You are on page 1of 37

2018 İLKBAHAR-SOSYAL 2018 İLKBAHAR-SAĞLIK

NOUN NOUN
possession sahiplik, mülk measure önlem, ölçü
acceptance kabul approval onay, onaylama
transformation dönüşüm, dönüştürme quality kalite, nitelik
industry endüstri, sanayi treatment muamele, tedavi
wealth varlık, zenginlik growth büyüme
power güç, kuvvet, yetki
weakness kuvvetsizlik, zayıflık ADJECTIVE
mobility hareketlilik leading öncülük eden
knowledge bilgi missing noksan, eksik
destruction tahribat, imha beneficial yararlı
ability yetenek, kabiliyet convenient müsait, uygun
disqualified yetersiz
ADJECTIVE particular özel, belirli
public kamu, umumi harmless zararsız
challenging zorlu, meydan okuma equal denk, eşit
gentle kibar, nazik vacant terkedilmiş,varissiz
crucial çok önemli confident kendinden emin
rare nadir
ADVERB
ADVERB heavily aşırı derecede
formerly vaktiyle, evvel zaman fluently akıcı biçimde
rapidly hızla, süratle dominantly baskın olarak
kindly merhametli, iyi, içten efficiently verimli bir şekilde
rarely nadiren accidently tesadüfen
recently son zamanllarda
mutually karşılıklı olarak VERB
steadily durmadan, sabit bir şekilde react tepki göstermek
severe ciddi olarak install kurmak
decreasingly gittikçe azalarak invent icat etmek
adversely zararına, kötü yönde detect meydana çıkarmak
defend savunmak
VERB become olmak
invade istila etmek conduct yönetmek, yürütmek
refuse geri çevirmek, reddetmek increase artmak, arttırmak
spread yaymak, yayılmak warn uyarmak
prevent engellemek, önlemek define tanımlamak
dedicate adamak reject reddetmek
throw fırlatmak, atmak refer anmak, bahsetmek
create yaratmak, oluşturmak lead yol göstermek
introduce tanıtmak conform uyumlu olmak
appoint atamak cause sebep olmak
seek aramak find bulmak
premiere galasını yapmak
produce üretmek PHRASAL VERB
form biçimlendirmek turn down geri çevirmek
call for talep etmek
PHRASAL VERB follow up yakından takip etmek
fill in doldurmak,geçici olarak bir işte çalışmak stand by yardımcı olmak, yanında olmak
bring up büyütmek make up oluşturmak
came down inmek, düşmek
close off kapamak, izole etmek
take off havalanmak
2018 İLKBAHAR-FEN
NOUN
refusal reddetme
prediction tahmin
outbreak patlama
process işlem, süreç
lecture ders

ADJECTIVE
various çeşitli
simple sade, yalın
essential ana, esas
thick kalın
missing noksan, eksik
caused sebep olan
defeated mağlup, yenilmiş
shared ortak, ortaklaşa
called namında, adındaki

ADVERB
fluently akıcı bir şekilde
heavily aşırı derecede
angrily hiddetle, öfkeyle
shortly kısaca
loudly yüksek sesle

VERB
learn öğrenemk
produce üretmek
experience tecrübe etmek
place yerleştirmek
investigate araştırmak, soruşturmak
supply tedarik etmek
prepare hazırlamak
complain şikayet etmek
attend katılmak
combine birleştirmek
decline gerileme, alçalma
estimate tahmin etmek
discharge taburcu etmek
publish yayınlamak
ignore görmezden gelmek
serve hizmet etmek
disappear ortadan kaybolmak
declare beyan etmek
offer teklif vermek

PHRASAL VERB
takip etmek turn down geri çevirmek
olmak, yanında olmak find out anlamak, bulmak
lead to sebep olmak
take off havalanmak
give up vazgeçmek
send out yollamak, göndermek
2018 YAZ-SOSYAL 2018 YAZ-SAĞLIK
NOUN difference fark
complaint şikayet prescription reçete, talimat
society toplum diagnosis teşhis, tanı
task görev movement hareket
memory anı, bellek rejection reddetme
rescue kurtuluş, kurtarış association birlik, birleşme
bond bağ concern ilgi, alaka
owner mal sahibi benefit fayda, yarar
lecture ders realm krallık, alem
queue kuyruk, sıra cure çare, tedavi
row sıra, dizi
increase artma, artış ADJECTIVE
report rapor tidy düzenli
break mola, ara practical kullanışlı
field alan, saha domestic evcil
change değişiklik, değişim successfull başarılı
primary ana, birincil
ADJECTIVE rough kaba, sert
crowded kalabalık individual bireysel
decisive kararlı demanding talepkar
injured yaralı necessary gerekli
basic temel, esas available mevcut
wide geniş, bol excellent mükemmel
crowded kalabalık
ADVERB valuable değerli
globally dünyaca persistent ısrarlı, ısrarcı
originally aslen sensible mantıklı, akla uygun
honestly dürüst olarak
monthly aylık ADVERB
correctly doğru şekilde carefully özenle
ideally ideal olarak
VERB correctly doğru şeilde
use kullanamk significantly önemli ölçüde
study çalışmak hopefully ümitle, umutla
enable olanak vermek relatively nispeten, oranla
refuse reddetmek annually yılda bir
choose seçmek doubtfully kuşkuyla
include içermek commonly ortak olarak
contribute katkıda bulunmak properly uygun bir şekillde
destroy tahrip etmek
provide sağlamak VERB
need ihtiyaç duymak inform bilgilendirmek
argue tartışmak
PHRASAL VERB treat davranmak, tedavi etmek
break in eğitmek, bir işe girişmek raise büyütmek, tedavi etmek
take off havalanmak delete silmek
turn down geri çevirmek die ölmek
wake up uyanmak come gelmek
divide into bölmek enter girmek
reveal meydana çıkarmak

PHRASAL VERB
carry out sürdürmek
give off yaymak (koku vb)
put away ait olduğu yere bırakmak
lead to neden olmak
rely on güvenmek
2018 YAZ-FEN
NOUN
temperature sıcaklık, ısı
challenge zorluk, meydan okuma
invitation davet, çağrı
election seçim
anniversary yıl dönümü

ADJECTIVE
commonicative geveze, konuşkan
healthy sağlıklı, sıhhatli
domestic iç, evcil
temporary geçici
strange garip, yabancı
external dış, harici
sociable sosyal, girişken
appropriate uygun
dreadful rezalet, korkunç
informal resmi olmayan

ADVERB
accidentaly tesadüfen, kazara
carefully özenle
hardly zorla, güçlükle
especially özellikle
politely kibarca

VERB
provide temin etmek, sağlamak
support desteklemek
discover keşfetmek
invent icat etmek
offer teklif etmek
cause sebep olmak
consume tüketmek
happen meydana gelmek
disappear ortadan kaybolmak
assist yardım etmek
avoid kaçınmak
ignore görmezden gelmek
provide sağlamak

PHRASAL VERB
gett off inmek, ayrılmak
call back hatırlamak
deal with ilgilenmek
send out yollamak, göndermek
run by yanından koşarak geçmek
2019 İLKBAHAR-SOSYAL 2019 İLKBAHAR-SAĞLIK
NOUN NOUN
safety emniyet, güven image şekil, görüntü
approach yaklaşım defect bozukluk, arıza
mystery sır, gizem cure çare, tedavi
ambition hırs, ihtiras purpose amaç, gaye
memory anı hatıra capacity yeterlilik, kabiliyet

ADJECTIVE ADJECTIVE
rare ender, nadir calm soğukkanlı, sakin
accessible erişilebilir blind kör
complete tam, bütün ancient antik, eski
foreign yabancı crucial çok önemli
regular düzenli missing noksan, eksik
abundant bol
ADVERB detailed ayrıntılı, detaylı
globally dünyaca strict sıkı, katı
quickly hızla, süratle familiar aşina, tanıdık
lately son zamanlarda hidden gizli, saklı
socially sosyal olarak dissatisfied tatminsiz
partly kısmen unfamiliar alışılmadık
impatient sabırsız
VERB imperfect bozuk, kusur, defolu
open açmak individual bireysel
appoint atamak
consider dikkate almak ADVERB
approve onaylamak properly uygun bir şekilde
perform göstermek, rol yapmak currently mevcut durumda
decide karar vermek immediately hemen, derhal
happen meydana gelmek recently son zamanlarda
collect toplamak, biriktirmek formally resmi olarak
begin başlamak, başlatmak
start başlamak, başlatmak VERB
influence etkilemek remove kaldırmak
include içermek employ kullanmak
raise artırmak, yükseltmek compete rekabet etmek
appear görünmek, belli olmak perform uygulamak
grow büyümek, yetişmek occur meydana gelmekk
control kontrol etmek dislike hoşlanmamak
concey iletmek allow izin vermek
guess tahmin etmek involve içermek
absorb emmek, yutmak
PHRASAL VERB recover kurtarmak, iyileşmek
look into bakmak, araştırmak block engellemek
derive from den kaynaklanmak promote desteklemek
take away götürmek
divide into bölmek PHRASAL VERB
turn down geri çevirmek, reddetmek take off havalanmak
move on yaşamına devam etmek
call off iptal etmek
pull out söndürmek
turn back geri çevirmek, reddetmek
2019 İLKBAHAR FEN
NOUN
expedition sefer, yolculuk
comment yorum
imitation taklit
substance cisim, madde
advantage fayda, yarar
loss zarar, kayıp
extent boyut, kapsam
objection itiraz, karşı gelme
path yol
relief rahatlama

ADJECTIVE
close yakın
early erken
frozen dondurulmuş
thin ince, zayıf
outdoor açık, dışarıda

ADVERB
excitedly heyecanla
publicly halka açık olarak
easily rahatlıkla
regularly düzenli olarak
densely yoğun olarak

VERB
defend savunmak
fail başarısız olmak
recycle geri dönüştürmek
delete silmek
confuse kafasını karıştırmak
become olmak
help yardım etmek
grow yetişmek, büyümek
discover keşfetmek
change değişmek
ignore görmezden gelmek

PHRASAL VERB
cool down sakin olmak
stay out dışarıda kalmak
pass away ölmek, yok olmak
clean up düzeltmek, toparlamak
heat up kızdırmak, ısıtmak
bump into rast gelmek, çarpışmak
put off ertelemek
devam etmek make up oluşturmak
run out uzatmak, genişletmek
point out ifade etmek
mek, reddetmek put up with katlanmak, sabretmek
turn back dönmek
2019 KASIM-SOSYAL 2019 KASIM-SAĞLIK
NOUN NOUN
requirement ihtiyaç, gereksinim obligation zorunluluk
incident olay, tesadüf seperation ayırma
facility tesis attempt girişim, teşebbüs
attitude tutum, tavır substitute yerine koyma
implication ima, çıkarım consequnce sonuç
prospect olasılık elimination eleme
supply tedarik examination inceleme
opportunity imkan, olanak, fırsat recovery kurtulma, atlatma
reception resepsiyon, alış observation gözlem
appeal çağrı, başvuru challenge zorluk, meydan okuma

ADJECTIVE ADJECTIVE
significant önemli severe sert, şiddetli
dependent bağımlı beneficial yararlı
vague şüpheli precise kesin
current güncel intentional kasıtlı
descriptive betimsel accessible ulaşılabilir, erişilebilir
ransacked yağmalanmış
admired hayran olunan ADVERB
neglected bakımsız, ihmal edilen approximately yaklaşık olarak
utilised değerlendirilen constantly sürekli
damaged bozuk, hasar verilmiş briefly özetle
altered değiştirilmiş mutually karşılıklı olarak
simultaneously eş zamanlı
ADVERB
peculiarly alışılmışın dışında VERB
importantly önemli biçimde disturb rahatsız etmek
precisely açık olarak allow izin vermek
intentionally kasten boost arttırmak
fiercely şiddetle resist direnmek
decently terbiyeli bir şekilde suggest önermek
urgently acil olarak derive türemek
particularly özellikle treat tedavi etmek, muamele etmek
preventively önleyici bir şekilde avoid kaçınmak
prematurely erken, zamanından önce diminish azalmak
fail başarısız olmak
VERB suffer acı çekmek
originate kaynaklanmak arise meydana çıkmak
remain sürdürmek show göstermek
resist direnmek
treat tedavi etmek, muamele etmek PHHRASAL VERB
inhabit oturmak, iskan etmek pass into barışmak, harmanlamak
replace yer değiştirmek show off hava atmak
inherit miras olarak almak put out söndürmek, üretmek
focus odaklanmak make up oluşturmak
descend inmek, alçalmak take off havlanmak
fix onarmak, tamir etmek put off ertelemek
force baskı yapmak cope with üstesinden gelmek
inspire ilham vermek take up bir hobi/mesleğe başlamak
promise söz vermek bring about sebep olmak
improve geliştirmek turn down reddetmek

PHRASAL VERB
result in sonuçlanmak
set out yola çıkmak, düzenlemek
work out emelde başarmak
put off ertelemek
take on işe almak, kabul etmek
2019 KASIM-FEN
NOUN
consequence sonuç
assumption varsayım
function işlev
distinction ayrım
observation gözlem
delay gecikme
celebration kutlama
difficulty zorluk
achievement başarı
eydan okuma limitation kısıtlama

ADJECTIVE
considerable kayda değer
deniable inkar edilebilir
vulnerable hassas, savunmasız
habitable yaşanabilir
changeable değişken

ADVERB
openly açıkça
firmly dümdüz
initially başlangıçta
mutually karşılıklı olarak
virtually neredeyse
randomly rastgele
actually aslında
properly uygun bir şekilde
fortunately neyse ki

VERB
sentence mahkum etmek
designate atamak, belirlemek
mek, muamele etmek transmit iletmek
adjust ayarlamak
implement uygulamak

PHRASAL VERB
bring about sebep olmak
watch over dikkatle uymak
put on giymek/kilo almak
give up vazgeçmek
harmanlamak keep off yaklaşmamak, kaçınmak
double up ikiye katlamak
fall down yalvararak diz çökmek
go on devam etmek
break down bozulmak, arızalanmak

mesleğe başlamak
2020 MART-SOSYAL 2020 MART-SAĞLIK
NOUN NOUN
reluctance isteksizlilk weak güçsüz, zayıf
redundancy çokluk, bolluk necessity gereklilik
recognition tanıma regret pişmanlık
rebellion isyan relief rahatlama
rejection reddetme complaint şikayet, yakınma
composition anlama, kompozisyon prevalence yaygınlık
endurance katlanma, dayanma deficiency eksiklik
obstacle engel admiration hayranlık
implementation uygulama limidation kısıtlama
destruction imha, yıkım convenience uygunluk

ADJECTIVE ADJECTIVE
sufficient yeterli exhausting yorucu, zahmetl
fragile narin, kırılgan crusial çok önemli
temporary geçici disastrous feci, talihsiz
essential ana, esas preventive önleyici
vague şüpheli offensive saldırgan
sceptical kuşkucu faulty kabahatli kusurlu
sarcastic kinayeli tough zorlu, çetin
admiring hayran precise kesin
supportive destekleyici protective koruyucu
optimistic iyimser trivial önemsiz
dormant faal olmayan
ADVERB unlimited sınırsız
sustainably sürdürülebilir bir şekilde indispensable zaruri
coincidentally tesadüfen inactive pasif, hareketsiz
widely genişçe intolerable dayanılmaz, çekilmez
gradually gittikçe, yavaş yavaş unavoidable kaçınılmaz, sakınılmaz
efficiently yeterli olarak
ADVERB
VERB miserably sefil bir halde
entertain eğlendirmek severely ciddi olarak, şiddetle
threaten tehdit etmek intuitively sezgiyle, öngörüyle
protect korumak conventionally geleneksel olarak
respect saygı göstermek dramatically önemli ölçüde
interrupt lafa karışmak, engellemek poorly yetersiz olarak
agree kabul etmek entirely tümüyle, tamamıyla
undergo maruz kalmak previously önceden
retain sürdürmek vividly canlı biçimde
require gerekmek
reverse yerlerini değiştirmek VERB
receive almak threaten tehdit etmek
disrupt bozmak, bozulmak destroy tahrip etmek
eliminate elemek abandon terk etmek
regulate düzenlemek
PHRASAL VERB resist direnmek, dayanmak
fall behind geride kalmak vaccinate aşılamak
put on giymek, kilo almak lower düşürmek, alçaltmak
bring down indirmek, alt etmek eliminate yok etmek
consist of den oluşmak
come through altından başarıyla kalkmak PHRASAL VERB
bring back geri getirmek come up with bulmak(fikir vb)
engage in meşgul olmak get along with iyi geçinmek
call of iptal etmek cut down on kısmak, azaltmak
take away götürmek, uzaklaştırmak run out of bitmek, tüketmek
find out öğrenmek, anlamak fall behind with gecikmek
2020 MART- FEN
NOUN
expense masraf, harcama
precaution önlem, tedbir
threat tehdit
advance ilerleme
decline düşüş
instruction talimat, yönerge
profit kar, fayda, çıkar
intention maksat, niyet
cause sebep, neden

ADJECTIVE
respectable saygı değer
regular düzenli
distinct belirgin, farklı
consistent istikrarlı, tutarlı
urgent acil, önemli
tedious sıkıcı
threatening tehditkar, korkutucu
redundant lüzumsuz, gereksiz
flexible esnek
weak zayıf
scarce kıt, seyrek
accidental tesadüfi
vague kararsız
detailed ayrıntılı
supportive destekleyici
az, çekilmez critical kritik, ciddi
z, sakınılmaz doubtful şüpheli
neutral tarafsız, yansız
ignorant bilgisiz, cahil

ADVERB
immensely çok fazla
insufficiently yetersiz derecede
adversely zararına, kötü yönde
inconveniently elverişsiz bir şekilde
elaborately ayrıntılı bir şekilde

VERB
derive türemek
prevent engellemek, önlemek
extract özünü çıkarmak
distinguish ayırmak
obtain elde etmek
celebrate kutlamak
lost kaybetmek
replenish doldurmak,tazelemek
reduce azaltmak
ruin mahvetmek
renew yenilemek
resist direnmek
restrict sınırlamak

PHRASAL VERB
center on bir konunun çevresinde dönmek
fall behind geride kalmak, gecikmek
leave out hariç tutmak
bring down indirmek, alt etmek
put off ertelemek
set down indirmek, alt etmek
28 ŞUBAT SAĞLIK 28 ŞUBAT FEN
NOUN NOUN
restriction sınırlama,kısıtlama diversity çeşitlilik
subscription abone, katılım measurement ölçüm, ölçü
exposure maruz bırakma durability dayanıklılık
inconvenience rahatsızlık implication ima, çıkarım
progression ilerleme idetification kimlik saptama
coincedence tesadüf destruction tahribat, yıkım
constraint kısıtlama, baskı specialty ihtisas, uzmanlık
benefit yarar, fayda pattern model, desen
failure başarısızlık achievement başarı
prediction tahmin resistance direnç, direnme

ADJECTIVE ADJECTIVE
willing istekli, hevesli rare nadir
changeable değişken, kararsız sensitive hassas, duyarlı
indifferent ilgisiz, kayıtsız suspicious kuşkulu
peculiar acayip, tuhaf practical kullanışlı, pratik
susceptible duyarlı, duygulu repetitive tekrarlayıp duran

ADVERB ADVERB
adversly zararına, kötü yönde temporarily geçici olarak
vaguely belirsiz bir şekilde simultaneously eş zamanlı olarak
irrationally mantıksızca privately özel olarak
increasingly gitgide artarak entirely tamamıyla, tümüyle
suspiciously kuşkuyla, şüpheyle desperately mutsuzca

VERB VERB
trigger tetiklemek endure dayanmak, katlanmak
replace yerine geçmek,yerine koymak regret pişman olmak
reveal meydana çıkarmak predict tahmin etmek
pretend yapar gibi görünmek differentiate farklılaştırmak
cultivate ekip biçmek appreciate takdir etmek

PHRASAL VERB PHRASAL VERB


wipe out öldürmek, yok etmk fill out doldurmak (form vb.), tamamlamak
slow down yavaşlatmak, yavaşlamak turn down geri çevirmek
leave behind arkasında bırakmak, iz bırakmak carry out uygulamak
put on giyinmek/kilo almak depend on bel bağlamak, inanmak
stem from Err:509 work out çözmek, halletmek
28 ŞUBAT SOSYAL
NOUN
familiarity aşinalık, yakınlık
equation denge, eşitlik
disapproval onaylamama
assumption varsayım
correspondence yazışma, mektuplaşma
failure başarısızlık
practice uygulama
sensation his, algılama
breakthrough ilerleme
memorial önerge, bildiri

ADJECTIVE
transparent saydam, şeffaf
misleading yanıltıcı
simultaneous eş zamanlı
substantial önemli
desirable beğenilen

ADVERB
impatiently sabırsızlıkla, merakla
subtly sinsice
adversely kötü yönde
preciously değerli bir şekilde
consistently sürekli olarak

VERB
k, katlanmak reveale meydana çıkarmak
protect korumak
worsen kötüleşmek
restrict sınırlamak
disturb rahatsız etmek

PHRASAL VERB
k (form vb.), tamamlamak put out söndürmek, kapamak (ışığı)
go through zor bir durumu atlatmak
take down azaltmak, küçültmek
mak, inanmak set up kurmak
break in sözünü kesmek, zorla girmek
28 MART SOSYAL 28 MART FEN
NOUN NOUN
requirement ihtiyaç, gereksinim intervention müdahale
solution çözüm abundance çokluk, bereket
shortcoming eksiklik deprivation yoksunluk, bereket
conflict çatışma weakness zayıflık, kuvvetsizlik
punishment ceza replacement yenisiyle değiştirme
occupation uğraş, meslek priority öncelik
variety çeşitlilik conversion dönüşüm, dönüştürme
expansion genleşme, büyütme exposure maruz kalma/bırakma
absence bulunmama, yokluk objection itiraz
validation tasdik, onaylama appeal çağrı, başvuru

ADJECTIVE ADJECTIVE
weak halsiz, zayıf vital çok önemli
deceptive yanıltıcı, aldatıcı threatening tehditkar
redundant lüzumsuz, gereksiz deliberate kasti
diverse çeşit çeşit bizarre garip, tuhaf
erroneous hatalı trivial önemsiz

ADVERB ADVERB
accurately kesin olarak incompetently beceriksizce
severely ciddi olarak inaccurately yanlış olarak
incidentally tesadüfen unconsciously bilmeden, bilinçsizce
extensively geniş olarak inevitably kaçınılmaz surette
temporarily geçici olarak irresponsibly sorumsuzca

VERB VERB
admire hayranlık duymak distract dikkatini dağıtmak
offend rencide etmek/ suç işlemek narrow daralmak
leave bırakmak, ayrılmak pollute kirletmek
divide bölmek destroy tahrip etmek
defeat yenmek contain kapsamak, içermek

PHRASAL VERB PHRASAL VERB


turn down ters çevirmek, reddetmek put off ertelemek
look for aramak, bakmak throw away atmak, ziyan etmek
give up vazgeçmek turn down ters çevirmek, reddetmek
take off havalanmak give up vazgeçmek
fall behind gerisinde kalmak figure out çözmek, anlamak
28 MART SAĞLIK
NOUN
suspension erteleme
hesitation tereddüt
recession durgunluk
elimination eleme
collaboration iş birliği
opposition muhalefet, karşı koyma
dönüştürme solution çözüm
ma/bırakma exposure maruz kalma/bırakma
obstacle engel
superiority üstünlük

ADJECTIVE
beneficial faydalı, yararlı
adequate yeterli
notorious kötü şöhretli
sustainable sürdürülebilir
crucial çok önemli

ADVERB
recklessly umursamazca
scarcely zar zor, güç bele
extravagantly savurgan bir şekilde
doubtfully kuşkuyla
substantially önemli olarak

VERB
abandon terk etmek
approve onaylamak
hinder engellemek
eliminate elemek
enhance arttırmak

PHRASAL VERB
call off iptal etmek
bring down azaltmak, düşürmek
mek, reddetmek make up oluşturmak
set back geri bırakmak
take away götürmek, uzaklaştırmak
AĞUSTOS YÖKDİL SOSYAL AĞUSTOS YÖKDİL FEN
NOUN NOUN
accumulation birikim, birikinti temptation
commitment bağlılık, tahahhüt objection
negotiation müzakere, görüşme, paraya çevirme threat
enslavement esaret, kölelik approach
correspondence yazışma, mektuplaşma investment
reflection yansıma attempts
triumph zafer opportunities
structure yapı, bina declines
priority öncelik habits
sanction yaptırım, onaylama productions
ADJECTIVE ADJECTIVE
convertible çevrilebilir, değiştirilebilir challenging
sentenced hükümlü efficient
devoted sadakatli, adanmış devastating
vulnerable zedelenebilir, hassas vulnerable
harmful zararlı irregular
ADVERB ADVERB
accurately kesin olarak deliberately
similarty benzerlik coherently
presently hemen, şimdi urgently
adversely tersine, kötü yönde accurately
gradually gitgide, aşama aşama slightly
VERB VERB
consult başvurmak, danışmak extract
compete rekabet etmek, yarışmak resolve
quarrel tartışmak, münakaşa dissolve
interact etkileşmek, etkileşim excavate
speculate tahminde bulunmak, düşünmek magnify
PHRASAL VERB PHRASAL VERB
bring about meydana gelmek come in
pull down aşağıya çekmek, düşürmek refer to
fill out doldurmak run into
put through bitirmek, telefona bağlamak, gerçekleştirmek split up
give up bırakmak, vazgeçmek go through
AĞUSTOS YÖKDİL FEN AĞUSTOS YÖKDİL SAĞLIK
NOUN
temptation cezbedicilik, şeytana uyma Shortcoming eksiklik, noksanlık
itiraz, karşı gelme Application uygulama
tehdit Generalisation genelleme, genellik, tamim
yaklaşım Requirement : ihtiyaç, gereksinim
investment yatırım Separation ayrılık, ayırma
girişim component bileşen, parça
opportunities imkan, fırsat restriction sınırlama, kısıtlama
zayıflamak, geri çevirmek distribution dağıtma, dağıtım
huy, alışkanlık substitute yerine geçirmek, yerine geçmek
productions üretim, imal qualification vasıf, nitelik, kayıt
ADJECTIVE ADJECTIVE
challenging meydan okuma, zorlama trivial önemsiz, ıvır zıvır
etkili, verimli consequent netice, sonuç, tutarlı
devastating yıkıcı, harap etmek elaborate ayrıntılı, özenle hazırlanmış
vulnerable hassas, savunmasız precious değerli, kıymetli
düzensiz mandatory zorunlu, mandater
ADVERB
deliberately kasten, bilerek casually günlük, sıradan, gelişigüzel
coherently tutarlı olarak subtly zarif bir biçimde, kurnazca, sinsice
acil olarak randomly ratlantısal
accurately kesin olarak, tam olarak precisely açık olarak, tam
belli belirsiz, çok az deliberately kasten, bilerek
VERB
özünü çıkarmak deteriorate bozulmak, fenalaşmak
çözmek violate ihlal etmek
eritmek, çözmek outweigh ağır basmak, daha ağır basmak
kazı yapmak extend sunmak, genişletmek, uzatmak
övmek, methetmek address hitap etmek, söylev, adres
PHRASAL VERB PHRASAL VERB
moda olmak go through onaylanmak, geçmek, kontrol etmek
atfetmek, atıfta bulunmak turn down ters çevirmek, geri çevirmek, kıvırma
karşılaşmak, denk gelmek make up uydurmak, düzmek
bölünmek, ayrılmak take over devralmak, yüklenmek
go through onaylamak, incelemek, zor bir zamanı geçirmek build on dayandırmak, üstüne inşa etmek
e, genellik, tamim

çirmek, yerine geçmek

zenle hazırlanmış

radan, gelişigüzel
çimde, kurnazca, sinsice

, fenalaşmak

ak, daha ağır basmak


genişletmek, uzatmak
ek, söylev, adres

ak, geçmek, kontrol etmek


mek, geri çevirmek, kıvırmak

k, yüklenmek
mak, üstüne inşa etmek
MART YÖKDİL SOSYAL MART YÖKDİL SAĞLIK
NOUN NOUN
Explanations izahat, açıklama improvement
Complaints şikayet justification
Accusations suçlama expansion
Invasions istila, ihlal sufficiency
Conflicts çakışma, tartışma acquisition
penalties para cezası priority
challenges zorluk incidence
attributes atfetmek, dayandırmak acceptance
extensions uzantı regulation
descriptions tasvir, betimleme accuracy
ADJECTIVE ADJECTIVE
crucial kritik, çok önemli achievable
deniable inkar, edilebilir sustainable
redundant lüzumsuz, gereksiz reversible
ambiguous muğlak, belirsiz available
variable değişken, uyuşmazlık credible
ADVERB ADVERB
excessively çok fazla, aşırı consistently
temporarily geçici olarak plentifully
implicitly dolaylı olarak, tam olarak accidentally
severely ciddi olarak, şiddetle suddenly
broadly detaya girmeden, kabaca harsly
VERB VERB
implement uygulamak launch
prevent önlemek adopt
conceal gizlemek, gizli tutmak alter
revolutionise köklü değişiklikler yapmak, ayaklandırmak exhaust
eliminate elemek, elimine etmek validate
PHRASAL VERB PHRASAL VERB
bring out yapmak, ortaya çıkmak hand over
call off iptal, söylemek call off
go through onaylanmak, geçmek interfere with
fall into akmak, yer almak, dökülmek break down
turn down ters çevirmek, geri çevirmek adhere to
KDİL SAĞLIK MART YÖKDİL FEN
NOUN
gelişim, ilerleme adherence bağlılık, sadakat
gerekçe, sebep susceptibility hassalık, duyarlılık
genleşme, ilerleme, genişlik acceptability uygunluk, kabul edilebilirlik
yeterlilik proximity yakınlık, akrabalık
kazanma,edinme familiarity aşinalık, yatkınlık
öncelik, üstünlük resolution karalılık, azim
rastlantı, vaka, etki perception algı, algılama
kabul etme, üstlenme benefit yararlanmak, menfaat
düzenleme, nizam concerns ilgi, kaygı
innovation yenilik, yeni metod
ADJECTIVE
başarılabilir, yapılabilir irrelevant konu dışı, ilgisiz
sürdürülebilir, güçlendirilebilir inevitable kaçınılmaz, malum
bozulabilir (karar), çevrilebilir undeniable inkar edilemez, itiraz edilemez
elde edilbilir irreversible kesin, geri alınamaz
inandırıcı, güvenilir unreliable güvenilmez
ADVERB
sürekli olarak, tutarlı olarak equally eşit olarak
verimli bir şekilde, bolca instinctively içgüdüsel olarak, doğal olarak
kazara, tesadüfen respectively sırasıyla, sırayla
birdenbire, aniden intensely şiddetle, yoğun bir şekilde
sert birşekilde, göz kamaştırıcı bir şekilde initially ilk olarak, başlangıçta
VERB
başlatmak, piyasaya sürmek reverse ters, aksi, çevirmek
evlat edinmek, benimsemek overcome üstesinden gelmek, aşmak
değiştirmek exclude dışlamak, hariç tutmak
yorgun, tükenmiş ensure sağlamak, garantiye almak
doğrulamak, geçerli kılmak admit itiraf etmek, kabul etmek
PHRASAL VERB
iletmek,teslim etmek, bağışlamak break into zorla girmek
iptal, söylemek get through zor bir zamanı geçirmek,geçmek, so
ile çatışmak, tecavüz etmek account for nedenini açıklamak,
bozulmak set back geri bırakmak, patlatmak
bağlı kalmak, sadık kalmak take in içeri almak, dolandırmak, anlamak
kabul edilebilirlik

mak, menfaat

emez, itiraz edilemez

olarak, doğal olarak

yoğun bir şekilde


başlangıçta

n gelmek, aşmak
hariç tutmak
garantiye almak
ek, kabul etmek

manı geçirmek,geçmek, sonuçlandırmak

mak, patlatmak
k, dolandırmak, anlamak
AĞUSTOS YÖKDİL SOSYAL
NOUN
deficit eksiklik, eksik
horizon ufuk, görüş, bakış açısı
command emir, buyruk, komut
finding bulma,bulgu
correlation bağlılık, ilişki
mediation aracılık
distortion bozukluk,saptırma
reservation yer ayırtma
absorption emme, soğurma, emilim
inspiration esin, ilham
ADJECTIVE
peculiar acayip,garip
hospitable konuksever
eligible elverişli, uygun
corrupt yozlaşmış,yolsuz
spiritual ruhsal, ruhani, manevi
ADVERB
severely ciddi olarak, şiddetle
presently şimdi, birazdan
instinctively içgüdüsel olarak, doğal olarak
deliberately kasten, bilerek
reasonably makul bir şekilde
VERB
prevent engellemek, önlemek, engel olmak
sustain sürdürmek, devam ettirmek
foster teşvik etmek, büyütmek, beslemek
enforce zorla yaptırmak
adopt evlat edinmek, benimsemek
PHRASAL VERB
give away hibe etmek, hediye etmek
figure out çözmek, anlamak, bulmak
depend upon bağlı olmak, güvenmek, dayanmak
cope with üstesinden gelmek
carry out yerine getirmek, uygulamak, yürütmek
AĞUSTOS YÖKDİL SAĞLIK
NOUN
inhibition engelleme, tutma
admission itiraf, kabul, giriş
application uygulama, başvuru
progression ilerleme
maintenance bakım, muhafaza, koruma
inferiority aşağılık, bayağılık
predisposition yatkınlık, eğilim, meyil
variance değişiklik, değişim
anticipation bekleme, umma, beklenti
conformity benzerlik, benzeyiş
ADJECTIVE
chronic kronik, devamlı, sürekli
hostile düşmanca
preliminary ilk, ön
reversible ters çevrilebilir
redundant gereksiz, bol, çok
ADVERB
properly uygun bir şekilde
fairly adil bir şekilde
sparingly tutumlu bir şekilde
hardly güçlükle, zorla
recklessly çekinmeden, sakınmadan
VERB
nourish büyütmek, bakmak, gütmek
relieve rahatlatmak
exaggerate abartmak
accelerate hızlanmak, hızlandırmak
mandate emretmek, şart koşmak
PHRASAL VERB
rely on güvenmek, dayanmak, bel bağlanmak
interfere with çatışmak, çakışmak
call off iptal etmek
set back geri bırakmak
break into zorla girmek
AĞUSTOS YÖKDİL FEN
NOUN
conservation koruma, muhafaza
impression izlenim,etki,gösterim
recognition tanıma
prevalence yaygınlık
treatment tedavi
breeding yetiştirme
extinction söndürme, feshetme
alteration değişiklik, değişim, değiştirme
revival canlanma
domestication evcilleştirme
ADJECTIVE
manageable idare edilebilir
various çeşitli
precious değerli, kıymetli
frequent sık
detectable tespit edilebilir
ADVERB
selfishly bencilce
reluctantly istemeden
efficiently yeterli olarak, verimli şekilde
forcefully zorla,zor kullanarak
loyally sadakatle
VERB
abuse kötüye kullanmak
conceal gizlemek
recognise tanımak
prevent engellemek, önlemek, korumak
purchase satın almak
PHRASAL VERB
rule out çıkarmak, hariç bırakmak
switch on çalıştırmak, devreyi açmak
give in pes etmek, teslim etmek
wear out yıpratmak, eskitmek
pass down nesilden nesile geçmek
MART YÖKDİL SOSYAL MART YÖKDİL SAĞLIK
NOUN NOUN
restriction kısıtlama,sınırlama implementation
tendency eğilim,meğil convenience
avoidance kaçınma,uzaklaşma prevalence
endurance dayanıklılık validity
exception istisna,hariç tutma requirement
precaution önlem constrain
opportunity fırsat precaution
instruction talimat,yönerge,öğretme predictor
consequence sonuç,netice violation
adjustment ayarlama,ayar,düzenleme,uyum failure
ADJECTIVE ADJECTIVE
reluctant gönülsüz,isteksiz avoidable
demanding talepkar,çok şey isteyen compulsory
compulsory zorunlu,mecburi preliminary
widespread yaygın,geniş çapta diverse
threatening tehditkar, korkutucu appropriate
ADVERB ADVERB
suddenly aniden,ansızın,birdenbire peculiarly
primarily öncelikle,ilk olarak,başlıca notoriously
fortunately şükür ki,neyse ki, iyi ki severely
doubtfully kuşkuyla,şüpheyle accurately
eventually nihayetinde,sonunda temporarily
VERB VERB
ensure sağlamak,sağlama almak,garantiye almak fulfil
complain şikayet etmek elaborate
resist karşı koymak,direnmek,dayanmak sustain
neglect ihmal etmek operate
conceal gizlemek,saklamak,örtmek disrupt
PHRASAL VERB PHRASAL VERB
bring about sebep olmak,neden olmak account for
rely on güvenmek,dayanmak,bel bağlamak turn over
fill out doldurmak (form vb) make out
fall behind gerisinde kalmak take up
leave out hariç tutmak, dışında tutmak go through
KDİL SAĞLIK MART YÖKDİL FEN
NOUN
uygulama,gerçekleştirme,yerine getirme observation gözetleme,gözlem
uygunluk occupation uğraş,meslek,işgal
yaygınlık distribution dağıtım,dağılma,dağıtma
geçerlilik,sağlamlık regulation düzenleme
gereksinim,ihtiyaç confirmation onaylama,doğrulama
kısıtlama,sınırlama appearance görünüm,görünüş
önlem expansion genişleme, genleşme,genişlik,gelişm
öngörücü,öngösterge resilience geri tepme, dirençlilik
ihlal obligation zorunluluk,mecburiyet
başarısızlık,arıza,hata fluctuation dalgalanma
ADJECTIVE
kaçınılabilir deceptive aldatıcı,kandırıcı
zorunlu remarkable dikkat çekici,göze çarpan
ilk, ön, ön hazırlık cautionary dikkatli,uyaran,tedbirli,ihtiyatlı
çeşit çeşit, türlü, çeşitli ambiguous belirsiz,muğlak
uygun, münasip reversible ters çevrilebilir
ADVERB
acayip bir şekilde, alışılmışın dışında spontaneously anında,kendiliğinden
kötü anlamda nam salmış olarak severely ağır, şiddetle, ciddi olarak
ağır, şiddetle, ciddi olarak enormously aşırı derecede,son derece
kesin,tam, doğru olarak offensively saldırgan bir şekilde
geçici olarak incidentally tesadüfi,şans eseri
VERB
uygulmak,yürütmek,yönetmek,gerçekleştirmek trigger tetiklemek,sebep olmak
detaylandırmak, ayrıntılandırmak suspend askıya almak,ertelemek
sürdürmek, devam ettirmek relieve rahatlamak
işletmek,çalıştırmak diminish azaltmak,azalmak
ayırmak,bozmak,aksatmak imply ima etmek,kast etmek
PHRASAL VERB
izahat etmek, açıklamak find out anlamak,çözmek,bulmak
alabora olmak,devretmek,devirmek depend on inanmak,güvenmek,bel bağlamak
anlam çıkarmak make up düzenlemek,oluşturmak
bir hobi yada mesleğe başlamak, meşgul olmak turn out ters yüz olmak,söndürmek
zor bir zaman geçirmek put forward ileri sürmek,ortaya atmak
ağılma,dağıtma

,doğrulama

e, genleşme,genişlik,gelişme
e, dirençlilik
k,mecburiyet

kici,göze çarpan
yaran,tedbirli,ihtiyatlı

etle, ciddi olarak


cede,son derece

k,sebep olmak
mak,ertelemek

k,kast etmek

çözmek,bulmak
güvenmek,bel bağlamak
ek,oluşturmak
lmak,söndürmek
ek,ortaya atmak
27 AĞUSTOS YÖKDİL SOSYAL
NOUN
alliance antlaşma,ittifak
casualty kazazede.yaralı/ölü
advance ilerleme,geliştirme
solution çözüm
rejection reddetme,kabul etmeme
visibility görüş,görünürlük
diversity çeşitlilik
suspicion şüphe
interruption kesinti,kesilme
correlation bağlılık,ilişki
ADJECTIVE
inadequate yetersiz,noksan
immobile hareketsiz,durağan
unconvincing ikna edici olmayan, inandırıcı olmayan
disapproving kınama belirten
irreversible geri alınamaz, ters çevrilemez
ADVERB
abundantly bol bol,fazlasıyla
initially başlangıçta,ilk olarak
defensively savunur olarak,savunarak
strictly katı bir şekilde,katı/sert bir biçimde
notably açıkça,bayağı
VERB
dissolve eritmek
withdraw geri çekilmek
postpone ertelemek,askıya almak
highlight vurgulamak,belirtmek,altını çizmek
overtake yetişip geçmek,sollamak
PHRASAL VERB
reflect on ayıplamak,kusur bulmak,yansıtmak
get through zor bir zaman geçirmek
depend on güvenmek,dayanmak,bel bağlamak
bring about sebep olmak,neden olmak
fall for bağlanmak,bitmek,bayılmak
27 AĞUSTOS YÖKDİL SAĞLIK 27 AĞUSTOS YÖKDİL FEN
NOUN NOUN
assessment değerlendirme resemblance
occupation uğraş,meslek,iş guidance
application uygulama,başvuru,müracaat proximity
indication gösterge resolution
obstruction engel olma,engel applicability
vulnerability hassasiyet,kırılganlık elimination
accountability sorumluluk,mesuliyet configuration
substitution ikame,yerine koyma breakdown
resistance direnme,direnç hesitation
delusion aldanma,hayali,yanılma obligation
ADJECTIVE ADJECTIVE
likely mantıklı,olası invaluable
proper uygun unstable
demanding talepkar invisible
distinct belirgin,açık,bariz uneven
willful kasıtlı,kasti irresistible
ADVERB ADVERB
sufficiently yeterli olarak amusingly
vaguely belli belirsiz fortunately
reluctantly istemeden,isteksiz olarak strongly
devastatingly harap edici bir şekilde deliberately
coincidentally tesadüfen arbitrarily
VERB VERB
avoid kaçınmak obtain
display göstermek determine
conceal gizlemek regulate
transmit iletmek resist
contradict çelişmek enhance
PHRASAL VERB PHRASAL VERB
give up vazgeçmek get into
take over devralmak settle down
rule out çıkarmak,hariç bırakmak give off
put across kabul ettirmek,taşımak,kandırmak carry on
bring about sebep olmak,neden olmak make out
YÖKDİL FEN

benzerlik,andırış
yönlendirme,yol gösterme
yakınlık,akrabalık,yakın olma
kararlılık,azim
uygulanabilme,uygulanabilirlik
eleme,yok etme
biçim,şekil,görünüş
bozulma,arıza
tereddüt,duraklama
yükümlülük,mecburiyet,zorunluluk

paha biçilmez
istikrarsız,sabit olmayan
görünmez,görünmez kimse
düz olmayan,eşitsiz
karşı konulmaz

eğlendirici bir şekilde


şükür ki,neyse ki
fazlasıyla,şiddetle
kasten,bilerek
isteğe bağlı olarak

edinmek,elde etmek
kararlaştırmak,belirlemek
düzenlemek
direnmek,dayanmak,karşı koymak
arttırmak,yükseltmek,artırmak

kaçmak,arabaya binmek,giyinmek
sakinleşmek,yola gelmek,uslanmak
koku vb yaymak
ilişkisi olmak,devam etmek
idare etmek,anlam çıkarmak

You might also like