You are on page 1of 7

2019 - 2022 YILLARI ARASINDAKİ YDS SINAVLARINDAKİ KELİME SORULARI

(Her beş kelime bir sorudur)

Sıra No Kelime Eş veya Yakın Anlamlısı Türkçe Karşılığı


1 rest remainder geri kalan
2 bodily process(es) bodily function(s) vücut fonksiyonları
3 reproduction duplication, breeding üreme, çoğalma
4 suspension break, freeze, halt, postponement askıya alma, durdurma
5 deterioration degeneration, degradation, downturn kötüye gitme, kötüleşme
6 maintenance preservation, conservation, continuation koruma, sürdürme, onarım
7 elaboration amplification, detailing detaylandırma, ayrıntılandırma
8 persistence perseverance, determination, endurance azim, kararlılık, süreklilik
9 advancement development, improvement ilerleme, gelişim
10 spread distribute, expand, transmit yaymak, yayılmak
11 violence brutality, cruelty, disturbance şiddet, zorbalık
12 measure precaution, action, step önlem, tedbir, ölçümleme
13 adjustment alteration, arrangement, adaptation, regulation uyarlama, ayarlama, düzenleme
14 incentive encouragement, motivation, stimulus teşvik, cesaretlendirici faktör
15 threat danger, menace, risk, peril tehdit, tehlike, risk
16 obligation responsibility, accountability, necessity zorunluluk, sorumluluk
17 empirical experimental, observational deneysel
18 acquisition gain, obtaining, receiving edinim, kazanım
19 indicate demonstrate, reveal, show göstermek, gözler önüne sermek
20 unavailable nonexistent mevcut olmayan, kullanım dışı
21 indispensible necessary, vital, essential, crucial vazgeçilmez, gerekli, hayatî
22 indestructible durable, perpetual, lasting, immortal yok edilemez, dayanıklı
23 inconclusive unconvincing, incomplete, unsatisfactory, deficient ikna edici olmayan, yetersiz
24 unprecedented unique, unrivaled, uncommon eşi benzeri görülmemiş
25 foundation basis, base, ground temel, dayanak, kuruluş
26 eligibly suitably, appropriately, properly elverişli bir şekilde, uygun bir şekilde
27 instantly instantaneously, immediately, hızlıca, hemen
28 adequately suficiently, satisfactorily yeterince, yeterli olarak
29 firmly adamantly, decisively kesin olarak, sıkı sıkıya
30 convertibly adaptably, exchangeably, interchangeably dönüştürülebilir bir şekilde
31 link bond, relationship, connection ilişki, bağlantı, bağ
32 reduce decrease, lower, curtail, diminish, dwindle, alleviate azaltmak, düşürmek
33 disorder disturbance, disease, ailment, illness, sickness, condition bozukluk, hastalık, rahatsızlık
34 initiate start, begin, commence, trigger başlatmak, tetiklemek
35 detect find, find out, discover, unearth, diagnose tespit etmek, teşhis koymak
36 reveal demonstrate, show, indicate, prove göstermek, gözler önüne sermek
37 dispatch send, deliver, distribute, give out göndermek, dağıtmak, sevkiyatyapmak
38 control oversee, govern, handle kontrol etmek, denetlemek
39 take over overrun, take the control kontrolü/yönetimi devralmak
40 stem from result from, derive from, emerge from, arise from, develop out of -den kaynaklanmak
41 make up constitute, account for oluşturmak, teşkil etmek
42 pin down clarify, explain, determine, detect, pinpoint belirlemek, açıklığa kavuşturmak
43 get through survive, recover, pull through zor bir süreci atlatmak, iyileşmek
44 features properties özellikler
45 common shared yaygın
46 appear seem görünmek
47 belong to - ait olmak
48 distinct different, unconnected ayrı, farklı, belirgin
49 violation breach, breaking out a law ihlal, çiğneme
50 compulsion force zorlama
51 obstacle impediment, barrier engel
52 advocate proponent, defendent savunucu, avukat
53 contend claim, assert, allege iddia etmek
54 crucial significant, vital önemli
55 scarcity deficiency kıtlık, azlık
56 urgency imperativeness aciliyet
57 ambiguity vagueness, uncertainty belirsizlik
58 efficacy efficiency, productiveness etkinlik, yeterlilik, yararlılık
59 uniformity sameness, consistency tek düzenlik, birliktelik
60 inconvenient awkward, bothersome uygunsuz, elverişsiz
61 unremarkable ordinary meziyetsiz, dikkat çekmez
62 inexplicable incomprehensible açıklanamaz
63 unsophisticated simple, natural sade, basit
64 inseparable indivisible, integral ayrılamaz, bağlı
65 rare scarce nadir
66 admirably - beğenilmeye layık şekilde
67 notoriously - oldukça, adı çıkmış şekilde
68 questionably doubtfully şüpheli bir şekilde
69 properly correctly, accordingly düzgün bir şekilde
70 incidentally by chance tesadüfen, rastgele
71 condition illness, disorder durum
72 overcome beat, defeat aşmak, geçmek
73 ignore disregard önemsememek
74 identify recognize tanımlamak
75 improve boost, develop iyileştirmek, geliştirmek
76 accomplishment success başarı
77 call off cancel iptal etmek
78 stem from emerge from, result from -den kaynaklanmak
79 bring down knock down, damage vurmak, düşürmek
80 take out detach, extract çıkartmak
81 figure out deduce, make out çözmek, anlamak
82 almost nearly, roughly neredeyse, hemen hemen
83 certainly precisely, exactly kesinlikle
84 remnants debris, ruins, remains kalıntılar
85 attractions - ilgi çeken güzellikler
86 adjustments adaptation ayarlamalar, düzenlemeler
87 precautions measure, step, action önlemler
88 illustrations exemplification örneklendirmeler
89 face confront, encounter yüzleşmek
90 a number of many, scores of çok
91 serious severe ciddi
92 survival endurance, continuation hayatta kalma
93 extension expansion uzantı, ek, ilave
94 resistance defiance, struggle direnç
95 jeopardy danger, peril tehlike
96 distinction discrepancy ayrım, fark
97 corruption bribery yolsuzluk, bozulma, rüşvet
98 stem from derive from, emerge from -den gelmek, kaynaklanmak
99 pervasive extensive, common yaygın, kolay nüfuz eden
100 restraining constraining sınırlayıcı, kısıtlayıcı
101 insignificant trivial, unimportant önemsiz
102 disruptive disturbing yıkıcı, bozucu
103 dampening decreasing azalan
104 handicraft artwork el sanatları
105 tediously dully, heavily sıkıcı, bunaltıcı şekilde
106 intricately elaborately özenle
107 persistently obstinately ısrarla, inatla
108 incidentally accidentally, by chance tesadüfen, kazara
109 objectively impartially tarafsız bir şekilde
110 embroidered embellished işlenmiş, sırmalı
111 wander move, cruise gezmek, dolaşmak
112 escalate increase, mount yüksel(t)mek, artırmak
113 stretch extend, cover uzanmak
114 emigrate migrate, move göç etmek
115 circulate distribute, make known dolaş(tır)mak, yayılmak
116 voluntary willing, eager istemli, gönüllü
117 process – süreç
118 individual – birey
119 break into enter illegally araya girmek, zorla girmek
120 put away put aside bir kenara koymak, saklamak
121 make out figure out, find out çözmek, anlamak
122 take on assume üstlenmek, kabul etmek
123 bring about bring on, lead to sebep olmak
124 highly greatly, heavily oldukça, son derece
125 inquiry investigation, inspection araştırma, soruşturma
126 fallacy misconception, deception hata, yanlışlık
127 incentive stimulus, impetus arzu, heves
128 complaint criticism, accusation şikâyet
129 precaution measure, step, action önlem, tedbir
130 whim impulse, inclination arzu, heves
131 space junk space debris, space waste uzay enkazı
132 succession consecution, sequence birbirini izleme
133 collision accident, crash çarpışma
134 conversion alteration, switch dönüştürme, değiştirme
135 fluctuation variation, inconstancy dalgalanma
136 deviation change, departure sapma, ayrılma
137 cause bring about, lead to sebep olmak
138 escape leak, slip away kaçmak, kurtulmak
139 decline decrease, downturn düşüş, azalma
140 fragile delicate, susceptible hassas, kırılgan
141 profitable lucrative, cost-effective kârlı
142 confidential secret, private gizli, güvenli
143 peculiar strange, weird tuhaf, garip
144 notorious infamous adı çıkmış, kötü ünlenmiş
145 differ be distinct, contradict farklılık göstermek
146 remarkably substantially, significantly oldukça, önemli derecede
147 elaborately in a detailed way ayrıntılı bir şekilde
148 ambiguously vaguely belirsizce, muğlak şekilde
149 sufficiently adequately yeterli derecede
150 promptly immediately, instantly hemen, derhal
151 diversity variety, difference çeşitlilik
152 penetrate go through, pass through nüfuz etmek, delip geçmek
153 overcome conquer, win aşmak, üstesinden gelmek
154 implement carry out, complete uygulamak
155 fortify consolidate, reinforce sağlamlaştırmak, güçlendirmek
156 receive obtain, get almak
157 reinforced fortified, strengthened sağlamlaştırılmış, güçlendirilmiş
158 concrete - beton
159 make up account for oluşturmak, uydurmak
160 cut down on reduce, decrease azaltmak
161 get away with escape paçayı kurtarmak, yanına kalmak
162 look around for seek, explore etrafa bakınmak
163 come down with contract illness -e yakalanmak, kapmak
164 condition ailment, illness hastalık, durum
165 access to admission, entry erişim
166 issue affair, matter mesele, sorun
167 take into account take into consideration hesaba katmak, düşünmek
168 outfit gear, equipment malzeme, teçhizat
169 resemblance similarity likeness benzerlik
170 adjustment alteration, modification ayarlama, adaptasyon
171 deterrent restrictive, limiting engelleyici, caydırıcı
172 submission supply, obedience arz, bildirme, itaat
173 adherence devotion, loyalty bağlılık, sadakat
174 particular certain, specific belirli, özel
175 utilisation use, employment faydalanma, kullanma
176 withdrawal removal, drawing bırakma, geri çekilme
177 precaution safeguard, protection önlem, tedbir
178 termination end, finish son verme, son bulma
179 prevalence commonness, occurrence yaygınlık, hakim olma
180 absorb take in, soak up emmek, içine çekmek
181 release discharge, give off salmak, yaymak
182 hospitable welcoming, friendly konuksever, misafirperver
183 convertible exchangeable, alterable çevrilebilir, değiştirilebilir
184 instantaneous rapid, sudden ani, anlık
185 detrimental harmful, damaging zararlı, hasar veren
186 preliminary initial opening ilk, ön, giriş
187 issue problem, challenge mesele, sorun
188 exponentially increase incrementally üssel, katlanarak
189 conveniently suitably, fittingly uygun olarak, rahatlıkla
190 alternatively alternatingly alternative olarak
191 precisely exactly, specifically açık olarak, tam olarak
192 fruitfully productively, prolifically yararlı bir şekilde
193 basic elemental, essential temel, ana
194 competence capability, expertise yeterlik, kabiliyet
195 vocational professional mesleki
196 task duty, undertaking görev, vazife
197 exclude except, omit hariç tutmak
198 relieve ease, alleviate rahatlatmak
199 deteriorate worsen, weaken bozulmak, kötüleşmek
200 restrict limit, confine kısıtlamak, sınırlandırmak
201 attain achieve, accomplish elde etmek, ulaşmak
202 minefield - risk içeren durum, mayın tarlası
203 momentum speed, velocity hız
204 hand over deliver, submit devretmek, teslim etmek
205 look for search, seek araştırmak, aramak
206 turn down refuse, decline reddetmek, geri çevirmek
207 give up abandon quit bırakmak, terketmek
208 run into bump into encounter rast gelmek, karşılaşmak
209 attain achieve, accomplish, obtain elde etmek, kazanmak
210 current present, existing mevcut
211 assurance guarantee, promise güvence, teminat
212 competence capability, ability, capacity yeterlik, kabiliyet
213 balance equilibrium denge
214 recession decline, collapse gerileme, düşüş
215 remote distant, far-off uzak
216 beneath under, underneath altında
217 discrimination prejudice, inequity ayrım, ayırt etme
218 substitution replacement yerine koyma, yerini değiştirme
219 exposure uncovering, putting in danger açığa çıkarma, maruz bırakma
220 controversy argument, discussion tartışma
221 neglect disregard ihmal
222 densely heavily, thickly yoğun bir şekilde
223 evident obvious, explicit açık, bariz
224 arbitrary wilful, subjective keyfi, ihtiyari
225 convenient suitable, right uygun
226 constructive effective, productive yapıcı, yararlı
227 mediocre average, commonplace vasat, orta derece
228 strictly rigidly, rigorously katı, sert bir şekilde
229 drastically substantially, considerably önemli derecede
230 cautiously carefully, pain-stakingly dikkatli bir şekilde
231 ardently eagerly, enthusiastically tutkulu, istekli bir şekilde
232 merely solely, simply yalnızca, sadece
233 arise appear, emerge, originate ortaya çıkmak
234 issue affair, concern, subject mesele, sorun
235 alienate estrange yabancılaştırmak
236 improve enhance, develop geliştirmek
237 manifest reveal, embody, demonstrate göstermek, dışa vurmak
238 diminish decrease, drop, decline azalmak, eksiltmek
239 receive get, obtain almak, elde etmek
240 compound combination, mixture bileşik
241 evidence proof kanıt
242 rely on depend on, rest on bel bağlamak, bağlı olmak
243 break into breach zorla girmek
244 pass for be known as, be accepted as olarak bilinmek, kabul edilmek
245 call off cancel, abort, abandon iptal etmek
246 lead to bring about, give rise to sebep olmak
247 significant crucial, vital, important önemli
248 entanglement complication engel, karmaşıklık
249 improvement advancement, development ilerleme, gelişme
250 obstruction obstacle, impediment engel, engelleme
251 infant toddler, baby yenidoğan
252 initial first ilk, baş
253 innate inherited, native doğuştan gelen
254 assertion declaration iddia
255 equivalent equal, counterpart eşdeğer
256 inclination tendency eğilim
257 ambiguity uncertainty belirsizlik
258 estimation guess, evaluation tahmin, hesaplama
259 contribute to provide -e katkıda bulunmak
260 explicable explainable açıklanabilir
261 challenging arduous, difficult zorlayıcı
262 reversible changeable düzeltilebilir, çaresi bulunabilir
263 superfluous extra, unnecessary fazla, aşırı, gereksiz
264 conduct transport, send iletmek
265 adversely unfavorably negative bir şekilde
266 innately inherited, native doğuştan
267 efficiently competently verimli, etkin bir şekilde
268 accidentally by chance kazara, şans eseri
269 erode deteriorate, wear away aşındırmak
270 hinder hamper, prevent engellemek
271 suppress restrain, hold in check durdurmak, bastırmak
272 induce cause to happen, cause neden olmak sebep olmak
273 violate break ihlal etmek, çiğnemek
274 evacuate clear an area; empty tahliye etmek
275 found set up, form kurmak
276 pull through recover iyileşmek
277 draw on use to advantage almak, kullanmak
278 call off cancel iptal etmek
279 rush into hurry, speed -e atılmak
280 turn down reject, refuse reddetmek
281 claim allege, assert iddia etmek
282 urban civic kentsel
283 disproportionately disproportionably, inordinately orantısız bir şekilde
284 disparity discrepancy, inequality farklılık, dengesizlik
285 significant important, critical, vital önemli, kritik
286 enhancement improvement, augmentation gelişme, ilerleme
287 facility convenience, amenity imkan, kolaylık
288 implication conclusion, ramification olası sonuç
289 provision supply sağlama, tedarik
290 involve include, contain, comprise içermek
291 commitment obligation, responsibility sorumluluk, yükümlülük
292 mitigation alleviation, reduction azaltma, kısıtlama
293 statement declaration, assertion ifade
294 sentiment emotion, belief duygu, düşünce
295 nutrient food, source of nourishment besleyici madde
296 root radix kök
297 accessible approachable, reachable ulaşılabilir
298 vulnerable susceptible, sensitive hassas, kırılgan
299 applicable appropriate, suitable uygulanabilir
300 offence disturbance, displeasure rahatsızlık, hoşnutsuzluk
301 obvious evident, explicit, apparent açık, bariz
302 disregard overlook, neglect yok saymak
303 admirably marvelously, superbly takdire şayan
304 conclusively convincingly, decisively kesin olarak
305 overtly evidently, clearly, plainly açıkça
306 feasibly probably, conceivably muhtemelen
307 sufficiently adequately, enough yeterli bir şekilde
308 snoring - horlama
309 excessive extreme, undue aşırı
310 sensible logical, reasonable mantıklı, makul
311 release emit, give out yaymak, açığa çıkarmak
312 curtail cut back, diminish azaltmak
313 ensure guarantee, assure garantiye almak
314 revive arouse, revitalise canlandırmak
315 custom tradition gelenek
316 approve ratify, affirm, confirm onaylamak
317 hand down pass on aktarmak
318 stand out be conspicuous kendini göstermek
319 come over come across izlenim yaratmak
320 turn down reject, refuse reddetmek

You might also like