından sağa sola çekilmemesi için tekrar tekrar belirtmek gerektiği
kanaatindeyim.
Bir husus ile ilgili olarak da rahatsızlığımı ayrıca dile getirmem gerektiği kanaatindeyim.
Hakkında gizlilik kararı olan bir soruşturma ile ilgili olarak soruşturma dosyasından alınmış
olduğu belli bilgi ve belgelerin basına sızdırılmasından ve haber kanalları tarafından maniple
edilmesinden son derece rahatsızım.
Bu konuda adımı merhum HABLEMİTOĞLU cinayeti ile ilgili soruşturmaya bulaştırmaya
çalışan basın mensupları, yazılı ve görsel basında bazı açıklamalar ve haberler yapmıştır. Bu
noktada savcılığın bu haberlere ne kadar itibar ettiğini bilemem. Kurgu yerine somut deliller
üzerine hareket eden Türk savcısının senaryo dedikodulara itibar etmeyeceğini biliyorum. Ancak
bugün karşınızda şüpheli olarak bulunmam hakkımda yapılan haberlerle adli sürecin etkilenmeye
başladığını maalesef görmekteyim. Bu noktada gizli yürütülen adli süreci etkilemeye çalışan basın
tarafından ortaya atılan kurgu ve dedikodular ile ilgili bir kaç kelam etmem benim açımdan bir
zorunluluk teşkil etmektedir.
Hakkında gizlilik kararı olan bir soruşturma ile ilgili olarak soruşturma dosyasından
alınmış olduğu belli bilgi ve belgelerin basına sızdırılmasından ve haber kanalları tarafından
maniple edilmesinden tekrar edilmesinden son derece rahatsızım. Üstelik Aydınlık Gazetesi bu
haberlere hakikatin ortaya çıkması için değil, tam aksine hakikatin ortaya çıkmaması ve
manipülasyon için yapıyor. Ben bunun yargının ilgi alanına girdiğinin kanaatindeyim. Ancak buna
rağmen Aydınlık hakkında soruşturmanın gizliliğini ihlal, soruşturmayı akamete uğratmak gibi
suçlardan işlem yapılmıyor olmasını da ilginç buluyorum.
Bakınız bu noktada Aydınlık GAzetesinin 12/06/2022 tarihli nüshasında yer alan habere
göre Zihni ÇAKIR isimli bir gazeteci varmış. Bu adam gerçekten ifadesini soruşturma kapsamında
alınıp alınmadığını bilmiyorum. Ancak Aydınlık Gazetesinde ifadesinde şunları söylediği iddia
edilmektedir. "kaynağım o dönem Özel Kuvvetler Komutanlığında hemen herkesin suikastın bir
yüzbaşı tarafından işlendiğinin bildiğini, suikast silahının Ankara'daki Mogan Gölünün ODTÜ'nün
yakasındaki balçıklı bölgeye atıldığını, yine suikast görevlendirmesinden önce Gülen örgütünde
etkili olan ve istişare kurulunda yer aldığını tahmin ettiğim Mustafa ÖZCAN ile CİA'nın Türk Ajanı
olarak bilinen Enver ALTAYLI'nın görüştüğünü, bu görüşmeden sonra hatırı sayılır bir para
karşılığı suikastın işlendiğini, Enver ALTAYLI'nın ÖKK'daki bağlantıları vasıtasıyla söyledi. "
Sonra da avukatım aracılığıyla öğrendim ki, bu kişi durup durup twitterden bu cinayete
adımın karıştırmaya matuf mesajlar atıyormuş. Bir konuda tanıklık sıfatına sahip kişi olayla ilgili
olarak bir kişinin ceza alması için propaganda yapmaz. Bu durum da bize bu kişinin bir gazeteci
olarak değil, kullanışlı bir aparat olarak meseleye dahil olduğunu ortaya koyuyor. Nitekim kendi
ifadesinde geçtiği üzere "herkesin bildiği" gibi ifadelerle tanıklık yapılmaz. Bunlar bende sır, bana
iftira atılmak için bu kişinin kullanışlı bir aparat olarak görüldüğü kanaatini uyandırıyor. Üstelik
adamın benimle ilgili söylediği şeyler arasında benim "CIA'nın Türk Ajanı olarak bilindiğini"
söylüyor. Benim yazdığım kitabın "CIA'nın Türk Casusu: Ruzi NAZAR" dır. Burada CIA'nın Türk

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
Ajanı olarak tanıtılan kişi Ruzi NAZAR'dır. Burada ismi geçen Zihni ÇAKIR'ın bir kitabın
kapağına bakarak kitabın ismini bile anlamakta zorluk çeken bir şahıs olduğunu görüp, bu kişi için
üzülüyorum. Enver ALTAYLI tarafından yazılan "CIA'nın Türk Casusu: Ruzi NAZAR" isimli
kitabın kapağına bakıp CIA'nın Türk Ajanı olarak bilinen Enver ALTAYLI" ifadesini kullanmak, bu
kişinin kimliği ve kapasitesi açısından yeterli bilgi veriyor, Allah ailesine yardım etsin.
Bununla beraber Fetullah GÜLEN'e mektup meselesi sürekli olarak gündeme getiriliyor
benimle birlikte. Bu mektup iddiasının doğru olmadığına dair hem MİT hem de Genelkurmay
tarafından yazılmış resmi yazılar var. Dahası Türkiye'nin en itibarlı adli bilişim uzmanlarından
Koray PEKSAYAR tarafından hazırlanmış bilirkişi raporunda da bu mektup üzerinde gariplikler
tespit edildi ve her halükarda söz konusu bu mektup iddiasının hukuken hiçbir geçerliliği olmadığı
ortaya konuldu. Bu dijital materyallerin polisin elinde iken internete bağlandığı, bu cihazlarla
müzik dinlenip gazete okunduğu sabit. Bu usulsüzlükleri ne savcılık soruşturuyor, ne de bir
gazeteci bir haber yapıyor. Şimdi bütün bunlara rağmen gazetelerin benimle ilgili iftiraları sayfa
sayfa haber yapmasını, ancak benim temize çıkaran MİT ve Genelkurmay yazılarının ve bilirkişi
raporlarının şimdiye kadar hiçbir gazete tarafından haberleştirilmemiş olmasının çok ilginç
buluyorum. Dijital materyaller hakkındaki skandallar hakkında birazdan daha detaylı bilgi
vereceğim.
Size tekrar belirtmemde fayda olduğu kanaatindeyim. Halil ŞIVGIN'nın söylediği ile ilgili
beyanlarım dosyada vardır. İŞÇİMEN'e verdiğim ifadeye ekleyeceğim yoktur. Mustafa ÖZCAN'a
ilgili olarak Ankara 16. Ağır Ceza Mahkemesi önünde beyan verdim, ekleyeceğim yoktur. Ancak
yine altını çizmek isterim ki bu dosyada adı geçen veya geçmeyen herhangi bir kimse ile bu
cinayetle ilgili olabilecek en ufak bir görüşmem, bilgi ve fikir alışverişim olmamıştır. Bu noktada
benim bu insanları tanıyıp tanımadığımın hiçbir önemi yoktur. Bu insanlarla daha önce tanışmış
olsam da tanışmış olmasam da savcılığın bilmesi gereken şudur, ben ne dosyadaki şüphelilerle ne
de başkalarıyla bu cinayetle ilgili bir görüşme yapmadım. Bu cinayeti kimin ne suretle hangi
saiklerle işlendiğini: bu cinayete kimin kimi ne suretle ve hangi saiklerle azmettirdiği konusunda en
ufak bir bilgi ve fikrim yoktur.
Anladığım kadarıyla daha doğrusu avukatımın bana aksettirdiği kadarıyla benim cemaat ile
özel kuvvetler arasındaki irtibatı sağladığım saçmalığı açık kaynaklarda dolaşmakta imiş. Fakat
bu iddia tam bir safsatadır. Bu soruşturma kapsamında hedef saptırmak isteyenlerin ürettiği bir
yalandır. Bunun ne kadar saçma bir iddia olduğunu dört başlıkta izah edeceğim.
1) Cemaat bu işte neden bana ihtiyaç duysun? Şu anda cemaatçi oldukları iddiası ile
hapiste tutulan ve cinayetin işlendiği dönemde özel kuvvetlerde çalışmış pek çok asker vardır. Hal
böyle iken bana kim neden ihtiyaç duysun?
2) Diyelim ki birileri benim gerçekten de böyle bir aracılığıma ihtiyaç duymuş olsun. O
zaman sorulması gereken soru “ben Aydın Köstem’e bu konuda neden ihtiyaç duyayım’’ sorusu
olacaktır. Bu sorunun cevabı da çok açıktır. Benim telefon defterim hakkında yürütülen soruşturma
kapsamında mahkeme kayıtları içerisindedir. Bu kayıtlardan görüleceği üzere benim telefon
defterimde 10.000’e yakın kişi kayıtlıdır. Bunlar arasında Cumhurbaşkanından, Başbakanına,
Bakanından en üst düzey bürokrata kadar çok önemli ve etkili kişiler bulunmaktadır. Bunlar
arasında her partiden önemli kişiler olduğu gibi, pek çok asker de bulunmaktadır. Mesela
Süleyman Demirel benim şahsi ve yakın dostum olduğunu iddia edebileceğim çok önemli bir
insandır. Zaten Mahkeme sürecinde ifade ettiğim üzere beni Mustafa Özcan’la tanıştıran da bizzat
kendisidir. Sayın Süleyman beyle o kadar o kadar ileri seviyede bir dostluğum ve muhabbetim
vardı ki, Başbakan olduğu dönemde dönemin Ekonomi Bakanı Tansu Çilleri’i kapıda bekletir
benimle sohbete devam ederdi. Dahası benim dönemin Genelkurmay Başkanı Doğan Güreş’le de
şahsi dostluğum vardı. Devlet kademesinde de bu kadar önemli irtibatları olan bir insanın özel
kuvvetlerden birileri ile irtibata geçmek için Aydın Kösten’e ihtiyaç duyduğu iddiası tam bir deli
saçmasıdır.
Şayet benim özel kuvvetlerden biri ile irtibata geçmem gerekse idi tek yapmam gereken şey

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
Demirel’e bir telefon açmak olacaktı. Bu noktada Demirel de bana derhal özel kuvvetle komutanını
benimle irtibata geçirirdi.
3) Bu kapsamda ortaya atılmış iddia benim 20 sene önce telefonda birileri ile konuştuğum
iddiasıdır. Ben nerede ise 80 yaşındayım. 20 sene önceki telefon görüşmelerini hatırlamam
mümkün değildir. Sayın savcı siz benden çok genç olmanıza rağmen, siz de 20 sene önceki telefon
görüşmelerinizi hatırlayamazsınız. Hiç kimse hatırlayamaz. Ben 20 sene önceki telefon
görüşmelerimi hatırlamasam da kiminle neyi konuşmadığımı çok iyi hatırlıyorum. Ben soruşturma
kapsamında adı geçen veya geçmeyen hiç kimse ile Hablemitoğlu’nun katli konusunda en ufak bir
görüşme gerçekleştirmedim. Bunu iddia edecek kişi açık söylüyorum müfteridir. Daha iyi anlaşılsın
diye tekrar ediyorum: ben soruşturmada adı geçen veya geçmeyen hiçbir kimse ile cemaat ve özel
kuvvetlerin irtibatını sağlanması konusunda tek bir görüşme yapmadım.
4) Peki böyle bir safsata nasıl iddia edilebilir? Anladığım kadarıyla böyle bir iddianın ileri
sürülebilmesinin tek yolu 20 yıl önceki HTS kayıtlarıdır. Bu yönde kayıtların üretilip üretilmediği
konusunda hiçbir bilgim yoktur. Yine de şu hususu belirtmem zorunluluk arz etmekte;
mevzuatımıza göre, adli mercilerin şu anda 20 sene önceki HTS kayıtlarının elde edebilmelerine
imkan yoktur. Çünkü HTS kayıtlarının belli bir süre içerisinde geçmişe dönük imha edilmesi
gerekmektedir. Üstelik ne benim cinayet soruşturmasına denk gelen dönemde ve bunu takip eden
15 yıllık süreçte hakkımda adli bir soruşturma da açılmamıştır. Dolayısıyla benim HTS
kayıtlarımın geçmiş dönemde adli merciler tarafından elde edilmesi imkansızdır. Yani bu süreçte
hiçbir adli merci HTS kayıtlarını kullanarak bana böyle bir ithamda bulunamaz. Dosyada ne var,
onu da bilmiyorum.
Fakat bütün bunlara rağmen bana ya da herhangi bir kişiye karşı böyle bir ithamda
bulunursa, bu ithamın doğru olmadığı nasıl ortaya koyulabilir? Cevap: koyulamaz. Çünkü bu HTS
kayıtlarına ilişkin resmi kayıtların silinmiş olması gerektiğinden hiç kimsenin elinde GSM şirketleri
de dahil bu kayıtların sahteliğini ortaya koyabilecek veri bulunmamaktadır. Bu noktada birisi daha
en baştan itibaren devletin elinde bulunması hukuken imkansız olan bu HTS kayıtlarının içine üç
beş tane sahte arama kaydı sokuşturursa hiç kimse bu kayıtların sahteliğini ispat edemez. Çünkü
daha en başta hukuken olmayan bir şeyin sahte olduğunu iddia etmeye çalışmak ne beyhude bir
çabadır. Şimdi ben buraya kadar defaatle ve tekrarla benim dijital cihazlarımı polisin elindeyken
bunlara müdahale edildiğini, bunlarla oynandığını delilleriyle anlattım. Benim telefonlarımla
internete girenlerin hukuken var olmayan HTS kayıtlarına üç beş tane ekleme yapmasının önünde
nasıl bir engel olabilir, onu yapanlar bunu niye yapmasınlar? Şimdi çok açık ve net beyan
ediyorum, şayet birileri bunu yapıyorsa, 20 sene öncesinin HTS kayıtlarına dayanarak benim
hakkımda bir şaibe uyduruyor demektir. Ve bu noktada soruşturulması gereken kişi Enver Altaylı
değil bu iddiayı dile getiren kişi olmalıdır.
Herhalde şu hususu tekrar vurgulamak isterim; bu dosyada adı geçen veya geçmeyen
herhangi bir kimse ile bu cinayetle ilgili olabilecek en ufak bir görüşmem, bilgi veya fikir
alış-verişim olmamıştır.
Açıkça belirtmem gerekir ki ben bu soruşturmanın faillerinin tespit edilmesi amacıyla
yürütüldüğünü düşünmüyorum. Bu kanaate varmanın en önemli sebebi, bu soruşturmayı yürüten
savcının kimliğidir. Bu soruşturma Sayın Zafer Ergün tarafından gerçekleştirilmektedir ve Zafer
Ergün benim hakkımda 2017 yılında açılan ve Ankara 16. Ağır Ceza Mahkemesindeki yargılamaya
dönüşen soruşturmada maalesef hukuksuzca hareket eden bir savcıdır. Dosya çerçevesinde aldığı
kararlar, benimle ilgili yürütülen muazzam hukuksuzlukların temelini oluşturmuştur. Bu hususu
detaylıca izah etmem gereklidir...
( Şüpheli Enver ALTAYLI'nın bu ara bölümdeki ifadeleri, soruşturma konusu ile alakasız
olduğu, soruşturma savcısına yönelik bazı ifadeler içerdiği, kendisi hakkında casusluk suçundan
daha evvel yürütülen bir soruşturma konusu olay ile ilgili olduğundan, ilgili olmayan ifadeler
gereksiz yer kaplamaması adına iddianameye alınmamıştır. Bknz. şüphelinin Cumhuriyet
Başsavcılığı ifadesi)...

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
"Mustafa Levent Göktaş ile ilgili düşüncelerimi daha önce arz ettim. Bunların
kazanılmasının önemi büyüktür. Ben bu insanların geçmişte hataları olmadı demiyorum. Bunları
kısmen de olsa aydınlattık, kazanabiliriz diyorum ve bu memleket için olumlu bir dönüm noktası
olacaktır diyorum."
Öncelikle söz konusu bu metnin herhangi bir önem arz edebilmesi için, bu ibareyi içerdiği
söylenen dosyanın özelliklerine, bilhassa da tarihine bakmak gerekir. Bu noktada Enver Altaylı
dosyasında iddianamenin ekindeki 18 numaralı klasörün 292-295 sayfalarında bu dosya ile ilgili
bilgi verilmektedir. Söz konusu bu belgenin oluşturulma tarihi 2009 yılıdır. Yani cinayetten 7 yıl
sonra! Bu kapsamda söz konusu bu belgenin cinayet ile nasıl bir ilgisi olabilir? Enver Altaylı
cinayet tarihinden 7 yıl sonra cinayete müdahil olmuştur/olmaya çalışmıştır gibi bir iddia, hem
mantık hem de fizik kurallarına aykırıdır. Söz konusu bu belgede geçen ibarenin gerçekten var ve
hukuken var olduğu bir an için kabul edilse bile, bu belgenin zamansal olarak Sayın
Hablemitoğlu'nun katledilmesi ile en ufak bir ilintisi olamaz. Bunun aksini iddia etmek mantık ve
fizik kurallarına karşı çıkmak anlamına gelecektir.
Bu ibareyi ihtiva eden belgenin hukuken var kabul edildiği ihtimal kapsamında, söz konusu
bu ibareye daha yakından bakmak gerekmektedir. Belgeden görüleceği üzere bu ibare bir belgenin
içindeki bölük pörçük notlardan birisi olarak dosyaya girmiştir. Bu notun kime yazıldığı, kim
tarafından yazıldığı, daha net ifade etmek gerekirse benim tarafımdan mı yazıldığı yoksa birisinin
yazıp bana mı gönderdiği de belli değildir. Bu belgeden görüldüğü üzere bu ibare bir metin
belgesinin içerisinde yer almaktadır ve bir mektubun ya da daha uzun bir metnin bir parçası da
değildir. Dahası, bu ibarenin hukuken var kabul edildiği ihtimalde dahi, bu ibarenin Fethullah
Gülen'e ya da bir başka cemaat mensubuna yazılmış bir mektubun bir parçası olmadığı da açıkça
bellidir.
Bir an için bu ibareyi ihtiva eden belgenin hukuken kabul edilebilir olduğunu kabul
ettiğimiz ihtimal kapsamında ayrıca belirtmek gerekir ki ben böyle bir ibareyi yazdığımı
hatırlamamaktayım. Bunun yanında böyle bir notu herhangi bir kimseye gönderdiğimi de
hatırlamamaktayım. Ancak yine ihtimal hesabı yapılacak olursa, bu notun Fethullah Gülen'e
yazıldığı sonucuna da ulaşılamamaktadır. Söz konusu dijital veriler arasında Sayın
Cumhurbaşkanına yazılan mektuplar da bulunmaktadır.
Bununla beraber, yine bu notun varlığının ve hukuken geçerliliğinin kabul edildiği ihtimal
kapsamında düşünüldüğünde, bu ibarenin benim kendim için tutmuş olduğum bir not olması
ihtimali çok daha kuvvetlidir. Zaten metnin içeriği ve bulunduğu belge de, bunun birisine
gönderilen bir mesaj olmadığı yönündeki ihtimali kuvvetlendirmektedir.
Yine ihtimal hesabı çerçevesinde bu notun benim tarafımdan yazıldığı ve birisine
gönderildiği kabul edildiği seçenekte, söz konusu bu ibarenin yazıldığı tarih itibariyle Türkiye'nin
içinde bulunduğu ortama bakmak da ayrıca bir zarurettir. 2009 yılı Ergenekon operasyonlarının
yapıldığı, bu operasyonlar kapsamında hapse atılan kişilerin halkın bir kesimi tarafından masum
ve kahraman olarak kabul edildiği bir dönemdir. Mustafa Levent Göktaş da bu operasyonlar
kapsamında hapse atılmış birisidir. Üstelik daha birkaç ay öncesine kadar Türkiye'de herkes
tarafından büyük kahramanlıkları olan, çok sayıda madalyaya sahip önemli biri olarak kabul
edilirdi Mustafa Levent Göktaş. Son birkaç aydır kendisi hakkında bu iddialar ortaya çıktı.
Dolayısıyla, 2009 yılı dolaylarında ana muhalefet lideri Deniz Baykal'ın sanıklarından biri
Mustafa Levent Göktaş'ın olduğu Ergenekon davasının avukatı olduğunu söylediği bir hengâmda,
benim Mustafa Levent Göktaş hakkında iyi şeyler düşünmüş olmamın nasıl bir önemi ve mahiyeti
olabilir? O zaman bu mantıkla bakıldığında, dönemde Mustafa Levent Göktaş lehinde birkaç kelam
etmiş herkesin, Deniz Baykal dahil, Sayin Hablemitoğlu Cinayeti soruşturmasında şüpheli olması
gerekecektir.
Üstelik bu noktada gözden kaçırılan bir durum bulunmaktadır. Yine ihtimal hesabı
çerçevesinde bu notun Enver Altaylı tarafından yazıldığı ve hatta bu sefer Fethullah Gülen'e ya da
önemli ve etkili bir cemaat mensubuna yazıldığını kabul edelim. Hatırlayacak olunursa yıllardır

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
benim cemaat için çok önemli ve kilit pozisyonda, söyledikleri dikkate alınan ve gerçekleştirilen bir
kişi olduğum iddia ediliyor. Bu doğrultuda, bu notun cemaat içerisinde çok etkin bir konumu olan
şahsım tarafından yazılıp ilgili bir kişiye gönderildiğini kabul etsek bile sonuca bakmak
gerekmektedir: Mustafa Levent Göktaş 4,5 yıl hapiste kalmıştır. Bu noktada ise karşımızda iki
seçenek bulunmaktadır: Benim cemaat içinde çok etkin bir konumda olduğumu kabul edecek
olursak, bu notun gerçekte var olmadığını kabul etmemiz gerekecektir. Çünkü o dönemde benim
cemaat üstünde veya içinde çok büyük bir etkiye sahiptiysem, o zaman bu not çerçevesinde hareket
edilmesi gerekirdi ki edilmemiş. O halde bu notun benim tarafımdan yazılmadığının kabul edilmesi
zorunludur. İkinci olarak ise, şayet bu notun benim tarafımdan yazıldığı kabul edilecek olursa da o
halde benim cemaat içinde veya üstünde herhangi bir etkimin olmadığının kabul edilmesi
zorunludur...
( Şüpheli Enver ALTAYLI'nın bu ara bölümdeki ifadeleri, soruşturma konusu ile alakasız
olduğu, soruşturma savcısına yönelik bazı ifadeler içerdiği, kendisi hakkında casusluk suçundan
daha evvel yürütülen bir soruşturma konusu olay ile ilgili olduğundan, ilgili olmayan ifadeler
gereksiz yer kaplamaması adına iddianameye alınmamıştır. Bknz. şüphelinin Cumhuriyet
Başsavcılığı ifadesi)...
Kızımın nişanı sanki bir skandalmış gibi insanların dilinde dolaşıyor ama nedense bu olayı
bütün Türk matbuatı sanki üzerinde ittifak edilmiş gibi kesinlikle tek kelime olsun ağzına almıyor.
Acaba bu iddianın araştırılması gerçekten de dava dosyasına katkı sağlamayacak mahiyette midir?
Üstelik de mahkeme safahatında ben hangi kişilerin bana bu teklifi yaptığını da açıklamış olduğum
halde! Türkiye'de şimdiye kadar polisler tarafından bir başka devlet aleyhine ifade verilmesi
karşılığında özgürlük teklifinin söz konusu olduğu başka bir dava da hatırlamıyorum ben. Böyle bir
teklifin her halükârda araştırılması gerekli bir skandala işaret ettiği çok açıktır. Ancak bana
gözaltında yapılan teklifler ve tehditler hasır altına itilince, Federal Alman Devletinin şahsımın,
Enver Altaylı'nın, tutukluluğuyla ilgilenmiş olmasını benim açımdan sanki şaibeli ve insanları
dehşete düşüren bir durum olarak aktarmak çok daha kolay hale geliyor.
Normal şartlar altında, zaten belli bazı insanlar tarafından hâlihazırda aile olarak
yeterince linç edilmekteyiz. Bunlara bir de son zamanlarda üzerime atılmış olan bu iftira eklenince
hapis hayatım gerçekten çok zorlaşıyor. Bu iddialar çıktığından beri kontrol altına almış olduğum
tansiyonum kolay kolay düşmüyor. Bu konuyla alakalı düşündüğüm anda tansiyonum fırlıyor ki,
hatırlatırım ben 78 yaşında daha önceden defalarca mide kanaması ve bir kez de beyninde pıhtı
atması oluşmuş birisiyim. Benim hakkımda hakikati sürekli çarpıtarak ya da olmamış şeyleri
sürekli olarak olmuş gibi gösterenlerin hepsinden ahirette şikayetçiyim.
Ben bu noktada bu soruşturmanın hakikate ulaşma maksadıyla yapılmadığı kanaatinde
olduğumu az evvel gerekçeleriyle açıkladım. Türk yargı sistemi içerisinde yıllardır gadre uğramış
birisi olarak, bu soruşturma kapsamında da adalet namına bir beklentim yoktur. Beni kim
suçlamak istiyorsa, kim beni zerre miktar dahlim olmayan bu cinayete bulaştırmak istiyorsa hodri
meydan! Ben kendimden emin olarak tekrar tekrar söylüyorum:
Eğer benim Merhum Necip Hablemitoğlu cinayetine zerre miktar katkım, Hablemitoğlu
cinayeti hakkında zerre miktar bilgim varsa Cenab-ı Rabbülalemin'in laneti benim, ailemin,
çocuklarımın, torunlarımın üzerine olsun. Olayla ilgili olarak ne bir dahlim ne de bir bilgim
vardır. Adımın bu dosyaya karıştırılmış olması bana atılmış çok büyük ve çirkin bir iftiradır.
(Şüpheli hakkındaki suçlamalar ile ilgili hazırlamış olduğu ifadesini okumak suretiyle ifade
içerisine geçirildi, hakkındaki suçlamalara ilişkin Cumhuriyet Başsavcılığımızca tespit edilen
delillere ilişkin ifade işlemine devam olundu.)
SORULDU: İfadenizin başında Mustafa ÖZCAN ile tanışma kısmına ilişkin Cumhuriyet
Başsavcılığımıza vermiş olduğunuz 21/10/2016 tarihli tanık ifadenizde bakılmasını belirttiniz. Bu
ifadede özetle Orta Asya'dan gelen Türk Cumhuriyetlerindeki öğrencilerin yurtlara yerleştirilmesi
ile ilgili olarak 1990 yılında dönemin Başbakanı tarafından Mustafa ÖZCAN'a yönlendirilmeniz
neticesinde tanıştığınızı ifade etmektesiniz. Mustafa ÖZCAN ile belirttiğiniz tarihten sonra 2002

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
yılında da devam eden herhangi bir irtibatınız, herhangi bir işle ilgili görüşmeniz olur muydu?
Ben 1990'ı yıllarda Avrasya isimli bir Vakfın kurucusuydum. Daha öncesinde tanık
ifademde de belirttiğim üzere Türki Cumhuriyetlerdeki gelen öğrencilerin yurtlara yerleştirilmesi
münasebetiyle dönemin Başbakanı tarafından görevlendirildiğim için Mustafa ÖZCAN da
görevlendirildiği için kendisiyle ilk defa tanışarak görüşmelerim oldu. Hatta benim bu Avrasya
Vakfında dönemin Özbekistan büyükelçiliğinin yerleşkesi olmadığından ötürü Büyükelçiliğe vakıf
içerisinde bir yer vermiştim. O tarihler itibariyle cemaat kavramı Türkiye'de bu manada
bilinmediği için Mustafa ÖZCAN ile öğrenci işleri ile ilgili görüşmelerim oldu. Özbekistan
Büyükelçisini Mustafa ÖZCAN ile tanıştırdım. Sonrasında onların da diyalogları devam etti. Daha
sonrasında büyükelçilik görevinden ayrılıp ülkesine döndükten sonra rahatsızlandı, hastalık
sürecinde Mustafa ÖZCAN'ın o tarihte kurucusu olduğu Fatih Hastanesinde tedavisiyle ilgilendim.
Hatta Süleyman DEMİREL bunun için beni aramıştı, büyükelçinin tedavisi için Mustafa ÖZCAN'ın
ara hastanesine yatırsın demişti. Mustafa ÖZCAN ile bu şekilde devam eden bir diyaloğum oldu.
Sonrasında benim arkadaşım olan Serhat ILICAK'ın annesinin rahatsızlığında da keza kendi
rahatsızlığımda da Mustafa ÖZCAN'ın tedavi sürecinde katkıları oldu. Bu kapsamda Ankara'daki
Fatih Hastanesine ve İstanbul'daki Sema Hastanesine şahsi ilişkilerim nedeniyle gidip gelmelerim
oldu. Ayrıca ben 2013 yılından sonra Mustafa ÖZCAN ile bir daha görüşmedim. Çünkü o tarihte
17/25 Aralık 2013 süreci yaşanmıştı. Bu sebeple kendisiyle bir daha görüşmek istemedim. Son
görüşmem dava dosyamdan anlaşılacağı üzere 2013 yılı sonunda 1 kez olmuş, o aramada
kendisine nezaketen benimle bir daha iletişime geçmemesini ifade etmiştim. Sonrasında 2014 yılı
Ocak ayında da bir sefer daha beni aramış, onda da hatırladığım kadarıyla 19 saniyelik bir
görüşme olmuş, kendisine meşgul olduğumu belirtmiştim. Ayrıca şunu da ifade etmek istiyorum
2002 yılında Mustafa ÖZCAN dönemin birçok siyasi ismiyle görüşmeleri olurdu. Sonraki süreçte
de devlet yetkilileri ile de görüşen biriydi. Bu hususun da gözönünde bulundurulmasını istiyorum.
SORULDU: Mustafa ÖZCAN ile 2002 yılı içerisinde ve sonrasında nerede kendisiyle
görüşürdünüz?
Hatırladığım kadarıyla arkadaşlarımın ve kendimin sağlık meseleleri ile ilgili İstanbul'da
kendisinin kurucusu olduğu Sema Hastanesinde görüşmem olmuştur. Bazı zamanlarda da kendisi
Ankara'ya geldiğinde benim buradaki Turan Güneş Bulvarındaki ofisimde çok kısa süreli bir çay
kahve içimi kadar kendisiyle görüşmelerim olmuştur. Bu görüşmelerde kendisiyle eski bir dost
edasıyla havadan sudan konulardan konuşurdum. Tanıdıkları Türki Cumhuriyetteki kişilerden
bana bahsederdi. Ayrıca şunu ifade etmek istiyorum ki, ancak benim bu cemaat yapılanmasının
terör örgütü olarak adledilmesinden sonra bu örgüt içerisinden biriyle uzaktan yakından bir
alakam olmamıştır.
SORULDU: Soruşturma dosyasında tanık olarak ifadesi alınan eski Sağlık Bakanlarından
olan Halil ŞIVGIN ile olan tanışıklığınızdan bahsediniz. 2002 yılında da bu şahıs ile
görüşmeleriniz olur muydu? ne kapsamda bir görüşme durumunuz vardı?
Halil ŞIVGIN'ı çok eski yıllardan beri tanırım. Hergün Gazetesi Başyazarı olduğum
dönemde o kitap pazarlama işleriyle ilgilenirdi, benden de gazeteci kimliğimi kullanarak reklam
faaliyetlerinde benden yardım isterdi. Tanışmam bu şekilde olmuştur. Kendisiyle süreçte zaman
zaman arkadaşım olarak görüşürdüm. 2002 yılında da görüşmüşümdür. O tarihte benim kimliğim
devlet içerisinde önemli bir konumdaydı, birçok kişi benimle arkadaş olmak için yakınlaşırdı. Bu
kapsamda çok kişi benimle görüşmek isterdi.
SORULDU: Soruşturma dosyasında şüpheli olan Aydın KÖSTEM ile olan tanışıklığınızdan
bahsediniz. 2002 yılında da bu şahıs ile görüşmeleriniz olur muydu? Ne kapsamda bir görüşme
durumunuz vardı?
Aydın KÖSTEM benim imkanlarımdan, kontaklarımdan yararlanmak isteyen bir kişidir.
Orta Asya'daki Türki Cumhuriyetlerinde Genelkurmay teşkilatlarıyla ticari olarak iş yapabilmesi
amacıyla kurmuş olduğum Avrasya Vakfına gelerek benimle tanışan biridir. Ayrıca maddi durumu
da iyi olmayan biridir. Kendisine maddi yardım etmem için etrafımda bulunurdu. Şunu ifade etmek

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
istiyorum, benim telefonumda gözaltına alındığımda binlerce kişinin ismi bulunmaktaydı. Bu
kapsamda çok kişi benimle görüşmüş olabilir. Ancak benim ne Aydın KÖSTEM ile ne Mustafa
ÖZCAN'la ne Halil ŞIVGIN ile Necip HABLEMİTOĞLU konusu ile ilgili tek bir görüşmem bile
olmamıştır.
SORULDU: 2002 yılında Özel Kuvvetler Komutanlığı içerisinde görev yapan üst rütbeli
herhangi bir subay tanıdığınız var mıdır?
Benim bahsettiğiniz tarihlerde Özel Kuvvetler Komutanlığı içerisinde tanıdığım hiçbir
kimse yoktur.
SORULDU: 2002 yılı, içerisinde, öncesinde ve sonrasında Mustafa ÖZCAN ile görüşme
gerçekleştirdiğinizde ne şekilde iletişim sağlardınız, görüşme öncesinde nasıl haberleşirdiniz?
Gizli hiçbir şey görüşmediğim için kendisiyle ya sabit hatlar üzerinden haberleşirdik. Ya da
o beni kullandığım cep telefonumdan arardı. Bu şekilde öncesinde iletişim kurardım.
SORULDU: Mustafa ÖZCAN ile 2002 yılında olan iletişiminizde aracı kişiler üzerinden
haberleşme sağlar mıydınız?
Hiçbir şekilde böyle bir yöntemle görüşmedim, buna ihtiyacım da yoktur. Çünkü onunla
yaptığım kanunsuz hiçbir görüşmem olmamıştır. Benim o tarihte telefonum 0532 656 57 53'tür.
SORULDU: Mustafa ÖZCAN sizden Necip HABLEMİTOĞLU ile ilgili maktulün
hayattayken FETÖ ile ilgili yapmış olduğu çalışmalarda, konuşmalarda, açıklamalarda alakalı
maktule yönelik bir ikna, baskı süreci yapmanızı sizden istedi mi?
Benim Mustafa ÖZCAN ile aramda Necip HABLEMİTOĞLU ile ilgili herhangi bir
görüşmem olmadı. Necip HABLEMİTOĞLU'nun yapmış olduğu çalışmalar ile ilgili benden
herhangi birşey istemedi. Bu konunun beni ilgilendiren bir tarafı da yoktur.
SORULDU: Soruşturma dosyamızda 11/10/2016 tarihinde tanık sıfatıyla ifadesi alınan
Halil ŞIVGIN'ın ifadesinde sizinle ilgili 2002 yılı içerisinde bir seferinde Halil ŞIVGIN'ın
Nenehatun Caddesi üzerindeki ofisine gittiğinizde Necip HABLEMİTOĞLU ile birlikte Ramazan
TOPRAK isimli kişinin ofisten çıktıkları sırada sizin geldiğinizi Halil ŞIVGIN'a "kim bunlar" diye
sorduğunuzu belirtmekte olup, Halil ŞIVGIN ifadesinde size Necip HABLEMİTOĞLU ile
konuştukları konuyu ilettiğini belirtmiştir. Yine aynı ifadenin devamında sizin beraberinizde
Mustafa ÖZCAN ile birlikte İstanbul ilinde Halil ŞIVGIN'ın Samanyolu isimli TV kanalında
çıktığı sırada dışarıda beklediğinizi Halil ŞIVGIN'ı Mustafa ÖZCAN ile tanıştırdığınızı, Mustafa
ÖZCAN'ın Halil ŞIVGIN'a Necip HABLEMİTOĞLU'nun Fetullah GÜLEN ile ilgili yapmış
olduğu çalışmaları söylediğini, bu kişi ile nasıl görüşebiliriz şeklinde soru sorduğunu, Halil
ŞIVGIN'ın da "ben bu konuya karışmam, beni ilgilendirmez, konuşmak istiyorsa konuşur2 diye
cevap verdiğini ifade etmiştir. Siz Halil ŞIVGIN'ın ofisinde Necip HABLEMİTOĞLU ile
karşılaşıp Halil ŞIVGIN 'la Necip HABLEMİTOĞLU ile yapmış olduğu konuşmaları dinlediniz
mi? Mustafa ÖZCAN ile birlikte İstanbul ilinde Halil ŞIVGIN'ın yanına giderek, Necip
HABLEMİTOĞLU ile birlikte Mustafa ÖZCAN'ın görüşebilmesi konusunda aracılık yaptınız mı?
Ben Halil ŞIVGIN'ın ofisindeki böyle bir karşılaşmayı hatırlamıyorum. Kaldı ki zaten
karşılaşma dediğiniz konu, birisi çıkarken birisinin girmesi konusu şeklindedir. Bunu hatırlamam
da mümkün değildir. Bana Necip HABLEMİTOĞLU ile ilgili Halil ŞIVGIN bana herhangi bir şey
anlatmadı. Sormuş olduğunuz Samanyolu TV konusuna gelince, o tarihte Mustafa ÖZCAN üst
düzey konumda biri, öyle tv kapısında benimle beraber beklemesi söz konusu olamaz. Ayrıca ben
kesinlikle Samanyolu TV binasında Mustafa ÖZCAN ile beraber Halil ŞIVGIN ile böyle bir konu
konuşmadım. Ayrıca buna ne benim ihtiyacım var, ne de statüm buna müsait. Ayrıca şunu da
belirtmek istiyorum basından duyduğum kadarıyla maktulün eşi Şengül HABLEMİTOĞLU'nun
beyanında eşinin kendisine Halil ŞIVGIN'ı kastederek benim Mustafa ÖZCAN ile görüştürmek
istiyor dediğini hatırlıyor. Ben Enver ALTAYLI olarak Necip HABLEMİTOĞLU ile birini
görüştürmek için aracı kılmam, böyle bir görüşme yapacak olsam aracı olmaksızın arar
görüşürüm. Ayrıca benim eniştem Orhan KAVUNCU öğretim görevlisidir, itibarlı bir öğretim
görevlisidir. Bildiğim kadarıyla Necip HABLEMİTOĞLU'nu tanır. Eğer bir aracı kılacak olsaydım

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
eniştemi aracı kılardım. Hatta eniştemin öğrencisi Şengül HABLEMİTOĞLU'dur.
Her ne kadar Halil ŞIVGIN benim hakkımda iddialarda bulunmuş ise de asıl amacının
kendisinin FETÖCÜ olmadığını göstermek olduğunu düşünüyorum. Kendisinin de bu cinayet ile
ilgisi olduğunu düşünmüyorum.
SORULDU: Soruşturma şüphelimiz Aydın KÖSTEM isimli kişi sizi 2002 yılında Özel
Kuvvetler Komutanlığı içerisinde herhangi biriyle irtibatlandırdı mı?
Hayır böyle bir şey kesinlikle olmadı. Aydın'ın benle olan bütün derdi benden maddi olarak
istifade de bulunmaktır.
SORULDU: 2002 yılında Özel Kuvvetler Komutanlığı Muhabere Arama Kurtarma Alay
Komutanı Mustafa Levent GÖKTAŞ ile herhangi bir görüşmeniz oldu mu? Bu kişiyle bir
diyaloğunuz var mıydı?
Ben bu kişiyle tek bir görüşme yapmış olabilirim. Çok kısa bir süreydi. 2002 yılında olması
mümkün değil diye düşünüyorum. Aradan 30 yıl geçmiş bir soru soruyorsunuz, o yüzden kesin bir
şey hatırlamıyorum. Bu bir görüşmeyi de tam olarak hatırlamıyorum. Yapmış olsam bile kesinlikle
suç içerikli bir şey görüşmedim. Necip HABLEMİTOĞLU ile ilgili bir şey görüşmedim. Levent
GÖKTAŞ'ın babası Ceyhan ilçesinde sevilen bir Askerlik şubesi Başkanı idi. Babam Ceyhan
ilçesinde yaşadığı için kendisini babamdan duymuştum. Bir de Levent GÖKTAŞ'ın kahramanlıkları
ile ilgili duyumlar alıyordum, bu sebeple vatanına hizmet etmiş biri olduğundan kendisiyle tanışmış
olabilirim. Sonrasında Ergenekon süreci yaşadıktan sonra kendisiyle görüşmüş olabilirim. Çok
olmamakla birlikte zaman zaman görüşmüş olabilirim.
SORULDU: Cumhuriyet Başsavcılığımız 2002 yılında sizin ve diğer şüphelilerin HTS
kayıtlarını incelemek suretiyle analiz yapmış olup, olay döneminde sizin GSM yolu üzerinden
Mustafa ÖZCAN ile irtibatlandıktan ve fiziki olarak bir araya geldiğinizi tespit edildikten sonra
çoğu kere sizin Aydın KÖSTEM ile irtibatlandığınız, bir araya geldiğiniz ve aynı zaman da Aydın
KÖSTEM'in de Levent GÖKTAŞ ile irtibatlandığı, bir araya geldiği, bu şekilde birlikte hareket
ettiğiniz değerlendirmesi yapılmış olup, bu kapsamda ifadenizi veriniz?
Ben ne Aydın KÖSTEM ile ne Mustafa ÖZCAN ile ne de Levent GÖKTAŞ ile Necip
HABLEMİTOĞLU cinayetiyle ilgili görüşmem olmadı. Ben HTS kayıtlarında hiç bir suç teşkil eden
görüşme yapmadım. Siz benim ne zaman nerede böyle bir görüşme yaptığımı iddia ediyorum.
Aydınla ne konuştum içeriği nedir, Mustafa ÖZCAN'la ne konuştum içeriği nedir, Aydın ile Levent
ne konuştu içeriği nedir, zamanı nedir. Siz konuşma içeriklerini bilmeden beni itham ediyorsunuz.
Ben Aydın KÖSTEM İle Mustafa ÖZCAN ile Levent GÖKTAŞ ile Hablemitoğlu'nun isminini
geçtiği bir görüşme yapmadım. Benim cinayetle itham ediyorsanız, yapmış olduğum görüşmenin
içeriğini vermek durumundasınız.
SORULDU: 03/10/2002 tarihinde Levent GÖKTAŞ ile Kızılcahamam'da bir görüşme
gerçekleştirdiniz mi?
(sehven 03 sorulmuş 18/10/2002 olacak)
Kesinlikle yalandır. O tarihte böyle bir görüşme olmamıştır. Siz bu tespiti nereden
çıkartıyorsunuz, elinizde bir tarihli fotoğraf mı var? neden beni bu konuda suçluyorsunuz?
kesinlikle ve kesinlikle belirttiğiniz tarihte Levent GÖKTAŞ ile Kızılcahamam'da görüşme
yapmadım. Ben Levent GÖKTAŞ ile 2002 yılı öncesi veya sonrasında Necip HABLEMİTOĞLU ile
ilgili adının geçtiği hiçbir görüşme yapmadım. Bunu doğrulayacak bir tek kişi vardır o da Levent
GÖKTAŞ'tır. Onunla görüşmüş isem onun doğrulaması lazımdır. Ben Levent GÖKTAŞ ile
görüşmedim.
SORULDU: 4 Kasım 2002 tarihinde Kara Kuvvetleri Komutanlığında Aydın KÖSTEM
üzerinden Levent GÖKTAŞ ile bir araya geldiniz mi?
( sehven 04 Kasım yazılmış 03/10/2002 olacak)
Benim Levent GÖKTAŞ ile bir görüşmem olmuştur, bu görüşme o görüşme olabilir. Orada
Aydın var mıydı yok muydu hatırlamıyorum. Hafızamı zorluyorum, o görüşmenin bahçeli bir yerde
olduğunu hatırlıyorum. Ancak mekanın neresi olduğunu hatırlamıyorum.

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
SORULDU: Fikret EMEK, Ahmet Tarkan MUMCUOĞLU, Nuri Gökhan BOZKIR isimli
kişileri tanıyor musunuz?
Hayır bu kişileri tanımıyorum. Görüştüğümü hatırlamıyorum.
SORULDU: 2002-2003 yıllarında Genelkurmay Başkanlığının alt yapı kablolarının
yenilenmesi işiyle ilgili sizin ihale alan şirketlere ilişkin bir katkınız, ihale sürecinde herhangi bir
rolünüz oldu mu?
Benim bahsetmiş olduğunuz ihale süreci ile ilgili herhangi bir rolüm olmadı, arkadaşım
Serhat ILICAK'ın bu işte Alman Siemens şirketine danışmanlık yaptığını biliyorum. Kendisi
zaten Almanya'da yaşamaktadır, Alman vatandaşıdır. Benim de 60 yıllık dostum arkadaşımdır.
Ayrıca bunun soruşturma süreci ile bir ilgisinin olduğunu da düşünmüyorum. Danışmanlık yapmış
olsam da bu konuyla da alakalı değildir.
SORULDU: Soruşturma dosyamız şüphelisi Aydın KÖSTEM'in ifadesinde sizin hakkınızda
ortak tanıdığınız Süleyman Kamil YÜCEORAL'ı kastederek sizin Aydın KÖSTEM'i Süleyman
Kamil YÜCEORAL'a göndererek Fetullah GÜLEN'i ilişkin özür içerikli bir yazıyı Süleyman
Kamil YÜCEORAL'dan almasını istediğinizi ifade etti. Bu iş karşılığında da kendisine de para
vermiş olduğunuzu belirtti. Böyle bir talepte bulundunuz mu, böyle bir para verdiniz mi?
Hayır kesinlikle yalandır. Ben kendisinden böyle bir talepte bulunmadım. Talepte
bulunmadığım gibi para vermem de söz konusu değildir. Ama ara ara benden harçlık bağımında
para alırdı. Ancak şöyle bir şey hatırlıyorum, Amerika'ya gideceğim, orada çok önemli insanlarla
görüşeceğim dediğini hatırlıyorum. Ne demek istediğini anlamadım. Pasaportuna bakılırsa
Amerika7ya gidip gitmediği belli olur.
SORULDU: 18/12/2002 tarihinde saat 21:53 sıralarında Aydın KÖSTEM ile yapmış
olduğunuz görüşmenizi hatırlıyor musunuz. Konu Necip HABLEMİTOĞLU muydu?
Ben 20 yıl önce yapmış olduğum görüşmenin içeriğini hatırlayamam. Ancak ben Aydın
KÖSTEM ile Necip HABLEMİTOĞLU'nun isminin geçtiği hiçbir görüşme, hiçbir zaman
yapmadım.
SORULDU: Kardeşiniz Talat ALTAYLI tarafından bir süre kullanıldığı değerlendirilen
0536 314 97 56 numaralı GSM hattının 09/03/2003 tarihinde 16 kez 155 Polis İhbar Hattını aradığı
tespit edilmiş, sizin de ertesi günü Ankara ilinden İstanbul iline gitmiş olduğunuz ve İstanbul
ilindeki kardeşleriniz ile görüştüğünüz HTS kayıtlarından tespit edilmiş olup, bu konuda ifadenizi
veriniz.
Bu konu aile içi bir konu olduğunu düşünüyorum. Ailevi bir meseleden dolayı gitmiş
olabilirim. Neden 155 Polis İhbar Hattını aradığını bilmiyorum. Kendisine sorabilirsiniz.
Tarafıma yöneltilen sorulardan anladığım kadarıyla tamamen varsayıma dayanan ve somut
bir delile dayanmayan isnat edilen suç ve dosya kapsamındaki şahıslarla eylem ve amaç birliğini
gösterir illiyet bağı hukuki çerçevede ortaya konulmamıştır. Burada bugün çirkin bir iftira
kapsamında şüpheli olarak ifademi alınmasında da son derece rahatsızım. Ayrıca bugün 80
yaşında bir insan olarak 20 yıl önce gerçekleştiği belirtilen emarelere istinaden bu emarelere
ilişkin, hiçbir delil tarafıma gösterilmeden ifadem alındı. Dosya kapsamında bu noktada
söylenebilecek husus gayet açıktır. Tekrar tekrar bunu vurguluyorum. Bu noktada bu dosyada adı
geçen veya geçmeyen görüştüğüm veya görüşmediğim herhangi bir kimse ile bu cinayetle ilgili
olabilecek en ufak bir görüşmem, bilgi ve ya fikir alış verişim olmamıştır. Bu noktada benim bu
insanları tanıyıp tanımadığımın hiçbir önemi yoktur. Görüşüp görüşmediğimin bir önemi yoktur,
önemli olan bu insanlarla yaptığım görüşmelerin içeriğidir. Bu insanlarla daha önce tanışmış
olsam da, tanışmamış olsam da savcılığın bilmesi gerekin husus şudur. Ben ne dosyadaki
şüpheliler ile ne de başka kimselerle Hablemitoğlu cinayeti öncesinde ve sonrasında bu cinayetle
ilgili herhangi bir görüşme yapmadım. Varsayımlara dayanarak yaptığım bu görüşmelerin bununla
ilgili olduğunu iddia etmek ahlaka, mantığa ve hukuka tamamen aykırıdır. Burada bahis konusu
olan çirkin bir cinayettir. Cinayet müşahhas deliller ile ortaya konulur. Hukuk müşahhas delilin ne
olduğunu söyler, hukukçu da bunu bilir. Ortada hiçbir müşahhas delil yoktur. Emare olduğu kabul

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
edilen bazı bilgilerden çıkarımlar vardır. Bu cinayeti kimi ne suretle, hangi saiklerle işlediğini, bu
cinayeti kimi nasıl ve hangi saiklerle azmettirdiği konusunda en ufak bilgi ve fikrim yoktur.
Umarım soruşturma yürüten savcı olarak sizinle ilgili hakaret içermeden çokça şey söyledim,
umarım hakikati ortaya çıkarmak için çalışırsınız ve böylece benim bu cinayetle hiçbir ilgim
olmadığı ortaya çıkar, benim sizinle ilgili yukarıda söylediğim şeylerin doğru olmadığını idrak
etmiş olurum. Başkaca bir diyeceğim yoktur." şeklinde beyanda bulunmuştur.

Şüpheli Enver ALTAYLI'nın ifadesi incelendiğinde özetle; Necip HABELMİTOĞLU'nun


FETÖ/PDY ile olan çalışmalarından vazgeçirmek için kimse ile görüşmediğini, kimseyi Necip
HABLEMİTOĞLU ile görüştürmeye aracılık etmediğini, Mustafa ÖZCAN'ı tanıdığını, kendisi ile
Mustafa ÖZCAN'ın kurucusu olduğu Sema Hastanesinde şahsının ve çevresindeki insanların sağlık
problemleri nedeniyle görüştüğünü, bazen de Mustafa ÖZCAN'ın Ankara iline geldiğinde Turan
Güneş Bulvarındaki ofisine geldiğini, bir çay kahve içip gittiğini, Mustafa ÖZCAN'ı, Necip
HABLEMİTOĞLU ile görüştürmek için aracılık yapmadığını, Halil ŞIVGIN'ın kendisi hakkındaki
ifadelerini kabul etmediğini, 2002 yılında Özel Kuvvetler Komutanlığından kimseyi tanımadığını,
Mustafa Levent GÖKTAŞ ile Necip HABLEMİTOĞLU konusunda görüşmediğini, onun
öldürülmesi ile ilgili kimseyle bir görüşme yapmadığını, önce Mustafa Levent GÖKTAŞ ile 2002
yılı içerisinde görüşmesinin mümkün olmadığını, sonrasındaki beyanında ise 2002 yılı içinde belki
bir defa Mustafa Levent GÖKTAŞ ile görüşmüş olabileceğini, Mustafa Levent GÖKTAŞ'ın
babasının Ceyhan ilçesi Askerlik Şubesi Başkanı olması, kendisinin de Ceyhanlı olması ve iyi bir
asker olması nedeniyle görüştüğünü, bu görüşmede Aydın KÖSTEM'in olup olmadığını
hatırlamadığını, Aydın KÖSTEM üzerinden Mustafa Levent GÖKTAŞ ile görüşmediğini,
Kızılcahamam'da Mustafa Levent GÖKTAŞ ile bir görüşmesinin olmadığını, Siemens Şirketini
Genelkurmay Başkanlığında almış olduğu ihale sürecinin, kendisi ile ilgili olmadığını, arkadaşı
Serhat ILICAK ile ilgili olduğunu, Aydın KÖSTEM'den Süleyman Kamil YÜCEORAL'ın Fetullah
GÜLEN ile ilgili bir yazı yazmasını istemediğini, diğer şüpheliler ile yaptığı ve tespit edilen hts
trafiklerini hatırlamadığını, suç içeren bir görüşmesinin olmadığını, bu görüşmelerinin Necip
HABLEMİTOĞLU ile ilgili olmadığını beyan etmiştir.
Enver ALTAYLI, Aydın KÖSTEM'in Kamil YÜCEORAL'dan almasını istediği yazıya
ilişkin Aydın KÖSTEM başlığı altında yapılan açıklamalara tekrar olmaması adına bu bölümde yer
verilmemiş, ancak söz konusu olayın, 05/12/2004 tarihinde olduğu, bu yazı alma olayı, Enver
ALTAYLI ve Aydın KÖSTEM'in FETÖ/PDY terör örgütüne ve onun liderine olay tarihi itibari ile
bakışını göstermesi açısından önem taşıdığını ifade etmek gerekmektedir.
Nizamettin AFŞAR'ın ifadesinde belirttiği;"....Enver ALTAYLI Mustafa ÖZCAN'a hitaben
"hocam ben o dediğiniz seyahati yapacağım" diyordu. Yaklaşık 3-4 gün kadar sonra Enver
ALTAYLI tek başına Almanya'ya gitti. O tarihte ben kendisini Esenboğa Havaalanına bıraktım.
Takriben 5 gün kadar sonra Türkiye'ye geldi. Esenboğa Havaalanından kendisini ben aldım.
Valizlerini eve çıkarttım. Evde iken telefonla Mustafa ÖZCAN ile konuştuğunu
değerlendiriyordum. Telefonda karşıdakine "Hocam ben Almanya'ya gittim, geldim. Malum
konuyla ilgili Serhat ile görüştüm, Serhat bize yardımcı olamayacak, bilginiz olsun" dedi. Bu
şekilde telefonu kapattığını hatırlıyorum. 2002 yılında Enver ALTAYLI ve Serhat ILICAK Siemens
şirketi ile bir iş yapıyorlardı. Bu iş ilişkinden doğan samimiyetten ötürü Siemens şirketi özel bir
telefonu Enver ALTAYLI'ya vermişti. Aynı şekilde Serhat ILICAK'a da bir telefon verilmişti. O
tarihte bu iki telefon arasında eşleştirme yapılarak dinlemelere karşı korunduğunu biliyordum.
Enver ALTAYLI Mustafa ÖZCAN ile yaptığı son görüşmeden bir kaç gün sonra bu siemens
telefon üzerinde Almanya'yı Serhat ILICAK'ı aramıştı. Görüşme sırasında Enver ALTAYLI'nın
bulunduğu odanın kapısı açıktı, ben konuşulanları duyuyordum. Telefonda Enver ALTAYLI
Serhat ILICAK'a "Serhatcığım ben Levent GÖKTAŞ ile görüştüm, biz mutabık kaldık, siz
çalışmalarınıza başlayın, bir sıkıntı vesaire bir şey olursa beni arayabilirsin..." şeklindeki ifadede
belirtilen olayın doğruluğu bir başka açıdan teyit maksadıyla incelenmek istenmiş, şüpheli Enver

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
ALTAYLI'nın olay tarihinde yurt dışı giriş çıkış kayıt bilgileri soruşturma dosyamıza getirtilmiş,
Ankara Emniyet Müdürlüğünün 23/02/2022 tarihli E58604142-42399-2022022113274596028
sayılı yazısından Nizamettin AFŞAR ifadesi ile uyumlu şekilde şüpheli Emver ALTAYLI'nın 2002
yılı Eylül-Ekim-Kasım aylarında Almanya ülkesine kısa süreliğine gidip geldiğine dair yurt dışı
çıkış ve yurda giriş kayıtlarının olduğu tespit edilmiştir. Söz konusu bu tarihler, Nizamettin
AFŞAR ifadesi ile birlikte değerlendirildiğinde, Mustafa ÖZCAN-Enver ALTAYLI-Aydın
KÖSTEM-Mustafa Levent GÖKTAŞ irtibat trafiğinin yoğun bir biçimde olduğu 2002 yılı Ekim,
Kasım ve Aralık ayında yapılmış olduğu görülmüştür.
Şüpheli Enver ALTAYLI'nın ifadesinde belirttiği, Siemens Şirketinin Genelkurmay
Başkanlığı ile yapmış olduğu alt yapı kablolarının yenilenmesi işinde arkadaşı Serhat ILICAK'ın
Siemens Şirketine danışmanlık yaptığı, kendisinin bu işle bir alakasının olmadığı şeklindeki
açıklamalarının gerçeği yansıtmadığı, bu hususta, Nizamettin AFŞAR başlığı altında yapılan
açıklamalara tekrar yer verilir ise;
Nizamettin AFŞAR'ın ifadesinde geçen ihale konusu işin yapılıp yapılmadığının tespiti için
Genel Kurmay Başkanlığı ile yapılan yazışmada, Genel Kurmay Başkanlığının 08/03/2022 tarih
E-85981323-182-1219235 sayılı yazısından Genelkurmay MEBS Başkanlığı tarafından yürütülen
TAFICS projesi kapsamında Milli Savunma Bakanlığı ile Türk Telekominikasyon
AŞ.-Simko-Türk Siemens-Maktaş Konsorsiyomu arasında 03/07/2003 tarihinde alt yapı kablo
sistemlerinin değiştirilmesine ilişkin olarak sözleşme imzalandığı, Siemens A.Ş.'nin söz konusu
sözleşme ile üzerine düşen bedelin 74.720.571,80 Euro + 10.761.103,53 USD +
43.795.936.492.070 TL olduğu ifade edilmiştir.
Nizamettin AFŞAR'ın ifadesinde geçen, Enver ALTAYLI'nın Aydın KÖSTEM'e 2003 yılı
içerisinde söylediği anlaşılan, Süleyman Kamil YÜCEORAL'ı kastederek "Kamille olan meseleyi
çözersen (eliyle 3 işareti yaparak), içeride konuştuğumuz gibi halledeceğim" demesi, Enver
ALTAYLI'nın eliyle 3 işaret yaparak çözülmesini istediği meselenin, Aydın KÖSTEM'in gözaltına
alınma sürecinde Nizamettin AFŞAR'ı yönlendirmeye çalıştığı gibi, FETÖ/PDY ile ilgili,
Süleyman Kamil YÜCEORAL tarafından yazılan bir yazıyı getirmesi olmadığı, Enver ALTAYLI,
Aydın KÖSTEM'e 30.000 Doları verirken sebebi bu aşamada bilinmeyen Kamil ile olan meseleyi
çözmesi ön şartına bağlanmaktadır.
Nizamettin AFŞAR'ın ifadesinde belirttiği, Enver ALTAYLI'nın Antalya/Manvgat'ta
yaptırdığı inşaat için ayırdığı ve içerisinden 30.000 Dolarını Aydın KÖSTEM'e vermesini istediği
paranın kuvvetle muhtemel Nizamettin AFŞAR'ın ifadesinde geçen 2003 yılında Enver
ALTAYLI'nın Siemens Şirketinin Genelkurmay Başkanlığından almış olduğu ihale sürecine
aracılık yapmasına ilişkin olarak Siemens Şirketinden alınan bir para olduğu değerlendirilmektedir.

Nizamettin AFŞAR'ın ifadesinde geçen özetle; Mustafa ÖZCAN'ın, Necip


HABLEMİTOĞLU'nun FETÖ/PDY ile ilgili çalışmalarından, açıklamalarından vazgeçirilmesi,
engellenmesi için Enver ALTAYLI'dan yardım istemesi, Enver ALTAYLI'nın da Almanya
ülkesinde ticaret ile uğraşan, iş adamı çevresi olan Serhat ILICAK'ı kast ederek konuyu Serhat ile
bir görüşeyim dedikten sonra, önce, Mustafa ÖZCAN'ı arayarak malum konuda Serhat ILICAK'ın
kendilerine yardımcı olamayacağını ifade etmesi, Enver ALTAYLI'nın Aydın KÖSTEM ile
birlikte 02/10/2002 tarihinde Mustafa ÖZCAN ile Ankara ilinde yüz yüze görüştükten sonra,
03/10/2002 tarihinde yine Aydın KÖSTEM ile birlikte Özel Kuvvetler Komutanlığına giderek,
Mustafa Levent GÖKTAŞ ile tanışıp, görüşme gerçekleştirmesi, bu görüşme sonrası Mustafa
ÖZCAN ile telefon yolu ile irtibatlanması, Mustafa ÖZCAN ile Enver ALTAYLI arasında bu
dönemde gerçekleşen yoğun irtibatlanma, aynı dönemde Enver ALTAYLI ile Aydın KÖSTEM
arasında Aydın KÖSTEM ile de Mustafa Levent GÖKTAŞ arasında gerçekleşen yoğun
irtibatlanma, Enver ALTAYLI'nın Serhat ILICAK'ı Siemens Şirketinin kendilerine verdiği, güvenli
gördükleri cihaz üzerinden arayarak, biz, Levent GÖKTAŞ ile görüştük, mutabık kaldık, siz
çalışmalarınıza başlayın demesi, 12/08/2003 tarihinde Ali Serhat ILICAK ve Enver ALTAYLI'nın

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
Osman TUNCER ve Nizamettin AFŞAR banka hesapları üzerinden yaklaşık 900.000 ABD
dolarını alması hususları birlikte düşünüldüğünde, söz konusu bu paranın Necip
HABLEMİTOĞLU'nun öldürülmesi eylemi öncesi yapılan bir anlaşma parası olduğu
değerlendirilmiştir. Zira, Mustafa ÖZCAN'ın Necip HABLEMİTOĞLU'nun engellenmesi yönünde
Enver ALTAYLI'ya ilettiği yoğun talepleri karşısında, Enver ALTAYLI'nın iş adamı olan ve
Almanya ülkesinde yaşayan Ali Serhat ILICAK'tan ne gibi bir yardım istemiş olabileceği sorusu
akla gelmektedir. Enver ALTAYLI burada Ali Serhat ILICAK'tan Almanya Ülkesindeki çevresi
üzerinden Siemens Şirketi ile Genelkurmay Başkanlığı arasında geçen ihale sürecinde Siemens
Şirketi adına aracılık rolü için bağlantı kurmasını istediği düşünülmektedir. Enver ALTAYLI'nın,
Necip HABLEMİTOĞLU'nun engellenmesi konusunda Mustafa Levent GÖKTAŞ'tan yardım
istemesi, onunla temas kurması, sonucunda Mustafa Levent GÖKTAŞ'a bağlı suç örgütü tarafından
Necip HABLEMİTOĞLU'nun öldürülmesi düşünüldüğünde ise, cinayetin işlenmesi sürecinde yer
alan bazı kişiler için para temin edilmesi ihtiyacının, bahsedilen ihale sürecinden alınan komisyon
parası ile karşılandığı kanaati oluşmaktadır. Aydın KÖSTEM'in, Enver ALTAYLI'dan istediği
30.000 dolar para da bu amaçla istenilen ve verilen bir paradır. Söz konusu ihale sözleşmesi
03/07/2003 tarihinde imzalanmış olsa da Nizamettin AFŞAR'ın alınan ifadesinden ihale sürecinin
2002 yılı içerisinde başladığı bilinmektedir. İhale sözleşmesinin imzalanmasından sonra
Nizamettin AFŞAR ve Osman TUNCER hesaplarına gönderilen söz konusu paraların, bu kişilerin
hesabından Ali Serhat ILICAK ve Enver ALTAYLI tarafından çekildikten sonra, cinayette rolü
olan şüphelilerden Aydın KÖSTEM hariç kime dağıtıldığına dair net bir tespit yapılamamaktadır.

Alınan ifadeler, hts kayıtları, yapılan tespitler, ele geçen belgelerden, şüpheli Enver
ALTAYLI'nın, Cumhuriyet Başsavcılığımızda vermiş olduğu ifadesinin gerçeği yansıtmadığı,
şüpheli Enver ALTAYLI'nın, FETÖ/PDY'nin olay tarihinde sözde Türkiye İmamı olan Mustafa
ÖZCAN ile birlikte, maktul Necip HABLEMİTOĞLU'nu, FETÖ/PDY ile olan çalışmalarından
vazgeçirmeye çalıştığı, bunda başarılı olamayınca da şüpheli Aydın KÖSTEM üzerinden Mustafa
Levent GÖKTAŞ'a ulaşarak, Mustafa Levent GÖKTAŞ tarafından kurulan suç örgütünce Necip
HABLEMİTOĞLU'nun öldürüldüğü anlaşılmaktadır. Şüpheli Enver ALTAYLI işlenen adam
öldürme suçunda Mustafa Levent GÖKTAŞ'ı şüpheli Aydın KÖSTEM ile birlikte azmettiren
olarak sorumludur.
Şüpheli Enver ALTAYLI, Cumhuriyet Başsavcılığımızda alınan ifadesi sonrasında, üzerine
atılı nitelikli adam öldürme suçuna azmettirme eyleminden ötürü tutuklamaya sevk edilmiş, Ankara
1. Sulh Ceza Hakimliğinin 2022/832 sorgu sayılı kararı ile üzerine atılı suçtan tutuklanmasına
karar verilmiştir. Şüpheli, atılı suçtan ve 16. Ağır Ceza Mahkemesindeki yargılamasına konu
casusluk ve FETÖ/PDY üyeliği suçlarından Sincan Ceza İnfaz Kurumunda tutuklu bulunmaktadır.

-ŞÜPHELİ MUSTAFA LEVENT GÖKTAŞ;

2002 yılında Özel Kuvvetler Komutanlığı Muhabere Arama Kurtarma Alay Komutanı
olarak Albay rütbesi ile görev yapan şüpheli Mustafa Levent GÖKTAŞ ile ilgili olarak Necip
HABLEMİTOĞLU'nun öldürülmesi olayındaki rolü gelinen aşama itibari ile diğer şüphelilere
ilişkin anlatımlarda yer verilmiştir. Cumhuriyet Başsavcılığımızca yürütülen soruşturmada şüpheli
Mustafa Levent GÖKTAŞ hakkında tespit edilen deliller bu başlık altında ayrıca ifade edilecektir.

Zihni ÇAKIR isimli şahsın 05/02/2015 tarihinde İstanbul TEM Şube Müdürlüğünde
bilgi alma şeklinde alınan ifadesinde; "...26.12.2014 tarihli açık kaynak tespit tutanağında
görülen ve bana ait olduğunu kabul ettiğim twitlerden HABLEMİTOĞLU Suikastine dair şunları
belirtmek isterim; HABLEMİTOĞLU suikast işlendikten sonra bu cinayete dair kafamda soru
işaretleri ve kuşkular mevcuttu. Bilhassa Bayram ÖZBEK’in suikast öncesi suikast kararının

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
alınması için yapıldığını iddia ettiği, toplantıdan bana bahsetmesi bazı olaylardan kendilerini yani
Gülen Örgütünü soyutlamaya çalıştığı fikri bende oluştu. Bunun üzerine yapmış olduğum
araştırmaları derinleştirdim. Bu kapsamda ulaştığım bir kaynakla Özel Kuvvetler
Komutanlığından ayrılma bir Binbaşı; Necip HABLEMİTOGLU'nun Alman Vakıflarıyla Bilgi ve
belgelerin Özel Kuvvetler Komutanlığındaki Gülenciler tarafından servis edildiğini o bilgi ve
belgelerle Necip HABLEMİTOĞLU suikastinin arkasında Alman İstihbaratının olduğu algısının
yaratıldığı, o dönem Özel Kuvvetler Komutanlığından bulunan hemen herkes suikasün Yüzbaşı
Tarkan MUMCUOGLU tarafından işlendiğini bildiğini, suikast silahını Ankara ilinde bulunan
Mogan gölünün ODTÜ yakasındaki balçıklı bölgeye atıldığını yine suikast görevlendirmesinden
önce Gülen Örgütü'nün içerisinde etkili olan ve Gülen Örgütünün İstişare Kurulunda yer aldığmı
tahmin ettiğim Mustafa ÖZCAN ile ClA'nin Türk ajanı olarak bilinen Enver ALTAYLI'yla bir
görüşme yaptığını bu görüşmede hatrı sayılır bir para karşılığı suikastın işlendiğini Enver
ALTAYLI'run özel kuvvetler komutanlığındaki bağlantıları vasıtasıyla süreçte etkili olduğunu
söyledi. Bu konuyla ilgili yaptığım araştırmada Tarkan MUMCUOĞLU nun Ergenekon sürecinde
aklanması bizzat bana teklif edilen Fikret EMEK'in yardımcısı olduğu bilgisine de ulaştım.
Ergenekon süreciyle birlikte Tarkan MUMCUOĞLU'nun Özel Kuvvetler Komutanlığındaki
görevinin bitirilip Özel Kuvvetlerden çıkarıldığını öğrendim. Bu suikastın işlenmesinin Türkiye'de
yarar sağladığı tek grubun Gülen Örgütü olduğunu belirtmek isterim. Çünkü HABLEMİTOĞLU
suikastıyla beraber Türkiye'de siyanürle altın çıkarılmasına karşı çıkan oluşum ortadan kalktı.
Bununda Koza İpek Grubu'nun sahibi olan Akın İPEK adlı altın üreticisinin işine yaradığını
dolayısıyla Gülen Örgütüne yaradığını belirtmek isterim..." şeklinde beyanda bulunmuştur.
Zihni ÇAKIR'ın 18/09/2017 tarihinde Cumhuriyet Başsavcılığımızda tanık sıfatıyla
alınan ifadesinde; "...İstanbul Emniyet Müdürlüğünde vermiş olduğum ifademde Hablemitoğlu
Suikastine ilişkin atmış olduğum Twitte bu suikastın arkasında FETÖ/PDY ve Özel Kuvvetler
Komutanlığından birilerinin olabileceğini belirtmiştim. Bunun üzerine ifadeye çağrıldım ve ifade
verdim. Tekrar belirtmem gerekirse;
2013 Yılı sonu 2014 yılı başlarında Emniyet içerisinde komiser olan 2002 yılında
FETÖ/PDY'nin Sauna Çetesi Kumpası Soruşturması üzerine ihraç edilen Tamer TOPSAKAL isimli
tanıdığım aracılığıyla bir dönem Özel Kuvvetlerde binbaşı olarak görev yapmış olan Gökhan Nuri
BOZKIR ile tanıştım. Gökhan Nuri BOZKIR isimli kişi de FETÖ/PDY'nin Sauna Çetesi
soruşturması kapsamında tam tarihini hatırlamamakla birlikte 2004 yılında Özel Kuvvetlerden
çıkartılmıştır. Bu bilgileri bana veren Gökhan Nuri BOZKIR Ankara'da her zaman buluştuğumuz
yer olan Turan Güneş Bulvarındaki Angora isimli Pastanede anlatmıştı. Bu konuyu detaylı olarak
bir sefer konuştuk. Daha sonraki görüşmelerimizde gündeme geldi ama derinlemesine konuşmadık.
Detaylı yaptığımız görüşmede Tamer TOPSAKAL'ın yanımızda olup olmadığını hatırlamıyorum.
Gökhan Nuri BOZKIR bana Hablemitoğlu suikastı ile ilgili Hablemitoğlu'nun Alman Vakıfları ile
ilgili yapmış olduğu çalışmaların belgelerini Özel Kuvvetler Komutanlığındaki bir ekibin servis
ettiğini, bu belgeleri o dönem Özel Kuvvetlerde Yüzbaşı olan Tarkan MUMCUOĞLU'nun
Hablemitoğlu'na götürdüğünü, ayrıca aynı dönemde Hablemitoğlu'nun Gülen yapılanmasıyla ilgili
olarak bir kitap çalışması yaptığını, bu kitap çalışmasını durdurması için FETÖ/PDY örgüt üyesi
Mustafa ÖZCAN'ın Hablemitoğlu ile görüşmeler yaptığını bana söyledi. Hablemitoğlu'nu
engellemeyeceklerini anlayınca da Mustafa ÖZCAN ile o dönem MİT mensubu olduğunu bildiğimiz
Enver ALTAYLI'nın görüşme yaptığını, bu görüşme sonrasında Hablemitoğlunu engellemeyeceğini
anlayınca Enver ALTAYLI'nın Özel Kuvvetlerdeki bağlantıları vasıtasıyla suikastın yapılması
işinin Yüzbaşı Tarkan MUMCUOĞLU'na verildiğini, Tarkan MUMCUOĞLU'nun bu suikastı
işlediğini, suikasten sonra silahı Mogan Gölü'nün ODTÜ yakasında balçıklı bir bölgeye attığını
bana söyledi. Hatta Hablemitoğlu'nun otopsi raporlarındaki yüz ifadesine göre daha önceden
tanıdığı biri tarafından yakından vurulmuş olduğu tespitlerin olduğunu bana söyledi..." şeklinde
beyanda bulunmuştur.
(Zihni ÇAKIR isimli şahsın bilgi kaynağı olan, sonrasında soruşturma dosyamıza şüpheli

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
olarak giren Nuri Gökhan BOZKIR'ın Ukrayna ülkesinde iken Cumhuriyet Başsavcılığımıza
göndermiş olduğu mektupta ve ülkemize iadesi üzerine şüpheli sıfatıyla alınan ifadesinde, Mustafa
ÖZCAN-Enver ALTAYLI ilişkisinin cinayetteki rolünden bahsetmemiş ise de, bunun sebebine,
iddianamemizin yukarıdaki bölümlerinde yazılan mektup ve Nuri Gökhan BOZKIR ifadesine
ilişkin yapılan anlatımlarda yer verilmiştir.)

(Bu aşamaya kadar ilk defa, maktul Necip HABLEMİTOĞLU'nun öldürülmesi eyleminde
Mustafa ÖZCAN ile Enver ALTAYLI ilişkisi, cinayetin Özel Kuvvetler Komutanlığında görevli
olan Tarkan MUMCUOĞLU ve Fikret EMEK tarafından işlendiği bilgisi, birisi tarafından ifade
edilmektedir. Söz konusu bu bilgi, aslında Zihni ÇAKIR tarafından bilinebilecek bir bilgi olmadığı
halde, bunun ona, şüpheli Nuri Gökhan BOZKIR tarafından söylenmiş olduğu, iddianamemizin
yukarıda bulunan bölümlerindeki anlatımlarda ifade edilmiştir.)

Müşteki Şengül HABLEMİTOĞLU vekili Av. Ersan BARKIN'ının 25/12/2015


tarihinde Cumhuriyet Başsavcılığımıza sunmuş olduğu dilekçe ekinde; "Kamuoyuna da çeşitli
basın organları tarafından Köstebek isimli kitabının yayımlanmasının engellenmesi sürecinde
cemaatin “Türkiye imamı" olarak ifade edilen Mustafa Özcan ile Dr. Necip Hablemitoğlu
arasındaki iletişime dair bilgilerimiz şöyledir:
1) Görüşmeyi gerçekleştirmeye çalışan kişiler Eski Sağlık Bakanı Halil Şıvgın ve eski
askeri savcı, 21 ve 22. Dönem Aksaray Milletvekili Ramazan Toprak'tır. Sahip olduğumuz bilgilere
göre Necip Hablemitoğlu adı geçen iki kişinin Mayıs/2002 tarihinden itibaren yönelttiği taleplere
uygun yanıt vermemiştir.
2) Ancak aynı iki kişinin aracılığıyla Necip Hablemitoğlu ile Abdullah Gül arasında bir
görüşme gerçekleşmiştir. Bu görüşmenin tarihi konusunda bilgimiz bulunmamaktadır. Bu
görüşmeler dışında Halil Şıvgın, Necip Hablemitoğlu'nun çalışmaları ve o dönem
www.yolsuzluk.com isimli internet sitesinde yer alan gerçek dışı iddialara dair dönemin
Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer ile de görüşmüş ve Hablemitoğlu'nun çalışmalarına müdahele
edilmesi hususunda yardım talep etmiştir." şeklinde ifadede bulunmuştur.
Şengül HABLEMİTOĞLU'nun 29/09/2016 tarihinde Cumhuriyet Başsavcılığımızda
müşteki sıfatıyla alınan ifadesinde; "Eşim Necip Hablemitoğlu’nun 18 Aralık 2002 tarihinde
öldürülmesinden sonra benim kafama takılan bazı sorular oldu. Eşim olay tarihinde Türkiye'nin
gündeminde olan bir kişiydi ve o tarih itibariyle bugün FETÖ diye bilinen örgütlü yapıyı
kamuoyunda aydınlatmak istiyordu. Bu yapının tehlikelerini ve yapı ile ilgili düşüncelerini
kitaplarında, seminerlerinde, televizyon programlarında anlatıyordu. Bu amaçla "Köstebek" isimli
kitabının yazım çalışmaları sırasında eski Sağlık Bakanı Halil Şıvgın eşim İle Mustafa Özcan'ın
görüşmek istediğini bana söyledi. Ben bunun sağlıklı bir görüşme olmayacağını, ilgili kişinin
kendisinin ses kaydını alıp fotoğraflatabileceğini ve bunun ileride önüne çok kötü bir şekilde
çıkabileceğini söyledim. "Dinleme, teknik takip gibi konularda neler yaptıklarını kendin biliyorsun.
Bunu sana da yapabilirler” dedim. Bana hak verdi. Fakat daha sonra görüşüp görüşmediğini
bilmiyorum, konuşma yapmadı. Bu konuşmamız 2002 yılının ilk 6 aymda. kasım ayı içerisindeydi.
Yazdığı "Köstebek" isimli kitap 5 Ağustos 2002 tarihinde bitmişti. Eşimin 2001 yılı ilk yarısında
"Alman Vakıfları ve Bergama" isimli kitabı Otopsi Yayın Evi'nden çıkmıştı. Bu yayın ses getiren bir
yayın olmuştu. Bu sebeple iki vakıf başkanı tarafından tehdit edilmişti. Bu kişiler Conrad Adenaur
Vakfı başkanı olan Wolf Schbolridur. Diğer vakıf da Frederic Ebert vakfıdır ancak başkanının
adını hatırlamıyorum. Bu tehditler Türkçe konuşularak ev telefonundan yapıldı. Bildiğim kadarıyla
eşime telefonda, kitapta geçen şeyleri söyleyemeyeceğini, bunun bedelinin ağır olacağını söyledi.
Ayrıca ilgili vakıfların Alman Büyükelçiliği kanalıyla eşimin çalıştığı Ankara Üniversitesine
görevden alınması talebiyle yazı yazdıklarını biliyorum. Ankara’da o tarihteki Alman Büyükelçisi
tarafından da Ankara Üniversitesi Rektörüne eşimin görevden alınması yönünde sözlü talimat
verildiğini öğrendim. Mustafa Özcan ve Halil Şıvgın'ın 18 Aralıkta eşimin öldürülmesinden önce

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
eşimle temas edip etmediğini bilmiyorum. Eşim ölmeden kısa bir süre önce tanıştığımız Ramazan
Toprak isimli siyayetçi ısrarlı bir şekilde cenaze sonrası görüşmek istedi. Halil Şıvgın ve Ramazan
Toprak eşim ile kitabın yazımı sırasında temas etmeye çalıştılar. Eşim öldürülmeden 6 ay önce
Halil Şıvgın ve Ramazan Toprak’ın aileleri ile görüşmeye başladık. Halil Şıvgın’ın eşi Hale Şıvgın,
eşim ile aynı üniversitede çalışıyordu. Halil Şıvgın bu sebeple eşimle temasa geçmiştir..." Şeklinde
beyanda bulunmuştur.
Şengül HABLEMİTOĞLU'nun 15/09/2022 tarihinde Cumhuriyet Başsavcılığımızda
müşteki sıfatıyla alınan ek ifadesinde; "...C.Başsavcılığınızda daha önce vermiş olduğum
ifadelere ek olarak bir iki hususta da beyanda bulunmak istiyorum. 29/09/2016 tarihinde
C.Başsavcılığınıza vermiş olduğum ifademde, eşim öldürülmeden önce Mustafa ÖZCAN ile
görüştürülmeye çalışıldığını ifade etmiştim. O dönem bu işte aracılık eden kişiler başta Halil
ŞIVGIN ve onunla birlikte hareket eden Ramazan TOPRAK'tı. Halil ŞIVGIN ve Ramazan
TOPRAK ile benim eşimin daha önceden bir tanışıkları yoktu. Eşim öldürülmeden kısa bir süre
önce bu kişiler benim ve eşimin hayatını girdiler. Eşim bana Halil ŞIVGIN için FETÖ/PDY
içerisinde üst düzey görevde bulunan Mustafa ÖZCAN ile kendisini görüştürmek istiyorlar
şeklinde söylemişti. Bu konuşma 2002 yılı Sonbahar ayına tekabül etmektedir. Çünkü ben
bunları eşimle, birlikte çıktığımız yürüyüşlerde konuştuğumuzda duymuştum. Çünkü o sırada
giydiğimiz kıyafetlerin çok ince olmadığını hatırlıyorum. Zaten o senenin Aralık 18'inde de eşim
öldürüldü. Ben eşime Mustafa ÖZCAN ile görüşmemesini ifade ettim. Bu görüşmede eşim
kendisine bu konuda çok ısrar yapıldığını, bunu da Halil ŞIVGIN'ın ilettiğini söyledi. Ben eşime
Mustafa ÖZCAN ile görüşmemesi gerektiğini belirttim. Ayrıca ben daha önceki ifadelerimde de
belirtmiştim, Eşim öldürüldükten sonra Halil ŞIVGIN ve Ramazan TOPRAK benimle ısrarlı bir
şekilde görüşmeye çalıştılar. Ben bu görüşmelerin konuya dair ne bilgim olduğu hususunda
yapıldığını düşünüyorum..." şeklinde beyanda bulunmuştur.
Halil ŞIVGIN'ının 11/10/2016 tarihinde Cumhuriyet Başsavcılığımızda tanık sıfatıyla
alınan ifadesinde; "Şikayetçi Şengül Hablemitoğlu'nun 29/09/2016 tarihli Ankara Cumhuriyet
Başsavcılığımda alınan ifadesinde tanığı ilgilendiren kısımlar okundu. Tanığa; İfadeler ve şikayetçi
vekili Ersan Barkın tarafından Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'na dilekçe ekinde eklenen bilgi
notu okundu. Tanığa Necip Hablemitoğlu'nu nereden tanıdığı ve şikayetçi ve vekilinin ifadelerinde
belirtilen Mustafa Özcan isimli FETÖ üyesi şahsın Necip Hablemitoğlu'nun Köstebek isimli
kitabının yayınlanmaması talebinin olup olmadığı. Mustafa Özcan'ı tanıyıp tanımadığı, şikayetçinin
ölen Necip Hablemitoğlu ile Abdullah Gül arasında bir görüşme gerçekleştirilmesinde aracı olup
olmadığı soruldu.
Cevap :Ben Anavatan Partisi'nde rahmetli Turgut Özal ile birlikte uzun yıllar siyaset yaptım. Sayın
Özal'ın ölümünden sonra Anavatan Partisi'nden ayrıldım. Bu nedenle birçok kişi ile tanışıklığım
bulunmaktadır. Bunlardan bir tanesi de Fazilet Partisi'nde siyaset yapan ve bir dönem milletvekili
olan Ramazan Toprak’tır. Bildiğim kadarıyla askeri savcılıktan emeklidir. Bir gün Ramazan
Toprak Neecip Hablemitoğlu'nun benimle görüşmek istediğini söyledi. Ben de kabul ettim.
Nenehatun Sokak'ta bulunan ve yöneticisi olduğum vakfın bürosuna geldiler. Orada Necip
Hablemitoğlu “Alman Vakıfları ve Fetullah Gülen ile ilgili araştırma ve inceleme yapıyorum”
dedi. Bunun üzerine ben "Alman Vakıfları önemli bir meseledir, dikkatli olman gerekir” dedim.
‘"Bunları senden kim istiyor, neden yapıyorsun bunu” dedim. "Bunu yapmamı benden asker istedi,
ben MİT Müsteşarı olacağım” dedi. Bu sırada Ramazan Toprak ayrıca Ak Parti'nin kapatılmasıyla
da Necip Hablemitoğlu'nun ilgilendiğini sohbet arasında söyledi. Necip Hablemitoğlu ayrıca
siyaset ile de uğraşmak istemesi nedeniyle benim tecrübelerimden yararlanmak istediğini, bu
nedenle ziyaret ettiğini belirtti. Ben Alman Vakıflarının hukuka aykırı olarak kurulduğunu ve
Türkiye’de birçok faaliyette bulunduğunu söyledim. O da bu konu ile ilgili etraflı incelemem var
dedi. Bu konuların hassas konular olduğu, dikkat edilmesi konusunda kendisine ikazda bulundum.
Necip Hablemitoğlu'nun Alman Vakıfları ile ilgili kitabının o tarihte yayınlanıp yayınlanmadığını
hatırlamıyorum. Görüşme tarihi 2002 yılının Nisan veya Mayıs ayları olabilir. Ben ayrıca Necip

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
Hablemitoğlu'na Ak Parti'nin kapatılmasıyla FETÖ ve Alman Vakıflarının farklı konular olduğunu
söyledim. Ramazan Toprak Ak Parti'nin kapatılması konusunda Necip Hablemitoğlu'nun çalışma
yaptığını söyledi. O gün bu kapsamda konuşmalar geçti. Fetullah Gülen ile ilgili yaptığı
çalışmadan detay vermedi. O gün Alman Vakıfları ile ilgili birçok bilgiyi bana verdi. Görüşme
yaklaşık yarım saat 45 dakika sürmüş olabilir. Ben Necip Hablemitoğlu'nun siyaset yapmak
istemesi talebi ile ilgili olarak ben "Sen siyasetin kaynağını bulmuşsun dedim. Bunda amacım
Ramazan Toprak'ı işaret etmekti. "Ramazan Toprak ile birlikte Abdullah Gül ile görüşme
yaparsanız milletvekili adayı olursun“ dedim. Ama bu çalışmalar yaptığın çalışmalarla çelişkili
olur, ona da dikkat etmelisin dedim. Ben Necip Hablemitoğlu'na siyaset yapma talebiyle ilgili
tavsiyede bulundum. Ben Sayın Abdullah Gül'ü o tarihlerde tanıyordum ama konumum buna
müsait değildi. Daha sonra görüşmek üzere ayrılırken büroya o an daha önceden tanıdığım olan
Enver Altaylı geldi. Enver Altavlı geldikten sonra "Kim bunlar" dedi. Ben de kim olduklarını
anlattım. Konuştuğumuz konuları da kendisine ilettim. Enver Altaylı Özbek asıllıdır. Tahminim
MİT ile çalıştığı yönündedir. Enver Altaylı Özbek kökenli olması sebebiyle yurt dışına sık sık gider
gelir. Bildiğim kadarıyla Özbekistan'da bir darbede ismi geçmiş. O tarihlerde Özbekistan'a gidip
geliyordu. Enver Altaylı İslam Kerimov ile birlikte Almanya'da veya Avusturya'da bir şirket
kurmuş. Bu şirket batınca İslam Kerimov kızmış ve Enver Altayh'yı etrafındaki adamlara öldürün
diyor. Enver Altavlı bildiğim kadarıyla 1940'h yıllarda doğmuştur. Talat Aydemir ile birlikte darbe
girişimine katıldığı için ordudan ihraç edilen biridir. Enver Altaylı etralta, uğraştığı işlerin önemli
işler olduğunu söylerdi. Benim hatırladığım kadarıyla Necip Hablemitoğlu ile bir defa Ramazan
Toprak'ın evinde, bir defa Necip Hablemitoğlu'nun evinde ve bir defa da Gölbaşı’nda bulunan
Vilayetler Evi'nde birlikte ailecek yemek yedik, sohbet ettik. Necip Hablemitoğlu bu yemeklerde
kendi çalışmalarını anlattı. Özellikle Alman Vakıflarının yapılanmasından bahsederdi. Ayrıca
Mesut Yılmaz'ı hiç sevmezdi. Benim Mesut Yılmaz'a muhalif olmam sebebiyle benimle irtibata
geçmiş olabilir. Fetullah Gülen ile ilgili somut bir şey hatırlamıyorum. Sadece bu cemaatten
olanları çok tehlikeli kişiler olarak ifade ediyordu.
Bunun dışında 2002 yılının Temmuz veya Ağustos aylarında Ramazan Toprak'ın evinde Necip
Hablemitoğlu. Ramazan Toprak Abdullah Gül ile buluşmak üzere anlaşmışlar. Görüşmeyi
Ramazan Toprak koordine etmiş. Beni de çağırdılar. Hatta ben kendilerine "Benim ne alakam var“
dedim. Özellikle Necip Hablemitoğlu benim de katılmamı istedi. Bu görüşme akşam saatlerinde
gerçekleşti. Bu görüşmede bizler yalnızdık. Ramazan Toprak. "Arkadaşımız faydalı çalışmalar
yapıyor, bizimle birlikte siyaset yapsa iyi olur" diyerek bir açılış yaptı. Necip Hablemitoğlu da
Abdullah Gül'e "Ben sizin çalışmalarınızı yakından takip ediyorum, hatta Amerika'da bir lobi
toplantısında bizi iktidara getiren Amerika ne isterse onu yapacağız demişsiniz" diye bir
açıklamada bulunduğunu söyleyince Abdullah Gül çok şaşırdı. Bunun üzerine Necip Hablemitoğlu
ısrar etti. Abdullah Gül. "Ben öyle bir şey söylemedim" dedi. Ben Abdullah Gül'e “Sen kimlerle
toplantı yaptın" dedim. Çünkü ben Anavatan Partisi döneminde Amerika'daki lobi faaliyetlerini
yürütüyordum. “Elin Makowski ve Türkiye’den göçme İzmirli bir Yahudi olan Henry Barkley ile
görüştüm" dedi. O zaman "Ben o şekilde söylemedim” diye Abdullah Gül bize ifade etti. Necip de
"O ifadeler bize farklı intikal etti" dedi. Bu kişilerle görüştüğünü Abdullah Gül kabul etti ancak
içeriğinden bahsetmedi. O tarihte Abdullah Gül bu şahıslarla Washington Enstitüsü'nde görüşmüş.
Karşılıklı konuştular. Bu konuşma 45 dakika - 1 saat arası sürmüş olabilir. Abdullah Gül. Necip
Hablemitoğlu'dan bu yönde bir bilgi sahibi olması nedeniyle tedirgin oldu. Zaten şaşırmıştı. Bu
konuşmalar sırasında Fetullah Gülen konusu geçmedi. Ben Necip Hablemitoğlu'nun ölüm haberini
televizyonlardan alır almaz Şengül Hanım'a taziye için evine gittim. Yapabileceğimiz bir şev olup
olmadığını sordum. Ancak Ramazan Toprak'ın evinde yaptığımızı söylediği toplantıyı
hatırlamıyorum. Ayrıca eski Cumhurbaşkanımız Ahmet Necdet Sezer ile de Necip Hablemitoğlu
hakkında bir görüşme yapmadım. Bu konuyu Ramazan Toprak daha iyi bilir. Necip Hablemitoğlu,
hem Alman Vakıflarının hem de Fetullah Gülen’in Türkiye C umhuriyeti'nin varlığını tehdit edecek
şekilde çalıştığını, yaptığımız görüşmelerde söylüyordu. Ben Mustafa Özcan ile İstanbul'da

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
Samanyolu Televizyonumda katıldığım bir program sonrasında tanıştım. Enver Altaylı program
sonrasında Mustafa Özcan ile birlikte dışarıda bekliyorlardı. Bana da Enver Altaylı, Mustafa
Özcan'ı özellikle tanıştırmak için beklediklerini söyledi. Mustafa Özcan kendini tanıtırken bana
kitap, kırtasiye gibi işlerle meşgul olduğunu söyledi. Program eylül veya ekim aylarında olabilir.
Abdullah Gül ile yaptığımız görüşmeden sonra olduğunu hatırlıyorum. Sanırım Enver Altaylı,
Mustafa Özcan'a Necip Hablemitoğlu'nun Fetullah Gülen ile ilgili yaptığı çalışmayı söylemiş
olacak ki bana "Bir doçent bununla ilgili bir çalışma yapıyor, biz bu kişi ile nasıl görüşürüz”
şeklinde soru sordu. Ben de "Bu konuya karışmam, beni ilgilendirmez, konuşmak istiyorsa
konuşur'1 dedim. Görüşme sonrasında Necip Hablemitoğlu'nu bu konuda bilgilendirdim. Enver
Altaylı benim büroda Necip Hablemitoğlu'nun yaptığı işlerle ilgili ıvır zıvır demesine rağmen
Mustafa Özcan'a farklı aksettirmiş ki benden yardımcı olmamı istedi. Ben Mustafa Özcan'ı daha
önce tanımadım, görmedim. Ben Fetullah Gülen Cemaati'nden, üniversite görevlilerinden Şerif Ali
Alan'ı, Nurettin Veren'i ve Kemalettin Özdemir'i tanırım. Bu şahıslar politikacılarla görüşme
yaparlardı. Rahmetli, eski Cumhurbaşkanımız Turgut Özel Milli Selamet Partisi kapatılmadan
İzmir'den milletvekili olduğu dönem Fetullah Gülen kendisini desteklemiş. Sayın rahmetli eski
Cumhurbaşkanımızın Başbakanlık yıllarında, ilk başlarda diyalogları vardı ancak Sızıntı
Dergisi’nde yayınlanan bir makalede Özal’ı kötüleyen ifadelerin geçmesi nedeniyle "Bunlar hayal
aleminde yaşıyor, yalan söylüyorlar" şeklinde değerlendirmede bulunduğunu biliyorum. Bu konu
ile ilgili de Abdurrahman Dilipak Yeni Akit Gazetesi'nde bu konuyu anlatmıştır. Benim Sağlık
Bakanlığı yaptığım dönemde cemaatçi bir kadronun Sağlık Bakanlığı'nda olduğunu
hatırlamıyorum. Bunun dışında, sorduklarınızla ilgili başka bir bilgim ve görgüm yoktur." şeklinde
beyanda bulunmuştur.
Ramazan TOPRAK'ın 20/10/2016 tarihinde Cumhuriyet Başsavcılığımızda tanık
sıfatıyla alınan ifadesinde; maktul Necip HABLEMİTOĞLU ile birlikte gittiği Halil ŞIVGIN'a ait
ofisi kast ederek "... Enver Altaylı ile sanırım Halil Şıvgın'ın işyerinde giriş çıkış esnasında
karşılaşmıştık. Bunun dışında kendisi ile hiç görüşmedim. Mustafa Özcan'ı hiç tanımam..."
şeklinde beyanda bulunmuştur.

Ukrayna ülkesinde yakalanarak ülkemize getirtilen şüpheli Nuri Gökhan BOZKIR'ın


alınan ifadesinde şüpheli Mustafa Levent GÖKTAŞ hakkında maktul Necip
HABLEMİTOĞLU'nun öldürülmesi eyleminin planlayıcısı olduğu yönünde ifade vermiş olup,
şüpheli Nuri Gökhan BOZKIR'ın 08/02/2022 tarihinde Cumhuriyet Başsavcılığımızda alınan
ifadesinde şüpheli Mustafa Levent GÖKTAŞ hakkında; "... Şanlıurfa ilinde adımın karıştığı
bir soruşturma nedeniyle eski komutanım olan Levent GÖKTAŞ'ın telkiniyle 12/09/2015 tarihinde
yasal yollarla Ukrayna ülkesine gittim. Ukrayna'da olduğum dönem içerisinde Zihni ÇAKIR ile
internet üzerinden telefon görüşmelerim oluyordu. 2017 yılında bir görüşmede kendisi dosyaya
yeni bir savcı atandığını, soruşturma dosyası ile ilgilendiğini, benim de bu konu hakkındaki
bildiklerimi bir dilekçe halinde soruşturma savcısına atmamı belirtmişti. Ben de bunun üzerine
bütün bildiklerimi Ukrayna Kiev'de bulunan Emniyet Ateşesi Fahrettin Karadeniz ve Özel Harekat
Polisi Alper isimli kişilere önlerinde yazarak teslim ettim. Onların da bu bildiklerimi bana Zihni
ÇAKIR'ın vermiş olduğu soruşturma savcısı olan sizin mail adresinize göndereceklerini belirttiler.
Ben bu dilekçemde Necip HABLEMİTOĞLU cinayetine ilişkin bildiklerimi biraz da tam açıklayıcı
olmadan yazmıştım. Bunun nedeni de bu zamana kadar hiç resmi bir muhatap bulamadığım
içindir. Zihni ÇAKIR'a bu dilekçeyi gönderdikten sonra soruşturma savcımızın soracağı hususlar
olur ise bunlara da hazır olduğumu ifade ettim.
2001 yılında Bosna Hersek görevimden döndükten sonra görev yaptığım Özel Kuvvetler
Komutanlığı Muhabere Arama Kurtarma Alay Komutanlığına Levent GÖKTAŞ isimli kişinin
atanmış olduğunu gördüm. Daha önceden Özel Kuvvetler Komutanlığı MAK birliği daha çok
gösteri tatbikat faaliyetleri icra ederken, Levent Albay göreve gelmesinden sonra bazı şeylerin
değiştiğini, personellerin sivil görevler yaptıklarını, saç sakal uzattıklarını, mesaiye riayet

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
etmediklerini, dışarıda Türkiye geneli görevlere gittiklerini gördüm. Bu olağandışı bir durumdu...
2002 yılı Kasım ayı ortaları gibiydi, MAK Alay Komutanı Levent GÖKTAŞ beni bir gün
makamına çağırdı. Örtülü bir görev olduğunu, hedefin Necip HABLEMİTOĞLU isimli kişi
olduğunu, nedenini de bu kişinin devletin gizli bilgi ve belgelerini istenmeyen şahıslarla
paylaştığını söyledi. Bana Portakal Çiçeği Sokağı keşfini yapmamı ve gerekli koordinasyonu
Fikret EMEK binbaşı ile yapmamı emretti. Ayrıca bana görevde kullanmam için operasyonel bir
hat verdi. Ben "emredersiniz komutanım" diyerek yanından ayrıldım... Ancak ben Necip
HABLEMİTOĞLU'nun öldürülebileceğini tahmin etmedim. Sadece takibe alınacağını, kimlerle
bilgi belge paylaştığının araştırıldığını düşündüm. Ben Ankara'da büyüdüğüm için Portakal
Çiçeği sokağı ismini duymuştum, ancak o ana kadar neresi olduğunu tam olarak bilmiyordum. Ben
almış olduğum eğitimlerden bildiğim kadarıyla bu sokakta keşif yapabilmem için bir gerekçemin
olması gerekiyordu. Biz buna maske görev adını veriyoruz. O gün ben buraya hurdacı kılığında
gelebileceğimi düşündüm, bu maksatla ağabeyimin de arkadaşı olan Ankara Kalesinin altında
kamyonet tamir atölyesi olan daha öncen de kendi aracımın tamir işleri için gidip geldiğim Hızır
ŞİMŞEK'in yanında daha önce gördüğüm 4 tekerlekli hurda taşıyıcı aracını satın almak istedim.
Bunun için Hızır ŞİMŞEK'in yanına gittim. Kendisiyle görüştüm. Daha önce gördüğüm hurda
taşıyıcı aracının lazım olduğunu söyledim. Parasıyla bunu almak istedim, "bana parası önemli
değil, ne verirsen al" dedi. Hatırlamadığım cüzi bir miktar ücret vererek bu aracı satın aldım. Bir
de orada o sırada gördüğüm arızalı bir şofbeni para vermeden aldım. Hurda taşıyıcı aracının içine
koydum. Tam hatırlamamakla birlikte ya Hızır ŞİMŞEK'in kamyonetiyle ya da onun bir
arkadaşının kamyoneti ile ücreti ile bu hurda taşıyıcı aracı ve içindeki şofbeni Portakal Çiçeği
Sokağa yakın bir nokta olan Mesnevi Sokağın başına götürdüm. Bu sırada ben üzerime eski
kıyafetlerimden giymiştim. Vakit gündüz vakti mesai saatleriydi. Mesnevi Sokaktan Portakal Çiçeği
Sokağa doğru Ayrancı istikametinden Çankaya istikametine doğru yokuş yukarı Portakal Çiçeği
Sokaktan geçerek çıktım. Özellikle yokuş yukarı çıkmayı tercih ettim, çünkü yavaşça çıkacağım için
rahatlıkla çevreyi kontrol edebileceğimi düşündüm. Bana verilen görevde sokağın keşfi olduğu için
benim yapmam gereken olan Portakal Çiçeği Sokağın yaya, araç trafiği, bölgede bulunan
kameraları, varsa apartmanların ışık sensörlerini, caddeye giriş çıkış yapan ara yolları, güvenlik
noktalarını belirlemekti. Bu keşfi yaparken tespit ettiklerimi önce aklımda tuttum, daha sonra
Portakal Çiçeği Caddesini tamamlayarak Hoşdere Caddesine çıktım. sol tarafa Atakule
istikametine doğru yürüdüm, Toyota satış yerinin arka tarafındaki boş araziye hurda taşıma
aracını bıraktım ve yürüyerek yakın konumda bulunan Oyak Sitesindeki evime geçtim. Aklımda
tuttuğum tespitleri görevde kullandığım ajandaya not aldım, akabinde a4 kağıdına kendi el yazımla
geçirerek bir rapor halini verdim. Hazırladığım bu raporu takip eden bir günde Levent
GÖKTAŞ'a verdim, o da rapora baktıktan sonra bunu Fikret EMEK'e vermemi söyledi. Hemen
yan odada bulunan Fikret EMEK'in makamına geçerek bu raporu ona verdim...
Daha sonraki bir günde Levent GÖKTAŞ' la görüştüğümde Necip HABLEMİTOĞLU görevi
ile ilgili Tarkan MUMCUOĞLU'nun geleceğini, kendisini bölgeye götürüp getirme görevim
olduğunu söyledi. O sırada Tarkan MUMCUOĞLU Kazakistan ülkesinde görevli idi. Kendisinin ne
şekilde geleceğini Levent GÖKTAŞ'a soramadım. O dönemde bizim Kazakistan, Türkmenistan,
Kırgızistan gibi ülkelere gidip gelmemiz tamamen Özel Kuvvetler Komutanlığının inisiyatifindedir.
Gidip gelmeler sivil ya da askeri uçaklarla olabilir ya da sahte pasaportla gidip gelinebilir. Alınan
görev yabancı ülkenin askerine eğitim vermektir. Ancak resmiyette bölge etüti hazırlanır. Bu görev
sırasında giden personel çok rahat serbest çalışma imkanına sahiptir. Birlik içerisinde değil ayrı
dışarıdan kiralık dairelerde oturulur. Bunun için de Tarkan MUMCUOĞLU rahatlıkla Türkiye'ye
gelmiş ya da gelecek olabilir. Ayrıca biz Kuzey Irak görevlerine kimliksiz, pasaportsuz her şekilde
girip çıkabiliyorduk. Buradan da Özel Kuvvetler personelinin rahatlıkla gidip geleceğini
belirtebilirim...
Ayrıca şuan aklıma gelen bir hususu daha ifade etmek istiyorum, olay tarihinden önceki
hatırlamadığım bir vakitte Levent GÖKTAŞ'ın daha sonra emeklilikte de kullandığı Savunma

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
Sanayi işinde çalışan İrfan isimli arkadaşının ofisine Mehmet NARİN isimli Levent GÖKTAŞ'ın
astsubayı olan kişi beni çağırdı. Bu görüşme mesai sırasında da konuşulmuş olabilir. Ben de mesai
sonrası bu ofise gittim. İçeride Levent GÖKTAŞ, Fikret EMEK, Hakan BÜYÜKÇULHA, Mehmet
NARİN isimli kişiler hatırladığım kadarıyla vardı. Burada dönemin Genelkurmay Başkanı aynı
zamanda babamın devre arkadaşı Hilmi ÖZKÖK ile ilgili konuşuyorlardı. Hilmi ÖZKÖK'e karşı
yıpratma hareketinden bahsediyorlardı...
18/12/2002 tarihinde gündüz Kirazlıdere'deki mesaiden sonra kendi kullandığım telefonumu
kapattım. Cihazı evde bıraktım. .. Gölbaşı'nda bizim timlerimiz eğitimdeydi. Henüz dönmemişlerdi.
Ben Gölbaşı'na timlerin eğitim alanına gidip gitmediğimi hatırlamıyorum. Ancak o gün timler gece
eğitimi aldığını hatırlıyorum. Atış alanında telefonu imha ettim, sim kartı evrak imha yerinde kırıp
attım. O sırada timlerin Gölbaşı'ndan gelmeye başladığını hatırlıyorum. Kirazlıdere'de birlik
içerisinde yatma yerlerinde sabahladım.
Ertesi günü normal mesaime devam ettim. Verilen ve yapılan görev daha sonradan hiç
konuşulmadı. Ertesi günü Tarkan MUMCUOĞLU'nu mesaide görmedim. 1-2 gün sonra Fikret
EMEK mesaideyken bana Tarkan ile birlikte Necip HABLEMİTOĞLU'nun evine gidileceğini,
kendisinin evinden bir belge alınacağını, ancak ben korktuğumdan, eğitim görevlerimin olduğunu
bahane ederek, bu görevi yapamayacağımı söyledim. Ayrıca görev sonrası değerlendirme
toplantısı olacağını, benim bu toplantıya katılmamın gerek olmadığını söyledi.
Daha sonrasında verilen bu görev bir daha benim bulunduğum bir ortamda konuşulmadı.
Sadece ben Ukrayna'da iken size dilekçeyi gönderdikten sonra Levent GÖKTAŞ yanıma Levent
BEKTAŞ isimli emekli askeri gönderdi. Sadece 1 günlüğüne bu şahıs Ukrayna'ya yanıma geldi.
Bana Levent GÖKTAŞ'tan aktararak "yediğin boku biliyoruz, akıllı ol, sessiz kal" şeklinde
tehditlerde bulundu. Hakkımda tutuklama kararı çıkınca Ukrayna'daki ev hapsi sürecinde Levent
GÖKTAŞ ile telefonla internet üzerinden görüşüyorduk. Telefonda "Tarkan'dan işi nasıl sana
çevirdiysek, düzeltmesini biliriz, çocuğun başkalarına baba demesini istemiyorsan akıllı ol
Ukrayna'da kal, ben sana gerekli maddi desteği sağlayacağım" şeklinde konuşarak tehdit etti. ...
Aydın KÖSTEM'i 2010 yılından tanırım. Birlik Mahallesindeki berber dükkanı civarında
yolda yürüyen yaşlı sakallı biri bana "sen Nuri Gökhan Bozkır değil misin" dedi. Ben de evet
dedim. Beni Levent GÖKTAŞ'dan tanıdığını, eski Özel Kuvvetler personeli olduğumu söyledi.
2010-2013 yılları arası ara ara kendisiyle görüştüm. Bir ara beni Amerika Büyükelçiliğinde
çalışan Brayn isimli bir DEA ajanı ile tanıştırdı.
Enver ALTAYLI ile 2011 veya 2012 yılları arasında Angora Pastanesinde otururken bir
arkadaşımın yanında bulunan Nizamettin AVŞAR'ın kardeşi aracılığıyla ayak üstü tanıştım. 2 kere
kendisiyle görüştüm. Biri bu ayak üstü görüşmem, diğeri ise Aydın KÖSTEM tarafından Enver
ALTAYLI'nın evinde olmuştur.
Mustafa ÖZCAN'ı tanımıyorum...
Son olarak İnsan beyni unutmaya çalışır, içinde bulunduğum bu olay yanlış bir olaydı.
Emniyette ve Cumhuriyet Başsavcılığınızda bildiğim her şeyi anlattım. Sonuna kadar da
anlattıklarımın arkasındayım. Bu hususun göz önüne alınmasını, pişman olduğum hususunun
dikkate alınmasını, olayın ortaya çıkarılmamdaki çabamın görülmesini, hakkımda gerekli yasal
haklarımın kullanılmasını talep ediyorum..." şekliyle beyanda bulunmuştur.
Şüpheli Nuri Gökhan BOZKIR'ın alınan ifadesinde olaya ilişkin anlatımlarından maktulün
öldürülmesi öncesinde yapmış olduğu keşif faaliyeti içerisinde yer aldığı değerlendirmesi Nuri
Gökhan BOZKIR'a ilişkin anlatımlar bölümünde detaylıca ifade edilmiş olup, bu hususta talimatı
kendisine veren kişinin o tarihte MAK Alay Komutanı olan şüpheli Mustafa Levent GÖKTAŞ
olduğu belirtilmektedir. Ayrıca Ukrayna ülkesinde iken Türkiye'ye gelme sürecinde şüpheli
Mustafa Levent GÖKTAŞ tarafından olaya ilişkin konuşmaması gerektiği şüpheli Mustafa Levent
GÖKTAŞ tarafından Ukrayana'ya gönderilen Levent BEKTAŞ isimli şahıs tarafından bildirilmek
istenmektedir. Cumhuriyet Başsavcılığımızca yapılan araştırmada, Levent BEKTAŞ'ın şüpheli
Nuri Gökhan BOZKIR'ın ülkemize iade sürecinde Ukrayna ülkesine giderek görüşüp görüşmediği

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
yönünde yapılan araştırmada adı geçen şahsın Nuri Gökhan BOZKIR'ın Ülkemize iadesinin
istendiği dönemde birden fazla tarihte kısa süreliğine yurt dışına çıkış ve yurda giriş kayıtlarının
olduğu, Ankara Emniyet Müdürlüğünün 08/11/2022 tarih
E-58604142-42399-2022110815453160786 sayılı yazısı ile tespit edilmiştir.
Soruşturma dosyamız kapsamında şüpheli sıfatıyla ifadesi alınan Nizamettin
AFŞAR'ın 14/02/2022 tarihinde Cumhuriyet Başsavcılığımızda vermiş olduğu ifadesinde;
"...2002 yılı içerisinde bir keresinde Mustafa ÖZCAN Ankara'ya gelmişti. Öncesinde daha önce
ifademde belirttiğim Mehmet isimli kişiyle irtibata geçmiştim. O mu beni aradı, ben mi onu aradım
hatırlamıyorum. Ancak o görüşmede Mustafa Özcan ile birlikte Ankara'ya geldiğini söylemişti. O
gün Mustafa ÖZCAN, Enver ALTAYLI'nın yaşadığı Turan Güneş Bulvarı üzerindeki evine geldi.
Burada kısa bir süre Enver ALTAYLI ile görüştü. O sırada aralarında geçen görüşmeyi ben
duymadım. Evin mutfak kısmında bulunuyordum. Mehmet isimli kişi de aşağıda geldikleri araçta
bekliyordu. Bir süre sonra Mustafa ÖZCAN ve Enver ALTAYLI evden çıkmak istediler. Bana "bizi
Halil ŞIVGIN'ın Nene Hatundaki ofisine götür, ben Mustafa ÖZCAN'ın aracındayım, sen önden
gidersin" şeklinde söyledi. Ben buradan Mustafa ÖZCAN'ın şoförü Mehmet ve Mustafa ÖZCAN'ın
Halil ŞIVGIN'ın ofisini bilmediklerini ve ilk defa gittiklerini anladım. Hatırladığım kadarıyla
gündüz bir vakit idi. Ben önde giderek Halil ŞIVGIN'ın ofisine geldik. Enver ALTAYLI ve Mustafa
ÖZCAN ofise çıktılar, ben ve Mehmet isimli kişi dışarıda bekledik. Burada yaklaşık 1 saat kadar
görüştüklerini hatırlıyorum. Sonrasında Enver ALTAYLI ve Mustafa ÖZCAN çıktılar. Enver
ALTAYLI bana "beni eve bırak" dedi. Mustafa ÖZCAN'da oradan ayrıldı.
Bu görüşmeden yaklaşık 1 ay kadar sonra Mustafa ÖZCAN yine Ankara'ya geldi. Benimle
Mehmet isimli kişi aynı şekilde iletişim kurdu. Bu defa Mustafa ÖZCAN direkt Enver ALTAYLI'nın
Turan Güneş Bulvarındaki ikametine gelmişti. Mehmet isimli kişi yine dışarıda araçta bekledi.
Evde ben, Mustafa ÖZCAN ve Enver ALTAYLI dışında kimse yoktu. Mustafa ÖZCAN ve Enver
ALTAYLI evin mutfak kısmında oturuyorlardı, kapı aralık şeklinde açıktı. Ben bir ara mutfağa
girmek isterken aralarında geçen bir konuşmaya şahit oldum, mutfak dışından bunu dinledim. Bu
konuşmada Mustafa ÖZCAN Enver ALTAYLI'ya hitaben "Bu Necip ile ilgili Halil ŞIVGIN'la
meseleyi konuştuk ancak halledemedik, bu adam hizmet hareketine zarar veriyor, zarar vermeye
de devam edecek, bu işi halletmemiz lazım, sizin yardımınızı istiyorum." diyordu. Enver
ALTAYLI'da Mustafa ÖZCAN'a "Haklısınız hocam, nasıl yardımcı olalım" şeklinde cevap
veriyordu. Devamında Enver ALTAYLI Mustafa ÖZCAN'a "Cezaevinde bir arkadaşımız var,
çıkmasına 1-1,5 yıl var, ona hallettirebiliriz, isterseniz biraz bekleyelim." şeklinde konuşuyordu.
Mustafa ÖZCAN da Enver ALTAYLI'ya "1-1,5 yıl çok geç olur Enver abi" diye karşılık
verdiğini hatırlıyorum. Sonrasında Enver ALTAYLI Mustafa ÖZCAN'a "Ben bir Almanya'ya
gideyim, bu meseleyi Serhat ile görüşeyim, dönüşte sizi arayacağım" dedi. Sonrasında da yemek
siparişi verildiği için mutfağa girmek zorunda kaldım, ben mutfağa girdikten sonra aralarındaki bu
konuşma kesildi. Bir süre sonra yemeklerini yediler, o sırada ben de mutfakta idim, burada
havadan sudan konulardan konuştular. Bir süre sonra Mustafa ÖZCAN vedalaşarak evden ayrıldı.
Kapıda vedalaşması sırasında Enver ALTAYLI Mustafa ÖZCAN'a hitaben "hocam ben o dediğiniz
seyahati yapacağım" diyordu. Yaklaşık 3-4 gün kadar sonra Enver ALTAYLI tek başına
Almanya'ya gitti. O tarihte ben kendisini Esenboğa Havaalanına bıraktım. Takriben 5 gün kadar
sonra Türkiye'ye geldi. Esenboğa Havaalanından kendisini ben aldım. Valizlerini eve çıkarttım.
Evde iken telefonla Mustafa ÖZCAN ile konuştuğunu değerlendiriyordum. Telefonda karşıdakine
"Hocam ben Almanya'ya gittim, geldim. Malum konuyla ilgili Serhat ile görüştüm, Serhat bize
yardımcı olamayacak, bilginiz olsun" dedi. Bu şekilde telefonu kapattığını hatırlıyorum. 2002
yılında Enver ALTAYLI ve Serhat ILICAK Siemens şirketi ile bir iş yapıyorlardı. Bu iş ilişkinden
doğan samimiyetten ötürü Siemens şirketi özel bir telefonu Enver ALTAYLI'ya vermişti. Aynı
şekilde Serhat ILICAK'a da bir telefon verilmişti. O tarihte bu iki telefon arasında eşleştirme
yapılarak dinlemelere karşı korunduğunu biliyordum. Enver ALTAYLI Mustafa ÖZCAN ile
yaptığı son görüşmeden bir kaç gün sonra bu siemens telefon üzerinde Almanya'yı Serhat

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
ILICAK'ı aramıştı. Görüşme sırasında Enver ALTAYLI'nın bulunduğu odanın kapısı açıktı, ben
konuşulanları duyuyordum. Telefonda Enver ALTAYLI Serhat ILICAK'a "Serhatcığım ben
Levent GÖKTAŞ ile görüştüm, biz mutabık kaldık, siz çalışmalarınıza başlayın, bir sıkıntı
vesaire bir şey olursa beni arayabilirsin" şeklinde diyordu. Enver ALTAYLI ile Serhat ILICAK
arasında sıkı bir ilişki vardır. Günde 3-4 defa görüşürlerdi. Enver ALTAYLI'dan, 12 Eylül
1980'den bu yana Serhat ILICAK ile tanıştığını biliyorum. Serhat ILICAK için "Bu benim ruhumu
satın aldı, dünyadaki bir kaç dostumdan biri Serhat'tır" derdi. Serhat ILICAK'ın o tarihlerde
matbaaları vardı, bir ara Tercüman Gazetesini çıkarıyordu. Ekonomik durumunun iyi olduğunu
biliyorum.
2002 yılı sonbahar ya da kış başı gibi bir gün akşam Enver ALTAYLI beni ev
telefonundan aradı, "yarın sabah gel, Özel Kuvvetler Komutanlığına gideceğiz" dedi. Bende
yarın sabah için daha önceden dişimle yaşadığım bir sıkıntıdan dolayı, dişçiden randevu
aldığımı kendisine söyledim. O da bana "iyi sen git ben başımın çaresine bakarım" dedi. Ertesi
günü için ben Köroğlu Caddesi başlangıcında bulunan Köroğlu İşkembecisiyle çapraz karşılıklı
bir yerde işyeri olan bir diş doktorundan randevu almıştım. Burada o günü dişime kanal tedavisi
yapıldı. İlaç almamıştım. Cumhuriyet Başsavcılığınızca gözaltına alındıktan sonra ikinci gözaltı
süresinin uzatımı için nezarethanede beklerken Aydın KÖSTEM ile yan yana geldim. Aydın
KÖSTEM burada bana "sen yokken biz Enver abiyle Özel Kuvvetlere gitmiştik, onun tarihini, ayını
hatırlıyor musun? 2003'müydü 2004'müydü" diye bana sordu. Ben de kendisine cevap vermedim.
Aydın KÖSTEM bana bu defa "sonbahar olduğunu hatırlıyorum" dedi. Ancak Enver ALTAYLI ile
Özel Kuvvetler Komutanlığına gitmek için olan bu diyalog 2002 yılı sonbahar ya da kış aylarının
başıydı, çünkü Enver ALTAYLI 2002 yılı Nisan ayında Turan Güneş Bulvarındaki adresine
taşınmıştı. Bu dişçiyi de Turan Güneş Bulvarına yakın olduğu için bulmuştum. Bu sebeple 2002 yılı
içerisinde gittiğime eminim..." şeklinde beyanda bulunmuştur.

(Nizamettin AFŞAR'a ilişkin bölümde Özel Kuvvetler Komutanlığına yapılan bu ziyaretin


Nizamettin AFŞAR'ın dişçi randevusunun olduğu 03/10/2002 tarihinde yapılmış olduğu detaylıca
ifade edilmişti.)
Altan BORA'nın 15/06/2022 tarihinde Cumhuriyet Başsavcılığımızda şüpheli sıfatıyla
alınan ifadesinde; " ...ben Kuveyt görevimden döndükten sonra bana Irak'ın kuzeyinde
Süleymaniye bölgesinde bir görev verildi, yaklaşık 1 ay burada görev icra ettim. Döndükten sonra
da bu görev nedeniyle MİT olsun Genelkurmay Başkanlığı ve Dışişleri Bakanlığı olsun bir çok
görüşme ve toplantıya katılmak zorunda kaldım. Bu görevin dönüş tarihini yeğenim doğdu için
hatırlıyorum, 14 Ağustos 2002 idi. Döndüğümde Özel Kuvvetler Komutanı Nevzat
BEKAROĞLU'nun emekli edildiğini yerine Sadık ERCAN'ın getirildiğini gördüm.
Ben emekli olduktan sonra önce kendi şirketimi kurdum. Bir süre başka bir emekli askeri
personelin kurduğu şirkette çalıştım. Sonra tekrar kendi şirketim ile devam ettim. Savunma
Sanayinden bir ihale aldım, o tarihte sermayeye ihtiyacım olduğundan, eski alay komutanım
Mustafa Levent GÖKTAŞ'ın yanına destek olması için gittim, ihale sürecini anlattım, "ortak
olayım" dedi ve ortak olarak birlikte bu ihaleyi yürüttük. Bu süreç 2018-2019 yılları arasında idi...
Levent GÖKTAŞ'ın görevinin son bir yılında Mehmet NARİN onun emir eri gibi her işinde
kullandığı biridir. Levent GÖKTAŞ 2003 yılına kadar alay komutanımızdı, benim kendisiyle
dışarıda böyle bir samimiyetim yoktu.
Ayrıca şunu ifade etmek istiyorum. Levent GÖKTAŞ alay komutanımız iken kendi istediği
dışında EDOK Komutanlığına gönderildi. O dönem ÖKK Kurmay Başkanı olan Metin ŞENAY
bana Levent GÖKTAŞ ÖKK'dan ayrılırken ÖKK komutanı Tümgeneral Sadık ERCAN'ın
yanında "Ben buraya geri geleceğim, ama sen burada olmayacaksın" dediğini söyledi. Ayrıca
Levent GÖKTAŞ çıktıktan sonra da Tümgeneral Sadık ERCAN da kurmay başkanı Metin
ŞENAY'a "başkan viskileri doldur, hadi bunu kutlayalım" demiş, bunu bana Metin ŞENAY
anlattı.

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
2002 yılı sonlarına doğru MAK Alayı Kirazlıdere'deki yerleşkeden Gölbaşı Oğulbey'e
taşınma süreci başlamıştı. O dönemlerde Levent GÖKTAŞ doğru düzgün mesaiye gelmiyordu.
Kendisine evrak arz edemiyorduk, tekmil veremiyorduk. Nerede ne iş yaptığını bilmiyorduk,
yanında Mehmet Narin isimli astsubayı alarak sürekli bir yerlere gidiyordu. Biz kendisini
Kirazlıdere'de ve Oğulbey'deki yerinde hiç görmez olmuştuk. Eski bildiğimiz Levent GÖKTAŞ'tan
eser yoktu. Hatta kendisinin AK Parti Mersin Milletvekili Kürşad TÜZMEN ile samimi olduğunu
duyuyorduk, resmi üniformasıyla, bordo beresiyle AK Parti Genel Merkezine gittiği
konuşuluyordu.
Levent GÖKTAŞ EDO Komutanlığına gönderildikten sonra Sivrihisar ilçesinde bir gün
paraşüt eğitimi sırasında ÖKK Komutanı Sadık ERCAN MAK alayını ziyarete geldiğinde alaya
hitaben "burası şer yuvası" diye bağırıyordu. Bunu neden söylediğini bilemedim. Bu durumdan
ötürü çok kırılmıştım. Diğer asker arkadaşlardan bu hissiyattaydı, neden bize hitaben bu şekilde
konuştuğunu anlayamadım.
Ayrıca şunu ifade etmek istiyorum. Levent GÖKTAŞ görevden alındıktan sonra alay
komutanlığına vekaleten Selçuk EMİRDAĞ getirildi. Normalde bizim atamalarımızda istisnalar
dışında vekaleten görev verilmez. Levent GÖKTAŞ atamalar dışında bir sebepten ötürü
gönderilmiş olmalı ki vekaleten Selçuk EMİRDAĞ onun yerine baktı.
SORULDU: Nuri Gökhan BOZKIR'ın hakkınızda ilk iddiada bulunduğu ve iddialarına
ilişkin bilgileri Ukrayna'dan Cumhuriyet Başsavcılığımıza gönderildikten sonra savcılık makamına
görüşmek için beraberinizde Levent GÖKTAŞ ile neden geldiniz?
Ben Emniyet Müdürlüğünce ilk arandığımda o tarihte beraber çalıştığım Levent
GÖKTAŞ'a avukat kimliği de olduğu için "komutanım savcılık makamından beni çağırıyorlar"
dediğimde, bana "FETÖ soruşturmasıdır" dedi. Sonra ben kendim soruşturma savcısı olarak
sizi internetten araştırdığımda Hablemitoğlu suikastı soruşturmasına baktığınızı öğrenince, bu
defa Levent GÖKTAŞ'a "komutanım bu FETÖ soruşturması değil, Hablemitoğlu soruşturma
olabilir" dediğimde, bana "ben de geleyim" diye cevap verdi. Ben de bu duruma memnun
oldum. Normalde bizim hiçbir işimizle ilgilenmezdi. Bunun üzerine birlikte makamınıza geldik.
Sizin yanınızdan çıktıktan sonra kendisi bana Nuri Gökhan BOZKIR'ın iddialarını kast ederek
"günah bu, insan silah arkadaşına bunu yapar mı?" dedi. Başkaca bu konuda hiç konuşmadık.
Ayrıca ben emniyet tarafından aranmadan yaklaşık 2 ay kadar önce bir arkadaş ortamında Tamer
isimli bir polislikten ihraç ancak daha sonra göreve iade edilmiş bir şahsın bulunduğu ortamda,
kendisiyle tanıştığımızda bana "ben sizin isminizi biliyorum, Hablemitoğlu soruşturmasında adınız
geçiyor" Nuri Gökhan BOZKIR'ı tanıdığını belirterek söyledi. Ben de Emniyetten çağrılınca ne
olduğunu bilmediğim halde konunun bununla ilgili olduğunu tahmin ettim.
SORULDU: 2002 yılında MAK Alayı 2. Tabur Komutanlığında Harekat Eğitim Subayı
olarak görev yaptığınızı belirttiniz. Bu göreviniz kapsamında timlerin eğitim planlaması yaptığınızı
beyan ettiniz. Bu göreviniz kapsamında biraz açıklama yapınız?
Bu görevim kapsamında timlerin alabileceği atış, spor, küçük birlik harekatları,
gayrinizami harp teknikleri, havadan ikmal, gizli ikmal planlaması yapardım. Yapmış olduğum
bütün bu eğitim planlamaları savaş harekatlarına ilişkindir.
Ayrıca şunu ifade etmek istiyorum Nuri Gökhan BOZKIR hakkında savcılığınıza dilekçe
sunduktan, ismimin dosyada geçmesini öğrendikten sonra, Savunma Sanayi işinde çalıştığımız
Levent GÖKTAŞ Emniyet Genel Müdürlüğü ve Jandarma Genel Komutanlığından almış olduğu
ihaleler ile ilgili işler nedeniyle beni Ukrayna'ya gönderdi. Burada aslında Levent GÖKTAŞ beni
Ferhat isimli bir şahısla görüşmemi istemişti. Ukrayna Kiev Havaalanına indiğimde bir şoför beni
havaalanından aldı ve Kiev'de bir kebapçıya götürdü. Burada Nuri Gökhan BOZKIR ile
karşılaştık. Ferhat isimli kişinin Nuri Gökhan BOZKIR olduğunu anladım. Levent GÖKTAŞ benim
Nuri Gökhan BOZKIR'dan hazmetmediğimi bildiği için görüşeceğim kişinin ismini Ferhat olarak
bildirdiğini anladım. Nuri Gökhan BOZKIR'ı görünce kendisine küfür ettim. Neden hakkımda
iftirada bulundun diye sordum. Bana komutanım ver elini öpeyim diye sarıldı, bunu bana

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
yazdırdılar dedi. Sonra ben Levent GÖKTAŞ'ı aradım, neden böyle bir şey yaptığını sordum. Bana
işimizi halledelim, paramıza bakalım, bu Nuri Gökhan BOZKIR'ı kafana takma şeklinde konuştu.
Buraya gelme sebebim Levent GÖKTAŞ'ın Emniyetten ve Jandarmadan aldığı ihaleye ilişkin, ihale
konusunu karşılayamadığından cezai şartı yememek için Ukrayna'daki silah şirketlerinden mücbir
sebep belgesi alıp Türkiye'ye getirmekti. Burada şirketlerle görüşmeler yaptım, sonra tekrar
Türkiye'ye döndüm. Belgeyi alamamıştım. Bir kez daha Ukrayna'ya gitmemi istedi, ben Nuri
Gökhan BOZKIR ile görüşmek istemediğimi söyledim..." şeklinde beyanda bulunmuştur.
Cumhuriyet Başsavcılığımızca 03/02/2022 tarihinde gözaltına alınan olay tarihinde Özel
Kuvvetler Komutanlığı Muhabere Arama Kurtarma Alay Komutanlığında Astsubay olan Mehmet
NARİN isimli kişinin 14/02/2022 tarihinde Cumhuriyet Başsavcılığımızda vermiş olduğu
ifadesinde; "...Emniyet ifademde askerlik ve emeklilik yıllarına ilişkin detaylı anlatımda bulundum.
Özel Kuvvetler Komutanlığında 1995-2005 yılları arasında görev yaptım. 2002 yılında Özel
Kuvvetler Komutanlığı MAK Alay Komutanlığında görevliydim. 2002 yılında Harekat Eğitim
kısmında astsubaydım. Asli görevim buydu. Ancak ben MAK Alay Komutanı Albay Mustafa Levent
GÖKTAŞ'ın özel ve idari işlerine bakan astsubayıydım. Asli görevim dışında MAK Alay Komutanı
Mustafa Levent GÖKTAŞ ile çalışırdım.
SORULDU: 2002 yılında hangi GSM numarasını kullanıyordunuz?
0532 ile başlayan bir numara kullanıyordum. İçerisinde 80 hanesi vardı.
SORULDU: Cumhuriyet Başsavcılığımızca 2002 yılına ilişkin alınan CDR verilerinden
olay 2002 yılında 0532 584 19 32 numaralı GSM hattını kullandığınız tespit edilmiştir. Söz konusu
numara bu mudur?
Kullandığım numara bu olabilir.
SORULDU: 2002 yılında adınıza kayıtlı olan ancak kullanılması için başkasına GSM
numarası aldınız mı?
2002 yılında birlik dışına çıktığımda Levent GÖKTAŞ'ın isteği ile kendisine kullanması için
adıma kayıtlı kontörlü hat aldığımı biliyorum. Ancak şuan bu numaraları hatırlamıyorum.
SORULDU: 2002 yılında adınıza kayıtlı olduğu anlaşılan 0535 572 46 52 ve 0533 731 96
20 numaralı GSM hatlarını bu kapsamda Levent GÖKTAŞ'a verdiğiniz GSM hatlarından mıdır?
Belirtmiş olduğunuz GSM hatları yukarıda ifademde söylediğim üzere Levent GÖKTAŞ'a
kullanması için vermiş olduğum GSM hatları olabilir.
SORULDU: Mustafa ÖZCAN, Enver ALTAYLI, Nizamettin AVŞAR, Aydın KÖSTEM,
Fikret EMEK, Tarkan MUMCUOĞLU, Nuri Gökhan BOZKIR isimli şahısları tanıyor musunuz?
Mustafa ÖZCAN ismini 2002 yılında duymadım, şimdi de duymadım. Bu kişiyi tanımıyorum.

Enver ALTAYLI ismini 2002 yılında duymadım, sadece basından ve emniyet sorgusunda
öğrendim.
Nizamettin AVŞAR ismini hiç duymadım, bu kişiyi tanımıyorum.
Aydın KÖSTEM 2002 yılında Aydın Bey diye birini LEvent GÖKTAŞ'tan dolayı
tanıyorum. Levent GÖKTAŞ'ın özel aracının şoförlüğünü yaptığım dönemde beni Aydın Bey
ismiyle bahsettiği Emek 1. Caddenin başında bu kişiye ait olduğunu söylediği ofise bırakmamı
Levent GÖKTAŞ benden istemişti. Yine bazı zamanlarda ben dışarıda iken kendisini bu ofisten
almamı istemiştir. Bu kişiyi bir kere Levent GÖKTAŞ'ı Emek 1. Caddedeki ofisten alırken
gördüm. Levent albayımla konuşurken bana "Bunlar Maden işiyle uğraşıyor, işleri çok zor" diye
bahsediyordu.
SORULDU: Levent GÖKTAŞ'ı ofisine bıraktığınız Aydın isimli kişi sizinle birlikte
gözaltında bulunan Aydın KÖSTEM isimli şahıs mıdır?
O görüşmenin üzerinden 20 yıl geçtiği için emin değilim. Olabilir. O dönemde tanıdığım tek
Aydın ifademde anlattığım Aydın isimli kişidir.
Fikret EMEK 2002 yılında MAK Alayının İstihbarat Kısım Amiriydi.
Tarkan MUMCUOĞLU ise Fikret EMEK'in yardımcısı idi. 2002 yılında yüzbaşı idi.

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
Nuri Gökhan BOZKIR isimli kişi 2002 yılı içerisinde MAK'ın bir timinde Tim Komutan
Yardımcısı idi.
SORULDU: 18/12/2002 tarihinde öldürülen Dr. Necip HABLEMİTOĞLU cinayeti ile ilgili
bilginizi anlatınız. Sizin bu cinayet ile bir ilginiz var mıdır?
Benim bu cinayetle bir ilgim ve bilgim yoktur. O tarihte bu konuda Özel Kuvvetler
Komutanlığında herhangi bir konuşmaya şahit olmadım.
SORULDU: 18/12/2002 tarihinde siz kiminle ve neredeydiniz?
Geçmiş zaman olduğu için hatırlamıyorum. Eğer bir dış görev var ise Levent GÖKTAŞ ile
birlikteyimdir.
SORULDU: 18/12/2002 tarihinde Levent GÖKTAŞ ile birlikte Antalya iline ziyaret
ettiğiniz değerlendirilmektedir. Bu ziyarete ilişkin bildiklerinizi anlatınız?
2002 yılı kış ayında bir gün Levent GÖKTAŞ beni aradı, yanına çağırdı. Yanına
gittiğimde bana kendisiyle ilgili hazırlamış olduğu cv'leri elime verdi. Konya iline gideceğimizi
belirtti. Kendisi bana daha önce MİT Müsteşarlığına aday olduğunu bahsetmişti. Konya iline
cv'ler ile gideceğimizi, burada dönemin Başbakan yardımcısı Abdüllatif ŞENER ile görüşerek
cv'leri vereceğimizi söyledi. Kendi Renault Safran marka şahsi aracı ile kendisi direksiyonda,
yanında Arzum OKUTAN isimli bir bayan arkadaşı, arkada ben olacak şekilde Konya iline gittik.
O tarihte ben izinli değildim. Komutanım beni çağırdığı için gitmek durumunda idim. Kendisinin
izinde olup olmadığını bilmiyorum. Konya ilinde Hilton Oteline gittik, ben ve bayan arkadaşına
lobide oturmamızı söyledi. Kendisi otelin başka bir bölümüne cv'lerle birlikte gitti, bir süre sonra
yanımıza geldi, burada "Konya'ya gelmişken, Antalya'ya gidelim, Dışişleri Bakanlığında
diplomat olan bir arkadaşım gelmiş, onu ziyaret edelim" dedi. 3'ümüz birlikte Antalya iline
gittik. Burada ismini hatırlamadığım bir otele geldik. Burada otele giriş yaptık. Ben "Komutanım
müsaadenizle istirahate geçeyim" dedim, yanından ayrıldım. Ben otelde iken Levent GÖKTAŞ'ın
kiminle görüştüğünü bilmiyorum. Burada hatırladığım kadarıyla 1 gece kaldık. Ertesi günü
kahvaltı yaptıktan sonra otelden çıktık ve Ankara iline doğru yola çıktık.
SORULDU: 18/12/2002 - 19/12/2002 tarihinde sizle yada komutanınızla Ankara'dan
olağandışı bir konuda görüşme yapıldı mı?

O tarihte beni olağandışı bir şekilde arayan kimse olmadı. Ertesi gün kahvaltıdan sonra
Ankara iline gelmek üzere yola çıktık.
SORULDU: 2002 yılında sizin ya da Levent GÖKTAŞ'ın birliğiniz dışında kullanmış
olduğu ofis tarzı bir yer var mıydı?
Benim değil ama Levent GÖKTAŞ eski Anayasa Mahkemesinin bulunduğu sokaktan
aşağıya inilince 3 ya da 4 katlı bir binanın içerisinde arkadaşı İrfan Bey isimli kişinin ofisini
kullanmışlığı olurdu. Bazı zamanlarda Levent GÖKTAŞ kendisini ziyarete gelenleri burada
ağırlardı. Benim de bu vesileyle bu ofise gitmişliğim olmuştur. Bazı zamanlarda Özel Kuvvetleri
Komutanlığında asker olan kişiler mesai sonrası buraya gelirdi. Hatırladığım kadarıyla gelenler
arasında Nuri Gökhan BOZKIR, Altan BORA, Halil ÖVEN, Tarkan MUMCUOĞLU, ben
olmadığım zaman Levent GÖKTAŞ'a yardımcı olan Kamil KULELİ bulunmaktadır. Ancak bu
kişilerin geldiği tarihleri hatırlamıyorum. 2002 yılında bu ofis ara ara kullanılırdı.
SORULDU: 2002 yılı içerisinde yukarıda ifadenizde bahsettiğiniz ofiste Necip
HABLEMİTOĞLU'nun öldürülmesine ilişkin hazırlık eylemleriyle ilgili bir görüşme yapıldı mı?
siz bulundunuz mu?
Ben böyle bir görüşme içerisinde bulunmadım.
SORULDU: Özel Kuvvetler Komutanlığı içerisindeki görevlerinizde sivil giyinerek görev
icra edilir miydi? Meskun mahalleler içerisinde örneğin Ankara merkezinde sivil şahısları takip,
istihbarat gibi görevler icra edilir miydi? Saç, sakal, bıyık uzatmak suretiyle Ankara merkez
meskun mahallelerde keşif, istihbarat yapmak gibi görevleriniz olur muydu? Ankara merkez
meskun mahallelerde maske görev adı altında şahısların takibi yapılır mıydı?

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
Özel Kuvvetler Komutanlığı içerisinde görevler resmi üniforma içerisinde yapılırdı.
Söylediğiniz diğer görevler ise kesinlikle söz konusu değildir. Bu şekilde görev tanımlamamız
yoktur.
SORULDU: 2002 yılı içerisinde Tarkan MUMCUOĞLU isimli yüzbaşının Özel Kuvvetler
Komutanlığınca Kazakistan görevine görevlendirildiğini hatırlıyor musunuz?
2002 yılında Tarkan MUMCUOĞLU'nun Kazakistan'da görevlendirilip
görevlendirilmediğini hatırlamıyorum.
SORULDU: Yurtdışı görevlerinize ne şekilde ulaşım sağlıyorsunuz?
Benim daha önce gittiğim Kırgızistan görevine askeri nakliye uçağı ile yardım malzemeleri
götürerek gitmiştim. Askeri nakliye uçağı ile de gidilebilip, dönülebilir. Tarifeli uçaklarla gittiğimiz
zaman pasaportumuz ile genelde THY ile gidilirdi. O bölgeye çoğunlukla THY seferi vardır.
Benim Necip HABLEMİTOĞLU cinayeti ile ilgili bir alakam yoktur. Üzerime atılı
suçlamaları kabul etmiyorum.
Nuri Gökhan BOZKIR'ın hakkımızdaki suçlamaları beni ve silah arkadaşlarımı haksız
ithamda bulunması, güzide TSK personelini suçlaması, şahsımı derinden üzmüştür. İsmini verdiği
kişilerin bir kısmının TSK general rütbesinde, bir kısmının MİT'de önemli görevler yapan
arkadaşlardır. Bu suçlamaları bize karşı bir FETÖ kumpası olduğunu düşünüyorum. Ayrıca
değerli komutanım Levent GÖKTAŞ Albayımı da yıpratmaya çalışmaktadır. Nuri Gökhan BOZKIR
İşlemiş olduğu diğer suçları örtbas örtmek için bu suçlamaları yapmış olduğunu düşünüyorum..."
şeklinde beyanda bulunmuştur.
Mehmet NARİN hakkındaki suçlardan tutuklandıktan sonra, tutuklu olarak kaldığı Sincan
Ceza İnfaz Kurumu aracılığıyla 06/07/2022 tarihinde Cumhuriyet Başsavcılığımıza göndermiş
olduğu dilekçesinde olay tarihinde içinde bulunduğu durum ve şüpheli Mustafa Levent GÖKTAŞ
hakkında daha detaylı bir şekilde açıklamalarda bulunmuş olup bu kapsamda yazmış olduğu
dilekçede; " Devam eden soruşturmam kapsamında Ankara Cumhuriyet Başsavcılığında görevli
savcı Zafer ERGÜN’e kaleme aldığım ek bilgilendirmemin ceza infaz kurumu aracılığı ile
iletilmesini istiyorum.
...
Sayın savcım aşağıda maddeler halinde anlatmaya çalışacaklarım yaklaşık 20 yıl önceki
olayları kapsadığından tarih ve detayları tam olarak yansıtamayabilirim bu konudu beni mazur
görmenizi dilerim. Ancak esas konuları doğru ve samimi olarak kaleme aldım.
1.Soruşturmada adı geçen şahıslarla olan ilişkim
1.1.Mustafa Levent GÖKTAŞ(MLG)
Hatırladığım kadarıyla Albay MLG Özel Kuvvetlere 1992 yılında katıldı. Kendisi ile emir
komuta zincirine girmem 1994 yılında özel kuvvetler özel grup komutanlığına atanmam ile
başlamıştır. 1995 yılı yaz aylarında bir şehidimiz teslim olmak üzere GATA’ya gittiğimiz esnada
hastanenin acil servisine özel kuvvetlerden bir subayın trafik kazası ile yaralı olarak getirildiğini
öğrendik, acil serviste MLG’nin ailesi ile trafik kazası geçirdiğini ve durumunun ağır olduğunu
öğrendiğimden itibaren hastane süresince kendisine ve ailesine uzun süre refakatçılık ettim. Bu
olayın kendisi ile olan yakınlığımızın başlangıcı olduğuna inanıyorum. Bu yakınlık görevimde
herhangi bir ayrıcalık sağlamamıştır. Özel kuvvetlerin dahil olduğu her türlü terör ile mücadele
görevinde her zaman görev aldım. Kendisi operasyonlarda gösterdiği özverili çalışmaları ve emir
komutadaki başarıları ile ortaya çıkan başarılı operasyonlar ile kısa zamanda özel kuvvetlerde tüm
personel tarafından saygı duyulan ve emrinde çalışmak için herkesin çaba gösterdiği bir komutan
olmuştur. MLG’ın emrinde görev yaptığım süreçte asli tim görevlerimin dışında zaman zaman
kendisinin şahsi, aile yada idari işlerini askeri terbiye ve hiyarşi dahilinde kendisinin verdiği
direktifleri ve talimatları yerine getirdim. Bu faaliyetleri yerine getirken tim komutanımın bilgisi
dahilinde ve izin olarak MLG’ın özel isteklerini icra ediyordum.

2002 yılına kadar bu tür taleplerine yardımcılığım çok fazla olmamakla beraber kendisine

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
karşı gösterdiğim askeri hiyarşideki saygı ve görev disiplinim nedeniyle bu türlü şahsi ve ailevi
işlerindeki yardımcılığım daha fazla olmaya başlamıştır. Nedir bu şahsi veya ailesi için yardımlar
derseniz;
Şöyleki kendisinin yoğun faaliyetleri nedeniyle ailesi için gerekli bazı konularda yardımcı
olmamı isterdi. (Eşinin işyerinden dosyaların taşınması, hastane, banka işleri, çocuklarının okul
kurs konuları, evrak, fatura veya ev tadilatları gibi) bazı zamanlarda şahsi arabası ile gittiği
yerlere aracını kullanarak yada resmi aracını kullandığı yerlerde ihtiyaç duyarsa yardımcı
Astsubay’ı olarak eşlik ederdim. Ayrıca MLG’ın bazı gayrı meşru gönül ilişkileride olurdu. Bu
konularda ailesi ile arasında bir sırdaş yada duvar görevi alırdım. Zaman zaman ilişkide olduğu
bu kadınların özel işleri yada kendisinden talep ettikleri konularda da verdiği direktiflerini ve
talimatlarını yerine getirdim. Böyle bir ortamda (aradan geçen uzun yıllar nedeniyle tarihlerini
hatırlamıyorum) benden bir yada iki kere farklı tarihlerde kontürlü hat almamı ve kendisine
getirmemi istedi, bu hatlar için herhangi bir cihaz almadım hatırladığım kadarıyla kendisinde var
olan tlf cihazları kullanırdı, ayrıca bu kontürlü hatlarda kullanmak üzere bana zaman zaman
kontürler aldırır ihtiyaç olduğunda telefona yükleme yaptırırdı. Bu tür özel isteklerini yerine
getirken yaptığım tüm horcamaları kendisi bizzat karşılardı. Bazı zamanlarda bu hatları gönül
ilişkisi olduğu kadınlarla görüşmesinde kullandığına şait oldum. Fakat bu hatları başka nerde
kullandığına hiç dikkat etmedim. MLG bunların yanısıra Azerbaycan’da bulunan ve ilişkisinden bir
oğlu olgunu bildiğim kadına zaman zaman para göndermemi isterdi yine parayı bizzat kendisi
verirdi. Bu bayan Türkiye’ye geldiğinde ilgilenmemi isterdi. Bu tür taleplerini yerine getirken
faaliyetlerinin illegal olduğunu değerlendirmeden askeri terbiye ve hiyarşi içinde bir ast olarak
şahsıma verilen talimatlarını en iyi şekilde yerine getirmeye gayret ettim. Bu süreçte kendisinin
güvenini kazandığımı düşünüyorum, o kadar ki ailesi ve gayri resmi gönül ilişkileriyle ilgili her
türlü konuyu benim ile paylaşırdı. Örneğin Arzum Okutan( o dönemde MTA(Maden Teknik
Aramada)’da çalışan) adlı kadınla imam nikahı yapmıştır bizzat şahitlinde bulundum, geri meşru
çocuğuna eşinden gizli kimlik çıkartıp üstüne almış, İstanbul’da bizzat sünnetini yaptırdık
beraberce.
Bu süreçte MLG zaman zaman arkadaşlarının ofislerini ziyaret ederdi bu ziyaretler çok sık
değil genelde haftada bir yada iki kere olurdu. Ben bazen özel arcını kullanırsa şöförü olarak
bazen de yardımcı Astsubayı olarak kendisine eşlik ederdim. Arkadaşları ile olan görüşmelerinde
beni hiçbir zaman dahil etmez, bende askeri terbiye ve disiplini çerçevesinde uzakta dururdum ya
arabada yada sekreter odalarında beklerdim. Genelde ziyarete gittiği ofisler;- dönemde Tandoğan
bölgesinde bulunan KOSGEB başkanı olan Erkan Bey, - Köroğlu bölgesinde Orhan Ak beyin,-
Çankayada eski Anayasa Mahkemesi binası karşısındaki sokakta (soruşturmada bahse konu
ofis)İrfan Bey’e ait ofis, - ve ayrıca Emek girişinde bulunan (ifademde size tarif ettiğim
yer)Aydın Bey diye bildiğim bir arkadaşımın ofisidir. MLG’nin kadınlara olan zaafı nedeniyle
buraların garsoniyer olarak kullandığını yada şahıslarla ticari ilişkiler kurmaya çalıştığını
düşünürdüm. Bu zaman diliminde kendine ait herhangi bir ofisi olmamıştır.
Hatırladığım kadarıyla 2002 yılı eylül ayında özel kuvvetler kirazlıdere bölgesinden
Gölbaşı oğulbey kışlasına taşınmaya başladığı dönemde kendisine MİT Müsteşarlığı teklifi
geldiğini hatırlıyorum. Oğulbeydeki karargahımızda görev yaptığımız bir gün bana MİT
Müsteşarlığına gitmesi durumunda benim de onunla gelip gelmeyeceğimi sordu. Bende terörle
mücadelede her zaman emri altında olduğumu bundan sonrada nerde görev yaparsa emrinde
çalışmaya hazır olduğumu belirttim. MLG gitmemiz durumunda benim yine kendisinin özel işlerini
takip etmeye devam etmemi istediğini hatırlıyorum.
MİT Müsteşarlığına gitmek için hazırlıklar yaparken MLG benim gibi Özel Kuvvetlerde
kendisi ile çalışan bir takım subay ve astsubaya kendisi ile beraber MİT’e gelip gelmeyeceğini
sorduğunu biliyorum. Çünkü bir müddet sonra bu olayın birlik içinde konuşulmaya başlandığına
şahit oldum. O günlerde MLG MİT Müsteşarlığı ile ilgili çalışmalara yoğunlaşmıştı. Sivil, asker
birçok kişi ile teması olduğunu hatırlıyorum. Gittiği her yerde bununla ilgili olarak görüşmeler

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
ve kulis faaliyetleri yaptığını gördüm. Bu kapsamda emniyet ve savcılıktaki sorgumda beyan
ettiğim Konya ve Antalya’ya seyahatler yaptık. Bu süreç devam ederken 2003 yılı Mayıs ya da
Haziran ayında Albay MLG aniden Özel Kuvvetler görevinden alınarak, Kara Kuvvetleri EDOK
Komutanlığına atandı. Bu olay kendisinde ve MAK Alayında büyük bir şok yaratmıştı. Kendisi bu
olaydan sonra tekrar Özel Kuvvetlere geri dönmek için çalışmalar ve görüşmeler yapmaya
başlamıştı.
EDOK komutanlığına atandıktan sonra ben de özel kuvvetlerde görevime devam ediyordum
zaman zaman TİM ya da kısım komutanlarımın izinleri yada bilgileri dahilinde asli görevlerime ek
olarak MLG'ye askeri hiyarşi içinde talimat ve direktiflerini yerine getirmeye devam ettim MLG
sağlık sorunlarını öne çıkararak EDOK ta raporlu olarak aktif görev yapmadı bu esnada
soruşturmada bahse konu olan irfan beyin ofisini daha sık kullanmaya başlamıştı hatırladığım
kadarıyla bu süreçte irfan bey kendi ofisinin kullanılmasından ziyade MLG a kullanması için kendi
ofisinin olduğu binanın en üst katında bir daireyi ofis haline getirmiş ve MLG’ın kullanımına
açmıştı.
Bundan sonra MLG bu ofisi daha sık kullanmaya başlamıştı özel kuvvetlerden subay-
astsubaylar mesai sonrasında hafta sonları MLG’yi burada ziyaret ederdi. Bu ziyaretler genelde
kısa görüşmeler halinde olur herkes MİT’e gidiş sürecini yada özel kuvvetlere geri dönüşünü
konuşurlardı.
Bu süreçte özellikle özel kuvvetlere geri dönüşü için soruşturmada adı geçen Gökhan Nuri
BOZKIR ile temasa geçtiğini ve Gökhan Nuri BOZKIR’ın babasının dönemin Genel Kurmay
Başkanı Hilmi Özkök ile olan ilişkisini (devre arkadaşı) kullanmaya çalıştığını gördüm. Birkaç kez
Gökhan Nuri BOZKIR’ın babasının OYAK Sitesinde (yıldızda) bulunan evine ziyarette
bulunduğuna şahit oldum. Bu süreçte Gökhan Nuri BOZKIR’ı İrfan beye ait ofiste bir kez
gördüğümü hatırlıyorum, o da bu maksat için olduğunu sanmaktayım.
Ağustos 2003’te MLG yaptığı görüşmelerin sonucunda özel kuvvetlere geri atandı. Ancak
MAK alay komutanı olarak değil özel kuvvetler okulunda kurul başkanı olarak daha pasif bir
göreve getirildi. Bu dönemde ben yine MAK alayında eğitim kısımında görevine devam ettim. 2005
yılı Ağustos ayına kadar askeri hiyarşi ve emir komutan zinciri içinde MLG’nin verdiği emir ve
talimatları yerine getirmeye devam ettim. Bu süreç içinde MLG İrfan beyin kendisine açtığı ofisi
kullanmaya devam etti. Genelde mesai sonrasında ya da haftasonlarında bu ofisi kullanırdı.
2005 yılı ağustos ayında MAK alayında görevli iken Genel Kurmay tarafından her yıl
yapılan İngilizce sınavını geçerek ve bazı değerlendirmeleri de başarılı bir şekilde tamamlamam
ardından Belçikada Nato görevine seçilerek atamam oldu. Belçikaya atamamdan sonra özel
kuvvetler okulunda kurul başkanı olarak çalışan MLG ile irtibatım telefon ile devam etti. Ara sıra
görüşürdük.
Kamuoyunda Sauna çetesi olarak bilinen olay meydana geldiğinde MLG’nin TSK’den
emekli olmuş avukatlık ve danışmanlık işi ile meşgul olduğunu hatırlıyorum. Bu dönemde
Gökhan Nuri BOZKIR’ın sauna çetesi davasında GNB ın babası ve annesinin isteği ile
avukatlığını yaptığını biliyorum. Daha sonra 2009 yılında MLG kamuoyunda Ergenokon davası
olarak bilinen soruşturma kapsamında gözaltına alındı. Ben bu sırada Belçika Nato görevinden
dönerek diyarbakır 8 nci Ana Jet Üs Komutanlığında İngilizce öğretmeni olarak atanmış görev
yapmaktaydım. MLG nin tutuklu bulunduğu dönemde eşine maddi bir desteğim olamasa da manevi
olarak destek olmaya devam ederek zaman zaman eşi ile görüşmeye devam ederek moral
desteğinde bulundum.
...
2019 Ağustos ayı ilk haftası Bağdattan izine geldim izin dönüşünde (27 Ağustos 2019)
Esenboğa havaalanında hakkımda alınan yurtdışı yasağı nedeniyle pasaportuma elkonulması
üzerine soruşturmadan haberdar oldum. Ertesi gün konusu öğrenmek için Ankara Adliyesinde sizin
makamınıza geldiğim gün olan 28 Ağustos 2019 günü MLG ile irtibata geçmeye çalıştım ancak sms
yolu ile irtibat kurabildim. (Sms ve whatsapp görüşmelerim soruşturma kapsamında el konulan

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
telefonda mevcut) kendisine konunun ne olduğundan o dönemde komutanım olduğun için bilgisi
olup olmadığını sordum, MLG bana bu soruşturmanın GNB ın savcılığa bir mektup yazdığını
bunun üzerine özel kuvvetlerden bazı subay astsubayın savcılığa çağrılarak sorular sorulduğunu
önemli bir şey olmadığını, ifademi verip önemsememi belirtti, yurtdışında olduğunu gelince
görüşelim dedi (detayları sms kayıtlarımda görebilirsiniz)
Daha sonra ısrarlı görüşme taleplerime zor da olsa kabul ederek yaklaşık 3-4 hafta sonra
Eylül 2019 sonlarında Söğütözünden Koç kulelerinde bulunan ofisinde MLG ile görüşmeye yanına
gittim görüşmemizde özel kuvvetlerden tanıdığım ve emekli olduktan sonra MLG ile beraber
çalışan Altan BORA albayım da vardı. MLG, Altan Boranın da bu kapsamda savcılık tarafından
çağrıldığını birkaç soru sorulduğunu (hatta görüşmede kendisinin de hazır bulunduğunu beyan
etti) ama önemli bir şey olmadığını belirtiler. Ayrıca Altan Bora savcının bazı subaylara
ulaşamadığını, ondan bahsi geçen bazı subaylara ulaşmasını ve gelip savcılıkla görüşmelerini
istediğini belirtmesi üzerine ben de gizli bir dosyada bana bile açıklama yapılmaz iken kendisinden
böyle bir talebin savcılık tarafından istenmesi manasız gelmişti. Bunun üzerine MLG konuyu
araştırıp ne olduğunu öğrendiğinde bana bilgi vereceğini ve sorunu (yurtdışı yasağımı)
çözebileceğini söylemesi üzerine ofisinden ayrıldım. Aradan geçen yaklaşık 1 ay sonra yine MLG
ile zorla ve ısrarlarımla ofisinde görüşmeye gittim. Konunun bahse konu (soruşturma
kapsamındaki) cinayetle ilgili olabileceğini benim kitap yazmam nedeniyle (savaş ve çatışmalardan
yorgun ırak-2018) ve bağdatta bulunduğum süreçte bağdat elçiliğinde görevli MİT personeli ile
çalışmalarda bulunmamdan dolayı soruşturmaya dahil edildiğim gibi şeylerden bahsetmesi üzerine
ben de özel kuvvetlerden aldığım devlet terbiyesinde, devlet kurumlarının desteğe ihtiyacı
olduğunda destek vermenin MİT gibi bir kurum ile çalışmanın ne gibi bir sakıncası olacağını
söylediğimde, MİT personeline güvenilmeyeceğini, her türlü ayak oyununu yapacakları gibi sözler
söyleyerek onlarla ilişkili olduğumdan dolayı böyle istenmeyen olayların için çekilmiş
olabileceğimi belirtti ancak bunlar beni tatmin eden cevaplar olmadığından, bağdatta destek
olduğum MİT personelleri ile irtibata geçerek soruşturmayı sorduğumda bana kendilerinin bir
ilgisi olmadığını, bir cinayet ile ilgili adliyeye sevk olmuş konuda da yardımcı olmayacaklarını ve
bilgilerinin olmadığını söylemeleri üzerine MLG nin beni yanlış yönlendirdiğini hissetmeye
başladım.
MLG ile son yüzyüze görüşmem aralık 2019 son haftasında olmuştur. Kendisi yine bana
benzer konuları söyleyerek benim ingiliz ve amerikan firmaları ile çalışmamın ve MİT
personeline yardımcı olmamdan dolayı sıkıntıya sokulduğum gibi yorumlar yaparak beni
yönlendirdiğine ya da başından savmaya çalıştığına inanıyorum.
Bu son görüşmemizde kendisine içinde bulunduğum maddi ve manevi zorluklarımı belirttim.
Yurtdışı yasağım nedeniyle ıraktaki işime gidemediğimden işimi kaybetmiş ve kazancım kesilmişti.
Sadece emekli maaşım olan 4.000 TL ile geçinemediğimi beklenmedik bu yasak nedeniyle daha
önce çektiğim kredileri ödeme zorluklarımdan, kızımın devam eden tedavisini ve masraflarını
karşılamakta çıkmaza girmekte olduğumu derin maddi sorunlarımın hat safhaya çıktığı bir
ortamda bana en azından Türkiyede iş konusunda yardımcı olmasını rica ettim ancak bu talebime
bile bir dönüş yapmadığı gibi o günden sonra kendisini defalarca aramama ve tüm ısrarlarıma
rağmen görüşemedim. Fakat WhatsApp ve sms aracılığı ile zaman zaman irtibat kurabildim. Sms
ya da whatsapp kayıtlarımda da görebileceğiniz gibi beni hep oyalayıcı ya da yanlış bilgiler verdi.
Hatta hatırladığım bir mesajlı görüşmemizde savcılık makamı ile zor da olsa görüştüğünü ve benim
için yazılı olarak kefil olduğunu beyan etti. MLG ile whatsapp aracılığı ile görüşmemiz ağustos ya
da Eylül 2021 e kadar olmuştur. O günden sonra kendisi ile hiçbir şekilde irtibatım olmadığı gibi
bu süreçte bana karşı ne maddi, manevi ne de hukuki desteği de olmamıştır.
Soruşturma kapsamında emniyette gözaltı esnasındaki sorgumda güvenlik güçleri
tarafından MLG ın karakutusu olduğum ifade edildiğinde de beyan ettiğim gibi ve yukarda
anlatmaya çalıştığım üzere de ben MLG nin ancak özel hayatı ve ailesi ile ilgili olarak kendisinin
bana bir komutanım olarak verdiği talimatlar ve direktifleri ışığında yaptığım hizmetleri hakkında

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
bilgilere sahip olduğumu belirtmek isterim. Askeri hiyarşi ve disiplin çerçevesinde ast - üst ilişkisi
dışında ve askeri hiyarşi kapsamında resmi görevlerimiz dışında hiçbir zaman görevler ilgili
konuları benimle paylaşmaz ya da dahil etmezdi. Neticede ben silahlı kuvvetlerde bir astsubaydım
onun gözünde. Bu süreçte yaşadığım zorluklar ve sıkıntılarım gözönüne alındığında ve bunlara
sebep olduğuna inandığım MLG yi korumaz ya da kollamak gibi bir tavır içinde olamayacağımı
belirtmek isterim..." şeklinde ifadelerde bulunmuştur.

Mehmet NARİN'in yazmış olduğu bu dilekçe incelendiğinde; şüpheli Mustafa Levent


GÖKTAŞ hakkında Özel Kuvvetler Komutanlığı Muhabere Arama Kurtarma Alay Komutanı iken
onun şahsi işleri dahil emrinde çalıştığını, kendisinin ilgilendiği şahsi işleri ile resmi olarak yaptığı
görevler dışındaki işleri ve görüşmeleri hakkında bilgi sahibi olmadığını, kendisine bu konularda
bilgi vermediğini, şüphelinin, dışarıda şahsi işlerinde kullandığı sivil şahıslara ilişkin ofisleri
bulunduğunu, 2002 yılında Özel Kuvvetler Komutanlığının Kirazlıdere'deki yerleşkesinden
Gölbaşı Oğulbey'e taşındığı döneme (11/11/2002-02/12/2002) denk gelen şekilde şüpheli Mustafa
Levent GÖKTAŞ'a Milli İstihbarat Teşkilatı Müsteşarlığı görevi teklifinin geldiğini, bu maksatla
sivil insanlar dahil görüşmeler yaptığını, bu kapsamda Konya ve Antalya ziyaretlerini yaptığını,
çevresindekiler ile Milli İstihbarat Teşkilatı Müsteşarı olursa beraberinde çalışmak için görüşmeler
yaptığını ancak çok ani bir şekilde 2003 yılı içerisinde Özel Kuvvetler Komutanlığından isteği
dışında Kara Kuvvetleri Komutanlığına EDO Komutanlığına tayin olduğunu, sonrasında yaptığı
uğraşlar neticesinde yeniden Özel Kuvvetler Komutanlığına geldiğini, ancak aynı yerde MAK
Alayında çalışamadığını, daha sonrasında ise emekli olduğunu belirtmiştir.

Şüpheli Mustafa Levent GÖKTAŞ'ın olay tarihinde kullanımında olan gsm hattı soruşturma
dosyamıza getirtilen tüm Türkiye CDR verileri içerisinden araştırılmış, daha önce de ifade edildiği
gibi o dönem ÖKK MAK alayında Astsubay olarak görev yapan, Mustafa Levent GÖKTAŞ'ın
kendi şahsi işleri dahil yanında çalıştırdığı Mehmet NARİN isimli astsubay adına kayıtlı 0535 572
46 52 numaralı gsm hattını çoğunlukla kullanmış olduğu tespit edilmiştir.

Arama detay kayıtlarının (CDR) incelenmesinde, maktulün öldürülmesi olayına ilişkin


olarak şüpheli Mustafa Levent GÖKTAŞ ve diğer şüphelilere ilişkin yapılan tespitlerde;
"Enver ALTAYLI'nın ifadesinde de belirttiği olay döneminde kullanımında olan 0532
656 57 53 numaralı gsm hattının hts verileri soruşturma dosyamıza getirtilmiştir. Yapılan
incelemelerde o dönem Kaynak Holding kayıtlı olan Mustafa ÖZCAN'ın kullanımında
olduğu anlaşılan 0533 737 83 41 numaralı gsm hattı ile 01/06/2002 ile 01/06/2003 tarihleri
arasındaki ilk irtibatın 31/08/2002 tarihinde olduğu sonrasında ise, 21/09/2002, 08/11/2002,
18/11/2002, 25/11/2002, 13/12/2002, 08/02/2002, 10/02/2003 tarihlerinde olduğu, ancak Enver
ALTAYLI ile Mustafa ÖZCAN’ın ortak irtibatı olan 0532 230 56 57 numaralı gsm hattı
kullanıcısı, Enver ALTAYLI’nın çok yakın adamı olan Nizamettin AFŞAR’ın, Mustafa ÖZCAN
ile arasında çok sayıda irtibat olduğu tespit edilmiştir. Nizamettin AFŞAR ile Mustafa ÖZCAN
arasında yapılan bu görüşmelerin çoğunda Nizamettin AFŞAR ile Enver ALTAYLI’nın aynı baz
istasyonunda sinyal aldıkları, aslında Mustafa ÖZCAN ile Enver ALTAYLI arasında yapılan
görüşmelerin çoğunun Nizamettin AFŞAR adına kayıtlı gsm hattı üzerinden yapılmış olduğu,
Enver ALTAYLI’nın olası takibi engellemek için Mustafa ÖZCAN ile olan görüşmelerinde
Nizamettin AFŞAR’ın 0532 230 56 57 numaralı gsm hattını kullandığı anlaşılmıştır. Nizamettin
AFŞAR hattı ile Mustafa ÖZCAN arasında ilk irtibat 21/08/2002 tarihinde olduğu, 25/08, 26/08,
05/09, 21/09, 02/10, 03/10, 05/10, 14/10, 21/10, 26/10, 04/11, 08/11, 20/12/2002, 21/01/2003,
23/01, 24/01, 25/01, 27/01, 28/01, 01/02, 08/02, 16/02, 17/02, 03/03, 10/03, 24/03, 26/03, 27/03,
31/03,17/04, 23/04, 24/04, 05/06, 06/06, 09/06/2003 tarihlerinde de bu irtibatın devam ettiği
görülmüştür.
Nuri Gökhan BOZKIR aktarımı sonucu tanık Zihni ÇAKIR beyanına uyan Enver

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
ALTAYLI’nın Özel Kuvvetler Komutanlığı ile irtibatı sağlayan kişinin Enver ALTAYLI'nın
hts trafiklerinin incelenmesi neticesinde 0535 347 74 84 numaralı gsm hattını kullanan Aydın
KÖSTEM isimli şahıs olduğu, çünkü Enver ALTAYLI ile Aydın KÖSTEM arasında irtibatların
olduğu zamanda ya da çok yakın zaman diliminde, Aydın KÖSTEM isimli şahsın ÖKK’da irtibat
kurduğu kişinin, o tarihlerde ÖKK’da Astsubay olan Mehmet NARİN adına kayıtlı 0535 572 46 52
numaralı gsm hattını kullanan Özel Kuvvetler Komutanlığı Muhabere Arama Kurtarma Alay
Komutanı olan Mustafa Levent GÖKTAŞ isimli şahıs olduğu anlaşılmıştır. Alınan hts
kayıtlarından Mustafa ÖZCAN’ın Enver ALTAYLI ile irtibat kurduğu tarihlerde Enver ALTAYLI
ile Aydın KÖSTEM arasında da irtibat kurulduğu, Enver ALTAYLI ve Aydın KÖSTEM
arasında ilk irtibatın 04/08/2002 tarihinde olduğu, bu irtibatın, 07/08, 27/09, 30/09, 01/10, 02/10,
03/10, 05/10, 08/10, 09/10, 13/10, 13/10, 14/10, 15/10, 16/10, 17/10, 18/10 (0535 588 52 16
Mehmet GÖREN adına kayıtlı Aydın Köstem tarafından kullanılan gsm hattı), 20/10, 21/10, 22/10,
25/10/2002, 04/11/2002, 05/11, 06/11, 07/11, 08/11, 09/11, 10/11, 12/11, 13/11, 14/11, 15/11,
16/11, 18/11, 21/11, 22/11, 24/11, 25/11, 26/11, 28/11, 29/11/2002, 04/12/2002, 05/12, 10/12,
11/12, 14/12, 17/12, 18/12, 21/12, 25/12/2002, 04/01/2003, 13/01, 14/01, 15/01, 16/01(0543 762
62 65 Işık Köstem adına kayıtlı hat), 18/01(0533 258 19 77 Işık Köstem adına kayıtlı hat), 21/01,
22/01, 23/01(0533 258 19 77 Işık Köstem adına kayıtlı hat), 24/01( 0543 762 62 65 Işık Köstem
adına kayıtlı hat), 26/01, 28/01 (0533 258 1977 Işık Köstem adına kayıtlı hat), 29/01( 0533 258 19
77 Işık Köstem adına kayıtlı hat), 30/01, 19/02/2003, 01/03/2003, 07/04/2003, 08/04, 01/06/2003,
04/06 (0533 258 19 77 Işık Köstem adına kayıtlı hat), 21/06, 23/06, 25/06/2003 tarihlerinde devam
ettiği, aralarında 1 yılda toplamda 108 kez irtibatın olduğu görülmüştür.
Enver ALTAYLI ile Aydın KÖSTEM arasında irtibat olduğu tarihlerde, Aydın
KÖSTEM’in ÖKK’da Astsubay olan Mehmet NARİN isimli şahıs adına kayıtlı 0535 572 46 52
numaralı gsm hattı kullanıcısı Özel Kuvvetler Komutanlığı Muhabere Arama Kurtarma Alay
Komutanı olan Mustafa Levent GÖKTAŞ ile irtibatlandığı görülmüş, Aydın KÖSTEM ile
Mustafa Levent GÖKTAŞ arasında, alınan hts kayıtlarından birbirleri ile olan irtibatları
incelendiğinde; ilk irtibatın 02/07/2002 tarihinde olduğu, bu irtibatın, 09/07/2002, 10/07, 15/07,
17/07, 18/07, 19/07, 20/07, 30/07, 31/07/2002, 01/08/2002, 03/08, 26/08/2002, 09/09/2002,
10/09/2002, 12/09, 19/09, 02/10/2002, 03/10, 05/10, 08/10, 15/10, 16/10, 17/10, 18/10, 20/10,
25/10, 26/10, 29/10/2002, 03/11/2002(Mehmet Gören adına kayıtlı gsm hattı), 04/11/2002 (Işık
Köstem ve Mehmet Gören adına kayıtlı hatlar ile), 25/11/2002 (Mehmet Gören adına kayıtlı hat),
05/12/2002, 13/01/2003, 14/01, 16/01/2003 ( Işık Köstem adına kayıtlı hatlar ile), 07/02/2003,
11/02, 25/02/2003, 16/03/2003, 20/03, 27/03/2003, 10/04/2003, 11/04, 26/04/2003 (Işık Köstem
adına kayıtlı hat), 02/06/2003, 07/06, 16/06/2003 (Işık Köstem adına kayıtlı hat) tarihlerinde devam
ettiği, aralarında 1 yılda toplamda 109 kez irtibat olduğu görülmüştür.
Mustafa ÖZCAN-Enver ALTAYLI/Nizamettin AFŞAR, Enver ALTAYLI-Aydın
KÖSTEM, Aydın KÖSTEM-Mustafa Levent GÖKTAŞ irtibatları karşılıklı detaylı şekilde
incelendiğinde bu irtibatların neden Necip HABLEMİTOĞLU için kurulduğu daha net bir şekilde
anlaşılmaktadır. Bu kapsamda, 02/10/2002 tarihinde Mustafa ÖZCAN’ın Enver ALTAYLI ile
Necip HABLEMİTOĞLU konusu ile ilgili görüşme yapmak için İstanbul ilinden Ankara iline
geldiği değerlendirildiği, İstanbul-Ankara yolunun Ankara’ya giriş ilçesi olan Kazan bazında
bulunduğunda 09:40 sıralarında Nizamettin AFŞAR adına kayıtlı hattı 0532 230 56 57 numaralı
gsm hattını aradığı, Nizamettin AFŞAR’ın ise 09:41 de Enver ALTAYLI’yı aradığı, 02/10/2002
tarihinde Enver ALTAYLI ilk görüşmesini 09:06 sıralarında Aydın KÖSTEM ile yaptığı, Aydın
KÖSTEM’in ise 11:26 da Mustafa Levent GÖKTAŞ'ı aradığı, 03/10/2002 tarihinde 10:08
sıralarında Mustafa ÖZCAN’ın Nizamettin AFŞAR’ı aradığı, Enver ALTAYLI’nın ise o sıralarda
aynı bazda olduğu, 20:02 de ise Enver ALTAYLI’nın Nizamettin AFŞAR’ı aradığı, 20:03 de ise
Nizamettin AFŞAR’ın, Mustafa ÖZCAN’ı aradığı, 03/10/2002 tarihinde 10:37 de ise Aydın
KÖSTEM’in, Mustafa Levent GÖKTAŞ'ı aradığı, 10.47 de Aydın KÖSTEM’in, Mustafa Levent
GÖKTAŞ'a mesaj attığı, 10:48 de Enver ALTAYLI’nın Aydın KÖSTEM’i aradığı, 10:50 Mustafa

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
Levent GÖKTAŞ'ın Aydın KÖSTEM’e mesaj attığı, 10:52 de Aydın KÖSTEM’in Mustafa Levent
GÖKTAŞ'a mesaj attığı, 10:53 de Aydın KÖSTEM’in Enver ALTAYLI’yı aradığı, 19:23 de Aydın
KÖSTEM’in Mustafa Levent GÖKTAŞ'ı aradığı, 21:11 de Enver ALTYALI’nın Aydın
KÖSTEM’i aradığı, 05/10/2002 tarihinde 12:31 de Mustafa ÖZCAN’ın Nizamettin AFŞAR
tarafından arandığı, 12:08 de Enver ALTAYLI’nın Aydın KÖSTEM’i aradığı, 12:10 da Enver
ALTAYLI’nın Halil ŞIVGIN’ı aradığı, 11:37 de Aydın KÖSTEM’in Mustafa Levent GÖKTAŞ'a
mesaj attığı, 08/10/2002 tarihinde 10:46 ve 15:21 de Enver ALTAYLI’nın Aydın KÖSTEM’i
aradığı, 15:33 de ise Aydın KÖSTEM’in Mustafa Levent GÖKTAŞ'ı aradığı, 14/10/2002 tarihinde
18:19 da Mustafa ÖZCAN’ın Nizamettin AFŞAR tarafından arandığı, 14:44 de Enver
ALTAYLI’nın Aydın KÖSTEM’i aradığı, öncesinde 14:43 de Halil ŞIVGIN’I aradığı, 15/10/2002
tarihinde 15:05 de Enver ALTAYLI’nın Aydın KÖSTEM’i aradığı, Aydın KÖSTEM’in ise 08:14,
09:19 de kendisinin kullanımında olan Mehmet GÖREN adına kayıtlı 0535 588 52 16 numaralı
gsm hattı üzerinden, Mustafa Levent GÖKTAŞ'ı aradığı, 16/10/2002 tarihinde 13:50 de Enver
ALTAYLI’nın Aydın KÖSTEM’i aradığı, , Aydın KÖSTEM’in ise 11:05, 12:34, 19:43 Mehmet
GÖREN adına kayıtlı 0535 588 52 16 numaralı gsm hattı üzerinden Mustafa Levent GÖKTAŞ'ı
aradığı, 17/10/2002 tarihinde 18:54 de Enver ALTAYLI’nın Aydın KÖSTEM’i aradığı, Aydın
KÖSTEM’in ise 11:49, 15:03 de Mehmet GÖREN adına kayıtlı 0535 588 52 16 numaralı gsm hattı
üzerinden, Mustafa Levent GÖKTAŞ'ı aradığı, 21:34 de mesaj attığı, 21:50 de mesaj aldığı, 21:54,
22:04 de mesaj attığı, 22:05 de mesaj aldığı, 22:11 de mesaj attığı, 18/10/2002 tarihinde 11.28 de
Enver ALTAYLI’nın Aydın KÖSTEM’i aradığı, 12:04 de Aydın KÖSTEM’in Mehmet GÖREN
adına kayıtlı hattan Enver ALTAYLI’yı aradığı, 10:31 de Aydın KÖSTEM’in Mehmet GÖREN
adına kayıtlı hattan Mustafa Levent GÖKTAŞ'ı aradığı, 20/10/2002 tarihinde 13:19, 17:36 de
Enver ALTAYLI’nın Aydın KÖSTEM’i aradığı, 19/10/2002 tarihinde Mustafa ÖZCAN’ın
Enver ALTAYLI ile Necip HABLEMİTOĞLU konusu ile ilgili görüşme yapmak için
İstanbul ilinden Ankara iline geldiği değerlendirildiği, 21/10/2002 tarihinde 10:54 de Mustafa
ÖZCAN’ın Nizamettin AFŞAR tarafından arandığı, Nizamettin AFŞAR ile Enver
ALTAYLI’nın aynı bazda olduğu, Enver ALTAYLI’nın 11:18 de Halil ŞIVGIN’ı aradığı,
11:49 da Halil ŞIVGIN’ın Necip HABLEMİTOĞLU’nu aradığı, Enver ALTAYLI’nın Halil
ŞIVGIN’ı aradıktan sonraki ilk görüşmesinde 11:39 da Aydın KÖSTEM’i aradığı, 19:46 ise
Necip HABLEMİTOĞLU’nun Şaban YILMAZ adına kayıtlı 0536 435 06 73 nolu gsm hattını
kullanan, yakın arkadaşı olan Ergün POYRAZ’ı aradığı, bu görüşmeden hemen sonra 19:50
de Ergün POYRAZ’ın Aydın KÖSTEM’i aradığı (Aydın KÖSTEM-Ergün POYRAZ
arasında ilk ve tek irtibat), 25/10/2002 tarihinde 10:48 Enver ALTAYLI’nın Aydın KÖSTEM’i
aradığı, Aydın KÖSTEM’in 16:10 da Mustafa Levent GÖKTAŞ'a mesaj attığı, 16:12 de mesaj
aldığı, 16:14 de mesaj attığı, 16:19 da mesaj aldığı, 16:25 de mesaj attığı, 16:27 de mesaj aldığı,
16:31 de mesaj attığı, 26/10/2002 tarihinde Enver ALTAYLI ve Nizamettin AFŞAR’ın İstanbul
ilinde olduğu, 16:42 de Enver ALTAYLI’nın Nizamettin AFŞAR’ı aradığı, hemen ardından 17:18
de Nizamettin AFŞAR’ın Mustafa ÖZCAN’ı aradığı, bu görüşmenin Mustafa ÖZCAN HTS
kaydında olmadığı ancak Nizamettin AFŞAR HTS kaydında çıktığı, Mustafa ÖZCAN’ın bu
görüşmeyi muhtemelen yurt dışında bulunduğu sırada yaptığı (23-27/09/2002 tarihleri arasında
Mustafa ÖZCAN hts’sinde herhangi bir kayıt olmadığı), Aydın KÖSTEM’in 19:41 ve 22:31 de
Mustafa Levent GÖKTAŞ'a mesaj attığı, 22:36 da mesaj aldığı, 22:41 de mesaj attığı, 22:42 de
mesaj aldığı, 22:50 de mesaj attığı, 22:57 de mesaj aldığı, 23:03 de mesaj attığı, Mustafa
ÖZCAN’ın 27/10/2002 tarihinden sonra ise İstanbul ilinde baz vermeye başladığı, bu tarihte
Mustafa ÖZCAN, Enver ALTAYLI, Nizamettin AFŞAR’ın İstanbul ilinde olduğu, Enver
ALTAYLI’nın 27/10/2002-01/11/2002 tarihleri arasına ilişkin hts kaydının olmadığı, muhtemelen
yurt dışında olduğu, 04/11/2002 tarihinde 12:58 de Mustafa ÖZCAN’ı Nizamettin AFŞAR’ın
aradığı, 13:18 de Enver ALTAYLI’nın Aydın KÖSTEM’i aradığı, Mehmet GÖREN adına kayıtlı
hattı kullanan Aydın KÖSTEM’in 10:38 de Mustafa Levent GÖKTAŞ'a mesaj attığı, 14:15 de
Mustafa Levent GÖKTAŞ tarafından kullanılan 0533 731 96 20 nolu başka bir gsm hattının ( Bu

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
hattın Aydın KÖSTEM ile ilk ve tek irtibatı bu) Aydın KÖSTEM’i aradığı, 15:46 da Mustafa
Levent GÖKTAŞ'ın, Aydın KÖSTEM tarafından kullanılan eşi Işık KÖSTEM adına kayıtlı gsm
hattını aradığı, 08/11/2002 tarihinde 13:06 da Mustafa ÖZCAN’ın Nizamettin AFŞAR’ı aradığı,
13:21 de Enver ALTAYLI’nın Mustafa ÖZCAN’ı aradığı, 10:53, 11:18 ve 11:40 da Enver
ALTAYLI’nın Aydın KÖSTEM’i aradığı, 13/11/2002 tarihinde 11:31 ve 12:21 de Mustafa
ÖZCAN’ı Nizamettin AFŞAR’ın aradığı, Mustafa ÖZCAN’ın Ankara ilinde bulunduğu, 21:15 de
Enver ALTAYLI’nın Mustafa ÖZCAN’ı aradığı, 14/11/2002 tarihinde 14:00 de Mustafa ÖZCAN’ı
Nizamettin AFŞAR’ın aradığı, Enver ALTAYLI ile Nizamettin AFŞAR bazının aynı olduğu, 12:09
ve 15:22 de Enver ALTAYLI’nın Aydın KÖSTEM’i aradığı, 15/11/2002 tarihinde 14:50 de
Mustafa ÖZCAN’ın Nizamettin AFŞAR’ı aradığı, 15:11 de Enver ALTAYLI’nın Aydın
KÖSTEM’i aradığı, 18/11/2002 tarihinde 11:28 de Mustafa ÖZCAN’ın Nizamettin AFŞAR’ı
aradığı, 13:01 de Enver ALTAYLI’nın Mustafa ÖZCAN’ı aradığı, 16:11 de Enver ALTAYLI’nın
Aydın KÖSTEM’i aradığı, 24/11/2002 tarihinde 21:43 de Mustafa ÖZCAN’ın Nizamettin
AFŞAR’ı aradığı, 21:45 de Nizamettin AFŞAR’ın Mustafa ÖZCAN’ı aradığı, Mustafa ÖZCAN’ın
bu tarihte Ankara ilinde olduğu, 23:06 da Enver ALTAYLI’nın Aydın KÖSTEM’i aradığı,
25/11/2002 tarihinde Mustafa ÖZCAN’ın Enver ALTAYLI ile Necip HABLEMİTOĞLU konusu
ile ilgili görüşme yapmak için İstanbul ilinden Ankara iline geldiği değerlendirildiği, 12:32 de
Mustafa ÖZCAN’ın Nizamettin AFŞAR’ı aradığı, 12:44, 12:49, 12:51, 13:02 de Nizamettin
AFŞAR’ın Mustafa ÖZCAN’ı aradığı, bu aramalarda Enver ALTAYLI ile Nizamettin AFŞAR’ın
aynı baz konumlarında olduğu, 18:56 da Enver ALTAYLI’nın Mustafa ÖZCAN’ı aradığı, 13:25 de
Enver ALTAYLI’nın Halil ŞIVGIN’ı aradığı, 17:04 ve 20:04 de Halil ŞIVGIN’ın Enver
ALTAYLI’yı aradığı, 13:58, 14:56, 17:55 de Enver ALTALI’nın Aydın KÖSTEM’i aradığı, 09:32
de Aydın KÖSTEM tarafından kullanılan Mehmet GÖREN gsm hattının Mustafa Levent
GÖKTAŞ'ı aradığı, 26/11/2002 tarihinde 14:50 de Mustafa ÖZCAN’ı Nizamettin AFŞAR’ın
aradığı, 09:54 de Enver ALTAYLI’nın Aydın KÖSTEM’i aradığı, 29/11/2002 tarihinde Enver
ALTAYLI’nın 20:50 de Halil ŞIVGIN’ı aradığı, 20:51 de Enver ALTAYLI’nın Aydın KÖSTEM’i
aradığı, 04/12/2002 tarihinde 18:44 de Enver ALTAYLI’nın Aydın KÖSTEM’i aradığı, 18:45 de
Aydın KÖSTEM’in Enver ALTAYLI’yı aradığı, 05/12/2002 tarihinde 20:08 de Enver
ALTAYLI’nın Aydın KÖSTEM’i aradığı, 12:45 de Aydın KÖSTEM’in Mustafa Levent
GÖKTAŞ'a mesaj attığı, 15:28 de Mustafa Levent GÖKTAŞ'ın Aydın KÖSTEM’e mesaj attığı,
10/12/2002 tarihinde 13:38 de Enver ALTAYLI’nın Aydın KÖSTEM’i aradığı, 11/12/2002
tarihinde 16:12 de Enver ALTAYLI’nın Aydın KÖSTEM’i aradığı, 13/12/2002 tarihinde Enver
ALTAYLI ile Mustafa ÖZCAN arasında “rooming” şeklinde arama olduğu, 14/12/2002 tarihinde
19:00 da Enver ALTAYLI’nın Aydın KÖSTEM’i aradığı, 17/12/2002 tarihinde 11:58 de Enver
ALTAYLI’nın Aydın KÖSTEM’i aradığı, 18/12/2002 tarihinde 21:53 de Enver ALTAYLI’nın
Aydın KÖSTEM’i aradığı ( Necip HABLEMİTOĞLU cinayetinin işlendiğinin kamuoyunca
bilindiği zaman dilimi), 20/12/2002 tarihinde 13:07 de Mustafa ÖZCAN’ın Nizamettin AFŞAR
tarafından arandığı (Mustafa ÖZCAN ile Nizamettin AFŞAR ya da Enver ALTAYLI’nın bir
sonraki irtibatı 06/01/2003 tarihinde), 21/12/2002 tarihinde 16:06 da Enver ALTAYLI’nın Aydın
KÖSTEM’i aradığı, 25/12/2002 tarihinde 15:50, 17:16, 17:17, 18:00, 19:57 de Enver
ALTAYLI’nın Aydın KÖSTEM’i aradığı, 13/01/2003 tarihinde 09:09, 18:55 de Enver
ALTAYLI’nın Aydın KÖSTEM’i aradığı, 19:17, 19:59, 20:05 de Mustafa Levent GÖKTAŞ'ın
Aydın KÖSTEM’i aradığı tespit edilmiştir.
Söz konusu bu irtibat trafiği Cumhuriyet Başsavcılığımızca düzenlenen 11/03/2020 tarihli
dosya inceleme tutanağı ile kaleme alınmış, tüm ismi geçen şahısların irtibat trafikleri Necip
HABLEMİTOĞLU'nun öldürülmesinden kısa bir süre önce başladığı ve Necip
HABLEMİTOĞLU'nun öldürülmesinden sonraki süreçte azalarak devam ettiği görülmüştür.
Yukarıda açıklanan irtibat trafiğinin, maktul Necip HABELEMİTOĞLU için kurulduğu teknik
olarak izah edilebilmektedir. Ayrıca bu husus Nuri Gökhan BOZKIR'ın Milli İstihbarat
Teşkilatınca Ukrayna'dan ülkemize getirilmesi üzerine düzenlenilen ve Cumhuriyet

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
Başsavcılığımıza sunulan 26/03/2022 tarihli istihbari bilgi notunda da ifade edilmektedir. Söz
konusu istihbarat notunda bu hususta;"...Enver ALTAYLI, Aydın KÖSTEM, Levent GÖKTAS’A
ilişkin tespitler,
Yapılan çalışmada;
Enver ALTAYLI’nın; 905326565753, 903124478770,
Nizamettin AFŞAR’nın; 905322305657, 903123615794,
Aydın KÖSTEM’in; 905353477484, 903124954882, 903124670724, 905355885216,
905426579521,
Mustafa ÖZCAN’nın; 905337378341, 905333323171, 905336481109,
Levent GÖKTAŞ’ın; 905355724652, 905337319620 (Her iki GSM hattı da Mehmet NARIN
adına kayıtlıdır)
Halil ŞIVGIN’nm; 905322125270, numaralı GSM ve sabit hatlarını kullandıkları
değerlendirilmiştir.
905363149756 numaralı GSM hattının E.ALTAYLI'nın kardeşi Talat ALTAYLI
(TCKN:21289048026) tarafından kullanıldığı, ayrıca E.ALTAYLI’nın 17/12/2002’de
4916090632565 numaralı Almanya GSM hattı ile görüşme yaptığı değerlendirilmektedir.
905355724652 numaralı GSM hattının L.GÖKTAŞ tarafından kullanıldığı tespit edilmiştir.
İlaveten L.GÖKTAŞ’ın yine M.NARIN adına kayıtlı olan 905337319620 numaralı ikinci bir GSM.
hattını da kullandığı değerlendirilmiştir.
Mustafa ÖZCAN (TCKN: 52732017344)’a İlişkin İlave Tespitler:
Mustafa ÖZCAN’ın 905337378341 numaralı GSM hattının yanı sıra
01/09/2000-20/08/2002 tarihleri arasında 905333323171 numaralı GSM hattını da kullandığı, bu
kapsamda, Enver ALTAYLI ve Nizamettin AFŞAR ile irtibatlarının sadece Temmuz 2002’de
gerçekleşmediği, 2000 yılından itibaren özellikle Nizamettin AFŞAR ile yoğun bir şekilde
bağlantısı olduğu belirlenmiştir…
E.ALTAYLI’nın kullanıcısı olduğu 905326565753 numaralı GSM hattı ile M.ÖZCAN’ın
irtibatının 17/05/2001'de başladığı belirlenmiştir. Bu kapsamda, E.ALTAYLI’nın, N.AFŞAR
aracılığıyla M.ÖZCAN ile irtibatını sağlamış olabileceği değerlendirilmektedir…
M.ÖZCAN’ın 03/12/2002 saat 00.16’da Ankara/Çiftlik bölgesinde bulunan bir
ankesörlü tarafından arandığı, 03/12/2002 saat 14.29’da A999273 numaralı pasaport ile İstanbul
Atatürk Havalimanı’ndan çıkış, 17/12/2002 saat 14.35’de aynı sınır kapısından giriş yaptığı tespit
edilmiştir. Şahsın 17/12/2002’de Türkiye’ye dönmesi dikkati çekici görülmüştür.
Ayrıca 905337378341 numaralı GSM hattının 03-17/12/2002 tarihleri arasındaki
aramaları incelendiğinde,
03/12/2002 14.33’de Atatürk Havalimanı’nda sinyal verdiği,
03/12/2002 18.26’da kullanıcısı tespit edilmeyen 16464315596 numaralı ABD GSM
hattından arandığı, ancak muhtemelen yurtdışında olduğu için sinyal bilgisinin bulunmadığı, bu
saatten sonra ilk görüşmesini 04/12/2002 04.17’de gerçekleştirdiği,
16/12/2002 17:54:26’de ve muhtemelen yurtdışında olduğu 17/12/2002 09:57:33’de
gerçekleştirdiği görüşme akabinde, sinyal verisinin 17/12/2002 15:54:40’de İstanbul/Üsküdar’da
alındığı görülmüştür.
M.ÖZCAN’m 03-04/12/2002 tarihlerinde gerçekleşen aramaları arasında 10 saat,
16-/17/2002 tarihindeki aramaları arasında da 10 saat boşluk bulumnası nedeniyle en az 9 saatlik
bir uçuş yaptığı, mezkûr tarihlerde ABD veya Kanada’ya gitmiş olabileceği, değerlendirilmektedir.
Anılanın ayrıca, 905336481109 numaralı GSM hattını dönem içerisinde sadece yurtdışı
(ABD) görüşmelerini yapmak için kullandığı, söz konusu GSM hattı üzerinden yoğun bir şekilde
15709928712 numaralı GSM hattı kullanıcısı FETÖ/PDY üyesi Cevdet TÜRKYOLU ile iltisaklı
olduğu, C.TÜRKYOLU ile 02/12/2002 ve olaydan bir gün önce 17/12/2002 saat 21.42’de 272 sn.lik
bir görüşme ve 19/12/2002 saat 06.40’da 535 sn.lik bir görüşme gerçekleştirdiği belirlenmiştir.
M.ÖZCAN ile C.TURKYOLU arasında 02-17/12/2002 tarihleri arasında görüşme olmaması

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
M.ÖZCAN’nın ABD’ye gitmiş olma olasılığı güçlendirmektedir.
Söz konusu aramalardan sonra anılanın 905359245503 numaralı GSM hattı kullanıcısı
Aytekiıı MEMİŞ (TCKN. 14899512964)4 aradığı, A.MEMİŞ’in E.ALTAYLI ile iltisaklı olduğu
belirlenmiştir. Ayrıca, yapılan teknik inceleme neticesinde, A.MEMİŞ’in Mustafa ÖZCAN ile yakın
ilişkide olduğuna dair kanaat hasıl olmuştur.
M.ÖZCAN’a Yönelik Teknik Çalışma,
Mustafa ÖZCAN’ın Ankara’da sinyal verdiği dönemlere ve iddialara konu diğer şahısların
(A.KÖSTEM, E.ALTAYLI, L.GÖKTAŞ) İstanbul’da bulundukları döneme ait teknik çalışma
gerçekleştirilmiştir.
Bu kapsamda;
H.ŞIVGIN ve M.ÖZCAN’nın kullanıcısı olduğu GSM hatlarının sinyal bilgileri tetkik
edilmiştir. E.ALTAYLI’ nın 21/09/2002 saat 06.52’de Türkiye’ye giriş, 22/09/2002 saat 11.49’da
çıkış yaptığı belirlenmiştir. 22/09/2002 saat 10.22’de H.ŞIVGIN’ın İstanbul’a müteveccihen
Ankara’dan yola çıktığı, saat 18.21 sularında İstanbul’da tesisli baz istasyonlarından hizmet aldığı
belirlenmiştir. Bu kapsamda H.ŞIVGIN ile E.ALTAYLI’nın aynı saatler arasında İstanbul’da
bulunmadığı, E.ALTAYLI’nın Türkiye’den çıkış yapmış olduğu, bu nedenle anılanların 22/09/2002
tarihinde görüşme ihtimalinin olmadığı belirlenmiştir.
Diğer taraftan E.ALTAYLI’nın ve N.AFŞAR’ın CDR kayıtlarına göre 21/09/2002 saat
13.23’de M.ÖZCAN ile irtibat kurdukları Çamlıca/İstanbul civarında aynı/yakın bölgedeki
bazlardan birlikte hizmet aldıkları belirlenmiş olup, anılanların 21/09/2002’de görüşmüş
olabilecekleri kanaati hâsıl olmuştur.
02/10/2002 saat 09.06’da A.KÖSTEM ile E.ALTAYLI’nın irtibatlandığı, saat 09.40’da
M.ÖZCAN’ın kullanıcısı olduğu değerlendirilen 905337378341 numaralı GSM hattı üzerinden
Ankara’ya gelmek üzereyken N.AFŞAR’ın kullanıcısı olduğu 905322305657 numaralı GSM hattını
aradığı, N.AFŞAR’ın da bu aramadan sonra saat 09:41’de E.ALTAYLI’nın kullanıcısı olduğu
değerlendirilen 905326565753 numaralı GSM hattını aradığı,
Saat 11.21’de A.KÖSTEM’in Kızılay’daki bazlardan faydalanarak saat 11.26’da
Dikmen’de sinyal bilgisi bulunan Levent GÖKTAŞ tarafından kullanıldığı değerlendirilen
905355724652 numaralı GSM hattını aradığı, ardından mezkûr GSM hattının sabit bir şekilde
(arama kayıtlarına cevap vermeden ya da arama yapmadığı) Bahçelievler Kara Kuvvetleri
Komutanlığı binası civarında sinyal bilgisinin bulunduğu, saat 13.51’de 905324080376 numaralı
GSM hattının Kızılay’da arama-aranma kaydı olduğu,
A.KÖSTEM’in 11.21-15.37’ye kadar Kızılay civarında tesisli baz istasyonlarından hizmet
aldığı, M.ÖZCAN’ın ise saat 12.55’te Kızılay’a geldiği ve saat 18.00’e kadar Kızılay civarında
tesisli baz istasyonlarından hizmet aldığı, N.AFŞAR’ın saat 13.30’da G.O.P.’tan Kızılay’a doğru
yola çıktığı, saat 14.00 civarında Mithatpaşa civarında sinyal bilgisinin bulunduğu, 14.40’da ise
Dikmen’de bulunan baz istasyonlarından hizmet aldığı, E.ALTAYLI’nın ise saat 13.40’da
G.O.P.’da bulunduğu, saat 13.57’de ise Olgunlar Cd. civarında sinyal bilgisinin bulunduğu, kısa
bir süre bu bölgede bulunmasına müteakip saat 14.14’de Dikmen’e geçtiği, bu kapsamda
M.ÖZCAN’ın Ankara’ya giriş yapmasını müteakip N.AFŞAR’la irtibatlanması, M.ÖZCAN ve
A.KÖSTEM’in gün boyu Kızılay ve civarında tesisli baz istasyonlarından hizmet alması,
N.AFŞAR’ın ve E.ALTAYLI’nın kısa bir süre Kızılay civarında tesisli baz istasyonlarından hizmet
alması çerçevesinde anılanların görüşmüş olabileceği değerlendirilmiştir. Ancak anılanların aynı
baz istasyonlarından hizmet almadıkları, N.AFŞAR ve E.ALTAYLI’nın kısa bir süre Kızılay
civarında bulunmasının ve o döneme ait konum verilerinin eksikliğinin göz önünde
bulundurulmasında fayda mütalaa edilmektedir.
Diğer taraftan, 03/10/2002’de;
Saat 10.37’de Dikmen’de bulunan A.KÖSTEM’in kullanıcısı olduğu değerlendirilen
905353477484 numaralı GSM hattı üzerinden AŞTİ’de konum bilgisi bulunan ve L.GÖKTAŞ’ın
kullanıcısı olduğu değerlendirilen 905355724652 numaralı GSM hattını aradığı, saat 10.47’de

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
A.KÖSTEM’in L.GÖKTAŞ’a SMS gönderdiği, saat 10.48’de E.ALTAYLI’nın Dikmen’de bulunan
A.KÖSTEM’i aradığı, saat 10.50’de L.GÖKTAŞ’ın A. KÖSTEM’e SMS gönderdiği, saat 10.52’de
ise A.KÖSTEM’in L.GÖKTAŞ’a SMS gönderdiği, saat 10.53’de ise A.KÖSTEM’in E.ALTAYLI’yı
aradığı, A.KÖSTEM’in 14.56-17.10 saatleri arasında Kuğulu Park civarında sinyal bilgisinin
bulunduğu, E.ALTAYLI’nın ise 12.30-20.07 arasında Kuğulu Park civarında sinyal bilgisinin
bulunduğu, N.AFŞAR’m saat 12.53’de Kuğulu Park civarında sinyal vererek İstanbul’da sinyal
bilgisi bulunan A.MEMİŞ’i aradığı, N.AFŞAR’ın saat 15.30’e kadar Kuğulu Park civarında sinyal
bilgisinin bulunduğu, bu bağlamda şahısların Kuğulu Park civarında bir görüşme yapmış
olabileceği belirlenmiş olup, L.GÖKTAŞ’ın kullanıcısı olduğu GSM hattının 14.30-18.30 saatleri
arasında Bahçelievler civarında sinyal bilgisinin bulunduğu, ancak anılanın GSM hattına gelen
aramaları yanıtlamadığı, herhangi bir kişiyi aramadığı, söz konusu süre zarfında buluşmaya gitmiş
olabileceği ancak bu konuda net bir tespit yapılamadığı. M.ÖZCAN’ın ise 03/10/2002’de
İstanbul’da bulunduğu hususları belirlenmiştir,
18/10/2002’de M..ÖZCAN (GSM: 905337378341)’ın beraberinde A.MEMİŞ (GSM:
905359245503) olduğu halde İstanbul’dan Konya’ya hareket ettiği, 18/10/2002’de Konya’da
kaldıkları, 19/10/2002 saat 11.48’de Konya’da sinyal bilgisinin bulunurken Ankara’ya
müteveccihen yola çıktıkları, bu kapsamda anılanların saat 13.30’da Bala’da ve saat 14.36’da
G.O.P.’da sinyal bilgisinin bulunduğu, saat 16,23’de Kızılay’da sinyal bilgisinin bulunduğu, saat
21.17’de ise Yenimahalle’de sinyal bilgisinin bulunduğu,
18/10/2002’de L.GÖKTAŞ (GSM: 905355724652)’ın saat 10.31’de A.KÖSTEM’in
kullanıcısı olduğu değerlendirilen 905355885216 numaralı GSM hattı ile irtibat kurduğu, ardından
saat 13.15’de Bahçelievler civarında sinyal bilgisi bulunurken saat 16.07’de Kızılcahamam’dan
sinyal bilgisi bulunduğu, anılanın geceyi de burada geçirdiği, beraberinde 905327400855
numaralı GSM hattının kullanıcısı bir kadının da bulunduğu. 19/10/2002 günü sabah 09.11’de
Kızılcahamam’da sinyal bilgisinin bulunduğu, saat 14.17’de Ankara’ya dönüş yolunda 14.17 Saray
Mevkii’nde, 15.08’de Turan güneş Blv. Civarında tesisli bazlardan hizmet almaya başladığı,
Diğer taraftan, E.ALTAYLI’nın kullanıcısı olduğu 905326565753 numaralı GSM hattının
19/10/2002’de saat 11.14’de Sıhhiye’de, 11.29’da Yeııimahalle/İstanbııl Yolu civarında sinyal
bilgisinin bulunduğu, saat 14.16’da ise Kızılcahamam’da sinyal verdiği, bu kapsamda anılanın
11.14 ve 11.29’da sinyal bilgileri baz alınırsa anılanın 12.30 sularında Kızılcahamam’da olduğu,
söz konusu zaman aralığında L.GÖKTAŞ'ın da Kızılcahamam’da bulunması şahısların
12.30-14.00 aralığında Kızılcahamam’da görüşmüş olabilecekleri ancak anılanlar arasında
herhangi bir irtibatın bulunmadığı, (diğer taraftan E.ALTAYLI’nın sadece iki saatlik süre için
Kızılcahamam’a gitmesinin dikkati çekici olduğu değerlendirilmektedir.) akabinde
E.ALTAYLI’nın saat 14.40’da Saray Mevkii’nde sinyal bilgisinin bulunduğu, saat 14.57’de
Ankara’ya giriş yaptığı ve söz konusu gün diğer şahıslarla herhangi bir yakınlık bilgisinin
bulunmadığı,
19/10/2002’de L.GÖKTAŞ’ın Ankara’ya dönmesini müteakip saat 16.01’de Kızılay/İzmir
Caddesi’ndeki baz istasyonlarından arama-aranma kaydının bulunduğu, dikkati çekici olarak
M.ÖZCAN ile aynı baz istasyonundan saat 16.01-17.15 arasında bulunduğu, L.GÖKTAŞ ve
M.ÖZCAN’ın uzun süre aynı bazdan hizmet almalarının dikkati çekici olduğu,
A.KÖSTEM’in 19/10/2002 saat 14.17’de Kızılay’da tesisli baz istasyonlarından hizmet
aldığı, 16.26’da ise Birlik Mh. civarında sinyal bilgisinin bulunduğu, bu kapsamda,
M.ÖZCAN’ın Kızılay’da 16.23’de sinyal bilgisinin bulunduğu ancak anılanın daha önce
Kızılay’a gelmiş olabileceği ve bu kapsamda A.KÖSTEM ile görüşmüş olabileceğinin
değerlendirildiği, (Şahıslar arasında birebir irtibat bulunmadığı hususunun göz önünde
bulundurulmasında fayda mütalaa edilmektedir.)
-13/11/2002’de M.ÖZCAN’ın günübirlik İstanbul’dan Ankara’ya geldiği saat 12.21’de
N.AFŞAR ile saat 21.15’de E.ALTAYLI ile irtibatlandığı belirlenmiş olup, sinyal bilgileri itibari ile
anılanın E.ALTAYLI ve N.AFŞAR ile görüştüğüne dair herhangi bir tespit yapılamamıştır.

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
-24/11/2002’de M.ÖZCAN’ın kullanıcısı olduğu 905337378341 numaralı GSM hattının
sabah 09.56’da Ankara’ya müteveccihen İstanbul’dan yola çıktığı, aynı gün saat 13.04’de
Ankara/Yenimahalle’de sinyal bilgisinin bulunduğu, saat 21.43’de N.AFŞAR’ın kullanıcısı olduğu
905322305657 numaralı GSM hattını aradığı, söz konusu saatte N.AFŞAR’ın Keçiören’de,
M.ÖZCAN’ın ise Karum İş Merkezi civarında sinyal bilgisinin bulunduğu, M.ÖZCAN’ın saat
23.35’de Yenimahalle’de tesisli baz istasyonlarından hizmet aldığı, E.ALTAYLI’nın ise 20.3l’de
Natoyolu/Mamak civarında sinyal bilgisinin bulunduğu ve 24/11/2002’de söz konusu saatten sonra
herhangi bir irtibatının ve konum bilgisinin bulunmadığı, 25/11/2002 tarihinde saat 11.13’de
Güvenlik Cd./Çankaya civarında sinyal bilgisinin bulunduğu, aynı gün M.ÖZCAN’ın saat 18.48’de
İstanbul’a dönmesine müteakip E.ALTAYLI’yı aradığı, bu kapsamda 24/11/2021 saat 20.30-23.00
arasında E.ALTAYLI ile M.ÖZCAN’ın yakınlıklarına dair net bir tespitte bulunulamamış olup,
anılanlar arasında arama- aranma kayıtları ve konum verilerinin eksikliği kapsamında anılan
şahısların görüşmüş olabileceği hususunun göz önünde bulundurulmasında fayda mütalaa
edilmektedir.
Anılanların (E.ALTAYLI. L.GÖKTAŞ, A.KÖSTEM, N.AFŞAR) bu tarihler haricinde bir
araya geldiklerine dair net bir tespitte bulunulamamış, nitekim M.ÖZCAN’ın Aralık 2002 başı
itibarıyla yurtdışında olmasından dolayı çalışmada sadece bu tarih aralığına bakılmıştır.
-Diğer taraftan, M.ÖZCAN’ın yurtdışında iken genelde oğlunu ve gazeteci Hüseyin
GÜLERCE’yi ararken 10/12/2002 ve 13/12/2002 tarihlerinde ALTAYLI ve Nizamettin AFŞAR
ile de bağlantı kurmasının dikkati çekici olduğu düşünülmektedir,
Aydın KÖSTEM’e Yönelik İlave Tespitler:
A.KÖSTEM’in kullanıcısı olduğu 905353477484 numaralı GSM hattının olay günü olan
18/12/2002 saat 21.53’te E.ALTAYLI’nm kullanıcısı olduğu 905326565753 numaralı GSM
hattını arayarak 79 sn.İlk bir görüşme gerçekleştirdiği, söz konusu görüşme esnasında
kullandığı bazın Yaylabağ Köyü Ankara Güney Mevkii olduğu, belirlenmiştir. Olayda adı geçen
Fikret EMEK’in kullanıcısı olduğu 905423782309 numaralı GSM hattının da aynı tarihte
(18/12/2002) saat 22.03’te 903124914671 numaralı sabit hattan gelen aramayı mezkûr baz
üzerinden cevaplandırdığı, 903124914671 numaralı sabit hattın Fikret EMEK’ten önce Antalya’da
bulunan L.GÖKTAŞ’ı aradığı belirlenmiştir.
Aydın KÖSTEM -Enver ALTAYLI ilişkisi
Yapılan çalışmalar neticesinde, A.KÖSTEM ile E.ALTAYLI grubu arasındaki ilk irtibatın
15/01/2002’de E.ALTAYLI’nın anılanı araması ile başladığı, E.ALTAYLI’nın mezkûr aramadan
önce eski Sağlık Bakanı Halil ŞIVGIN ile irtibat kurduğu, bu kapsamda E.ALTAYLI-A.KÖSTEM
irtibatının anılan, aracılığıyla sağlandığı değerlendirilmektedir. Diğer taraftan, CDR kayıtlarına
göre A.KÖSTEM-H. ŞIVGIN arasındaki irtibatın 2001 yılına dayandığı, E.ALTAYLI ile
H.ŞIVGIN’ın ise oldukça yoğun ve eskiye dayanan irtibatlarının bulunduğu belirlenmiştir.
Aydın KÖSTEM-Levent GÖKTAŞ İlişkisi
A.KÖSTEM’in ofis ve GSM hatları üzerinden 905355724652 numaralı GSM' hattı (Levent
GÖKTAŞ tarafından kullanıldığı değerlendirilen) ile bağlantısının 02/07/2002’de başladığı
belirlenmiştir. A.KÖSTEM’in L.GÖKTAŞ’ı aramadan önce gazeteci Mehmet Masum EKİNCİ‘yi
aradığı, M.M. EKİNCİ’nin L.GÖKTAŞ ile Şubat 2002’de bir kere irtibatının bulunduğu,
A.KÖSTEM ile daha yoğun İrtibatının olduğu belirlenmiştir. İrtibatların A.KÖSTEM tarafından
başladığı, A.KÖSTEM’in söz konusu dönemde Van’da olduğu tespit edilmiştir.
A.KÖSTEM’in, 905355724652 numaralı GSM hattı kullanıcısı (Levent GÖKTAŞ olduğu
değerlendirilmektedir) ve E.ALTAYLI arasındaki irtibatı sağlayan kişi olduğu hususu teknik
açıdan (CDR ve HTS sinyali) ispatlanabilmektedir. Nitekim E.ALTAYLI ve/veya N.AFŞAR ile
L.GÖKTAŞ arasında birebir irtibat bulunmadığı, lâkin E.ALTAYL1-A.KÖSTEM irtibatından
sonra A.KÖSTEM’in L.GÖKTAŞ’ı aradığı hususu göze çarpmaktadır.
Bu kapsamda;
04/11/2002’de E.ALTAYLI’nın kullanıcısı olduğu GSM hattının ve N.AFŞAR’ın kullanıcısı

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
olduğu GSM hattının “Belpa Bazı” civarındaki baz istasyonlarından L.GÖKTAŞ ile beraber saat
15.05-16.40 sularında sinyal verdiği belirlenmiştir. Söz konusu husus dikkati çekici görülmüş olup,
anılanların gün içerisindeki CDR kaydı tetkik edilmiştir. Bu kapsamda;
N.AFŞAR’ın saat 12.18’de A.KÖSTEM’in ofisi olduğu değerlendirilen 903123615794
numaralı hattı aradığı, saat 12,58’de M.ÖZCAN’nın kullanıcısı olduğu 905337378341 numaralı
GSM hattını aradığı,
Saat 13.18’de Enver ALTAYLI’nın kullanıcısı olduğu 905326565753 numaralı GSM hattı
üzerinden A.KÖSTEM’in kullanıcısı olduğu 905353477484 numaralı GSM hattını aradığı,
A.KÖSTEM’in saat 14.08’de kullanıcısı olduğu değerlendirilen diğer bir hat olan
905355885216 numaralı GSM hattından L.GÖKTAŞ’ın kullanıcısı olduğu değerlendirilen
905355724652 numaralı GSM hattına mesaj attığı,
Saat 14.15’de L.GÖKTAŞT'ın kullanıcısı olduğu değerlendirilen 905337319620 numaralı
GSM hattı üzerinden A.KÖSTEM’in kullanıcısı olduğu değerlendirilen 905353477484 numaralı
GSM hattını aradığı,
Saat 14.16’da L.GÖKTAŞ’ın 903122234709 numaralı Bahçelievler’de bulunan sabit bir hat
tarafından arandığı,
Saat 15.05-16.31 arasında L.GÖKTAŞ, E. ALTAYLI’nın, N. AFŞAR’ın Belpa Buz Sarayı ve
Osmanlı Cad. şeklinde belirtilen bazlardan arama-aranma kayıtlarının bulunduğu, L.GÖKTAŞ’m
saat 14.24’de Mithatpaşa Cad.’indeki bazlardan sinyal alırken, saat 15.00 sularında bu bölgeye
geldiğinin değerlendirildiği,
Saat 15.46’da L.GÖKTAŞ’ın A.KÖSTEM tarafından kullanıldığı değerlendirilen
905332581977 numaralı GSM hattını aradığı,
Saat 16.59’da A.KÖSTEM’in 903124954882 numaralı sabit hat üzerinden L.GÖKTAŞ’ın
kullanıcısı olduğu değerlendirilen 905355724652 numaralı GSM hattını aradığı, saat 17.37’de
E.ALTAYLI’nın kullanıcısı olduğu 905326565753 numaralı GSM hattını aradığı,
05/11/2002’de saat 08.51-09.08 arasında A.KÖSTEM’in 903124670724 numaralı sabit
hat üzerinden önce E.ALTAYLI’nın kullanıcısı olduğu 905326565753 numaralı GSM hattını
daha soma L.GÖKTAŞ’ın kullanıcısı olduğu 905355724652 numaralı GSM hattını aradığı,
hususları belirlenmiştir. Bu kapsamda, L.GÖKTAŞ ile E. ALTAYLI arasında birebir iltisak
görünmemesine özen gösterdikleri, 04/11/2002 tarihinde BELPA tesisleri civarındaki bölgede
E.ALTAYLI, N.AFŞAR ve M.ÖZCAN’ın beraber saat 15.00-16.00 sularında sinyal verdikleri,
anılanların A.KÖSTEM aracılığıyla bir araya geldikleri, toplantıya katılmadığı değerlendirilen
A.KÖSTEM aracılığıyla ve ankesörlü telefonlar aracılığıyla irtibat kurmalarının, ayrıca
E.ALTAYLI’nın toplantıya gitmeden önce M.ÖZCAN ile iltisaklanmasının dikkati çekici olduğu
değerlendirilmektedir…
Mezkûr Bilgilere İlave Tespitler,
10/12/2002’de, ABD’de bulunduğu değerlendirilen Mustafa ÖZCAN’ın saat 09.02’de
E.ALTAYLI’nın adamı olan N.AFŞAR’ı aradığı, saat 13.06’da N.AFŞAR’ın M.ÖZCAN’ın asistanı
olduğu değerlendirilen 905359245503 numaralı GSM hattı kullanıcısı A.MEMİŞ ile irtibat
kurduğu, saat 13.38’de E.ALTAYLI’nın A.KÖSTEM’i aradığı görülmüş, ancak söz konusu
görüşmeler akabinde anılanların biraraya geldiklerine dair bir tespit yapılamamıştır,
11/12/2002 saat 16.12’de A.KÖSTEM ve E.ALTAYLI arasında iltisak bulunduğu görülmüş,
lâkin bir araya geldiklerine dair bir tespit yapılamamıştır.
13/12/2002 saat 10.52'de M.ÖZCAN’ın E.ALTAYLI’yı aradığı, 12/12/2002’de akşam
saatlerinde L.GÖKTAŞ’ın İstanbul’a müteveccihen Ankara’dan ayrıldığı, saat 11.36’da
L.GÖKTAŞ’ın A.KÖSTEM tarafından kullanılan sabit hat olan 903124670724 tarafından
arandığı, hem A.KÖSTEM’in hem de E.ALTAYLI’nın 13/12/2002 saat 14.00-16.00 sularında
Karum İş Merkezi civarındaki baz istasyonlarından hizmet aldıkları,
14/12/2002 saat 19.10’da A.KÖSTEM ile E.ALTAYLI arasında 127 sn.lik görüşme kaydının
bulunduğu, 17/12/2002 saat 11.58’de, saat 14.21’de A.KÖSTEM’in N.AFŞAR tarafından arandığı,

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
tespit edilmiştir.
A.KÖSTEM’in kullanıcısı olduğu 905353477484 numaralı GSM hattının olay günü olan
18/12/2002 saat 21.53’te E.ALTAYLI’nın kullanıcısı olduğu 905326565753 numaralı GSM
hattını arayarak 79 sn.lik bir görüşme gerçekleştirdiği, söz konusu görüşme esnasında
kullandığı bazın Yaylabağ Köyü Ankara Güney Mevkii olduğu, belirlenmiştir. Olayda adı geçen
Fikret EMEK’in kullanıcısı olduğu 905423782309 numaralı GSM hattının da aynı tarihte
(18/12/2002) saat 22.03’te 903124914671 numaralı sabit hattan gelen aramayı mezkûr baz
üzerinden cevaplandırdığı, 903124914671 numaralı sabit hattın EMEK’ten önce saat 22.01’de
Antalya’da bulunan L.GÖKTAŞ’ı aradığı belirlenmiştir.
Söz konusu irtibatlara ilişkin içerik bulunmamasından dolayı mahiyetine dair tam bir
tespit yapılamamıştır. Lâkin olaya yakın dönemde artan irtibatın dikkati çekici olduğu
düşünülmektedir…"şeklinde tespitler yapılmıştır.
Hem Cumhuriyet Başsavcılığımızca düzenlenilen 11/03/2020 tarihli dosya inceleme
tutanağı, hem de Milli İstihbarat Teşkilatınca yapılan 26/03/2022 tarihli görüşme kayıtlarının
incelenmesine ilişkin istihbarat notundan, maktul Necip HABLEMİTOĞLU'nun ölümünden önce
şüpheliler arasında kurulan yoğun, gizli, aracılar vasıtasıyla yapılan irtibatların, olaydan önce
şüphelilerin bir araya gelmelerin maktul Necip HABLEMİTOĞLU için kurulduğu teknik açıdan
izah edilebilmekle birlikte, alınan şüpheli ve tanık ifadeleri ile birlikte düşünüldüğünde bu husus
netlik kazanmaktadır. Ayrıca şüpheliler arasında bahsedilen şekilde yapılan iirtibatın maktulün
ölümünden sonra bittiği de gözlemlenmiştir.

Şüpheli Mustafa Levent GÖKTAŞ tarafından kullanıldığı anlaşılan 0535 572 46 52


numaralı gsm hattının maktul Necip HABLEMİTOĞLU'nun öldürüldüğü gün 18/12/2002 ve bir
gün öncesi 17/12/2002 tarihli irtibatlarına ve konum bilgilerine bakıldığında ise; 17/12/2002
tarihinde saat 00:54, 01:02, 01:33, 09:22 ve 09:29 da Arzum Reyhan Eraydın isimli kişiden mesaj
aldığı, mesaj attığı, 09:43 de Dış İşleri Bakanlığı adına kayıtlı gsm hattı tarafından arandığı,....
09:51 de Arzum Reyhan Eraydın'ı aradığı, 10:09 Aydın Ergüden'i aradığı,.... 11:09 da ofis olarak
kullandığı değerlendirilen Ankara Turan Güneş Bulvarı civarında bulunduğu sırada (Mehmet
Narin'in 06/07/2022 tarihinde Ceza İnfaz Kurumundan yolladığı mektup 6. Sayfa Köroğlu
Bölgesinde Orhan Ak Bey'in ofisi) Esen Narin adına kayıtlı Mehmet NARİN tarafından kullanılan
gsm hattını aradığı,.....12:38, 12:56 ve 13:55 de İlke Boya adına kayıtlı Fikret Emek ve Ahmet
Tarkan Mumucuoğlu ile irtibatlı olan ve bir süre bu kişiler tarafından da kullanılmış olduğu
değerlendirilen 17/12/2002 ile 05/02/2003 tarihleri arasında kapalı tutulan 0533 519 34 27 nolu
gsm hattı tarafından arandığı, 15:05 de Gölbaşı ilçesinde sinyal verdiği, 16:05 de Konya'nın Kulu
ilçesinde iken İlke Boya adına kayıtlı hat tarafından arandığı, Konya iline doğru yol üzerinde seyir
halinde olduğu, 17/12/2002 tarihinde saat 17:00 sıralarında Konya ilinde olduğu, bu bölgede baz
vermeye başladığı, 18/12/2002 tarihinde 00:00 da açık kaynak araştırmasından dönemin ABD New
York Başkonsolosu olduğu değerlendirilen Ömer ÖNHON adına kayıtlı 0533 469 53 33 nolu gsm
hattı tarafından arandığı, 09:05 de Muammer CAYMAZ adına kayıtlı hattı aradığı, 09:06 da
Mahmut YILDIZ adına kayıtlı hat tarafından arandığı, 09:17 de Muammer CAYMAZ adına kayıtlı
hattı aradığı, 09:20 de abone bilgisi çıkmayan 0505 424 21 58 nolu gsm hattı tarafından arandığı,
09:39 da Esen NARİN adına kayıtlı Mehmet NARİN tarafından kullanıldığı değerlendirilen 0532
584 19 32 nolu gsm hattı tarafından arandığı, 10:06 da Fikret EMEK adına kayıtlı ve onun
tarafından kullanıldığı değerlendirilen 0542 378 23 09 nolu gsm hattı tarafından arandığı, 10:19 da
Şakir BERBER adına kayıtlı hat tarafından arandığı, 10:20 de Ergin TAMER adına kayıtlı hat
tarafından arandığı, 10:36 da Aydın ERGÜDEN adına kayıtlı hattı aradığı, 10:47 de Mustafa
ÇÜRÜK adına kayıtlı hat tarafından arandığı, 11:04 de Ayşe BAYRAK adına kayıtlı hat tarafından
arandığı, 11:32 de Şakir BERBER adına kayıtlı hattı aradığı, 11:33 de 19173012288 (muhtemelen
ABD alan kodlu telefon) nolu hattı aradığı, 11:33 de Ömer ÖNHON adına kayıtlı hattı aradığı,
12:06 da Altyapı Mühendislik adına kayıtlı hat tarafından arandığı, 12:28 de Ensar Elektirik isimli

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
Şirket adına kayıtlı hat tarafından arandığı, 12:36 da eşi tarafından kullanıldığı değerlendirilen
Nesrin GÖKTAŞ adına kayıtlı hat tarafından arandığı, 12:38 de 0312 223 47 09 nolu sabit hat
tarafından arandığı, 12:40 da Rahmi DEMİR adına kayıtlı hat tarafından arandığı, 12:41, 12:42,
12:43 de Rahmi DEMİR adına kayıtlı hattı aradığı, 12:44 da Rahmi DEMİR adına kayıtlı hat
tarafından arandığı, 13:39 de Dış İşleri Bakanlığı adına kayıtlı hat tarafından arandığı, 14.10 da
Harun BOZKURT adına kayıtlı 0533 569 30 10 nolu gsm hattı tarafından arandığı, 14:24 de Ömer
ÖNHON adına kayıtlı hat tarafından arandığı, Bu sıralarda Mustafa Levent GÖKTAŞ'ın kullandığı
gsm hattının baz bilgisi Antalya ili olmaya başladığı, 14:25 de Zafer TOMBUL adına kayıtlı hattı
aradığı, 14:27 de Hasan TÜFEKÇİ adına kayıtlı hattı aradığı, 14:29 da Mustafa Sabri
SİPAHİOĞLU adına kayıtlı hattı aradığı, 14:32 de Teyfik Nazmi AKINCI adına kayıtlı hattı
aradığı, 14:32 de EŞ-SA adına kayıtlı hat tarafından arandığı, 14:58 de Mithat IŞIK adına kayıtlı
hat tarafından arandığı, 15:08 de Hasan TÜFEKÇİ adına kayıtlı hattı aradığı, 15:13 de Mahmut
YILDIZ adına kayıtlı hat tarafından arandığı, 15:20 de Zeynep Gaye ALPER adına kayıtlı hat
tarafından arandığı, 15:22 de 497114792370 numaralı muhtemelen Almanya ülkesine ait telefon
tarafından arandığı, 15:30 da 0312 223 47 09 nolu sabit hat tarafından 2 kere arandığı, 15:38 de
Hasan TÜFEKÇİ adına kayıtlı hat tarafından arandığı, 15:42 de Döne DEVECİ adına kayıtlı hattı
aradığı, 15:47 ve 15:52 de mesajlaştığı, 15:56 da 0312 287 24 22 nolu hat tarafından arandığı,
16:04 de Aydın ERGÜDEN adına kayıtlı hat tarafından arandığı, 16:06 da Ömer ÖNHON adına
kayıtlı hattı aradığı (Ömer ÖNHON’un da Antalya ilinde baz verdiği, Mustafa Levent Göktaş'ın da
aynı yerde baz verdiği), 16:28 de Aydın ERGÜDEN adına kayıtlı hattı aradığı, 16:31 de Dervis
GÜNES adına kayıtlı hat tarafından arandığı, 16:43 de Esen NARİN adına kayıtlı Mehmet NARİN
tarafından kullanıldığı değerlendirilen 0532 584 19 32 nolu gsm hattını aradığı, bu sırada Mustafa
Levent GÖKTAŞ, Mehmet NARİN ve Ömer ÖNHON gsm hatlarının baz konumlarının
“MURATPAŞA İl: ANTALYA - İlçe : Baz No : 21711 Operator” olduğu, 16:46 da 0312 447 85
42 nolu hat tarafından arandığı, 17:13 de Tuncer BAHÇİVAN adına kayıtlı hat tarafından mesaj
aldığı, 17:25 de Ergin TANER adına kayıtlı hattı aradığı, 17:32 de Mahmut YILDIZ adına kayıtlı
hat tarafından arandığı, 17:34 de Muammer CAYMAZ adına kayıtlı hattı aradığı, 17:36 da Ömer
ÖNHON adına kayıtlı hattı aradığı, 17:52 de Bengisu Elektrik adına kayıtlı hat tarafından arandığı,
17:52 de Hamidiye Kaynak Suları adına kayıtlı hat tarafından arandığı, 18:26 da Mahmut YILDIZ
adına kayıtlı hat tarafından arandığı, 18:41 de Bengisu Elektrik adına kayıtlı hat tarafından
arandığı, 18:50 de Fadime ALKAN adına kayıtlı hat tarafından arandığı, 19:01 de Mahmut
YILDIZ adına kayıtlı hat tarafından arandığı, 19:21 de Hasan TÜFEKÇİ adına kayıtlı hat
tarafından arandığı, 20:38 de Mahmut YILDIZ adına kayıtlı hat tarafından arandığı, 21:29 da Ömer
ÖNHON adına kayıtlı hattı aradığı, 21:30 da Numan İnan TUNÇ adına kayıtlı hattı aradığı, 21:37
de Hakan KIZILARSLAN adına kayıtlı hat tarafından arandığı, 21:40 da Zafer TOMBUL adına
kayıtlı hat tarafından arandığı, 21:47 de Güriş İnşaat adına kayıtlı hat tarafından arandığı, 22:01 de
0312 491 46 71 nolu hat tarafından arandığı, 22:04 de Tuncer BAHÇİVAN adına kayıtlı hat
tarafından arandığı, 22:09 da Hüseyin ERİM adına kayıtlı hat tarafından arandığı, 22:12 de Numan
İnan TUNÇ adına kayıtlı hat tarafından arandığı, 22:20 de Bengisu Elektrik adına kayıtlı hat
tarafından arandığı, 19/12/2002 tarihinde sabah saatlerinde Esen NARİN adına kayıtlı Mehmet
NARİN tarafından kullanıldığı değerlendirilen 0532 584 19 32 nolu gsm hattı hattı ile Antalya
ilinde aynı baz istasyonunda sinyal verdikten sonra Ankara iline döndüğü yolda Burdur ili Bucak
ilçesinde iken eski Özel Kuvvetler Komutanı olan Nevzat Bekaroğlu'nun aradığı tespit edilmiştir.
18/12/2002 tarihinde şüpheli Mustafa Levent GÖKTAŞ'ın irtibatları incelendiğinde,
şüphelinin beraberinde Astsubay Mehmet NARİN olduğu halde hafta içi mesai saatine tekabül
eden salı ve çarşamba günü, bilinebilen bir resmi görev ya da izni olmadan Ankara ilinden Antalya
iline gittiği, yolda Konya iline uğradığı, Antalya ilinde daha öncesinde de irtibatı olan dönemin
New York Başkonsolosu olduğu anlaşılan Ömer ÖNHON ile görüştüğü, 18/12/2002 tarihinde
Antalya ilinde iken Necip HABLEMİTOĞLU'nun öldürüldüğünün artık kamuoyunca duyulduğu
bir saat olan 21:37 de o tarihte Ankara Adliyesinde Cumhuriyet Savcısı olan Hakan Kızılarslan

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
tarafından arandığı, 22:04 de maktul Necip HABLEMİTOĞLU ile de irtibatı olan, muhtemelen
maktulün de arkadaşı olan Tuncer BAHÇİVAN tarafından arandığı görülmüştür. Muhtemeldir ki
bu aramalar o tarihte kamuoyundan infial uyandıran bu cinayet olayı nedeniyle Mustafa Levent
GÖKTAŞ'ın bir bilgisi var mı diye ilgililerce yapıldığı değerlendirilmiştir. Yine olay tarihinde
şüpheli Mustafa Levent GÖKTAŞ'ı 22:01 sıralarında arayan ÖKK'da görev yapan Halil ÖVEN'in
ev telefonu olabileceği değerlendirilen 0312 491 46 71 nolu sabit hat Mustafa Levent GÖKTAŞ'ı
aradığı bu aramadan sonra 22:03 de Fikret EMEK'i aradığı ancak Fikret EMEK'in telefonu kapalı
olduğu için çağrının yönlendirme şeklinde düştüğü hem CDR verilerinden alınan hts kayıtları hem
de Milli İstihbarat Teşkilatı Başkanlığının dosyamıza sunduğu 26/03/2022 tarihli istihbari bilgi
notunda tespit edilmiştir. Burada şu hususa dikkat çekmek gerekmektedir. Şüpheli Mustafa Levent
GÖKTAŞ cinayetten bir gün önce Ankara ilinden Konya iline ordan da Antalya iline yaptığı
ziyaretler, Necip HABLEMİTOĞLU'nun öldürüldüğünü öğrendikten sonra tekrar Ankara iline
gelmesi hususu ilerde analatılacak olan Ahmet Tarkan MUMCUOĞLU'nun durumunu bize
hatırlatacakır. Ahmet Tarkan MUMCUOĞLU, Kazakistan'a resmi olarak görevli gittiği zamanda
ülkeye gelerek Maktul Necip HABLEMİTOĞLU'nu öldürme fiilini işlemiştir. Maktul Necip
HABLEMİTOĞLU'nu öldürmek suçundan ifadesi alındığında ilk verdiği ifade, kendisinin
Kazakistan'da görevli olduğunu söylemesi olmuştur. Aynı şekilde Mustafa Levent GÖKTAŞ'ta
henüz ifadesi alınmasa da Nuri Gökhan BOZKIR Ukrayna ülkesinden ülkemize getirilmesinden,
isminin soruşturma dosyasına geçtiğinin anlaşılmasından sonra, Oda Tv isimli internet haber
sitesine yaptığı açıklamada, açık kaynaktan elde edilen 23/02/2022 tarihli haberde;
"LEVENT GÖKTAŞ ODATV’NİN SORULARINI YANITLADI
Levent Göktaş, Odatv’nin sorularına yanıt verdi. Necip Hablemitoğlu’nu tanımadığını ifade
eden Levent Göktaş şunları söyledi: “Bu olayın uzak yakın benle hiç ama hiç bir ilgisi yok. Ben
kendisinin kim olduğunu bile öldükten sonra öğrendim. Ben şerefli onurlu bir Türk subayıyım
bunu herkes bilir. Bunu yapacak ya da yaptıracak kişi şerefsiz onursuz biri ya da birileridir. FETÖ
işi olduğu aşikardır. Yakın zamanda gerçek ortaya çıkar.”
“ABDULLAH GÜL’E CV VERECEKTİM”
Odatv’nin “Dönemin Başbakan Yardımcısı Abdüllatif Şener’e CV verdiniz mi?” sorusuna
Levent Göktaş şöyle yanıt verdi: “Hayır, ben Abdüllatif Şener beyi tanımıyorum. Ben
Konya’ya Şeb-i Aruz Töreni için gittim.” Soruşturma kapsamında tutuklanan Özel Kuvvetler
Komutanlığı’nda görevli Mehmet Narin’in “emir astsubayı” olmadığını ifade eden Levent Göktaş,
“Albayların emir subayı olmaz” dedi. Levent Göktaş, “Mehmet Narin çok sağlam, çok iyi bir
Astsubaydır” diyerek, Mehmet Narin’in bahsettiği Konya ve Antalya gezisini şöyle anlattı: “17
Aralık’ta hava çok kötüydü ve karlıydı. Onu yanıma hem şoförlük yapsın hem yanımda dursun
diye aldım. Konya’da kaldığımız otelde Sayın Abdullah Gül’ün de olacağını söylediler. O zaman
da MİT Müsteşar Yardımcılığı boştu ya da yeni birisi atanacaktı. Kendisine vermek üzere
CV hazırladım. Beni kendisiyle görüştüreceklerdi. Ama sabah acil işi çıkmış hemen
Ankara’ya dönmek zorunda kalmış. O yüzden görüşemedik, sonra ben Konya’dan Antalya,
Antalya’da kaldım ya da kalmadım hatırlamıyorum ama Antalya’dan da Ankara’ya döndüm."
şeklinde bir beyanda bulunduğu anlaşılmaktadır.
Bu haber şüpheli Mustafa Levent GÖKTAŞ ya da avukatı olduğunu söyleyenlerce
yalanlanmamıştır. Burada, olay tarihinde Özel Kuvvetler Komutanlığı Muhabere Arama Kurtarma
Alay Komutanı olan şüpheli Mustafa Levent GÖKTAŞ, maktulün kim olduğunu öldükten sonra
öğrendiğini ifade etmiş ise de bu durum kendisinin TSK içindeki konumu, aldığı eğitimler,
Türkiye'nin o tarihteki konjektürel durumundaki bilgi düzeyi, asgari bile kabul edise entellektüellik
seviyesi karşısında inandırıcı bulunmamıştır. Kaldı ki maktul Necip HABLEMİTOĞLU'nun
öldürüldüğünün kamuoyunca anlaşılmasından sonra, gerek maktul ile ortak irtibatı olan Tuncer
BAHÇİVAN ile yaptığı görüşme, gerekse diğer kişilerle yaptığı görüşme sonrasında şüpheli
Mustafa Levent GÖKTAŞ'ın, maktulü ve öldürüldüğünü biliyor olduğunu bize göstermektedir.
Söz konusu haberde yapılan bir diğer açıklamada ise cinayetten bir gün önce soğuk ve karlı

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
bir kış günü, yanına Mehmet NARİN isimli Astsubayı alarak Konya iline Şebi Aruz törenlerine
katılmak için gitmiş olması, devamında da Antalya iline gitmesi hususu incelendiğinde, bu
durumu ilerleyen aşamalarda anlatılacak olan Mehmet NARİN isimli kişinin ifadesinde;
"...2002 yılı kış ayında bir gün Levent GÖKTAŞ beni aradı, yanına çağırdı. Yanına gittiğimde bana
kendisiyle ilgili hazırlamış olduğu cv'leri elime verdi. Konya iline gideceğimizi belirtti. Kendisi
bana daha önce MİT Müsteşarlığına aday olduğunu bahsetmişti. Konya iline cv'ler ile
gideceğimizi, burada dönemin Başbakan yardımcısı Abdüllatif ŞENER ile görüşerek cv'leri
vereceğimizi söyledi. Kendi Renault Safran marka şahsi aracı ile kendisi direksiyonda, yanında
Arzum OKUTAN isimli bir bayan arkadaşı, arkada ben olacak şekilde Konya iline gittik. O tarihte
ben izinli değildim. Komutanım beni çağırdığı için gitmek durumunda idim. Kendisinin izinde olup
olmadığını bilmiyorum. Konya ilinde Hilton Oteline gittik, ben ve bayan arkadaşına lobide
oturmamızı söyledi. Kendisi otelin başka bir bölümüne cv'lerle birlikte gitti, bir süre sonra
yanımıza geldi, burada "Konya'ya gelmişken, Antalya'ya gidelim, Dışişleri Bakanlığında diplomat
olan bir arkadaşım gelmiş, onu ziyaret edelim" dedi. 3'ümüz birlikte Antalya iline gittik. Burada
ismini hatırlamadığım bir otele geldik. Burada otele giriş yaptık. Ben "Komutanım müsaadenizle
istirahate geçeyim" dedim, yanından ayrıldım. Ben otelde iken Levent GÖKTAŞ'ın kiminle
görüştüğünü bilmiyorum. Burada hatırladığım kadarıyla 1 gece kaldık. Ertesi günü kahvaltı
yaptıktan sonra otelden çıktık ve Ankara iline doğru yola çıktık..." şekliyle geçmektedir.
Mehmet NARİN'in ifadesinden anlaşılacağı üzere, şüpheli Mustafa Levent GÖKTAŞ, izin
vs. bir durum olmadan beraberinde Mehmet NARİN ile birlikte görev yerini terk ederek, Şebi Aruz
törenleri için Konya ilinde bulunan bazı siyasiler ile Milli İstihbarat Teşkilatı Müsteşarı olabilmek
için görüşmeler yapmaya çalışmakta, bu amaçla önceden hazırladığı cv'sini vermek istemektedir.
Şüpheli Mustafa Levent GÖKTAŞ'ın, Mehmet NARİN ifadesinden ve yazdığı dilekçeden
anlaşılacağı üzere Şebi Aruz törenlerine gitmesi gibi bir durum söz konusu değildir.
Şüpheli Mustafa Levent GÖKTAŞ'ın, maktulün öldürülmesi olayında yer aldığı konum ilk
defa Mustafa ÖZCAN ve diğer şüphelilere ilişkin yapılan hts analizleri ile ortaya çıkmıştır. Yapılan
hts analizlerinde, aynı anda/çok yakın zamanda Mustafa ÖZCAN'ın Enver ALTAYLI ile
görüşmesi, irtibatlanması, Enver ALTAYLI'nın, Aydın KÖSTEM ile görüşmesi, irtibatlanması,
Aydın KÖSTEM'in ise şüpheli Mustafa Levent GÖKTAŞ ile görüşmesi, irtibatlanması tespit
edilmiştir. Yapılan görüşme ve irtibatlanmalar, peş peşe olduğu gibi bazen direk, bazen de aracılar
vasıtası ile yapılmak istenmiş, Mustafa ÖZCAN, Ankara iline geldiğinde ya da ertesi günde Enver
ALTAYLI ve Aydın KÖSTEM'in, Mustafa Levent GÖKTAŞ ile irtibatlanması veya bir araya
gelmesi söz konusu olmuştur. Keza, Aydın KÖSTEM'in maktulün arkadaşı Ergün POYRAZ
üzerinden maktulü muhtemel tehditi belirlenmiştir. Maktulün öldürülmesinden önce başlayan bu
irtibat şekli öldürülmesinden sonra bitmiştir. Söz konusu tüm bu görüşme ve irtibatların maktul
Necip HABLEMİTOĞLU için yapıldığı izah edilebilir bir durumdur. Nizamettin AFŞAR
ifadesinde, Enver ALTAYLI'nın maktulü Mustafa Levent GÖKTAŞ ile engellemeye çalışacağı
ifade edilmiş, Nuri Gökhan BOZKIR ifadesinde ise, Mustafa Levent GÖKTAŞ'ın verdiği talimat
ile olay yerinde keşif yaptığı beyan edilmiştir.
Soruşturma dosyamıza ilk defa Nuri Gökhan BOZKIR tarafından Zihni ÇAKIR üzerinden
alınan ifade ile giren, maktül Necip HABLEMİTOĞLU'nu öldürdüğü ifade edilen olaydaki silahı
kullanan Ahmet Tarkan MUMCUOĞLU ve onunla birlikte hareket eden Fikret EMEK, olay
tarihinde şüpheli Mustafa Levent GÖTAŞ'ın emrinde çalışan iki kişi olmaları yanı sıra, şüpheli
Mustafa Levent GÖKTAŞ ile aralarında şahsi münasebetleri sıkı derecede olan kişilerdir. Bu
durum Ahmet Tarkan MUMCUOĞLU ve Fikret EMEK ifadelerinden bilindiği gibi, alınan diğer
ifadeler ve aralarındaki hts irtibatlarından da ortaya çıkmaktadır. Mustafa Levent GÖKTAŞ, Fikret
EMEK ve Ahmet Tarkan MUMCUOĞLU'nun hts irtibat bilgilerinden, ÖKK içerisinden olmayan
dışarıdan bir çok sivil ortak arkadaşlarının olduğu göze çarpmaktadır (Ahmet DOKUMACI, Aydın
ERGÜDEN, Lokman USTA, Ahmet Ercüment GEDİKLİ, birçok şirket hatları, v.d.). Bu durum bu
kişilerin görev ilişkisi dışında da olay tarihinde aralarında oluşan yakınlıklarının bilinmesi

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
açısından önem taşımaktadır.

Şüpheli Mustafa Levent GÖKTAŞ'ın, emir astsubayı gibi yanında çalışan, onun şahsi
işlerini dahi yapan Mehmet NARİN'in tutuklu bulunduğu Ceza İnfaz Kurumu aracılığıyla vermiş
olduğu dilekçe ve ve olay tarihinde MAK alayında harekat eğitim subayı olarak görev yapmış olan
Altan BORA'nın ifadesi karşısında, şüpheli Mustafa Levent GÖKTAŞ'ın Özel Kuvvetler
Komutanlığı Muhabere Arama Kurtarma Alay Komutanlığı görevini icra ederken pek de askeri
görevler içerisinde kalmadığı, mesailerine gitmediği, farklı çevreler ile ilişki içerisinde olduğu
ayrıca anlaşılmaktadır.

Nuri Gökhan BOZKIR'ın Ukrayna ülkesinden Cumhuriyet Başsavcılığımıza gönderdiği


olayı anlattığı mektup sonrasında, maktul Necip HABLEMİTOĞLU'nun öldürülmesi olayında yer
aldığını iddia edilen bazı şahısların olaydaki rolünün anlaşılması için Cumhuriyet Başsavcılığımıza
davet edilmesi üzerine, Altan BORA'nın ifadesinden görüleceği üzere şüpheli Mustafa Levent
GÖKTAŞ'ın, Altan BORA'nın herhangi bir talebi olmadığı halde ona eşlik ederek Cumhuriyet
Savcılığımıza geldiği, bu davranışı ile şüpheli Mustafa Levent GÖKTAŞ'ın soruşturma süreci
hakkında bilgi almak istediği de anlaşılmaktadır.

Şüpheli Aydın KÖSTEM'in yakalanarak gözaltına alınması sırasında yapılan aramada ele
geçen dijital materyallerine ilişkin incelemede şüpheli Mustafa Levent GÖKTAŞ hakkında, l’den
34’e kadar numaralandırılmış maddeler halinde üç sayfadan oluşan ABD stihbarat örgütü CIA
şeklinde başlayan rapor içerisinde (1), (2), (3), (4) ve (5) şeklinde şahısların isimlerinin yerine
kodlama yapıldığı, şüpheli Aydın KÖSTEM'in ifadesinde, 1 numara olarak Enver ALTAYLI, 2
numara olarak Mustafa ÖZCAN, 3 numara olarak Levent GÖKTAŞ, 4 ve 5 numara olarak ise
Levent GÖKTAŞ isimli şahsa yakın kişiler olduğu ifade edilen belgenin ele geçirildiği, aynı rapor
içeriğinde; "...birazdan bahsedeceğim isimlerden birisi (1), o tarihten birkaç gün önce birlikteyken
RTE’nin çok kısa bir süre içinde tasfiye edileceği, kendisi ve ailesinin yakınları ile birlikte
öldürüleceği veya hapse atılacağını kin kusarak bana söylemişti...” şeklinde ifade olduğu, şüpheli
Aydın KÖSTEM'in alınan ifadesinde bu açıklama için; kendisine bu hususu 1 numara diye
belirttiği Enver ALTAYLI'nın söylediğini, 17-25 Aralık olaylarından Önce bu bilgileri
operasyonları yapan FETÖ’cülerden aldığını tahmin etiğini, bu konuşmadan birkaç gün sonra da
17-25 Aralık operasyonu olduğunu belirttiği, aynı raporun 16. ve 17.nci maddelerinde Fetullah
GÜLEN’in türkiye’deki en gizli ve en güçlü isimlerinden birisi (1) olduğundan ve örgütün (2)
numaralı veliahtına çok yakın olduğundan bahsedildiği, raporun 20.nci maddesinde (l)’in TSK
mensubu (3) ile uzun süredir çok yakın olduklarından bahsedildiği, şüpheli Aydın KÖSTEM'in bu
husustaki ifadesinde, Enver ALTAYLI ile Levent GÖKTAŞ'ı kendisinin tanıştırdığını, ilk
tanışmanın birlikte olduğunu. daha sonra ki görüşmelerinde ise kendisinin olmadığını belirttiği,
raporun 21.nci maddesinde (3)’ün RTE’den intikam almaya yemin ettiğinden bahsedildiği. Şüpheli
Aydın KÖSTEM'in bu yazdığına ilişkin olarak alınan ifadesinde, 3 diye kast ettiği Levent
GÖKTAŞ'ın MİT Müsteşarı olmaya çok hevesli olduğunu. MİT Müsteşarı olamayınca böyle bir
kanıya vardığını ifade ettiği, yine elde edilen dijital materyaller üzerinde yapılan incelemelerde bir
sayfadan oluşan (Ankara 29.12.15 FETÖ'cüler bir süredir..) şeklinde başlayan belgede kısaltma
olarak geçen EA, LG, RTE, EG kelimeleri geçtiği, şüpheli Aydın KÖSTEM'in alınan ifadesinde
EA'nın Enver ALTAYLI, LG'nin Levent GÖKTAŞ, RTE'nin Recep Tayip ERDOĞAN olduğunu,
EG'yi ise hatırlamadığını ifade ettiği, Aynı belgenin alt kısmında geçen
Tuğtekin-Nizam-Kamil-G.Nuri BOZKIR (Karakteri zayıf ikili oynayabilir) şeklinde isimlerin
geçtiği tespit edilmiştir.
Ele geçen ve Aydın KÖSTEM tarafından da kendisine ait olduğu kabul edilen bu
belgelerden görüleceği üzere, düzenlenme tarihi bilinmeyen söz konusu belgede Enver
ALTAYLI-Mustafa ÖZCAN-Levent GÖKTAŞ ilişki ve irtibatının raporlandığı, bu kişilerin sıra

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
numarası verilerek konumlandırıldığı, verilen bu sıra numarasına göre Enver ALTAYLI'nın
FETÖ/PDY lideri Fetullah GÜLEN'e çok yakın bir isim olduğu, Enver ALTAYLI ve Levent
GÖKTAŞ'ın uzun süredir çok yakın bir ilişkileri olduğu, kendisinin bu ikisini tanıştıran kişi
olduğu, soruşturma dosyamız şüphelisi Nuri Gökhan BOZKIR'ın adının yazdığı bir belgede,
karakter analizinin yapıldığı, 17-25 Aralık 2013 tarihli sürecin öncesinden Enver ALTAYLI
tarafından bilindiği ve dönemin Başbakanı ve ailesinin FETÖ'cü yapılanma tarafından tasfiye
edileceği ya da Başbakan ve ailesine zarar verileceğinin Enver ALTAYLI tarafından kendisine
söylendiğinin ifade edildiği görülmüştür.
Ele geçen ve Aydın KÖSTEM tarafından da kendisine ait olduğu kabul edilen bu
belgelerden, Aydın KÖSTEM'in, Enver ALTAYLI ile Mustafa Levent GÖKTAŞ arasında bir nevi
köprü görevi gördüğü, onları tanıştırdığı ifade edilmektedir. Söz konusu bu diyaloğun 2002 yılında
maktul Necip HABLEMİTOĞLU için geliştiği, şüphelilerin gsm hatlarına ilişkin "arama detay
kayıtlarının incelenmesi" başlığı altında yapılan analizlerde detaylıca ifade edilmiştir.
Soruşturmadaki bu analizlerin doğruluğu ele geçen bu belgelerden ayrıca ortaya konulmaktadır.
Aynı belgelerde şüpheli Mustafa Levent GÖKTAŞ'ın Milli İstihbarat Teşkilatı Müsteşarı olmaya
çok hevesli olduğu bir kez daha ifade edilmektedir.

Şüpheli Nuri Gökhan BOZKIR'ın alınan ifadesinden, 2015 yılında Şanlıurfa ilinde bir
kamyon içerisinde yakalanan patlayıcı maddelere ilişkin olarak yürütülen soruşturmada adının
geçmesi üzerine şüpheli Mustafa Levent GÖKTAŞ'ın yönlendirmesi ile Ukrayna ülkesine kaçmış
olduğu anlaşılmaktadır. Kamuoyunda "Sauna Çetesi" olarak bilinen, kamu görevlileri, siyasiler ve
iş adamlarına şantaj amaçlı faaliyet yürüten çetenin eylemlerine ilişkin yapılan yargılamada
Mustafa Levent GÖKTAŞ'ın, bu çete ile ilişkilendirilen Nuri Gökhan BOZKIR'ın avukatlığını
yaptığı hususu da bilinmektedir. Söz konusu bu durumlar Şüpheli Mustafa Levent GÖKTAŞ ile
şüpheli Nuri Gökhan BOZKIR arasında olay tarihinden sonra devam eden ilişkilerinin bilinmesi
açısından önem taşımaktadır.

Maktul Necip HABLEMİTOĞLU'nu öldürmüş olduğu hususunda kuvvetli suç şüphesi


bulunan, Ahmet Tarkan MUMCUOĞLU ve onunla birilikte hareket eden Fikret EMEK'in, görev
ilişkisi kapsamında şüpheli Mustafa Levent GÖKTAŞ'a bağlı olarak çalıştığı, aralarında görev
ilişkisi dışında da sıkı bir irtibatın söz konusu olduğu açıklanmıştır. Ahmet Tarkan
MUMCUOĞLU'nu tanıyanlar, vermiş olduğu ifadelerinden, bu kişiyi asker profili anlamında çok
konuşmayan, verilen emirleri sorgusuz yapan biri olarak ifade etmektedir. Bu değerlendirmeler
yanında, şüpheli Mustafa Levent GÖKTAŞ hakkında verilen ifadeler, yapılan tespitler
düşünüldüğünde, eylemin işlenmesi Mustafa Levent GÖKTAŞ'ın kararı olmadan Ahmet Tarkan
MUMUCUOĞLU tarafından yurt dışı görevinden gelinerek yapılması söz konusu bile olamaz.

Maktul Necip HABLEMİTOĞLU'nun ismi ölümünden önce Milli İstihbarat Teşkilatı


Müsteşarlığı ya da Müsteşar yrd. görevlerinden birine geçtiği, çevresindekiler ( Ergün Poyraz, Halil
ŞIVGIN) ve eşi Müşteki Şengül HABLEMİTOĞLU tarafından ifade edilmiştir. Müşteki Şengül
HABLEMİTOĞLU'nun 15/09/2022 tarihinde ek müşteki ifadesinde bu durumu; "... Böyle bir
söylenti o tarihte olmuştu. Ancak bu konuda bir teklif geldiğini asla duymadım. Ali Naki Selman
PAKOĞLU'u eşimin arkadaşı olduğundan tanırım. O tarihte ailecek görüşürdük. Belirtmiş
olduğunuz bu konu eşim ile Ali Naki bey arasında geçmiş olabilir. Ancak ben detay bilmiyorum
bunu da yakın oldukları için ifade edebilirim..." şeklinde anlatmaktadır. Söz konusu bu husus,
resmi olarak söylenebilecek bir durum olmasa da alınan ifadelerden olay tarihinde maktul Necip
HABLEMİTOĞLU'nun isiminin Milli İstihbarat Teşkilatı Müsteşarlığı ya da müsteşar yrd. için
geçmiş olduğunu kabul etmek gerekecektir. Yine aynı zamanda bir mason teşkilatı içerinde yer
aldığı anlaşılan Ali Naki SELMANPAKOĞLU ve onların "üstadı" konumunda olan Aydın Sefa
AKAY isimli şahısların maktul ile ölümünden önceki süreçte görüşmeye çalıştıkları, maktulün

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
mason olmadığını bildikleri halde ideolojik olarak sevdikleri için onu desteklemek istedikleri
anlaşılmaktadır. Bu kapsamda, 15/08/2022 tarihinde Cumhuriyet Başsavcılığımızda tanık
olarak ifadesi alınan Ali Naki SELMANPAKOĞLU ifadesinde; "Ben 2000 yılına kadar
Gülhane Askeri Tıp Akademisi bünyesinde çalıştım. En son Prof. Tbp. Albay rütbesi ile Plastik
Cerrahi Ana Bilim Dalı Başkanı olarak görev yaptım. 2000 yılında kendi isteğim ile emekli oldum.
Maktul Necip HABLEMİTOĞLU'nu tanıyorum. Hatırladığım kadarıyla kendisiyle 1996 - 1997
yılından bu yana bir arkadaşlığım bulunmaktadır. Nasıl tanıştığımı ve kim aracılığıyla tanıştığımı
şuan için hatırlamıyorum. Kendisiyle ara ara konuşmuşluğum görüşmüşlüğüm olmuştur. Birlikte
görüştüğümüz arkadaş grubu içerisinde emekli öğretmen albay Ünal ERDAL, teyzemin oğlu
gazeteci Muharrem SARIKAYA, amcamın oğlu emekli Tuğgeneral Ali Rıza SELMANPAKOĞLU
isimli kişiler bulunmaktaydı. Ara ara içimizden birinin organizasyonu ile Necip HABLEMİTOĞLU
ile görüşmelerimiz olurdu. Ben 2002 yılında 0532 236 76 33 numaralı GSM hattını kullanıyordum.
Halen de aynı hattı kullanmaktayım. Necip HABLEMİTOĞLU ile yapmış olduğum görüşmelerde
bana yapmış olduğu bazı çalışmalardan, kitaplardan verirdi. O tarihlerde FETÖ ile ilgili yapmış
olduğu çalışmaları biz bilirdik. Konunun farkında idik. Ancak toplumda böyle bir uyanıklık yoktu.
Ben bu çalışmaları kendi imkanlarımla bazı matbaacı arkadaşlarım aracılığıyla çoğaltıp,
çevremdeki insanlara verirdim...
Maktul Necip HABLEMİTOĞLU'nun öldürüldüğü tarihe yakın bir zamanda benle birlikte
özel muayenehanemde birebir görüştüğüm bir zamanda, bana kendi isminin Milli İstihbarat
Teşkilatı Müsteşarlığı veya Müsteşar Yardımcılığı için konuşulduğu, kendisine resmi olmayan teklif
geldiğini ifade etti. Kendisi bu görüşmede bana ismini kimin geçirdiğini veya kimin kendisinin MİT
Müsteşarı veya Yardımcısı olmasını istediğini söylemedi. Bu görüşme ölümüne yakın bir tarihte
olmuştu. Ben de kendisine hasta çevremden tanıdığım, bildiğim o tarihte MİT Müsteşar yardımcısı
olan Miktad isimli kişiye kendisine destek olmak için ismini vereceğimi ifade ettim. Bu konuda
özellikle ortak arkadaşımız Muharrem SARIKAYA'ya güvenmiştim. Çünkü Miktad Beyin kızı emin
olmamakla birlikte Muharrem Beyin gazetesinde çalışıyordu. Ancak ben Necip
HABLEMİTOĞLU'nun ismini Miktad Beye vermedim...
Bu konuda şunu da ifade etmek istiyorum. Necip HABLEMİTOĞLU'nun ölümünden sonra
hatırladığım kadarıyla 2010 yılından önce bir akrabam beni telefonla arayarak bir tv kanalının
yayına beni bağlamak istediğini söylediğini ifade etti. Akrabam bana yayına katılan Ergün
POYRAZ'ın benimle ilgili maktul Necip HABLEMİTOĞLU'nun Mason Locasına götürmeye
çalıştığımı ifade ettiğini belirtti. Yayına baktığımda Ergün POYRAZ benimle ilgili Necip
HABLEMİTOĞLU'nu mason locasına götürmeye çalıştığımı, eğer böyle bir durum yok ise Naki
SELMANPAKOĞLU yayına bağlansın söylesin dediğini kendim de gördüm. Ben hatırladığım
kadarıyla 1995 yılı öncesinde Mason Derneğine giden biriydim, 1995 yılı sonrası bu dernekten
ayrıldım. Ben daha önce mason locasına gittiğimi yakınlarım tarafından duyulmasını istemediğim
için bu yayına katılmadım.
Ben mason locası içerisinde bulunduğum dönemde üst düzey bir faaliyette bulunmadım.
Necip HABLEMİTOĞLU'nun ölümünden önceki bir tarihte ben emekli olduktan sonra Çankaya
Bayındır Sokakta bulunan özel muayenehanemde o tarihte Ankara'da bulunan bir Mason Locasının
üstadı muhteremi olarak geçen Aydın Sefa AKAY ile Necip HABLEMİTOĞLU'nun bir görüşmesini
hatırlıyorum. İkisi çocukluk yıllarında Çankaya İlçesi Varlık Mahallesinde çocukluk arkadaşı imiş.
Eskiden tanışıyorlarmış. Ancak çocukluktan sonra bu görüşmelerine ara verilmiş. Benim
muayenehanemde gerçekleşen görüşme randevuleşerek olmuştu. İkisi aynı saatte gelmişti.
Görüşmeyi ben sağladım. Anladığım kadarıyla bunlar çocukluktan sonra hiç görüşmemişlerdi. Ben
muayenehanemde o sırada hastalarımla ilgileniyordum, ikisi muayenehanem içerisinde salonda bir
köşede aralarında konuşma içerisindelerdi, ben ne konuştuklarını bilmiyorum. Ama sonrasında
tekrar buluşalım ayrıldılar. Sonrasında tekrar buluşup buluşmadıklarını bilmiyorum.
Aydın Sefa AKAY bildiğim kadarıyla Uluslararası alanda bir Bakanlıkta üst düzey hukuk
danışmanı idi. Güçlü bir bürokrattı. 15 Temmuz 2016 darbe girişiminden sonra kendisinin ismini

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
bir FETÖ soruşturmasında geçtiğini basından bir gazeteden duydum. Ayrıca locadan eski
arkadaşım biri de bana söylemişti. O zaman bu duruma çok hayret etmiştim.
SORULDU: Aydın Sefa AKAY'ın Necip HABLEMİTOĞLU ile görüşmesi size Necip
HABLEMİTOĞLU'nun MİT Müsteşar veya Müsteşar Yardımcılığı teklifi geldiğini söylediği
tarihten sonra mı gerçekleşmiştir?
Bu konuda tam olarak emin değilim. Kesin bir şey söyleyemem. Ancak Necip
HABLEMİTOĞLU bana MİT Müsteşarlığı veya Müsteşar Yardımcılığı teklifinin birkaç kere
geldiğini söylemişti. Ben de kendisine ne oldu bu konu diye sormuşumdur..." şeklinde beyanda
bulunmuş, 28/09/2022 tarihinde tanık olarak ifadesi alınan Aydın Sefa AKAY ise ifadesinde;
"Ben Rize Ceza İnfaz Kurumunda FETÖ/PDY suçundan hükümlü olarak yatmaktayım, ben Necip
HABLEMİTOĞLU'nu tanırım. Ali Naki SELMANPAKOĞLU'nu da tanırım. Ali Naki Bey benim
yakın arkadaşımdır.
SORULDU: Necip HABLEMİTOĞLU ile ölümünden önce görüşüyor muydunuz?
Tam hatırlamamakla birlikte kendisi ile 1-2 sefer görüşmüştüm. Tanışma sebebimizi
hatırlamıyorum. Belki Ali Naki bey aracılığıyla tanışmış olabilirim. Bir de beni ismen de
bilebilirler, o yüzden de tanışmış olabilirim. Necip HABLEMİTOĞLU çok sevdiğim saydığım bir
insandı. Kendisi ile fikri bir beraberliğim vardı. Kendisini Milliyetçi biraz da Ulusalcı diye
biliyorum. 1-2 defa kendisi ile görüşmüş olabilirim. Kendisi ile nerede görüştüğümü şu an
hatırlamıyorum. Görüşme sırasında geçen konulardan birini Doğu PERİNÇEK ile Avrupa Birliği
Türkeyi Temsilcisi Karen isimli şahıs arasında geçen konudan ötürü, hukuki ihtilaftan ötürü
olduğunu hatırlıyorum. Kesin hatırlamamakla birlikte böyle olduğunu düşünüyorum. Ben o
tarihlerde Dışişleri Bakanlığında Hukuk Müşaviriydim. Merkezde görev yapıyordum. Bu
görüşmenin yılını ve ayına hatırlamıyorum.
SORULDU: Necip HABLEMİTOĞLU ile kendisinin Mit Müşteşarı veya Yardımcısı
olması konusunda görüşme yaptınız mı?
Böyle bir konuşma kulağıma alakasız olarak geliyor. Kendisi ile böyle bir konuşma
yapmadım, o da bana böyle bir şey söylemedi.
SORULDU: Cumhuriyet Başsavcılığımızca ifadesi alınan Ali Naki SELMANPAKOĞLU
ifadesinde Necip HABLEMİTOĞLU için Mit Müsteşarı ve ya Yardımcısı olmak istediğini ,
kendisine böyle bir konudan bahsettiğini, o da destek olmak için çevresinden MİT Müsteşar
Yardımcısı bir arkadaşına Necip HABLEMİTOĞLU'nu söylemeye çalıştığını, ifadesinin
devamında sizi kastederek Mason Locası Üstadı Muhteremi Aydın Sefa AKAY ile Necip
HABLEMİTOĞLU'nu görüştürdüğünü ifade etmiş olup, siz Necip HABLEMİTOĞLU ile Mit
Müsteşarlığı konusunda herhangi bir görüşme yaptınız mı?
Ben o tarihlerde Kutup Yıldızı Locası Başkanıydım. Ali Naki Bey de o tarihlerde bizim
locanın üyesiydi. Ali Naki bey ve birkaç üyemiz ulusalcı idi. Konuşmalarımızda buluşmalarımızda
muhtemelen aynı kafa yapısına sahip olduğumuz kişiler olduğundan dolayı beni Necip
HABLEMİTOĞLU ile tanıştırmış olabilir. Ben eski Milliyetçi camiada tanınmış biriydim.
Muhtemelen benimle bu sebeple tanıştırmış olabilir. Sohbet sırasında Mit Müsteşarlığı konusunda
geçip geçmediğini hatırlamıyorum. Ancak destek vermek noktasında benim böyle bir gücüm yoktu.
Ben böyle bir görüşme yaptığımı şu an hatırlamıyorum. Ayrıca şunu da ifade edeyim Necip
HABLEMİTOĞLU Mason değildi, hiçbir mason locasına üye değildi, bundan kesin eminim
kendisi ile ideolojik olarak örtüştüğüm için görüştük. Halen de ona kendimi yakın hissederim.
Benim Necip HABLEMİTOĞLU ile tanışmama Ali Naki bey vesile oldu, öncesinde Necip
HABLEMİTOĞLU'nu tanımıyordum. İsmen bildiğim sevdiğim biriydi. Necip HABLEMİTOĞLU ile
görüştüğüm sırada ben Ankarada bulunduğum için Dışişleri Bakanlığı Hukuk Müşaviri
görevindeydim. Hatırlatığım kadarıyla 2002 yılı Haziran ayında Strazburg Avrupa Birliği Daimi
Temsilciliğinde Hukuk Müşaviri olarak tayinim olmuştu, görüşmem 2002 yılı Haziran ayından
önce olması gerekir..." şeklinde beyanda bulunmuştur. Ergün POYRAZ'ın 11/02/2022 tarihinde

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
tanık sıfatıyla Cumhuriyet Başsavcılığımızda alınan ifadesinde ise bu husus; "... öldürülmeden
bir süre kadar önce Kırıkkale ilinde Kırıkkale Valisinin düzenlediği bir yemekte yemek sırasında
masada kendisine iki üst rütbeli asker tarafından MİT müsteşarı olma görevinin teklif edildiğini
söyledi. Daha sonraki görüşmelerimizde de bana bu askerlerden birinin mason olduğunu,
kendisinin de mason olması gerektiğini teklif ettiklerini bana söylemişti. Ben de masonlarla ilgili
yapmış olduğum bir çalışmada şuan ismini hatırlamadığım ancak notlarıma bakmam halinde
bulabileceğim üst rütbeli asker olan kişinin mason olabileceğini tespit etmiştim. Ayrıca Necip
HABLEMİTOĞLU'na o dönem Başbakan olan Mesut YILMAZ'ın kendisini MİT Müsteşarı
yapmayacağını söyledim. Benim gibi başka kişilere de MİT Müsteşarlığı teklifinden bahsetmiş
olabilir..." şeklinde geçmiştir. Maktul Necip HABLEMİTOĞLU'nun bu durumu karşısında, alınan
ifadelerden ( Mehmet Narin, Altan Bora, Aydın Köstem, Nuri Gökhan Bozkır v.d.) ilk defa olay
tarihinde Milli İstihbarat Teşkilatı Müsteşarı ya da müsteşar yrd. olmak için görüşmeler yapmaya
başlayan, cinayetin işlendiği gün (18/12/2002) dahi hazırladığı cv'leri dağıtan şüpheli Mustafa
Levent GÖKTAŞ'ın, kendisine bir nevi rakip olarak maktul Necip HABLEMİTOĞLU'nu gördüğü,
adam öldürme eylemine azmettirilmesi noktasında bu durumun eylemdeki kararını güçlendiren
önemli bir etken olduğu düşünülmektedir. Ayrıca, FETÖ/PDY terör örgütünün olay tarihinde
Ülkemizdeki en üst yöneticisi ile irtibatlı olan Enver ALTAYLI ile yaptığı görüşmeler, Türkiye'nin
o dönem itibari ile içinde bulunduğu siyasi atmosfer, şüpheli Mustafa Levent GÖKTAŞ'ın bu
kararını güçlendirdiği değerlendirilmektedir.

Şüpheli Nuri Gökhan BOZKIR'ın ülkemize iadesi sonrasında diğer şüphelilere yapılan
gözaltı sürecinde, hakkında kuvvetli suç şüphesi bulunan şüpheli Mustafa Levent GÖKTAŞ'ın göz
altına alınana kadar yurt dışına çıkışını engellemek amacıyla Cumhuriyet Başsavcılığımızın
14/02/2022 tarihli talebi üzerine Ankara 3. Sulh Ceza Hakimliğince 14/02/2022 tarih ve 2022/216
d.iş sayılı kararı ile yurt dışına çıkışının yasaklanması şeklinde adli kontrol kararı alınmıştır.
Hakkındaki soruşturma dosyasında 08/06/2022 tarihinde Cumhuriyet Başsavcılığımızca göz altına
alınmak istenen şüpheli Mustafa Levent GÖKTAŞ, bu kapsamda mernis adresi olarak beyan etmiş
olduğu, Ankara ilindeki avukatlık ofisine ve bulanabileceği değerlendirilen İstanbul ilindeki kızının
ikametgah adresine ilişkin arama kararları alınmış ise de, şüpheli, söz konusu mernis adresinde
olmadığı, kızının İstanbul ili Sarıyer ilçesindeki adresinde aynı site içerisinde başka bir dairede
kalıyor olması nedeniyle yakalanması mümkün olmamıştır. Şüpheliye ulaşılamaması nedeniyle
aynı gün hakkında yakalama kararı çıkarılmış ve İstanbul ilinde aranması için Cumhuriyet
Başsavcılıklarına ve ilgili kolluğa talimatlar yazılmıştır. Aynı zamanda şüphelinin Sarıyer ilçesinde
belirlenen adresinin güvenlik kamera görüntülerine el konularak soruşturma dosyamıza
getirtilmiştir. Söz konusu görüntülerin incelenmesinde şüphelinin kızının adresinin olduğu site
içerisinde başka bir daireden aramanın yapıldığı zamanda çıkarak asansör ile otoparka inip aracı ile
uzaklaştığı görülmüştür. Söz konusu aracının mobese görüntüleri, şüphelinin gidebileceği yerler,
tüm imkanlar kullanılarak araştırılmış, kendisine yardım ettiği belirlenen avukat Kenan
ERDOĞMUŞ, Ömer YİĞİT ve Ali GÖK isimli kişiler vasıtası ile kiralık bir araç ile tanınmamak
için bıyıklarını keserek 08/06/2022 tarihinde Antalya iline gitmiş olduğu tespit edilmiştir. Şüpheli
Mustafa Levent GÖKTAŞ'ın Antalya ilinde Ömer YİĞİT ve Ali GÖK isimli kişiler tarafından
saklanmış olabileceği değerlendirmesi yapılmış, Ömer Yiğit ve Ali GÖK isimli kişilerin
adreslerine 15/06/2022 tarihinde saat 03:00 sıralarında Antalya Cumhuriyet Başsavcılığınca arama
ve gözaltı talimatları verilmiş, Ömer YİĞİT ve Ali GÖK isimli şahısların ifadelerinde şüpheli
Mustafa Levent GÖKTAŞ'ın kendi ikametlerinde olmadığı Ali GÖK'ün kayınvalidesinin adresinde
saklanmış olduğunun ifade edilmesi üzerine bu adrese gidilip bakıldığında şüpheli Mustafa Levent
GÖKTAŞ'ın polislerin kendisini aradığını öğrendikten sonra aynı gün saat 08:00 sıralarında
saklandığı Ali GÖK'ün kayın validesinin evinden ayrılmış olduğu tespit edilmiştir. Şüpheli Mustafa
Levent GÖKTAŞ için Antalya ilinde yapılan araştırmada sırt çantalı halde şehir içinde sokaklarda
gezdiğine dair mobese kamera görüntülerine ulaşılmış, Antalya Emniyet Müdürlüğünce yapılan

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
araştırmada şüphelinin, önde gözcülük yapmak için bir, arkada kendisi olacak şekilde iki taksi
kiralayarak 15/06/2022 tarihinde saat 12:00 sıralarında Antalya ilinden İstanbul iline doğru yola
çıkmış olduğu tespit edilmiştir. Söz konusu taksi şoförlerinin belirlenmesi üzerine 16/06/2022
tarihinde alınan ifadelerinden, şüphelinin, 15/06/2022 tarihinde İstanbul ilinde kendisinin berberi
olan Cemal DAYIOĞLU simli şahsın yanına gitmiş olduğu anlaşılmıştır. 17/06/2022 tarihinde
Cemal DAYIOĞLU isimli şahsın bulunduğu adreste de arama yaptırılmış, Cemal DAYIOĞLU'nun
alınan ifadesinden şüphelinin, 15/06/2022 günü kendisi ile bir gece, ertesi günü ise Gültepe Yahya
Kemal Mahallesinde bulunan İspark'a ait bir otoparkta aracı içerinde bir gece kaldığını ancak
sonrasında kendisini görmediği belirtilmiştir. Şüpheli Mustafa Levent GÖKTAŞ hakkında yapılan
araştırmada en son bulunduğu İspark'a ait adresten 17/06/2022 tarihinde saat 06:00 sıralarında bir
taksi ile çıkmış olduğu tespit edilmiş, söz konusu taksi şoförünün belirlenmesi üzerine, alınan
ifadesinden şüpheliyi 17/06/2022 tarihinde saat 06:00 sıralarında Kıraça Holding isimli iş yerine
bırakmış olduğunun anlaşılması üzerine 18/06/2022 tarihinde adı geçen Şirkette arama yaptırılmış
ancak şüpheliye burada da ulaşılamamıştır. Söz konusu Şirketin güvelik kameralarına el konulması
istenmiş ancak herhangi bir güvenlik kamerasının olmadığı İstanbul Emniyetince Cumhuriyet
Başsavcılığımıza bildirilmiştir. Şüpheliye, son gittiği bu adresten sonra bir daha ulaşılamamıştır.
Şüpheli Mustafa Levent GÖKTAŞ'ın sahte pasaport ile yurt dışına kaçmasını engellemek amacıyla
fotoğrafları temin edilerek 20/06/2022 tarihinde Emniyet Genel Müdürlüğü Hudut Kapıları Daire
Başkanlığına gönderilmiş ve bütün hudut kapılarının uyarılması istenmiştir. Şüphelinin kaçmasına
yardım eden Kenan ERDOĞMUŞ, Ali GÖK, Ömer YİĞİT ve Cemal DAYIOĞLU Hakkında
"Kaçmaya İmkan Sağlama" suçundan ayrıca soruşturma yürütülmektedir. Şüpheli Mustafa Levent
GÖKTAŞ'ın kaçmasına imkan sağlayan Ali GÖK ve Ömer YİĞİT'in alınan ifadeleri, şüpheli
Mustafa Levent GÖKTAŞ yönünden, soruşturma dosyamız açısından önem teşkil etmektedir. Ali
GÖK'ün 16/06/2022 tarihinde Ankara Emniyet Müdürlüğü Tem Şube Müdürlüğünde
müdafi eşliğinde alınan ifadesinde; "...SORULDU: MUSTAFA LEVENT GÖKTAŞ İSİMLİ
ŞAHSI TANIR MISINIZ? BU ŞAHIS İLE İRTİBATINIZ VAR MIDIR? ANLATINIZ.
CEVABEN: 2022 yılı Ocak ayında çalıştığım Eskişehir Spor Külünde çalıştığım dönemde
Kulüp 2. Başkam Erkan KOCA ile Kıraça Holdingde Levent GÖKTAŞ isimli şahıs ile tanıştım ve
kendisine Eskişehir Spor Kulübü Başkanı adına bir forma hediye ettik. İlk defa burada tanıştım.
Yine 2022 yılı Ocak ayı sonlarına doğru Eskişehir Spor Kulübü Başkanı Mehmet ŞİMŞEK ile yine
KIRAÇA Holdinge gittik. Burada İnan KIRAÇ, Kenan ERDOĞMUŞ ve Levent GÖKTAŞ isimli
şahıslar vardı. Futbolcu transeferi konusunda İnan KIRAÇ’ tan yardım istemek için gitmiştik. Bu
tarihten sonra tâki 2022 yılı 08 Haziran tarihine kadar kendisini bir daha görmedim, herhangi bir
iritibatımız olmadı. 07.06.2022 günü Ömer YİĞİT isimli şahıs ile beraber İstanbul’ a yapmayı
düşündüğümüz 1. Antalya Spor Şenliği Projesine sponsor olması için İnan KIRAÇ ile görüşmeye
gittik. O gün Kıraça Holdingin avukatı olan ve Ömer YİĞİT isimli şahsın uzaktan akrabası
olduğunu söylediği Kenan ERDOĞMUŞ ile görüştük. Kendisine projenin sunumunu yaptım.
Projeyi beğendi ve ertesi gün yani 08.06.2022 günü İnan KIRAÇ ile görüşme randevusu ayarladı.
08.06.2022 günü sabah saat 09:00-09:30 sıralarında Kıraça Holding binasında Kenan
ERDOĞMUŞ isimli şahsa yine proje sunumu yaptım. Sonrasında İnan KIRAÇ ile görüşmek için
beklerken Kenan ERDOĞMUŞ isimli şahıs yanımıza geldi ve Ömer YİĞİT isimli şahsı yanımdan
alarak karşı odaya geçtiler. Yaklaşık 5-10 dakika kadar sonra yanıma geldiler ve Levent GÖKTAŞ
isimli şahsın bizi beklediğini, sporsorluk konusunda sıkıntı olmadığını, hatta Karsan’ ında sponsor
olabileceğini konuşur dedi. Ve Ünlüer Gurme isimli iş yerine gitmemiz gerektiğini söyledi. Kenan
ERDOĞMUŞ isimli şahsa ait olan Siyah renkli Audi A6 marka araç ile Ünlüer Gurme isimli iş
yerine gittik. Benim aracım Kıraca Holdingin önünde kaldı, Ünlüer Gurme isimli iş yerinin üst
katına çıktık. Orada Levent GÖKTAŞ isimli şahıs tek başına oturuyordu. Bizde yanına geçip
oturduk. Kenan ERDOĞMUŞ isimli şahıs Levent GÖKTAŞ isimli şahsa; “Abi bu iş neden böyle
oldu” diye sordu. Levent GÖKTAŞ isimli şahısta “Bende anlam veremedim. Bir tane delinin ifadesi
doğrultusunda böyle bir durum ile karşı karşıya geldim. 4 günlük gözaltı kararım çıkmış, beni saat

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
08:30 da Kıraç Holding de iken kızım aradı baba benim eve Polisler gelmiş kocamı ararmısın
hayır mı baba dedi. Polisler kızımın evine gelip kapıyı çaldıklarında damadım kapıya çıkıp Polisler
Levent GÖKTAŞ burda mı diye soruyor, o da burda değil demiş. Polisler de en son nezaman
gördünüz diye sormuşlar. Benim damatta 3-4 gün önce gördüm demiş. Polisler de bilginiz olsun
hakkında 4 günlük gözaltı karan var bilginiz olsun diyerek evden ayrılmışlar. Ben her gün
07:45-08.00 arasında Kıraç Holdingde oluyorum oraya neden gelmediler Kenan” dedi. Ömer
YİĞİT isimli şahısta “Abi bunun altında başka birşey olmasın neden savcı veya İl Emniyet Müdürü
seni aramıyor da böyle bir şeye kalkışıyorlar” dedi. Levent GÖKTAŞ isimli şahısta “Bende anlam
veremedim, Holdingden çıkıp hemen buraya geldim. 2-3 saat düşündüm ve sana haber verdim işte
Kenan, Ne yapalım, nerede durayım veya nereye gideyim, olmadı yurt dışına mı gitsem, kafam
karıştı o yüzden Ömerle senin Holdingde olduğunuzu duyunca ikinizi de çağırdım.” dedi. Kenan
Erdoğmuş isimli şahısta “Abi bence İstanbul’ da durma” dedi. Ömer YİĞİT isimli şahsa da
aynısını sordu. Bu konuşmalar yaklaşık 45 dakika kadar sürdü. Sonrasında Levent GÖKTAŞ isimli
şahıs bana “ Ali sen niye geldin buraya” dedi. Bende “ Projemi anlattım ve İnan KIRAÇ isimli
şahsı ile sponsorluk görüşmesi yapmaya geldiğimiz söyledim. Levent GÖKTAŞ isimli şahısta bana
“ Projen güzel o iş olur hatta bizde sponsor oluruz ama şu an daha önemli işlerimiz var.” Dedi. Bu
esnada yanımıza 2 erkek şahıs geldi. Bu şahısların kim olduklarını bilmiyorum. İlk defa orada
gördüm. Levent GÖKTAŞ isimli şahıs ellerini bıyıklarına götürerek bıyıklarımı keseyim mi diye
sordu. Masa da bulunanlar kesmesini söyleyince garsonlara para vererek jilet aldırdı ve bıyıklarını
kesti. Bıyıklarını kesip tekrar masaya geldikten sonra Levent GÖKTAŞ isimli şahıs herkese hitaben
“Yurtdışına mı gideyim, İstanbul' damı kalayım, Ankara’ ya mı gideyim, Antalya’ ya mı gideyim
yoksa Balıkesir Gönen’ e mi gideyim?” diye sordu. Sorasında Ömet YİĞİT ve bana dönerek siz
nezaman Antalya’ ya gideceksiniz dedi. Bizde bugün döneceğiz dedik. Levent GÖKTAŞ isimli
şahıs bana Antalya' dan havuzlu bir villa bulup bulamayacağımı söyledi. Bende sponsorluk
sevincim ile bulabileceğimi söyledim. Yerimden kalktım ve havuzlu villa bulabilmek İçin Antalya’
dan tanıdığım şahısları aradım. Sonra yanlarına geldiğimde Kenan ERDOĞMUŞ isimli şahıs
Levent GÖKTAŞ isimli şahsa abi burada durmayın gelen giden olur Antalya’ ya doğru yola çıkın
dedi. Araba kiralama muhabbeti oldu. Kenan ERDOĞMUŞ isimli şahıs hesabıma 12.000 Tl para
gönderdi ve araç kiralamamı söyledi. Bende o ara araç kiralamak için internetten Avis isimli bir
site buldum ve parayı hesaplarına gönderdim. Ancak araç kiralayamadım çünkü bulduğum araç
kiralama sitesi sahteymiş, gönderdiğim para dolandırıcılara gitti. Kenan ERDOĞMUŞ isimli şahıs
Necdet isimli bir şahsı aradı ve benim Kıraça Holding önünde kalan aracımı almasını ve Levent
GÖKTAŞ’ ın odasından kendi çantasını alıp gelmesini söyledi. Yaklaşık yarım saat kadar soma
Necdet isimli şahıs geldi. Bende aracımı sorduğumda aracın içerisinde Levent GÖKTAŞ ve Kenan
ERDOĞMUŞ isimli şahıs konuşuyorlardı. Sonra Kenan ERDOĞMUŞ isimli şahıs araçtan indi.
Levent GÖKTAŞ isimli şahıs arka koltukta oturuyordu. Bizde araca bindik ve Antalya’ ya doğru
saat 14:30-15:00 sıralarında yola çıktık. Yolda Levent GÖKTAŞ isimli şahıs yanında bulunan tuşlu
bir telefonu parça parça yola attı. Kendi telefonunuda yola çıkmadan önce Kenan ERDOĞMUŞ
isimli şahsa vermişti. Yolda Levent GÖKTAŞ isimli şahıs bana villa işini sordu. Bende kendisine
bir kaç villanın fotoğrafını gösterdim. Aralarından birini beğendi. Beğendiği villanın bir kaç gün
sonra kiralanabileceğini söyledim. Bu sırada Ömer YİĞİT isimli şahıs bana sponsorluk işinin
olduğunu hatta bir hafta kadar sonra İnan KIRAÇ isimli şahsında Antalya’ ya geleceğini bundan
dolayıda Levent GÖKTAŞ İsimli şahsı villa ayarlanan kadar misafir etmemi rica etti. Bende Levent
GÖKTAŞ isimli şahıs ile Ocak ayı içerisinde Eskişehir Spor Kulübü vasıtasıyla tanıştığım ve
medyadan Terörle Mücedelede başarılı bir sahıs olduğu ayrıca bana sponsor olacağı için misafir
etmeyi kabul ettim. Eşimi aradım ve yatılı misafir olacağını söyledim. Akşam saat
21:00-21:30sırlannda Antalya’ da bulunan Cumuriyet Mahallesi 659 Sokak Karalar Apt. No:30/3
sayılı ikametime geldik. Beraber yemek yedikten soma Ömer YİĞİT isimli şahıs ayrıldı. Ertesi gün
sabah kahvaltı yaptıktan sonra Ömer YİĞİT isimli şahıs geldi. Bende villa için evden ayrıldım ve
emlakçının yanına gittim. Villanın fotoğraflarını Ömer YİĞİT isimli şahsın telefonuna gönderdim.

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
...
Levent GÖKTAŞ isimli şahısta villayı beğendiğini 6 aylık tutup tutamayacağımız sordu.
Bende 6 aylık olarak tutabileceğimizi söyledim. Kabul etti. Bende eve döndüm. Levent GÖKTAŞ
isimli şahıs villanın 6 aylık kirası karşılığında bana hatıladığım kadarıyla 15.300 EURO verdi.
Bende döviz bürosunda bozdurdum ve 280.000 TL parayı ev sahibine verdim. Villa Serik ilçesi
Belek mahllesinde idi. Bu villayı kendi adıma kontrat yaparak kiraladım. Akşam saatlerinde tekrar
evime döndüm. Evde Levent GÖKTAŞ ile Sporsorluk ve futbol üzerine konuştuk. 10,06.2022 günü
öğlen saatlerinde Levent GÖKTAŞ isimli şahıs Ömer YİĞİT isimli şahsı çağırmamı istedi evlerimiz
yakında bende giderek Ömer YİĞİT isimli şahsı çağırdım. Ömer YİĞİT isimli şahıs 11.06.2022
günü Sakarya iline bir düğün için gideceğini, 13.06.2022 Pazartesi günü de İstanbul’ da Kenan
ERDOĞMUŞ isimli şahıs ile buluşacağını ve bir inşaat ticareti üzerine konuşacaklarım söyledi.
Ömer YİĞİT isimli şahıs Levent GÖKTAŞ isimli şahsa Kenan ERDOĞMUŞ’ a söylememi istediğin
birşey var mı ben bir kaç gün buralarda olmayacağım dedi. Levent GÖKTAŞ isimli şahısta bir A4
kağıda Kenan ERDOĞMUŞ’ a iletmesi için notlar yazdı. “Kağıtta Kübra hastaneye gitmiş mi
gitsin, Hüdayi ile bir görüşün, Gönene geleyim mi gelmeyeyim mi mutlaka görüşün, Kenana
söyle Hatayklı bir aile var o aileye benim adımı versin 250.000 Tl onlardan, 250.000 TL de siz
ayarlayın, yurt dışına gitmem gerekirse 3 gün öncesinden haber versem yurt dışından bir yer
ayarlayabilirmisiniz” yazdı. Levent GÖKTAŞ isimli şahısta maden bir kaç gün yoksun ozaman
başka bir ev daha tutalım dedi. Bende bu söyleme şaşırdım. Zaten bir gün önce 6 aylığına villa
kiralamıştık. Levent GÖKTAŞ isimli şahıs benden bir kiralık bir ev daha bulmamı istedi. Burda
sıkıldıysan bakalım dedim ve bizim turnuvamız için basın katalog ve broşür çalışmalarımızı yapan
Okan DİLEK isimli gazeteci bir şahsın tutmuş olduğu home ofisten bahsettim. Bana fotoğraflarını
görmek istediğini söyledi. Bende evden ayrıldım ve Okan DİLEK ile buluşarak evi kiralayacağı
emlak ofisine gittik. Okan DİLEK isimli şahıs evi kendi adına kiraladı. Eve döndüm evin
fotoğraflarını Levent GÖKTAŞ isimli şahsa gösterdim. Evi beğendi. O gün akşam eve misafirim
geleceği için bu durumu Ömer YİĞİT isimli şahsa söyledim. Levent GÖKTAŞ isimli şahsın neden
kiralanan villaya gitmediğini sordum, O da bana vardır bir bildiği dedi. Bende bunun üzeine
misafirlerim geleceği için evimin az ilerinde ikamet eden kayın validem İzahat YÜKSEL isimli
şahsın evine gidip yapacağım turnuvaya sporsor olan bir şahsın olduğunu şu an benim evimde
kaldığını ancak akşama misafirlerimin geleceğinden dolayı bir günlük evinde misafir etmesini rica
ettim. O da kabul etti. Levent GÖKTAŞ isimli şahsı o gün kayınvalidemin evine götürdüm ve orada
kaldı. 11.06.2022 Cumartesi günü Levent GÖKTAŞ isimli şahsı alarak Okan DİLEK isimli şahsın
tuttuğu Konyaaltında bulunan çatı katındaki daireye götürdüm. Sonrasında yanından ayrılarak
ailem ile beraber kiralamış olduğum villaya gittik ve orada kaldık. 12.06.2022 Pazar günü akşama
doğru Levent GÖKTAŞ m yanma gittim. Bir ihtiyacı olup olmadığını sordum. Villanın çok güzel
olduğunu neden oraya gitmediğini sordum. O da bana dursun orası şimdilik dedi. Kayın validemin
evinde daha rahat olduğunu İki ihtiyar olduklarını canının sıkılmadığını ve kendisini kayın
validemin evine götürmemi istediğini söyledi. Bende oradan alarak kayın validemin evine
götürdüm. 13.06.2022 Pazartesi günü akşam saatlerinde Ömer YİĞİT isimli şahsın İstanbul' dan
dönüş yaptığını öğendim ve yanına gittim. Kendisini evin önünde valizlerini indiriken gördüm.
Levent GÖKTAŞ isimli şahsın kayınvalidemin evinde kalmasından rahatsız olduğumu neden
kiralanan villada kalmadığını başıma bela gelmesini istemediğimi söyledim. Ömer YİĞİT isimli
şahısta bana bu olayın çok büyük bir olay olduğunu, Levent GÖKTAŞ' a artık gidip villada
kalmasını söyleyeceğinden bahsetti. Olayın ne olduğunu ve bu durumdan tedirgin olmaya
başladığımı, sponsorluk olayı olacağını ancak ailemide riske atamayacağımı söyledim. O da bana
haklı olduğumu ve yann gerekeni söyleyeceğini söyledi. Kenan ERDOĞMUŞ ile ne konuştuklarını
sorduğumda bana kendisinin yann Levent GÖKTAŞ'a söyleyeceğini onlar konuşurken yanlanna
gitmememi istediğini söyledi. Ben bu durumdan daha da tedirgin oldum. Yanından aynldım ve
kayınvalidemin evine gittim. Levent GÖKTAŞ isimli şahsa Ömer YİĞİT isimli şahsın İstanbul' dan
döndüğünü yann yanma geleceğini bana sizin olayınızın çok büyük olduğunu söyledi. Ben bu

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
durumdan korkmaya başladığımı söyledim. O da bana maden rahatsızlık duyuyorsun o zman beni
Okan DİLEK isimli şahsın yanına götür. Ömer' i orada bekleyeceğini söyledi. Bende Levent
GÖKTAŞ isimli şahsı Okan DİLEK isimli şahsın evine götürdüm. 14.06.2022 Salı günü akşam
üzeri Ömer YİĞİT isimli şahsı aradım ve durumun ne olduğunu nerede olduğunu sordum. Bana
Konyaaltında bulunan Kutu Kafe isimli iş yerinde olduğunu söyledi. Yanma gittim. Yanında Berkan
isimli bir şahıs vardı. Otel inşaatı ile ilgili konuşuyorlardı. Sonra Ömer YİĞİT isimli şahıs ile
beraber Okan DİLEK' in evine gittik. Eve gittiğimizde saat 21:30-22:00 civanndaydı. Ömer YİĞİT
ve Levent GÖKTAŞ isimimli şahıslar evin tersaına çıktılar. Yaklaşık 20-25 dakika kadar baş başa
konuştular. Sigara içmek için bende terasa çıktım ve müsade istedim. Onlarda yanlarına
oturabileceğimi söylediler. Levent GÖKTAŞ isimli şahıs yarın villaya gideceğim dedi. Bana Spor
şenliğini ne zaman yapacağımı sordu. Bende Kurban Bayramı sonrası olacağını söyledim. Kendisi
bana problem yok güzel bir proje, yann da İnan KIRAÇ isimli şahsın Antalya' ya 2 günlüğüne
geleceğini, yanma sunum dosyası ile gitmemi ve bana projem için destek verip beğeneceğini
söyledi. Son bir gece kayın validen de kalabilirmiyim sabahtan villaya geçeceğim dedi. Evden
ayrıldık ve saat 00:00 sıralannda kayınvalidemin evine geldik. Bende üzerimi değiştirmek için
evime geçtim. O sırada Polisler evime geldi. Levent GÖKTAŞ isimli şahsın nerede olduğunu
sordular. Bende korktuğum için benim ile ne ilgisi var Levent GÖKTAŞ Antalya7 da ama olayın
benimle ne ilgisi var çocuklar var evde korkuyoruz dedim. Somasında beni alıp Emniyet
Müdürlüğüne götürdüler. O an kayın validem yaşlı ve korkmasın diye Levent GÖKTAŞ isimli
şahsın yerini söylemedim. Emniyete gittikten sonra Levent GÖKTAŞ isimli şahsın kayınvalidemin
evinde olduğunu söyledim ve Polisler ile kayınvalidemin evine geldiğimizde Levent GÖKTAŞ' m
evden ayrıldığını öğrendim. Levent GÖKTAŞ isimli şahsın 2002 yılında ki bir olaydan dolayı
arandığını durumunun ciddi oladuğunu Emniyette öğrendim. Öğrendikten soma elimden
geldiğince Emniyet Güçlerine yardımcı olmaya çalıştım. Hatta tarihini hatırlatıldığım bir gün
Levent GÖKTAŞ isimli şahsa neden 6 aylık ev kiraladığını sorduğumda bana 22 Kasım tarihine
kadar Antalya' da işlerinin olduğunu ve bu sebepten dolayı kalması gerektiğini söylemişti.

ANKARA CUMHURİYİT BAŞSAVCILIĞINCA YÜRÜTÜLMEKTE OLAN


2004/121619 SAYILI SORUŞTURMA DOSYASI ŞÜPHELİLERİNDEN OLAN MUSTAFA
LEVENT GÖKTAŞ’IN YAKALANABİLMESİ İÇİN DEVAM EDEN ÇALIŞMALARDA;
“08.06.2022 günü İstanbul Kartal İlçesi Güzel Gün Sokak da bulunan ÜNLÜLER GURME
isimli işyerine şüpheli Mustafa Levent GÖKTAŞ isimli şahsın saat 11:01 sıralarında 34 DPA 709
plaka sayılı araç ile tek başına geldiği,
11:41 sıralarında şüpheli şahsın yanına plakası tespit edilemeyen AUDİ marka bir araçla 3
şahsın geldiği şahısların saat: 13:40’a kadar beraber oturdukları ve şüpheli şahsın lavaboya gederek
tıraş olduğu ve maske taktığı, 13:42 sıralarında hep birlikte çıkış yaptıkları esnada şüpheli şahsın
daha sonra plakası 07 FJM 08 olarak tespit edilen Fiat Linea marka araca biniş yaptığı,
100-150 metre ileride aracın durduğu, şoförün indiği, restorandaki şahıslardan birisinin 07
FJM 08 plakalı aracın şoför koltuğuna oturduğu, 07 FJM 08 plakalı aracın 07/06/2022 günü saat
11:54 de Antalya ilinden çıkış yaptığı, 07/06/2022 günü saat 19:40 da İstanbul iline giriş yaptığı,
08/06/2022 günü saat 14:15 de Pendik kavşağında bulunan PTS de görüldüğü, 14:38 de Şeker
Pınar gişelerden geçiş yaptığı, 08/06/2022 günü saat 20:49 da Antalya iline giriş yaptığı, her iki
tarihte de 07/06/2022-08/06/2022 şoför koltuğunda ve yanındaki koltukta oturan şahısların aynı
şahıslar olduğu ayrıca gelişte net olmamakla beraber arka koltukta kimsenin olmadığı, dönüşte arka
koltukta bir şahsın oturduğu” YÖNÜNDE TESPİTLER YAPILMIŞTIR.
SORULDU: 07 FJM 08 PLAKA SAYILI BEYAZ RENKLİ FIAT LİNEA MARKA ARAÇ
KİME AİTTİR? BU ARAÇTA SİZDEN BAŞKA KİM VEYA KİMLER BULUNUYORDU? BU
ARAÇ İLE YAPMIŞ OLDUĞUNUZ SEYAHATİ AYRINTILI BİR ŞEKİLDE ANLATINIZ.
CEVABEN: Bu aracı 30.05.2022 günü turnuva için Antalya ilinden kiraladım. Bu araç ile
yapmış olduğum seyahat ve araçta bulunanları yukarıda detaylı olarak anlattım.

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
SORULDU: ÜNLÜLER GURME İSİMLİ İŞYERİNE GİDİŞ AMACINIZ NEDİR?
BURADA KİMLERLE GÖRÜŞTÜNÜZ?
CEVABEN: Bu konu hakkında bildiklerimi yukarıdadetaylı olarak anlattım.
...
Gözaltına alındıktan sonra olayın boytunu ve ciddiyeti öğrendim. Aile bireylerimin zarar
görmesinden korktum. Ve elimden geldiğince Emniyet Güçlerine yardımcı olmaya çalıştım..."
şeklinde beyanda bulunmuş, Ömer YİĞİT'in 16/06/2022 tarihinde Ankara Emniyet
Müdürlüğü Tem Şube Müdürlüğünde müdafi eşliğinde alınan ifadesinde; "...SORULDU:
MUSTAFA LEVENT GÖKTAŞ İSİMLİ ŞAHSI TANIR MISINIZ? BU ŞAHIS İLE
İRTİBATINIZ VAR MIDIR? ANLATINIZ.
CEVABEN: Bu şahsı yaklaşık 3 yıldan bu yana tanırım. Benim uzaktan akrabam olan
Avukat Kenan ERDOGMUŞ aracılığı ile tanıştım. Benim iş adamı olan bir arkadaşamının
avukatlık bir konusu vardı. Bende bu konuyu Kenan’a söyledim. O da bana bu işi bende takip
ederim ancak bu işlerde iyi olan bir avukat biliyorum sizi onunla tanıştırayım ona göre ben o
avukat ile birlikte takip ederim dedi ve beni Mustafa Levent GÖKTAŞ'ın avukatlık bürosunun
bulunduğu Ankara ilinde Koç İkiz Kuleler olarak bilenen yere çağırdı. Bende iş adamı olan
arkadaşım ile birlikte buraya giderek kendisi ile tanıştım. Bu süreç biraz uzun bir dava süreci
olduğu için ben ve arkadaşım hem Antalya’da hem de Ankara’da Levent GÖKTAŞ ile görüşmeye
devam ettik. Kenan ERDOGMUŞ İnan KIRAÇ ile birlikte çalışmaya başlayınca KIRAÇ Gübre
Genel Müdürlüğü yaptığı dönemde de ki hala bu görevi devam etmektedir zaman zaman
görüşmelerimiz İstanbul ilinde olmuştur. Levent GÖKTAŞ ile hem yüz yüze hem de telefon ile
birçok kez görüşmüşlüğüm vardır.

ANKARA CUMHURUYİT BAŞSAVCILIĞINCA YÜRÜTÜLMEKTE OLAN


2004/121619 SAYILI SORUŞTURMA DOSYASI ŞÜPHELİLERİNDEN OLAN MUSTAFA
LEVENT GÖKTAŞ’IN YAKALANABİLMESİ İÇİN DEVAM EDEN ÇALIŞMALARDA;
“08.06.2022 günü İstanbul Kartal İlçesi Güzel Gün Sokak da bulunan ÜNLÜLER GURME
isimli işyerine şüpheli Mustafa Levent GÖKTAŞ isimli şahsın saat 11:01 sıralarında 34 DPA 709
plaka sayılı araç ile tek başına geldiği, 11:41 sıralarında şüpheli şahsın yanma plakası tespit
edilemeyen AUDİ marka bir araçla 3 şahsın geldiği şahısların saat: 13:40’a kadar beraber
oturdukları ve şüpheli şahsın lavaboya gederek tıraş olduğu ve maske taktığı, 13:42 sıralarında hep
birlikte çıkış yaptıkları esnada şüpheli şahsın daha sonra plakası 07 FJM 08 olarak tespit edilen Fiat
Linea marka araca biniş yaptığı, 100-10 metre ileride aracın durduğu, şoförün indiği, restorandaki
şahıslardan birisinin 07 FJM 08 plakalı aracın şoför koltuğuna oturduğu, 07 FJM 08 plakalı aracın
07/06/2022 11:54 de Antalya ilinden çıkış yaptığı, 07/06/2022 19:40 da İstanbul iline giriş yaptığı,
08/06/2022 14:15 de Pendik kavşağında bulunan PTS de görüldüğü, 14:38 de Şeker Pınar
gişelerden geçiş yaptığı, 08/06/2022 20:49 da Antalya iline giriş yaptığı, her i\A tarihte de
07/06/2022-08/06/2022 şoför koltuğunda ve yanındaki koltukta duran şahısların aynı şahıslar
olduğu ayrıca gelişte net olmamakla beraber arka koltukta kimsenin olmadığı, ^jLöp^şıe arka
koltukta bir şahsın oturduğu” YÖNÜNDE TESPİTLER YAPILMIŞTIR.

SORULDU: 07 FJM 08 PLAKA SAYILI BEYAZ RENKLİ Fİ AT LİNEA MARKA


ARAÇ KİME AİTTİR? BU ARAÇTA SİZDEN BAŞKA KİM VEYA KİMLER
BULUNUYORDU? BU ARAÇ YAPMIŞ OLDUĞUNUZ SEYAHATİ AYRINTILI BİR
ŞEKİLDE ANLATINIZ.
CEVABEN: Bu araç arkadaşım Ali GÖK adına 30 Mayıs 2022 tarihinde kiralanmış bir
araçtır. 07.06.2022 tarihinde Ali GÖK isimli arkadaşım ile birlikte İstanbul iline gitmek üzere yola
çıktık. Ali GÖK isimli arkadaşımın “Spor ve Kardeşlik” isimli bir projesi vardı. Bu proje Anadolu
ve Güneydoğu Anadolu'da yaşayıp deniz görmemişx gençleri Antalya’da kaynaştırma adına bir
araya getirmek amacıyla hazırlanmıştı. Bu proje için Ali GÖK sponsor arıyordu, Kenan Abiye

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
söylesek İnan KIRAÇ bize sponsor olur mu diye bana sorunca bende kendisine ben Av. Kenan ile
bir görüşeyim ona göre hareket ederiz dedim. Kenan ile görüştükten sonra da İstanbul ile 07 FJM
08 plaka sayılı Fiat Linea markaaraç ile hareket ettik. Aynı gün akşam saatlerinde Kenan
ERDOGMUŞ ile Anadolu yakasında bulunan 216 Otel'de buluştuk. Kendisine proje hakkında bilgi
verdik. O da bize kendisini İnan KIRAÇ ile bu konu hakkında görüşüceğini söyledi. Biz o gece
Kenan ile birlikte üçümüz bu otelde konakladık. Ayrıca Kenan'ın şoförü Necdet ŞENER'da bu
otelde kaldı. 08.06.2022 günü sabah saatlerinde 216 Otel’den hep birlikte çıkarak KIRAÇ
Holding’e geçtik. Biz aşağıda lobide beklerken Kenan yukarı çıktı, kısa bir süre sonra tekrar
aşağıya yanımıza gelerek Levent Abide hurdaymış ancak aniden çıkmış, ben yerini biliyorum sizi
oraya götüreyim, orda projeyi kendisine anlatınırsız dedi ve hep birlikte Kıraç Holding’ten ayrıldık.
Yanlış hatırlamıyorsam Kartal tarafında ÜNLÜER Gurma diye cafe restorana gittik. Buraya Kenan
ERDOĞMUŞ’a ait 06 KB 2728 plakalı siyah renkli AUDÎ marka araç ile gittik. İkinci katına
çıkınca Levent GÖKTAŞ’ı orada görük ve masasına oturduk. Ali GÖK proöeyi açarak göstermek
istedi. Ancak Levent GÖKTAŞ hiç dinlemeden tamam bunu hallederiz o iş bende diye söyledi. Bu
sırada Kenan’a sürekli bir yerleri aramasını söylüyordu. Kendi telefonu masa üzerinde duruyordu.
Hiç ışık falan yoktu muhtemelen kapalı durumdaydı. Çünkü o sıra telefon görüşmelerinin Kenan
kendi telefonun yapıyordu. Bu sırada Levent GÖKTAŞ Kenan’a “Benim Kıraç Holding'te odamda
bir çantam var şoförüne söyle gidip alsın bana getirsin” diye söyledi. Bir de Kenan’a kendisine bir
araç kiralamasını söyledi. Kenan’da Ali GÖK’e dönerek “Ali sen bu işlerden anlarsın, bir bakıver”
dedi. Ali’de benim hesabım müsait değil diye söyleyince IBAN numarasını isteyerek 12.000 TL.
parayı Ali’ye gönderdi. Bu işlemler yapılırken Levent GÖKTAŞ bir zarfın içerisinde 12.000 TL
parayı Ali’ye uzattı. Muhtemelen parayı Kenan’ın gönderdiğini bilmiyordu. Ali de aldığı bu zarfı
Kenan’ın kendisine bu miktarı IBAN’dan gönderdiği için Levent GÖKTAŞ’a göstermeden
Kenan’a verdi. Bu arada Levent GÖKTAŞ’m çantasını almaya giden Kenan’ın şoförü bizim araç
ile geri geldi. Ayrıca biz içerde Levent GÖKTAŞ ile ilk karşılaştığımızda bıyıklı idi. Sonrasında bir
ara yanımızdan kalkarak lavaboların olduğu yöne gitti, geri geldiğinde bıyıksızdı. Muhtemelen
lavaboda bıyıklarını keserek tekrar yanımıza geldi. Birlikte masada otururkan Levent GÖKTAŞ
bize ufak bir sıkıntı var buradan çıkmam lazım dedi. Bunun üzerine Ali’de kendisine “Abi Antalya
turizm bölgesi, birlikte Antalya’ya gidelim” dedi.Biz Ali kiralık araç bulmak için uğraşırken
Levent GÖKTAŞ ve Kenan ERDOGMUŞ o arada aşağıya inerek baş başa birşeyler konuşmaya
başladılar. Bizde araç kiralama işini halledemedik. Bunun üzerine aşağıya onların yanma
İndiğimizde Levent, Kenan ve şoförünün bizim aracın içerisinde olduğunu gördük. Bir zaman
sonra şoförde inerek bizim yanımıza geldi. Kenan ve Levent araç ile hareket ederek gittiler ancak
kısa bir süre sonra geri geldiler. Kenan ERDOĞMUŞ bize hitaben "Hadi hadi hemen gelin,
gidiyorsunuz” diye söyledi. Levent GÖKTAŞ arabanın içerisindeydi. Biz de araca binerek Antalya
iline gitmek üzere 08.06.2022 günü öğle saatlerinden hemen sonra hareket ettik Antalya’ya Levent
GÖKTAŞ ile birlikte aynı araç içerisinde yolculuk yaptık. 08.06.2022 tarihinde akşam saatlerinde
Antalya’ya iline geldik.. Direk Ali GÖK’ün evine geçerek hep birlikte bir şeyler yedik. Ben Levent
GÖKTAŞ’a abi sana bir otel ayarlayalım dedim. Ancak Ali “Yok, ben komutanımı bir yere
salmam, bu gece misafirim olacak” dedi. Bunun üzerine Levnet GÖKTAŞ’ta Ali’ye “O zaman sen
yarın bana bir villa kirala” dedi ve o gece Ali GÖK’ün ikametinde misafir olarak kaldı. Bende
kendi evime gittim. 10.06.2022 Cuma günü öğleden sonra Ali’nin evine giderek aynı sokak
içerisinde bulunan başka bir evin balkonundan Ali beni çağırdı. Bende o eve gittim. Bu evde
Ali’nin kayınvalidesi ikamet ediyordu. Burada ben hafta sonu Sakarya’ya bir arkadaşımın
düğününe gideceğim diye söylediğimde Levent GÖKTAŞ’da bana “Sen Kenan ile bir konuş, ben
sana bir not vereceğim o notu Kenan’a İstanbul’da verirsin” dedi. Bu evde otururken Levent
GÖKTAŞ iki ayrı kağıda not yazdı ve bana verdi. Birinci notta dört bayan ismi (Figen, Ebru
isimlerini hatırlıyorum) vardı ve bu bayanların telefonlarının holdingteki telefonundan bakılarak
yazılmasını istiyordu. Bunu haricinde “Kübra hastaneye gitmediyse gitsin”, “Kenan işleri takip et”
şekinde yazıyordu. İkinci notta "250.000 TL. İnan Kıraç, 250.000 TL. Hataylı Zelloklar'dan Kenan

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
alsın ve bana göndersin” şeklinde yazıyordu.
11.06.2022 tarihinde eşim ve kızımı yanıma alarak Sakarya'da bir arkadaşımın düğününe
katılmak üzere 07 MDY 95 plakalı kendi aracım ile Antalya’dan yola çıktım. Aynı gün akşam
düğün merasimine katıldıktan soma gece Bolu’ya Abant’ı gezmek için geçtim. Bolu’da Lotus
Apart isimli pasiyonda gece kaldıktan soma Pazar günü Abant’ı gezdim. Gezi programından soma
pansiyona geçince Kenan ERDOGMUŞ’u aradım ve kendisine “İstanbul’a mı geleyim, yoksa sen
buradan mı geçeceksin” diye sordum. O da bana “Konum at, 13.06.2022 Pazartesi günü ben
Bolu’ya geleyim. Oradan birlikte İstanbul’a geçeriz” dedi.
13.06.2022 günü sabah saat:09.00 sıralarında kaldığım pansiyona şoförü Necdet ŞENER ile
birlikte geldi. Orada hiç beklemeden İstanbul’a gitmek üzere yola çıktık. Peş peşe giderken beni
cep telefonundan arayarak "Sen direk Ünlüer Gurme’ye geç, ben İnan Kıraç ile görüştükten soma
geleceğim” dedi. Bende kendisine “Yol üstünde dur, Levent GÖKTAŞ’m gönderdiği bir not var
sana vereyim” dedim. Durduk ve Levent GÖKTAŞ’tan aldığım iki notu Kenan ERDOGMUŞ’a
verdim ve Ünlüer Gurme’ye giderek Kenan’ı burada ailem ile birlikte bekledim. Yaklaşık iki saat
soma Kenan yanımıza geldi. Buraya şoförü Necdet, Kübra ve Av.Hatice diye bildiğim şahıslar ile
geldi. Ben kendisine Levent GÖKTAŞTn verdiği notları ne yaptın diye sorduğum da “Olmaz
olmaz o iş olmaz” dedi. Bende sen bilirsin, ben Levent GÖKTAŞ’a gidince iletirim dedim ve ailem
ile birlikte Antalya iline dönmek üzere yola çıktım. Antalya iline geldiğimde Ali ile karşılaştım. Ali
bana “Ben bu adama villa tutttum, daire buldum, ancak hala kayınvalidemin ikametinde kalıyor
gitmiyor” dedi. 14.06.2022 günü akşam saatlerinde ben Levent GÖKTAŞ ile görüşmeye gittim.
Beni Ali götürdü. Gittiğim yerin Okan’ın evi olduğunu orda öğrendim. Burada Levent GÖKTAŞ’a
“Senin notlarını ben Kenan'a verdim, ancak Kenan bana bu notların gereğini yapamayız, olmaz”
diye söylediğini ilettim. O da bu duruma çok sinirlenerek “Herkesi deniyorum, her şeyin bir
zamanı var” dedi. Muhtemelen Levent GÖKTAŞ bu geçtiği evi beğenmemiş olacak ki tekrar
Ali'nin kayınvalidesinin evine geçti. Ben Levent GÖKTAŞ ile Antalya’da görüştüğümde
kendisine “Abi neden böyle yapıyorsun, villa tuttun, daire tuttun hep 5-6 aylık olarak
kiraladın, senin gibi bir komutan neden böyle bir şey yapıyor” diye sorduğumda bana
“Benim 23 Aralık’a kadar böyle dolaşmam lazım" diye söylemişti. Aynı gün gecesi de zaten
gözaltına alındık. Ben orada polislere bildiğim her şeyi anlattım ve Levent GÖKTAŞ'ın kaldığı
yerleri Ali ile birlikte söyledim.

SORULDU: MUSTAFA LEVENT GÖKTAŞ İSİMLİ ŞAHSIN OPERASYON FİRARİSİ


OLDUĞUNU VE ARANDIĞINI BİLİYOR MUYDUNUZ? BU ŞAHSI İSTANBUL İLİNDEN
ANTALYA İLİNE GÖTÜRMENİZ İÇİN SİZE KİM/KİMLER TARAFINDAN NASIL BİR
TEKLİF YAPILDI? ŞAHSI ANTALYA İLİNE GETİRDİKTEN NEREYE BIRAKTINIZ? ANT
AL ATINIZ.
CEVABEN: Bu şahsı Antalya iline götürürken böyle bir durumdan haberimiz yoktu.
Sonrasında bir sıkıntı olduğunu fark ettik ve sonuç olarak hiç istemediğimiz halde büyük bir hata
yaptığımızı anladık. Bu iş için maddi olarak hiçbir şekilde talebimiz olmamıştır. Sadece insani
olarak yaptığımız bir şeydir, Mustafa Levent GÖKTAŞ isimli şahsı nereye bıraktığımız konusunu
yukarıda ayrıntılı olarak verdim.
SORULDU: MUSTAFA LEVENT GÖKTAŞ’I ANTALYA İLİNE GETİRDİKTEN
SONRA ONUNLA İRTİBATINIZ DEVAM ETTİ Mİ? ETTİ İSE SİZDEN NE GİBİ TALEPLERİ
OLDU?
CEVABEN: Evet devam etti. Yakalandığımız süreye kadar bu şahıs ile irtibatım vardı.
Yukarıda ifademde bunu ayrıntılı olarak anlattım.
...
SORULDU: KENAN ERDOĞMUŞ İSİMLİ ŞAHIS İLE İLİŞKİ VE İRTİBATLARINIZ
HAKKINDA AYRINTILI OLARAK ANLATINIZ.
CEVABEN: Kenan ERDOĞMUŞ asıl mesleği avukatlıktır. Aynı zamanda Kıraç Gübre

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
ünvanlı fırmanında Genel Müdürü olarak çalışır ve benim uzaktanda akrabamdır. Burhan DOĞAN
isimli arkadışımınla ortak tanıdığımız olan Türkmenistan uyruklu Nur Murat isimli elektrik işleri
ile uğraşan işadamının yurtdışından gübre ticareti işinin olduğunu söylemesi üzerine ben bunu
Kenan ERDOĞMUŞ’a anlattım, o da bana olabilir dedi ve görüşmelerini sağladım ve bu ticaret
ilişkisi başladı. Bunun üzerine bu ticari anlaşmayı yapmalarına aracı olduğum için Kenan
ERDOĞMUŞ’ta beni Genel Müdürlüğünü yaptığı firmaya aldı.
Kenan ERDOĞMUŞ Mustafa Levent GÖKTAŞ isimli şahsın tüm işlerini takip
etmektedir. Onun ile alakalı her şeyi bilir. Hatta birlikte oturduğumuzda Levent GÖKTAŞ
Kenan’a hitaben "‘Benim soruşturma dosyası konusu ile ilgili olarak üç gün önceden bana
haber vermen yeterli, ben hemen Bulgaristan üzerinden yurtdışına çıkarım” diye söylediğini
bizzat duydum. Ayrıca Kenan’ın görüşmelerimizde Levent GÖKTAŞ hakkındaki soruşturmadan va
aranıyor durumda olduğunu bildiğinden eminim.
...
Ben ifademi hiçbir baskı altında kalmadan kendi hür irademle avukatım huzurunda verdim.
İfadem doğrudur. Biz sadece geçmişe dayalı bir dostluğumuzun ve tanışıklığımızın olmasından
dolayı bu şahsı Antalya iline getirdik. Aranan bir şahıs olduğunu asla bilmiyorduk. Bunu sonradan
öğrendik. Kendimi bir emniyet personeli olarak bu duruma düşürdüğümden pişmanım. Meslek
hayatım boyunca hiçbir şekilde kanunsuz bir işlem ve fiil gerçekleştirmedim. Mesleğime ve
kuruntuma leke getirmedim. Bu olay sadece insani ve vicdani olarak yapmış olduğum bir şeydir.
Ancak sonrasında gelişmelerde hata yaptığımı da net olarak gördüm..." şeklinde beyanda
bulunmuştur.
Hem Ali GÖK'ün, hem de Ömer YİĞİT'in ifadesinden anlaşıldığı üzere, şüpheli Mustafa
Levent GÖKTAŞ'ın Antalya iline kaçtıktan sonra, Ali GÖK ve Ömer YİĞİT'e Antalya ilinde 6 ay
kadar işleri olduğunu, böyle dolaşması gerektiğini belirtmiş ve bu amaçla kalacağı bir villa
kiralamalarını istemiştir. Şüpheli aslında burada kendisi açısından hesap yaparak olayda "dava
zaman aşımı" süresi açısından, maktul Necip HABLEMİTOĞLU'nun öldürülmesi olayının 2022
yılı Aralık ayında zaman aşımına uğrayacağını düşünmektedir. Bu durum, şüphelinin, maktulün
öldürülmesi olayındaki rolü nedeniyle içinde bulunduğu suçluluk psikolojisini göstermektedir.
Yine Ali GÖK ve Ömer YİĞİT ifadelerinden şüphelinin kaçmak için para ve saklanacağı bayan
şahıslara ilişkin iletişim arayışı içerisinde olduğu görülmektedir. Ayrıca Ömer YİĞİT'in alınan
ifadesinden anlaşıldığı üzere, şüpheli Mustafa Levent GÖKTAŞ'ın, Kenan ERDOĞMUŞ'a hitaben
"soruşturma dosyası ile ilgili bana üç gün önce haber vermen yeterli, ben hemen Bulgaristan
üzerinden yurt dışına çıkarım" şeklinde söylediği bilinmektedir. Nitekim şüpheli sonrasında
Bulgaristan ülkesinde yakalanacaktır.

Emniyet Genel Müdürlüğünün 26/08/2022 tarihli 31683469-90374.51174-102-93896 sayılı


yazısı ile şüpheli Mustafa Levent GÖKTAŞ'ın resmi olmayan yollarla, kaçak olarak Bulgaristan
ülkesine gittiği, bu ülkede bulunduğu, hakkında adli ve idari işlemler yapıldığının bildirilmesi
üzerine, 27/08/2022 tarihinde Cumhuriyet Başsavcılığımızca Adalet Bakanlığı Dış İlişkiler ve
Avrupa Birliği Genel Müdürlüğü aracılığıyla Bulgaristan adli makamlarından şüphelinin öncelikle
"geçici olarak tutuklanması" istenmiş, hemen akabinde "kırmızı bülten araması" çıkarılması
istenmiştir. Şüpheli Mustafa Levent GÖKTAŞ hakkında İnterpol Genel Sekreterliğince "kırmızı
bülten araması" çıkarılmış ve şüpheli Bulgaristan adli makamlarınca tutuklanmıştır. Cumhuriyet
Başsavcılığımızca 02/09/2022 tarihinde hazırlanan iade talepnamesi ve ekleri aynı tarihte Adalet
Bakanlığı Dış İlişkiler ve Avrupa Birliği Genel Müdürlüğüne gönderilerek şüphelinin
Bulgaristan'dan Ülkemize iadesi istenmiştir. Şüphelinin, Ülkemize iade edilmemek için Bulgaristan
Ülkesine sığınma talebinde bulunduğu bilinmektedir.
Şüpheli Mustafa Levent GÖKTAŞ, Bulgaristan Ülkesine kaçak yollardan geçtikten ve
yakalandıktan sonra kendisi tarafından kaleme alındığı değerlendirilen, kamuoyuna çıkarak avukatı
olduğunu söyleyen kişilerce yalanlanmamış olan ve bir çok basın yayın kuruluşunda yayınlanan

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
mektubunda geçen ifadelerin buraya alınmasında fayda bulunmaktadır. Şüpheli bu mektupta;
"KAMU OYUNA SAYGI İLE DUYURMAK İSTERİM
1-Ben 1980 yılı Kara parp okulu mezunu, Özel Kuvvetler komutanlığından TİM, TABUR,
ALAY KOMUTANLIĞI yapmış, ÜLKEM, BAYRAĞIM, ASİL MİLLETİMİN ebedi bekası için sayısız
girdiğim muuharebelerden 3 tane üstün cesaret feragat Altın Madalyası, 200'e yakın takdirname,
18 adet şerit rozet almış, Emekli Albay, Avukatım. Herhangi bir örgüt üyesi değil, kahraman Türk
Silahlı Kuvvetleri mensubuyum.

2-Özel Kuvvetler Komutanlığı görev alanı, kanun ve yönetmeliklerle belirlenmiş, görev


konsepti, Genelkurmay Başkanlığından aldığı emir ve talimatlar doğrultusunda belirlenmiş, görev
konsepti, Genelkurmay Başkanlığından aldığı emir ve talimatlar doğrultusunda belirlenmiş,
Eğitim, Tatbikat ve Muharebe görevleri icra eden T.S.K.'nın en seçkin en disiplinli ve en gözde
birliğidir.
Bu kuvvet mensubları Kanun ve Yönetmelik sınırları içinde hareket ederler. Bu nedenle
iddia konusu hayal ürünü olayla bir Türk Subayı olarak benim ya da Öz. K. K. Lığı mensubu diğer
Sb, Asbların uzak/yakın hiç bir ilgisi, alakası, bilgisi yoktur.
İddia tamamen yalan, uydurma ve bir kompladan ibarettir. Delillendirmesi de mümkün
değildir. Çünkü böyle bir olay kesinlikle gerçekleşmemiştir. Zaten asker olarak bizim varlık
nedenimiz ülkemizi, bayrağımızı milletimizi korumak kollamaktır. Zarar vermek değildir. Bu
konuda yalan söylüyorsam da; En değer verdiğim "çocuklarım hemen ölsünler", Hatta bu yalan ve
komplo ile benim iğne ucu kadar ilişkim olduğunu hukuk içinde kalarak ispatlasınlar ölmeye
hazırım.
3-GÖZALTI KARARINA NEDEN UYMADIM
2005 yılında TSK'den Emekli oldum 1 yıl Ankara Barosunda staj yaptım. 2006 yılında
Avukatlığa başladım. Tam sivil ortama uyum sağlayıp, terörden uzak, çatışmasız, normal bir
hayata adım atmışken, Avukatlık Bürom, FETÖ mensubu polisler tarafından yanlarında savcı
olmaksızın haksız ve hukuka aykırı bir biçimde basıldı ve onların büroma koydukları bir DVD
nedeniyle 2009 yılı OCAK ayında gözaltına alınıp, tutuklandım. İlerleyen süreçte DVD'nin FETÖ
mensubu Savcı ve Polisler tarafından Emniyette üretildiği, Arama El Koyma esnasında gizlice
Avukat arkadaşın masası üzerine konduğu yine FETÖ mensubu Polisler tarafından bu DVD'nin
Mahkemede açılmaması, incelenmemesi için Adli Emanette kesilip, kırılıp açlımaz hale getirildiği,
yine FETÖ Mensubu Polislerce Adli Emanette DVD üzerinde kendilerine ait parmak izlerinin
silindiği anlaşıldığı için tahliye olup beraat ettim. 50 yaşında girdiğim CTE'den 2,5 yılı hücre, 3
yılı normal CTE olacak şekilde 5,5 yıl yatıp 55,5 yaşında çıktım. Yani 5,5 yıl suçsuz, günahsız,
haksız ve hukuka aykırı olarak hapis yattım. 5,5 yıl boyunca; Gözümde oluşan bulanık görme
nedeniyle gönderildiğim SAMATYA Hastanesinde bilmeden muayene ve tedavi olduğum, 2 tane
FETÖ'cü göz doktoru tarafından kasıtlı olarak sağ gözümün kör edilmesi dahil hep şükrettim. Bir
gün dahi isyan etmedim. Bu cezayı bir devlet hizmeti gibi görüp katlandım. 10 Mart 2014 yılında
tahliye oldum. Hayata yeniden başladım. Arkadaşlarımında desteği ile Avukatlık Büromu yeniden
açtım. Ama; Tam normal ve düzenli bir yaşama adım atmışken, bu kez ve yeniden benimle ve Özel
Kuvvetler Komutanlığı personeli ile hiç ilgisi olmayan saçma sapan ve tamamen uydurma yeni bir
komplo ile karşılaştım. Önceden de bu şekilde başlayan bir süreçle haksız ve hukuka aykırı olarak
5,5 yıl hapis yattığım ve yine aynı şeyleri yaşayacağımı bildiğim için gözaltı kararına uymadım.
Bende emekli bir türk Subayı olarak bu hareketim dolayı üzgünüm ama sizinde takdir edeceği gibi
normal insan gibi yaşamama izin verilmiyor. Ben sadece yaşam hakkımı geri istiyorum. Hukuk ve
Adalet istiyorum. Lütfen bana inanın; Ben mütevefanın ismini ve ne iş yaptığını bile bu hadise bu
şekilde basına düşünce öğrendim.
4-SİZLERE 2 KİŞİDEN BAHSETMEK İSTİYORUM. LÜTFEN DEĞERLENDİRİN
(1) Enver ALTAYLI: Sayın Enver ALTAYLI bey ile ben hayatımda (1) kez görüştüm ve
aynı zamanda tanıştım. Bu görüşme tarihi de; 10 Mart 2014 tarihinde CTE'nden çıktığım, 2015

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
yılında Danışmanlık şirketi kurduğum ve 2015 sonu 2016 başlarında rahmetli EROL OLÇOK
beyle tanışma tarihine rastlar. Bu görüşme tarihi kesinlikle 2001 öncesi, 2002, 2003, 2004, 2005,
2006 ve devamı değildir, olamaz da... Çünkü görüşme konumuz toplantıya katılan 6-7 kişinin de
teyit edeceği gibi danışmanlık şirketimize Antalya Belediyesinin "TEDES" işinin alınması için
Rahmetli EROL OLÇOK beyle görüşme maksatlıdır.
Görüşme Konusu;
O tarihlerde rahmetli EROL OLÇOK bey AKP kurucu üyesi ve Medya sorumlusu idi. MT
beyde Antalya Belediye Başkanı idi. Antalya ilinde büyük bir TEDES işi vardı. Niyetim EROL
OLÇOK beye ulaşıp Antalya TEDES kurulum işinde bize yardımcı olmasını sağlamaktı. Yaptığımız
araştırmada EROL OLÇOK beyin kıramayacağı dostlarından birinin Enver ALTAYLI bey
olduğunu öğrendik. Yeğeni AKP'de danışman (FT) dan yardım istedik. Enver bey ricamızı kabul
etti ve bize EROL OLÇOK'tan randevu aldı. Toplantıya 6-7 kişi katıldık sunum yaptık. EROL
OLÇOK bey çok beğendi. İlgileneceğim dedi. O günden sonra Ne Enver ALTAYLI bey ne de
Rahmetli EROL OLÇOK beyle görüşemedik zaten bir süre sonra DARBE oldu. Allah rahmet
eylesin Oğlu ile birlikte "ŞEHİT" oldu.
Yani benim sayın ALTAYLI ile 2001 öncesi, 2002-2003-2004-2005-2006 ve devamında
asla bir görüşmemiz yoktur. Tanımadığım içinde asla olamaz.
Sayın ALTAYLI saygın bir kişidir. Doğruları söyleyecektir. Lütfen günah işlemeyin,
insanları yapmadığı, görmediği, bilmedikleri bir konu ile alakalı zan altında bırakmayın.
FETÖ'den Farkınız kalmaz.
(2) Aydın KÖSTEM:
1994 yılında ÖKK'lığına keskin nişancı tüfeği alınacaktı. Bu konuda araştırma yapıyorduk.
Sayın (E) Korg. H.K. beni aradı ve "Levent Aydın KÖSTEM diye bir çocuk var. Keskin Nişancı
Tüfeği Accuricy'nin Türkiye Temsilcisi imiş, babası Emekli Asker. Kendisine randevu verip
dinlermisin" dedi. Ben de tabiki Komutanım diyip verdim. Yanımda ÖKK'lığı Lojistik Şb. Md
olacak şekilde kendisini dinledik ve bize iki tane numune tüfek getir, diğer aday tüfeklerle birlikte
deneyelim, raporlayalım ona göre Komutanlık hangi tüfeği alacağına karar versin dedik. Aydın
KÖSTEM; 1 ya da 2 tane tüfek getirdi. OHAL bölgesinde denendi, toparlandı. Eksiklikleri ve iyi
tarafları yazıldı. Kuvvete değerlendirme için gönderildi. Bu görüşmeler uzun sürdü sanırım'da
tüfekte alındı.
Aydın KÖSTEMİ: Savunma Sanayi işleri yapan kendi halinde, dürüst bir adam olarak
tanırım. Telefon ve fiziki görüşmelerimiz tamamen Savunma Sanayi, keskin nişancı tüfeği alımı
ile alakalıdır. Bu görüşmeleri başka türlü yansıtmak ya da düşünmek günahtır.
Ergenekon davasında FETÖ tarafından Avukatlık Büroma sahte delil konularak alınıp 5,5
yıl hapis yatan ben "o tutmadı bunu deneyelim mantığı ile şimdi FETÖ üyesi mi oldum. Mustafa
ÖZCAN kimdir, ben kimim ondan gelecek bir talimatı gerçek bir Türk Subayı asla yapmaz yaparsa
Allah'da onu hemen taş yapar. Sadece bana değil ÖKK'da karşı büyük günah işleniyor yapanları
Allah İflah Etsin. Saygılarımla Mustafa Levent GÖKTAŞ" şeklinde ifadelerin geçmiş olduğu
görülmektedir.
Şüphelinin bu mektubu incelendiğinde, altı çizili yerlerdeki kısımlar dikkate değer
ifadelerdir. Mustafa Levent GÖKTAŞ'ın mektubunda, Enver ALTAYLI'yı 2015 yılı öncesinde
tanımadığını, 2015 yılında yaptığı bir danışmanlık işi nedeniyle görüştüğünü ve tanıdığını, bu
kişinin, saygın birisi olduğunu, Aydın KÖSTEM ile ilgili ise, onu savunma sanayisinde yapmış
olduğu bir iş nedeniyle tanıdığını, dürüst bir insan olarak bildiğini belirtmektedir. Oysaki
iddianamemizin önceki bölümlerinde gerek Enver ALTAYLI, gerek Aydın KÖSTEM, gerekse
Nizamaettin AFŞAR ile ilgili yapılan anlatımlarda şüpheli Mustafa Levent GÖKTAŞ'ın, Enver
ALTAYLI ve Aydın KÖSTEM ile maktulün öldürülmesinden önce kurmuş olduğu ilişki, görüşme
trafikleri net bir biçimde ortaya konulmuştur.

Olay tarihinde, Milli İstihbarat Teşkilatı Müsteşarlığına bir şekilde adı geçen maktul Necip

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
HABLEMİTOĞLU'nu FETÖ/PDY ile ilgili çalışmalarından vazgeçiremeyen Mustafa ÖZCAN ve
Enver ALTAYLI'nın, Aydın KÖSTEM üzerinden ulaştıkları aynı dönemde bir anda Milli İstihbarat
Teşkilatı Müsteşarı olmak isteyen Özel Kuvvetler Komutanlığı Muhabere Arama Kurtarma Alay
Komutanı Mustafa Levent GÖKTAŞ ile maktul Necip HABLEMİTOĞLU konusunda görüşmeler
içerisinde oldukları, sonraki süreçte ise maktul Necip HABLEMİTOĞLU'nun, şüpheli Mustafa
Levent GÖKTAŞ tarafından kurulan suç örgütü tarafından öldürüldüğü, Mustafa ÖZCAN, Enver
ALTAYLI ve Aydın KÖSTEM tarafından şüpheli Mustafa Levent GÖKTAŞ'ın bu suça
azmettirildiği yapılan soruşturma sonucunda anlaşılmaktadır. Soruşturmanın en başından bu yana
maktulün öldürülmesi eylemini gerçekleştirdiği ifade edilen, şüpheli Mustafa Levent GÖKTAŞ'a
bağlı hareket eden Ahmet Tarkan MUMCUOĞLU ve Fikret EMEK'in ne şekilde bu eylemi
gerçekleştirdikleri bu kişilere ilişkin başlık altında belirtilmiştir.

-ŞÜPHELİ MEHMET NARİN;

Şüpheli Mehmet NARİN, olay tarihinde Özel Kuvvetler Komutanlığı Muhabere Arama
Kurtarma Alay Komutanlığı emrinde bir tim de görevli Astsubay olmasına rağmen kendi
ifadesinden de görüleceği üzere, kanuni görev tanımında yazmayan bir şekilde, Mustafa Levent
GÖKTAŞ tarafından şahsi işlerinde dahi görev verilmiş bir isimdir. Şüpheli Mustafa Levent
GÖKTAŞ'ın şoförlüğünden tutun da, gönül ilişkisi içerisinde olduğu kadınlar ile olan irtibatında
aracılığa, şüpheli Mustafa Levent GÖKTAŞ'ın izinsiz şekilde yaptığı şehir dışı seyahatlerine eşlik
etmeye kadar bir çok konuda kanunsuz bir biçimde şüpheli Mustafa levent GÖKTAŞ'ın yanında
bulunmuştur. Olayda şüpheli Mustafa Levent GÖKTAŞ'ın diğer şüpheliler Mustafa ÖZCAN,
Enver ALTAYLI ve Aydın KÖSTEM ile olan gsm irtibat trafiğinde kullandığı 0535 572 46 52 ve
0533 731 96 20 nolu gsm hatlarını alarak kullanması için şüpheli Mustafa Levent GÖKTAŞ'a
verdiği olay tarihinde kendisinin ise eşi Esen Narin adına kayıtlı olan 0532 584 19 32 nolu gsm
hattını kullanmış olduğu tespit edilmiştir.
Şüpheli Mehmet NARİN'in olay tarihinde şüpheli Mustafa Levent GÖKTAŞ ile olan
bu irtibatı nedeniyle 03/02/2022 tarihinde göz altına alınmış olup, şüphelinin 13/02/2022
tarihinde Ankara Emniyet Müdürlüğü Tem Şube Müdürlüğünde alınan ifadesinde;"Ben 1972
yılında Mersinde doğdum. İlk. orta ve lise eğitimim Mersin de tamamladım. 1990 yılında Hava
Teknik Okulları Komutanlığında öğrenime başladım. 1991 yılında mezun oldum. 1991 yılı Ekim
ayında Özel Kuvvetler Komutanlığına atandım. 2005 yılında kadar Özel KuvvetlerKomutanlığında
görev yaptım. 1994 yılında Özel Kuvvetler Komutanlığı MAK Alay Komutanlığında çalışmaya
başladım. 2005 yılında Belçika NATO Karargahına Sosyal Hizmetler Gece Müdürü olarak
görevledirildim.2008 yılında Diyarbakır 8. Ana Jet ÜS Komutanlığına Birlik Lisans Öğretmeni
olarak atandım. 2009 yılında NATO İzmir Karargahına Yemekhane Müdürü olarak atandım. 2012
yılında NATO İzmir Karargahında çalışırken yaş haddini beklemeden aylıksız emekli oldum. 2012
Eylül ayında Ali YANIK isimli Özel Kuvvetler Komutanlığından daha önceden tanıdığım astsubay
arkadaşımın referansı ile Irak Bağdat ta Türkiye Petrollerinin MAnsuriye Gaz Sahası Projesinde
Güvenlik elemanı olarak işe başladım. Bu proje bittikten sonra Olive isimli şirketin Bağdat' ta ki
başka projelerinde güvenlik elemanı olarak çalıştım. 2017 yılında Irak’ ta Alsur Güvenlik
şirketinde güvenlikçi olarak işe başladım. 2019 yılında Türkiye’ ye izinli olarak geldikten sonra
tekrar Irak’ a dönmek için Havalimanına gittiğimde Yurt Dışı yasağı konulduğunu öğrendim. O
tarihten bugüne kadar da emekli maaşımla geçiniyorum. Eşim Esen NARİN ile 1994 yılında
evlendim. Kendisi ev hanımıdır. Elif Aybüke NARİN isimli bir kızım vardır. Danışmanlık üzerine
kendi adma bir şirketi vardır.

SORULDU: ADINIZA KAYITLI VEYA BAŞKA ŞAHISLAR ADINA KAYITLI OLUP


DA KULLANDIĞINIZ GSM HAT NUMARALARI NELERDİR? BU GSM HATLARINI

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
HANGİ TARİHLER ARASINDA KULLANDINIZ.
CEVABEN: Adıma kayıtı 5 tane GSM hattı olduğunu hatırlıyorum. Bunlardan 3 tanesinin
numarasını hatırlamıyorum. Zaten bu GSM hatlarından 2 tanesini Özel Kuvvetler Komutanlığında
çalıştığım 2001-2003 yılları arasında kullanması için Albay Levent GÖKTAŞ’ a verdiğim GSM
hatlarıdır. Bu hatların parasını Levent GÖKTAŞ bana verdi. Bende kendi adıma kontörlü hatları
alarak kullnaması için Levent GÖKTAŞ’ a verdim. Hatırlamadığım diğer GSM hat numarasını da
ben 1998-2005 yılları arasında kullandım.
0530 312 73 06 nolu GSM hattımı 2008 yılından itibaren kullanmaktayım.
0536 212 72 06 nolu GSM hattını 2019-2020 yılları arasında kullandım.

SORULDU:TÜRK SİLAHLI KUVVETLERİNDE ÇALIŞTIĞINIZ DÖNEM İÇERİSİNDE


İŞ YERİNİZDE VEYA İSTİRAHATLİ OLDUĞUNUZ ZAMANLARDA KULLANDIĞINIZ
CEP TELEFONU/TELEFONLARI KAPALI OLUR MUYDU? KONU İLE İLGİLİ
BİLDİKLERİNİZİ DETAYLI OLARAK ANLATINIZ
CEVABEN: Türk Silahlı Kuvvetlerinde özellikle de Özel Kuvvetler Komutanlığında
çalıştığım dönemde cep telefonum iş yerinde ve evde istirahatte olduğumda kesinlikle kapalı
olmazdı. Ev de istirahatta olduğumda cep telefonumuzun açık olmasının sebebi her an göreve
çağırılması durumundan dolayıdır. Zaten çalıştığımız birliklere cep telefonu numaramız haricinde
acil durumlarda bizlere ulaşmaları için 2. Bir telefon numarası olarak ev telefonlarımızın
numaralarını veriyorduk.
....

SORULDU: NURİ GÖKHAN BOZKIR İSİMLİ ŞAHSI TANIYORMUSUNUZ?


TANIYORSANIZ ARANIZDA NASIL BİR İLİŞKİ VARDIR?
CEVABEN: Nuri Gökhan BOZKIR’ı 1999 yılından bu yana Özel Kuvvetler
Komutanlığından tanımaktayım. Kendisi benim üstümdür. Aramızda Askeriyenin ast üst ilişkisi
dışında herhangi bir ilişki yoktur. Kendisi çok fazla konuşan hareketli bir şahıstı. Astsubaylara
karşı babacan bir yaklaşım içerisinde bulunup iyi bir insandı.

SORULDU: AYDIN KÖSTEM İSİMLİ ŞAHSI TANIYORMUSUNUZ?TANIYORSANIZ


ARANIZDA NASIL BİR İLİŞKİ VARDIR?
CEVABEN: Aydın KÖSTEM isimli bir şahsı tanımıyorum. Özel Kuvvetler Komutanlığında
çalıştığım dönemde Alay Komutanımız olan Levent GÖKTAŞ’ ın arkadaşı olan ve 2001-2003
yılları arasında sürekli görüştüğü Aydm isimli bir şahıs vardı. Bu şahsın Maden işleri yaptığını,
Ankara Emek semtinde ofisi olduğunu biliyorum. Birkaç kez de gördüğüm şahıstır. Bu şahsı teşhis
edemem. Tarafıma sorduğunuz Aydın KÖSTEM isimli şahıs belki bahsettiğim bu şahıs olabilir.

SORULDU: ENVER ALTAYLI İSİMLİ ŞAHSI TANIYORMUSUNUZ?


TANIYORSANIZ ARANIZDA NASIL BİR İLİŞKİ VARDIR?
CEVABEN: Enver ALTAYLI isimli şahsı medyadan tanırım. Kendisi ile herhangi bir
irtibatım veya ilişkim yoktur.

SORULDU: NİZAMETTİN AVŞAR İSİMLİ ŞAHSI TANIYORMUSUNUZ?


TANIYORSANIZ ARANIZDA NASIL BİR İLİŞKİ VARDIR?
CEVABEN: Nizamettin AVŞAR isimli şahsı tanımıyorum.

SORULDU: FETÖ/PDY SİLAHLI TERÖR ÖRGÜTÜNÜN TÜRKİYE İMAMI OLAN VE


HALEN “ARANIYOR” DURUMDA BULUNAN MUSTAFA ÖZCAN İSİMLİ ŞAHSI TANIR
MISINIZ? KENDİSİ İLE HERHANGİ BİR İRTİBATINIZ VAR MIDIR?
CEVABEN: Mustafa ÖZCAN isimli şahsı tanımıyorum.

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
SORULDU:ADINIZA KAYITLI OLUPTA BAŞKA ŞAHIS/ŞAHISLARA
KULLANMASI İÇİN VERDİĞİNİZ GSM HAT/HATLARI VARMIDIR7ANLATINIZ.
CEVABEN: Yukarıda da belirttiğim gibi 2001-2003 yılları arasında kullanması için Alay
Komutanım olan Levent GÖKTAŞ' a 2 adet GSM hattı verdim. Bu hatları kendisi benden
kullanmak için istedi. Bu hatlar kontör yüklenen hatlardı.

SORULDU: 0535 572 46 52 NUMARALI GSM HATTI SİZE Mİ AİTTİR? BU


NUMARAYI KİM KULLANMAKTADIR? ANLATINIZ.
CEVABEN: Bu GSM hattını hatırlamıyorum. Ancak kullanması için Alay Komutyanım
olan Levent GÖKTAŞ' a verdiğim GSM hatlarından birisi olabilir.

SORULDU: LEVENT GÖKTAŞ İLE İLİŞKİ VE İRTİBATINIZ NEDİR? ANLATINIZ.


CEVABEN: Levent GÖKTAŞ isimli şahsı 1993 yılından beri tanırım. Kendisi ile emir
komuta zincirinde çalışmam 1994 yılında başlamıştır. Kendisi 1994 yılında Özel Kuvvetlerde
çalıştığım dönemde Grup Komutanım olmuştur, 1995 yılında geçirmiş olduğu trafik kazasında
kendisi ve ailesi ile ilgilenmemden dolayı aramızda samimi bir ilişki başlamıştır. Bu olaydan sonra
ailecek de görüşmeye başladık. Kendisi 2001-2003 yıllarında Özel Kuvvetler MAK Alay
Komutanlığı yaptığı dönemde görevlendirmem olmamasına rağmen kendisine yakın emir astsubayı
olarak çalıştım. Yaptığım işler; özel şoförlük, getir götür işleri ve ailesinin özel işlerini takip ettim.
Albay Levent GÖKTAŞ ın resmi makam aracı şoförü vardı. Ben şoförlüğünü kendi şahsı aracmda
yapıyordum. Kendisi ile bu kadar ilgilenmeme rağmen 2019 yılında konulan yurt dışı yasağından
sonra kendisine yardım talebi için gittim. Kendisi her seferinde beni oyalayarak yardımcı olmadı.

SORULDU: ANKARA CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞINCA YÜRÜTÜLMEKTE


OLAN 2004/121619 SAYILI SORUŞTURMA KAPSAMINDA ANKARA CUMHURİYET
BAŞSAVCILIĞI TARAFINDAN GÖNDERİLEN DOSYA İNCELEME TUTANAĞINDA;
18.12.2002 GÜNÜ ADINIZA KAYITLI 0535 572 46 52 NOLU GSM HATTI İLE O
DÖNEM AÇIK KAYNAK ARAŞTIRMASINDA ABD NEW YORK BAŞKONSOLOSU
OLDUĞU DEĞERLENDİRİLEN ÖMER ÖNHON İSİMLİ ŞAHIS İLE İRTİBAT
KURDUĞUNUZ ANLAŞILMIŞTIR. ÖMER ÖNHON İSİMLİ ŞAHSI TANI YORMUŞUNUZ?
İRTİBAT KURMA NEDENİNİZ NEDİR?
CEVABEN: Ömer ÖNHON isimli şahsı tanımıyorum. Albay Levent GÖKTAŞ ile birlikte bir
kış günü Konya ve Antalya ziyaretlerimiz olmuştu. Kendisi bana Konya ziyaretimizden sonra
Antalya' ya geçelim. Amerikadan Dışişlerinde görevli bir bürokrat arkadaşım geldi. Onu da ziyaret
edelim dedi. Muhtemelen Ömer ÖNHON isimli şahıs Antalya' da Levent GÖKTAŞ' m görüştüğü
şahıs olabilir. Ayrıca 0535 572 46 52 nolu GSM hattı kullanması için Levent GÖKTAŞ' a verdiğim
GSM hattı olabilir.

SORULDU: ANKARA CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞINCA YÜRÜTÜLMEKTE


OLAN 2004/121619 SAYILI SORUŞTURMA DOSYASI KAPSAMINDA ŞÜPHELİ SIFATI
İLE İFADESİNE BAŞVURULAN NURİ GÖKHAN BOZKIR;
“...Tam tarihini hatırlamadığım ve Çankaya bölgesinde eski Anayasa Mahkemesi karşısında
bulunan Levent GÖKTAŞ ın arkadaşı olan ve emekli olduktan sonra ofis olarak kullandığı İrfan
isimli şahsa ait yerde akşam saat:20.00- 22.00 arasında Necip HABLEMİTOĞLU’nun öldürüldüğü
birkaç gün öncesi Levent GÖKTAŞ, Fikret EMEK. Mehmet NARİN, Hakan BÜYÜKÇULHA ve
ismini hatırlamadığım birkaç kişinin olduğu bir toplantı oldu. Bu toplantıya bana Mehmet NARİN
haber verdi. Bu toplantı da o dönem Genelkurmay Başkam olan Hilmi ÖZKÖK hakkında yürütülen
kirli faaliyetler konusunda uyarılması için devre arkadaşı olan babamın bilgi vermesi konuşuldu.
Ancak bu konuşmaların devamında Fikret EMEK. Hakan BÜYÜKÇULHA ve Levent GÖKTAŞ

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
arasında geçen konuşmada bütün hazırlıkların tamamlandığını, sahada Fikret EMEK ve Hakan
BÜYÜKÇULHA nın olacağını, birlikte bölgeye geleceklerini, Tarkan MUMCUOĞLU’nu benim
getireceğimi, Tarkan MUMCUOĞLU ve Fikret EMEK'in irtibatlı olacaklarını, farklı
istikametlerden gelineceğini ve bunlarında planlandığım, daha önce kendisine verilen bilgi ve
belgelerin şahıstan Fikret EMEK tarafından geri alınacağı konuşması geçti. Aynı toplantı da
18.12.2002 günü Galatasaray'ın maç saatinde eylemin gerçekleşeceği en uygun saat olduğunu
Levent GÖKTAŞ isimli şahıs Fikret EMEK’e söyledi... ” ŞEKLİNDE BEYANDA BULUNDUĞU
TESPİT EDİLMİŞTİR. BU KONU HAKKINDA BİLDİKLERİNİZİ DETAYLI OLARAK
ANLATINIZ.
CEVABEN: Ben toplantı için hiç kimseyi bir yere davet etmedim ve götürmedim. Beyanda
bahsedilen konularm hiç birine şahit olmadım.Zaten toplantıda bahsedilen isimler Özel Kuvvetler
Komutanlığında çalışan Subaylardır. Bu ofiste ben ve Kamil KULELİ isimli astsubay Levent
GÖKTAŞ' m misafirlerini ağırlamak için orada bulunurduk. Bu yüzden toplantıya girmem gibi bir
durum söz konusu olamaz. Bahsi geçen toplantının yapıldığı yere bir çok kez Levent GÖKTAŞ ile
birlikte gittim. Burası Anayasa Mahkemesinin karşısında Levent GÖKTAŞ’ ın arkadaşı olan İrfan
isimli şahsa ait bir ofisti. İlerleyen zamanlarda bu ofisin üst katını Levent GÖKTAŞ ta ofis olarak
kullandı. Bu ofise genelde mesai bitiminden sonra Levent GÖKTAŞ ile birlikte çalışmış olan Özel
Kuvvetler personeli olan subay ve astsubaylar gelirdi. Ofiste bulunduğum zamanlar da
hatırladığım kadarıyla ofiste; Fikret EMEK, Altan BORA, Halil ÖVEN, Kamil KULELİ, Nuri
Gökhan BOZKIR, Özel Kuvvetler Okulunda görevli Merve isimli erkek Albay ve Tarkan
MUMCUOĞLU isimli şahısları gördüm. Yapılacak bir faaliyet var ise bu faaliyet Subaylar
tarafmdan organize edilir. Son dakika faaliyette yer alacak Astsubaylara haber verilir. Astsubaylar
palnlamaya katılmazdı. Bütün kontrol Subaylar üzerindeydi.
SORULDU: 18.12.2002 GÜNÜ NEREDE VE KİMLER İLE BİRLİKTEYDİNİZ? KONU
HAKKINDA AYRINTILI İFADENİZİ VERİNİZ.
CEVABEN: Aradan uzun süre geçtiği için nerede ve kimlerle birlikte olduğumu
hatırlamıyorum. Levent GÖKTAŞ'ın özel bir programı var ise onunla birlikteyimdir. Yoksa normal
mesaideyimdir.

SORULDU: 18.12.2002 GÜNÜ ANKARA İLİ ÇANKAYA İLÇESİ AZİZİYE


MAHALLESİ PORTAKAL ÇİÇEĞİ SOKAK NO:40 SAYILI BİNANIN OTOPARK KISMINDA
GAZETECİ/YAZAR NECİP HABLEMİTOĞLU’NUN UĞRADIĞI SİLAHLI SALDIRI
SONUCU ÖLDÜRÜLMESİ OLAYI HAKKINDA BİLGİNİZ VAR MIDIR? KONU HAKKINDA
AYRINTILI İFADENİZİ VERİNİZ.
CEVABEN: Bu konu hakkında hiçbir bilgim yoktur.

SORULDU: ANKARA CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞINCA YÜRÜTÜLMEKTE


OLAN 2004/121619 SAYILI SORUŞTURMA KAPSAMINDA ANKARA CUMHURİYET
BAŞSAVCILIĞI TARAFINDAN GÖNDERİLEN DOSYA İNCELEME TUTANAĞINDA;
ENVER ALTAYLI , NİZAMETTİN AVŞAR, MUSTAFA ÖZCAN VE AYDIN KÖSTEM
İSİMLİ ŞAHISLAR İRTİBAT KURDUĞUNDA FARKLI TARİHLERDE AYDIN KÖSTEM
İSİMLİ ŞAHIS İLE İRTİBATINIZ OLDUĞU ANLAŞILMIŞTIR. AYDIN KÖSTEM İSİMLİ
ŞAHIS İLE OLAN İRTİBATLARINIZI DETAYLI OLARAK ANLATINIZ.
CEVABEN: Aydın KÖSTEM isimli şahsı tanımıyorum. Benim hiçbir irtibatım olmamıştır.
Bu irtibat telefon irtibatı ise Levent GÖKTAŞ isimli şahsa vermiş olduğum GSM hatlarından olmuş
olabilir. Dolayısı ile Aydın KÖSTEM ile irtibat kuran şahıs Levent GÖKTAŞ’ tır. Aydın KÖSTEM
isimli şahsın ve irtibatın Levent GÖKTAŞ" a sorulması uygun olur.

SORULDU: ANKARA CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞINCA YÜRÜTÜLMEKTE


OLAN 2004/121619 SAYILI SORUŞTURMA KAPSAMINDA ANKARA CUMHURİYET

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
BAŞSAVCILIĞI TARAFINDAN GÖNDERİLEN DOSYA İNCELEME TUTANAĞINDA;
18.12.2002 GÜNÜ ADINIZA KAYITLI VE EŞİNİZ ESEN NARİN İSMLİ ŞAHIS ADINA
KAYITLI GSM HATTININ ANT ALTA İLİNDE BAZ VERDİĞİ, AYRICA ÖMER ÖNHON
İSİMLİ ŞAHSINDA ANTALYA DA İLİNDE BAZ VERDİĞİ ANLAŞILMITIR. 18.12.2002
GÜNÜ ANTALYA İLİNDE KİM/KİMLER İLE İRTİBATINIZ OLDU, ANTALYA İLİNE
HANGİ TARİHTE KİMLER İLE NEDEN GİTTİNİZ? ANTALYA İLİNE GİTME AMACINIZ
NEDİR?
CEVABEN: Yukarıda belirttiğim gibi Levent GÖKTAŞ ile bir kış günü Konya ve Antalya
ziyaretlerimizden bahsetmiştim. O ziyaret bu tarihtir. Bu ziyareti detaylı olarak anlatmak
istiyorum. 18.12.2002 günü sabah saatlerinde Levent GÖKTAŞ beni Turan Güneş Bulvarmda bir
yere çağırdı. Gittiğimde yanında Arzum OKUTAN isimli şahıs vardı. Gittiğim binanın önünde ilk
defa gördüğüm takım elbiseli doğu şiveli bir şahıs vardı. Levent GÖKTAŞ bana CV olduğunu
söylediği dokümanları verdi ve hemen yakmdaki kırtasiyeden bunları çoğalt dedi. Sonrasında
araca geçtik ve bana Konya’ ya gidiyoruz dedi. Konya" ya gitme sebebemizinde o dönem Başbakan
Yardımcısı olan Abdullatif ŞENER'e MİT(Milli İstihbarat Teşkilatı) Müsteşarlığı için görüşüp CV
bırakacağını söyledi. Konya’ ya ben Levent GÖKTAŞ ve Arzum OKUTAN isimli şahıslar ile
beraber gittik. Konya’ da Hilton otele gittik. Burada Levent GÖKTAŞ o dönem Başbakan
Yardımcısı olan Abdullatif ŞENER ile görüşeceğini söyledi. Biz otelin lobisinde bekledik. Ancak
otelde kimle ne görüştü bilmiyorum. Otelden çıktıktan sınra Antalya’ ya gideceğimizi Amerikadan
Dışişlerinde görevli bir bürokrat arkadaşının geldiğini onu da ziyaret edeceğini söyledi. Aynı gün
akşam saatlerinde Antalya’ ya vardık. Antalya merkezde bir otele gittik. Burada bir gece
konakladık. Levent GÖKTAŞ burada kiminle görüştü bilmiyorum. Ertesi gün otelden ayrılıp
Ankara’ ya geri döndük,
SORULDU: İFADENİZE EKLEYECEĞİNİZ HERHANGİ BİR HUSUS VAR MI? VAR
İSE AÇIKLAYINIZ.
CEVAP: Ben Levent GÖKTAŞ ile çalıştığım dönemde kendisi ve ailesinin getir götür işlerini
yaptım. Doktor Necip HABLEMÎTOĞLU’ nun silahlı saldırı sonucu öldürülmesi olayından
herhangi bir bilgim ve alakam yoktur. Şayet ben bu olaya karışmış olsaydım son 3 yıldır bir
mağduriyet yaşamazdım. Yurt dışı yasağımm kaldırılması için dosya savcısına defaeten sözlü ve
yazılı başvuruda bulundum. Bildiğim herşeyide burada samimi bir şekilde anlattım. " şeklinde
beyanda bulunmuştur.
Şüpheli Mehmet NARİN'in Cumhuriyet Başsavcılığımızda alınan 14/02/2022 tarihli
ifadesinde ise; " .... Özel Kuvvetler Komutanlığında 1995-2005 yılları arasında görev yaptım.
2002 yılında Özel Kuvvetler Komutanlığı MAK Alay Komutanlığında görevliydim. 2002 yılında
Harekat Eğitim kısmında astsubaydım. Asli görevim buydu. Ancak ben MAK Alay Komutanı Albay
Mustafa Levent GÖKTAŞ'ın özel ve idari işlerine bakan astsubayıydım. Asli görevim dışında MAK
Alay Komutanı Mustafa Levent GÖKTAŞ ile çalışırdım.
SORULDU: 2002 yılında hangi GSM numarasını kullanıyordunuz?
0532 ile başlayan bir numara kullanıyordum. İçerisinde 80 hanesi vardı.
SORULDU: Cumhuriyet Başsavcılığımızca 2002 yılına ilişkin alınan CDR verilerinden
olay 2002 yılında 0532 584 19 32 numaralı GSM hattını kullandığınız tespit edilmiştir. Söz konusu
numara bu mudur?
Kullandığım numara bu olabilir.
SORULDU: 2002 yılında adınıza kayıtlı olan ancak kullanılması için başkasına GSM
numarası aldınız mı?
2002 yılında birlik dışına çıktığımda Levent GÖKTAŞ'ın isteği ile kendisine kullanması için
adıma kayıtlı kontörlü hat aldığımı biliyorum. Ancak şuan bu numaraları hatırlamıyorum.
SORULDU: 2002 yılında adınıza kayıtlı olduğu anlaşılan 0535 572 46 52 ve 0533 731 96
20 numaralı GSM hatlarını bu kapsamda Levent GÖKTAŞ'a verdiğiniz GSM hatlarından mıdır?
Belirtmiş olduğunuz GSM hatları yukarıda ifademde söylediğim üzere Levent GÖKTAŞ'a

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
kullanması için vermiş olduğum GSM hatları olabilir.
SORULDU: Mustafa ÖZCAN, Enver ALTAYLI, Nizamettin AVŞAR, Aydın KÖSTEM,
Fikret EMEK, Tarkan MUMCUOĞLU, Nuri Gökhan BOZKIR isimli şahısları tanıyor musunuz?
Mustafa ÖZCAN ismini 2002 yılında duymadım, şimdi de duymadım. Bu kişiyi tanımıyorum.
Enver ALTAYLI ismini 2002 yılında duymadım, sadece basından ve emniyet sorgusunda
öğrendim.
Nizamettin AVŞAR ismini hiç duymadım, bu kişiyi tanımıyorum.
Aydın KÖSTEM 2002 yılında Aydın Bey diye birini LEvent GÖKTAŞ'tan dolayı tanıyorum.
Levent GÖKTAŞ'ın özel aracının şoförlüğünü yaptığım dönemde beni Aydın Bey ismiyle bahsettiği
Emek 1. Caddenin başında bu kişiye ait olduğunu söylediği ofise bırakmamı Levent GÖKTAŞ
benden istemişti. Yine bazı zamanlarda ben dışarıda iken kendisini bu ofisten almamı istemiştir. Bu
kişiyi bir kere Levent GÖKTAŞ'ı Emek 1. Caddedeki ofisten alırken gördüm. Levent albayımla
konuşurken bana "Bunlar Maden işiyle uğraşıyor, işleri çok zor" diye bahsediyordu.
SORULDU: Levent GÖKTAŞ'ı ofisine bıraktığınız Aydın isimli kişi sizinle birlikte
gözaltında bulunan Aydın KÖSTEM isimli şahıs mıdır?
O görüşmenin üzerinden 20 yıl geçtiği için emin değilim. Olabilir. O dönemde tanıdığım tek
Aydın ifademde anlattığım Aydın isimli kişidir.
Fikret EMEK 2002 yılında MAK Alayının İstihbarat Kısım Amiriydi.
Tarkan MUMCUOĞLU ise Fikret EMEK'in yardımcısı idi. 2002 yılında yüzbaşı idi.
Nuri Gökhan BOZKIR isimli kişi 2002 yılı içerisinde MAK'ın bir timinde Tim Komutan
Yardımcısı idi.
SORULDU: 18/12/2002 tarihinde öldürülen Dr. Necip HABLEMİTOĞLU cinayeti ile ilgili
bilginizi anlatınız. Sizin bu cinayet ile bir ilginiz var mıdır?
Benim bu cinayetle bir ilgim ve bilgim yoktur. O tarihte bu konuda Özel Kuvvetler
Komutanlığında herhangi bir konuşmaya şahit olmadım.
SORULDU: 18/12/2002 tarihinde siz kiminle ve neredeydiniz?
Geçmiş zaman olduğu için hatırlamıyorum. Eğer bir dış görev var ise Levent GÖKTAŞ ile
birlikteyimdir.
SORULDU: 18/12/2002 tarihinde Levent GÖKTAŞ ile birlikte Antalya iline ziyaret
ettiğiniz değerlendirilmektedir. Bu ziyarete ilişkin bildiklerinizi anlatınız?
2002 yılı kış ayında bir gün Levent GÖKTAŞ beni aradı, yanına çağırdı. Yanına gittiğimde
bana kendisiyle ilgili hazırlamış olduğu cv'leri elime verdi. Konya iline gideceğimizi belirtti.
Kendisi bana daha önce MİT Müsteşarlığına aday olduğunu bahsetmişti. Konya iline cv'ler ile
gideceğimizi, burada dönemin Başbakan yardımcısı Abdüllatif ŞENER ile görüşerek cv'leri
vereceğimizi söyledi. Kendi Renault Safran marka şahsi aracı ile kendisi direksiyonda, yanında
Arzum OKUTAN isimli bir bayan arkadaşı, arkada ben olacak şekilde Konya iline gittik. O tarihte
ben izinli değildim. Komutanım beni çağırdığı için gitmek durumunda idim. Kendisinin izinde olup
olmadığını bilmiyorum. Konya ilinde Hilton Oteline gittik, ben ve bayan arkadaşına lobide
oturmamızı söyledi. Kendisi otelin başka bir bölümüne cv'lerle birlikte gitti, bir süre sonra
yanımıza geldi, burada "Konya'ya gelmişken, Antalya'ya gidelim, Dışişleri Bakanlığında diplomat
olan bir arkadaşım gelmiş, onu ziyaret edelim" dedi. 3'ümüz birlikte Antalya iline gittik. Burada
ismini hatırlamadığım bir otele geldik. Burada otele giriş yaptık. Ben "Komutanım müsaadenizle
istirahate geçeyim" dedim, yanından ayrıldım. Ben otelde iken Levent GÖKTAŞ'ın kiminle
görüştüğünü bilmiyorum. Burada hatırladığım kadarıyla 1 gece kaldık. Ertesi günü kahvaltı
yaptıktan sonra otelden çıktık ve Ankara iline doğru yola çıktık.
SORULDU: 18/12/2002 - 19/12/2002 tarihinde sizle yada komutanınızla Ankara'dan
olağandışı bir konuda görüşme yapıldı mı?
O tarihte beni olağandışı bir şekilde arayan kimse olmadı. Ertesi gün kahvaltıdan sonra
Ankara iline gelmek üzere yola çıktık.
SORULDU: 2002 yılında sizin ya da Levent GÖKTAŞ'ın birliğiniz dışında kullanmış

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
olduğu ofis tarzı bir yer var mıydı?
Benim değil ama Levent GÖKTAŞ eski Anayasa Mahkemesinin bulunduğu sokaktan aşağıya
inilince 3 ya da 4 katlı bir binanın içerisinde arkadaşı İrfan Bey isimli kişinin ofisini kullanmışlığı
olurdu. Bazı zamanlarda Levent GÖKTAŞ kendisini ziyarete gelenleri burada ağırlardı. Benim de
bu vesileyle bu ofise gitmişliğim olmuştur. Bazı zamanlarda Özel Kuvvetleri Komutanlığında asker
olan kişiler mesai sonrası buraya gelirdi. Hatırladığım kadarıyla gelenler arasında Nuri Gökhan
BOZKIR, Altan BORA, Halil ÖVEN, Tarkan MUMCUOĞLU, ben olmadığım zaman Levent
GÖKTAŞ'a yardımcı olan Kamil KULELİ bulunmaktadır. Ancak bu kişilerin geldiği tarihleri
hatırlamıyorum. 2002 yılında bu ofis ara ara kullanılırdı.
SORULDU: 2002 yılı içerisinde yukarıda ifadenizde bahsettiğiniz ofiste Necip
HABLEMİTOĞLU'nun öldürülmesine ilişkin hazırlık eylemleriyle ilgili bir görüşme yapıldı mı?
siz bulundunuz mu?
Ben böyle bir görüşme içerisinde bulunmadım.
SORULDU: Özel Kuvvetler Komutanlığı içerisindeki görevlerinizde sivil giyinerek görev
icra edilir miydi? Meskun mahalleler içerisinde örneğin Ankara merkezinde sivil şahısları takip,
istihbarat gibi görevler icra edilir miydi? Saç, sakal, bıyık uzatmak suretiyle Ankara merkez
meskun mahallelerde keşif, istihbarat yapmak gibi görevleriniz olur muydu? Ankara merkez
meskun mahallelerde maske görev adı altında şahısların takibi yapılır mıydı?
Özel Kuvvetler Komutanlığı içerisinde görevler resmi üniforma içerisinde yapılırdı.
Söylediğiniz diğer görevler ise kesinlikle söz konusu değildir. Bu şekilde görev tanımlamamız
yoktur.
SORULDU: 2002 yılı içerisinde Tarkan MUMCUOĞLU isimli yüzbaşının Özel Kuvvetler
Komutanlığınca Kazakistan görevine görevlendirildiğini hatırlıyor musunuz?
2002 yılında Tarkan MUMCUOĞLU'nun Kazakistan'da görevlendirilip
görevlendirilmediğini hatırlamıyorum.
SORULDU: Yurtdışı görevlerinize ne şekilde ulaşım sağlıyorsunuz?
Benim daha önce gittiğim Kırgızistan görevine askeri nakliye uçağı ile yardım malzemeleri
götürerek gitmiştim. Askeri nakliye uçağı ile de gidilebilip, dönülebilir. Tarifeli uçaklarla gittiğimiz
zaman pasaportumuz ile genelde THY ile gidilirdi. O bölgeye çoğunlukla THY seferi vardır.
Benim Necip HABLEMİTOĞLU cinayeti ile ilgili bir alakam yoktur. Üzerime atılı
suçlamaları kabul etmiyorum.
Nuri Gökhan BOZKIR'ın hakkımızdaki suçlamaları beni ve silah arkadaşlarımı haksız
ithamda bulunması, güzide TSK personelini suçlaması, şahsımı derinden üzmüştür. İsmini verdiği
kişilerin bir kısmının TSK general rütbesinde, bir kısmının MİT'de önemli görevler yapan
arkadaşlardır. Bu suçlamaları bize karşı bir FETÖ kumpası olduğunu düşünüyorum. Ayrıca
değerli komutanım Levent GÖKTAŞ Albayımı da yıpratmaya çalışmaktadır. Nuri Gökhan BOZKIR
İşlemiş olduğu diğer suçları örtbas örtmek için bu suçlamaları yapmış olduğunu düşünüyorum..."
şeklinde beyanda bulunmuştur.

Şüpheli Mehmet NARİN'in, şüpheli Mustafa Levent GÖKTAŞ ile olan bu irtibatı nedeniyle
üzerine atılı "tasarlayarak adam öldürmek" ve "silahlı suç örgütü üyesi olmak" suçlarından
tutuklanması istemi ile Ankara Nöbetçi Sulh Ceza Hakimliğine sevk edilmiş, şüpheli Mehmet
NARİN Ankara 3. Sulh Ceza Hakimliğinin 15/02/2002 tarihi 2022/214 sorgu sayılı kararı ile
üzerine atılı olan bu suçlardan tutuklanmasına karar verilmiştir.

Mehmet NARİN hakkındaki suçlardan tutuklandıktan sonra, tutuklu olarak kaldığı Sincan
Ceza İnfaz Kurumu aracılığıyla 06/07/2022 tarihinde Cumhuriyet Başsavcılığımıza göndermiş
olduğu dilekçesinde olay tarihinde içinde bulunduğu durum ve şüpheli Mustafa Levent GÖKTAŞ
hakkında daha detaylı bir şekilde açıklamalarda bulunmuş olup bu kapsamda yazmış olduğu
dilekçede; " Devam eden soruşturmam kapsamında Ankara Cumhuriyet Başsavcılığında görevli

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
savcı Zafer ERGÜN’e kaleme aldığım ek bilgilendirmemin ceza infaz kurumu aracılığı ile
iletilmesini istiyorum.
Gereğini saygılarımla arz ederim. 06/07/2022
Soruşturma no: 2004/121619 / Mehmet Narin Oda:b-1-2-40
Sayın savcım, öncelikle emniyet sorgum esnasında da belirttiğim gibi bu soruşturmanın
sağlıklı bir şekilde sonuçlandırılması için sizinle ve emniyet güçleriyle tam bir iş birliği içinde
olduğumu bir kez daha beyan etmek isterim bu maksatla soruşturmada geçen bazı noktalarda size
yardımcı olabilcek bazı konularda özel kuvvetler tecrübelerim ve yaşadıklarımı sizinle paylaşmak
isterim ben 1991 yılında özel kuvvetlere o dönemde özel harp dairesi olarak bilinen gönüllü olarak
girdim birçok askeri eğitim ve değerlendirmeden geçerek terör ile mücadele kapsamında aktif tim
personeli ve karargah personeli olarak 2005 yılı ağustos ayına kadar görev yaptım özel kuvvetler
personeli olarak hizmet anlaşımız ülkem bayrağım ve onurum parolası üzerine olmuştur. Özel
kuvvetlerde personelin sadakat, liyakat ve özverili çalışması şahıslara değil devlet ve kurumlarına
olmuştur. Özel kuvvetlerde aktif görevli olduğum dönemde PKK terör örgütüne karşı yurtiçi ve
dışında (K.Irak bölgesi) tüm operasyonlara katıldım. Özel kuvvetler hayatımın büyük bir kısmı
kırsal alanda PKK terör örgütü ile mücadele ile doludur. Aynı zamanda K.Irak ve güneydoğu
bölgelerinden PKK terör örgütüne karşı istihbarat görevlerinde de zaman zaman yer aldım. Bu
dönemlerde birçok silah arkadaşını subay - astsubay yakından tanıma fırsatım olmuştur. Özel
kuvvetlerin eğitim ve operasyon konsepti tim yada budy sistemi mevcuttur her türlü görev tim
şeklinde 12 kişi ya da yarım tim 6 kişiden oluşan yapı ile gerçekleştirildi. Bazı durumlarda en az 2
kişiden oluşan budy sistemine de görev icrası olurdu. Bir özel kuvvet personeli tek başına bir görev
icrasına verilmez, tek başına bir anlamı olmayan özel kuvvetçi en az 2 kişi ile bir vücut olabilir.
Bunda maksat görevin icrasında bir aksilik olması durumunda birbirini desteklemek ve görevini
icra etmektir. Ferdi olarak bir özel kuvvet personeline görev verildiğine hiçbir zaman şahit
olmadım. Özel kuvvetler tüm yapısında her tim personeli tim komutanında tam itaat, sadakat ve
liyakat gösterir ki bunun sonucunda tim personeli arasında tam bir bağlılık ve güven olur. Buna
ayak uyduramayan yada bu güveni sağlayamayan özel kuvvet timinde kendine yer bulamaz.
Yukarıda anladıklarımla kısaca bir özel kuvvetler personelini tanımlayarak size özel
kuvvetler ve personeli için bir bakış açısı vermek estedim.
Soruşturma kapsamında emniyetteki sorgum esnasında ve yaklaşık 4 aydır tutuklu
bulunduğum esnada avukatım ile yaptığı görüşmeler sonucunda bazı konularda ek bilgilendirme
için bu notu kaleme aldım. Soruşturmanıza yardımcı olabileceğini düşündüğüm bilgilerimi ortaya
koyarak soruşturmanızı daha sağlıklı bir şekilde sonuçlandırmanızı arzu ediyorum.
Sayın savcım aşağıda maddeler halinde anlatmaya çalışacaklarım yaklaşık 20 yıl önceki
olayları kapsadığından tarih ve detayları tam olarak yansıtamayabilirim bu konudu beni mazur
görmenizi dilerim. Ancak esas konuları doğru ve samimi olarak kaleme aldım.
1.Soruşturmada adı geçen şahıslarla olan ilişkim
1.1.Mustafa Levent GÖKTAŞ(MLG)
Hatırladığım kadarıyla Albay MLG Özel Kuvvetlere 1992 yılında katıldı. Kendisi ile emir
komuta zincirine girmem 1994 yılında özel kuvvetler özel grup komutanlığına atanmam ile
başlamıştır. 1995 yılı yaz aylarında bir şehidimiz teslim olmak üzere GATA’ya gittiğimiz esnada
hastanenin acil servisine özel kuvvetlerden bir subayın trafik kazası ile yaralı olarak getirildiğini
öğrendik, acil serviste MLG’nin ailesi ile trafik kazası geçirdiğini ve durumunun ağır olduğunu
öğrendiğimden itibaren hastane süresince kendisine ve ailesine uzun süre refakatçılık ettim. Bu
olayın kendisi ile olan yakınlığımızın başlangıcı olduğuna inanıyorum. Bu yakınlık görevimde
herhangi bir ayrıcalık sağlamamıştır. Özel kuvvetlerin dahil olduğu her türlü terör ile mücadele
görevinde her zaman görev aldım. Kendisi operasyonlarda gösterdiği özverili çalışmaları ve emir
komutadaki başarıları ile ortaya çıkan başarılı operasyonlar ile kısa zamanda özel kuvvetlerde tüm
personel tarafından saygı duyulan ve emrinde çalışmak için herkesin çaba gösterdiği bir komutan
olmuştur. MLG’ın emrinde görev yaptığım süreçte asli tim görevlerimin dışında zaman zaman

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
kendisinin şahsi, aile yada idari işlerini askeri terbiye ve hiyarşi dahilinde kendisinin verdiği
direktifleri ve talimatları yerine getirdim. Bu faaliyetleri yerine getirken tim komutanımın bilgisi
dahilinde ve izin olarak MLG’ın özel isteklerini icra ediyordum.

2002 yılına kadar bu tür taleplerine yardımcılığım çok fazla olmamakla beraber kendisine
karşı gösterdiğim askeri hiyarşideki saygı ve görev disiplinim nedeniyle bu türlü şahsi ve ailevi
işlerindeki yardımcılığım daha fazla olmaya başlamıştır. Nedir bu şahsi veya ailesi için yardımlar
derseniz;
Şöyleki kendisinin yoğun faaliyetleri nedeniyle ailesi için gerekli bazı konularda yardımcı
olmamı isterdi. (Eşinin işyerinden dosyaların taşınması, hastane, banka işleri, çocuklarının okul
kurs konuları, evrak, fatura veya ev tadilatları gibi) bazı zamanlarda şahsi arabası ile gittiği
yerlere aracını kullanarak yada resmi aracını kullandığı yerlerde ihtiyaç duyarsa yardımcı
Astsubay’ı olarak eşlik ederdim. Ayrıca MLG’ın bazı gayrı meşru gönül ilişkileride olurdu. Bu
konularda ailesi ile arasında bir sırdaş yada duvar görevi alırdım. Zaman zaman ilişkide olduğu
bu kadınların özel işleri yada kendisinden talep ettikleri konularda da verdiği direktiflerini ve
talimatlarını yerine getirdim. Böyle bir ortamda (aradan geçen uzun yıllar nedeniyle tarihlerini
hatırlamıyorum) benden bir yada iki kere farklı tarihlerde kontürlü hat almamı ve kendisine
getirmemi istedi, bu hatlar için herhangi bir cihaz almadım hatırladığım kadarıyla kendisinde var
olan tlf cihazları kullanırdı, ayrıca bu kontürlü hatlarda kullanmak üzere bana zaman zaman
kontürler aldırır ihtiyaç olduğunda telefona yükleme yaptırırdı. Bu tür özel isteklerini yerine
getirken yaptığım tüm horcamaları kendisi bizzat karşılardı. Bazı zamanlarda bu hatları gönül
ilişkisi olduğu kadınlarla görüşmesinde kullandığına şait oldum. Fakat bu hatları başka nerde
kullandığına hiç dikkat etmedim. MLG bunların yanısıra Azerbaycan’da bulunan ve ilişkisinden bir
oğlu olgunu bildiğim kadına zaman zaman para göndermemi isterdi yine parayı bizzat kendisi
verirdi. Bu bayan Türkiye’ye geldiğinde ilgilenmemi isterdi. Bu tür taleplerini yerine getirken
faaliyetlerinin illegal olduğunu değerlendirmeden askeri terbiye ve hiyarşi içinde bir ast olarak
şahsıma verilen talimatlarını en iyi şekilde yerine getirmeye gayret ettim. Bu süreçte kendisinin
güvenini kazandığımı düşünüyorum, o kadar ki ailesi ve gayri resmi gönül ilişkileriyle ilgili her
türlü konuyu benim ile paylaşırdı. Örneğin Arzum Okutan( o dönemde MTA(Maden Teknik
Aramada)’da çalışan) adlı kadınla imam nikahı yapmıştır bizzat şahitlinde bulundum, geri meşru
çocuğuna eşinden gizli kimlik çıkartıp üstüne almış, İstanbul’da bizzat sünnetini yaptırdık
beraberce.
Bu süreçte MLG zaman zaman arkadaşlarının ofislerini ziyaret ederdi bu ziyaretler çok sık
değil genelde haftada bir yada iki kere olurdu. Ben bazen özel arcını kullanırsa şöförü olarak
bazen de yardımcı Astsubayı olarak kendisine eşlik ederdim. Arkadaşları ile olan görüşmelerinde
beni hiçbir zaman dahil etmez, bende askeri terbiye ve disiplini çerçevesinde uzakta dururdum ya
arabada yada sekreter odalarında beklerdim. Genelde ziyarete gittiği ofisler;- dönemde Tandoğan
bölgesinde bulunan KOSGEB başkanı olan Erkan Bey, - Köroğlu bölgesinde Orhan Ak beyin,-
Çankayada eski Anayasa Mahkemesi binası karşısındaki sokakta (soruşturmada bahse konu
ofis)İrfan Bey’e ait ofis, - ve ayrıca Emek girişinde bulunan (ifademde size tarif ettiğim
yer)Aydın Bey diye bildiğim bir arkadaşımın ofisidir. MLG’nin kadınlara olan zaafı nedeniyle
buraların garsoniyer olarak kullandığını yada şahıslarla ticari ilişkiler kurmaya çalıştığını
düşünürdüm. Bu zaman diliminde kendine ait herhangi bir ofisi olmamıştır.
Hatırladığım kadarıyla 2002 yılı eylül ayında özel kuvvetler kirazlıdere bölgesinden
Gölbaşı oğulbey kışlasına taşınmaya başladığı dönemde kendisine MİT Müsteşarlığı teklifi
geldiğini hatırlıyorum. Oğulbeydeki karargahımızda görev yaptığımız bir gün bana MİT
Müsteşarlığına gitmesi durumunda benim de onunla gelip gelmeyeceğimi sordu. Bende terörle
mücadelede her zaman emri altında olduğumu bundan sonrada nerde görev yaparsa emrinde
çalışmaya hazır olduğumu belirttim. MLG gitmemiz durumunda benim yine kendisinin özel işlerini
takip etmeye devam etmemi istediğini hatırlıyorum.

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
MİT Müsteşarlığına gitmek için hazırlıklar yaparken MLG benim gibi Özel Kuvvetlerde
kendisi ile çalışan bir takım subay ve astsubaya kendisi ile beraber MİT’e gelip gelmeyeceğini
sorduğunu biliyorum. Çünkü bir müddet sonra bu olayın birlik içinde konuşulmaya başlandığına
şahit oldum. O günlerde MLG MİT Müsteşarlığı ile ilgili çalışmalara yoğunlaşmıştı. Sivil, asker
birçok kişi ile teması olduğunu hatırlıyorum. Gittiği her yerde bununla ilgili olarak görüşmeler
ve kulis faaliyetleri yaptığını gördüm. Bu kapsamda emniyet ve savcılıktaki sorgumda beyan
ettiğim Konya ve Antalya’ya seyahatler yaptık. Bu süreç devam ederken 2003 yılı Mayıs ya da
Haziran ayında Albay MLG aniden Özel Kuvvetler görevinden alınarak, Kara Kuvvetleri EDOK
Komutanlığına atandı. Bu olay kendisinde ve MAK Alayında büyük bir şok yaratmıştı. Kendisi bu
olaydan sonra tekrar Özel Kuvvetlere geri dönmek için çalışmalar ve görüşmeler yapmaya
başlamıştı.
EDOK komutanlığına atandıktan sonra ben de özel kuvvetlerde görevime devam ediyordum
zaman zaman TİM ya da kısım komutanlarımın izinleri yada bilgileri dahilinde asli görevlerime ek
olarak MLG'ye askeri hiyarşi içinde talimat ve direktiflerini yerine getirmeye devam ettim MLG
sağlık sorunlarını öne çıkararak EDOK ta raporlu olarak aktif görev yapmadı bu esnada
soruşturmada bahse konu olan irfan beyin ofisini daha sık kullanmaya başlamıştı hatırladığım
kadarıyla bu süreçte irfan bey kendi ofisinin kullanılmasından ziyade MLG a kullanması için kendi
ofisinin olduğu binanın en üst katında bir daireyi ofis haline getirmiş ve MLG’ın kullanımına
açmıştı.
Bundan sonra MLG bu ofisi daha sık kullanmaya başlamıştı özel kuvvetlerden subay-
astsubaylar mesai sonrasında hafta sonları MLG’yi burada ziyaret ederdi. Bu ziyaretler genelde
kısa görüşmeler halinde olur herkes MİT’e gidiş sürecini yada özel kuvvetlere geri dönüşünü
konuşurlardı.

Bu süreçte özellikle özel kuvvetlere geri dönüşü için soruşturmada adı geçen Gökhan Nuri
BOZKIR ile temasa geçtiğini ve Gökhan Nuri BOZKIR’ın babasının dönemin Genel Kurmay
Başkanı Hilmi Özkök ile olan ilişkisini (devre arkadaşı) kullanmaya çalıştığını gördüm. Birkaç kez
Gökhan Nuri BOZKIR’ın babasının OYAK Sitesinde (yıldızda) bulunan evine ziyarette
bulunduğuna şahit oldum. Bu süreçte Gökhan Nuri BOZKIR’ı İrfan beye ait ofiste bir kez
gördüğümü hatırlıyorum, o da bu maksat için olduğunu sanmaktayım.
Ağustos 2003’te MLG yaptığı görüşmelerin sonucunda özel kuvvetlere geri atandı. Ancak
MAK alay komutanı olarak değil özel kuvvetler okulunda kurul başkanı olarak daha pasif bir
göreve getirildi. Bu dönemde ben yine MAK alayında eğitim kısımında görevine devam ettim. 2005
yılı Ağustos ayına kadar askeri hiyarşi ve emir komutan zinciri içinde MLG’nin verdiği emir ve
talimatları yerine getirmeye devam ettim. Bu süreç içinde MLG İrfan beyin kendisine açtığı ofisi
kullanmaya devam etti. Genelde mesai sonrasında ya da haftasonlarında bu ofisi kullanırdı.
2005 yılı ağustos ayında MAK alayında görevli iken Genel Kurmay tarafından her yıl
yapılan İngilizce sınavını geçerek ve bazı değerlendirmeleri de başarılı bir şekilde tamamlamam
ardından Belçikada Nato görevine seçilerek atamam oldu. Belçikaya atamamdan sonra özel
kuvvetler okulunda kurul başkanı olarak çalışan MLG ile irtibatım telefon ile devam etti. Ara sıra
görüşürdük.
Kamuoyunda Sauna çetesi olarak bilinen olay meydana geldiğinde MLG’nin TSK’den
emekli olmuş avukatlık ve danışmanlık işi ile meşgul olduğunu hatırlıyorum. Bu dönemde
Gökhan Nuri BOZKIR’ın sauna çetesi davasında GNB ın babası ve annesinin isteği ile
avukatlığını yaptığını biliyorum. Daha sonra 2009 yılında MLG kamuoyunda Ergenokon davası
olarak bilinen soruşturma kapsamında gözaltına alındı. Ben bu sırada Belçika Nato görevinden
dönerek diyarbakır 8 nci Ana Jet Üs Komutanlığında İngilizce öğretmeni olarak atanmış görev
yapmaktaydım. MLG nin tutuklu bulunduğu dönemde eşine maddi bir desteğim olamasa da manevi
olarak destek olmaya devam ederek zaman zaman eşi ile görüşmeye devam ederek moral
desteğinde bulundum.

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
2012 eylül ayında emekli olmadan önce kendi imkanlarım ve çalışmalarımla 2012 yılı mayıs
ayında ırakta TPAO (Türkiye Petrolleri)-nın projesinde güvenlik müdürü olarak çalışan özel
kuvvetlerden tanıdığım silah arkadaşım Ali YANIK astsubay ile görüşerek kendime iş ayarladıktan
sonra TSK den eylül 2012 de emekli olarak emeklilikte yaşa takılan olarak emekli maaşı almadan
ırak bağdatta TPAO un bir projesinde güvenlik müdürü ali yanık astsubayın yardımcısı olarak
çalışmaya başladım. TPAO nun 2015 aralık ayında projesini kapatmasından sonra yine kendi
imkan ve kabiliyetlerim ile yabancı güvenlik firmalarında (olive gruop ve Al sur security gibi)
güvenlik TİM idari ve danışmanı olarak yabancı firma projelerinde çalışmaya devam ettim. 2013
ya da 2014 yılında MLG Ergenokon davasından tahliye olduktan sonra ıraktan izinli geldiğim
günlerde günü birlik ziyaretlerde bulundum ilişkimiz eskisi kadar sık olmasa da devam etti öyle ki
2015 yılından sonra ben Bağdat'ta çalışırken kızımın ağır sağlık problemi ortaya çıktığında
Bağdat'tan ilk arayıp yardım istediğim MLG olmuştur.
Bu süreçte MLG Orhan AK ile beraber Köroğlunda bir ofisi kullanıyorlardı. MLG
Danışmanlık, Avukatlık ve Savunma Sanayi işleri yaptığını öğrendim.
2019 Ağustos ayı ilk haftası Bağdattan izine geldim izin dönüşünde (27 Ağustos 2019)
Esenboğa havaalanında hakkımda alınan yurtdışı yasağı nedeniyle pasaportuma elkonulması
üzerine soruşturmadan haberdar oldum. Ertesi gün konusu öğrenmek için Ankara Adliyesinde sizin
makamınıza geldiğim gün olan 28 Ağustos 2019 günü MLG ile irtibata geçmeye çalıştım ancak sms
yolu ile irtibat kurabildim. (Sms ve whatsapp görüşmelerim soruşturma kapsamında el konulan
telefonda mevcut) kendisine konunun ne olduğundan o dönemde komutanım olduğun için bilgisi
olup olmadığını sordum, MLG bana bu soruşturmanın GNB ın savcılığa bir mektup yazdığını
bunun üzerine özel kuvvetlerden bazı subay astsubayın savcılığa çağrılarak sorular sorulduğunu
önemli bir şey olmadığını, ifademi verip önemsememi belirtti, yurtdışında olduğunu gelince
görüşelim dedi (detayları sms kayıtlarımda görebilirsiniz)
Daha sonra ısrarlı görüşme taleplerime zor da olsa kabul ederek yaklaşık 3-4 hafta sonra
Eylül 2019 sonlarında Söğütözünden Koç kulelerinde bulunan ofisinde MLG ile görüşmeye yanına
gittim görüşmemizde özel kuvvetlerden tanıdığım ve emekli olduktan sonra MLG ile beraber
çalışan Altan BORA albayım da vardı. MLG, Altan Boranın da bu kapsamda savcılık tarafından
çağrıldığını birkaç soru sorulduğunu (hatta görüşmede kendisinin de hazır bulunduğunu beyan
etti) ama önemli bir şey olmadığını belirtiler. Ayrıca Altan Bora savcının bazı subaylara
ulaşamadığını, ondan bahsi geçen bazı subaylara ulaşmasını ve gelip savcılıkla görüşmelerini
istediğini belirtmesi üzerine ben de gizli bir dosyada bana bile açıklama yapılmaz iken kendisinden
böyle bir talebin savcılık tarafından istenmesi manasız gelmişti. Bunun üzerine MLG konuyu
araştırıp ne olduğunu öğrendiğinde bana bilgi vereceğini ve sorunu (yurtdışı yasağımı)
çözebileceğini söylemesi üzerine ofisinden ayrıldım. Aradan geçen yaklaşık 1 ay sonra yine MLG
ile zorla ve ısrarlarımla ofisinde görüşmeye gittim. Konunun bahse konu (soruşturma
kapsamındaki) cinayetle ilgili olabileceğini benim kitap yazmam nedeniyle (savaş ve çatışmalardan
yorgun ırak-2018) ve bağdatta bulunduğum süreçte bağdat elçiliğinde görevli MİT personeli ile
çalışmalarda bulunmamdan dolayı soruşturmaya dahil edildiğim gibi şeylerden bahsetmesi üzerine
ben de özel kuvvetlerden aldığım devlet terbiyesinde, devlet kurumlarının desteğe ihtiyacı
olduğunda destek vermenin MİT gibi bir kurum ile çalışmanın ne gibi bir sakıncası olacağını
söylediğimde, MİT personeline güvenilmeyeceğini, her türlü ayak oyununu yapacakları gibi sözler
söyleyerek onlarla ilişkili olduğumdan dolayı böyle istenmeyen olayların için çekilmiş
olabileceğimi belirtti ancak bunlar beni tatmin eden cevaplar olmadığından, bağdatta destek
olduğum MİT personelleri ile irtibata geçerek soruşturmayı sorduğumda bana kendilerinin bir
ilgisi olmadığını, bir cinayet ile ilgili adliyeye sevk olmuş konuda da yardımcı olmayacaklarını ve
bilgilerinin olmadığını söylemeleri üzerine MLG nin beni yanlış yönlendirdiğini hissetmeye
başladım.
MLG ile son yüzyüze görüşmem aralık 2019 son haftasında olmuştur. Kendisi yine bana
benzer konuları söyleyerek benim ingiliz ve amerikan firmaları ile çalışmamın ve MİT

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
personeline yardımcı olmamdan dolayı sıkıntıya sokulduğum gibi yorumlar yaparak beni
yönlendirdiğine ya da başından savmaya çalıştığına inanıyorum.
Bu son görüşmemizde kendisine içinde bulunduğum maddi ve manevi zorluklarımı belirttim.
Yurtdışı yasağım nedeniyle ıraktaki işime gidemediğimden işimi kaybetmiş ve kazancım kesilmişti.
Sadece emekli maaşım olan 4.000 TL ile geçinemediğimi beklenmedik bu yasak nedeniyle daha
önce çektiğim kredileri ödeme zorluklarımdan, kızımın devam eden tedavisini ve masraflarını
karşılamakta çıkmaza girmekte olduğumu derin maddi sorunlarımın hat safhaya çıktığı bir
ortamda bana en azından Türkiyede iş konusunda yardımcı olmasını rica ettim ancak bu talebime
bile bir dönüş yapmadığı gibi o günden sonra kendisini defalarca aramama ve tüm ısrarlarıma
rağmen görüşemedim. Fakat WhatsApp ve sms aracılığı ile zaman zaman irtibat kurabildim. Sms
ya da whatsapp kayıtlarımda da görebileceğiniz gibi beni hep oyalayıcı ya da yanlış bilgiler verdi.
Hatta hatırladığım bir mesajlı görüşmemizde savcılık makamı ile zor da olsa görüştüğünü ve benim
için yazılı olarak kefil olduğunu beyan etti. MLG ile whatsapp aracılığı ile görüşmemiz ağustos ya
da Eylül 2021 e kadar olmuştur. O günden sonra kendisi ile hiçbir şekilde irtibatım olmadığı gibi
bu süreçte bana karşı ne maddi, manevi ne de hukuki desteği de olmamıştır.
Soruşturma kapsamında emniyette gözaltı esnasındaki sorgumda güvenlik güçleri
tarafından MLG ın karakutusu olduğum ifade edildiğinde de beyan ettiğim gibi ve yukarda
anlatmaya çalıştığım üzere de ben MLG nin ancak özel hayatı ve ailesi ile ilgili olarak kendisinin
bana bir komutanım olarak verdiği talimatlar ve direktifleri ışığında yaptığım hizmetleri hakkında
bilgilere sahip olduğumu belirtmek isterim. Askeri hiyarşi ve disiplin çerçevesinde ast - üst ilişkisi
dışında ve askeri hiyarşi kapsamında resmi görevlerimiz dışında hiçbir zaman görevler ilgili
konuları benimle paylaşmaz ya da dahil etmezdi. Neticede ben silahlı kuvvetlerde bir astsubaydım
onun gözünde. Bu süreçte yaşadığım zorluklar ve sıkıntılarım gözönüne alındığında ve bunlara
sebep olduğuna inandığım MLG yi korumaz ya da kollamak gibi bir tavır içinde olamayacağımı
belirtmek isterim.
1.2.GÖKHAN NURİ BOZKIR(GNB)
Özel kuvvetlere ne zaman katıldığını hatırlamadığım GNB ın 1996 mezunu bir subay
olduğunu tahmin ettiğim için bu tarihten sonra özel kuvvetlerde olduğunu sanıyorum ancak özel
kuvvetlerin hiyarşisine göre MAK alayına gelmeden önce özel kuvvetlerin diğer birliklerinde bir
müddet yaptıktan, kursları tamamladıktan ve tecrübe kazandıktan sonra MAK alayına gelmiş
olabileceği gözönüne alındığında 1998 ya da 1999 yıllarından sonra MAK alayına katılmış
olduğunu hatırlıyorum. Bu bağlamda benim GNB ile mesai arkadaşlığım hatırladığım kadarıyla
2000 yılında olmuştur.
Özel kuvvetlerde görev yaptığım dönemde GNB’ın emir komutasında hiçbir görev
almadım.Kendisi başka timlerde Tim komutan yardımcılığı ya da kısa süreli Tim komutanlığı
yapmış olduğunu, 2005 yılından itibaren MAK alay karargahında ikmal subaylığı yaptığını
hatırlıyorum.
Askeri hiyarşi içinde GNB ile mesai arkadaşlığım olduğu dönemlerde kendisi çok konuşan
ve herseyi abartılı anlatan bir kişilik sergilerdi.Her ortamda babasının dönemin Genel Kurmay
Başkanı Hilmi ÖZKÖK ile olan yakınlığını (devre arkadaşı) kendisinin Hilmi ÖZKÖK’ün yanında
büyüdüğünü ve onu amcası gibi gördüğü çok yakın ilişkisi olduğu gibi konuları konuşur,sanki
Hilmi ÖZKÖK’ten ve makamından imtiyazları olduğu izlemini yaratırdı.bu konuşmaları birçok
TİM komutanını rahatsız ettiğini gözlemledim. GNB ın bu tür konuşmaları ışığı altında askeri
okullara Hilmi ÖZKÖK ün destekleri ile girdiği sonrasında özel kuvveetlere yine onun desteği ile
girmiş gibi izlenimler yaratmaktaydı.
GNB ın bu türden konuşmaları ve TİM komutanlarından olması beklenen karakterin tersi
tavır ve davranışlar sergilemesinden dolayı MAK alınanda görevli diğer TİM komutanları
tarafından dışlanmış bir görüntü veriyordu. Böyle bir ortamda kendisi astları olan astsubaylar ile
daha fazla zaman geçirir ve astlarına karşı yakın ve ılımlı yaklaşırdı. Ancak bu tavırı bazı astları
tarafından suistimal (ciddiye alınmazdı) edildiği de olduğundan diğer TİM komutanları tarafından

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
birlikteki ast - üst ilişkisinde zaafiyet yarattığı konusunda da GNB ın tenkitler aldığı da olmuştur.
Böyle bir ortamda kendisi ile mesai ve askeri hiyarşi dışında görüşmem, albay MLG ın özel
kuvvetlerden görevinden alınmasından sonra geri dönüşü için yaptığı görüşmeleri ya da MİT
müsteşarlığı için yaptığı kulis faaliyetleri esnasında GNB ın babası ile teması olduğunda birkaç kez
olmuştur.
Ağustos 2005 te özel kuvvetlerden Belçika Nato görevine atanmamdan sonra kendisi ile
temasım ve mesai birlikteliğim sonlanmıştı. Bu tarihten sonra görsel ve yazılı basından GNB ın
kamuoyunda “sauna çetesi” olarak bilinen olayda gözaltına alındığını ve TSK dan ihraç edildiğini
öğrendim. Bu süreçte MLG ın babası ve annesinin isteği ve ısrarı ile avukatlığını yaptığını
biliyorum.
GNB ile son temasım tesadüfen 2013 ya da 2014 yılında tam hatırlamıyorum Çankaya-
Yıldız Turan Güneş bulvarı üzerinde bir noter işimi bitirdikten sonra noter çıkışında, o sırada
kafede oturan GNB ın beni görerek yanıma gelip selam verdi ve oturduğu kafeye davet ederek
görüştüğümüz gün olmuştur. Sohbetimiz esnasında kendisine hapis yatmasından dolayı geçmiş
olsun dileklerimi sundum. Kendisi de bana çok kısa süre hapis yattığını sonrasında Ukranyalı bir
kadınla evlendiğini, savunma sanayi işleri yaptığını, MİTçiler ile beraber çalıştığını ve işlerinin iyi
olduğunu anlattı. Ben de Irak-Bağdatta güvenliK işinde çalıştığım gibi konuları konuştuk, yaklaşık
15-20 dk. lık bir görüşmenin ardından ayrıldık. O günden itibaren kendisi ile herhangi bir temasım
ya da iletişime geçme girişimim olmadı. İlerleyen yıllarda yine görsel ve yazılı basında GNB ın
suriyede bazı illegal silah kaçakçılığı ve gruplarla ilişkili olaylara karıştığını ve 15 temmuz darbe
girişimi ardından Ukranya'ya kaçtığını öğrendim.
Soruşturma kapsamında 2019 ağustos ayında şahsıma yurtdışı çıkış yasağı konmasının
ardından MLG ile yaptığım görüşmelerde bunun nedeninin GNB ın yazdığı bir mektup olduğu
söylenmesi üzerine internetten GNB ın ifadelerini ve röportajlarını takip ettim. Bu süreçte
yaşadığım tüm zorluklar ve mağduriyetlere rağmen GNB ile ne bir temasım ne de temasa geçmek
için bir çabam olmamıştır.
1. 3. FİKRET EMEK (FE)
Soruşturma kapsamında adı geçen Fikret EMEK (FE) ile 1995 yıllarından itibaren askeri
emir komuta zincirinde mesai birlikteliğim olmuştur. Güneydoğuda terör ile mücadelede ortak
operasyonlarda bulunmuşluğumuz olmuştur. FE Silopi kırsal alanında katıldığımız bir terör
operasyonunda ağır yaralanmasından sonra özel kuvvetlerde karargah görevlerinde bulunduğunu
hatırlıyorum. İlerleyen zamanlarda hatırladığım kadarıyla 2001 den sonra MAK alayında mesai
birlikteliğimiz birmez daha olmuştur. Bu süreçte kendisi MAK alayında istihbarat kısım amiri
görevinde bulunmaktaydı.
FE askeri tecrübesi, operasyonel yetenekleri, eğitimi ve disiplini ile iyi bir özel kuvvetçi
profili çizerdi. Kendisi az ve öz konuşan disiplinli bir subaydı. FE ile askeri hiyarşi ve ast- üst emir
komuta zinciri dışında herhangi bir iletişimim olmamıştır. 2005 ağustos ayında özel kuvvetlerden
Belçika Nato görevine atandıktan sonra kendisi ile bir temasım olmadı. Görsel ve yazılı basından
öğrendiğim kadarıyla kamuoyunda “ergenokon davası” olarak bilinen dava kapsamında
tutuklanarak uzun süre hapis yattığını biliyorum.
1.4. TARKAN MUMCUOĞLU (TM)
Tarkan Mumcuoğlu TM ile 1992 yılında komando kursunda tanışmamın ardından özel
kuvvetlerde de mesai birlikteliğim olmuştur. TM özel kuvvetlerde TİM komutan yardımcılığı ve TİM
komutanlığı görevlerinde bulunmuştur. Kendisinin emir komutası altında hiç çalışmadım.
Hatırladığım kadarıyla 2002 yılında MAK alayında istihbarat kısmında Fikret EMEK’in emir
komutası altında istihbarat subayı olarak çalışmaktaydı. TM eğitimi, kırsal alandaki operasyon
tecrübesi ve disiplinli duruşu ile özel kuvvetlerde örnek subaylardan biriydi diye bilirim. TM az
konuşması, disiplini ve detaylara dikkati ile çalışma arkadaşlarına güven veren bir kişiliğe sahipti.
TM ile 2005 yılında özel kuvvetlerden Nato görevine atanmamdan sonra herhangi bir temasım
olmamıştır.

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
2013 yılında özel kuvvetlerden emekli olan bazı mesai arkadaşlarımdan duyduğum
kadarıyla TM'nin MİT e geçiş yaptığını ve suriye operasyonlarında aktif görevler aldığını
öğrendim. Suriye de terör örgütlerine karşı başarılı operasyonlar yaptığı ve TM nun MİT
içerisinde başarıları ile söz edilen biri olduğunu duydum.
1.5. HAKAN BÜYÜKÇULHA(HB)
Hakan büyükçuhla ile özel kuvvetlerde mesai birlikteliğim 1994 yılından itibaren
başlamıştır. Benim bulunduğum dönemlerde kendisi MAK. Alayında tim komutan yardımcılı ve
TİM komutanlığı görevlerinde bulunmuştur. Çeşitli yıllarda HB nun emir komutası altına (tim
komutanım ya da TİM K.YRD. olarak) terör ile mücadele operasyonlarını, tatbikat ya da eğitim
görevlerine katıldığım olmuştur. HB eğitimi, kırsal alandaki operasyonel tecrübesi disiplini ve
kurallara tam uyumu ile özel kuvvetler örnek subaylardan biri olmuştur.
Görsel ve yazılı basından takip ettiğim kadarıyla 15 temmuz darbe girişiminin ardından
dönemin genel kurmay bakanı olan hulisi Akar’ın emir subaylığı gibi önemli bir görev atandığını
ardından terfi ederek general rütbesini ulaştığını öğrendim.
HB ile 2005 yılında Nato görevine atandıktan sonra bir temasım olmamıştır.
1.6. Enver Altaylı, Mustafa Özcan, Nizamettin Avşar ve Aydın Köstem
Yukarıda adı geçen şahısları hiçbir şekilde tanımıyorum kendileri ile herhangi bir
iletişimim ya da işim işim olmadı. Ancak aydın köstemi soruşturma kapsamında tutuklu
bulunduğum Sincan cezaevinde tanıdım.
2.olay öncesi irfan beyin ofisinde yapılan toplantı iddiası (GNB tarafından )
Emniyet sorgumda da sorulan bu iddaya verdiğim cevaba ek olarak hatırladığım bazı
noktaları da kaleme almak istedim.
Hatırladığım kadarıyla ben GNB ı irfan beye ait olan 1 nci kattaki ofiste, mesai saati
sonunda bir akşam vakti koridorda gördüğümü hatırlıyorum tarihi hatırlamıyorum ancak bu
görüşme esnasında bir toplantı durumu söz konusu değildir MLG kendisi ile ayak üstü görüştükten
sonra hatırladığıma göre, GNB ın babasını ziyaret etmek üzere OYAK sitesindeki (yıldız
bölgesinde) evine gittik. MLG ın GNB ın babası ile hangi konuları görüştüğünü bilmiyorum fakat o
dönemde MİT müsteşarlığı için çalışmalar yürüttüğü için yine bu konuyu görüştüğünü
zannediyorum.
Daha önce de bahsettiğim gibi irfan beyin ofisinin en üst katındaki ofisin MLG tarafından
aktif olarak kullanılması 2003 yılı mayıs ya da haziran ayında MLG ın özel kuvvetlerden görevden
alınmasından sonra olduğunu hatırlıyorum.bu döneme kadar MLG irfan beye ait ofiste irfan bey
ile beraber otururdu. Ayrıca o dönemde MLG ın MAK alay komutanlığındaki makam odası her tür
toplantılar yapması için müsait bir konumdaydı.
Ek olarak GNB sözde olduğunu söylediği toplantıda HB nın da olduğunu iddia etmiş. Ben
MLG ın yanında bulunduğum anlarda ne olay öncesi ne de sonrası günlerde HB yı bahse konu
ofiste ya da irfan beyin ofisinde gördüğümü hatırlamıyorum. Soruşturma kapsamında toplantıda
olduğu söylenen şahısların telefon sinyalleri kontrol edilmesi ile sağlıklı bir sonuç alınabilir.
3.Askeri Kargo Uçağı ile yurtdışı görevlere gidiş/gelişlerimiz(emniyet sorgumda soruldu)
Emniyetteki sorgumda yurtdışı görevlerine askeri kargo uçağı ile gidip gitmediğimiz
sorulmuştu. Bu konuda daha detaylı bilgi vermek isterim.
2001 yılında Kırgızistanda eğitim görevine giderken ben de askeri kargo uçağını kullanarak
gittim. Bu bağlamda askeri kargo uçakları seyahetlerde askeri personelin kullanması durumunda
bazı zorunlu prosüdürler olmaktadır, - öncelikle kargo uçağını kullanıcak personelin isim listesi ve
kimlik bilgileri Hv. K.K. ‘lığına resmi olarak bildirilmeli ve personel uçuş manifestosuna eklemek
zorunludur aynı zamanda personelin geçerli bir pasaportu eğer gittiği ülke vize talep ediyorsa
uygun vizesi olmak zorundadır. -Personel uçağı manifesto listesine göre alınır ve uçak en yakın
gümrüklü hava limanına inerek, personelin çıkışı yapılır. -kargo uçağını kullanan personel
gideceği ülkeye ulaştığında o ülkenin gümrük/pasaport kontrolünden geçerek ülkeye giriş yapmak
zorundadır.

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
Yurtdışına askeri kargo uçağı her zaman planlanmaz ayın belli dönemlerde elçiliklerin ya
da yurtdışı temsilciliklerinin ihtiyaçlarına göre Hv. K.K. ‘lığı tarafından planlama yapılır.
Yurtdışından askeri kargo uçağı ile türkiyeye gelişlerde;-Yurtdışında bulunan askeri
personel planlı kargo uçağını kullanmak için elçiliklerde bulunan askeri ateşeliğe başvurarak Hv.
K.K. ‘lığına uçuş manifestosuna eklenmesi için talepte bulunur. -Kabul edilmesine mütakip (bazen
Hv. K.K. ‘lığı tarafından uçağın rotası ve durumuna göre kabul edilmez) personel bulunduğu
ülkenin gümrük/pasaport kontrolünden geçtikten sonra uçağı biner. Kargo uçağı Türkiyeye
vardığında en uygun gümrüklü bir havaalanına iniş yapar ve personel pasaportla ülkeye giriş
yaptıktan sonra uçak tekrar kalkar ve askeri havaalanına iner böylece yolculuk tamamlanır.
4. SONUÇ
Yukarıda verdiğim bilgiler kapsamında GNB ın kendi çıkarları için ve geçmişte yapmış
olduğu ya da dahil olduğu yasadışı eylemlerini gizlemek için yalan ya da mesnetsiz iddialarda
bulunabileceğini, soruşturmanın sağlıklı bir şekilde sonuçlanmasını engellemeye ya da yanıltmaya
yönelik tutum ve davranışlar içindedir. Ayrıca, GNB soruşturma kapsamında adı geçen bazı
şahıslar ile olan husumeti, rekabeti veya maddi ilişkileri nedeniyle böylesi ciddi bir olayda ortaya
koyduğu mesnetsiz iddiaları ile intikam almak için ya da suriye de dahil olduğu yasadışı
eylemlerini gizlemek için yapmış olabilir.
Son olarak, TSK nin seçkin bir birliği olan özel kuvvetlerde onur ve gururla görev yaptığım
sürece askeri emir komuta zinciri içinde bir astsubay olarak şahsıma verilen tüm görevlerimi
(özellikle terör ile mücadele) şahıslara değil devletime olan liyakatım ve bağlılığım içinde saygılı
ve disiplinli olarak öz kuv. Konseptindeki tim ruhu ve birlikteliği içinde en iyi şekilde yerine
getirdiğime inanmaktayım. Bu kapsamda birçok kez komutanlarımın övgü ve taktirini aldım.
Meslek hayatım boyunca hiçbir zaman yasadışı ya da örtülü bir eylem ya da görev içinde
olmadığım gibi böylesi bir emir ile de karşılaşmadım. Meslek hayatımda katıldığım tek örtülü ya da
gizli operasyon 1999 yılında PKK terör örgütü sözde lideri Abdullah Öcalan ın getirilmesi için
yapılan operasyonun türkiyedeki ayağında görev aldığım operasyon olmuştur.
Soruşturma kapsamında 2019 yılı ağustos ayında şahsıma uygulanan yurtdışı çıkış
yasağından bu güne kadar yaşadığım maddi, manevi ve ailevi mağduriyetlerim son olarak içinde
bulunduğum tutukluluk halimin yaratmış olduğu daha derin mağduriyetler gözönüne alındığında
soruşturmada adı geçen hiç kimseyi korumak ya da kollamak gibi bir niyetimin olmadığını /
olmayacağını göstermek için bu bilgilendirme notunu tüm samimiyetimle kaleme aldığımı,
soruşturmaya konu cinayet hakkında bilgimin de ilgimin de olmadığını bir kez daha ifade etmek
istedim. Bilgilerinize arz ederim. MEHMET NARİN TC. 41191357764" şeklinde ifadede
bulunmuştur.
Şüpheli Mehmet NARİN'in Cumhuriyet Başsavcılığımızca 20/10/2002 tarihinde alınan
ek ifadesinde; "06/07/2022 tarihinde tutuklu bulunduğum Sincan Ceza İnfaz Kurumundan
C.Başsavcılığınıza yazmış olduğum 22 sayfalık dilekçe içeriği doğrudur, bunları ben kendim
yazdım.
SORULDU: Şüpheliye dilekçesinin 6. Sayfasının 2. Paragrafında başlayan; Mustafa Levent
GÖKTAŞ'a MİT Müsteşarlığı teklifinin Özel Kuvvetler Komutanlığının Gölbaşı Oğulbey
yerleşkesine taşındığı dönemde gelmiş olduğunu belirttiği ifade hatırlatılarak Mustafa Levent
GÖKTAŞ'a MİT Müsteşarlığı teklifinin ne zaman geldiği, kim tarafından böyle bir şeyin
söylendiği ve bu hususa ilişkin detaylıca beyanda bulunması istendi.
Dilekçemde yazdığım hususlar doğrudur Özel Kuvvetler Komutanlığının Gölbaşı
yerleşkesine taşındığı dönemlere tekabül edecek şekilde, bir gün Mustafa Levent GÖKTAŞ bana
kendisine MİT Müsteşarlığı teklifinin geldiğini benim de onun ile birlikte MİT'e gelip
gelemeyeceğimi sordu. Ben de kendisine Terörle Mücadelede her zaman emri altında
çalışabileceğimi ifade ettim. Ben daha evvelden Mustafa Levent GÖKTAŞ'a böyle bir teklifin
geldiğini hatırlamıyorum. Teklifin kim tarafından geldiğini de bilmiyorum. Bu tekliften kısa bir
süre sonra ben kendisi ile birlikte Konya ve Antalya ziyaretlerini gerçekleştirdim. Beni bir gün

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
Mustafa Levent GÖKTAŞ aradı ya da haber de göndermiş olabilir. Turan Güneş Bulvarına
kendisini almaya gittim. İlk defa Mustafa Levent GÖKTAŞ'ın gittiğini gördüğüm bir ofise
çağrılmıştım. Ofisle ilgili hatırladığım, Turan Güneş Bulvarının Oran istikametindeydi, bir binanın
1. katındaydı binanın altında o zamanlar işyeri olarak bir kuyumcu, binanın 50-100 mt.
yukarısında Oran istikametine doğru bir kırtasiye, biraz daha ileride Oran istikametinde bir
dövizci vardı. Binayı önünüze aldığınızda binanın sağ yan tarafından içeriye giriliyordu. 3-5 metre
kadar ilerledikten sonra sol taraftan binaya giriş yapılıyordu. Şu an bu bölümde bir sürücü
kursunun faaliyette olduğunu hatırlıyorum. Eskiden bu yerde sürücü kursu yoktu. Ben buraya
çağrıldığımda kendisi ofisin kapısındaydı şu anda tam olarak hatırlamadığım bir erkek şahıs ile
vedalaşıyordu. Şu sözü sadece hatırlıyorum hayırlısı olsun şeklinde bir konuşmanın aralarında
geçtiğini hatırlıyorum. Ben buraya geldiğimde kendisi MİT Müsteşarlığı görevi için hazırladığı
CV'leri bana verdi.3 suret dosya şeklinde CV olduğunu hatırlıyorum. Birlikte aracımıza binip
Konya iline doğru yol aldık. Buraya ben gelirken Mustafa Levent GÖKTAŞ'ın bayan arkadaşı da
benimle beraber gelmişti o da araçta bulunuyordu. 3 kişi birlikte Konya iline doğru yola çıktık.
Aracı genellikle Mustafa Levent GÖKTAŞ kullandı. Bayan arkadaşı önde oturuyordu. Yolda bana
dönemin Başbakan Yardımcısı Abdüllatif ŞENER ile görüşeceğini kendisinin Konya'da Hilton
otelinde olduğunu oraya gittiğimizi belirtmişti. Konya iline vardığımızda direk Hilton oteline
geçtik. Ben ve bayan arkadaşına siz lobide bekleyin dedi. Kendisi yanında hazırladığı CV'ler ile
birlikte otel içerisinde aynı katta başka bir yere gitti. Bir süre sonra geri geldi hazırlamış olduğu
CV dosyalarında eksik vardı. Bir kısmının birilerine vermiş olduğunu düşünüyorum. Mustafa
Levent GÖKTAŞ bulunduğumuz yere bir süre sonra geldi. Dışişleri Bakanlığında çalışan
Amerikada görevli bir arkadaşının Antalya'ya geldiğini, hadi onu ziyarete gidelim dediğini
hatırlıyorum. Buradan üçümüz birlikte Antalya iline doğru gittik. Antalya ilinde bir otele geç
saatlerde vardık. Ben istirahat etmek için müsade istedim. Kendisi bayan arkadaşı ile birlikte
lobide kaldı. Burada kiminle görüştü bilmiyorum. Ertesi günü sabah kahvaltıdan sonra Antalya
ilinden ayrıldık Ankara'ya doğru yola çıktık. Gece geç saatlerde Ankara'ya vardığımızı
hatırlıyorum.
Ben Mustafa Levent GÖKTAŞ'ın nereye gittiğini kiminle görüştüğünü çok fazla bilmezdim
sorgulamazdım da bir nevi beni şoförü ve koruması gibi çalıştırıyordu.
SORULDU: Siz Mustafa Levent GÖKTAŞ ile birlikte Konya iline Şebi Aruz törenleri için
gittiniz mi? Bahsetmiş olduğunuz bu Konya ziyaretinde Şebi Aruz törenlerini izlemeye katıldınız
mı?
MİT Müsteşarı teklifinin geldiğinden sonra hazırladığı CV dosyalarını vermek için
Konya iline, sonrasında Antalya iline geçtiğimiz gün biz Şebi Aruz törenlerini izlemeye
katılmadık. Zaten Konya ilindeki otel görüşmesinden sonra direk Antalya iline gittik. Zaten biz
Ankara'dan o gün öğlene doğru çıkmıştık. Konya iline akşama doğru vardık. Hiç kalmadan direk
Antalya iline gittik çok geç saatlerde Antalya iline varmıştık. Bu ziyarette Şebi Aruz törenlerine
katılmamız söz konusu değildir. Mantıklı da değildir. Ancak daha sonraki tarihlerde Konya ilinde
kendisi ile gittiğim zamanlarda Mevlana'nın anılması törenlerine gittiğimizi hatırlıyorum. Ben
kendisi ile 2003-2004-2005 yıllarında da birlikte çalıştık. Benim yıllık izinlerimde kendisinin
yanına gidip eskisi gibi onunla birlikte aracının şoförlüğü veya korumalığını yapmıştım. Kendisi
2003 yılında görevden alınarak EDOK'a atanmıştı. Ancak göreve tekrar döneceğine emindi. Beni
de yanından bırakmıyordu. Avukatlık stajını Konya Adliyesinde yaptığını hatırlıyorum. Bu
tarihlerin birinde kendisi Şebi Aruz törenlerine katılmışımdır. Ancak MİT Müsteşarlığı teklifinin
geldiğini belirttiği dönemde yaptığımız Konya ziyaretinde böyle bir törene katılması söz konusu
değildir." Şeklinde beyanda bulunmuştur.
Şüpheli Mehmet NARİN'in yazmış olduğu bu dilekçe ve alınan ifadeleri incelendiğinde;
şüpheli Mustafa Levent GÖKTAŞ hakkında Özel Kuvvetler Komutanlığı Muhabere Arama
Kurtarma Alay Komutanı iken onun şahsi işleri dahil emrinde çalıştığını, kendisinin ilgilendiği
şahsi işleri ile resmi olarak yaptığı görevler dışındaki işleri ve görüşmeleri hakkında bilgi sahibi

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
olmadığını, kendisine bu konularda bilgi vermediğini, şüphelinin, dışarıda şahsi işlerinde kullandığı
sivil şahıslara ilişkin ofisleri bulunduğunu, 2002 yılında 11/11/2002 ile 02/12/2002 tarihleri
arasında Özel Kuvvetler Komutanlığının Kirazlıdere'deki yerleşkesinden Gölbaşı Oğulbey'e
taşındığı döneme denk gelen şekilde şüpheli Mustafa Levent GÖKTAŞ'a Milli İstihbarat
Teşkilatı Müsteşarlığı görevi teklifinin geldiğini, bu maksatla sivil insanlar dahil görüşmeler
yaptığını, bu kapsamda Konya ve Antalya ziyaretlerini yaptığını, çevresindekiler ile Milli
İstihbarat Teşkilatı Müsteşarı olursa beraberinde çalışmak için görüşmeler yaptığını ancak çok ani
bir şekilde 2003 yılı içerisinde Özel Kuvvetler Komutanlığından isteği dışında Kara Kuvvetleri
Komutanlığına EDOK'a tayin olduğunu, sonrasında yaptığı uğraşlar neticesinde yeniden Özel
Kuvvetler Komutanlığına geldiğini, ancak aynı yerde MAK Alayında çalışamadığını, daha
sonrasında ise emekli olduğunu belirtmiştir.
Şüpheli Mehmet NARİN hakkında yapılan soruşturmada toplanan delillerden, şüpheli
Mehmet NARİN'in, maktul Necip HABLEMİTOĞLU'nun öldürülmesi eyleminden ötürü bir dahli
tespit edilememiş ise de, şüpheli Mehmet NARİN'in, şüpheli Mustafa Levent GÖKTAŞ ile olay
tarihinde kurmuş olduğu emir komuta ilişkisi ile açıklanamayacak olan irtibat ve ilişkisi nedeniyle
adam öldürmek için kurulan suç örgütü içerisinde yer aldığı anlaşılmaktadır.
Cumhuriyet Başsavcılığımızca yapılan soruşturmada, şüpheli Mehmet NARİN ile şüpheli
Mustafa Levent GÖKTAŞ arasında emir komuta ilişkisi ile açıklanamayacak şekilde olan irtibat ve
ilişkisi, şüpheli Mustafa Levent GÖKTAŞ'ın, kurmuş olduğu örgütünün işlemiş olduğu suçları
bilebilecek seviyede oluşu, şüpheli Mustafa Levent GÖKTAŞ'a örgüt faaliyeti çerçevesinde
sağladığı kolaylıklar onun, şüpheli Mustafa Levent GÖKTAŞ'ın kurduğu suç örgütünde yer
aldığını, örgütün hiyerarşisi içinde yer aldığını, söz konusu örgütün üyesi olduğunu göstermektedir.
Şüpheli Mehmet NARİN, söz konusu suç örgütünde yönetici seviyesinde yer almayışı, yapılan
soruşturmadaki toplanan tüm delilerden işlenen cinayet eyleminde bir dahlinin tespit edilememiş
olması nedeniyle, maktul Necip HABLEMİTOĞLU'nun öldürülmesi eyleminden ötürü sorumlu
tutulamamıştır.
Şüpheli Mehmet NARİN mevcut hukuki durumu itibari ile üzerine atılı kasten adam
öldürme suçunda tahliyesi ile birlikte örgüt üyeliği suçundan " konutu terk etmemek" suretiyle adli
kontrol tedbiri ile tahliyesi istenmiş olup, bu talebimiz hakkında Ankara 39. Asliye Ceza
Mahkemesinin 2022/180 d.iş. sayılı kararı ile, şüphelinin kasten adam öldürme suçu yönünden
tahliyesine, örgüt üyeliği suçu yönünden ise tutukluluk halinin devamına dair karar verilmiştir.
Şüpheli hakkında, Cumhuriyet Başsavcılığımızca örgüt üyeliği suçu yönünden adli kontrol ile
tahliyesi yeniden talep edilmiş, Ankara 3. Sulh Ceza Hakimliğinin 28/10/2022 tarihli 2022/12675
d.iş. sayılı kararı ile şüphelinin, örgüt üyeliği suçundan da konutu terketmemek suretiyle adli
kontrol altına alınarak tahliyesine karar verilmiştir. Şüpheli Mehmet NARİN hakkında nitelikli
kasten adam öldürme suçu yönü ile Cumhuriyet Başsavcılığımızca kovuşturmaya yer olmadığına
dair karar verilmiştir.

-ŞÜPHELİ AHMET TARKAN MUMCUOĞLU;

Ahmet Tarkan MUMUCUOĞLU olay tarihinde Özel Kuvvetler Komutanlığı Muhabere


Arama Kurtarma Alay Komutanlığı karargahında İstihbarat Kısım Amiri olan Fikret EMEK'in
yardımcısı olarak yüzbaşı rütbesi ile görev yapmıştır. Hem Ahmet Tarkan MUMCUOĞLU hem de
Fikret EMEK, olay tarihinde MAK Alay Komutanı olan şüpheli Mustafa Levent GÖKTAŞ'a bağlı
olarak onun emrinde çalışmışlardır.

Ahmet Tarkan MUMCUOĞLU hakkında ilk defa maktul Necip HABLEMİTOĞLU'nu


öldüren kişi olduğu hususu Zihni ÇAKIR isimli şahsın 05/02/2015 tarihinde İstanbul TEM
Şube Müdürlüğünde bilgi alma şeklinde alınan ifadesinde geçmiştir. Söz konusu bu ifadede

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
Zihni ÇAKIR; "...26.12.2014 tarihli açık kaynak tespit tutanağında görülen ve bana ait olduğunu
kabul ettiğim twitlerden HABLEMİTOĞLU Suikastine dair şunları belirtmek isterim;
HABLEMİTOĞLU suikast işlendikten sonra bu cinayete dair kafamda soru işaretleri ve kuşkular
mevcuttu. Bilhassa Bayram ÖZBEK’in suikast öncesi suikast kararının alınması için yapıldığını
iddia ettiği, toplantıdan bana bahsetmesi bazı olaylardan kendilerini yani Gülen Örgütünü
soyutlamaya çalıştığı fikri bende oluştu. Bunun üzerine yapmış olduğum araştırmaları
derinleştirdim. Bu kapsamda ulaştığım bir kaynakla Özel Kuvvetler Komutanlığından ayrılma bir
Binbaşı; Necip HABLEMİTOGLU'nun Alman Vakıflarıyla Bilgi ve belgelerin Özel Kuvvetler
Komutanlığındaki Gülenciler tarafından servis edildiğini o bilgi ve belgelerle Necip
HABLEMİTOĞLU suikastinin arkasında Alman İstihbaratının olduğu algısının yaratıldığı, o
dönem Özel Kuvvetler Komutanlığından bulunan hemen herkes suikasün Yüzbaşı Tarkan
MUMCUOGLU tarafından işlendiğini bildiğini, suikast silahını Ankara ilinde bulunan Mogan
gölünün ODTÜ yakasındaki balçıklı bölgeye atıldığını yine suikast görevlendirmesinden önce
Gülen Örgütü'nün içerisinde etkili olan ve Gülen Örgütünün İstişare Kurulunda yer aldığmı
tahmin ettiğim Mustafa ÖZCAN ile ClA'nin Türk ajanı olarak bilinen Enver ALTAYLI'yla bir
görüşme yaptığını bu görüşmede hatrı sayılır bir para karşılığı suikastın işlendiğini Enver
ALTAYLI'run özel kuvvetler komutanlığındaki bağlantıları vasıtasıyla süreçte etkili olduğunu
söyledi. Bu konuyla ilgili yaptığım araştırmada Tarkan MUMCUOĞLU nun Ergenekon sürecinde
aklanması bizzat bana teklif edilen Fikret EMEK'in yardımcısı olduğu bilgisine de ulaştım.
Ergenekon süreciyle birlikte Tarkan MUMCUOĞLU'nun Özel Kuvvetler Komutanlığındaki
görevinin bitirilip Özel Kuvvetlerden çıkarıldığını öğrendim..." şeklinde beyanda bulunmuştur.

Zihni ÇAKIR'ın 18/09/2017 tarihinde Cumhuriyet Başsavcılığımızda alınan ifadesinde


ise; "...2013 Yılı sonu 2014 yılı başlarında Emniyet içerisinde komiser olan 2002 yılında
FETÖ/PDY'nin Sauna Çetesi Kumpası Soruşturması üzerine ihraç edilen Tamer TOPSAKAL isimli
tanıdığım aracılığıyla bir dönem Özel Kuvvetlerde binbaşı olarak görev yapmış olan Gökhan Nuri
BOZKIR ile tanıştım. Gökhan Nuri BOZKIR isimli kişi de FETÖ/PDY'nin Sauna Çetesi
soruşturması kapsamında tam tarihini hatırlamamakla birlikte 2004 yılında Özel Kuvvetlerden
çıkartılmıştır. Bu bilgileri bana veren Gökhan Nuri BOZKIR Ankara'da her zaman buluştuğumuz
yer olan Turan Güneş Bulvarındaki Angora isimli Pastanede anlatmıştı. Bu konuyu detaylı olarak
bir sefer konuştuk. Daha sonraki görüşmelerimizde gündeme geldi ama derinlemesine konuşmadık.
Detaylı yaptığımız görüşmede Tamer TOPSAKAL'ın yanımızda olup olmadığını hatırlamıyorum.
Gökhan Nuri BOZKIR bana Hablemitoğlu suikastı ile ilgili Hablemitoğlu'nun Alman Vakıfları ile
ilgili yapmış olduğu çalışmaların belgelerini Özel Kuvvetler Komutanlığındaki bir ekibin servis
ettiğini, bu belgeleri o dönem Özel Kuvvetlerde Yüzbaşı olan Tarkan MUMCUOĞLU'nun
Hablemitoğlu'na götürdüğünü, ayrıca aynı dönemde Hablemitoğlu'nun Gülen yapılanmasıyla ilgili
olarak bir kitap çalışması yaptığını, bu kitap çalışmasını durdurması için FETÖ/PDY örgüt üyesi
Mustafa ÖZCAN'ın Hablemitoğlu ile görüşmeler yaptığını bana söyledi. Hablemitoğlu'nu
engellemeyeceklerini anlayınca da Mustafa ÖZCAN ile o dönem MİT mensubu olduğunu bildiğimiz
Enver ALTAYLI'nın görüşme yaptığını, bu görüşme sonrasında Hablemitoğlunu engellemeyeceğini
anlayınca Enver ALTAYLI'nın Özel Kuvvetlerdeki bağlantıları vasıtasıyla suikastın yapılması
işinin Yüzbaşı Tarkan MUMCUOĞLU'na verildiğini, Tarkan MUMCUOĞLU'nun bu suikastı
işlediğini, suikasten sonra silahı Mogan Gölü'nün ODTÜ yakasında balçıklı bir bölgeye attığını
bana söyledi. Hatta Hablemitoğlu'nun otopsi raporlarındaki yüz ifadesine göre daha önceden
tanıdığı biri tarafından yakından vurulmuş olduğu tespitlerin olduğunu bana söyledi..." şeklinde
beyanda bulunmuştur.
Zihni ÇAKIR'ın ifadesinde belirtmiş olduğu bu bilgilerin, aslında kendisince bilinebilecek
bilgiler olmadığı, bu bilgilerin kendisine şüpheli Nuri Gökhan BOZKIR tarafından aktarılmış
olduğu, yine şüpheli Nuri Gökhan BOZKIR'ın yönlendirmesi ile Zihni ÇAKIR'ın bu ifadeyi
İstanbul Tem Şube Müdürlüğü görevlilerine vermiş olduğu hususu iddianamemizin başlarında

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
detaylıca anlatılmıştır. Kaldı ki Zihni ÇAKIR bulunduğu konum itibari ile Özel Kuvvetler
Komutanlığında görev yapan kişilere ilişkin araştırma yapabilecek bir durumu da
bulunmamaktadır. Ayrıca bu ifadede geçen Mustafa ÖZCAN ve Enver ALTAYLI detayı,
iddianamemizin hemen her yerinde ifade edilmiş olup, maktulün ölümünden önce bu ikisinin
maktul üzerinde kurdukları baskı açıklanmıştır. Şüpheli Nuri Gökhan BOZKIR, Ukrayna
ülkesinden Ülkemize getirildikten sonra alınan ifadesinde, Zihni ÇAKIR'ın başlangıçtaki ifadesini
kendisinin yönlendirmiş olduğunu kabul etmiştir. Şüpheli Nuri Gökhan BOZKIR alınan ifadesinde,
Ahmet Tarkan MUMCUOĞLU'nun maktul Necip HABLEMİTOĞLU'nu ateşli silah ile öldüren
kişi olduğunu tekrarlamış ancak bazı detaylara ve kişilere ilişkin yanıltıcı bilgiler vermiş olduğu
görülmüştür. Şüpheli Nuri Gökhan BOZKIR'ın bu şekilde ifade vermesinin sebebi, hakkındaki
ceza soruşturma ve kovuşturma sürecinde etkin pişmanlık hükümlerinden faydalanmak istemesi ile
Türk Silahlı Kuvvetlerinden ihracına ilişkin süreçte kendisine zarar vermiş olduğunu düşündüğü
bazı kişileri bu soruşturmaya dahil etmek istemesi olarak görülmüştür. Ancak alınan ifadelerden
şunu ifade etmek gerekir ki şüpheli Nuri Gökhan BOZKIR ile Ahmet Tarkan MUMCUOĞLU
arasında birlikte görev yaptıkları dönemde ya da sonrasında her hangi bir husumet bulunmadığı
gibi neredeyse aralarında arkadaş olarak bile çok sınırlı bir ilişki kurulmuştur. Dolayısıyla şüpheli
Nuri Gökhan BOZKIR'ın Ahmet Tarkan MUMUCUOĞLU'na iftira atabileceği bir durum söz
konusu değildir. Şüpheli Nuri Gökhan BOZKIR'ın maktul Necip HABLEMİTOĞLU'nun
öldürülmesi olayında yer aldığının anlaşılması, şüpheli Mustafa Levent GÖKTAŞ ile olay tarihinde
ve sonrasında olan ilişkisi karşısında tetiği çeken kişinin kim olduğunu bilmesi gayet olağan bir
durumdur.

Ahmet Tarkan MUMCUOĞLU'nun alınan ifadelerinde, kendisinin olay tarihinde yurt dışı
bir görev kapsamında Kazakistan ülkesinde olduğunu ifade edecek olup, soruşturmada tespit edilen
bir çok delillerden aslında Ahmet Tarkan MUMCUOĞLU'nun yasal olmayan yollardan Ülkeye
geldiği, dolayısıyla şüpheli Nuri Gökhan BOZKIR'ın ifade etmiş olduğu, maktul Necip
HABLEMİTOĞLU'nu öldüren tetiği çeken kişi olduğu hususu anlaşılmıştır.

Ahmet Tarkan MUMUCUOĞLU hakkında ilk defa ifade veren şüpheli Nuri Gökhan
BOKZIR Ankara Tem Şube Müdürlüğü ve Cumhuriyet Başsavcılığımızdaki ifadelerinde benzer
şekilde beyanda bulunmuş olup, Şüpheli Nuri Gökhan BOZKIR'ın Cumhuriyet
Başsavcılığımızda alınan 08/02/2022 tarihli ifadesinde; "...Şüpheliye soruşturma dosyamızda
bulunan Zihni ÇAKIR isimli tanığın 05/02/2015 tarihinde İstanbul Terörle Mücadele Şube
Müdürlüğünde alınan ifadesi, aynı tanığın 18/09/2017 ve 19/09/2017 tarihli ifadesi okundu
SORULDU:
Ben 2014 yılında dönemin Çalışma Bakanı Faruk ÇELİK'in yeğeni olarak bildiğim Gültekin
isimli arkadaşım aracılığıyla Zihni ÇAKIR ile tanışmıştım. Bu kişiyle yapmış olduğum
görüşmelerde, bana FETÖ/PDY terör örgütü konusuyla ilgilendiğinden bahsetmişti. Ben de
kendisine Necip HABLEMİTOĞLU suikastı ile ilgili bilgim olduğunu, o dönem itibariyle emniyet
içerisinde FETÖ unsurlarının tam olarak temizlenmediği için ne zaman uygun ortam olursa bu
cinayete ilişkin bilgiler vereceğimi anlattım. Zihni ÇAKIR ile ilk görüşmemde herhangi bir isim
vermedim. Ancak daha sonraki görüşmelerimde suikastı Özel Kuvvetlerdeki bir yapılanmanın
gerçekleştirdiğini, Fikret EMEK ve Tarkan MUMCUOĞLU'nun bu cinayetin işlenmesinde
bulunduklarını bilindiğini ifade ettim. Ancak cinayete ilişkin detay, Enver ALTAYLI ya da Mustafa
ÖZCAN isimlerini söylemedim. 2014 ve 2015 yıllarında Zihni ÇAKIR'ın yönlendirmesiyle İstanbul
TEM Şube Müdürlüğüne 4 defa gittim...
Şanlıurfa ilinde adımın karıştığı bir soruşturma nedeniyle eski komutanım olan Levent
GÖKTAŞ'ın telkiniyle 12/09/2015 tarihinde yasal yollarla Ukrayna ülkesine gittim. Ukrayna'da
olduğum dönem içerisinde Zihni ÇAKIR ile internet üzerinden telefon görüşmelerim oluyordu.
2017 yılında bir görüşmede kendisi dosyaya yeni bir savcı atandığını, soruşturma dosyası ile

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
ilgilendiğini, benim de bu konu hakkındaki bildiklerimi bir dilekçe halinde soruşturma savcısına
atmamı belirtmişti. Ben de bunun üzerine bütün bildiklerimi Ukrayna Kiev'de bulunan Emniyet
Ateşesi Fahrettin Karadeniz ve Özel Harekat Polisi Alper isimli kişilere önlerinde yazarak teslim
ettim. Onların da bu bildiklerimi bana Zihni ÇAKIR'ın vermiş olduğu soruşturma savcısı olan sizin
mail adresinize göndereceklerini belirttiler. Ben bu dilekçemde Necip HABLEMİTOĞLU
cinayetine ilişkin bildiklerimi biraz da tam açıklayıcı olmadan yazmıştım. Bunun nedeni de bu
zamana kadar hiç resmi bir muhatap bulamadığım içindir. Zihni ÇAKIR'a bu dilekçeyi
gönderdikten sonra soruşturma savcımızın soracağı hususlar olur ise bunlara da hazır olduğumu
ifade ettim.
2001 yılında Bosna Hersek görevimden döndükten sonra görev yaptığım Özel Kuvvetler
Komutanlığı Muhabere Arama Kurtarma Alay Komutanlığına Levent GÖKTAŞ isimli kişinin
atanmış olduğunu gördüm. Daha önceden Özel Kuvvetler Komutanlığı MAK birliği daha çok
gösteri tatbikat faaliyetleri icra ederken, Levent Albay göreve gelmesinden sonra bazı şeylerin
değiştiğini, personellerin sivil görevler yaptıklarını, saç sakal uzattıklarını, mesaiye riayet
etmediklerini, dışarıda Türkiye geneli görevlere gittiklerini gördüm. Bu olağandışı bir durumdu...
2002 yılı başlarında birliğime servis ile gider gelirken aynı servisi kullanan Tarkan
MUMCUOĞLU ile sohbetlerim oluyordu. Bir keresinde Soner YALÇIN ve Necip
HABLEMİTOĞLU ile görüştüğünü söyledi. Hatta Soner YALÇIN'ın hazırladığı bir dizinin
senaryosunda yardımcı olduğunu, Necip HABLEMİTOĞLU'na da Alman Vakıfları konusunda
yardımcı olduğunu belirtmişti. Ben Necip HABLEMİTOĞLU'na Alman Vakıfları ile ilgili yardımcı
olduğunu duyunca, 2001 yılı Eylül ayında görmüş olduğum formla ilgili kafamda bazı şeyler
şekillenmeye başladı. Yine bu servisle gider gelirken bir keresinde Tarkan MUMCUOĞLU bana
Conrand Adaneur Vakfı ile ilgili çalışma yapmamı söyledi, ben de "emredersiniz" dedim. Ancak
görevlerimden ötürü vaktim ve kaynağım olmadığı için bu çalışmayı yapmadım.
Ayrıca Tarkan MUMCUOĞLU Kazakistan görevine gitmeden önce 2002 yılı Ağustos/Eylül
aylarında bana istihbarat kısmında ihtiyaç olduğunda kullanılacak sim kart ve araç konusunda
yardımcı olmamı söyledi. İstihbarat kısmında bir havuz oluşturulduğu düşüncesiyle ve benim de
Ankara'da doğup büyüdüğüm için benden bu konuda yardım istediğini düşündüm. Ben de o tarihte
ortak arkadaşım Erkan DERİN ve ara sıra gelip giden kardeşi Nazmi DERİN ile mesaim sonrası
yemek yemek ve alkol almak için gittiğim mekanda şef garson olarak çalışan Adnan KAYĞUSUZ
ve Adana ve Ankara ilindeki Amerikan tesislerine server hizmetlerinde yardımcı olan yine araç
kiralama işlerinde çevresi olduğu bildiğim şuan soyadını hatırlamadığım Mert (benden 4 yaş
küçük, kilolu, Adanalı, uzun boylu, buğday tenli, ingilizcesi iyi olan) isimli kişilerin iletişim
bilgilerini Tarkan MUMCUOĞLU İdari işler Astsubayı Fikret (soyadı Öztürk olabilir) isimli şahsa
verdim. Bu bilgileri Fikret Astsubaya vermemi yaptığım görüşmede Tarkan MUMCUOĞLU
söylemişti. Kendi timimde astsubay olan Kamil METİN'in Etlik bölgesinde telefon işleriyle uğraşan
Fatih Metin isimli bir kardeşi olduğunu bildiğimden Kamil METİN'e de simkart ihtiyaçları için
Tarkan MUMUCUOĞLU ile irtibata geçmesini söyledim. Ben Adnan KAYĞUSUZ ve Mert isimli
arkadaşımı bu konuda bilgilendirdim. Kendilerine birliğimizin araç ihtiyacı olduğunda yardımcı
olmalarını söyledim. Benim mantığım bu çocukların araçları kullanılır ise aradan para kazanılır
düşüncesiydi. Hatırladığım kadarıyla Adnan KAYĞUSUZ girişken, çevresi olan biriydi. Müşteri
ilişkileri iyiydi, bu yüzden bu kişinin yardımcı olacağını düşündüm.
Yukarıda ifademde belirttiğim istihbarat kısmı için isim havuzu oluşturma olayı Tarkan
MUMCUOĞLU'nun Kazakistan görevine gitmeden önceki dönem içerisinde olmuştur. İstihbarat
havuzuna bu isimleri verdiğimi, telefon numaralarını bıraktığımı o dönem Tarkan
MUMCUOĞLU'na da arz ettim. O da bana "bilgim var" dedi.
2002 yılı Kasım ayı ortaları gibiydi, MAK Alay Komutanı Levent GÖKTAŞ beni bir gün
makamına çağırdı. Örtülü bir görev olduğunu, hedefin Necip HABLEMİTOĞLU isimli kişi
olduğunu, nedenini de bu kişinin devletin gizli bilgi ve belgelerini istenmeyen şahıslarla
paylaştığını söyledi. Bana Portakal Çiçeği Sokağı keşfini yapmamı ve gerekli koordinasyonu Fikret

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
EMEK binbaşı ile yapmamı emretti. Ayrıca bana görevde kullanmam için operasyonel bir hat
verdi. Ben "emredersiniz komutanım" diyerek yanından ayrıldım...
Ben Ankara'da büyüdüğüm için Portakal Çiçeği sokağı ismini duymuştum, ancak o ana
kadar neresi olduğunu tam olarak bilmiyordum. Ben almış olduğum eğitimlerden bildiğim
kadarıyla bu sokakta keşif yapabilmem için bir gerekçemin olması gerekiyordu. Biz buna maske
görev adını veriyoruz. O gün ben buraya hurdacı kılığında gelebileceğimi düşündüm, bu maksatla
ağabeyimin de arkadaşı olan Ankara Kalesinin altında kamyonet tamir atölyesi olan daha öncen
de kendi aracımın tamir işleri için gidip geldiğim Hızır ŞİMŞEK'in yanında daha önce gördüğüm 4
tekerlekli hurda taşıyıcı aracını satın almak istedim. Bunun için Hızır ŞİMŞEK'in yanına gittim.
Kendisiyle görüştüm. Daha önce gördüğüm hurda taşıyıcı aracının lazım olduğunu söyledim.
Parasıyla bunu almak istedim, "bana parası önemli değil, ne verirsen al" dedi. Hatırlamadığım
cüzi bir miktar ücret vererek bu aracı satın aldım. Bir de orada o sırada gördüğüm arızalı bir
şofbeni para vermeden aldım. Hurda taşıyıcı aracının içine koydum. Tam hatırlamamakla birlikte
ya Hızır ŞİMŞEK'in kamyonetiyle ya da onun bir arkadaşının kamyoneti ile ücreti ile bu hurda
taşıyıcı aracı ve içindeki şofbeni Portakal Çiçeği Sokağa yakın bir nokta olan Mesnevi Sokağın
başına götürdüm. Bu sırada ben üzerime eski kıyafetlerimden giymiştim. Vakit gündüz vakti mesai
saatleriydi. Mesnevi Sokaktan Portakal Çiçeği Sokağa doğru Ayrancı istikametinden Çankaya
istikametine doğru yokuş yukarı Portakal Çiçeği Sokaktan geçerek çıktım. Özellikle yokuş yukarı
çıkmayı tercih ettim, çünkü yavaşça çıkacağım için rahatlıkla çevreyi kontrol edebileceğimi
düşündüm. Bana verilen görevde sokağın keşfi olduğu için benim yapmam gereken olan Portakal
Çiçeği Sokağın yaya, araç trafiği, bölgede bulunan kameraları, varsa apartmanların ışık
sensörlerini, caddeye giriş çıkış yapan ara yolları, güvenlik noktalarını belirlemekti. Bu keşfi
yaparken tespit ettiklerimi önce aklımda tuttum, daha sonra Portakal Çiçeği Caddesini
tamamlayarak Hoşdere Caddesine çıktım. sol tarafa Atakule istikametine doğru yürüdüm, Toyota
satış yerinin arka tarafındaki boş araziye hurda taşıma aracını bıraktım ve yürüyerek yakın
konumda bulunan Oyak Sitesindeki evime geçtim. Aklımda tuttuğum tespitleri görevde kullandığım
ajandaya not aldım, akabinde a4 kağıdına kendi el yazımla geçirerek bir rapor halini verdim.
Hazırladığım bu raporu takip eden bir günde Levent GÖKTAŞ'a verdim, o da rapora baktıktan
sonra bunu Fikret EMEK'e vermemi söyledi. Hemen yan odada bulunan Fikret EMEK'in
makamına geçerek bu raporu ona verdim. Fikret EMEK rapora baktığında "tamam, ben de bu
bölgeye gideceğim...
Daha sonraki bir günde Levent GÖKTAŞ' la görüştüğümde Necip HABLEMİTOĞLU görevi
ile ilgili Tarkan MUMCUOĞLU'nun geleceğini, kendisini bölgeye götürüp getirme görevim
olduğunu söyledi. O sırada Tarkan MUMCUOĞLU Kazakistan ülkesinde görevli idi. Kendisinin ne
şekilde geleceğini Levent GÖKTAŞ'a soramadım. O dönemde bizim Kazakistan, Türkmenistan,
Kırgızistan gibi ülkelere gidip gelmemiz tamamen Özel Kuvvetler Komutanlığının inisiyatifindedir.
Gidip gelmeler sivil ya da askeri uçaklarla olabilir ya da sahte pasaportla gidip gelinebilir. Alınan
görev yabancı ülkenin askerine eğitim vermektir. Ancak resmiyette bölge etüti hazırlanır. Bu görev
sırasında giden personel çok rahat serbest çalışma imkanına sahiptir. Birlik içerisinde değil ayrı
dışarıdan kiralık dairelerde oturulur. Bunun için de Tarkan MUMCUOĞLU rahatlıkla Türkiye'ye
gelmiş ya da gelecek olabilir. Ayrıca biz Kuzey Irak görevlerine kimliksiz, pasaportsuz her şekilde
girip çıkabiliyorduk. Buradan da Özel Kuvvetler personelinin rahatlıkla gidip geleceğini
belirtebilirim.
Ben askeriyede para kros takımında bulunuyordum. Kendim haricen de hafta sonları
cumartesi-pazar günleri evimin civarındaki Oran Koşu Parkında koşarım. Olaydan önceki bir
cumartesi günü evimin civarındaki Oran Koşu Parkurunda koşuya giderken civardaki Nilkent
Taksi durağı civarında Tarkan MUMCUOĞLU'nu gördüm. Kendisinin adresi Nilkent sitesindeydi.
Taksi durağından Simon Bolivar Caddesine doğru yalnız başına yürüyordu. Burada ben daha
önceden Levent GÖKTAŞ'tan Tarkan MUMCUOĞLU'nun görev için geleceğini duyduğumdan
kendisini gördüğümde görevin yaklaştığını anladım. O sırada ben araçla gittiğim için kendisiyle

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
konuşamadım. Nasıl olsa pazartesi günü serviste karşılaşırım dedim. Ayrıca ben Oyak Sitesinde
oturuyorum, Oran Koşu Parkuru eve uzak olduğu için arabamla oraya gidip gelirim...
18/12/2002 tarihinde gündüz Kirazlıdere'deki mesaiden sonra kendi kullandığım telefonumu
kapattım. Cihazı evde bıraktım. Daha önce Şırnak ilinden satın aldığım Ericsson marka cep
telefonuna operasyonel sim kartı taktım. Saat 19:30 veya 19:45 sıralarında bu sim kartı Tarkan
MUMCUOĞLU aradı. Tarkan MUMCUOĞLU'nun bu numarayı daha önceden Fikret EMEK'ten
aldığını tahmin ediyorum. Kendisi ile o ana kadar Nilkent Taksi Durağında gördüğümden bu yana
iletişim kurmamıştım. Ben pazartesi günü mesaiye geleceğini daha önce söylemiştim, ancak
gelmedi. Bu görüşmede telefonla bana kendisini Nilkent Sitesinden almamı söyledi. Ben de Hacı
ARABACI'yı operasyonel telefondan arayarak yerini almasını söyledim. Mesaiden çıkmadan önce
timlerin birinden üsteğmen Mehmet Emin KOÇ'tan eve gidip gelmek için aracını istemiştim. O
sırada onun Mazda marka gri renkli 6.26 model bir aracı vardı, hatırladığım kadarıyla bu araç idi,
geniş idi. O da bana aracını kullanmam için verdi. Tarkan MUMCUOĞLU beni aradıktan sonra
Nilkent Sitesinden bu araçla aldım. Üzerimde siyah mont, kot pantolon, kafamda siyah bere,
ayağımda sarı bot vardı. Tarkan MUMCUOĞLU'nda balıkçı yaka kazak, kapşonlu siyah parka
olduğunu hatırlıyorum. Benim üzerimde Beratta marka FS92 model beylik tabancam vardı. Onun
üzerindeki silahı görmedim. Ancak silahlıydı. Direksiyonda ben olduğum halde Simon Bolivar
Caddesinden, Atakule, Hoşdere, Hava Sokak, Refik Belendir istikametine oradan da Pak Sokak
istikametine gittim. Pak Sokağa yöneldikten sonra sağ tarafta boş bir arazide kendisini bıraktım.
Eliyle sokak içerisini göstererek "beni bu sokaktan alırsın" dedi. Ben Pak sokak içerisinden
300-400 metre yukarı doğru gittim. Girdiğim yönün ters olduğunu tahmin ediyorum. Tarkan bu
istikamette seyir halinde iken yolda elindeki operasyonel telefon ile Mete ağabey hitabıyla biriyle
konuşuyordu. Mete Levent GÖKTAŞ'ın görevlerdeki kod ismidir. Tarkan telefonda "tamam,
tamam" şeklinde devam etti. Pak Sokak içerisinde boş bulduğum bir yere aracı park ettim. Araba
çalışır vaziyette bekledim, aracın ışıklarını kapattım. Tarkan MUMCUOĞLU'nu bırakmamdan 5
veya 10 dakika sonra arka arkaya 2 el silah sesi duydum. Arabayı iki hamlede sokak içerisinde
döndürdüm, geldiğim Portakal Çiçeği Sokağı istikametine döndüm. Portakal Çiçeği Sokağı
içerisinden Tarkan MUMCUOĞLU'nu araca aldım, yukarıya Çankaya Lisesi istikametine doğru
çıktım. O sırada Tarkan telefonla konuştu, "unsurlar çekilebilir" dedi. Bu arada ben Hacı
ARABACI'yı aradım, evine döneceğini, tatbikatın iptal olduğunu söyledim. Atakule istikametine
doğru seyir halindeydim. Simon Bolivar Caddesi üzerinden Nilkent sitesine Tarkan
MUMCUOĞLU'nu evine bıraktım. Buradan U dönüşü yaparak Simon Bolivar, Atakule, Hoşdere,
Genelkurmay Kavşağı, İnönü Bulvarı, Milli Kütüphane oradan da Kirazlıdere istikametine giderek
birliğe giriş yaptım. O sırada saat 21:00 - 21:30 olabilir. Gölbaşı'nda bizim timlerimiz
eğitimdeydi. Henüz dönmemişlerdi. Ben Gölbaşı'na timlerin eğitim alanına gidip gitmediğimi
hatırlamıyorum. Ancak o gün timler gece eğitimi aldığını hatırlıyorum. Atış alanında telefonu imha
ettim, sim kartı evrak imha yerinde kırıp attım. O sırada timlerin Gölbaşı'ndan gelmeye başladığını
hatırlıyorum. Kirazlıdere'de birlik içerisinde yatma yerlerinde sabahladım.
Ertesi günü normal mesaime devam ettim. Verilen ve yapılan görev daha sonradan hiç
konuşulmadı. Ertesi günü Tarkan MUMCUOĞLU'nu mesaide görmedim. 1-2 gün sonra Fikret
EMEK mesaideyken bana Tarkan ile birlikte Necip HABLEMİTOĞLU'nun evine gidileceğini,
kendisinin evinden bir belge alınacağını, ancak ben korktuğumdan, eğitim görevlerimin olduğunu
bahane ederek, bu görevi yapamayacağımı söyledim. Ayrıca görev sonrası değerlendirme
toplantısı olacağını, benim bu toplantıya katılmamın gerek olmadığını söyledi.
Daha sonrasında verilen bu görev bir daha benim bulunduğum bir ortamda konuşulmadı.
Sadece ben Ukrayna'da iken size dilekçeyi gönderdikten sonra Levent GÖKTAŞ yanıma Levent
BEKTAŞ isimli emekli askeri gönderdi. Sadece 1 günlüğüne bu şahıs Ukrayna'ya yanıma geldi.
Bana Levent GÖKTAŞ'tan aktararak "yediğin boku biliyoruz, akıllı ol, sessiz kal" şeklinde
tehditlerde bulundu. Hakkımda tutuklama kararı çıkınca Ukrayna'daki ev hapsi sürecinde Levent
GÖKTAŞ ile telefonla internet üzerinden görüşüyorduk. Telefonda "Tarkan'dan işi nasıl sana

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
çevirdiysek, düzeltmesini biliriz, çocuğun başkalarına baba demesini istemiyorsan akıllı ol
Ukrayna'da kal, ben sana gerekli maddi desteği sağlayacağım" şeklinde konuşarak tehdit etti.
SORULDU: Olayda kullanılan silah herhangi bir yere atıldı mı?
Benim bu konuda herhangi bir bilgim yok, bunu Tarkan MUMCUOĞLU bilir, benim size
yazmış olduğum dilekçedeki krokiyi o günü inandırıcılık olsun diye yazdım, ancak o hikaye gerçek
değildir.
SORULDU: Mustafa ÖZCAN, Enver ALTAYLI, Aydın KÖSTEM isimli kişileri tanıyor
musunuz, bunlarla bir irtibatınız var mı?
Aydın KÖSTEM'i 2010 yılından tanırım. Birlik Mahallesindeki berber dükkanı civarında
yolda yürüyen yaşlı sakallı biri bana "sen Nuri Gökhan Bozkır değil misin" dedi. Ben de evet
dedim. Beni Levent GÖKTAŞ'dan tanıdığını, eski Özel Kuvvetler personeli olduğumu söyledi.
2010-2013 yılları arası ara ara kendisiyle görüştüm. Bir ara beni Amerika Büyükelçiliğinde
çalışan Brayn isimli bir DEA ajanı ile tanıştırdı.
Enver ALTAYLI ile 2011 veya 2012 yılları arasında Angora Pastanesinde otururken bir
arkadaşımın yanında bulunan Nizamettin AVŞAR'ın kardeşi aracılığıyla ayak üstü tanıştım. 2 kere
kendisiyle görüştüm. Biri bu ayak üstü görüşmem, diğeri ise Aydın KÖSTEM tarafından Enver
ALTAYLI'nın evinde olmuştur.
Mustafa ÖZCAN'ı tanımıyorum.
SORULDU: Adınıza kayıtlı 0533 653 33 15 ve 0536 839 96 74 numaralı GSM hatları sizin
tarafınızdan mı kullanılmaktadır?
Bu iki GSM numarası da benim tarafımdan kullanılmaktadır. Sonu 96 74 olan numaralı hat
arada abim tarafından da kullanılmıştır. Ben 1996 Kara Harp Okulu girişliyimdir, 1974'de doğum
tarihimdir.
...
Son olarak İnsan beyni unutmaya çalışır, içinde bulunduğum bu olay yanlış bir olaydı.
Emniyette ve Cumhuriyet Başsavcılığınızda bildiğim her şeyi anlattım. Sonuna kadar da
anlattıklarımın arkasındayım. Bu hususun göz önüne alınmasını, pişman olduğum hususunun
dikkate alınmasını, olayın ortaya çıkarılmamdaki çabamın görülmesini, hakkımda gerekli yasal
haklarımın kullanılmasını talep ediyorum dedi.
2014 yılından bu yana bu işin aydınlanması için elimden geleni yapmaya çalıştım. Bu
yapılanmanın ortaya çıkarılmasını istiyorum. Adaletin yerini bulmasını istiyorum. Başka bir
diyeceğim yoktur. " şeklinde beyanda bulunmuştur.

Şüpheli Nuri Gökhan BOZKIR, vermiş olduğu ifadesinde, maktul Necip


HABLEMİTOĞLU'nun öldürülmesi olayında kendisinin de içinde yer aldığı bir grup tarafından bu
olayın gerçekleştirilmiş olduğunu ifade etmiştir. Nuri Gökhan BOZKIR bu ifadesinde özetle,
dönemin Özel Kuvvetler Komutanlığı Muhabere Arama Kurtarma (MAK) Alay Komutanı olan
Mustafa Levent Göktaş'tan aldığı talimat ile maktul hakkında keşif görevi olduğunu, öldürülmesi
öncesinde evinin civarını gözetleyerek, olay yeri ile ilgi tespitler yaptığını, Maktul hakkında
toplamış olduğu bilgileri o tarihte MAK Alayında İstihbarat Kısım Amiri olan Fikret EMEK ile
paylaştığını, Fikret EMEK'in yardımcısı olan ve olayın tetikçisi konumunda olduğunu belirttiği
Ahmet Tarkan MUMCUOĞLU'nu 18/12/2002 tarihinde olay mahalline araç ile getirip
götürdüğünü ifade etmiştir.
Şüpheli Nuri Gökhan BOZKIR'ın olay tarihinde Mehmet Emin KOÇ'un aracını alarak olay
yerine gelip gelmediği hususu incelendiğinde, Mehmet Emin KOÇ'un alınan ifadesi ve polnet
sorgusuna göre olay tarihinde Mazda marka 323 model (Lantis) gri renkli hatcback bir aracının
olduğu, Mehmet Emin KOÇ'un alınan ifadesine göre söz konusu aracın şüpheli Nuri Gökhan
BOZKIR tarafından olay tarihinde kullanılmak için alınıp alınmadığını hatırlamadığını ancak görev
yerine araç ile gittiğini, arkadaşlarından aracını kullanmak için alanlar olduğunu ifade etmiş ise de,
olay tarihinde silah sesini duyduktan hemen sonra, bir kaç saniye içerisinde olay yerine bakan,

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
maktul Necip HABLEMİTOĞLU'nun ikametinin karşındaki apartmanda oturan Turgay
GÜNGÖRDÜ isimli tanığın alınan ifadesinde maktulün binasının otoparkından çıkarken gördüğü
bir şahsın olay yerinin yakınında yol üzerinde kendisine göre yan tarafındaki apartmanın önünde
duran koyu renkli aracın şoför mahalline binerek ışıklarını açmadan Ayrancı istikametine doğru
gittiğini ifade etmiş, şüpheli Nuri Gökhan BOZKIR ise Mehmet Emin KOÇ'a ait araç ile olay
yerine Ahmet Tarkan MUMCUOĞLU'nu getirdiğini, Ahmet Tarkan MUMCUOĞLU'nun, Necip
HABLEMİTOĞLU'nu öldürdükten sonra onu araca alarak Turgay GÜNGÖRDÜ'nun beyanının
aksine tersi yönde Atakule istikametine doğru yokuş çıkarak gittiğini ifade etmiştir. Olay yeri olan
Portakal Çiçeği sokağın konumu, olay tarihinin karlı bir kış günü olması, olay yerine gelen
şüphelinin Portakal Çiçeği Sokak içerinde yokuş yukarı çıkarak Atakule istikametine doğru gitmesi
hayatın olağan akışına uygun olmadığı gibi, olaydan çok kısa bir süre sonra olay yerine bakan ve
muhtemel katili gören görgü tanığı Turgay GÜNGÖRDÜ'nün beyanı karşısında şüpheli Nuri
Gökhan BOZKIR'ın bu noktadaki Ahmet Tarkan MUMCUOĞLU'nu araç ile olay yerine getirdim
şeklindeki ifadesine itibar edilememiştir. Turgay GÜNGÖRDÜ'nun 19/12/2002 tarihinde
Ankara Emniyet Müdürlüğünde alınan ifadesinde; "Ben dün akşam yani 18/12/2002 günü saat
20:00'de başlayan Galatasaray-Ankaragücü futbol maçını ailemle birlikte evimin salon kısmında
televizyondan izliyordum. Maç esnasında bir ara iki el silah sesi duydum. Evimiz salon penceresi
Portakal Çiçeği Sokağına bakmaktadır. Seste bu istikametten geldi. Merak ederek, bulunduğum
yerden kalkıp pencere önüne geldim, penceremden olay yerinin olduğu yer karşı cephe olarak (net
olarak), gözükmektedir, yani portakal çiçeği sokak 40 nolu bina ile benim oturduğum bina hemen
hemen karşı karşıyadır. Dışarıya baktığımda, tahminen silah sesinden sonra yaklaşık 5-10 saniye
geçmişti, sokağa baktım, gördüğüm alan içerisinde orta yaşlı olduğunu düşündüğüm bir erkek
şahıs, şuan olay yeri olarak bildiğim istikametten aynı sokak, 35 nolu binaya doğru yürüyordu, ben
şahsı gördüğümde şahıs yolun ortasındaydı, şahıs 35 numaralı bina önünde (sokak üzerinde) park
halinde bulunan koyu renkli sedan tipli, muhtemelen Avrupa marka otunun şoför mahallindeki
kapıyı açarak otaya bindi. 1-2 saniye içerisinde araç hareket etti, fakat aracın farlarını
yakmadığını gördüm. Bu benim dikkatimi çekti. Araç Aşağı Ayrancı istikametine doğru seyretmeye
başladı, ben araç gözden kayıp oluncaya kadar gözümle takip ettim fakat bu sürede farlarını
açmadı. Bu esnada sokak içerisinde benim dikkatimi çeken başka bir konu olmadı. Dolayısı ile
tekrar televizyon karşısına geçip maçı izlemeye devam ettim. Bir süre sonra sokakta siren sesleriyle
birlikte polislerin olduğunu gördüm ve çevreden öğrendiğim kadarıyla karşı binamızda oturan
Doç. Dr. Necip Hablemitoğlu'nun silahla öldürüldüğünü öğrendim. Benim bu gördüğüm şahıs
gayet sakin hareket ediyordu ve araca binerken ve öncesinde (yürürken) çevresini kontrol eden
yani kuşkulu bir davranışta bulunmadı. Olayın olduğu saati (silah sesini duyduğum anı) tam olarak
bilemiyorum. Fakat Galatasaray-Ankaragücü maçının ilk yarısı oynanıyordu. Ben herhangi bir
şeyden şüphelenmediğim için şahsa ve otoya dikkatli bir şekilde bakmadım. Olayla ilgili olarak
bildiklerim bundan ibarettir." şeklinde beyanda bulunmuştur. 04/05/2017 tarihinde
Cumhuriyet Başsavcılığımızda alınan ifadesinde; " Ben daha önceden Ankara Emniyet
Müdürlüğü'nde ve Cumhuriyet Başsavcılığında konuya ilişkin ifade vermiştim. O ifadeler
doğrudur. Aynen tekrar ederim. Olay tarihi olan 18/12/2002 tarihinde Portakal Çiçeği sk. 37
numarada 2. Kat 3 numarada evimin salonunda Galatasaray-Ankaragücü maçını seyrediyordum.
Bir ara iki el mantar tabancası patlaması şeklinde bir silah sesi duydum. "Allah Allah bizim
mahallede bu şekilde bir ses nereden geliyor" düşüncesiyle yerimden kalkarak, evimin camına
doğru gittim, perdeyi aralayarak evimin önünden geçen Portakal Çiçeği sokağa doğru baktım.
Tam bu sırada evimin karşısına düşen 40 nolu apartmanın otoparkından orta yaşlı olduğunu
düşündüğüm 170-180 cm boylarında bir erkek şahısın 40 nolu binanın karşı istikametine benim
evim ile 35 numaralı apartmanın arasına düşen ve yolun bizim apartmanın bulunduğu
istikametinde durur şekilde yol üzerinde park halinde bulunan muhtemelen koyu renkli, yerli
olmadığını düşündüğüm avrupa malı ya da Mazda türü bir araca binerek aracı çalıştırdıktan sonra
ışıklarını açmadan Portakal Çiçeği Sokaktan Kuzgun Sokak istikametine doğru yavaşça giderek

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
uzaklaştı. Ben o sırada bu aracı görüş açımdan uzaklaşana kadar gözümle takip ettim. Araç
gözaçımdan çıkana kadar farlarını açmadı, şahsa ve araca ilişkin olay yeri çok fazla aydınlık
olmadığı için daha detaylı bir bilgi veremiyorum. Ancak o an için hatırladığım kadarıyla, bu şahıs
30-35 yaşlarında kısa boylu olmayan, kilolu olmayan biriydi. Yüzünü görememiştim. Araca ilişkin
ise, çok büyük bir ihtimal yerli bir araç değildi. Aracın arka görüntüsü itibariyle çamurluk ve
bagaj kapağı köşeleri oval idi. Hatta o an itibariyle aracı Mazda 323 marka bir araca
benzetmiştim. Bunu ilk ifademde de belirttiğimi zannediyorum, ancak ifade sırasında söyleyip
söylemediğimden emin değilim fakat şimdi sorduğunuzda bu aracın ilk bakışta Mazda 323 marka
ve model olabileceğini ben kendim değerlendiriyorum ancak net değilim. Bunu Japon araçlarına
ilgim olduğu ve bu araçları tanıdığım için söylüyorum. Bu kişiyi gördükten ve bulunduğu
sokaktan uzaklaştıktan sonra maçı izlemeye devam ettim. Bu sırada televizyonda haberlere
bakarken Necip Hablemitoğlu'nun Portakal Çiçeği Sokaktaki evinin önünde öldürülmüş olduğu alt
yazı olarak geçiyordu. Zaten bu sırada evimin önünde polis araçları, çeşitli televizyon kanalları
gelmişti. Ben Necip Hablemitoğlu'nun evimin karşısına düşen 40 numaralı apartmanda oturduğunu
öğrendim. Olay mahallinin benim maç izlerken mantar tabancası sesine benzer ses duyunca
pencereden baktığım 40 numaralı apatmanın otoparkı olduğunu anladım. O an mantar tabancası
sesine benzer sesi duyduğumda hemen sonrasında cama baktığımda 40 numaralı apartmanın
otoparkından karşı istikamete bizim bulunduğumuz apartmanın önüne park halindeki araca binen
yukarıda eşgalini verdiğim şahsın cinayet faili olabileceğini değerlendirdim. Sonrasında buna
ilişkin polislere ve savcılığa ifade verdim." şeklinde beyanda bulunmuş, 17/02/2022 tarihinde
Cumhuriyet Başsavcılığımızda alınan ifadesinde de benzer mahiyette beyanda bulunarak;
"Olay tarihinde ben öldürülen Dr. Necip HABLEMİTOĞLU'nun hafif çapraz karşı istikametine
düşen 37 numaralı binanın 2. katının 3 nolu dairesinde ikamet ediyordum. Galatasaray -
Ankaragücü maçını izlediğim zaman saat 20:00 sıralarında sokaktan mantar tabancası patlaması
şeklinde silah sesi duydum. Bir kaç saniye sonra evimden yolu gören ve oturduğum salon
penceresine doğru yöneldim. Perdeyi aralamak suretiyle sokağa baktım. Karşı bina olan 40 nolu
apartmanın karşısında yolun içinde , genç sayılmayacak, yaşlı da olmayan, kısa boylu olmayan bir
erkek şahıs bizim apartmanımızın istikametinde kapalı garaj girişinin önünde Ansera Alışveriş
Merkezi yönünde duran aracına binerek, aracının ışıklarını yakmadan yol boyu gittiğini gördüm.
Bu aracın markasını o tarihte Mazda 323'e benzettim, çünkü arka çamurluk ve bagaj köşeleri
ovaldi. İlk baktığımda bu aracın Mazda 323 olabileceğini o an değerlendirdim. Renginden sokak
çok fazla aydınlık olmadığı için emin değilim. Bana koyu renk algısı yarattı. Arabaya salonumdan
çapraz vaziyette bakıyordum. Bu kişi aracın şoför mahalline bindi ve ışıklarını yakmadan devam
etti. O sırada ben sokakta başka birini görmedim. Hatırladığım kadarıyla olay günü sokağımız çok
aydınlık değildi. Hemen hemen zifiri karanlık gibiydi. Sonrasında televizyonda alt yazıda karşı
apartmanda yaşadığını öğrendiğim Necip HABLEMİTOĞLU'nun öldürüldüğünü öğrendim"
şeklinde beyanda bulunmuştur. Turgay GÜNGÖRDÜ alınan tüm ifadeleri birlikte
değerlendirildiğinde olay yerinden uzaklaşan şüpheli ile ilgili tek kişiden bahsetmekte ve
şüphelinin bindiği aracının arka görünüm itibari ile koyu renkli sedan tipli bir Japon marka araç
olduğu ifade edilmektedir. Olay tarihinde Ahmet Tarkan MUMCUOĞLU'nun üzerine kayıtlı olan
Kazakistan görevi hemen öncesinde 15/11/2002 tarihinde aldığı Kazakistan görevi hemen
sonrasında 18/06/2003 tarihinde sattığı 06 H 5070 plaka sayılı Toyota marka ve Corolla Terra
model siyah renkli sedan bir aracı bulunmaktadır. Ahmet Tarkan MUMCUOĞLU'nun olay
tarihinde sahibi olduğu araç, tanığın gördüğü araç ile uyumlu bir araçtır. Bu hususta Cumhuriyet
Başsavcılığımızca, görgü tanığı Turgay GÜNGÖRDÜ'nün görmüş olduğu koyu renkli sedan tipli
Japon marka muhtemel mazda 323 dediği araç ile Ahmet Tarkan MUMCUOĞLU'nun sahibi
olduğu siyah renkli sedan tipli Toyota marka Coralla Terra model aracın ışığın az olduğu bir ortam
düşünülerek karşılaştırılması ve benzerliklerinin çıkartılması amacıyla Cumhuriyet
Başsavcılığımızca adli trafik uzmanına bilirkişi inceleme yaptırılmış olup her iki aracın görselleri
temin edilerek yapılan 04/10/2022 tarihli incelemede, alaca karanlıktaki her iki aracın arka

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
görünüm itibari ile; " renkleri kara olduğu için tam olarak görülmediği, dikkatli bakıldığında ise her
iki aracın da köşelerinin kavisli olduğu, marka amblemlerinin plakanın üstünde olduğu, genel
itibari ile her iki aracın da birbirine çok benzediği..." şeklinde değerlendirmede bulunulmuştur.
Her ne kadar şüpheli Nuri Gökhan BOZKIR, Ahmet Tarkan MUMCUOĞLU'nu olay yerine
Mehmet Emin KOÇ'a ait araç ile getirdim demek suretiyle yanıltıcı beyanda bulunmuş ise de,
şüpheli Nuri Gökhan BOZKIR'ın maktulün öldürülmesi olayında keşif ve gözetleme görevinde
bulunduğu yapılan soruşturmada tespit edilmiş bir husustur. Şüpheli Nuri Gökhan BOZKIR'ın
kendisinin de içerisinde bulunduğu olayda, maktul Necip HABLEMİTOĞLU'nu öldüren silahı
kullanan kişi diye ifade ettiği, Ahmet Tarkan MUMCUOĞLU'nun, yurt dışı görevinden gelerek
maktulü öldüren kişi olup olmadığı hususu her türlü şekilde araştırılması gereken bir konudur.
Burada en temel tespit şüpheli Ahmet Tarkan MUMCUOĞLU'nun yurt dışı görevinde iken
Türkiye'ye geldiğini ispat etmek olmuştur. Çünkü Ahmet Tarkan MUMCUOĞLU aşamalardaki
tüm savunmasında kendisinin görev süresi boyunca kesintisiz bir şekilde yurt dışında Kazakistan
ülkesinde olduğunu belirtmektedir.
Ahmet Tarkan MUMUCUOĞLU'nun ismi, Necip HABLEMİTOĞLU'nu öldüren kişi
olarak ilk defa 05/02/2015 tarihinde Zihni ÇAKIR'ın alınan ifadesinde geçmesi üzerine, bu ifade
FETÖ/PDY silahlı terör örgütü ile ilgili Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesine açılan çatı davasında
gündeme getirilmiştir. Nuri Gökhan BOZKIR'ın Ukrayna ülkesinde iken Cumhuriyet
Başsavcılığımıza yolladığı olayı analattığı mektubundan sonra Ahmet Tarkan MUMCUOĞLU
23/03/2019 tarihinde Cumhuriyet Başsavcılığımıza gelerek olay tarihinde Kazakistan ülkesinde
görevde olduğunu belirterek, bu konuya ilişkin ilk defa bir dilekçe yazarak soruşturma dosyamıza
sunmuştur. Ahmet Tarkan MUMCUOĞLU, Cumhuriyet Başsavcılığımızca göz altına alındıktan
sonra hem Ankara Emniyet Müdürlüğü Tem Şube Müdürlüğünde hem de Cumhuriyet
Başsavcılığımızda alınan ifadesinde olay tarihinden önce yurt dışı görevi için Kazakistan'a gitmiş
olduğunu söz konusu görev süresi boyunca da Türkiye'ye hiç gelmediğini belirtecektir.

Cumhuriyet Başsavcılığımızca Genelkurmay Başkanlığına yazılarak Ahmet Tarkan


MUMCUOĞLU'nun 2002 yılında hangi tarihler arasında yurt dışı görevine gitmiş olduğu ve bu
görevler sırasında kullanılan yıllık izin var ise buna ilişkin bilgi ve belgelerin gönderilmesi
istenmiş, Özel Kuvvetler Komutanlığı'nın 07/03/2022 tarihli E-79146872-182-1216092 sayılı
yazısından Ahmet Tarkan MUMCUOĞLU'nun 17/11/2002-19/05/2003 tarihleri arasında
Kazakistan'da görevli olduğu, TSK İzin Yönetmeliği 4/12 maddesine göre izin belgelerinin 2 yıl
muhafaza edildiği sonrasında ise imha edildiği, bu sebeple görevli olduğu sürede yıllık, mazeret vs.
izin bilgisinin olmadığı belirtilmiştir.

Ahmet Tarkan MUMCUOĞLU'nun kullanmış olduğu gsm hatlarının sinyal bilgilerinden


olay tarihinde Türkiye'de olup olmadığı araştırılmak istenmiş, 2002 yılında Ahmet Tarkan
MUMCUOĞLU'nun eşi Zeynep MUMCUOĞLU adına kayıtlı 0532 691 52 67 nolu gsm hattını
kullanmış olduğu, eşi Zeynep MUMCUOĞLU'nun ise 0536 651 16 81 nolu gsm hattını kullanmış
olduğu, eşinin kullanmış olduğu gsm hattının sinyal bilgilerinden ise Ahmet Tarkan
MUMUCUOĞLU'nun Kazakistan ülkesinde görevde iken 73007121130 nolu Kazakistan ülkesine
ait gsm hattını kullanmış olduğu tespit edilmiştir. Bu numaralar Ahmet Tarkan
MUMCUOĞLU'nun ifadeleri ile de teyit edilmiştir.
Söz konusu gsm hatlarına ilişkin CDR verilerinden çıkartılan tespitlerde, Ahmet Tarkan
MUMUCUOĞLU’nun kullanımındaki 0532 691 52 67 nolu gsm hattının 17/11/2002 ile
01/06/2003 tarihleri arasında hiç kullanılmadığı görülmüş, eşi Zeynep MUMUCUOĞLU
kullanımındaki 0536 651 16 81 nolu gsm hattının hts kayıtları incelendiğinde ise,
17/11/2002-01/06/2003 tarihleri arasında eşi Ahmet Tarkan MUMUCUOĞLU kullanımındaki gsm
hattı ile irtibatının olmadığı görülmüştür. Ahmet Tarkan MUMUCUOĞLU’nun Kazakistan
ülkesinde iken eşi Zeynep MUMUCUOĞLU’nun kendisi ile iletişim kurduğu numaranın

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
Kazakistan ülkesine ait olduğu anlaşılan 73007121130 numaralı hat olduğu, 19/11/2002 tarihinden
itibaren eşi Zeynep MUMCUOĞLU’nun kullanımındaki gsm hattının, Kazakistan numarasına
mesaj atmaya başladığı, bu mesaj atma durumunun 21/11/2002, 25/11/2002, 26/11/2002,
29/11/2002, 03/12/2002, 05/12/2002 tarihlerinde devam ettiği 05/12/2002 tarihinde bu durumun
kesintiye uğradığı, bir daha mesaj atma durumunun 29/12/2002 tarihinde başladığı, 24 gün
boyunca Zeynep MUMUCUOĞLU ile Ahmet Tarkan MUMUCUOĞLU arasında belirtilen
telefon numaraları üzerinden herhangi bir irtibatın kurulmadığı görülmüştür. 29/12/2002
tarihinden itibaren Zeynep MUMCUOĞLU kullanımındaki gsm hattı üzerinden Kazakistan
numarasına mesaj atılmaya yeniden başlandığı, bu mesaj atma durumunun 31/12/2002, 01/01/2003,
02/01/2003, 03/01/2003, 04/01/2003, 05/01/2003, 06/01/2003 tarihlerinde de devam ettiği,
06/01/2003 tarihinde Kazakistan numarasının Zeynep MUMCUOĞLU’nu aradığı, mesaj atma
durumunun 07/01/2003 tarihinde devam ettiği, 08/01/2003 tarihinde Kazakistan numarasının
Zeynep MUMCUOĞLU’nu aradığı, mesaj atma durumunun 09/01/2003 tarihinde devam ettiği,
10/01/2003 tarihinde tarihinde Kazakistan numarasının Zeynep MUMCUOĞLU’nu aradığı, mesaj
atma durumunun 11/01/2003 tarihinde devam ettiği, 15/01/2003 tarihine kadar her gün Kazakistan
numarasına mesaj atıldığı, 15/01/2003 tarihinde Kazakistan numarasının Zeynep
MUMCUOĞLU’nu aradığı, 15/01/2003 tarihinde yeniden Kazakistan numarasına mesaj atıldığı,
17/01/2003 tarihinde bu mesaj atma durumunun devam ettiği, 30/04/2003 tarihine kadar kesintisiz
her gün bu Kazakistan numarasına sadece mesaj atıldığı görülmüştür.
Ahmet Tarkan MUMCUOĞLU'nun babası olan Burhan MUMCUOĞLU'nun aynı dönemde
0536 880 40 47 nolu gsm hattını kullanmış olduğu, bu numara üzerinden 19/11/2002 tarihinde oğlu
Ahmet Tarkan MUMCUOĞLU'nun kullandığı 73007121130 nolu gsm hattına mesaj attığı, bu
mesaj atmanın 24/11/2002, 26/11/2002, 29/11/2002 ve 05/12/2002 tarihinde de devam ettiği, bir
daha ki irtibatın 25/12/2002 ve 29/12/2002 tarihinde olduğu, Burhan MUMCUOĞLU'nun, Ahmet
Tarkan MUMCUOĞLU'na, 31/12/2002, 04/01/2003, 16/01/2003, 19/01/2003, 22/01/2003,
30/01/2003, 02/02/2003, 06/02/2003, 10/02/2003, 15/02/2003, 19/02/2003, 23/02/2003,
24/02/2003, 02/03/2003, 07/03/2003, 11/03/2003, 15/03/2003, 19/03/2003, 22/03/2003,
25/03/2003, 29/03/2003, 02/04/2003, 06/04/2003, 09/04/2003, 12/04/2003, 14/04/2003,
19/04/2003, 22/04/2003, 25/04/2003, 25/04/2003, 30/04/2003 tarihinde mesaj atarak irtibatın
devam ettiği görülmüştür.
Hem Ahmet Tarkan MUMCUOĞLU'nun karısı Zeynep MUMCUOĞLU'nun, hem de
babası Burhan MUMCUOĞLU'nun, Ahmet Tarkan MUMCUOĞLU ile olan gsm irtibatının
05/12/2002 den sonra uzunca bir süre kesildiği dikkat çekmiştir. Zeynep MUMCUOĞLU, eşi
Kazakistan'a gittikten sonra onunla nerede ise her gün gsm hattı üzerinden iletişim kurmuş
olmasına, mesaj atmasına karşın 05/12/2002-29/12/2002 tarihleri arasında 24 gün eşinin
Kazakistan numarası ile iletişim kurmadığı görülmüştür. Bu durum en baştan bu yana şüpheli
olarak bulunmuş, Ahmet Tarkan MUMCUOĞLU'nun, 05/12/2002 den sonra eşi ve babası ile
iletişiminin olmamasının sebebinin bu tarihler arasında Kazakistan Ülkesinde değil de Türkiye'de
bulunmasından kaynaklanmış olduğu düşünülmüş ve soruşturma bu kapsamda genişletilmiştir.
Zeynep MUMCUOĞLU'nun kullanımında olan 0536 651 16 81 nolu gsm hattının irtibatları
incelendiğinde 05/12/2002 tarihinden sonra, 17/12/2002 tarihinde (olay tarihinden bir gün önce) ve
devam tarihlerde Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetine ait 0392 ile başlayan sabit/ankesörlü hatlar ile
irtibatlanmaya başladığı, söz konusu sabit/ankesörlü hatların akşam ya da gecenin ilerleyen
saatlerinde Zeynep MUMCUOĞLU'nu aradığı görülmüştür. Zeynep MUMCUOĞLU'nun CDR
verilerinden alınan 1 yıllık hts kaydında bu durum ilk defa olmuştur. Zeynep MUMCUOĞLU'nun
0536 651 16 81 nolu gsm hattını, olay tarihinden (18/12/2002) bir gün önce 17/12/2002 tarihinde
saat 18:29 da 0392 600 35 20 numaralı KKTC ülkesine ait sabit hattın 2 dk. 59 sn. aramış olduğu,
20/12/2002 tarihinde saat saat 18:59 da 0392 600 02 70 numaralı sabit hattın 14 sn. aramış olduğu,
04/01/2003 tarihinde saat 00:38 de 0392 600 33 00 numaralı sabit hattın 24 sn. aramış olduğu,
06/01/2003 tarihinde saat 20:25 de 0392 600 00 00 numaralı sabit hattın 39 sn. aramış olduğu,

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
07/01/2003 tarihinde saat 17:23 de 0392 600 35 05 numaralı sabit hattın 32 sn. aramış olduğu,
14/01/2003 tarihinde saat 15:22 de 0392 600 35 15 numaralı sabit hattın 20 sn aramış olduğu,
21/01/2003 tarihinde saat 18:11 de 0392 600 35 05 numaralı sabit hattın 11 sn. Aramış olduğu, son
olarak da 01/02/2003 tarihinde saat 17:38 de 0392 600 00 00 numaralı sabit hattın 2 dk. 17 sn.
aramış olduğu tespit edilmiştir.
Zeynep MUMCUOĞLU'nun 04/01/2002 tarihinde saat 00:38 de KKTC ülkesine ait sabit
hattan aranmadan hemen önce saat 00:02 de Ahmet Tarkan MUMCUOĞLU'nun 73007121130
nolu Kazakistan gsm hattına mesaj attığı, 06/01/2003 tarihinde saat 20.25 de KKTC ülkesine ait
sabit hattan aranmadan hemen önce saat 19:48 de Ahmet Tarkan MUMCUOĞLU'nun
73007121130 nolu Kazakistan gsm hattına mesaj attığı, 07/01/2003 tarihinde saat 17:23 de KKTC
ülkesine ait sabit hattan aranmadan hemen önce saat 17:13 de Ahmet Tarkan MUMCUOĞLU'nun
73007121130 nolu Kazakistan gsm hattına mesaj attığı, 01/02/2003 tarihinde saat 17:38 de KKTC
ülkesine ait sabit hattan aranmadan hemen önce saat 16:23 de Ahmet Tarkan MUMCUOĞLU'nun
73007121130 nolu Kazakistan gsm hattına mesaj attığı, 14/01/2003 ve 21/01/2003 tarihlerinde
Zeynep MUMCUOĞLU'nun KKTC ülkesine ait sabit hattan aranmadan hemen sonra ise Ahmet
Tarkan MUMCUOĞLU'nun 73007121130 nolu Kazakistan gsm hattına mesaj attığı görülmüştür.

Zeynep MUMCUOĞLU'nun açıklanan bu KKTC irtibatlarının, 05/12/2002 ile 29/12/2002


tarihleri arasında eşi Ahmet Tarkan MUMCUOĞLU ile Kazakistan gsm numarası ile irtibatın
koptuğu, cinayet tarihinden bir gün önce başlaması, akşam ve gecenin ilerleyen saatlerinde
yapılması, hemen öncesinde ve sonrasında Kazakistan gsm hattına mesaj atıyor olması, Zeynep
MUMCUOĞLU'nun 1 yıllık hts kaydında başka hiç bir dönem KKTC hatları ile irtibat kurmamış
olması ve Ahmet Tarkan MUMCUOĞLU'nun alınan ifadesinden de görüleceği üzere KKTC
ülkesinde kendisinin veya eşinin hiç bir tanıdığı, akrabasının olmaması hususları birlikte
değerlendirildiğinde Zeynep MUMCUOĞLU'na yapılan söz konusu bu KKTC sabit hat
aramalarının, Ahmet Tarkan MUMCUOĞLU tarafından yapılmış olduğu kanaatini vermektedir.
Cumhuriyet Başsavcılığımızca soruşturma bu yönü ile derinleştirildiğinde, Ahmet Tarkan
MUMCUOĞLU'nun söz konusu KKTC aramalarını yapan kişi olduğu hususunda ek kuvvetli
deliller de tespit edilmiştir.
Fikret EMEK'in, ÖKK MAK alayında Mustafa Levent GÖKTAŞ bağlı olarak Karargah
Kısmında, İsthbarat Kısım Amiri olarak görev yaptığı, Ahmet Tarkan MUMCUOĞLU'nun ise
Fikret EMEK'in yardımcısı olduğu daha önce ifade edilmişti. Olay tarihinde Fikret EMEK'in
kullanımında olduğu anlaşılan CDR verileri içerisinden soruşturma dosyamıza getirtilen 0542 378
23 09 nolu gsm hatının hts kayıtları incelendiğinde ise, aynı dönemde Fikret EMEK'in de KKTC
ülkesi sabit ve gsm hatları ile görüştüğü görülmüştür. Fikret EMEK tarafından kullanılan 0542 378
23 09 nolu gsm hattının 26/12/2002 tarihinde saat saat 10:39 da Özel Kuvvetler Komutanlığı
tarafından KKTC Sivil Savunma Teşkilat Başkanlığı emrine görevlendirilen Astsubay Hasan
ERGİN tarafından kullanıldığı anlaşılan 0392 851 79 77 numaralı gsm hattını 3 dk. 34 sn. aramış
olduğu, 5 dk sonra 0392 851 79 77 numaralı Hasan ERGİN'in kullanımındaki KKTC gsm hattının
10:44 de 13 sn. Fikret EMEK'i aradığı devam eden günde 27/12/2002 tarihinde Fikret EMEK'in
kullanımındaki 0542 378 23 09 nolu gsm hattının kim tarafından kullanıldığı tespit edilemeyen
Türkiye'de hiç sinyali olmayan 0392 (0533) 875 49 24 nolu KKTC gsm hattını 52 sn. aradığı,
27/12/2002 tarihinde yine Fikret EMEK tarafından kullanıldığı değerlendirilen Mehmet
ALTUNSOY adına kayıtlı 0536 828 85 23 nolu gsm hattının KKTC gsm hattı olan 0392 (0533)
875 49 24 nolu gsm hattını 6 dk. 17 sn. aradığı, Zeynep MUMCUOĞLU'nu 20/12/2002
tarihinde saat 18.59 da arayan KKTC ülkesine ait 0392 600 02 70 numaralı sabit/ankesörlü
hattın 03/01/2003 tarihinde saat 18:08 de 6 dk. 8 sn. Fikret EMEK'in kullanımındaki 0542
378 23 09 nolu gsm hattını aradığı, Fikret EMEK tarafından kullanılan 0542 378 23 09 nolu gsm
hattının 18/02/2003 tarihinde saat saat 11:33 ve 11:34 de 0392 851 79 77 numaralı Hasan ERGİN
tarafından kullanıldığı anlaşılan gsm hattını 16 ve 10 sn. aramış olduğu tespit edilmiştir.

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
Hem Zeynep MUMCUOĞLU hem de Fikret EMEK'in aynı dönemde KKTC ülkesine
ait hatlar ile irtibatlandıkları, aynı dönemde de irtibatlarının kesildiği görülmüştür.
20/12/2002 tarihinde Zeynep MUMCUOĞLU'nu arayan KKTC ülkesine ait 0392 600 02 70
numaralı sabit/ankesör hattının, 03/01/2003 tarihinde Fikret EMEK'i arayarak 6 dk 8 sn.
görüşen numara olması hususu özellikle çok dikkat çekicidir. Zira, aynı dönemde Zeynep
MUMCUOĞLU ile Fikret EMEK'i arayan ortak tanıdık kim olur sorusunu akla getirmektedir.
Zeynep MUMCUOĞLU ile Fikret EMEK'i arayan ortak tanıdık kişinin Ahmet Tarkan
MUMCUOĞLU'dan başkası olma ihtimali yoktur.
Fikret EMEK, 03/01/2003 tarihinde saat 18:08 de 6 dk. 8 sn. KKTC ülkesindeki 0392 600
02 70 numaralı sabit/ankesörlü hattan arandıktan sonra, 00:02 de Zeynep MUMCUOĞLU'nun da
Ahmet Tarkan MUMCUOĞLU'nun Kazakistan gsm hattına mesaj attığı ve 00:38 de Zeynep
MUMCUOĞLU'nu KKTC ülkesine ait 0392 600 33 00 numaralı sabit/ankesörlü hattın 24 sn.
aradığı tespit edilmiştir.
KKTC Bayındırlık ve Ulaştırma Bakanlığı Telekominikasyon Müdürlüğünün 29/03/2022
tarihli TLD.0.00-408/01-22/E.437 sayılı yazısından Zeynep MUMCUOĞLU'nu aradığı tespit
edilen 0392 600 00 00, Zeynep MUMCUOĞLU ve Fikret EMEK'i aradığı tespit edilen 0392 600
02 70 numaralı sabit hattın Comtech Tic. Ltd. Adına kayıtlı olduğu, Zeynep MUMCUOĞLU'nu
aradığı tespit edilen 0392 600 35 05, 0392 600 35 15, 0392 600 35 20 numaralı sabit hattın Ans Şti
Ltd. şirketi adına kayıtlı olduğu, Zeynep MUMCUOĞLU'nu aradığı tespit edilen 0392 600 33 00
numaralı sabit hattın Kıbrısonline Ltd. Şirketi adına kayıtlı olduğu, Fikret EMEK'in aradığı 0392
(0542) 851 79 77 numaralı gsm hattının Sivil Savunma Teşkilat Başkanlığı adına kayıtlı olduğu,
Fikret EMEK'in aradığı 0392 (0533) 875 49 24 numarlı gsm hattına ilişkin ise herhangi bir abone
tespiti yapılamadığı belirtilmiştir. Ayrıca aynı yazıda söz konusu şirketlerin ilgili dönemde
uluslararası çağrı taşımacılığı ( yurt dışı aramalara hizmet vermek) yaptığı belirtilmiştir. Fikret
EMEK'in aradığı 0392 (0542) 851 79 77 numaralı gsm hattının ise KKTC Sivil Savunma Teşkilat
Başkanlığına tahsisli bir hat olduğu anlaşılmıştır.
Olay tarihinde Fikret EMEK'in kullanımında olan 0542 378 23 09 nolu gsm hattının,
26/12/2002 tarihinde 0392 (0542) 851 79 77 numaralı KKTC Sivil Savunma Teşkilatı adına kayıtlı
Hasan ERGİN tarafından kullanıldığı değerlendirilen gsm hattını 10:39 da 3 dk. 34 sn. Aradığı,
10:44 de 0392 (0542) 851 79 77 numaralı KKTC Sivil Savunma Teşkilatı adına kayıtlı Hasan
ERGİN tarafından kullanıldığı değerlendirilen gsm hattının, Fikret EMEK'in kullanımındaki 0542
378 23 09 nolu gsm hattını 13 sn. Aradığı tespit edilmiştir. Soruşturma dosyamızda alınan CDR
verilerinden alınan 0392 (0542) 851 79 77 numaralı KKTC gsm hattının 2002 yılı Aralık ayına
ilişkin hts kayıtlarından Türkiye'de kullanıldığı dönemlerde ülkemiz baz istasyonlarından sinyal
aldığı için konum verilerine ulaşıldığı, bu kapsamda ilk konum verisinin 2002 yılı Aralık aynın
25'inde olduğu Etimesgut Askeri Havaalanı civarında sinyal bilgisinin olduğu, 25/12/2002
tarihinde akşam 20:40 sıralarında Kayseri Askeri/Sivil Havaalanı civarında sinyal bilgisinin
olduğu, 26/12/2002 tarihinde Kayseri ilinde iken saat 10:39 3 dk. 35 sn. Fikret EMEK'in kendisini
aradığı, 10:44 de KKTC Sivil Savunma Teşkilatı adına kayıtlı 0392 (0542) 851 79 77 numaralı
KKTC gsm hattının Fikret EMEK'in kullanımındaki 0542 378 23 09 nolu gsm hattını 13 sn.
aradığı, 27/12/2002 tarihinde KKTC Sivil Savunma Teşkilatı adına kayıtlı 0392 (0542) 851 79 77
numaralı KKTC gsm hattının Ankara ilinde sinyal vermeye başladığı, 29/12/2002 saat 13:35
sıralarında Esenboğa Havaalanı civarında sinyali olduğu, bu saatten sonra ise Türkiye'de sinyali
olmadığı tespit edilmiştir. KKTC Sivil Savunma Teşkilatı adına kayıtlı 0392 (0542) 851 79 77
numaralı KKTC gsm hattının 25/12/2002 tarihinde KKTC'den Türkiye'ye geldiği, 25/12/2002
tarihinde Kayseri iline geçtiği, 27/12/2002 tarihinde geri Ankara iline geldiği, 29/12/2002 tarihinde
ise geri KKTC ülkesine döndüğü anlaşılmıştır.
KKTC Sivil Savunma Teşkilatı adına kayıtlı Hasan ERGİN tarafından kullanıldığı
değerlendirilen 0392 (0542) 851 79 77 numaralı gsm hattının 26/12/2002 tarihinde Fikret EMEK
tarafından aranmasından sonra Zeynep MUMCUOĞLU adına kayıtlı 0536 651 16 81 nolu gsm

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
hattının 28/12/2002 tarihinde 19:31 de Özel Kuvvetler Komutanlığının yeni yerleşkesi olan
Gölbaşı/Oğulbey civarında sinyal verdiği, bu konumda iken Zeynep MUMCUOĞLU'nun babası
Remzi ÖZTÜRK ile görüştüğü, 01/06/2002 tarihinden bu yana yaklaşık 6 ay boyunca Zeynep
MUMCUOĞLU'nun ilk defa Gölbaşı mevkiinde olduğu görülmüştür. Sonrasında herhangi bir gsm
irtibatı olmayan Zeynep MUMCUOĞLU ertesi günü yani 29/12/2002 tarihinde saat 10:02 de ilk
irtibatı Ahmet Tarkan MUMCUOĞLU'nun Kazakistan hattına mesaj atması olmuştur. Bu tarihten
sonra da daha önce açıklandığı üzere Ahmet Tarkan MUMCUOĞLU'nun Kazakistan numarası ile
eşi Zeynep MUMCUOĞLU'nun mesajlaşması yeniden başlamıştır.
KKTC Sivil Savunma Teşkilatı adına kayıtlı olan 0392 (0542) 851 79 77 numaralı gsm
hattının kullanıcısı olduğu değerlendirilen Hasan ERGİN isimli şahsın 14/06/2022 tarihinde
Cumhuriyet Başsavcılığımızda tanık sıfatıyla alınan ifadesinde; "...Ben 1982 - 2009 yılları
arasında Özel Kuvvetler Komutanlığında Astsubay olarak görev yaptım. 2009 yılında Astsubay
Kıdemli Başçavuş rütbesiyle emekli oldum. 2002-2004 yılları arasında Kuzey Kıbrıs Türk
Cumhuriyetinde görev yaptım. Buradaki görevim KKTC Sivil Savunma Teşkilatı Başkanlığında
Sivil Savunma Uzmanı olarak görev yapmaktı. Burada ÖKK bünyesinde 2 subay ve 2 astsubay
olmak üzere 4 kişi görev yaptık. 1994-1997 yılları arasında ÖKK Muhabere Arama Kurtarma
birliğinde görev yaptım. 1997-2002 yılı Temmuz ayına kadar da ÖKK bünyesinde Karargahta
çalıştım.
Soruldu: Fikret EMEK'i tanıyor musunuz?
Ben ÖKK bünyesinde görev yaptığım dönemde yanlış hatırlamıyorsan 1995 yılının son
dönemlerinde kendisi ÖKK bünyesindeki MAK alayına İstihbarat Kısım Amiri olarak görev
yapıyordu. Ben 1997 yılında Karargah kısmına geçmiştim. 2002 yılı Temmuz ayında O da ÖKK
bünyesinde görev yapıyordu.
Ben KKTC bünyesinde görevli iken askeri kargo uçaklarının Türkiye'den KKTC'ye gidip
gelmeleri ile ilgili görevim oluyordu. Zaman zaman bu kargo uçakları ile ilgileniyordum.
Gelen giden malzeme ve evrakları takip ediyordum. KKTC ile Türkiye arasındaki uçuşlar benim
bildiğim kadarıyla Etimesgut Askeri Havaalanı üzerinden yapılıyordu. Ancak planlamayı Hava
Kuvvetleri Komutanlığı yapıyordu. Benim bildiğim kadarıyla Ercan Havaalanından kalkan uçaklar
Etimesgut Havaalanına, Etimesguttan kalkan uçaklar ise Ercan Havaalanına iniş yapıyordu.
Dediğim gibi planlamayı Hv.Kuv.Kom. yapıyordu.
Soruldu: 0392 (0542) 851 79 77 numaralı Kıbrıs ülkesine ait GSM hattı 2002 yılında sizin
tarafınızdan mı kullanıyordu?
Numarasını hatırlamıyorum ancak KKTC'de görev yaptığım dönemde başkanlık tarafından
tarafıma tahsisli bir cep telefonu verilmişti, o numara olabilir.
Soruldu: 0392 (0542) 851 79 77 numaralı GSM hattının soruşturma dosyamızda
bulunan HTS kayıtlarında karşı irtibat bilgileri okundu, Bu kişileri tanıyor musunuz?
Ahmet YÜKSEL, Erol SARGUT, Tevfide ÇELEBİ, Ali ÇORAKCI, Ayşe CENGİZ, Murat
BALCI, Recep ERGİN, Erdoğan SEYİTALİ, Yılmaz SEMERCİ isimli şahısları tanıyorum. Bu
GSM hattını ben kullanmış olabilirim.
Soruldu: 0392 (533) 875 49 24 numaralı GSM hattının soruşturma dosyamızda bulunan
HTS kayıtlarında karşı irtibat bilgileri okundu, Bu kişileri tanıyor musunuz?
Okumuş olduğunuz isimleri tanımıyorum.
2002 yılı Temmuz ayında KKTC ülkesine tayinim çıktığında Etimesgut Askeri
Havaalanından benimle beraber tayini çıkan ÖKK bünyesinde astsubay olan Mehmet MARÇALI
ile beraber askeri nakliye uçağı içerisinde Etimesgut Askeri Havaalanından KKTC Ercan
Havaalanına gitmiştim. İzinli olduğum zamanlarda veya ÖKK bünyesine görev için
çağrıldığımda KKTC üzerinden gidiş gelişlerde Esenboğa Sivil Havaalanını kullandığım da
olmuştur. Paraşüt atlama eğitimi kapsamında Kıbrıstan Türkiye'ye nakliye uçağı ile geldiğimi
hatırlıyorum.

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
Soruldu: Etimesgut Havaalanından kalkan bir askeri kargo uçağı buradan Kasyeri Erkilet
Askeri Havaalanına oradan da KKTC Ercan Havaalanına uçabilir mi?
Askeri kargo ve kurye uçakları Kayseri Erkilet Havaalanında beklerler. Yurtdışına gideceği
zaman Etimesgut Askeri Havaalanına uğraması gerekiyorsa yük ve malzeme alacaksa bu
havaalanı üzerinden yurtdışına gider. Bunun planlamasını Hava Kuvvetleri Komutanlığı yapar.
Erkilet üzerinden direkt de yurtdışına uçuşlar olabilir. Yine bunun planlamasını Hava Kuvvetleri
Komutanlığı yapıyordu.
Soruldu: Tarkan MUMCUOĞLU isimli kişiyi tanıyor musunuz?
Kendisini isim olarak biliyorum. Müşterek çalışmamız olmadı. 1997 yılında MAK
bünyesinde ayrıldığımda kişi MAK bünyesinde çalışıyordu. Ayrıca basında Hablemitoğlu
cinayetiyle ilgili bu kişinin ismini gördüm.
Soruldu: KKTC ülkesinde Sivil Savunma Teşkilatı Başkanlığında çalıştığınız dönemde
sizden başka ÖKK personeli var mıydı?
Ben buraya ilk gittiğimde yaklaşık 1 yıl kadarıyla burada Teşkilat Başkanlığına gelen Albay
Özhan AYAŞ vardı. Beraberinde binbaşı Murat ATASOY bulunuyordu. Benimle birlikte astsubay
Mehmet MARÇALI var idi. 2003 yılı Temmuz ayında Teşkilat Başkanlığında Kurmay Albay
Lokman EKİNCİ geldi. Subay olarak beraberinde Binbaşı Tanju VAROL vardı. Ayrıca geçmişte
ÖKK'da görev yapmış ancak ayrılan bazı askeri personellerde KKTC ülkesindeki askeri birliklerde
görev yapıyordu.
Soruldu: KKTC bünyesinde Sivil Savunma Teşkilatı Başkanlığında çalıştığınız dönemde
askeri kargo ve kurye uçaklarıyla ilgili görevinizi açıklayınız?
Ben 2002 yılı Temmuz ayında KKTC ülkesindeki Sivil Savunma Teşkilatına tayin oldum,
öncesinde ÖKK karargah kısmında KKTC masasında görev yapıyordum. Bu masadaki görevim
KKTC Sivil Savunma Teşkilatına gidecek malzeme ya da evrakı hazırlayarak Etimesgut
Havaalanına teslim etmek, yine KKTC'den gelen evrak ya da malzeme varsa bunları karşılayıp
alıp, ÖKK'da gideceği yere teslim etmektir.
ÖKK bünyesinde KKTC masasında çalıştığım zamanda bana görev emri verilir, bu emir
ÖKK Kurmay Başkanı imzası ve mührü ile verilirdi. 2002 yılı Temmuz ayında KKTC Sivil Savunma
Teşkilatı Başkanlığına atandıktan sonra bu görev KKTC ülkesinde devam etti. Türkiye'den gelen
kurye malzemelerine KKTC Ercan Havaalanından teslim almak görevim vardı. KKTC'de görevli
iken Etimesgut Askeri Havaalanında herhangi bir görevim yoktu. Bana KKTC ülkesinde görevli
olduğum dönemde askeri kargo ve kurye uçaklarından malzeme alınacağı ya da gönderileceği
hususlarında emirleri Sivil Savunma Teşkilatı Başkanı verirdi. ÖKK içerisinde Kıbrıs masasında
çalıştığım zamanda ÖKK Kurmay Başkanının imzalı ve mühürlü yazılı emri haricinde yine
KKTC Sivil Savunma Teşkilatında çalıştığım zamanda Sivil Savunma Teşkilat Başkanının emri
dışında kimse, hiçbir subay ya da astsubay bize emir ve görev veremezdi.
Soruldu: KKTC ülkesinde görevli iken Kayseri Erkilet Havaalanında bir göreviniz oldu mu,
bu havaalanını hiç kullandınız mı?
Ben KKTC ya da ÖKK'da görevli iken Kayseri Erkilet Havaalanına ilişkin herhangi bir
görevim olmadı. Bu havaalanı askeri kargo kurye uçaklarının bekleme yeridir. Ben Kayseri
Erkilet Havaalanını sadece izinli olduğum vakitlerde Erkilet Havaalanında çalışan benim gibi
astsubay olan ağabeyim Recep ERGİN'e ve onla birlikte kalan annemi ziyarete gitmek için
kullanmış olabilirim. Bu ziyareti hatırladığım kadarıyla sivil havayolları ile yaptım.
Soruldu: Ağabeyiniz Recep ERGİN Erkilet Askeri Havaalanındaki görev nedir?
Ağabeyim Recep ERGİN Erkilet Askeri Havaaalanında nakliye uçaklarının bakımı ile ilgili
Hava Kuvvetleri Komutanlığı bünyesinde astsubay olarak görev yapıyordu.
Soruldu: KKTC ülkesinde Sivil Savunma Teşkilatında çalıştığınız dönemde size yukarıda
ifadenizde belirttiğiniz bir dönem MAK Alayı Kısım Amiri olduğunu hatırladığınız Fikret EMEK

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
tarafından bir emir, görev veya kurye eşyanın teslim alınması, verilmesi görevi verildi mi?
Bu kişi tarafından bana verilmiş herhangi bir görev emri söz konusu değildir. Aramızda
zaten böyle bir hiyerarşi söz konusu değildir. KKTC'de görevli iken bana görev emirlerini Sivil
Savunma Teşkilat Başkanı verirdi. Fikret EMEK'in beni arayıp bana işle alakalı emir vermesi
söz konusu değildir. Kendisi ayrıca ÖKK Kurmay Başkanlığında yetkili birisi değil. Kendisi
bildiğim kadarıyla MAK İstihbarat Kısım Amiriydi. Ancak 2002 yılında tam olarak nerede
çalıştığından emin değilim.
Soruldu: Sizin kullandığınız Kıbrıs ülkesine ait 0392 (0542) 851 79 77 numaralı GSM
hattını 26 Aralık 2002 tarihinde Fikret EMEK'in kullanımında olan 0542 378 23 09 numaralı GSM
hattı saat 10:39 sıralarında 3 dakika 35 saniye süre ile aramış olduğu tespit edilmiş, sonrasında
sizin kullanımınızdaki Kıbrıs ülkesine ait cep telefonu 10:44 sıralarında 13 saniye Fikret EMEK'in
kullanımındaki GSM hattını aradığı tespit edilmiştir. Aranızda emir komuta, görev ilişkisi
olmadığını belirttiğiniz Fikret EMEK ile yapılan bu karşılıklı görüşmenin içeriğinden bahsediniz.
Askeri kargo uçaklarının geliş saatlerini sormuş olabilir, bazen askeri kargo uçaklarının
uçuş saatlerinde değişiklik olabiliyordu, ya da geçmişte ÖKK Kıbrıs Masasında çalıştığım için
Kıbrıs'la alakalı birşey sormuş olabilir. Ancak şuanda bu konuşmanın içeriğini hatırlamıyorum.
İfademde belirttiğim üzere bu kişiyle benim aramda herhangi bir görev ya da emir komuta ilişkisi
yoktur..." şeklinde beyanda bulunmuştur.
Cumhuriyet Başsavcılığımızca Hasan ERGİN hakkında Genelkurmay Başkanlığına yazılan
yazıdan, Özel Kuvvetler Komutanlığının 18/10/2022 tarihli yazısından 15/07/2002 ile 04/08/2004
yılları arasında Hasan ERGİN'in Genelkurmay Özel Kuvvetler Komutanlığı Seferberlik Tetkik
Kurulu Özel Seferberlik Bölge Başkanlığı (Lefkoşa/KKTC) emrinde görevli olduğu belirtilmiştir.
Hasan ERGİN'in alınan ifadesinden sonra Fikret EMEK'in onunla neden irtibata geçtiği
hususu daha net anlaşılabilir hal almıştır. Ahmet Tarkan MUMCUOĞLU'nun, eşi Zeynep
MUMCUOĞLU ve babası Burhan MUMCUOĞLU'nun gsm hatlarının, Ahmet Tarkan
MUMCUOĞLU'nun Kazakistan gsm hattı ile 05/12/2022-29/12/2002 tarihleri arasında iletişimin
kopmuş olması, aynı dönemde eşi Zeynep MUMCUOĞLU'nun cinayetten bir gün önce KKTC
ülkesinde bulunan yurt dışı aramalarda kullanılan sabit/ankesörlü hattan aranması, cinayetten sonra
20/12/2002 tarihi ve devamında aralıklarla akşamleyin ya da gecenin ilerleyen saatlerinde bu
sabit/ankesörlü hatlar tarafından aramaların devam etmesi, bir kaç gün sonra aynı sabit/ankesörlü
hattan (0392 600 02 70) Ahmet Tarkan MUMCUOĞLU'nun Özel Kuvvetler Komutanlığında bir
üstü konumunda olan Fikret EMEK'in de aranıyor olması, Fikret EMEK'in de 1 yıllık hst kaydında
ilk defa KKTC hatları ile irtibata geçmesi, 26/12/2002 tarihinde Özel Kuvvetler Komutanlığınca
KKTC Sivil Savunma Teşkilatı Başkanlığına görevlendirilen aralarında hiç bir emir komuta ilişkisi
olmayan Astsubay Hasan ERGİN tarafından kullanılan 0392 (0542) 851 79 77 numaralı gsm
hattını Fikret EMEK'in araması, Hasan ERGİN'in arandığı tarihte Ankara Emniyet Müdürlüğünün
E-58604142-42399-2022101814551042033 sayılı yazısından anlaşıldığı üzere 25/12/2002
tarihinde KKTC'den askeri kargo uçağı ile Etimesgut Askeri Havaalanından ülkeye giriş yapması,
Hasan ERGİN'in alınan ifadesinden KKTC'de görev yaptığı 2002-2004 yıllarında KKTC-Türkiye,
Türkiye-KKTC arasındaki askeri kargo uçuşlarını bilen biri olması, yine ifadesinden Fikret
EMEK'in kendisini aramasının sebebinin askeri kargo uçuş bilgileri ile ilgili olmuş olabileceğini
belirtmesi, 1 gün sonra 28/12/2002 tarihinde Ahmet Tarkan MUMCUOĞLU'nun eşi Zeynep
MUMCUOĞLU'nun 1 yıllık hts kaydından görüleceği üzere ilk defa Özel Kuvvetler
Komutanlığının Gölbaşı ilçesindeki yerleşkesine yakın konumda gsm hattının sinyal vermesi, bir
gün sonra 29/12/2002 tarihinde Ahmet Tarkan MUMCUOĞLU'nun Kazakistan gsm numarasının
kullanılmaya başlanması, eşinin bu numaraya ilk defa mesaj atması karşısında, Ahmet Tarkan
MUMCUOĞLU'nun 17/11/2002 tarihinde gitmiş olduğu Kazakistan görevinde izin, vs. bilgi
dahilinde şüpheli Nuri Gökhan BOZKIR'ın ifadesinde de belirttiği üzere komutanları olan Fikret
EMEK ve Mustafa Levent GÖKTAŞ'tan aldığı talimat üzere maktul Necip HABLEMİTOĞLU'nu
öldürmek için olay tarihinden önce ülkeye geldiğini, bu gelişinde pasaport kontrolüne girmemek

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
için de KKTC ülkesini aktarma yeri olarak kullandığı, 2003 YILI Ocak ve Şubat ayı içerisinde
Zeynep MUMUCUOĞLU ve Fikret EMEK'e yapılan KKTC sabit hat aramaları düşünüldüğünde
ise cinayetten sonrada yine ara ara KKTC ülkesi üzerinden ülkeye gelmiş olduğu anlaşılmaktadır.
Ahmet Tarkan MUMCUOĞLU hakkında 2002 ve 2003 yıllarında yurda giriş çıkış
kayıtlarının çıkarılması amacıyla 10/02/2022 tarihinde Ankara Emniyet Müdürlüğüne yazılan
yazımıza 16/02/2022 tarihinde E-58604142-42399-2022021411062639359 sayılı yazı ile verilen
cevabi yazıda, 17/11/2002 tarihinde Ankara Esenboğa Hava Limanından ülkeden çıkış yaptığı,
19/05/2003 tarihinde ise İstanbul Atatürk Hava Limanından ülkeye giriş yaptığı belirtilmiş ise de,
Ahmet Tarkan MUMCUOĞLU'nun üst paragrafta açıklanan şekilde aslından cinayetin
işlenmesinden önce ülkeye geldiği, cinayet sonrasında ise ülkeden ayrıldığı anlaşılmaktadır. Ahmet
Tarkan MUMCUOĞLU, maktul Necip HABLEMİTOĞLU'nu öldürmek amacıyla geleceği için
yakalanmamak için her türlü önlemi alarak hareket etmiş, KKTC ülkesi ile ülkemiz arasında çok
sık askeri kargo uçuşları olması nedeniyle bu durumu bilerek Kazakistan geliş ve gidişlerinde
KKTC ülkesini aktarma ve pasaport kontrolünden kurtulma yeri olarak kendisine seçmiştir. 2002
yılında Kazakistan ile Türkiye arasında neredeyse her gün her sabah Kazakistan/Almıata-İstanbul
Atatürk Hava Limanı (ortalama 5 saat), neredeyse her gün her akşam İstanbul Atatürk Hava
Limanı-Kazkistan Almıata arasında (ortalama 5 saat) uçuş gerçekleştirildiği, her gün her akşam
İstanbul Atütürk Hava Limanı-KKTC Ercan Hava Limanı arasında, her gün her sabah KKTC
Ercan Hava Limanı-İstanbul Atatürk Hava Limanı arasında uçuş gerçekleştirildiği Cumhuriyet
Başsavcılığımızın 11/08/2022 tarihli yazısına 18/08/2022 tarihli TK2022125754 sayılı yazı ile
cevap veren Türk Hava Yolları Anonim Ortaklığının yazından anlaşılmaktadır. Ahmet Tarkan
MUMCUOĞLU, olay tarihinde Kazakistan Almıata'dan KKTC'ye yolcu bileti alarak İstanbul
Atatürk Hava Limanından aktarma yaptığı, aktarma yerinde KKTC uçağını beklerken herhangi bir
pasaport kontrolüne girmediği, gelen KKTC uçağına binerek de aynı zamanda askeri Hava Limanı
olarak da kullanılan KKTC Ercan Hava Limanına indiği, burada önceden takip ettikleri askeri
kargo uçağı ile Ankara Etimesgut Askeri Hava Limanına inerek, kendi kontrollerinde her hangi bir
pasaport kontrolüne girmeden Ankara'ya ulaştığı, tekrar Kazakistan'a gideceğinde de, yine askeri
Kargo uçağı ile Etimesgut Askeri Hava Limanından KKTC Ercan askeri/sivil Hava Limanına
gittiği, buradan aldığı Kazakistan Almıata uçak bileti ile, yine İstanbul Atatürk Hava Limanından
aktarmalı şekilde her hangi bir pasaport kontrolüne girmeden aktarma yerinde bekleyerek
Kazakistan'a dönmüş olduğu anlaşılmaktadır. Söz konusu bu rota güzergahının, Türk Hava Yolları
Anonim Ortaklığının 18/08/2022 tarihli TK2022125754 sayılı yazı ile yapılabileceği belirtilmiştir.
Ahmet Tarkan MUMCUOĞLU'nun KKTC ülkesinde Ercan Hava Limanında iken KKTC'ye geliş
ve KKTC'den yurt dışına çıkışlarda KKTC resmi makamlarının pasaport kontrolüne girip
girmediği araştırıldığında, Göçmen Kaçakçılığı ve Hudut Kapıları İle Mücadele Daire
Başkanlığı'nın 07/09/2022 tarih ve Z-49023259-1010863-(62400)-2977-107-98292 sayılı yazısına
ekli KKTC Polis Genel Müdürlüğü Muhaceret Müdürlüğü'nün 01/09/2022 tarihli 02/1-18-22-241
sayılı yazısından Ahmet Tarkan MUMCUOĞLU'nun 2002 ve 2003 yıllarında KKTC'den pasaportu
ile giriş ya da çıkış yaptığına dair bir kayıt olmadığı belirtilmiş ise de, aynı yazıda sorgusu
yapılaması istenen 2002-2004 yılları arasında KKTC Sivil Savunma Teşkilatı Başkanlığında
çalıştığı bilinen Hasan ERGİN'in de defalarca KKTC'ye gidip gelmiş olmasına karşın ona ilişkin de
2002-2004 yılları arasında KKTC'ye girip çıktığına dair bir kayda ulaşılamadığı belirtilmiştir.
KKTC ülkesine inen ve KKTC ülkesinden kalkan askeri kargo uçaklarının personelleri KKTC
resmi makamlarınca kayıt altına alınmamıştır. Bu durumu bilen Ahmet Tarkan MUMCUOĞLU,
aynı zamanda askeri Hava Limanı olarak kullanılan Ercan Hava Limanın verdiği kolaylığı
kullanarak Kazakistan'dan Türkiye'ye geliş ve Türkiye'den Kazakistan'a dönüşlerde KKTC'yi
aktarma yeri olarak kullandığı, gerektiğinde ise bir süre KKTC'de beklediği anlaşılmaktadır.
Cumhuriyet Başsavcılığımızca 2002 yılındaki Kazakistan-Türkiye, Türkiye-Kazakistan seferlerinin
yolcu bilgilerine ulaşılmak istenmiş ise de Türk Hava Yolları Anonim Ortaklığı'nın 03/08/2022
tarihli TK 2022117315 sayılı yazısından söz konusu kayıtların geçmişe dönük olarak 10 yıl

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
tutulduğu, 10 yıldan eski bilgilerin sistem tarafından otomatik olarak silindiği bildirilmiştir.
Genelkurmay Başkanlığı Lojistik Başkanlığının15/02/2022 tarihli E-50102246-182-1188434 sayılı
yazısından Hava Kuvvetleri Komutanlığının yolcu yük ve manifestolarının 1 yıl süre ile saklandığı,
herhangi bir forma ulaşılamadığı, ayrıca Muhabere Yönetim Sitemi üzerinden tutulan kayıtların
2007 yılından bu yana tutulduğu, bu sebeple askeri kargo uçaklarının yolcu bilgilerine
ulaşılamadığı belirtilmiştir.

Ahmet Tarkan MUMCUOĞLU'nun Kazakistan görevine kendisi ile birlikte giden diğer
Özel Kuvvetler Komutanlığı personellerinin kim olduğuna ilişkin olarak Cumhuriyet
Başsavcılığımızca yazılan yazıya Özel Kuvvetler Komutanlığının 07/03/2022 tarihli ve
E-79146872-182-1216092 sayılı yazısı ile verilen cevapta aynı göreve Ahmet Tarkan
MUMCUOĞLU'dan başka, P.Üsteğmen rütbesinde Metin GÜRCAN, P. Başçavuş rütbesinde
Olgun YILMAZ, P.Üçvş Ali EKER, Hv. Uçk. Bak. Çvş Efkan AKTAŞ isimli personellerin gitmiş
olduğu belirtilmiştir. Söz konusu göreve giden personeller içerisinde en kıdemli olan kişinin ise o
tarihte Yüzbaşı rütbesinde olan Ahmet Tarkan MUMCUOĞLU olduğu anlaşılmıştır. Ahmet
Tarkan MUMCUOĞLU'nun katıldığı Kazakistan görevine ilişkin olarak, görevin mahiyeti, gidiş
şekilleri, oradaki yaşantıları, Ahmet Tarkan MUMCUOĞLU'nun izin vs. alarak bu görevden kısa
süreliğine ayrılıp ayrılmadığı hususlarının araştırılması için birlikte Kazakistan görevine giden
personellerin tanık olarak ifadeleri alınmıştır.

Metin GÜRCAN'ın tanık sıfatıyla 26/09/2022 tarihinde Cumhuriyet Başsavcılığımızda


alınan ifadesinde; "Ben 1999-2004 yılları arasında yaklaşık 5 yıl Ankara ilinde Özel Kuvvetler
Komutanlığında görev yaptım. İlk 3 yıl ÖKK 2. Alayında görevliydim. Son 2 yıl ise ÖKK Mak
Alayında Üsteğmen olarak görev yaptım.
SORULDU: ÖKK Mak Alayında görevli olduğunuz dönemde yurt dışına görev kapsamında
gittiniz mi?
Ben ÖKK Mak Alayında görevliyken 2002 Kasım başı gibi Kazakistan ülkesine askeri
eğitim işbirliği kapsamında görevli olarak gittim.
SORULDU: Kazakistan ülkesine gitmiş olduğunuz görev kapsamında sizin yaptığınız
görevi birlikte giden personellere ve onların görevlerini anlatınız?
Ben Kazakistan ülkesinde eğitimden sorumlu subaydım. Ekip komutanı yüzbaşı Ahmet
Tarkan MUMCUOĞLU'ydu bizle birlikte 3 astsubay daha vardı. Astsubayların isimleri Ali isimli
biri, Olgun isimli biri ve hatırladığım kadarıyla Mehmet isimli biriydi.
SORULDU: Efkan AKTAŞ isimli astsubay sizinle birlikte Kazakistan görevinizde
bulunuyor muydu?
Şimdi sizin söylemeniz ile bizle birlikte Efkan isimli astsubayın da olduğunu hatırladım.
Mehmet isimli astsubay bizim ile birlikte değildi.
Hatırladığım kadarıyla Olgun astsubay lojistik ikmal sorumlusuydu, diğer astsubaylar da
eğitim sorumlusu gibi benim yardımcılarımdı. Tarkan MUMCUOĞLU ise bizim ekibimizin
başındaydı. Derslere kurs programlarına, törenlere katılırdı.
SORULDU: Kazakistan ülkesine görev kapsamında gidildiğinde diğer görev arkadaşlarınız
ile birlikte ne şekilde buradaki görevinize gittiniz, burada nerede ikamet ettiniz,
Hatırladığım kadarıyla Kazakistan görevine ekip olarak THY'ye ait aynı uçak ile Almıata
şehrine gittik. Orada bulunduğumuz iki yer vardı. Almıata şehir merkezinde topluca kaldığımız bir
ev vardı. Bir de Almıata'nın 50 km uzağında eğitimlerimizi yaptığımız bize tahsis edilen askeri bir
birlik vardı. Evde ikamet edip mesaiye bu birliğe gidiyorduk.
SORULDU:Kazakistan ülkesinde görev süreniz ne kadar devam etti?
Tahmin ediyorum ki bu görev 6 ay kadar sürdü, Nisan ayının başı gibi yine THY'ye ait uçak

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
ile döndüğümüzü hatırlıyorum.
SORULDU: Kazakistan görevinde bulunduğunuz zamanda ekip komutanınız olan Ahmet
Tarkan MUMCUOĞLU'nun Kazakistan'dayken geçici süre Kazakistan'dan ayrıldığına şahit
oldunuz mu?
Sorduğunuz soru üzerinden 20 yıl kadar geçmiştir. Bu hususu Savcılığınız tarafından
çağrıldığımdan bu yana düşünüyorum. Ancak ben Tarkan MUMCUOĞLU'nun Kazakistan'dan
böyle uzun süreli 3 gün ve daha fazlası ayrıldığını hatırlamıyorum. Hatırladığım kadarıyla Tarkan
MUMCUOĞLU komutan olması nedeniyle Kazakistan'daki üst düzey askeri komutanlarla
görüşmeleri, elçilikte görüşmeleri olurdu. Birliğe gelmediği zamanlar olurdu, ancak bunlar
Kazakistan Almıata'daki görevleri kapsamındaydı. Benim eğitim görevlerim kapsamında 3-4 gün
ikametime gelmediğim zamanlar olurdu. Bu süre zarfında askeri birlikte kalırdım. Ancak ben
Tarkan MUMCUOĞLU'nun uzun süreli olarak Kazakistan'dan ayrıldığını hatırlamıyorum. Böyle
bir konuşmanın aramızda geçtiğini de hatırlamıyorum.
SORULDU: Kazakistan'dayken aileniz ile iletişimi ne şekilde sağlıyordunuz.?
Ben ailem ile Kazakistan'dayken öncelikle telefon ile bazen de internet üzerinden görüntülü
görüşme sağlardım. Telefon olarak Kazakistan ülkesinde aldığımız hatları kullanıyorduk. Ekip
olarak hepimizde Kazakistan numaraları vardı. Aramızdaki iletişimi bu numaralardan sağlıyorduk.
SORULDU: Tarkan MUMCUOĞLU'nun o dönem bir çocuğunun dünyaya gelmiş olduğunu
biliyor muydunuz?
Benim Tarkan MUMCUOĞLU ile aramızdaki ast üst ilişkisi ve yaş farkı nedeniyle böyle
samimi bir diyaloğum yoktu. Ben daha çok astsubaylar ile görüşürdüm.
Ben Tarkan MUMCUOĞLU'nu Kazakistan görevine gittiğimde tanıdım, öncesinde bir
tanışıklığım yoktu. Sonrasında da birlikte çalışmadım.
SORULDU: Tarkan MUMCUOĞLU tutuklanmadan önce sizinle soruşturma konumuz ile
ilgili hiç iletişime geçti mi? yine soruşturma konusu olayla ilgili ifadenize başvurulmadan önce
sizinle iletişime geçen oldu mu?
Tarkan MUMCUOĞLU ile görev süremin bitmesinden sonra hiç iletişime geçmedim. O da
benim ile hiç görüşmedi. Bir başkası da benim ile soruşturma konusu olay ile ilgili görüşmedi."
şeklinde beyanda bulunmuştur.

Efkan AKTAŞ'ın tanık sıfatıyla 26/09/2022 tarihinde Cumhuriyet Başsavcılığımızda


alınan ifadesinde; "Ben 1990 ve 2022 yılları arasında Türk Silahlı Kuvvetlerinde görev yaptım, en
son 10 gün kadar önce emekli oldum. TSK 'daki görev sürem boyunca Özel Kuvvetler Komutanlığı
içerisinde çalıştım. Ben 2002 yılında MAK Alay komutanlığında 1. Tabur 1. Tim'de astsubaydım.
SORULDU: ÖKK Mak alayında görevli olduğunuz dönemde 2002 yılında yurt dışına görev
kapsamında gittiniz mi?
2002 yılının kış aylarında Kazakistan ülkesine eğitim görevine gittim. 2003 yılı Mayıs
ayında döndüm.
SORULDU: Görev tarihiniz üzerinden 20 yıl geçmesine rağmen 2002 yılı içerisindeki
görevinize ilişkin Ay olarak detaylı hatırlamanızın sebebi nedir. ?
C.Başsavcılığınızca ifadeye çağrılınca konuyu da basından takip ettiğim için emin olmak
adına tarihlere baktım.
SORULDU: Kazakistan görevine siz ile birlikte kimler gitmişti?
Kazakistan görevinde ekip komutanımız Ahmet Tarkan MUMCUOĞLU idi. Kendisini MAK
Alayından tanıyordum. Subaylardan emin değilim ama sanırım yardımcısı Metin GÜRCAN'dı.
Astsubaylardan Olgun YILMAZ ve Ali EKER vardı.
SORULDU: Kazakistan görevinizin kapsamını anlatınız, Tarkan MUMCUOĞLU'nun
görevi kapsamı neydi.

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
Ben eğitim astsubayıydım, Kazak kuvvetlerin eğitimi ile ilgileniyordum, Geneli itibariyle
Tarkan MUMCUOĞLU bizim ile birlikte eğitimlere gelir ancak eğitimlere katılmazdı. O Kazak üst
düzey komutanlarla görüşmeyi sağlardı.
Buradaki görevimiz Kazakistan askeri birliklerinin eğitilmesiydi. Ben de eğitim
astsubayıydım.
SORULDU: Kazakistan ülkesindeki görevinize ne şekilde gittiniz. Burada nerede kaldınız.
Kazakistan görevini THY'ye ait uçak ile ekip olarak gittiğimizi hatırlıyorum. Burada önceki
giden personellerin Almıata'da şehir merkezindeki kiraladığı evde kaldık. 5 kişi ekip olarak bu
evde kalıyordu. Bir de günlük yemeklerimizi yapan kazak bir bayan personel evimize gelir giderdi.
SORULDU: Kazakistan görevinde bulunduğunuz sırada ekip komutanınız olan Ahmet
Tarkan MUMCUOĞLU'nun geçici bir süre Kazakistan'dan ayrıldığına şahit oldunuz mu?
Sorduğunuz sorunun üzerinden 20 yıl geçtiği için hafızamda böyle bir şey olup olmadığını
hatırlamıyorum. Ben sadece kendimi hatırlıyorum. İzin kullanmadığımı hatırlıyorum. Başkalarının
izin kullanıp kullanmadığını hatırlamıyorum. Aklımda ufak tefek anılar dışında Kazakistan ile ilgili
pek bir şey yoktur. Net bir şekilde böyle bir şey olmuştur veya olmamıştır diyemem. Sadece Tarkan
MUMCUOĞLU ile ilgili de değil, Metin Gürcan ve diğerleri ile ilgili izin vs. bir şey
hatırlamıyorum.
SORULDU: Yurt dışı görevindeyken izne ayrılmak istediğniizde ne şekilde bir prosedür
izliyordunuz?
Bizde izne ayrılmak isteyen olduğu zaman önce ekip komutanının onayı alınırdı. Ekip
komutanı MAK alay komutanı ve karargaha bilgi vererek onay alarak izne ayrılmak isteyeni
izne ayırırdı. Ben Kazakistan görevindeyken izne ayrılmadım.
SORULDU: Kazakistan'da iken aileniz ile iletişimi ne şekilde sağlıyordunuz?
Ben ailem ile görüşmek istediğimde civarda bulunan bir internet kafeden sanırım msn
isimli program üzerinden görüntülü olarak görüşüyordum. Öncesinde karıma internet kafeye
gideceğimi bir şekilde haber veriyordum. Ya çağrı atıyordum, ya o bana mesaj atıyordu ya da
arayarak internet kafeye gideceğimi evdeki bilgisayarın başına geçmesini telefonla söylüyordum.
Telefon olarak Kazakistan'da almış olduğum hattı kullanıyordum. Bu hat üzerinden eşim ile
haberleşerek internet kafeden görüntülü görüşüyorduk. Benim Ankaradaki ailemin ikametimde
bilgisayar ve internet bulunmaktaydı. Kazakistan'daki evimizde bilgisayar ve internet yoktu.
Diğer görev arkadaşlarım da benim gibi konuşuyorlardı.
SORULDU: Siz o dönem Tarkan MUMCUOĞLU'nun bir çocuğunun dünyaya gelmiş
olduğunu biliyor muydunuz?
Böyle bir şey hafızamda yok.
SORULDU: Tarkan MUMCUOĞLU tutuklanmadan önce soruşturma konumuz olay ile
ilgili olarak iletişime geçti mi? ya da soruşturma konusu olay ile ilgili sizin ile iletişime geçen bir
oldu mu ?
Tarkan MUMCUOĞLU benim ile iletişime geçmedi. Sadece yakın zamanda komutanlarım
Tarkan MUMCUOĞLU'nun izne gelip gelmediğini hatırlıyor musun diye bana sormuşlardı. Ben de
onlara size söylediğim gibi hatırlamıyorum dedim." şeklinde beyanda bulunmuştur.

Ali EKER'in tanık sıfatıyla 27/09/2022 tarihinde Cumhuriyet Başsavcılığımızda alınan


ifadesinde; "Ben 1995-2015 yılları arasında Özel Kuvvetler Komutanlığında Astsubay olarak
görev yaptım. En Son 2015 yılında kendi isteğim ile istifa ettim. 2002 yılında ÖKK MAK Alayında
Tim'de Astsubaydım.
SORULDU: ÖKK MAK Alayında görevli olduğunuz dönemde 2002 yılında yurt dışına
görev kapsamında gittiniz mi?
Tam tarihlerini hatırlamıyorum, ancak Kazakistan görevine gitmiştim. Buradaki görevim

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
Kazak Askerlerine eğitim ve danışmanlık yapmaktı.
SORULDU: Kazakistan görevine sizinle birlikte kimler gitmişti?
Kazakistan görevine ÖKK'dan toplam 5 kişi gittik, Ahmet Tarkan MUMCUOĞLU, Metin
GÜRCAN, Olgun YILMAZ, Efkan AKTAŞ ve ben bu göreve gittik. Ekip komutanı Tarkan
MUMCUOĞLU'ydu
SORULDU: Sizinle birlikte giden kişilerin görev tanımını biliyor musunuz?
Ben kendi uzmanlık alanım ile ilgili eğitim ve danışmanlık yaptım, herkesin kendi dersi
vardı. Diğerlerinin görevlerini hatırlamıyorum. Bana bu görev sırasında dersler verilirdi ben de o
dersleri Tercüman eşliğinde anlatırdım. Diğerleri ile bazen bazı dersler ortak olurdu. Özellikle
uygulamalı derslerde birlikte ders anlattığımız olurdu. Tarkan MUMCUOĞLU'nun ders anlatıp
anlatmadığını hatırlamıyorum, aynı zamanda diğer arkadaşlarım için de aynı şeyi diyebilirim.
SORULDU: Kazakistan ülkesindeki göreve Türkiye'den ne şekilde gittiniz, burada nerede
ve kiminle kaldınız?
Ben Askeri ya da sivil uçakla ile gidip gitmediğimi hatırlamıyorum. Kimle gittiğimi de
hatırlamıyorum. Ancak grup olarak gitmişizdir. Kazakistan'da elçiliğe yakın bir evde kaldım.
Benimle birlikte bu evde kimin kaldığını tam olarak hatırlamıyorum. Evde oda arkadaşım ya Efkan
Başçavuştu ya da Olgun Başçavuştu. Tarkan MUMCUOĞLU'nun arada evde bizimle kaldığını
hatırlıyorum. Ancak o evin daimi adamı mıydı şeklinde bu konuya dair çok bir şey hatırlamıyorum.
Biri dışarıda kalacak olursa Askeri Ateşenin bilgisi dahilinde olur. Bu da Özel Kuvvetlerde kayıt
altındadır diye düşünüyorum. Metin Gürcan içinde Tarkan MUMCUOĞLU için ifade ettiklerimi
söyleyebilirim.
SORULDU:Kazakistan görevinde bulunduğunuz sırada ekip komutanınız olan Ahmet
Tarkan MUMCUOĞLU'nun geçici bir süre Kazakistan'dan ayrılıp Türkiye'ye geldiğine şahit
oldunuz mu?
Ben böyle bir şey hatırlamıyorum. Ben kendim izne ayrılmadım, arkadaşlarımdan da izne
ayrılan olup olmadığını hatırlamıyorum.
SORULDU: Yurtdışı görevindeyken izne ayrılmak isteyen personel nasıl bir prosedür
izlerdi ?
İzne ayrılmak isteyen kişi Özel Kuvvetler Komutanlığının izni olmadan izne ayrılamaz ve
izne ayrılmışsa da o izin kağıtları personelin şahsi dosyasında mevcut olurdu. ÖKK hazır kıta
şeklinde çalışan bir birliktir. Herkesin güncel adresi dolayısıyla muhafaza edilir. ÖKK'nın izni ve
bilgisi olmadan hiçbir yere ayrılamazsınız. Askeri ateşe ile bizim aramızda ne gibi bir ilişki
olduğunu ben bilmiyorum.
SORULDU: Kazakistanda görevde iken aileniz ile iletişimi ne şekilde sağlıyordunuz?
Ailem ile ne şekilde iletişim kurduğumu hatırlamıyorum. Ancak iletişim halindeydim o
tarihte yeni evliydim. Eşim ile görüştüğümü hatırlıyorum. Ancak hangi vasıta ile görüştüğümü
hatırlamıyorum.
SORULDU: Tarkan MUMCUOĞLU yakın tarihte soruşturma konumuz olay ile ilgili
olarak sizinle iletişime geçti mi?
İlk Suriye harekatı olduğu zamanlarda hemen akabinde ben Hatay Hassa'da ailemin
işlettiği Restaurant ve çiftliğin olduğu bölgede bulunuyordum. Özel Kuvvetler komutanlığındaki
eski arkadaşlarım, MİT'e geçen arkadaşlarımdan harekat bölgesine intikal edenler ailemin işlettiği
bu Restaurantta otururlardı, yemek yerlerdi. Bu şekilde bir seferinde eski görev arkadaşlarımdan
Hasan isimli kişi bana mesaj çekti, Restaurantta olup olmadığımı sordu, Buralarda mısın dedi. Ben
de beklerseniz 2-3 dk. İçinde gelirim dedim. Yanına gittiğimde 2-3 eskiden tanıdığım silah
arkadaşlarım ve tanımadığım 1-2 kişi daha vardı. Tarkan MUMCUOĞLU da buradaydı. Kendisi
ile ilk temasım o zaman oldu. Ben onun MİT'te üst düzey bir pozisyonda olduğunu o an anladım.
Bir süre sonra bunlar gittiler.

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
Sonrasında benim ailemin işleri bozuldu, eşim ve çocuklarım Ankara ilinde bulunduğu için
Ankara'ya döndüm. Ankara'da iş arayışına başladım. O sırada MİT'e çok fazla geçişler oluyordu.
Ben de MİT'te üst düzey olarak Tarkan MUMCUOĞLU'nu bildiğim için kendisini aradım,
Ankara'da Atatürk Orman Çiftliğindeki bir restaurantta buluştuk üstü kapalı olarak MİT'in
çalışma koşullarını sordum, o da bana çok tavsiye etmedi. Dolayısıyla sonradan ayrıldık.
SORULDU: Tarkan MUMCUOĞLU ile yaptığınız bir görüşmede Kazakistan göreviniz ile
ilgili ya da soruşturma konusu dosyamız ile alakalı bir konuşma geçti mi?
Kendisi ile eski günleri konuşmuşuzdur ancak ben tamamen MİT'e odaklıydım, esas
amacım buydu kendisinin soruşturmasının olup olmadığını bilmiyordum." şeklinde beyanda
bulunmuştur.

Olgun YILMAZ'ın tanık sıfatıyla 27/09/2022 tarihinde Cumhuriyet Başsavcılığımızda


alınan ifadesinde; "Ben 1992-2018 yılları arasında Özel Kuvvetler Komutanlığında Astsubay
olarak görev yaptım. 2018 yılında emekli oldum. 2002 yılında ÖKK MAK Alayında 1. Tim'de ve
MAK Alay Karargahında görevli Astsubay'dım. Alay Karargahında Harekat Merkezine bağlı
Paraşüt Şubede Astsubay olarak görev yaptım. Burada tek kişi olarak bulundum. Paraşüt
atlayışlarının takibi, kayıtlara girmesi şeklinde görevlerim vardı.
SORULDU: ÖKK MAK Alayında görevli olduğunuz dönemde 2002 yılında yurtdışına
görevli olarak gittiniz mi?
2002 yılı Kasım ile 2003 yılı Mayıs ayı arasında Kazakistan ülkesine Kazak askerlerinin
eğitimi maksadıyla görevli olarak gittim. Buradaki görevim görevli gelen personelin kaldığı evin
iaşesini ve giderlerini sağlamaktı. Ekstra diğer öğretmen arkadaşların ders konularında Kazak
birliklerine dersler anlatmaktı.
SORULDU: Kazakistan görevine sizinle birlikte kimler gitmişti, bunların görevlerini
hatırlıyor musunuz?
Kazakistan görevine benimle birlikte o tarihle ekip komutanı olan yüzbaşı Ahmet Tarkan
MUMCUOĞLU, üsteğmen Metin GÜRCAN, Astsubaylardan Efkan AKTAŞ ve Ali EKER geldi.
Ekipteki diğer arkadaşlar da benim gibi Kazak birliklerine eğitimler verdiler. Ekip komutanı
Tarkan MUMCUOĞLU'da zaman zaman ders verirdi. Her zaman derse gelmezdi. Birkaç sefer
benim derslerime eşlik ettiğini hatırlıyorum.
Tarkan MUMCUOĞLU'nun yaptığı görevi çok fazla sorgulamazdık. Elçilik ile
görüşmeler yapardı. Kazak birliklerinin komutanları ile görüşmeler yapardı.
SORULDU: Kazakistan ülkesindeki göreve Türkiye'den ne şekilde gittiniz, burada nerede
ve kimlerle kaldınız?
Kazakistan ülkesindeki görevimize sivil uçak ile hep birlikte gittik. Almıata'da bulunan bir
evde ekip olarak kaldık. Kaldığımız ev ile eğitim verdiğimiz birliğe, elçiliğe bağlı araçlar ile
giderdik.
SORULDU: Kalmış olduğunuz evin kullanım alanına ilişkin anlatımlar yapınız?
Evin içerisinde bulunan odalardan birinde tim komutanı Tarkan MUMCUOĞLU, diğerinde
Metin GÜRCAN, diğer odalarda da Astsubaylar olarak bizler kalıyorduk. Ben evde çoğunlukla tek
başıma odada kaldığımı hatırlıyorum. Herkes kendi odasında yatar, dinlenirdi. Bazı zamanlarda
ortak alanda salon kısmında oturulurdu. Ortak alanı çok fazla kullanmıyorduk. Çoğu zaman eğitim
dışında kalan zamanlarda dışarı çıkıp çevreyi geziyorduk. Bazen evdeki arkadaşlar ile dışarıda
bazen tek başına dışarıda dolaştığımız oluyordu. Birkaç kere de Tarkan MUMCUOĞLU ile de
dışarıda dolaştığımı hatırlıyorum.
SORULDU: Evde kalan personellerden gün içerisinde veya takip eden günlerde
görmediğiniz kişiler olur muydu?
Olayın üzerinden 20 yıl kadar zaman geçmiştir. Bu konuda kesin bir şey ifade edemem.

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
Ancak görev arkadaşlarımı evde görmediğim zamanlar olmuştur. Bizim kazak birliklerinin
eğitimi sırasında sahada görevli olduğumuz zamanlar oluyordu. Bu sürelerde gece geldiğimiz
sabah erken gittiğimiz dönemler olurdu. Bu sebeple mesailerimizin uzadığı zamanlar vardı. Tim
komutanı bizle beraber olmadığı zamanlar oluyordu. Biz kursiyerlerin eğitimi sırasında
çoğunlukla astsubaylar olarak kursiyerlere nezaret ederek onların bulunduğu eğitim
alanlarındaki birlikte kaldığımız zamanlar olurdu. Yaklaşık olarak her üç günde bir bu şekilde
birlikte kalıyordum. Takip eden günlerde şehir merkezindeki eve gittiğimde aynı şekilde ev
halkından görmediklerim oluyordu. Onlardan da beni görmeyenler olurdu. Herkes bir görev
icra ettiği için bu duruma alışıktık. Gün içerisinde mesai saatlerinde herkes görevde olurdu.
Eğer görevi yok ise ya evde, ya da dışarıda bir yerde olduğunu bilirdik. Ben ekip komutanı
Tarkan MUMCUOĞLU'nun istirahat odasına hiç girmedim.
SORULDU: Kazakistan görevinde bulunduğunuz sırada ekip komutanınız olan Ahmet
Tarkan MUMCUOĞLU'nun geçici bir süre izni vesaire gibi bir durumda Kazakistan'dan ayrılıp
Türkiye'ye geldiğini hatırlıyor musunuz?
Böyle bir şey hatırlamıyorum, olmuştur ya da olmamıştır diyemem.
SORULDU: Kazakistanda görev yaptığınız dönemde aileniz ile iletişimi ne şekilde
sağlıyordunuz?
Kazakistanda görevdeyken, bu ülkeye ait sim kart almıştık. Bu simkart kanalıyla eşim ile
irtibat halindeydim. Çoğunlukla ben onu arıyordum.
SORULDU: Soruşturma konumuz olay ile ilgili olarak sizinle iletişime geçen kimse oldu
mu?
Hayır benimle kimse iletişime geçmedi. Ben de kimse ile iletişime geçmedim. Savcılığımız
tarafından çağrıldıktan sonra ilk defa buraya gelerek bildiklerimi anlattım." şeklinde beyanda
bulunmuştur.
Metin GÜRCAN, Efkan AKTAŞ, Ali EKER ve Olgun YILMAZ beyanlarından,
17/11/2002 tarihinde başlayan yaklaşık 6 ay süren Kazakistan görevinin kapsamı, Kazak askeri
birliğinin eğitimi olduğu, görevlendirilen personellerin en kıdemlisi Ahmet Tarkan
MUMCUOĞLU'nun ekip komutanı olarak Kazakistan'a gittiği, kendisi hariç diğer görevli
personellerin bir eğitim programı kapsamında ilgili Kazak Birliğinin eğitimlerinde görevleri
olduğu, Ahmet Tarkan MUMCUOĞLU'nun eğitim görevi olmadığı, gerektiğinde üst seviyedeki
askeri muhatapları ile görüşmeler gerçekleştirdiği, Türk Büyük Elçiliği ile gerektiğinde görüşmeler
yaptığı, yaptığı işin ne olduğunun diğer personellerce sorgulanmadığı, eğitim görevi olan
personellerin yoğun eğitim programı kapsamında bazen geceleri olan eğitimlere katıldıkları, 3-4
gün eve gelmedikleri zamanlar olduğu, her personelin bu şekilde kendi alanı ile ilgili eğitim
görevleri olduğu, Kazakistan'da kaldıkları ikamette birbirlerini görmedikleri zamanların olduğu,
Ahmet Tarkan MUMCUOĞLU'nun kaldığı odaya dahi geçip bakmadıkları anlaşılmıştır. Zeynep
MUMCUOĞLU ve Fikret EMEK'in KKTC hatları ile olan irtibatları düşünüldüğünde, şüpheli
Ahmet Tarkan MUMCUOĞLU'nun Kazakistan görevi sırasında 05/12/2002 tarihinden sonra ara
ara ülkeye gelerek, geri Kazakistan görevine gitmesi halinde diğer görev arkadaşlarının mevcut iş
durumu itibari ile bu durumu fark edemeyebileceği, görev tarihinin üzerinden 20 yıl geçmiş olması
nedeniyle Ahmet Tarkan MUMCUOĞLU'nun izin alarak görev süresinin başında ayrılmışsa bile
diğer Kazakistan görevlilerinin akıllarında böyle bir bilginin kalmadığı, yurt dışı görevine giden
personel izne ayrılmak istediğinde önce ekip komutanının (Ahmet Tarkan MUMCUOĞLU)
onayını aldığı, Ekip komutanının MAK alay komutanı (Mustafa Levent GÖKTAŞ) ve karargahın
onayını aldığı, izne ayrılmak isteyen personelin bu şekilde izne ayrılabildiği, 2002 yılında
Kazakistan'da bulunan askeri ateşenin görev için gelen Özel Kuvvetler Komutanlığı personeli
üzerinde idari anlamda bir yetkisinin olmadığı anlaşılmaktadır.
Ayrıca ifadesi alınan Ali EKER beyanından görüleceği üzere Ahmet Tarkan
MUMCUOĞLU, hakkında adli soruşturma sürecinin başladığını öğrendikten sonra Ankara ilinde

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
Ali EKER ile görüşmüştür. Bu görüşmede Kazakistan görevinin de konuşulduğu Ali EKER ve
Ahmet Tarkan MUMCUOĞLU ifadeleri ile ortaya çıkmaktadır. Ali EKER'in ifadesi
incelendiğinde bir çok konuda hiç bir şeyi hatırlamıyorum diyerek ifadeyi geçiştirdiği görülmüştür.
Ahmet Tarkan MUMCUOĞLU ile ilgili yapılan tüm hts analizleri, alınan tanık beyanları,
şüpheli Nuri Gökhan BOZKIR ifadesi karşısında, Ahmet Tarkan MUMCUOĞLU'nun 17/11/2002
tarihinde gitmiş olduğu Kazakistan görevi kapsamında bu görevin başında kesinti yaparak ülkeye
geldiği, istediğinde tekrar Kazakistan ülkesine döndüğü, kendisi ile birlikte görevlendirilen
kişilerin, görevlerinin kapsamı düşünüldüğünde Ahmet Tarkan MUMCUOĞLU'nun
Kazakistan'daki ilgili birliğe gelip gelmeme, nerede olduğu, yaptığı görevin durumunun bu
personellerce sorgulanamadığı, Kazakistan'da ekip komutanı olarak kendisinin aktif olarak
birliklerin eğitimi ile ilgili bir görevinin olmadığı, görev tarihinin üzerinden 20 yıl geçmiş olması
nedeniyle diğer personellerin 20 yıl önce Ahmet Tarkan MUMCUOĞLU'nun aldığı bir süreli izin
varsa bile bu durumu hatırlayabilmelerinin çok mümkün olmadığı, personelin ilk izin onayını dahi
kendisinin verdiği, kaldı ki izin almasa dahi Kazakistan-Türkiye arası neredeyse her gün (ortalama
5 saat), Türkiye-KKTC arası her gün gidiş-geliş uçuş olması düşünüldüğünde kısa sürelerle dahi
ülkeye gelip gitmesinin söz konusu olabileceği, gerektiğinde izin almak istese bile bağlı olduğu
MAK Alay Komutanı olan şüpheli Mustafa Levent GÖKTAŞ'tan izin almasının yeterli olacağı
anlaşılmaktadır.
Ahmet Tarkan MUMCUOĞLU'nun nüfus kaydı incelendiğinde 04 Ekim 2002 tarihinde
ikinci çocuğunun dünyaya geldiği görülmektedir. Eşinin veya kendisinin bir aile üyesi ya da bir
bakıcıları vs olmadan ( Ahmet Tarkan MUMCUOĞLU ifadesi) yeni çocuğu olan bir personelin her
6 ayda bir tekrarlanan Kazakistan görevine, çocuğu dünyaya geldikten 40 gün sonra gitmesini
gerektiren acil bir durum bulunmamaktadır. Ahmet Tarkan MUMCUOĞLU istediği takdirde bu
görevlendirmeyi ertelemesi mümkün iken, maktul Necip HABLEMİTOĞLU'nu öldürülmeyi
planlayan şüpheli Mustafa Levent GÖKTAŞ, emri altındaki Ahmet Tarkan MUMCUOĞLU'nu
Kazakistan görevine bilerek göndermiş olduğu düşünülmektedir. Ahmet Tarkan
MUMCUOĞLU'nun eylemi işleyen kişi olduğunun ileride ortaya çıkması halinde, Kazakistan
ülkesinde görevde olduğu savunmasına başvurabilmek için kendisine bu görevlendirmenin
yapıldığı düşünülmektedir. Bu sebeple de görevlendirme süresi içinde Türkye'ye geliş ve
Türkiye'den dönüşlerde pasaport kontrolüne girmemek için KKTC ülkesini aktarma yeri olarak
kullanmıştır.

Şüpheli Ahmet Tarkan MUMCUOĞLU'nun eşi Zeynep MUCUOĞLU'nun, 5271 sayılı


CMK'nın 45/1-b maddesi kapsamında kalan kişilerden olması nedeniyle, eşi Ahmet Tarkan
MUMCUOĞLU hakkında tespit edilen delillere ilişkin olarak alınacak beyanına itibar
edilemeyeceği için Cumhuriyet Başsavcılığımızca tanık sıfatıyla ifadesi alınmamıştır.

Hakkında kuvvetli suç şüphesi olan Ahmet Tarkan MUMCUOĞLU 08/06/2022 tarihinde
göz altına alınmış olup şüpheli Ahmet Tarkan MUMCUOĞLU'nun 16/06/2022 tarihinde
Ankara Emniyet Müdürlüğü Tem Şube Müdürlüğünde alınan ifadesinde; "Ben 1968 yılında
Manisa'da doğdum. İlkokul ve orta öğrenimimi Soma,Denizli ve Mudanya' da tamamladım. 1985
yılında Kara Harp Okuluna girdim. 1990 yılında Piyade Teğmen olarak mezun oldum. 1990-1991
yılında Piyade Okulunda Sınıf Eğitimi aldım. Aynı yıl içerisinde İsparta Eğiridir’ de Komando
Eğitimine katıldım. İlk atama yerim Gökçeada Komanda Alayıdır. 1992 yılı Aralık ayında Özel
Kuvvetler Komutanlığına kursiyer olarak çağırıldım. 6 aylık kurs sonucunda Özel Kuvvetler
Komutanlığında Tim Komutanı olarak göreve başladım. 2006 yılında kadar Özel Kuvvetler
Komutanlığında Tim Komutanı, İstikbarat Subayı olarak görevler yaptım. Bu süre zarfında
Yurtdışı görevlerinde bulundum. Bunlar; 2000-2001 yılları arasında 6 ay süreli Köy Sancak Kuzey
Irakta PMF Doğu Sektör Komutanı olarak görev yaptım. 17 Kasım 2002 tarihinde 16 Mayıs 2003

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
tarihleri arasında Kazakistan da 6 aylık eğitim Tim Komutanlığı görevi yaptım. 2004¬2005 yıllan
arasında Azerbaycan’ da Özel Kuvvet Danışmanlığı görevinde bulundum. Bunlann dışında kısa
süreli Nahçivan, Azerbaycan gibi ülkelere görevli olarak gittim. 2006 yılında Diyarbakır Lice
İlçesine Emniyet Birliği Komutanı olarak tayin oldum, 2008 yılında Kuzey Kıbrıs Türk
Cumhuriyetine Komando Alayı Harekat Eğitim Şubayı olarak atandım. 2011 yılında
Afyonkarahisar İkmal Komutanlığına atandım. 2012 yılı Kasım ayında Albay rütbesinde kendi
isteğim ile emekli oldum. 2016-2021 yıllan arsında Milli İstihbarat Teşkilatında çalıştım ve kendi
isteğim ile 2021 yılı Eylül ayında emekli oldum. Eşim Zeynep MUMCUOĞLU ile 1992 yılında
evlendim. Kendisi ev hanımdır. Harun Kürşad MUMCUOĞLU isimli bir oğlum ve Betül
MUMCUOĞLU isimli bir de kızım vardır.
SORULDU: ADINIZA KAYITLI VEYA BAŞKA ŞAHISLAR ADINA KAYITLI OLUP
DA KULLANDIĞINIZ GSM HAT NUMARALARI NELERDİR? BU GSM HATLARINI
HANGİ TARİHLER ARASINDA KULLANDINIZ.
CEVABEN: Adıma kayıtlı 545 375 13 07 nolu GSM hattını 2011-2019 yılları arasında
kullandım.
Adıma kayıtlı 0536 343 93 77 nolu GSM hattını 2019 yılından bu güne kadar aktif olarak
kullanmaktayım.
Eşim ya da kayınbabam adına kayıtlı olduğunu hatırladığım fakat benim kullandığım 0532
691 52 67 nolu GSM hattını 1999 yılında kullanmaya başladım. Ancak hangi yıla kadar
kullandığımı hatırlamıyorum.
.....
SORULDU:TÜRK SİLAHLI KUVVETLERİNDE ÇALIŞTIĞINIZ DÖNEM
İÇERİSİNDE YURTDIŞINDA OLDUĞUNUZ ZAMANLARDA KULLANDIĞINIZ CEP
TELEFONU/TELEFONLARI KAPALI OLUR MUYDU? AİLENİZ İLE İRTİBATI NE
ŞEKİLDE VE NE SIKLIKLA SAĞLARDINIZ? KONU İLE İLGİLİ BİLDİKLERİNİZİ
DETAYLI OLARAK ANLATINIZ.
CEVABEN: Yurt Dışına görevli olarak gittiğimde Türkiye’ ye ait GSM hattım kapalı olurdu.
Görev aldığım ülkede oranın GSM hattını alırak kullanırdım. îrtiabat kurmak için kullandığım yurt
dışı GSM hattımı kapatmazdım. Bu GSM hattı ile Türkiye’ de bulunan ailem ve arkadaşlarım ile
genellikle irtibat kurmazdım. Kurduğum zamanlarda mesaj yolu ile irtibat kurardım.Bunun sebebi
de iletişimin pahalıya gelmesiydi. Ailem ile bilgisayardan internet üzerinden MSN ile iletişim
kuruyordum. Ailem ile genelde hergün görüşürdüm. Görüşmediğim zamanlarda ise görevli
olurdum. Saat farkından dolayı ailem ile iletişimim gece saatlerinde olurdu.
....
SORULDU: MUSTAFA LEVENT GÖKTAŞ İSİMLİ ŞAHSI TANIRMISININ1Z? BU
ŞAHIS İLE NASIL BİR İRTİBATINIZ VARDIR? KONU HAKKINDA BİLDİKLERİNİZİ
DETAYLI OLARAK ANLATINIZ.
CEVABEN: Mustafa Levent GÖKTAŞ isimli şahsı tanırım. Kendisi 2002-2003 yıllarında
Özel Kuvvetler Komutanlığında MAK Alay Komutanı olarak çalışmıştır. 2003 yılında emekli olana
kadar kendisi ile normal hiyerarşik yapı içerisinde bir ilişkimiz vardı. Kendisi emekli olduktan
sonra irtibatım kesilmiştir.
SORULDU: ANKARA CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞINCA YÜRÜTÜLMEKTE
OLAN 2004/121619 SAYILI SORUŞTURMA KAPSAMINDA ANKARA CUMHURİYET
BAŞSAVCILIĞI TARAFINDAN GÖNDERİLEN DOSYA İNCELEME TUTANAĞINDA;
Nuri Gökhan BOZKIR'm ifadesinde Necip HABLEMİTOĞLU’nu Tarkan MUMCUOĞLU
isimli şahsın ateşli silah ile öldürdüğünü ifade etmesi karşısında, Ahmet Tarkan MUMCUOĞLU
isimli şahıs hakkında yapılan araştırmada, bu kişinin olay tarihinde ÖKK görevli bir yüzbaşı
olduğu anlaşılmış, ÖKK dan alınan 24/12/2019 tarihlî yazıdan Ahmet Tarkan MUMCUOĞLU’nun
17/11/2002-19/05/2003 tarihleri arasında Kazakistan ülkesinde Tim Komutanı olarak
görevlendirildiği belirtilmiş olup, Ahmet Tarkan MUMCUOĞLU’nun olay tarihinde kendisinin ve

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
eşinin kullanımında olan gsm numaralan araştırılmış, Ahmet Tarkan MUMCUOĞLU’nun eşi
Zeynep MUMCUOĞLU adına kayıtlı 0532 691 52 67 nolu gsm hattını kullanmış olduğu, Zeynep
MUMUCOĞLU’nun ise yine kendi adına kayıtlı 0536 651 16 81 nolu gsm hattını kullanmış
olduğu tespit edilmiştir. Ahmet Tarkan MUMCUOĞLU’nun kullanımındaki gsm hattının hts
kayıtları incelendiğinde bu şahsın 17/11/2002 ile 01/06/2003 tarihleri arasında söz konusu gsm
numarasının hiç kullanılmadığı görülmüş, eşi Zeynep MUMCUOĞLU kullanımındaki gsm hattının
hts kayıtlan incelendiğinde ise, 17/11/2002-01/06/2003 tarihleri arasında eşi Ahmet Tarkan
MUMCUOĞLU kullanımındaki gsm hattı ile irtibatının olmadığı görülmüştür. Ahmet Tarkan
MUMCUOĞLU’nun Kazakistan ülkesinde iken eşi Zeynep MUMCUOĞLU’nun kendisi ile
iletişim kurduğu numaranın Kazakistan ülkesine ait olduğu anlaşılan 73007121130 numaralı hat
olduğu, 19/11/2002 tarihinden itibaren eşi Zeynep MUMCUOGLU’nu kullanımındaki gsm hattı
ile, Kazakistan numarasına mesaj atılmaya başlandığı, bu mesaj atma durumunun
21/11/2002, 25/11/2002.
26/11/2002,29/11/2002,03/12/2002,05/12/2002 tarihlerinde devam ettiği 05/12/2002
tarihinde bu durumun kesintiye uğradığı, bir daha mesaj atma durumunun 29/12/2002 tarihinde
başladığı, 24 gün boyunca Zeynep MUMCUOĞLU ile Tarkan MUMCUOĞLU arasında belirtilen
telefon numaralan üzerinden herhangi bir irtibatın kurulmadığı görülmüştür. 29/12/2002 tarihinden
itibaren Zeynep MUMCUOGLU kullanımındaki gsm hattı tarafından Kazakistan numarasına mesaj
atılmaya yeniden başlandığı, bu mesaj atma durumunun 31/12/2002, 01/01/2003,
02/01/2003, 03/01/2003,04/01/2003,05/01/2003,06/01/2003 tarihlerinde de devam ettiği,
06/01/2003 tarihinde Kazakistan numarasının Zeynep MUMCUOĞLU’nu aradığı, mesaj atma
durumunun 07/01/2003 tarihinde devam ettiği, 08/01/2003 tarihinde Kazakistan numarasının
Zeynep MUMCUOĞLU'nu aradığı, mesaj atma durumunun 09/01/2003 tarihinde devam ettiği,
10/01/2003 tarihinde tarihinde Kazakistan numarasının Zeynep MUMCUOĞLU'nu aradığı, mesaj
atma durumunun 11/01/2003 tarihinde devam ettiği, 15/01/2003 tarihine kadar her gün Kazakistan
numarasına mesaj atıldığı, 15/01/2003 tarihinde Kazakistan numarasının Zeynep
MUMCUOĞLU'nu aradığı. 15/01/2003 tarihinde yeniden Kazakistan numarasına mesaj atıldığı.
17/01/2003 tarihinde bu mesaj atma durumunun devam ettiği, 30/04/2003 tarihine kadar kesintisiz
her gün bu Kazakistan numarasına sadece mesaj atıldığı görülmüştür KONU HAKKINDA
BİLDİKLERİNİZİ DETAYLI OLARAK ANLATINIZ.
CEVABEN: Yukarıda belirttiğim gibi Kazakistan ve Türkiye arasındaki iletişimin pahalı
olmasıdnan sebep eşim Zeynep MUMCUOGLU ile mesajlaşma yöntemi ile internetten görüşme
zamanımızı ayarlar ya da ani gelişen bir durumu bildirirdik. 05.12.2002 ile 29.12.2002 tarihleri
arasında eşim ile irtibat kurmamızın sebebide; Kazakistan’ da bulunan internet hatlarında
problem olduğu zaman GSM hatlan üzerinden mesaj yolu ile irtibat kuruyorduk. İnternet
sorunsuz çalıştığında mesajlaşma gereği duymadan internet üzerinden irtibat sağlıyorduk. Bu
tarihler arasında muhtemelen internet sorunsuz hizmet vermiştir. Bundan dolayıda GSM hatlan
üzerinden irtibat kurmamışızdır.
...
SORULDU: AYDIN KÖSTEM, ENVER ALTAYLI VE MUSTAFA ÖZCAN İSİMLİ
ŞAHISLARI TAN1RMISINIZ? BU ŞAHISLARI TANIYORSANIZ NASIL BİR İRTİBATINIZ
VARDIR? DETAYLI OLARAK ANLATINIZ.
CEVABEN: Aydın KÖSTEM, Enver ALTAYLI ve Mustafa ÖZCAN isimli şahısları
tanımıyorum. Sadece bu şahıslann isimlerini şüpheli olduğum soruşturma dosya kapsamında
medyadan duydum.
SORULDU: KENDİ ADINIZA KAYITLI GSM HATLARINI BAŞKA ŞAHISLARIN
CEP TELEFONUNA TAKARAK KULLANIRMISINIZ? BAŞKA ŞAHISLARIN GSM
HATLARINI KENDİ KULLANDIĞINIZ CEP TELEFONLARINIZA TAKTINIZ MI? KONU
İLE İLGİLİ BİLDİKLERİNİZİ DETAYLI OLARAK ANLATINIZ
CEVABEN: Hayır.

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
SORULDU: 18.12.2002 TARİHİNDE NEREDEYDİNİZ VE KİMLERLE
BULUNUYORDUNUZ? KONU İLE İLGİLİ BİLDİKLERİNİZİ DETAYLI OLARAK
ANLATINIZ.
CEVABEN: 18.12.2002 tarihinde Kazakistan Almaatı şehrinde görevli olarak
bulunuyordum. 17.11.2002 günü Metin GÜRCAN, Efkan AKTAŞ, Olgun YILMAZ ve Ali EKER
isimli Özel Kuvvetler personeli ile görevli olarak Türk Hava Yollanna ait tarifeli uçak ile
Kazakistan’ a gittim.Hatırladığım kadanyla 19.05.2003 tarihinde beraber gittiğim askeri personel
ile beraber Türkiye' ye Türk Hava Yollanmn tarifeli uçağı ile döndüm. Kazakistan’ da görevli
bulunduğum bu süre zarfı içerisinde Almaatı İl sınırlan dışına hiç çıkmadım. Benim orada kaldığım
evde görevli olan Kazak vatandaşı Sultanova Galiya SABIROVNA ve şoförlük ve tercümanlığımı
yapan Mauletov BALABEK isimli şahıslar, o dönem orada Askeri Ateşe görevinde bulunan Havacı
Kurmay Albay Gürsel TOKMAKOĞLU, Kazak Özel Kuvvetler Koordinatörü Yarbay Muhtar ve
Özel Koruma eğitimi verdiğim Kazakistan Özel Kuvvetler mensubu yaklaşık 20 askeri personel
benim Kazakistan Almaatı şehrinde bulunduğuma tanıklık edecek şahıslardır. Aynca Timimde
görevli Türk Askeri Personelde orada olduğuma şahittirler.
SORULDU:TÜRK SİLAHLI KUVVETLERİNDE ÇALIŞTIĞINIZ DÖNEM
İÇERİSİNDE İŞ YERİNİZDE VEYA İSTÎRAHATLİ OLDUĞUNUZ ZAMANLARDA
KULLANDIĞINIZ CEP TELEFONU/TELEFONLARI KAPALI OLUR MUYDU? KONU İLE
İLGİLİ BİLDİKLERİNİZİ DETAYLI OLARAK ANLATINIZ.
CEVABEN:Yurt dışında bulunduğum dönemlerdeki durumları yukarıda detaylı olarak
anlattım. Yurt içinde bulunduğum zamanlarda cep telefonum genellikle kapalı olmazdı.
Telefonumun çekmediği veya şarjımın bittiği durumlarda mecburen kapalı olurdu.
SORULDU:TÜRK SİLAHLI KUVVETLERİNDE ÇALIŞTIĞINIZ VE YURTDIŞINDA
GÖREVLİ OLDUĞUNUZ DÖNEMLERDE SORUMLUNUZ OLAN KURUM/KURULUŞ VE
ŞAHISLAR KİMLERDİR? KONU İLE İLGİLİ BİLDİKLERİNİZİ DETAYLI OLARAK
ANLATINIZ.
CEVABEN:Yurt dışına Özel Kuvvetler Komutanlığının görevlendirmesi ile giderdik.
Gittiğimiz ülke ve görevlere göre Askeri Ateşenin emrine dahil olurduk. Gitmiş olduğumuz Ülkede
ve yapmış olduğumuz görevlerde o ülkede bulunan Askeri Ateşe sorumludur. Askeri Ateşenin ve
Özel Kuvvetler Komutanlığının bilgisi olmadan bulunduğumuz görevi, şehri ve Ülkeyi
terkedemezdik. Timimde görevli personel de ihtiyaçlarını bana bildirir, bende hiyerarşi
çerçevesinde Özel Kuvvetler Komutanlığına ve o Ülkede bulunan Askeri Ateşeye bildirirdim.
SORULDU: 18.12.2002 GÜNÜ ANKARA İLİ ÇANKAYA İLÇESİ AZİZİYE
MAHALLESİ PORTAKAL ÇİÇEĞİ SOKAK NO:40 SAYILI BİNANIN OTOPARK KISMINDA
GAZETECİ/YAZAR NECİP HABLEMİTOĞLU’NUN UĞRADIĞI SİLAHLI SALDIRI
SONUCU ÖLDÜRÜLMESİ OLAYI HAKKINDA BİLGİNİZ VAR MIDIR? KONU HAKKINDA
AYRINTILI İFADENİZİ VERİNİZ.
CEVABEN: Bu konu hakkında bilgim yoktur. Sadece medyadan duydum.
SORULDU: NURİ GÖKHAN BOZKIR İSİMLİ ŞAHSI TANIR MISINIZ?BU ŞAHIS İLE
İRTİBATINIZ VE İLİŞKİNİZ NEDİR?
CEVABEN: Nuri Gökhan BOZKIR isimli şahsı 2002-2003 yıllarında Özel Kuvvetler
Komutanlığında çalışmamızdan dolayı uzaktan görmüşlüğüm vardır. Aramızdaki kıdem farkı ve
ortak görevlerde bulunmamamız sebebiyle kendisini o dönem görmüşlüğüm vardır. 2005-2006
yıllarında kendisinin Alay Karargahında görevlendirilmesi üzerine iş amacıyla irtibatım olmuştur.
ÎKK Subaylığı yaptığım 2005-2006 döneminde Nuri Gökhan BOZKIR isimli şahsın ailesi ile
tanışmak için ailesinin evine gittim. Bu gitme sebebim Personelin ailesini ve yaşantısını göremek
kapsamında idi. Bunun dışında kendisinin özel hayatındaki ilişki ve faaliyetine katılmadım.
Kendisini en son 2006 yılında Sauna Çetesinden gözaltına alınmadan önceki mesaide gördüğümü
hatırlıyorum. Daha sonrasında kendisi ile hiçbir şekilde irtibatım olmamıştır.
SORULDU: 18.12.2002 GÜNÜ SAAT:20.04-20.20 SIRALARINDA GERÇEKLEŞEN

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
NECİP HABLEMİTOĞLU CİNAYETİNDEN SONRA VE AYNI GÜN İÇERİSİNDE KİM
VEYA KİMLER İLE İRTİBAT KURDUNUZ? KONU HAKKINDA AYRINTILI OLARAK
İFADENİZİ VERİNİZ.
CEVABEN: 18.12.2002 tarihinde Kazakistan Ülkesinde görevli idim. Görevli olduğum
yerde çalışan şahsılar ile irtibatım olmuştur. Eşim ile irtibatım olup olmadığını hatırlamıyorum. 18
Aralık tarihi benim için özel bir gün olmadığından o günü hatırlamıyorum.
SORULDU:MUSTAFA LEVENT GÖKTAŞ İSİMLİ ŞAHIS İLE ASKERİ
YERLEŞKELER HARİCİNDE GÖRÜŞMENİZ OLDU MU? OLDU İSE BU GÖRÜŞMELERİ
NEREDE GERÇEKLEŞTİRMEKTEYDİNİZ.
CEVABEN: Hatırladığım kadarıyla kendisinin gitmiş olduğu karate kursuna, Saklı Bahçe
isimli çay bahçesi gibi yerlere beraber nadiren gittik. Bunlarında haricinde kendisi ile özel bir
görüşmemiz olmadı.
....
SORULDU¡SİZİNLE BİRLİKTE GÖZALTINA ALINAN BÜLENT KUTSAL,FİKRET
EMEK, ALTAN BORA, TAN DERVİŞOĞLU, KAMİL METİN, MEMİŞ AYTEKİN, VE
OSMAN TUNCER İSİMLİ ŞAHISLARI TANIR MISINIZ?BU ŞAHISLAR İLE İRTİBATINIZ
NEDİR7KONU HAKKINDA AYRINTILI OLARAK BİLDİKLERİNİZİ ANLATINIZ.
CEVABEN: Bülent KUTSAL isimli şahsı tanıyorum. 2002-2006 yıllan arasında Özel
Kuvvetler Komutanlığında çalıştığından tanırım. Kendisi ile hiyerarşik yapı haricinde irtibatım
olmadı. En son kendisi ile 2017 yılında Fırat Kalkanı Harekatında karşılaştım.
Fikert EMEK isimli şahsı tanıyorum. 2002-2003 yılları arsında Özel Kuvvetler
Komutanlığında İstihbaret kısım amirim idi. Kendisi ile üstüm olduğu için beraber çalıştık. Kendisi
ile 2007 yılında telefon irtibatım oldu. 2018 yılında Merkez Ordu evinde karşılaştım. Bunlann
dışında herhangi bir irtibatım olmadı.
Altan BORA isimli şahsı tanıyorum. 1992 yılından itibaren Özel Kuvvetler Komutanlığında
çalıştığından tanırım. 2004 yılında sadece 10 gün beraber görev yaptık.
Tan DERVİŞOĞLU isimli şahsı tanınm. 1992 yılında itibaren Özel Kuvvetler
Komutanlığında çalıştığından tanınm.
Kamil METİN isimli şahsı tanıyorum. 1992 yılından itibaren Özel Kuvvetler
Komutanlığında çalıştığından tanırım.
Memiş AYTEKİN ve Osman TUNCER isimli şahıslan tanımıyorum.
SORULDU: ANKARA CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞINCA YÜRÜTÜLMEKTE
OLAN 2004/121619 SAYILI SORUŞTURMA DOSYASI KAPSAMINDA ŞÜPHELİ SIFATI
İLE İFADESİNE BAŞVURULAN NURİ GÖKHAN BOZKIR İSİMLİ ŞAHSIN ŞÜPHELİ
SIFATIYLA ALINAN İFADESİNDE *
“Bu faaliyetler çerçevesinde Eylül 2001 tarihinde Tim Komutanı Piyade Üsteğmen (veya
Yüzbaşı) Hakan BÜYÜKÇULHA nın belirli bir süre yoklama, iştima dahil hiçbirine katılmaması,
belirlenen Tim komutanları odasında kendisine ait laptop da bir rapor hazırlaması, Bu laptopu
rutinde evine götürürken o dönem evine götürmüyor olması kuşkularımı artırmıştı. Bir gün
kendisine kahve götürmek maksatıyla odaya girdiğimde kendisinin şahsi telefonu çaldığında
odadan çıktığında merak ettiğimden bilgisayara bakarak ne yazdığını kontrol ettim. O an açık olan
ekranda hedef şahıs kimlik kartı formu şeklinde standart matbu bir evrağm doldurulduğunu, bu
evrakta ise Necip HABLEMİTOGLU'nun resminin bulunduğu ve kişisel bilgiler içerisinde adını
soyadını, mesleği, boyu gibi bilgilerin olduğu bir formun hazırlandığım gördüm. Bu formda
dikkatimi çeken kısımlar ise irtibat kuran personel kısmında Tarkan MUMCUOĞLU ve Fikret
EMEK isimleri vardı. Kaldıki bu şahıslar o dönem MAK Alay Komutanlığı içerisinde İstihbarat
Şube Müdür ve Yardımcısı olarak bildiğim şahıslardır. Yine burada adres bilgisinde Portakal
Çiçeği sokağı adresini 54 veya 56-2 şeklinde gördüm ama bunu net olarak hatırlamıyorum 2002
yılının Ağustos/Eylül ayı içerisinde aynı serviste bulunduğum Piyade Yüzbaşı Tarkan
MUMCUOĞLU senüsdeki sohbetlerimizde bana görevlerde kullanılacak simkart ve araçlar

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
konusunda yardımcı olup olamayacağımı sordu. Benim Ankara da uzun yıllar yaşamamdan dolayı
bu soruyu sordu. Bende bunun üzerine Timimde görevli Sağlık Astsubay Kamil METİN ve kardeşi
ile açmış oldukları Etlik semtindeki telefon dükkanı olduğunu bildiğim için simkart temini için
Tarkan MUMCUOĞLU ile irtibatlandırdım. Daha sonrasında Kamil METİN isimli astsubaydan
öğrendiğimde 20 adet simkartı istihbarat şubeye aldıklarımı, olayda kullanılıp kulanılmadığını
bilmediğini söyledi. Yine o dönem sivilden arkadaşlarımla gitmiş olduğum Subaşı Restoranttan
tanıdığım ve burada şef garson olarak çalışan, çok iyi bağlantıları olan Adnan KAYGUSUZ isimli
kişiyde araç temini maksatıyla yardımcı olacağını düşündüğüm için yine Tarkan
MUMCUOGLU’na söyledim. Tarkan MUMCUOĞLU da Fikret Başçavuş ile irtibatlamamı istedi.
Yine aynı zamanda Adana İncirlik üstünde servior hizmetleri yapan Ankara ilinde ikamet eden,
kiralık araç kullandığı ve kiralık araç yerlerini tanıyan MERT isimli soyadını hatırlamadığım
arkadaşımın numarasını Tarkan MUMCUOĞLU’nun bilgisi dahilinde Fikret Başçavuşa verdim.
Buradaki vermemdeki amacım İstihbarat şubenin zamanında ve gerektiğinde kullanılmak üzere bir
havuz oluşturduğunu düşünerek yardımcı olmaktı. Bu konuda da gerekli irtibatlandırmaları
yaptığımın bilgisini Tarkan MUMCUOĞLU na verdim. Adnan KAYGUSUZ'u da arayarak
birliğimizden arayacaklarını ve yardımcı olması konusunda bilgi verdim. Yine servis sohbetlerinde
Tarkan MUMCUOĞLU bana Soner YALÇIN ve Necip HABLEMİTOĞLU ile görüştüğünü bilgi
alışverişlerinde bulunduğunu hatta Soner Yalçın ’a senorya konusunda yardımcı olduklarını, alman
vakıfları konusunda da Necip Hoca ile görüştüğünü diğer sohbetler de ise Contear Adaneur isimli
Alman vakfı hakkında araştırma yapmamı istedi, ben o gün tamam dedim ama gerekli vaktim ve
kaynağım olmadığı için gerekli araştırmada bulunmadım. Daha önce görmüş olduğum ve
belirttiğim Hedef şahıs kimlik kartında Tarkan MUMCUOĞLU 'nun ismini görmem kendisi ile
bilgi alış verişinde bulunduğunu beyan etmesi Necip HABLEMİTOĞLU ile temas da olduğu
düşüncesi tam olarak kafamda oturdu. 2002 yılı eylül ayı içerisinde Tarkan MUMCUOĞLU
Kazakistan görevine gönderildi. Kazakistan görevine gidildiğinde tamamen insiyatif özel
kuvvetlerin uhtesindeydi. Gidip gitmediğini araştırma mümkün değildir. O nedenle Tarkan
MUMCUOĞLU’nun tam nerede olduğunu bilmem mümkün değildi... ”
"...2002 yılı Aralık ayı içerisinde Levent GÖKTAŞ'n makamında Necip HABLEMİTOĞLU
görevi ile ilgili bana bölgeye o dönem Kazakistan da görevde olduğunu bildiğim ve birlik
içerisinde görmediğim Tarkan MUMCUOĞLU nu olay yerine götürüp getirilmesi işini
yapacağıma, bu konu hakkında gerekli koordinasyonu ve planlama yapmamı, araç ve lojistik
ihtiyaçlarımın olduğu taktirde Fikret EMEK binbaşından karşılayabileceğimi söyledi. Bende bu
dönemde görevimi anladıktan sonra kafamda kimi kullanacağımı hangi astsubayı
görevlendireceğimi planladım ve o dönem ortak görev yaptığımız gayri nizami harp kurs
öğrencilerine gösteri ve tatbikat yaptığımız ortak timden eski personel olan Hacı ARABACI’yı
düşündüm... ”
"... 14 aralık 2002 cumartesi günü oran yolunda rutin gittiğim koşu parkuruna evimden
çıkıp aracımla giderken Nilkent taksi durağının önünde Tarkan MUMCUOĞLU’nu Simon Bolivar
istikametinde yürürken gördüm. Tarkan MUMCUOĞLU’nu görmem Necip HABLEMİTOĞLU
görevinin yaklaştığını anladım. Bunu üzerine kafamda hemen Pazartesi günü Hacı ARABACI’ya
görevi tebliğ etme karan verdim... ”
“...Tam tarihini hatırlamadığım ve Çankaya bölgesinde eski Anayasa Mahkemesi karşısında
bulunan Levent GÖKTAŞ’m arkadaşı olan ve emekli olduktan sonra ofis olarak kullandığı İrfan
isimli şahsa ait yerde akşam saat:20.00- 22.00 arasında Necip HABLEMİTOĞLU’nun öldürüldüğü
birkaç gün öncesi Levent GÖKTAŞ, Fikret EMEK, Mehmet NARİN, Hakan BÜYÜKÇULHA ve
ismini hatırlamadığım birkaç kişinin olduğu bir toplantı oldu. Bu toplantıya bana Mehet NARİN
haber verdi. Bu toplantı da o dönem Genelkurmay Başkam olan Hilmi ÖZKÖK hakkında yürütülen
kirli faaliyetler konusunda uyarılması için devre arkadaşı olan babamın bilgi vermesi konuşuldu.
Ancak bu konuşmaların devamında Fikret EMEK, Hakan BÜYÜKÇULHA ve Levent GÖKTAŞ
arasında geçen konuşmada bütün hazırlıkların tamamlandığım, sahada Fikret EMEK ve Hakan

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
BÜYÜKÇULHA ’mn olacağını, birlikte bölgeye geleceklerini, Tarkan MUMCUOĞLU’nu benim
getireceğimi, Tarkan MUMCUOĞLU ve Fikret EMEK’in irtibatlı olacaklarını, farklı
istikametlerden gelineceğini ve bunlarında planlandığını, daha önce kendisine verilen bilgi ve
belgelerin şahıstan Fikret EMEK tarafından geri alınacağı konuşması geçti. Aynı toplantı da
18.12.2002 günü Galatasaraym maç saatinde eylemin gerçekleşeceği en uygun saat olduğunu
Levent GÖKTAŞ isimli şahıs Fikret EMEK’e söyledi. Bu eylemde sahada bütün koordinenin
Fikret EMEK de olacağını söyledi. Fikret EMEK isimli şahıs gerekli provaların yapıldığını söyledi.
Ama ben bu provalara katılmadım. Çünkü benim görevim bölgeye Tarkan MUMCUOĞLU 'nıı
getirmekti. Provayı Tarkan MUMCUOGLU’nun ferdi olarak yaptığını eylem günü anladım... ”
“....18.12.2002 günü Saat: 19.30- 19.45 civarı Tarkan MUMCUOĞLU beni operasyonel
numaradan aradı. Buradan da ben Tarkan MUMCU OĞLU’nun Fikret EMEK ve Levent GÖKTAŞ
ile görüştüğünü ve kullanmam için verilen operasyonel numaranın kendisine verildiğini anladım.
Tarkan MUMCUOĞLU isimli şahıs telefonda Nilkent sitesinden gelip almamı söyledi. Akşam
evden çıkmadan önce siyah mont, kot pantolon, sarı renkli bot ve siyah bere vardı. Üzerime baretta
FS-92 model beylik tabancamı aldım. Evden çıktıktan sonra Hacı ARABACI yi kendisine verdiğim
telefonla arayarak yerini almasını söyledim. Aynı gün saat:19:50 civarlarında Tarkan
MUMCUOĞLU’nu evinin önünden aldım. Tarkan MUMCUOĞLU nun üzerinde siyah palto,
balıkçı yaka kazak, ayakkabısı bottu, pantolonunu hatırlamıyorum, kirli sakallıydı. Araca bindi ve
Simon Bolivar, Afakide, Hoşdere Caddesi, Hava Sokak istikatinde ilerledik. Saat:20.05 sıralarında
Hava Sokağına giriş yaptık. Refik Belendir sokak istikametine 300-400 metra ilerledikten sonra
durmamı söyledi. Araç içerisinde Tarkan MUMCUOĞLU telefonda Mete abi ifadesini
kullanıyordu. Mete Levent GÖKTAŞ'm görevlerde kullandığı kod ismidir. Burdan Levent
GÖKTAŞ ile görüştüğünü anladım. Bende Hacı ARABACI’yı arayarak yerini alıp almadığını
sordum, yerini aldığını söyledi. Takriben 5¬10 dakika sonra arabayı hareket ettirmemi söyledi.
Kavşağa 100-200 metre kala durmamı ve sol koluyla portakal Çiçeği sokağını göstererek beni
buradan alacaksın seni arayacağım dedi ve arabadan inerek yaya olarak gitti. Bende kavşaktan düz
devam ettim. Sokağın tek yön olduğunu düşündüm ve sokak içerisinde 400 metre uygun bir yer
bularak park ettim. Arabayı park ettim, araç çalışır durumdaydı. Araç içerisinden inmedim, park
halindeyken iki tane sigara içtim. Aracın farları ve park lambaları yakık halde bekledim. Tarkan
MUMCUOĞLU arabadan indikten 5-10 dakika sonra iki el ardışık silah sesini duydum. Bunun
üzerine ben arabayı iki üç hamlede çevirerek geldiğim istikamete döndüm, kavşağa indim,
kcn’şaktan Portakal Çiçeği istikametine ilerledim. Takriben 300¬400 metre sonra Tarkan
MUMCUOĞLU isimli şahsı arabaya aldım. Tarkan MUMCUOĞLU arabaya bindiğinde elinde bir
şey yoktu. Arabayı hareket ettirdiğim esnada patinaj yaptı. Tarkan MUMCUOĞLU telefonda
unsurlar çekilebilir şeklinde konuşma yaptı. Bu konuşmayı kiminle yaptığını bilmiyorum. Araç ile
Çankaya Taksi istikametine ilerledik. Çankaya Taksi durağına geldiğimizde trafik lambası kırmızı
yandığından bekliyordum. O esnada durak yanında iki şahıs gördüm. O ana kadar hiçbir kimseyi
görmedim. Trafik Lambasında beklerken Hacı ARABACI yi telefonla arayarak görevin iptal
olduğunu evine gidebileceğini söyledim. Trafik lambalarından çıktıktan sonra Hoşdere Caddesi,
Atakule, Basın Sitesi, Simon Bolivar ve Nilkent Sitesi istikametine giderek Tarkan
MUMCUOĞLU’nu saat:20.45 civarlarında evine bıraktım. Bende geldiğim istikamete dönerek
Simon Bolivar, Hoşdere, Meclis, Genelkurmay Kavşağı, İnönü Bulvarı, Milli Kütüphaneden U
çekerek Kirazlıdere kışlasına saat: 21.00- 21.30 civarında giriş yaptım. Birliğe girdikten sonra
üzerimi değiştirdim ve ünüförmamı giyindim. Atış bölgesinde bulunan evrak imha çöp kutularının
olduğu bölgeye giderek tellefonda takılı bulunan simkartı çıkartım ve evrak imha bidonuna attım,
telefonu da parçalayarak çöp kutusuna attım. Daha sonra birlik binasına döndüğümde Timler
görevden dönüş yapıyordu ve astsubaya talimat vererek depoları açmasını söyledim. Mehmet Emin
KOÇ’a arabasının anahtarını teslim ettim. Vakit geç olmasından DAK binasında bulunan nöbetçi
Subay astsubay yatma yerinde kaldım. Ertesi gün normal mesaiye devam ettim. Hacı
ARABACI’ya verdiğim telefon ve hattı getirmesini söyledim ve aldım. Telefonu ve simkartı aynı

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
metotla imha ettim. Normal günlerdeki faaliyetlerime devam ettim... ”
“...Necip HABLEMİTOĞLU cinayetinden iki gün sonra Fikret EMEK beni yanına
çağırarak Necip HABLEMİTOĞLU nun evine gidileceğini ve buradan belge alınacağını söyledi.
Bu görev için benim Tarkan MUMCUOĞLU ile birlikle gitmemi söyledi. Bende korktuğumdan
komutanım eğitim faaliyetlerim var diyerek kabul etmedim. O da bana faaliyet sonu toplantısı
olacak önada katılmana gerek yok sen kendi eğitim faaliyetlerine devam et dedi. Necip
HABLEMİTOĞLU cinayeti ile alakalı bir daha Fikret EMEK ile görüşmemiz olmadı... ”
“ ...Hücum unsuru olarak Tarkan MUMCUOĞLU, Fikret EMEK çünkü hedef şahsı tanımış
olmaları, aynı birim içerisinde görev yapmış olmaları. Tarkan MUMCUOĞLU gibi Fikret
EMEK’inde soğuk kanlı olması. Ayrıca ofiste yapılan toplantı hedef noktaya karşılıklı olarak
gelecek olmasından diğer hücum unsurunun Fikret EMEK olduğunu anladım. Bu gibi görevlerde
Tarkan MUMCUOĞLU’nun amiri olmasından dolayı hücum unsuru eylemden vazgeçtiği an
görevi tamamlamaktan, görev esnasında olay yerinde bırakılan veya unutulan malzemelerin
toplanmasında, dışardan gelecek ani reaksiyonlara örnek olarak başka bir şahsın çıkması, hedef
şahsın karşı koyması, direnmesi durumunda, tepki koyması içindir. Yine ofiste yapılan toplantıda
bilgi ve belgelerin Fikret EMEK tarafından alınacağının belirlenmesi hücum unsuru olduğunun
kanıtıdır... ”
“...Benim görevim Tarkan MUMCUOĞLU’nu bölgeye getirip götürmedir. Benim
yedeğimde Hacı ARABACFdır. Bunun nedeni ise araç arıza yaparsa, lastik patlarsa vb. durumlarda
bende Hacı ARABACI yi yedek olarak belirledim. Ancak kendisinin eylemden haberi yoktu... ”
ŞEKLİNDE BULUNDUĞU BEYAN HAKKINDA BİLDİKLERİNİZİ DETAYLI OLARAK
ANLATINIZ.
CEVABEN:Nuri Gökhan BOZKIR isimli şahsın anlattıkları tamamen yalan ve hayal
ürünüdür. O tarihlerde Türkiye de olmadığım bir çok resmi belge ile sabittir. Ancak tarafıma
yöneltilen iftirlann ne denli asılsız ve mantığa aykırı olduğunu açıklamak adına bazı hususin
açıklamak istiyorum. Özel Kuvvetlerde çalıştığım dönemde Nuri Gökhan BOZKIR isimli şahsın
belirtmiş olduğu gibi gerçek şahıslara karşı hedef kişi kartının hazırlandığına şahit olmadım ve
bende hazırlamadım. Bu konu emri verdiği söylenen Levent GÖKTAŞ isimli şahsa ve kartı
hazırladığı söylenen Hakan BÜYÜKÇULHA isimli şahsa sorulması gerekmektedir. 2002 yılı
Ağustos ve Eylül aylannda MAK Alayı Kirazlıderede bulunduğu için kendi şahsi aracım ile işe
gidip gelirdim. Yani Nuri Gökhan BOZKIR isimli şahsın belirttiği gibi servis ile işe gidip
gelmiyordum. Dolayısı ile kendisi ile serviste görüşmem mümkün değildir. Görevlerde kullanılacak
Sim kart ve araçlar konusunda aramızda herhangi bir konuşma geçmedi. Zaten benim sim kart ve
araç temin etme gibi bir görevim olmamıştır. Benim İstihbarat kısmında ki görevim İKK görevidir.
Bu görevde zaten Mak Alayında çalışan askeri personelin Türk Silahlı Kuvvetlerinin kanun
yönerge ve emirler ile blirlenmiş olan rutin ve miatlı evrak işleri ve yine kanun ve emirler
çerçevesinde Alay personelinin kontrollerinin yapılması görevidir. Yukarıda da bahsettiğim gibi
Kamil METİN isimli şahsı MAK Alayından tanırım. Kardeşini de hiç tanımıyorum. Kendileri ile
kesinlikle bir sim kart ve telefon alışverişim olmamıştır. Nuri Gökhan BOZKIR isimli şahsın
bahsettiği gibi Kamil METİN isimli Astsubay bana kesinlikle görevde kullanılmak üzere veya
kendim şahsi olarak kullanmam için sim kart veya telefon getirmemiştir. Yine Nuri Gökhan
BOZKIR isimli şahsın bahsettiği gibi görevlerde kullanılacak araç konusunda herhangi bir talebim
olmadı, böyle bir konuda da beni kimse bilgilendirmedi. İfaesinde bahsettiği Fikret Başçavuş isimli
şahıs bizim ile birlikte İstihbarat kısmında çalışan bir arkadaşımızdı. Nuri Gökhan BOZKIR isimli
şahsın araç temini için kendisine birüerini yönlendirip yönlendirmediğini bilmiyorum. Fakat Fikret
Başçavuş isimli şahıs İstihbarat kısmında benim altımda İKK kısmında görev yapıyordu. Nuri
Gökhan BOZKIR isimli şahıs tarafıma atmış olduğu iftira gibi Fikret Başçavuş isimli şahsa da
iftira atmaktadır. Adnan KAYGUSUZ isimli şahsı tanımıyorum. Kendisi ile herhangi bir irtibatım
olmamıştır. MAK Alayı İstihbarat kısmında çalıştığım dönemde Nuri Gökhan BOZKIR isimli
şahsın belirttiği gibi Sim kart ve araçların bulunuduğu bir havuz hiçbir zaman olmadı. Soner

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
YALÇIN ve Necip HABLEMTOĞLU ile hiçbir zaman tanışmadım ve irtibatım olmadı. Böyle bir
irtibatımın olmadığını doğrulamak Devletim için çok kolaydır. Alman Vakıftan konusunda hiç bir
zaman her hangi bir çalışmaya katılmadım. Yukarıda belirttiğim gibi Kazakistan görevine Eylül
ayında değil 17 Kasım 2002 tarihinde gittim. Mezkur şahsın belirttiği gibi Kazakistan görevim için
buradaki sorumluluk Özel Kuvvetler Komutanlığında değildir. Özel Kuvvetler Komutanlığı Genel
Kurmay 2. Başkanlığına karşı sorumludur. Yani Genel Kurmay 2. Başkanmm emri olmadan ve
Yurt dışındaki Askeri Ateşeye bilgi verilmeden herhangi bir personel geri çekilemez. Kazakistan ile
yürütülen eğitim faaliyetleri resmi anlaşmalar çerçeversinde yürütülen faaliyetlerdir. Kazakistan
görevine gittiğim ve orada bulunduğum resmi belgeler ile sabittir. GörevfTeslİm aldığım şahıs Tan
DERVİŞOĞLU, devrettiğim şahısta Mustafa KOKSAL isimli şahıstır. Nuri Gökhan BOZKIR isimli
şahsın veya herhangi bir Tim Komutanı yardımcısının Hacı ARABACI isimli Astsubayı veya
herhangi bir Astsubayı görevlendirme yetkisi yoktur. Hatta bir Alay Komutanı bir Üsteğmeni
odasına çağırarak böyle bir görev vermesi halinde Tim Komutanı ve Tabur Komutanına şahsın
bilgilendirmesi gerekmektedir.
Nuri Gökhan BOZKIR isimli şahsın 14.12.2002 tarihinde Nilkent taksi durağında beni
gördüğünü söylemesi mümkün değildir, çünkü o tarihte ben Kazakistan ülkesinde görevli idim.
Nuri Gökhan BOZKIR isimli şahsın prova yaptığımı idda ettiği Portakal Çiçeği Sokağın nerede
olduğunu dahi bilmiyorum. 18.12.2002 tarihinde Nuri Gökhan BOZKIR isimli şahsın bahsettiği
gibi Nilkent Sitesinde değil Oran MSB Lojmanlannda ikamet etmekteydim. Dolayısıyla Nilkent
Sitesinde oturmadığım ve o tarihte Kazakistanda olduğum için beni almış olması mümkün değildir.
Ben Nilkent sitesine 2003 yılı Haziran veya Temmuz aylarında taşındım. Benim o dönem bahsettiği
gibi siyah bir paltom yoktu. Balıkçı yaka kazak kullanmak giyim adetlerim arasında yoktur. Nuri
Gökhan BOZKIR isimli şahsın bahsettiği gibi Dr. Necip HABLEMİTOĞLU' nun öldürülmesi olayı
ile ilgili herhangi bir ilgim ve bilgim yoktur.
Nuri Gökhan BOZKIR isimli şahsın yukarıda anlatmış olduğu şahsım ile alakalı herşeyin
yalan uydurma ve hayal ürünü olduğu, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin Özel Kuvvetler
Komutanlığının görev emri ile Kazakistanda bulunduğumu her iki devletinde pasaportuma vurmuş
olduğu mühürlerden, havalimanı giriş ve çıkış kayıtlarından, HTS kayıtlarından yukarıda belirtmiş
olduğum Kazak ve Türk vatandaşı şahısların ifadelerinden anlamak mümkündür.
SORULDU: ANKARA CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞINCA YÜRÜTÜLMEKTE
OLAN 2004/121619 SAYILI SORUŞTURMA DOSYASI KAPSAMINDA ŞÜPHELİ SIFATI
İLE İFADESİNE BAŞVURULAN MEHMET NARİN İSİMLİ ŞAHSIN ŞÜPHELİ SIFATIYLA
ALINAN İFADESİNDE “Ben toplantı için hiç kimseyi bir yere davet etmedim ve götürmedim.
Beyanda bahsedilen konuların hiç birine şahit olmadım.Zaten toplantıda bahsedilen isimler Özel
Kuvvetler Komutanlığında çalışan Subaylardır. Bu ofiste ben ve Kamil KULELİ isimli astsubay
Levent GÖKTAŞ' ın misafirlerini ağırlamak için orada bulunurduk. Bu yüzden toplantıya girmem
gibi bir durum söz konusu olamaz. Bahsi geçen toplantının yapıldığı yere bir çok kez Levent
GÖKTAŞ ile birlikte gittim. Burası Anayasa Mahkemesinin karşısında Levent GÖKTAŞ’ ın
arkadaşı olan İrfan isimli şahsa ait bir ofisti. İlerleyen zamanlarda bu ofisin üst katını Levent
GÖKTAŞ ta ofis olarak kullandı. Bu ofise genelde mesai bitiminden sonra Levent GÖKTAŞ ile
birlikte çalışmış olan Özel Kuvvetler personeli olan subay ve astsubaylar gelirdi. Ofiste
bulunduğum zamanlar da hatırladığım kadarıyla ofiste; Fikret EMEK. Alton BORA. Halil ÖVEN,
Kamil KULELİ, Nuri Gökhan BOZKIR. Özel Kuvvetler Okulunda görevli Merve isimli erkek
Albay ve Tarkan MUMCUOĞLU isimli şahıstan gördüm. Yapılacak bir faaliyet var ise bu faaliyet
Subaylar tarafından organize edilir. Son dakika faaliyette yer alacak Astsubaylara haber verilir,
Astsubaylar palnlamaya katılmazdı. Bütün kontrol Subaylar üzerindeydi. ” ŞEKLİNDE
BULUNDUĞU BEYAN HAKKINDA BİLDİKLERİNİZİ DETAYLI OLARAK ANLATINIZ.
CEVABEN: Mehmet NARİN isimli şahsın benim ile alakalı ifadesi tamamen asılsızdır.
Bahsi geçen ofise hiçbir zaman gitmedim.
SORULDU: İFADENİZE EKLEYECEĞİNİZ HERHANGİ BİR HUSUS VAR MI? VAR

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
İSE AÇIKLAYINIZ.
CEVABEN: Nuri Gökhan BOZKIR isimli şahsın Ukrayna' da kaçak bir şekilde yaşadığı
dönemde Zihni ÇAKIR isimli şahsa iletmiş olduğu ve hakkımda yalan beyanlarını devam ettirdiği
metinde, içerisinde cinayet silahı olduğunu iddia ettiği poşeti Bülent KUTSAL ile birlikte Mogan
Gölüne attığımı beyan etmiştir. Daha sonrada bu beyanım İnkar etmiştir. Bunun gibi verdiği
demeçler ve yukarıda tarafıma yönettiği ifadelerde bir çok çelişki bulunmaktadır. Benim
Kazakistan' a resmi olarak giriş çıkış yaptığım pasaportum ve eğer imha olmadıysa Türk Hava
Yollarının belgelerinde de mevcuttur. Dr. Necip HABLEMİTOĞLU' nun öldürüldüğü tarihte ben
Kazakistan ülkesinde idim. Kazakistan yetkililerinin bilgisi ve izni olmadan ordan ayrılmam
mümkün değildir. Ayrıca Askeri Ateşe ve Özel Kuvvetler Komutanlığına bilgi vermeden
Kazakistan’ dan ayrılmam mümkün değildir. Şüpheli olarak gözaltına alınmadan önce Kazakistan’
da birlikte görev yaptığım Özel Kuvvetler Komutanlığı personeli ve dönemin Kazakistan Ateşesi
olan Hava Kurmay Albay Gürsel TOKMAKOĞLU' nun beyanları alınsaydı benim suçsuz olduğum
anlaşılacaktı. Şahsım adına 2017 yılından beri bu konunun gündem de olması beni ve ailemi
ziyadesiyle meşgul etmiş ve yıpratmıştır. Ayrıca MİT’ te görev yapmam sebebiyle medya
organlarında ifşa edilmem açıkça MİT Kanununada aykırı olup benim ve ailemin emniyetini
tehlikeye düşürmüştür. Bunun yanında yaptığım kritik görevlerde kafamı meşgul eerek
konsantrasyonumu ve moralimi bozmuş şahsımı, emrimdekileri ve yapılan görevi tehlikeye atmıştır.
Nuri Gökhan BOZKIR isimli şahsın ifadesinde geçen ve olayla ilişkili olduğunu iddia ettiği; Hakan
BÜYÜKÇULHA, Fikret Başçavuş ve Hacı ARABACI isimli şahısların benimle beraber neden
şüpheli olarak gözaltına alınmadığını anlamış değilim. Ahmet Tarkan MUMCUOGLU olarak
hayatım boyunca ve yaptığım görevlerde her zaman Türkiye Cumhuriyeti Devletinin ve Türk
Milletinin menfaatlerini şahsi çıkarlarımdan ön planda tuttum. Bu sebeple ailemi ve kendi
sağlığımı ihmal ettim. Hayatım boyunca Türk Silahlı Kuvvetlerinin kanun yönerge ve emirler ile
belirlenen hiyerarşik yapısı dışında hiçbir oluşuma dahil olmadım. Aynı şekilde MİT içerisinde de
kanun ve emirler dahilinde hareket ettim. Bu güne kadar icra ettiğim görevlerde ki bunlar Türkiye
Cumhuriyeti Devletinin Bekası ile ilgili olan görevlerdir. Hep en ön saflarda bulundum ve başarılı
oldum. Şu ana kadar kendim ile ilgili söylediklerimi Türk Silahlı Kuvvetlerindeki beraber görev
yaptığım insanlar ve tutulmuş olan kayıtlar daha sonrada MİT te beraber görev yaptığım insanlar
ve kayıtlar şahittir. Nuri Gökhan BOZKIR isimli şahsın bu şekilde şahsımı yalan ve iftiralar ile
hedef almış olması tarafımdan şu ana kadar anlaşılabilmiş değildir. Hattı zatında Nuri Gökhan
BOZKIR isimli şahsın karakteri ve hayat çizgisi daha sonraki icraatları ilede görülmüştür. Bu
süreçte Zihni ÇAKIR adlı gazetecinin önemli bir rol oynadığını düşünmekteyim. Zihni ÇAKIR
isimli şahıs ile Nuri Gökhan BOZKIR' ı kim irtibatlandırdı. Neden bu iş için Zihni ÇAKIR isimli
şahıs seçildi. Zihni ÇAKIR isimli şahsın daha önceki faaliyetleri nedeniyle bu durum şüphe
uyandırıcıdır. Ayrıca Nuri Gökhan BOZKIR isimli şahsın nöbetçi iken Özel Kuvvetler
Komutanlığına soktuğu Emniyet İstihbaratçılarla olan bağının ve hukukunun ne olduğunun
araştırılmasını gerektiğini düşünüyorum..." şeklinde beyanda bulunmuştur.

Şüpheli Ahmet Tarkan MUMCUOĞLU'nun 17/06/2022 Tarihinde Cumhuriyet


Başsavcılığımızda alınan ifadesinde ise; "...Ben 1968 yılında Manisa'da doğdum. O tarihlerde
ailem Manisa ilinde ikamet etmekteydi. 1992 yılında eşim Zeynep MUMCUOĞLU ile evlendim.
1994 yılında büyük oğlum dünyaya geldi. 4 Ekim 2002 yılında da kızım dünyaya geldi. Benim aynı
anneden iki kardeşim daha vardır. Ablam Almanya'da yaşamaktadır. Ağabeyim ise Antalya'da
ikamet eder. Eşim ev hanımıdır.
1985 yılında Kara Harp Okuluna girdim. 1990 yılında Piyade Teğmen olarak mezun
oldum. 1992 yılı Aralık ayında Özel Kuvvetler Komutanlığına seçildim. 6 aylık kursa müteakip Tim
Komutanı olarak göreve başladım. ÖKK Komutanlığında çeşitli yerlerde çalıştıktan sonra 2002
yılı Ağustos ya da Eylül ayında ÖKK MAK Alayına İstihbarat Kısım Amirliği bünyesine İKK
Subayı olarak atandım. İKK Kısım amiri Fikret EMEK idi. Subay olarak ikimiz burada görev

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
yaptık. İstihbarat kısmında Fikret ÖZDEMİR ve Mehmet TÜRKER isimli bir astsubay da bizimle
birlikte görev yapıyordu. Mak istihbarat kısmına gelmeden önce ÖKK karargahında görev
yapıyordum. Buradaki görevim ÖKK Komutanı Nevzat BEKAROĞLU'nun emriyle ÖKK
personellerinin araştırılması, içlerinde disiplinsiz davranışları olanların belirlenmesi, ahlaki
zafiyetleri olanların tespit edilmesi idi. ÖKK MAK alayındaki görevime başladığımda MAK
alayının yerleşkesi Oğulbey idi. Ben Kirazlıdere'deki Mak alayı karargahında çalışmadım.
2002-2006 yılları arasında ÖKK MAK Alayı İstihbarat Kısım Amirliğinde çalıştım. Fikret EMEK
komutanım emekli olduktan sonra ben İstihbarat Kısım Amiri oldum.
SORULDU: ÖKK Mak alayı İstihbarat Kısım Amiri görevde olmadığı, izinli olduğu veya
herhangi bir mazeret sebebiyle yerinde olmadığında bu göreve kim bakar?
Eğer istihbarat kısım amiri görevine gelemeyeceği bir durum olursa, bu göreve diğer İKK
Subayı bakar. O da yok ise bu görevi Alay Karargahındaki Harekat Eğitim Subayı yürütür.
SORULDU: Siz, İKK Kısım Amiri Fikret EMEK rahatsız ya da izinli olduğu dönemde
yerine geçici olarak baktınız mı?
Evet, Fikret EMEK gazi olduğundan, rahatsızlığı bulunduğu için arada izinli veya raporlu
olduğunda yerine ben baktım. Özellikle emekliliğinde önce uzunca bir süre rapor aldığında bu
görevi ben yapmıştım.
SORULDU: MAK Alayı İKK Amirliğinin genel hatları ile görevi nedir?
Bu birimin görevi ÖKK karargahında gelen istihbarat yazışmalarını birliklere ulaştırmak
ya da ast birliklerden gelen istihbarat yazışmalarını karargaha ulaştırmaktır, buna ilişkin
yazışmalar yapmaktır. Ya da personelin okumaması gereken yasak yayınlar kapsamındaki şeyleri
taburlara göndermektir. Ayrıca personellerin verilen emirler doğrultusunda ev ziyaretleri gibi
kontrollerini yapmaktır.
2006 yılından sonra ben ÖKK bünyesinden kendi isteğim dışında Kara Kuvvetleri
Komutanlığına tayin oldum. Lice Tapantepe Üst Bölgesine Emniyet Destek Birlik Komutanı olarak
tayin oldum. 2008 yılında Kıbrıs Komando Alayına tayin oldum. 2011 yılında buradan Afyondaki
ikmal Komutanlığına tayin oldum. 2012 yılının Kasım ayında kendi isteğimle emekliye ayrıldım.
2016 yılı Mayıs ayında Milli İstihbarat Teşkilatı bünyesine geçtim. MİT'e geçme sürecinde ÖKK
bünyesinde tabur komutanım olan Zekai AKSAKALLI'nın yönlendirmesi etkili oldu. Beni Kemal
ESKİNTAN'a yönlendirdi, seçim süresi sonunda MİT bünyesinde çalışmaya başladım. 2021 yılı
Eylül ayında kendi isteğim ile buradan da emekli oldum. Şuan herhangi bir işle uğraşmıyorum.
Bursa ilinde ailemle birlikte yaşamaktayım.
SORULDU: MAK Alayı Kirazlıdere'deki yerleşkesinden Oğulbey'deki yerleşkeye taşınma
sürecinde siz var mıydınız?
Taşınma sürecini ben görmedim. 2002 yılı sonlarına doğru taşınmış olması lazım, ben 2002
yılı Kasımın 17'sinde Kazakistan görevim için yurtdışına gitmiştim. Taşınma sürecini ben
görmedim. Geldiğimde Oğulbey kışlasında görevime başladım.
SORULDU: Askeri işleyiş anlamında ilgili birimler taşınma sürecini ne şekilde
yapmaktadırlar?
Askeri işleyişe göre ilgili birim amiri nezaretinde taşınılmış olması gerekir.
SORULDU: 2002 yılında eşiniz Zeynep MUMCUOĞLU adına kayıtlı 0532 691 52 67
numaralı GSM hattı sizin tarafınızdan mı kullanılmaktaydı?
Belirtmiş olduğunuz GSM hattı benim tarafımdan kullanılmaktaydı.
SORULDU: Eşiniz Zeynep MUMCUOĞLU adına kayıtlı 0536 651 16 81 numaralı GSM
hattı eşiniz tarafından mı 2002 yılında kullanıldı?
Belirtmiş olduğunuz GSM hattı eşim tarafından kullanılmaktaydı.
SORULDU: 2002 yılındaki ikametgahınız neresiydi? Ev telefon numaranızı hatırlıyor
musunuz? Aracınız var mıydı?
Oran'da TRT yakınlarındaki MSB Lojmanlarında Oğuz Türüdü isimli apartmanda
oturuyordum. Ev telefonumuz vardı ancak telefon numarasını hatırlamıyorum. 2002 yılı ilk

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
yarısında beyaz bir Ford Escort marka aracım vardı. Diğer yarısında ise siyah renk 1999 model
Toyota Corolla marka aracım vardı. Ben yokken eşim de bu aracı sürerdi.
SORULDU: 2002 yılında ÖKK bünyesinde yurtdışı göreviniz oldu mu?
Ben 2002 yılı 17 Kasım'da Kazakistan Almatı'ya eğitim tim komutanı olarak gittim.
Beraberimde Metin GÜRCAN, Efkan AKTAŞ, Olgun YILMAZ ve Ali EKER vardı. Ali EKER ile
halen irtibatım vardır. En son 1,5 yıl önce kendisiyle Ankara'da buluşup, beraber yemek yedik. O
sırada halen MİT görevim devam ediyordu, Ankara ilinde bulunuyordum. Gaziantepte görev icabı
bulunduğum 2018-2019 yıllarında kardeşlerinin işlettiği bir restoranta ara sıra uğrardım. Bu
restorana gitmemin sebebi ÖKK'daki arkadaşların tavsiyesi üzerinedir. Eski ÖKK personeli Ali
EKER'in kardeşlerinin burada işletmesi olduğunu bana bahsetmişlerdi. Ben de bu sebeple
gitmiştim. Ankara'da bulunduğum bir sırada Ali EKER kardeşleri üzerinden benim telefonumu
almak suretiyle beni aradı, kendisiyle Ankara'da buluştuk. Ankara AOÇ civarında bulunan
Kaşıbeyaz restorantta yemek yedik. Ali EKER ile Kazakistan görevimizden konuştuk. Orada
verdiğimiz kursları konuştuk. Kazakistan'daki görev grubundan başka kimseyle buluşarak
görüşmedim.
SORULDU: Kazakistan ülkesindeki görevinizde belirtmiş olduğunuz ÖKK personelleri ile
birlikte eş zamanlı mı gittiniz? Ne şekilde ulaşım sağladınız? Nerede kaldınız?
Kazakistan görevine ismini saydığım arkadaşlarım ile THY tarifeli uçağı ile gittik. Ben bu
grubun tim komutanı idim. Bizi önceki tim komutanı Tan DERVİŞOĞLU karşıladı. 5 kişi birlikte
Almatı merkezde apartman dairesinde kaldık.
SORULDU: Yurtdışında görevde iken izinleri ne şekilde kullanıyorsunuz?
Tim personeli izin kullanmak istediği zaman önce tim komutanına arz edilir. ÖKK
karargahına internet üzerinden özel bir aletle mesaj atarak izin talebini gönderirdik. ÖKK
Karargahı ilgili şubenin uygun görmesi halinde izne ayrılabiliyorduk. Ayrıca timimde izne
ayrılmak isteyen kişiler olduğunda askeri ateşeye bu durumu bildiriyordum. Ben kendim izne
ayrılmadığım için askeri ateşeye kendimle ilgili bir bildirim yapmadım.
SORULDU: Kazakistan ülkesinde görevli iken bu ülkeye ait GSM hattı kullandınız mı?
O dönem hatırladığım kadarıyla Tan DERVİŞOĞLU'ndan aldığım GSM hattı
kullanıyordum. Numarasını hatırlamıyorum. Bu numara üzerinden ailem ile görüşürdüm. Ayrıca
Kazakistan'da kendi aramızda iletişim sağlardık.
SORULDU: Kazakistan ülkesinde iken ailenizle iletişimi ne şekilde gerçekleştiriyorsunuz?
Yurtdışı görüşmeleri masraflı olduğundan iletişimi genellikle mesaj yoluyla önce
yapardık. Sonrasında internet üzerinden yanlış hatırlamıyorsam Mesenger programı ile sesli
olarak görüşme yapardık.
SORULDU: Mesenger programı üzerinden görüşme yapabilmek için kullandığınız
bilgisayarınız var mıydı? Aileniz sizin bilgisayar başında olduğunu nereden bilirdi?
Mesenger görüşmesi yapmadan önce ailem bana önce GSM hattı üzerinden mesaj atardı,
ben de evde bulunan masaüstü bilgisayar başına geçerek onlarla mesenger üzerinden sesli
iletişim sağlardım. Yapmış olduğumuz görüşmede bir sonraki görüşmenin tarih ve saatini
ayarlamış isek aramızda herhangi bir GSM üzerinden mesaj atılmadan da belirtilen tarih ve saatte
masaüstü bilgisayar başına gelerek mesenger üzerinden görüşme yaptığımız zamanlarda olurdu.
SORULDU: Babanız Burhan MUMCUOĞLU siz Kazakistan'da iken sizinle bahsettiğiniz
şekilde Kazakistan telefonu ya da mesenger üzerinden iletişim kurar mıydı?
Hayır böyle bir şey olmazdı, eşim babama iyi olduğum bilgisini verirdi. Ben de arada onları
Kazakistan telefonundan aramış olabilirim.
SORULDU: 2002 yılında sizin ya da eşinizin KKTC ülkesinde bulunan bir şahıs ile şahsi
münasebetini gerektirecek bir tanıdığınız kişi var mıdır? ya da sizin KKTC'de bulunan biriyle
göreviniz gereği görüşmüşlüğünüz var mıdır?
Benim ve eşimin KKTC'de bulunan biriyle şahsi münasebetimizi gerektirecek herhangi
biri yoktur. Görevimle de alakalı biri bulunmamaktadır.

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
SORULDU: Sizin Kazakistan'da görevde bulunduğunuz dönemde ya da sonrasında eşiniz
ÖKK yerleşkesinin bulunduğu Oğulbey'e gitmiş midir?
Ben Kazakistan'da bulunurken Oğulbey yerleşkesine gitmemiştir. Ancak sonrasında
ÖKK Komutanının ya da Mak komutanın eşinin düzenlediği bir program için gitmiş olabilir.
SORULDU: Hasan ERGİN isimli şahsı tanıyor musunuz?
İsmi yabancı gelmedi, eski astsubaylardan olabilir.
SORULDU: ÖKK MAK alayında Tim Komutan yardımcısı olan Nuri Gökhan BOZKIR
isimli şahsın Cumhuriyet başsavcılığımızca şüpheli olarak alınan ifadesinde sizin hakkınızda;
18/12/2002 tarihinde Necip HABLEMİTOĞLU'nu öldürdüğünüzü, sizi olay yerine aracıyla
kendisinin getirdiğini ve aldığını, bu eylemin talimatını dönemi MAK Alay komutanı Levent
GÖKTAŞ tarafından verildiğini, Fikret EMEK'in maktule ilişkin araştırma ve istihbarat yaptığını,
bu istihbarat görevinde Nuri Gökhan BOZKIR'ın kendisinin Altan Bora, Tan Dervişoğlu ve Bülent
Kutsal'ın yer aldığını ifade etmiştir. Necip HABLEMİTOĞLU'nu siz mi öldürdünüz, anlattığı
şekilde diğer kişiler olayın içerisinde varlar mıydı?
Bu şahsın iddia ettiği her şey yalan ve hayal ürünüdür. Ben hiçbir suretle böyle bir işin
içerisinde bulunmadım. Masum insanları katletmek şerefli askerlerin işi değil, karaktersiz ve
kullanılmaya uygun insanların işidir. Ben olayın işlendiği tarihte Kazakistan'da görevli idim. Bu
hususu ÖKK'nın yayınladığı görev emri, ülkeye giriş çıkışta pasaportumuza vurulan damgalar,
havalimanlarında emniyet kontrollerinde tutulan kayıtlar benim Kazakistan'da görevli
olduğumu belgeler olarak ortaya koymaktadır. Aynı zamanda beraber görev yapmış olduğumuz 4
tim personeli, askeri ateşe Gürsel TOKMAKOĞLU ve evimizde yemekleri yapan Kazakistan
uyruklu bayan şahıs ile oradaki tercüman ve şoförüm bana canlı olarak şahitlerdir. Ayrıca
Kazakistan'daki komutan ile kurs vermiş olduğum personeli buna şahittir.
SORULDU: Siz, Nuri Gökhan BOZKIR ile ÖKK servisiyle Oğulbey'e gittiniz mi? servis
yolculu sırasında Necip HABLEMİTOĞLU ile ilgili bir konu konuştunuz mu?
Ben başlangıçta Oğulbey'e gittim. Ancak daha sonra maddi olarak güç yettiremediğim için
servis kullanmaya başladım. Kendisiyle servis arkadaşlığı yapmadım, böyle bir konu konuşmadım.
Ayrıca kendisi benim yanıma oturacak kıdemde biri değildir.
SORULDU: Soruşturma dosyasında şüpheli olarak ifadesi alınan Mehmet NARİN isimli
kişi ifadesinde; sizi de kastederek Levent GÖKTAŞ'ın Anayasa Mahkemesi eski binası civarında
İrfan isimli arkadaşının ofisinde Fikret EMEK, Altan BORA, Halil ÖVEN, Kamil KULELİ, Nuri
Gökhan BOZKIR, Merve isimli erkek bir albay ile oturduğunuzdan, bazı zamanlarda burada
görüşmeler yaptığınızdan bahsetmiştir. Siz Levent GÖKTAŞ'ın bulunduğu bu ortama gittiniz mi?
Ben bahsedilen bu ortama hiç gitmedim. Ayrıca bu ekibin hep birlikte olduğu hiçbir ortama
da bulunmadım.
SORULDU: Nuri Gökhan BOZKIR ile aranızda olay tarihinde veyahut sonrasında oluşan
herhangi bir husumet var mıdır?
Benim bildiğim kadarıyla aramızda herhangi bir husumet yoktur. Ancak kendisinin
tutarsız bir kişilik olduğunu sonrasında öğrendik, bundan dolayı hezeyana kapılıp beni suçlamış
olabilir.
SORULDU: Necip HABLEMİTOĞLU isimli kişiyi ölümünden önce tanıyor muydunuz?
Ben Necip HABLEMİTOĞLU'nu 2017 yılında hakkımda suçlamalar başlayınca tanıdım.
Öncesinde ben bu kişiyi tanımıyordum.
SORULDU: Alay Komutanınız Mustafa Levent GÖKTAŞ ile olan diyaloğunuzdan
bahsediniz?
Ben Kazakistan görevinden geldikten sonra kendisiyle iş icabı görüşmeler ara ara olurdu.
Daha çok Fikret EMEK ile birlikte kendisiyle görüşürdüm. Karakter olarak aslında benim tarzıma
uygun komutan profili çizmemektedir. Ancak arada beni kendi ortamlarına götürürdü, burada beni
kastederek "korumam, adamlarım" diyerek hava atmışlığı olurdu. 2003 yılında MAK Alay
Komutanlığından kendi isteği dışında onu EDOK Komutanlığına gönderdiler. Bizden ayrıldıktan

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
sonra kendisiyle herhangi bir diyaloğum olmadı.
SORULDU: Altan Bora, Tan Dervişoğlu, Halil Öven, Bülent Kutsal, Mehmet Narin ve
Kamil Metin ile ilişkileriniz nasıldır, bu kişilerle görüşür müydünüz?
Benim saymış olduğunuz isimlerle samimiyet teşkil edecek bir ilişkim yoktur. Mesafeli bir
ilişkim vardı.
SORULDU: Enver Altaylı, Mustafa Özcan, Aydın Köstem isimli kişileri tanıyor musunuz?
Bahsetmiş olduğunuz isimleri yürütmüş olduğunuz soruşturma dosyasında tutuklandıkları
zaman ya da isimleri basında geçtiği zaman araştırıp bulup gördüm. Ancak bu isimleri öncesinde
görmedim ve tanımıyorum.
SORULDU: Lokman USTA isimli şahıs kimdir, bu kişiyle GSM hattınız üzerinden neden
irtibat kurdunuz?
Lokman USTA isimli kişiyi tanıyorum, Levent GÖKTAŞ'ın arkadaşı idi. Levent GÖKTAŞ ile
irtibatı sağlayabilmek için benim üzerimden iletişim kurmuş olabilir. Hatta bu kişinin Levent
GÖKTAŞ alay komutanı olduğu dönemde düğününe Levent GÖKTAŞ beni ve Fikret EMEK'i alarak
götürmüştü.
SORULDU: Lokman USTA kişinin kullandığı değerlendirilen İlke Boya Kimya şirketi
adına kayıtlı 0533 519 34 27 numaralı GSM hattı 16 Aralık 2002 tarihinde neden sizi aradı?
Ben böyle bir arama yaptığını hatırlamıyorum. Eğer yaptıysa da benim Kazakistan'da
olduğumu bilmeden yapmıştır.
SORULDU: Lokman USTA ile herhangi bir samimi durumunuz var mıydı?
Hayır benim bu kişiyle herhangi bir samimiyetim yoktur. Levent Albay'dan sonra da bir
daha görüşmedim.
SORULDU: Ahmet Dokumacı, Ahmet Ercüment Gedikli ve Aydın Ergüden isimli kişileri
tanıyor musunuz? Bunlarla bir irtibatınız var mı?
Ahmet DOKUMACI, Fikret EMEK'in arkadaşı idi o şekilde tanıştım. Kendisinin Saklı
Bahçe isimli bir çay bahçesi vardı, arada buraya ben, Fikret Emek ve Alay Komutanımız Levent
GÖKTAŞ ile birlikte giderdik. Ahmet Ercüment GEDİKLİ ve Aydın ERGÜDEN Levent
GÖKTAŞ'ın arkadaşıdır. Bu ikisinin madencilik şirketi vardı. Ben, Fikret EMEK ve Levent
GÖKTAŞ ile birlikte bu kişilerin işyerlerine bir kaç kere gittim.
SORULDU: MAK Alay Komutanlığında görevli iken İstanbul ili Tuzla ilçesine hiç gittiniz
mi?
İstanbul ili Tuzla ilçesine gittiğimi hatırlamıyorum.
SORULDU: İfadenizde kişisel kimlik bilgileri beyanı sırasında kızınız 4 Ekim 2002 yılında
dünyaya gelmiş olduğunu belirttiniz, eşiniz doğum yaptıktan çok kısa bir süre sonra Kazakistan
ülkesine göreve gittiğinizi ifade etmektesiniz, siz Kazakistan'da iken eşinize çocuk bakımı
noktasında yardım eden, rahatsızlığı olması halinde ilgilenecek ailenizden bir kimse var mıydı?
Hayır böyle bir kimse yoktu. Eşim tek başına büyük oğlumla birlikte yeni doğan kızıma
baktı.
(Şüpheli ifade sırasında bir hususu hatırladığını belirterek araya girdi)
Fikret EMEK komutanım ile İstihbarat Kısım Amiri olduğu dönemde ona ait
hatırladığım kadarıyla BMW 5.20 ya da beyaz Megane marka aracı ile İstanbul Anadolu
Yakasında girişte bir ilçeye gittik. Tuzla ilçesi olabilir. Burada bir evin içinde tekerlekli
sandalyede gezen yaşlı bir adam ile görüştük. Yolda giderken bana nereye gittiğimizi, kimle
görüşeceğimizi söylemedi, buraya uğradık. Müstakil bir eve gündüz bir vakitte ikimiz birlikte
gittik. Seyahat sırasında iki kişi olduğumuzu hatırlıyorum. Ben ve Fikret EMEK idik. Bu evde
hatırladığım kadarıyla bu yaşlı adamın yardımında bulunan bir erkek şahıs vardı. Ancak çok
eski bir zaman olduğu için erkek olup olmadığından tam emin değilim. Anladığım kadarıyla
Fikret EMEK bu tekerlekli sandalyedeki kişiyi tanıyordu. Eve gitmemizden tanıdığını
düşünüyorum. Evin içerisine geçip bir müddet oturduk. Ne konuşulduğunu hatırlamıyorum.
Hatırladığım kadarıyla bir çay içip kalktık. Bu kişinin ismini hatırlamıyorum. Sonrasında geri

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
Ankara'ya döndük. Neden gittiğimizi şuanda hatırlayamıyorum. Bu kişinin tekerlekli
sandalyeyle gezmesinin sebebi daha evvelden ateşli silahla belinden vurulmuş olduğunu orada
yapılan konuşmalardan anladım.
Nuri Gökhan BOZKIR hakkımda iftira atmaktadır. İfadesindeki iftiralarda kurgu hatası
vardır. Kazakistan görevime gidiş tarihimi yanlış söylemektedir. Başlangıçta bu hususu
bilmiyordu, sonrasında Kazakistan görevimi öğrenince gidip gitmediğinden emin değilim diye
ifadesini değiştirmiştir. Sanki beni Kazakistan'a gittiğim halde gitmemiş gibi göstermektedir. Ayrı
olay tarihinde beni aldığını söylediği Nilkent Sitesinde ben ikamet etmiyordum. Oran sitesinde
oturuyordum. Nilkent sitesine Kazakistan görevim sonrasında geçtim. Benim olay tarihindeki
kıyafetlerime kadar söylemektedir. Bu hususlar uydurmadır, benim tarzım olmayan kıyafetleri
giydiğimi söylemektedir. Ayrıca olaydan sonra FİKRET EMEK'in benim ve kendisinin olay yerine
maktulun evine bakmamızı istediğini iddia etmektedir. Bu akla mantığa uygun bir şey değildir.
Normal bir insanın iddia edeceği bir şey değildir. Savcılık makamına daha önce sunmuş olduğu
mektupta, koşu eğitim sırasında silahın Mogan Gölüne atıldığını iddia etmiştir, bunu Türkiye
getirildikten sonraki alınan ifadesinde değiştirdi, böyle bir hususun olmadığını belirtmiştir, bu da
onun ifadesinin tutarlı olmadığını göstermektedir.
Ben üzerime atılı suçlamaları kabul etmiyorum. Necip HABLEMİTOĞLU'nu ben
öldürmedim. Olay tarihinde ben Kazakistan'da görevliydim. Serbest bırakılmayı talep ediyorum.
Başkaca bir diyeceğim yoktur..." şeklinde beyanda bulunmuştur.

Şüpheli Ahmet Tarkan MUMCUOĞLU, üzerine atılı maktul Necip HABLEMİTOĞLU'nu


öldürmek ve silahlı suç örgütü üyesi olmak suçundan kuvvetli suç şüphesi bulunmuş olması
nedeniyle tutuklanma istemi sulh ceza hakimliğine sevk edilmiş, şüpheli Ahmet Tarkan
MUMCUOĞLU Ankara 3. Sulh Ceza Hakimliğinde alınan ifadesinde; "Emniyette bu hususta
ayrıntılı savunmamı yaptım, aynen tekrar ederim. Üzerime atılı suçlamayı kabul etmiyorum. Suç
tarihinde Kazakistan'a görevli olarak gitmiştim. 6 ay kadar burada kaldım. Herhangi bir izin
durumum olmadı. Ailemle irtibatımı messenger üzerinden sms ile sağladım. Ailemle her gün
görüşmüyordum. Ancak görevim veya bulunduğum ülkedeki internetin durumuna göre
görüşmediğim tarih aralıkları olmuştur. Tarih aralıkları bir ayı geçecek şekilde olmamıştır. Sms ile
görüşemediğim zamanlarda messenger üzerinden messenger üzerinden görüşemediğim
zamanlarda sms ile görüşmeye çalışmıştım. Fikret Emek'le beraber görev yaptık. Yaklaşık 2, 2-5 yıl
civarında görev yaptık. Kendisi emekli olmadan önce istirahat izni aldı. Bu süreçte de görüştük.
Ben suç tarihinde Türkiye'de değildim. Bu durumu ispat edebilecek tanıklarım vardır. Gittiğim ülke
giriş çıkışlarda sürekli kontrol eden bir ülkedir. Rastgele gidilemez. Benim olay tarihinde
olduğuma askeri ateşe de şahittir. Görevli olduğum 4 kişiyle Kazakistan'a gidip aynı 4 kişile geri
Türkiye'ye geldik. Fikret Emek hiyerarşik yapıda benim üstümdü. Onun üstünde Levent Göktaş
vardı." şeklinde beyanda bulunmuş, şüpheli Ahmet Tarkan MUMCUOĞLU Ankara 3. Sulh
Ceza Hakimliğinin 18/06/2022 tarih ve 2022/684 sayılı kararı ile üzerine atılı "kasten adam
öldürmek" ve "silahlı örgüt üyeliği" suçundan tutuklanmıştır.

Şüpheli Ahmet Tarkan MUMCUOĞLU ile ilgili bu kısma kadar anlatılanlara ek olarak
ifadesinde geçen bazı husular da ayrıca önem taşımaktadır.
Şüpheli, ifadesinde Kazakistan görevinde iken eşi Zeynep MUMCUOĞLU ile öncesinde
gsm hattı üzerinden haberleştiğini, eşinin Kazakistan gsm hattına mesaj attığını, sonrasında
kendisinin masaüstü bilgisayara geçerek Mesenger isimli (MSN) internet programı üzerinden eşi
ile sesli görüştüğünü belirtmiştir. Eşi ile SMS irtibatın kesildiği 05/12/2002 ile 29/12/2002 tarihleri
arasını kastederek, gün belirlemiş oldukları/ineternet sorunsuz çalıştığı için bu tarih aralığında
öncesinde aralarında SMS ile haberleşme olmadan, Mesenger(MSN) internet programı aracılığıyla
görüşmüş olduklarını belirtmiş ise de 24 gün boyunca eşi ile öncesinde SMS ile haberleşmeden bir
vakitte bilgisayar başında buluşarak görüşme gerçekleştirmenin hayatın olağan akışına uygun bir

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
durum olmadığı, kaldı ki 05/12/2002 ile 29/12/2002 arasında gsm hatları ile irtibatın koptuğu
dönem gibi bir başka dönemin alınan 1 yıllık hts kayıtlarında hiç olmadığı, öncesinden gün
belirleme şeklindeki savunmanın sadece bu tarih aralığına denk gelmesinin kabul edilebilir bir
durum olmadığı anlaşılmaktadır. Söz konusu bu durum, Ahmet Tarkan MUMCUOĞLU'nun
Kazakistan yerine Türkiye'de bulunmasından, eşinin bu numara ile iletişime geçmesine gerek
duymamasından kaynakalandığı düşünülmektedir. Keza, aynı dönemde oluşan bu durum
şüphelinin babası Burhan MUMCUOĞLU ile olan irtibatında da görülmüştür.
Şüpheli, ifadesinde maktul Necip HABLEMİTOĞLU ile ilgili olarak "Ben Necip
HABLEMİTOĞLU'nu 2017 yılında hakkımda suçlamalar başlayınca tanıdım. Öncesinde ben
bu kişiyi tanımıyordum." şeklindeki beyanı, tıpkı şüpheli Mustafa Levent GÖKTAŞ'ın açıklaması
gibi olmuştur. Özel Kuvvetler Komutanlığında görev yapmış bir subay, Türk Silahlı Kuvvetlerinde
albay seviyesine gelerek emekli olan bir asker, sonrasında Milli İstihbarat Teşkilatı bünyesinde
görev yapan bir kişinin maktul Necip HABLEMİTOĞLU'nu tanımaması makul, kabul edilebilir bir
durum değildir.
Müşteki Şengül HABLEMİTOĞLU'nun avukatı aracılığıyla 01/08/2022 tarihinde
Cumhuriyet Başsavcılığımıza sunduğu dilekçesinde, şüpheli Ahmet Tarkan MUMCUOĞLU'nun,
tutuklandıktan sonra bazı basın organlarında görseli ile birlikte haber yapılaması üzerine,
müştekinin, şüpheli Ahmet Tarkan MUMCUOĞLU'nu eşi Necip HABLEMİTOĞLU'nun yanında
olay tarihinden önce görmüş olabileceğini belirtmesi üzerine, müşteki Şengül
HABLEMİTOĞLU'nun 15/09/2022 tarihinde Cumhuriyet Başsavcılığımızda alınan ek
ifadesinde; "Ben daha önceden 2 defa C.Başsavcılığınıza ifade vermiştim. Son olarak Temmuz
ayının sonu gibi bazı basın organlarında eşimin katil zanlısı olarak görselleri çıkan Ahmet Tarkan
MUMCUOĞLU'nun siması bana çok tanıdık gelmişti, eşim öldürülmeden bir süre önce tam
tarihini hatırlamamakla birlikte kuvvetle muhtemel 2002 yılı içerisinde mevsim olarak sonbahar
mevsimi olduğunu düşündüğüm bir vakitte eşim Necip HABLEMİTOĞLU bana bir asker şahsın
kendisi ile görüşmek istediğini o tarihte görevli olduğum Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Ev
Ekonomisi Yüksekokulunda Ev Ekonomisi Müdür Yardımcısı makamımda bu görüşmeyi yapıp
yapamayacağını sordu ben de kendisine benim odamda görüşebileceğimi söyledim. Bu
görüşmeden bir süre sonra bir ya da iki gün sonra eşim Necip HABLEMİTOĞLU ile birlikte mesai
saatleri içerisinde Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Ev Ekonomisi Yüksekokulunda Ev
Ekonomisi Müdür Yardımcısı odamda bulunduğum sırada zayıf, uzun boylu tahminen eşim
boyunda yaklaşık 1.80 civarında boyu olan, 30-35 yaş arasında, koyu renk saçlı, renkli olmayan
kahve ya da siyah renkli gözlü, oturuşuna göre zayıf , uzun bacaklı, sakalsız, bıyıksız, kısa saçlı,
üzerinde koyu renkli kanvas pantolon ve saç örgü deseni olan koyu renk bol kesim yün hırkası
olan, elinde ajanda bulunan bir erkek şahıs yanımıza geldi. Benim odamda eşim ile
merhabalaştılar, eşim bu şahısı ilk defa görüyordu. Eşim bu gelen kişi ile beni tanıştırdı. İsim
söyleyip söylemediğini hatırlamıyorum, ancak bu gelen kişinin subay olduğunu hatırlıyorum.
Benim odamda eşim ile görüştüler o sırada ben ders öncesi hazırlıklarımı yapıyordum. Çünkü az
sonra dersim bulunmaktaydı. Bu kişi odanın giriş kapısına yakın misafir koltuğunda oturdu. O
sırada eşim ile ne konuştuklarını şu an hatırlamıyorum. Fakat bu şahısın fiziksel özelliklerinden
yüz ifadesinin şekli, tebessümü, oturuşu anlattığım fiziksel özellikleri aklımda kalmıştı. Bu yüz
ifadesi 2022 yılı Temmuz sonları gibi Ahmet Tarkan MUMCUOĞLU'nun resmi basına çıkması
neticesi bende bir çağrışım yarattı. O tarihte görmüş olduğum şahsın yüz ifadesine benzettim.
Ahmet Tarkan MUMCUOĞLU'nun başka resimleri bana gösterilir ise teşhis yapmak isterim.
(Müştekiye Ankara Tem Şube Müdürlüğü aracılığıyla 10/08/2022 tarihinde soruşturma
dosyanıza getirtilen şüpheli Ahmet Tarkan MUMCUOĞLU'na ait Cezaevi/Gözaltı sürecinde
çekilen görselleri, 1 adet kirli sakallı vesikalık resmi, daha eski tarihli olduğu belli olan 1 adet
vesikalık resmi gösterilerek Soruldu.)
Bana göstermiş olduğunuz bu resimleri inceledim. Özellikle daha eski tarihli olduğu
anlaşılan vesikalık resimdeki yüz ifadesi ifademde belirttiğim eşim Necip HABLEMİTOĞLU ile

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
görüşmeye gelen asker şahsın yüz ifadesini andırmaktadır. Ancak olayın üzerinden 20 yıl geçtiği
için bu hususta net bir şey söylemem mümkün değildir. Bu kişinin yüzü gördüğüm fiziksel
özellikleri barındırmakta ve 20 yıl önce gördüğüm şahsın yüz ifadesine benzemektedir..." şeklinde
beyanda bulunmuştur.
Müşteki Şengül HABLEMİTOĞLU'nun yapmış olduğu bu tespit önem teşkil etmekte olup,
şüpheli Ahmet Tarkan MUMCUOĞLU'nun maktulü öldürmeden önce gördüğü ve onunla
görüştüğü hususunda kuvvetli şüphe uyandırmaktadır. Bu anlatılanın üzerinden 20 yıl geçmesi
karşısında, bir ihtimal bu görüşmenin olduğunun kabulü halinde, maktul ile şüphelinin Şengül
HABLEMİTOĞLU'nun yanında görüşüyor olması hususunun, onu ileride öldürecek olan şüpheli
açısından makul olmadığı ileri sürülse bile, şüpheli, Necip HABLEMİTOĞLU ile görüşmüşse
onun yanında öncesinde eşinin olup olamayacağını öngörmesi söz konusu olamayacağından, bu
anlatımın gerçekleşmiş olabileceği ihtimali bulunmaktadır.

Kamuoyunda "Dost Tarikatı" diye bilinen oluşumun kurucusu olan, 03/05/2004 tarihinde
İstanbul Tuzla ilçesindeki evinde karısı Sibel GÜVEN ile birlikte ateşli silahla öldürülmüş halde
bulunan emekli Binbaşı İhsan GÜVEN'in, maktul Necip HABLEMİTOĞLU ile olan yakın ilişkisi,
ölmeden önce Necip HABLEMİTOĞLU'nun İhsan GÜVEN'in yanına giderek onunla görüşme
yapıyor olması, Necip HABLEMTOĞLU'nun yazdığı kitapların İhsan GÜVEN tarafından gözden
geçirildiği bilgisi, İhsan GÜVEN'in de maktul Necip HABLEMİTOĞLU gibi gözünden vurularak
öldürülmüş olması hususları karşısında, İhsan GÜVEN ve Sibel GÜVEN'in öldürülmesi eyleminin
Ahmet Tarkan MUMCUOĞLU ve bu örgüt tarafından gerçekleştirilmiş olma ihtimalini akla
getirmiş, bu kapsamda şüpheli Ahmet Tarkan MUMCUOĞLU'na Cumhuriyet Başsavcılığımızdaki
ifadesi sırasında sadece, İstanbul ili Tuzla ilçesine daha önceden gidip gitmediği hususu soru
olarak yöneltilmiştir. Şüpheli Ahmet Tarkan MUMCUOĞLU söz konusu soruya önce, İstanbul ili
Tuzla İlçesine gidip gitmediğini hatırlamadığı şeklinde cevap vermiş, ifadeye devam edildiği sırada
kendiliğinden araya girerek bu hususta; "...Fikret EMEK komutanım ile İstihbarat Kısım Amiri
olduğu dönemde ona ait hatırladığım kadarıyla BMW 5.20 ya da beyaz Megane marka aracı ile
İstanbul Anadolu Yakasında girişte bir ilçeye gittik. Tuzla ilçesi olabilir. Burada bir evin içinde
tekerlekli sandalyede gezen yaşlı bir adam ile görüştük. Yolda giderken bana nereye gittiğimizi,
kimle görüşeceğimizi söylemedi, buraya uğradık. Müstakil bir eve gündüz bir vakitte ikimiz
birlikte gittik. Seyahat sırasında iki kişi olduğumuzu hatırlıyorum. Ben ve Fikret EMEK idik. Bu
evde hatırladığım kadarıyla bu yaşlı adamın yardımında bulunan bir erkek şahıs vardı. Ancak
çok eski bir zaman olduğu için erkek olup olmadığından tam emin değilim. Anladığım kadarıyla
Fikret EMEK bu tekerlekli sandalyedeki kişiyi tanıyordu. Eve gitmemizden tanıdığını
düşünüyorum. Evin içerisine geçip bir müddet oturduk. Ne konuşulduğunu hatırlamıyorum.
Hatırladığım kadarıyla bir çay içip kalktık. Bu kişinin ismini hatırlamıyorum. Sonrasında geri
Ankara'ya döndük. Neden gittiğimizi şuanda hatırlayamıyorum. Bu kişinin tekerlekli
sandalyeyle gezmesinin sebebi daha evvelden ateşli silahla belinden vurulmuş olduğunu orada
yapılan konuşmalardan anladım..." şeklinde beyanda bulunmuştur. Şüpheli Ahmet Tarkan
MUMCUOĞLU'nun Cumhuriyet Başsavcılığımızın sorusuna vermiş olduğu ifade şüpheli
bulunmuş, anlatış biçimi itibari ile görüştük dediği kişinin İhsan GÜVEN olabileceği
değerlendirilmiştir. Şüpheli Ahmet Tarkan MUMCUOĞLU ifadesinde, Fikret EMEK ile birlikte
Ankara'dan yola çıkarak, Tuzla ilçesi olabilir dediği bir ilçede müstakil diye tabir ettiği bir evde,
tekerlekli sandalye kullanan, yürüme güçlüğü çeken, yanında erkek ya da kadın bir yardımcısı olan
yaşlı bir adam ile hatırlamadığı bir nedenden ötürü, çay içerek görüştük, konuştuk demektedir.
Şüphelinin bu ifadesinde geçen kişi, Tuzla ilçesinde yaşayan, yaşlı, yürüme güçlüğü çeken,
kendisinden yaşça küçük eşi Sibel GÜVEN ile birlikte Tuzla ilçesi Cami Mahallesi İstasyon
Caddesi Havuzlu Sitesinde öldürülen İhsan GÜVEN'i anımsatmaktadır. Bu ifade sonrası
Cumhuriyet Başsavcılığımızca Tuzla ilçesinde meydana gelen İhsan GÜVEN ve Sibel GÜVEN
cinayetine ilişkin soruşturma ve kovuşturma dosyaları İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığından ve

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesinden istenmiş, olay yerine ilişkin yapılan tüm tespitler ise
İstanbul Emniyet Müdürlüğünden soruşturma dosyamıza getirtilmiştir. Yapılan incelemede İhsan
GÜVEN ve Sibel GÜVEN'in öldürülmesine ilişkin olarak bir kısım İBDA/C mensubu olduğu
belirtilen şahsıların yakalanarak göz altına alındığı, yapılan soruşturma sonucunda Abdusselam
TUTAL, Burhanettin YALÇIN, Burak ÇİLELİ, Selim AYDIN ve Emin KOÇHAN hakkında
İBDA/C mensubu olmak İhsan GÜVEN ve Sibel GÜVEN'i öldürmek suçundan kamu davası
açıldığı görülmüştür. Olayda tetiği çeken olarak belirtilen Burhanettin YALÇIN'ın adli kollukta
alınan ifadesinde İhsan GÜVEN ve Sibel GÜVEN'i diğer şüpheliler ile birlikte plan yaparak
öldürdüğünü, maktullerin evine kendisine kurye süsü vererek gittiğini, tekerlekli sandalyede
oturan maktul İhsan GÜVEN ile eşi Sibel GÜVEN'i öldürerek adresten çıktığını belirtmiştir.
Olayda kullandıkları silahı ise Marmara Denizine attıklarını, cinayetten sonra İBDA/C adına
üstlenme maili attıklarını belirtmiş ise de İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığında ve sorgu sırasında
Mahkeme huzurunda alınan ifadesinde susma hakkını kullanmış olduğu görülmüştür. Diğer
şahısların durumu da aynı olmuş, adli kolluktaki ifadelerinde suçlamaları kabul etmiş, Cumhuriyet
Başsavcılığında ve Mahkemede susma haklarını kullanmışlardır. Tüm şüpheliler, İBDA/C
mensubu olmak, İhsan GÜVEN ve Sibel GÜVEN'i öldürmek eyleminden ötürü haklarında açılan
kamu davasında adli kollukça alınan ifadelerini inkar etmiş, işkence ve kötü muamele altında,
avukat hakkı tanınmadan zorla bu belgelerin imzalatıldığını belirtmişlerdir. Sanıklar hakkında
üzerilerine atılı suçlardan mahkumiyet kararı verilmiş, bu suçlar, Yargıtay incelemesinden geçerek
kesinleşmiş ise de, adı geçen şahıslar Anayasa Mahkemesine bireysel olarak başvuruda bulunmuş,
Anayasa Mahkemesinin yapmış olduğu inceleme neticesinde sanıklar hakkında "adil yargılanma
hakkının" ihlal edildiği yönünde karar verilmiştir. İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesinde yeniden
görülen yargılamada 2015/277 Esas 2016/58 Karar sayısı üzerinden tüm sanıklar yönünden
üzerilerine atılı suçlardan CMK'nın 223/2-e maddesi uyarınca beraatlerine ve gerçek faillerin tespiti
yönünden suç duyurusuna bulunulmasına dair karar verilmiştir.
Cumhuriyet Başsavcılığımızca İhsan GÜVEN ve Sibel GÜVEN'in İstanbul ili Tuzla
ilçesinde öldürülmesi eylemini işleyen faillerin, soruşturma dosyamızdaki bir kısım şüphelilerin
olma ihtimali üzerinde durularak, maktul Necip HABLEMİTOĞLU'nun öldürülmesi eyleminden
ayrı olarak bu olay soruşturma konusu yapılmış olup, İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi ve
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığında bulunan tüm evraklar Cumhuriyet Başsavcılığımıza
getirtilerek soruşturma işlemlerine konu edilmiştir. Bu konuda yapılacak araştırma ve incelemeler
sonucunda şüphelilerce oluşturulan suç örgütünün, İhsan GÜVEN ve Sibel GÜVEN'in öldürülmesi
eylemini işleyip işlemedikleri yönünde ayrıca karar verilecektir.

Şüpheli Ahmet Tarkan MUMCUOĞLU'nun CDR verilerinden alınan hts kayıtlarının


incelenmesinde, irtibatlı oldukları kişiler açısından, diğer şüpheliler Mustafa Levent GÖKTAŞ ve
Fikret EMEK ile çok sayıda ortak görüştüğü kişiler olduğu görülmüş, bu kapsamda incelen bir gsm
hattı ayrıca dikkat çekmiştir.
Çok fazla irtibat trafiği ve şirket hattı olması nedeniyle kim tarafından kullanıldığı net
olarak anlaşılamayan, ancak irtibat trafiğinden 2002 yılında şüpheli Ahmet Tarkan
MUMCUOĞLU ve Mustafa Levent GÖKTAŞ'ın arkadaşı olan Lokman USTA isimli şahıs
tarafından kullanılmış olabileceği değerlendirilen ILKE BOYA KİMYA İNŞ TAH SAN LTD ŞTİ
adına kayıtlı olan 0533 519 34 27 numaralı gsm hattının görüşme trafiği incelendiğinde, çok sık
şüpheli Mustafa Levent GÖKTAŞ ile irtibatlı olduğu, 16/12/2002 tarihinde saat 20:46 da şüpheli
Mustafa Levent GÖKTAŞ'ın kullanımında olan 0535 572 46 52 numaralı gsm hattını 54 sn.
aradıktan sonra ilk görüşmesini saat 21:03 de 2 dk. 56sn. şüpheli Ahmet Tarkan
MUMCUOĞLU'nun Kazakistan gsm hattı 73007121130 ile yaptığı görülmüştür. Söz konusu İLKE
BOYA hattı 1 yıllık alınan tüm hts irtibat bilgisinden ilk defa 16/12/2002 tarihinde şüpheli Ahmet
Tarkan MUMCUOĞLU'nun Kazakistan numarasını aradığı görülmüştür. Bir gün sonrasında ise
17/12/2002 tarihinde şüpheli Ahmet Tarkan MUMCUOĞLU'nun eşi Zeynep MUMCUOĞLU'nun

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
kullanımında olan 0536 651 16 81 nolu gsm hattını ilk defa KKTC ülkesinde bulunan 0392 600 35
20 sabit hattın araması söz konusu olmuştu. İlke Boya hattı kullanıcısı olan şahsın, şüpheli Mustafa
Levent GÖKTAŞ ile görüşmesinden sonra şüpheli Ahmet Tarkan MUMCUOĞLU ile yaptığı
görüşmenin, şüphelinin KKTC ülkesinde bulunduğu sırada ve şüphelinin henüz gelmediği halde
Ankara ilinde bulunduğu düşünülerek yapıldığı değerlendirilmektedir.

Şüpheli Ahmet Tarkan MUMCUOĞLU'nun, olay tarihinde, şüpheli Mustafa Levent


GÖKTAŞ'a bağlı olarak çalışması, şüpheli Ahmet Tarkan MUMCUOĞLU'nun kendi ifadesinden
de görüleceği üzere iş dışında da olan ilişkileri, ortak arkadaş irtibatları, her iki şüphelinin hts
irtibat trafiğinden aralarında gerçekleşen yoğun irtibatlanmalar, şüpheli Ahmet Tarkan
MUMCUOĞLU'nun şüpheli Mustafa Levent GÖKTAŞ ile olay tarihinde emir komuta ilişkisi
dışında yakın bir bağı olduğunu göstermektedir. Şüpheli Ahmet Tarkan MUMCUOĞLU'nun
17/06/2022 tarihinde Cumhuriyet Başsavcılığımızda alınan ifadesinde: "....Ben Kazakistan
görevinden geldikten sonra kendisiyle iş icabı görüşmeler ara ara olurdu. Daha çok Fikret EMEK
ile birlikte kendisiyle görüşürdüm. Karakter olarak aslında benim tarzıma uygun komutan profili
çizmemektedir. Ancak arada beni kendi ortamlarına götürürdü, burada beni kastederek
"korumam, adamlarım" diyerek hava atmışlığı olurdu..." şeklinde geçen beyan şüpheliler
arasındaki bu değerlendirmeyi doğrular niteliktedir.
Yapılan soruşturma sonucunda tüm hts irtibat trafikleri, şüpheli ifadeleri, tanık, müşteki
beyanları ve tüm dosya kapsamından, olay tarihinde Milli İstihbarat Teşkilatı Müsteşarı olmak
isteyen şüpheli Mustafa Levent GÖKTAŞ'ın, bu görev için kendisine engel olarak gördüğü maktul
Necip HABLEMİTOĞLU'nu, aynı zamanda FETÖ/PDY ile ilgili çalışmalarından rahatsız olan
Mustafa ÖZCAN ve Enver ALTAYLI'nın azmettirmesi neticesinde öldürme kararı aldığı, bu kararı
Özel Kuvvetler Komutanlığı içerisinde kendisi ile birlikte hareket eden legal alandan çıkan Ahmet
Tarkan MUMCUOĞLU, Fikret EMEK ve Nuri Gökhan BOZKIR ile birlikte eyleme döktüğü,
şüpheli Ahmet Tarkan MUMCUOĞLU'nun, şüpheli Mustafa Levent GÖKTAŞ'ın, 17/11/2002
tarihinde Kazakistan görevine gönderildiği, eylemi gerçekleştirmek için verilen talimat üzere olay
tarihinden önce ülkeye geldiği, maktul Necip HABLEMİTOĞLU'nu ele geçirilemeyen 9 mm çaplı
mermi atan tabanca ile başına iki el atış yapmak suretiyle öldürmüş olduğu anlaşılmıştır.

-ŞÜPHELİ FİKRET EMEK;

Fikret EMEK olay tarihinde Özel Kuvvetler Komutanlığı bünyesinde, Muhabere Arama
Kurtarma Alay Komutanlığı emrinde Alay Karargahında şüpheli Mustafa Levent GÖKTAŞ'a bağlı
olarak İstihbarat Kısım Amiri görevi ile Binbaşı rütbesinde görev yapmıştır. Şüpheli Ahmet Tarkan
MUMCUOĞLU ise Fikret EMEK'in yardımcısı konumunda çalışmıştır.

Şüpheli Mustafa Levent GÖKTAŞ maktul Necip HABLEMİTOĞLU'nun öldürülmesi


eylemindeki konumu, bu kapsamda kurulan Mustafa ÖZCAN-Enver ALTAYLI-Aydın
KÖSTEM-Mustafa Levent GÖKTAŞ irtibat ağı, bu kişilerce Mustafa Levent GÖKTAŞ'ın
azmettirilmesi, iddianamemizde gelinen aşaması itibari ile anlatılmıştır. Şüpheli Mustafa Levent
GÖKTAŞ tarafından, maktule ilişkin şüpheli Nuri Gökhan BOZKIR üzerinden yaptırılan keşif
faaliyetleri sonucunda, maktul Necip HABLEMİTOĞLU'nun öldürülmesi eylemi, kurmuş olduğu
örgüt içerisinde ona bağlı olan Fikret EMEK ile şüpheli Ahmet Tarkan MUMCUOĞLU tarafından
gerçekleştirilmiştir.

Şüpheli Mustafa Levent GÖKTAŞ'ın hts irtibat bilgilerinden görüleceği üzere Mustafa
ÖZCAN-Enver ALTAYLI-Aydın KÖSTEM-Mustafa Levent GÖKTAŞ irtibat ağı olduğu

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
dönemlerde şüpheli Mustafa Levent GÖKTAŞ ile Fikret EMEK arasında da irtibatlanmanın olduğu
anlaşılmaktadır. Bu durum sadece Mustafa Levent GÖKTAŞ ile Fikret EMEK arasındaki görev
ilişkisi kapsamında değerlendirilemez, olay tarihinde ikisi arasında tıpkı Ahmet Tarkan
MUMCUOĞLU ile Mustafa Levent GÖKTAŞ arasında olduğu gibi sıkı irtibat bulunmaktadır.
Şüpheli Aydın KÖSTEM'in 14/02/2022 tarihinde Cumhuriyet Başsavcılığımızda alınan
ifadesinde Enver ALTAYLI ile Mustafa Levent GÖKTAŞ'ı tanıştırdığı dönemi (muhtemel
tarih 03/10/2002) kast ederek; "... Enver ALTAYLI ile Levent GÖKTAŞ'ı tanıştırmamdan sonraki
aylarda ben bir konuda Levent GÖKTAŞ'a bilgi vermiştim, o da bu bilginin çok itibar gördüğünü
belirterek beni yemeğe davet etti, yemekte masada ben vardım, Levent GÖKTAŞ, Fikret EMEK,
komutanım dedikleri bir albay, bir de hiç konuşmayan biri daha vardı. Bu şekilde bir ortamda
Fikret EMEK'i tanıdım. Kendisiyle hiç konuşmadım... " şeklinde bulunduğu beyan, şüpheli
Ahmet Tarkan MUMCUOĞLU'nun 17/06/2022 tarihinde Cumhuriyet Başsavcılığımızda
alınan ifadesinde: "....Ben Kazakistan görevinden geldikten sonra kendisiyle iş icabı görüşmeler
ara ara olurdu. Daha çok Fikret EMEK ile birlikte kendisiyle görüşürdüm. Karakter olarak aslında
benim tarzıma uygun komutan profili çizmemektedir. Ancak arada beni kendi ortamlarına
götürürdü, burada beni kastederek "korumam, adamlarım" diyerek hava atmışlığı olurdu. 2003
yılında MAK Alay Komutanlığından kendi isteği dışında onu EDOK Komutanlığına gönderdiler.
Bizden ayrıldıktan sonra kendisiyle herhangi bir diyaloğum olmadı...Lokman USTA isimli kişiyi
tanıyorum, Levent GÖKTAŞ'ın arkadaşı idi. Levent GÖKTAŞ ile irtibatı sağlayabilmek için benim
üzerimden iletişim kurmuş olabilir. Hatta bu kişinin Levent GÖKTAŞ alay komutanı olduğu
dönemde düğününe Levent GÖKTAŞ beni ve Fikret EMEK'i alarak götürmüştü...Ahmet
DOKUMACI, Fikret EMEK'in arkadaşı idi o şekilde tanıştım. Kendisinin Saklı Bahçe isimli bir çay
bahçesi vardı, arada buraya ben, Fikret Emek ve Alay Komutanımız Levent GÖKTAŞ ile birlikte
giderdik. Ahmet Ercüment GEDİKLİ ve Aydın ERGÜDEN Levent GÖKTAŞ'ın arkadaşıdır. Bu
ikisinin madencilik şirketi vardı. Ben, Fikret EMEK ve Levent GÖKTAŞ ile birlikte bu kişilerin
işyerlerine bir kaç kere gittim..." şeklinde bulunduğu beyanlardan görüleceği üzere şüpheliler
Mustafa Levent GÖKTAŞ, Fikret EMEK ve Ahmet Tarkan MUMCUOĞLU arasında olay
tarihinde iş ilişkisi dışında sıkı bir irtibat bulunduğu anlaşılmaktadır.
Keza şüpheli Aydın KÖSTEM'e ilişkin yapılan aramalarda ele geçen dijital materyallerine
ilişkin incelemeden; "l’den 34’e kadar numaralandırılmış maddeler halinde üç sayfadan oluşan
ABD stihbarat örgütü CIA şeklinde başlayan rapor içerisinde (1), (2), (3), (4) ve (5) şeklinde
şahısların isimlerinin yerine kodlama yapıldığı, şüpheli Aydın KÖSTEM'in ifadesinde, 1 numara
olarak Enver ALTAYLI, 2 numara olarak Mustafa ÖZCAN, 3 numara olarak Levent GÖKTAŞ, 4 ve
5 numara olarak ise Levent GÖKTAŞ isimli şahsa yakın kişiler" olduğu ifade edilen belgeden
şüpheli Mustafa Levent GÖKTAŞ'ın kurmuş olduğu suç örgütünün kast edildiği ve bu örgüt
içerisinde yer alan şüpheli Mustafa Levent GÖKTAŞ ile hareket eden kişiler olduğu ifade
edilmektedir.
Fikret EMEK hakkında maktul Necip HABLEMİTOĞLU'nun öldürülmesi eylemini
gerçekleştirmiş olduğu hususu ilk defa Zihni ÇAKIR isimli şahsın 05/02/2015 tarihinde
İstanbul TEM Şube Müdürlüğünde bilgi alma şeklinde alınan ifadesinde geçmiştir. Söz
konusu bu ifadede Zihni ÇAKIR; "...26.12.2014 tarihli açık kaynak tespit tutanağında görülen
ve bana ait olduğunu kabul ettiğim twitlerden HABLEMİTOĞLU Suikastine dair şunları belirtmek
isterim; HABLEMİTOĞLU suikast işlendikten sonra bu cinayete dair kafamda soru işaretleri ve
kuşkular mevcuttu. Bilhassa Bayram ÖZBEK’in suikast öncesi suikast kararının alınması için
yapıldığını iddia ettiği, toplantıdan bana bahsetmesi bazı olaylardan kendilerini yani Gülen
Örgütünü soyutlamaya çalıştığı fikri bende oluştu. Bunun üzerine yapmış olduğum araştırmaları
derinleştirdim. Bu kapsamda ulaştığım bir kaynakla Özel Kuvvetler Komutanlığından ayrılma bir
Binbaşı; Necip HABLEMİTOGLU'nun Alman Vakıflarıyla Bilgi ve belgelerin Özel Kuvvetler
Komutanlığındaki Gülenciler tarafından servis edildiğini o bilgi ve belgelerle Necip
HABLEMİTOĞLU suikastinin arkasında Alman İstihbaratının olduğu algısının yaratıldığı, o

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
dönem Özel Kuvvetler Komutanlığından bulunan hemen herkes suikasün Yüzbaşı Tarkan
MUMCUOGLU tarafından işlendiğini bildiğini, suikast silahını Ankara ilinde bulunan Mogan
gölünün ODTÜ yakasındaki balçıklı bölgeye atıldığını yine suikast görevlendirmesinden önce
Gülen Örgütü'nün içerisinde etkili olan ve Gülen Örgütünün İstişare Kurulunda yer aldığmı
tahmin ettiğim Mustafa ÖZCAN ile ClA'nin Türk ajanı olarak bilinen Enver ALTAYLI'yla bir
görüşme yaptığını bu görüşmede hatrı sayılır bir para karşılığı suikastın işlendiğini Enver
ALTAYLI'run özel kuvvetler komutanlığındaki bağlantıları vasıtasıyla süreçte etkili olduğunu
söyledi. Bu konuyla ilgili yaptığım araştırmada Tarkan MUMCUOĞLU nun Ergenekon sürecinde
aklanması bizzat bana teklif edilen Fikret EMEK'in yardımcısı olduğu bilgisine de ulaştım.
Ergenekon süreciyle birlikte Tarkan MUMCUOĞLU'nun Özel Kuvvetler Komutanlığındaki
görevinin bitirilip Özel Kuvvetlerden çıkarıldığını öğrendim..." şeklinde beyanda bulunmuştur.

Zihni ÇAKIR'ın 18/09/2017 tarihinde Cumhuriyet Başsavcılığımızda alınan


ifadesinde; "...2013 Yılı sonu 2014 yılı başlarında Emniyet içerisinde komiser olan 2002 yılında
FETÖ/PDY'nin Sauna Çetesi Kumpası Soruşturması üzerine ihraç edilen Tamer TOPSAKAL isimli
tanıdığım aracılığıyla bir dönem Özel Kuvvetlerde binbaşı olarak görev yapmış olan Gökhan Nuri
BOZKIR ile tanıştım. Gökhan Nuri BOZKIR isimli kişi de FETÖ/PDY'nin Sauna Çetesi
soruşturması kapsamında tam tarihini hatırlamamakla birlikte 2004 yılında Özel Kuvvetlerden
çıkartılmıştır. Bu bilgileri bana veren Gökhan Nuri BOZKIR Ankara'da her zaman buluştuğumuz
yer olan Turan Güneş Bulvarındaki Angora isimli Pastanede anlatmıştı. Bu konuyu detaylı olarak
bir sefer konuştuk. Daha sonraki görüşmelerimizde gündeme geldi ama derinlemesine konuşmadık.
Detaylı yaptığımız görüşmede Tamer TOPSAKAL'ın yanımızda olup olmadığını hatırlamıyorum.
Gökhan Nuri BOZKIR bana Hablemitoğlu suikastı ile ilgili Hablemitoğlu'nun Alman Vakıfları ile
ilgili yapmış olduğu çalışmaların belgelerini Özel Kuvvetler Komutanlığındaki bir ekibin servis
ettiğini, bu belgeleri o dönem Özel Kuvvetlerde Yüzbaşı olan Tarkan MUMCUOĞLU'nun
Hablemitoğlu'na götürdüğünü, ayrıca aynı dönemde Hablemitoğlu'nun Gülen yapılanmasıyla ilgili
olarak bir kitap çalışması yaptığını, bu kitap çalışmasını durdurması için FETÖ/PDY örgüt üyesi
Mustafa ÖZCAN'ın Hablemitoğlu ile görüşmeler yaptığını bana söyledi. Hablemitoğlu'nu
engellemeyeceklerini anlayınca da Mustafa ÖZCAN ile o dönem MİT mensubu olduğunu bildiğimiz
Enver ALTAYLI'nın görüşme yaptığını, bu görüşme sonrasında Hablemitoğlunu engellemeyeceğini
anlayınca Enver ALTAYLI'nın Özel Kuvvetlerdeki bağlantıları vasıtasıyla suikastın yapılması
işinin Yüzbaşı Tarkan MUMCUOĞLU'na verildiğini, Tarkan MUMCUOĞLU'nun bu suikastı
işlediğini, suikasten sonra silahı Mogan Gölü'nün ODTÜ yakasında balçıklı bir bölgeye attığını
bana söyledi. Hatta Hablemitoğlu'nun otopsi raporlarındaki yüz ifadesine göre daha önceden
tanıdığı biri tarafından yakından vurulmuş olduğu tespitlerin olduğunu bana söyledi..." şeklinde
beyanda bulunmuştur.
Zihni ÇAKIR'ın 19/09/2017 tarihinde Cumhuriyet Başsavcılığımızda alınan ek
ifadesinde ise; "...Gökhan Nuri Bozkır bana, Fikret Emek'in Emniyet İstihbarattaki Fetöcü
yapılanma tarafından Ergenekoncu terör örgütü içerisinden kurtarılması çalışmalarına ilişkin
sosyal medyada yaptığım paylaşımlar ve yazılara binaen bana Fikret Emek'in özel kuvvetlerdeki
Gülenci yapıyla ilişkili olduğunu o noktayı çok iyi yakaladığımı, Hablemitoğlu suikastinde
kullanıldığını söylediği Tarkan Mumcuoğlu'nun Fikret Emek'in yardımcısı olduğu..." şeklinde
beyanda bulunmuştur.
Alınan bu ifadelerden, Zihni ÇAKIR'ın, maktul Necip HABLEMİTOĞLU'nun öldürülmesi
eylemi içerisinde yer alan Fikret EMEK ve Ahmet Tarkan MUMCUOĞLU isimlerini şüpheli Nuri
Gökhan BOZKIR'ın kendisine yapmış olduğu anlatımlar neticesinde bildiği ortaya çıkmaktadır.
Şüpheli Nuri Gökhan BOZKIR'ın 2015 yılında neden bu ifadeyi Zihni ÇAKIR üzerinden vermiş
olduğu, yapılan soruşturmada Nuri Gökhan BOZKIR'ın kendisinin de maktul Necip
HABLEMİTOĞLU'nun öldürülmesi eylemi içerisinde yer almış olduğu hususu iddianamemizin
başlangıcında anlatılmıştır.

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
Şüpheli Nuri Gökhan BOZKIR, Cumhuriyet Başsavcılığımızca gözaltına alınması
sonrasında alınan ifadelerinde maktul Necip HABLEMİTOĞLU'nun öldürülmesi eylemi içerisinde
ne şekilde yer aldığı, bir kısım yanıltıcı ifadeler içermiş olsa da şüpheli Nuri Gökhan BOZKIR'ın
ifadesinde geçen, maktulün öldürülmesi eylemindeki keşif görevi, maktulü öldürme kararını veren
şüpheli Mustafa Levent GÖKTAŞ ve maktulü öldüren Ahmet Tarkan MUMCUOĞLU'nun ne
şekilde bu eylemi gerçekleştirdikleri gelinen aşama itibari ile iddianamemizde yer verilmiştir.
Şüpheli Nuri Gökhan BOZKIR'ın Cumhuriyet Başsavcılığımızda alınan 08/02/2022
tarihli ifadesinde Fikret EMEK hakkında; "...Gültekin isimli arkadaşım aracılığıyla Zihni
ÇAKIR ile tanışmıştım. Bu kişiyle yapmış olduğum görüşmelerde, bana FETÖ/PDY terör örgütü
konusuyla ilgilendiğinden bahsetmişti. Ben de kendisine Necip HABLEMİTOĞLU suikastı ile ilgili
bilgim olduğunu, o dönem itibariyle emniyet içerisinde FETÖ unsurlarının tam olarak
temizlenmediği için ne zaman uygun ortam olursa bu cinayete ilişkin bilgiler vereceğimi anlattım.
Zihni ÇAKIR ile ilk görüşmemde herhangi bir isim vermedim. Ancak daha sonraki görüşmelerimde
suikastı Özel Kuvvetlerdeki bir yapılanmanın gerçekleştirdiğini, Fikret EMEK ve Tarkan
MUMCUOĞLU'nun bu cinayetin işlenmesinde bulunduklarını bilindiğini ifade ettim. Ancak
cinayete ilişkin detay, Enver ALTAYLI ya da Mustafa ÖZCAN isimlerini söylemedim. 2014 ve 2015
yıllarında Zihni ÇAKIR'ın yönlendirmesiyle İstanbul TEM Şube Müdürlüğüne 4 defa gittim...
Şanlıurfa ilinde adımın karıştığı bir soruşturma nedeniyle eski komutanım olan Levent
GÖKTAŞ'ın telkiniyle 12/09/2015 tarihinde yasal yollarla Ukrayna ülkesine gittim. Ukrayna'da
olduğum dönem içerisinde Zihni ÇAKIR ile internet üzerinden telefon görüşmelerim oluyordu.
2017 yılında bir görüşmede kendisi dosyaya yeni bir savcı atandığını, soruşturma dosyası ile
ilgilendiğini, benim de bu konu hakkındaki bildiklerimi bir dilekçe halinde soruşturma savcısına
atmamı belirtmişti. Ben de bunun üzerine bütün bildiklerimi Ukrayna Kiev'de bulunan Emniyet
Ateşesi Fahrettin Karadeniz ve Özel Harekat Polisi Alper isimli kişilere önlerinde yazarak teslim
ettim. Onların da bu bildiklerimi bana Zihni ÇAKIR'ın vermiş olduğu soruşturma savcısı olan sizin
mail adresinize göndereceklerini belirttiler. Ben bu dilekçemde Necip HABLEMİTOĞLU
cinayetine ilişkin bildiklerimi biraz da tam açıklayıcı olmadan yazmıştım. Bunun nedeni de bu
zamana kadar hiç resmi bir muhatap bulamadığım içindir. Zihni ÇAKIR'a bu dilekçeyi
gönderdikten sonra soruşturma savcımızın soracağı hususlar olur ise bunlara da hazır olduğumu
ifade ettim.
2001 yılında Bosna Hersek görevimden döndükten sonra görev yaptığım Özel Kuvvetler
Komutanlığı Muhabere Arama Kurtarma Alay Komutanlığına Levent GÖKTAŞ isimli kişinin
atanmış olduğunu gördüm. Daha önceden Özel Kuvvetler Komutanlığı MAK birliği daha çok
gösteri tatbikat faaliyetleri icra ederken, Levent Albay göreve gelmesinden sonra bazı şeylerin
değiştiğini, personellerin sivil görevler yaptıklarını, saç sakal uzattıklarını, mesaiye riayet
etmediklerini, dışarıda Türkiye geneli görevlere gittiklerini gördüm. Bu olağandışı bir durumdu...
2002 yılı başlarında birliğime servis ile gider gelirken aynı servisi kullanan Tarkan
MUMCUOĞLU ile sohbetlerim oluyordu. Bir keresinde Soner YALÇIN ve Necip
HABLEMİTOĞLU ile görüştüğünü söyledi. Hatta Soner YALÇIN'ın hazırladığı bir dizinin
senaryosunda yardımcı olduğunu, Necip HABLEMİTOĞLU'na da Alman Vakıfları konusunda
yardımcı olduğunu belirtmişti. Ben Necip HABLEMİTOĞLU'na Alman Vakıfları ile ilgili yardımcı
olduğunu duyunca, 2001 yılı Eylül ayında görmüş olduğum formla ilgili kafamda bazı şeyler
şekillenmeye başladı. Yine bu servisle gider gelirken bir keresinde Tarkan MUMCUOĞLU bana
Conrand Adaneur Vakfı ile ilgili çalışma yapmamı söyledi, ben de "emredersiniz" dedim. Ancak
görevlerimden ötürü vaktim ve kaynağım olmadığı için bu çalışmayı yapmadım.
Ayrıca Tarkan MUMCUOĞLU Kazakistan görevine gitmeden önce 2002 yılı Ağustos/Eylül
aylarında bana istihbarat kısmında ihtiyaç olduğunda kullanılacak sim kart ve araç konusunda
yardımcı olmamı söyledi. İstihbarat kısmında bir havuz oluşturulduğu düşüncesiyle ve benim de
Ankara'da doğup büyüdüğüm için benden bu konuda yardım istediğini düşündüm. Ben de o tarihte
ortak arkadaşım Erkan DERİN ve ara sıra gelip giden kardeşi Nazmi DERİN ile mesaim sonrası

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
yemek yemek ve alkol almak için gittiğim mekanda şef garson olarak çalışan Adnan KAYĞUSUZ
ve Adana ve Ankara ilindeki Amerikan tesislerine server hizmetlerinde yardımcı olan yine araç
kiralama işlerinde çevresi olduğu bildiğim şuan soyadını hatırlamadığım Mert (benden 4 yaş
küçük, kilolu, Adanalı, uzun boylu, buğday tenli, ingilizcesi iyi olan) isimli kişilerin iletişim
bilgilerini Tarkan MUMCUOĞLU İdari işler Astsubayı Fikret (soyadı Öztürk olabilir) isimli şahsa
verdim. Bu bilgileri Fikret Astsubaya vermemi yaptığım görüşmede Tarkan MUMCUOĞLU
söylemişti. Kendi timimde astsubay olan Kamil METİN'in Etlik bölgesinde telefon işleriyle uğraşan
Fatih Metin isimli bir kardeşi olduğunu bildiğimden Kamil METİN'e de simkart ihtiyaçları için
Tarkan MUMUCUOĞLU ile irtibata geçmesini söyledim. Ben Adnan KAYĞUSUZ ve Mert isimli
arkadaşımı bu konuda bilgilendirdim. Kendilerine birliğimizin araç ihtiyacı olduğunda yardımcı
olmalarını söyledim. Benim mantığım bu çocukların araçları kullanılır ise aradan para kazanılır
düşüncesiydi. Hatırladığım kadarıyla Adnan KAYĞUSUZ girişken, çevresi olan biriydi. Müşteri
ilişkileri iyiydi, bu yüzden bu kişinin yardımcı olacağını düşündüm.
Yukarıda ifademde belirttiğim istihbarat kısmı için isim havuzu oluşturma olayı Tarkan
MUMCUOĞLU'nun Kazakistan görevine gitmeden önceki dönem içerisinde olmuştur. İstihbarat
havuzuna bu isimleri verdiğimi, telefon numaralarını bıraktığımı o dönem Tarkan
MUMCUOĞLU'na da arz ettim. O da bana "bilgim var" dedi.
2002 yılı Kasım ayı ortaları gibiydi, MAK Alay Komutanı Levent GÖKTAŞ beni bir gün
makamına çağırdı. Örtülü bir görev olduğunu, hedefin Necip HABLEMİTOĞLU isimli kişi
olduğunu, nedenini de bu kişinin devletin gizli bilgi ve belgelerini istenmeyen şahıslarla
paylaştığını söyledi. Bana Portakal Çiçeği Sokağı keşfini yapmamı ve gerekli koordinasyonu
Fikret EMEK binbaşı ile yapmamı emretti. Ayrıca bana görevde kullanmam için operasyonel bir
hat verdi. Ben "emredersiniz komutanım" diyerek yanından ayrıldım...
Ben Ankara'da büyüdüğüm için Portakal Çiçeği sokağı ismini duymuştum, ancak o ana
kadar neresi olduğunu tam olarak bilmiyordum. Ben almış olduğum eğitimlerden bildiğim
kadarıyla bu sokakta keşif yapabilmem için bir gerekçemin olması gerekiyordu. Biz buna maske
görev adını veriyoruz. O gün ben buraya hurdacı kılığında gelebileceğimi düşündüm, bu maksatla
ağabeyimin de arkadaşı olan Ankara Kalesinin altında kamyonet tamir atölyesi olan daha öncen
de kendi aracımın tamir işleri için gidip geldiğim Hızır ŞİMŞEK'in yanında daha önce gördüğüm 4
tekerlekli hurda taşıyıcı aracını satın almak istedim. Bunun için Hızır ŞİMŞEK'in yanına gittim.
Kendisiyle görüştüm. Daha önce gördüğüm hurda taşıyıcı aracının lazım olduğunu söyledim.
Parasıyla bunu almak istedim, "bana parası önemli değil, ne verirsen al" dedi. Hatırlamadığım
cüzi bir miktar ücret vererek bu aracı satın aldım. Bir de orada o sırada gördüğüm arızalı bir
şofbeni para vermeden aldım. Hurda taşıyıcı aracının içine koydum. Tam hatırlamamakla birlikte
ya Hızır ŞİMŞEK'in kamyonetiyle ya da onun bir arkadaşının kamyoneti ile ücreti ile bu hurda
taşıyıcı aracı ve içindeki şofbeni Portakal Çiçeği Sokağa yakın bir nokta olan Mesnevi Sokağın
başına götürdüm. Bu sırada ben üzerime eski kıyafetlerimden giymiştim. Vakit gündüz vakti mesai
saatleriydi. Mesnevi Sokaktan Portakal Çiçeği Sokağa doğru Ayrancı istikametinden Çankaya
istikametine doğru yokuş yukarı Portakal Çiçeği Sokaktan geçerek çıktım. Özellikle yokuş yukarı
çıkmayı tercih ettim, çünkü yavaşça çıkacağım için rahatlıkla çevreyi kontrol edebileceğimi
düşündüm. Bana verilen görevde sokağın keşfi olduğu için benim yapmam gereken olan Portakal
Çiçeği Sokağın yaya, araç trafiği, bölgede bulunan kameraları, varsa apartmanların ışık
sensörlerini, caddeye giriş çıkış yapan ara yolları, güvenlik noktalarını belirlemekti. Bu keşfi
yaparken tespit ettiklerimi önce aklımda tuttum, daha sonra Portakal Çiçeği Caddesini
tamamlayarak Hoşdere Caddesine çıktım. sol tarafa Atakule istikametine doğru yürüdüm, Toyota
satış yerinin arka tarafındaki boş araziye hurda taşıma aracını bıraktım ve yürüyerek yakın
konumda bulunan Oyak Sitesindeki evime geçtim. Aklımda tuttuğum tespitleri görevde kullandığım
ajandaya not aldım, akabinde a4 kağıdına kendi el yazımla geçirerek bir rapor halini verdim.
Hazırladığım bu raporu takip eden bir günde Levent GÖKTAŞ'a verdim, o da rapora baktıktan
sonra bunu Fikret EMEK'e vermemi söyledi. Hemen yan odada bulunan Fikret EMEK'in

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
makamına geçerek bu raporu ona verdim. Fikret EMEK rapora baktığında "tamam, ben de bu
bölgeye gideceğim...
Daha sonraki bir günde Levent GÖKTAŞ' la görüştüğümde Necip HABLEMİTOĞLU görevi
ile ilgili Tarkan MUMCUOĞLU'nun geleceğini, kendisini bölgeye götürüp getirme görevim
olduğunu söyledi. O sırada Tarkan MUMCUOĞLU Kazakistan ülkesinde görevli idi. Kendisinin ne
şekilde geleceğini Levent GÖKTAŞ'a soramadım. O dönemde bizim Kazakistan, Türkmenistan,
Kırgızistan gibi ülkelere gidip gelmemiz tamamen Özel Kuvvetler Komutanlığının inisiyatifindedir.
Gidip gelmeler sivil ya da askeri uçaklarla olabilir ya da sahte pasaportla gidip gelinebilir. Alınan
görev yabancı ülkenin askerine eğitim vermektir. Ancak resmiyette bölge etüti hazırlanır. Bu görev
sırasında giden personel çok rahat serbest çalışma imkanına sahiptir. Birlik içerisinde değil ayrı
dışarıdan kiralık dairelerde oturulur. Bunun için de Tarkan MUMCUOĞLU rahatlıkla Türkiye'ye
gelmiş ya da gelecek olabilir. Ayrıca biz Kuzey Irak görevlerine kimliksiz, pasaportsuz her şekilde
girip çıkabiliyorduk. Buradan da Özel Kuvvetler personelinin rahatlıkla gidip geleceğini
belirtebilirim.
Ben askeriyede para kros takımında bulunuyordum. Kendim haricen de hafta sonları
cumartesi-pazar günleri evimin civarındaki Oran Koşu Parkında koşarım. Olaydan önceki bir
cumartesi günü evimin civarındaki Oran Koşu Parkurunda koşuya giderken civardaki Nilkent
Taksi durağı civarında Tarkan MUMCUOĞLU'nu gördüm. Kendisinin adresi Nilkent sitesindeydi.
Taksi durağından Simon Bolivar Caddesine doğru yalnız başına yürüyordu. Burada ben daha
önceden Levent GÖKTAŞ'tan Tarkan MUMCUOĞLU'nun görev için geleceğini duyduğumdan
kendisini gördüğümde görevin yaklaştığını anladım. O sırada ben araçla gittiğim için kendisiyle
konuşamadım. Nasıl olsa pazartesi günü serviste karşılaşırım dedim. Ayrıca ben Oyak Sitesinde
oturuyorum, Oran Koşu Parkuru eve uzak olduğu için arabamla oraya gidip gelirim...
18/12/2002 tarihinde gündüz Kirazlıdere'deki mesaiden sonra kendi kullandığım telefonumu
kapattım. Cihazı evde bıraktım. ...O sırada saat 21:00 - 21:30 olabilir. Gölbaşı'nda bizim
timlerimiz eğitimdeydi. Henüz dönmemişlerdi. Ben Gölbaşı'na timlerin eğitim alanına gidip
gitmediğimi hatırlamıyorum. Ancak o gün timler gece eğitimi aldığını hatırlıyorum. Atış alanında
telefonu imha ettim, sim kartı evrak imha yerinde kırıp attım. O sırada timlerin Gölbaşı'ndan
gelmeye başladığını hatırlıyorum. Kirazlıdere'de birlik içerisinde yatma yerlerinde sabahladım.
Ertesi günü normal mesaime devam ettim. Verilen ve yapılan görev daha sonradan hiç
konuşulmadı. Ertesi günü Tarkan MUMCUOĞLU'nu mesaide görmedim. 1-2 gün sonra Fikret
EMEK mesaideyken bana Tarkan ile birlikte Necip HABLEMİTOĞLU'nun evine gidileceğini,
kendisinin evinden bir belge alınacağını, ancak ben korktuğumdan, eğitim görevlerimin olduğunu
bahane ederek, bu görevi yapamayacağımı söyledim. Ayrıca görev sonrası değerlendirme
toplantısı olacağını, benim bu toplantıya katılmamın gerek olmadığını söyledi..." şeklinde
beyanda bulunmuştur.
Şüpheli Nuri Gökhan BOZKIR ifadesinde özetle, maktul Necip HABLEMİTOĞLU'nun
adresinde Şüpheli Mustafa Levent GÖKTAŞ'tan aldığı talimat üzere keşif yaptığını ve keşif
sırasında elde ettiği bilgileri Fikret EMEK ile paylaştığını belirtmektedir.
Fikret EMEK'in MAK Alayında görev yaptığı dönemde yardımcısı konumunda olan şüpheli
Ahmet Tarkan MUMCUOĞLU hakkında yapılan tespitler, alınan hts kayıtlarının değerlendirmesi
Fikret EMEK için de söz konusudur. Şüpheli Ahmet Tarkan MUMCUOĞLU Kazakistan görevine
gönderildiği halde Necip HABLEMİTOĞLU'nu öldürmek için ülkeye gelmesi sırasında
irtibatlandığı kişi Fikret EMEK olmuştur. Bunun nasıl olduğu, şüpheli Ahmet Tarkan
MUMCUOĞLU ile ilgili bölümde detaylıca açıklanmıştır.
Fikret EMEK hakkında ek olarak yapılan bir tespit ayrıca önem taşımaktadır. 2002 yılında
Fikret EMEK'in kullanımında olan kendisi adına kayıtlı 0542 378 23 09 numaralı gsm hattının
CDR verilerinden alınan hts kayıtlarındaki baz bilgilerinden, Fikret EMEK'in, şüpheli Ahmet
Tarkan MUMCUOĞLU gibi Maktul Necip HABLEMİTOĞLU'nun öldürüldüğü 18/12/2002
tarihinden bir gün önce 17/12/2002 tarihinde Ankara iline geldiği, saat 17:57 de ikametinde iken

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
kullandığı değerlendirilen (geceleri hizmet aldığı baz) Yaylasagıkoyu Golbası Ankara İl : Ankara -
İlçe : Ankara Baz No : 19601 Operator : Vodafone isimli baz istesyonundan sinyal almaya
başladığı, öncesinde izin vs. bir durumdan ötürü 01/12/2022 tarihinden bu yana Eskişehir ilinde
bulunduğu, 17/12/2002 tarihinde saat 18:46 da Ankara ilinde iken şüpheli Mustafa Levent
GÖKTAŞ'ı aradığı, 17/12/2002 tarihinde şüpheli Mustafa Levent GÖKTAŞ'ın ise şüpheli Mehmet
NARİN ifadesinden anlaşıldığı üzere Milli İstihbarat Teşkilatı Müsteşarlığı için görüşmeler
yapmak üzere Konya iline geçmiş olduğu anlaşılmaktadır.

CDR verilerinden alınan hts kayıtlarından ve Milli İstihbarat Teşkilatının hazırladığı


26/03/2022 tarihli istihbari bilgi notundan görüleceği üzere şüpheli Aydın KÖSTEM’in kullanıcısı
olduğu 0535 347 74 84 numaralı GSM hattının olay günü olan 18/12/2002 tarihinde saat 21.53’te
maktul Necip HABLEMİTOĞLU'nun öldürülmüş olduğunun kamuoyunda öğrenildikten sonra
Enver ALTAYLI’nın kullanıcısı olduğu 0532 656 57 53 numaralı GSM hattını arayarak 79 sn.lik
bir görüşme gerçekleştirdiği, sözkonusu görüşme esnasında şüpheli Aydın KÖSTEM'in kullandığı
bazın Yaylabağ Köyü Ankara Güney Mevkii olduğu (ÇANKAYA İl : ANKARA - İlçe : Baz No :
22541 Operator : Turkcell), Fikret EMEK’in kullanıcısı olduğu 0542 378 23 09 numaralı GSM
hattına 18/12/2002 tarihinde saat 22.03’te yönlendirmeli konumdayken 0312 491 46 71 numaralı
sabit hat üzerinden arama geldiği, bu sırada Fikret EMEK ve Aydın KÖSTEM'in gsm hatları aynı
baz istasyonundan sinyal aldığı, Fikret EMEK'in gsm hattının öncesinde 19:47 ile 22:03 arasında
herhangi bir sinyal bilgisinin olmadığı, Fikret EMEK'in gsm hattı yönlendirmeli konumda iken saat
22:03 de kendisini arayan 0312 491 46 71 numaralı sabit hattın Fikret EMEK’ten önce saat
22:01’de Antalya’da bulunan şüpheli Mustafa Levent GÖKTAŞ’ı aradığı belirlenmiştir.
Fikret EMEK ve şüpheli Mustafa Levent GÖKTAŞ'a yapılan 0312 491 46 71 numaralı
sabit hat aramasının, maktul Necip HABLEMİTOĞLU'nun öldürülmesinin kamuoyunda
duyulması sonrasında hem şüpheli Mustafa Levent GÖKTAŞ'a hem de Fikret EMEK'e arka arkaya
yapılması, bu aramanın, maktulün öldürülmesi hadisesinin şüphelilere sorulması nedeniyle
yapıldığını düşündürmektedir. Zira söz konusu 0312 491 46 71 numaralı sabit hat ilk defa Fikret
EMEK ve şüpheli Mustafa Levent GÖKTAŞ'ı gecenin ilerleyen bir saatinde (22:00 dan sonra) arka
arkaya aramaktadır.

Hakkında kuvvetli suç şüphesi bulunan Fikret EMEK 08/06/2022 tarihinde Cumhuriyet
Başsavcılığımızca göz altına alınmış olup, şüphelinin 16/06/2022 tarihinde Ankara Emniyet
Müdürlüğü Tem Şube Müdürlüğünde alınan ifadesinde; " 1963 yılında Afyon ili Emirdağ
ilçesinde doğdum. İlkokulu Emirdağ İlçesinde bulunan İnkilap İlkokulunda. Ortaokulu Emirdağ
Ortaokulunda, Lisesi Emirdağ Lisesinde okuyarak 1980 yılında mezun oldum. Üniversiteyi 1980
yılında Kara Harp Okulunu kazanarak Ankara iline geldim. Burada 5 yıl kadar eğitim aldıktan
sonra mezun oldum. 1 yıl kadar İstanbul Tuzla Piyade Okulunda, Edime İli Keşan İlçesinde 3 yıl
kadar Teğmen Rütbesinde 46. Piyade Alayında Komando Bölük Komutanı olarak görev yaptım.
1989-1991 yıllan arasında Kıbrıs Türk Banş Kuvvetleri Güngör Komando Taburunda Takım ve
Bölük Komutanı olarak görev yaptım. 1991-1993 yıllan arasında Urfa Siverek Komando Alayı
Bölük Komutanı olarak görev yaptım. 1993-1995 yıllan arasında Özel Kuvvetler Komutanlığında
Tim ve Tabur Komutanlığında görev yaptım. 1995 yılı içerisinde çatışma neticesinde ağır bir
şekilde yaralandım. 1,5 yıl kadar fiilen çalışmadım. 1996-1999 yılları arasında Muğla ili
Seferberlik Tetkik Kurulu Bölge Başkanlığında Yüzbaşı Rütbesinde Bölge Subaylığı görevinde
bulundum. 1999-2001 yıllan arasında Kars ili Seferberlik Tetkik Kurulu Başkanlığında Bölge
Subayı olarak çalıştım. 2001-2002 yıllan arasında Özel Kuvvetler Komutanlığı İstihbarat ve İKK
kısmında Binbaşı rütbesinde çalıştım. 2002 yılı Ağustos ayı sonunda Özel Kuvvetler Komutanlığı
bünyesindeki MAK Alayı İstihbarat ve İKK Kısım Amiri olarak 2003 yılı Mayıs ayına kadar görev
yaptım. Yukarıda beyan etmiş olduğum çatışma neticesinde rapor aldığım ve yaşımında
gelmesinden dolayı Vazife Malülu Gazi olarak 2004 yılının Ağustos ayında emekli oldum. 2004

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
yılından 2007 yılına kadar kendi çapımda ticaret işi ile uğraştım. 2007 yılında Ergenekon
Soruşturmaları kapsamında tutuklandım. 6 yıl 11 ay kadar tutuklu olarak kaldıktan sonra 2014
yılının Mart sonunda tahliye oldum. Ve akabinde beraat karan aldım. 2014 yılından bu zamana
kadar yukarıda beyan etmiş olduğum Eskişehir iline taşındık. Ve hayatımı burada devam ettirdim.
Eşim Betül EMEK ev hanımıdır. Bu evlilikten 2 çocuğumuz vardır. Kızım olan Emine Şüheyde
EMEK 2007 doğumlu yatılı hafızlık eğitimi almaktadır. Oğlum olan Muhammed Mustafa EMEK
2017 doğumludur.
SORULDU: ADINIZA KAYITLI VEYA BAŞKA ŞAHISLAR ADINA KAYITLI OLUP
DA KULLANDIĞINIZ GSM HAT NUMARALARI NELERDİR? BU GSM HATLARINI
HANGİ TARİHLER ARASINDA KULLANDINIZ.
CEVABEN: Benim üzerime kayıtlı olup kullandığım 0552 229 82 34 nolu hattır. Bu
numarayı 2014-2022 yılları arasında ben kullandım. 2007-2014 yıllan arasında cezaevinde idim.
2007 yılından önce hangi hatları kullandığımı hatırlamıyorum. Eğer kullandıysam bu numaralar
benim üzerimedir. Ben hayatım boyunca herhangi bir kimsenin üzerine kayıtlı hat kullanmadım.
...
SORULDU: MUSTAFA LEVENT GÖKTAŞ İSİMLİ ŞAHSI TANIRMISINIZ? BU
ŞAHIS İLE NASIL BİR İRTİBATINIZ VARDIR? KONU HAKKINDA BİLDİKLERİNİZİ
DETAYLI OLARAK ANLATINIZ.
CEVABEN: Mustafa Levent GÖKTAŞ isimli şahsı 1995 yılı içerisinde Kuzey Irakta yapılan
Çelik Harekatı operasyonunda tanıdım. O dönemde ben yüz başı rütbesinde tabur komutanı vekili
idim. Bu şahıs da Binbaşı rütbesinde Özel Kuvvetler Komutanlığı MAK Grubunda görevli idi. Bu
operasyondan sonra 2002 yılında Ankara Özel Kuvvetler Komutanlığı MAK alayında komutanım
idi. Mustafa Levent GÖKTAŞ ile bu dönemde yaklaşık 8 ay birlikte kadar çalıştık. Gazi olarak
emekli olduktan sonra bir kaç kez telefon ile görüşmüşlüğümüz oldu.
SORULDU: MUSTAFA DOKUMACI İSİMLİ ŞAHSI TANIRMISININIZ? BU ŞAHIS
İLE NASIL BİR İRTİBATINIZ VARDIR? EN SON NEZAMAN NEREDE GÖRÜŞTÜNÜZ?
KONU HAKKINDA BİLDİKLERİNİZİ DETAYLI OLARAK ANLATINIZ.
CEVABEN: Mustafa DOKUMACI isimli şahsı abisi olan Ahmet DOKUMACI İsimli şahsın
vasıtası ile tanıştık. Ahmet DOKUMACI isimli şahsı Söğütözü mevkiinde Saklıbahçe isimli
lokantayı işlettiği dönemde tanıdım. Ara sıra bu lokantaya geldiğimde Mustafa DOKUMACI isimli
şahsı da burada gördüm. Havacı Astsubay olarak çalıştığından tanırım. Mustafa DOKUMACI
asker olarak çalışırken bildiğim kadarı ile açıktan hukuk okuyup emekli olduktan sonra avukat
olduğunu biliyordum. 2007 yılında Ergenekon soruşturmaları kapsamında göz altına alındığım ve
avukat olarak da bu şahsı tanıdığım için ifade aşamasında bu şahıstan yardım almak istedim.
Ancak bu soruşturma İstanbul ilinde olduğundan gelemeyeceğini beyan ederek başka bir avukatı
gönderdi. Ancak ben cezaevinde iken bu şahıs bana göndermiş olduğu Mehmet KATAR isimli şahıs
ile bir kaç kez geldiğini hatırlıyorum. Bazı zamanlarda da tek geldiği oluyordu. Cezaevinde
olduğum sırada Mustafa DOKMACI isimli şahıs gelerek bana o dönemin Ergenekon Savcısı
Zekeriya ÖZ ile irtibat halinde olduğunu bu davanın en kilit adamının ben olduğumu Ergenekon
dosyasında itirafçı olmam gerektiğini eğer itirafçı olmaz ise Zekeriya ÖZ ün bana hitaben hem bu
dünyasını hem de ahiretimi kaybedeceğimi söyleyerek bir nevi tehditlerde bulundu. Daha sonra
ben soruşturmada kendimin masum olduğumu bildiğimden bu tehditlere pabuç bırakmayarak
Mustafa DOKUMACI isimli şahsı avukatlığımdan azletmek için gerekli müracaatlarda bulundum.
Kendisi de aynı şekilde vekilliğimden istifa etti.Bu tarihten yaklaşık 2-3 ay kadar sonra cezaevinde
yine olduğum esnada bu şahıs tekrar benim ile görüşmeye geldi. Bu şahsı görünce burada yüksek
sesle bağırdım ve seninle bir daha görüşmek istemiyorum deyince bu şahıs konuşmak için ısrarcı
olunca bende kısa bir zaman görüştüm.Daha Önceki tehditlerinden dolayı hakkımı yediğini seni
Allaha havale ediyorum diyerek gitmesini istedim. Başka da herhangi bir şekilde ne telefon ile ne
de yüz yüze görüşmedim.
...

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
SORULDU: ANKARA CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞINCA YÜRÜTÜLMEKTE
OLAN 2004/121619 SAYILI SORUŞTURMA KAPSAMINDA ANKARA CUMHURİYET
BAŞSAVCILIĞI TARAFINDAN GÖNDERİLEN DOSYA İNCELEME TUTANAĞINDA;
Mehmet NARİN adına kayıtlı olan 0535 572 46 52 numaralı gsm hattının 18/12/2002 günü
olan tüm irtibatlarına bakıldığında, 00:00 da açık kaynak araştırmasından dönemin ABD New York
Başkonsolosu olduğu değerlendirilen Ömer ÖNHON adına kayıtlı 0533 469 53 33 nolu gsm hattı
tarafından arandığı, 09:05 de Muammer CAYMAZ adına kayıtlı hattı aradığı, 09:06 da Mahmut
YILDIZ adına kayıtlı hat tarafından arandığı, 09:17 de Muammer CAYMAZ adına kayıtlı hattı
aradığı, 09:20 de abone bilgisi çıkmayan 0505 424 2158 nolu gsm hattı tarafından arandığı, 09:39
da Esen NARİN adına kayıtlı Mehmet NARİN tarafından kullanıldığı değerlendirilen 0532 584 19
32 nolu gsm hattı tarafından arandığı, 10:06 da Fikret EMEK adına kayıtlı ve onun tarafından
kullanıldığı değerlendirilen 0542 378 23 09 nolu gsm hattı tarafından arandığı, 10:19 da Şakır
BERBER adına kayıtlı hat tarafından arandığı, 10:20 de Ergin TAMER adına kayıtlı hat tarafından
arandığı. 10:36 da Aydın ERGÜDEN adına kayıtlı hattı aradığı, 10:47 de Mustafa ÇÜRÜK adına
kayıtlı hat tarafından arandığı, 11:04 de Ayşe BAYRAK adına kayıtlı hat tarafından arandığı, 11:32
de Şakır BERBER adına kayıtlı hattı aradığı, 11:33 de 19173012288 (muhtemelen ABD alan kodlu
telefon) nolu hattı aradığı, 11:33 de Ömer ÖNHON adına kayıtlı hattı aradığı, 12:06 da Altyapı
Mühendislik adına kayıtlı hat tarafından arandığı, 12:28 de Ensar Elektrik isimli Şirket adına
kayıtlı hat tarafından arandığı, 12:36 da Nesrin GÖKTAŞ adına kayıtlı hat tarafından arandığı,
12:38 de 0312 223 47 09 nolu sabit hat tarafından arandığı, 12:40 da Rahmi DEMİR adına kayıtlı
hat tarafından arandığı, 12:41,12:42,12:43 de Rahmi DEMİR adına kayıtlı hattı aradığı, 12:44 da
Rahmi DEMİR adına kayıtlı hat tarafından arandığı, 13:39 de Dış İşleri Bakanlığı adına kayıtlı hat
tarafından arandığı, 14.10 da Harun BOZKURT adına kayıtlı 0533 569 30 10 nolu gsm hattı
tarafından arandığı, 14:24 de Ömer ÖNHON adına kayıtlı hat tarafından arandığı. Bu sıralarda
Mehmet NARİN adına kayıtlı gsm hattının baz bilgisi Ankara iken Antalya ili olmaya başladığı,
14:25 de Zafer TOMBUL adına kayıtlı hattı aradığı, 14:27 de Haşan TÜFEKÇİ adına kayıtlı hattı
aradığı, 14:29 da Mustafa Sabrı SİPAHİOĞLU adına kayıtlı hattı aradığı, 14:32 de Teyfık Nazmi
AKINCI adına kayıtlı hattı aradığı, 14:32 de EŞ-SA adına kayıtlı hat tarafından arandığı, 14:58 de
Mithat IŞIK adına kayıtlı hat tarafından arandığı, 15:08 de Haşan TÜFEKÇİ adına kayıtlı hattı
aradığı, 15:13 de Mahmut YILDIZ adına kayıtlı hat tarafından arandığı, 15:20 de Zeynep Gaye
ALPER adına kayıtlı hat tarafından arandığı, 15:22 de 497114792370 numaralı muhtemelen
Almanya ülkesine ait telefon tarafından arandığı, 15:30 da 0312 223 47 09 nolu sabit hat tarafından
2 kere arandığı, 15:38 de Haşan TÜFEKÇİ adına kayıtlı hat tarafından arandığı, 15:42 de Döne
DEVECİ adına kayıtlı hattı aradığı, 15:47 ve 15:52 de mesajlaştığı, 15:56 da 0312 287 24 22 nolu
hat tarafından arandığı, 16:04 de Aydın ERGÜDEN adına kayıtlı hat tarafından arandığı, 16:06 da
Ömer ÖNHON adına kayıtlı hattı aradığı (Ömer ÖNHON'un da Antalya ilinde baz verdiği,
Mehmet NARİN adına kayıtlı hat ile baz konumlarının yakın olduğu), 16:28 de Aydın ERGÜDEN
adına kayıtlı hattı aradığı, 16:31 de Derviş GÜNEŞ adına kayıtlı hat tarafından arandığı, 16:43 de
Esen NARİN adına kayıtlı Mehmet NARİN tarafından kullanıldığı değerlendirilen 0532 584 19 32
nolu gsm hattını aradığı, bu sırada Mehmet NARİN, Esen NARİN ve Ömer ÖNHON gsm
hatlarının baz konumlarının "MURATPAŞA İl: ANTALYA - İlçe : Baz No : 21711 Operatör"
olduğu, 16:46 da 0312 447 85 42 nolu hat tarafından arandığı, 17:13 de Tuncer BAHÇIVAN adına
kayıtlı hat tarafından mesaj aldığı, 17:25 de Ergin TANER adına kayıtlı hattı aradığı, 17:32 de
Mahmut YILDIZ adına kayıtlı hat tarafından arandığı, 17:34 de Muammer CAYMAZ adına kayıtlı
hattı aradığı, 17:36 da Ömer ÖNHON adına kayıtlı hattı aradığı, 17:52 de Bengisu Elektrik adına
kayıtlı hat tarafından arandığı, 17:52 de Hamidiye Kaynak Suları adına kayıtlı hat tarafından
arandığı, 18:26 da Mahmut YILDIZ adına kayıtlı hat tarafından arandığı, 18:41 de Bengisu
Elektrik adına kayıtlı hat tarafından arandığı, 18:50 de Fadime ALKAN adına kayıtlı hat tarafından
arandığı, 19:01 de Mahmut YILDIZ adına kayıtlı hat tarafından arandığı, 19:21 de Haşan
TÜFEKÇİ adına kayıtlı hat tarafından arandığı, 20:38 de Mahmut YILDIZ adına kayıtlı hat

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
tarafından arandığı, 21:29 da Ömer ÖNHON adına kayıtlı hattı aradığı, 21:30 da Numan inan
TUNÇ adına kayıtlı hattı aradığı, 21:37 de Hakan KIZILARSLAN adma kayıtlı hat tarafından
arandığı, 21:40 da Zafer TOMBUL adına kayıtlı hat tarafından arandığı, 21:47 de Güriş İnşaat
adına kayıtlı hat tarafından arandığı, 22:01 de 0312 49146 71 nolu hat tarafından arandığı, 22:04 de
Tuncer BAHÇIVAN adına kayıtlı hat tarafından arandığı, 22:09 da Hüseyin ERİM adına kayıtlı hat
tarafından arandığı, 22:12 de Numan İnan TUNÇ adına kayıtlı hat tarafından arandığı, 22:20 de
Bengisu Elektrik adına kayıtlı hat tarafından arandığı, 19/12/2002 tarihinde sabah saatlerinde Esen
NARİN adına kayıtlı Mehmet NARİN tarafından kullanıldığı değerlendirilen 0532 584 19 32 nolu
gsm hattı ile Antalya ilinde aynı baz istasyonunda sinyal verdikten sonra Ankara iline döndüğü
tespit edilmiştirKONU HAKKINDA BİLDİKLERİNİZİ DETAYLI OLARAK ANLATINIZ.
CEVABEN: Mehmet NARİN isimli şahsı 2002 yılında görev yaptığım Özel Kuvvetler
Komutanlığı Mak Alayı Karargahında Astsubay olarak görev yaptığından tanırım. Yukarıda
belirtilen ve benim kullandığım değerlendirilen 0542 378 23 09 numaralı hattı kesinlikle
kullanmadım. 18/12/2002 tarihinde saat 10:06 sıralarında kesinlikle Mehmet NARİN ile herhangi
bir görüşmem olmamıştır.
SORULDU: GEÇMİŞ DÖNEMLERE AİT HAKKINZDA İDARİ VEYA ADLİ İŞLEM
VAR MIDIR? AYRINTILI OLARAK İFADENİZİ VERİNİZ.
CEVABEN: Benim geçmiş dönemde idari yönden herhangi bir işlemim olmamıştır.
Yukarıda da beyan ettiğim gibi 2007-2014 yıllan arasında Ergenekon Soruşturmasından dolayı
cezaevinde kalmışlığım vardır. Başkada herhangi bir adli olayım olmamıştır.
SORULDU: AYDIN KÖSTEM, ENVER ALTAYLI VE MUSTAFA ÖZCAN İSİMLİ
ŞAHISLARI TANIRMISINIZ? BU ŞAHISLARI TANIYORSANIZ NASIL BİR İRTİBATINIZ
VARDIR? DETAYLI OLARAK ANLATINIZ.
CEVABEN: Aydın KÖSTEM, Enver ALTAYLI ve Mustafa ÖZCAN isimli şahıslan
tanımıyorum. Bu şahıslar ile herhangi bir irtibatım yoktur.
SORULDU: KENDİ ADINIZA KAYITLI GSM HATLARINI BAŞKA ŞAHISLARIN
CEP TELEFONUNA TAKARAK KULLANIRMISINIZ? BAŞKA ŞAHISLARIN GSM
HATLARINI KENDİ KULLANDIĞINIZ CEP TELEFONLARINIZA TAKTINIZ MI? KONU
İLE İLGİLİ BİLDİKLERİNİZİ DETAYLI OLARAK ANLATINIZ
CEVABEN: Kesinlikle kullanmam. Başka şahıslann kullanmış olduğu hatlan kendi
telefonuma kesinlikle takıp kullanmam.
SORULDU:18.12.2002 TARİHİNDE NEREDEYDİNİZ VE KİMLERLE
BULUNUYORDUNUZ? KONU İLE İLGİLİ BİLDİKLERİNİZİ DETAYLI OLARAK
ANLATINIZ.
CEVABEN: Aradan yaklaşık oılarak 20 sene geçtiğinden dolayı nerede kimlerle olduğumu
hatırlamıyorum. Bu tarih hafta içi bir günse yüksekle ihtimal çalıştığım yerdeyimdir. Hafta sonu ise
genelde Eskişehir ilinde ailemin yanındayimdir.
SORULDU:TÜRK SİLAHLI KUVVETLERİNDE ÇALIŞTIĞINIZ DÖNEM İÇERİSİNDE
İŞ YERİNİZDE VEYA İSTİRAHATLİ OLDUĞUNUZ ZAMANLARDA KULLANDIĞINIZ
CEP TELEFONU7TELEFONLARI KAPALI OLUR MUYDU? KONU İLE İLGİLİ
BİLDİKLERİNİZİ DETAYLI OLARAK ANLATINIZ.
CEVABEN: Türk Silahlı Kuvvetlerinde çalıştığım dönemde prensip gereği ayrıca da
yapmış olduğum görevden dolayı acil bir iş olması halinde bana ulaşamalannı düşündüğümden
genelde telefonum açık olur,
SORULDU:TÜRK SİLAHLI KUVVETLERİNDE ÇALIŞTIĞINIZ VE YURTDIŞINDA
GÖREVLİ OLDUĞUNUZ DÖNEMLERDE SORUMLUNUZ OLAN KURUM/KURULUŞ VE
ŞAHISLAR KİMLERDİR? KONU İLE İLGİLİ BİLDİKLERİNİZİ DETAYLI OLARAK
ANLATINIZ.
CEVABEN: Hatırladığım kadarı ile 1997 ya da 1998 yılında Muğla ili Seferberlik ve Tetkik
Kurulunda görevli iken Nahçivan Ordusuna eğitim vermek amaçlı 6 ay kadar Nahçıvana gittim.

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
Gittiğimde benden sorumlu Binbaşı Rütbesinde o dönem görev yapan Kubilay isimli soy ismini
hatırlamadığım bir görevli idi. 2001 yılında Azerbaycan ülkesine eğitim vermeye giden
birliklerimizi denetlemek amacıyla gittim. Burda benden sorumlu Levent GÖKTAŞ idi. Bu denetim
yaklaşık olarak 15-20 gün kadar sürmüştü. Başka da Kuzey Irak Operasyonları dışında farklı bir
ülkeye görev icabı gitmedim.
SORULDU: 18.12.2002 GÜNÜ ANKARA İLİ ÇANKAYA İLÇESİ AZİZİYE
MAHALLESİ PORTAKAL ÇİÇEĞİ SOKAK NO:40 SAYILI BİNANIN OTOPARK KISMINDA
GAZETECİ/YAZAR NECİP HABLEMİTOĞLU’NUN UĞRADIĞI SİLAHLI SALDIRI
SONUCU ÖLDÜRÜLMESİ OLAYI HAKKINDA BİLGİNİZ VAR MIDIR? KONU HAKKINDA
AYRINTILI İFADENİZİ VERİNİZ.
CEVABEN: Bu konu hakkında herhangi bir bilgim bulunmamaktadır.
SORULDU: NURİ GÖKHAN BOZKIR İSİMLİ ŞAHSI TANIR MISINIZ? BU ŞAHIS İLE
İRTİBATINIZ VE İLİŞKİNİZ NEDİR?
CEVABEN: Nuri Gökhan BOZKIR isimli şahsı 2002 yılında 8 aylık görev yaptığım Özel
Kuvvetler Komutanlığı Mak Alayında çalışan kişi olduğu için tanırım. Ancak bu şahıs ile herhangi
bir emir komuta ilişkim bulunmamaktadır. Hatta ben bu şahsı gördüğümde komutanım olan Levent
GÖKTAŞ a bu şahsın tip itibariyle buraya yakışmadığını ezik bir tip olduğunu burada bunun ne işi
var diye sorunca Levent GÖKTAŞ bana babasının Hilmi ÖZKÖK ün devre arkadaşı olduğunu ve
boş ver diyerek beni geçiştirdi. Bundan sonrasında da bu kişi ile herhangi bir irtibatım olmamıştır.
SORULDU:ANKARA CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞINCA YÜRÜTÜLMEKTE OLAN
2004/121619 SAYILI SORUŞTURMA KAPSAMINDA ANKARA CUMHURİYET
BAŞSAVCILIĞI TARAFINDAN GÖNDERİLEN DOSYA İNCELEME TUTANAĞINDA; Arif
OBALI(0544 219 86 78), İrfan AYDIN (0532 632 13 27,0536 420 71 53) ve Muzaffer YİĞİTER
(0543 620 29 74) gsm hatlarına ilişkin olarak alman hts kayıtlarında yapılan incelemede bu
kişilerin Mehmet BAHADIR isimli emekli bir astsubay ile irtibatlı oldukları görülmüş. Bu
Astsubayın alman hts kayıtlarından ise, 1998 tarihinde emekli olan İstihkam Albay Adnan EMEK
ile sık irtibatı olan biri olduğu görülmüştür. Adnan EMEK isimli şahısın soruşturma dosyamıza
ilişkin olarak 10/11/2017 tarihinde olay tarihinde adına kayıtlı 06 GPB 86 plakalı 2001 model
kahverengi bej renkli Volvo S40 marka aracı için ifadesi alman, Zihni ÇAKIR ifadesinde ve Nuri
Gökhan BOZKIR ihbar dilekçesinde geçen Fikret EMEK ile amca çocuğu olan kişi olduğu
anlaşılmıştırKONU HAKKINDA BİLDİKLERİNİZİ DETAYLI OLARAK ANLATINIZ.
CEVABEN: Yukarıda bana sorulan şahıslardan sadece Adnan EMEK isimli şahsı tanınm.
Bu şahıs öz amcamın oğludur. Yaklaşık 2 sene kadar önce vefat etmiştir.Kendisi ile samimi bir
diyalogumuz ve telefon irtibatımız olmamıştır. Zihni ÇAKIR isimli şahıs ile irtibatım yoktur. Bu
şahsı Ergenekon davasından aleyhime tanıklık ettiğinden tanınm. Nuri Gökhan BOZKIR isimli
şahsı yukanda beyan etmiştim. Diğer şahıslann da hiç birini tanımıyorum.
SORULDU: 18.12.2002 GÜNÜ SAAT:20.04-20.20 SIRALARINDA GERÇEKLEŞEN
NECİP HABLEMİTOĞLU CİNAYETİNDEN SONRA AYNI GÜN İÇERİSİNDE KİM VEYA
KİMLER İLE İRTİBAT KURDUNUZ? KONU HAKKINDA AYRINTILI OLARAK İFADENİZİ
VERİNİZ.
CEVABEN: Aradan yaklaşık 20 yıl geçtiğinden dolayı kim ya da kimlerle irtibat halinde
olduğumu hatırlamıyorum.
SORULDU:SİZİNLE BİRLİKTE GÖZALTINA ALINAN BÜLENT KUTSAL, AHMET
TARKAN MUMCUOĞLU, ALTAN BORA, TAN DERVİŞOĞLU, KAMİL METİN, MEMİŞ
AYTEKİN VE OSMAN TUNCER İSİMLİ ŞAHISLARI TANIR MISINIZ? BU ŞAHISLAR İLE
İRTİBATINIZ NEDİR?KONU HAKKINDA AYRINTILI OLARAK BİLDİKLERİNİZİ
ANLATINIZ.
CEVABEN: Yukanda bana sormuş olduğunuz şahıslardan Bülent KUTSAL. Ahmet Tarkan
MUMCUOĞLU, Altan BORA ve Tan DERVİŞOĞLU isimli şahıslan tanırım.
Ahmet Tarkan MUMCUOĞLU isimli şahıs 2001-2002 yıllan arasında tanıdım. Aynca 2002

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
yılında da Özel Kuvvetler Komutanlığı Mak Alayında rütbe itibariyle benim altımda çalışan kişidir.
Bu şahıs ile sosyal hayatta zaman zaman görüşmüşlüğüm olmuştur. Görev sürem bitince bu şahıs
ile hiç bir şekilde görüşmedim. Diğer tanıdığım şahıslar ile sadece iş arkadaşlığım olmuştur. Diğer
şahıslan ismen hatırlamıyorum.
SORULDU:MUSTAFA LEVENT GÖKTAŞ İSİMLİ ŞAHIS İLE ASKERİ
YERLEŞKELER HARİCİNDE GÖRÜŞMENİZ OLDUMU? OLDU İSE BU GÖRÜŞMELERİ
NEREDE GERÇEKLEŞTİRMEKTEYDİNİZ.
CEVABEN: Mustafa Levent GÖKTAŞ isimli şahsı beraber çalıştığımız süreç içerisinde
askeri yerleşkeler dışında bir kaç kez görüşmüşlüğüm vardır. Bu şahıs ile 2001-2002 yıllan
arasında yukanda ifadem de beyan etmiş olduğum Ahmet DOKUMACI isimli şahsın işlettiği
Söğütözü semtinde bulunan Saklıbahçe isimli lokantada ve Pancar Kooperatifleri Genel Müdürü
olan Mithat isimli şahsın makamında görüşmüşlüğüm vardır. Görüştüğümüzde Mustafa Levent
GÖKTAŞ isimli şahsın dışında başka bir şahıs yoktu. Pancar Kooperatifleri Genel Müdürlüğünde
de sadece Mithat isimli şahıs olurdu. Görüşmelerimiz spontene gelişen görüşmelerdi.
SORULDU: ANKARA CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞINCA YÜRÜTÜLMEKTE
OLAN 2004/121619 SAYILI SORUŞTURMA DOSYASI KAPSAMINDA ŞÜPHELİ SIFATI
İLE İFADESİNE BAŞVURULAN NURİ GÖKHAN BOZKIR İSİMLİ ŞAHSIN ŞÜPHELİ
SIFATIYLA ALINAN İFADESİNDE “...2002 yılı Kasım ayı ortalarında Alay Komutanımız
Levent GÖKTAŞ makamına çağırarak bana örtülü bir görevin olduğunu, hedef şahsın Necip
HABLEMİTOĞLU olduğunu kendisinin devletin gizli bilgi ve belgeleri istenmeyen şahıslarla
paylaştığını, devlet menfaatlerine zararlı faaliyetlerde bulunduğunu belirtti. Bu maksatla bana
Portakal Çiçeği Sokağı bölgesinin keşif görevini verdi. Aynı zamanda da görev zamanı
kullanılacak bir de simkart verdi. Bende bu maksatla (tarihini net olarak hatırlamıyorum)iki veya
üç gün sonra hafta içi mesai zamanında günlük izin kullanarak abim vasıtasıyla tanıdığım Ankara
Kalesi aşağısında Dolmuş, Kamyonet bakım atölyesi olan Hızır Ustaya giderek orada daha
öncesinde görmüş olduğum dört tekerlekli hurda arabasını ve dükkan içerisinde bulunan hurda
şohbeni satın alarak, yanlış hatırlamıyorsam Hızır Ustaya ait kamyonet veya başka bir şahsa ait
kamyonetle satın aldığım tekerlekli hurda arabasını yükledim. Kızılay trafiğine girmeden Ayrancı
Mesnevi sokağın başında indim ve araç içerisinde bulunan hurda arabasını indirdim. Hurdacı
olarak Portakal Çiçeği sokağı istikametine hareket ettim. Portakal Çiçeği sokağı başına geldikten
itibaren Çankaya Hoşdere Caddesi istikametine doğru gerekli keşif faaliyetine başladım. Bu keşifte
trafiğin yoğunluğuna, yaya yoğunluğuna, cadde giriş ve çıkışlarına, yan yollara, güvenlik
kameralarına, fotoselli lambalara bakarak ilerledim. Yokuş yukarı giderek yavaş hareket ederek
bütün notlarımı ve gördüklerimi kafama yazdım. Çankaya Taksi istikametine geldikten sonra
Atakule çaprazında bulunan Toyota araba satış bayii arkasında bulunan boşluk alana hurda
arabasını bırakarak Basın Sitesi istikametinden yürüyerek Oy ak Sitesinde bulunan ikametime
geldim. Burada Silahlı Kuvvetlerden bize verilen ajandama yapmış olduğum keşfin notlarını aldım.
Bu ajanda şuan mevcut değil. Daha sonrasında ajanda içerisinde not aldığım bilgileri A4 kağıdına
düzenli halde kendi el yazımla bir rapor haline getirdim. Bu notu takip eden iş gününde Levent
GÖKTAŞ albaya sundum. Levent GÖKTAŞ da bana İstihbarat Şube Müdürü Fikret EMEK 'e
vermemi söyledi. Bende odasından ayrılarak hemen yan odasında bulunan Fikret EMEK 'e verdim.
Kendisi yüzeysel olarak inceledi ve tamam dedi. Zaten bende bölgeye gidecem, Tan
DERVİŞOGLU ve Alfan BORA nında bölge keşfini yapacağını söylemesi üzerine bu şahıslarında
bu görevde olduğu aklımda yer etti. Normalde bu görevlerde Kompartmasyon (hiçbir unsur
birbirinden haberi olmaz sadece ana karargah ve komutan bu unsurları bilir) uygulanır. Yalnız bu
bilgilerle ben bu görev içerisinde kimlerin olacağını anladım. 2002 yılı Aralık ayı içerisinde Levent
GÖKTAŞ in makamında serbest paraşüt atlayış eğitimi planlaması yaptığımız bir dönemde odaya
Piyade üsteğmen Bülent KUTSAL girerek komutanım bir konuyu arz edecem dedi. Herhalde
benim bulunmamdan rahatsız olarak müsaitmisiniz dedi. Levent GÖKTAŞ da söyle söyle demesi
üzerine Bülent KUTSAL da şahsın aracının uzaktan kumanda ile çalıştırdığını bundan dolayı

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
patlama sisteminin kullanılmayacağını onun yerine başka bir yöntemin kullanılması gerektiğini
söyledi. Bende Bülent KUTSAL ’ında bu görevde olduğunu anladım... ” “...2002 yılı Aralık ayı
içerisinde Levent GÖKTAŞ ‘ın makamında Necip HABLEMİTOĞLU görevi ile ilgili bana
bölgeye o dönem Kazakistan da görevde olduğunu bildiğim ve birlik içerisinde görmediğim Tarkan
MUMCUOGLU'nu olay yerine götürüp getirilmesi işini yapacağıma, bu konu hakkında gerekli
koordinasyonu ve planlama yapmamı, araç ve lojistik ihtiyaçlarımın olduğu taktirde Fikret EMEK
binbaşından karşılayabileceğimi söyledi. Bende bu dönemde görevimi anladıktan sonra kafamda
kimi kullanacağımı hangi astsubayı görevlendireceğimi planladım ve o dönem ortak görev
yaptığımız gayri nizami harp kurs öğrencilerine gösteri ve tatbikat yaptığımız ortak timden eski
personel olan Hacı ARABACFyı düşündüm... ’’ “...Tam tarihini hatırlamadığım ve Çankaya
bölgesinde eski Anayasa Mahkemesi karşısında bulunan Levent GÖKTAŞ’m arkadaşı olan ve
emekli olduktan sonra ofis olarak kullandığı İrfan isimli şahsa ait yerde akşam saat:20.00- 22.00
arasında Necip HABLEMİTOĞLU’nun öldürüldüğü birkaç gün öncesi Levent GÖKTAŞ, Fikret
EMEK, Mehmet NARİN, Hakan BÜYÜKÇULHA ve ismini hatırlamadığım birkaç kişinin olduğu
bir toplantı oldu. Bu toplantıya bana Mehet NARİN haber verdi. Bu toplantı da o dönem
Genelkurmay Başkam olan Hilmi ÖZKÖK hakkında yürütülen kirli faaliyetler konusunda
uyarılması için devre arkadaşı olan babamın bilgi vermesi konuşuldu. Ancak bu konuşmaların
devamında Fikret EMEK, Hakan BÜYÜKÇULHA ve Levent GÖKTAŞ arasında geçen
konuşmada bütün hazırlıkların tamamlandığını, sahada Fikret EMEK ve Hakan BÜYÜKÇULHA
’nm olacağını, birlikte bölgeye geleceklerini, Tarkan MUMCUOĞLU’nu benim getireceğimi,
Tarkan MUMCUOGLU ve Fikret EMEK’in irtibatlı olacaklarını, farklı istikametlerden
gelineceğini ve bunlarında planlandığını, daha önce kendisine verilen bilgi ve belgelerin şahıstan
Fikret EMEK tarafından geri alınacağı konuşması geçti. Aynı toplantı da 18.12.2002 günü
Galatasarayın maç saatinde eylemin gerçekleşeceği en uygun saat olduğunu Levent GÖKTAŞ
isimli şahıs Fikret EMEK 'e söyledi. Bu eylemde sahada bütün koordinenin Fikret EMEK de
olacağını söyledi. Fikret EMEK isimli şahıs gerekli provaların yapıldığım söyledi. Ama ben bu
provalara katılmadım. Çünkü benim görevim bölgeye Tarkan MUMCUOĞLU’nu getirmekti.
Provayı Tarkan MUMCUOGLU’nun ferdi olarak yaptığını eylem günü anladım... ”
“...17 Aralık 2002 günü Levent GÖKTAŞ’ın makamında beni çağırarak gerekli planlamamı
yapıp yapmadığımı sordu. Ben görev için Hacı ARABACI’yı düşündüğümü söyledim. Levent
GÖKTAŞ uygun olduğunu söyledi. Ben bir simkarta daha ihtiyaç olduğunu söyledim. Levent
GÖKTAŞ da bana Fikret EMEK’ten alabileceğimi söyledi. 18.12.2002 tarihi mesai bitiminden
itibaren daha önce vermiş olduğu simkartı açık olması gerektiğini söyledi. Bende Fikret EMEK’ten
Hacı ARABACL’ya verilmek üzere simkartı aldım... ”
“... 18.12.2002 günü Saat: 19.30- 19.45 civarı Tarkan MUMCUOGLU beni operasyonel
numaradan aradı. Buradan da ben Tarkan MUMCUOGLU nun Fikret EMEK ve Levent GÖKTAŞ
ile görüştüğünü ve kullanmam için verilen operasyonel numaranın kendisine verildiğini anladım.
Tarkan MUMCUOGLU isimli şahıs telefonda Nilkent sitesinden gelip almamı söyledi. Necip
HABLEMİTOGLU cinayetinden iki gün sonra Fikret EMEK beni yanına çağırarak Necip
HABLEMİTOGLU nun evine gidileceğini ve buradan belge alınacağını söyledi. Bu görev için
benim Tarkan MUMCUOGLU ile birlikte gitmemi söyledi. Bende korktuğumdan komutanım
eğitim faaliyetlerim var diyerek kabul etmedim. O da bana faaliyet sonu toplantısı olacak önada
katılmana gerek yok sen kendi eğitim faaliyetlerine devam et dedi. Necip HABLEMİTOGLU
cinayeti ile alakalı bir daha Fikret EMEK ile görüşmemiz olmadı... ”
“...Levent GÖKTAŞ ın makam odasında Bülent KUTSAL isimli şahsın Necip
HABLEMİTOGLU isimli şahsın arabasının uzaktan kumanda ile çalıştığını belirtmesinden, Bülent
KUTSAL isimli şahsın takip unsurunun başında olduğunu anladım. Takip Unsurunda Bülent
KUTSAL m altında kimlere görev verildiğini bilmiyorum. Normalde takip unsuru 4 kişiden oluşur.
İkili ikili yedekleme şeklindedir. Bülent KUTSAL da bu dönem içerisinde mesaiye düzenli olarak
gelmemekteydi. Buradan da bu görevde takip faaliyetini yürüttüğünü değerlendiriyorum. Takip

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
görevi aylık, haftalık ve günlük olarak raporlanır. Çünkü şahsın rutin ve rutin olmayan hareketleri
değerlerdirilir. Buradan da anlaşılan Bülent KUTSAL bu görevi en az iki ay öncesinden almış
olması gerekir. Bülent KUTSAL an an olay anı raporunu Komutana yada olay anında saha da
bulunan daha önceki toplantıda konuşulan saha komutanı Fikret EMEK'e vermek zorundadır.
Çünkü ani olarak değişiklikleri, görevin iptali, takip edilen şahsın gecikmesini bildirmek
zorundadır... ”
“...Fikret EMEK’e vermiş olduğum keşif raporu esnasında Tan DERVİŞOGLU ve A itan
BORA nın eylemi gerçekleşeceği yere gideceklerini söylemesinden her ikisininde Emniyet ve
Gözetleme Unsuru olduklarını anladım. Bunlar öncesinde mutlaka bölgenin keşfini yapmışlardır ve
bu bölgede nerede konuşlanacaklarını kararını vermişlerdir ve burada bulunma sebeblerini
maske/mazeret olarak belirlemişlerdir. Mesela Elektrik arızasına gelen ekip gibi veya aracı
bozulmuş şahıs gibi vb. bunlarda en az iki kişiden oluşmak zorundadır. Kendi içlerinde de emniyeti
sağlamak zorundadır. Tan DERVİŞOGLU ve Altan BORA ’nın alt unsurlarını bilmiyorum... ”
“...Olay günü sahada komutan olarak görev yapan Fikret EMEK’inde yardımcısı olarak
Hakan BÜYÜKÇULHA nın olduğunu gerek toplantı gerekse görev yapma şekline göre Fikret
EMEK in yardımcısı olması lazım aynı zamanda da yedek bir Hücum unsurunun olması gerekir.
Hakan BÜYÜKÇULHA soğuk kanlı olması, atışlarının çok iyi olması, emir komutaya
riayet etmesi, fizikselyapısınında uygun olmasından yedek hücum unsuru onun olduğunu
değerlendiriyorum... ”
“...Hücum unsuru olarak Tarkan MUMCUOĞLU, Fikret EMEK çünkü hedef şahsı tanımış
olmaları, aynı birim içerisinde görev yapmış olmaları, Tarkan MUMCUOĞLU gibi Fikret
EMEK’inde soğuk kanlı olması. Ayrıca ofiste yapılan toplantı hedef noktaya karşılıklı olarak
gelecek olmasından diğer hücum unsurunun Fikret EMEK olduğunu anladım. Bu gibi görevlerde
Tarkan MUMCUOĞLU’nun amiri olmasından dolayı hücum unsuru eylemden vazgeçtiği an
görevi tamamlamaktan, görev esnasında olay yerinde bırakılan veya unutulan malzemelerin
toplanmasında, dışardan gelecek ani reaksiyonlara örnek olarak başka bir şahsın çıkması, hedef
şahsın karşı koyması, direnmesi durumunda, tepki koyması içindir. Yine ofiste yapılan toplantıda
bilgi ve belgelerin Fikret EMEK tarafından alınacağının belirlenmesi hücum unsuru olduğunun
kanıtıdır... ” ŞEKLİNDE BULUNDUĞU BEYAN HAKKINDA BİLDİKLERİNİZİ DETAYLI
OLARAK ANLATINIZ.
CEVABEN: Nuri Gökhan BOZKIR isimli şahsın hakkımda vermiş olduğu iddialar
tamamıyle asılsızdır. Bu şahıs bana iftira atmaktadır. Ben MAK da çalışmadan önce Özel
Kuvvetler Komutanlığı Karargahında çalışmakta idim. Bu dönemde Özel Kuvvetler Komutanı
Tümgeneral Nevzat BEKAROĞLU beni bir gün makamına çağırdı. Bana Özel Kuvvetler
Personelinin disiplinsiz, uyumsuz, kredi kartı borçlan olan, bar ve pavyon hayatı olan, yurt dışı
görevlerine gidip burada bulunan yabancı uyruklu bayanlarla ilişki kurup Türkiye’ ye getiren
personeller olduğunu bu bayanlann ajan olması ihtimalinin de değerlendirilmesi konusunda bu
personelleri araştırmak için beni görevlendirdi. Bende 1 yıl kadar bu konu hakkında araştırma
yaptım. Nuri Gökhan BOZKIR isimli personel ile sayısını bilmediğim diğer personeller hakkında
araştırmamı tamamlandıktan sonra komutana bu konu hakkında şifaen bilgi verdim. Bu
araştırmalar belirli zaman aralıklarında ve ihtiyaç oldukça olurdu. Aynı zamanda da birlikten bu
olaylarla münasebeti olan personellerin birlikten çıkarılmasına yardımcı oldum. Benim MAK a
geçtikten sonra yukarıda vermiş olduğum ifadem de Levent GÖKTAŞ a Nuri Gökhan BOZKIR
hakkındaki serzenişim bu yüzdendi. Nuri Gökhan BOZKIR çalıştığı süreç içerisinde hakkında
yapmış olduğum çalışmayı bir şekilde duymuş olabileceğini düşünüyorum. Bu sebepten dolayı
benim hakkımda böyle bir iftira attığım düşünüyorum. Hatta şunu da belirtmek isterim ki ifade de
geçen beraber çalıştığımız Ahmet Tarkan MUMCUOĞLU isimli şahıs o tarihlerde görev icabı
Kazakistan ülkesinde olduğundan eminim. Dolayısı ile bu şahıs ile yüz yüze görüşmem mümkün
değildir. Nuri Gökhan BOZKIR isimli şahsın anlattığı gibi emir komuta sisteminde böyle bir olayın
olması mümkün değildir. Ayrıca ben Özel Kuvvetlerin MAK Alayına 2002 yılı Eylül Ayında geldim.

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
Soruşturma konusu olayın Aralık ayında olduğu, olaydan önceki hazırlık sürecinin asgari 3 ay
olabileceği değerlendirildiğinde yukarıda ifadede geçen şahısların benim MAK ta yeni olmam
sebebiyle birlikte hareket edip güvenmeleri beni görevlendirmiş olmaları mümkün değildir. Kaldı
ki ifade içeriğinde Nuri Gökhan BOZKIR İsimli şahıs kendisinin Tarkan Mumcuoğlunu olay yerine
götürmekle görevlendirildiğini beyan etmiştir. Buradan da dosya konusu olayın hazırlık
aşamasının bana göre Tarkan MUMCUOĞLU nun yurt dışına gitmesinden önce başladığının
anlaşılmaktadır.Hesaplayabildiğim kadarı ile bu tarihte benim MAK a geldiğim tarihten önceki bir
tarihdir. Ayrıca Özel Kuvvetler Komutanlığının yapısı gereği göreve, istihbarata ve keşfe çıkan
personellerin her türlü ihtiyacı(silah, telsiz, telefon ve sim kart vs.) karargahta bulunan S4 olarak
tabir edilen Lojistik Komutanlığınca karşılanır. Bense aynı dönemde S2 diye tabir edilen İstihbarat
Subayı olarak görev yapıyordum.
SORULDU: ANKARA CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞINCA YÜRÜTÜLMEKTE
OLAN 2004/121619 SAYILI SORUŞTURMA DOSYASI KAPSAMINDA ŞÜPHELİ SIFATI
İLE İFADESİNE BAŞVURULAN MEHMET NARİN İSİMLİ ŞAHSIN ŞÜPHELİ SIFATIYLA
ALINAN İFADESİNDE “Ben toplantı için hiç kimseyi bir yere davet etmedim ve götürmedim.
Beyanda bahsedilen konuların hiç birine şahit olmadım.Zaten toplantıda bahsedilen isimler Özel
Kuvvetler Komutanlığında çalışan Subaylardır. Bu ofiste ben ve Kamil KULELİ isimli astsubay
Leyent GÖKTAŞ’ ın misafirlerini ağırlamak için orada bulunurduk. Bu yüzden toplantıya girmem
gibi bir durum söz konusu olamaz. Bahsi geçen toplantının yapıldığı yere bir çok kez Levent
GÖKTAŞ ile birlikte gittim. Burası Anayasa Mahkemesinin karşısında Levent GÖKTAŞ’ ın
arkadaşı olan İrfan isimli şahsa ait bir ofisti. İlerleyen zamanlarda bu ofisin üst katını Levent
GÖKTAŞ ta ofis olarak kullandı. Bu ofise genelde mesai bitiminden sonra Levent GÖKTAŞ ile
birlikte çalışmış olan Özel Kuvvetler personeli olan subay ve astsubaylar gelirdi. Ofiste
bulunduğum zamanlar da hatırladığım kadarıyla ofiste; Fikret EMEK, Al tan BORA. Halil ÖVEN,
Kamil KULELİ, Nuri Gökhan BOZKIR, Özel Kuvvetler Okulunda görevli Merve isimli erkek
Albay ve Tarkan MUMCUOĞLU isimli şahısları gördüm. Yapılacak bir faaliyet var ise bu faaliyet
Subaylar tarafından organize edilir. Son dakika faaliyette yer alacak Astsubaylara haber verilir,
Astsubaylar palnlamaya katılmazdı. Bütün kontrol Subaylar üzerindeydi. ” ŞEKLİNDE
BULUNDUĞU BEYAN HAKKINDA BİLDİKLERİNİZİ DETAYLI OLARAK ANLATINIZ.
CEVABEN: Ben ifade de geçen Anayasa Mahkemesinin karşısında bulunan İrfan isimli
şahsın ofisine hiç gitmedim. İrfan isimli şahsı da tanımıyorum. Levent GÖKTAŞ isimli şahsın da
ifade de geçtiği gibi böyle bir ofisinin olduğunu bilmiyorum. Dolayısı ile böyle bir toplantıya
kesinlikle katılmadım.
SORULDU: ANKARA CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞINCA YÜRÜTÜLMEKTE
OLAN SORUŞTURMA DOSYASI KAPSAMINDA ŞÜPHELİ SIFATI İLE İFADESİNE
BAŞVURULAN ÇETİN ACAR İSİMLİ ŞAHSIN ŞÜPHELİ SIFATIYLA ALINAN
İFADESİNDE "Bu görüşmeden sonra bana Kazım A VCI’ntn yurt dışına çıkması gerektiği,
Eskişehir ilinde annesinin evinde bombalar bulunan Ergenekon tutuklusu Binbaşı Fikret EMEK’in
savcılık ifadesinde "Ben bu bombaları Kazım AVCI’nın talimatıyla sakladım” diye beyanda
bulunması ve Kazım AVCI’nın da Fetullah GÜLEN’in akrabası olmasını sebep olarak gösterdi.
Hatta daha sonra Fikret EMEK in annesinin Ankara ya gelerek Kazım A VCI ile görüştüğünü,
oğluna sahip çıkılmadığı yönünde şikayetlerde bulunduğunu öğrendim Örgüt içerisinde
Binbaşı Fikret EMEK’e ağabeylik yapan Metin ÇETİNER. Kara Harp Okulundan atılma (1983-85
dönemi olabilir) bir şahıstır. Boğaziçi Üniversitesi ’nde eğitim görürken Kuleli Askeri Lisesi
imamlığını yapmıştır. Ben Ergenekon davasında tutuklanan Binbaşı Fikret EMEK’in örgüt
mensubu olduğunu net olarak biliyorum. Bu şahsın da üst sorumlusu Metin ÇETİNER dir. Metin
ÇETİNER bu konuyu kendisi bana anlatmıştır. Ben bu olaylar ile ilgili olarak Fikret EMEK’in
yeniden ifadesine başvurulması gerektiğini düşünmekteyim. Bildiğim kadarı ile Mustafa ÖZCANin
elinde bazı bilgi, belge ve görüntülerin olduğu söylenmektedir. Binbaşı Fikret EMEK hakkında
yukarıda da bahsettiğim gibi Mesih GÜLEN ile Kazım AVCI’nın acilen yurtdışma çıkması

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
gerektiği konusu hakkında yaptığımız görüşmede; benim geçmişte bildiğim örgüt mensuplarına
yıldız takma (Harp Okulu ve Polis Akademisi mezunları için) töreni ile ilgili Mesih GÜLEN bana
Mustafa ÖZCAN ile aralarında geçen bir diyaloğu anlattı. Mustafa ÖZCAN’ın kendisine “Nurettin
VEREN’de yıldız takma töreni ile ilgili bilgi varsa ben de belgesi (tören görüntülerini kastederek)
var” diye söylediğini bana aktardı.
ŞEKLİNDE BULUNDUĞU BEYAN HAKKINDA BİLDİKLERİNİZİ DETAYLI
OLARAK ANLATINIZ.
CEVABEN: Yukarıda benim hakkımda beyanda bulunan ÇETİN ACAR isimli şahsı ve ifade
de geçen diğer şahısları kesinlikle tanımıyorum. İfade de geçen benim savcılık makamında vermiş
olduğumu iddia ettiği cümle kesinlikle bana ait değildir. Zaten bu dosyada ben beraat ettim.
SORULDU: İFADENİZE EKLEYECEĞİNİZ HERHANGİ BİR HUSUS VAR MI? VAR
İSE AÇIKLAYINIZ.
CEVABEN: Ben söz konusu cinayetin FETÖ/PDY Silahlı Terör Örgütü tarafından
işlendiğini düşünüyorum. Ben örgütün mağduru olarak şöyleki (örgüt üyeleri tarafından örgüt
üyesi vasvıyla hakkımda dava açıldığı cezalandırıldığım dosya içindeki belgelerin sahte olduğunun
anlaşılması sebebiyle yeniden yargılama sonucu beraat ettiğim) değerlendirildiğinde bu örgüt
üyesi olmadığım bu sebeple söz konusu cinayet olayında dahlimin olmadığı açıktır. Hatta yeniden
yargılama devam ederken haksız yere suçlayanlar hakkında yetkili makamlara suç duyurusunda
bulundum. Dosya numaralarını bilare bildirebilirim. Örgüt ile ilgili tüm bildiklerimi de yetkili
mercilere aktardım. Benim aktardıklarım sebebiyle bazı emniyet amirleri ve hakimler hakkında
dava açıldı. Bu davalar halen Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesinde devam etmekte olup Çatı Davası
Nİteliğindedir.Aynca beraat kararından sonra beni yargılayan hakim ve savcılar hakkında da suç
duyurusunda bulundum. Bu davalarda müşteki sıfatıyla tarafım. Yukarıdaki ilk şikayetim 15
Temmuz darbe girişiminden önce olmuştur. Şunu da belirtmek isterim ki soruşturma konusu olay
hakkında Cumhuriyet Savcılığına giderek soruşturma savcısına sözlü beyanda bulundum. Bu
ifademde de bildiklerimi anlattım. Benim suç duyurularımdan dolayı bu örgüt mensuplarının zarar
görüp ifşa olduklarından dolayı beni önceki gibi cezalandırılmak istendiğini düşünüyorum..."
şeklinde beyanda bulunmuştur.
Şüpheli Fikret EMEK'in 17/06/2022 tarihinde Cumhuriyet Başsavcılığımızda alınan
ifadesinde; "...Ben 1963 Emirdağ doğumluyum. Ailem 1989 yılından sonra Eskişehir iline taşındı.
O tarihten sonra ailem Eskişehir'de bulundular. Annem yaklaşık 10 ay kadar önce vefat etti. 1966
yılında babam vefat etmiş. Benle birlikte 3 kardeşiz. Erkek kardeşim Uğur EMEK şuan Eskişehir
ilinde taksicilik yapmaktadır. 20 yıl kadar önce de yurtdışında Belçika ülkesinde yaşıyordu. Diğer
kardeşim Nuran ADIGÜZEL ev hanımıdır. Eskişehir ilinde yaşamaktadır. Ben 2004 yılında şuan ki
eşim olan Betül EMEK ile evlendim. Bu evlilikten 2 çocuğum bulunmaktadır. Ailemle birlikte
Eskişehir'de yaşamaktayım. Ben 1980 yılında Harp Okuluna girerek TSK hayatım başladı. 1985
yılında Harp Okulundan mezun oldum. Kara Kuvvetleri bünyesinde çeşitli yerlerde görev yaptım.
1991-1993 yılları arası Mardin Midyat Komando Alayında Bölük Komutanı olarak çalıştım. 1993
yılında Özel Kuvvetler Komutanlığına atamam yapıldı. ÖKK içerisinde 2. Alay ve 3. Alayda Tim ve
Tabur Komutanlıkları yaptım. 1995 yılında Kuzey Irak Harekatı sırasında Cudi Operasyonunda
göğsümden ağır bir şekilde yaralandım. Bir süre tedavi gördüm. Sonrasında Muğla Seferberlik
Tetkik Kurulu emrine atandım. 1996-1999 yılları arasında burada görev yaptım. 1999-2001 yılları
arasında Kars Seferberlik Tetkik Kurumunda çalıştım. 2001 yılı Ağustos ayı gibi geri Ankara'ya
ÖKK Karargah Kısmına İstihbarat Kısmında Emniyet Subayı olarak atandım. 1 yıl kadar bu
görevde kaldıktan sonra 2002 yılı Ağustos sonu Eylül başında ÖKK MAK alayına İstihbarat Kısım
Amiri olarak atamam yapıldı. 2003 yılının Mayıs ayında rahatsızlandım, raporlar 2004 yılı
Ağustos ayı gibi tamamlandı. Almış olduğum raporda askerlik görevini yapamayacağım
belirtildiğinden, gazi olarak emekli edildim. MAK Alayı İstihbarat Kısım Amiri benden önce
hatırladığım kadarıyla Kutluay isimli biriydi. Ben göreve başladığımda ÖKK Karargahında
çalışan Ahmet Tarkan MUMCUOĞLU'da benimle birlikte MAK alayı istihbarat ve İKK subayı

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
olarak ataması yapıldı. Rütbe olarak benden sonra gelen subaydı, ben binbaşıydım, o yüzbaşıydı.
Başka subay yoktu, 2 astsubay bizden önce orada bulunuyordu. İsimleri birinin Fikret diğeri de
Kerim BOYAN'dı. Ben MAK alayında 8 ay kadar görev yaptım, daha sonra rahatsızlandım, bir
süre sonra da emekli oldum. Ben MAK Alayı İstihbarat Kısım Amiri iken rahatsızlandığımda
normalde yerime Tarkan MUMCUOĞLU'nun bakması gerekirken, o da ben geldikten hemen sonra
Kazakistan görevine gittiğinden benim yerime astsubaylar idareten bakmış olabilirler. Ben
rahatsızlandığım süreçte tedavi görürken yurtdışından dönen Tarkan MUMCUOĞLU vekaleten
benim yerime göreve geldiğini duydum. Benden sonra oranın amiri olduğunu duydum.
SORULDU: İstihbarat Kısım Amirliği görevini rütbe itibariyle subay olan biri mi yapmak
durumundadır?
Normalde evet subay olan biri yapmak durumundadır. Ancak bazen yurtdışı görevi ve ya
sağlık nedenleri söz konusu olursa yerine gerektiğinde astsubay olan bakabiliyordu.
SORULDU: MAK Alayı İstihbarat Kısım Amiri olarak icra etmiş olduğunuz görevin
tanımı nedir? Yerleşke olarak istihbarat kısmı alayın neresinde konuşludur?
MAK Alayı İstihbarat Kısım Amiri olarak çok uzun çalışmadım ancak MAK Alayı İstihbarat
kısmının görevi mak alayının operasyona gidecek unsurlarına operasyon bölgesine ilişkin harita
keşfi, emniyete alınacak yolların belirlenmesi, bölgedeki unsurlardan gelen bilgilerin toplanması,
haritalardan tespitler yapılmasıdır. Yapılan bu istihbarat bilgilerinin operasyon unsurlarını
aktarılmasıdır.
Ben MAK alayı istihbarat kısım amiri olarak atandığımda göreve başladığımda benim
odam Oğulbey'de MAK alayı binasındaydı. Alay komutanının yanında bir yerdeydi. O tarihte Alay
Komutanı Mustafa Levent GÖKTAŞ'tı. Oğulbey yerleşkesinden önce Kirazlıdere yerleşkesi
bulunuyordu, MAK alayı Kirazlıderede konuşluydu. Ben İstihbarat Kısım Amiri olarak orada görev
yaptığımı hatırlamıyorum. Kirazlıdere'den Oğulbeye taşınma sürecine ilişkin fazla bir şey
hatırlamıyorum, Oğulbey'de başladığımda direkt odama geçmiştim. Taşınma işlemlerini benden
önce yapmışlardır. Ben taşınma sürecine nezaret etmedim.
SORULDU: Askeri kurallar gereği taşınma işlemi ne şekilde kim tarafından yapılırdı?
Normalde her personel kendi birimini taşır. Tabursa, tabur komutanı kendi birimini, timse,
tim komutanı kendi birimini taşır. Bizde de taşınma işlemini istihbarat kendisi yapması gerekir.
Benim bulunduğum istihbarat kısım amirliği görevi diğer adıyla S2 olarak tabir edilir, bu da direkt
alay komutanına bağlıdır.
SORULDU: MAK alayı istihbarat kısım amirliğinde çalışanların izin talepleri kim
tarafından karşılanır?
İstihbarat Kısım Amiri olarak benim iznimi Alay Komutanı verir. Benim altımdakiler önce
bana müracaat ederler, ben uygun görürsem yine alay komutanı bu izni verir.
SORULDU: 2002 yılında adınıza kayıtlı olduğu anlaşılan 0542 378 23 09 numaralı GSM
hattı sizin tarafınızdan mı kullanılmaktaydı?
Numarayı hatırlayamadım. Ancak kullanmış olabilirim.
SORULDU: 2002 yılında adınıza kayıtlı olduğu anlaşılan 0542 378 23 09 numaralı GSM
hattın karşı irtibat bilgilerinin bir kısmı olan Tarkan Mumcuoğlu, Levent Göktaş, Fikret Özdemir,
Uğur Emek, Ahmet Dokumacı isimli kişilerin hatları okundu, soruldu.
Bu kişileri tanıyorum. Hattı kullanmış olabilirim.
SORULDU: 2002 yılında aracınız var mıydı? marka modeli nedir?
Benim o tarihte ya siyah 5.20 BMW aracım ya da beyaz Renault Megane marka aracım
vardı. Arabalarımın adıma kayıtlı olduğunu hatırlıyorum. BMW marka aracı Kars'tan gelirken
getirmiştim. Sonrasında bu arabayı 2002 olur 2003 olur 2004 olur tam tarihini hatırlamıyorum
ancak Docuart isimli şirketi olan askerlikten emekli Metin TÜRK isimli kişi aracılığıyla Adana'da
bir şahsa sattım. Onların çevreleri genişti, o yüzden satış işlemine aracılık ettiler. Arabamı
sattıktan sonra Docuart şirketinin sahibi Metin TÜRK'ün bulmuş olduğu beyaz renk Megane
araca bindim. Sonrasında ben rahatsızlanıp emekli oldum.

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
SORULDU: 2002 yılında KKTC'de bulunan TSK unsurları ile göreviniz gereği bir
irtibatınız olmuş mudur? yahutta 2002 yılında KKTC ile şahsi ailevi bir ilişkisi var mıdır?
Benim istihbarat kısım amiri olduğum dönemde KKTC'deki askeri unsurlar ile görevim
gereği bir temasım ve irtibatım olmamıştır. Sadece hafızamda Güney Kıbrıs Rum Kesiminden
Ruslardan alınan seyir füzeleriyle ilgili bir konu olduğu hususu vardı. Ancak bu işin o tarihte MAK
taburlarının konusu gibi olduğunu hatırlıyorum. Bana istihbarat kısım amiri olarak bu konuyla
ilgili verilen bir görev yoktu. Ayrıca Kıbrıs'ta o tarihlerde şahsi ve ailevi ilişkim olan birisi de
yoktur.
SORULDU: 2002 yılında KKTC'de bulunan TSK unsurları ile ilgili Ahmet Tarkan
MUMCUOĞLU'nun görevi gereği bir irtibatı olmuş mudur? Yahutta 2002 yılında KKTC ile şahsi
ailevi bir ilişkisi var mıydı?
Görevi gereği böyle bir irtibatı olamaz, çünkü ben amiriyim benim böyle bir görevim
yoktu. Şahsi ve ailevi bir konusunun da olduğunu hatırlamıyorum.
SORULDU: Soruşturma şüphelisi Nuri Gökhan BOZKIR'ın Cumhuriyet Başsavcılığımızca
alınan ifadesinde, alay komutanınız Levent GÖKTAŞ'tan aldığı talimat ile 18/12/2002 tarihinde
öldürülen Necip HABLEMİTOĞLU'nu takip etmek suretiyle istihbarat topladığını ve bu
istihbaratları Levent GÖKTAŞ'ın talimatı ile size verdiğini, sizin de kendisine bölgeye
gideceğinizi, Altan BORA ve Tan DERVİŞOĞLU'nun da o bölgeye gideceğini iddia ederek
hakkınızda ifadede bulunmuştur. Bu hususta ifadenizi veriniz.
En başta şunu ifade etmek istiyorum, Necip HABLEMİTOĞLU gibi milli bir insana, FETÖ
ile bu kadar mücadele etmiş, daha Köstebek kitabı basılmamış, DGM'de FETÖ davasına tanıklık
yapmış bir insanın öldürülmesine ilişkin bir emir verilmesine şiddetle karşı çıkarım. Böyle bir şey
olsaydı, faillerine ilgili yerlere ihbar ederdim. Nuri Gökhan BOZKIR'ın hakkımdaki bu beyanı
yalandır. Levent GÖKTAŞ böyle bir şey yapacak olsa Nuri Gökhan BOZKIR'a böyle bir şey
söylemez. Çağırır, taburun güvenilir adamlarını seçer. Ama bunu Nuri Gökhan BOZKIR'a demez,
kaldı ki Levent GÖKTAŞ böyle bir şeyi hiçbir zaman yapmaz. Böyle bir faaliyeti PKK terör örgütü
unsurlarına karşı ancak yapar. O da görev bölgelerimizde olur.
Ayrıca şunu ifade etmek istiyorum, Nuri Gökhan BOZKIR ifadesinde benim hakkımda
benim de Necip HABLEMİTOĞLU'na yapılacak olan operasyonun içinde olduğumu, bölgeye
gideceğimi iddia etmiş, ancak ben çatışma sırasında yaşadığım rahatsızlıktan ötürü, bırakın
koşmayı yürümeyi bile uzun süre yapamıyorum.
SORULDU: Nuri Gökhan BOZKIR sizin hakkınızda neden böyle bir ifadede bulundu,
aranızda bir husumet var mıydı?
Ben Kars görevinden ÖKK Karargah kısmına geldiğimde dönemi ÖKK Komutanı Nevzat
BEKAROĞLU birliğinizde uyumsuz, disiplinsiz, ahlaksız şekilde yaşam süren personelleri ile bilgi
toplamam görevi verdi. Aynı zamanda yurtdışı görevine giden bazı personeller yanında bayanlar
ile geliyorlardı, bunlarla ilgili araştırma yapma görevi vermişti. 200'e yakın personel hakkında
araştırma yapmıştım. Nuri Gökhan BOZKIR'da o zamanlar tespit ettiğim, ahlaksız yaşantısı olan,
paraya düşkün, disiplinsiz bir askerdi, bunu da şifai olarak komutana bildirmiştim. Muhtemelen
bununla ilgili araştırma yaptığını öğrendi ve hakkımda bu şekilde bir iftirada bulunmuş olabilir.
Hatta ben ÖKK karargahından MAK'a geldiğimde Nuri Gökhan BOZKIR'ı görünce Levent
GÖKTAŞ'a bunun neden Mak bünyesinde olduğunu sordum, bana boşver babasının hatırına
duruyor gibi ifadede bulundu, babası o zaman ki Genelkurmay Başkanının Hilmi ÖZKÖK'ün devre
arkadaşı dedi.
SORULDU: Necip HABLEMİTOĞLU'nu öldürülmeden önce tanıyor muydunuz?
Ben öldürülmeden önce medyadaki söylemleriyle biliyordum. FETÖ ve Alman Vakıflarıyla
mücadele noktasında kendisini takdir ederdim. Öldürüldükten sonra ölümüne üzüldüm. Devletin
milli bir adamıydı.
SORULDU: Adınıza kayıtlı ve sizin tarafınızdan kullanılan 0542 378 23 09 numaralı GSM
hattı 2002 yılı Kasım ve Aralık ayında ailenizin ikameti olduğunu belirttiğiniz Eskişehir'de sinyal

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
verdiği, 17 Aralık 2002 tarihinde ise yeniden Ankara'da sinyal vermeye başladığı görülmüştür.
Belirtilen tarihte Eskişehir ilinde bulunmanızın nedeni nedir? Siz izindeyken yerinize kim
bakıyordu?
Ben belirttiğiniz tarih döneminde yıl sonu yıllık izinlerimi kullanmış olabilirim. Birikmiş
izinlerim yanmasın diye izinlerimi kullanmışımdır. Eskişehir'e annemle beraber gitmiş olmalıyım.
Hatta hatırladığım kadarıyla rahatsızlığım nüksetmeye başlamıştı, izni biraz fazla almıştım. Ben
yokken normalde Tarkan MUMCUOĞLU'nun bakması lazımdı, ancak o da yurtdışında olması
nedeniyle astsubaylardan biri benim işime bakmış olabilir.
Ayrıca şunu ifade etmek istiyorum, bana ifade ettiğiniz zaman şunu anladım, ben Kasım ve
Aralık aylarında uzun süreli bir izin kullanmış isem, Nuri Gökhan BOZKIR'ın bahsettiği eylemin
hazırlık aşamasında olmam mümkün değildir.
SORULDU: 2002 yılı Kasım ve Aralık aylarında izin kullandığınız değerlendirilmekle, 17
Aralık 2002 tarihinde tekrar Ankara iline geldiğiniz ve Gölbaşı mevkinde baz verdiğiniz tespit
edilmekle, siz Kirazlıdere'de bulunan yerleşkeden Oğulbey'de bulunan yerleşkeye taşınma
sürecinde bulundunuz mu?
Ben o tarihlerde yıllık izin kullanmış isem taşınma da o tarihlere denk gelmiş olabilir.
Taşınma sürecinde ben bulunmamışımdır.
SORULDU: ÖKK MAK alayında mesai saatleri nasıldı? Saat kaçta mesaiye gelir ve
giderdiniz? siz o dönemde nerede ikamet ediyordunuz? Levent GÖKTAŞ nerede ikamet ediyordu?
MAK alayındaki mesaimiz 07:45 gibi başlar, Alay Komutanımız içtima aldıktan sonra spora
gidilirdi, ben spor yapamadığım için yerime geçerdim. Spordan sonra timler saat 9 gibi kendi
bulundukları alanlarına dönerlerdi varsa kendi eğitimlerini yaparlardı. Yine akşam 16:00 gibi 2.
Kez spor faaliyeti yapılırdı, 17:30'a kadar sürerdi. Sonrasında çıkış 18:00 - 19:00 sıralarını
bulurdu. Benim spor faaliyetim olmazdı, ben de diğer personeller gibi mesai bitiminde annemle
ikamet ettiğim, TRT Genel Müdürlüğü yanındaki Oran Lojmanlarında ÖKK tahsis edilen
ikametime giderdim. Levent GÖKTAŞ'da benim bulunduğum lojmanlarda otururdu. Sadece o da
değil bütün evli ÖKK personeli burada otururdu.
SORULDU: MAK Alayı İstihbarat Kısım Amiri olduğunuz dönemde MAK alay komutanı
Levent GÖKTAŞ mesaiye sıklıkla gelmediği olur muydu? Siz mesai saatleri dışında Alay
karargahında kalır mıydınız?
Alay Komutanımız Levent GÖKTAŞ bazen mesaiye gelmediği olurdu, sıklıkla diye bir
durum söz konusu değildir. Ben kısa süreli çalıştığım için gözlemim bu şekildedir. Kendim mesai
sonrası rahatsız annem olduğu için evime giderdim. Ancak annem olsa bile dışarı çıktığım
zamanlar olurdu ama alaya gitmezdim.
SORULDU: Alay Komutanınız Levent GÖKTAŞ ile İstihbarat Kısım Amiri olduğunuz
dönemde irtibatınız ne sıklıkla olurdu?
Ben MAK alayımdaki görevimden önce Azerbaycan görevinde iken Levent GÖKTAŞ ile
atışmıştım, aramız biraz limoniydi, kendisiyle çok sık görüşmezdim.
SORULDU: Altan Bora, Tan Dervişoğlu, Kamil Metin, Nuri Gökhan Bozkır, Bülent
Kutsal, Mehmet Narin ile MAK alayı içerisindeki irtibatınız nasıldı? aranızda bir emir komuta
ilişkisi var mıydı?
Bu kişileri tanıyorum, alay içerisinde görev yaptıkları için biliyorum ama herhangi bir
samimiyetim yoktu. İş icabı gördüğümde konuşmuşumdur. Aramızda herhangi bir emir komuta
ilişkisi yoktur. Benim emir komuta ilişkim olduğu kişi Yüzbaşı Tarkan MUMCUOĞLU ve Fikret,
Kerim BOYACI isimli astsubaylardır.
SORULDU:Halil ÖVEN kimdir, bu kişiyle olan ilişkinizi anlatınız?
Kendisi MAK alayında tabur komutanıydı, arkadaşımdır, kendisini severim, vatanını,
milletini seven iyi bir askerdir.
SORULDU: Hasan ERGİN isimli ÖKK bünyesinde KKTC'de Sivil Savunma Teşkilatında
astsubay olan kişiyle irtibatını anlatınız?

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
Benim Cudi'de bulunduğum dönemde eski ÖKK personellerinden olan Hasan isimli soy
adını hatırlamadığım bir Başçavuş hatırlıyorum. Sonradan bu kişinin KKTC'de Kıbrıs Özel
Bölgede görev yaptığını duymuştum.
SORULDU: Hasan ERGİN isimli astsubay ile ne sebeple 2002 yılı Aralık ayında
görüştünüz?
Ben bu görüşmeyi hatırlayamadım. Bu kişiyle aramda görevim gereği herhangi bir emir
komuta ilişkisi yoktur. Görev icabı görüşmüş olamam.
SORULDU: Hasan ERGİN isimli astsubay ile KKTC ile Türkiye arasındaki Askeri Kargo
Uçaklarının gidiş geliş zamanı ile ilgili bir görüşme yaptınız mı ya da KKTC'ye gidecek bir
personelle alakalı konuştunuz mu?
Böyle bir görüşme yaptığımı hatırlamıyorum.
SORULDU: Enver Altaylı, Mustafa Özcan ve Aydın Köstem isimli kişileri tanıyor
musunuz?
Enver ALTAYLI ismini 2017 sonrası medyadan duydum. Mustafa ÖZCAN ve Aydın
KÖSTEM'i tanımıyorum.
SORULDU: Lokman USTA kimdir, bu kişiyle olan ilişkinizi anlatınız?
Bu kişiyi tanıyorum. İş adamı olarak tanıyorum, kendisini bize Güneydoğu'da askerlik
yaparken gazi olduğunu belirtmişti. Levent GÖKTAŞ'ın arkadaşıydı. Levent GÖKTAŞ ile sıklıkla
görüşürdü. Benimle de bu sebeple Levent GÖKTAŞ'ın yanında iken görüşmemiz olmuştur.
Hatırladığım kadarıyla kendisi lüks arabalarla gezerdi.
SORULDU: Ahmet Ercüment GEDİKLİ kimdir, bu kişiyle olan ilişkinizi anlatınız?
Bu kişiyi Levent GÖKTAŞ'ın arkadaşı Samsun Milletvekili olan ismini şuan hatırlamadığım
biri aracılığıyla önce Levent GÖKTAŞ tanışmış, sonrasında da ben tanıştım. Bir kaç kere
görüşmüşlüğümüz vardır. Bu görüşmelerde Levent GÖKTAŞ da olmuştur. Bu görüşmeler şimdiki
Orman Genel Müdürlüğünün içerisinde işletmesi olan Ahmet DOKUMACI'nın Saklı Bahçe isimli
mekanında olurdu. Ben bekar olduğum için Ahmet DOKUMACI'nın bu işyerine hafta sonu
giderdim, buradan tanırım. Levent GÖKTAŞ'ı da ben Saklı Bahçeye götürerek Ahmet DOKUMACI
ile tanıştırdım.
SORULDU: Behram URAY kimdir, bu kişiyle olan ilişkinizi anlatınız?
Ben bu isimde birini tanımıyorum.
SORULDU: Aydın ERGÜDEN kimdir, bu kişiyle olan ilişkinizi anlatınız?
Bu kişiyi Ahmet Ercüment GEDİKLİ aracılığıyla tanırım. Hatırladığım kadarıyla ikisi
birlikte madencilik işiyle uğraşıyordu. Levent GÖKTAŞ da Aydın ERGÜDEN'i tanır.
SORULDU: Yanınızda çalışan Ahmet Tarkan MUMCUOĞLU'nun Kazakistan'a göreve
gittiği dönemi hatırlıyor musunuz?
Biz birlikte MAK alayına başlamıştık. Kendisi 1-2 ay içerisinde Kazakistan görevine
gitmişti. O dönemde görevde ya da izin de olup olmadığımı hatırlamıyorum. Kazakistan'daki Kazak
Ordusunun özel birliklerini yetiştirilmesi için gitmişti. Kazakistan'da iken izine geldiğini kesinlikle
hatırlamıyorum. Gelmemiştir. Gelseydi ben bilirdim, çünkü ben onun komutanıyım.
Üzerime atılı suçlamaları kabul etmiyorum. Ben Necip HABLEMİTOĞLU'nun
öldürülmesinde ben bulunmadım. Ben FETÖ çatı davasının görüldüğü Ankara 4. Ağır Ceza
Mahkemesine bu örgütün mağduru olduğumu belirterek müdahil talebinde bulundum. Müdahil
olarak katıldım. Dava müdahil sıfatım devam etmektedir. 2007 yılında Ergenekon ismiyle bilinen
soruşturmada tutuklandım, 6 ay 11 ay tutuklu kaldım, 2014 yılında bu davadan beraat aldım,
tahliye oldum. Daha sonrasında bu soruşturma ve kovuşturmada görev alan hakim, savcı ile
polisler hakkında ilk defa ben İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına şikayette bulundum. Hakim ve
Savcıların Yargıtaydaki yargılama davalarına müdahil olarak katılmaktayım. Ben Necip
HABLEMİTOĞLU'nun öldürülmesinde bulunmadım. Yardımcım Tarkan MUMCUOĞLU da böyle
bir suçun işlenmesinde bulunmamıştır. Kendisi zaten Kazakistan'da görevlidir, nasıl gelecek de bu
suçu işleyecektir. Bu şekilde suçlanmak benim ağırıma gitmektedir. Çatışmalarda dahi teröristlere

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
ölmek üzere iken bile Kelime-i Şahadet getirtmeye çalışan kişileriz. O yüzden Hablemitoğlu
cinayetini asla işlemediğimiz gibi, işlettirmeyiz de. Böyle bir suçun işleneceğinden haberim
olsaydı, ilgili mercilere şikayette bulunurdum. Ayrıca şunu ifade etmek istiyorum. Nuri Gökhan
BOZKIR'ı hakkımdaki suçlamalar söylediği ilk kişi Zihni ÇAKIR benim Ergenekon yargılamamda
aleyhime tanıklık yapan biridir. İddianame bile çıkmadan FETÖ savcılarıyla birlikte Ergenekon
kitapları yazan biridir. Kitaplarında benimle ilgili suçlamalarda bulunmuştur. Zihni ÇAKIR beni,
rahmetli annemi FETÖcü olarak göstermeye çalışmıştır. Aslında kendisinin kripto FETÖcü olma
ihtimali kuvvetle muhtemeldir..." şeklinde beyanda bulunmuştur.
Şüpheli Fikret EMEK üzerine atılı kasten adam öldürmek ve silahlı örgüt üyeliği suçundan
tutuklanması istemi ile Ankara Sulh Ceza Hakimliğine sevk edilmiş, şüphelinin Ankara 3. Sulh
Ceza Hakimliğince alınan ifadesinde; "...Hablemitoğlu cinayetinde beni suçlayacak herhangi bir
somut delil yoktur. Gökhan Nuri Bozkır'ın beyanlarını kabul etmiyorum. Kendisi 3 tane farklı ifade
vermiştir. Hepsi birbiriyle çelişkilidir. Cinayetten bir veya iki gün önce Eskişehir'de memleketimde
izinliyim. Bir hazırlık ve operasyon içerisinde olmam mümkün değildir. Kullanmış olduğum
belirtilen hatta ilişkin HTS kayıtlarında bir gün öncesinde Ankara'ya geldiğim görülüyor. Eğer
Nuri Gökhan Bozkır'ın ifadesinde belirtildiği gibi ben bu işin içinde olsaydım en az 2 - 3 ay önce
araştırma safahatı olması gerekirdir. Bu hazırlık safahatında ben yokum. Baz istasyonlarından
benim Eskişehir'de olduğum görülmektedir. Aydın isimli şahsı tanımıyorum. Ahmet Tarkan
Mumcuoğlu'da o dönemde Kazakistan'dadır. Ben o dönemde görevdeydim. Benim operasyonda
olacağımı iddia etmektedir. Ben gaziyim ağır yaralandım. Ben biraz hızlı yürüsem dahi
rahatsızlanırken böyle bir operasyonun içinde olmam tamamen iftiradır. Necip Hablemitoğlu'na
milli bir adamdır. Fetö ile mücadele vermiştir. Kimse bize onu öldürmek için emir veremez. Ben
bunu kesinlikle yapmam. Bu olayın içinde yer almam mümkün değildir. Bu cinayeti Fetö'nün
işlettiği genel bir kanaat vardır. Ben ergenekon davasından dolayı ceza evinde yattım. Beni
yargılayan hakim ve savcılara suç duyurusunda bulundum. Ben Fetö ile düşmanım. Gökhan Nuri
Bozkır'da benim Fetö ile iltisaklı olduğumu beyan etmiştir. Bu beyanlar tamamen asılsız ve
birbiriyle çelişkilidir. Ergenekon davası yüzünden ceza evindeyken ilk çocuğum oldu. Fetö/Pdy
beni de mağdur etmiştir..." şeklinde beyanda bulunduğu görülmüş, şüpheli Ankara 3. Sulh Ceza
Hakimliğince, konutu terk etmemek suretiyle adli kontrol altına alınmasına karar verilmiş, karara
Cumhuriyet Başsavcılığımızca yapılan itiraz üzerine şüpheli Fikret EMEK Ankara 17. Asliye Ceza
Mahkemesinin 2022/96 d.iş. sayılı kararı ile üzerine atılı suçlardan tutuklanmasına karar
verilmiştir.
Şüpheli Fikret EMEK alınan ifadesinde, şüpheliler Mustafa Levent GÖKTAŞ ve Ahmet
Tarkan MUMCUOĞLU gibi maktul Necip HABLEMİTOĞLU'nu daha önce hiç tanımadığı
şeklinde açıklamada/beyanda bulunmak yerine maktulü medyadaki söylemleriyle bildiğini,
kendisini takdir ettiğini ifade etmektedir.
Şüpheli Fikret EMEK, hakkında aleyhe tanıklık yapan Zihni ÇAKIR ve ifadede bulunan
Şüpheli Nuri Gökhan BOZKIR'ın beyanlarını kabul etmeyerek, Zihni ÇAKIR'ın FETÖ/PDY ile
irtibatlı biri olduğunu düşündüğünü, Ergenekon soruşturması sürecinde kendisi hakkında aleyhine
tanıklık yapan biri olduğunu, iddianame çıkmadan Ergenekon Soruşturması ile ilgili kitap
yazdığını, şüpheli Nuri Gökhan BOZKIR'ı kastederek ise Özel Kuvvetler Komutanı Nevzat
BEKAROĞLU'nun vermiş olduğu emir ile Özel Kuvvetler Komutanlığı personelini ahlaki olarak
araştırdığını, şüpheli Nuri Gökhan BOZKIR hakkında da araştırma yaparak Komutana şifahi olarak
onun ahlaki sıkıntıları ile ilgili bilgi vermiş olduğunu, bu sebeple bu kişilerin hakkında suçlayıcı
ifadede bulunduğunu belirtmektedir. Şüpheli Fikret EMEK'in, şüpheli Nuri Gökhan BOZKIR
hakkında ÖKK'da görevli iken yaptığını iddia ettiği araştırmayı şifahen yapmasının şüpheli Nuri
Gökhan BOZKIR açısından bir yaptırımının olmayacağı gibi, Özel Kuvvetler Komutanlığı ile ilgili
araştırma yapmasını kendisinden Özel Kuvvetler Komutanı Nevzat BEKRAOĞLU'nun istemesi de
söz konusu olamaz. Özel Kuvvetler Komutanı Nezvat BEKAROĞLU 2002 yılı sonu itibari ile bu
görevden ayrılmış yerine başkası atanmıştır. Nuri Gökhan BOZKIR hakkında TSK'dan ilişiğinin

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
kesildiği 2006 yılında ÖKK Komutanı şüphelinin ifadesinde bahsettiği Nevzat BEKAROĞLU
değildir. Ayrıca, Zihni ÇAKIR'ın, şüpheli Fikret EMEK hakkında vermiş olduğu ifade, Zihni
ÇAKIR'ın kendisinin gördüğü bir olaydaki anlatım olmayıp, Nuri Gökhan BOKZIR'ın kendisine
yapmış olduğu anlatımına ilişkin bir beyandır. Dolayısıyla Şüpheli Fikret EMEK ile Şüpheli Nuri
Gökhan BOZKIR ve Zihni ÇAKIR arasında önceye dayanan bir husumetin söz konusu olmayacağı
anlaşılmaktadır.
Özel Kuvvetler Komutanlığının 07/01/2019 tarihli yazısından, Özel Kuvvetler
Komutanlığının Ankara merkezde bulunan Kirazlıdere'deki yerleşkesinden Gölbaşı/Oğulbey
Kışlasına intikalin 11/11/2002 tarihinde başladığı, taşınma sürecinin 02/12/2002 tarihinde
tamamlandığının belirtildiği, Şüpheli Fikret EMEK ifadesinde, rahatsızlığı nedeniyle olay
tarihinden önce izin kullanmış olabileceğini, Ankara merkezindeki Kirazlıdere'deki yerleşkesinden
Gölbaşı Oğulbeye geçiş, taşınma sürecini hatırlamadığını, aynı şekilde şüpheli Ahmet Tarkan
MUMCUOĞLU'nun da taşınma sürecini görmediğini belirttiği, şüpheli Fikret EMEK'in izin
sonrası göreve geldiğinde Gölbaşı Oğulbey'deki yerine geçtiğini, normalde kendisinin izinli veya
hasta olduğu dönemde tek subay olan yardımcısı Ahmet Tarkan MUMCUOĞLU'nun yerine
bakması gerektiğini, ancak kendisinin rahatsız olması nedeniyle görevde olmadığı bu zamanda
Ahmet Tarkan MUMCUOĞLU'nun da Kazakistan görevinde olması nedeniyle bu göreve
astsubaylardan birinin bakmış olması gerektiğini belirtmektedir. Her ne kadar şüpheliye ifadesinde
cinayet gününden bir gün öncesine kadarki sinyal bilgilerinden Eskişehir ilinde olduğu ifade
edilmiş ise de, 20 yıl öncesi bir tarihe ilişkin izin kullanmış olabileceğini rahatlıkla ifade
edebilmekte ayrıca kendisi izinli iken yerine bakan bir subay olmadığı halde Ahmet Tarkan
MUMCUOĞLU'nun Kazakistan ülkesinde olduğunu ifade etmeye çalışmaktadır. Ayrıca, Şüpheli
Fikret EMEK'in 17/12/2002 salı günü Ankara iline gelmesinden sonra gsm hattının sinyal
bilgilerinden 23/12/2002 tarihine kadar ÖKK'nın Gölbaşı Oğulbey mevkisindeki birliğine gittiğine
dair bir tespit de yapılamamıştır. Dolayısıyla şüpheli Fikret EMEK'in izin vs durumunun bir süre
daha Ankara ilinde iken devam ettiği anlaşılmaktadır.
Şüpheli Fikret EMEK ifadesinde, şüpheli Aydın KÖSTEM'i daha önce tanımadığını
belirtmiş ise de, şüpheli Aydın KÖSTEM'in 14/02/2022 tarihinde Cumhuriyet Başsavcılığımızda
alınan ifadesinde Enver ALTAYLI ile Mustafa Levent GÖKTAŞ'ı tanıştırdığı dönemi (muhtemel
tarih 03/10/2002) kast ederek; "... Enver ALTAYLI ile Levent GÖKTAŞ'ı tanıştırmamdan sonraki
aylarda ben bir konuda Levent GÖKTAŞ'a bilgi vermiştim, o da bu bilginin çok itibar gördüğünü
belirterek beni yemeğe davet etti, yemekte masada ben vardım, Levent GÖKTAŞ, Fikret EMEK,
komutanım dedikleri bir albay, bir de hiç konuşmayan biri daha vardı. Bu şekilde bir ortamda
Fikret EMEK'i tanıdım. Kendisiyle hiç konuşmadım... " şeklinde beyanı karşısında, şüpheli Fikret
EMEK ile şüpheli Aydın KÖSTEM'in olay tarihinden kısa bir süre önce tanışmış oldukları
anlaşılmaktadır.
Şüpheli Fikret EMEK ifadesinde istihbarat kısım amiri olduğu dönemde KKTC'deki askeri
unsurlar ile görevi gereği bir temasının ve irtibatının olmadığını, ayrıca KKTC'de o tarihlerde şahsi
ve ailevi ilişkisinin olduğu birisi olmadığını belirtmiştir. Ancak şüpheli Ahmet Tarkan
MUMCUOĞLU'nun karsının ilk defa KKTC sabit hatları ile irtibatlandığı dönemde kendisinin de
ilk defa KKTC sabit hatları ile irtibatlanmaya başladığı, arayan sabit hat numaralarının benzer ve
aynı olduğu, aynı dönemde şüpheli Fikret EMEK'in, KKTC-Türkiye arası askeri kargo uçuş
bilgilerini bilen Özel Kuvvetler Komutanlığı adına KKTC Sivil Savunma Teşkilatı emrinde çalışan
Hasan ERGİN ile görüşmeye başladığı, Hasan ERGİN'in alınan ifadesinde şüpheli Fikret EMEK
ile yaptığı konuşmanın içeriğini hatırlamamakla birlikte kendisini askeri kargo uçuklarının saatini
öğrenmek için aramış olabileceğini belirttiği tespit edilmiştir (Bknz. şüpheli Ahmet Tarkan
MUMCUOĞLU bölümü)
Şüpheli Fikret EMEK ifadesinde, 2002 yılında arkadaşı olan Docuart şirketinin sahibi Metin
TÜRK'ün bulmuş olduğu beyaz renk Megane araca bindiğini ifade etmektedir. Cumhuriyet
Başsavcılığımızca yapılan araştırmada, 2002 yılında şüphelinin adına kayıtlı bir araç olmasa da

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
Cumhuriyet Başsavcılığımızca Emniyet Polnet sitemlerinden yapılan araştırmada, 27/12/2002
tarihinde şüpheli Fikret EMEK'e İlke Boya Kimya İnş. Taah. San. Tic. Ltd. Şti adına kayıtlı 06 PJ
996 plakalı 2000 model beyaz renkli Renault Megane marka aracı kullanırken cezai işlem
uygulandığı belirlenmiş olup, şüpheli Fikret EMEK'in ifadesinde bahsettiği aracın, söz konusu
cezai işlem uygulanan araç olduğu anlaşılmıştır.
18/12/2002 tarihinde Necip HABLEMİTOĞLU'nun öldürüldüğü Portakal Çiçeği Sokakta
maktulün oturduğu binanın yanındaki binada kapıcılık yapan Ömer YAMAN isimli tanık olay
yerinde olay anından kısa bir süre sonra çalıştığı apartmandan topladığı çöpleri atarken kendisine
orta yaşlı bir erkek şahıs gelerek maktulün öldürüldüğü apartmanın otoparkını göstererek, bu
taraftan silah sesi geldi, duydun mu diye sormaktadır. Ömer YAMAN'ın 19/12/2002 tarihinde
Ankara Emniyet Müdürlüğü TEM Şube Müdürlüğünde vermiş olduğu ifadesinde; "Olay
günü, yani 18.12.2002 günü saat 20.00 sıralarında ben apartmanın çöplerini atmak için apartman
içerisindeki çöpleri toplamaya başladım. Yaklaşık 10-15 dakika içerisinde çöpleri topladım ve
atmak için dışarıya çıktım. Portakal Çiçeği Sokağındaki iğde ağacının dibine çöpleri bıraktığım
sırada, daha önceden tanımadığım ve görmediğim, karanlıkta görebildiğim kadarıyla siyah saçlı,
ak benizli, 1.70-1.76 cm. boylarında, 35-40 yaşlarında, normal bıyıklı, temiz traşlı, siyah kaşe
kabanlı, kumaş paııtolonlu, normal şive ile konuşan, şu an görsem tanıyıp eşgalini
çizdiremeyeceğim bir şahıs bana hitaben “ Saadet Apartmanın yan tarafında bulunan boş arsa
tarafını eliyle göstererek, bu taraftan silah sesi geldi, duydun mu?” diye sordu, bende kendisine
herhangi bir silah sesini duymadığımı söyledim ve bu şahıs bu konuşmamızdan sonra yaklaşık
100-150 metre kadar yürüdü ve beyaza benzer, Renault-19 yada Opel marka olabilir bir aracın
kapısını açıp şoför mahalline oturduğunu gördüm. Ancak aracın plakası görmedim. Bu şahsın
araca bindiği ve hareket ettiği saat yaklaşık 20.20 civarındaydı. Şahıs araç ile Aşağı Ayrancı
tarafına doğru gitti," şeklinde beyanda bulunmuş, tanık Ömer YAMAN'ın 12/05/2017 tarihinde
Cumhuriyet Başsavcılığımızda alınan ifadesinde de; "Tekrar olayı anlatmak gerekirse; olay
tarihinde ben daha önceki ifademde de belirttiğim üzere, saat 20:00 sıralarında kapıcılığını
yaptığım Portakal Çiçeği Sk. 42. Numaralı apartmanın çöplerini topladıktan sonra saat
20:10-20:15 sıralarında topladığım çöpleri yan apartman olan 40 numara ile benim baktığım
apartmanın arasında kalan o zaman iğde ağacı olan ağacın dibine bıraktığım sırada 40 numaralı
apartmanın sokaktan apartmanın giriş koridor yoluna inen merdivenlerin başında yoldan geçen
kaldırım üzerinde 170-175 cm boylarında, 30-40 yaş aralığında, paltolu, saçlı, düzgün şiveli bir
şahıs bana eliyle Yipitaş istikametinin (33 Numaralı apartman) olduğu tarafı işaret ederek, "Şu
taraftan silah sesi duydun mu" şeklinde soru sordu. Bende duymadığımı söyledim. Ben
duymadım dedikten sonra şahıs bana tekrar eliyle aynı istikameti göstererek herhalde "Şu
taraftan silah sesi geldi gibi" dedi ve sonrasında yanımdan ayrılarak yürümeye başladı. yipitaş
istikametine 33 numaralı apartamanın önüne gelecek şekilde şu an Rönesans Holding binası olan
yere doğru yol üzerine park ettiği gördüğüm kadarıyla beyaz olan Renault 19 yada Opel marka
bir araca bindi. Aracını çalıştırdı, arabayı çalıştırdıktan sonra arka stop lambalarının yandığını
gördüm. Arabanın plakasına dikkat etmedim. Aracını çalıştırdıktan sonra normal kalkışla bizim
bulunduğumuz sokaktan ayrıldı." şeklinde beyanda bulunmuştur. Benzer şekilde silah sesinden
bir süre sonra cama çıkan çevrede oturan Şükriye SEFER isimli tanık bir erkek şahsın Ömer
YAMAN ile konuştuktan sonra, beyaz araca binip Ayrancı istikametine doğru gittiğini
söylemektedir. Şükriye SEFER'in 18/12/2002 tarihinde Ankara Emniyet Müdürlüğünce
ikametinde alınan ifadesinde; "Ben yukarıda adresini verdiğim yerde ikamet ediyorum, yine
beyan ettiğim gibi ev hanımıyım. Bugün yani 18/12/2002 günü saat 20:30 sıralarında evimde
mutfak bölümünde idim, eşim ve 5 ve 11 yaşındaki çocuklarımda oturma odasında idiler. Mutfakta
bulunduğum sırada apartmanın caddeye yani Portakal Çiçeği Sokağı üzerinde iki (2) el tabanca
sesine benzer ses duydum, hatta bu sesin maç heyecanından sokaktaki görmediğim kişi ve kişilerin
mantar tabancası patlattıklarını zannettim, patlamadan iki dakika sonra yol tarafına bakan salon
perdesini açıp sokağa baktığımda, sokağın karşı tarafındaki 42 numaralı apartmanın kapıcılığını

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
yaptığını bildiğim, ancak ismini bilmediğim bu kapıcı elinde apartmandan aldığı çöp poşetlerini
kendi apartmanlarını önündeki direğin dibine çöpleri atarken gördüm, hatta alt tarafında bulunan
40 numaralı apartmandan da tanımadığım ve eşgalini tama olarak bilemediğim bir erkek şahıs 42
numaralı binanın kapasının yanından apartmanı terk edip gittiğini, hatta bizim apartmanın önünde
tarafında rampa aşağı duran markasını tam bilemediğim beyaz bir araca binip sakin bir şekilde
gittiğini gördüm. Ben bu şahsı tanımıyorum. Ancak tanırsa 42 nolu apartmanın kapıcısı
tanıyabilir. Kapıca ile bu şahsın konuştuklarını tam olarak görmüş değilim. Daha sonra ise 40
nolu apartmanda oturan bir şahsın vurularak öldürülmüş olduğunu kalabalığı görünce anladım.
Başka bilgim yoktur." şeklinde beyanda bulunmuştur.
Tanık Ömer YAMAN tarafında görülen kişi, silah sesini duyacak kadar olay yerine ve olay
anına hakim konumdadır. 18/12/2002 tarihinden bu yana bu şahıs hiç bir adli makama müracaat
ederek gördüğü, yaşadığı olay ile ilgili bir beyanda bulunmamıştır. Çünkü bu kişi, olayın içerisinde
yer alarak şüpheli Ahmet Tarkan MUMCUOĞLU ile birlikte hareket eden, bölgede görgü tanığı
olup olmadığını araştıran birisi konumundadır.
Tanık Ömer YAMAN'ın ifadesinde gördüğü orta yaşlı (35-40) bir erkek şahsın kendisine
silah sesini duyup duymadığını sorduktan sonra Renault 19'a benzer beyaz bir araca binerek olay
yerinden uzaklaştığını, tanık Şükriye SEFER'in ifadesinde ise silah sesinden iki dk kadar sonra
cama baktığını, gördüğü bir erkek şahsın kapıcı ile konuştuktan sonra rampa aşağı duran beyaz bir
araca binerek Ayrancı yönüne doğru gittiğini gördüğünü ifade etmektedir. Olay tarihinde şüpheli
Fikret EMEK'in kullanımında olan beyaz renk Renault Megane marka ve model bir araç
bulunmaktadır. Söz konusu araç karanlık bir ortamda tanıkların gördüğü araca görünüm itibari ile
benzeyebilecek bir araçtır. Tanık Ömer YAMAN'ın benzettiği beyaz renkli Renault 19 araç ile
Fikret EMEK'in olay tarihinde kullanımında olan beyaz renkli Renault Megane marka ve model
araç alaca karanlık olan olay yerinde birbirine benzer olup olmadığının kıyaslanması amacıyla
Cumhuriyet Başsavcılığımızca bilirkişi incelemesi yaptırılmış olup, her iki aracın görselleri temin
edilerek yapılan 04/10/2022 tarihli incelemede; "her iki aracın araka tampon bölümünde yere
paralel kara şerit bölgelerinin olduğu, marka model yazılarının çok dikkatli bakıldığında
görülebileceği, Renault 19 marka aracın genel itibari ile köşeli olduğu, Renault Megane aracın ise
kavisli olduğu, her iki aracın ön görünümlerinin ise genel itibariyle benzer olduğu, alaca
karanlıktaki her iki aracın görünümlerinin genel itibari ile benzer olduğu " şeklinde
değerlendirmede bulunulmuştur.
Görgü tanıklarının ifadelerinden, şüpheli Fikret EMEK hakkındaki tüm delil tespitlerinden,
şüpheli Fikret EMEK'in olay tarihinde şüpheli Ahmet Tarkan MUMCUOĞLU ile birlikte hareket
ederek olay yerine geldiği, şüpheli Ahmet Tarkan MUMCUOĞLU'nun maktul Necip
HABLEMİTOĞLU'nu öldürdükten sonra olay yerinde görgü tanığı olup olmadığını araştırdığı
anlaşılmaktadır.

Yapılan soruşturma sonucunda, tüm hts irtibat trafikleri, şüpheli ifadeleri, tanık, müşteki
beyanları ve tüm dosya kapsamından, olay tarihinde Milli İstihbarat Teşkilatı Müsteşarı olmak
isteyen şüpheli Mustafa Levent GÖKTAŞ'ın, bu görev için kendisine engel olarak gördüğü maktul
Necip HABLEMİTOĞLU'nu, aynı zamanda FETÖ/PDY ile ilgili çalışmalarından rahatsız olan
Mustafa ÖZCAN ve Enver ALTAYLI'nın azmettirmesi neticesinde öldürme kararı aldığı, bu kararı
Özel Kuvvetler Komutanlığı içerisinde kendisi ile birlikte hareket eden legal alandan çıkan Ahmet
Tarkan MUMCUOĞLU, Fikret EMEK ve Nuri Gökhan BOZKIR ile birlikte eyleme döktüğü,
şüpheli Ahmet Tarkan MUMCUOĞLU'nun, şüpheli Mustafa Levent GÖKTAŞ'ın, öncesinde
verdiği talimat üzere 17/11/2002 tarihinde Kazakistan görevine gönderildiği, eylemi
gerçekleştirmek için olay tarihinden önce Ülkeye geldiği, şüpheli Fikret EMEK'in de bulunduğu
Eskişehir ilinden olay tarihinden bir gün önce Ankara iline geldiği, şüpheli Ahmet Tarkan
MUMCUOĞLU ile birlikte olay yerine gittiği, şüpheli Ahmet Tarkan MUMCUOĞLU'nun, maktul
Necip HABLEMİTOĞLU'nu ele geçirilemeyen 9 mm çaplı mermi atan tabanca ile başına iki el atış

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
yapmak suretiyle öldürmüş olduğu, şüpheli Fikret EMEK'in olayda aldığı görev itibari ile şüpheli
Ahmet Tarkan MUMCUOĞLU gibi asli fail olarak değerlendirilmesi gerektiği anlaşılmıştır.

-ŞÜPHELİ ALİ SERHAT ILICAK;

Ali Serhat ILICAK, olay tarihinde çoğunlukla Almanya ülkesinde yaşayan, şüpheli Enver
ALTAYLI ile yakın ilişki içerisinde olan birisidir. Şüpheli Enver ALTAYLI'nın olay tarihinde
kullanımında olan 0532 656 57 53 nolu gsm hattının, Almanya ülkesine ait Ali Serhat ILICAK
tarafından kullanıldığı değerlendirilen 4960821257 numaralı gsm hattı ile çok sık irtibat kurduğu
görülmektedir.
Cumhuriyet Başsavcılığımızca şüpheli sıfatıyla ifadesi alınan Nizamettin AFŞAR'ın
14/02/2022 tarihli ifadesinde Ali Serhat ILICAK hakkında; "Enver ALTAYLI ile Serhat ILICAK
arasında sıkı bir ilişki vardır. Günde 3-4 defa görüşürlerdi. Enver ALTAYLI'dan, 12 Eylül
1980'den bu yana Serhat ILICAK ile tanıştığını biliyorum. Serhat ILICAK için "Bu benim ruhumu
satın aldı, dünyadaki bir kaç dostumdan biri Serhat'tır" derdi. Serhat ILICAK'ın o tarihlerde
matbaaları vardı, bir ara Tercüman Gazetesini çıkarıyordu. Ekonomik durumunun iyi olduğunu
biliyorum." şeklinde beyanda bulunmuştur.
FETÖ/PDY silahlı terör örgütünün olay tarihinde sözde Türkiye imamı olan Mustafa
ÖZCAN'nın, Necip HABLEMİTOĞLU'nun FETÖ/PDY ile ilgili yapmış olduğu çalışmaları,
açıklamaları nedeniyle duyduğu rahatsızlıktan ötürü Şüpheli Enver ALTAYLI ile görüşmeler
yaptığı dönemde şüpheli Enver ALTAYLI, Almanya ülkesinde yaşayan yakın arkadaşı Ali Serhat
ILICAK ile bu konuda bir hususta görüşme yapmaya başladığı, Nizamettin AFŞAR'ın 14/02/2022
tarihli ifadesinde bu hususta; "...bu görüşmeden yaklaşık 1 ay kadar sonra Mustafa ÖZCAN yine
Ankara'ya geldi. Benimle Mehmet isimli kişi aynı şekilde iletişim kurdu. Bu defa Mustafa ÖZCAN
direkt Enver ALTAYLI'nın Turan Güneş Bulvarındaki ikametine gelmişti. Mehmet isimli kişi yine
dışarıda araçta bekledi. Evde ben, Mustafa ÖZCAN ve Enver ALTAYLI dışında kimse yoktu.
Mustafa ÖZCAN ve Enver ALTAYLI evin mutfak kısmında oturuyorlardı, kapı aralık şeklinde
açıktı. Ben bir ara mutfağa girmek isterken aralarında geçen bir konuşmaya şahit oldum, mutfak
dışından bunu dinledim. Bu konuşmada Mustafa ÖZCAN Enver ALTAYLI'ya hitaben "Bu
Necip ile ilgili Halil ŞIVGIN'la meseleyi konuştuk ancak halledemedik, bu adam hizmet
hareketine zarar veriyor, zarar vermeye de devam edecek, bu işi halletmemiz lazım, sizin
yardımınızı istiyorum." diyordu. Enver ALTAYLI'da Mustafa ÖZCAN'a "Haklısınız hocam,
nasıl yardımcı olalım" şeklinde cevap veriyordu. Devamında Enver ALTAYLI Mustafa
ÖZCAN'a "Cezaevinde bir arkadaşımız var, çıkmasına 1-1,5 yıl var, ona hallettirebiliriz,
isterseniz biraz bekleyelim." şeklinde konuşuyordu. Mustafa ÖZCAN da Enver ALTAYLI'ya
"1-1,5 yıl çok geç olur Enver abi" diye karşılık verdiğini hatırlıyorum. Sonrasında Enver
ALTAYLI Mustafa ÖZCAN'a "Ben bir Almanya'ya gideyim, bu meseleyi Serhat ile görüşeyim,
dönüşte sizi arayacağım" dedi. Sonrasında da yemek siparişi verildiği için mutfağa girmek
zorunda kaldım, ben mutfağa girdikten sonra aralarındaki bu konuşma kesildi. Bir süre sonra
yemeklerini yediler, o sırada ben de mutfakta idim, burada havadan sudan konulardan konuştular.
Bir süre sonra Mustafa ÖZCAN vedalaşarak evden ayrıldı. Kapıda vedalaşması sırasında Enver
ALTAYLI Mustafa ÖZCAN'a hitaben "hocam ben o dediğiniz seyahati yapacağım" diyordu.
Yaklaşık 3-4 gün kadar sonra Enver ALTAYLI tek başına Almanya'ya gitti. O tarihte ben kendisini
Esenboğa Havaalanına bıraktım. Takriben 5 gün kadar sonra Türkiye'ye geldi. Esenboğa
Havaalanından kendisini ben aldım. Valizlerini eve çıkarttım. Evde iken telefonla Mustafa
ÖZCAN ile konuştuğunu değerlendiriyordum. Telefonda karşıdakine "Hocam ben Almanya'ya

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
gittim, geldim. Malum konuyla ilgili Serhat ile görüştüm, Serhat bize yardımcı olamayacak,
bilginiz olsun" dedi. Bu şekilde telefonu kapattığını hatırlıyorum. 2002 yılında Enver ALTAYLI
ve Serhat ILICAK Siemens şirketi ile bir iş yapıyorlardı. Bu iş ilişkinden doğan samimiyetten
ötürü Siemens şirketi özel bir telefonu Enver ALTAYLI'ya vermişti. Aynı şekilde Serhat
ILICAK'a da bir telefon verilmişti. O tarihte bu iki telefon arasında eşleştirme yapılarak
dinlemelere karşı korunduğunu biliyordum. Enver ALTAYLI Mustafa ÖZCAN ile yaptığı son
görüşmeden bir kaç gün sonra bu siemens telefon üzerinde Almanya'yı Serhat ILICAK'ı
aramıştı. Görüşme sırasında Enver ALTAYLI'nın bulunduğu odanın kapısı açıktı, ben
konuşulanları duyuyordum. Telefonda Enver ALTAYLI Serhat ILICAK'a "Serhatcığım ben
Levent GÖKTAŞ ile görüştüm, biz mutabık kaldık, siz çalışmalarınıza başlayın, bir sıkıntı
vesaire bir şey olursa beni arayabilirsin" şeklinde beyanda bulunduğu görülmüştür.
Nizamettin AFŞAR'ın 14/02/2022 tatihinde Cumhuriyet Başsavcılığımızda vermiş olduğu
ifadesinde; "...Yanlış hatırlamıyorsam 2001 yılı sonları gibiydi. Mesnevi Sokakta bir gün yürürken
Mehmet TASLI isimli arkadaşım vasıtasıyla daha önceden tanıdığım Mamaklı Uzun Nuri isimli kişi
ve onun arkadaşı Kemal isimli kişiyle karşılaştım. Benim Enver ALTAYLI'nın yanında çalıştığımı
bildikleri için bana "Genelkurmay Başkanlığının alt yapı kabloları değişiyor, bir ihale süreci var,
bununla ilgili Enver abi bize bu ihale alma sürecinde yardımcı olabilir mi?" diye sordular. Ben de
"nereden bu işi biliyorsunuz" diye kendilerine sordum. Kendi ofislerine gelen Erol isimli bir emekli
albaydan bunu duyduklarını söylediler. Ben de Enver ALTAYLI'ya bu durumdan bahsettim. O da
önce kabul etmedi. 1 hafta 10 gün sonra ise "görüşeyim" dedi. Bir süre sonra Mamaklı Uzun Nuri,
Kemal ve Erol Albay ile bunların ofisinde bir görüşme gerçekleştirdiler, meseleyi dinledi, bir süre
sonra Almanya'daki arkadaşı Serhat'ı kastederek "ben Serhat'ı bir arayayım" dedi. Serhat
ILICAK'ı aradı, konuyu anlattı, Serhat ILICAK'da kendisine "ben bir araştırayım, sana
döneceğim" şeklinde konuştu. Serhat ILICAK Siemens firmasıyla görüşmeyi gerçekleştirmiş ve
böyle bir işe talip olduklarını öğrenmiş, ancak herhangi bir mesafe alamadıklarını Serhat, Enver
ALTAYLI'ya aktarmıştı. Bunun üzerine Enver ALTAYLI bu ihale sürecini takip etti. Hatta bu iş için
Almaya ülkesine gidip geldi. O dönem hatırladığım kadarıyla Erzurumlu iş adamı olan Haluk
PİRİMOĞLU, yine inşaat işleriyle uğraştığını bildiğim Muhittin ÇOLAK ile Genelkurmay
ayağında emekli bir albay ya da binbaşı olan Dinçer isimli kişiyle irtibata geçiyordu. Siemens
şirketinin Genelkurmay'dan randevu talebini Enver ALTAYLI'nın irtibatları vasıtasıyla aldığını
biliyorum. Yaklaşık 1-1,5 sene sonra bu alt yapı işi için malzeme temini kısmını Siemens şirketi
aldı. 2003 yılı içerisinde Siemens şirketi ihale süreci onaylandıktan sonra iş bitmeden, mal
teslimi yapılmadan o gün itibariyle yaklaşık 900 küsür bin dolar parayı Enver ALTAYLI ve
Serhat ILICAK üzerinden yapılan görüşmeler neticesi benim İstanbul Florya'da bulunan İş
Bankasındaki hesabıma gönderdiler. Bu paraya ilişkin aracılar Haluk PİRİMOĞLU'na 30 bin
dolar, Muhittin ÇOLAK'a 80 bin dolar, Mamaklı Uzun Nuri ve Kemal'e 15'şer bin dolar, Erol ve
Dinçer isimli albaya 15'şer bin dolar, bir de Enver ALTAYLI'nın eski vakıf çalışanı Tuğtekin
AYKURT'a 10 bin dolar verdikten sonra kalan parayı Serhat ILICAK ile eşit olarak paylaştılar.
Benim hesabıma gelen paradan aracılara elden paraları Enver ALTAYLI teslim etti. Serhat
ILICAK'a da kendi payını ya havale ettim ya da Enver ALTAYLI elden götürüp vermişti..." şeklinde
beyanda bulunmuştur.
2003 yılı içerisinde Enver ALTAYLI'nın Genel Kurmay Başkanlığının yapmış olduğu bir
ihale sürecindeki aracılık hizmeti için Serhat ILICAK ile birlikte 900.000 ABD Doları para aldığı
anlaşılmaktadır. Söz konusu böyle bir paranın Nizamettin AFŞAR'ın ifadesinde belirmiş olduğu
tarihte İş Bankasındaki hesabına gelip gelmediği Cumhuriyet Başsavcılığımızca araştırılmış,
Türkiye İş Bankasının 28/02/2022 tarihli yazısından 12/08/2003 tarihinde Osman TUNCER isimli
şahıs tarafından Nizamettin AFŞAR hesabına 425.000 ABD dolarının yatırılmış olduğu tespit
edilmiştir. Osman TUNCER isimli şahsa ilişkin yapılan araştırmada ise bu kişinin o tarihte Serhat
ILICAK'a ait basım/matbaa üzerine ait bir iş yerinde çalışmış olduğu anlaşılmıştır.
Osman TUNCER'in 15/06/2022 tarihinde Cumhuriyet Başsavcılığımızda şüpheli

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
sıfatıyla alınan ifadesinde; "... 1988 yılında Ilıcak Gazetecilik ve Matbaacılık isimli firmada işe
girdim. İlk olarak burada işçi statüsünde hamal olarak çalıştım. Şirketin sahipleri Ali Serhat
ILICAK, Serdar ILICAK, Fahriye ILICAK idi. 1999-2000'li yıllarda bana olan güvenleri arttığı
için daha iyi davranmaya başladılar. İlk başta müşteki çeklerini bana vermeye başladılar, ben
bankadan çeki tahsil edip, parayı Ali Serhat ILICAK'a veriyordum. Bir süre bu şekildeci devam
etti. Sonrasında Ali Serhat ILICAK benden adıma bir hesap numarası açmamı istedi, "şimdilik
dursun" dedi. Bu hesap İstanbul ilinde Türkiye İş Bankası Cağaloğlu Şubesinde açıldı. Hesap
bilgilerimi benden aldı. Bu arada şirketin müşterilerden almış olduğu çekleri bankadan tahsil
etmek yahut da alacaklarını almak ve borçlarını ödemek görevlerim devam ediyordu. Tam tarihini
hatırlamıyorum ancak bana açtırdığı ve benden aldığı hesap numarasına birkaç defa yüklü
miktarda para geldiği de oldu. Hesabıma gelen bu yüklü paralara ilişkin Ali Serhat ILICAK vermiş
olduğu hesap numaralarına göndermemi belirtiyordu. Ben bu yüklü miktardaki gelen paraları
hiçbir zaman elden çekmedim, elden birine de vermedim.
Ali Serhat ILICAK, benim hesabıma yüklü miktarda para gönderdiğinde kendilerine
itirazda bulundum. Kendi şahsi cep telefonum üzerinden ve ofiste bulunan telefonlar üzerinden
Almanya'da bulunan Ali Serhat ILICAK'ı aradım. "Ben hamal insandım. Bu kadar fazla paranın
hesabıma gelmesi, bana sıkıntı yaratabilir" dedim. O da bana "bu paraların vergisi ödenmiş, temiz
paradır" diyerek bana karşılık verdi. Ayrıca ben kendisine "sizin de Cağaloğlu şubesinde hesabınız
olduğunu öğrendim, neden bu paralar size gelmiyor." diye sorduğumda, bana "ben Almanya'da
duruyorum, sık sık gelemiyorum, bir sıkıntı olmaz " diye karşılık verdi. Ben bu şüpheli durumdan
rahatsız oldum, işten çıkmak istedim, ancak hamallık yaptığım için o dönem işyerinin bulunduğu
Çağaloğlu'ndan diğer matbaaların da taşınmış olması sebebiyle işsiz kalacağım düşüncesiyle Ali
Serhat ILICAK'a bu durumdan ötürü ses çıkaramadım... Hesabı açtıktan sonra kısa bir süre
içerisinde bu hesaba 1 milyon 700 bin Euro civarında bir para geldiğini hatırlıyorum. Bundan
sonra da parça parça 2 ya da 3 sefer para geldi. Daha da başka para gelmedi. Bu paraları Serhat
ILICAK'ın vermiş olduğu hesap numaralarına Çağaloğlu şubesi üzerinden göndermişimdir. Hiç
nakit para elime almadım. Para gönderdiğim kişilerin isimlerini bilmiyorum, hatırlamıyorum..."
şeklinde beyanda bulunmuştur.
Osman TUNCER'in ifadesinde belirttiği üzere İş Bankasında adına açılan hesaba ilişkin
Cumhuriyet Başsavcılığımızca yapılan araştırmada; Türkiye İş Bankasının 10/08/2022 tarihli
yazısından 2003 yılı Ağustos ayı içerisinde bu bankadaki hesabına birden fazla tarihte, bu aşamada
göndericisi tespit edilemeyen yerlerden yüksek miktarda ABD Dolarının gönderilmiş olduğu,
ayrıca Nizamettin AFŞAR'a 425.000 dolar gönderdiği 12/08/2003 tarihinde bu hesabına 425.000
ABD dolarının gelmiş olduğu görülmüştür.
Nizamettin AFŞAR'ın ifadesinde geçen ihale konusu işin yapılıp yapılmadığının tespiti için
Genel Kurmay Başkanlığı ile yapılan yazışmada, Genel Kurmay Başkanlığının 08/03/2022 tarih
E-85981323-182-1219235 sayılı yazısından Genelkurmay MEBS Başkanlığı tarafından yürütülen
TAFICS projesi kapsamında Milli Savunma Bakanlığı ile Türk Telekominikasyon
AŞ.-Simko-Türk Siemens- Maktaş Konsorsiyomu arasında 03/07/2003 tarihinde alt yapı kablo
sistemlerinin değiştirilmesine ilişkin olarak sözleşme imzalandığı, Siemens A.Ş.'nin söz konusu
sözleşme ile üzerine düşen bedelin 74.720.571,80 Euro + 10.761.103,53 USD +
43.795.936.492.070 TL olduğu ifade edilmiştir.

Nizamettin AFŞAR ve Aydın KÖSTEM ile ilgili bölümde detaylıca açılanan şüpheli Enver
ALATAYLI'nın 2003 yılı içerisinde vermiş olduğu 30.000 dolar para Nizamettin AFŞAR'ın
ifadesinde geçen 2003 yılında Enver ALTAYLI'nın Siemens Şirketinin Genelkurmay
Başkanlığından almış olduğu ihale sürecine aracılık yapmasına ilişkin olarak Siemens Şirketinden
alınan bir para olduğu değerlendirilmiştir.

Mustafa ÖZCAN'ın, Necip HABLEMİTOĞLU'nun FETÖ/PDY ile ilgili çalışmalarından,

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
açıklamalarından vazgeçirilmesi, engellenmesi için Enver ALTAYLI'dan yardım istemesi, Enver
ALTAYLI'nın da Almanya ülkesinde ticaret ile uğraşan, iş adamı çevresi olan Serhat ILICAK'ı
kast ederek konuyu Serhat ile bir görüşeyim dedikten sonra, önce Mustafa ÖZCAN'ı arayarak
malum konuda Serhat ILICAK'ın kendilerine yardımcı olamayacağını ifade etmesi, Enver
ALTAYLI'nın Aydın KÖSTEM ile birlikte 02/10/2002 tarihinde Mustafa ÖZCAN ile Ankara
ilinde yüz yüze görüştükten sonra, 03/10/2002 tarihinde yine Aydın KÖSTEM ile birlikte ilk defa
Özel Kuvvetler Komutanlığına giderek, Mustafa Levent GÖKTAŞ ile tanışıp, görüşme
gerçekleştirmesi, bu görüşme sonrası Mustafa ÖZCAN ile telefon yolu ile irtibatlanması, Mustafa
ÖZCAN ile Enver ALTAYLI arasında bu dönemde gerçekleşen yoğun irtibatlanma, aynı dönemde
Enver ALTAYLI ile Aydın KÖSTEM arasında Aydın KÖSTEM ile de Mustafa Levent GÖKTAŞ
arasında gerçekleşen yoğun irtibatlanma, Enver ALTAYLI'nın Serhat ILICAK'ı Siemens Şirketinin
kendilerine verdiği, güvenli gördükleri cihaz üzerinden arayarak, biz Levent GÖKTAŞ ile
görüştük, mutabık kaldık, siz çalışmalarınıza başlayın demesi, 12/08/2003 tarihinde Ali Serhat
ILICAK ve Enver ALTAYLI'nın Osman TUNCER ve Nizamettin AFŞAR banka hesapları
üzerinden yaklaşık 900.000 ABD dolarını alması hususları birlikte düşünüldüğünde, söz konusu bu
paranın Necip HABLEMİTOĞLU'nun öldürülmesi eylemi öncesi yapılan bir anlaşma parası
olduğu kanaatini vermektedir. Zira, Mustafa ÖZCAN'ın Necip HABLEMİTOĞLU'nun
engellenmesi yönünde Enver ALTAYLI'ya ilettiği yoğun talepleri karşısında, Enver ALTAYLI'nın
iş adamı olan ve Almanya ülkesinde yaşayan Ali Serhat ILICAK'tan ne gibi bir yardım istemiş
olabileceği sorusu akla gelmektedir. Enver ALTAYLI burada Ali Serhat ILICAK'tan Almanya
Ülkesindeki çevresi üzerinden Siemens Şirketi ile Genelkurmay Başkanlığı arasında geçen ihale
sürecinde Siemens Şirketi adına aracılık rolü için bağlantı kurmasını istediği düşünülmektedir.
Enver ALTAYLI'nın, Necip HABLEMİTOĞLU'nun engellenmesi konusunda Mustafa Levent
GÖKTAŞ'tan yardım istemesi, onunla temas kurması, sonucunda Necip HABLEMİTOĞLU'nun
öldürülmesi için şüpheli Mustafa Levent GÖKTAŞ'ı azmettirmesi düşünüldüğünde ise, cinayetin
işlenmesi sürecinde yer alan bazı kişiler için para temin edilmesi ihtiyacının, bahsedilen ihale
sürecinden alınan komisyon parası ile karşılandığı kanaati oluşmaktadır. Aydın KÖSTEM'in, Enver
ALTAYLI'dan istediği 30.000 dolar para da bu amaçla istenilen ve verilen bir paradır. Söz konusu
ihale sözleşmesi 03/07/2003 tarihinde imzalanmış olsa da Nizamettin AFŞAR'ın alınan ifadesinden
ihale sürecinin 2002 yılı içerisinde başladığı bilinmektedir. İhale sözleşmesinin imzalanmasından
sonra Nizamettin AFŞAR ve Osman TUNCER hesaplarına gönderilen söz konusu paraların, bu
kişilerin hesabından Ali Serhat ILICAK ve Enver ALTAYLI tarafından çekildikten sonra,
cinayette rolü olan şüphelilerden Aydın KÖSTEM hariç kime dağıtıldığına dair net bir tespit
yapılamamaktadır.

Şüpheli Ali Serhat ILICAK'ın olay tarihinde Mustafa ÖZCAN ve Enver ALTAYLI ile
birlikte hareket ederek Enver ALTAYLI için olayda kullanılacak paranın getirilmesi konusuna
aracılık yaptığı hususunda kuvvetli suç şüphesi bulunmakla, şüphelinin yurt dışında yaşaması,
başka suçlardan yakalama kararı bulunması nedeniyle hakkında kasten adam öldürme suçuna
yardım etmekten Ankara 7. Sulh Ceza Hakimliğinin 2022/12520 D.İş. sayılı kararı ile yakalama
emri çıkarılmıştır.

-ŞÜPHELİ MUSTAFA ÖZCAN;

Şüpheli Mustafa ÖZCAN olay tarihinde FETÖ/PDY silahlı terör örgütünün sözde Türkiye
imamı olarak örgüt içinde yer almaktadır. Maktul Necip HABLEMİTOĞLU''nun FETÖ/PDY ile
ilgili söylemleri, bu örgütün Devletin kurumlarını ne şekilde ele geçirmeye çalıştığını, gizli ve
derinden olan yapılanmasını anlatttığı, ölümünden sonra basılabilen "Köstebek" adını verdiği kitap
çalışması içerisinde olması, şüpheli Mustafa ÖZCAN ve örgüt içinde çok büyük bir rahatsızlık

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
yaratmıştır. O tarihte maktulün bu tespitleri ve çalışmaları örgütün lideri olan Fetullah GÜLEN
hakkında örgüt kurmak suçundan Ankara Devlet Güvenlik Mahkemesine açılan kamu davasında
ayrıca delil olarak kullanılmaktaydı. Tüm bu suretle bu durumdan rahatsız olan şüpheli Mustafa
ÖZCAN bu duruma son vermek için arayış içerisine girerek öncesinden tanıdıkları olan şüpheli
Enver ALTAYLI ile görüşmelere başlamıştır.
Oluşturulan bu baskı sürecini anlatmak açısından son olarak alınan bir ifadeye bu bölümde
yer vermek gerekmektedir. Eski Sağlık Bakanı Halil ŞIVGIN'ın 19/10/2022 tarihinde
Cumhuriyet Başsavcılığımızda alınan tanık ifadesinde bu hususta; "...Ben daha önceki
ifademde de belirtmiştim, tam tarihini hatırlamamakla birlikte maktül öldürülmeden önce 2002 yılı
içeresindeki bir tarihte o dönem milletvekili olan tanıdığım Ramazan TOPRAK Nene Hatun
Caddesindeki kurucusu olduğum vakfa ait ofise Necip HABLEMİTOĞLU ile birlikte geldi. Necip
HABLEMİTOĞLU'nun politika ile uğraşmak istediğini, benim de kendisine bu konuda destek
olmamı, tecrübemden faydalanmak istediğini ifade ederek beni Necip HABLEMİTOĞLU ile
tanıştırdı. Ben Necip HABLEMİTLOĞLU'nu o tarihte bir takım konferans toplantılardan dolayı
tanıyordum. Ancak kendisi ile bir muhabbetim yoktu. Burada kendisi bana o zaman Fetullahçı
Yapılanma ile ilgili ve Alman Vakıflarının Türkiyedeki faaliyetleri ile alakalı çalışmalarının
olduğunu anlattı. Kendisine bu konuların tehlikeli konular olduğunu, kendisine dikkat etmesini
ifade ettim. Necip HABLEMİTOĞLU bana orada kendisini Milli İstihbarat Teşkilatından
destekleyenlerin olduğunu bu çalışmaları yaparak MİT Müsteşarı olacağını söyledi. Karşılıklı
telefonlarımızı aldığımızı hatırlıyorum. Daha sonra Necip HABLEMİTOĞLU Ramazan
TOPRAK ile birlikte çıkarken ofise daha önceden MHP'den tanıdığım MHP'nin Almanya'daki
faaliyetleri organize ettiğini bildiğim Enver ALTAYLI geldi. Necip HABLEMİTOĞLU ile
Ramazan TOPRAK ayaküstü kapıda Enver ALTAYLI ile karşılaştılar, daha sonra Enver
ALTAYLI bana ofiste bunlar kim diye sordu. Ben de Necip HABLEMİTOĞLU ile yaptığım
görüşmeyi anlattım. Necip HABLEMİTOĞLU'nun yaptığı çalışmalardan bahsettim. Enver
ALTAYLI bana bunlar ıvır zıvır şeyler gibisinden konuştu. Aynı zamanda Enver ALTAYLI'ya
Necip HABLEMİTOĞLU'nu MİT Müsteşarı yapacaklarmış dediğimi hatırlıyorum. Bu görüşme
ile ilgili aklımda kalanlar bunlardır.
Bundan sonra daha önceki ifademde de belirttiğim üzere, Ramazan TOPRAK'ın evinde
Necip HABLEMİTOĞLU'nun eski Başbakan Abdullah GÜL ile olan görüşmesi oldu.
Bu görüşmeden sonra tam tarihini hatırlamadığım bir vakitte Samanyolu TV'den
arandım. Güncel konularla ilgili beni bir yayına konuşmacı olarak davet etmek istediler. Ben de
kabul ettim. Zaman zaman TV programlarına çıkardım. Bu katıldığım program çıkışında
binanın çıkış kısmında Enver ALTAYLI yanında bir şahıs ile benim yanıma geldi. Enver
ALTAYLI yanındaki kişiyi tanıştırdı. Tanıştırdığı kişi Mustafa ÖZCAN imiş, daha önceki
ifademde belirttiğim gibi ikisi birlikte benden Necip HABLEMİTOĞLU ile görüşmelerine
yardımcı olmamı istediler. Özellikle Mustafa ÖZCAN ısrar etti. O dönem Necip
HABLEMİTOĞLU'nun Fetullahçı yapılanmayı anlattığı, hazırladığı kitap ile ilgili görüşmek
istediklerini söylemişlerdi. Ben de kendilerine siz kendiniz Necip HABLEMİTOĞLU ile görüşün
beni aracı kılmayın dedim.
Bu görüşmeden sonraki tarihlerde de Enver ALTAYLI üzerinden Mustafa ÖZCAN'ın
Necip HABLEMİTOĞLU ile görüşme istekleri oluyordu. Enver ALTAYLI'nın beni tanıyor
olması Necip HABLEMİTOĞLU ile görüştüğümü görmüş olması nedeniyle benden bu görüşme
isteklerine aracılık yapmamı istiyordu. Ben Necip HABLEMİTOĞLU'na bu durumu bildirdim.
Seninle Mustafa ÖZCAN ve Enver ALTAYLI görüşmek istiyorlar bilgin olsun dedim.
Hatırladığım o, bunlarla görüşmek istemiyordu. Hatta Necip HABLEMİTOĞLU bana Fetullahçı
yapılanma FETÖ/PDY'yi kastederek bunlar beni ölümle tehdit ediyorlar demişti. Ben de kendisine
seni MİT Müsteşarı yapmak isteyenler korusunlar o zaman, böyle korumasız gezme dediğimi
hatırlıyorum.
SORULDU: Maktül Necip HABLEMİTOĞLU öldürüldükten sonra, Enver ALTAYLI ile

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
aranızda Necip HABLEMİTOĞLU konusu hiç geçti mi ?
Cevaben: Böyle bir konu hatırlamıyorum.
SORULDU: O tarih itibariye ile Mustafa Levent GÖKTAŞ, Aydın KÖSTEM, Nizamettin
AFŞAR isimli kişileri tanıyor musunuz?
Cevaben: Ben Mustafa Levent GÖKTAŞ'ı tanımıyorum. Aydın KÖSTEM'i tanıyorum.
Benim yanıma arada görüşmeye gelirdi. Kendisini MİT Mensubu gibi tanıtırdı. Genel siyaset
konularında benim ile konuşurdu. Hangi tarihlerde geldiğini ve görüştüğüm dönemi
hatırlamıyorum. Bir keresinde onunla aramda Mehmet EYMÜR'ün yazmış olduğu bir internet
sitesindeki haber ile alakalı bir konuşma geçtiğini hatırlıyorum. Askeriyeye silah temin etmek için
para aldığın ancak silah teslim etmediğini, Mehmet EYMÜR bu internet sitesinde yazmıştı. Aydın
KÖSTEN bana beni sevmiyorlar diye konuşmuştu. Nizamettin AFŞAR'ı Enver ALTAYLI'nın şoförü
olması nedeniyle biliyorum, ancak kendisi ile herhangi bir muhabbetim yoktu.
Samanyolu TV programına katıldığım gün Enver ALTAYLI'nın beni Mustafa ÖZCAN
ile tanıştırmasını tesadüf olmadığını, bunun planlanmış bir hareket olduğunu benim özellikle
Samanyolu TV'ye davet edilmemin asıl sebebinin Enver ALTAYLI'nın beni Mustafa ÖZCAN ile
tanıştırmak istemesi olduğunu düşünüyorum.
Ayrıca bir şeyi daha ifade etmek istiyorum. Ramazan TOPRAK Milletvekili olduğu dönemde
Savunma Komisyonu Başkanlığından istifa etmişti, o tarihte aleyhine bir basın yayını yapılmıştı.
Ben kendisine bu konunun nedenini sorduğumda, bana kendisini kastederek Fethullah GÜLEN'in
ekibinden olduğunu bu yüzden askeri savcılık görevinden alındığını, bu sebeple de Savunma
Komisyonu Başkanlığından aleyhindeki yayınlar yüzenden istifa ettiğini söylemişti."
şeklinde ifadede bulunmaktadır.
Halil ŞIVGIN'ın vermiş olduğu bu ifade, maktul Necip HABLEMİTOĞLU üzerinde
şüpheli Mustafa ÖZCAN ve Enver ALTAYLI tarafından kurulan baskıyı çok açık bir biçimde
belirtmektedir. Cumhuriyet Başsavcılığımızca soruşturma dosyamıza getirtilen tüm Türkiye CDR
verilerinden şüphelilere ilişkin alınan hts kayıtlarının incelenmesinde, olay tarihine kadarki
dönemde şüpheli Mustafa ÖZCAN'ın yaşadığı İstanbul ilinden Ankara iline geldiği her tarihte
şüpheli Mustafa ÖZCAN'ın, şüpheli Enver ALTAYLI ile irtibatlandığı, bir araya geldikleri, çoğu
tarihte de Enver ALTAYLI ve Aydın KÖSTEM'in şüpheli Mustafa Levent GÖKTAŞ ile
görüştüğü, bir araya geldiği ortaya konulmaktadır.
Milli İstihbarat Başkanlığının düzenlediği 26/03/2022 tarihli istihbari bilgi notunda ifade
edilen ve Cumhuriyet Başsavcılığımızca alınan CDR verilerindeki, şüpheliler Mustafa ÖZCAN,
Enver ALTAYLI, Aydın KÖSTEM ve Mustafa Levent GÖKTAŞ'a ilişkin hts kayıtlarından
doğrulanan, 13/12/2002 tarihli görüşme trafikleri yaşanan ilişki ağını ayrıca göstermektedir.
26/03/2022 tarihli istihbari bilgi notunda ifade edilen Emniyet pasaport kayıtlarından da
doğrulandığı üzere, şüpheli Mustafa ÖZCAN'ın 03/12/2002 tarihi ile 17/12/2002 tarihi saat 14.35
arasında yurt dışında (muhtemelen ABD ülkesi) olduğu, şüpheli Mustafa ÖZCAN Amerika
Birleşik Devletleri ülkesinde bulunduğu sırada, 13/12/2002 tarihinde saat 10.52'de şüpheli Mustafa
ÖZCAN’ın kullanımındaki 0533 737 83 41 nolu gsm hattının, şüpheli Enver ALTAYLI’nın
kullanımındaki 0532 656 57 53 nolu gsm hattını aradığı, 12/12/2002’de akşam saatlerinde Mustafa
Levent GÖKTAŞ’ın İstanbul’a müteveccihen Ankara’dan ayrıldığı, 13/12/2002 tarihinde saat
11.36’da Mustafa Levent GÖKTAŞ’ın kullanımındaki 0535 572 46 52 nolu gsm hattının, Aydın
KÖSTEM tarafından kullanılan 0312 467 07 24 numaralı sabit hat tarafından arandığı, 13/12/2002
tarihinde saat 12:48 de Enver ALTAYLI'nın, eski Sağılı Bakanı Halil ŞIVGIN'ı aradığı, hem Aydın
KÖSTEM’in hem de Enver ALTAYLI’nın 13/12/2002 saat 14.00-16.00 sularında Karum İş
Merkezi civarındaki baz istasyonlarından (Baz No : 16171 Operator : Vodafone) hizmet aldıkları
tespit edilmiştir.
Şüpheli Mustafa ÖZCAN'ın Amerika Birleşik Devletlerinde bulunduğu sırada dahi, şüpheli
Enver ALTAYLI ile görüşme halinde olduğu, aynı gün şüpheliler Enver ALTAYLI ve Aydın
KÖSTEM'in bir araya geldikleri, hemen öncesinde şüpheli Aydın KÖSTEM'in bu defa kendisine

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
ait sabit hat üzerinden Şüpheli Mustafa Levent GÖKTAŞ ile görüştüğü anlaşılmaktadır.

Şüpheli Mustafa ÖZCAN, cinayet eylemini gerçekleştiren diğer şüpheliler Fikret EMEK ve
Ahmet Tarkan MUMCUOĞLU gibi olay tarihinden bir gün önce 17/12/2002 tarihinde ABD
ziyaretinden Türkiye'ye gelmiş olduğu da görülmektedir.

Maktul Necip HABLEMİTOĞLU'nun öldürülmesi eyleminde şüpheli Mustafa Levent


GÖKTAŞ'ı şüpheliler Enver ALTAYLI ve Aydın KÖSTEM üzerinden olaya azmettiren şüpheli
Mustafa ÖZCAN'dır. Maktul Necip HABLEMİTOĞLU'nun FETÖ/PDY silahlı terör örgütüne
ilişkin açıklama ve çalışmalardan duyulan rahatsızlık ile başlayan süreç, şüpheli Mustafa Levent
GÖKTAŞ'ın maktulü öldürmesi ile bitmiştir.
Alınan tüm ifadeler, yapılan analizler ve tüm dosya kapsamından, şüpheli Mustafa
ÖZCAN'ın, maktul Necip HABLEMİTOĞLU'nun öldürülmesi eyleminde şüpheli Mustafa Levent
GÖKTAŞ'ı şüpheliler Enver ALTAYLI ve Aydın KÖSTEM üzerinden azmettiren olarak sorumlu
tutulmasını gerekmektedir. Şüpheli Mustafa ÖZCAN hali hazırda, hakkında açılan FETÖ/PDY
örgüt yöneticiliği suçundan firari konumdadır. Maktul Necip HABLEMİTOLU'nun öldürülmesi
eyleminden ötürü de Cumhuriyet Başsavcılığımızın talebi üzerine hakkında kasten adam öldürme
suçuna azmettirmekten Ankara 7. Sulh Ceza Hakimliğinin 2022/12520 D.İş. sayılı kararı ile
yakalama emri çıkartılmıştır.

- ŞÜPHELİ FETULLAH GÜLEN;

Şüpheli Fetullah GÜLEN, FETÖ/PDY silahlı terör örgütü kurucusu olarak şüpheli Mustafa
ÖZCAN'ın tüm eylemlerinden sorumludur. FETÖ/PDY silahlı terör örgütünün bilinen örgüt içi katı
hiyerarşik kurallarından ötürü, örgütün sözde Türkiye imamı olan şüpheli Mustafa ÖZCAN'ın
örgüt liderinden habersiz olarak bu olayların içerisinde yer alması düşünülemez bir durumdur.
Şüpheli Mustafa ÖZCAN'ın alınan yurt dışı çıkış ve yurda giriş kayıtlarından ve şüphelinin gsm
hattına ilişkin alınan hts kayıtlarındaki ABD ülkesi irtibatlarından görüleceği üzere, olay
döneminde her aşamada şüpheli Mustafa ÖZCAN'ın örgüt lideri şüpheli Fetullah GÜLEN ile irtibat
halinde olduğu anlaşılmaktadır.
Maktul Necip HABLEMİTOĞLU ile ölümünden kısa bir süre önce maktul ile temas
kurmaya başlayan Ramazan TOPRAK'ın 20/10/2016 tarihinde Cumhuriyet Başsavcılığımızda
alınan ifadesinde; "...Aylık dil kursu için gittiğim Washington DC de iken Ağustos 2006 ayı
başında, milyonlarca insanı nasıl etkilediğini merak edip Pensilvanya’ya gittim ve Gülen'le
görüştüm. Haklarında çıkarmaya hazırlandığı kitabı ve aleyhlerindeki sert söylemleri yüzünden
Necip beyi hedef aldıklarını bildiğim için. “Necip bey sizin zannettiğiniz gibi inançsız değil tam
aksine son derece inançlı biriydi, bana göre gerçek bir şehit” diyerek özellikle savcı Yüksel'e
şantaj kaseti tezgahını bize haber verdiğinden bahsettiğimde Gülen hayli şaşırmış bir vaziyette.
“Necip beyin Öyle biri olduğunu bilmiyordum. Bu anlattıklarınızı bilmiyordum ama ilginçtir, bizde
bazı bilgi boşlukları vardı, sizin anlattıklarınız bizdeki boşlukları birebir tamamlıyor” demişti. O
zaman bu sözleri bir yere koyamamıştım..." şeklindeki beyanından, FETÖ/PDY lideri Fetullah
GÜLEN'de maktul Necip HABLEMİTOĞLU ile ilgili oluşan bir farkındalığın ötesinde aktarılan
başka bir bilgi olduğunu göstermektedir.

FETÖ/PDY silahlı terör örgütü kurucusu olan Fetullah GÜLEN hakkında, kurmuş olduğu
terör örgütü ile ilgili olarak ilk defa 1999 yılında Devlet Güvenlik Mahkemeleri Cumhuriyet
Başsavcılığınca soruşturma açılmış, söz konusu bu soruşturmadan hemen önce FETÖ/PDY lideri,
21/03/1999 tarihinde şu anda bulunduğu Amerika Birleşik Devletlerine kaçmıştır.
Söz konusu soruşturmayı yürüten dönemin DGM Savcısı Nuh Mete YÜKSEL'in aynı

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
zamanda maktul Necip HABLEMİTOĞLU ile görüştüğü, CDR verilerinden alınan maktulün hts
kayıtlarından bilinmektedir. Maktulün hayatta iken yaptığı açıklamalar, konuşmalar aynı zamanda
açılan soruşturmadaki delillerden olmuştur.

Şüpheli Mustafa Levent GÖKTAŞ ile irtibatlanarak maktulün öldürülmesi eylemini


azmettiren bir diğer şüpheli olan Enver ALTAYLI'nın, olay tarihinde FETÖ/PDY kurucusu
Fetullah GÜLEN'e olan bakışı da önem taşımaktadır. Hali hazırda FETÖ/PDY üyesi olmak ve
Devletin gizli kalması gereken bilgilerini siyasal veya askeri casusluk kapsamında temini
suçlarından hükmen tutuklu bulunan şüpheli Enver ALTAYLI'nın, FETÖ/PDY lideri olan şüpheli
Fetullah GÜLEN'e olan bakışının yansıdığı şüpheli Aydın KÖSTEM'de ele geçen bir belgede;
Sayın Enver Altaylı’nın dikkatine, Ankara, 06.12.2004 Enver EKE şeklinde başlayan metin
içerisinde, şüpheli Aydın KÖSTEM'in Enver ALTAYLI'nın isteği üzerine Süleyman Kamil
YÜCEORAL ile yaptığı görüşmeye ilişkin notlar tuttuğu, metin içeriğinde; "Sayın Fetullah Gülen
Hocaefendi'nin şahsına ve dolayısıyla cemaate yönelik bazı faaliyetlerin araştırıldığı" hususlarının
ifade edildiği görülmüştür. Şüpheli Aydın KÖSTEM'in alınan ifadesinde söz konusu ele geçen
bu belgeye ilişkin olarak 14/02/2022 tarihli Ankara Tem Şube Müdürlüğü ifadesinde; " Bu
şekilde hitap etmemin sebebi Enver ALTAYLI isimli şahsın onlara bir yakınlık içerisinde olduğunu
bilmemden ve bana hazırlayacağım raporda Hoca efendi, sayın Fetullah Gülen şeklinde hitap
etmemi söyledi. İçinde bulunduğum maddi sıkıntılardan dolayı Kamil YÜCEORAL ile görüştüm ve
bu raporu yazdım." şeklinde, 14/02/2022 tarihli Cumhuriyet Başsavcılığımız ifadesinde ise;
"Hatırladığım kadarıyla 2004 - 2005 yıllarında bu para alma olayından sonra Enver ALTAYLI
benden Fetullah GÜLEN ile ilgili istihbarat jargonunda bir kaç sayfalık rapor yazmamı istedi.
Sanırım o kendini bu yapıya karşı güçlü göstermek için buna ihtiyacı vardı, bende de bu raporu
istemiştir. Bununla ilgili herhangi bir para almadım. Bu rapordaki yazılara ilişkin bilgileri
Fetullah GÜLEN'i ve bu yapılanmayı bilen Enver ALTAYLI'dan aldım ve bu raporu yazdım."
şeklinde beyanda bulunmuştur.
Şüpheli Aydın KÖSTEM'de ele geçen 06/12/2004 tarihli söz konusu belge ve şüpheli Aydın
KÖSTEM'in ifadeleri, şüpheli Enver ALTAYLI'nın, olay tarihinde FETÖ/PDY silahlı terör örgütü
lideri Fetullah GÜLEN'e ulaşabilecek, onun lehine çalışmalar yürütecek birisi konumunda
olduğunu göstermektedir. Bu husus şüpheli Fetullah GÜLEN'in şüpheli Enver ALTAYLI
arasındaki ilişkiye dair dair önemli bir delil tespiti niteliğindedir.

Şüpheli Mustafa ÖZCAN'ın maktul Necip HABLEMİTOĞLU'nun öldürülmesi eylemini


azmettirmede, örgütün liderinin talimatı olmadan tek başına hareket edemeyeceği çok net bir
husustur. FETÖ/PDY kurucusu şüpheli Fetullah GÜLEN, şüpheli Mustafa ÖZCAN üzerinden,
Mustafa ÖZCAN ise şüpheli Enver ALTAYLI ve şüpheli Aydın KÖSTEM üzerinden, şüpheli
Mustafa Levent GÖKTAŞ'a ulaşarak, onu azmettirmek suretiyle, şüpheli Mustafa Levent
GÖKTAŞ'ın kurduğu suç örgütünce maktul Necip HABLEMİTOĞLU'nun öldürülmesi eyleminde
asli fail olarak sorumludur.

FETÖ/PDY silahlı terör örgütü kurucusu şüpheli Fetullah GÜLEN, hali hazırda,
FETÖ/PDY silahlı terör örgütü yöneticiliği suçu ile ve başka bir çok suçtan firari konumda
Amerika Birleşik Devletlerinde yaşamaktadır. Maktul Necip HABLEMİTOLU'nun öldürülmesi
eyleminden ötürü de Cumhuriyet Başsavcılığımızın talebi üzerine hakkında kasten adam öldürme
suçuna azmettirmekten Ankara 7. Sulh Ceza Hakimliğinin 2022/12520 D.İş. sayılı kararı ile
yakalama emri çıkartılmıştır.

MUSTAFA LEVENT GÖKTAŞ SUÇ ÖRGÜTÜ:

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
Suç işlemek amacıyla örgüt kurma;
Türk Ceza Kanunu madde 220
(1) Kanunun suç saydığı fiilleri işlemek amacıyla örgüt kuranlar veya yönetenler, örgütün
yapısı, sahip bulunduğu üye sayısı ile araç ve gereç bakımından amaç suçları işlemeye elverişli
olması halinde, dört yıldan sekiz yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Ancak, örgütün varlığı
için üye sayısının en az üç kişi olması gerekir.
(2) Suç işlemek amacıyla kurulmuş olan örgüte üye olanlar, iki yıldan dört yıla kadar hapis
cezası ile cezalandırılır.
(3) Örgütün silahlı olması halinde, yukarıdaki fıkralara göre verilecek ceza dörtte birinden
yarısına kadar artırılır.
(4) Örgütün faaliyeti çerçevesinde suç işlenmesi halinde, ayrıca bu suçlardan dolayı da
cezaya hükmolunur.
(5) Örgüt yöneticileri, örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenen bütün suçlardan dolayı ayrıca
fail olarak cezalandırılır.
...
Maktul Necip HABLEMİTOĞLU'nun öldürülmesi eylemine ilişkin Cumhuriyet
Başsavcılığımızca yapılan soruşturma sonucunda, eylemi gerçekleştiren kişilerin, Türk Silahlı
Kuvvetleri bünyesinde özel bir birlikte görev yapıyor olma durumunu kötüye kullanarak, elde
ettikleri kamu gücü ile hukuksuz, konusu suç teşkil eden eylemler içerisinde yer alan "silahlı bir
suç örgütü" halini aldıkları anlaşılmaktadır. Şüpheli Mustafa Levent GÖKTAŞ'ın, diğer şüpheliler
Fikret EMEK, Ahmet Tarkan MUMCUOĞLU, Nuri Gökhan BOZKIR ve Mehmet NARİN
üzerinde konusu suç teşkil eden emir ve talimatları verme şeklindeki eylemleri nedeniyle örgüt
yöneticisi konumunda birisidir. Bu kişiler şüpheli Mustafa Levent GÖKTAŞ'a bağlı olarak
bulundukları kamu görevini icra ederken gerektiğinde şüpheli Mustafa Levent GÖKTAŞ'tan
aldıkları konusu suç teşkil eden talimatları yerine getirmişlerdir. Söz konusu bu suç örgütü, sivil ya
da TSK ile iş yaptığını iddia eden şüpheli Aydın KÖSTEM gibi sözde paramiliter kişiler ile
gerektiğinde irtibat halinde olan bir yapıdadır. Şüpheli Mustafa Levent GÖKTAŞ örgütün
yöneticisi olarak işlenen suçlardan sorumludur. Örgütün amacı örgüt liderinin talimatı ile adam
öldürme şeklinde eylemleri icra etmektir. Örgütün üyeleri üçten fazla kişidir. Örgütün yöneticisi ve
üyeleri bulundukları kamu görevinden kaynaklı silah kullanma kabiliyetine haizdir. Dolayısıyla
amaç suçu işlemeye elverişli bir örgüttür. Örgütün devamlılık niteliği bulunmaktadır. Maktul Necip
HABLEMİTOĞLU öldürüldükten sonra, maktul ile ölümünden önce yakın ilişki içerisinde olan
emekli Binbaşı İhsan GÜVEN ve eşi de benzer şekilde 2004 yılında İstanbul ili Tuzla ilçesinde
öldürülmüşlerdir. Söz konusu bu cinayeti soruşturma dosyamız şüphelilerinin örgüt faaliyeti altında
işlemiş oldukları hususunda şüphe bulunmakta olup bu husus Cumhuriyet Başsavcılığımızca resen
soruşturma işlemlerine konu edilmiştir. İhsan GÜVEN ve eşinin öldürülmesi eylemlerine ilişkin
soruşturmanın henüz yapılmaya başlanması, maktul Necip HABLEMİTOĞLU'nun öldürülmesi
eylemi açısından kalan dava zaman aşımı süresi dikkate alınarak, tamamlanan soruşturma
dosyası iddianameye konu edilmiştir. İhsan GÜVEN ve eşinin öldürülmesi söz konusu örgütün
eylemi olarak görülmesi halinde bu durum örgütün faaliyetleri açısından bir delil teşkil edecektir.
"Mustafa Levent Göktaş Silahlı Suç Örgütü" Türk Ceza Kanunu madde 220'de tanımlanan şekilde
silahlı bir suç örgütüdür.
Şüpheli Mustafa Levent GÖKTAŞ tarafından kurulan bu örgütün, Türk Silahlı Kuvvetleri
ile ilişkilendirilmesi söz konusu olamaz. Şüpheliler TSK içerisinde bulundukları görevleri kötüye
kullanarak konusu suç teşkil eden eylemler içerisine girmişlerdir. Şüpheli Mustafa Levent
GÖKTAŞ'ın personel özlük dosyasından yapılan incelemede Türk Silahlı Kuvvetlerinin seçkin bir
birimi olan MAK Alayı Komutanlığı görevinden normal tayin döneminin olmadığı bir zamanda
13/09/2003 tarihinde kendi isteği dışında Eğitim ve Doktrin Okullar Komutanlığı emrine
gönderilmiş bir kişidir. Özel Kuvvetler Komutanlığı bünyesinde bulunması istenmemiştir. Bu
husus Altan BORA'nın 15/06/2022 tarihinde Cumhuriyet Başsavcılığımızda alınan

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
ifadesinde; "...Ayrıca şunu ifade etmek istiyorum. Levent GÖKTAŞ alay komutanımız iken kendi
istediği dışında EDOK Komutanlığına gönderildi. O dönem ÖKK Kurmay Başkanı olan Metin
ŞENAY bana Levent GÖKTAŞ ÖKK'dan ayrılırken ÖKK komutanı Tümgeneral Sadık ERCAN'ın
yanında "Ben buraya geri geleceğim, ama sen burada olmayacaksın" dediğini söyledi. Ayrıca
Levent GÖKTAŞ çıktıktan sonra da Tümgeneral Sadık ERCAN da kurmay başkanı Metin ŞENAY'a
"başkan viskileri doldur, hadi bunu kutlayalım" demiş, bunu bana Metin ŞENAY anlattı.
2002 yılı sonlarına doğru MAK Alayı Kirazlıdere'deki yerleşkeden Gölbaşı Oğulbey'e
taşınma süreci başlamıştı. O dönemlerde Levent GÖKTAŞ doğru düzgün mesaiye gelmiyordu.
Kendisine evrak arz edemiyorduk, tekmil veremiyorduk. Nerede ne iş yaptığını bilmiyorduk,
yanında Mehmet Narin isimli astsubayı alarak sürekli bir yerlere gidiyordu. Biz kendisini
Kirazlıdere'de ve Oğulbey'deki yerinde hiç görmez olmuştuk. Eski bildiğimiz Levent GÖKTAŞ'tan
eser yoktu... Levent GÖKTAŞ EDO Komutanlığına gönderildikten sonra Sivrihisar ilçesinde bir
gün paraşüt eğitimi sırasında ÖKK Komutanı Sadık ERCAN MAK alayını ziyarete geldiğinde
alaya hitaben "burası şer yuvası" diye bağırıyordu. Bunu neden söylediğini bilemedim. Bu
durumdan ötürü çok kırılmıştım. Diğer asker arkadaşlardan bu hissiyattaydı, neden bize hitaben
bu şekilde konuştuğunu anlayamadım.
Ayrıca şunu ifade etmek istiyorum. Levent GÖKTAŞ görevden alındıktan sonra alay
komutanlığına vekaleten Selçuk EMİRDAĞ getirildi. Normalde bizim atamalarımızda istisnalar
dışında vekaleten görev verilmez. Levent GÖKTAŞ atamalar dışında bir sebepten ötürü
gönderilmiş olmalı ki vekaleten Selçuk EMİRDAĞ onun yerine baktı..." şeklinde geçmektedir.
Altan BORA'nın ifadesinden görüleceği üzere şüpheli Mustafa Levent GÖKTAŞ Özel Kuvvetler
Komutanlığı bünyesinde istenmeyen biri konumuna gelmiş ve gittiğinde de arkasından sevinilmiş
ve MAK Alayını "şer yuvası" haline getirdiği düşünülen bir isimdir. Ayrıca bu ifadeden şüpheli
Mustafa Levent GÖKTAŞ'ın, bulunduğu askerlik görevinin dışına çıkmaya başladığı, mesai yerine
dahi gelmez olduğu, görevi yerine sivil insanlarla ilişkiler kurmaya başladığı anlaşılmaktadır.
Mustafa Levent GÖKTAŞ tarafından kurulan silahlı suç örgütünün tespit edilebilen üyeleri
Fikret EMEK, Ahmet Tarkan MUMCUOĞLU, Nuri Gökhan BOZKIR ve Mehmet NARİN'dir.
Örgütün yöneticisi Mustafa Levent GÖKTAŞ'tır. Örgüt halen faal olmasada, Cumhuriyet
Başsavcılığımızın soruşturmasına kadar hiçbir zaman deşifre olmamıştır. Bu kişiler hakkında
işlemiş oldukları kasten adam öldürme fiilinden hariç atılı örgüt üyeliği suçunda da kovuşturma
yapılması gerekmektedir.

BİR KISIM ŞÜPHELİLER HAKKINDA CMK 135. MADDESİ KAPSAMINDA


UYGULANAN TEDBİR:

Şüpheli Nuri Gökhan BOZKIR'ın Ukrayna ülkesinde yakalanması ve Cumhuriyet


Başsavcılığımızca iadesinin istenmesi sonrası, 16/12/2019 tarihli Cumhuriyet Başsavcılığımızın
talebi üzerine Ankara 5. Sulh Ceza Hakimliğinin 16/12/2019 tarihli 2019/9565 Değişik İş. Sayılı
kararı ile CMK 135/1 maddesi uyarınca soruşturmada tespit edilen bir kısım şüpheliler, Aydın
KÖSTEM, Mehmet NARİN, Nizamettin AFŞAR, Birol ERCAN ve İrfan BİRKAN hakkında gsm
hatlarının iletişiminin dinlenilmesi, kayda alınması, sinyal bilgilerinin değerlendirilmesi kararı
verilmiş, adı geçen şüpheliler hakkında CMK135/4 de yazılı olan süreler uyarınca bu tedbir kararı
uygulanmıştır.
Şüpheli Aydın KÖSTEM'in kullanımında olan 0535 347 74 84 numaralı gsm hattının, Erol
isimli bir erkek şahıs ile yapmış olduğu 19/12/2019 tarihli görüşmesinde, şüpheli Aydın
KÖSTEM'in: "Bu son günlerde adı çıkan bu zibidi herifle bizim bi Suriye'de bi hastane işimiz vardı
biliyorsun" dediği, karşıdaki şahsın ise; "hıı" diye cevap verdiği, devamında Aydın KÖSTEM'in
bu hastane işine ilişkin belgeleri istediği, Şüpheli Aydın KÖSTEM'in karşısındaki şahsa; "...O

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
tarihlerdeki şeylerim, haberleşmelerim filan sanıyorum benim yani bazı sıkıntılarım oldu, benim
pasaportuma el koydular" dediği, karşıdaki şahsın; "evet" diyerek karşılık verdiği şüpheli Aydın
KÖSTEM'in karşısındaki şahsa; "Ondan sonra bu bağlantıdan dolayı büyük ihtimalle ama yani
olaydan 8 yıl sonra tanıdığım bi herif, zaten herifin ne olduğunu öğrendikten sonra da siktir ettim
gönderdim başımdan" dediği, karşıdaki şahsın ise şüpheli Aydın KÖSTEM'e; "hayırlısı ne
yapacaksın" diyerek görüşmenin sonlandırıldığı görülmüştür. Söz konusu bu görüşme içeriği
incelendiğinde şüpheli Aydın KÖSTEM'in şüpheli Nuri Gökhan BOZKIR ile Suriye'de birlikte
hastane işi yaptıkları, tanışıklıklarının telefon ile görüşülen tarihten 8 yıl öncesinde olduğunu, bu
hastane işi nedeniyle Nuri Gökhan BOZKIR ile görüştüğünü, bu sebeple de hakkında yurt dışı çıkış
yasağı konulduğunu ifade etmektedir.
Şüpheli Aydın KÖSTEM hakkında, soruşturmanın başında yapılan tespitler sonucunda
Cumhuriyet Başsavcılığımızın talebi üzerine 25/03/2019 tarihinde tedbiren yurt dışına çıkışının
yasaklanması şeklinde adli kontrol kararı alındığı, şüphelinin bu durumu öğrendikten sonra
adliyeye gelerek bu karar itiraz ettiği, 2020 yılı Şubat, Mart ve Mayıs aylarında şüpheli Aydın
KÖSTEM'in Ankara Sulh Ceza Hakimlikleri kaleminde çalışan zabıt katibi Cem isimli şahıs ile
görüşmelere başladığı, yaptığı görüşmelerde hakkındaki yurt dışı çıkış yasağını kaldırmaya,
Adliye'de görevli bir Sulh Ceza Hakimine ulaşmaya çalıştığı tespit edilmiştir.
Şüpheli Aydın KÖSTEM'in Erol isimli şahısla 19/12/2019 tarihinde yapmış olduğu
görüşmede, hakkında konulan yurt dışı çıkış yasağı kararının şüpheli Nuri Gökhan BOZKIR ile
ilgili olduğunu bile bilme imkanı yokken karşısındakine alınan kararın şüpheli Nuri Gökhan
BOZKIR'dan ötürü yani maktul Necip HABLEMİTOĞLU cinayeti ile ilgili alınmış olduğunu
belirtmektedir. Kendisi hakkında adli kontrol kararı talep yazımıza Sulh Ceza Hakimliği
kaleminden bir şekilde ulaşmış olsa bile, bu talebimizde şüpheli Aydın KÖSTEM ile birlikte
Nizamettin AFŞAR hakkında adli kontrol talep edildiği, şüpheli Nuri Gökhan BOZKIR isminin
geçmediği, ancak şüpheli Aydın KÖSTEM'in, şüpheli Enver ALTAYLI'nın yakın adamı
Nizamettin AFŞAR ismini öğrendikten sonra, hakkındaki adli kontrole neden olan suçun, eskiden
adamı gibi çalıştığı şüpheli Enver ALTAYLI ve şüpheli Nuri Gökhan BOZKIR ile ilgili olduğunu
dolayısıyla maktul Necip HABLEMİTOĞLU'nun öldürülmesi konusundan ötürü olduğunu
anlamaktadır. Bu sebeple de karşıdaki Erol isimli şahsa hakkındaki adli kontrol kararının şüpheli
Nuri Gökhan BOZKIR ile ilgili olduğunu söylemektedir. Şüpheli Aydın KÖSTEM'in, Nizamettin
AFŞAR ismini öğrendikten sonra, kendisini maktul Necip HABLEMİTOĞLU'nun öldürülmesi
olayı nedeni ile yakalanan Nuri Gökhan BOZKIR ile ilişkilendirmesi şüpheli Aydın KÖSTEM'in
maktul Necip HABLEMİTOĞLU'nun öldürülmesi olayında yer aldığını ayrıca gösterir bir
durumdur.

Hakkında CMK'nın 135. maddesi kapsamında iletişimi denetlenen Mehmet NARİN,


Nizamettin AFŞAR, İrfan BİRKAN ve Birol ERCAN hakkında ise dinlemeye konu edilen suç ile
ilgili herhangi bir tespit yapılamamıştır.

OLAYDAKİ SUÇ ÖRGÜTLERİNİN HUKUKİ DURUMLARI:

Soruşturmanın başlangıcında tanık olarak ifadesi alınan Zihni ÇAKIR isimli kişiyi ifade
vermesi hususunda yönlendiren Nuri Gökhan BOZKIR'ın maktülün öldürüldüğü olayın içerisinde
yer almış olduğunun tespiti ve bu ifadede geçen Mustafa ÖZCAN, Enver ALTAYLI ilişkisi ile
olay tarihinde Enver ALTAYLI'nın irtibatı olan Aydın KÖSTEM'in Mustafa Levent GÖKTAŞ ile
olan olağan dışı irtibatının ortaya çıkarılması, olayda tıpkı bir çorap söküğü etkisi yaratarak maktul
Necip HABLEMİTOĞLU'nun öldürülmesi olayında yer alan faillerin tespiti sonucunu
doğurmuştur.
18/12/2002 öncesinde maktul Necip HABLEMİTOĞLU'nun, FETÖ/PDY terör örgütünün

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
ülkemizdeki legal görünümlü aslında illegal amaca hizmet eden faaliyetlerini deşifre etmeye
çalışması, buna ilişkin kamuoyu önünde söylemlerde bulunması, bu konuda örgütü "Köstebek"
diye isim verdiği kitap çalışması ile halka anlatmak istemesi, aynı dönemde örgütün lideri hakkında
Devlet Güvenlik Mahkemeleri nezdinde görülmekte olan terör soruşturmasının başlatılması,
FETÖ/PDY terör örgütü içerisinde büyük rahatsızlık uyandırmış ve Necip HABLEMİTOĞLU'nun
ölümüne giden süreci yaratmıştır. Tüm yaşanan süreçte maktulü bir an evvel durdurmaya çalışmak
isteyen örgütün sözde Türkiye imamı olan olan Mustafa ÖZCAN'ın 2002 yılı ikinci yarısından
itibaren en temel meselesi Necip HABLEMİTOĞLU'nu durdurmaya çalışmak olmuştur. Aynı
dönemde Mustafa ÖZCAN İstanbul ilinden Ankara iline gelerek kendilerine yardımcı olabileceğini
bildikleri Enver ALTAYLI ile görüşmeler gerçekleştirmiş, Enver ALTAYLI ise maktulü öncelikle
tanıyan kişiler üzerinden ikna etmeye çalışmış, bunda başarılı olmayınca ise, olay tarihinde tıpkı
kendine bağlı çalışan eskiden beri tanıdığı olan Aydın KÖSTEM üzerinden dönemin Özel
Kuvvetler Komutanlığı Muhabere Arama Kurtarma Alay Komutanı olan Mustafa Levent
GÖKTAŞ ile irtibatlanmış, şüpheliler Fetullah GÜLEN, Mustafa ÖZCAN, Enver ALTAYLI ve
Aydın KÖSTEM'in şüpheli Mustafa Levent GÖKTAŞ'ı azmettirmesi sonucunda maktul Necip
HABLEMİTOĞLU, şüpheli Mustafa Levent GÖKTAŞ'ın kurduğu suç örgütü tarafından
öldürülmüştür. Maktul Necip HABLEMİTOĞLU'nun ölümüne yakın dönemde bazı çevrelerce
ismi Milli İstihbarat Teşkilatı müsteşarlığı görevine geçirildiği, aynı dönemde Mustafa Levent
GÖKTAŞ'ın da kim tarafından bu teklifin yapıldığı bilinmese de ilk defa çevresindekilere
kendisinin Milli İstihbarat Teşkilatı Müsteşarı olacağını ifade etmeye başladığı anlaşılmıştır.
Maktulün bu göreve getirilip getirilmeyeceği bilinmez bir konu olsa da kendi çevresine bu duruma
ilişkin düşüncelerini anlatmaya başlamış, keza Mustafa Levent GÖKTAŞ da bu göreve hiç bir
zaman getirilmemiş, ancak onun için bu husus sürekli talep edilen bir durum haline dönüşmüştür.
Olay tarihinde maktulün ve Mustafa Levent GÖKTAŞ'ın içinde bulunduğu bu durum, maktulün,
Mustafa Levent GÖKTAŞ tarafında öldürülmesine sebep olan bir başka konu olarak görülmesi
gerekmektedir.
Soruşturmada gelinen süreçte, Mustafa Levent GÖKTAŞ'ın, olay tarihinde kendisine bağlı,
tespit edilebilen Fikret EMEK, Ahmet Tarkan MUMCUOĞLU, Nuri Gökhan BOZKIR ve Mehmet
NARİN isimli üyelerinden oluşan silahlı bir suç örgütü kurduğu, öncesinde maktul Necip
HABLEMİTOĞLU'nu Nuri Gökhan BOZKIR üzerinde takibe aldığı, olay yerinde keşif yaptırdığı,
sonrasında örgüt içerisinden Fikret EMEK ile birlikte hareket eden Ahmet Tarkan
MUMCUOĞLU'na öldürttüğü hususunda kuvvetli suç şüphesi bulunmaktadır.
FETÖ/PDY terör örgütü lideri olan Fetullah GÜLEN ve örgütün sözde Türkiye imamı olan
Mustafa ÖZCAN hakkında FETÖ/PDY çatı davasında sanık sıfatı bulunduğundan bu kişiler
hakkında tekraren silahlı terör örgütü yöneticiliği suçu yargılama konusu yapılmamış, yalnızca
Necip HABLEMİTOĞLU'nun öldürülmesi eylemini azmettirmek yönünden suçlanmışlardır.

SORUŞTUMA KONUSU OLAYDA DAVA ZAMAN AŞIMI


LEHE-ALEYHE KANUN DEĞERLENDİRİLMESİ:

Kasten adam öldürme suçunda suç tarihi 18/12/2002 dir. Suç tarihinde yürürlükte bulunan
Kanun 765 sayılı Türk Ceza Kanunundur. 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu 7. Maddesinde belirtilen
"Zaman Bakımından Uygulanma" hükmü gereği suç tarihinde yürürlükte olan yasa ile sonradan
yürürlüğe giren 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun dava zaman aşımı hükümleri karşılaştırılarak
şüpheliler yönünden lehe olan hükümlerin uygulanması gerekmektedir.
Silahlı örgüt üyeliği suçu yönünden, suçun niteliği gereği temadi eden suç olması,
şüpheliler hakkında bu zamana kadar kurmuş oldukları suç örgütü yönünden soruşturma
yapılmamış olması nedeniyle dava zaman aşımı süresinin tüm şüpheliler açısından yakalanma
anından itibaren yürürlükteki yasa olan 5237 sayılı Türk Ceza Kanunda belirtilen dava zaman aşımı
maddelerine göre uygulanması gerekmektedir.

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
18/12/2002 tarihinde işlenen kasten adam öldürme suçu yönünden;
765 sayılı Türk Ceza Kanunu yönünden,
TCK 450, 4.Adam öldürme fiili taammüden icra olunursa, fail, ağırlaştırılmış müebbet
hapis cezasına mahkum edilir.
TCK 102/1, ağırlaştırılmış müebbet hapis ve müebbed ağır hapis cezalarını mültezim
cürümlerde 20 sene... Dava Zaman Aşımının Kesilmesi madde 104, Hukuku amme davasının
mururu zamanı, mahkumiyet hükmü yakalama, tevkif, celb veya ihzar müzekkereleri, adli
makamlar huzurunda maznunun sorguya çekilmesi, maznun hakkında son tahkikatın açılmasına
dair karar veya C. Müddeiumumisi tarafından mahkemeye yazılan iddianame ile kesilir. Bu halde
müruru zaman, kesilme gününden itibaren yeniden işlemeye başlar. Eğer müruru zamanı kesen
muameleler müteaddid ise müruru zaman bunların en sonuncusundan itibaren tekrar işlemeye
başlar. Ancak bu sebepler müruru zaman müddetini 102 nci maddede ayrı ayrı muayyen olan
müddetlerin yarsının ilavesiyle baliğ olacağı müddetten fazla uzatamaz.
5237 sayılı Türk Ceza Kanunu yönünden,
TCK madde 82/1-a, Kasten öldürme suçunun ; a) tasarlayarak,..........işlenmesi halinde, kişi
ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası ile cezalandırılır.
TCK madde 66 (1) Kanunda başka türlü yazılmış haller dışında kamu davası ;
a) Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasını gerektiren suçlarda otuz yıl.... Geçmesiyle düşer.
Dava zamanaşımı süresinin durması veya kesilmesi
Madde 67 (1).....
(2) Bir suçla ilgili olarak;
a) Şüpheli veya sanıklardan birinin savcı huzurunda ifadesinin alınması veya sorguya
çekilmesi,
b) Şüpheli veya sanıklardan biri hakkında tutuklama kararı verilmesi,
c) Suçla ilgili olarak iddianame düzenlenmesi,
d) Sanıklardan bir kısmı hakkında da olsa, mahkumiyet kararı verilmesi halinde dava
zamanaşımı kesilir.
(3) Dava zamanaşımı kesildiğinde, zamanaşımı süresi yeniden işlemeye başlar. Dava
zamanaşımını kesen birden fazla nedenin bulunması halinde, zamanaşımı süresi son kesme
nedeninin gerçekleştiği tarihten itibaren yeniden işlemeye başlar.
(4) Kesilme halinde, zamanaşımı süresi ilgili suça ilişkin olarak Kanunda belirlenen
sürenin en fazla yarısına kadar uzar.
5237 sayılı Türk Ceza Kanunu 7. Maddesinde belirtilen "Zaman Bakımından Uygulanma"
hükmü gereği suç tarihinde yürürlükte olan dava zamanaşımı hükmü, şüpheliler yönünden daha
lehe olduğu için 765 sayılı Türk Ceza Kanununda yazılı olan dava zaman aşımı hükümlerinin
kasten adam öldürme suçunda uygulanması gerekmekte olup, hakkında iddianame yazılan tüm
şüpheliler yönünden bu suç yönünden uzamış dava zaman aşımı tarihi 18/12/2032 dir.
Şüphelileri üzerilerine atılı tasarlayarak kasten adam öldürme suçuna ilişkin eylemin cezası,
hem olay tarihinde yürürlükte bulunan 765 sayılı TCK'nın 450/4. maddesi, hem de yürürlükte
bulunan 5237 sayılı TCK 82/1-a maddesi gereği ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasıdır.

ŞÜPHELİLERİN EYLEMLERİNİN HUKUKİ NİTELENDİRMESİ

Şüpheli Fetullah GÜLEN; FETÖ/PDY terör örgütü lideri olarak, örgütün sözde Türkiye
imamı olan şüpheli Mustafa ÖZCAN üzerinden, maktul Necip HABLEMİTOĞLU'nun öldürülmesi
eylemini azmettirmek suretiyle işlediği anlaşılan nitelikli kasten adam öldürme suçu açısından Türk
Ceza Kanunu 38/1 delaletiyle TCK 82/1-a ve TCK 53/1 maddeleri uyarınca ağırlaştırılmış müebbet
hapis cezası ile CEZALANDIRILMASINA,

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
Şüpheli Mustafa ÖZCAN; FETÖ/PDY terör örgütü sözde Türkiye imamı olarak, şüpheli
Enver ALTAYLI üzerinden maktul Necip HABLEMİTOĞLU'nun öldürülmesi eylemini
azmettirmek suretiyle işlediği anlaşılan nitelikli kasten adam öldürme suçu açısından 5237 sayılı
Türk Ceza Kanunu 38/1 delaletiyle TCK 82/1-a ve TCK 53/1 maddeleri uyarınca ağırlaştırılmış
müebbet hapis cezası ile CEZALANDIRILMASINA,

Şüpheli Enver ALTAYLI; olay tarihinde yakın ilişki içerisinde bulunduğu şüpheli Aydın
KÖSTEM ile birlikte, şüpheli Mustafa Levent GÖKTAŞ'ı azmettirerek, Mustafa Levent Göktaş
suç örgütünce maktul Necip HABLEMİTOĞLU'nun öldürülmesi eyleminden ötürü nitelikli kasten
adam öldürme suçu açısından, Türk Ceza Kanunu 38/1 delaletiyle TCK 82/1-a ve TCK 53/1
maddeleri uyarınca ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası ile CEZALANDIRILMASINA, şüpheli
üzerine atılı suçtan tutuklu olduğu anlaşılmakla, bu suç yönünden tutuklulukta geçireceği sürelerin
hakkında verilecek cezasından TCK'nın 63. maddesi uyarınca MAHSUBUNA,

Şüpheli Aydın KÖSTEM, olay tarihinde şüpheli Enver ALTAYLI ile şüpheli Mustafa
Levent GÖKTAŞ arasında maktul Necip HABLEMİTOĞLU'nun öldürülmesi için bağlantıyı
kurarak, şüpheli Enver ALTAYLI ile birlikte şüpheli Mustafa Levent GÖKTAŞ'ı azmettirerek,
Mustafa Levent Göktaş suç örgütünce maktul Necip HABLEMİTOĞLU'nun öldürülmesi
eyleminden ötürü, eylemine uyan Türk Ceza Kanunu 38/1 delaletiyle TCK 82/1-a ve TCK 53/1
maddeleri uyarınca ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası ile CEZALANDIRILMASINA,
şüphelinin gözaltında ve tutuklulukta geçirdiği/geçireceği sürelerin TCK'nın 63. maddesi uyarınca
hakkında verilecek cezadan MAHSUBUNA,

Şüpheli Mustafa Levent GÖKTAŞ, şüpheliler Fetullah GÜLEN, Mustafa ÖZCAN, Enver
ALTAYLI ve Aydın KÖSTEM'in, azmettirmesi sonucunda, kurmuş olduğu silahlı suç örgütü
içerisinden, maktul Necip HABLEMİTOĞLU'nu şüpheli Nuri Gökhan BOZKIR'a takip ettirmek,
cinayet öncesinde olay yerine ilişkin keşif yaptırmak, şüpheli Fikret EMEK ve Ahmet Tarkan
MUMCUOĞLU'na maktul Necip HABLEMİTOĞLU'nun öldürülmesi talimatını vermek ve
öldürtmek şeklindeki eylemine uyan Türk Ceza Kanunu 220/5 yollaması ile TCK 82/1-a ve TCK
53/1 maddeleri uyarınca ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası CEZALANDIRILMASINA,
kurmuş olduğu suç örgütü nedeniyle eylemine uyan TCK 220/1, TCK 220/3, TCK 53/1 ve TCK
58/9 maddeleri uyarınca CEZALANDIRILMASINA,

Şüpheli Fikret EMEK, Şüpheli Mustafa Levent GÖKTAŞ'ın kurduğu suç örgütü
içerisinde yer alarak, Şüpheli Mustafa Levent GÖKTAŞ'ın talimatı ile şüpheli Ahmet Tarkan
MUMCUOĞLU ile birlikte hareket ederek maktul Necip HABLEMİTOĞLU'nu tasarlayarak
öldürmek şeklindeki eylemine uyan TCK 82/1-a ve TCK 53/1 maddeleri uyarınca ağırlaştırılmış
müebbet hapis cezası CEZALANDIRILMASINA, silahlı suç örgütü üyesi olmak şeklindeki
eyleminden ötürü, TCK 220/2, TCK 220/3, TCK 53/1 ve TCK 58/9 maddeleri uyarınca
CEZALANDIRILMASINA, şüphelinin gözaltında ve tutuklulukta geçirdiği/geçireceği sürelerin
TCK 63. maddesi uyarınca hakkında verilecek cezadan MAHSUBUNA,

Şüpheli Ahmet Tarkan MUMCUOĞLU, Şüpheli Mustafa Levent GÖKTAŞ'ın kurduğu


suç örgütü içerisinde yer alarak, Şüpheli Mustafa Levent GÖKTAŞ'ın talimatı ile şüpheli Fikret
EMEK ile birlikte hareket ederek, maktul Necip HABLEMİTOĞLU'nu ele geçirilemeyen 9 mm
tabanca nevinden silah ile tasarlayarak öldürmek şeklindeki eyleminden ötürü Türk Ceza Kanunu
82/1-a ve TCK 53/1 maddeleri uyarınca ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası
CEZALANDIRILMASINA, silahlı suç örgütüne üye olmak şeklindeki eyleminden ötürü TCK

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.
220/2, TCK 220/3, TCK 53/1 ve TCK 58/9 maddeleri uyarınca CEZALANDIRILMASINA,
şüphelinin gözaltında ve tutuklulukta geçirdiği/geçireceği sürelerin TCK 63. maddesi uyarınca
hakkında verilecek cezadan MAHSUBUNA,

Şüpheli Nuri Gökhan BOZKIR, Şüpheli Mustafa Levent GÖKTAŞ'ın kurduğu suç örgütü
içerisinde yer alarak maktul Necip HABLEMİTOĞLU'nun tasarlayarak öldürülmesi eyleminde
olay yerinde keşif faaliyeti yapmak, bilgi toplamak, maktulü takip etmek suretiyle cinayetin
işlenmesini kolaylaştırmak şeklindeki eyleminden ötürü, Türk Ceza Kanunu 39/1, TCK 39/2-c
delaletiyle TCK 82/1-a ve 53/1 maddeleri uyarınca CEZALANDIRIMASINA, silahlı suç
örgütüne üye olmak şeklindeki eyleminden ötürü, TCK 220/2, TCK 220/3, 53/1 ve TCK 58/9
maddeleri uyarınca CEZALANDIRILMASINA, şüphelinin gözaltında ve tutuklulukta
geçirdiği/geçireceği sürelerin TCK 63. maddesi uyarınca hakkında verilecek cezadan
MAHSUBUNA,

Şüpheli Mehmet NARİN, Şüpheli Mustafa Levent GÖKTAŞ'ın kurduğu adam öldürme
fiilini gerçekleştiren silahlı suç örgütü içerisinde yer almak şeklindeki eylemi nedeniyle, silahlı suç
örgütü üyeliğinden Türk Ceza Kanunu 220/2, TCK 220/3, TCK 53/1 ve TCK 58/9 maddeleri
uyarınca CEZALANDIRILMASINA, şüphelinin gözaltında ve tutuklulukta geçirdiği sürelerin
TCK 63. maddesi uyarınca hakkında verilecek cezadan MAHSUBUNA,

Şüpheli Ali Serhat ILICAK, maktul Necip HABLEMİTOĞLU'nun öldürülmesi


eyleminde, şüpheli Enver ALTAYLI'ya ve diğer şüphelilere cinayetin işlenmesi sırasında
kullanıldığı değerlendirilen paranın temini için yardımda bulunmak şeklindeki eyleminden ötürü,
Türk Ceza Kanunu 39/1, TCK 39/2-c delaletiyle TCK 82/1-a ve 53/1 maddeleri uyarınca
CEZALANDIRILMASINA,

Adli emanette kayıtlı CDR verileri, şüphelilere ilişkin aramalarda ele geçen dijital verilere
ilişkin alınan raporların, maktule ait delil niteliğindeki eşyalar, olay yerinden ele geçen deliller,
hakkında dava açılan şüphelilere ait telefon dinleme kayıtlarının dosyada DELİL OLARAK
SAKLANMASINA, Konusu suç delili teşkil etmeyen şüphelilere ait eşyaların İADESİNE karar
verilmesi KAMU ADINA İDDİA VE TALEP olunur. 11/11/2022

ZAFER ERGÜN
Cumhuriyet Savcısı 119064

NOT : BİROL ERCAN, NURETTİN HAKAN BÜYÜKÇULHA, BÜLENT KUTSAL, ALTAN


BORA, NİZAMETTİN AFŞAR, İRFAN BİRKAN, KAMİL METİN, MEHMET NARİN,
MEMİŞ AYTEKİN, AYDIN KÖSTEM, OSMAN TUNCER, TOLGA TÜRKER, TAN
DERVİŞOĞLU, SERKAN TAŞDELEN hakkında Suç İşlemek Amacıyla Kurulan Örgüte
Üye Olma ve Tasarlayarak Öldürme suçundan kovuşturmaya yer olmadığına dair ek
karar verilmiştir.

UYAP Bilişim Sistemindeki bu dokümana http://vatandas.uyap.gov.tr adresinden VyoNy7d - K6Dd5Q/ - qM3yyL+ - ByS2UM= ile erişebilirsiniz.

You might also like