You are on page 1of 85

T.

ERZİNCAN BİNALİ YILDIRIM ÜNİVERSİTESİ

FEN EDEBİYAT FAKÜLTESİ

TARİH ANABİLİM DALI

Özgür ŞAHİN

161956020

Lisans Bitirme Tezi

ERZİNCAN 2020
LİSANS BİTİRME TEZİ ÇALIŞMASI KABUL TUTANAĞI

TARİH BÖLÜMÜ BAŞKANLIĞINA

…………………..…………………… danışmanlığında ………………


………………. tarafından hazırlanan bu çalışma …/… /…… tarihinde,
Tarih Bölümü Lisans Bitirme Tezi Çalışması olarak kabul edilmiştir.

DANIŞMAN

…………………………………………………

….../…/20...
Prof. Dr. Abdulkadir GÜL
Tarih Bölüm Başkanı

ii
T.C

Erzincan Binali Yıldırım Üniversitesi

Fen ve Edebiyat Fakültesi

Tarih Bölümü

Özgür ŞAHİN

161956020

Lisans Bitirme Tezi

Danışman

Öğr. Üyesi. Dr. Salih KAYMAKÇI

ERZİNCAN 2020

iii
ŞEBİNKARAHİSAR KALESİ
Özgür ŞAHİN
Erzincan Binali Yıldırım Üniversitesi
Tarih Bölümü
Bitirme Tezi Araştırması, 2020
Danışman: Dr. Öğr. Üyesi Salih KAYMAKÇI

ÖZET
Bu araştırmamızda Doğu Karadeniz Bölgesi'nin genel özelliklerinden bahsedilmiş
ve Şebinkarahisar Kalesi'nin tarihsel süreçteki oluşumuna ışık tutulmaya çalışmıştır.

Bu çalışma iki bölümden oluşmaktadır. Birinci bölümde giriş dahil olmak üzere
Anadolu ve Doğu Karadeniz Bölgesi hakkında bilgi verilmiştir. Birinci bölüm, Doğu
Karadeniz coğrafyası, Doğu Karadeniz'de yaşamış antik halklar, bölgede yapılan ticaret,
bu bölgede tapınım görmüş tanrı kültleri ve Giresun şehri, Şebinkarahisar ilçesi ile
Şebinkarahisar ilçesinde bulunan diğer yerleşim yerleri hakkında bilgi verilmiştir.

İkinci bölüm de ise Şebinkarahisar Kalesi'nin konumu ve genel özelliklerinden


bahsedilmiş olunup, kalenin tarihi dönemleri araştırılmıştır. M.Ö 2.bin yılında
Anadolu'da bulunan Hititler, Kaşkalar ve Azzi-Hayaşa'ların ve M.Ö. 1.bin yılında
Anadolu'da bulunan Kimmer-İskit, Med-Pers ve Hellen-Roma medeniyetlerinin
Şebinkarahisar bölgesi ve Şebinkarahisar Kalesi üzerinde etkisi olup olmadığına dair
bilgiler verilmeye çalışılmıştır.

Sonuç olarak her iki bölümde de Doğu Karadeniz bölgesinin Eskiçağ Tarihi
hakkında bilgi verilmeye çalışılmıştır.

Anahtar Kelimeler: Anadolu, Doğu Karadeniz, Şebinkarahisar, Şebinkarahisar Kalesi

iv
ŞEBİNKARAHİSAR CASTLE
Özgür ŞAHİN
Erzincan Binali Yıldırım University
Department of History
Graduation Thesis Research, 2020
Supervisor: Assist. Prof. Dr. Salih KAYMAKÇI

ABSTRACT
Ultimately, in the particular research, the studies shed light upon the general
features of the Anatolian Eastern Black Sea Region along with the creation and
transformation of the Şebinkarahisar Castle throughout the historical timeline.

The study consists of two chapters. The first one including the introduction,
introduces the Anatolian Black Sea Region and its respective history of trade, regional
cults including the different variations of gods worshiped, the ancient site of Giresun, the
Sebinkarahisar region alongside with noteworthy neighboring archeological sites.

The second chapter digs deep into the specific historical events and the location
of the Şebinkarahisar Castle. The study examines whether the Hittites, the Kaskians, and
the Hayasa-Azzi in the second milennium BCE, later the Cimmerian-Sychtians, Median-
Persian and Hellenic-Roman in first millennium BCE, influenced the History and the
architecture of the castle.

In conclusion, both chapters respectively examine the great History of Anatolian


Eastern Black Sea Region.

Key Terms: Anatolia, Eastern Black Sea, Sebinkarahisar, Sebinkarahisar Castle

v
Önsöz
Doğu Karadeniz Bölgesi, Anadolu Coğrafyasının tarihin en eski dönemlerinden
itibaren yerleşim yeri olmuştur. M.Ö. 400 yılında Antik Karadeniz’in sahilinde yaşayan
bazı kavimler şunlardır: Byzerler, Kolkhlar, Mossynoikler, Khalybler ve Tibarenler ve
Amazonlar’dır. Bütün bu antik kavimler, M.Ö. 350 yıllarından itibaren başlayan
Helenistik dönemle birlikte yok olmuşturlar. Hellenler’in kolonizasyon faaliyetlerinden
sonra bu bölgede ki tapınım görmüş kültleri ve ticari hayatından da bahsedilmiştir. Bu
kavimlerin, kültlerin ve ticari hayatın, Doğu Karadeniz’e ve Giresun’a etkileri tespit
edilmeye çalışılmıştır.

Bu bitirme tezi çalışmasında Doğu Karadeniz bölgesinin, Giresun ilinin


Şebinkarahisar ilçesinde yer alan, yerleşim alanları ve Şebinkarahisar Kalesi’nin tarihi
çağları üzerine araştırma yapılmıştır. M.Ö. II. Binyıl devletlerinden olan Hititler
döneminde Şebinkarahisar bölgesi ve Kalesi ve yine bu dönem halklarından olan
Kaşkalar, Azzi-Hayaşa’ların kale üzerindeki etkisine değinilmeye çalışılmıştır. Daha
sonraki dönem olan M.Ö. I. Binyıl ve sonrası haklarından olan Kimmer-İskit, Med-Pers,
Hellen ve Roma devletlerinin de kale üzerinde ki etkisi tespit edilmeye çalışılmıştır.

Öncelikle bana bu konuyu vererek beni yönlendiren ve çalışma sürecinde her türlü
desteği sağlayan Hocam Dr. Öğr. Üyesi Salih KAYMAKÇI’ya gösterdiği desteği için çok
teşekkür ediyorum. Ayrıca özverili yardımlarıyla tez sürecinde zihinsel olarak yardımını
benden esirgemeyen ve sürekli destek olan arkadaşım Zehra OĞUL’a çok teşekkür
ederim. Yine çalışma sürecinde kaynak konusunda bana yardımcı olan doktora öğrencisi
arkadaşım Harun TURAK’a çok teşekkür ederim.

Ayrıca bu çalışmamı hazırlama esansından benden desteklerini esirgemeyen sevgili


arkadaşlarım, Recep KUŞDEMİR, Caner ÇAĞLAR, Furkan Onur İĞMAN, tezimin özet
kısmının çevirisinde yardımcı olan Batu Ekrem ATLAMAZ’a, çalışma sürecinde
yaratmış olduğum dağınıklığı her zaman toplayan halam ve kuzenlerime ve diğer adını
burada zikredemediğim tüm arkadaşlarıma teşekkür ediyorum.

Her zaman yanımda olan anneme, babama ve kardeşime teşekkür ederim...

Özgür ŞAHİN
Haziran 2020 ERZİNCAN

vi
İçindekiler Tablosu
ÖZET ............................................................................................................................... iv
ABSTRACT...................................................................................................................... v
Önsöz ............................................................................................................................... vi
İçindekiler Tablosu ......................................................................................................... vii
Resim Listesi.................................................................................................................... ix
Harita Listesi .................................................................................................................... xi
Giriş .................................................................................................................................. 1
Bölüm I ............................................................................................................................. 2
1. Doğu Karadeniz Bölgesi Genel Özellikleri ............................................................... 2
1.1. Tarihi Coğrafya ...................................................................................................... 2
1.2. Doğu Karadeniz’de Yaşamış Halklar .................................................................... 4
1.2.1. Byzerler .............................................................................................................. 4
1.2.2. Makronlar ........................................................................................................... 4
1.2.3. Kolkhlar.............................................................................................................. 6
1.2.4. Mossynoikler ...................................................................................................... 7
1.2.5. Khalybler ............................................................................................................ 9
1.2.6. Amazonlar ........................................................................................................ 10
1.3. Karadeniz Bölgesi’nde Ticaret ............................................................................ 11
1.4. Karadeniz Bölgesi Kültleri .................................................................................. 12
1.4.1. Akhilleus Kültü ................................................................................................ 13
1.4.2. Aphrodite Kültü ............................................................................................... 14
1.4.3. Apollon Kültü................................................................................................... 15
1.4.4. Poseidon Kültü ................................................................................................. 16
1.4.5. Zeus Kültü ........................................................................................................ 17
1.4.6. Apis Kültü ........................................................................................................ 18
2. Şebinkarahisar İlçesi ................................................................................................ 19
2.1. Şebinkarahisar’ın Coğrafi Özellikleri .................................................................. 19
2.2. İlkim ..................................................................................................................... 20
2.3. Yollar ................................................................................................................... 20
2.4. Şebinkarahisar İlçesinde ki Diğer Mekanlar ........................................................ 21
2.4.1. İsola Kalesi ....................................................................................................... 21

vii
2.4.2. Kaledere Kalesi ................................................................................................ 21
2.4.3. Meryemana Manastırı ...................................................................................... 21
Bölüm II .......................................................................................................................... 22
1.Şebinkarahisar Kalesi .................................................................................................. 22
1.1. Kalenin Konumu ve Özellikleri ........................................................................... 22
2. Şebinkarahisar Kale’sinin Tarihi Çağları ................................................................... 23
2.1. M.Ö. II. Binyılda Şebinkarahisar’ın Durumu ...................................................... 23
2.1.1. Hitit Devleti ve Şebinkarahisar Kalesi ............................................................. 23
2.2.2. Kaškalar’ın Bölgedeki Faaliyetleri ....................................................................... 25
2.2.3. Azzi-Hayaşa ve Bölgedeki Durumu ..................................................................... 26
2.2. M.Ö. I. Binyılda Şebinkarahisar’ın Durumu ....................................................... 28
2.2.1. Kimmer ve İskitlerin Bölgedeki Faaliyetleri .................................................... 28
2.2.2. Med ve Pers Egemenliğinde Şebinkarahisar Kalesi......................................... 31
2.2.3 Hellenistik ve Roma Egemenliğinde Şebinkarahisar Kalesi ................................. 33
3. Sonuç ....................................................................................................................... 36
Kaynakça ........................................................................................................................ 40
Ekler ................................................................................................................................ 46
Resimler .......................................................................................................................... 46
Haritalar .......................................................................................................................... 61

viii
Resim Listesi

Resim Resim Bilgi ve Kaynakça Sayfa


No: No

Resim 1: Akhilles (Akhilleus) – Johann Heinrich W. Tischbein, Landes Museum –


Oldenburg. 46

Resim 2: Aphrodite’nin Doğuşu- Sandro Botticelli, 1485.

47

Resim 3: Apollon, Işığın Tanrısı – Charles Meynier.

48

Resim 4: Poseidon ve Arabası- Grek-Roma mozaiki, Bardo Ulusal Müzesi.

49

Resim 5: Dünyanın yedi harikasından biri olarak kabul edilen, Olympia’daki Zeus
Heykeli. 50

Resim 6: Louvre Müzesi’nde bulunan Apis Heykeli.

51

Resim 7: İsola Kalesi ve kayanın eteğindeki Güneygören (İsola) Köyü


(https://baydin2.blogspot.com/2014/02/guneygoren-koyu-dukkammam.html) 52

Resim 8: Şebinkarahisar Kalesi


(https://www.kulturportali.gov.tr/turkiye/giresun/gezilecekyer/sebinkarahisar- 52
kalesi)

Resim 9: Şebinkarahisar Kalesi (Harun Turak 2019) 53

ix
Resim 10: Dış Surlar, Ana Giriş Kapısı. (Ertuğrul Danık 2004) 53

Resim 11: Şebinkarahisar Kalesi Röleve Planı. (Ertuğrul Danık 2004) 54

Resim 12: Şebinkarahisar Kalesi Ana giriş kapısı. (Ertuğrul Danık 2004) 55

Resim 13: Şebinkarahisar Kalesi, İç kale Röleve planı. (Ertuğrul Danık 2004) 56

Resim 14: Şebinkarahisar Kalesi, İç kale giriş kapısı. (Ertuğrul Danık 2004) 57

Resim 15: Şebinkarahisar Kalesi II. Binyıl Keramik Örnekleri. (Salih Kaymakçı 2019 58

Resim 16: İsola Yerleşimi II. Binyıl Keramik Örnekleri. (Salih Kaymakçı 2019) 59

Resim 17: Kaledere Kalesi (Salih Kaymakçı 2020) 60

Resim 18: Meryemana Manastırı 60


(https://www.kulturportali.gov.tr/turkiye/giresun/gezilecekyer/sebinkarahisar-
meryemana-manastiri)

x
Harita Listesi

Harita Harita Bilgi ve Kaynakçası Sayfa


No: Numarası

Harita 1: Karadeniz Bölgesi


Haritası(https://www.lafsozluk.com/2012/01/karadeniz-
62
bolgesi-illeri-ve-haritasi.html)

Harita 2: Doğu Karadeniz İlleri Haritası


(caykaragundem.com/haber/altyapi-hizmetlerinin-
62
dogu-karadenizde-illerin-gelismisligine-etkisi-1-
7572.html)

Harita 3: M.Ö. II. Binyılda Anadolu'nun politik yapısı (Harun 63


Turak 2019)

Harita 4: M.Ö. I. Binyılda Bölgede Yaşayan Topluluklar (Harun 63


Turak 2019)

Harita 5: İskit Göç Yolları Haritası (Tuğba Yılmaz 2015) 64

Harita 6: Anadolu’da Kurulan Hellenistik Krallıklar (Harun 65


Turak 2019

Harita 7: Pers İmparatorluğu Haritası (Aliye Erol Özdizbay 66


2018)

Harita 8: Roma Dönemi Pontos Bölgesi (Harun Turak 2019) 67

Harita 9: Şebinkarahisar İlçesi M.Ö. II. Binyıl Yerleşmeleri 68


(Salih Kaymakçı 2019)

Harita 10: Şebinkarahisar’ın Konumu (İbrahim Sezer 2017) 69

Harita 11: Akhilleus’un Karadeniz Bölgesi Kült Dağılımı (Adem 70


Işık 2004)

Harita 12: Aphrodite ’in Karadeniz Bölgesi Kült Dağılımı (Adem 70


Işık 2004)

Harita 13: Apollon ’un Karadeniz Bölgesi Kült Dağılımı. (Adem 71


Işık 2004)

xi
Harita 14: Poseidon ’un Karadeniz bölgesi Kült Dağılımı (Adem 71
Işık 2004)

Harita 15: Harita 15. Zeus’un Karadeniz Bölgesi Kült Dağılımı 72


(Adem Işık 2004)

Harita 16: Apis’in Karadeniz Bölgesi Kült Dağılımı (Adem Işık 72


2004)

xii
Giriş
Tarihin değişmeyen üç ana unsuru bulunmaktadır. Bunlar; zaman, mekân ve
insan unsurlarıdır. Bu unsurlardan biri olmadığı zaman tarihi olayları bilim çerçevesi
içerisinde izlemek mümkün değildir. Her insan topluluğu dünya üzerinde muhakkak
bir yer işgal etmektedir. Bu işgal coğrafi mekân olarak adlandırılmaktadır. Coğrafi
mekân, üzerinde yaşayan toplulukların hayatlarına farklı biçimlerde etki etmektedir.
Coğrafi faktörler, tarihe etki eden unsurlar içerisinden yalnızca yer yani mekân
grubunu oluşturmaktadır. Coğrafi mekânın verdiği olanaklardan yararlanmak orada
yaşayan toplumların zekâ ve kabiliyetlerine bağlı olmaktadır. Coğrafi faktörler, tarihin
en eski dönemlerinden itibaren insan topluluklarını ve bu toplumların sosyal, siyasi,
ekonomik, dini ve kültürel yaşantılarını etkilemiştir.1

Anadolu, Asya, Avrupa ve Afrika kıtaları ile çevrilmişken, Asya ve Avrupa


kıtaları arasında köprü konumu görmektedir. Köprü durumu Anadolu coğrafyasına
kültür birikiminin artmasına neden olmuştur. Tarihe bakıldığı zaman Anadolu
coğrafyası doğudan ve batıdan olmak üzere birçok kavmin istilasına maruz kalmıştır.
Bu yüzden de Anadolu, Doğu ve Batı kültürünün karışıp kaynaştığı bir bölge haline
gelmiştir. Anadolu’nun yeryüzü şekilleri, akarsuları ve iklim şartları, Anadolu
tarihinin meydana gelmesinde büyük rol oynamıştır.2

Anadolu coğrafyası, engebeli toprak yapısı olmasına rağmen, elverişli coğrafi


özellikleri ve zengin doğal kaynakları sayesinde, coğrafyanın farklı köşelerinde, çoğu
zaman birbirinden habersiz toplumların farklı gelişim süreçleri geçirmelerine imkân
tanımıştır. 3

1
Ekrem Memiş, Tarihi Coğrafyaya Giriş, Ekin Yayınevi, Bursa, 2016, s.3-4.
2
Ekrem Memiş, Eskiçağ Türkiye Tarihi, Ekin Yayınevi, Bursa, 2015, s.3.
3
Veli Sevin, Anadolu Arkeolojisi, Der Yayınları, İstanbul, 2015, s.1.
Bölüm I
1. Doğu Karadeniz Bölgesi Genel Özellikleri
1.1. Tarihi Coğrafya

Karadeniz, antik dönemde güçlü dalgaları ve akıntıları ile denizcilik


bilgilerinin pek gelişmiş olmaması nedeniyle kendisine yabancı olan halklar tarafından
korkulan bir deniz olmuştur. Bu nedenle, yabancı halklar Karadeniz için “misafir
sevmeyen deniz” anlamına gelen Pontos Axeinos ismini kullanmışlardır. Zamanla
denizcilik bilgileri gelişen bu halklar, bu denizin korkulacak bir yanı olmadığını
düşünmüş ve negatif olan eski ismini “misafir seven deniz” anlamına gelen Pontos
Euxeinos olarak değiştirmişlerdir.4

Karadeniz Bölgesi doğal, ekonomik ve insani özellikler bakımından benzer


özellikler gösteren bu bölge coğrafi olarak üç bölüme ayrılmaktadır: Batı Karadeniz,
Orta Karadeniz ve Doğu Karadeniz Bölümü. Doğu Karadeniz Kısmı, Giresun,
Trabzon, Gümüşhane, Bayburt, Rize ve Artvin illerini kapsamaktadır. Bu bölgenin
iklimi ılıman ve nemli özellikleri bünyesinde taşımaktadır. Doğu Karadeniz dağları,
bu bölge ile Anadolu’nun doğal sınır ayırıcısıdır. Doğu Karadeniz Bölgesi’nde
genellikle sulu tarım yapılmakta olup, özellikle yamaçta kurulan köylerde dağınık
düzende bir yerleşim şekli görülmektedir. 5

Karadeniz Bölgesi’nin doğu bölümü, Gürcistan sınırından başlayarak batıda


Melet Irmağı Havzasına kadar ulaşmaktadır.6

Antik Kaynaklarda birçok yazar tarafından Karadeniz Bölgesi hakkında yazılar


yazılmış sınırlar çizilmiştir. Bunlardan bir trajedi yazarı olan Aiskhylos Karadeniz’den
bahsederken şunları söylemektedir:

4
Esen Aktaş, “Roma İmparatorluk Dönemi’nde Orta ve Doğu Karadeniz Bölgesi Yerleşimleri”,
(Danışman: Aynur Civelek), AMÜSBE, Doktora Tezi, 2018, s.13.
5
Elif Hatipoğlu, ““Yer” İçin Konut Tasarlama: Doğu Karadeniz Bölgesi Kırsal Alanı”, (Danışman:
Nimet Candaş Kahya), KTÜFBE, Yüksek Lisans Tezi, 2014, s.19-20.
6
Salih Kaymakçı, Kelkit Havzası’nın Eskiçağ Tarihi ve Arkeolojisi, Kömen Yayınları, Konya, 2017,
s.5.

2
“Yükselen güneşin yönüne dönün ve adımlarınızı işlenmemiş topraklara doğru
yönlendirin. Skythia göçebelerine rastlamalısınız. Yükseklerde çalı çırpı evlerde
otururlar. Güçlü tekerlekli yük arabaları ile uzağa fırlattıkları mızrakları ile bilinirler.
Onlara yaklaşmayın, engebeli kıyıdan ayağınızı uzak tutarak onların topraklarından
ileriye geçin. Sol tarafta demir işçileri olan Khalybler vardır. Bilin ki bunlar
yabancıların yaklaşmasını pek sevmezler. Daha sonra ismini yalanlayan Hybristes
Nehrine ulaşmalısınız. Onu geçmeyin, çünkü geçmek zordur. Ta ki en yüksek dağ olan
Kaukasus'a gelene kadar. Burada nehir yumuşar. Yıldızlar komşuluğunu yapan
tepeleri aşınca, güneye yönelmelisiniz. Burada tüm erkeklerden nefret eden Amazonlar
vardır. Zamanında Thermodon'daki Themiskyra'ya yerleşmişlerdir. Burada deniz
tarafında, Salymdessus'un engebeli boğazı vardır. Limanların şeytan ev sahibi,
gemilerin korkusu Amazonlar sağa doğru devam ettirirler. Daha sonra gölün dar
geçitlerinde, Kimmeria berzahına varırsınız. Buradan rahatlıkla, Maeotis kanalından
geçmelisiniz."7

Doğu Karadeniz, coğrafi konum itibariyle güneyde Doğu Anadolu, kuzeyde


Karadeniz, kuzeydoğuda Kafkasya ve güneybatıda Orta Anadolu bozkırları arasında
kalan bir bölgedir. Bu nedenle bu bölge binlerce yıl önce parlayıp sönen eski
medeniyetlerin bir kavşak yeri olmuştur. Yine bu bölge tarih öncesi çağlarda yaşayan
insanların ihtiyaçlarını karşılayabilmesi için bütün elverişli özelliklere sahiptir. Su
kaynaklarının çokluğu, doğal kaya sığınaklarının varlığı çayır ve ormanlık alanları ve
özellikle çok sayıda av hayvanlarının bolluğu insanlığı en eski çağlardan beri buralara
çekmiştir. Bölgenin kuzey sınırını Rize Dağları, güney sınırını ise Çoruh-Kelkit
sıradağının zirvelerinden çekilmiş olan bir hat çizmektedir. Bölgenin Batı sınırını
Kelkit vadisi, doğu sınırını ise Yalnızçam Dağları’nın doğusu oluşturmaktadır. 8

7
Adem Işık, Antik Kaynaklarda Karadeniz Bölgesi, Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara, 2001, s.92.
8
Veli Ünsal, “Doğu Karadeniz’in Tarihi Coğrafyası”, Atatürk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü
Dergisi, Cilt: 8 Sayı:2, 2010, s.131.

3
Doğu Karadeniz bakır yatakları bakımında zengin bir bölge olmuştur. Günümüz
araştırmalarına göre bakır, demir, kurşun başta olmak üzere altın ve gümüş türünde
değerli madenler çağlar boyunca kullanılmıştır.9

1.2. Doğu Karadeniz’de Yaşamış Halklar

Karadeniz’de Yunan Kolonizasyon çağından çok önce de bu bölgede yerel bir


yaşantının olduğu bilinmektedir. Bu bölgeye dışarıdan gelmiş olan kavimler
coğrafyanın yerli halkıyla gerek arkadaşça ilişkiler kurmuşlar gerekse de onlarla
mücadele içerisine girmişlerdir. Bu konuda bizlere bilgi veren antik kaynaklar
bulunmaktadır. Bunların başında savaş muhabirliğinden komutanlığa geçen
Ksenophon ‘un yazmış olduğu “Anabasis- On Binlerin Dönüşü” yerel halk hakkında
bilgiler vermektedir. Ayrıca Herodotos tarafından yazılan “Herodot Tarihi” de bu
kavimler hakkında bilgi veren diğer bir antik kaynaktır. Ancak bu halklar ile ilgili
maddi bir bulgu bulunmamaktadır. Coğrafyada kullanılan ahşap malzeme maddi bulgu
bulunamamasının temel nedenidir.10 Karadeniz’de yaşayan yerel halklardan bazıları
şunlardır:

1.2.1. Byzerler

Byzerler bir Pontus kabilesi olup, günümüzde ki Çoruh Nehri’nin batı tarafına
yerleşmiş bir halktır. Bu halk Ardeşen, Arhavi ve Hopa bölgesinde oturmuşlardır.
Strabon ise bu halkın Heptakomentler’in bir kolu olduğunu ifade etmektedir. 11

1.2.2. Makronlar

Makron ismi bu halka Helenler tarafından verilmiştir. Helen dilinde Uzun ve


İri anlamına gelen Makron kelimesi bu halka atfedilmiştir. Herodotos, bu halkın sünnet
olma adetlerinin olduğunu ve bu âdeti Kolkhisliler’den öğrendiğini belirtmiştir.12
Makronlar Giresun ve Trabzon’un güneyinde yaşayan bir halktır. Bölgeleri İskitlerin

9
Harun Turak, “Hellenistik ve Roma Dönemi Doğu Karadeniz Bölgesi”, (Danışman: Salih
Kaymakçı), EBYÜSBE, Yüksek Lisans Tezi, 2019, s.8
10
Esen Aktaş, “Antik Çağda Doğu Karadeniz Bölgesi Kıyı Yerleşimleri ve Yerleşim Stratejileri”
(Danışman: Yücel Şenyurt), GÜSBE, Yüksek Lisans Tezi, 2007, s.6.
11
Esen Aktaş, “Antik Çağda Doğu Karadeniz Bölgesi Kıyı Yerleşimleri ve Yerleşim Stratejileri”, s.7.
12
Harun Turak, “Hellenistik ve Roma Dönemi Doğu Karadeniz Bölgesi”, s.40.

4
memleketlerinden bir nehir ile ayrılmaktadır. Makronlar kıldan elbise giymekte ve
silah olarak ise örme kalkan ve mızraklara sahiptiler. Makronlar Perslerin Yunan
seferine iştirak etmiş ve Mossnoiklerle beraber Hellespontos üzerindeki Sestos
kentinin valiliğini yapmakta olan Khorasmis oğlu Artakytes’in buyruğu altına
girmişlerdir.13 Ksenophon ise Anabasis eserinde Makronlar’dan şu şekilde
bahsetmektedir:

“Yunanlar, bu noktadan, Makronların ülkesi üzerinden üç gün ilerlediler ve ilk


gününde Makronların ülkesi ile İskitlerin ülkesi arasında sınır görevi gören
nehre ulaştılar. Sağda, yukarı taraflarında en sert ve engebeli ülke yer alıyordu
ve sol taraflarında ise bu karşılaştıkları nehrin boşaldığı başka bir nehir
uzanıyordu. Üstelik bu nehri geçmeleri gerekiyordu. Bu nehir yoğun bir şekilde
ağaçlarla çevrelenmişti ve bu ağaçlar, kütleleri büyük olmamakla birlikte, iç içe
geçmiş gibi çok yoğun bir şekilde sıralanmışlardı. Yunanlar bunlara ulaşır
ulaşmaz, bir an önce bu ağaçlardan kurtulmak için onları hızla kesmeye
başladılar. Bu sırada, hasır kalkanlarıyla, mızraklarıyla ve tüylü tunikleriyle
donanan Makronlar çoktan karşı tarafta yerlerini almış onları bekliyorlardı.
Birbirlerine gülüyor ve eğleniyorlardı. Nehre, karşı tarafa ulaşamamalarına ve
Yunanlara herhangi bir zarar vermemelerine rağmen, aralıksız olarak taşlar
atıyorlardı. Bu önemli anda, hafif piyadelerden biri Ksenophon’ un yanına geldi.
Söylediğine göre, Atina’da bir köleydi ve Ksenophon’ a bu insanların
konuşmalarını anladığını söylemek istiyordu. “Sanıyorum, bu benim asıl
vatanım ve bir sakıncası yoksa onlarla konuşmak isterim” dedi. Ksenophon:
“Bir sakıncası yok. Onlarla konuş ve ilk olarak kim olduklarını sor.” Bu soruya
cevap olarak Makronlar olduklarını söylediler. Ardından Ksenophon: “Peki,
öyleyse, onlara neden savaş kıyafeti içinde olduklarını ve bizimle savaşmak
istediklerini sor.” Onlarda şöyle cevap verdiler: “Çünkü bizim ülkemize
saldırıyorsunuz.” Ksenophon ’un emri ile ilişki kurdu. Askerler, Makronlarla
anlaştılar ve amaçlarının onlara zarar vermek olmadığını Büyük Kral ile

13
Adem Işık, “Karadeniz Bölgesinde Eskiçağ Halkları”, Sakarya Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi,
2008, s. 181-182.

5
savaştıklarını ve ülkelerine dönmek için denize ulaşmak istediklerini söylediler.
Makronlar bunu yeminle teyit edip edemeyeceklerini sordular. Karşılıklı bir
dostluk yemini edildikten sonra Makronlar, Helenlerin arasına karıştılar ve
onlarla beraber ağaçları devirerek Helenlerin nehri geçmelerine yardımcı
oldular. Güçleri yettiği kadar onlara erzak tedarik edip üç gün boyunca onlara
ilerlemelerinde eşlik ettiler ve onları güven içinde Kolkhis sınırına ulaştırana kadar
yol gösterdiler.” 14

1.2.3. Kolkhlar

Kolkh halkı Trabzon çevresinde yaşamış olup, bu coğrafyanın yerel halkıdır.


Herodotos, Kolhisliler’in yaşayış ve dillerinin Mısırlılarla benzer olduğunu ifade
etmiştir. 15 Ksenophon’ un Anabasis eserinde Makronların ülkesinden yola çıktıklarını
ve Kolkhis ülkesine doğru yöneldiklerini yukarıda belirtmiştik. Kolkhis ülkesine
doğru yolculuklarında Kolkhlarla karşılan Ksenophon onlarla karşı karşıya gelmiştir:

“Bu bölgenin karşısında devasa bir dağ sırası duruyordu ama bu, aşılması
mümkün olan bir dağ sırasıydı. Kolhisliler bu dağ sırası üzerinde yerlerini almış
ve savaşa hazır bekliyorlardı. Önce onların karşısında dağa bu düzenle
yürümek amacıyla sıkışık saf kurdular; sonra komutanlar, savaşta izlenecek en
iyi taktiği görüşmek için toplantının yerinde olacağına karar verdiler. Bunun
üzerine Ksenophon sıkışık safı bozmak ve bölükleri kol halinde ilerletmek
görüşünde olduğunu söyledi… Ksenophon’ un tasarısı kabul edildi ve bölükler
sıra halinde dizildi. Birliklerin çoğu yerini aldı. Başlamadan önce generaller,
askerlere dua etmelerini emretti ve duayla birlikte, dudaklarında yükselen savaş
ilahisiyle ilerlemeye başladılar…”16

Sonuçta Ksenophon komutasındaki On binler ordusu Kolkhlara ait olan tepeyi


ele geçirip bol yiyecek bulunan köylerini talan ettiler.

14
Ksenophon, Anabasis- On Binlerin Dönüşü, (Çev. Sinem Ceviz), Parola Yayınları, İstanbul, 2014,
s.183-184.
15
Esen Aktaş, “Antik Çağda Doğu Karadeniz Bölgesi Kıyı Yerleşimleri ve Yerleşim Stratejileri”, s.9.
16
Ksenophon, Anabasis- On Binlerin Dönüşü, s.185-186.

6
“Yunanlar tepeye ulaştılar ve erzak bakımından zengin olan köylerde
konakladılar. Burada, genel olarak konuşmak, gerekirse, onlarda merak
uyandıran ve onları heyecanlandıran hiçbir şey yoktu fakat arı kovanlarının
sayısı ve buna bağlı olarak içlerinde bulunan balın özelliği gerçekten
şaşırtıcıydı. Peteği tadan askerler o kadar etkilendiler ki hepsi o anda kendinden
geçti ve kusma ile ishale yakalandı. Hiçbiri ayağa bile kalkamıyordu. Küçük bir
doz ise delilik nöbetine benzer bir etki yaratıyordu. Kimisi görünüşte ölümün
kapısına düşmüş gibiydi. Bu yüzden yüzlercesi ağır bir yenilgiye uğramışlar gibi
yere serildi. Sanki en zalim umutsuzluğun kurbanı olmuşlardı. Bununla birlikte
ertesi gün, hiç kimse ölmedi ve bir gün önce balı yedikleri zamanla yaklaşık
olarak aynı vakitte kendilerine gelmeye başladılar. Üçüncü ve dördüncü günler
de ağır bir tedavi dönemi sonunda iyileşenler gibi ayağa kalkmaya
başladılar.”17

Yaşanan bu durumdan Kolhkların arıcılık ile uğraştıklarını ve arıların ballarının


Yunanlar üzerinde uyuşturucu etkisi yarattığını söyleyebiliriz.

1.2.4. Mossynoikler

Mossyn denilen ağaçtan yapılmış ev ve kulübelerde oturduklarından dolayı


Mossynoik olarak adlandırılan bu halk Giresun’un batısındaki topraklarda
yaşamaktadırlar. Mossynoikler ’in aralarında hiçbir zaman savaş eksik olmazdı.
Memleketlerinin en yüksek yerlerinde bir kaleleri vardı. Aralarında hüküm süren
savaşlarda bu kaleyi hangi taraf ele geçirirse bütün kabilenin efendisi o taraf olurdu.
Tepede ki bu kalelerine Anaşehir denilmektedir. Halkın reisi bir dağın tepesindeki
kulede oturmaktaydı. Halk tarafından ortaklaşa beslenir ve zarar görmemesine dikkat
edilirdi. Kral hiçbir surette bu kaleden dışarı çıkarılmazdı.18 Ksenophon eserinde
Mossynoikler ile de karşılaşmıştır.:

17
Ksenophon, Anabasis-On Binlerin Dönüşü, s.187.
18
Osman Emir, “Prehistorik Dönemden Roma Dönemine Kadar Trabzon ve Çevresi”, (Danışman:
Süleyman Çiğdem), AÜSBE, Yüksek Lisans Tezi, 2008, s.53.

7
“…Mossynoikosların sınırına ulaştıklarında, Mossynoikosların elçisi Trabzonlu
Timesitheus’u, onların bölgelerinden geçerken kendilerini düşman olarak mı
yoksa dost olarak mı değerlendireceklerini sorması için onlara yolladılar. Güçlü
kalelerine güvenen Mossynoikoslar, onlara geçit vermeyeceklerini söylediler.”
19

Mossynoikler kendi içlerinde ikiye bölünmüş bir halktır. Ksenophon ve ordusu


bu durumun farkına vardıklarından sonra bir kısmıyla müttefik olmuşlardır. Kaleyi
ellerinde tutan gruba birlikte saldırıp kaleyi ele geçirmişlerdir. 20 Ksenophon Anabasis
adlı eserinde yağma olayından şu şekilde bahsetmektedir.

“… Olaylar bu şekilde gelişti. Bölgeye varınca, ilk olarak barbarlar, hafif


piyade askerleriyle çarpıştı. Ağır piyadeler yaklaşana kadar savaşı sürdürdü ve
o anda düşman geriye döndü ve kaçtı. Hafif piyade askerleri hemen onları takip
etti ve düşmanı şehirlerine doğru kovaladı. Bu arada ağır silahlı birlikler de
düzenlerini bozmandan onları takip etti. Onları yukarıdaki ana kentin evlerine
ulaşana kadar düşman hemen oracıkta bir araya gelip güçlü bir vücut olmuştu
ve mızraklarını fırlatıp ya da neredeyse bir adamın kullanamayacağı kadar ağır
olan uzun ve iri mızraklarını kavrayıp cesurca savaştı ve yakın mesafelerde
hücumları ve saldırıları önlemek için elinden gelenin en iyisini yaptı. Yunanlar,
pes etmek yerine daha yoğun bir şekilde ilerlemeyi sürdürünce, barbarlar, bu
yerden de kaçtılar ve hisarı toptan terk ettiler…”21

Buradan Yunanların taraftarı olduğu Mossynoikler kaleyi ele geçirmiştirler.


Mossynoikler’ in kültürlerine dair de Ksenophon şu bilgileri vermektedir:

“… İlerlemeleri sırasında, kendilerine dost olan bir halkla karşılaştıklarında,


bu halk onlara zengin sınıflara ait olan, olabildiğince beyazlaşana kadar
kaynatılan cevizlerle beslenmiş, etine dolgun, narin ve neredeyse boylarıyla
enleri eşit olan, sırtları ve göğüsleri rengarenk ve çeşit çeşit çiçek desenleriyle

19
Ksenophon, Anabasis-On Binlerin Dönüşü, s.204.
20
Harun Turak, “Hellenistik ve Roma Dönemi Doğu Karadeniz Bölgesi”, s.43.
21
Ksenophon, Anabasis-On Binlerin Dönüşü, s.207-208.

8
dövmelenmiş tombul çocuklar göstererek Yunanları eğlendiriyorlardı. Yunan
ordusundaki kadınların peşine düşüyor ve gün ışığında uluorta onlarla sevişmek
istiyorlardı çünkü bu onların geleneğiydi. Kadın erkek tüm halk beyaz
tenliydi.”22

Ksenophon’ un daha sonra yazdıklarından anlaşıldığına göre:

“Bu halkın tüm sefer boyunca gördükleri en barbar ve en garip insanlar


oldukları ve Yunan geleneklerinden çok uzak oldukları konusunda hem fikir
olmuşlardır. Diğer insanların yalnızken yapmak istediklerini bu halk kalabalıkta
yapıyordu. Ve bunun yanında yalnız olduklarında da diğer insanların toplum içinde
davrandıkları gibi davranıyorlardı. Kendi kendilerine konuşuyor ve kendi kendilerine
gülüyorlardı, hareketsiz kalıyor ve daha sonra nerede olursa olsunlar, herhangi bir
ritim ya da mantık olmadan, tek işleri dünyanın geri kalanına gösteri yapmakmış gibi
aniden ayaklanıp dans ediyor, aptalca hareketler yapıyorlardı.”23

Mossynoiklerin sarmaşık yaprağı şeklinde beyaz tüylü sığır derileri ile kaplı
örme kalkanları bulunmaktadır. Ellerinde altı kol uzunluğunda mızrakları vardır. Bu
mızrağın bir ucunda temren ve diğerinde bir yuvarlak topuz bulunmaktadır. Demirden
savaş baltaları vardır. Savaşçı bir halktır.24

1.2.5. Khalybler

Khalybler, maden işçiliğindeki tecrübelerinden dolayı antik yazarlar tarafından


da yazılmıştırlar. Demir-çelik adı bile onların adıyla özdeşleşmiştir. Eski Helen dilinde
-Khalyps ya da Khalybos,” demir” (özellikle çelik) demektir.25 Antik dönemin
yazarlarından birisi olan Strabon ise eseri Geographika’da Khalybler ’in yaşadığı yer,
sosyal ve ekonomik durumlarından şu şekilde bahsetmektedir:

“Bugünkü Khaldai kavmine eskiden Khalybes denirdi ve ülkelerinin tam


karşısında Pharnakia kurulmuştur. Bu denizlerde yapılan palamut avı, doğanın

22
Ksenophon, Anabasis-On Binlerin Dönüşü, s.208-209.
23
Ksenophon, Anabasis-On Binlerin Dönüşü, s.209.
24
Adem Işık, “Karadeniz Bölgesinde Eskiçağ Halkları”, s. 181.
25
Esen Aktaş, “Antik Çağda Doğu Karadeniz Bölgesi Kıyı Yerleşimi ve Yerleşim Stratejileri”, s.13.

9
sağladığı bir avantajdır. Bu balık ilk defa burada yakalanmıştır. Karada madenler
vardır, daha eski devirlerde gümüş madenleri olduğu halde, bugün sadece demir
madeni kalmıştır. Bu bölgedeki kıyı olağanüstü dardır, zira orman ve madenlerle dolu
olan dağlar bunun hemen üstündedir ve kıyının çoğu işlenmiştir. Böylece, madencilere
hayatlarını kazanabilmeleri için madenler ve denizle meşgul olanların da geçimlerini
sağlayabilmeleri için balıkçılık, özellikle palamut ve yunus avı kalır; çünkü yunuslar,
aynı cinsten olan kordyles, ton ve palamutu kovalar ve bu suretle sadece bunları
yiyerek şişmanlamakla kalmazlar; fakat karaya yaklaşmakta oldukça istekli
olduklarından da kolay yakalanırlar. Bunlar, oltaya tutulan yunusların yağlarını her
maksat için kullanan yegâne insanlardır.”26

Ksenophon göre Khalybler fazla kalabalık bir halk olmadığını ve Mossynoikler ’in
uyruğu olduklarını geçim kaynaklarını da madenlerde çalışmak olduğunu söylemektedir.27

1.2.6. Amazonlar

İskitler bu halka “Oiorpata” derler, Yunanca karşılığı ise erkek öldürenler


demektir. Çünkü İskit dilinde “Oior” erkek demektir, “Pata” da öldürmek
anlamındadır.28

Amazonlar, kadın savaşçılardan mitolojik bir ırktır. Kendi kanunlarını kendileri


yapar, yiyecek ve barınak ihtiyaçlarını karşılama konusunda kendi yöntemlerini
kullanırlardı. Ayrıca bu kadın savaşçıları yöneten bir kraliçeleri vardır. Anlatılan
efsanelere göre, Amazon kadınları etraflarında erkek bulunmasına dayanamıyorlardır.
Ancak soylarını devam ettirebilmeleri için gebe kalmaya ihtiyaç duyarlar ancak
yalnızca gezginle ve tanımadıkları kişilerle çiftleşirlerdi. Doğan çocuk erkek olursa bu
çocuğu babalarına gönderir ya da ölüme terk ederlerdi. Kız çocukları ise oldukça
değerlidir. Kaderlerinde büyüyünce savaşçı olmak yazıldığı için küçüklükten itibaren
buna göre bir eğitim görürlerdi. Amazonlara göre bir kadının sağ göğsü okçuluk
yeteneği için engel oluşturabileceğinden sağ göğüslerini keserlerdi. Klasik yazarlara

26
Strabon, Antik Anadolu Coğrafyası XII-XIII-XIV, (çev. Adnan Pekman), Arkeoloji ve Sanat Yayınları,
İstanbul, 2000, s. 29-30.
27
Harun Turak, “Hellenistik ve Roma Dönemi Doğu Karadeniz Bölgesi”, s.45.
28
Esen Aktaş, “Antik Çağda Doğu Karadeniz Bölgesi Kıyı Yerleşimi ve Yerleşim Stratejileri”, s.18.

10
göre Amazon sözcüğü “göğsü olmayan” anlamına gelen amazos sözcüğü ile
ilişkilendirilmiştir. Amazon kadınları resimlerinde o zamanın erkek savaşçıları gibi
tasvir edilmiştir. Genellikle at sırtında resmedilen Amazon kadınları hayvan
derilerinden yapılmış zırhlar giyer ve ellerinde yay ya da mızrak tutarlardı. 29

1.3. Karadeniz Bölgesi’nde Ticaret

Antik dönemlerde Yunanlıların Karadeniz’e uzanmalarında ki önemli


etkenlerden biri balık ve balık ticaretidir. Erken kolonilerde bile önemli bir ticari
mamul durumunda olduğundan koloniler tarafından ve özelliklede Miletoslularca
Karadeniz kıyılarında balıkçılık istasyonların olması olası bir durumdur. Miletosun
erken koloni kenti olan Sinope’nin balıkçılıkla meşhur olması özellikle göçmen
orkinoslarıyla elde ettiği ticari faaliyetlerinin dikkat çekmesi bölgenin potansiyeli
gözler önüne sermektedir. Karadeniz’in balık, kurutulmuş balık, işlenmiş balık
ürünlerinin ticareti en erken örneklerinden itibaren dikkat çekmiş bir ticari mamul
durumunda önemini korumuştur.30

Karadeniz’de ki madencilik faaliyetlerine bakacak olursak; Kolkhlar’ın


yaşamakta olduğu Kolkhis bölgesi, madencilik faaliyetlerinin yapılmakta olduğu bir
bölgedir. Kolkhis bölgesinin bu niteliği göz önünde bulundurulursa, “Kırmızı
boya”nın kaynağı olarak, maden özellikle de demir bileşenlerinin üzerinde durulabilir.
Günümüz verilerine göre, Kuzey Kafkasya'da demir, önce Gürcistan'da kullanılmıştır.
Ardından Bronzdan demire geçiş döneminde "Kolkhis Kültürü" de çok gelişmiştir ve
Kuzey Kafkasya, halklarının bronzdan demire geçişini temsil eden "Koban Kültürü"
(Kuzey Osetia, (MÖ.2000-1,500) ile, zaman ve kaynak bakımından büyük benzerlikler
göstermektedir. Karadeniz bölgesinde yaşayan ve yukarıda bahsettiğim Amazon halkı
da madencilik faaliyetleri le uğraşmaktadırlar. Amazon halkının zenginliklerinin yanı
sıra savaşçılıklarının da madencilik ile bağlantısı düşünülebilir. Zira Tarih boyunca,
savaşçı halklarla madencilik arasında sıkı bir bağlantının olduğu gözlenmiştir.

29
Nancy Conner, Her Yönüyle Klasik Mitoloji, (Çev. Deniz Candaş), Arkadaş Yayınevi, Ankara, 2017,
s.120-122.
30
Semih Yaşar Çizikçi, “Karadeniz’de Grek Kolonizasyonu”, OMÜSBE, Yayınlanmamış Yüksek
Lisans Tezi, Samsun, 2015, s-17-19.

11
Gelişmiş savaş araçlarına ve bunların üretim teknolojisini elinde bulunduran ve bunu
savaş sanatıyla birleştirebilen halklar, diğer halklarla olan mücadelelerinde başarılı
olmuşlardır.31

Bölgede ki bir diğer faaliyet ise köle ticaretidir. Yunanların Karadeniz


Bölgesi’nde koloni faaliyetleri esnasında yani M.Ö. 8. Yüzyılda köle pazarı, köle
ticareti veya buna benzer hususlar mevcut değildir. Bu dönemde köleler genellikle
savaşlarda, adam kaçırma veya fidye bedeli ile elde edilmektedir. Ancak
Miletosluların bölgede kurdukları koloniler sonrasında kölelik faaliyetleri değişmiştir.
Köle ticareti antik çağ ekonomisinin en önemli dallarından birisidir. Bu dönem
boyunca batı dünyası köle işçilerinin çoğu Karadeniz Bölgesi’nden karşılanmıştır.
Karadeniz Bölgesi’nin, Ege Bölgesi için önemli bir köle pazarı olduğu hem arkeolojik
hem de yazılı kaynaklarla onaylanmıştır. Polybius eserinde Karadeniz ile Akdeniz
Bölgeleri arasında yapılan ticaretten bahsederken, köle ticaretine de değinmiştir:

“… Bu ihtiyaçlarla ilgili olarak, en zengin besinler, en kaliteli büyük baş


hayvanlar ve köleler, tartışmasız Pontus etrafındaki şehirlerden getirilmekteydi.
Bol miktarda bal, bal mumu, tuzlanmış balık ve lüks mobilyalar bu şehirlerin
zenginlikleri arasındadır. Buna karşın onlarda ülkemizde fazla üretilen
zeytinyağı ve her çeşit şarabı ithal ederlerdi. Tahıla gelince karşılıklı olarak,
bizim ihtiyacımız olduğu zaman onlar bizi desteklerdi, bazen de bizden ithal
ederlerdi.”32

1.4. Karadeniz Bölgesi Kültleri

Pontus’a bölge adı olarak ilk kez MÖ 5. yüzyılda Herodotos’un ünlü eseri
Historia’da rastlanmaktadır. Bir coğrafyacı olan Amaseialı (Amasya) Strabon da
Pontus’un sınırlarını, Türkiye’nin Karadeniz’e kıyısı olan kuzeydoğu Anadolu
sahilleri ve onun hinterlandı ile çizmiştir. Bölge sınırları konusunda Antik Çağ’dan
zaman zaman farklı anlatımlar bilinse de genel olarak doğuda Kolkhis (Gürcistan),

31
Ahmet Hikmet Köse, “Tarihsel ve Mitolojik Verilerin Işığında, Doğu ve Orta Karadeniz Bölgesi
Uygarlıklarının Madencilik Faaliyetleri”, Jeoloji Mühendisliği, Trabzon, 1991, s74.
32
Osman Emir, “Grek Kolonizasyon Dönemi’nde Karadeniz’de Önemli Bir Geçim Kaynağı: Köle
Ticareti”, Karadeniz İncelemeleri Dergisi, S.10, 2011, s,12-16.

12
batıda Paphlagonia (Kastamonu) ve güneyde Kappadokia arasındaki bölge olarak
bilinir.33

Eski Yunanca bir kelime olan Pontus çok sayılı yazılı kaynakta deniz, Karadeniz
sahili ve Gaia’nın tek başına meydana getirdiği tanrısal bir varlık34 anlamlarının yanı
sıra Halys Irmağı’nın doğusunda kalan coğrafi bölgenin ortak adıdır. Bununla birlikte
Karadeniz’in kıyılarının Yunanlar tarafından keşfedilip, kolonileşmeden sonra
“konuksever deniz” anlamına gelen Pontus Euxinus olarak adını almıştır. Oysa ki
Ege’nin yumuşak ve pırıl pırıl sularından çıkıp gelmiş olan Yunanlı denizciler,
fırtınalı, sürekli sisli, tehlikeli düşman halklarla dolu Karadeniz’in “konuk sevmez”
anlamındaki ismine tam tersi bir anlamda isim vererek kötü özelliklerini
değiştireceklerini ummuş oluyorlardı. Ancak Euxinus eski adı olan Axenus adını tam
olarak unutturamamış ve o devrin çeşitli yazarlarınca kullanılmaya devam etmiştir.
Bunun nedeni olarak ise Diodoros Sicilus adlı yazarın notlarında, Karadeniz ve
sahillerinin pek çok Yunanlı gemiciye mezar olmasından şikâyeti örnek olarak
gösterilebilir.35 Adem Işık’ın bölge üzerinde yapmış olduğu araştırmalardan ve
mitoloji kaynaklarından faydalanarak Bölgede tapınım görmüş bazı tanrı kültlerinden
bahsedeceğim.

1.4.1. Akhilleus Kültü

Akhilleus (Resim 1), Peleus’la Thetis’in oğludur.36 Thetis, bir deniz tanrıçasıdır.
Akhilleus anne tarafından tanrılara soyu dayandığı gibi baba tarafından da soyu
tanrılara dayanır. Dedesi Aiakos, Zeus'la Aigina'nın oğludur, Aigina ise ırmak tanrı
Asopos'un kızı ve Okeanos ile Tethys'in torunudur. Akhilleus’un doğumu ile ilgili
bilinen efsanelerden birisi Akhilleus doğduktan sonra Thetis onu ölümsüz kılmak ister
ve bu maksatla ölüler diyarından geçen Styks nehrine bırakır. Thetis bebeği suya

33
Hüseyin Sami Öztürk, “Karadeniz Tarihi Konuk Sevmeyen Deniz”, Aktüel Arkeoloji Dergisi, S.18,
2010, s.92
34
Hesiodos, Tanrıların Doğuşu-Theogonia, (Çev. Furkan Akderin), Say Yayınları, İstanbul, 2015.
s.116.
35
Özhan Öztürk, Pontus: Antik Çağ’dan Günümüze Karadeniz’in Etnik ve Siyasi Tarihi (Genişletilmiş
3. Baskı), Nika Yayınları, Ankara, 2016, s19.
36
Hesiodos, Tanrıların Doğuşu -Theogonia, (Çev. Furkan Akderin), s.109.

13
daldırırken topuklarından tutuğu için bedeninin o bölümü zayıf noktası olarak
kalmıştır. Daha sonra ise Truva Savaşı sırasında Paris’in yayından çıkan zehirli bir ok
Akhilleus’un topuğuna isabet eder ve ölmesine sebep olur.37 Akhilleus’un Pontus
Bölgesi Kültü ’ne bakacak olursak; Samsun müzesinde bulunan bir mozaik üzerinde
Akhilleus ve Thetis betimlenmiştir. Bu mozaik 10 panodan oluşmaktadır ve Akhilleus
ile Thetis birlikte betimlenmiş olup Akhilleus çıplak bir şekilde ayakta durmaktadır.
Thetis ise Pudicitia tipinde olmak üzere bir kaya üzerinde otururken betimlenmiştir.38

1.4.2. Aphrodite Kültü

12 Olymposlu tanrı ve tanrıçadan birisi olan Aphrodite (Resim 2), aşk ve


güzellik tanrıçası olarak Yunan mitolojisinde ki yerini almıştır. Aşk tanrıçası olması,
aynı zamanda ona bereketlilik tanrıçası olma özelliğini de kazandırmıştır. 39 Aphrodite
("köpükten doğan"), kendisine Suriye ve Filistin' de İştar ya da Aştoroth adıyla ibadet
edilen ve Khaos'dan çıkarak denizde dans ettiği anlatılan tanrıçanın benzeridir. En
önemli ibadet merkezi, Tanrıçanın orijinal beyaz anikonik imajının oldukça görkemli
bir Roma tapınağının harabelerinde sergilendiği ve rahibesinin her bahar denizde
yıkandıktan sonra gençleşerek yeniden ortaya çıktığı yer olan Paphos'dur.40
Aphrodite’nin simgeleri ise; Buğday başağı, haşhaş, evcil domuzdur.41 Aphrodite,
Hephaistos’un eşidir. Bu evliliği istemeden yapar. Bu yüzden eşini sık sık aldatır. Ares,
Hermes gibi tanrıların yanı sıra ölümlü erkeklerle de birlikte olur. Paris tarafından
dünyanın en güzel kadın seçilir.42 Aphrodite Pontus Komanası (Tokat) için oldukça
önemli bir tanrıça olmuştur. Burası tanrıçanın bölgedeki en önemli kenti olup ona
adanmıştır. Tokat Müzesinde Roma dönemine ait pişmiş topraktan Aphrodite
kabartması bulunmaktadır. Komana Pontika, Karadeniz’de Aphrodite için kutsal

37
Robert Graves, Yunan Mitleri, (Çev. Uğur Akpur), Say Yayınları, İstanbul, 2010, s.888.
38
Adem Işık, Pers, “Hellenistik ve Roma İmparatorluk Dönemlerinde Paphlagonia ve Pontus Bölgesi
Kültleri”, (Danışman: Mehmet Özsait), İÜSBE, Doktora Tezi, İstanbul, 2004, s.217.
Turhan Yörükân, “Aphrodite’nin Yunan ve Roma Mitolojisine Dahil Edilmesiyle Oluşan “Syncretic”
39

Bütünleşme”, Doğu-Batı Düşünce Dergisi, Y.10, S.40, 2007, s.181.


40
Robert Graves, Yunan Mitleri, s.57.
41
Colette Estin, Yunan ve Roma Mitolojisi, s.99.
42
Ceyda Kılınç, Mitoloji Sözlüğü, İlya Yayınevi, İzmir, 2013, s.148.

14
sayılan bir kenttir. Burada her yıl şenlikler düzenlenir ve tanrıçanın şerefine kurbanlar
kesilmekteydi. 43
Ayrıca Amasya’da Roma imparatorluk dönemine ait Marcus
Aurelius tarafından basılmış bir sikkede arka yüzde Aphrodite çıplak olarak, Medici
Venüs tipi, zırhlı Ares’in karşısında durur vaziyette betimlenmiştir. Ayrıca Lucius
Verus döneminde de Aphrodite betimli sikkeler basılmıştır. Samsun sikkelerinde ise
tanrıça diz çökmüş olarak betimlenmiştir. Sabina ve Severus Aleksander dönemine ait
sikkelerde Aphrodite betimi kullanılmıştır.44

1.4.3. Apollon Kültü

Apollon (Resim 3), Yunan tanrısı ' Απόλλων” isminin Latince şeklinde söyleniş
şeklidir. Roma Mitolojisinde iyileştirici tanrı olarak bilinmektedir. Apollo Medicus,
M.Ö 433 yılında onun için kurulan ve M.Ö 431 yılında, ciddi bir salgın hastalık
sırasında ona adanan tapınaktaki resmi unvanıdır.45 Apollon, Yunan mitolojisinde
Zeus ile Leto’nun birleşmesinden doğmuştur.46 Mitoloji de güneş, ateş, müzik,
sanatlar ve şiirin tanrısıdır. Apollon aydın, durgun, ölçülü gücü simgeler, ışıktır,
doğayı görme, varlığı akılla algılama ve akıl yetisine dayanan yöntemlerle
biçimlendirme gücü ve yeteneğidir, Apollon plastik sanattır, ama aynı zamanda da
öngörmedir, anlama ve kavramadır, ışığın doğayı bir ışıldak gibi aydınlatıp karanlık
kalan sırlarını çözümlemesidir.47 Genelde altın ya da gümüş okla tasvir edilmekte
olduğu görülür. Salgın hastalıkları onun gönderdiği ve onun iyileştirdiği bilinir.
Simgeleri ise: Defe, yay, lir, yunus, kargadır.48 Apollon ’un Karadeniz Bölgesi
üzerinde ki etkisine bakacak olursak; Amasya, Samsun, Trabzon bölgelerinde Apollon
betimlemeli sikkeler bulunmaktadır. Ayrıca Samsun’un Aşağı Çirişli bölgesinde

43
Salih Kaymakçı, Kelkit Havzası’nın Eskiçağ Tarihi ve Arkeolojisi (Lykos), s. 46.
44
Adem Işık, “Pers, Hellenistik ve Roma İmparatorluk Dönemlerinde Paphlagonia ve Pontus Bölgesi
Kültleri”, s.225-227.
45
Yves Bonnefoy, Mitolojiler Sözlüğü, (Çev. Levent Yılmaz), Dost Kitabevi Yayınları, 2000, s.47.
Adem Işık, “Pers, Hellenistik ve Roma İmparatorluk Dönemlerinde Paphlagonia ve Pontus Bölgesi
46

Kültleri”, s.56.
47
Azra Erhat, Mitoloji Sözlüğü, Remzi Kitapevi, İstanbul, 2015, s44.
48
Collete Estin, Yunan ve Roma Mitolojisi, (Çev. Musa Eren), Tübitak Popüler Bilim Kitapları, Ankara,
2002, s.54.

15
Apollon’a adanmış bir yazık bulunmuştur. Bu yazıt Roma İmparatorluk dönemine ait
bir yazıttır. Bölgede Apollon Kültünü kanıtlayan ender belgelerden birisidir. 49

1.4.4. Poseidon Kültü

Olympos’lu tanrılar arasında denizi simgeleyen ve denizin mutlak hâkimi


sayılan Poseidon (Resim 4) Homeros destanlarında Poseidaon diye anılır; Poti-dan'dan
türeme bu ad başka Hint-Avrupa dillerindeki biçimiyle karşılaştırılacak olursa,
"denizin efendisi" anlamına gelmektedir.50 Yunanlıların üç yanı denizle çevrili bir
bölgede oturdukları düşünülürse, bu tanrıya ne kadar saygı besledikleri ortaya çıkar.
Özellikle kıyı kentlerinde ve adalarda, denizcilerin, balıkçıların ve tacirlerin baş tanrısı
olarak görülmüştür. En ünlü tapınağı, Korinthos’ta bulunuyordu. Poseidon,
denizlerden başka toprağın da sahibiydi. Hesiodos onu, ‘toprağın efendisi’, ‘yeri
sarsan’ diye niteler.51 Poseidon ile ilgili olarak verebileceğim son bilgi ise, atları
Poseidon’ un yaratmış olmasıydı. At ırkının da koruyucusuydu. Kendi atlarının tunç
toynakları, altın yeleleri vardı. At arabasını çeken atlar, karşısında süt liman olan
denizler boyu onu taşır, derinlerdeki canavarlara sağa sola sıçrayarak ona yolunda eşlik
ederlerdi.52 Poseidon, Yunan dininin arkaik döneminde göksel egemenliğini hızla
kaybetmiş, ancak bir elementin tanrısı olarak önemini sürdürmüş bir tanrıdır. Bir
zamanların kudretli tanrısal özelliklerinin izleri, doğumunda, isminde, kültünde,
efsanelerinde, kutsal bitki ve hayvanlarında takip edilebilir. Bu sebeplerden dolayı
tanrının doğumuyla başlamak gerekir. Titan Kronos ve Rheia’nın oğlu olan Poseidon,
babası tarafından yutulmuştur.53 Poseidon ‘un Karadeniz Bölgesinde ki Kültlerine

49
Adem Işık, Pontos Tanrıları, Dorlion Yayınları, Ankara, 2020, s.41.
50
Azra Erhat, Mitoloji Sözlüğü, s.251.
51
Bedrettin Cömert, Mitoloji ve İkonograf, De ki Basım, Ankara, 2010, s.64.
52
Thomas Bulfinch, Klasik Yunan ve Roma Mitolojisi, (Çev. Özgür Umut Hoşafçı), İnkılap Kitabevi,
İstanbul, 2017, s.153.
53
Özgür Turak, “Boğa ve Trident: Poseidon’ un Kökeni Üzerine Bir İnceleme”, MASROP E-dergi,
C.12, 2018, s.35.

16
bakacak olursak; Samsun, Giresun bölgelerinde, Hadrianus ve Elagablus dönemine ati
sikkelerde Poseidon elinde Trident ile betimlenmiştir.54

1.4.5. Zeus Kültü

Zeus’un (Resim 5) doğuşu diğer kardeşlerine nazaran daha farklıdır. Çünkü o


babası Kronos tarafından yutulmamıştır. Diğer kardeşleri ise yukarıda bahsettiğim gibi
doğduklarında babaları tarafından yutulmuştur. Çünkü bir rivayete göre Kronos
çocuklarından birisi tarafından tahtından indirilecekti. Bu sebeple Kronos doğan her
çocuğunu yuttu. Kronos’un eşi Rhea doğan her çocuğunun yutulmasına çok
sinirlenmiştir. Artık Zeus’un nasıl doğduğundan bahsedebilirim. Rhea üçüncü oğlu
olan Zeus’u gecenin karanlığında Arkadya’daki Lykaion Dağı’nda dünyaya
getirmiştir. Ardından oğlunu Neda Nehri’nde yıkayıp toprak anaya teslim etmiştir.
Toprak Ana da onu Girit'teki Lyktos'a götürüp İda Dağı'ndaki Diktys Mağarası'nda
gizlemiştir.55 Bu adada ki savaşçılar da Kronos’un Zeus’un ağlamalarını duymaması
ve onu öldürmemesi için silahlarını ve kalkanlarını birbirilerine tokuşturarak ses
çıkartmışlardır.56 Başka bir rivayete göre ise Amaltheia diye bir orman perisi de bebeği
bir keçiye emzirtmiştir. Güneş tanrı Helios'tan dogma korkunç bir yaratıkmış bu keçi,
Titan denilen devler bile donakalırmış onu görünce. Zeus büyüyüp egemenliği elde
etmek için giriştiği savaşta bu keçinin derisinden bir kalkan yapıp, Titanlara karşı
kullanmıştır.57 Zeus babasına karşı giriştiği bu savaşı kazanmış ve Olympos dağında
tahta oturmuştur. Zeus, Olympos’un ve tanrıların da dâhil olmak üzere her şeyin
egemenidir.58

Zeus, gökyüzüne ve bütün atmosfer olaylarına hükm etmektedir. Diğer tüm


tanrılardan daha güçlü durumdadır. Simgeleri ise: Kalkan, yıldırım, kartal’dır.59

54
Adem Işık, Pers, Hellenistik ve Roma İmparatorluk Dönemlerinde Paphlagonia ve Pontus Bölgesi
Kültleri, s.328-329.
55
Robert Graves, Yunan Mitleri, s.44.
56
Bedrettin Cömert, Mitoloji ve İkonografi, s.29.
57
Azra Erhat, Mitoloji Sözlüğü, s.288.
58
Yusuf Asarkaya, Hesiodos’a göre Yunan Tanrıları ve Sıfatları, EÜSBE, (Danışman: Mustafa Ünal),
Yüksek Lisans Tezi, Kayseri, 2010, s.43.
59
Colette Estin, Yunan ve Roma Mitolojisi, s.99.

17
Tanrının göksel hâkimiyetinden bahseden bir diğer antikçağ yazarı Homeros, İlyada
Destanı’nda şimşeklerin lordu, kara bulutların efendisi, öfkesiyle yıldırımları
kükreten, bulutları toplayan Zeus şeklinde anlatmaktadır.60 Hesiodos ’un
Theogonia’sının baş karakteri olan Zeus’un Anadolu ve Hint-Avrupa ile olan
bağlantısı hakkında biraz bilgi paylaşımında bulunayım. Zeus, Hint-Avrupa kökenli
Gök Tanrısnınkilere ek olarak, Kuzeybatı Samilerine özgü bazı özelliklere de sahiptir.
Bunları belirlemek ise oldukça basittir. Kenan Fırtına Tanrısı Baal ve Yunan
Mitolojisinin önemli tanrısı Zeus’un benzer konumu paylaştıkları görülmektedir.
Örneğin İkisi de en küçük oğuldur, ikisi de kuzeyde bir dağda (Olympos, Zaphon)
saraylarında hüküm sürmektedirler ve gök gürültüsünü silah olarak kullanırlar. 61

Zeus, Pontus Bölgesi için oldukça önemli bir külttür. Birçok sikke, yazıt, heykeltıraş
eseri ve kutsal alan bulunmaktadır. Ayrıca Zeus adı altında bölgede birçok Zeus
epitetleri bulunmaktadır. Çorum’da bulunan ve bir adak yazıtı M.S. 144-145 yılında
Zeus Epikarpios’un bir rahibi olduğunu ve Euchaita’da resmi bir Zeus kültü
bulunduğunu göstermektedir. Amasya, Çorum ve Sebastepolis bölgelerinde Zeus
adına yazılmış yazıtlar bulunmuştur. Amasya, Samsun, Giresun ve çevre bölgelerde
Zeus betimlemeli sikkeler bulunmuştur.62

1.4.6. Apis Kültü

Yunan tanrılarından farklı olarak Apis’de (Resim 6) Karadeniz bölgesinde tapınım


görmüştür. Apis Antik Mısır’ın kutsal Boğasıdır. Mısırlılar Apis boğasının su
ihtiyacını özel su kaynaklarında giderir onu Nil nehrin suyundan uzaklaştırırlardı.
Memfis’teki halk boğayı kutsal gördüğü için taparlardı. Öküz şeklinde bir tanrı olarak
betimlenmiştir. 63 Karadeniz ‘de Apis, Tokat ve Turhal bölgesinde tespit edilmiş olan
kabartmalarla ortaya çıkmıştır. Tokat müzesinde Roma dönemine ait Apis kültüne ait

60
Meral Hakman, “Bir Anadolu Tanrısı Olarak Zeus’un Tabiat ile İlişkisi Üzerine Bir Gözlem”,
Çevrimiçi Tematik Türkoloji Dergisi, Aksaray, Ocak, 2013, s.4.
61
Carolina Lopez-Ruiz, Tanrılar Doğduklarında, (Çev. Hamide Koyukan), İthaki Yayınları, Ekim,
2012, s.124.
62
Adem Işık, Pontos Tanrıları, s.150-154.
63
Ali Narçın, Eski Mısır, Parola Yayınları, İstanbul, 2017, s.114.

18
gri mermerden yapılma bir lahit parçası bulunmaktadır. Bu lahit parçası üzerinde askı
çelenkler arasında boğa başı bulunmaktadır.64

2. Şebinkarahisar İlçesi
2.1. Şebinkarahisar’ın Coğrafi Özellikleri

Şebinkarahisar İlçesi, Doğu Karadeniz’in önemli bir şehir olan Giresun Şehrinin
sınırları içerisinde yer almaktadır. Giresun şehri gerek konumu gerekse de nispeten
korunmakta olan limanı ile eski çağlardan itibaren önemli bir yer tutmuştur. Giresun
ile ilgili ilk bilgiler Yunanlı Coğrafyacı Strabon ve seyyahların eserlerinde
görülmektedir.65 Giresun’un Helen Dilindeki karşılığı Kerasus’tur. Kerasus adı Helen
dilindeki Kiraz anlamında ki “Kerasa” veya kentin kurulduğu yer bir boynuza
benzediğinden Helen dilinde boynuz anlamına gelen “Keras” adından türetilmiş
olmalıdır. Kerasus, Sinop’a yerleşen Helenlerin M.Ö. 6. Yüzyılda kurduğu bir koloni
kentidir.66

Giresun ilinin bir ilçesi olan Şebinkarahisar, Giresun şehrine 108 Kilometre
uzaklıkta, 40° 17 kuzey enlemi ile 35° 26 doğu boylamında, Doğu Karadeniz
dağlarının güney yamaçlarında ve Yeşilırmak’ın kolu olan Kelkit Çayı vadisinin
engebeli bir kesiminde yer almaktadır. Şebinkarahisar, Giresun ilinin sınırlarında yer
alan ilçelerden, doğuda Alucra, kuzeyde Dereli, kuzeydoğuda Yağlıdere,
güneydoğuda Çamoluk ve Sivas şehrinin sınırlarında yer alan ilçelerden batıda
Koyulhisar, güneydoğuda Akıncılar, güneyde Suşehri ile Ordu şehrinin sınırlarında
yer alan ilçelerden kuzeybatıda Mesudiye ilçesiyle komşudur.67

64
Salih Kaymakçı, “Antikçağ ’da Kelkit Vadisi’ndeki İnanç ve Tapınımlar-Kültler”, TÜBA-AR Dergisi,
S.15, 2012, s.81.
Ünsal Bekdemir, Mustafa Ertürk, İbrahim Güner, “Giresun’un Tarihi, Coğrafyası”, Doğu Coğrafya
65

Dergisi, S.6, 2000, s.3-4.


Esen Aktaş, “Antik Çağda Doğu Karadeniz Bölgesi Kıyı Yerleşimi ve Yerleşim Stratejileri”, s.63.
66
67
Gülhan Yılmaz, “Şehir Coğrafyası Açısından Şebinkarahisar”, (Danışman: Süha Göney), İÜSBE,
Yüksek Lisans Tezi, İstanbul, 2006, s.3.

19
2.2. İlkim

Şebinkarahisar ilçesinde yarı kurak İç Anadolu iklimi ile nemli Karadeniz iklimi
arasında sıcaklık ve karasallık karakterleri açısından iç bölgeye, buharlaşma, nem ve
yağış şartları bakımından Karadeniz iklimine yakınlaşan bir geçiş iklimi
yaşanmaktadır.68

2.3. Yollar

Giresun’un dağlık kesiminin büyük bir bölümü oluşturan Şebinkarahisar Doğu


Karadeniz Bölgesi ile Doğu Anadolu Bölgesi arasında bir coğrafi geçiş bölgesi
konumundadır. Oldukça engebeli bir topografik yapıya sahip olan bu yöre Doğu Kaška
Grubu sınırındadır ve doğu sınırı ise da Hayaşa oluşturmaktadır, Giresun’un dağlık
kesiminde sürdürülen yüzey araştırmaları, bölgeden geçen natürel yolların tarihi süreç
boyunca Doğu Karadeniz Bölgesi’ni Doğu Anadolu ve Orta Anadolu’ya bağladığını
göstermektedir. Giresun’un dağlık kesiminde bulunan Şebinkarahisar ilçesinin güney
kesiminden Akıncılar’a (Sivas) gelen yollar Kelkit Havzasından Suşehri, Koyulhisar
ve Reşadiye üzerinden Orta Karadeniz Bölgesi’ne kadar ulaşmaktadır. Günümüzde de
kullanılmakta olan karayolları da bu natürel güzergahları takip etmektedir. Giresun
Şehrinin dağlık kesiminin büyük bir bölümünü oluşturan Şebinkarahisar Giresun,
Kümbet ve Sivas üzerinden Orta Anadolu’ya giden yol ile Kelkit’ten Çoruh Vadisi’ne
uzanan yolun kavşak noktasında bulunmaktadır. Şebinkarahisar’ın dağlık ve engebeli
arazisi çevresi ile ulaşıma engel teşkil etmektedir. İlçe bu coğrafi özelliği sonucu
sadece batıdan ulaşıma elverişli olup Suşehri-Koyulhisar-Erbaa yoluyla batıya
bağlanmaktadır. Şebinkarahisar’ın kuzeyindeki Giresun dağları ilçenin kuzey ile olan
bağlantısının doğal sınırıdır ve sadece belirli alanlardan ulaşıma olanak sağlamaktadır.
Giresun’un dağlık kesiminde tespit ettiğimiz M.Ö. II. Binyıl yerleşimleri de Kelkit
Irmağı’nın oluşturduğu havza ile paralellik göstermektedir. Yerleşmeler ırmak
boyunca uzanan doğal yol güzergahı üzerinde ve birbirine yakın mesafededir. Bazı

68
İbrahim Sezer, “Kültür Turizmi Olanaklarının Değerlendirilmesi: Şebinkarahisar İlçesi Örneği”,
Atatürk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Dergisi, S.59, 2017, s.41.

20
yerleşmeler ise birbirini görecek mesafededirler. Havzanın yol güzergâhı günümüzde
ki modern karayollarının üzerine kurulmuştur.69

2.4. Şebinkarahisar İlçesinde ki Diğer Mekanlar

2.4.1. İsola Kalesi

Güneygören köyünün hemen kuzeydoğusundan başlayan yüksek ve sarp bir


tepede konumlanan yerleşmenin hemen kuzeydoğusunda Alucra-Şebinkarahisar yolu
bulunmaktadır.70 Persler döneminden kalma olan İsola Kalesi, Karadeniz sahiline
uzanmakta olan İlimsu ve Eşkünye yolunun darboğaz ağzına kurulmuş olan bir
kaledir.71 (Resim 7)

2.4.2. Kaledere Kalesi

Giresun ilinin dağlık kesimini oluşturan Çamoluk ilçesine bağlı Kaledere köyü
sınırları içeresinde yer alan Kaledere Kale’sinde tespit edilen arkeolojik buluntularca
kalenin tarihini en erken olarak M.Ö. 3. yüzyıla kadar götürebilmemiz mümkündür.
(Resim 17)72

2.4.3. Meryemana Manastırı

Şebinkarahisar İlçesi’nin 11 kilometre doğusunda Kayadibi Köyünün


güneydoğusundaki yüksek ve eğimli kayalıkları arasında bir mağara içerisinde inşa
edilmiş olan bu manastırın ilk kuruluş tarihi M.S. 481-489 yılları yani Doğu Roma
döneminde yapıldığı kaynaklara geçmiştir. (Resim 18)73

69
Salih Kaymakçı, “Yüzey Araştırmaları Işığında Şebinkarahisar’ın M.Ö. II. Binyıl Yerleşmeleri ve
Yol Bağlantıları”, Karadeniz Araştırmaları Balkan, Kafkas, Doğu Avrupa ve Anadolu İncelemeleri
Dergisi, S.16/61, 2019, s.2-3.
70
Salih Kaymakçı, “Yüzey Araştırmaları Işığında Şebinkarahisar’ın M.Ö. II. Binyıl Yerleşmeleri ve
Yol Bağlantıları”, s.4.
71
Salih Kaymakçı, Kelkit Havza’sının Eskiçağ Tarihi ve Arkeolojisi, s.106.
72
Salih Kaymakçı, “Doğu Pontos Bölgesi Kaleleri ve Basamaklı Tünellerine Bir Örnek: Kaledere
Kalesi- Yeni Bulgular Işığında Arkeolojik Bir Değerlendirme”, Karadeniz İncelemeleri Dergisi, C.14,
S.28, 2020, s.571.
73
Salih Kaymakçı, Kelkit Havza’sının Eskiçağ Tarihi ve Arkeolojisi, s.106.

21
Bölüm II
1.Şebinkarahisar Kalesi
1.1. Kalenin Konumu ve Özellikleri

Şebinkarahisar İlçesinin güney ve güneydoğu doğrultusunda Hacıkayası diye


adlandırılan bazalt bir tepe üzerinde yükselmektedir. Şebinkarahisar kalesi, iç ve dış
kale olmak üzere iki kısımdan oluşmaktadır. Kale üzerine oturduğu toprak zeminden
200- 450 metre yüksekliktedir. Kalenin batı yönü nispeten çıkışa elverişli, diğer
yönleri ise uçurumdur.74 (Resim 8)

Üzerine oturduğu kayalık alanın düzensizliği ve topografik yapı nedeniyle,


oldukça düzensiz bir plan gösteren dış surların, kuzey-güney ekseninin doğusunda
kalan sur duvarları tamamen tahrip olmuştur. Kalenin ilçeye bakan batı cephesinin
eksenden kuzeye kayan noktasında, yarım yuvarlak iki burçla desteklenen giriş
kapısından kuzeydoğuya yönlenen surlar, çeşitli kırılma ve açı değişiklikleri ile
birlikte doğuya doğru devam ederse de yer yer kesintili olan bu duvarlar, kuzey
eksende sonlanır. Bu surların girişten sonra doğuya doğru olan ilk kırılma noktasında
yer alan ve Bizans Dönemine tarihlendirilen ikinci giriş kapısı ise toprak dolgu
nedeniyle tam olarak görülememektedir.75

Girişten başlayarak güneybatıya doğru yönlenen surlar, kırılma ve kesintilerle


devam ederek, Kızlar Kalesi/Kulesi olarak tanımlanan güneybatı köşeyi,
oluşturduktan sonra, doğuya doğru devam ederler. Bu noktadan sonra duvarların
görünme ve günümüze ulaşma oranı azalırken; çeşitli aralıklarla ve topografyaya
uygun olarak çeşitli yönlere uzayan surlar, güney eksende güneye doğru uzayarak, bu
noktadaki ileri doğru uzayan ana kayalık çıkıntısının üzerinde biter.76

Kalenin iç surları ise; Ana kayalığın ve dış surların yaklaşık merkezi olmakla
birlikte, kuzeydoğuya kayan en üst noktada bulunan İç Kale, kuzey-güney

74
http://sebinmyo.giresun.edu.tr/tr/page/sebinkarahisar-kalesi/4234 (28.05.2020).
75
Ertuğrul Danık, “Şebinkarahisar Kalesi”, Sanat Tarihi Dergisi, S.13/3, 2004, s.62.
76
Ertuğrul Danık, “Şebinkarahisar Kalesi”, s.63.

22
doğrultusunda düzensiz dikdörtgen planlı olacak şekilde tasarlanmıştır. İç Kale içine
girildiğinde, batı surların iç kesiminde Osmanlı Dönemi’nde oluşturulduğu olası, işlevi
bilinmeyen mekân izleri ile birlikte, orta kısımda yer alan bir sarnıç yapısı
görülmektedir. 77

Kalenin süslemelerine bakacak olursak, mevcut surlarda özel bir uygulama olarak
süslemelere karşılaşılmasa da kapılarda yapılan törpülemeler, saray/kule yapısındaki
taşçı işaretleri ya da en önemlisi bugün yerinde olmayan giriş kapısı kitabesindeki
kartal kabartmaları, kalenin süslemesinde kullanılan unsurlar olarak görebiliriz.78

2. Şebinkarahisar Kale’sinin Tarihi Çağları

2.1. M.Ö. II. Binyılda Şebinkarahisar’ın Durumu

2.1.1. Hitit Devleti ve Şebinkarahisar Kalesi

M.Ö. 2. Binyılın başlarında Anadolu’ya gelen ilk büyük Hint-Avrupa dalgasına


mensup değişik guruplar dil özelliklerine göre ayrılmaktadır. Bu “Luvi” kabileleriyle
akraba küçük bir grup olan Hititler, Orta Anadolu’ya gelerek Kızılırmak Kavsi içinde
yerleşmişlerdir.79 Fakat Hititler’in Anadolu’ya nereden geldikleri, kesin olmamakla
birlikte Anadolu Coğrafyasına gelişlerine dair üç farklı görüş bulunmaktadır. Bu
görüşlerden ilkine göre Hititler’in Anadolu’ya Boğazlar üzerinden geldiği yönündedir.
İkinci teoriye göre ise, Hititler ‘in Anadolu’ya Kafkaslar üzerinden geldiği
yönündedir. Üçüncü görüş ise; Hititler’in Kuzey Suriye üzerinden Anadolu’ya
geldikleri yönünde olmuştur.80 Bu görüşlerden en yaygın olanı Hititler’in, Hint-
Avrupalı kavimler gibi Batıdan, Boğazlar üzerinden Anadolu’ya gelmiş oldukları
yönündedir. Fakat daha sonra yapılan filolojik araştırmalar Hititler’in Kafkaslar
üzerinden Anadolu’ya girmiş olduklarını ve bir süre Yeşilırmak Havzası’nda
yaşadıklarını daha sonra ise Kızılırmak kavsi içine yerleştiklerini göstermiştir.81

77
Ertuğrul Danık, “Şebinkarahisar Kalesi”, s.64-67
78
Ertuğrul Danık, “Şebinkarahisar Kalesi”, s.68-69.
79
Bülent İplikçioğlu, Eskiçağ Tarihinin Ana Hatları, Bilim Teknik Yayınevi, 2013, İstanbul, s.72.
80
Ekrem Memiş, Eskiçağ Türkiye Tarihi, s.45.
81
Salih Kaymakçı, Kelkit Havzası’nın Eskiçağ Tarihi ve Arkeolojisi, s.33.

23
Hitit tablet metinlerinde geçen Dukkamma'nın Şebinkarahisar olduğu kabul
edilmesine karşın Kale'nin ilk kez kim tarafından inşa edildiği, Kale'nin Hitit'ler
tarafından kullanılıp kullanılmadığı henüz kesinlik kazanmış değildir. Farklı bir görüş
olarak da Hasan Tahsin Okutan, Hititler dönemindeki kalenin İsola (Güneygören)
Kalesi olduğunu ifade etmektedir. Yine, Habip Rıza Efendi (Gökçen) de
büyüklerinden işittiğinden naklen Hititler zamanındaki kalenin Güneygören köyünde
olduğunu söylemektedir.82

Salih Kaymakçı’nın başkanlığında 2018 yılında “Giresun ili ve İlçeleri ile


Giresun Adası’nda “Kalkolitik Çağdan Hellenistik Çağın Sonuna Kadar” Arkeolojik
yüzey araştırmasında, Şebinkarahisar Kalesi’nde yapılan çalışmalarda Erken Tunç
Çağı ile M.Ö. II. Binyıl dönemine ait keramikler tespit edilmiştir. 83

Şebinkarahisar’ın batısını oluşturan Tokat, Amasya, Samsun illerinde Kalkolitik


Dönem ve Erken Tunç Çağı’nda yoğun bir yerleşim olduğu bilinmektedir. Fakat Erken
Tunç Çağı yerleşmelerini izleyen dönem olan M.Ö. II. Binyılı yerleşimleri hakkında
çok fazla bir bilgiye sahip olmamakla beraber bu bölgelerin ve özellikle Amasya ve
Samsun illerinin Hititler’e olan coğrafi yakınlığı nedeniyle Orta ve Son Tunç Çağı’nda
Şebinkarahisar’ın doğu bölümüne nazaran daha fazla yerleşimin olduğunu
söyleyebilir.84

Şebinkarahisar’ın doğu bölümünde yer alan Gümüşhane’nin Eskiçağ, arkeolojisi


ve sanat tarihi ile ilgili çalışmalar oldukça kısıtlıdır. Mevcut eserlerde ilin tarihi M.Ö.
III. binyıla kadar ifade edilmekte ise de bununla ilgili kesin bulgular saptanamamıştır.
Giresun- Gümüşhane ve çevresinde günümüze kadar yapılan araştırmalarda Roma
dönemine kadar, bölgenin tarihini aydınlatabilecek bir yazı ele geçmemiştir.85

82
Bülent Aydın, “Şebinkarahisar Kalesi”, Yayınlanmamış Makale, 2013, s.2.
83
Salih Kaymakçı, Giresun ili ve İlçeleri ile Giresun Adası’nda “Kalkolitik Çağdan Hellenistik Çağın
Sonuna Kadar Arkeolojik Yüzey Araştırması Raporu, 2018 (Yayınlanmamış).
84
Salih Kaymakçı, Kelkit Havzası’nın Eskiçağ Tarihi ve Arkeolojisi, s.33
85
Salih Kaymakçı, Kelkit Havzası’nın Eskiçağ Tarihi ve Arkeolojisi, s.34.

24
2.2.2. Kaškalar’ın Bölgedeki Faaliyetleri

Kaškalar, Hitit Devleti’nin kuzeyinde oturmakta olup, M.Ö. II. Binde Karadeniz
Bölgesine hâkim olmuşturlar. Kaškalar’ın yerleştikleri coğrafyanın sınırları ise
doğuda Hayaşa, batıda Tummana ve Pala, güneyde Yukarı Memleket ve kuzeyde
Karadeniz’dir.86

Bugünkü yer adlarıyla belirtecek olursak Sinop’un batısı ile Giresun arasında
kalan bölge ve Tosya- Merzifon- Amasya- Tokat- Niksar- Koyulhisar- Şebinkarahisar
bölgeleridir. Kaşkalar hakkında kapsamlı çalışma yapan Schuler, bu sınırlar içinde
politik bir birlik oluşturamayan Kaška ülkesini üç bölüme ayırmaktadır:

Batı Kaška Grubu: Kızılırmak’ın batısında Yukarı Devrez Havzası’nın


kuzeyinde ve Gökırmak Bölgesi’nde,

Merkezi Kaška Grubu: Kızılırmak ve Aşağı Çekerek, dolayısıyla Yeşilırmak


arasında klasik Phazimonitis bölgesinde

Doğu Kaška Grubu: Kelkit Irmağı’nın doğusunda, Hayaşa’nın batısındadır.87

Hititler’e ait tarihi belgelerin birçoğunda Kaškalar’a rastlamamız mümkündür.


Özellikle Yeni Hitit devleti döneminde büyük kralların çoğu onlarla savaşma
mecburiyetinde kalmışlar ve yıllıklarında detaylı olarak bu halktan bahsetmişlerdir.
Hititler’e baş eğmeyen bu kavim hakkında ayrıntılı bilgiler edindiğimiz başlıca
metinler şunlardır: I. Arnuwanda ve Asmunikal’in duası, I. Šuppiluliuma’nın
kahramanlıkları metni, II. Muršili’nin yıllıkları ve III. Hattušili’nin otobiyografisidir.88

Arnuwanda ve Asmunikal’in dua metinlerinde, Nerik’in Kaškalar’ın eline


geçmesinden sonra Hakmiş’de kurulan Fırtına Tanrısı Tapınağı’na gönderilmek

Alpaslan Ceylan, “Arnuwanda-Asmunikal Dua Metni ve Tarihi Açıdan Değerlendirilmesi”, Atatürk


86

Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Edebiyat Bilimleri Araştırma Dergisi, S.23, Erzurum, 1996, s.2.
87
Alpaslan Ceylan, Hatice Uyanık, “Kaškalar ve Tokat'ın Eskiçağ Tarihinde Kaşkaların Rolü”,
Gaziosmanpaşa Üniversitesi, Tokat Sempozyumu, C.1. Tokat, 2012, s.72.
88
Kurtuluş Kıymet, “M.Ö. II. Binde Orta Karadeniz Bölgesi”, (Danışman: Turgut Yiğit), AÜSBE,
Yüksek Lisans Tezi, Ankara, 2004, s.74.

25
istenen eşyanın, antlaşmalara bağlı kalmayan Kaškalar’dan korunamadığı
anlatılmıştır.89

III. Hattušili’nin otobiyografisinde ise Kaškalar’ın Kral Muvattali zamanında


Hititler’in Kuzey Suriye’nin, hakimiyetine önem verildiğini ve buraya yapılan seferler
sırasında Hattuşa’dan ayrılması durumunda, Kaškalar’ın isyan ederek saldırılarda
bulunmasından bahsedilmiştir. Bu isyanlar nitekim bastırılmış, lakin metinde
Muvattali’nin Hatti ülkesinde olduğu dönemlerde, yine Kaškalar’la savaştığını ve
sonrasında III. Hattušili’nin Kaškalar’ın elinden aldığı Nerik Şehrinin yeniden
yapılanması için çalışmalar yaptığı yazılmıştır.90

Bazı bilim insanlarına göre, Hititler’in yıkılmasında sadece Egeli Kavimler ’in
değil, aynı zamanda Kaškalar’ın kritik zamanlarda yaptığı saldırılardan kesin olarak
etkilendiği anlaşılmıştır. Bu durumda, Hititler’in iki cephede savaşmak zorunda
kalması, Hitit ordularının mağlup edilmesinde önemli bir etken olmuştur.91

Şebinkarahisar Kalesi’nde Kaškalar’ın kale üzerinde bir etkisi olup olmadığı


yapılan çalışmaların yetersiz olması nedeniyle henüz bilinememektedir.

2.2.3. Azzi-Hayaşa ve Bölgedeki Durumu

Anadolu'daki tarih yazım geleneğinin başlangıcı kabul edilen Hitit tarih anlayışı,
yönetim merkezli olarak şekillenmiştir. Hititlerden günümüze ulaşan belgelerde
Anadolu’daki pek çok bölgenin, toplumun ve kentin ilk defa isminin yazıya
geçirilmesi dolayısıyla önemlidir. Azzi- Hayaşa bölgesinin ismine de ilk defa Hitit
belgelerinde rastlanmaktadır.92

M.Ö. II. binyıldan itibaren Hayaşa adı verilen siyasi güç ortaya çıkmıştır. Yüz
elli yılla aşkın varlıklarını devam ettiren Hayaşalılar, Rize’den Giresun’a kadar uzanan

89
Salih Kaymakçı, Kelkit Havzası’nın Eskiçağ Tarihi ve Arkeolojisi, s.36.
90
Salih Kaymakçı, Kelkit Havzası’nın Eskiçağ Tarihi ve Arkeolojisi, s.36.
91
Ekrem Memiş, Eskiçağ Türkiye Tarihi, s.62.
92
Ercüment Yıldırım, “M.Ö. II. Binyılda Harşit Vadisi (Azzi- Hayaşa)”, Mehmet Fatsa (edt.), Harşit
Vadisi, Dokap Bölge Kalkınma İdaresi, Başkanlığı, İstanbul, 2017, s.25.

26
sahil şeridini, iç kesimi ile Erzurum- Erzincan- Bayburt arasında kalan topraklarda
egemen olmuşlardır.93

E. Cavaignac, Hayaşa M.Ö. 14. Yüzyılda Doğu Anadolu’nun tamamını kapsayan


bir krallık olduğunu ve ayrıca Hititlere doğru uzanan bir kısmını da Azzi oluşturduğunu
öne sürmüştür.94

Hitit ve Azzi- Hayaşa ilişkilerine baktığımızda Hitit Kralı I. Šuppiluliuma’nın,


Suriye seferine çıkmadan önce kuzey ve kuzeydoğudaki hakimiyeti sağlamak için
güçlü kaleler inşa ettirdiği bilinmektedir. Sivas ve Zara’nın doğusundaki tepelerde ise
Kaška toprakları bitip Azzi- Hayaşa’nın sınır bölgesi başlamaktadır. Buna istinaden I.
Šuppiluliuma’nın aldığı savunma tedbirleri arasında, Anadolu’nun kuzey doğusuna
lokalize edilen Azzi-Hayaşa Ülkesi10 Kralı ile yaptığı antlaşmada yer almaktadır.
Azzi-Hayaşa Kralı Huqqana ile I. Šuppiluliuma arasında yapılan antlaşma metninde
Šuppiluliuma şöyle demektedir:

1. Hatti ülkesi kralı Majeste Šuppiluliuma şöyle (der):

2. Bak seni Huqqana’yı arkadaki kahramanı

3. Yücelttim ve seni iyi yaptım.

4. Ve seni Hattuša’da ve Hayašalılar arasında iyilikle

5. Tanıttım. Ve sana kız kardeşimi zevce olarak verdim.95

Bu metinden de anlaşıldığı gibi Šuppiluliuma, Azzi-Hayaša Kralı Huqqana’ya


kız kardeşini eş olarak vermiş böylece iki ülke arasındaki dostluğun pekişmesine
katkıda bulunmayı amaçlamıştır.96

Önasya’nın güçlü devletlerinden biri olan Hititler, I. Šuppiluliuma ve II. Murşili


dönemlerinde Hayaşa üzerine seferler düzenlemişler ancak tam anlamıyla Hayaşa

93
Harun Turak, “Hellenistik ve Roma Dönemi Doğu Karadeniz Bölgesi”, s. 24.
94
Mahmut, Pehlivan, “Hayaşa (İÖ XV-XIII Yüzyıllarda Kuzey-Doğu Anadolu)”, Atatürk Üniversitesi
Fen-Edebiyat Fakültesi Yayınları, Erzurum, 1991, s.24.
Özlem Sir Gavaz, “Hitit İmparatorluk Devri Krallarından I. Šuppiluliuma Döneminde Anadolu”, Hitit
95

Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, C.1, S.1, 2008, s. 27.


96
Özlem Sir Gavaz, “Hitit İmparatorluk Devri Krallarından I. Šuppiluliuma Döneminde Anadolu”, s.28.

27
üzerinde egemenlik kuramamışlardır. Savaşçı bir toplum olarak ön plana çıkan
Hayaşalılar, yerleştikleri toprakların kendilerine sağladığı doğal savunma ortamından
büyük ölçüde faydalanmıştırlar. Kelkit Vadisi’nin doğusunda kalan Şebinkarahisar ve
çevresinin ilk defa Hititler zamanında kayıtlara geçtiği ve bu bölgenin Azzi Hayaşa
olarak isimlendirildiği ve burada Hayaşalıların yaşadığını söylememiz mümkündür. 97

2.2.M.Ö. I. Binyılda Şebinkarahisar’ın Durumu

2.2.1. Kimmer ve İskitlerin Bölgedeki Faaliyetleri

Kimmer ve İskitler, ana yurtları Türkistan olan halklardır. Her ikisinin de etnik
kökeni hakkında çeşitli iddialar ileri sürülmüşse de bunlardan birisi de onların Türk
Kültür çemberi içerisinde yer aldıkları yönünde olmuştur.98 İskitler’in yayıldığı
coğrafi alan hakkında ki bilgileri hem yazılı kaynaklardan hem de arkeolojik
verilerden öğrenmekteyiz. Yazılı kaynaklarda İskitler ya giyinişlerine göre ya da
bulundukları coğrafyaya göre adlandırılmıştır. Arkeolojik buluntular İskitler’in M.Ö.
I. Bin yıl içerisinde Tuna Nehri’nden Çin’in batı sınırına kadar uzanmakta olan geniş
bir coğrafyaya yayıldığını ortaya koymuştur.99 Antik Çağda bu bölgenin sınırları daha
çok siyası sınır olmaksızın coğrafi sınırlarla tespit edilmiştir. Bu coğrafi sınırlar,
doğudan batıya doğru Nanşan ve Tiyen-Şan sıradağları ile Oxus Nehri’nden
oluşmaktadır. Bu sınırların arkasında gelen İran platosu, daha çok siyasi bir sınır
niteliği taşımaktaydı ama onu tekrar Kafkas dağları, Karadeniz, Karpatlar ve Tuna
Nehri’nin oluşturduğu doğal sınırlar takip etmektedir.100

Kimmerler Proto-Türkler olarak tanımlanan Ural-Altay kökenli bozkır göçebe


toplumlarının batı kısmını oluşturmaktadır. M.Ö. II. Binyılın başlarından itibaren
M.Ö. VIII. Yüzyıla kadar merkezleri Kırım olmak üzere Karadeniz’in kuzeyinde,
Avrasya bozkırlarında ve Kafkasya bölgesinde yaşamışladır. Güney Rusya’daki
Kimmerlerle ilişkili olan arkeolojik buluntuların, M.Ö. II. Binyıl başlarına uzanmasına

97
Salih Kaymakçı, Kelkit Havzası’nın Eskiçağ Tarihi ve Arkeolojisi, s.41.
98
İbrahim Tellioğlu, “Kimmer ve İskit Göçlerinin Doğu Anadolu Bölgesindeki Etkileri” AÜ Türkiyat
Araştırmaları Enstitüsü Dergisi, S.27, Erzurum, 2005, s.238.
99
İlhami Durmuş, İskitler, Akçağ Yayınları, 6.Baskı, Ankara, 2017, s.48.
100
İlhami Durmuş, s.49.

28
rağmen, yazılı kaynaklarda isimlerinin geçmesi ancak M.Ö. VIII. Yüzyıldan itibaren
mümkün olmuştur. Antik Yunan kaynaklarında Kymmerioi/Kymmerios şeklinde
geçmektedirler.101

İskitler’in siyasi tarihlerine ilişkin en çok bilgi veren antik yazar Herodotos’tur.
Eserinde, Helen Dünyası’na ait olmayan “öteki halklar” arasında Mısırlılara, sonra da
İskitlere yer vermiştir. Herodotos’un İskitlere bu ilgisinin nedeni, Büyük Hellen
Kolonizasyon Hareketi kapsamında Karadeniz kıyılarında kendilerine koloniler kuran
Helenlerin İskitlere komşu olmasından kaynaklanmaktadır. İskitlere bu kadar ilgili
olan Herodotos, Kimmerlere ise kayıtsız kalmıştır. 102

Karadeniz’in kuzeyine yerleştikleri bilinen Kimmerler İskitler’in baskılarından


dolayı yerlerini terk etmiş ve Önasya bölgesine göç etmek zorunda kalmıştırlar. Bu
göç olayı ve İskitler’in Kimmerler’i takip etmesini Herodotos şu şekilde anlatmaktadır.

“Bugün de Skythia da Kimmer kaleleri vardır. Kimmer Boğazı vardır. Besbelli


Kimmerler Skythler’den kaçarlarken Asya’dan geçmişler ve Khersonesso’da
içinde bugün Sinope’li Yunan kolonlarının oturdukları kentler kurmuşlardır.
Yine, besbelli peşlerinden gelen Skythler Media’yı yollarını şaşırdıkları için
istila etmemişlerdir. Zira Kimmerler kaçarlarken kıyı boyunu bırakmamışlar,
oysa Skythler onları içeriye sapıp Media’yı girdikleri güne kadar, Kafkasları
sağlarına alarak izlemişlerdir. Bu da üçüncü bir anlatıdır. Yunanlılar da
barbarlar da böyle anlatırlar.”103

İskitler’den kaçan Kimmerler, Kafkasya’ya doğru göç hareketine geçip


Kafkasya geçitlerinden geçerek Doğu Anadolu’yu işgal etmeye başlamıştır.
Anadolu’nun doğusuna egemen olan Urartu Devleti’nin sınırları MÖ. VIII. yüzyılın
ortalarında Kuzey Suriye ve Fırat’a aynı zamanda Kafkaslara kadar olan bölgeye kadar
uzanmaktadır. Urartu Devleti’nin yayılmacı hareketi bölgenin önemli devletlerinden

101
Taner Tarhan, “Ön Asya Dünyasında İlk Türkler: Kimmerler ve İskitler”, İstanbul Üniversitesi
Edebiyat Fakültesi, İstanbul, 2013, s.912.
Ferit Baz, “Herodotos’un anlatımlarına göre, İskitlerin Kimmerleri Takip Meselesi”, Cedrus 4,
102

2016, 47-48.
103
Herodotos, Herodot Tarihi, (Çev. Müntekim Ökmen), Remzi Kitabevi, İstanbul, 2006, IV. Kitap-12,
s.291.

29
biri olan Asur Devleti’ni de endişelendirmiştir, ancak Kimmerler’in Ön Asya’ya
yaptığı bu istila hareketi sonucunda Urartu Devleti Asur Devleti’nin nüfuz
bölgesinden çekilmiş bununla birlikte Kimmerler’i yerlerinden eden İskitler, dolaylı
yoldan Ön Asya Devletleri’nin kaderini etkilemiştir.104

Yazılı belgeler ve arkeolojik buluntuların ışığında Kimmerler’in Batı ve Orta


Anadolu ile üzerine araştırma yaptığımız bölümün içinde yer aldığı Doğu Karadeniz
Bölgesi kıyılarına kadar ilerlemiş oldukları, hatta batıda Karadeniz Ereğlisi’nden
doğuda Trabzon’a kadar olan kıyı kesiminde egemenlik kurdukları bilinmektedir.105

Şebinkarahisarlı araştırmacı yazar Hasan Tahsin Okutan’a göre Kimmerlere ait


eserlere Şebinkarahisar’da rastlanmaktadır. Okutan’a göre Gerek Hititler ve
Amazonlar ve gerekse Kimmer’ler zamanında, Karahisar kasabası bugünkü Isola
köyünde bulunmaktaydı. Derebeylik şeklinde idare edilen bu kasaba sakinleri üst üste
vuku bulan yedi yıllık bir kıtlık ve açlık zamanında bulundukları yerleri bırakarak bir
kısmı göç etmiş ve bir kısmı da Ordu ile Şebinkarahisar arasındaki 3040 metre
yüksekliğindeki Karagöl Dağının Kırklar tepesine çıkıp sığınmışlar ve bu kıtlık
yıllarını orada geçirmişlerdir.106

Kimmerler’in Karadeniz Bölgesi üzerinde etkisi olmasına karşın, İskitler daha


çok Anadolu’da büyük ölçüde Urartu Krallığı ile uğraştıkları bu nedenle de Doğu
Anadolu’da görüldükleri yazılı kaynaklardan anlaşılmaktadır.107

İskitler’in en önemli gelir kaynağı Karadeniz’in kuzeyinde ki Yunan


kolonilerinin ihtiyacını karşılayan tahıl ticaretidir. Bu bölgede yapılan ticaretin
Şebinkarahisar bölgesini etkilediğini söyleyebiliriz. Arkeolojik araştırmaların verdiği
bilgiler doğrultusunda Anadolu’da İskit yerleşim yerine rastlanmamıştır. Anlaşıldığı
üzere Kimmer ve İskitler M.Ö. II. Binyıldan itibaren çalışma bölgemizin içerisinde
olduğu doğu bölgesinde hakimiyet sürmüştürler. Ancak Şebinkarahisar Kalesi’nde

Tuğba Yılmaz, “İskitler: Siyasi ve Kültür Tarihi”, MSGSÜ, Fen Edebiyat Fakültesi, Tarih Bölümü,
104

Yayınlanmamış Makale, İstanbul, 2015, s.13.


105
Salih Kaymakçı, Kelkit Havzası’nın Eskiçağ Tarihi ve Arkeolojisi, s.56.
106
https://www.giresunbelediyesehirtiyatrosu.com/2016/12/30/giresunun-tarihcesi/ (15.06.2020)
107
Salih Kaymakçı, Kelkit Havzası’nın Eskiçağ Tarihi ve Arkeolojisi, s.56.

30
yapılan çalışmalarda henüz Kimmer ve İskit varlığına dair bir bilgi bulunamamıştır.
Onlardan günümüze kalan kültür varlıkları neredeyse yok denecek kadar azdır.108

2.2.2. Med ve Pers Egemenliğinde Şebinkarahisar Kalesi

Med ve Pers isimlerine ilk olarak, Londra’da British Museum’da sergilenen,


Asur kralı olan Salmanasar III’e ait Siyah Obelisk olarak adlandırılan dikilitaşta
rastlanmıştır. Asur kaynaklarında Persler’den ziyade Medler’den bahsedilmektedir.
Bunun nedeni olarak ise Med ülkesi olan Zağros bölgesinin, Asur ülkesi için askeri ve
ekonomik açıdan anlam ifade etmesinden kaynaklanmaktadır.109

Medler, M.Ö. 7. Yüzyılın ortalarında siyasi bir teşekkül olarak ortaya çıkmaya
başlamışlar ve Kralları Kyaksares önderliğinde M.Ö 612’de Asur egemenliğine son
vererek Urartu toprakları da dahil olmak üzere tüm Doğu Anadolu’yu kısa sürede ele
geçirip, devletin sınırlarını Kızılırmak’a kadar genişletmişlerdir. Kyaksares ile Lydia
kralı Alyattes arasında M.Ö. 590 yılında yapılan savaşta Kızılırmak sınır olarak kabul
edilmiştir. Çizilmiş olan bu sınırla Şebinkarahisar bölgesinin de Med egemenliği
içerisinde olduğunu söylememiz mümkündür. Ancak bölgede Med hakimiyetini
destekleyecek herhangi bir arkeolojik buluntu veya yazılı belgelere ne yazık ki
ulaşılamamıştır.110

M.Ö. II. Binyılda gerçekleşen Hint- Ari göçü nedeniyle Hazar Gölü’nün
doğusundan geçerek İran coğrafyasına giren Persler, daha sonra Hazar Gölü’nün
güneyine ve oradan da Urmiye Gölü’nün batısına gelerek buraya yerleşmişlerdir.111
İran coğrafyasında bir uygarlık oluşturan Persler tarihteki farklı toplumlar tarafında
Parsa, Parşua, Pers veya Far gibi isimlerle anılmışlardır.112

108
Salih Kaymakçı, Kelkit Havzası’nın Eskiçağ Tarihi ve Arkeolojisi, s.59.
İbrahim Üngör, Akın Bingöl, “İskender’in Rüyası: Persler”, Düşünce Dünyasında Türkiz Siyaset ve
109

Kültür Dergisi, Y.6, S.35, 2015, s.31.


110
Salih Kaymakçı, Kelkit Havzası’nın Eskiçağ Tarihi ve Arkeolojisi, s.59-60.
111
Eray Karatekir, “Persler Anadolu’da: büyük Kyros’un Lydia Seferi ve Sonuçları”, Uluslararası
Tarih Araştırmaları Dergisi, Y.2, S.1, 2018, s.2.
112
Hasan Bahar, Eskiçağ Uygarlıkları, Kömen Yayınları, 6. Baskı, Konya, 2016, s.298.

31
Ahameniş Hanedanlığı, M.Ö. 6. Yüzyılda dağınık şekilde yaşamakta olan Pers
kabilelerini birleştirerek siyasal bir güç olmuşturlar. Pers kralı olan Büyük Kiros
devletin başına geçer geçmez, Babil Kralından aldığı destekle aynı soydan geldikleri
Medler’e savaş açmış ve Med hakimiyetine son vermiştir.113 Babil’de bulunmuş olan
bir silindir mühür üzerinde Büyük Kiros kendini şöyle tanıtmaktadır:

“Ben Kiros’um büyük kral, güçlü kral, Babil’in kralı, Sümer ve Akad’ın kralı,
dünyanın dört bucağının kralı, Anşan’ın kralı büyük kral Kambyses’in oğlu, Anşan’ın
kralı büyük Kral Kiros’un torunu, Anşan’ın Kralı büyük kral Teispes’in torununun
çocuğu, ölümsüz kral ailesinin bir ferdi.”. 114

Pers Kralı II. Kiros ve Med Kralı Astyges’in yapmış olduğu savaşta, Astyges’in
hakimiyetini kaybetmesinde üç önemli unsur bulunmaktadır. Bunlardan birincisi, Med
halkından ileri gelenlerin Kiros’u desteklemeleri, özellikle Astyges’in askerlerinin
savaş esnasında taraf değiştirmesi, ikincisi; Kiros’un, Med hakimiyeti altında yaşayan
Med halkından destek alması, üçüncüsü ise, Kiros’un başta askeri konularda olmak
üzerek kişisel becerilerinin üstün olmasıdır. Pers İmparatorluğu’nun kurulmasıyla
birlikte Medlerin İran’daki dinamik görevleri büyük oranda azalmakla birlikte
tamamen ortadan kalkmamıştır. Soy ve kültürel bakımdan akrabalıkları olan Perslerin
ardından imparatorluk içindeki en önde gelen halk olarak varlıklarına devam
etmişlerdir.115

Kiros Anadolu’yu satraplıklara bölerek yönetmiştir. Şebinkarahisar ve


Şebinkarahisar Kalesi’nin içinde bulunduğu satraplık ise Doğu Karadeniz
Satraplığıdır. Bu satraplık Herodotos’a göre 19. Hükümet olup, sınırları Ordu ve
Trabzon illeri arasındaki bölgeyi kapsamaktaydı. Pers hakimiyetinin Anadolu’ya
yayılması ve yaklaşık olarak ondan sonraki yüz elli yıl içerisinde, Şebinkarahisar
Kalesi’ni doğrudan ilgilendirecek tarihi gelişmeleri henüz bilememekteyiz. 116

113
Aliye Erol Özdizbay, Eski İran Tarihi, İÜAUEF, Tarih Lisans Programı, İstanbul, 2018, s.58-59.
114
Aliye Erol Özdizbay, Eski İran Tarihi, s.60.
115
Eray Karatekir, “Çivi Yazılı Belgeler ve Antik Kaynaklar Işığında Pers İmparatorluğu’nun
Kuruluşu”, Bartın Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Dergisi, C.1, S.2, 2016, s.149-150.
116
Salih Kaymakçı, Kelkit Havzası’nın Eskiçağ Tarihi ve Arkeolojisi, s.60.

32
2.2.3 Hellenistik ve Roma Egemenliğinde Şebinkarahisar Kalesi

Hellenler’in, Makedonya Egemenliğinden kurtulmak istemeleri ve Philippos’un


ölmesini fırsat bilmeleri üzerine, Philippos’un oğlu ve ardından tahta geçecek olan
oğlu İskender, Thebai’yi tahrip ederek isyanı bastırmış ve Korinthos’ta “Hellen
Birliği”ni yeniden sağlamıştır. 117

Hellen birliğinin tekrar sağlanmasının ardından İskender M.Ö. 334- 325 yılları
arasında Pers Devleti’ne karşı bir fetih hareketine başlamıştır. Bu seferin başlıca
nedeni, İskender’in babasından miras kalan devleti büyük bir dünya imparatorluğu
haline getirmek istemesi ve Önasya’nın zenginliklerinden faydalanma isteği vardır.118

İskender, M.Ö, 334 yılında Çanakkale boğazından Anadolu’ya girmiş ve


Persler’e karşı giriştiği ilk mücadele de Granikos’u aşıp Anadolu sahillerini ve
şehirlerini ele geçirmeyi planlamıştır.119 Çanakkale bölgesi üzerinde egemenlik
kurduktan sonra, yaptığı plan gereği güneye, eski Lidya krallığı ve sonra Pers satraplık
merkezi olan Sardes üzerine yürümüş ve şehri ele geçirmiştir.120

İskender’in asıl hedefi III. Darius ile karşılaşmak olduğundan yönünü güney
batıya doğru çevirmiş, Karadeniz’e çıkmayı lüzumsuz bulmuştur. Fakat yine de
Paphlogonia elçilerinin İskender’e uluslarının ona karşı boyun eğdiklerini
bildirmesiyle Kızılırmak Irmağı’nın batısında yer alan toprakların tümü İskender’in
hakimiyeti altına girmiş bulunmaktaydı. Doğu Karadeniz bölgesi ise tamamen bu
egemenliğin altına girmemiştir. 121

Pers İmparatorluğu, Büyük İskender tarafından tamamen fethedildiğinde,


araştırma konumuz olan Şebinkarahisar bölgesi de fethedilen bölge arasında olmuş,
ancak Büyük İskender M.Ö. 331 yılında Pontos’u kendi imparatorluğuna bağlamış

117
Bülent İplikçioğlu, Hellen ve Roma Tarihinin Anahatları, Arkeoloji Sanat Yayınları, 3.Baskı,
İstanbul, 2015, s.42.
118
Bülent İplikçioğlu, Hellen ve Roma Tarihinin Anahatları, s.43.
119
Salih Kaymakçı, Kelkit Havzası’nın Eskiçağ Tarihi ve Arkeolojisi, s.60.
Cuma Ali Yılmaz, “Büyük İskender’in Hayatı ve Faaliyetleri”, (Danışman: Yüksel Arslantaş),
120

FÜSBE, Doktora Tezi, Elazığ, 2016, s.92.


121
Salih Kaymakçı, Kelkit Havzası’nın Eskiçağ Tarihi ve Arkeolojisi, s.60-61.

33
olmasına rağmen hiçbir zaman bu topraklara girmemiştir. Büyük İskender’in
ölümünün ardından sonra da Diodokhları tarafından bu toprakları
önemsenmemiştir.122

Şebinkarahisar’ın da içinde bulunduğu Doğu Karadeniz Bölgesi’nin Hellenistik


Dönemde Makedonya’ya bağlandığını gösteren herhangi bir bilgi olmadığı için, Doğu
Karadeniz Bölgesi’nin Büyük İskender İmparatorluğu’nun dışında kaldığını
söylememiz mümkündür.123

Pontos Devleti’nin yıkılışında sonra Şebinkarahisar’ın batı bölümünü oluşturan


topraklar, Roma Devleti’nin yönetimine girmiştir.124 Anadolu’ya hâkim olan Roma,
Doğu Karadeniz bölgesini başlangıçta Deitoros, Polemon’lar gibi vasal krallarla
yönetmeyi uygun bulmuştur. Fakat Part savaşlarında Trabzon, Roma’nın Doğu
Anadolu’daki ordusunun önemli bir ikmal limanı olduğundan dolayı, İmparator Nero
zamanında bölgenin, vasal krallıklarla yönetilmesinden vazgeçilmiş ve Roma
İmparatorluğu’nun doğu sınırları Lejyonlar aracılığıyla korunmaya ve askeri
garnizonların yerleştiği bölge direkt olarak Roma’dan atanmış yöneticilerin idaresi ile
yönetilmeye başlanmıştır.125

Pompeius Pontos Kralı VI. Mithradates ile uzun yıllardır süren savaşı
nihayetinde zafer ile sonuçlandırmıştır.126 Bu dönemde VI. Mithradates savaşının
muzafferi olan Pompeius, kazanmış olduğu bu zafere atfen Dasteira yakınlarında
yaralı ve emekli askerlerin yerleşebileceği Nikopolis/ Zafer kentini (Şebinkarahisar-
Kelkit arasında Yeşilyayla, Eskihisar) kurmuştur. Ayrıca Şebinkarahisar’da bulunan
ve çalışma konumuz olan Şebinkarahisar Kalesi’ni onararak burasını önemli bir askeri
garnizon haline getirmiştir. Şebinkarahisar’ın Roma döneminde ki ismi Koloneia
olarak geçmektedir. Ayrıca Kaymakçı’nın yapmış olduğu müze çalışmalarında
Şebinkarahisar’ın Roma dönemine ait buluntularına rastlanılmıştır. Ancak bu

122
Salih Kaymakçı, Kelkit Havzası’nın Eskiçağ Tarihi ve Arkeolojisi, s.61.
123
Salih Kaymakçı, Kelkit Havzası’nın Eskiçağ Tarihi ve Arkeolojisi, s.61.
124
Salih Kaymakçı, Kelkit Havzası’nın Eskiçağ Tarihi ve Arkeolojisi, s.61.
125
Mehmet Bilgin, Doğu Karadeniz, Ötüken Yayınları, 4. Baskı, Ankara, 2007, s.60.
126
Oğuz Tekin, Eski Yunan ve Roma Tarihine Giriş, İletişim Yayınları, 11. Baskı, 2016, s.215.

34
buluntuların müzeye satın alma yolu ile gelmesinden dolayı bu buluntuların bölgeye
ait olup olmadığı bilinememektedir.127

127
Salih Kaymakçı, Kelkit Havzası’nın Eskiçağ Tarihi ve Arkeolojisi, s.61.

35
3. Sonuç
Tarihin değişmeyen üç ana unsuru olan zaman, insan ve mekân unsurları
olmadan tarihi bilim penceresi içerisinde izlememiz mümkün değildir. Dünya üzerinde
var olan insan toplumları kesin olarak bir yer işgal etmektedirler. İnsanların dünya
üzerinde işgal ettiği bir yer olan Anadolu coğrafyası Asya, Avrupa ve Afrika kıtaları
ile çevrilmiş durumda olup Asya ve Avrupa’yı birbirine bağlayan köprü
durumundadır. Anadolu coğrafyası tarihin pek çok döneminde önemli bir yerleşime
sahne olmuştur. Bu bakımdan pek çok kültürün birleştiği bir yer konumundadır.
Anadolu tarihinin meydana gelmesinde yeryüzü şekilleri, akarsuları ile iklim ve bitki
örtüsü oldukça büyük bir rol oynamıştır. Anadolu’nun bu faktörleri insan
toplumlarının gelişim sürecine imkân tanımıştır. Anadolu coğrafyasının zengin doğal
kaynakları sayesinde farklı toplumlar birbirinden bihaber Anadolu’nun farklı
bölgelerinde gelişim imkânı bulmuştur.

Anadolu’nun yedi coğrafi bölgesinden biri Karadeniz Bölgesi, kendi içerisinde


Batı, Orta ve Doğu Karadeniz olarak üç bölgeye ayrılmıştır. Çalışma sahamız olan
Doğu Karadeniz Bölgesi Giresun, Trabzon, Gümüşhane, Bayburt, Rize ve Artvin
illerinden oluşmaktadır. Doğu Karadeniz Bölgesi’nde iklim ılıman ve nemli
durumundadır. Sulu tarım yapılmakta olup, yamaç üzerine kurulmuş olan köyler
birbirinde dağınık bir şekilde yerleşmiştirler. Karadeniz bölgesinde Yunan
Kolonizasyon dönemlerinden çok daha öncesinde yaşayan kavimlerin olduğu
bilinmektedir. Bu bölgeye gelen kavimler yerli halk ile dostça ilişkiler kurmuşlardır
veya mücadele içerisinde bulunmuşturlar. Bu bölgede yaşayan halklar Byzerler,
Makronlar, Kolkhlar, Mossynoikler, Khalybler ve Amazonlar’dır.

Karadeniz Bölgesinde yapılan en önemli ticaret bölgenin sağlamış olduğu


olanaklardan kaynaklanan balık ticaretidir. Bölgede balık, kurutulmuş balık, işlenmiş
balık ürünlerinin ticareti en erken önemli bir ekonomik kaynaklardan birisi olmuştur.
Ayrıca bölgede yapılan madencilik faaliyeti de önemli durumdadır. Yukarıda ismini
zikretmiş olduğumuz halklardan olan Kolkhlar madencilik faaliyetlerini yürüten bir
kavim olmuştur. Ekonomik olarak bir diğer faaliyet ise köle ticareti olmuştur. Bu
dönemde Karadeniz Bölgesi, Ege Bölgesi için önemli bir köle pazarı durumundadır.

36
Polybius eserinde bu bölgede yapılan köle ticaretine değinmiştir. Yunanların bu
bölgeye gelmelerinden sonra bölgede ki inanç sistemi de değişikliğe uğramıştır.
Yunanların gelişi ile bölgede ki geleneksel tanrı, tanrıca ve kahramanları halk
tarafından tapınım görmüştür.

Çalışma sahamız olan Şebinkarahisar ilçesi, Doğu Karadeniz Bölgesi’nin bir ili
olan Giresun şehri içerisinde yer almaktadır. Şebinkarahisar ilçesinin doğusunda
Alucra, kuzeyinde Dereli, kuzeydoğusunda Yağlıdere, güneydoğusunda Çamoluk ve
Sivas ilinin şehir sınırları içerisinde yer alan batısında Koyulhisar, güneydoğusunda
Akıncılar, güneyinde Suşehri ile Ordu şehri sınırları içerisinde yer alan Mesudiye
ilçesiyle komşu durumundadır. Şebinkarahisar’ın iklimi yarı kurak İç Anadolu iklimi
ile nemli Karadeniz iklimi arasında olduğundan dolayı bir geçiş iklimi yaşanmaktadır.
Bölge aynı zamanda Doğu Karadeniz ile Doğu Anadolu Bölgesi arasında coğrafi bir
geçiş bölgesi durumundadır. Şebinkarahisar ilçesinde çalışma konumuz olan
Şebinkarahisar Kalesi dışında, İsola Kalesi, Kaledere Kalesi, Meryemana manastırı
gibi pek çok eskiçağın kültürel mirasları yer almaktadır.

Şebinkarahisar Kalesi, ilçenin güney ve güneydoğu doğrultusunda Hacıkayası


olarak adlandırılan bir tepe üzerinde kurulmuştur. Kale iç ve dış kale olmak üzere iki
bölümden oluşmaktadır. Kalenin kuzey-güney rotasında kalan sur duvarları tamamen
tahrip durumdadır. Giriş kısmında başlayarak güneybatıya doğru yönlenen surlar,
kırılma ve kesintilerle devam ederek, Kızlar kalesi olarak tanımlanan güneybatı
köşesini oluşturduktan sonra doğuya doğru devam etmektedir. Kalenin iç surları,
düzensiniz bir biçimde dikdörtgen planlı olacak şekilde dizayn edilmiştir. Kalenin
mevcut surlarında özel bir süsleme olmamasına karşın, kapılardaki törpülemeler, kule
yapısındaki taşçı işaretleri ve en önemli günümüzde yerinde olmayan giriş
kitabesindeki kartal kabartmaları, kalenin süslemesinde kullanılan öğelerdir.

Şebinkarahisar Kalesinin tam olarak ne zaman yapıldığı henüz kesin bir şekilde
tespit edilememiştir. M.Ö. II. Binyıl halklarından olan ve Anadolu’da büyük bir
egemenlik sağlayan Hititler döneminde Şebinkarahisar Kalesi’nin İsola kalesi olduğu
Hasan Tahsin Okutan tarafından görüş olarak sunulmuştur. Giresun İlinin arkeolojik
çalışmalarına devam etmekte olan Salih Kaymakçı 2018 yılında ki arkeolojik yüzey

37
araştırmasında, Şebinkarahisar Kalesi’nde yapmış olduğu çalışmalarda Erken Tunç
Çağı ile M.Ö. II. Binyıl dönemine ait Keramik tespitinde bulunmuştur. Bu sonuçlardan
yola çıkarak Kale’nin tarihini M.Ö. II. Binyıllara yani Hitit dönemine götürmemiz
mümkün olabilir. Ancak bu çevrede Roma dönemine kadar bölgenin tarihini
aydınlatabilecek bir yazı bulunamamıştır. M.Ö. II. Binyıl topluluklarından olan
Kaškalar’ın ise Şebinkarahisar Kalesi üzerinde bir etkisi olup olmadığı henüz
belirlenebilmiş değildir. Bu dönemin ve bölgenin bir diğer halkı ise Azzi-
Hayaşa’lardır. Kelkit Vadisi’nin doğusunda kalan Şebinkarahisar ve çevresinin ilk
defa Hitiler zamanında kayıtlara geçtiği ve bu bölgenin Azzi-Hayaşa olarak
isimlendirildiğini mevcut çalışmalardan yola çıkarak söylememiz mümkündür.

M.Ö. I. Binyılda ise bölgede Kimmer ve İskitleri görmekteyiz. Arkeolojik


buluntular ve yazılı belgeler doğrultusunda Kimmerler’in Batı ve Orta Anadolu ile
Doğu Karadeniz Bölgesinin kıyılarına kadar ilerlemiş oldukları ve egemenlik
kurdukları bilinmektedir. Şebinkarahisarlı araştırmacı yazar Hasan Tahsin Okutan’a
göre Kimmerlere ait eserlere Şebinkarahisar’da rastlanmaktadır. Kimmer’ler
zamanında, Şebinkarahisar Kasabası günümüzdeki İsola köyündedir. Kimmerler’in
Karadeniz Bölgesi üzerinde etkisi olmasına karşın, İskitler çoğunlukla Doğu Anadolu
Bölgesinde Urartu Krallığı ile mücadele içerisinde olmuşturlar. Lakin İskitler
Karadeniz Bölgesine tahıl ticareti yaparak gelir elde etmişlerdir. Bu bölgede yapılan
ticaret muhtemelen Şebinkarahisar bölgesini de etkilemiştir. Şebinkarahisar Kalesinde
yapılacak çalışmalarla Kimmer ve İskit varlığının olup olmadığı anlaşılacaktır. Bu
bakımdan her iki toplumun Kaleye henüz bir etkisi olup olmadığı bilinememektedir.
Bölgede daha sonraları ise Pers hakimiyetini görmekteyiz. Pers hükümdarı olan Kiros
Anadolu’yu satraplıklara bölerek hükm etmiştir. Şebinkarahisar ve kalesi Doğu
Karadeniz satraplığı içerisinde yer almaktadır. Doğu Karadeniz Satraplığı Ordu ve
Trabzon illeri arasındaki bölgeyi kapsadığından Şebinkarahisar ve Şebinkarahisar
Kalesi de bu bölge içerisinde yer almaktadır. Ancak bu bölgeyi direkt olarak
ilgilendiren tarihi bir gelişim henüz bulunamamaktadır.

Büyük İskender’in Anadolu’yu fethi sırasında ise Şebinkarahisar’ında içinde


bulunduğu Doğu Karadeniz Bölgesi’nin Hellenistik dönemde Makedonya’ya

38
bağlandığını gösteren bir belge olmadığından dolayı, Doğu Karadeniz Bölgesi’nin
Büyük İskender İmparatorluğu’nun dışında kaldığını söyleyebiliriz. Nitekim
Şebinkarahisar Kalesi’nin durumu hakkında bu dönem için bir bilgi sahibi değiliz. Son
olarak Roma dönemine değinecek olursak Pompeius’ un VI. Mithradates’e karşı
kazandığı zaferden sonra Şebinkarahisar yakınlarında Zafer/Nikopolis Kentini, emekli
ve yaralı askerleri için kurdurtmuştur. Ayrıca Şebinkarahisar Kalesi’ni de onartmış ve
Askeri garnizon haline getirtmiştir. Bu bakımdan Şebinkarahisar Kalesi’nin Roma
döneminde önemli bir konumda olduğunu söylememiz mümkündür. Nitekim
Kaymakçı’nın yapmış olduğu müze çalışmalarında da Roma dönemine ait buluntular
saptanmıştır.

Sonuç olarak bölgede yapılan Yüzey araştırmaları ve arkeolojik kazılar yeterli


durumda değildir. Bölgenin dağlık olması veyahut diğer sebeplerden dolayı
Şebinkarahisar Kalesi’nin tarihi çağları henüz tam olarak aydınlatılamamıştır. Kale
üzerinde ciddi araştırmalar sonucunda tüm bu belirsizlikler ortadan kaldırılabilir ve
kalenin bir kültür mirası olduğu ortaya çıkarılabilir. Umarım yapmış olduğumuz bu
çalışma Şebinkarahisar ve Şebinkarahisar Kalesi’nin tarihini aydınlatmakta önemli bir
adım olmuştur.

39
Kaynakça
AKTAŞ, Esen, “Antik Çağda Doğu Karadeniz Bölgesi Kıyı Yerleşimleri ve Yerleşim
Stratejileri” (Danışman: Yücel Şenyurt), GÜSBE, Yüksek Lisans Tezi, 2007.

AKTAŞ, Esen, “Roma İmparatorluk Dönemi’nde Orta ve Doğu Karadeniz Bölgesi


Yerleşimleri”, (Danışman: Aynur Civelek), AMÜSBE, Doktora Tezi, 2018.

ASARKAYA, Yusuf, “Hesiodos’a göre Yunan Tanrıları ve Sıfatları”, EÜSBE,


(Danışman: Mustafa Ünal), Yüksek Lisans Tezi, Kayseri, 2010.

AYDIN, Bülent, “Şebinkarahisar Kalesi”, Yayınlanmamış Makale, 2013.

BAHAR, Hasan, Eskiçağ Uygarlıkları, Kömen Yayınları, 6. Baskı, Konya, 2016.

BAZ, Ferit, “Herodotos’un anlatımlarına göre, İskitlerin Kimmerleri Takip Meselesi”,


Cedrus 4, 2016, s.47-48.

BEKDEMİR, Ünsal., ERTÜRK, Mustafa., GÜNER, İbrahim, “Giresun’un Tarihi,


Coğrafyası”, Doğu Coğrafya Dergisi, S.6, 2000, s.3-4.

BİLGİN, Mehmet, Doğu Karadeniz, Ötüken Yayınları, 4. Baskı, Ankara, 2007.

BONNEFOY, Yves, Mitolojiler Sözlüğü, (Çev. Levent Yılmaz), Dost Kitabevi


Yayınları, 2000.

BULFINCH, Thomas, Klasik Yunan ve Roma Mitolojisi, (Çev. Özgür Umut Hoşafçı),
İnkılap Kitabevi, İstanbul, 2017.

CEYLAN, Alpaslan, “Arnuwanda-Asmunikal Dua Metni ve Tarihi Açıdan


Değerlendirilmesi”, Atatürk Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Edebiyat
Bilimleri Araştırma Dergisi, S.23, Erzurum, 1996, s.2.

CEYLAN, Alpaslan., UYANIK, Hatice; “Kaškalar ve Tokat'ın Eskiçağ Tarihinde


Kaşkaların Rolü”, Gaziosmanpaşa Üniversitesi, Tokat Sempozyumu, C.1. Tokat,
2012.

CONNER, Nancy, Her Yönüyle Klasik Mitoloji, (Çev. Deniz Candaş), Arkadaş
Yayınevi, Ankara, 2017.

CÖMERT, Bedrettin, Mitoloji ve İkonograf, De ki Basım, Ankara, 2010.

40
ÇİZİKÇİ, Semih Yaşar, “Karadeniz’de Grek Kolonizasyonu”, OMÜSBE,
Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Samsun, 2015.

DANIK, Ertuğrul, “Şebinkarahisar Kalesi”, Sanat Tarihi Dergisi, S.13/3, 2004, s.63.

DURMUŞ, İlhami, İskitler, Akçağ Yayınları, 6.Baskı, Ankara, 2017.

EMİR, Osman, “Grek Kolonizasyon Dönemi’nde Karadeniz’de Önemli Bir Geçim


Kaynağı: Köle Ticareti”, Karadeniz İncelemeleri Dergisi, S.10, 2011.

EMİR, Osman, “Prehistorik Dönemden Roma Dönemine Kadar Trabzon ve Çevresi”,


(Danışman: Süleyman Çiğdem), AÜSBE, Yüksek Lisans Tezi, Erzurum, 2008.

ERHAT, Azra, Mitoloji Sözlüğü, Remzi Kitapevi, İstanbul, 2015.

EROL ÖZDİZBAY, Aliye, Eski İran Tarihi, İÜAUEF, Tarih Lisans Programı,
İstanbul, 2018.

ESTIN, Collete, Yunan ve Roma Mitolojisi, (Çev. Musa Eren), Tübitak Popüler Bilim
Kitapları, Ankara, 2002.

GRAVES, Robert, Yunan Mitleri, (Çev. Uğur Akpur), Say Yayınları, İstanbul, 2010.

HAKMAN, Meral, “Bir Anadolu Tanrısı Olarak Zeus’un Tabiat ile İlişkisi Üzerine
Bir Gözlem”, Çevrimiçi Tematik Türkoloji Dergisi, Aksaray, 2013, s.4.

HATİPOĞLU, Elif, ““Yer” İçin Konut Tasarlama: Doğu Karadeniz Bölgesi Kırsal
Alanı”, (Danışman: Nimet Candaş Kahya), KTÜFBE, Yüksek Lisans Tezi,
Trabzon, 2014.

Herodotos, Herodot Tarihi, (Çev. Müntekim Ökmen), Remzi Kitabevi, İstanbul, IV.
Kitap-12, 2006.

HESIODOS, Tanrıların Doğuşu-Theogonia, (Çev. Furkan Akderin), Say Yayınları,


İstanbul, 2015.

IŞIK, Adem, “Karadeniz Bölgesinde Eskiçağ Halkları”, Sakarya Üniversitesi Eğitim


Fakültesi Dergisi, 2008, s.181-182.

IŞIK, Adem, Antik Kaynaklarda Karadeniz Bölgesi, Türk Tarih Kurumu Basımevi,
Ankara, 2001.

41
IŞIK, Adem, Pers, “Hellenistik ve Roma İmparatorluk Dönemlerinde Paphlagonia ve
Pontus Bölgesi Kültleri”, (Danışman: Mehmet Özsait), İÜSBE, Doktora Tezi,
İstanbul, 2004.

IŞIK, Adem, Pontos Tanrıları, Dorlion Yayınları, Ankara, 2020.

İPLİKÇİOĞLU, Bülent, Eskiçağ Tarihinin Ana Hatları, Bilim Teknik Yayınevi, 2013,
İstanbul.

İPLİKÇİOĞLU, Bülent, Hellen ve Roma Tarihinin Anahatları, Arkeoloji Sanat


Yayınları, 3.Baskı, İstanbul, 2015.

KARATEKİR, Eray, “Çivi Yazılı Belgeler ve Antik Kaynaklar Işığında Pers


İmparatorluğu’nun Kuruluşu”, Bartın Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Dergisi,
C.1, S.2, 2016, s.149-150.

KARATEKİR, Eray, “Persler Anadolu’da: büyük Kyros’un Lydia Seferi ve


Sonuçları”, Uluslararası Tarih Araştırmaları Dergisi, Y.2, S.1, 2018, s.2.

KAYMAKÇI, Salih, “Antikçağ ’da Kelkit Vadisi’ndeki İnanç ve Tapınımlar-Kültler”,


TÜBA-AR Dergisi, S.15, 2012, s.81.

KAYMAKÇI, Salih, “Doğu Pontos Bölgesi Kaleleri ve Basamaklı Tünellerine Bir


Örnek: Kaledere Kalesi- Yeni Bulgular Işığında Arkeolojik Bir Değerlendirme”,
Karadeniz İncelemeleri Dergisi, C.14, S.28, 2020, s.571.

KAYMAKÇI, Salih, “Yüzey Araştırmaları Işığında Şebinkarahisar’ın M.Ö. II. Binyıl


Yerleşmeleri ve Yol Bağlantıları”, Karadeniz Araştırmaları Balkan, Kafkas,
Doğu Avrupa ve Anadolu İncelemeleri Dergisi, S.16/61, 2019, s.2-4.

KAYMAKÇI, Salih, “Giresun ili ve İlçeleri ile Giresun Adası’nda “Kalkolitik Çağdan
Hellenistik Çağın Sonuna Kadar Arkeolojik Yüzey Araştırması Raporu, 2018”
(Yayınlanmamış).

KAYMAKÇI, Salih, Kelkit Havzası’nın Eskiçağ Tarihi ve Arkeolojisi, Kömen


Yayınları, Konya, 2017.

KILINÇ, Ceyda, Mitoloji Sözlüğü, İlya Yayınevi, İzmir, 2013.

42
KIYMET, Kurtuluş, “M.Ö. II. Binde Orta Karadeniz Bölgesi”, (Danışman: Turgut
Yiğit), AÜSBE, Yüksek Lisans Tezi, Ankara, 2004.

KÖSE, Ahmet Hikmet, “Tarihsel ve Mitolojik Verilerin Işığında, Doğu ve Orta


Karadeniz Bölgesi Uygarlıklarının Madencilik Faaliyetleri”, Jeoloji
Mühendisliği, Trabzon, 1991.

KSENOPHON, Anabasis- On Binlerin Dönüşü, (Çev. Sinem Ceviz), Parola Yayınları,


İstanbul, 2014.

LOPEZ-RUIZ, Carolina, Tanrılar Doğduklarında, (Çev. Hamide Koyukan), İthaki


Yayınları, Ekim, 2012.

MAHMUT, Pehlivan, “Hayaşa (M.Ö. XV-XIII Yüzyıllarda Kuzey-Doğu Anadolu)”,


Atatürk Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Yayınları, Erzurum, 1991.

MEMİŞ, Ekrem, Eskiçağ Türkiye Tarihi, Ekin Yayınevi, Bursa, 2015.

MEMİŞ, Ekrem, Tarihi Coğrafyaya Giriş, Ekin Yayınevi, Bursa, 2016.

NARÇIN, Ali, Eski Mısır, Parola Yayınları, İstanbul, 2017.

ÖZTÜRK, Hüseyin Sami, “Karadeniz Tarihi Konuk Sevmeyen Deniz”, Aktüel


Arkeoloji Dergisi, S.18, 2010, s.92.

ÖZTÜRK, Özhan, Pontus: Antik Çağ’dan Günümüze Karadeniz’in Etnik ve Siyasi


Tarihi, Nika Yayınları, Genişletilmiş 3. Baskı, Ankara, 2016.

SEVİN, Veli, Anadolu Arkeolojisi, Der Yayınları, İstanbul, 2015.

SEZER, İbrahim, “Kültür Turizmi Olanaklarının Değerlendirilmesi: Şebinkarahisar


İlçesi Örneği”, Atatürk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Dergisi, S.59, 2017, s.41.

SİR GAVAZ, Özlem, “Hitit İmparatorluk Devri Krallarından I. Šuppiluliuma


Döneminde Anadolu”, Hitit Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, C.1,
S.1, 2008, s.27.

STRABON, Antik Anadolu Coğrafyası, XII-XIII-XIV, (çev. Adnan Pekman),


Arkeoloji ve Sanat Yayınları, İstanbul, 2000.

43
TARHAN, Taner, “Ön Asya Dünyasında İlk Türkler: Kimmerler ve İskitler”, İstanbul
Üniversitesi Edebiyat Fakültesi, İstanbul, 2013.

TEKİN, Oğuz, Eski Yunan ve Roma Tarihine Giriş, İletişim Yayınları, 11. Baskı, 2016

TELLİOĞLU, İbrahim, “Kimmer ve İskit Göçlerinin Doğu Anadolu Bölgesindeki


Etkileri” AÜ Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Dergisi, S.27, Erzurum, 2005,
s.238.

TURAK, Harun “Hellenistik ve Roma Dönemi Doğu Karadeniz Bölgesi”, (Danışman:


Salih Kaymakçı), EBYÜSBE, Yüksek Lisans Tezi, 2019.

TURAK, Özgür, “Boğa ve Trident: Poseidon’ un Kökeni Üzerine Bir İnceleme”,


MASROP E-Dergi, C.12, 2018, s.35.

ÜNGÖR, İbrahim., BİNGÖL, Akın, “İskender’in Rüyası: Persler”, Düşünce


Dünyasında Türkiz Siyaset ve Kültür Dergisi, Y.6, S.35, 2015, s.31.

ÜNSAL, Veli, “Doğu Karadeniz’in Tarihi Coğrafyası”, Atatürk Üniversitesi Sosyal


Bilimler Enstitüsü Dergisi, C.8, S.2, 2010, s.131.

YILDIRIM, Ercüment, “M.Ö. II. Binyılda Harşit Vadisi (Azzi- Hayaşa)”, FATSA,
Mehmet (edt.), Harşit Vadisi, Dokap Bölge Kalkınma İdaresi, Başkanlığı,
İstanbul, 2017.

YILMAZ, Cuma Ali, “Büyük İskender’in Hayatı ve Faaliyetleri”, (Danışman: Yüksel


Arslantaş), FÜSBE, Doktora Tezi, Elazığ, 2016.

YILMAZ, Gülhan, “Şehir Coğrafyası Açısından Şebinkarahisar”, (Danışman: Süha


Göney), İÜSBE, Yüksek Lisans Tezi, İstanbul, 2006.

YILMAZ, Tuğba, “İskitler: Siyasi ve Kültür Tarihi”, MSGSÜ, Fen Edebiyat Fakültesi,
Tarih Bölümü, Yayınlanmamış Makale, İstanbul, 2015.

YÖRKÂN, Turhan, “Aphrodite’nin Yunan ve Roma Mitolojisine Dahil Edilmesiyle


Oluşan “Syncretic” Bütünleşme”, Doğu-Batı Düşünce Dergisi, Y.10, S.40,
2007, s.181.

44
İnternet Kaynakları:
http://sebinmyo.giresun.edu.tr/tr/page/sebinkarahisar-kalesi/4234 (28.05.2020).

https://www.giresunbelediyesehirtiyatrosu.com/2016/12/30/giresunun-tarihcesi/
(15.06.2020).

45
Ekler
Resimler

Resim 1. Akhilles (Akhilleus) – Johann Heinrich W. Tischbein, Landes Museum – Oldenburg

46
Resim 1. Aphrodite’nin Doğuşu- Sandro Botticelli, 1485.

47
Resim 2. Apollon, Işığın Tanrısı – Charles Meynier

48
Resim 3. Poseidon ve Arabası- Grek-Roma mozaiki, Bardo Ulusal Müzesi

49
Resim 4. Dünyanın yedi harikasından biri olarak kabul edilen, Olympia’daki Zeus Heykeli

50
Resim 5. Louvre Müzesi’nde bulunan Apis Heykeli

51
Resim 7. İsola Kalesi ve kayanın eteğindeki Güneygören (İsola) Köyü
(https://baydin2.blogspot.com/2014/02/guneygoren-koyu-dukkammam.html)

Resim 8. Şebinkarahisar Kalesi (https://www.kulturportali.gov.tr/turkiye/giresun/gezilecekyer/sebinkarahisar-


kalesi)

52
Resim 9. Şebinkarahisar Kalesi (Harun Turak 2019)

Resim 10. Dış Surlar, Ana Giriş Kapısı (Ertuğrul Danık 2004)

53
Resim 11. Şebinkarahisar Kalesi Röleve Planı. (Ertuğrul Danık 2004)

54
Resim 12. Şebinkarahisar Kalesi Ana giriş kapısı (Ertuğrul Danık 2004)

55
Resim 13. Şebinkarahisar Kalesi, İç kale Röleve planı. (Ertuğrul Danık 2004)

56
Resim 14. Şebinkarahisar Kalesi, İç kale giriş kapısı. (Ertuğrul Danık 2004)

57
Resim 15. Şebinkarahisar Kalesi II. Binyıl Keramik Örnekleri (Salih Kaymakçı 2019)

58
Resim 16. İsola Yerleşimi II. Binyıl Keramik Örnekleri (Salih Kaymakçı 2019)

59
Resim 17. Kaledere Kalesi (Salih Kaymakçı 2020)

Resim 18. Meryemana Manastırı (https://www.kulturportali.gov.tr/turkiye/giresun/gezilecekyer/sebinkarahisar-


meryemana-manastiri)

60
Haritalar

Harita 1. Karadeniz Bölgesi Haritası (https://www.lafsozluk.com/2012/01/karadeniz-bolgesi-illeri-ve-


haritasi.html)

Harita 2. Doğu Karadeniz İlleri Haritası (caykaragundem.com/haber/altyapi-hizmetlerinin-dogu-karadenizde-


illerin-gelismisligine-etkisi-1-7572.html)

61
Harita 3. M.Ö. II. Binyılda Anadolu'nun politik yapısı. (Harun Turak 2019)

Harita 4. M.Ö. I. Binyılda Bölgede Yaşayan Topluluklar (Harun Turak 2019)

62
Harita 5. İskit Göç Yolları Haritası (Tuğba Yılmaz 2015)

63
Harita 6. Anadolu’da Kurulan Hellenistik Krallıklar (Harun Turak 2019)

64
Harita 7. Pers İmparatorluğu Haritası (Aliye Erol Özdizbay 2018)

65
Harita 8. Roma Dönemi Pontos Bölgesi (Harun Turak 2019)

66
Harita 9. Şebinkarahisar İlçesi M.Ö. II. Binyıl Yerleşmeleri (Salih Kaymakçı 2019)

67
Harita 10. Şebinkarahisar’ın Konumu (İbrahim Sezer 2017)

68
Harita 11. Akhilleus’un Karadeniz Bölgesi Kült Dağılımı (Adem Işık 2004)

Harita 12. Aphrodite ’in Karadeniz Bölgesi Kült Dağılımı (Adem Işık 2004)

69
Harita 13. Apollon ’un Karadeniz Bölgesi Kült Dağılımı. (Adem Işık 2004)

Harita 14. Poseidon ’un Karadeniz bölgesi Kült Dağılımı (Adem Işık 2004)

70
Harita 15. Zeus’un Karadeniz Bölgesi Kült Dağılımı (Adem Işık 2004)

Harita 16. Apis’in Karadeniz Bölgesi Kült Dağılımı (Adem Işık 2004)

71
72
Özgür ŞAHİN ŞEBİNKARAHİSAR KALESİ 2020

You might also like