iron frame demir çerçeve remarkable dikkate değer, olağanüstü disposable equipment tek kullanımlık ekipman, atılabilir ekipman board meeting kurul toplantısı balance denge, dengelemek invest yatırım yapmak suffer acı çekmek, katlanmak advance ilerlemek, gelişmek, ileri, gelişmiş discomfort rahatsızlık doubt şüphe, şüphe etmek establish kurmak, tesis etmek attract çekmek, cezbetmek investor yatırımcı expertise uzmanlık rural area kırsal bölge severe ciddi, şiddetli, güç, zor shortage kıtlık, sıkıntı, eksiklik urgent acil measures önlemler, ölçüler tackle ele almak, uğraşmak, üstesinden gelmek, başarmak put into operation faaliyete geçirmek victim kurban, bir olaydan etkilenen kişi repay geri ödemek, geri vermek in terms of bakımından, açısından long-term uzun vade, uzun vadeli, uzun süre employment iş, istihdam, iş verme training support eğitim desteği disagreement anlaşamama, fikir ayrılığı demand talep, istek, talep etmek, istemek supply sağlamak, tedarik etmek, tedarik, arz development gelişme, ilerleme, gelişim whale balina differ from farklılık göstermek, değişmek, ayrılmak nostril burun deliği attitude tavır, tutum convey iletmek, geçirmek, ulaştırmak humour mizah, komiklik functional fonksiyonel, işlevsel lack of yoksunluk, yokluk, mahrumiyet production üretim affordable ucuz, paraca güç yetirilebilir prosperous müreffeh, zengin, ongun pleasant güzel, hoş, sevimli sharply keskin bir şekilde, aniden fuel yakıt experienced tecrübeli unbalanced dengesiz overworking fazla çalışma install yüklemek, döşemek, kurmak extinguisher yangın söndürücü ban yasaklamak, yasak unknown bilinmeyen discourage cesaretini kırmak, vazgeçirmek temporary geçici permit izin vermek, izin profit kar, fayda, çıkar, yarar personnel cuts personel kesintisi, personel eksiltme redundancy gereksiz, fazlalık, gereğinden fazla olma threaten tehdit etmek achievement başarı, kazanma warfare savaş, savaş hali aspiring istekli, arzulu, amaçlayan, gelecek vadeden poet şair treaty antlaşma unfair adaletsiz life span ömür tortoise kaplumbağa, çok yavaş şey expand genişlemek, yayılmak, büyütmek client müşteri hire kiralamak, işe almak disability sakatlık, maluliyet, yapamama, yetersizlik encourage cesaretlendirmek, teşvik etmek donate bağışlamak, bağışta bulunmak infection enfeksiyon, hastalık authority otorite, yetkili effort çaba, gayret secure güvenli, güvenceye almak, korumak policy siyaset, politika widespread yaygın discontent hoşnutsuzluk speech recognition technology konuşma tanıma teknolojisi illiterate okuma yazma bilmeyen, cahil disabled workers engelli işçiler disappointing hayal kırıklığı, hayal kırıklığına neden olan fresh water supply tatlı su kaynağı camel deve require gerektirmek abundant bol, bereketli, bol bol nearby yakın transmit iletmek, ulaştırmak, göndermek rush out fırlamak, birden ortaya çıkmak figure out anlamak, çözmek fall asleep uyuyakalmak access erişim, erişme, erişmek eventually sonunda, nihayetinde criticism eleştiri earthquake deprem protection koruma, himaye prey avlamak, soymak pursue a career iş aramak, kariyer peşinde koşmak space agency officials uzay ajansı yetkilileri delay ertelemek, sonraya bırakmak, ötelemek, erteleme, gecikme launch başlatmak, atmak, fırlatmak, denize indirmek, açılış, atma, fırlatma concern kaygı, ilgi, kaygılandırmak, endişelendirmek, ilgilendirmek shuttle servis aracı, mekik dokumak budgetary constraint bütçe kısıtlaması environmental çevresel priority öncelik, üstünlük developing countries gelişmekte olan ülkeler species tür applicant başvuran determine belirlemek, karar vermek eligibility uygunluk, nitelik, liyakat aid yardım, yardım etmek infect hastalık bulaştırmak, enfeksiyon bulaştırmak bury defnetmek, gömmek spirit ruh restriction sınırlandırma treasure hazine urban dweller şehir sakini, şehirde yaşayan entertain eğlendirmek remark belirtmek, söylemek, yorum, görüş apology özür costly pahalı, masraflı struggle çalışmak, çabalamak çalışma, çaba, uğraş, mücadele violent şiddetli, sert, şiddete başvuran adore aşırı sevmek, hayranlık duymak loan borç, borç vermek based on e dayanmak financial need finansal ihtiyaç financial circumstances finansal koşullar mutual ortak, karşılıklı treatment tedavi, davranış suitable uygun limited sınırlı origin kaynak, köken, asıl, orijin prescribe yazmak, reçete yazmak get worse daha da kötüleşmek, kötüye gitmek tomb mezar, türbe, gömmek unexpectedly beklenmedik bir şekilde particle tanecik, zerre, cisimcik, parçacık irritation tahriş, kaşındırma, sinir bozma, kızdırma immigrant göçmen educate eğitmek, eğitim vermek swelling şişme, şişlik damaged tissue hasarlı doku harm zarar, ziyan, zarar vermek intestine bağırsak, ince bağırsak presidential başkanlık, başkanlıkla ilgili broadcast yayın, yayın yapmak educator eğitimci lack eksik, yoksun, eksiklik, eksik olmak, yoksun olmak integrate birleştirmek, entegre etmek, bütünlemek, ilave etmek synonymous eş anlamlı select seçmek make up for telafi etmek closely yakından over and over tekrar tekrar influence etki, etkilemek settler yerleşimci terrific müthiş, harika proper uygun conquer fethetmek beyond ötesinde scientific bilimsel unemployment işsizlik goods mal, meta, emtia excessive aşırı, fazla, haddinden fazla exposure teşhir, açığa vurma, maruz bırakma, poz premature erken, zamanından önce constitution anayasa, kuruluş, yapı fundamentally temelden, kökten navy deniz kuvvetleri, donanma conflict çelişki, çatışma, çelişmek, çatışmak immunise bağışıklık kazandırmak, aşılamak surgery ameliyat satellite uydu orbit yörünge, yörüngeye oturmak surface yüzey dam baraj sense of humor mizah anlayışı grower yetiştirici census nüfus sayımı shelter barınak, sığınak, barınmak homeless evsiz remain kalmak, sürmek, sürdürmek preserve korumak enthusiasm heves, coşku coral reefs mercan kayalıkları, mercen resifleri located yeri bulunmuş, tespit edilmiş challenge zorluk, meydan okuma, meydan okumak, zorluk oluşturmak proportion oran, orantı, nispet poverty fakirlik resource kaynak, kaynak sağlamak, beceriklilik explore araştırmak, keşfetmek get along with iyi anlaşmak recover iyileşmek nation millet declare ilan etmek, deklare etmek total toplam vital hayati, çok önemli suburb varoş, gecekondu mahallesi generate üretmek, yaratmak, doğurmak growth büyüme, gelişme authorities yetkililer, otoriteler weaken zayıflatmak claim iddia etmek, ileri sürmek, hak talep etmek, iddia reputation ün, şöhret, itibar political politik, siyasi deploy mevzilenmek, konuşlanmak, yaymak, uygulamak, dağıtmak wire kablo, tel solid sağlam, katı, somut liquid sıvı strength güç, kuvvet muscle mass kas kütlesi gain elde etmek, kazanmak, kazanım genuine eşsiz, gerçek, sahih, hakiki desire arzulamak, arzu, istek value değer adjust adapte olmak, uyum sağlamak, alışmak sufficient yeterli construct inşa etmek, yapmak, kurmak vote oy vermek currently şimdiki, hali hazırda supervise gözetlemek, denetlemek, gözlemek monitor izlemek, gözlemlemek, ekran, monitor resignation çekilme, teslim olma, istifa etme coworker meslektaş, iş arkadaşı prevention önlem impact etki, darbe,vuruş, etkilemek agriculture tarım the press basın insure sigorta etmek, garantilemek importance önem according to e göre theory teori, kuram enemy düşman worldwide dünya çapında addicted bağımlı, müptela attempt teşebbüs pressure baskı, baskılamak, sıkıştırmak aggressively saldırgan bir şekilde severely ağır, ciddi bir şekilde stroke felç, darbe, okşamak, sıvazlamak quit bırakmak, terketmek, çıkmak, tahliye etmek flood sel, sel basmak, çok sayıda olmak frequently sık sık, sıkça, sıklıkla evacuate boşaltmak, tahliye etmek damage zarar vermek, hasar bırakmak, zarar, ziyan, hasar drastically büyük ölçüde, önemli ölçüde trial duruşma, mahkeme, deneme plead savunma yapmak, ileri sürmek, rica etmek, dilemek judge yargılamak, yargıç, yargılamak vaccine aşı immune system bağışıklık sistemi continued devamlı inhabitant oturan, ikamet eden, sakin pedestrian yaya, piyade constant sürekli, sabit, devamlı vaccination aşı, aşılama eliminate elemek, yok etmek, bertaraf etmek boom patlama, gümbürtü, yükselmek, artmak public support kamu desteği, halk desteği involvement katılım, dahil olma, karışma, bulaşma current şu anki, güncel, geçerli, mevcut, akım, akıntı penalty ceza attached bağlı violation ihlal border war sınır savaşı decent terbiyeli, nezih, iyi, doğru dürüst citizen vatandaş enable olanak sağlamak, etkinleştirmek ensure garanti etmek, temin etmek moral düstur, ahlaki, manevi eradicate kökünü kazımak, silip süpürmek vigorous hareketli, kuvvetli, coşkulu, gayretli immunisation bağışıklık kazandırma, aşılama maintain bakım yapmak, sürdürmek, devam ettirmek, iddia etmek tight gergin, sıkışık, sıkı troop tabur, birlik, asker, ordu, topluca ilerlemek essential gerekli, temel, önemli income gelir substance madde weakened zayıflatılmış immune response bağışıklık tepkisi, immün yanıtı compassionate şefkatli, merhametli pose problem problem teşkil etmek hurry acele etmek, acele tobacco-linked tütüne bağlı genius dahi, deha, üstün yetenekli, peri starving açlıktan ölme misunderstood yanlış anlaşılmış location konum, mevki seek to çalışmak, çabalamak seek aramak, çabalamak, uğraşmak neighbourly dostça, komşu gibi relation ilişki, bağıntı interpreter çevirmen, yorumcu observe gözlem yapmak threatened tehdit edilmiş, tehdit altında traditionally geleneksel olarak male-dominated ataerkil, erkek egemen tend eğilimi olmak, bakmak egalitarian eşitlikçi, siyasal ve sosyal eşitliğe inanan subsequent sonraki, müteakip, ardıl generation nesil, üretme, doğurma varied farklı, çeşitli, değişik malnutrition yetersiz / kötü beslenme forest fire orman yangını resident bir yerde oturan, sakin, yerli evacuation tahliye, boşaltma flame alev, alevlendirmek, öfkelendirmek rare ender, nadir, seyrek sensitive hassas, duyarlı complicated karmaşık, komplike healthcare sağlık bakımı, sağlık hizmeti go bankrupt iflas etmek, batmak firm firma, sıkı, sabit irresponsible sorumsuz, güvenilmez human being insanoğlu tear gas biber gazı, göz yaşartıcı gaz capital city başkent eruption patlama, püskürme considerably oldukça, önemli miktarda, kayda değer attractiveness çekicilik advisable akla yatkın, tavsiye edilebilir, uygun overcome üstesinden gelmek waste harcamak, atık, artık, israf etmek dump çöplük, boşaltmak, çöp dökmek rainfall yağış aim at hedeflemek, nişan almak heal iyileşmek, iyileştirmek wealth zenginlik, varlık pay attention to dikkate almak, dikkatini vermek offshore açık deniz, kıyıdan uzak, yabancı, dış conclude sonuç çıkarmak, sonuçlandırmak, sonuca varmak tenant kiracı deliberately kasten, bile bile, bilerek negligently dikkatsizce, baştan savma bir şekilde throughout tamamen, baştan başa, her tarafinda occupy işgal etmek, meşgul etmek, zaman almak vast kocaman, büyük, geniş formerly önceden, önceki rescue kurtarmak, kurtarma locate yerleşmek, oturmak, yerini saptamak exchange market borsa, döviz piyasası currency para birimi, döviz bond bağ, bağlamak, tutturmak unthinkable imkansız, akla gelmez, düşünülmez seed tohum, çekirdek release yaymak, gösterime girmek, piyasaya sürmek, salıvermek, salınım, bırakma deposit depozito, teminat cultivate yetiştirmek, ekip biçmek, ekmek, toprağı işlemek preservation koruma, korunma, saklanma, muhafaza coverage kapsama alanı, kapsam, haber yorumu loss zarar, hasar, kayıp consumer tüketici refer to refere etmek, anlamına gelmek coastal kıyıya ait, kıyı province şehir, il, saha disposal elden çıkarma, atma, kurtulma, imha etme, bertaraf landfill çöplük sahası, çöplük alanları, katı atık sahası entail yol açmak, gerektirmek, gerekmek, zorunlu kılmak hidden cost gizli maliyet manufacture üretmek force zorlama, güç, kuvvet, zorlamak instantly anında, hemen, dakikasında injection enjeksiyon, iğne pilgrimage hac, hacı olma, hac yolculuğu weapon silah slight hafif punishable cezalandırılabilir, cezayı hak eden producer üretici lose weight kilo vermek preferable tercih edilebilir approach yaklaşmak, yaklaşım developed gelişmiş exclude hariç tutmak, dışarıda bırakmak, çıkarmak decade on yıl consumption tüketim contaminated kirlenmiş, bulaşmış, mikroplu, enfekte security güvenlik unbreakable kırılmaz stone age taş devri polluted kirlenmiş droplet damlacık historian tarihçi resistance rezistans, direnç, direnme protective koruyucu measure ölçmek, ölçü, önlem clarify açıklamak, netleştirmek detrimentally zararlı olarak multiple çoklu, çok katlı requirement gereksinim, zorunluluk addictive bağımlılık yapan illegal yasadışı, illegal depleted uranium seyreltilmiş uranyum strengthen güçlendirmek missile merak, kurşun, mermi drainage system drenaj sistemi, boşaltım sistemi keep in mind akılda tutmak estimate tahmin etmek, hesaplamak various çeşitli staple food temel gıda superstition batıl inanç considered dikkate alınan, düşünülmüş investigate araştırmak, incelemek, soruşturmak contribute katkıda bulunmak precious değerli interruption araya girmek, kesme, sözünü kesme, aksatma drug company ilaç şirketi supreme court yargıtay, en yüksek mahkeme enforce zorla yaptırmak, tatbik etmek, yürütmek, güçlendirmek unification birleşme separation ayırma, ayrılma, bölünme inherently doğal olarak, tabiatının gereği, içten içe unequal eşit olmayan monument anıt, abide import ithal etmek, ithalat announce anons etmek, duyurmak ancient remains antik kalıntılar creature yaratık weather conditions hava koşulları accurate doğru, hatasız duty görev concerned ilgili, kaygılı milky way samanyolu, galaksi man-made insan işi, doğal olmayan, yapay, suni military askeri, askeriye, ordu lethal ölümcül efficient etkili, verimli, etkin killer katil, öldüren contagious bulaşıcı strain incitmek, gerilmek, gerginleştirmek, tür, nesil destructive yıkıcı graduate mezun olmak, mezun tightly sıkıca easy-spoiling kolay bozulan minister bakan, rahip, papaz originally başlangıçta, ilk başta breath nefes issue konu, mesele, sorun, baskı, basım court mahkeme, saha, kort cell phones cep telefonları distant uzak, mesafeli characteristics özellik application başvuru, uygulama nutrient besleyici blood circulation kan dolaşımı human beings insanoğlu pure saf, temiz gravity yerçekimi eating disorder yeme bozukluğu mainly başlıca, temel olarak adolescent genç, ergen, delikanlı persist üstelemek, ısrar etmek concerning hakkında, ilişkin involved in bir işe karışmış, bir işe dahil olmuş nun rahibe monk papaz, keşiş refuge kalmak, sığınmak, sığınak, refüj finance finans, maliye, finanse etmek, finansman prosperity refah, bolluk pollute kirletmek come together bir araya gelmek common interest ortak çıkar empower güçlendirmek, iktidara getirmek, yetki vermek signature imza, imzalama favourable elverişli, uygun, olumlu, lehte lower class alt tabaka, alt sınıflar vessel gemi, damar, kap spokesman sözcü space shuttle uzay mekiği essentially esasen, temelde, gerekli olarak, esas olarak unpredictable tahmin edilemez, öngörülemez infected enfekte, bulaşmış, hasta outstanding göze çarpan, üstün, çok iyi wrestler güreşçi, güreş victory zafer portable portatif, seyyar, taşınabilir allied müttefik standstill hareketsiz durmak pollutant kirletici mission görev, misyon settlement yerleşim yeri, yerleşke, yerleşme known as olarak bilinmek skater patenci, kaykaycı specially özel olarak set out başlamak, yola çıkmak irreplaceable yeri doldurulamaz, eşsiz, vazgeçilmez border sınır, hudut, sınırını oluşturmak independence bağımsızlık bird influenza kuş gribi domesticated evcilleştirilmiş activate aktif hale getirmek, etkinleştirmek emergency acil durum robbery soygun, hırsızlık natural disaster doğal afet estimated tahmini dependable güvenilir, bağlanılabilir domestic evcil, yerli, ev ile ilgili violence şiddet, şiddet içeren davranış shrink azalmak, büzülmek, çekmek plague veba, rahatsız etmek, bezdirmek deny yalanlamak, reddetmek immigrate göç etmek supporter destekçi presentation sunum, tanıtım, sahneleme pavement kaldırım strike çarpmak, vurmak, grev, darbe powerful güçlü, kuvvetli, yetkili, enerjili catch up with yetişmek, açığı kapatmak effective etkili weight loss kilo kaybı reduction azalma, azaltma simply sadece, only adapt adapte olmak, uyum sağlamak rapid hızlıca, çabucak survive yaşamak, hayatta kalmak extensive kapsamlı, geniş, yaygın succession halefiyet, birbirini izleme, zincir, ardından gelme, ardıl forbid yasaklamak advisor danışman attorney avukat medication ilaç, ilaç tedavisi container kap, kabin, konteyner elderly yaşlıca decrease azaltmak, azalmak, azalma intake alım, girdi, alınan miktar similarity benzerlik confuse karıştırmak, kafayı karıştırmak, şaşırtmak explosion patlama related ilişkili, alakalı nutrition beslenme, besin food supplement gıda desteği, gıda takviyesi lead to neden olmak, sebep olmak unnecessary gereksiz viable uygulanabilir, yaşayabilir flesh et, etli, ten prominent belirgin, göze çarpan midwife ebe alligator timsah lay sermek, masayı kurmak, yumurtlamak on the average 0 fertility verimlilik, doğurganlık comprehend kavramak, idrak etmek, anlamak oral sözlü, ağız yoluyla disorder hastalık, bozukluk, düzensizlik determination azim, kararlılık diminish azaltmak, azalmak significant önemli, anlamlı scale ölçek, ölçeklendirmek, balık pulu exclusively yalnızca, sadece, only inconvenience rahatsızlık, zahmet, sıkıntı internal affair #N/A meet needs ihtiyaçları karşılamak contamination kirletme, kirlenme, bulaşma, bulaştırma increasingly gitgide artarak confusion kafa karışıklığı, karmaşa, şaşkınlık habitat habitat, yaşanılan yer, doğal ortam rising doğan, yükselen, isyan, ayaklanma illiteracy okur yazar olmama, cehalet, okumamışlık severity ciddiyet, şiddet shadow gölge, gölgelemek, hayal etmek native yerli, o bölgeye ait orchid orkide neighbourhood mahalle, çevre, komşuluk incidence olay, vaka, oran, insidans partly kısmen, bir ölçüde agreement anlaşma, kabul export ihraç etmek, ihracat the number of sayısı a number of bir takım, bir grup, bir çok insurance sigorta, sigorta primi, sigorta etme basic temel, esas, ana, basit intelligence zeka, bilgi, istihbarat thoughtful düşünceli mankind insanlık emotional duygusal cope with başa çıkmak, üstesinden gelmek, uğraşmak put into effect uygulamak, yürürlüğe koymak slavery kölelik labour iş, emek, çalışmak legislation yasama, mevzuat, kanunlar, kanun yapma transparency şeffaflık religious dini freedom özgürlük take part yer almak, katılmak funeral cenaze, cenaze merasimi belief inanç rely on güvenmek, dayanmak, bel bağlamak ingredient içerik, bileşen, içindekiler, muhteva rust pas, paslanmak rabies kuduz infectious bulaşıcı rural kırsal overwhelming ezici, bunaltıcı explication izah, açıklama, yorumlama classified sınıflandırılmış hazardous tehlikeli defend savunmak, direnmek inheritance miras, kalıtım, soyaçekim officials yetkililir, görevliler block blok, bloke etmek, engellemek safety güvenlik regulation düzenleme, ayarlama, yönetmelik, kural human rights insan hakları capable yetenekli, muktedir, yetkin decisive kararlı, azimli, belirleyici incredibly inanılmaz bir şekilde advise tavsiye etmek, öğüt vermek knot düğüm, düğüm atmak, ilmek fertilizer gübre private özel, şahsi inexperienced deneyimsiz, tecrübesiz slow down yavaşlamak prove ispatlamak, kanıtlamak inhale nefesi içine çekmek pour dökmek, yağmak, çay vb. dökmek usage kullanım awareness farkındalık mass kitle, kütle, yığmak unavoidable kaçınılmaz The Middle East Orta Doğu stick to tutmak, ayrılmamak, sadık kalmak demonstration gösteri, sunum, sergi, tanıtım, protesto diligent çalışkan hazard tehlike result from den kaynaklanmak carelessness dikkatsizlik sales satışlar, indirimli satışlar partially kısmen, tarafgirlikle popularity popülarite, ün instance örnek, misal outbreak salgın, patlak verme, başlama, ortaya çıkma explode patlamak hostage rehin, rehine, tutsak grateful minnettar steady sabit durum, istikrarlı majority çoğunluk solar güneş, güneşle ilgili lunar ay, ay ile ilgili, kameri take into account dikkate almak profitable faydalı, karlı cease durmak, durdurmak, kesilmek close down kapatmak, tasfiye etmek livestock hayvancılık, canlı hayvan