You are on page 1of 11

KÜNYE YAYIN İLKELERİ YASAL UYARI ARA İLETİŞİM    


EĞİTİM  Kitap  Güncel - Son Dakika Haber

Budala - Fyodor Dostoyevski Kitap özeti, konusu ve incelemesi


Budala kimin eseri? Budala kitabının yazarı kimdir? Budala konusu ve anafikri nedir? Budala kitabı ne
anlatıyor? Budala kitabının yazarı Fyodor Dostoyevski kimdir? İşte Budala kitabı özeti, sözleri, yorumları
ve incelemesi...

 05 Şubat 2022 02:36 Kitap     News  Yorum

Kitap Künyesi
Yazar: Fyodor Dostoyevski
Çevirmen: Ergin Altay
Orijinal Adı: Идиот
Yayın Evi: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları
İSBN: 9786053604419
Sayfa Sayısı: 779
Budala Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
Dostoyevski Budala'da, sara hastası Prens Mişkin'i eserinin merkezine yerleştirir. Tedavi için gittiği İsviçre'den dönen Prens ikiyüzlülük,
entrika, ahlaki yoksunluk üzerine kurulu bir dünyada; iyi yürekli, dürüst ve açık bir insan olmanın zorluklarıyla mücadele eder. Dürüst olmak
"budala" olmaktır çünkü., Dostoyevski'nin en önemli kadın kahramanlarından, tutku ve güzelliğin sembolü Nastasya Filopovna'ya duyduğu
aşk, Prens Mişkin'i 19. yüzyıl Rus edebiyatının kült kahramanlarından birine dönüştürürken Budala'yı da gelmiş geçmiş en güzel aşk romanları
arasına ekler. 
"Bir 'budala', sara hastası, aynı zamanda sıra dışı ölçüde zeki olan Prens Mişkin, başkalarından oldukça farklıdır; 'bilinçdışı'yla çok daha yakın
ve engelsiz bir ilişkisi vardır. Aşkın bir hale yükseldiği, idrak anları yaşar. Aydınlanma anlarında gelmiş geçmiş tüm varlıkları, duyguları, çekilen
acıları ve kavrayış tecrübe eder. Bütün bunların dünyaya ait olduğunun farkındadır. Büyülü varoluşunun özü buradadır işte. Bu mistik bilgelik,
kendi çabasıyla elde ettiği ya da ona bahşedilen bir birikim değildir; o bunu arzulamamıştır bile. Yalnızca tecrübe eder. Dahası rastgele gelişen
bu duygu ve düşüncelere de sahip değildir. O tam anlamıyla, her şeyin kabul gördüğü, sadece en uzak düşüncelerin değil, aksinin bile doğru
olabileceği büyülü sınırlarda birden fazla kez dolanır."
Budala Alıntıları - Sözleri
Zamana bırak, zamanla her şey unutulur! Sonra akıllanmaktansa şimdi akıllı olmak daha iyidir...
"Anlayabilmesi için, önce kalbi olmalı insanın"
"İnsanlar gün gelir gemilerini yakar Ve geri dönmezler. Bu kadar…"
Çoğunlukla yalnız yaşıyordu evinde, kitap okuyor, hatta bir şeyler öğrenmeye çalışıyor, bol bol müzik dinliyordu. Az insanla
görüşüyordu.
Neşeli bir yüzü var, ama çok acı çekmiş...
“Ah, ne çok şey istiyordum! Ama şimdi hiçbir şey istemiyorum! İstemek de istemiyorum! Böyle bir söz verdim kendime, artık
hiçbir şey istemeyeceğim."
Aslında çocuklar, insan ruhunu iyileştiren birer ilaçtır!
İyi insanlara ihtiyacım var.
Ne yapalım, hepimiz günahkarız.
“bir kişiyle olsun, her şeyimi kendimle konuşuyor gibi konuşmak istiyorum.”
İyi insanlara ihtiyacım var
Budala İncelemesi - Şahsi Yorumlar
Ustalık Eseri: Acının, üzüntünün, ıstırapın, gerçekliğin, soyutluğun, kısaca dünya denen bu cehennemin tüm inceliğine kadar yazıp altüst
etmiş devasa yazarı yüce Dostoyevski… Son büyük eseri olan Karamazov Kardeşler’den önce Budala’yı da bitirdim. Öncesinde Suç ve Ceza
ile ilgili bir inceleme yazmıştım. Gerçi ne yazsak az gelirdi ya! Raskolnikov bir katil olmasına rağmen nasıl da hayran bırakmıştı kendine. Peki
ya Budala’daki Prens Lev Nikolayeviç Mişkin onun gibi bir etki bıraktı mı derseniz fazla fazla bıraktı bende. Hiç şüphe yok ki Dostoyevski’nin
önceden okuduğum biyografileri, hayatıyla ilgili bilgiler kitaplarını okurken çok işime yaramıştı. Ama özellikle bu kitapta hayatından geçenleri
karaktere yüklediğini görmem beni o kadar duygulandırdı ki, sevginin, aşkın, nefretin, saflığın, bu denli saf ve gerçek haliyle öyle bir yansıtmış
ki hiçbir zaman unutulmayacak bir başyapıt çıkmış ortaya. Dostoyevski’ nin gerçekte sara hastası olduğunu çoğumuz biliriz. Kahramanımız
Mişkin de sara hastasıydı. Evet Dostoyevski kitaplarında zaten hayatından geçenleri yazmakta meşhurdur. Ama bu kitapta Dostoyevski’yi çok
fazla hissettim. Özellikle aşk hayatında yaptığı hataların, onun hayatını değiştiren sürgün yıllarının, idamdan son anda kurtulmasının ve daha
bir sürü örneği kitapta usta işi bir şekilde yazılmış. Aynı zamanda yazarın çok etkilendiği Gogol, Puşkin gibi önemli yazarlardan alıntılar, bilgiler
olsun, yine dönemin zihniyetine, yönetim biçimine yaptığı ustaca ince eleştiriler kitabı alıp zirveye çıkarmış. Baş kahramanımız Prens Mişkin
dışında bulunan Nastasya, Aglaya, Rogojin, Lebedev ve daha birçok karakterin ruh halini, içinde bulundukları zihin karmaşıklığını hiçbir yazarın
yapamayacağı ustalıkta en derinliklerine kadar inmiştir. Hastalığından dolayı insanların arasında pek bulunmaya alışık olmayan Mişkin, vatanı
Rusya’ya döndükten sonra kendisini bulduğu ortamda aşkı, nefreti, dostluğu, ıstırapı en yoğun şekilde yaşamıştır. Kendisine yapılan en ufak
iyiliğe karşı canını vermeye hazır olan prensimizin sonunu getiren tabii ki de aşk olmuştur. İnsan ruhunun derinliklerine ustaca inen yüce
Dostoyevski son büyük romanından önce yine ölümsüz eserini ortaya koymuş. Dostoyevski’yi okuyun arkadaşlar. Onu anlamak gerçeği
anlamaktır, her şeyi anlamaktır… (Mehmet Doğan Oktay)
Bizi kimin gerçekten sevdiğini bilebilir miyiz ? Veya kimi gerçekten sevdiğimizi biz bilebilir miyiz ? Bazı tercihler sonumuzu hazırlarken , bazı
vazgeçişler de bunu yapar . Peki Lev Nikolayeviç Mışkin , nam-ı diğer ‘’Budala’’ ‘ nın sonunu getiren neydi . Tolstoy ‘ un Anna Kareninasından
fırlamış gibi görünen Nastasya Filippovna’yı seçmesinden mi , yoksa Aglaya İvanovna ‘ dan vazgeçmesinden mi ? Peki suçlu kim ? Prensi
sürekli aşağılayan Aglaya mı , prensi sürekli yüz üstü bırakıp terk eden Nastasya mı , yoksa bizim ‘’ Budala’’ mı . Dostoyevski aslında kitabı
bitirirken karakter gelişimlerini bizlere göstererek bunun cevabını vermiş . Hepsi … Evet , hepsi suçlu . Ama benim inceleme yaptığım konu ,
kimin suçlu olduğunu bulmak veya bunu ispatlamak değil . Benim asıl incelemek istediğim kimin sevgisinin gerçek olduğu . Başlayalım …
Aglaya İvanovna ‘ nın sevgisi gerçek mi ? : Günümüzde fazlasıyla görülen , gerçek gibi gözüken fakat gerçek sevgiyle ilgisi olmayan ,
günümüz ‘’ flört ‘’ kavramının bir göstergesi gibi görülen sevgidir bana göre Aglaya ‘ nın sevgisi , aşkı . Ama bu sevgisinin tamamen yalan
olduğu anlamına gelmiyor . Kısa sürse de , gerçekliğe yaklaşmış olsa da , gerçek olmamıştır . Bunu kitabın sonunda Polonyalı kont ile yaşadığı
sözde aşktan anlıyoruz . Ama şunuda belirteyim kişisel olarak Aglaya adına üzüldüğüm yerler oldu . Nastasya Filippovna ‘ nın sevgisi gerçek
mi ? : Emin olduğum bir şey varsa o da bu sevginin , aşkın gerçek olmadığıdır . Mehmet Rauf ‘ un Eylül ‘ ü , Tolstoy ‘ un Anna Karenina ‘ sı ,
Gustavo Flaubert ‘ in Madame Bovary ‘ si ne ise Nastasya Filippovna da o dur benim gözümde . Aşk duyduğu kişi (ama sözde aşk ) anlık
olarak değişebilen , ne yapmak istediğini kendi de bilmeyen birisi benim gözümde bu kişiler . Zaten kitapta Dostoyevski de bir bölümde
Nastasya Filippovna’ nın okuduğu son kitabın Madame Bovary olduğuna değiniyor . Bana göre de bu karaktere yakın birisi . En zor kısım
bence prensin sevgisi gerçek mi değil mi , aslında kimi seviyor bunu anlamak zor . Ama kendi yorumuma göre Nastasya ‘ da göremediği aşkı
Aglaya ‘ da görmeye çalışıyordu . Yani , bence prens en başından beri Nastasya ‘ yı seviyordu ama ondan karşılık göremediği aşkı Aglaya ‘ da
arıyordu . Sonuç olarak ; İnsanın sonunu tercihleri ve vazgeçtikleri belirler . (Buğra Sönmez)
SENİ BUDALA: YouTube kitap kanalımda Dostoyevski'nin hayatı, bütün kitapları ve kronolojik okuma sırası hakkında bilgi edinebilirsiniz:
https://youtu.be/0i9F0L1dcsM Paranın satın alamayacağı şeyler vardır geri kalan her şey için Mışkincard. Athena ne güzel demiş 2006 yılında
: "Aşk nefrete ne yakınsın." Dostoyevski ise ne güzel demiş 1868 yılında Budala'nın 715. sayfasında : "Peki, seviyor muydu bu kadını, yoksa
nefret mi ediyordu ondan?" 664. sayfada bahsi geçen alıntı aslında kitabın tam olarak özetiydi : "Nasıl olsa, bütünüyle yabancısı olduğu
sosyeteye eninde sonunda sokmaları gerekecekti prensi. Sözün kısası, onu sosyeteye "göstermek" niyetindeydiler." Mışkin gibi adeta
dürüstlük, iyilik ve sakinleştirme iğnesi olan bir adamı sosyetenin voodoo bebeğiymiş misali yine sosyeteye pazarlayan kimlerdi? Yoksa Rusya
halkının Kasım aylarında kasım kasım kasılan ve Mışkin gibi budala algısıyla etiketlenmiş bir adamın hayatında hiç görmediği sosyete veya üst
tabaka insanları mıydı? Soğan soyarmışçasına bir karışıklıkta alt, orta ve üst tabakanın bu kadar belirgin olduğu bir toplumda Mışkin bir
radyonun kanal değiştirme tuşu gibi alttan üste, üstten ortaya veya ortadan alta sallandırılıp durulurken onun radyo kanal değiştirme tuşu
olmasını belirleyen neydi? Tabii ki de paraydı, paraydı ve aşkın nefretle olan oynak dengesinin verdiği volatiliteydi. Evet, finansal bir piyasa ve
belirsizliğin arttığı bir değer olmuştu Mışkin artık etrafındaki kadınlar için. Bu yüzden Kemal Sunal'ın "Talih Kuşu" filmindeki gibi yerlere
göklere sığdırılamıyordu. Sosyetenin o keskin sınırlarında dönemin belirttiği salt kalıpsal imkansızlıkları delecekmiş gibi sızıyordu! Ne yapmaya
çalışıyordu böyle bu adam? Ya da bu adama göz göre göre ne yapılmaya çalışılıyordu? Dostoyevski her kitabında yenileniyordu,
eksperimentalliğin sınırlarında dolaşıyordu, onun bir çizgisi yoktu, onun çizgisi kitaplarındaki karakterlerinin akıl almaz detaylı mühendisliğini
yaparken aklından geçen beyin hücrelerinin tayin ettiği birbirinden eşsiz DNA'lardı. Mesela Zweig böyle değildir, eğer onun üslubuna
alışırsanız diğer kitaplarında da bu üsluba benzer ve yapay heyecanlara savaşlar açmış insanlara rastlamanız çok büyük ihtimal dahilindedir.
Ama Dostoyevski ise her seferinde denemiş, denemiş ve denemiş. Nasıl sınırlarının dışına çıkıp daha da absürt olaylarla kitaplarımı nasıl
bitirebilirim, nasıl daha da uçlarda uçurumlardan baş aşağı salınabilirim demiş bizlere. Dostoyevski bir havuzda... O havuz ise kelimeler
havuzu. Budala ise din sorgulamalarının, siyaset giydirmelerinin, çeşit çeşit ölüm psikolojilerinin, hastalık paranoyalarının en derin
çözümlemelerini içeriyor. Budala'yı okuyorum, elimden bıraktığımda sanki Mışkin, Rogojin, Nastasya, Aglaya askıda kalıyormuş gibi ve hemen
okunup devam edilmezse o andaki doğal heyecanları ve duygusal dışavurumları kaybolacakmış gibi hissettiriyor. Mışkin'in 93. sayfada
belirttiği gibi :"Herkes nedense bir budala olduğumu düşünüyor. Evet, bir zamanlar çok hastaydım, bir budaladan farksızdım. Peki ama, şimdi,
herkesin beni budala olarak gördüğünün farkındaysam nasıl bir budala olabilirim? Bir yere girerken hep şöyle düşünüyorum: "İçeride bir
budala olduğumu sanacaklar, ama akıllıyım ben, bunu anlayamayacaklar..." Aslında sırf bu alıntıdan bile Mışkin'in yansıttığı gerçeklerin
toplumun gerçeklerine ters düştüğünü çok rahat anlayabiliriz. Farkındalık, insanların budalalık algısı ve kesin kararlar verme noktasında
dönemin Rusyasına tek kişi üzerinden giydirmeyi yine çok iyi başarmış Dostoyevski. Hatta Raskolnikov'u tez, Mışkin'i antitez olarak kabul
edersek bireysel ülkü ile toplumsal ahlaki ülkünün birleşimini de bu karakterler aracılığıyla yüksek sentez olarak bir diyalektiğe ulaştırabiliriz.
Bir diyalektik olarak Dostoyevski! Gavrila'nın 158. sayfada dediği gibi "Aslında para insana yetenek kazandırdığı için aşağılık, nefret edilecek
bir şeydir." Romanın bir bakıma dönüm noktası Mışkin'e kalan milyonluk miras konusuysa bu alıntının aslında bütün romana yön verdiğini
düşünebiliriz. Çünkü para, gerçekten de insanlara olağanüstü bir yetenek kazandırıp arkasında onlarca hatta sayısızca insanı peşinden
koşturabilecek nitelikte bir virüstür. İdam mahkumunun anlatıldığı sahneyi çok sevdim. Ölüm hissinden önceki o saniyelerin ve hatta
saliselerin bile farkındalığında olunması, o saniyelerin içinin olağanüstü bir içerikle doldurulması hatta zamanın sanki önceden hiç yapılmamış
gibi üçe bölünmesi çeşidinde ayrıntılar aslında bize Dostoyevski'nin bu kitapta kesinlikle otobiyografik özellikte bir yazı üslubu kullandığını
gösteriyor. Kitapta bahsi geçen maddi/manevi tokat bahsi üzerine ben de bir şeyler yazmak istedim. Maddi tokatlar değil de insanı zaten
manevi tokatlar yaralar. Aşkın nefrete en yakın olduğu o anda manevi tokatlar bir bir iner surata ve sen ne olduğunu şaşırırsın. Çünkü manevi
eksiklikler insanı maddi eksikliklerden her zaman daha çok yorar. Manevi tokat da surata inmez aslında, duyguların bir ürün olarak yeşerdiği
sinir hücrelerinin uçlarına iner tek tek. Bu yüzden de en çok acı veren aslında manevi tokatlardır. Tedavisi, nereden geldiği, neden olduğu
bilinmeyen ruhların en derinine inebilen oltalardır onlar aslında. Bu kitapta neredeyse her şey var. O yüzden "Neredeyse Dostoyevskisel Bir
Tarih" de diyebiliriz. Çünkü gerek Rusya'nın o dönemlerde -yani 1861 senelerinde- sertliği ve ağır uygulamaları kaldırmasıyla gerekse de
Dostoyevski'nin sosyeteyi Rusluk ve Hristiyanlık, daha doğrusu Ortodoksluk gibi konularda meşguliyetleriyle alt ve orta tabakayı ise nihilizm
ve o zamanlarda artan özgür düşünce sesleriyle aralarında keskin bir karşılaştırma yapmayı istemişti! Kitapta pek çok kez bahsedilmiş olan
ressam Hans Holbein'in titiz bir doğalcılıkla acıyı alabildiğine olağan bir şekilde aktarmayı başardığı, Rogojin ve Mışkin'in karşısında
tartışmalarını yaptığı bu tabloya ise günlerdir bakıyorum, bakıyorum, bakıyorum :
https://scribouillart.files.wordpress.com/2008/07/holbein_christ.jpg Keyifli okumalar olsun. (Oğuz Aktürk)
Kitabın Yazarı Fyodor Dostoyevski Kimdir?
Fyodor Mihayloviç Dostoyevski (Rusça: Фёдор Миха́йлович Достое́вский) (d: 11 Kasım 1821, Moskova - ö: 9 Şubat 1881, Sankt Petersburg),
Rus roman yazarı.
Dostoyevski, Mikhail ve Maria Dostoyevski'nin oğlu olarak 11 Kasım 1821 tarihinde Moskova'da doğdu. Altı çocuklu ailenin ikinci çocuğuydu.
Babası Mikhail, askeri cerrahlıktan emekli olduktan sonra Mariinsky Hastanesi'nde yoksullara hizmet etmeye başladı. Hastane, Moskova'nın
en kötü yerlerinden birinde bulunuyordu. Dostoyevski de bu hastane de doğdu. Mikhail, alkole bağımlıydı ve evini sıkı disiplin ile yönetiyordu.
Çok kolay sinirlenebiliyordu. Dostoyevski'nin annesi Maria ise bir tüccar kızıydı.
Dostoyevski, çocukluğunu çoğu zaman sarhoş bir baba ve hasta bir anne arasında geçirdi. Babasının çalıştığı hastaneden bulunan hastalar ile
vakit geçirmeyi ve onların hikâyelerini dinlemeyi çok seven Dostoyevski, ilköğrenimini Moskova'da yaptı. Annesi tüberküloz hastalığı
yüzünden öldüğü zaman, sert disipliniyle tanınan Petersburg Mühendis Okulu'na gönderildi. Arkadaşlarının, sinirli ve aşırı duyarlı bir yapıya
sahip olduğu için "Ateş Fedya" lakabını verdikleri Dostoyevski, Petersburg'ta zamanını kitap okuyarak, düşüncelere dalarak ya da kardeşi
Mihail ile söyleşerek geçirdi. Babasının 1839'daki ani ölümünü burada öğrendi.
Okulu başarıyla bitirdikten sonra İstihkâm Müdürlüğü'ne girdi. Bir yıl sonra istifa ederek buradan ayrıldı. Ordudan ayrıldıktan sonra edebiyata
yönelen Dostoyevski'nin ilk kitabı İnsancıklar, 1846 yılında yayımlandı. Bu eserinin ardından yazdığı kitaplarla beklediği başarıya ulaşamayan
Dostoyevski'nin umudu kırıldı ve politikayla ilgilenmeye başladı.
1849 yılında devlet aleyhindeki bir komploya karıştığı iddiası ile tutuklandı. On ay hapishanede kalan Dostoyevski, kurşuna dizilmek üzereyken
diğer sekiz tutuklu arkadaşı ile affedildi. Cezası dört yıl kürek, dört yıl da adî hapse dönüştürüldü. Cezasını çekmesi için Sibirya'da bulunan
Omsk Cezaevi'ne gönderildi. Burada geçirdiği dört yılın ardından er rütbesi ile hizmete verildi. Subaylığa kadar yükseldi. 1857 yılında Maria
Dmitrievna Isayeva ile evlendi. Beş yıl boyunca görev yapan Dostoyevski, 1859 yılında özgür bırakıldı ve Petersburg'a yerleşti.
Petersburg'a döndükten sonra Ezilenler (1861) ve Ölüler Evinden Anılar (1862) adlı eserleri yazdı. Kardeşiyle birlikte iki dergi çıkardı. 1862'de
arzuladığı Avrupa seyahatini gerçekleştirdi. Sara nöbetleri ve kumar bağımlılığı yüzünden maddi açıdan darlığa düştü. Bu dönemde
Yeraltından Notlar (1864), Suç ve Ceza (1866), Kumarbaz (1866), Budala (1868), Ebedi Koca (1870) ve Ecinniler (1872) gibi eserleri yazdı.
Eşinin ölümünden sonra sekreteriyle evlendi. Yeniden borçlandı ve kumarhanelerde gezmeye başladı. Kızının ölümünün ardından büyük bir
sarsıntı geçirdi. Delikanlı (1875), Bir Yazarın Günlüğü (1876) ve Karamazov Kardeşler (1879) adlı eserlerinde yazarlık hayatı boyunca konu
edindiği temaları yeniden ele aldı. Karamazov Kardeşler adlı yapıtını üç yılda bitiren Dostoyevski, bir ciğer kanamasıyla yatağa düştü ve 9
Şubat 1881 tarihinde öldü. Dünya edebiyatını en çok etkileyen ve en çok okunan yazarlardan biri olan Dostoyevski'nin eserleri birçok 20.
yüzyıl düşünürünün fikirlerini derinden etkiledi.
İlk yazarlık dönemi
Ordudan ayrıldıktan sonra kurgusal roman yazmaya başladı. Dostoyevski'nin ilk kitabı olan İnsancıklar (Bednye Lyudi) ilk olarak 1846 yılında
yayımlandı. Dostoyevski, toplumunu acımasız kurallarında yaşlı bir adamın öksüz bir kıza duyduğu sevdayı iç dünyasındaki derin çatışmalarla
işledi. Halkın sıcak ilgisiyle karşılanan bu kitap, eleştirmenlerden de övgüler aldı. Ünlü eleştirmen Belinski, romanı okuduktan sonra
Dostoyevski'ye gelecekte büyük bir yazar olacağına dair övgü dolu sözler söyledi. Şair Nikolay Neksarov, Dostoyevski hakkında "Yeni bir
Gogol doğdu" diye konuştu. Yazarlıkta ün sağladıktan sonra 1846 yılında Gogol esintileri bulunan kitabı Öteki (Dvoynik) yayımlandı. Yazar bu
romanda, kendini ortadan kaldırmaya çalışan benzeriyle sürekli çatışma halinde bulunan bir memurun hikâyesini anlattı. Bu romanda ele aldığı
çift kişilik temasını daha sonra bazı romanlarında kullansa da roman, Belinsky dahil hiçbir eleştirmence beğenilmedi. Eleştirmenler romanı
sıkıcı buldu ve alay etti.
1847 yılında ise Ev Sahibesi (Hozyayka) isimli romanı yayımlandı. Dostoyevski bu eseri ile de beklediği övgülerin aksine olumsuz eleştiriler
aldı. Dostoyevski, ruhsal çöküntüye düştü ve üzüntüden hasta oldu. Ancak yazarlığı bırakmayan Dostoyevski, 1848 senesinde Beyaz Geceler
(Belıye Noçi) ve Bir Yufka Yürekli (Slaboye Serdtse) adlı kitapları yayımlattı. Bir Yufka Yürekli, yazara itibarını yeniden kazandırsa da beklediği
başarıyı elde edemeyen Dostoyevski'nin umudunu kırdı. Yazarlıkta umudunu kırılan Dostoyevski, politikayla ilgilenmeye başladı ve genç
liberallerin (Tetrashevski) grubuna girdi.
İkinci yazarlık dönemi
1859'da ordudan terhis edilerek Moskova dışında küçük bir yerde kalmaya zorlanan Dostoyevski, özgürlüğüne kavuştuktan sonra
Petersburg'a döndü. Kardeşi Mihail ve arkadaşı N.N. Strahov ile birlikte Vremya (Zaman) ve sonra da Epoha (Dönem) adlı dergileri hazırladı.
Bu dergilerde Slavcı düşünceyi savunduğunu belirten yazılar yazdı. Ezilenler (Unijenniye i Oskorblyonniye) ve Ölü Evinden Anılar (Zapiski iz
Mertvogo Doma) ile kendinden söz ettirdi. 1863 yılında arzuladığı Avrupa seyahatini gerçekleştirdi. Sara nöbetleri ve kumar borçları yüzünden
sıkıntıya düşen ve yayımcılardan yazmadığı romanların avanslarını alarak yaşayan Dostoyevski, Yeraltından Notlar adlı yapıtı 1864 yılında
yayımlandı. Romanda bir zihnin derinliklerine indi. Suç ve Ceza (Prestuplenie i Nakazanie) ve Kumarbaz(İgrok) adlı yapıtları 1866 yılında
yayımlandı. Dostoyevski, Suç ve Ceza'yı 1858 yılında Semipalatinsk'te bulunduğu zaman Roussky Slovo dergisi için uzun bir hikâye olarak
tasarlamıştı. Bunun nedeni, Sibirya'dan ayrılana dek roman yazmama kararı almasıydı. Dostoyevski, kardeşi Mihail'e gönderdiği bir mektupta
kitap hakkında:
“ ...Konusu gerçekten çok güzel. Kahramana gelince, bugüne kadar hiç denenmemiş bir kişi. Ama bugünün Rusyasına bakacak olursak, böyle
bir kişi karşımıza sık sık çıkmaktadır. Bu sonuca halkın kafasını yeni fikirleri anlayarak vardım. Öyle hissediyorum ki, yeni fikirler ve görüşlerle
döndüğüm zaman, romanımı genişletmekte başarılı olacağım. Kişi aceleye gelmemelidir dostum. Ve insan iyi olanın dışında hiçbir şey
yapmamalıdır... ”
diye yazdı.
Dostoyevski, bu eserinde bir Rus aydını olan Raskolnikov'un kendi doğrusu adına işlediği cinayetleri ve vicdanıyla hesaplaşmasını konu edindi.
Yazar, küçük bir otel odasında ve kötü bir ekonomik durumla yazdığı Suç ve Ceza'yı 1866 yılında tamamlamıştı. Dostoyevski'nin yazdığı
Budala (Idiot) eseri 1866, Ebedi Koca (Veçnıy Muj) 1870, Ecinniler (Besı) 1872 yılında yayımlandı. Bütün bu başyapıtlar birbirinin izledi. Karısı
öldükten sonra sekreteri Anna Grigoriyevna Snitkina ile evlendi. Yeniden borçlanan ve kumaranelerde dolaşmaya başlayan Dostoyevski, bir
kız çocuk sahibi oldu. Ancak kızı fazla yaşayamadı ve doğduktan kısa süre sonra öldü. Dostoyevski de bu yüzden büyük bir sarsıntı geçirdi.
1875'te Delikanlı (Podrostok), 1876'da Bir Yazarın Günlüğü (Dnevnik Pisatelya)[ ve 1879'da Karamazov Kardeşler (Bratya Karamazovi) adlı
romanları yayımlandı. Hayatı boyunca eserlerinde işlediği temaları yeniden ele aldığı, insan duygularının derinliğine inen eserler yazan
Dostoyevski, Karamazov Kardeşler'de Ivan ve Alyosha Karamazov adlı karakterler için filozof Vladimir Sergeyevich Solovyov'dan ilham aldı.
Zosima ve Alyosha'nın öne çıkacağı Bir Büyük Günahkarın Yaşamı adlı eseri tamamlayamadı. 1881 yılının Ocak ayında bir ciğer kanaması
geçirerek yatağa düştü ve 9 Şubat 1881 tarihinde öldü. Dostoyevski için yapılan cenaze töreninde yaklaşık otuz bin kişi tabutunun arkasında
yürüdü.
Dostoyevski, beğeniyle karşılanan ilk romanı İnsancıklar'dan sonra yazdığı Öteki ve Ev Sahibesi ile olumsuz yorumlar aldı ve depresyona girdi.
Ancak yazar, kendisini ruhsal çöküntüye götüren düşüncelerden uzaklaşmayı bildi. Dış dünyadan kopan zihninin parçalanışını kendi çözen
yazarın eserlerindeki ruhbilimsel açıdan en zengin tema da çift kişilik temasıdır. Kendini ortadan kaldırmaya çalışan benzeriyle sürekli çatışma
hali içerisinde bulunan bir memuru anlattığı Öteki adlı yapıtında daha sonra da işleyeceği bir tema olan çift kişilik temasını işlemişti.
Ellili yaşlarında içine bazen bir karamsarlık ve ağırlık çöken Dostoyevski, bu durumu ikinci eşi Anna Grigoriyevna Snitkina’ya "Sanki bir suç
işlemişim gibi bir çeşit sebepsiz hüzün ve keder içindeyim" diye açıklamıştı. Ecinniler'de Stavrogin'i bir çocuğa tecavüz ettirmiş olması
yüzünden de kendini hep suçlamıştı.
Dostoyevski kendi çocukluğunda, annesine acı çektirmesinden, sürekli sarhoş olmasından ve hizmetkârlara kötü davranmasından dolayı
babasından nefret ediyordu. Eserlerinde kullandığı, kaderine boyun eğen ve uysal kadın örneğini kendi evinde; annesinde gördü. Kadının
alttan alması, erkeği daha da kızdırmaktan başka bir işe yaramayacağını görmüştü. Çok duyarlı biri olan Dostoyevski, bu yüzden babasına kin
besliyordu. Babasının ölümünü haber aldığında, "Babamın ölümünde benim hiçbir suçum yok, ama bu öldürmenin kefaretini ödemeye hazırım,
çünkü içimden onu öldürmek geçiyordu" diyerek Karamazov Kardeşler adlı romanında yer alan Dimitri Karamazov'un tepkisinin benzerini
gösterdi. Dostoyevski, babasının ölümünü istediğini düşünerek depresyona girdi. Bazı yazarlara göre de ilk sara nöbetlerine de bu düşünce
sebep oldu. Sigmund Freud ve birçok psikanalizci, babaya duyulan bu nefrete ve bunu izleyen suçluluk düşüncesine dayanarak
Dostoyevski'nin hastalığının sinirsel kökenli olduğunun ortaya çıkardı.
Andre Gide, Ezilenler adlı romanın, aşağılanışın insanı cehennemlik ettiği, alçakgönüllüğünse kutsallaştırdığı fikriyle dolu olduğunu söylemişti.
George Steiner ise Charles Dickensvari bir havanın olduğunu söylediği Ezilenler'de bulunan temanın Ebedî Koca'da, Ecinniler'de ve
Karamozov Kardeşler'da da yer aldığını söyledi. Nicholas Berdyaev, Dostoyevski'nin bütün yaratıcı gücünü insana ve insanın kaderi temasına
adadığını, bunun da onu ölümsüz kılmaya yettiğini belirtti.
Devlet aleyhinde bir komploya katıldığı iddiası ile tutuklandıktan sonra sekiz ay hapisanede kalan Dostoyevski, suç ve ceza kavramlarıyla en
yoğun şekilde burada karşılaştı. İdam edilmek üzereyken affedildi. Cezası dört yıl kürek ve altı yıl adî hapse dönüştürüldü. Dört yılın sonunda
er rütbesi ile kışlaya verildi ve 1859 yılında terhis edildi. Suç ve Ceza adlı eserini 1858 yılında oluşturmaya başladı. Bu eserinde ahlak
kavramını ve siyaseti harmanladı. Dostoyevski, bu romanda sadece Rus halkını değil, tüm insanlığı tehdit eden bir kısır döngüden kurtulmanın
gerçekleşebileceğini vurguladı. Yazar, John Stuart Mill'in ekonomik refah için bireysel bencilleşmeyi öneren kuramını Semyon Zaharoviç
Marmeladov'un ağzından eleştirdi.
Dostoyevski, düşünce ve sanat deneyimini sürekli olarak arttırdı. Tanrı'dan, ateizmden, kötülükten, özgürlükten söz eden roman karakterleri,
gerçekte aynı bilincin farklı anları gibidir. Bu karakterler aracılığıyla Dostoyevski, cinleri ruhundan uzaklaştırır. Bakış açısı değişmekle beraber
eserleri, gerçeğin hep aynı çoşkulu ve acı veren arayışı içerisindedir.
Fyodor Dostoyevski Kitapları - Eserleri
Suç ve Ceza
Öteki
Beyaz Geceler
Yeraltından Notlar
Kumarbaz
Ölüler Evinden Anılar
Amcanın Düşü
Başkasının Karısı
Puşkin Üzerine Konuşma - Batı Çıkmazı
Budala
Ecinniler
Delikanlı
Ebedi Koca
Ev Sahibesi
Ezilenler
İnsancıklar
Karamazov Kardeşler
Mutluluğun Kıyısında
Öyküler
Stepançikovo Köyü
Yufka Yürek
Netoçka Nezvanova
Tatsız Bir Olay
Timsah - Gülünç Bir Adamın Düşü - Uysal Bir Ruh
Yaz İzlenimleri Üzerine Kış Notları
Dokuz Mektupluk Roman
Dünyayı Güzellik Kurtaracak
Üç Novella
Bir Yazarın Günlüğü
Suç ve Ceza (Çizgi Roman)
Rus Öyküleri
Büyük Engizisyoncu
Gülünç Bir Adamın Düşü
Mektuplar
Çocuklarla Beraber
Beyaz Geceler - Uysal Kız
Nelli’nin Öyküsü
Dürüst Hırsız
Bobok
Yufka Yürekli - Soytarı
George Sand Öldü mü?
İradesiz Adam - Noel Ağacı ve Düğün
Karamazov Kardeşler (Cilt 2)
Küçük Kahraman
Diriliş - Kumarbaz
Çocukluğum - Ezilenler
Timsah
Bir Yufka Yürek - Dürüst Hırsız
Ecinniler (Cilt II)
Suç ve Ceza 2. Cilt
Yeraltından Notlar - Beyaz Geceler
Karamazov Kardeşler - Cilt 3-4
Budala 2. Cilt
Seçmeler
Delikanlı 2. Cilt
Başkasının Karısı - Namuslu Hırsız
İnsancıklar - Beyaz Geceler
İnsancıklar - Netoçka Nezvanova
Uysal Kız
Delikanlı - Cilt 3
Rus ve Dünya Edebiyatı Üzerine Notlar
İnsanın Ruhunu Yücelten Bir Acı, Ucuz Bir Mutluluktan Daha Değerlidir
Seçilmiş Əsərləri
Yoxsul İnsanlar
Bay Proharçin
Üç Hikâye: Beyaz Geceler - Polzunkov - Yufka Yürek
Sıradışı Bir Olay
Four Stories
Timsah ve Nahoş Hikaye
Suç ve Ceza
Fyodor Dostoyevski Alıntıları - Sözleri
Bence tehlikenin ahmak kimseler tarafından gelmesine hiç gücenmemeli, çünkü işleyen kafaları değildir. (Ecinniler (Cilt II))
Çok duygulu, ama ezilmiş insanlar vardır. Bu insanların delilikleri, öbür insanlara karşı bir çeşit kara mizah gibidir. (Çocuklarla
Beraber)
Her şeyin iyisi eskidenmiş. (Beyaz Geceler)
-“Çağ dışı ve çağdaş ihtiyaçlara uymayan sanat büsbütün var olamaz. Varsa da o sanat değildir; o, soysuzlaşmıştır, yozlaşmıştır,
gücünü ve her türden sanat değerini kaybetmiştir.” (Rus ve Dünya Edebiyatı Üzerine Notlar)
Bırak geçmiş geçmişte kalsın... (Dürüst Hırsız)
..kadın bütün hakikati duysa da sanki bilmiyor duymuyor gibi davranır! (Ev Sahibesi)
"Başkalarından saygı görmek istersen, önce ve en önemlisi kendi kendine saygı duymalısın; ancak bu şekilde kendini
saydırabilirsin." (Ezilenler)
Anlık bir yanılgıydı benimkisi, bir sis, bir duygu yoğunluğuydu. (Bir Yufka Yürek - Dürüst Hırsız)
“…kendine lâyık görmediği bu kadar büyük bir saadet onu ezmiş, içini allak bullak etmişti. Nihayet, bedbaht olmak için durmadan
marazi bir şekilde vesileler arayarak haraboluyordu…” (İradesiz Adam - Noel Ağacı ve Düğün)
İnsan her şeye alışan bir yaratıktır ve sanırım bu onun en iyi niteliğidir. (Ölüler Evinden Anılar)
"her şeyi fazlasıyla anlamak bir hastalıktır. (Yeraltından Notlar)
Kaderin cilvesi, şanssızlık, gene bırakmamıştır peşini (Bay Proharçin)
“Yüreğim konuşurken ben susmayı beceremem.” (Beyaz Geceler)
Kendini en iyi aldatmasını bilen, herkesten daha neşeli yaşar. (Suç ve Ceza 2. Cilt)
Bir suçsuzu cezalandırmaktansa, on suçluyu bağışlamak daha iyidir. (S. 682) (Karamazov Kardeşler - Cilt 3-4)
İnsanın aptallığı sonsuzdur, siz de bilirsiniz. (Yufka Yürekli - Soytarı)
İnsanın zihni neyle meşgulse rüyasında onu görür. (Suç ve Ceza (Çizgi Roman))
Çok tuhaf ama olasılıkların gerçekten bir sistemi olmasa bile rastlantısal bir düzeni var sanki (Kumarbaz)
İnsanın kendi yüzünden daha şeytanca ne vardır? Çünkü kimse öyle olduğuna inanmaz. (Ecinniler (Cilt II))
Ne çok gülmüşümdür, içinde binlerce kötülük bulunan, ama kendini iyi biri zanneden zayıflara. (Seçmeler)

Trend Çalışma Odası Ürünleri


Vivense

YORUMLAR

YORUM YAZ!

Yorum Ekle
Ad Soyad

Yorumunuz

Ben robot değilim


reCAPTCHA GÖNDER
Gizlilik - Şartlar

RESMİ İLANLAR

DEPREM, ENKAZ, GÖÇÜK, SEL SU BASKINLARI ARAMA KURTARMA MALZEMELERİ ALIM İŞİ

KIRTASİYE, BASILI EVRAK VE TONER SATIN ALINACAKTIR

BİNA İŞLERİ YAPTIRILACAKTIR

SAĞLIK TESİSLERİ İÇİN ZEMİN VE TEMEL ETÜDÜ PROJE HİZMET ALIM İŞİ

MARDİN -SURİYE SINIR HATTI YENİ GÜMRÜK DEMİRKURT ARASI ENH OG-AG YAPIM İŞİ
YAZARLAR

Ahmet Timur
Harcıyoruz, iyi ve kıymetli olanı,insafsızca ve fütursuzca harcıyoruz!...

Uzm. Dr. Serdar Kalkan


Modern Çağın Hastalığı kronik yorgunluk

Ahmet Timur
Demokrasilerde herşey mübah mıdır?!...

Menekşe Karaboğa
Otizm

Doç. Dr. Hasan Basri Savaş


Aralıklı Açlık Öneriyoruz

Ahmet Timur
Alınteri... Başarı...Huzur...

Murat Doğan
Mektebin Yeni Muallimlerine...

SON EKLENENLER

Silahlı saldırıya uğrayan şahıs hayatını kaybetti

(DÜZELTME) İzmir’de iki grup arasında silahlı bıçaklı kavga: 3 yaralı

Kardeşinin düğününde tabancayla vuruldu

İzmir’de iki grup arasında silahlı bıçaklı kavga: 1 ölü, 2 yaralı

Basketbol Süper Ligi: Aliağa Petkimspor: 80 - Gaziantep Basketbol: 79


Artuklu Haberleri Mardin Hava Durumu
Midyat Haberleri Mardin Namaz Vakitleri
Kızıltepe Haberleri Mardin Gezilecek Yerler
Nusaybin Haberleri Mardin Seyahat
Derik Haberleri Mardin Artuklu Üniversitesi
Dargeçit Haberleri Mardin Nöbetçi Eczane
Ömerli Haberleri Mardin Valiliği
Mazıdağı Haberleri Mardin Son Dakika
Yeşilli Haberleri Mardin Yemekleri
Savur Haberleri Kürtçe Hayırlı Cumalar
Mardin Haber İş İlanları
Tablet Başvurusu Maddi Yardım Başvurusu 2022
Kürtçe Atasözleri Kızıltepe Vefat Haberleri
Aşiretler Kasımiye Medresesi
Tarihte Bugün 14 Mayıs Mardin Gezi Rehberi
Kürtçe Mardin Gezilecek Yerler
Kürtçe-Türkçe Çeviri Midyat'ta Gezilecek Yerler
Mardin Nüfusu Mardin AVM
Mardin Fosfat Spor Kızıltepe Ölüm Haberleri
Marsu Kızıltepe
Mardin Altın Fiyatları Mardin Vefat Taziye
Akbil HES kodu İstanbul karta HES kodu
   

© 2004-2023 Tüm Hakları Saklıdır.


Sitedeki içerikler izinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Yayınlanan yazı ve yorumlardan yazarları sorumludur. MARDiNLiFE.COM ile bir bağlantı kurulamaz, site sorumlu değildir.

You might also like