You are on page 1of 13

Türkiye Günlüğü

Fikriyat, Siyaset, Tarih yazıları...


CM

e Armağan -
O
CM
>t
1

ihsan Fazlıoğlu • Modem Dünyada Bilgi ve Zihniyet


Fatih M. Şeker • Türk Düşüncesinin Teşekkül Ettiği
Devrin Dünya Görüşü
Süleyman Hayri Bolay • Ahmed Yesevî'nin Kelamının Günümüze
Yansıması: Anadolu Mayası ve Yalçın Koç
Kemal Derviş • Cumhuriyet'in 100. Yıldönümü Yolunda Türkiye
Şeref Ünal • Açlık Grevleri, Anadilde Savunma ve Eğitim
Murat Yılmaz • Demokratikleşme Adımlarının Tarihi, Siyasi ve
Kültürel Analizi
Musa Duman • Şiddet ve Meşruiyet:
Demokrasinin Yaratıcılığına Yer Açmak
İlknur Türe • Neoliberalizm, Hukuk Devleti, Yağmacılık
Gültekin Yıldız • Ondokuzuncu Yüzyılın iki “ Standardizasyon
Ütopyası'’: Kışla ve Hücre Tipi Hapishane
Hasip Saygılı • Balkan Harbi'nde OsmanlI Bozgununun
Karanlık Yüzü...
Mülâkat • Erol Göka ile Son Kitabı Üzerine
Nuri Sağlam • Ahmet Hamdi Tanpınar'ın Yarım Kalmış
Bir Trajedisi:
S a h n e n i n D ı ş ı n d a k i l e r

Şerif Mardin • Fransız Devrimi'nin OsmanlI İmparatorluğuma


Etkisi

Sayı 112 Güz 2012 12.50 TL.


r ■ i •• f • j —ı • • 't •■ w ••
Türkiye Gunlugu
Güz 2012
Sayı: 112
Cedit Neşriyat Ltd. Şti. adına Sahibi ve Genel Yayın Müdürü
Mustafa Çalık
Sorumlu Yazı İşleri Müdürü
Mustafa Çalık
Yazı Kurulu
Ahmet Nezihi Turan / Ahmet Turan Alkan / Beşir Ayvazoğlu / Erol Göka / Erol Özvar/
Fetullah Akın / Gökhan Çetinsaya / Gültekin Yıldız / Hüseyin Yayman / İhsan Ayal /
İhsan Fazlıoğlu / M. Can Doğan / M.Naci Bostancı / Mehmet Öz / Mehmet Özden /
Mustafa Çalık / Nabi Avcı / Senail Özkan / Sıddık Çalık / Tuncay Önder / Vedat Bilgin
Danışma Kurulu
Ahmet Yaşar Ocak / İlber Ortaylı / Korkut Tuna / Mehmet Genç / Mustafa İsen /
Nur Vergin / Şerif Aktaş [Kaybettiklerimiz: Gündüz Aktan, Durmuş Hocaoğlu]
Dizgi ve G rafik: Vedat Erden
B askı: Boyut Matbaası (312) 385 72 12-13
Haberleşme adresi: Tunus Caddesi 53/3 Kavaklıdere - ANKARA
Tel: (312) 426 66 16 - 426 77 78
Fax: (312)466 30 10
W eb: www.turkiyegunlugu.net
e- muhabere: turkiyegunlugu@superonline.com
turkiyegunlugu@gmail.com
İdare Merkezi
Tunus Caddesi 53/3 (06680) Kavaklıdere / ANKARA
Abone Şartları
Yurt içinden abone olmak için, aşağıda belirtilen abone bedelini Vedat Erden adına kayıtlı olan
1900037 numaralı Posta Çeki Hesabı'na veya Cedit Neşriyat adına kayıtlı Türkiye İş Bankası Baş­
kent Şubesi nin TR210006400000142990755379 numaralı hesaplarından herhangi birine yatırarak
dekontunun fotokopisine, açık adresiniz ve hangi sayıdan itibaren abone olmak istediğinizi yazarak
(312) 466 30 10 numaralı faksa veya Tunus Caddesi 53/3 Kavaklıdere - Ankara adresine göndermeniz
yeterlidir.
Yurt dışından abone olmak için;
Abone bedelinin Cedit Neşriyat Ltd. Şti.'nin Türkiye İş Bankası A.Ş. Meşrutiyet / Ankara
Şubesi'ndeki, Dolar için 30103/643096, EURO için 30103/643109 numaralı hesaplarından ilgili olanına
havalesi ve banka dekontunun haberleşme adresimize gönderilmesi gerekmektedir. Adınızı, açık
adresinizi, posta kodunuzu ve hangi sayıdan itibaren abone olmak istediğinizi lütfen belirtiniz.
Abone Bedelleri
Yurt İçi 50 TL.
Kurum Aboneliği 70 TL.
Avrupa ve Orta-Doğu 60 EURO,
Amerika 100 $(Uçakla)
Diğer Ülkeler 100 $ (Uçakla)
TÜRKİYE GÜNLÜĞÜ BİR Cedit YAYINIDIR!

ISSN 1300-2767
Türkiye Günlüğü, hakemli bir dergidir. Akademik tarzda yazılan araştırma ve inceleme yazıları, üçer
kişilik ilgili hey'etler tarafından tetkik edildikten sonra yayımlanabilir.
Balkan Harbi'nde Osmanlı Devleti'nin Balkan Harbi'nde
uğradığı bozgun çeşitli yönleriyle incelen­
Osmanlı Bozgununun mesine rağmen, savaşın ve yaşanan çözül­
menin sosyal konteksi ciddi bir tahlile tâbi
Karanlık Yüzü: tutulmamıştır. Balkanlı küçük milletlere kar­

Dönemin Tanıklarının şı Osmanlı Devleti'nin uğradığı bu büyük


bozgunun; subayların politikaya karışması,
Gözüyle siyasetçilerin dar görüşlülüğü, seferberlik
hazırlıklarının tam yapılmaması gibi politik
Müslüman Ahalide ve askerî sebeplerle izaha çalışıldığı vâkidir.
Oysa dönemin yerli ve yabancı kaynakla­
İnsan Kalitesi rında bunların ötesinde, felâketin göz ardı
ve Sosyal Çözülme edilemeyecek kadar "derin" sosyal ve insa­
ni sebeplerine ilişkin veriler de mevcuttur.
Problemi Bozgunun altyapısını oluşturan bu hususlar
olan bitene tanıklık etmiş asker, gazeteci ve
fikir adamlarının yazdıklarında bazen olanca
açıklığı bazen de satır aralarında gayet anla­
şılabilir şekilde kaydedilmiştir.
Bu konuya dair geniş kapsamlı bir litera­
tür mevcuttur. Bu yazı çerçevesinde, dönemi
yaşayan subaylardan Mustafa Kemal [Ata­
türk], Fevzi [Çakmak], Bekir Grebene, Tahsin
Paşa, Behiç [Erkin] ile Rahmi [ApakJ'ın yaz­
dıklarıyla; gazeteci-yazar ve düşünce adam­
ları olarak Tüccarzade İbrahim Hilmi [Çığı-
raçan], Stephan Lauzan, Aram Andonyan,
Fatih Kerimî ve Abdürreşid İbrahim'in eser­
leri dikkate alınmıştır. İncelenen metinlerde
Osmanlı Devleti'nin insan kalitesini gösteren
tesbitlerin belirli başlıklar altında yoğunlaştı­
ğı görülür. Bunlar içinde öne çıkanlar nitelikli
insan gücü eksikliği, sosyal değerler sistemi­
nin aşınması, halkın psikolojisindeki kayıt­
sızlık hali ve ordunun insan kalitesi problemi
şeklinde sıralanabilir:
Son Dönem Osmanlı Devleti'nin
Kronik Problemi: Nitelikli İnsan
Gücü Eksikliği
Balkan Harbi yılları, Osmanlı Devleti'nin
ve ordusunun günün teknik ihtiyaçlarına uy­
gun iş gücüne sahip olmadığını açıkça ortaya
Hasip Saygılı *
çıkarmıştır. Uzun yıllar Osmanlı ülkesinde
* Dr. Saygılı, Harp Akademileri Komutanlığı kalmış olan tanınmış SibiryalI Tatar eğitim­
Stratejik Araştırmalar Enstitüsü Başkamdir. ci, aydın, seyyah Abdürreşid İbrahim Efendi
Hasip Saygılı

bunu Balkan Harbi sırasında şu değerlendir­ Balkan Harbi daha bitmeden neden mağ­
mesiyle ifade eder: lup olunduğuna ilişkin bir seri kitap yayınla­
maya başlayan tanınmış yayıncı Tüccarzade
"İstanbul yüz senedir Avrupa’ya tahsile adam
İbrahim Hilmi de insan niteliği konusunda
gönderiyor, Avrupa'dan öğretmen getiriyor, bu­
benzer değerlendirmeleri yapmaktadır:4*
güne kadar tramvay kondüktörlüğü ve tünel
ağzından durabilecek, kaldırım yapabilecek, hiç "Bilcümle müessesât-ı nâfıa hemen hemen
olmazsa kapıcılık rütbesinden bir derece yüksek ecânibin, Hristiyanlarındır. Bankalar, sigorta­
makama lâyık bir adam Türklerden hâlâ çıkmadı, lar, vapurlar şirketleri, teâyiin cemiyetleri vesa­
zannederim bu güneş gibi aşikâr bir hakikattir, ar­ ire Hristiy anlardadır.... Sanayi ve ticaret ehl-i
tık itiraf etmek icap eder Z'12 İslam'a mahsus değilmiş gibi bir hale girdi. Ekme­
ğimize varıncaya kadar Hristiyanlar yapıyor. En
Yine İstanbul'da Mülkiye okumuş ve Bal­ âdi sanayi bile Hristiyanlar elindedir. Biz M üs­
kan Harbi'nde harp muhabiri olarak görev lümanlar bu hususta hiç çalışmıyoruz. Bütün
yapmış olan Kazanlı gazeteci Fatih Kerimî de giydiğimiz eşya Avrupa'dan geliyor. Avrupa'nın
Türklerin iş hayatı ve ülke ekonomisi içinde emtiası olmasa muâmelât-ı ticâriye büsbütün du­
kayda değer varlıkların hemen hemen olma­ racağı gibi, çıplak dahi kalmak mümkündür.
dığına tanıklık etmektedir:
...Bugün en âdi sanayi bile tamamen Hris-
“Bugünkü günde ticaret, sanat, iktisat, ikti­ tiyanlara geçti. Ekmeğimizi bile onlar pişiriyor,
sat cihetlerince Türkler Türkiye'deki Hristiyan kunduracılık, terzilik, marangozluk vesaire gibi
milletlerin hepsinden daha geridedir. "2 Kazanlı en kolay sanatlar bile onlar yedindedir. Evdeki so­
gazeteciye göre "Türkiye'nin ticaret, sanat ve bamız kurulmak lazım gelse bir Hristiyan çağır­
iktisat işlerinin tamamının Hristiyanlann ve ya­ maya mecburuz, kapımızın kilidi bozulsa yine bir
bancıların elinde olduğu" söylenebilir ve man­ Hristiyan çilingir getirteceğiz, duvarımız yıkılsa,
zara oldukça şaşırtıcıdır.3 evimizin badanası kararsa yine bir Hristiyan ça­
ğıracağız. Camilerimizin türbelerimizin tamiri
1- Abdürreşid İbrahim, Âlem-i İslam ve Japonya'da bile Hristiyanlara muhtaç. M akinelerimiz, vesa-
İslamiyetin Yayılması, 2. Cilt, çev. E. Özalp, İşa­
irenin işletilmesi, büyük sanatların kâffesi Hristi­
ret Yayınları, İstanbul, 2003, s. 453.
2- Fatih Kerimî, İstanbul Mektupları, haz. Fazıl Gök­ yanlara aittir. Bir pulluk bozulsa, bir araba teker­
çe, Çağrı Yayınları, İstanbul, 2001, s. 216.. leği gevşese Hristiyan çağırmaya koşarız. Dini ve
3- Fatih Kerimî, s. 317. Aynı çerçevede "Bâbıâli millî matbaa-i hurûfâtımızm icadı bile bir ermeni
Caddesi'ndeki büyük kitapçıların yüzde seksen sanatkârının eser-i lütuf ve maharetidir.
beşi, matbaacıların, mürettiplerin, hakkâklarm, oy­
macıların, ressamların yüzde doksanı Ermenidir. ...İstanbul'a Türkler hakim olsun da
Müslümanlar bunların arasında sıkışıp kaybol­ Galata'dan Şişli'ye kadar bir ticaretgâhları, otel­
muşlardır. Cağaloğlu'nda bir Müslüman hakkak leri, kahveleri, müessese-i milliyeleri bulunmasın!
ve hattat Halit Hüsamettin Efendi var. Ermenisiz Avrupa'da hiçbir yerde böyle lâ-kaydî, hiçbir cad­
hiçbir matbaa ve hiçbir sanat atölyesi yok. Değerli
dede böyle bir ihmal nazara çarpmaz. Bizim nefs-i
elbiseler dikenler, ayakkabı imal edenler, hususen
Türk kadınlarına yeni moda elbiselerini dikerek pa­ İstanbul'umuzdaki mahallât-ı İslamiye'mizde bile
ralarını alanlar, Türk ailelerine Fransızca, Alman­ İslam ticaretgâhları ne kadar azdır.
ca, İngilizce ders verenler, mürebbiyelik edenlerin
tamamı bilaistisna Hristiyanlardır. Pansiyonlarda, dükkânlarının tamamı da Rumlar ve Ermenilerin
lokanta ve restoranlarda çalışanlar, yani bir süre elindedir. Müslüman bakkalı yüzde beşten fazla de­
sonra iş sahibi olacak olanlar arasında Müslüman ğildir. " Fatih Kerimî, s. 320.
hiç yoktur denilebilir. Olsa da hiçbir zaman terakki 4- Tüccarzade İbrahim Hilmi Çığıraçan, Osmanlı
ekmeyecek Türk lokantalarındadır. Saç sakal keserek Devletinin Çöküş Nedenleri, haz. Başak Ocak, •
on dakika içinde otuz kırk kuruş kazananlar mutla­ Libra Kitap, İstanbul, 2009, s. 43-44,132,136 ve
ka Ermeniler ve Rumlardır. Mahallelerdeki bakkal 142-143.
137
Türkiye Günlüğü 112 / Güz 2012
Balkan Harbi’nde Osmanlı Bozgununun Karanlık Yüzü...

...N ice Müslüman mağazaları vardır ki bil- düşkün birhalde bulunduğu anlaşılmaktadır.
mecburiye anâsır-ı sâireden memur kullanır. Eğitim sayı ve nitelikçe günün ihtiyaçlarına
Kendi dindaşlarından kullanacak adam bulamaz. cevap verecek durumda değildi. Okuma yaz­
İzmir bütün Yunan tacirleriyle doludur. İngiliz, ma bilen insan sayısı muhtelif kaynaklarda
Fransız tacirleri de az değildir fakat Müslüman- % 5 seviyesinin altında ifade edilmektedir.8
lar sayılabilecek kadar azdır... Yortu günlerinde, Formel bir eğitim almış olanlar da kendileri­
bilhassa Paskalyada ekserimizin ekmeksiz, yemek­ ni meslekî ve entelektüel olarak geliştirmek
siz kalmamız ne büyük bir şeyndir ." 5 hususunda pek de gayretli gözükmemek­
tedir. Tanınmış yayıncı Tüccarzade İbrahim
Tüccarzade İbrahim Hilmi, Müslüman
Hilmi'nin, toplumun eğitimli kesimini oluş­
unsurun iş hayatının dışında kaldığı için he­
turan zâbit sınıfı için neşrettiği yayınların na­
men her gün Türklere ait, ev, bahçe, tarla ve
sıl ilgisizlikle karşılandığına dair söyledikleri
arazinin süratle gayrimüslimlere geçtiğini
kayda değerdir:
ifade etmektedir.6
" Onbeş-yirmi bin subayı bulunan ordumuz
Balkan Harbi'ne de katılmış bir subay
için Ordu ve Donanma adı altında bir mecmua
olan Rahmi Apak'ın Cumhuriyet devrinde yayınladım, mecmuanın içindekileri en becerikli
neşrettiği gözlemleri de aynı şekildedir: subaylarımıza yazdırdım, bir ay zarfında bizde
"Zahire tüccarı Rum, buharlı ve büyük değir­ ve çeşitli devletlerin ordularında gerçekleşen ge­
men sahibi Rum, şarap ve rakı yapan Rum, balık­ lişmeleri günü gününe takip ettirdim. Basımının
çı Rum, demirci ve kuyumcu Ermeni, tuhafiyeci güzel olmasına itina gösterdiğim gibi fiyatını da
Yahudi ve Ermeni, bakkal Rum, yapı kalfası Rum çok ucuz koydum. Bu kadar fedakârlığa karşı yir­
ve Ermeni, kunduracı Rum, fırın cı Ermeni, su de­ mi bin subaydan mecmuayı alanlar kaç kişi bu­
ğirmeni yapan usta Ermeni, ithalatçı ve ihracatçı lundu biliyor musunuz? 550 kişi .." 9
Rum veya Ermeni, veya Yahudi olduktan sonra Subay kitlesinin okuma sınırlılığı konu­
Türklere ne kalıyordu? Türklere kalan nalbant­ sunda, yine İbrahim Hilmi'nin yayınladığı
lık, kahvehane işletme, mutfaklık ve saraçlık. Sa­ ve son yapılan bir manevranın değerlendi­
rıklı softalar dünya malına heves etmeyiniz, bir rilmesine hasredilmiş iki eserin toplam satış
lokma bir hırka ile yaşayınız diye haykırıyorlar. sayısının sadece 131 olması da fikir verecek
Türk bunlara inanıyor. Evler pis, tahtakurusu, niteliktedir. Oysa aynı eserlerden Bulgar
bit ve pire salgın halinde. Şehirlerde verem, köy­ askerî ataşesi 9 adet satın alarak Sofya'ya
lerde malarya..”7 göndermiştir.10
Konumuz olan dönemde Osmanlı ülke­ Dönemin gözlemcilerine göre devletin
sinin esas unsuru olan Müslüman Türklerin Türk unsuru eğitim, kültür ve sanatı nere-
eğitim, sanat ve kültür bakımından da çok
8- Hafız Hakkı Paşa bu durumu Bulgaristan ordu­
5- Ayrıca " Bugün yalnız Asya'da yedi bin kilometrelik su ile mukayese ederek ortaya koyar: "Bulga­
sevâhile mâlikiz, buna mukabil kaç tane vapur şirke­ ristan ordusunda bile, milletten orduya giren genç­
timiz var? Marmara Denizi içinde bile nakliyâtımız lerin yüzde yetmişinden fazlası okur-yazar, dinini,
Yunan gemilerine müftekır[muhtaçj! Adalar hattı­ vatanını bilir ve sever. Daha ana kucağından az, çok
na işleyen vapurlarımızın gülünç bozukluklarına bir mefkure edinmiştir." Bozgun, Tercüman 1001
zaten birer Yunan kolonisinden başka bir şey olma­ Temel Eser, İstanbul, ty., s. 105.
yan Adalar ahâlisi, kaptanlarımıza karşı kaç defalar 9- Tüccarzade İbrahim Hilmi, Maarifimiz ve Servet-i
"yuha” diye çağırdılar da bizler şu hayâsızlığa karşı İlmiyemiz, haz. Melek D. Gökdoğan, Kültür Ba­
sükûta mecbur olduk." ae.. 151. kanlığı Kültür Eserleri, Ankara, 2000, s. 62.
6- Osmanlı Devletinin.., s. 117. 10- Ahmet Turan Alkan, 77. Meşrutiyet Devrinde
7- Rahmi Apak, Yetmişlik Bir Subayın Hatıraları, Ordu ve Siyaset, 2. Bs., Ufuk Kitap, İstanbul,
E.U. Basımevi, Ankara, 1957, s. 20. 2006, s. 38.
138
Türkiye Günlüğü 112 / Güz 2012
Hasip Saygılı

deyse tamamıyle ihmal etmiş, yoğun bir bir ri, Tekfur Dağı gibi koca bir şehir ve limanı teslim
cehalete yuvarlanmıştır. Hatta "Tefeyyüz, Şa­ aldığı gibi cebin faciâlar vukua gelemezdi. "14
fak, Zaman, Gayret gibi parlak isimli kitaphane-
Hilmi B e /e göre bütün felâketlerin kay­
lerin sahiplerinin çoğu ve Türk mekteplerine ders
nağı "toplumun ahlâksızlığı" dır.
kitapları hazırlayanlar Ermenilcr ve Yahudiler-
dir-K "Muharebe meydanlarında vuku bulan ahvâl
hepimizce malumdur. A di bir düşman önünde
Rahmi Apak'm, vazifesini ciddiyetle ya­
taburlarımızın topunu tüfeğini bırakarak firar
pan bir Türk subayına bir gayrimüslimin
edişleri yahut binlerce efrâdın topuyla, silahıyla
"Sen Türk değilsin.. Çünkü bir Türk bu kadar
vazife düşkünü ve dikkatli olamaz." dediğini düşmanın eline esir düşmeleri ahlaksızlığın dere­
aktarması,1112 dönemin insan gücü kalitesi ko­ cesini gösterir ." 15
nusunda dikkate alınması gereken bir tespit Abdürreşid İbrahim seyahatnamesinde,
olmalıdır. şimdi Endonezya'ya ait adalarda görev ya­
pan Osmanlı diplomatlarının bozuk ahlaklı
Sosyal Değerler Sisteminin oldukları ve yerel Müslüman halkı kandıra­
Çözülmesi * rak topladıkları paraları sefahat âlemlerinde
Dönemin kaynakları Osmanlı toplumu- harcadıklarını haber vermektedir.16 Önemli
nun hemen bütün kesimlerinin büyük bir Jön Türk önderlerinden Ahmet Rıza Bey'in
çözülme içinde olduğuna işaret etmektedir.
Tanınmış Jön Türk aydınlarından Ahmet 14- Osmanlı Devletinin..., s. 111
15- Osmanlı Devletinin., s. 89-91. Aynca "Ahlakımı­
Rıza Bey çıkardığı bir gazetede yayınlanan
zın bu kadar bozuk olduğunu hepimiz az çok bili­
bir yazıda sosyal sorumluluk duygusunun yoruz. Esbâb-ı felâketimizi de yavaş yavaş öğreni­
ihmalinin hemen her yierde Müslüman aha­ yoruz. Fakat bir şey var ki ona dikkat etmiyoruz.
linin “hakir ve zelil" olmasının başlıca sebebi O da ahlaksızlığımızı yalnız büyük şehirlere atfet-
olduğunu ifade etmektedir. Muhtemelen Ah­ mekliğimizdir. Hâlbuki vakâyî-i âhire; ahlaksızlığı­
mızın daha derin, daha umûmî olduğunu gösterdi.
met Rıza Bey'in kaleminden çıkmış olan bu
Bundan sonra ufak kasabalara, hatta köylere kadar
yazıya göre "Van'dan, Erzincan'dan, İstanbul'a nüfuz etmeliyiz. Irza geçmek, yalan yere şahadet­
gelerek Galata’d a ham allık eden bir Ermeni günde te bulunmak, iftira atmak, hileden istifade etmek,
bin zahmetle kazandığı üç, beş kuruştan Ermeni vazife-i askenyeden kaçmak, dolandırmak, verilen
kilisesine, Ermeni mekteb ve hastanesine, hatta sözde durmamak, emanete ihanet etmemek, haksız­
Ermeni ihtilâl kom itesine bile birhisse-i iane" ve­ lık ve adaletsizlikte bulunmak, müskirât kullanmak,
sefahâte müptela olmak, kumar oynamak, tatlik-i
rirken,Müslüman ahalide benzeri fedakârlık
sû-i istimal etmek, atâlet ve meskenet gibi hâlâtın
anlayışının varlığı kuşkuludur.13 Yayıncı hüküm sürdüğü yerlerin daha vâsi ve daha umûmi
Tüccarzade'ye göre de bütün toplum "ahlak olduğunu anlayacağız. " s. 93.
çöküntüsü" içindedir. Böyle olmasaydı; "Yalancılık, dolandırıcılık, iftira, yalan yere şahadet,
aldığını vermemek, emniyeti sû-i istimâl, vazifede
"yüz -yüz elli Bulgar.eşkiyası; kırk bin kişilik lâ-kaydî, atâlet, meskenet, intizamsızlık, rüşvet,
bir kasabayı basar, on beş, yirm i bin erkeği olan livâta vesaire gibi ahlak-ı umûmiyeyi ifsat eden
bir şehri bilâ-müdafaa zapt eder, ahâlisini koyun nice kabâyih ve fazâyih memleketimizin hemen her
sürüsü gibi hiç çırpınmadan boğazlayıp mahvede- köşesinde sâridir, "s. 42.
mezdi. Öyle kasabalar ki binlerce tüfeğe, cephâneye "Bugünkü hezimet ve felâketlerin sebebi kimdir? Biz
hepimiz! Hayat-ı içtimâiyemiz, servet-i tahsiliye,
de mâlik payitahtımız civarında dört Bulgar nefe­
teşebbüsât-ı milliyemiz, ahlak-ı umûmiyemiz bozuk
ve fena oldukça ordumuzun satvet-i askenyesi hiç­
11- Fatih Kerimî, s. 109. bir vakit istenilen bir mevki-i bülent ve şerefe is'âd
12- Rahmi Apak, s. 48. edilemeyeceğini son felâketler bize gösterdi. Biz or­
13- İmzasız," İttihad ve Teavün", İçtihad, 4,23 Ma­ dumuzla beraber çoktan beri hasta idik." s. 15.
yıs 1902, s. 1. 16- Abdürreşid, s. 259.
139
Türkiye Günlüğü 112 / Güz 2012
Balkan Harbi’nde Osmanlı Bozgununun Karanlık Yüzü...

Şura-yı Ümmet gazetesinde yazdıklarına göre Müslüman halkm psikolojisi


de, Batı ülkelerindeki görev yapan Osmanlı
Balkan Harbi'nde önemli bir kısmı Türk
dış temsilciliklerinde görev yapan personelin
olan harekât sahasındaki Müslüman sivil
de Uzakdoğu'daki meslektaşlarından farklı
halk, Osmanlı siyasi merkezinin kendilerin­
olmadığı anlaşılıyor.17
den beklediği "vatanseverlik ve sadakat"le
Dönemin tanıklarının “ahlak düşkünlüğü" bağdaştırılması pek de mümkün olmayan
olarak tanımladıkları sosyal çözülme yahut bir hareket tarzını tercih ederek yüzlerce
dönüşüm, cinsî münasebetler de dahil hemen yıllık Osmanlı beldelerinin düşmana muka­
her alanda kendini göstermiştir.18 Dönem vemet edilmeden teslim edilmesine zemin
boyunca cinsî münasebet yoluyla bulaşan hazırlamışlardır.23
hastalıklardan frengi toplumu kasıp kavur­
maktadır. Halide Edib meşhur romanı "Me- Kosova vilayetinde Manastır, Üsküp,
vut H üküm "de dönemi bu yönüyle anlatır.19 Kalkandelen ve Gostivar'da, Müslüman aha­
Halkın en fazla "müstehcen yayınları" talep et­ linin de içinde bulunduğu mahalli halk, şe­
tiği, Fatih Kerimî'den İbrahim Hilmi'ye ortak hirlerinin düşmana harp yapılmadan teslim
kanaattir.20 Sokağa çıkan kadınlar da çoğu edilmesi taleplerini içeren mazbata tanzim
kez cinsî taciz ile karşılaşmaktadır:21 Rahmi edip yetkili makamlara takdim etmişlerdir.2^
Apak'a göre ise "...tersaneli denilen o zamanın Yine Kosova'da Prizren, Yakova ve İpek hal­
deniz subayları Kasımpaşada ve Unkapanında kı da düşmana teslim olmayı tercih etmiş­
kahve işletirler tulumbacılık yaparlar ve anormal ler; hatta yerel halk İpek, Yakova ve Loma
cinsi münasebetler peşinde koşarlardı. " 22 civarında parakende halde bulunan bazı as­
kerleri öldürmüştür.25 Muharebeye henüz
17- "Sefaret memurlarının kısm-ı a'zâmı liyâkatle değil katılmamış kırk bine yakınlık askerlik taze
iltimasla gönderilmiş bendegândan ibaret birta­
bir kuvvetin bulunduğu Selanik vilayetinin
kım ceheleden olduğu için memuriyetlerine lâyık
cem'iyetlere girmeden hicâb ederler. Bu güruh bü­ düşmana mukavemet edilmeden teslimi için
tün vakitlerini zevk ve sefâhet âlemlerinde, fahişeler belediye başkanı ve müftü dahil İl İdare Mec­
peşinde geçirdiklerinden ne ecnebileri anlayabili­ lisi mazbata düzenleyerek 5 Ekim 1912 günü
yorlar, ne de onlara Türkler hakkında güzel bir fikir Garnizon Komutanlığı'na başvurmuştur.26
verdirebiliyorlar. Meselâ bunlardan birine Paris Arnavut sivil halkın bazı yerlerde orduya
hakkındaki fikri sorulsa hiçbir dârülulûma ayak
ait silah depolarını;27 bazı yerlerde ise pa­
atmadığından, hiçbir kibâr ve âlî cem'iyete gir­
mediğinden 'Efendim Paris dediğiniz umûmî bir nik çıkartarak Türk köylerini yağmaladığı
fuhuşhâneden ibârettir.' der." "Avrupada Türk­ kaydedilmiştir.28
ler", İçtihad, 8 Aralık 1904, 65, s. 2.
18- Özellikle lüks tüketim hevesinin İstanbulun Cephe gerisindeki Müslüman halkın
hemen her tarafında fuhşu artırdığına ilişkin harbi genel olarak büyük bir kayıtsızlık ve
İstanbul Valiliği'nin Dahiliye Nezareti'ne yaz­ ilgisizlik içinde takip ettiği anlaşılmaktadır.
dığı 26 Ağustos 1909 tarihli yazısı için bkz. Baş­ Harp muhabiri olarak İstanbul'a gelen Fatih
bakanlık Osmanlı Arşivi (=BOA, DH. EUM.
AYŞ. 42/3). 22- Rahmi Apak, s. 27.
19- Halide Edib Adıvar, Mevut Hüküm, 2. Bs., Atlas 23- Bekir Fikri Grebene, Balkanlarda Tedhiş ve Geril­
Kitabevi, İstanbul, 1968. la, Belge Yayınları, İstanbul, 1976, s. L1I.
20- Fatih Kerimî, s. 326-327. 24- Fevzi Çakmak, Batı Rumeli'yi Nasıl Kaybettik?,
21- “Bir kadın sokağa çıkmasın, erkeklerimizin genç ve haz. Ahmet Tetik, Türkiye İş Bankası Kültür
ihtiyarı o kadını adeta göz ile yemek isterler. Kâffe-i Yayınları, İstanbul, 2011, s. XIV-XV.
harekâtını takip ederler, yüzüne gülümserler, hat­ 25- Fevzi Çakmak, s. 87 ve Bekir Fikri s. XXIV.
ta bî-edebâne münasebetsiz laflar saçarlar. Dar bir 26- Mustafa Balcı, İzhâr-ı Hakikat Haşan Tahsin Pa­
yerde çimdik bile atarlar. Erkeklerimizin bu yüz­ şanın Selanik Hatıraları, Tiran, 2006, s. 77-79.
süzlük ve terbiyesizliği o afif namuslu kadını ne 27- Fevzi Çakmak, s. 17.
hale getirir?", Osmanlı Devletinin..., s. 81. 28- Fatih Kerimî, s. 59.

140
Türkiye Günlüğü 112 / Güz 2012
Hasip Saygılı

Kerimî tüm halkın "vatanlarını savunma" nanmaya 2 lira yardım etmeye yanaşmayan
gayreti içinde olacağını ummaktaydı. Ancak bir zenginin 40 bin lirasının Bulgar çeteci­
hayal kırıklığına uğradığını yazacaktır: ler tarafından nasıl elinden alındığını örnek
"..Sirkeci ve Babıâli caddeleri boyunca yürü­
vermektedir.32 Aram Andonyan da zengin
yerek Meserret Oteli'ne giderken caddenin iki ya­ Müslümanların hasta muhacir ve askerlere
nındaki sayısız kahvehanelerde o kadar çok insan kayıtsız kaldığını ifade etmektedir.33
oturmakta idi ki, hiç birisinde ayak basacak yer Dış gözlemci Kerimî sosyal bünyedeki bo­
yok. Kahvehanelerin sadece içleri değil, önleri de zulmayı şu şekilde tasvir etmektedir:
dolu. Kaldırımlara iskemleler koyup oturmuşlar,
"Bir milletin aydınları, kendilerine köpek di­
adeta geçilemiyor. Hepsi de gayet sağlıklı,. Genç,
yerek söven ahmak ve edepsiz bir Fransız profesö­
zinde Türkler, gayet düzgün giyinmişler. Hepsi
rüne 'Doğru söylüyor, böyledir' derlerse, ..ülke­
de gayet miitekebbirane oturuyorlar. İhtimal ki
bugün bayramdır da onun için böyle oturuyorlar- nin askere çağrılan gençleri askerlik hizmetinden
dır dedik. Lâkin her gün ve İstanbul'un her ye­ kurtulmak için her türlü çareye başvurulur ve
rinde durumun böyle olduğunu gördük. Bunun kurtulunca 'Elhamdülillah, bir yıl da olsa gecik­
sebebini sorduk: 'Ne olacak efendim, elhamdülil­ tirdik' derlerse.. "34
lah bizim muntazam askerîmiz çoktur, eğer erzak Kerimî, sivil Müslüman halkın duyarsız­
yetiştirilirse onlar da iyi savaşabilirler' dediler. lığını ise" Kesilecekleri zaman koyunlar bile biraz
Vakıa itiraz edecek söz bulam adık ..." 29 olsun çırpınırlar.. Böyle fevkalade zamanlarda
Fatih Kerimî harbin hemen yanı başın­ niçin fevkalade fedakârlıklar göstermiyorsunuz?"
da Osmanlı payitahtındaki çeşitli sınıflara şeklindeki isyanıyla ifade etmektedir.35 Aynı
mensup insanların bakış açılarını da yansıtır. çerçevede, dönemin tanınmış fikir adamı
Kerimî'nin gözlemlerine bakıldığında son ve şairi Mehmet Akif de Balkan faciasını
derece vurdumduymaz, gayretsiz, vatanî tasvir ettiği mısralarından hemen sonra bu
hisleri kalmamış, devlet ve milletlerinin şe­ felâketin sorumlusu olarak görmekten kuşku
refi için hiçbir fedakârlığa yanaşmayan.insan duymadığı"le$ten d a h a h issiz" insan tipleri­
tasvirleriyle doludur.30 'Yabancı bir gazeteci ni ve halkın kayıtsızlığım hakaret dolo çok
de İstanbul'da gazetelerde harp haberlerini ağır ifadelerle tenkit etmektedir.36* İstiklal
okuyanların vurdumduymazlığını anlatır­ Marşı şairinin bozgun esnasında topluma
ken, Kerimî'nin işaret ettiği halktaki vurdum­ "H is y o k , h a r e k e t y o k , a cı y o k ... Leş m i
duymazlık ve kayıtsızlığı not etmiştir.31
32- Osmanlı Devletinin..., s. 139.
Müslüman halkın zenginleri, çağdaş göz­ 33- Aram Andonyan, Balkan Harbi Tarihi, çev. Za-
lemciler tarafından, genel olarak yardıma ven Biberyan, Sander Yayınları, İstanbul, 1975,
muhtaç insanlara ilgisiz davranmakla itham s. 487.
edilmişlerdir. Tüccarzade İbrahim Hilmi do- 34- Fatih Kerimî, s. 280.
35- Fatih Kerimî, s. 170.
29- Fatih Kerimî, s. 14. 36- “Ey bu toprakta birer nâş-ı perişan bırakıp
30- Fatih Kerimî, s. 35-36. Ayrıca "Savaş başladı­ Yükselen, mevkib-i ervah!.. Salan arza bakıp
ğında halkın ruhen canlanması ve okuyan gençle­ Sanmayın: Şevk-ı şehâdetle coşan bir kan var...
rin milli namuslarını korumaları için Darülfünun Bizde leşten daha hissiz, daha kokmuş can var!
talebelerinin gönüllü asker olarak bir tümen teşkil Bakmayın, hem tükürün çehre-i murdarımıza!
etmeleri konusu" gündeme gelince dört beş bin Tükürün: Belki biraz duygu gelir arımıza!..
öğrenciden sadece ellisi davete uyarak cephe­ Tükürün cebhe-i lâkaydına Şark'ın, tükürün!..
ye gitmiştir, s. 70. Kuşkulansın, görelim, gayreti halkın, tükürün
31- Stephan Lauzan, Osmanlınm Bozgun Yıllan, “ Mehmet Akif Ersoy, Safahat, haz. Ertuğrul
haz. Seyfettin Ünlü, Beyan Yayınları, İstanbul, Düzdağ, Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınlan,
ty, s. 41 İstanbul, 1987, s. 183.
141
Türkiye Günlüğü 112 / Güz 2012
Balkan Harbi’nde Osmanlı Bozgununun Karanlık Yüzü...

k e s ild in P"37 hitabı da, idealist aydın ve sıra­ devrinde genelkurmay başkanlığı yapacak
dan insan arasındaki zihnî ve manevi kopu­ olan bir başka subayın kanaatince anılan dö­
şu dile getiren bir diğer örnektir. İlginç olan, nemde "Orduyu yukarıdan aşağıya umumi bir
Mehmet Akif'in dünya görüşünün zıddını ihmal ve lâkaydi istilâ etm işti Z'43
temsil ettiği söylenebilecek pozitivist aydın
Balkan harbinde kolordu ve ordu komu­
Abdullah Cevdet'in de hemen hemen aynı
tanı olarak kritik görevler yapmış olan Mah-
retorikle harp öncesi ve esnasında toplumu
mud Muhtar Paşa bozgunla ilgili günlüğü­
ağır şekilde tenkit etmesidir.38
nün "mülahazat"nda büyük felâketin sebebini
stratejik hatalardan ziyade, "sosyal, siyasi ve
Ordunun personel kalitesi
ahlaki" çürümenin mevcut fenalıklara yansı­
Ordunun insan kaynağı doğal olarak için­ ması olarak resmetmektedir.44 Muhtar Paşa
den çıktığı toplumdan büyük bir farklılık subay kitlesinin sadece askerî yetenek açısın­
göstermemiştir. Bu kaynak da yetersizlik ve dan değil, aynı zamanda “nıanen" de yeter­
üniformanın gerektirdiği moral değerlerden sizlik içinde bulunmalarına felâketin nedeni
yoksunluk ile malul olmuştur. Subay kit­ olarak işaret eder.45 Aynı zât, generaller açı­
lesinin eğitimsizlik, ilgisizlik ve bilgisizliği sından Osmanlı ordusunda vazifesini hak­
hemen hemen konu ile ilgili bütün kaynakla­ kıyla yapabilecek kolordu komutanı sayısı­
ra yansımıştır. Mustafa Kemal [Atatürkj'ün, nın üç- beşi geçmeyeceği kanaatindedir.46
Balkan Harbi'nden bir yıl önce subayların
ve komutanların eğitimsizlik ve idaresizlik­ Birçok kaynak subay kitlesinin "vatanı için
lerini bir raporla ilgili makamlara sunduğu dövüşmeye" niyeti olmadığında müttefiktir.
bilinmektedir.39 Osmanlı zabiti hakkında Fevzi Çakmak'm tanıklığına göre subaylar
başka eleştirilerine yukarıda yer verdiğimiz Üsküp'ün savunmasını reddetmişlerdir.4748
Tüccarzade de “Talim ve terbiyeye memur bir Yine Yanya savunmasında "görevini yerine ge­
hayli zâbitin eyyâm-ı meşgalesini kahvehanelerde tirerek şehit düşen ve yaralanan subayların sayısı
iskambil ve tavla ile geçirdikleri, ekser ümerâmtzm 150'den daha azdır. Birliğinden ayrılarak kendi
yine o koltuklu sandalyelerde kâğıt havaleleriy­ isteğiyle esir olan, firar eden kayıplara karışan
le meşgul o ld u k la rın d a n bahsetmektedir.40 subayların sayısı ise yüzde 50'den fazladır . '<48
Balkan Harbi'ne subay olarak katılan Rahmi Balkan Harbi'ne katılan bir kurmay subayın
Apak hatıralarında, profesyonellikten uzak hazırladığı rapora göre savaşın başlangıcında
zâbi t kitlesinin eğitimsizlik, yetersizlik ve gay­ silahlı ve topluca firar eden erlere gereken işle­
retsizliklerine çeşitli örnekler vermektedir.41 min yapılmaması, tüm Selanik garnizonunun
Fevzi Çakmak'a göre de "Balkan harbinde bü­ firarilerle dolması sonucunu doğurmuştur.
tün bozgun üst subay ve subayların görevdeki Bazı erlerin firarlarını kimi subayların teşvik
ilgisizliklerinden ileri gelm iştir ."42 Cumhuriyet etme ihtimali de mevcuttur.49 Sadece erler

37- Mehmet Akif, s. 189. 43- Abdurrahman Nafiz, Kiramettin. 1912-1913


38- Abdullah Cevdet, İçtihadın İçtihadı: Abdullah Balkan Harbinde İşkodra Müdafaası, 1. ve 2. Cilt,
Cevdet'ten Seçme Yazılar, haz. Mustafa Gündüz, Askerî Matbaa, İstanbul, 1933, s. 80.
44- Mahmud Muhtar, Balkan Harbi “Üçünçü
Lotus Yayınevi, Ankara, 2008, s. 99, 140, 160­
Kolordu’nun ve İkinci Doğu Ordusu’nun Muhare­
162,190.
beleri, haz. M. Ziyaettin Engin, Tercüman 1001
39- Mustafa Kemal Atatürk, Subay ve Komutan ile
Temel Eser, İstanbul, 1979, s, 164.
Konuşmalar, Genelkurmay Başkanlığı, Ankara, 45- Mahmud Muhtar, s. 170.
2007, s. 3-5. 9 46- Mahmud Muhtar, s. 172.
40- Osmanlı Devletinin..., s. 18. 47- Fevzi Çakmak, s. XIII.
41- Rahmi Apak, s. 90-91. 48- Fevzi Çakmak, s. XVI.
42- Fevzi Çakmak, s. XIV. 49- Behiç Erkin, s. 164-165.

142
Türkiye Günlüğü 112 / Güz 2012
Hasip Saygılı

değil; subaylar hatta bazı alay, tümen ve ko­ rılıkçı Arnavutlarla beraber üniformasını ta­
lordu komutanları birliklerini meslekleri açı­ şıdıkları devlete karşı eyleme geçmişlerdi.59
sından utanç verici şekilde terk etmişlerdir.50 Subaylardaki düşkünlük erlere de yansımış,
Birlikler açlıkla boğuşurken askerî erzak mü­ her türlü disiplinsizlik, askerlik şerefini ayak­
teahhitlere devredilebilmiştir.51 Düşman ta­ lar altına düşürmüştür. Asker "Çâre yok, boş
arruzu olmayan Drama gibi şehirlerde yetkili yere kan döküyoruz. Bize birkaç vilâyet yeteri",
makamlar firar etmişlerdir.5253Abdurrahman "Bize Anadolu'daki dört vilâyet kâfidir. Rumeli
Nafiz [GürmanJ'ın tanıklığına göre harp ilân için boş yere kan dökülüyor. "60 ya da "Bizim va­
edilince bazı subaylar görevlerinden aflarını tanımız E d im e ,Selanik, M anastır vilayetleri de-,
talep edebilmiştir.55 ğil, biz Konyalıytz, Diyarbakırltyız, o vilayetlerin
insanları kendi vatanlarını kendileri kom şunlar"
Subaylar arasında askerlik şerefinin yük­
ve geri çekilme emri aldığında da “Şayet daha
sekte tutulmasını gerektirecek moral değer­
fazla hurda bırakmayıp Çatalca'ya gönderirlerse
ler hakim olamamıştır. Subaylardan bazıları
üç dört gün aç kalsak da tahammül ederiz ."61
"Zaten bu memleket düze çıkacak değil bunun için
diyebilmiştir. Haşan Cemil Çambel de aynı
kan dökmeye ne gerek var?" diyebilirken,54 “IS]
kapsamda tanıklık yapmaktadır.62
iyasete bulanmış subay gurubu 'Statüko değişme­
yecekmiş, niçin kan döküyoruz?' demek gafletinde Dönemin aydınlarından H. Kazım Kadri
bulunuyordu."55 Hafız Hakkı'nın şahitliğine şahit olduğu bir olayı şöyle nakletmektedir:
göre “subayların birçoğu 'Bundan sonra ölmek “Türk ordusu, Bulgarların önünden kaçtığı sı­
budalalıktır"' diyorlardı.56 rada Kayserili bir nefer, niçin kaçtığını ve nereye
gittiğini soran zâbite 'Adam sen de! Kayseri ovası
Tanınmış tarihçi Yusuf Hikmet Bayur'un
benim neme yetişmez' diyordu ,'.65
İnci Kolordu harp ceridelerine atfen yazdık­
larına göre de ortada düşman yokken kılıç Subay sınıfının yetersizliğine paralel ola­
çekmiş atlı bir subayın " Düşman süvarisi ge­ rak erler de cehalet ve gayretsizlik sonucu
liyor, kaçın" feryadı birliklerin panik halinde bozgunu artırmışlardır.64 Muharebe esnasın­
kaçışlarına neden olabilmiştir. Yine Lüle­ da karşılaşılan bir duruma umum askerlerin
burgaz muharebeleri öncesinde bir süvari tepkisizliğine örnek olarak İbrahim Hilmi,
subayı “Yukarıda topçular mahvoldu, asker bo­ devrilen bir vagonun demiryolu ulaşımını
zuldu, siz ne duruyorsunuz?" sözleriyle birlik­ kesmesine rağmen bu vagonun tren hattını
leri düşman karşısında kaçmaya teşvik ettiği kapatmasına engel olmak için kimsenin kı­
anlatılmaktadır.57 lını kıpırdatmaydım anlatmaktadır.65 Yuka­
rıda alıntılanan kaynaklarla paralel şekilde
Daha seferberlik öncesi "muhalif partinin
iğfal ettiği bazı zâbitan ve bunların icbar ettiği ef-58- Abdurrahman Nafiz, s. 80.
rad, hükümeti ıskat için M anastırda müsellehan 59- Abdurrahman Nafiz, s. 80.
dağa çıkmışlardı "58 Bölgede bazı subaylar ay­ 60- Hafız Hakkı Paşa, s. 90-91.
61- Fatih Kerimî, s. 280.
50- Behiç Erkin, s. 166, 174. 62- Haşan Cemil Çambel, Makaleler Hatıralar, 2nci
51- Behiç Erkin, s. 170. baskı, Türk Tarih Kurumu, Ankara, 1987, s.
52- Behiç Erkin, s. 174. 108.
53- Abdurrahman Nafiz, s. 80. 63- Şeyh Muhsin-i Fani, On Temmuz İnkılâbı ve Ne-
54- Fatih Kerimî, s. 71. tayici, Orhaniye Matbaası, İstanbul, 1336, s. 38.
55- Bekir Fikri, s. XXIII. 64- Fevzi Çakmak, s. 236.
56- Hafız Hakkı Paşa, Bozgun, İstanbul, ty., s. 79. 1 65- Tüccarzade İbrahim Hilmi, Maarifimiz ve
57- Yusuf Hikmet Bayur, Türk İnkılabı Tarihi, cilt Servet-i İlmiyemiz, haz. Melek D. Gökdoğan,
II, ks. II, Türk Tarih Kurumu, Ankara, 1943, s. Kültür Bakanlığı Kültür Eserleri, Ankara, 2000,
17-18. s. 99.
143
Türkiye Günlüğü 112 / Güz 2012
Balkan Harbi’nde Osmanlı Bozgununun Karanlık Yüzü...

Kurmay Binbaşı [Tümg.] Ali İhsan [Sabis] de, nevi insan kalitesizliğinin, öldürücü büyük
bozguna ilişkin yazdığı bir eserde ordudaki bir bozgun doğurduğu görülmüştür.
moral, motivasyon, inanç ve ruh yoksunlu­
Bu makale çerçevesinde işaret edilen in­
ğunu "Orduda maneviyatın fıkdanı" başlığı al­
san kalitesi ve sosyal çözülme meselesi şüp­
tında şiddetli bir dil ile tenkit etmektedir.66
hesiz Balkan Harbi esnasında ortaya çıkmış
değildir. Uzun yüzyılların birikimi olan beşe­
Değerlendirme ve Sonuç
ri ve sosyal problemler tabiî ki kültürel, sos­
Yukarıda zikredilen gerekçeler ve ben­ yolojik, politik süreçlerin ürünüdür. Orduda
zerlerinin büyük felâketin görünürdeki ne­ askerlik mükellefiyetinin oturmuş dengeli
denleri olduğunda kuşku yoktur. Ancak bir esasa dayanmaması,71 mektepli subay sa­
bunların altında yattığı ana sebep, son dö­ yısının ihtiyacı karşılayacak sayı ve kalitede
nem Osmanlı insan kalitesindeki yetersiz­ olmaması,72 alaylı ve mektepli subaylar ile
lik olarak görülmelidir. Çözülme toplumun kurmay ve sınıf subayları arasında çekişme
tepeden tırnağa bütün katmanlarına yayıl­ ve münaferet,73 ordunun insan kaynağını
mıştır. Asker veya sivil herhangi bir kesimi teşkil eden neferlerin uğrunda fedakârlık ya­
işaret edilen sosyo-kültürel marazdan masun pılacak "vatan" kavramını içselleştirecekleri
kalabilmiş değildir.67 Bu böyle olduğu için­ bir eğitim sürecinden geçmemeleri74 gibi se­
dir ki felâketin en karanlık günlerinde bazı beplerin ayrıntılı incelemesi tabiî bu makale­
aydınlar ve Halide Edib'in bizzat padişaha nin hacmini aşacaktır.
yaptığı askere moral vermek üzere muhare­
be hatlarına hareket etmesi çağrısı cevapsız Yine bu yazıda görüşlerini nakil ve ifade
kalmış;68 Rumeli'nin anlı şanlı merkezleri­ ettiğimiz tanıklar da, insan kalitesi ve sosyal
nin kayda değer kısmı Türk olan Müslüman çözülme ile ilgili yaptıkları tespitleri elbette
ahalisi şehirlerinin düşmana muharebe ya­
71- Odile Moreau, Reformlar Çağında Osmanlı İm­
pılmadan teslim edilmesi için mazbata tan­
paratorluğu Askerî "Yeni Düzen "in İnsanları ve
zim edebilmiş; ülkenin en değerli toprakları Fikirleri 1826-1914, çev. Işık Ergüden, İstanbul
elden çıkarken askerî makamlar takviye sü­ Bilgi Üniversitesi, İstanbul, 2010, s. 147, 149,
vari birliklerini demiryolu ile nakletmeyi ta­ 150 ve AhmetTuran Alkan, II. Meşrutiyet Dev­
sarruf tedbirleri prensiplerine aykırı görerek rinde Ordu ve Siyaset, 2. bs., Ufuk Kitap, İstan­
yaptırmamışlardır.69 bul, 2006, s. 43-45.
72- Problemin 19ncu yüzyıl ilk yarısından itibaren
Sonuç olarak "uğrunda şahsın fedakârlık mevcudiyeti için bkz. Gültekin Yıldız, Neferin
yapacağı" bir inancı ve ideali olmayan bir Adı Yok-Zorunlu Askerliğe Geçiş Sürecinde Os­
toplumda,70 başka bir deyişle maddi ve ma- manlI Devleti'nde Siyaset, Ordu ve Toplum (1826­
1839), Kitabevi, İstanbul, 2009, IV. Bölüm.
66- Elif, Balkan Harbinde Askerî Mağlubiyetimizin 73- Bkz. VVilliam Hale, 1789'dan Günümüze
Esbabı- Neden Münhezim Olduk eserinin kısmı
Türkiye'de Ordu ve Siyaset, çev. Ahmet Fethi, Hil
sanisidir, Naşiri Tüccarzade İbrahim Hilmi,
Yayın, İstanbul, 1996, s. 37 ve Ahmet Turan Al­
Kitaphane-i İslam ve Askerî, Artin Asaduryan
kan, s. 37-38. Alaylı subaylar mektepli subay­
ve Mahdumları Matbaası, 1329, İstanbul, s. 85­
lara "merkepli" demektedirler (Odile Moreau,
95.
67- "Ahlakî ve İlmî seviyemizin henüz pek geri s, 155).
durumda bulunmasından dolayı uğradığımız 74- Rahmi Apak, Meşrutiyetten hemen sonra
bozgunların ve utanç verici hallerin yalrız or­ Edirne'de subayların erlere "yaşasın vatan"
duya değil, bütün millete ait olduğu aşikârdır." diye bağırmalarını istediklerinde,kavrama
Mahmud Muhtar, s. 179. yabancı olan erlerin vatanı "Vartan" diye anla­
68- Fatih Kerimî, s. 176, 230, 276 dıklarını ve niçin bir Ermeni'ye yaşasın diye­
69- Mustafa Balcı, s. 66-67 lim diye tepki gösterdiklerini anlatır (Rahmi
70- Fevzi Çakmak, s. 2 Apak, s. 33).

144
Türkiye Günlüğü 112 / Güz 2012
Hasip Saygılı

toplumun genetik bir arızası olarak değil, ida­ Diğer taraftan Osmanlı devleti ve toplumu
re ve toplumun uzun yıllardır devam eden Balkan bozgunu provalarını 1826'dan 1877-
aksaklık, ihmalkârlık ve tedbirsizliklerinin 1878'e kadar değişik ölçeklerde yaşamıştır.
bir mahsulü olarak görmektedirler. Ancak İncelediğimiz harp döneminin insan kalitesi
İslamcısından pozitivistine, subayından sivi­ ve sosyal çözülme emareleri anılan dönemler
line hemen herkes olguyu şaşılacak bir ben­ için de söz konusudur. Ancak kanaatimizce,
zerlikle "devletçi" bir bakış açısıyla yorum­ diğer faktörler yanında sosyal bünyedeki ak­
lamaktadır. Tartışılan sosyal zeminde halk, saklık ve çözülmelerin yoğunlaşması Balkan
neferler ve subaylar ağır bir eleştiriye tabî Harbi'nde hezimeti hızlandırmış olmalıdır.
tutulurken idarenin ve toplumun yukarıda
Fikrimizce Balkan Harbinden kısa bir süre
işaret ettiğimiz ağır kusurlarının neredeyse
sonra girilen Birinci Dünya Savaşında Os­
yalnızca Sultan Abdülhamid'in istibdad reji­
manlI ordusunun bazı cephelerde kazandığı
minden kaynaklandığı gibi bir kabulden ha­
muharebeler, sosyal bünye ve insan kalitesi
reket edilmektedir. Bu tarz bir izah tarzının
ile ilgili problemin harbin sonucunu tayin
olayların gerisinde yatan dinamikleri layıkiy-
eder nitelikte olmadığı yargısını haklı çıkar­
le tahlil için yeterli olamayacağı açıktır.
maz. Bahsekonu başarılar, şiddetli disiplin
İnsan kalitesindeki düşüklük felâketten tedbirleri ile dirayetli subay ve komutanların
sonra çok fazla dile getirilmemiş, daha ziya­ yüksek motivasyonlarla nisbeten dar saha­
de kötü sevk ve idareden dolayı başarısız­ larda sevk ve idare ettikleri birliklerin eseri
lıkları bilinen Tahsin Paşa, Abdullah Paşa, olarak görülebiler.
Nazım Paşa gibi bazı generaller ile orduda­
Balkan Harbi felâketinin insan kalitesi
ki subayların partizanlıkları ve harpten 4 yıl
ile ilgili nedeninin fazla vurgulanmaması,
önce sona ermiş yukarıda işaret ettiğimiz
öncelikle toplumun özeleştiri kabiliyetinden
Sultan Abdülhamid'in istibdadı utanç veri­
yoksunluğuna bağlanabilir. Diğer taraftan
ci hezimetin nedenleri olarak ifade edilmiş­
kısa bir süre sonra başlayan Birinci Dünya
tir. Gösterilen bütün bu sebeplerde elbette
Savaşının getirdiği yeni ağır acılarla, Millî
haklılık payları vardır. Ancak bunlar, büyük
Mücadele sonrası Cumhuriyet'in tercih ettiği
bozgunu izah edebilecek kapsam ve ağırlık­
öncelikler, imparatorluğun sonunu hazırla­
ta değildir. Yine harpte yaşanan ikmal sıkıntı
yan bozgunu ve bunun derinde yatan sebep­
ve mahrumiyetlerinin hezimette kayda değer
lerinin tartışılmasını ötelemiş olmalıdır.
rolü bilinmektedir. Ancak diğer taraftan Se­
lanik garnizonu örneğinde olduğu gibi gıda Bugüne kadar geniş anlamda ihmal edil­
ve mühimmat problemi söz konusu olmayan miş olan insan kalitesi eksenli bakış açı­
onbinlerce mevcutlu birliklerin düşmanla sı 100 yıl sonra bile harbin askerî ve sosyal
karşılaşmadan darmadağın olmalarının de­ cephelerinin daha iyi anlaşılmasına hizmet
rinde nedenleri olmalıdır. edebi lecektir.D
Balkan Harbi’nde Osmanlı Bozgununun Karanlık Yüzü...

Kaynaklar

ABDULLAH CEVDET, İçtihndm İçtihadı: Abdullah Hilmi, Kitaphane-i İslam ve Askerî, Ar-
Cevdet'ten Seçme Yazılar, haz. Mustafa tin Asaduryan ve Mahdumları Matbaası,
Gündüz, Lotus Yayınevi, Ankara, 2008. İstanbul, 1329.
ABDÜRREŞİD İbrahim, Âlem-i İslam ve Japonya'da ERKİN, Behiç, Hatırat 1876-1958, Haz. Ali Birinci,
İslamiyet'in Yayılması, 2. Cilt, çev. E. Özalp, TTK Yayını, Ankara, 2010.
İşaret Yayınları, İstanbul, 2003. ERSOY, Mehmet Akif, Safahat, haz. Ertuğrul Düz-
ADIVAR, Halide Edib, Mevut Hüküm, 2. bs., Atlas dağ. Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınla­
Kitabevi, İstanbul, 1968. rı, İstanbul, 1987.
ALKAN, Ahmet Turan, II. Meşrutiyet Devrinde GREBENE, Bekir Fikri, Balkanlarda Tedhiş ve Geril­
Ordu ve Siyaset, 2. bs., Ufuk Kitap, İstan­ la, Belge Yayınları, İstanbul, 1976.
bul, 2006. GÜRMAN, Abdurrahman Nafiz, Kiramettin. 1912­
ANDONYAN, Aram, Balkan Harbi Tarihi, çev. Za- 1913 Balkan H arbinde İfked ra M üdafaası, 1.
ven Biberyan, Sander Yayınlan, İstanbul, ve 2. Cilt, Askerî Matbaa, İstanbul, 1933.
1975. HALE, William, 1789'dan Günümüze Türkiye'de
APAK, Rahmi, Yetmişlik Bir Subayın Hatıraları, E.U. Ordu ve Siyaset, çev.Ahmet Fethi, Hil Ya­
Basımevi, Ankara, 1957. yın, İstanbul, 1996.
ATATÜRK, Mustafa Kemal, Subay ve Komutan ile HAFIZ HAKKI PAŞA, Bozgun, Tercüman 1001 Te­
Konuşmalar, Genelkurmay Başkanlığı, mel Eser, İstanbul, ty.
Ankara, 2007. "İTTİHAD VE TEAVÜN", İçtihad, 4, 23 Mayıs
"AVRUPADA TÜRKLER", İçtihad, 65, 8 Aralık 1902.
1904.
KERİMİ, Fatih, İstanbul Mektuplan, haz. Fazıl Gök­
BALCI, Mustafa, İzhâr-ı Hakikat Haşan Tahsin Paşa­
çe, Çağrı Yayınları, İstanbul, 2001.
nın Selanik Hatıraları, Tiran, 2006.
LAUZAN, Stephan, Osmanlının Bozgun Yılları,
BAYUR, Yusuf Hikmet, Türk İnkılabı Tarihi, cilt II,
haz. Seyfettin Ünlü, Beyan Yayınları, İs­
ks. II, Türk Tarih Kurumu, Ankara, 1943.
tanbul, ty.
BOA, DH. EUM. AYŞ 42/3,13 Ağustos 1325.
MAHMUD MUHTAR, Balkan Harbi "Üçünçü
ÇAKMAK, Fevzi, Batı Rumeli'yi Nasıl Kaybettik?,
Kolordu'ııuıı ve İkinci Doğu Ordusu'nun
haz. Ahmet Tetik, Türkiye İş Bankası
Muharebeleri, haz. M. Ziyaettin Engin,
Kültür Yayınları, İstanbul, 2011.
ÇAMBEL, Haşan Cemil, Makaleler Hatıralar, 2nci Tercüman 1001 Temel Eser, İstanbul,
baskı, Türk Tarih Kurumu, Ankara, 1979.
1987. MOREAU, Odile, Reformlar Çağında Osmanlı İmpa­
ÇIĞIRAÇAN, Tüccarzade İbrahim Hilmi, Maari­ ratorluğu Askerî "Yeni Düzen"in İnsanları
fimiz ve Servet-i İlmiyemiz, haz. Melek D. ve Fikirleri 1826-1914, çev. Işık Ergüden,
Gökdoğan, Kültür Bakanlığı Kültür Eser­ İstanbul Bilgi Üniversitesi, İstanbul,
leri, Ankara, 2000. 2010.
ÇIĞIRAÇAN, Tüccarzade İbrahim Hilmi, Osman­ ŞEYH MUHSİN-İ FANİ, On Temmuz İnkılâbı ve Ne-
l I Devletinin Çöküş Nedenleri, haz. Başak tayici, Orhaniye Matbaası, İstanbul, 1336.
Ocak, Libra Kitap, İstanbul, 2009. YILDIZ, Gültekin, Neferin Adı Yok-Zorunlu Asker­
ELİF, Balkan Harbinde Askerî Mağlubiyetimizin Es­ liğe Geçiş Sürecinde Osmanlı Devleti'nde
babı- Neden Münhezim Olduk eserinin kıs­ Siyaset, Ordu ve Toplum (1826-1839), Kita­
mı sanisidir, Naşiri:Tüccarzade İbrahim bevi, İstanbul, 2009.

146
Türkiye Günlüğü 112 / Güz 2012

You might also like