Aykutt Hoca PDF Ki̇tap

AYKUT HOCA DERS
NOTLARI KİTABI
YDS – YÖKDİL – YDT
WWW.AYKUTGUVENYDS.NET
05444288424
PREFIXES ÇALIŞMASI
PRE SUB
PRE-WAR : SAVAŞ ÖNCESİ
SUBMARINE : DENİZ ALTI
PRE-TEST : ÖNTEST
SUBTITLE : ALYAZI
PRECAUTION : ÖNLEM
SUBCONSCIOUS : BİLİNÇ ALTI
PRE-SCHOOL : OKUL ÖNCESİ
SUBGENRE : ALT TÜR
PREMATURE : VAKTİNDEN ÖNCE
SUBHEADING : ALT BAŞLIK
PRE-HISTORY : TARİH ÖNCESİ
RE MIS
MISUNDERSTAND : YANLIŞ ANLAMAK
RECYCLE : GERİ DÖNÜŞTÜRMEK MISUSE : YANLIŞ KULLANMAK
REUSE : TEKRAR KULLANMAK MISLEAD : YANILTMAK
REBIRTH : YENİDEN DOĞUŞ MISMANAGE : YANLIŞ YÖNETMEK
REPLAY : YENİDEN OYNATMAK MISINTERPRET : YANLIŞ YORUMLAMAK
REFILL : TEKRAR DOLDURMAK MISSHAPEN : YANLIŞ ŞEKİLLENDİRMEK
SELF MAL
SELF-SERVICE : KENİ KENDİNE HİZMET

MALNUTRITION : KÖTÜ BESLENME
SELF-EDUCATION : KENDİNİ EĞİTME
MALFUNCTION : İŞLEV BOZUKLUĞU
SELF-SUFFICIENT : KENDİNE YETEN
MALINVESTMENT : KÖTÜ YATIRIM
SELF-CENTERED : BEN MERKEZCİ
MALIGNANT : KÖTÜ HUYLU
SELFIE : ÖZÇEKİM
MALTREATMENT : KÖTÜ MUAMELE
SELF-CONFIDENCE : ÖZ GÜVEN
SELF-CRITICISM : ÖZ ELEŞTİRİ
IN IL
INCONCLUSIVE : KESİN OLMAYAN
INSUFFICIENT : YETERSİZ ILLEGAL : YASADIĞI
INAPPROPRIATE : UYGUNSUZ ILLEGITIMATE : GAYRİMEŞRU
INCOMPATIBLE : UYUMSUZ ILLOGICAL : MANTIKSIZ
INEVITABLE : KAÇINILMAZ ILLEGIBLE : OKUNAKSIZ
INFERTILE : VERİMSİZ
IR IM
IRRESPONSIBLE : SORUMSUZ IMPROPER : UYGUNSUZ

IRREVERSIBLE : TERSİNE ÇEVRİLEMEZ IMMOBILE : HAREKETSİZ
IRRESISTIBLE : KARŞI KONULAMAZ IMMORTAL : ÖLÜMSÜZ
IRRATIONAL : MANTIKSIZ IMMEASURABLE : ÖLÇÜLEMEZ
IRREGULAR : DÜZENSİZ IMMATURE : OLGUNLAŞMAMIŞ
UN DIS
DISCONTINUE : DEVAM ETMEMEK
UNKNOWN : BİLİNMEYEN DISAPPEAR : GÖZDEN KAYBOLMAK
UNCONSCIOUS : BİLİNÇSİZ DISAGREE : ANLAŞAMAMAK
UNABLE : GÜCÜ YETMEZ DISCLOSE : GÜN YÜZÜNE ÇIKARMAK
UNFORTUNATELY : NE YAZIKKİ DISQUALIFY : MENETMEK
UNLOCK : KİLİDİ AÇMAK DISPROVE : YALANLAMAK
UNUSUAL : ALIŞILMAMIŞ DISREGARD : GÖRMEZDEN GELMEK
SUFFIXES ÇALIŞMASI
TION MENT
INCLINATION : EĞİLİM EMPLOYMENT : İSTİHDAM
ASSOCIATION : İLİŞKİ ACHIEVEMENT : BAŞARI
INDICATION : GÖSTERGE IMPROVEMENT : GELİŞME
TRANSFORMATION : DÖNÜŞÜM INVESTMENT : YATIRIM
CONSUMPTION : TÜKETİM GOVERNMENT : HÜKÜMET
REPUTATION : ÜN COMMITMENT : BAĞLILIK
EXPLOITATION : SÖMÜRME NOURISHMENT : BESLENME
UTILIZATION : KULLANMA ENCOURAGEMENT : TEŞVİK ETME
NESS OUS
CARELESSNESS : DİKKATSİZLİK DANGEROUS : TEHLİKELİ

AWARENESS : FARKINDALIK METICULOUS : TİTİZ
CONSCIOUSNESS : BİLİNÇLİLİK PROSPEROUS : ZENGİN
LONELINESS : YALNIZLIK CONTAGIOUS : BULAŞICI
WEAKNESS : ZAYIFLIK UBIQUITOUS : YAYGIN
GREATNESS : BÜYÜKLÜK SIMULTANEOUS : EŞ ZAMANLI
INDUSTRIOUS : ÇALIŞKAN
ILLUSTRIOUS : ÜNLÜ
NOTORIOUS : KÖTÜ ÜNLÜ
EN ABLE
SOFTEN : YUMUŞATMAK SUSTAINABLE : SÜRDÜRÜLEBİLİR

FASTEN : BAĞLAMAK RENEWABLE : YENİLENEBİLİR
WORSEN : KÖTÜLEŞTİRMEK INEVITABLE : KAÇINILMAZ
THREATEN : TEHDİT ETMEK INSEPARABLE : AYRILMAZ
STRENGTHEN : GÜÇLENDİRMEK OBSERVABLE : GÖZLEMLENEBİLİR
RIPEN : OLGUNLAŞTIRMAK CONVERTIBLE : DÖNÜŞTÜRÜLEBİLİR
LENGTHEN : GENİŞLETMEK AVAILABLE : ERİŞİLEBİLİR
IVE FREE
SUCCESSIVE : ARDIŞIK
RESPECTIVE : SIRASIYLA SUGAR-FREE : ŞEKERSİZ
CONCLUSIVE : KESİN DUTY-FREE : GÜMRÜKSÜZ
PERSUASIVE : İKNA EDİCİ TAX-FREE : VERGİSİZ
INCENTIVE : TEŞVİK EDİCİ INTEREST-FREE : FAİZSİZ
COMPREHENSIVE : KAPSAMLI SMOKE-FREE : DUMANSIZ
PROOF ANT
PARTICIPANT : KATILIMCI
WATERPROOF : SU GEÇİRMEZ IMMIGRANT : GÖÇMEN
AIRPROOF : HAVA GEÇİRMEZ MERCHANT : TÜCCAR
RUSTPROOF : PASLANMAZ OBSERVANT : GÖZLEMCİ
SUNPROOF : GÜNEŞ GEÇİRMEZ DEFENDANT : SANIK
CONTESTANT : YARIŞMACI
EE, ER IFY
CLASSIFY : SINIFLANDIRMAK
EMPLOYEE : İŞÇİ
CLARIFY : AÇIKLAMAK
REFUGEE : MÜLTECİ
INTENSIFY : YOĞUNLAŞTIRMAK
NOMINEE : ADAY
FORTIFY : SAĞLAMLAŞTIRMAK
ATTENDEE : KATILIMCI
JUSTIFY : GEREKÇELENDİRMEK
TRAINEE : STAJYER
SIGNIFY : GÖSTERMEK
EMPLOYER : İŞVEREN
MODIFY : DEĞİŞTİRMEK
WRITER : YAZAR
IDENTIFY : TANIMLAMAK
PHILOSOPHER : FELSEFECİ
AMPLIFY : BÜYÜTMEK
ING ITY
HOSPITALITY : MİSAFİRPERVERLİK
OPPORTUNITY : FIRSAT
CHALLENGING : ZORLU PROBABILITY : OLASILIK
FLUCTUATING : DEĞİŞKEN PROSPERITY : ZENGİNLİK
INCREASING : ARTAN AMBIGUITY : BELİRSİZLİK
PROMISING : UMUT VADEDEN CLARITY : AÇIKLIK
CONVINCING : İKNA EDİCİ FERTILITY : VERİMLİLİK
DEVASTATING : YIKICI SOLIDARITY : DAYANIŞMA
FORTHCOMING : YAKLAŞAN PRODUCTIVITY : ÜRETKENLİK
HOSTILITY : DÜŞMANLIK
PRIORITY : ÖNCELİK
ATE
NECESSITATE : GEREKTİRMEK
ASSOCIATE : İLİŞKİLENDİRMEK
AGGRAVATE : KÖTÜLEŞTİRMEK
DETERIORATE : KÖTÜLEŞTİRMEK
INCORPORATE . DAHİL ETMEK
DEVASTATE : TAHRİP ETMEK
COMPENSATE : TELAFİ ETMEK
ELIMINATE : ÇIKARMAK
ERADICATE : KÖKÜNÜ KAZIMAK
ALLOCATE : BÖLÜŞTÜRMEK
SIFAT TABLOSU - 1
BELİRSİZ, MUĞLAK AÇIK, NET
AMBIGUOUS
EVIDENT
VAGUE
CLEAR
UNCLEAR
CERTAIN
UNCERTAIN
OBVIOUS
INDEFINITE
APPARENT
OBSCURE
EXPLICIT
IMPLICIT
BÜYÜK, DEVASA ÖNEMLİ
GIANT
GREAT VITAL
GIGANTIC CRUCIAL
ENORMOUS CRITICAL
MASSIVE IMPORTANT
IMMENSE PIVOTAL
TREMENDOUS SIGNIFICANT
COLOSSAL PARAMOUNT
HUGE
AZ, YETERSİZ BOL, ÇOK
ABUNDANT
FEW AMPLE
LITTLE PLENTY
SCARCE NUMEROUS
MEAGER INNUMERABLE
INSUFFICIENT COUNTLESS
INADEQUATE A LOT OF
COPIOUS
COLLOCATIONS
 immense building : devasa bina
 insufficient funding : yetersiz fon, para
 play a vital role in : önemli rol oynamak
 gigantic statue : devasa heykel
 meager salary : yetersiz maaş
 ambiguous movie ending : belirsiz film sonu
 abundant evidence : bol kanıt
 evident answer : net cevap
SIFAT TABLOSU -2
ÖNEMSİZ KAYDA DEĞER
NEGLIGIBLE CONSIDERABLE
TRIVIAL SUBSTANTIAL
UNIMPORTANT REMARKABLE
INSIGNIFICANT NOTABLE
TRIVIAL
ANA,TEMEL UYGUN, DÜZGÜN
FUNDAMENTAL
APPROPRIATE
BASIC
CONVENIENT
CHIEF
SUITABLE
PRIMARY
PROPER
ESSENTIAL
MAIN
ÜNLÜ,SEÇKİN TUHAF
FAMOUS BIZARRE
WELL-KNOWN STRANGE
EMINENT WEIRD
PROMINENT ODD
DISTINGUISHED AWKWARD
CELEBRATED UNUSUAL
ILLUSTRIOUS PECULIAR
NOTED ECCENTRIC
ACCLAIMED
RENOWNED
COLLOCATIONS
 renowned football player : ünlü futbolcu
 weird situation : tuhaf durum
 essential part of life : yaşamın temel parçası
 negligible issue : önemsiz konu
 substantial difference : kayda değer fark
 considerable impact : kayda değer etki
 celebrated scientist : ünlü bilim insanı
 primary goal : ana amaç
SIFAT TABLOSU - 3
DEĞERLİ YAYGIN
INVALUABLE COMMON
PRICELESS WIDESPREAD
PRECIOUS PREVALENT
VALUABLE UBIQUITOUS
INCALCULABLE
MANTIKLI MANTIKSIZ
ILLOGICAL
REASONABLE
IRRATIONAL
LOGICAL
IMPLAUSIBLE
PLAUSIBLE
SILLY
RATIONAL
RIDICULOUS
ACCEPTABLE
NONSENSE
TARAFSIZ KALICI, UZUN SÜRELİ
IMPARTIAL PERMANENT
OBJECTIVE LASTING
NEUTRAL ETERNAL
FAIR CONSTANT
UNBIASED PERPETUAL
COLLOCATIONS
 objective writer : tarafsız yazar
 lasting effect : kalıcı etki
 invaluable experience : paha biçilemez deneyim
 plausible explanation : mantıklı açıklama
 widespread belief : yaygın inanış
 irrational consideration : mantıksız düşünce
 impartial attitude : tarafsız tutum
 logical answer : mantıklı cevap
SIFAT TABLOSU - 4
YAKLAŞAN ZORUNLU
APPROACHING COMPULSORY
UPCOMING MANDATORY
IMPENDING OBLIGATORY
FORTHCOMING ENFORCED
IMMINENT
MUHTEŞEM, HARİKA DEĞİŞKEN
MAGNIFICIENT
SPLENDID
GORGEOUS
BRILLIANT VOLATILE
WONDERFUL CHANGING
SPECTACULAR FLUCTUATING
GLORIOUS UNSTABLE
FANTASTIC UNSTEADY
AWESOME
MARVELOUS
FABULOUS
KAPSAMLI UYGULANABİLİR
EXTENSIVE VIABLE
COMPREHENSIVE PRACTICAL
INCLUSIVE FEASIBLE
THOROUGH IMPLEMENTABLE
FAR-REACHING APPLICABLE
COLLOCATIONS
 approaching economic crisis : yaklaşan ekonomik kriz
 volatile economy : değişken ekonomi
 commercially viable : ticari olarak uygulanabilir
 thorough examination : kapsamlı inceleme
 compulsory education : zorunlu eğitim
 fabulous scenery : muhteşem manzara
 brilliant performance : muhteşem performans
 comprehensive analysis : kapsamlı analiz
SIFAT TABLOSU - 5
ZAYIF, SAVUNMASIZ, KIRILGAN FARKLI, ÇEŞİTLİ
VULNERABLE DIFFERENT
SUSCEPTIBLE DIVERSE
WEAK DISTINCT
DELICATE VARIED
FRAGILE VARIOUS
A WIDE VARIETY OF
SERT, KATI VERİMSİZ, ÇORAK
SOLID BARREN
RIGID INFERTILE
FIRM ARID
STRICT
RASTGELE, GELİŞİGÜZEL TEHLİKELİ
RANDOM DANGEROUS
HAPHAZARD HAZARDOUS
ARBITRARY PERILOUS
INDISCRIMINATE
COLLOCATIONS
 vulnerable to disease : hastalığa karşı zayıf
 different aspects of life : yaşamın farklı yönleri
 go on a strict diet : sıkı bir diyete girmek
 strict parents : katı, sert ebeveynler
 arid lands : çorak topraklar
 random selection : rastgele seçim
 dangerous chemicals : tehlikeli seçimler
SIFAT TABLOSU - 6
SON, NİHAİ TAM, KESİN
PRECISE
EVENTUAL CERTAIN
ULTIMATE DEFINITE
FINAL EXACT
ACCURATE
ZENGİN BULAŞICI
RICH
CONTAGIOUS
WEALTHY
INFECTIOUS
AFFLUENT
COMMUNICABLE
WELL-OFF
CONTRACTABLE
PROSPEROUS
ARDIŞIK, ART ARDA ÖLÜMCÜL
SUCCESSIVE FATAL
CONSECUTIVE LETHAL
SEQUENTIAL MORTAL
DEADLY
COLLOCATIONS
 eventual decision : nihai karar
 precise result : kesin sonuç
 wealthy merchant : zengin tüccar
 contagious disease : bulaşıcı hastalık
 successive attack : art arda taarruz
 mortal combat : ölümcül kavga
YDS HEDEF SIFATLAR
belirsiz anlamına gelen eş anlamlıları vague, obscure
ambiguous, unclear, uncertain, implicit,
indefinite olan kelime
açık, net anlamına gelen eş anlamlıları obvious
apparent, evident clear, explicit, certain olan
kelime
bol, çok anlamına gelen eş anlamlıları ample
abundant, plenty, numerous, innumerable,
countless, a lot of, copious olan kelime
büyük, devasa anlamına gelen eş anlamlıları enormous
giant, great, gigantic, massive, immense,
tremendous, colossal, huge olan kelime
az, yetersiz anlamına gelen eş anlamlıları few, meager
little, scarce, insufficient, inadequate olan
kelime
önemli anlamına gelen eş anlamlıları vital, crucial
critical, important, pivotal, paramount,
significant
önemsiz anlamına gelen eş anlamlıları trivial, negligible
unimportant, insignificant, trifling olan
kelime
kayda değer, hatrı sayılır anlamına gelen eş considerable
anlamlıları substantial, remarkable, notable
olan kelime
ana, temel, başlıca anlamına gelen eş fundamental
anlamlıları basic, chief, main, primary,
essential olan kelime
uygun, düzgün anlamına gelen eş anlamlıları convenient
appropriate, proper, suitable olan kelime
ünlü anlamına gelen eş anlamlıları famous, renowned
well-known, prominent, eminent,
distinguished, noted, acclaimed, illustrious
olan kelime
tuhaf anlamına gelen eş anlamlıları bizarre, peculiar
strange, weird, odd, awkward, unusual,
eccentric olan kelime
değerli, paha biçilemez anlamına gelen eş invaluable
anlamlıları priceless, valuable, precious,
incalculable olan kelime
yaygın anlamına gelen eş anlamlıları prevalent
widespread, common, ubiquitous olan
kelime
mantıklı anlamına gelen eş anlamlıları reasonable
plausible, logical, acceptable, rational olan
kelime
saçma, mantıksız anlamına gelen eş nonsense
anlamlıları silly, absurd, irrational, illogical,
implausible olan kelime
tarafsız, nesnel anlamına gelen eş anlamlıları impartial
objective, fair, unbiased, neutral olan kelime
kalıcı, uzun süreli anlamına gelen eş lasting
anlamlıları permanent, constant, eternal,
perpetual olan kelime
yaklaşan, eli kulağında anlamına gelen eş imminent
anlamlıları approaching, forthcoming,
impending, upcoming olan kelime
zorunlu anlamına gelen eş anlamlıları enforced
compulsory, mandatory, obligatory olan
kelime
muhteşem, harika anlamına gelen eş marvelous
anlamlıları magnificient, splendid, gorgeous,
brilliant, wonderful, spectacular, glorious,
fantastic, awesome, fabulous olan kelime
değişken, dalgalı anlamına gelen eş volatile
anlamlıları changing, fluctuating, unsteady
olan kelime
kapsamlı, detaylı anlamına gelen eş thorough
anlamlıları comprehensive, extensive, far
reaching, inclusive olan kelime
uygulanabilir anlamına gelen eş anlamlıları viable
applicable, practical, implementable, feasible
olan kelime
AYKUTHOCAYDS
FİİL TABLOSU - 1
ENGELLEMEK, ÖNLEMEK NEDEN OLMAK
CAUSE
PREVENT LEAD TO
HINDER GIVE RISE TO
HAMPER BRING ABOUT
OBSTRUCT INDUCE
IMPEDE ENGENDER
THWART RESULT IN
INHIBIT CONTRIBUTE TO *
ARTMAK, ARTTIRMAK AZALMAK, AZALTMAK
DECREASE
INCREASE DECLINE
RISE DIMINISH
SOAR DESCEND
SKYROCKET PLUMMET
GO UP LOWER
MOUNT SHRINK
ASCEND LESSEN
AUGMENT REDUCE
MITIGATE
DWINDLE
İÇERMEK ..DEN OLUŞMAK
INCLUDE CONSIST OF
INVOLVE COMPRISE OF
INCORPORATE COMPOSE OF
ENCOMPASS BE MADE UP OF
CONTAIN
COLLOCATIONS
 increase dramatically : kayda değer şekilde artmak
 decrease markedly : epeyce azalmak
 impede the production : üretimi engellemek
 prevent heart diseases : kalp hastalıklarını önlemek
 lead to economic crisis : ekonomik krize yol açmak
 bring about drought : kuraklığa neden olmak
 result in a tragedy : acı son ile bitmek
 contribute to fatal diseases : ölümcül hastalıklara neden olmak
 contain many flaws : birçok hata içermek
 encompass many opportunities : birçok fırsat içermek
 consist of many islands : birçok adadan oluşmak
 be made up of hydrogen and oxygen : hidrojen ve oksijenden oluşmak
FİİL TABLOSU - 2
GEREKTİRMEK YATIŞTIRMAK, DİNDİRMEK
REQUIRE ALLEVIATE
NECESSITATE SOOTHE
CALL FOR * MITIGATE
WARRANT * RELIEVE
ENTAIL EASE
KÖTÜLEŞMEK, KÖTÜLEŞTİRMEK KÖKÜNÜ KAZIMAK
DETERIORATE WIPE OUT

AGGRAVATE EXTERMINATE
MAKE WORSE ERADICATE
EXACERBATE ANNIHILATE
SAĞLAMLAŞTIRMAK KORUMAK
PRESERVE
FORTIFY
CONSERVE
CONSOLIDATE
PROTECT
REINFORCE
SHIELD
STRENGHTEN
GUARD
COLLOCATIONS
 require patience : sabır gerektirmek

 alleviate pain : acıyı dindirmek
 deteriorate the current situation : mevcut durumu kötüleştirmek
 wipe out dinasours : dinazorların kökünü kazımak
 fortify the political system : siyasi sistemi güçlendirmek
 strengthen the border : sınırı sağlamlaştırmak
 conserve the endangered animals : tehlikedeki hayvanları korumak
FİİL TABLOSU - 3
..DEN KAYNAKLANMAK ORTAYA ÇIKARMAK
RESULT FROM REVEAL

ARISE FROM UNEARTH
STEM FROM UNVEIL
BE CAUSED BY UNCOVER
BE ROOTED IN UNRAVEL
DISCLOSE
İDDİA ETMEK, İLERİ SÜRMEK TAHMİN ETMEK
CLAIM
ASSERT
PREDICT
ALLEGE
ESTIMATE
CONTEND
FORECAST
MAINTAIN *
FORETELL
PUT FORWARD
FORESEE
PUT FORTH
PROJECT
SUGGEST
TEHLİKEYE ATMAK KARŞILAŞMAK
ENDANGER ENCOUNTER
IMPERIL CONFRONT
JEOPARDIZE FACE
PUT IN JEOPARDY RUN INTO
PUT AT RISK COME ACROSS
COLLOCATIONS
 be caused by a mistake : bir hatadan kaynaklanmak

 unearth the facts : gerçekleri ortaya çıkarmak
 assert the contrary : aksini iddia etmek
 predict the future : ileriyi görmek
 endanger one’s life : birisinin hayatını tehlikeye atmak
 run into problems : problemlerle karşılaşmak
FİİL TABLOSU - 4
DEĞİŞTİRMEK YASAKLAMAK
CHANGE BAN
ALTER BAR
SHIFT OUTLAW
MODIFY FORBID
TRANSFORM PROHIBIT
OLUŞTURMAK YAPMAK, YÜRÜTMEK
MAKE UP CARRY OUT

ACCOUNT FOR CONDUCT
CONSTITUTE PERFORM
FORM DO
GÖSTERMEK GEÇMEK, ÜSTÜN GELMEK
SURPASS
INDICATE
OVERTAKE
SHOW
EXCEED
INDICATE
OUTNUMBER
SIGNIFY
OUTCLASS
COLLOCATIONS
 change the political structure : politik yapıyı değiştirmek
 ban the smoking : sigara içmeyi yasaklamak
 account for 20% : yüzde 20’sini oluşturmak
 carry out an experiment : deney yapmak, yürütmek
 indicate the results : sonuçları göstermek
 surpass the expectations : beklentileri aşmak, geçmek
FİİL TABLOSU - 5
BAŞARMAK GÖRMEZDEN GELMEK
SUCCEED IGNORE
ACHIEVE OVERLOOK
ACCOMPLISH DISREGARD
MANAGE NEGLECT
RULE OUT
PLAY DOWN
ARAŞTIRMAK, İNCELEMEK ÜSTESİNDEN GELMEK
INVESTIGATE COPE WITH

SCRUTINIZE DEAL WITH
EXAMINE GET OVER
ANALYZE OVERCOME
DELVE INTO TACKLE
LOOK INTO HANDLE
SURMOUNT
FAYDALANMAK ONAYLAMAK
EXPLOIT *
UTILIZE APPROVE
HARNESS CONFIRM
MAKE USE OF ENDORSE
TAKE ADVANTAGE OF RATIFY
CAPITALIZE ON CERTIFY
BENEFIT FROM
REAP THE BENEFIT OF
COLLOCATIONS
 cope with challenges : zorlukların üstesinden gelmek

 neglect health : sağlığı ihmal etmek
 look into a crime : bir suçu incelemek
 manage to learn : öğrenmeyi başarmak
 harness solar energy : güneş enerjisinden faydalanmak
 ratify the treaty : anlaşmayı onaylamak
YDS HEDEF FİİLLER
engellemek anlamına gelen eş anlamlıları impede
prevent, hinder, hamper, obstruct, inhibit
olan kelime
neden olmak anlamına gelen eş anlamlıları engender
cause, lead to, give rise to, bring about,
induce, contribute to olan kelime
artmak, arttırmak anlamına gelen eş soar
anlamlıları increase, rise, skyrocket, mount,
ascend, augment olan kelime
azalmak, azaltmak anlamına gelen eş plummet
anlamlıları decrease, decline, descend,
diminish, reduce, dwindle, shrink, lessen,
mitigate olan kelime
içermek, kapsamak anlamına gelen eş encompass
anlamlıları include, involve, incorporate,
contain olan kelime
başarmak anlamına gelen eş anlamlıları manage to
achieve, accomplish, succeed olan kelime
sağlamlaştırmak anlamına gelen eş fortify
anlamlıları reinforce, consolidate, strenghten
olan kelime
yatıştırmak, dindirmek anlamına gelen eş soothe
anlamlıları alleviate, mitigate, relieve, ease
olan kelime
kötüleştirmek anlamına gelen eş anlamlıları aggravate
deteriorate, make worse, exacerbate olan
kelime
kökünü kazımak anlamına gelen eş eradicate
anlamlıları wipe out, exterminate, annihilate
olan kelime
meydana gelmek anlamına gelen eş come about
anlamlıları occur, happen, take place olan
kelime
ortaya çıkmak anlamına gelen eş anlamlıları originate
appear, emerge olan kelime
korumak anlamına gelen eş anlamlıları shield
protect, conserve, preserve, guard olan
kelime
açığa çıkarmak, ortaya çıkarmak anlamına reveal
gelen eş anlamlıları unearth, unveil, uncover,
unravel, disclose olan kelime
iddia etmek, ileri sürmek anlamlarına gelen maintain
eş anlamlıları suggest, claim, assert, allege,
put forward, put forth olan kelime
..den kaynaklanmak anlamına gelen eş be caused by
anlamlıları stem from, arise from, result from
olan kelime
tahmin etmek anlamına gelen eş anlamlıları project
predict, forecast, foresee, foretell olan kelime
geçmek, üstün gelmek anlamlarına gelen eş surpass
anlamlıları exceed, overtake, outnumber,
outclass, outperform olan kelime
yasaklamak anlamına gelen eş anlamlıları outlaw
prohibit, forbid, ban, bar olan kelime
tehlikeye atmak anlamına gelen eş anlamlıları imperil
endanger, put in jeopardy, put at risk,
jeopardize olan kelime
karşılaşmak anlamına gelen eş anlamlıları encounter
confront, face, run into, come across olan
kelime
değiştirmek anlamına gelen eş anlamlıları shift
change, alter, transform, modify olan kelime
oluşturmak anlamına gelen eş anlamlıları account for
make up, constitute olan kelime
yapmak, yürütmek anlamına gelen eş conduct
anlamlıları carry out, perform olan kelime
araştırmak, incelemek anlamlarına gelen eş scrutinize
anlamlıları investigate, examine, look into,
delve into, analyze olan kelime
üstesinden gelmek anlamlarına gelen eş surmount
anlamlıları cope with, deal with, get over,
overcome, tackle, handle olan kelime
görmezden gelmek anlamına gelen eş rule out
anlamlıları ignore, overlook, disregard,
neglect, play down olan kelime
göstermek anlamına gelen eş anlamlıları signify
show, demonstrate, indicate olan kelime
..den oluşmak anlamına gelen eş anlamlıları be made up of
consist of, comprise of, compose of olan
kelime
faydalanmak, yararlanmak anlamına gelen eş harness
anlamlıları make use of, take advantage of,
benefit from, reap the benefit of, capitalize
olan, exploit, utilize olan kelime
onaylamak anlamına gelen eş anlamlıları ratify
approve, confirm, endorse olan kelime
ihlal etmek anlamına gelen eş anlamlıları infringe
violate, breach, break olan kelime
ayırt etmek anlamına gelen eş anlamlıları discriminate
distinguish, differentiate olan kelime
ertelemek anlamına gelen eş anlamlıları adjourn
postpone, delay, put off olan kelime
maruz kalmak, başından geçmek anlamına undergo
gelen eş anlamlıları be exposed to,
experience, go through olan kelime
şaşırtmak anlamına gelen eş anlamlıları perplex
bewilder, surprise, astonish, intrigue olan
kelime
AYKUTHOCAYDS
AYKUT HOCA HEDEF İSİM TABLOLARI
AMAÇ, HEDEF EĞİLİM, MEYİL ÖZELLİK ENGEL
 TARGET  DISPOSITION  PROPERTY  BARRIER
 GOAL  PREDISPOSITION  FEATURE  OBSTACLE
 PURPOSE  TENDENCY  TRAIT  HINDRANCE
 OBJECTIVE  LEANING  CHARACTERISTIC  IMPEDIMENT
 AIM  INCLINATION  ATTRIBUTE  HURDLE
ZORLUK KONU, MESELE EKSİKLİK İLİŞKİ, BAĞLANTI

 HARDSHIP  ISSUE  SHORTAGE  RELATIONSHIP
 DIFFICULTY  MATTER  LACK  CONNECTION
 CHALLENGE  TOPIC  DEFICIENCY  CORRELATION
 TROUBLE  SUBJECT  ASSOCIATION
 LINK
OLASILIK TEHLİKE TUTUM, DAVRANIŞ BAŞARI
 POSSIBILITY  HAZARD  ATTITUDE  ACHIEVEMENT
 PROBABILITY  DANGER  BEHAVIOUR  ACCOMPLISHMENT
 LIKELIHOOD  PERIL  MANNER  SUCCESS
 PROSPECT  JEOPARDY
KESİNLİK, AÇIKLIK BELİRSİZLİK DEĞİŞİM GEREKLİLİK

 PRECISION  AMBIGUITY  CHANGE  NECESSITY
 ACCURACY  OBSCURITY  ALTERATION  ENTAILMENT
 CERTAINTY  UNCERTAINTY  TRANSFORMATION  REQUIREMENT
 CLARITY  REQUISITE
İDDİA FELAKET YAYGINLIK ZENGİNLİK

 CLAIM  CALAMITY  PREVALENCE  PROSPERITY
 ASSERTION  DISASTER  UBIQUITY  WEALTH
 ALLEGATION  CATASTROPHE  RICHNESS
 AFFLUENCE
AYKUT HOCA HEDEF ZARF TABLOLARI
ÖNEMLİ ÖLÇÜDE, TAMAMEN ESASEN ÖZELLİKLE
EPEYCE  COMPLETELY  PRIMARILY  ESPECIALLY
 DRAMATICALLY  TOTALLY  MAINLY  PARTICULARLY
 SUBSTANTIALLY  WHOLLY  PRINCIPALLY  MOST NOTABLY
 CONSIDERABLY  FULLY  ESSENTIALLY  SPECIFICALLY
 EXPONENTIALLY  UTTERLY  FUNDAMENTALLY
 DRASTICALLY  ENTIRELY  CHIEFLY
 MARKEDLY
 SIGNIFICANTLY
 ENORMOUSLY
SADECE NEREDEYSE, YAKLAŞIK SONUNDA TAM, KESİN OLARAK

 ONLY OLARAK  FINALLY  PRECISELY
 MERELY  APPROXIMATELY  EVENTUALLY  DEFINITELY
 SOLELY  ROUGHLY  ULTIMATELY  CERTAINLY
 PURELY  NEARLY  ACCURATELY
 PRACTICALLY  EXACTLY
 VIRTUALLY
NİSPETEN SÜREKLİ OLARAK HIZLI ŞEKİLDE BİLEREK, KASTEN

 RELATIVELY  CONSTANTLY  RAPIDLY  DELIBERATELY
 COMPARATIVELY  CONTINUOUSLY  QUICKLY  KNOWINGLY
 PERPETUALLY  SWIFTLY  INTENTIONALLY
 INCESSANTLY  HASTİLY
YOĞUN, KAPSAMLI RASTGELE DERİNDEN KAÇINILMAZ ŞEKİLDE

ŞEKİLDE  RANDOMLY  PROFOUNDLY  INEVITABLY
 EXTENSIVELY  HAPHAZARDLY  DEEPLY  INESCAPABLY
 THOROUGHLY  UNAVOIDABLY
KISMEN MUHTEMELEN SON ZAMANLARDA NEYAZIK Kİ

 PARTLY  PROBABLY  RECENTLY  UNFORTUNATELY
 PARTIALLY  POSSIBLY  LATELY  UNLUCKILY
 PRESUMABLY
 LIKELY
AYKUT HOCA YDS İÇİN ÖNEMLİ EDATLI KALIPLAR
IN AT
be in jeopardy : tehlikede olmak at a great pace : büyük bir hızla
be in one’s infancy : yolun başında olmak at an unprecedented rate : eşsiz oranda
be shrouded in mystery : gizemini korumak at regular intervals : düzenli aralıklarla
in many aspects : pek çok bakımdan at all costs : ne pahasına olursa olsun
in the short term : kısa vadede aim at doing sth : ..mayı amaçlamak
TO ON
to a large extent : büyük ölçüde on a regular basis : düzenli olarak
pay homage to : ..e saygı göstermek on a grand scale : büyük ölçekte
pose a threat to : ..e tehdit oluşturmak shed light on : ..e ışık tutmak
hold clues to : ..e dair ipucu bulundurmak place a burden on : ..e yük oluşturmak
give priority to : ..e öncelik vermek rely heavily on : büyük ölçüde ..e bel bağlamak
OF FOR
be of importance : öneme sahip olmak for all the efforts : tüm çabalara rağmen
leading cause of : ..nın başlıca sebebi hold accountable for : ..den sorumlu tutmak
a myriad of : bir sürü pave the way for : ..e zemin hazırlamak
reap the benefit of : ..den faydalanmak breeding ground for : … için gelişme alanı
be of the opinion that : ..fikrine sahip olmak zest for life : yaşama sevinci
FROM INTO
derive pleasure from : ..den zevk almak provide insight into : anlayış sağlamak
ranging from … to .. : ..den tutun ..e kadar a short glimpse into : ..e kısa bakış
far from reality : gerçeklikten uzak take into account : ..yı hesaba katmak
from all walks of life : her kesimden launch probe into : ..e soruşturma başlatmak
start from scratch : sıfırdan başlamak plunge into recession : resesyona sokmak
WITH AGAINST
coincide with : ..ile denk gelmek against all odds : her şeye rağmen
teem with : ile dolu olmak hold grudge against : ..e karşı kin beslemek
when compared with / to : ile kıyaslandığında file a lawsuit against : ..e karşı dava açmak
be diagnosed with : ..teşhisi koyulmak wage a war against : ..e karşı savaş açmak
comply with the rules : kurallara uymak impose sanction against : ..yaptırım uygulamak
WITHOUT BY
without any hesitation : tereddütsüz by no means : katiyen
without one’s consent : izni olmadan by a hair’s breadth : kıl payı
without any exception : istisnasız by a large majority : büyük çoğunlukla
without any excuse : gerekçe göstermeden abide by the rules
without any delay : gecikmeden by definition : doğası, tanımı gereği
AYKUT HOCA YDS İÇİN ÖNEMLİ KELİME KALIPLARI
remain a mystery : gizemini korumak undergo a change : değişime uğramak
remain uncertain : belirsizliğini korumak undergo treatment : tedavi görmek
remain hidden : gizli kalmak undergo operation : ameliyat olmak
remain intact : sağlam kalmak undergo a test : testten geçmek
remain impartial : tarafsız kalmak undergo maintenance : bakım görmek
common belief : sağ duyu claim lives : can almak
common good : kamu yararı claim a right : hak iddia etmek
common ground : ortak fayda claim a compensation : tazminat istemek
common goal : ortak hedef claim damages : hasar talebinde bulunmak
common ancestor : ortak ata claim the opposite : tersini iddia etmek
raise a question : bir konuyu gündeme getirmek cover the demands : talepleri karşılamak
raise awareness : bilinçlendirmek cover the damage : hasarı karşılamak
raise concern : endişeleri dile getirmek cover a distance : mesafe katetmek
raise a claim : bir iddia öne sürmek cover the expense : masrafı karşılamak
raise a child : çocuk yetiştirmek cover the debt : borcu kapamak
take precaution : önlem almak adopt a child : evlat edinmek
take action : harekete geçmek adopt a manner : tutum sergilemek
take revenge : intikam almak adopt an approach : yaklaşım benimsemek
take chances : risk almak adopt an idea : bir fikir benimsemek
take a stance : tutum takınmak adopt a policy : bir politika gütmek
impose sanction : yaptırım uygulamak bear resemblance to : benzemek
impose a fine : para cezası getirmek bear meaning : anlam taşımak
impose a burden : yük oluşturmak bear grudge : kin beslemek
impose a tax : vergi getirmek bear responsibility : sorumluluk taşımak
impose restriction : kısıtlama getirmek bear enmity : düşmanlık beslemek
pose a threat : tehdit oluşturmak gain popularity : ün kazanmak
pose a danger : tehlike arz etmek gain momentum : ivme kazanmak
pose a challenge : zorluk teşkil etmek gain resistance : direnç kazanmak
pose a problem : sorun teşkil etmek gain recognition : tanınmak
pose a risk : risk teşkil etmek gain an impression : izlenim edinmek
domestic waste : evsel atık yield fruit : meyve vermek
domestic flights : iç hat uçuşları yield result : sonuç vermek
domestic violence : aile içi şiddet yield clues : ipucu bulundurmak
domestic affairs : iç meseleler yield a profit : kazanç getirmek
domestic policy : iç politika yield a benefit : fayda getirmek
AYKUT HOCA YDS İÇİN ÖNEMLİ KALIPLAR
ASSOCIATE BODY
business associate : iş ortağı regulatory body : düzenleyici kuruluş
associate professor : doçent doktor a growing body of : artan sayıda
associate attorney : ücretli avukat body of lawyers : baro
associate member : kısmi üye bodily functions : bedensel işlevler
associate degree : ön lisans derecesi celestial bodies : gök cisimleri
NO UPON
in no time : çok geçmeden upon arrival : vardıktan sonra
by no means : katiyen upon complaint : şikayet üzerine
of no avail : boşuna upon completion : tamamladığında
no ifs and buts : aması maması yok upon impact : çarptığında
no longer : artık upon enforcement : yürürlüğü girdiğinde
BREAK EYE
break the laws : kanunları çiğnemek turn a blind eye : görmezden gelmek
break new ground : çığır açmak see eye to eye : aynı fikirde olmak
break the mold : ezber bozmak in the public eye : halkın gözü önünde
make a clean break : yeni sayfa açmak catch one’s eye : dikkatini çekmek
break a record : rekor kırmak hit the bull’s eye : başarılı olmak
END LONG
come to a dead end : çıkmaza girmek before long : çok geçmeden
come to a end : sona ermek long before : uzun zaman önce
end in smoke : sonuçsuz kalmak all the livelong day : gün boyunca
put an end : sona erdirmek in the long run : uzun vadede
to this end : bu amaçla for a long time : uzun zamandır
TIME TERM
at that time : o zamanlar in terms of : ..açısından
for the time being : şimdilik on equal terms : başabaş
in due time : vakti gelince come to terms with : ile mutabık kalmak
over time : zamanla in the short term : kısa vadede
a matter of time : an meselesi coin the term : bir şeyi adlandırmak
STATE VIEW
states of matter : maddenin halleri point of view : bakış açısı
state of emergency : acil durum world view : dünya görüşü
state of mind : ruh hali aerial view : havadan görünüş
state affairs : devlet işleri hold a view : fikir sahibi olmak
state of alert : alarm durumu be viewed as : ..olarak görülmek
KELİME KALIPLARI - 1
TO A LARGE EXTENT BÜYÜK ÖLÇÜDE
PLACE A BURDEN ON ..E YÜK OLMAK
POSE A THREAT TO ..E TEHDİT OLUŞTURMAK
AT A GREAT PACE BÜYÜK BİR HIZLA
ON A REGULAR BASIS DÜZENLİ OLARAK
ÖRNEK CÜMLELER
TO A LARGE EXTENT
▪ Positive information changes the negative first impressions of
people to a large extent even though it is about something trivial.
▪ Pozitif bilgi önemsiz bir şey hakkında olsa da insanların olumsuz ilk
izlenimlerini büyük ölçüde değiştirir.
PLACE A BURDEN ON
▪ The Covid - 19 restrictions have placed a big economic burden on

the countries.
▪ Covid – 19 kısıtlamaları ülkelere büyük bir ekonomik yük getirmiştir.
POSE A THREAT TO
▪ Hydroelectricity plants pose several threats to the environment

because they could lead to the extinction of endemic species and
block fish migration.
▪ Hidroelektrik santralleri çevreye birçok tehdit teşkil eder çünkü
endemik türlerin yok olmasına sebep olabilir ve balık göçünü
engelleyebilir.
AT A GREAT PACE
▪ In the last few years, the budget deficit has increased at a great
pace and the government has to take some precautions.
▪ Son birkaç yılda bütçe açığı büyük bir hızla artmıştır ve hükümetin
bazı önlemler alması gerekiyor.
ON A REGULAR BASIS
▪ According to the World Health Organization, people who consume

one to two cans of sugary drinks on a regular basis are 26% more
likely to develop Type 2 diabetes than those who rarely drink them.
▪ Dünya Sağlık Örgütüne göre, düzenli olarak günde 1-2 teneke
şekerli içecek tüketenlerin nadiren onları tüketenlerden yüzde 26
daha fazla tip 2 diyabete yakalanması muhtemeldir.
BE IN ONE’S INFANCY YOLUN BAŞINDA OLMAK
PROVIDE INSIGHT INTO ..E YÖNELİK ANLAYIŞ SAĞLAMAK
REAP THE BENEFIT OF ..DEN FAYDALANMAK
PUT IN JEOPARDY TEHLİKEYE ATMAK
AT AN UNPRECEDENTED RATE BENZERSİZ ORANDA
ÖRNEK CÜMLELER
BE IN ONE’S INFANCY
▪ Even if much progress has been made in the realm of genetic
engineering for the past 10 years, it is still in its infancy.
▪ Son on yıldır genetik mühendislik alanında epey bir ilerleme
katedilse de, o hala yolun başındadır.
PROVIDE INSIGHT INTO
▪ The meteorite pieces are among the oldest planetary artifacts ever
discovered and could provide insight into the surface conditions on
Mars.
▪ Göktaşı parçaları şu ana kadar keşfedilen en eski gezegen yapıları
arasındadır ve Mars üzerindeki yüzey koşullarına dair fikir
sağlayabilir.
REAP THE BENEFIT OF
▪ Oil companies are expected to reap the benefits of a spike in crude
oil prices.
▪ Petrol şirketlerinin ham petrol fiyatlarındaki artıştan faydalanması
bekleniyor.
PUT IN JEOPARDY
▪ The Sumatran tiger faces a number of very serious threats, which
are putting their existence in jeopardy.
▪ Sumatran kaplanı bir dizi çok ciddi tehditle karşılaşır, ki bu onları
varlıklarını tehlikeye atıyor.
AT AN UNPRECEDENTED RATE
▪ Unemployment is spiking at an unprecedented rate in the USA and
the coronavirus recession will cause Trump to experience a historic
defeat in the national election.
▪ İşsizlik Amerikada benzersiz bir oranda yükseliyor ve koronavirüs
resesyonu Trump’un ulusal seçimde tarihi bir yenilgi almasına
sebep olacak.
AT REGULAR INTERVALS DÜZENLİ ARALIKLARLA
RAISE AWARENESS ABOUT FARKINDALIĞI ARTTIRMAK
BE SHROUDED IN MYSTERY GİZEMİNİ KORUMAK
HOLD CLUES TO ..E DAİR İPUCU BULUNDURMAK
CEASE TO EXIST VARLIĞI SONA ERMEK
ÖRNEK CÜMLELER
AT REGULAR INTERVALS
▪ A good way to protect your computer against hackers or pirates is

to install an anti-virus programme that is updated at regular
intervals.
▪ Bilgisayarını hacker ve korsanlara karşı korumanın en iyi yolu
düzenli aralıklarla güncellenen anti virüs programı kurmaktır.
RAISE AWARENESS ABOUT
▪ Greenpeace works to raise awareness about the dangers that

threaten our planet today
▪ Greenpace bugün gezegenimizi tehdit eden tehlikere dair
farkındalığı arttırmaya çalışır.
BE SHROUDED IN MYSTERY
▪ Covid-19 broke out in Wuhan in 2020, but the precise origin and the
cause of the virüs is shrouded in mystery.
▪ Covid-19 2020 yılında Wuhanda ortaya çıktı ama kesin kökeni ve
sebebi belirsizliğini koruyor.
HOLD CLUES TO
▪ The archeologists have unearthed a new city and it holds clues to

the ancient civilizations.
▪ Arkeologlar yeni bir şehir ortaya çıkardı be o eski medeniyetlere
dair ipucu bulundurur.
CEASE TO EXIST
▪ Once regarded as the great power of the world, the Ottoman Empire
lasted for approximately 600 years and ceased to exist with
foundation of Turkish Republic.
▪ Bir zamanlar dünyanın süper gücü olarak görülen Osmanlı
imparatorluğu yaklaşık 600 yıl varlığını sürdürdü ve Türkiye
Cumhuriyeti’nin kurulmasıyla varlığı sona erdi.
GIVE PRIORITY TO ..E ÖNCELİK VERMEK
POSE A CHALLENGE TO ..E ZORLUK TEŞKİL ETMEK
COVER THE DEMANDS TALEPLERİ KARŞILAMAK
IN THE LONG RUN / TERM UZUN VADEDE
TAKE A TOLL ON ..E ZARAR VERMEK
ÖRNEK CÜMLELER
GIVE PRIORITY TO
▪ In order to lessen the impact of climate change, the industralized
nations must give priority to switching to renewable energy
sources.
▪ İklim değişikliğinin etkisini azaltmak için, sanayileşmiş toplumlar
yenilenebilir enerji kaynaklarına geçişe öncelik vermelidir.
POSE A CHALLENGE TO
▪ Increasing unemployment and budget deficit poses the biggest
challenge to the governments ahead of the election.
▪ Artan işsizlik ve bütçe açığı seçimler öncesinde hükümetlere en
büyük zorluğu teşkil etmektedir.
COVER THE DEMANDS
▪ Currently, the automotive industry is having difficulty in covering
the demands of people as a result of the chip shortage.
▪ Şu an, otomotiv sektörü çip kıtlığının neticesinde, insanların
taleplerini karşılamakta zorluk yaşıyor.
IN THE LONG RUN / TERM
▪ In the long run, population growth will affect every aspect of our
lives.
▪ Uzun vadede, nüfus artışı yaşamımızın her yönünü etkileyecek.
TAKE A TOLL ON
▪ The coronavirus has taken a toll on every aspect of olur lives

ranging from education to tourism.
▪ Koronavirüs eğitimden tutun turizme kadar yaşamımızın her
yönüne zarar verdi.
WITH THE ADVENT OF ..NIN GELMESİYLE
FROM ALL WALKS OF LIFE TOPLUMUN HER KESİMİNDEN
REMAIN INTACT SAĞLAM KALMAK
SUFFER A SETBACK AKSAKLIK YAŞAMAK
PUT STH IN PLACE BİR ŞEYİ DEVREYE SOKMAK
ÖRNEK CÜMLELER
WITH THE ADVENT OF
▪ With the advent of internet, social life has undergone

transformation at an unprecedented rate.
▪ İnternetin gelmesiyle sosyal hayat benzersiz oranda değişime
uğradı.
FROM ALL WALKS OF LIFE
▪ The Covid-19 has affected people from all walks of life and life has
come to a standstill.
▪ Covid 19 toplumun her kesiminden insanı etkilemiştir ve yaşam
durma noktasına gelmiştir.
REMAIN INTACT
▪ Tutankhamun is well known to future generations mostly because

of his treasure-filled tomb, which has remained intact.
▪ Tutankhamun gelecek nesiller tarafından çoğunlukla sağlam
kalmış olan hazineyle dolu mezarıyla bilinir.
SUFFER A SETBACK
▪ Efforts to reopen US economy has suffered a setback after

dramatic surge in new coronavirus cases.
▪ Amerikan ekonomisini yeniden açma çabaları yeni koronavirüs
vakalarındaki bariz artışın ardından aksaklık yaşamaktadır.
PUT STH IN PLACE
▪ If we are to be successful in conserving Earth's biological diversity,

vigorous efforts immediately should be put in place to reduce the
emissions of greenhouse gases.
▪ Eğer dünyanın biyolojil çeşitliliğini korumada başarılı olmak
istiyorsak, bir an önce sera gazı emisyonunu azalmak için yoğun
çabalar devreye sokulmalı.
YIELD RESULT SONUÇ VERMEK
BE IN DIRE NEED OF BİR ŞEYE AŞIRI MUHTAÇ OLMAK
FALL VICTIM TO ..E KURBAN GİTMEK
AGAINST ALL ODDS HER ŞEYE RAĞMEN
USHER IN A NEW ERA YENİ BİR ÇAĞ AÇMAK
ÖRNEK CÜMLELER
YIELD RESULT
▪ Artifical intelligence may yield some unxpected results for

humanity in the near future.
▪ Yapay zekâ yakın gelecekte insanlık için bazı beklenmeyen sonuçlar
verebilir.
BE IN DIRE NEED OF
▪ Unfortunately, the refugees are in dire need of basic needs such as

clothing, eating and sheltering
▪ Ne yazık ki mültecileri giyinme, yeme, barınma temel ihtiyaçlara
aşırı muhtaçlar.
FALL VICTIM TO
▪ Many small businesses have fallen victim to the recession in the

course of Covid-19 pandemic
▪ Birçok küçük işletme covid-19 esnasındaki resesyona yenik düştü.
AGAINST ALL ODDS
▪ You should bear in mind that success depends on hope and

willingness to continue against all odds.
▪ Başarının her şeye rağmen devam etmeye yönelik umut ve
istekliliğe bağlı olduğunu aklında bulundurmalısın.
USHER IN A NEW ERA
▪ American aerospace company SpaceX was founded in 2002 in order

to usher in the era of commercial spaceflight.
▪ Amerikan uzay şirketi Spacex ticari uzay yolu çağını başlatmak için
2002 yılında kuruldu.
2022 YDS HEDEF İLERİ SEVİYE 50 KELİME
embezzle : zimmetine geçirmek forsake : terk etmek, vazgeçmek
fraudulent : hileli, sahte pledge : vaat etmek, yemin etmek
enmity : düşmanlık temperament : huy, mizaç
fabricate : uydurmak annex : ilhak etmek
impeccable : kusursuz, hatasız confiscate : el koymak
prudent : ihtiyatlı, sağduyulu reminiscent of : ..yı andıran, anımsatan
appease : bastırmak (açlığı vb.) appalling : korkunç
erratic : değişen, dengesiz belligerent : savaşçı, kavgacı
avert : bertaraf etmek, yön değiştirmek mishap : aksilik
menace : tehdit, tehlike proximity : yakınlık
apathy : ilgisizlik, kayıtsızlık malicious : kötü amaçlı
endeavor : çabalamak terminal : tedavii olmayan
stringent : katı, sert imperceptible :algılanamaz
loathe : nefret etmek celestial : gökyüzü ile ilgili
rudimentary : ilkel, gelişmemiş somewhat : nispeten
ridicule : alay etmek faulty : hatalı
pernicious : tehlikeli, ölümcül stagnation : durgunluk
lucrative : kazançlı subsidy : para yardımı
sentiment : duygu, düşünce evoke : hatırlatmak
unilateral : tek taraflı demise : ölüm, son
bilateral : karşılklı, iki taraflı nullify : iptal etmek
trilateral : üç taraflı emancipated : özgürlüğüne kavuşmuş
nocturnal : geceleyin olan merit : fayda
precipitate : zemin hazırlamak reclusive : toplumdan uzaklaşmış
intercept : engel olmak, önlemek determinant : belirleyici faktör
AYKUTHOCAYDS
AYKUTHOCAYDS HEDEF PHRASAL VERBS EŞ ANLAM ÇALIŞMASI
stem from : ..den kaynaklanmak arise from, result from, be caused by

carry out : yürütmek, yerine getirmek conduct, perform, do, implement
turn down : reddetmek reject, refuse, decline
set up : kurmak establish, found
make up : oluşturmak account for, constitute
look into : araştırmak investigate, delve into, analyze
cope with : başa çıkmak deal with, surmount, overcome, get over
end up with : ..ile sonuçlanmak result in, culminate in
make up for : telafi etmek compensate for
wipe out : kökünü kazımak eradicate, exterminate, annihilate
put up with : katlanmak withstand, bear, tolerate
put off : ertelemek delay, postpone, adjourn
call off : iptal etmek cancel, nullify, invalidate
use up : tüketmek deplete, exhaust
take part in : katılmak participate in, join, attend
figure out : çözmek, anlamak find out, sort out, make out
put forward : ileri sürmek put forth, suggest, offer, assert, allege
rule out : görmezden gelmek ignore, overlook, disregard, neglect
draw on : faydalanmak utilize, exploit, make use of
call for : gerektirmek necessitate, entail, require, warrant
rest on : ..e dayalı olmak be based on, depend on, rely on
abide by : ..e uymak conform to, stick to, adhere to
cut down on : azaltmak decrease, diminish, lessen, mitigate
come about : meydana gelmek occur, happen, take place
run into : karşılaşmak face, encounter, confront
give up : vazgeçmek, bırakmak quit, abandon, renounce
pull through : iyileşmek get over, recover from
keep up with : ayak uydurmak keep pace with, catch up with
back up : desteklemek support, assist, help
look after : bakmak, ilgilenmek take care of, care for
carry on : devam etmek go on, keep on, continue
give in : ..e teslim olmak surrender, yield to, succumb to
give away : açığa vurmak divulge
FARMING AND AGRICULTURE VOCABULARY
THE ORIGINALS
Agriculture Tarım Livestock Çiftlik hayvanı Cultivate Ekip biçmek Hay Saman
Büyükbaş Plough Arid Çorak

Agrarian Zirai Cattle Toprağı sürmek
hayvan Plow Barren Verimsiz
Fertile soil
Farmland Ekilebilir arazi Husbandry Hayvancılık Sowing Tohum ekme Verimli arazi
Fertile land
Farm Kümes Ürün vermek
Çiftlik Poultry Yield Grain Cereal Tahıl
Ranch hayvancılığı Ürün
Ekilebilir Serbest dolaşan Ekin
Arable Free-range Crop Wheat Buğday
Tarıma elverişli (tavuk) Mahsul
Grazing Otlak Dairy product Süt ürünü Harvest Hasat Barley Arpa
Pasture Otlak Domestication Evcilleştirme Irrigation Sulama Lentil Mercimek
Rural Kırsal Seed Tohum Drainage Su tahliyesi Corn Mısır
Rancher
Orchard Meyve bahçesi Root Kök Çiftçi Cotton Pamuk
Farmer
Fertilizer Villager
Gübre Stem Sap Köylü Silk İpek
Manure Peasant
Pesticide Böcek ilacı
Hybrid Melez Barn Ahır Wool Yün
Insecticide Tarım ilacı

ENVIRONMENT, GLOBAL WARMING AND CLIMATE CHANGE VOCABULARY
THE ORIGINALS
Global Energy
Küresel ısınma Enerji tüketimi Precipitation Yağış Biofuel Biyolojik yakıt
warming consumption
Climate
Natural Terleme
change İklim değişikliği Doğal kaynaklar Transpiration Arctic Kutup bölgesi
resources Buharlaşma
Climate shift
Environmental Greenhouse Sel
Çevre koruma Sera gazı Flooding Glacier Buzul
protection gas Su baskını
Renewable Yenilenebilir Volcanic Yanardağ
Pollution Kirlilik Power plant Enerji santrali
energy enerji eruption patlaması
Sustainable Sürdürülebilir Atık
Pollutant Kirletici madde Tornado Hortum Waste
energy enerji Çöp
Tek
Ozone layer Ozon tabakası Disposable
Solar energy Güneş enerjisi Rainstorm Yağmur fırtınası kullanımlık
depletion delinmesi product
ürün
Endangered Tehlike altındaki
Habitat Yaşam alanı Snowstorm Kar fırtınası Earthquake Deprem
species türler
Fume
Vahşi yaşam
Extinction Nesli tükenme Wildlife Hurricane Kasırga Smoke Duman
Yabani hayat
Smog
Deforestation Ormansızlaşma Biyolojik Yayılım
Biodiversity Acid rain Asit yağmuru Emission
Desertification Çölleşme çeşitlilik Salınım
Deterioration Kötüye gitme
Food chain Besin zinciri Melting Erime Absorption Emilim
Degradation Bozulma
Drought Kuraklık Wetland Sulak alan Fossil fuel Fosil yakıtı Topography Coğrafi yapı
Azaltma
Famine Kıtlık Coral reef Mercan kayalığı Coal Kömür Mitigation
Önleme
Petrol Nesli
Starvation Açlık Conservation Çevreyi koruma Oil Die out
Yağ tükenmek
Humidity
Heat stroke Isı çarpması Nem Natural gas Doğal gaz Wipe out Yok etmek
Moisture

TERRORISM, WAR AND REVOLT VOCABULARY
THE ORIGINALS
Revolt
Massacre Relentless
Uprising İsyan Müzakere
Bloodshed Katliam Cruel Acımasız Negotiation
Riot Başkaldırı Görüşme
Slaughter Kıyım Brutal Zalim Parley
Insurgency Ayaklanma Pazarlık
Carnage Unmerciful
Insurrection
Revolution Devrim Genocide Ravage Yakıp yıkmak
Soykırım Troop Askeri birlik
Upheaval İhtilal Holocaust Vandalize Kasıp kavurmak
Turmoil Kargaşa Extermination Yok etme Smuggling

Kaçakçılık Bulletproof Kurşun geçirmez
Uproar Karışıklık Annihilation İmha etme Traffic
Resistance Assassination Suikast Malevolent Kötü niyetli Human bomb

Direniş Canlı bomba
Non-cooperation Conspiracy Komplo Malicious Hain Suicide bomb
Disobedience Uçak kaçırma Refugee Mülteci Ceasefire

İtaatsizlik Hijacking Ateşkes
Noncompliance Gemi kaçırma Fugitive Kaçak Armistice
Treachery
Kidnapping
Betrayal İhanet Adam kaçırma Armament Silahlanma Missile Füze
Abduction
Infidelity
Torture
İşkence Weapons of
Civil War İç savaş Torment Disarmament Silahsızlanma Kitle imha silahı
Zulüm mass destruction
Persecution
Conflict Çatışma
Hostility Düşmanlık Armed forces Silahlı kuvvetler Nuclear weapon Nükleer silah
Skirmish Anlaşmazlık
Revenge Fortification
İntikam Güçlendirme Chemical weapon
Retaliation Enemy Düşman Strengthening Kimyasal silah
Öç Sağlamlaştırma Chemical warfare
Vengeance Consolidation
Attack Rebel Cephanelik Tear gas
Saldırı İsyancı Arsenal Biber gazı
Assault Insurgent Silah deposu Pepper spray

ANCIENT WORLD HISTORY VOCABULARY
THE ORIGINALS
Eski
Ancient Nomad Göçebe Pharaoh Firavun Gunpowder Barut Invade İstila etmek
Antik
Migration Yerine geçen

Hunter-gatherer Avcı-toplayıcı Immigration Göç Mummy Mumya Successor Varis Warrior Savaşçı
Emigration Halef
Kabile Önce gelen Atlı

Arrow and Bow Ok ve Yay Tribe Prophet Peygamber Predecessor Cavalry
Kavim Selef Süvari
Takas Triumph
Barter Settlement Yerleşim Invention İcat Crusade Haçlı seferi Zafer
Değiş tokuş Victory
Medeniyet Legacy
Civilization Urbanization Şehirleşme Miras Crucifixion Çarmıha germe Senate Senato
Uygarlık Heritage
Sürgün Feodalizm
Epic Destan City-state Şehir devleti Cuneiform Çivi yazısı Exile Feudalism
Sürgüne gönderme Derebeylik
Legend Dynasty Hanedan Colonialism Patriarchy Ataerkillik
Efsane Hieroglyph Resim yazısı Sömürgecilik
Myth Reign Saltanat Imperialism Matriarchy Anaerkillik
Slavery Kölelik
Superstition Batıl inanç Empire İmparatorluk Manuscript El yazması Market place Pazar yeri
Enslave Köleleştirmek
Tapmak
Tyranny
Domestication Evcilleştirme Emperor İmparator Tomb Mezar Worship Tapınmak Zorbalık
Bullying
İbadet etmek
Silk Road İpek Yolu Conquer İşgal etmek American
Ancestor Ata Temple Tapınak Kızılderili
Spice Road Baharat Yolu Occupy Fethetmek Indian

SPACE AND ASTRONOMY VOCABULARY
THE ORIGINALS
Celestial body Büyük Patlama

Solar system Güneş sistemi Gök cismi Solar eclipse Güneş tutulması Big Bang theory
Heavenly body Teorisi
Kızıl gezegen
Planetary system Gezegenler sistemi Red Planet Lunar eclipse Ay tutulması Magnetic field Manyetik alan
Mars
Terrestrial Dünyaya ait Dwarf planet Cüce gezegen Black hole Kara delik Full moon Dolunay
Extraterrestrial Dünya dışı Minor planet Küçük gezegen Wormhole Solucan deliği Crescent Hilal
Güneş sistemi dışındaki Yükseklik
Alien Uzaylı Exoplanet Collision Çarpışma Altitude
gezegen İrtifa / Rakım
Gaz bulutundan oluşan

Orbit Yörünge Gas giant Milky way Samanyolu Kuiper belt Kuiper kuşağı
gezegen
Uzay boşluğu Gözlemlenebilir

Hemisphere Yarımküre Black body Kara cisim Outer space Observable
Dış uzay İzlenebilir
Mürettebat
Axis Eksen Antimatter Karşı madde Infrared Kızılötesi Crew
Tayfa
Ateş topu Ray
Astronomy Gökbilim Fireball Işın Launch (Roket) Fırlatmak
Alev topu Beam
Spacecraft Velocity
Moloz yığını Hız
Space shuttle Uzay aracı Debris Northern lights Kuzey ışıkları Speed
Enkaz Sürat
Space probe Pace
Impact
Space exploration Uzay keşfi Twinkle Parlamak
Comet Kuyruklu yıldız Strike Çarpma
Space expedition Uzay araştırması Shine Işıldamak
Hit
Revolve (around)
Asteroid
Göktaşı Constellation Takımyıldız Interstellar Yıldızlararası Turn around Etrafında dönmek
Meteor
Go around
Gravity Yerçekimi Pole star Kutup yıldızı Moon Uydu / Ay Hafiflik
Weightlessness
Gravitational pull Yerçekimi kuvveti The big dipper Büyük ayı Satellite Yapay uydu Sıfır yerçekimi

MONEY, FINANCE AND ECONOMY VOCABULARY
THE ORIGINALS
Cost Masraf
Hazine Faydalanan
Currency Para birimi Expense Gider Treasury Interest rate Faiz oranı Beneficiary
Maliye Hak sahibi
Expenditure Maliyet
Commerce Price increase Fatura
Cash Nakit para Debt Borç Ticaret Zam Bill
Trade Rise Makbuz
Price
Bozuk para Owe Borçlu Merchandise Ticaret Economic Ekonomik Ücret
Coin Fee
Madeni para Be indebted olmak Trade yapmak recession durgunluk/gerileme Fiyat
Charge
Loan Merchant Fluctuation Introduce Piyasaya
Budget Bütçe Kredi Tüccar Dalgalanma
Credit Trader Volatility Issue çıkarmak
Income Economic crisis
Exchange Ekonomik kriz Shareholder
Deficit Bütçe açığı Revenue Gelir Döviz kuru Financial crisis Hissedar
rate Mali kriz Party
Earning Fiscal crisis
Hiring Bozdurmak
Asset Malvarlığı Kira Exchange Bankrupt Annual Yıllık
Rent Takas İflas
Property Mülk Kiralama Barter Bankruptcy Inflation rate enflasyon oranı
Lease etmek
Commodity Mal Profitable Kârlı Sahtecilik
Investment Yatırım Forgery Mortgage İpotek
Goods Ürün Lucrative Kazançlı Kalpazanlık
Mutual fund
Client
Capital Sermaye Tax Vergi Müşteri Fine Para cezası Investment Yatırım fonu
Customer
fund
Wage Tasarruf
Stock market Borsa Maaş Saving Monopoly Tek elden satma Gross Gayri Safi
Salary Birikim
Domestic Yurtiçi Hasıla
Payment Ödeme Real estate Yetki Product (GDP) (GSYH)
Pension Emekli maaşı Gayrimenkul Authorization
Spending Harcama Estate Ruhsat
OLD CITIES AND CIVILIZATIONS VOCABULARY

THE ORIGINALS
American Indians Kızılderililer Cretans Giritliler Hittites Hititler Phoenicians Fenikeliler
Alexandria İskenderiye Damascus Şam Ionia İyonya Phrygia Frigya
Assyrians Asurlular Egypt Mısır Ionians İyonyalılar Phrygians Frigyalılar
Athens Atina Egyptians Mısırlılar Jerusalem Kudüs Smyrna İzmir
Babylon Babil Greece Yunanistan Lydia Lidya Sumerians Sümerler
Babylonians Babiller Greeks Yunanlılar Lydians Lidyalılar Troy Truva
Byzantine Miken
Bizans Hattusha Hattuşaş Mycenaean Trojans Truvalılar
Constantinople Akalar
Carthage Kartaca Hebrews İbraniler Ottoman Osmanlı Venice Venedik
Crete Girit Hittite Hitit Pergamum Bergama Venetian Venedikliler
POLITICS AND GOVERNMENT VOCABULARY

THE ORIGINALS
Politics Politika Motion Önerge Sanction Risk

Government Hükümet Yaptırım Jeopardy
Policy Siyaset Proposal Teklif Enforcement Tehlike
Parliament
Endorsement Bildiri
Assembly Yolsuzluk Jurisdiction
Meclis Corruption Approval Onay Yargı Declaration Beyan
Council Yozlaşma Judgment
Confirmation Tebliğ
Legislature
Collaboration Taraftar Kendi çıkarına
Constitution Anayasa Bribery Rüşvet İşbirliği Proponent Manipulation
Cooperation Yandaş kullanma
Consensus Faydalanmak
Law Yasa Oy Uzlaşma Exploit
Vote Unanimity Opponent Muhalif Suiistimal
Code Kanun Oy vermek Oy birliği Abuse
Conciliation etmek
Amendment Yasa değişikliği Suffrage Oy hakkı Administration Yönetim Supremacy Üstünlük Violation İhlal
Yasama Kamu Zorlama

Legislation Election Seçim Public Sovereignty Egemenlik Mandate
Mevzuat Halk Manda
Deputy Landslide Enact Yasa çıkarmak
Milletvekili Ezici zafer Public Affairs Kamu işleri Secularism Laiklik
MP victory Legislate Kanun koymak
Minister Bakan State Devlet Public Office Devlet dairesi Populism Halkçılık Regulate Düzenlemek
Devlet Concession Taviz

Prime Minister Başbakan Statesman Nationalism Milliyetçilik Rhetoric Hitabet
adamı Privilege Ayrıcalık
Devlet başkanı Muhafazakar Statism Kılavuz
President Spokesman Sözcü Conservative Devletçilik Mentor
Cumhurbaşkanı Tutucu Etatism Danışman
Foreign Dış ilişkiler
Opposition Muhalefet Candidate Aday Representation Temsil Pollster Anketör
Affairs Dış işleri

TOURISM AND TRAVEL VOCABULARY
THE ORIGINALS
Travel Lure
Leisure time
Vacation Book Yer Trip Appeal Büyülemek
Tatil Yolculuk Free time Boş zaman
Holiday Reserve ayırtmak Journey Attract Cezbetmek
Spare time
Expedition Captivate
Düzenleme Deniz
Abroad Yurtdışı Arrangement Voyage Hospitality Misafirperverlik Gambling Kumar
Ayarlama yolculuğu
Accommodation Konaklama
Celebration Kutlama Exploration Keşif Hostility Düşmanlık Harbour Liman
Lodging Kalacak yer
Fiyatı uygun Leaflet
Sight- Kitapçık
Affordable Bütçeye Beverage İçecek Turistik gezi Hiking Yürüyüş Pamphlet
seeing Broşür
uygun Brochure
Takdir
All-inclusive Her şey dahil Appreciation Recreation Dinlenme Kayaking Kano ile gezinti Souvenir Hediyelik eşya
Beğeni
Suntan cream
Scene
Full board Kırsal Outdoor Sunscreen
Tam pansiyon Countryside Landscape Manzara Doğa sporları Güneş kremi
Full pension bölge sports Tanning
View
cream
Rota Indoor Kapalı mekan Sunbathing Güneşlenme
Anniversary Yıldönümü Destination Varış yeri Route
Güzergah sports sporları Sunburn Güneş yanığı
Amusement Breathtaking
Domestic Tourist Turizm
Entertainment Eğlence İç turizm Round-trip Gidiş-dönüş Stunning Nefes kesici
tourism attraction merkezi
Fun Spectacular
Rahatsız Saat farkından Memorable
Appetite İştah Disturbance Venue Mekan Jet lag Unutulmaz
etme dolayı rahatsızlık Unforgettable
Departure Kalkış Gösterişli Flight Kiralama
Elaborate Facility Tesis Uçuş görevlisi Rental
Landing İniş Detaylı attendant Kiralık

HUMAN BODY VOCABULARY
THE ORIGINALS
Vücut Chin Deri

Body Çene Hand El Abdomen Karın Skin
Beden Jaw Cilt / Ten
Brain Beyin Forehead Alın Finger Parmak Belly Göbek Leg Bacak
Urinary
Face Yüz Eyebrow Kaş Fingerprint Parmak izi İdrar yolu Calf Baldır
Tract
Uterus
Eye Göz Eyelash Kirpik Nail Tırnak Rahim Foot Ayak
Womb
Saç Vein
Ear Kulak Hair Chest Göğüs kafesi Damar Ankle Ayak bileği
Kıl / Tüy Vessel
Nose Burun Throat Boğaz Breast Göğüs Artery Atardamar Wrist El bileği
Digestive
Mouth Ağız Larynx Gırtlak Heart Kalp Blood Kan Sindirim sistemi
system
Circulatory
Lip Dudak Neck Boyun Lung Akciğer Muscle Kas Dolaşım sistemi
system
Tongue Dil Shoulder Omuz Liver Karaciğer Bone Kemik Urinary system Boşaltım sistemi
Sırt Bone Nervous

Tooth Diş Back Stomach Mide Kemik iliği Sinir sistemi
Bel marrow system
Respiratory
Gum Diş eti Arm Kol Kidney Böbrek Hip Kalça Solunum sistemi
system
Reproduction /
Cheek Yanak Elbow Dirsek Bladder Mesane Knee Diz Üreme sistemi
Genital system

KELİME DOPİNG BİLGİLER
DOPİNG BİLGİ - 1
“Execute” infaz etmek, idam etmek anlamına gelir. Ancak execute a task bir görevi
yerine getirmek, execute a project projeyi yürütmek, execute a judgment hükmü icra
etmek, execute a will vasiyeti yerine getirmek anlamına gelir.
------------------------------------------------------------------------------
DOPİNG BİLGİ - 2
“Deliver” kelimesi teslim etmek, dağıtmak anlamına gelir. Ancak deliver a speech
konuşma yapmak, deliver an opinion fikir bildirmek, deliver a baby bebek doğurmak,
deliver performance performans sergilemek, deliver a verdict hüküm vermek
anlamlarına gelir.
------------------------------------------------------------------------------
DOPİNG BİLGİ - 3
Vurmak anlamına gelen “hit” kelimesiyle kullanılan bazı deyimler vardır. Hit the sack
kafayı vurup yatmak, hit the headlines manşetlere çıkmak, hit a nerve damarına
basmak, hit the jackpot turnayı gözünden vurmak, hit the books ineklemek, çok
çalışmak anlamlarına gelir.
------------------------------------------------------------------------------
DOPİNG BİLGİ - 4
“Set” kelimesinin bazı özel kullanımları vardır. Örneğin; set the alarm alarm kurmak,
set fire ateşe vermek, set a record rekor kırmak, set in West batıdan batmak, set to
work işe koyulmak, set a date tarih vermek, set a budget bütçe oluşturmak, set a bad
example kötü örnek olmak anlamlarına gelir.
------------------------------------------------------------------------------
DOPİNG BİLGİ - 5
Geçmek, üstün gelmek anlamında “out” ile kullanılan kelimelerden outnumber sayıca
üstün olmak, outweigh ...den daha ağır basmak, outclass sürklase etmek, outperform
üstün olmak, aşmak, outdo baskın olmak, geride bırakmak anlamına gelir.
------------------------------------------------------------------------------
DOPİNG BİLGİ - 6
Bitki anlamına gelen “plant” kelimesinin fiil olarak farklı kullanımları mevcuttur.
Ekmek (ağaç), yerleştirmek (bomba), sokmak (kafasına fikir), aşılamak (fikir). Ayrıca
santral, tesis anlamı da vardır. Örneğin; nuclear plant: nükleer santral anlamına gelir.
------------------------------------------------------------------------------
DOPİNG BİLGİ - 7
Beden, vücut anlamına gelen “body” kelimesinin ceset anlamı da vardır. Ayrıca gerçek
ya da tüzel kişi, kuruluş anlamı da vardır.Örneğin; regulatory body: düzenleyici
kuruluş anlamına gelir. Bunun yanı sıra, celestial / heavenly body: gök cismi, water
body: su kütlesi / su kaynağı anlamına gelir.
------------------------------------------------------------------------------
DOPİNG BİLGİ – 8
“Descend” kelimesi azalmak,düşmek anlamına gelir. Alçalmak (kuş, uçak), çökmek
(karanlık, sis) anlamı da vardır. Ayrıca from edatı ile kullanıldığında ..soyundan
gelmek anlamına gelir.
------------------------------------------------------------------------------
“Draw” kelimesi çizmek, karalamak anlamına gelir. Ancak, draw attention: dikkat
çekmek, draw conclusion: sonucavarmak, draw criticism: eleştirilere maruz kalmak
anlamına gelir.
------------------------------------------------------------------------------
“Over” ile kullanılan bazı kelimeler aşırı, haddinden fazla anlamıyla kullanılabilir.
Örneğin; overestimate: gözünde büyütmek, fazla değer biçmek, overuse: gereğinden
fazla kullanmak, overdo: fazla özenmek, abartmak, overconfident: kendine aşırı
güvenen anlamlarına gelir.
------------------------------------------------------------------------------
“Place” kelimesi yer anlamına gelir. Ancak, place a burden on: ..e yük oluşturmak,
place a ban on: ..e yasak getirmek, put sth in place: devreye sokmak, place emphasis
on: ..e önem vermek anlamlarına gelir.
------------------------------------------------------------------------------
“Pose” Teşkil etmek, yaratmak, doğurmak anlamlarına gelen bir fiildir. Farklı kalıpsal
kullanımları mevcuttur. Örneğin; pose a challenge: güçlük oluşturmak, pose a threat
to: ...e tehdit oluşturmak, pose a danger: tehlike arz etmek, pose a problem: problem
teşkil etmek anlamına gelir.
------------------------------------------------------------------------------
“Under” ön eki beklenenin altında, yetersiz anlamı katar. Örneğin, undernourish:
yetersiz beslemek, underestimate: az değer biçmek, underperform: düşük
performans göstermek, underpopulated: az nüfuslu anlamına gelir.
------------------------------------------------------------------------------
“Means” kelimesi araç anlamına gelir. By means of: aracılığıyla, by no means: katiyen,
by all means: elbette, şüphesiz, beyond one’s means: imkanların ötesinde anlamına
gelir.
------------------------------------------------------------------------------
Kötü, yanlış, yetersiz anlamı katan “ill” ön ekiyle kullanılan önemli ifadeler vardır.
Örneğin; ill-treated: kötü muamele görmüş, ill-equipped: kötü teçhiz edilmiş, ill-
prepared: kötü hazırlanmış, ill-judged: yanlış düşünülmüş, ill-calculated: yanlış
hesaplanmış anlamlarına gelir.
“Issue” kelimesi konu, mesele, sayı (dergi, gazete) anlamlarına gelebilir. Ayrıca
address an issue: bir konuyu ele almak, issue a warning: uyarı yayınlamak, issue a
statement: beyanat vermek, issue a magazine: dergi çıkarmak anlamlarına gelir.
------------------------------------------------------------------------------
“Stricken” ..mağduru, ..den etkilenmiş anlamı verir. Örneğin; poverty-stricken:
yoksulluk çeken, grief-stricken: büyük üzüntü içinde, terror-stricken: terör mağduru,
conscience-stricken: vicdan azabı çeken, horror-stricken: dehşete kapılmış anlamına
gelir.
------------------------------------------------------------------------------
“Cover” örtmek, kaplamak anlamına gelir. Ancak cover the demands: talepleri
karşılamak, cover the damage: hasarı karşılamak, cover a distance: mesafe kat
etmek, cover the expectations: beklentileri karşılamak anlamına gelir.
------------------------------------------------------------------------------
“Claim” iddia etmek anlamına gelir. Ancak, claim lives: can almak, claim a right: hak
iddia etmek, claim a compensation: tazminat istemek, claim damages: hasar talebinde
bulunmak, claim responsibility for: sorumluluğu üstlenmek anlamına gelir.
------------------------------------------------------------------------------
“Bill” kelimesi isim olarak fatura, banknot, bilet, hesap, poliçe anlamlarına gelir. Fiil
olarak faturalandırmak, ilan etmek anlamına gelir. Ayrıca pass a bill: kanun, yasa
tasarısını kabul etmek anlamı vardır.
------------------------------------------------------------------------------
Genel anlamı içinde olan “in” edatı “bakımından” anlamına da sahiptir. Örneğin, rich in
Vitamin C: C vitamini bakımından zengin, low in fat: yağ bakımından az, differ in size
and shape: boyut ve şekil bakımından farklı anlamına gelir.
------------------------------------------------------------------------------
“Mass” toplu, seri, kitle anlamına gelen bir ön ektir. Örneğin; mass media: kitle iletişim,
mass production: seri üretim, mass slaughter: toplu katliam, mass destruction: kitle
imha, mass famine: kitlesel kıtlık anlamına gelir.
------------------------------------------------------------------------------
“Come to” ile kullanılan bazı özel ifadeler vardır. Örneğin; come to a conclusion:
sonuca varmak, come to a dead end: çıkmaza girmek, come to fruition: semeresini
vermek, come to climax: doruğa erişmek, come to an agreement: anlaşmaya varmak.
------------------------------------------------------------------------------
“Contribute” kelimesi olumlu anlamda katkı sağlamak, olumsuz anlamda ise olumsuz
bir duruma neden olmak anlamına gelir. “Exploit” kelimesi de olumlu anlamda
faydalanmak, olumsuz anlamda sömürmek anlamına gelir.
------------------------------------------------------------------------------
“Domestic” iç, evsel anlamına gelir. Bazı kullanımları vardır. Örneğin; domestic waste:
evsel atık, domestic affairs: iç meseleler, domestic violence: aile içi şiddet, domestic
flights: iç hat uçuşları, domestic education: evde eğitim
------------------------------------------------------------------------------
“Fore” ön eki önceden veya ön anlamı verir. Örneğin; foresight: önsezi, ileriyi görme,
foretell: önceden bilmek, forecast: tahmin etmek, forerunner: müjdeci, önden gelen,
forebear: ata, cet, foremost: önde gelen, en başta ele alınması gereken anlamına gelir.
------------------------------------------------------------------------------
“Free” son eki ..sız, ..siz anlamı katar. Örneğin; duty-free: gümrüksüz, vergiden muaf,
sugar-free: şekersiz, water-proof: su geçirmez, bullet-proof: kurşun geçirmez
anlamına gelir.
------------------------------------------------------------------------------
“Rate” kelimesi oran, kur anlamına gelir. Exchange rate: döviz kuru, mortality rate:
ölüm oranı, at an unprecedented rate: eşsiz bir oranda, interest rate: faiz oranı
anlamına gelir.
------------------------------------------------------------------------------
“Against” ...e karşı anlamına gelir. Bazı özel kullanımları mevcuttur. Örneğin; against
all odds: her şeye rağmen, against one’s will: isteği dışında, against all risks: tüm
risklere karşı anlamına gelir.
------------------------------------------------------------------------------
“Due to” ..den dolayı anlamına gelir. Ancak be due to olması beklenen durumlarda
kullanılır. Bunun dışında in due course: vakti gelince, due date: son tarih, vade bitimi
anlamına gelir.
------------------------------------------------------------------------------
Kanıtlamak anlamına gelen “prove” kelimesi yanında bir sıfat ile kullanıldığında
...olduğu ortaya çıkmak diye çevirilir. Örneğin; prove fatal: ölümcül olduğu ortaya
çıkmak
------------------------------------------------------------------------------
“Instil” aşılamak, telkin etmek anlamına gelir. Instil confidence: güven aşılamak, instil
hope: umut aşılamak, instil fear: korku uyandırmak anlamına gelir.
------------------------------------------------------------------------------
“Strict” katı, sert anlamına gelir. Strict parents: otoriter ebeveynler, strict regulations:
katı düzenlemeler, strict diet: sıkı diyet anlamına gelir.
------------------------------------------------------------------------------
Kazanmak, elde etmek anlamına gelen “gain” ile kullanılan bazı özel ifadeler vardır.
Örneğin; gain recognition: tanınmak, gain reputation: şöhret kazanmak, gain
momentum: ivme kazanmak, gain resistance: direnç kazanmak, gain experience:
deneyim kazanmak anlamına gelir.
------------------------------------------------------------------------------
“Spark” ve “spur” tetiklemek, teşvik etmek, başlatmak anlamlarına gelir. Spark a
debate tartışma yaratmak, spark an outrage: öfke uyandırmak, spur growth büyümeyi
tetiklemek, spur a change değişimi tetiklemek anlamına gelir.
------------------------------------------------------------------------------
“Pseudo” sahte, aldatıcı, sözde anlamına gelir. Pseudo-scientific bilimsel olmayan,
pseudo-intellectual sözde entelektüel, pseudoacademic sözde akademik, pseudo-
biography düzmece hayat öyküsü anlamına gelir.
------------------------------------------------------------------------------
“Bene-” iyi anlamı veren olumlu anlamda bir ön ektir. Örneğin; beneficial: faydalı,
benefactor: hayırsever, benign: iyi huylu anlamına gelir. “Mal” ise kötü anlamı veren
olumsuz anlam katan bir ön ektir. Örneğin; malnutrition: kötü beslenme, malignant:
kötü huylu, maltreatment: kötü muamele anlamına gelir.
------------------------------------------------------------------------------
“Firm” sert, katı, kararlı anlamına gelir. Stand firm: fikrinden vazgeçmemek, firmly
believe: kesin olarak inanmak, firm commitment to: ..,e tam bağlılık anlamına gelir.
------------------------------------------------------------------------------
“Adopt” kelimesi evlat edinmek anlamının dışında benimsemek, seçip takip etmek
anlamına da sahiptir. Örneğin; adopt a new approach: yeni bir yaklaşım benimsemek,
adopt a method: bir yöntem seçip takip etmek, adopt a philosophy: bir felsefe edinmek
anlamına gelir.
------------------------------------------------------------------------------
Israr etmek, diretmek anlamında “insist” ve “persist” kelimelerini kullanabiliriz. Ayrıca
persist kelimesinin devam etmek, sürmek anlamı da vardır. Örneğin; if symptoms
persist, consult a doctor cümlesinde semptomların sürmesi anlamında kullanılmıştır.
------------------------------------------------------------------------------
Üretmek anlamına gelen “produce” kelimesinin farklı kullanımları da mevcuttur.
Vermek (meyve, sebze), sahneye koymak (film), neden olmak, doğurmak (hayvan),
getirmek (faiz).
------------------------------------------------------------------------------
“Co” ön eki Latinceden gelir ve birlikte, müşterek anlamına gelir. Örneğin; company
şirket, collaborate iş birliği yapmak, co-founder eş kurucu, coeducation karma eğitim,
coexist bir arada var olmak anlamına gelir.
------------------------------------------------------------------------------
“Pillar” sütun, direk anlamına gelir. Ana unsur, esas kişi anlamı da vardır. “Central
pillar of sth” ise bir şeyin temel dayanağı, direği anlamına gelir.
------------------------------------------------------------------------------
“Discriminate” kelimesi ayrım, ayrımcılık yapmak anlamına gelir. Ancak bu kelime
tıpkı distinguish gibi ayırt etmek anlamına da sahiptir. Örneğin; discriminate minute
differences: küçük farkları ayırt etmek anlamına gelir.
------------------------------------------------------------------------------
İki anlamında kullanılan “bi” ön ekiyle kullanılan bazı önemli kelimeler vardır. Örneğin;
bilingual: iki dil bilen, biannual yılda iki kez olan, bicellular iki hücreli, bilateral iki
taraflı, bisect ikiye bölmek anlamına gelir.
------------------------------------------------------------------------------
“Stem” kelimesinin kök, gövde anlamı vardır. “Stem cells” kök hücreleri anlamına
gelir. Ancak bu kelime fiil olarak engellemek, frenlemek anlamına da gelir. Örneğin;
stem the spread of virüs virüsün yayılmasını engellemek anlamına gelir.
------------------------------------------------------------------------------
“Condition” koşul, durum anlamına gelir. Ayrıca bu kelime sağlıkta hastalık, rahatsızlık
anlamında da kullanılabilir. Örneğin; heart condition kalp hastalığı anlamına gelir.
------------------------------------------------------------------------------
“Without”..sız, ..siz anlamına gelir. Bazı özel kullanımları vardır. Without any hesitation
tereddütsüz, without any exception istisnasız, without one’s consent rızası olmadan,
without any excuse herhangi bir gerekçe göstermeden anlamına gelir.
------------------------------------------------------------------------------
“Lead” kelimesi isim olarak kurşun anlamına gelir. Fiil olarak ise öncülük etmek
anlamına gelir. Ayrıca yanında “to” edatı ile kullanıldığında neden olmak anlamı da
vardır. Bir başka kullanımı ise sürmek(yaşam). Örneğin; lead a sedentary lifestyle
hareketsiz bir yaşam tarzı sürmek anlamına gelir.
------------------------------------------------------------------------------
“Throw” fırlatmak anlamına gelir. Ancak throw a party parti düzenlemek, throw a
glance at bir bakış atmak, throw light on bir konuyu aydınlatmak anlamına gelir.
------------------------------------------------------------------------------
“Process” hem isim hem de fiil olarak kullanılabilir. İsim olarak işlem, yol, metot,
süreç anlamına, fiil olarak işlemek, işlemden geçirmek anlamına gelir.
------------------------------------------------------------------------------
Gelişmek, geliştirmek anlamına gelen “develop” kelimesi hastalıklardan önce
kullanıldığında yakalanmak diye çevrilir. Örneğin; develop cancer: kansere
yakalanmak anlamına gelir.
------------------------------------------------------------------------------
“Facility” farklı anlamlara sahip olabilir. Örneğin; nuclear facility nükleer tesis, facility
for learning language dil öğrenme becerisi, face recognition facility yüz tanıma özelliği
anlamına gelir.
------------------------------------------------------------------------------
“Before long” çok geçmeden, kısa sürede anlamına gelir. Yakın anlam olarak soon, in
no time diyebiliriz. “Long before” ise çok önceden anlamına gelir. Yakın anlam olarak
long ago diyebiliriz.
------------------------------------------------------------------------------
“Have to do with”..ile ilgili / ilişkili olmak anlamına gelir. Have a lot do with: çok ilgili
olmak, have little to do with: az ilişkili olmak, have nothing to do with: hiç alakası
olmamak anlamına gelir.
------------------------------------------------------------------------------
“Raise” büyütmek, yetiştirmek, yükseltmek anlamlarına gelebilir. Farklı kullanımları
mevcuttur. Örneğin; raise awareness about bilinçlendirmek, raise a question bir
konuyu gündeme getirmek, raise concern about endişeleri dile getirmek, raise doubts
şüphe uyandırmak, raise a claim bir iddia öne sürmek anlamına gelir.
------------------------------------------------------------------------------
Kalmak, durumunu korumak, sürdürmek anlamlarına gelen “remain” fiilinin farklı
kullanımları mevcuttur. Örneğin; remain neutral tarafsız kalmak, remain intact
sağlam / el değmemiş kalmak, remain uncertain belirsizliğini korumak, remain
hidden saklı kalmak anlamına gelir.
------------------------------------------------------------------------------
Maruz kalmak, deneyimlemek anlamlarına gelen “undergo” fiilinin farklı kalıpsal
kullanımları mevcuttur. Örneğin; undergo a change değişime uğramak, undergo a
maintenance bakım görmek, undergo a cure tedavi görmek, undergo a process bir
süreçten geçmek, undergo an investigation incelemeden geçmek, undergo an
operation ameliyat olmak anlamına gelir.
------------------------------------------------------------------------------
“Elicit” ortaya çıkarmak, edinmek, yol açmak anlamlarına gelen bir fiildir. Farklı
kullanımları mevcuttur. Örneğin; elicit the truth gerçeği ortaya çıkarmak, elicit a
response cevap almak, elicit the support desteği almak, elicit information bilgi
edinmek anlamına gelir.
------------------------------------------------------------------------------
“Impose” uygulamaya koymak, dayatmak, yüklemek, zorlama getirmek anlamlarına
gelebilir. Farklı kullanımları mevcuttur. Örneğin; impose sanction yaptırım
uygulamak, impose a fine para cezası getirmek, impose a burden yük oluşturmak,
impose a tax vergi koymak, impose restriction kısıtlama getirmek anlamına gelir.
------------------------------------------------------------------------------
“Exert” sarfetmek (çaba), uygulamak (güç), kullanmak (nüfuz), ortaya koymak
anlamlarına gelen bir fiildir. Farklı kullanımları mevcuttur. Örneğin; exert effort çaba
sarf etmek, exert force on ..üzerinde güç kullanmak, exert influence on ..üzerinde
nüfuz kullanmak anlamına gelir.
------------------------------------------------------------------------------
“Amend” değiştirmek, onarmak, tanzim etmek anlamlarına gelen bir fiildir. Farklı
kullanımları mevcuttur. Örneğin; amend a bill / law yasa tasarısını değiştirmek,
amend the constitution anayasayı değiştirmek, amend provisions hükümleri
değiştirmek, amend relations ilişkilerde değişikliğe gitmek.
------------------------------------------------------------------------------
“Joint” ana anlamı eklem olan bir kelimedir. Ancak bu kelime sıfat olarak ortak,
müşterek anlamına da sahiptir. Farklı kullanımları mevcuttur. Örneğin; take joint
action birlikte hareket etmek, joint statement ortak açıklama, joint account müşterek
hesap, joint initiative ortak girişim, joint operation müşterek harekât anlamına gelir.
------------------------------------------------------------------------------
“Yield” vermek (ürün, vergi, sonuç), getirmek (kazanç) anlamlarında kullanılır. Farklı
kullanımları mevcuttur. Örneğin; yield fruit meyve vermek, yield result sonuç vermek,
yield clues ipucu bulundurmak, yield a profit kazanç getirmek anlamına gelir.
------------------------------------------------------------------------------
İzlemek, takip etmek, sürdürmek anlamlarına gelen “pursue” kelimesinin Farklı
kullanımları mevcuttur. Örneğin; pursue a goal bir amaç gütmek, pursue a policy bir
politika izlemek, pursue a strategy bir strateji izlemek, pursue a career kariyer
yapmak, kariyer kovalamak anlamına gelir.
------------------------------------------------------------------------------
Tutmak, zapt etmek anlamlarına gelen “hold” kelimesinin farklı kullanımları
mevcuttur. Örneğin; hold a meeting toplantı düzenlemek, hold sb accountable for sth
birisini bir şeyden sorumlu tutmak, hold a grudge against birisine karşı kin beslemek,
hold a candle to kıyaslamak, hold a contest yarışma düzenlemek anlamına gelir.
------------------------------------------------------------------------------
Almak anlamına gelen “take” fiilinin farklı kullanımları mevcuttur. Örneğin; take
precautions önlem almak, take revenge intikam almak, take a stance on tutum
takınmak, take chances risk almak, take action harekete geçmek, take a toll on ..e
zarar vermek anlamına gelir.
------------------------------------------------------------------------------
“Firm” sert, sert, katı, kararlı anlamlarında sıfat olarak kullanılabilir. Fiil olarak ise
sağlamlaştırmak, pekiştirmek anlamlarına gelebilir. Ayrıca isim olarak şirket
anlamlarına gelir. Kelime kalıbı olarak farklı kullanımları vardır. Örneğin; firm belief
değişmez inanç, stand firm fikrinden vazgeçmemek, firm evidence kesin kanıt, firm
commitment to ..e tam bağlılık, hold firm sağlam, sıkı durmak anlamına gelir.
------------------------------------------------------------------------------
“Regard” kelimesi göz önüne almak, olarak kabul etmek anlamına gelir. Farklı
kullanımları mevcuttur. Örneğin; be regarded as olarak görülmek, regardless of ..e
bakılmaksızın, regarding ..e ilişkin, with regard to ..e ilişkin anlamına gelir.
------------------------------------------------------------------------------
“Concern” endişe, kaygı, ilgi, alaka anlamlarına gelir. Farklı kullanımları mevcuttur.
Örneğin; a growing concern for ..için artan endişe, be concerned with ..ile ilgilenmek,
be concerned about / over endişelenmek, raise concern about endişeleri dile
getirmek, concerning ..e ilişkin anlamına gelir.
------------------------------------------------------------------------------
“Plague” veba anlamına gelir. Ancak bu kelime fiil olarak bela olmak, bıktırmak,
bezdirmek, sıkıntı yaratmak anlamlarına gelir. Yakın anlam olarak distress, pester
kelimelerini söyleyebiliriz.
------------------------------------------------------------------------------
Sıfattan zarfa dönüşen bazı kelimelerde anlam değişikliği olabilir. Örneğin; practical
uygulanabilir, practically neredeyse; necessary gerekli,necessarily muhakkak, ille de;
pure saf, purel sadece; virtual sanal, virtually hemen hemen anlamına gelir.
------------------------------------------------------------------------------
“Prosper” kelimesi zenginleşmek, başarılı olmak anlamına gelir. Prosper from sth ise
..den servet edinmek anlamındadır. Prosperity zenginlik, prosperous zengin
anlamında kullanılır.
------------------------------------------------------------------------------
“Evolve” evrim geçirmek, değişiklik geçirmek, yavaş yavaş gelişmek anlamına gelir.
Evolve into basitten daha karmaşık biçime evrilmek, evolve out of / from ..den
kaynaklanmak anlamına gelir.
------------------------------------------------------------------------------
“At breakneck speed” büyük bir hızla, yıldırım hızıyla anlamına gelir. Yakın anlam
olarak at a great pace, by leaps and bounds diyebiliriz.
------------------------------------------------------------------------------
AYKUT HOCA YDS KELİME ANALİZİ
SIFAT İSİM FİİL
clear : açık, net clarity : açıklık clarify : açıklamak
diverse : çeşitli diversity : çeşitlilik diversify : çeşitlendirmek
intense : yoğun intensity : yoğunluk intensify : yoğunlaştırmak
nourishing : besleyici nourishment : beslenme nourish : beslemek
jeopardous : tehlikeli jeopardy : tehlike jeopardize : tehlikeye atmak
long : uzun length : uzunluk lenghten : uzatmak
dangerous : tehlikeli danger : tehlike endanger : tehlikeye atmak
different : farklı difference : fark differ : farklılaşmak
prior : önceki priority : öncelik prioritize : önceliklendirmek
successful : başarılı success : başarı succeed : başarmak
necessary : gerekli necessity : gereklilik necessitate : gerektirmek
fertile : verimli fertility : verimlilik fertilize : verimlileştirmek
threatening : tehdit edici threat : tehdit threaten : tehdit etmek
effective : etkili effect : etki affect : etkilemek
competitive : rekabetçi competition : rekabet compete : rekabet etmek
measurable : ölçülebilir measurement : ölçüm measure : ölçmek
strong : güçlü strength : güç strenghten : güçlendirmek
devastating : yıkıcı devastation : yıkım devastate : yıkmak
impoverished : yoksul poverty : yoksulluk impoverish : yoksullaştırmak
excessive : aşırı exceeding : aşma, geçme exceed : aşmak, geçmek
courageous : cesur courage : cesaret encourage : cesaretlendirmek
exploitative : sömürücü exploitation : sömürme exploit : sömürmek
prosperous : zengin prosperity : zenginlik prosper : zenginleşmek
productive : üretken production : üretim produce : üretmek
associated : ilişkili association : ilişki associate : ilişkilendirmek
persuasive : ikna edici persuasion : ikna etme persuade : ikna etmek
fluctuating : dalgalanan fluctuation : dalgalanma fluctuate : dalgalanmak
AYKUT HOCA TENSE SORULARI PÜF NOKTALAR
1-
During the last few years ( son birkaç yıl boyunca ) present perfect tense
have / has verb3 ile kullanılır.
 During the last few years, food prices have increased dramatically.
During the last ice age ( son buz çağı esnasında ) past simple verb2 ile
kullanılır.
 During the last ice age, sea level was much lower than today’s sea
level.
-------------------------------------------------------------------------------------------------
2-
Over the last 10 years ( son 10 yılı aşkın süredir ) present perfect tense
have / has verb3 ile kullanılır.
 Over the last 10 years, social life has undergone transformation
with the advent of internet and smart phones.
Over the next 10 years ( önümüzdeki 10 yıl boyunca ) future simple will
v1 ile kullanılır.
 Over the next 10 years, water scarcity will present the biggest
challenge to countries.
------------------------------------------------------------------------------------------------
3-
Recently ( son zamanlarda ), in recent years ( son yıllarda) present perfect
tense have / has verb3 ile kullanılır.
 Recently, nutritional scientists have uncovered strong evidence

that the eating, drinking and exercise habits of the mediterranean
people play a major role in their low risk for heart disease.
 In recent years considerable efforts have been made in introducing

improved forest harvesting practices to tropical forests to support
sustainable forest management
-------------------------------------------------------------------------------------------------
4-
Recent / new study - research devamında iki tense ile kullanılabilir.
1- Present simple
2- Present perfect
 Recent studies have shown / show that our tendency to become a

drug addict can be attributed to genetics.
 While playing computer games is sometimes viewed as an antisocial

activity, a new study shows / has shown that it actually enhances
social connections.
---------------------------------------------------------------------------------------------
5-
Before, by the time, after geçmiş zaman kullanımı
 before / by the time + verb2, had verb3
 before / by the time + verb2, verb2
 after + had verb3, verb2
 after + verb2, verb2
 After I had completed / completed my thesis, I submitted the

board.
 Before Steve Jobs died, he had devised / devised many electronic
devices.
 By the time the first Europeans arrived in Central America in 1052,
the region’s greatest civilisations had already dissipated /
dissipated into the jungle
---------------------------------------------------------------------------------------------
6-
Present perfect seven süreç bildiren zaman ifadeleri
 for a long time : uzun zamandır
 for ages : çoktan beri
 for decades : onlarca yıldır
 so far : bugüne dek
 since 1907 : 1907’den beri
 since then : o zamandan beri
 For a long time, fossil fuels have been regarded as convenient

sources of energy, yet the burning of fossil fuels poses many serious
environmental threats.
 In 1957, the Soviet Union placed the first man-made object in orbit
around the Earth, and since then, numerous launch vehicles have
been developed to improve the reliability and cost of placing objects
in orbit.
 So far, only two types of mental exertion have been shown to
improve overall cognitive ability: one is musical training, the other is
learning a new language or practising a second one you have
already learned
---------------------------------------------------------------------------------------------
7- Present perfect öncelikli kullanım
 Astronomers
 Archeologists have discovered / unearthed
 Researchers
 Scientists
 Astronomers have discovered a half-dozen galaxies which formed

within the first billion years of the universe.
 Archaeologists have unearthed what appear to be stone tools,

including this one, in a cave in central Mexico that date to as early
as about 33,000 years ago.
-------------------------------------------------------------------------------------------------
8- Present continuous tense am / is / are verbing seven zaman ifadeleri
 Now / at the moment / at present / right now : şu anda
 Currently / these days / for the time being : halihazırda, şimdilik, bu
günlerde
---------------------------------------------------------------------------------------------
9- Tanımlama ve genelleme anlamı verdiği için ..e dayanmak, uzanmak
anlamına gelip present simple ile kullanılan bazı fiiller vardır.
 date (back) to
 trace (back) to
 go (back) to
 stretch (back) to
 Archeological remains in Anatolia provide proof that the olive tree

dates back to the very distant past and people had the knowledge
of its benefits
 Archaeologists have unearthed what appear to be stone tools,

including this one, in a cave in central Mexico that date to as early
as about 33,000 years ago
---------------------------------------------------------------------------------------------
10- Past simple verb2 için ipucu olabilecek zaman ifadeleri vardır.
 in the past : geçmişte
 in medieval times : orta çağ zamanlarında
 primitive : ilkel
 early humans : ilk insanlar
 ancient : eski, antik
 people first : insanlar ilk
 with the development of agriculture : tarımın gelişmesiyle
 at the time / at that time : o zamanlar
 two decades ago : 20 yıl önce
 until recently : eskiden
 in prehistoric times : tarih öncesi zamanlarda
 Although American community colleges have existed since the late
19th century, little sociological attention was paid to these
institutions until recently.
 People first began to cultivate crops in the Fertile Crescent, an area
of the Middle East that extends from the valley of Euphrates through
Syria and then south to the Levant.
 Lifestyles that were considered to be marginal in the past has
become less unusual and increasingly common in the present world
 With the development of agriculture, humans began totransform
more and more extensively the environments in which they lived.
 Early humans used many primitive tools.
 Primitive people invented the wheel.
 People used goods, animals as currency by the time Lydian people
invented banknote money in ancient times.
 Ever since it was discovered accidentally over ten thousand years
ago, tea has been the most frequently consumed liquid together with
water.
 Starting in 1640, Evliya Çelebi began a career of travel into the far
reaches of the Ottoman Empire, which at that time stretched from
Hungary in the north to Egypt and Sudan in the south.
---------------------------------------------------------------------------------------------
11- ortaya çıkmak, başlamak anlamına gelen bazı fiiller verb2 ile
kullanılmayı sever.
 begin / start : başlamak
 appear / emerge / originate : ortaya çıkmak
 The Amish originated from a relatively small founding population,

and each major settlement has remained largely genetically isolated
from both other Amish settlements and the surrounding U.S
populations for over 200 years.
 When entrepreneurs in the early 20th century first began to record

moving pictures of real-life events, people started to call this new
type of storytelling documentaries.
---------------------------------------------------------------------------------------------
12- present perfect tense have / has verb3 ile kullanılan FIDOW kodlamalı
tablomuz mevcuttur.
For
In
During the last / past days / weeks / months / years
Over
Within
 Costa Rica was the first country in Central America to grow coffee
and for the last 100 years this has been its leading export.
 Most sociologists agree that over the past decades, the concept of
family has undergone significant and rapid changes.
 Although smartphones have been arguably the most popular
gaming platform for the past couple of years, they do not have the
ability to compete with desktop computers.
 Over the past 75 years, flowers have adapted to rising
temperatures and declining ozone by altering ultraviolet pigments in
their petals, new research suggests.
 African swine fever is an animal disease that has spread rapidly
over the past few months.
---------------------------------------------------------------------------------------------
13- Bir zamanlar anlamına gelen once past simple verb2 ile kullanımı
yaygındır.
 was / were + once
 verb2 + once
 Though it is now part of Greater London, Hampstead in England was

once a separate village, and it retains a village character to this day.
 Ivory Coast, noted for its elephants, once had one of the largest
elephant populations in West Africa, but now the country’s elephant
numbers are in rapid decline.
 Mars once had salt lakes that are similar to those on Earth and has
göne through wet and dry periods, according to an international team
of scientists.
14- Gelecek zaman öncelikli zaman ifadeleri vardır.
 next century : önümüzdeki yüzyıl
 two decades later : yirmi yıl sonra
 within 50 years : 50 yıl içinde
 within the next
 in the future : gelecekte
 for many years to come : önümüzdeki yıllarda
 at the end of this century : bu yüzyılın sonunda
 by 2050 : 2050’ ye kadar
 The human population has tripled within the last fifty years, and it is
projected that it will reach ten billion within the next forty years.
 Within 30 years, human labour will be replaced with robots.
---------------------------------------------------------------------------------------------
15- devamına tarih aldığı zaman ..e kadar anlamına gelen by ifadesinin iki
özel kullanımı vardır.
 By + 2050
will have verb3 / will verb1
 It is expected that by 2050, the renewable resources will have

taken the place of fossil fuels.
 By + 1950
had verb3 / verb2
 By 1990, many trees dried out and died whereas others dropped
leaves or became discoloured.
 By the 20th century, photography had become so advanced that

sports were being photographed and illustrated in Daily newspaper.
AYKUT HOCA MODALS DERS NOTLARI
GELECEK ZAMAN OLASILIK MODALLARI

 Gelecek zaman olasılık anlamı verirler ve ..ebilir diye çevirileri
yapılır.
CAN + VERB1
COULD + VERB1
MAY + VERB1
MIGHT + VERB1
ÖRNEK CÜMLELER
Frequent insecticide use against particular pests may result in resistant

pest populations that are even harder to control.
Belirli böceklere karşı sık böcek ilacı kullanımı kontrolü daha da zorlaştıran
dirençli böcek popülasyonlarıyla sonuçlanabilir.
-------------------------------------------------------------------------------------
While a physical injury might cause pain that leads to psychological
problems, loneliness and depression can weaken the immune system.
Fiziksel yaralanma psikolojik problemlere yol açan bir acıya sebep
olabiliyorken, yalnızlık ve depresyon bağışıklık sistemini zayıflatabilir.
-------------------------------------------------------------------------------------
Findings of a recent study suggest that green teas and carrots could play
a role in fighting Alzheimer’s disease, though there is need for more
research.
Son çalışmanın bulguları, daha fazla araştırmaya ihtiyaç olmasına rağmen
yeşil çay ve havucun Alzaymır hastalığıyla savaşmada rol
oynayabileceğini ileri sürüyor.
-------------------------------------------------------------------------------------
PRESENT TAVSİYE MODALLARI
SHOULD + VERB1
OUGHT TO + VERB1
HAD BETTER + VERB1
 should ve ought to Present durumlarda tavsiye bildirirler ve ..meli,

..malı diye çevirilirler. Had better ise ..yapsa iyi olur diye çevirilir.
ÖRNEK CÜMLELER
One should consume a glass of pomegranate juice a day if they want to

slow down the progress of prostate cancer since pomegranate is a fruit
rich in antioxidants.
Eğer prostat kanseri ilerlemesini yavaşlatmak istiyorsa birisi günde bir
bardak nar suyu tüketmelidir çünkü nar antioksidan bakımından zengin
bir meyvedir.
-------------------------------------------------------------------------------------
Since boiling some vegetables is both time consuming and unhealthy you
should avoid boiling them as much as possible.
Bazı meyveleri kaynatmak hem zaman tüketen hem de sağlıksız olduğu

için, sen mümkün olduğunca onları tüketmekten kaçınmalısın.
-------------------------------------------------------------------------------------
Advertisers should take into account what consumers need, irrespective
of what they desire, in order to persuade them to buy particular products.
Reklamcılar tüketicileri belirli ürünleri satin almaya ikna etmek için, ne
arzuladıklarına bakılmaksızın onların neye ihtiyaçlarını olduğunu hesaba
katmalıdır.
-------------------------------------------------------------------------------------
Life is too short to worry about anything. You had better enjoy it because
next day promises nothing.
Hayat bir şeye endişe etmeyecek kadar kısadır. Tadını çıkarsan iyi olur
çünkü bir sonraki gün hiçbir şey vadetmiyor.
-------------------------------------------------------------------------------------
PRESENT ZORUNLULUK, GEREKLİLİK MODALLARI
MUST + VERB1
HAVE TO + VERB1
HAS TO + VERB1
 must, have to, has to present durumlarda zorunluluk, gereklilik

bildirir. “Must” çoğunlukla ..meli, ..malı, “have / has to” ..zorunda
veya ..gerekiyor diye çevirilir.
ÖRNEK CÜMLELER
Before certain conceptual strategies can be learned, specific levels of
cognitive development must be achieved in early childhood education.
Belirli kavramsal stratejiler öğrenilebilmeden önce, belirli seviyede bilişsel

gelişim erken çocukluk eğitiminde kazanılmalıdır.
-------------------------------------------------------------------------------------
During the investigation of a lethal or an easily transmissible disease, the
necessary precautions must be taken to protect health staff.
Ölümcül ya da kolaylıkla bulaşılabilir bir hastalığın incelemesi esnasında,
sağlık personelini korumak için gerekli önlemler alınmalıdır.
-------------------------------------------------------------------------------------
For any therapy to be effective, it has to meet the individual needs of
patients.
Herhangi bir terapinin etkili olması için, hastaların bireysel ihtiyaçlarını

karşılaması gerekiyor / zorunludur.
-------------------------------------------------------------------------------------
The body has to constantly regenerate the cells that make up the nails,
and it needs a regular, healthy supply of certain nutrients to do so.
Vücudun tırnakları oluşturan hücreleri sürekli olarak yenilemesi
gerekiyor / zorunludur ve bunu yapmak için düzenli, sağlıklı belirli besin
maddesi kaynaklarına ihtiyaç duyar.
-------------------------------------------------------------------------------------
PAST ZORUNLULUK
HAD TO + VERB1
 “had to” geçmiş zaman zorunluluk bildirir ve ..zorunda kaldı diye

çevirilir.
ÖRNEK CÜMLELER
When the pain in Jackson’s broken arm became unbearable last night, the
doctor had to give him an injection to mitigate the pain.
Geçen gece Jackson’un kırık kolundaki ağrı tahammül edilemez duruma
geldiğinde doktor acıyı dindirmek için ona iğne yapmak zorunda kaldı.
-------------------------------------------------------------------------------------
People have always been fascinated by the stars and planets in the night
sky, but they had to rely on just the naked eye to make them out until the
telescope was invented in 1609.
İnsanlar her zaman geceleri gökyüzündeki yıldızlar ve gezegenlerden

etkilenmiştir ama teleskop 1609 yılında icat edilene kadar onlar onları
keşfedilmek için sadece çıplak göze bel bağlamak zorunda kaldı.
-------------------------------------------------------------------------------------
GEÇMİŞ ZAMAN BECERİ MODALLARI
COULD + VERB1
WAS / WERE ABLE TO + VERB1
 could, was / were able to geçmiş zaman beceri anlamı verir. Could
..e bilirdi, was / were able to ..ebildi, ..yı başardı diye çevirilir.
Ayrıca was / were able = managed to diyebiliriz.
The rescue team in the Aegean sea was able to rescue all of the crew
successfully before the ship sank yesterday.
Ege denizindeki kurtarma ekibi dün gemi batmadan önce tüm mürettebatı
başarılı şekilde kurtarabildi.
-------------------------------------------------------------------------------------
Egyptians built irrigation canals to carry water and created a calendar that
predicted the annual flooding of the Nile so that they could maximize food
production.
Mısırlılar su taşımak için sulama kanalları yaptı ve yiyecek üretimini
maksimum hale getirebilmek için Nilin yıllık sel miktarını tahmin eden
bir takvim yaptılar.
-------------------------------------------------------------------------------------
GEÇMİŞTEKİ PİŞMANLIK
SHOULD HAVE VERB3

SHOULD NOT HAVE VERB3
 Geçmiş zaman pişmanlık bildirir. ..meliydik, ..malıydık, -
..yapmamalıydık diye çevirilirler.
We, as a humanity should have foreseen the dire consequences of
climate change as it has reached to alarming points and has affected every
aspect of our lives.
İnsanlık olarak biz iklim değişikliğinin kötü sonuçlarını öngörmeliydik
çünkü o alarm veren noktalara ulaştı ve hayatımızın her yönünü
etkilemektedir.
GEÇMİŞTEKİ ALIŞKANLIK / OLAY
USED TO + VERB1
WOULD + VERB1
Scientists used to believe that flowers avoided using electric fields to

attract bees despite utilising their vivid colours and scents, but now they
suggest electric fields are also used.
Bilim adamları çiçeklerin onların canlı renk ve kokularını kullanmalarına

rağmen arıları çekmek için elektrik alanlarını kullanmaktan kaçındıklarına
inanıyorlardı ama şuan elektrik alanlarının da kullanıldığını ileri
sürüyorlar.
-------------------------------------------------------------------------------------
OLUMLU YAPIDA GEÇMİŞTEKİ ZAYIF ÇIKARIM / TAHMİN
 Geçmiş zaman olumlu yapıda cümlede zayıf tahmin, çıkarım

bildirirler. ..mış olabilir diye çevirilirler.
MAY HAVE VERB3

MIGHT HAVE VERB3
COULD HAVE VERB3
ÖRNEK CÜMLELER
Human footprints found in Mexico are at least 23000 years old, suggesting
that people could have arrived long before the Ice Age’s glaciers melted.
Meksikada bulunan ayak izleri en az 23000 yaşındadır, ki bu insanların

Buz çağındandaki buzullara erimeden önce buraya varmış olabileceğini
ileri sürüyor.
-------------------------------------------------------------------------------------
The oldest human fossils found outside of Africa suggest that our species
may have left that continent 200000 years ago.
Afrika dışında bulunan en eski insan fosilleri türlerimizin kıtadan 200 bin
yıl önce ayrılmış olabileceğini ileri sürüyor.
-------------------------------------------------------------------------------------
OLUMLU YAPIDA GEÇMİŞTEKİ GÜÇLÜ ÇIKARIM / TAHMİN
MUST HAVE VERB3
 Geçmiş zaman olumlu yapıda cümlede güçlü tahmin, çıkarım bildirir.

..mış olmalı diye çevrilir.
ÖRNEK CÜMLELER
Lenny must have sold her old Volkswagen at last because we saw her
yesterday happily driving a new modern sport car.
Lenny eski Volkswagen arabasını en sonunda satmış olmalı çünkü biz
onu dün yeni modern spor arabasını sürerken gördük.
-------------------------------------------------------------------------------------
When considered the damage to the car, Amy must have driven really
fast at the time of the accident. Otherwise the car wouldn’t be such as
horrible wreckage now.
Arabaya hasarı düşündüğümüzde, Amy kaza anında çok hızlı araç
sürüyor olmalı, aksi takdirde araba şuan böyle korkunç enkaz halinde
olmazdı.
-------------------------------------------------------------------------------------
Burials must have held an important role in the beliefs of the Lycians, for
they cut hundreds of tombs into the cliff faces and crags that can be seen
throughout the area.
Definler Likyalıların inanışlarında önemli bir yer tutmuş olmalı, çünkü

onlar bölge boyunca görülebilen yüzlerce mezarı kayalık yüzlerine
oydular.
-------------------------------------------------------------------------------------
OLUMSUZ YAPIDA GEÇMİŞTEKİ GÜÇLÜ ÇIKARIM / TAHMİN
CAN’T HAVE VERB3

COULDN’T HAVE VERB3
Geçmiş zaman olumsuz yapıda cümlede güçlü tahmin, çıkarım bildirir.

..mış olamaz diye çevrilir.
ÖRNEK CÜMLELER
It is obvious that road conditions in California can’t have improved a lot

during the last 15 years because the government hasn’t invested anything
to renew the roads.
Şu açık ki Kaliforniyadaki yol koşulları son 15 gün boyunca gelişmiş
olamaz çünkü hükümet yolları yenilemek için herhangi bir yatırım
yapmadı.
-------------------------------------------------------------------------------------
Professor Gutenberg is teaching my sister’s philosophy class this term, so
she couldn’t have retired yet. You might have misunderstood what your
friend told you.
Profesör Gutenberg kız kardeşimin bu dönem felsefe sınıfında eğitim
veriyor bu yüzden henüz emekli olmuş olamaz. Sen arkadaşının sana
söylediğini yanlış anlamış olabilirsin.
-------------------------------------------------------------------------------------
PAST MODALS
Burials must have held an important role in

MUST HAVE VERB3 the beliefs of the Lycians, for they cut
hundreds of tombs into the cliff faces and
crags that can be seen throughout the area.
..MIŞ OLMALI
Definler Likyalıların inanışlarında önemli
bir yer tutmuş olmalı, çünkü onlar bölge
boyunca görülebilen yüzlerce mezarı
kayalık yüzlerine oydular.
The oldest human fossils found outside of
MAY Africa suggest that our species may have left
MIGHT + HAVE VERB3 that continent 200000 years ago.
COULD
Afrika dışında bulunan en eski insan
fosilleri türlerimizin kıtadan 200 bin yıl
..MIŞ OLABİLİR önce ayrılmış olabileceğini ileri
sürüyor.
It is obvious that road conditions in
California can’t have improved a lot
CAN’T during the last 15 years because the
COULDN’T + HAVE VERB3 government hasn’t invested anything to
renew the roads.
..MIŞ OLAMAZ
Şu açık ki Kaliforniya’daki yol koşulları
son 15 gün boyunca gelişmiş olamaz
çünkü hükümet yolları yenilemek için
herhangi bir yatırım yapmadı.
The forest fire might have been caused
MAY NOT by the campfire, but there is not much
MIGHT NOT + HAVE VERB3 evidence to support this claim.
..MIŞ OLMAYABİLİR Orman yangını kamp ateşinden

kaynaklanmış olabilir, ancak bu iddiayı
destekleyecek çok fazla kanıt yoktur.
People have always been fascinated by
the stars and planets in the night sky, but
they had to rely on just the naked eye to
HAD TO + VERB1 make them out until the telescope was
invented in 1609.
ZORUNDA KALDI
İnsanlar her zaman geceleri
gökyüzündeki yıldızlar ve gezegenlerden
etkilenmiştir ama teleskop 1609 yılında
icat edilene kadar onlar onları
keşfedilmek için sadece çıplak göze bel
bağlamak zorunda kaldı.
The rescue team in the Aegean sea was
WAS ABLE + VERB1 able to rescue all of the crew
WERE ABLE TO + VERB1 successfully before the ship sank
yesterday.
..EBİLDİ
Ege denizindeki kurtarma ekibi dün gemi
batmadan önce tüm mürettebatı başarılı
şekilde kurtarabildi.
We, as a humanity should have
foreseen the dire consequences of
SHOULD HAVE VERB3 climate change as it has reached to
alarming points and has affected every
..MELİYDİ, ..MALIYDI aspect of our lives.
İnsanlık olarak biz iklim değişikliğinin

kötü sonuçlarını öngörmeliydik çünkü o
alarm veren noktalara ulaştı ve
hayatımızın her yönünü etkilemektedir.
Scientists used to believe that flowers
avoided using electric fields to attract
bees despite utilising their vivid colours
and scents, but now they suggest electric
USED TO + VERB1 fields are also used.
WOULD + VERB1
Bilim adamları çiçeklerin onların canlı
..YAPARDI, ..EDERDİ renk ve kokularını kullanmalarına
rağmen arıları çekmek için elektrik
alanlarını kullanmaktan kaçındıklarına
inanıyorlardı ama şu an elektrik
alanlarının da kullanıldığını ileri
sürüyorlar.
AYKUT HOCA BAĞLAÇLAR
DERS NOTLARI
1- ZITLIK BAĞLAÇLARI
2- SEBEP - SONUÇ BAĞLAÇLARI
3- DESTEKLEME BAĞLAÇLARI
4- ÖRNEKLENDİRME BAĞLAÇLARI
5- AMAÇ BAĞLAÇLARI
6- İKİLİ BAĞLAÇLAR
1
ZITLIK BAĞLAÇLARI
ALTHOUGH DESPITE
THOUGH IN SPITE OF
EVEN THOUGH FOR ALL
MUCH AS
EVEN IF
WHILE
DESPITE THE FACT THAT
IN SPITE OF THE FACT THAT
HOWEVER IN CONTRAST TO / WITH

BUT AS OPPOSED TO
YET BY CONTRAST WITH
NONETHELESS UNLIKE
NEVERTHELESS CONTRARY TO
EVEN SO
IN CONTRAST WHEREAS
CONVERSELY WHILE
ON THE CONTRARY
REGARDLESS OF
IRRESPECTIVE OF
2
ALTHOUGH THOUGH EVEN THOUGH
MUCH AS EVEN IF WHILE
DESPITE THE FACT THAT / IN SPITE OF THE FACT THAT
 ..e rağmen, ..se de, ..sa da, ..iken, ..se bile, ..e karşın diye çevrilirler.
Devamlarına cümle alırlar.
ÖRNEK CÜMLELER
Even if precautions to avoid economic crisis after Covid-19 have been taken, the crisis
is likely to affect most economies in the region.
Although many people equate creativity with intelligence, the two terms are not
synonymous, and it is not necessary to have a genius-level IQ to be creative.
While being physically attractive seems to be a basic requirement for Internet
celebrities, their popularity will decline if they cannot create fresh ideas and engage in
successful projects.
Even though some studies suggest that exposure to the blue light emitted by digital
devices could be a risk factor for developing certain eye conditions, many scientists
think that the evidence to support this claim is not very strong.
Much as the Native Americans benefited from access to new technology and trade
came with the early European settlers, the diseases which were also brought posed
serious challenges to their way of life.
Despite the fact that playing computer games is sometimes viewed as an antisocial
activity, a new study shows that it actually enhances social connections.
DESPITE IN SPITE OF
FOR ALL
ÖRNEK CÜMLELER
 …e rağmen diye çevrilirler. Devamlarına cümle almazlar, isim alırlar.
Despite the growing popularity e-mail and fax transmissions, many communications
are still best handled by face-to-face contact.
In spite of its small population and relative remoteness, Australia occupies a powerful
position in global science.
For all incredible improvements in health since 1950, there are still a number of
challenges.
3
WHEREAS WHILE
 ..iken, ..e karşın anlamına gelirler. İki durum arasında karşılaştırma yaparken
kullanılırlar. Some ------ others ------- ikilisiyle kullanımı yaygındır.
While in many cultures green is seen as the symbol for wealth, in South America green
is associated with death.
In tropical grassland or savanna areas, trees may be found frequently whereas
temperate or semitropical grassland areas have very little tree growth.
In some groups the bonds among members are strong and enduring due to harmony
achieved through close relationships, while in other groups members are loosely
linked and lack a sense of ‘groupness.
HOWEVER BUT YET

NONETHELESS NEVERTHELESS EVEN SO
---------------------------------------------- however -----------------------------------------------------

cümle cümle
 İki cümle arasında ama, fakat, ancak anlamında zıtlık bildirirler.
In its early stage of development, ecotourism was regarded as a completely new
concept, however, today, it has become a significant portion of the tourism industry
in general.
For a long time, punishment was viewed as a useful child-rearing tool yet, it is now
recognized that it generally doesn’t lead to the desired behavioral outcome for
children.
Meteorologists have difficulty in forecasting storms and flooding in cities, even so

they may soon make progress thanks to the spread of mobile-phone networks.
Smallpox was once a dreaded human disease; nonetheless it was eradicated

worldwide in the 1970s by widespread vaccination.
In the past, most experts are of the opinion that cell phones were harmless, but
now it is thought that they may be detrimental to our health when used too often.
4
UNLIKE AS OPPOSED TO IN CONTRAST TO /WITH
CONTRARY TO BY CONTRAST WITH
 ..nın aksine anlamına gelirler ve devamlarına cümle almazlar, isim alırlar.

 Genellikle karşılaştırma yaparken kullanılırlar. ( özellikle unlike)
 Devamında şu ifadeleri severler : popular belief, widespread, common,
mainstream belief
Contrary to popular belief : yaygın inanışın aksine
Unlike other social networks like Facebook and Twitter, Snapchat has failed to catch
on in many parts of Asia.
Unlike a stone axe, which was useless when broken, a copper or bronze one could be
melted down and recycled.
Unlike women's studies, which is focused on the historical aspects of women's lives, feminist
philosophy is interested in the social philosophy of women's interests throughout history,
IN CONTRAST ON THE CONTRARY CONVERSELY
-------------------------------------------- in contrast ----------------------------------------------------

cümle cümle
 Aksine anlamına gelirler ve iki cümle arasında kullanılırlar.
Gene therapy is mainly useful for treating rare genetic disorders; in contrast, gene-
editing, which involves altering existing genes, treats a much wider range of conditions.
REGARDLESS OF IRRESPECTIVE OF
 ..e bakılmaksızın anlamına gelir ve devamlarına cümle almazlar.

 Devamlarında şu ifadeleri severler : age, gender, nationality
regardless of gender : cinsiyete bakılmaksızın
Research reveals that emotional states are universally associated with certain bodily
sensations regardless of individual’s culture and language.
UNICEF is deeply committed to creating a world in which all children, regardless of

their gender or socioeconomic background, have access to free, compulsory and
quality education.
5
PÜF NOKTALAR
1- Although - though - even though - much as - even if - while bağlaç grubunu

cümleden çıkarıp iki cümle arasında boşluk bırakarak however - but - yet -
nonetheless - nevertheless - even so bağlaçlarını kullanabiliriz.
 Although playing computer games is sometimes viewed as an antisocial

activity, a new study shows that it actually enhances social connections.
 Playing computer games is sometimes viewed as an antisocial activity, but a

new study shows that it actually enhances social connections.
2- İçerisinde “even” olan bağlaçlar zıtlık bildirir.

 Even if : ..se bile
 Even though : ..e rağmen
 Even so : fakat
 Even when : ..dığında bile
 Even after : ..den sonra bile
 Even before : ..den önce bile
3- ZAMAN – DÖNEM ZITLIĞI ( ÖSYM SEVER )

 Although it was only in recent years that the 3D printing technology became
good enough to produce more than prototypes, the very idea of printing in 3D is
not new.
 Although the first railroads date back to the mid-16th century used horsedrawn
mining vehicles it was in the early 1800s when they began to really proliferate
and push the Industrial Revolution into high gear.
 Although the science of geology as we know it today is a relatively young field

insightful observations of the Earth's processes dates back to the ancient
Greeks.
 Although American community colleges have existed since the late 19th
century, little sociological attention was paid to these institutions until recently.
ÖZEL KULLANIMLAR
STILL
Hala anlamına gelen “still” ile kullanılmayı severler.
 Despite the massive destruction that hurricanes can cause, nature is still
surprisingly resilient.
 Much as Polio has been eradicated in Western countries, it is still ubiquitous in

some countries such as Pakistan and India.
6
 For all incredible improvements in health since 1950, there are still a number
of challenges
ALSO
“Also” aynı zamanda anlamına gelir. Zıtlık bağlaçlarıyla kullanıldığında zıtlık
da yapabilir desteleme de yapabilirler.
ZITLIK ( +,-, -,+)
 Much as the Native Americans benefited from access to new technology and
trade came with the early European settlers, the diseases which were also
brought posed serious challenges to their way of life.
 Even though the study of animals has provided many important insights into
psychology, the practice of animal testing also raises serious ethical questions.
DESTEKLEME ( +,+, -,-)
 While people can generate cough voluntarily, environmental pollutants, such as
cigarette smoke and dust, can also cause a cough.
 Acupuncture is the most widely used technique in Chinese medicine, but it also
makes use of other methods such as herbal remedies, dietary therapy and
lifestyle changes.
ÇIKMIŞ SORULAR
SONBAHAR YDS 2014

1- ---- evidence of the civilization of the ancient Egypt was apparent
everywhere, little was known of its detailed history until its hieroglyphic
writing was deciphered in the early 19th century.
A) Since B) Just as C) Although D) Given that E) Only if

--------------------------------------------------------------------------------------------------------
İLKBAHAR YDS 2016
2- ---- using renewable energy is potentially a means of combating global
warming, renewable energy facilities can be very expensive to establish.
A) Unless B) Although C) Just as D) Until E) When

--------------------------------------------------------------------------------------------------------
İİKBAHAR YDS 2018
3- Buildings such as the Hagia Sophia in Istanbul, Turkey date back to the
sixth century and yet are still standing ---- they are located in earthquake-
prone areas.
A) as long as B) unless C) as if D) although E) since

----------------------------------------------------------------------------------------------------
7
İLKBAHAR YDS 2019
4- ---- palaeontologists still like to argue about whatrole the asteroid played in
the dinosaur extinction, there really is not much of a mystery left.
A) Once B) In case C) Given that D) Although E) As

----------------------------------------------------------------------------------------------------
EYLÜL YDS 2020

5- ---- there are hundreds of school- and community-based aggression
prevention and social skills promotion programmes, only a handful of these
appear to be effective.
A) Provided that B) Since C) Although D) Just as E) Unless

-----------------------------------------------------------------------------------------------------
2021 AĞUSTOS YÖKDİL SOSYAL
6- ‐---‐‐‐ career assessment and counselling have historically targeted students
in high school, a number of experts now believe that they are also beneficial
to elementary and middle school students for later career development.
A) As soon as B) Unless C) Even though D) Only when E) As though

-----------------------------------------------------------------------------------------------------
2021 AĞUSTOS YÖKDİL SAĞLIK
7- ---- a vaccine effective against human hepatitis B virus has been produced
for a couple of decades, its availability and delivery have not been universal.
A) As soon as B) Though C) Once D) Since E) After

-----------------------------------------------------------------------------------------------------
2021 AĞUSTOS YÖKDİL SOSYAL
8- ‐‐‐‐ fire played an important part in Greek philosopher Anaximander's
cosmogony, it would be wrong to think that he regarded it as the ultimate
constituent of the world, like Thales' water.
A) Though B) As if C) In case D) Since E) Until

----------------------------------------------------------------------------------------------------
ARALIK YDS 2018
9- ..... the organic food industry is relatively small and new, it is important that
consumers become aware of its claims, limitations, and potential benefits.
A) Just as B) Once C) Unless D) Even if E) Until

----------------------------------------------------------------------------------------------------
2021 AĞUSTOS YÖKDİL SAĞLIK
10- ---- much of the bacterial population has beneficial effects in the proper
processing of food, the opposite can easily occur when proper digestion has
been impaired.
A) While B) Since C) When D) Only if E) So long as
8
İLKBAHAR YDS 2018
11- ---- there is no consensus among folklorists on how to define folklore nor
how to explain the issues of the meaning and the function of it, folklore
generally refers to cultural expressions, such as narratives, music, dance,
beliefs and festivals.
A) Once B) While C) Until D) As E) In case

----------------------------------------------------------------------------------------------------
EYLÜL YDS 2019

12- ---- immigrants to North America’s new colonies were primarily British in the
17th and 18th centuries, significant numbers of people of other nationalities
also established a presence in the Americas.
A) Because B) While C) As long as D) Provided that E) Once

----------------------------------------------------------------------------------------------------
2021 AĞUSTOS YÖKDİL FEN
13- ---- the apparent impossibility of answering all philosophical questions
through science, quite a few contemporary philosophers do believe that
science is the only legitimate path to knowledge.
A) By means of B) On behalf of C) In comparison to D) Despite E) Due to
----------------------------------------------------------------------------------------------------
SONBAHAR YDS 2018
14- ---- its notoriety as a naval weapon, the first modern torpedo was developed
in landlocked Austria, or rather in what was then the Austrian Empire
stretching down to the Adriatic.
A) Along with B) In terms of C) Despite D) Due to E) Instead of

----------------------------------------------------------------------------------------------------
İLKBAHAR YDS 2019
15- Renaissance art evolved from common set of principles, ---- it took many
directions and changed considerably in the following centuries.
A) instead B) provided that C) but D) for E) so

----------------------------------------------------------------------------------------------------
EYLÜL YDS 2019
16- Liquid water covers more than two-thirds of the Blue Planet’s surface, ----
exactly how it got there has always been puzzling.
A) so B) instead C) but D) otherwise E) as

----------------------------------------------------------------------------------------------------
9
SEBEP SONUÇ BAĞLAÇLARI
BECAUSE BECAUSE OF
AS ON ACCOUNT OF
SINCE IN VIEW OF
NOW THAT AS A RESULT OF
IN THAT THANKS TO
GIVEN THAT DUE TO
FOR OWING TO
DUE TO THE FACT THAT
BECAUSE OF THE FACT THAT
THEREFORE
THUS
HENCE
SO
THAT’S WHY
AS A RESULT
AS A CONSEQUENCE
CONSEQUENTLY
ACCORDINGLY
10
BECAUSE AS SINCE
GIVEN THAT NOW THAT IN THAT
FOR
1- ---------------------------------------------- because --------------------------------------------

cümle (sonuç) cümle (sebep)
2- Because -----------------------------------,-------------------------------------------------------
cümle (sebep) cümle (sonuç)
 çünkü, ..dığı için, ..duğunu düşünürsek, mademki diye çevrilebilirler.

Devamlarına cümle alırlar.
ÖRNEK CÜMLELER
Hydroelectricity plants pose several threats to the environment because they could
lead to the extinction of endemic species and block fish migration.
Since bodybuilders exert large amounts of energy, their metabolism generally requires
more calories per day than the average person.
As weather plays such an important role in our daily lives, everyone is interested in the
weather forecast to take precautions according to the seasonal conditions.
Although Thomas Edison was not the first to create the light bulb, his model was more
commercially viable, for it was long lasting and formed part of a whole lighting system.
Moderate consumption of tea may decrease the risk of lung cancer in that an
antioxidant component in tea can be protective against lung cancer.
Given that we both destroy the natural world and suffer from it, our power to protect
the environment ultimately fails to save our lives.
BECAUSE OF ON ACCOUNT OF IN VIEW OF

AS A RESULT OF DUE TO OWING TO
THANKS TO
ÖRNEK CÜMLELER
 ..den dolayı, ..yüzünden, ..sayesinde, ..nın neticesinde diye çevrilebilirler.
Devamlarına cümle almazlar.
On account of increased pollution and a shortage of water, we should find enough
resources to satisfy our water demand.
Because of its power and potential for both harm and good the weather has been a
subject of intense interest and scrutiny by human beings since ancient times.
11
Some species become extinct every year due to hunting, yet in some parts of the
world, animals such as zebras and rhinos are protected in wildlife reserves.
Even though there is sufficient water available to cover the demands of the world
population, there is a shortage of clean water as a result of increased pollution.
Having a geopolitical significance thanks to its unique aspect of dividing two

continents, the Bosphorus stands among distinguished landmarks of Istanbul.
Thanks to vaccinations, antibiotics, sanitation and better parental care today, we are
much more likely to die in old age than in our youth.
Today, people with rare conditions could be diagnosed quicker thanks to the advances
in technology including 3D facial analysis.
Owing to the increasing numbers of individuals and families who could no longer afford
to purchase housing, homelessness became so visible in the early 1980s in the US.
THEREFORE THUS HENCE

SO THAT’S WHY AS A RESULT
AS A CONSEQUENCE CONSEQUENTLY ACCORDINGLY
 Bu yüzden, sonuç olarak, dolayısıyla diye çevrilebilirler. İki cümle arasında

sebep sonuç bildirebilirler.
---------------------------------------------- therefore --------------------------------------------
Industrial nations consume nearly 75 to 80 percent of the fossil fuels burned each year;
as a result, they are responsible for the majority of greenhouse gas emissions.
Some aeroplanes waste valuable fuel. Therefore, there are attempts to redesign such
planes for maximum efficiency.
People experience and express pain differently, thus a doctor cannot precisely
estimate the severity of a patient's pain.
Anorexia nervosa is an eating disorder in which an individual is obsessed with dieting

and thinness and thus loses excessive weight, but the individual does not view the
weight loss as a health problem.
Hundreds of millions of species of plants and animals have become extinct since life
began on Earth, and over the past 300 years people have been damaging habitats,
thus significantly speeding up the extinction process.
12
PÜF NOKTALAR
1- Because grubu bağlaçlar cümle başında sadece ..dığı için çevirilir. Cümle
ortasında ..dığı için veya çünkü diye çevrilebilirler.
ÇÜNKÜ, ..DIĞI İÇİN

---------------------------------------------- because --------------------------------------------
cümle (sonuç) cümle (sebep)
..DIĞI İÇİN
Because -----------------------------------,-------------------------------------------------------
2- Cümle ortasında kullanıldıkları zaman cümlelerin yerini değiştirirsek because

grubu bağlaçların yerine therefore grubunu kullanabiliriz.
A doctor cannot precisely estimate the severity of a patient's pain because

People experience and express pain differently.
3- In that ve for bağlaçları cümle başında kullanılmaz.
Although Thomas Edison was not the first to create the light bulb, his model was
more commercially viable, for it was long lasting and formed part of a whole
lighting system.
Moderate consumption of tea may decrease the risk of lung cancer in that an
antioxidant component in tea can be protective against lung cancer.
4- and bağlacından sonra bu yüzden anlamına gelen bağlaçların kullanımı

yaygındır.
and thus / so / therefore / as a result
Anorexia nervosa is an eating disorder in which an individual is obsessed with

dieting and thinness and thus loses excessive weight, but the individual does
not view the weight loss as a health problem.
5- Bu yüzden anlamına gelen thus devamına cümle de alabilir verbing de alabilir.
Thus + cümle
Thus + verbing
13
Hundreds of millions of species of plants and animals have become extinct since
life began on Earth, and over the past 300 years people have been damaging
habitats, thus significantly speeding up the extinction process.
6- Kısmen …den dolayı anlamına gelen sebep bağlaçlarıyla kullanılan özel

kullanımlar vardır.
 in part due to
 due in part to
 partly because of
Musical talent may partly be because of genes determining the structure of

inner ear.
ÇIKMIŞ SORULAR
2019 YÖKDİL SAĞLIK

1- Exercise is recommended by many therapists and physicians ---- it can provide
relief and improve mobility.
A) although B) because C) even if D) unless E) until

--------------------------------------------------------------------------------------------------------
2019 YÖKDİL SOSYAL
2- Anthropologists may have difficulty in separating out the field from astronomy,
geology or botany, ---- it is not so obvious how anthropology may be
distinguished from the many other branches of science.
A) although B) until C) because D) just as E) in case

--------------------------------------------------------------------------------------------------------
2021 NİSAN YDS
3- ‐‐‐‐ such an intimate connection existed between agricultural intensification and
the appearance of cities, it is not surprising that the earliest evidence for cities
comes from regions with ancient agricultural traditions.
A) Because B) As if C) Before D) Although E) While

--------------------------------------------------------------------------------------------------------
4- ‐‐‐‐ science fiction texts are too difficult to film, very few have ever been
successfully adapted.
A) Unless B) In order that C) Once D) Before E) Because

--------------------------------------------------------------------------------------------------------
2019 YDS İLKBAHAR
5- To psychology professionals, the name Anne Anastasi is synonymous with
psychometrics, ---- it was she who pioneered understanding how psychological
traits are influenced, developed, and measured.
A) so B) even if C) while D) yet E) as
14
2015 YDS İLKBAHAR
6- Digital media communication differs significantly from conventional marketing
communication ---- digital media enable new forms of interaction and new
models for information exchange.
A) although B) since C) only if D) in case E) even if

--------------------------------------------------------------------------------------------------------
2020 EYLÜL YDS
7- ---- electricity and heat account for 41 percent of global carbon dioxied
emissions today, curbing climate change will require satisfying that much
demand with renewables rather than fossil fuels.
A) Since B) While C) Until D) Unless E) As if

--------------------------------------------------------------------------------------------------------
2019 YDS İLKBAHAR
8- Although genetically modified seed is more expensive than conventional
equivalents, the extra cost can be seen as an insurance policy against crop
losses ---- weeds or pests.
A) contrary to B) due to C) in terms of D) despite E) along with

--------------------------------------------------------------------------------------------------------
2019 EYLÜL YDS
9- Having a geopolitical significance ---- its unique aspect of dividing two
continents, the Bosphorus stands among distinguished landmarks of Istanbul.
A) similar to B) thanks to C) in place of D) in spite of E) contrary to

--------------------------------------------------------------------------------------------------------
2018 YDS İLKBAHAR
10- Industrial nations consume nearly 75 to 80 percent of the fossil fuels burned
each year; ----, they are responsible for the majority of greenhouse gas
emissions.
A) instead B) on the contrary C) as a result D) for example e) however

--------------------------------------------------------------------------------------------------------
15
DESTEKLEME BAĞLAÇLARI
AS WELL AS FURTHERMORE
IN ADDITION TO MOREOVER
BESIDES WHAT IS MORE
ALONG WITH IN ADDITION
TOGETHER WITH BESIDES
COUPLED WITH ALSO
AS WELL
TOO
EITHER
AS WELL AS IN ADDITION TO BESIDES

ALONG WITH TOGETHER WITH COUPLED WITH
 ..nın yanı sıra, ..e ilaveten, …ile birlikte diye çevrilirler. Devamlarında cümle
almazlar. Besides bağlacı istisnadır, cümle de alabilir.
ÖRNEK CÜMLELER
As well as being a great composer, Haydn supported and taught a number of

important figures, including Mozart and Albrecht Berger.
Along with prosperity and peace, the European Union has brought its citizens
unprecedented opportunities and freedom to study, work, travel and trade within
Europe’s borders.
Smoking rate among adults in US has plummeted thanks to public policies like smoke-
free air laws and cigarette taxes as well as media campaigns and less exposure to
smoking in movies.
16
Researchers in Singapore have developed artificial skin that can detect objects as well
as feel texture, temperature and pain.
MOREOVER FURTHERMORE WHAT IS MORE

IN ADDITION BESIDES ALSO
------------------------------------------- in addition --------------------------------------------

cümle cümle
 İki cümle arasında destekleme yaparlar. Dahası, ek olarak, buna ilaveten diye
çevrilirler.
ÖRNEK CÜMLELER
Water serves as the basis of the circulatory system, which uses blood to distribute
nutrients to the entire body. Moreover, water helps maintain body temperature by
expelling excess heat through the skin via sweat and evaporation.
Chestnut wood can be worked easily to manufacture fine furniture and musical
instruments. In addition, it is also used for its durability in roof materials and
construction timber.
AS WELL TOO
EITHER
 Cümle sonunda ..de, ..da anlamı katarlar. As well, too olumlu yapıda cümlelerin
sonunda either olumsuz yapıda cümlelerin sonunda kullanılır .
ÖRNEK CÜMLE
The impact of Coronavirus has not only brought health consequences but
economic and social consequences for Latin American migrants in Europe as
well.
17
ÖRNEKLENDİRME BAĞLAÇLARI
FOR EXAMPLE
FOR INSTANCE SUCH AS
TO ILLUSTRATE LIKE
TO EXEMPLIFY
FOR EXAMPLE FOR INSTANCE TO ILLUSTRATE

TO EXEMPLIFY
1- ---------------------------------------- for example --------------------------------------------

cümle cümle
 İki cümle arasında kullanılırlar. Örneğin anlamına gelirler. Örneklendirme

yaparlar.
SUCH AS LIKE
 ..gibi anlamına gelirler. Örneklendirme yaparlar. Cümle almazlar.

ÖZEL KULLANIM
SUCH + İSİM + AS
Unfortunately, the refugees are in dire need of such basic needs as

clothing, eating and sheltering.
18
ÖRNEK CÜMLELER
Once lethal diseases such as Ebola and HIV are gradually defeated thanks to
increasing improvements in healthcare
Implanted devices like heart pacemakers are a valuable part of modern medicine’s
equipment so as to increase the accuracy of diagnosis.
The world may not eliminate poverty or starvation, but they can pursue policies that
help the poor such as investment in rural infrastructure and health care.
There are over 100 trillion bacteria in our body, most of which are in the guts, and they
support essential functions like digestion, immunity and mental health.
Even though acupuncture is the most widely used technique in Chinese medicine, it
also makes use of other methods such as herbal remedies, dietary therapy and
lifestyle changes
Body faces many dangers such as physical damage and infectious diseases but it has
many different systems and barriers to defend itself.
Doctors are being advised not to prescribe common painkillers such as paracetamol
and ibuprofen, for patients with chronic pain not caused by an injury or other medical
condition.
Although some elements, such as gold and iron have been known to humans since
prehistoric times, it wasn’t until the 17th century that the first scientific discovery of an
element (phosphorus) was made
Much as Polio has been eradicated in Western countries, it is still ubiquitous in some
countries such as Pakistan and India.
Children learn that some types of lying are permissible and encouraged; for example,
they can pretend to be happy with a gift they dislike avoiding hurting the giver's feelings.
You can grow some vegetables without any sun at all. For instance, lettuce and
parsley will grow beautifully under artificial light.

1- The ancient Egyptians’ fascination with science and new technology resulted
in inventions ---- the calendar and door lock, which are still used today.
A) in contrast with B) in spite of C) such as D) regardless of E) in terms of
19
AMAÇ BAĞLAÇLARI
TO
IN ORDER TO
SO AS TO
IN A BID TO SO THAT
IN AN EFFORT TO IN ORDER THAT
IN AN ATTEMPT TO
WITH A VIEW TO
WITH AN EYE TO
FOR THE PURPOSE OF
TO
IN ORDER TO WITH A VIEW TO
SO AS TO + VERB1 WITH AN EYE TO + VERBING
IN A BID TO FOR THE PURPOSE OF
IN AN EFFORT TO
IN AN ATTEMPT TO
 ..mek, …mak için, ...amacıyla anlamına gelirler. Amaç bildirirler. Sol taraftaki
grup devamında fiil yalın kullanılır. Sağ taraftaki grup fiil “ing” ile kullanılır.
SO THAT
IN ORDER THAT + CÜMLE
 ..sın diye, ..e bilsin diye anlamına gelip amaç bildirirler. Devamlarına cümle
alırlar. Devamlarında can / could / be able to modallarıyla kullanılmayı
severler.
20
ÖRNEK CÜMLELER
Students should be tested at regular intervals in order to see their learning level.
Studies indicate that seven or eight hours of sleep a night is necessary so as to build,
repair and maintain the efficiency of immune system.
In an attempt to differentiate himself from previous scientists, Galileo justified his

observations using experiments which were based on his theories.
Advertisers should take into account what consumers need, irrespective of what they
desire, in a bid to persuade them to buy particular products.
With a view to reducing emissions, there is a need to switch to energy sources that
do not emit greenhouse gases.
Patients with cancer have to undergo necessary chemotherapy treatments so that all
of the cancer can be utterly removed from their bodies.
Health aid agencies struggle to reach remote areas in Africa in order that they can
provide poor people with necessary health services .
Apple has increased its production capacity by over 15% so that it may be able to
meet the growing demands.
ÇIKMIŞ SORULAR
2013 YDS SONBAHAR

1- In a workplace, standardization of skills involves considerable training of
personnel ---- they can carry out organizational policies with few faults.
A) because B) whereas C) even though D) as if E) so that

--------------------------------------------------------------------------------------------------------
2015 YDS İLKBAHAR
2- The mouth is the first part of the digestive system, where food is broken and
chewed ---- it can easily be swallowed.
A) so that B) since C) just as D) as long as E) once

--------------------------------------------------------------------------------------------------------
3- Egyptians built irrigation canals to carry water and created a calendar that
predicted the annual flooding of the Nile ---- they could maximise food
production.
A) in case B) so that C) even if D) while E) as though
21
İKİLİ BAĞLAÇLAR
BOTH …. AND ….
EITHER …. OR ….
NEITHER …. NOR ….
NOT ONLY …. BUT ALSO ….
NOT …. BUT ….
SO …. THAT ….
SUCH …. THAT ….
AS …. AS ….
THE MORE .... THE MORE ….
BOTH ---- AND ----

 Hem …. Hem de …. anlamında kullanılır. İki paralel durumu birbirine bağlar.
İsim / isim, sıfat / sıfat, fiil / fiil
ÖRNEK CÜMLELER
Exercise both strengthens our muscles and encourages the production of special
chemicals called endorphins, which make us feel good and act to reduce pain.
The snake is one of the most emblematic creatures in human mythology, and is
perceived to represent both wisdom and evil.
Being an island, Britain has always had a fresh supply of fish and seafood, both from
the sea and freshwater rivers.
EITHER ---- OR ----
 Ya … ya da anlamında kullanılır. İki paralel durumu birbirine bağlar. İsim /

isim, sıfat / sıfat, fiil / fiil
ÖRNEK CÜMLE
Wheat, which has been a staple food for centuries, can turn out to be bad for some
people either because they are allergic to it or because they have an autoimmune
disorder
22
NEITHER ---- NOR ----
 Ne … ne de … anlamında kullanılır. İki paralel durumu birbirine bağlar. İsim /
isim, sıfat / sıfat, fiil / fiil
ÖRNEK CÜMLELER
The earthworm which has neither lungs nor gills breathes through its skin.
Because eating disorders are neither purely physical nor purely psychological,
management and psychotherapy should be combined for effective treatment.
NOT ONLY ---- BUT ALSO ----
 Sadece …. değil aynı zamanda …. anlamında kullanılır. İki paralel durumu

birbirine bağlar. İsim / isim, sıfat / sıfat, fiil / fiil
ÖZEL KULLANIMI
Not only / just / merely / solely / purely ..… but ……. as well / too
ÖRNEK CÜMLELER
Animals are hunted by humans not only for their meat but also for parts of their bodies
that are used to create medicines, clothes, and jewelry.
Rome expanded from a small Italian city-state to a world power not just by conquering
other societies but also by assimilating them.
Japan is enormously centralized, and Tokyo, the capital city, hosts not only the
national government but also the stock market and the world’s largest companies
Polar bears are not just the symbol of climate change but they are also true victims,
leaving their habitat which has become sparser each summer
NOT ---- BUT ----
 Not A but B A değil B anlamında kullanılır. İki paralel durumu birbirine bağlar.
İsim / isim, sıfat / sıfat, fiil / fiil
ÖRNEK CÜMLELER
Many people don’t know that fat is not digested in the stomach but in the small
intestine.
Scientific community are of the opinion that the coronavirus can be eradicated from the
earth not by individual attempts but by global collaboration.
23
SO ---- THAT ----
 So + sıfat + zarf + that + cümle öylesine … ki, o kadar … ki anlamında sebep-

sonuç bildirir.
ÖRNEK CÜMLELER
The basic principles of good diets are so simple that one can summarize them in just
ten words: eat less, move more, eat lots of fruits and vegetables.
Leonardo da Vinci’s drawings for machines are so accurate that it has been possible
for modern engineers to build some of them.
The consequences of the two world wars were so devastating for Europe that it took
almost a century for regional governments to recover.
SUCH ---- THAT ----
 Such + tamlama + that + cümle öylesine … ki, o kadar … ki anlamında sebep-

sonuç bildirir.
ÖRNEK CÜMLELER
Water is of such paramount importance that it makes up almost two thirds of the
human body in terms of weight.
Personality is such a crucial aspect of psychology that every main branch of
psychological research has attempted to contribute to the existing knowledge in this
area
AS ---- AS
 As + sıfat / zarf + as kadar … anlamında kullanılır.

ÖRNEK CÜMLELER
Trans fat may be as harmful to your health as saturated fat because it increases blood
cholesterol levels, among other adverse effects.
24
THE MORE ---- THE MORE ----
Ne kadar …. o kadar … anlamında kullanılır.

ÖRNEK CÜMLELER
The more compact the plant, the more successfully it protects itself.
The more global warming continues to attract the public attention, the closer we are
to finding a solution.
The more frequently a person encounters the same information, the more complete
the neuronal connections among the various regions of the brain that store the
information.
ÇIKMIŞ SORULAR
2016 YDS İLKBAHAR
1- The basic principles of good diets are ---- simple ---- one can summarize them
in just ten words: eat less, move more, eat lots of fruits and vegetables.
A) neither / nor B) the more / the less C) whether / or D) such / as E) so / that

------------------------------------------------------------------------------------------------------------
2017 YDS İLKBAHAR
2- Wheat, which has been a staple food for centuries, can turn out to be bad for
some people ---- because they are allergic to it ---- because they have an
autoimmune disorder.
A) so / that B) neither / nor C) as / as D) the more / the more E) either / or

----------------------------------------------------------------------------------------------------------
2013 YDS SONBAHAR
3- Adopting a positive attitude to a terrible experience can ---- enhance accuracy
in emotional memories ---- diminish their negative overtones.
A) just / as B) both / and C) as / as D) rather / than E) so / that

----------------------------------------------------------------------------------------------------------
2015 YDS SONBAHAR
4- Scientists do research in natural forces ---- for the sake of new discoveries ----
to use the findings for the advantage of mankind.
A) not only / but also B) so / that C) the more / the more D) such / that
E) whether / or
--------------------------------------------------------------------------------------------------------
25
BAĞLAÇLAR ALIŞTIRMALAR
ZITLIK BAĞLAÇLARI
MULTIPLE CHOICE TEST
1- Which of the followings mean “ although ”?
a- regardless of b- much as c- however d- even though
2- Which of the followings mean “ yet ”?
a- but b- in spite of c- despite d- however
3- Which of the followings mean “ in contrast to ”?
a- conversely b- as opposed to c- though d- unlike
4- Which of the followings mean “ on the contrary”?
a- unlike b- although c- conversely d- in contrast
5- Which of the followings mean “ despite ”?
a- for all b- in spite of c- even though d- though
6- Which of the followings mean “ regardless of ”?
a- in contrast b- but c- irrespective of d- yet
7- Which of the followings mean “ while ”?
a- even though b- despite c- though d- even if
8- Which of the followings mean “ for all ”?
a- yet b- however c- despite d-in spite of
9- Which of the followings mean “ nonetheless ”?
a- though b- yet c- however d- still
10- Which of the followings mean “ unlike ”?
a- despite b- yet c- conversely d- as opposed to
26
EŞLEŞTİRME - 1
A) HOWEVER 1) WHILE
B) EVEN THOUGH 2) NONETHELESS
C) UNLIKE 3) IN CONTRAST TO
EŞLEŞTİRME - 2
D) WHEREAS 4) IN SPITE OF
E) EVEN SO 5) WHILE
F) DESPITE 6) YET
EŞLEŞTİRME - 3
G) IN CONTRAST 7) CONVERSELY
H) BUT 8) ALTHOUGH
I) MUCH AS 9) EVEN SO
ODD ONE OUT
1- however – but – even though – yet
2- in contrast to – conversely – as opposed to – unlike
3- although – though – much as – nevertheless
4- unlike – despite – in spite of – for all
5- despite the fact that – by contrast with – while – even though
27
SEBEP SONUÇ - AMAÇ BAĞLAÇLARI ALIŞTIRMALAR
EŞLEŞTİRME-1
because owing to
due to as
therefore thus
EŞLEŞTİRME-2
on account of in view of
hence in order that
so that so
EŞLEŞTİRME-3
as a result of that’s why
as a result in a bid to
so as to owing to
EŞLEŞTİRME-4
since owing to
because of because
in an effort to in an attempt to
ODD ONE OUT

1- thus – since – therefore – hence
2- on account of – because of – for the purpose of – due to
3- because – as – that’s why – in that
4- as a result of – in a bid to – so as to – in an attempt to
5- therefore – hence – as a result of – as a consequence
28
CÜMLE ALIŞTIRMALARI
Despite / Thanks to advanced developments in medicines, certain cancer

like pancreatic cancer continue to influence more than 50000 Americans
each year and remain tough to treat.
-------------------------------------------------------------------------------------------
-------------------------------------------------------------------------------------------
The death of some villagers after the eruption of the volcano was
unavoidable, for / however these people refused to abandon their homes
despite many warnings.
-------------------------------------------------------------------------------------------
-------------------------------------------------------------------------------------------
Hydrogen is one of the building blocks of universe and because /
therefore it is hardly surprising that water may exist on other planets.
-------------------------------------------------------------------------------------------
-------------------------------------------------------------------------------------------
Studies indicate that seven or eight hours of sleep a night is necessary in
order to / with a view to build, repair and maintain the efficiency of
immune system.
-------------------------------------------------------------------------------------------
-------------------------------------------------------------------------------------------
Owing to / In spite of intensive studies and attempts, not a single country
has achieved gender equality.
-------------------------------------------------------------------------------------------
-------------------------------------------------------------------------------------------
Once lethal diseases such as Ebola and HIV are gradually defeated thanks
to / despite increasing improvements in healthcare.
-------------------------------------------------------------------------------------------
-------------------------------------------------------------------------------------------
29
Implanted devices such as heart pacemakers are a valuable part of modern
medicine’s equipment so that / so as to increase the accuracy of diagnosis.
-------------------------------------------------------------------------------------------
-------------------------------------------------------------------------------------------
Health aid agencies struggle to reach remote areas in Africa so as to / so
that they can provide poor people with necessary health services.
-------------------------------------------------------------------------------------------
-------------------------------------------------------------------------------------------
Autism can be diagnosed only by observing behavior yet / given that there
is no precise examination for it.
-------------------------------------------------------------------------------------------
-------------------------------------------------------------------------------------------
Owing to / In spite of the uncertainty in interest rates in the United
States and Canada, the North American stock markets have been highly
volatile over the last few weeks.
-------------------------------------------------------------------------------------------
-------------------------------------------------------------------------------------------
There has been a substantial decrease in the number of AIDS cases thanks
to / regardless of the increasing public awareness campaigns.
-------------------------------------------------------------------------------------------
-------------------------------------------------------------------------------------------
Smoking rate among adults in US has plummeted for all / thanks to
public policies like smoke-free air laws and cigarette taxes as well as media
campaigns and less exposure to smoking in movies.
-------------------------------------------------------------------------------------------
-------------------------------------------------------------------------------------------
Although / Because underlying risks of smoking are well documented by
health organizations, smoking rates haven’t dropped around the world.
-------------------------------------------------------------------------------------------
-------------------------------------------------------------------------------------------
30
Scientist will employ an innovative method in that / so that they are able
to prove the existence of water on Mars.
-------------------------------------------------------------------------------------------
-------------------------------------------------------------------------------------------
In contrast to / In contrast mainstream belief, black cats do not cause
bad luck.
-------------------------------------------------------------------------------------------
-------------------------------------------------------------------------------------------
Unlike / On the contrary other social networks like Facebook and
Twitter, Snapchat has failed to catch on in many parts of Asia.
-------------------------------------------------------------------------------------------
-------------------------------------------------------------------------------------------
In Germany, most of the refugees struggle to find jobs in spite of /
because of inadequate German language skills, poor education and
bureaucratic skills.
-------------------------------------------------------------------------------------------
-------------------------------------------------------------------------------------------
China’s apparent economic growth has stopped in recent years, so / but
the nation’s scientific ambitions show no signs of disappearing.
-------------------------------------------------------------------------------------------
-------------------------------------------------------------------------------------------
During the last 50 years, chimpanzees have disappeared from the forests of
Indonesia due to / in order to the destruction of their natural habitat.
-------------------------------------------------------------------------------------------
-------------------------------------------------------------------------------------------
It may not be feasible to ban all cigarette advertising in the sporting world
given that / although many tournaments and competitions rely on that
source of revenue.
-------------------------------------------------------------------------------------------
-------------------------------------------------------------------------------------------
31
Despite / Thanks to its high economic growth rate, Laos remains a
country with a primitive infrastructure.
-------------------------------------------------------------------------------------------
-------------------------------------------------------------------------------------------
As a result of / In contrast to the often-detected pollution of air or water,
soil contamination is difficult to detect without professional equipment.
-------------------------------------------------------------------------------------------
-------------------------------- ----------------------------------------------------------
The world may not eliminate poverty or starvation, so / but they can
pursue policies that help the poor such as investment in rural
infrastructure and health care.
-------------------------------------------------------------------------------------------
-------------------------------------------------------------------------------------------
Because / Even though distilling alcohol at home without license is
illegal, the law has hardly ever been applied.
-------------------------------------------------------------------------------------------
-------------------------------------------------------------------------------------------
Even though / Since the study of animals has provided many important
insights into psychology, the practice of animal testing also raises serious
ethical questions.
-------------------------------------------------------------------------------------------
-------------------------------------------------------------------------------------------
Despite / Even if inflation is stable, the central bank is worried that
India’s robust economy could be affected by weakening global demand.
-------------------------------------------------------------------------------------------
-------------------------------------------------------------------------------------------
Contrary to / Conversely conventional thinking, the effective use of pain
medication for children does not hinder brain development.
-------------------------------------------------------------------------------------------
-------------------------------------------------------------------------------------------
32
Flooding by the sea poses a great danger to many people living in the
Netherlands because / however much of the country is actually below sea
level.
-------------------------------------------------------------------------------------------
-------------------------------------------------------------------------------------------
As / Much as Polio has been eradicated in Western countries, it is still
ubiquitous in some countries such as Pakistan and India.
-------------------------------------------------------------------------------------------
-------------------------------------------------------------------------------------------
Apple has increased its production capacity by over 15% in that / so that it
may be able to meet the growing demands.
-------------------------------------------------------------------------------------------
-------------------------------------------------------------------------------------------
While / Since US economy has been suffering from fluctuations, the next
months will witness severe austerity measures to compensate for economic
losses.
-------------------------------------------------------------------------------------------
-------------------------------------------------------------------------------------------
33
BAĞLAÇ FARKINDALIK TESTİ
1-Which of the following expressions refer to ‘’Although ‘’
a-thus b- however
c- though d- even if
2- Which of the following expressions refer to ‘’Because ‘’
a-as b-since
c-therefore d-even though
3- Which of the following expressions refer to ‘’Thus ‘’
a-for example b-that-s why
c-therefore d-since
4- Which of the following expressions refer to ‘’For example‘’
a-for instance b-in order to
c-to illustrate d-that is
5- Which of the following expressions refer to ‘’In order to‘’
a-so that b- so as to
c- to d- in order that
6- Which of the following expressions refer to ‘’such as‘’
a-like b-for example
c- in order to d- much as
7- Which of the following expressions refer to ‘’Whereas ‘’
a-as well as b-moreover
c- while d- so that
34
8- Which of the following expressions refer to ‘’As well as‘’
a-in addition to b-furthermore
c-besides d-along with
9- Which of the following expressions refer to ‘’Because of‘’
a-as a result of b-in addition to
c-due to d-such as
10- Which of the following expressions refer to ‘’Despite ‘’
a-owing to b- in spite of
c-for all d-thanks to
11- Which of the following expressions refer to ‘’While ‘’
a-even though b-because
c-though d-even if
12- Which of the following expressions refer to ‘’Owing to‘’
a-due to b- in spite of
c-despite d-regardless of
13- Which of the following expressions refer to ‘’Regardless of ‘’
a-what is more b-due to
c-irrespective of d-thanks to
14- Which of the following expressions refer to ‘’as ‘’
a-due to b-since
c-because d-though
35
15- Which of the following expressions refer to ‘’In that ‘’
a-because b-even though
c-now that d- as
16- Which of the following expressions refer to ‘’together with‘’
a-although b-such as
c- along with d-since
17- Which of the following expressions refer to ‘’as a result ‘’
a-since b-therefore
c-thus d-hence
18- Which of the following expressions refer to ‘’In addition ‘’
a-as well as b-furthermore
c-such as d-what is more
19- Which of the following expressions refer to ‘’In contrast to ‘’
a-due to b-in addition to
c-as opposed to d- contrary to
20- Which of the following expressions refer to ‘’In contrast ‘’
a-conversely b-on the contrary
c- unlike d- thanks to
21- Which of the following expressions refer to ‘’As long as ‘’
a-by means of b- as soon as
c-so long as d-provided that
36
22- Which of the following expressions refer to ‘’yet ‘’
a-but b-since
c- nonetheless d- nevertheless
23- Which of the following expressions refer to ‘’on account of ‘’
a-due to b-owing to
c-in spite of d- despite
24- Which of the following expressions refer to ‘’even so ‘’
a-although b- but
c- yet d-since
25- Which of the following expressions refer to ‘’as a result of ‘’
a-because of b-thereby
c-since d-due to
37
DOPİNG BİLGİ - 1
EDATLARDAN SONRA FİİL

GELİRSE FİİL VERBING İLE
KULLANILIR.
 Robots will play an important role in providing

physical assistance and even companionship for the
elderly.
 Robotlar yaşlılar için fiziksel yardım ve hatta

arkadaşlık sağlamada önemli bir rol oynayacak.
DOPİNG BİLGİ - 2
ENABLE SB TO DO STH
ALLOW SB TO DO STH
 The Internet provides a platform which enables new

products to be developed more rapidly since it is
possible to test new ideas and concepts through online
research.
 İnternet yeni ürünlerin daha hızlıca geliştirilmesini
sağlayan bir platform sağlar çünkü çevrimiçi araştırma
yoluyla yeni fikirler ve kavramları test etmek
mümkündür.
DOPİNG BİLGİ - 3
BY EDATI DEVAMINA VERBING

ALIRSA ….EREK, …ARAK DİYE
ÇEVİRİLİR.
 Hunter-gatherer communities lived by searching

out food and other things they needed rather than
growing or manufacturing them.
 Avcı toplayıcı toplumlar onları yetiştirmek ve
üretmekten ziyade yiyecekleri ve ihtiyaç duydukları
diğer şeyleri arayarak yaşadılar.
DOPİNG BİLGİ - 4
BY EDATI DEVAMINA TARİH

ALIRSA ….E KADAR DİYE
ÇEVİRİLİR.
 By 2.5 million years ago, when they began making

stone tools, early humans had understood that they
could alter the natural world to their own advantage.
 2.5 milyon yıl öncesine kadar, ilk insanlar taş
araçları yapmaya başladıklarında, doğal dünyayı
kendi avantajlarına değiştirebileceklerini anladı.
DOPİNG BİLGİ - 5
THE FIRST
THE SECOND + TO + FİİL
THE BEST
 Costa Rica was the first country in Central America

to grow coffee, and for the last 100 years, this has
been its leading export.
 Kosta Rica Orta Amerikada kahve yetiştiren ilk
ülkedir ve son 100 yıldır kahve onun önde gelen
ihracat kaynağı olmuştur.
DOPİNG BİLGİ - 6
ABILITY TO DO STH
KULLANIMI
 Intelligence, which has been open to a range of definitions

due to its-abstract natüre and thus has become a
controversial topic, is usually regarded as a measure of
cognitive skills and the ability to solve problems,
 Soyut doğasından ötürü bir dizi tanıma açık olan ve bu
yüzden tartışmalı bir konu haline gelen zekâ, genellikle
bilişsel becerilerin ve problem çözme yeteneğinin bir
ölçütü olarak görülmektedir.
DOPİNG BİLGİ - 7
SO + SIFAT / ZARF + THAT

ÖYLESİNE … Kİ, O KADAR … Kİ
 Leonardo da Vinci’s drawings for machines are so

accurate that it has been possible for modern
engineers to build some of them.
 Leonardo da Vinci’nin makine çizimleri o kadar
doğruydu ki modern mühendislerin onlardan
bazılarını yapması mümkün olmuştur.
DOPİNG BİLGİ - 8
SO THAT + ÖZNE + CAN /

COULD / BE ABLE TO
 Egyptians built irrigation canals to carry water and created

a calendar that predicted the annual flooding of the Nile so
that they could maximize food production.
 Mısırlılar su taşımak için sulama kanalları inşa ettiler ve
yiyecek üretimini en yüksek seviyeye taşıyabilsinler diye
Nil nehrinin yıllık sel miktarını tahmin eden bir takvim
oluşturdular.
DOPİNG BİLGİ - 9
HELP SB DO STH
HELP SB TO DO STH
 Moderate exercise done before going to bed helps us

spend / to spend more time in a deep sleep phase,
but a high-intensity activity impairs sleep quality.
 Yatmadan önce yapılan hafif egzersiz derin bir uyku
evresinde daha fazla zaman geçirmemizi salar, ancak
ağır bir aktivite uyku kalitesine zarar verir.
DOPİNG BİLGİ - 10
BY + YÜZDELİ İFADE
KULLANIMI
 Australia's sheep population dropped by 50 percent,

and rice and cotton production collapsed in some
years.
 Avustralyanın koyun popülasyonu yüzde 50
oranında düştü ve pirinç ve pamuk üretimi bazı
yıllarda çöktü.
DATE BACK TO / TRACE BACK

TO PRESENT SIMPLE
KULLANIMI
 Archeological remains in Anatolia provide proof

that the olive tree dates back to the very distant past
and people had the knowledge of its benefits.
 Anadoludaki arkeolojik kalıntılar zeytin ağacının
çok uzak bir geçmişe dayandığını ve insanların
onun faydalarına dair bilgi sahibi olduğunun kanıtını
sağlıyor.
PASSIVE YAPI + TO + FİİL

KULLANIMI
 With rapid advances in biotechnology, genetic

manipulation of crops accelerated in the 1990s and
is expected to have a significant impact on food
production.
 Biyoteknolojideki hızlı gelişmelerle birlikte,
1990’larda ürünlerin genetik manipülasyonu
hızlandı ve yiyecek üretimi üzerinde önemli bir
etkiye sahip olması bekleniyor.
PREVIOUSLY + VERB3
KULLANIMI
 A number of studies have concluded that a given

level of carbon dioxide in the atmosphere produces
less warming than previously thought.
 Çok sayıda çalışma atmosferdeki belirli seviyede
karbondioksitin önceden düşünülenden daha az
ısınmaya neden olduğu sonucuna varmıştır.
THUS + VERBING
KULLANIMI
 Hundreds of millions of species of plants and animals have

become extinct since life began on Earth, and over the past
300 years people have been damaging habitats, thus
significantly speeding up the extinction process.
 Milyonlarca bitki ve hayvan türü yeryüzünde yaşam
başladığından beri yok olmuştur ve son 300 yılı aşkın
süredir insanlar yaşam alanlarına zarar vermektedir, bu
yüzden önemli ölçüde yok olma sürecini
hızlandırmaktadır.
PARTLY BECAUSE OF
DUE IN PART TO
IN PART DUE TO
 Musical talent may partly be because of genes

determining the structure of inner ear.
 Müzik yeteneği kısmen iç kulağın yapısını
belirleyen genlerden dolayı olabilir.
UNLIKE KARŞILAŞTIRMA
KULLANIMI
 Unlike a stone axe, which was useless when broken,

a copper or bronze one could be melted down and
recycled.
 Kırıldığında kullanışsız olan taş baltanın aksine,
bakır veya bronz taş eritilebilir ve geri
dönüştürülebilir.
CÜMLE BAŞINDA BECAUSE

..DIĞI İÇİN ANLAMI
 Because bodybuilders exert large amounts of energy, their

metabolism generally requires more calories per day
than the average person.
 Vücut geliştiriciler çok fazla enerji sarfettikleri için,
onların metabolizması genellikle ortalama bir kişiden
günlük daha fazla kaloriye ihtiyaç duyar.
NOT ONLY …… BUT …. AS

WELL KULLANIMI
 Eye tests not only help us treat visual impairment, but

they can reveal the presence of some non-eye diseases like
diabetes and high blood pressure as well.
 Göz testleri sadece görsel bozuklukları tedavi etmeye
yardımcı olmaz, aynı zamanda diyabet ve yüksek kan
basıncı gibi göz dışındaki hastalıkların varlığını ortaya
çıkarabilir.
NOT …… BUT …... KULLANIMI
 Most people don’t know that fat is not digested in

the stomach but in the small intestine.
 Çoğu insan yağın midede değil ince bağırsakta
sindirildiğini bilmez.
CÜMLE BAŞINDA OF
KULLANIMI
 Of all the buildings in Paris, it is the celebrated

cathedral of Notre-Dame that most represents the
past of the city.
 Paristeki tüm binalar içinden, şehrin geçmişini en
fazla simgeleyen ünlü Notre- Dame kilisesidir.
İKİ İSİM ARASINDA OF

KULLANIMI
İSİM + OF + İSİM
 Water is regarded as a building stone of life and

accounts for about 71% of the Earth’s surface and
the other 29% consists of continents and islands.
 Su yaşamın yapı taşı olarak görülür ve yeryüzünün
yaklaşık yüzde 71’ini oluşturur ve diğer yüzde 29’u
kıtalar ve adalardan oluşur.
AS + İSİM OLARAK
KULLANIMI
 Water is regarded as a building stone of life and

accounts for about 71% of the Earth’s surface and
the other 29% consists of continents and islands.
 Su yaşamın yapı taşı olarak görülür ve yeryüzünün
yaklaşık yüzde 71’ini oluşturur ve diğer yüzde 29’u
kıtalar ve adalardan oluşur.
AS TO WHETHER
KULLANIMI
 For the last 20 years, there has been an ongoing

argument as to whether jazz is no longer an
exclusively American let alone an Afro-American
music.
 Son yirmi yıldır, Afro-Amerikan müziği olmasını bir
kenara bırakın, cazın artık yalnızca Amerikan
müziği olup olmadığı konusunda süregelen bir
tartışma mevcuttur.
AS OF + TARİH
KULLANIMI
 As of 2006, smoking in indoor places has been

strictly forbidden.
 2006 yılı itibariyle kapalı alanlarda sigara içimi katı
şekilde yasaklanmıştır.
BE OF KULLANIMI
BE OF KULLANIMI
 Jeruselam is of paramount importance for all

religions.
 Kudüs tüm dinler için büyük bir öneme
sahiptir.
BY FAR SUPERLATIVE
KULLANIMI
 The Film is Titanic is by far the most acclaimed

throughout the history of film industry.
 Titanic Filmi film endüstrisi tarihi boyunca açık ara
en fazla beğenilen filmdir.
IF + ÖZNE + ARE TO
KULLANIMI
 If people are to eradicate poverty, they must

coordinate each other.
 Eğer insanlar yoksulluğu ortadan kaldırmak
istiyorlarsa, birbirleriyle koordine olmalılar.
UNTIL RECENTLY
VERB2 KULLANIMI
 Although American community colleges have

existed since the late 19th century, little sociological
attention was paid to these institutions until
recently.
 Amerikan toplum okulları 19.yüzyılın sonundan
beri var olmalarına rağmen, bu kurumlara eskiden
az sosyal ilgi gösterildi.
WAS / WERE + ONCE

KULLANIMI
 Though it is now part of Greater London, Hampstead

in England was once a separate village, and it
retains a village character to this day.
 Şuan büyük Londranın bir parçası olmasına rağmen,
Hampstead bir zamanlar ayrı bir köydü ve o bugüne
kadar bu köy karakterini muhafaza etti.
CÜMLE BAŞINDA SHOULD

KULLANIMI
 Should the crisis deepen, everything from clothing

to pharmaceuticals to financial services and global
shipping could feel the pain.
 Eğer kriz derinleşirse, giyinmeden,tıbbi ürünlere,
finansal hizmetlere kadar her şey bu sıkıntıyı
hissedebilir.
TOO + SIFAT + TO + FİİL

KULLANIMI
 Cells are too small to see without a microscope.

 Hücreler mikroskopsuz görülemeyecek kadar
küçüktür.
SIFAT + AS IT
KULLANIMI
 Contradictory as it may seem, fire is part of the

natural life cycle of forests.
 Tartışmalı gibi görünse de yangın ormanların doğal
yaşam döngüsünün bir parçasıdır.

Aykutt Hoca PDF Ki̇tap

Uploaded by

Document Information

Copyright

Available Formats

Share this document

Share or Embed Document

Sharing Options

Did you find this document useful?

Is this content inappropriate?

Copyright:

Available Formats

Aykutt Hoca PDF Ki̇tap

Uploaded by

Copyright:

Available Formats

AYKUT HOCA DERS

SELF-SERVICE : KENİ KENDİNE HİZMET

IRRESPONSIBLE : SORUMSUZ IMPROPER : UYGUNSUZ

CARELESSNESS : DİKKATSİZLİK DANGEROUS : TEHLİKELİ

SOFTEN : YUMUŞATMAK SUSTAINABLE : SÜRDÜRÜLEBİLİR

BELİRSİZ, MUĞLAK AÇIK, NET

BÜYÜK, DEVASA ÖNEMLİ

AZ, YETERSİZ BOL, ÇOK

ÖNEMSİZ KAYDA DEĞER

ANA,TEMEL UYGUN, DÜZGÜN

TARAFSIZ KALICI, UZUN SÜRELİ

MUHTEŞEM, HARİKA DEĞİŞKEN

ZAYIF, SAVUNMASIZ, KIRILGAN FARKLI, ÇEŞİTLİ

SERT, KATI VERİMSİZ, ÇORAK

RASTGELE, GELİŞİGÜZEL TEHLİKELİ

SON, NİHAİ TAM, KESİN

ARDIŞIK, ART ARDA ÖLÜMCÜL

ENGELLEMEK, ÖNLEMEK NEDEN OLMAK

ARTMAK, ARTTIRMAK AZALMAK, AZALTMAK

İÇERMEK ..DEN OLUŞMAK

GEREKTİRMEK YATIŞTIRMAK, DİNDİRMEK

KÖTÜLEŞMEK, KÖTÜLEŞTİRMEK KÖKÜNÜ KAZIMAK

DETERIORATE WIPE OUT

 require patience : sabır gerektirmek

..DEN KAYNAKLANMAK ORTAYA ÇIKARMAK

RESULT FROM REVEAL

İDDİA ETMEK, İLERİ SÜRMEK TAHMİN ETMEK

TEHLİKEYE ATMAK KARŞILAŞMAK

 be caused by a mistake : bir hatadan kaynaklanmak

OLUŞTURMAK YAPMAK, YÜRÜTMEK

MAKE UP CARRY OUT

GÖSTERMEK GEÇMEK, ÜSTÜN GELMEK

BAŞARMAK GÖRMEZDEN GELMEK

ARAŞTIRMAK, İNCELEMEK ÜSTESİNDEN GELMEK

INVESTIGATE COPE WITH

 cope with challenges : zorlukların üstesinden gelmek

ZORLUK KONU, MESELE EKSİKLİK İLİŞKİ, BAĞLANTI

KESİNLİK, AÇIKLIK BELİRSİZLİK DEĞİŞİM GEREKLİLİK

İDDİA FELAKET YAYGINLIK ZENGİNLİK

SADECE NEREDEYSE, YAKLAŞIK SONUNDA TAM, KESİN OLARAK

NİSPETEN SÜREKLİ OLARAK HIZLI ŞEKİLDE BİLEREK, KASTEN

YOĞUN, KAPSAMLI RASTGELE DERİNDEN KAÇINILMAZ ŞEKİLDE

KISMEN MUHTEMELEN SON ZAMANLARDA NEYAZIK Kİ

▪ The Covid - 19 restrictions have placed a big economic burden on

▪ Hydroelectricity plants pose several threats to the environment

▪ According to the World Health Organization, people who consume

▪ A good way to protect your computer against hackers or pirates is

RAISE AWARENESS ABOUT

▪ Greenpeace works to raise awareness about the dangers that

▪ The archeologists have unearthed a new city and it holds clues to

IN THE LONG RUN / TERM

▪ The coronavirus has taken a toll on every aspect of olur lives

WITH THE ADVENT OF

▪ With the advent of internet, social life has undergone

▪ Tutankhamun is well known to future generations mostly because

▪ Efforts to reopen US economy has suffered a setback after

PUT STH IN PLACE

▪ If we are to be successful in conserving Earth's biological diversity,

▪ Artifical intelligence may yield some unxpected results for

▪ Unfortunately, the refugees are in dire need of basic needs such as

▪ Many small businesses have fallen victim to the recession in the

AGAINST ALL ODDS

▪ You should bear in mind that success depends on hope and

USHER IN A NEW ERA