Professional Documents
Culture Documents
249-Ishkencenin Tarixi George Ryley Scott 1995
249-Ishkencenin Tarixi George Ryley Scott 1995
D
Scott, George Ryley
işkencenin Tarihi
ISBN 975-8457-65-91 Türkçesi: Hamide Koyukon1 DosfKitabevi Yayınlan
Şubat 2001, Ankara, 327 sayfô.
Tarih-Toplumbilim-Ruhbilim-Kaynakça
.
IŞKENCENİN TARİHİ
Önsöz 9
I
İşKENCENİN PsiKOLOJiKYÖNLERİ
6. İşkencenin Etkileri 43
II
işKENCENİNTARİHİ
9. İşkencenin Gelişimi 69
III
İşKENCETEKNİKLERİ
IV
işKENCEYE KARŞI ÇıKIŞIN NEDENLERİ
Kaynakça 32 1
Önsöz
Devekuşu Tutumu
Te�ekkürler
Terminoloji Sorunu
İktidarın İfadesi
1) Yığınların bu intikam arzusuna u yınasına çağdaş bir örnek, ı 914- ı 8 savaşı sırasında
İngiltere'nin bazı önde gelen devlet adamlarının, doğrudan veya ima yoluyla, Kayser'in
mahkemeye çıkarılacağı ve savaşın sonunda idam edileceği sözünii vermeleridir.
24 iŞKENCENiN TARiHi
Nefret Psikolojisi
ni§iyle, herkes kendisi için ya§ar. Geni§ yığınlar için bu anlayı§, gerçekte
durum farklı bile olsa, her güçlü kom§u kabile veya ulusun potansiyel
birer dü§man olduğu varsayımına dönü§ür.
Sorun, ister bir bireyi ya da aileyi, isterse bir kabileyi ya da ulusu ilgilen
dirsin, birine kar§t ima yoluyla ya da açıkça yansırılabilecek dü§manhk
olasılığı her zaman var olagelmi§tir. Tehlike i§ arederi ta§ıyan herkes veya
her §ey potansiyel bir nefret konusudur.
Bu durumda, zulüm veya acımasızlık, iktidarın, a§ağılık ya da küçük
görülen üzerindeki yansıması olduğu kadar, güçlü rakip veya yarı§macılara
kar§ı duyulan dü§manlığın da ifadesidir. Rakip veya yarı§macıdan duyulan
korku b üyüdükçe dü§manlık da büyüyecek ve doğrudan harekete geçme
fırsatı ortaya çıktığı zaman zulme ba§vurma olasılığı da artacaktır.
Nefretin temel potansiyel olarak var olması, çoğunlukla kendini koruma
adına, bilinçsiz veya yan bilinçli bir §ekilde i§leyerek çeteler, örgütler, birlik
ler ve grupların olu§masına, uluslararası antla§ma, sözle§me ve bağla§malara
yol açabilir ve açmaktadır da. Bu örgütlenmeler açık veya gizli olabilirler.
Modern uygarlıkta bu eğilim giderek belirgin bir §ekilde artmaktadır.
Bu tarz grupların sayıca fazlala§ması, tek tek örgütler üstünde zayıftatıcı
bir etki yarattığı dü§üncesiyle benimseniyar bile olsa, endi§e duyulmaksı
zın izlenecek bir geli§im değildir.
EziYET sahnelerini veya acı verici cezaları seyretmekten zevk alan bireyle
rin varlığını yadsımak abestir. Bu yapıdaki kişiler, çoğunlukla yığınların
da içinde yer aldığı şiddet sahnelerinde lider olanlardır. Mutlaka saclist
olmaları gerekmez ama genellikle öyledirler.
Kendiliğinden zulüm ve sadizm arasındaki fark önemlidir. Sadizmin
her biçimde zulümle eş anlamlı olduğu yolundaki yaygın kanı, terimin
çoğunlukla popüler edebiyatta ve gazetelerde gelişigüzel kullanılmasından
kaynaklanmaktadır ve yanlıştır. Sadizm seksolojik bir terimdir ve asla cin
sel çağrışımlarından ayrı olarak kullanılmamalıdır. Bu yaygın yanlış kulla
nım, terimin anlamını eksiltmekte ve yanlış anlamaları artırmaktadır.
Sadist, birçok durumda, bizzat zulmetmekten ya da buna tanık olmak
tan hoşlanır ancak aldığı zevk yalnızca ve tamamıyla cinsel tahrik veya
rahatlamayla ilişkilidir. Diğer koşullarda zulmetmek, ona çekici gelmez.
Dahası, cinsel tepkime anı geçtikten sonra zulüm yapılması veya sergilen
ınesiyle artık ilgilenmez. Ayrıca, sadist, zulmünü genellikle iyi tanımlan
ımş, belirli sınırlar içinde açığa vurur.
iŞKENCENiN TEMEL NEDENi OUIRAK SADiZM 3 1
bire bir tanıklık etmek, sadistçe eğilimleri ortaya çıkarını§ veya geli§tir
mi§tir.
Yığınların aldığı zevk, vah§et gösterileriyle ne§elenmelerinden de anla
§Üacağı gibi, çoğunlukla, iktidar §ehvetinin ya da toplum içerisinde biyolo
j ik, fizyolojik veya psikolojik farklılıklan olanlardan intikam almaktan
duyulan hazzın ifadesidir. Bu zevk ilk anda sadizmle ili§kilendirilsin ya
da ili§kilendirilmesin, benzer yönde uyanan veya ba§langıç halindeki teh
likeli bir eğilimin kaçınılmaz olduğu ortadadır. - -·
4) Karl Berg, Tlıe Sadist, çev. Olga Illner ve George Godwin, Acom Press, ı938, s. ı ı 1 .
iŞKENCENiN TEMEL NEDENi OlARAK SADiZM 33
5) Damiens 1 757'de idam edildiğinde darağacının görülebildiği her nokta, bahtsız ada
mın acılarını şeytanca bir zevkle izleyen Parisli seyircilerle dolmuştu. Eli yakıldıktan sonra
saatlerce dehşet verici kızgın yağ ve eritilmiş kurşun işkenceleri yapıldı ve yürek paralayan
çığlıklar içinde kırbaçlanan adar adamı sürükleyip parça parça etti. Bunun canlı tanığı olan
Casanova yüzünü çevirip gözünü kapamak zorunda kalsa da kadın arkadaşlannın kıllarının
kıpırdamadığını gördü.
34 iŞKENCENiN TARiHi
6) Bkz. Fen�, Tlıe Sexual Instinct: Its Evalutianand Dissolution, Univesity Press, 1900, s. 227.
7) Karl Berg, Tlıe Sadist.
IŞKENCENiN TEMEL NEDENi OlARAK SADiZM 3 5
ALGOLAGNIA veya acıda zevk ilkesi, iki biçim alır: Sadizm veya acı verme
ya da acıya tanıklık etmeyle birle§en esriklik; mazo§izm, acı veya eziyet
çekmeyle uyarılan erotizm. Mazo§izmde de, sadizmde olduğu gibi, zevk
ilkesi cinsel tahrik ile sınırlanını§tır veya onunla çok yakın ili§ki içindedir.
Cinsel birle§meyi ikame edebileceği gibi onunla birlikte de olabilir.
Mazo§izm büyük oranda bireysel bir olaydır. Gerçek psikopatolojik
anlamı ile halk yığınlarını sıradan bir biçimde te§vik edecek bir görüngü
olmadığı açıktır. Yaygın biçimde böyle duygular uyandırması için, Orta
çağ'ın kırbaçlama kültü gibi bir harekete gereksinme vardır.
Mazo§izmin varlığından dolayı, acıya bilerek boyun eğmek birey açı
sından kaçınılmaz biçimde ku§ku uyandırır. ݧkenceye boyun eğmenin
yaygın olduğu daha eski zamanlarda mazo§izm teriminin duyulınaını§
olması, birçok örnekte boyun eğmenin cinsel bir haz veya temel ta§ıdığı
gerçeğini deği§tirmez. Mazo§ist de, genellikle, acı deneyiminin hemen
pe§inden gelen bu tatmin edici tepkimeyle erotik zevkin doruğuna çıkar
ve iyi bilinen ve neredeyse evrensel olan zıtlar yasasına göre ®nceki acı
arttıkça zevk de ona bağlı olarak artar.
MAZOŞiZMDE ZEVK iLKESi 37
Şehitlik ve Mazoşizm
korkunç disiplin onlara bir daha sövmemeyi öğretsin diye, şeytana teslim
edildiğini okuruz. Galatyalılara Mektup'ta da aynısı vardır: "Fakat sizi
karıştıran ve Mesih'in İncil'ini bozmak isteyen bazı kimseler var. Fakat
eğer biz, yahut gökten bir melek de, size vazettiğimiz ineilden başka bir
inci! vazederse, lanedi olsun."* Hıristiyanlık, yayıcılarına göre, tek gerçek
dindi. Başka herhangi bir öğretiyi savunan herkes, sapkın ve putperestti.
Mahkum edildiler, onlardan nefret edildi ve fırsatı bulunduğunda gerçek
dini bulana kadar işkence gördüler; dinlerini değiştirmeyenler veya günah
çıkarmayanlar ortadan kaldırıldılar.
Antik Yunan ve Roma'da insan kurbanının, Tiberius ve diğer impara�
tarların son verme çabalarına karşın, devam ettiğine ilişkin kanıdar var
dır. Avrupa' da Ortaçağ boyunca kurban etme yaygındı; 1 8 bugün bile
gizlice yapılmaktadır.
İdeolojik anlamda din ve yurtseverlik arasında pek fark yoktur. Yurtse
ver, en geniş anlamıyla, savaş zamanında ya da savaş tehdidi koşullarında,
aşırı dinciyle aynı konumdadır. Kendi ülkesi veya ırkı hakkındaki saplan
tılan, rakip veya düşman ülkeye ya da ırka karşı onda kör bir nefret doğu
rur. İşkence veya zulüm tehlikesinin ortaya çıkması özellikle böyle zaman
larda olasıdır. Böyle koşullarda çoğu sözde Hıristiyan, hasımlannın kanı
için feryat eden zebanilere dönüşecektir.
Zayıflar ve Aşağılananlar
Tarihin en büyük derslerinden biri, herhangi bir ırkın ve çoğunlukla
da o ırka mensup her bireyin, sonunda, zulmedilen veya zulmeden rolle
rinden birini kabul etmesidir. Hikaye hep aynıdır. Güçlü ulus zulmedendir
ve sonuç olarak saygındır, hayranlık görür, başarılıdır. Zayıf ulus ve o
ulusun zayıf kişileri de o oranda, eziyet görür ve aşağılanır. Ulusların
tarihinde başka hiÇbir şeyin zulüm kadar başarılı olmadığı, hatta zulmün
herhangi bir biçiminin yalnızca daha güçlü bir zulüm biçimiyle yenilebile
ceği söylenebilir. Bu nedenle dünya zulümler silsilesi içinde yaşar, ve
her zaman zalimce gücünü kullanıp zulümlerine daha başka ve oldukça
sevimli adlar bulan da yalnızca Devlettir.
Romalılar, güçlü olduklan sürece, Hıristiyanlara işkence ettiler. Ro
ma'nın düşüşü ve Hıristiyanlığın yükselişiyle Hıristiyanların daha zayıf
ݧkencenin, her zaman için, itiraf veya tanıklık ettirme aracı olarak
kabul edilmi§ olduğunu gördük. Rica veya ikna etmenin her biçimi ba§arı
sızlığa uğradığı zaman, tehdit ya da gerçekten i§kence cezasını uygulamak
bir koz olur. ݧkence, dünyanın her yerindeki vah§i ırklarca bu amaçlarla
kullanıldı. Antik Romalılarca kullanıldı, Ortaçağ boyunca Avrupa kıta
sında kullanıldı, örf ve adet hukukuna kar§ın İngiltere' de kullanıldı, bugün
Amerika'da da gizlice kullanılmaktadır. Zamanın ba§langıcından itibaren
belli ki§iler, aynı açık amaçlar için, i§kence yapmaya alı§mı§lardır. Bugün
de, fırsat buldukça, aynı §eyi yaptıklarına ku§ku yoktur.
Kötülük, itiraf ettirmek için i§kencenin kullanımıyla bağlantılıdır ve
her zaman için bireyin suçlu olduğunu önceden kabul etmeye dayanır.
Bu amaçla yapılan i§kencenin bütün mantığı, eziyetin ki§i itiraf edene
veya i§kence altında ölene dek devam edecek olu§unda yatar; çoğu olayda
direnmemek yalnızca i§kencenin ertelenmesi anlamına gelir. Hiç i§kenceye
iŞKENCENiN ETKiLERi 45
uğramamı§ herkesin çok iyi kavraması gereken bir gerçek de, i§kencenin
kanıt olu§turmayla ili§kisinin tek yanlı olu§udur.Çünkü i§kencenin zor
layıcı nedeni suçu itiraf ettirmek veya istenilen bilgiye ula§maktır; her
i§kence eyleminin arkasında asılsız bir suçlu veya bilgi elde etme kanısı
yatar.
ݧkence, gücünü inkar eder. Cezabilgisel (penological) ve psikopatolo
jik açıdan bakıldığında, gücü, hakikat adına bir kurgu olu§turmasında
yatar; suçlu, kendi eylemi hakkındaki yanlı§ kanıtlarla kendi kendisini
mahkum eder.
Eziyet gören bireyin i§kence sonucunda masum olduğunu kanıtlaması
olanaksızdır. Bu nedenle, hangi açıdan bakılırsa bakılsın, bütün uygulana
bilirliğiye, itiraf ettirme amacıyla yapılan i§kence yararsız bir süreçtir. Tek
amacı eziyeti haklı çıkarmak ve sanığı cezalandırmaktır. Adaleti sağlamak
gibi herhangi bir umudu yoktur. Bu nedenle, adalet açısından süreç adil
değildir; gerçeği bulma açısından ise yarasızdır. Elde edilen itirafın gerçek
olması gerekmez. İki bin yıl öne Cicero bunun ku§kulu olduğunu kanıtla
mı§tı.
Bütün ahlaksal ve etnik değerler i§kencenin her türü altında tehlike
içindedir. Birçok olayda kurbanın i§kence acısı altında arkada§larını, suç
ortaklarını, hatta en yakınlarını ele vermesinin nedeni budur. Sorgucula
rının duymak istediği her §eyi itiraf edecek, niteliğine, içeriğine bakmadan
önüne konulan her belgeyi imzalayacaktır.
Bunun doğruluğu Engizisyon üyelerinin kendileri tarafından da itiraf
edilmi§ tir. Onyedinci yüzyılda cadılara zulmedilmesine kar§ı çıkanlardan
biri olan Von Spee, bir Engizisyon üyesinin, Papa'yı i§kence tezgahına
oturtsa, büyücülük yaptığı itirafını alabileceğini söyleyerek övündüğünden
bahseder. Scherr'e göre, aynı kişi §öyle demektedir: "Kilisenin ba§ındaki
lere, yargıçlara veya bana, bu mutsuz ki§ilere (büyücülükle suçlananlara)
yaptığınız muameleyi yapın, herhangi birimize aynı i§kenceyi uygulayın,
o zaman hepimizin büyücü olduğunu ke§fedeceksiniz."19
Engizisyon tarafından iki kez i§kence görmü§ ve gerçekten de gördüğü
i§kence sonuncunda ölmü§ olan Bemard Delicieux de, Engizisyon yön
temleriyle Petrus ve Pavlus'un bile din sapkınlığından suçlu bulunabile
ceklerini ifade etmi§ti.20 Heineccius, hırsızlıkla suçlanan bir Alman askeri
ni anlatır, asker defalarca i§kenceye alınmı§ ve hiç i§lenmemi§ sayısız
cinayet ve suçu arkada§larının i§lediğini iddia etmi§ti. 1 793'te Paris Meclisi,
"bir adamı, yalnızca i§kence altında alınan itirafıııa dayanarak, bir kadını
öldürmekten ölüme mahkum ettikleri gerekçesiyle iki yargıcı görevden
almı§tı - adamın infazından iki yıl sonra kadının ya§adığı ortaya çıkmı§
tı."21 1 630'da, Milano kenti vebadan kınldığı zaman, hastalığın, Untori
denilen ve evlerin kapılarına, duvarlarına gizlice ölümcül bir merhem
süren ki§iler yüzünden yayıldığı söylentisi çıkmı§tL Yargıçlar ve senato,
Manzoni'nin, bu ku§kulu ki§ilerin çoğunun mahkumiyet kararlarını, ina
nılmaz vah§i i§kencelerle elde ettiği itiraflar sayesinde aldığını açıkladılar.ZZ
ݧkencenin malıkumiyeri sağlamada araç olarak etkinliği (kimse bu
etkinliği inkar edemez) suçlu ile masumu aynı biçimde mahkum etmeye
yol açmasındadır. Etkinliği ve aynı oranda yaygınlığı, sorguculara intikam
duygularını tatmin eden bir araç sağlamasında yatar. ݧkence yöntem
olarak benimsendiğinde, ne zaman ve nerede yapılırsa yapılsın, süreç,
kurban itiraf edene kadar devam eder. İtiraf alınamamı§ birkaç olay
önemli değildir ve genel durumu geçersiz kılmaz, i§kencenin derecesi ve
süresi ne kadar düzenlenmi§ veya sınırlanmı§ olursa olsun, hakimler ve
hukukçular tarafından benimsenip uygulanan genel ilke, i§kencenin ama
cına ula§ana kadar sürdürülmesidir.
. Bu sonuçlardan ortaya çıkıyor ki, İspanyol Engizisyoncuları ve Fransız,
İ ngiliz mahkemeleri, i§kenceyi benimseyi§lerinde, gerçeğe ula§maktansa
eziyet edilecek kurbanlar bulmakla veya eziyetlerini haklı çıkarınakla
daha fazla ilgilenmi§lerdir; bu durum, çağda§ uygarlıkta, hukuk ve Dev
let'in bazen adaleti yerine getirmekten ziyade suçlu bulmakla ilgilerıme
sinden farksızdır.
2 1 ) David ]ardine, On the Use of Torture in the Criminal Law of England, 183 7, s. 6.
2 1) George Grote, History of Greece, 1 850, 7. c., s . 274.
iŞKENCENiN ETKiLERi 4 7
�kencenin Tarihi
7
Vahşi ve İlkel Irklar Arasında İşkence
Picart'dan alınma.
AzTEKLERiN EsiRLERE YAPTlKLARı İşKENCE VE KuRBAN ETME TöRENi
Picart'dan alınma.
"DiLiMLEYEREK ÖLDÜRME"
ANTİS KABİLESi'NİN KURBAN ETME RiTLERİNDEN BiRi
VAHŞi VE ILKEL IRKLAR ARASINDA iŞKENCE 53
Catlin'den alınma.
MANDA'JLARIN ERGiNLEME RiTi İşKENCELERİ
56 iŞKENCENIN TARiHi
büyükleri de beraber, kör bir bıçak yardımıyla kesilir veya yanlır. Operatör
genellikle yaşlı bir kadındır.
Vahşiler tarafından uygulanmış bütün kabul törenleri arasında, her
halde en şeytani işkence sayılabilecek ve en fazla acı ve dehşet verici
olanı, Kuzey Amerika kızılderililerince benimsenenidir. İşlem kabildere
göre farklılıklar gösterir ancak Mandanların uygulaması en merhametsiz
ve hunharca olanı gibi görünmektedir. Genç erkek gerçek dayanıklılık
denemesinden önce oruç tutarak bir deri bir kemik haline gelmiştir.
Catlin, sürecin şöyle devam ettiğini söylüyor:
"Genç, elleri ve ayaklan üstüne durdu. Sağ .elinde bıçak tutan bir
adam omuzlarından ya da göğüslerinden üçer santim ya da daha fazla
eti başparmağı ile parmakları arasına aldı. Her iki tarafı da iyice keskin
leştirilmiş, olabildiğince çok acı vermek için iyice bilenmiş bıçağı,
parmaklarının altındaki ete soktu ve geri çekti. Elindeki sopa ve şiş
demeti ile hazır bekleyen bir başkası bunları zorla yaraya soktu. Kulü
benin üstünden iki ip sarkıtılmıştı (bu iş için kulübenin tepesine çıkmış
adamlar vardı) ; ip ler sopalara ya da ş işlere bağlandı ve anında onu
yukarı çekmeye başladılar: Böylece gövdesi bulunduğu yerden yukan
ya kaldırıldı, bıçaklar ve ş işler omuzlarının altından, kolları, dirsekieri
ve dizlerinin altından aynı biçimde geçirildi. Bütün gövdesi iyice hava
lanana kadar iplerle çekildi ve sonra kollanndan ve hacaklarından
kanlar akarken kenarda duran herkes sopalara kargı, ok ve yaylarını
vb. astılar."3
3) Geo. Catlin, Letters and Noıes on ılıe Manners, Cusıoms and Condiıions of the Narılı
American lndians, ı84 ı , s. ı 70.
VAHŞi VE iLKEL IRKLAR ARASINDA iŞKENCE 57
5) J. Arago, Narrative of a Vayage Raund the World, 1 823, Il. c., s. 139.
VAHŞi VE iLKEL IRKLAR ARASINDA iŞKENCE 59
9) Zina, hazine ile ilgili kalpazanlık ve dolandırıcılık, hainlik kapsamı içine girerdi.
66 iŞKENCENiN TARIHi
Romalı Gladyatörler
Roma'nın en kudretli günlerinde filizlenen işkenceler arasında hiçbir
§C)', gladyatörlerin hcı.lkı eğlendirmek için boyun eğmeye zorlandıkları
§eytanca kurnazlık ve dehşetin yanına yakla§amazdı. Antik Roma'nın
gladyatör gösterileri bugüne kadar gelen bir ün ve saygınlık kazanmıştı.
Vah§iliğinin büyük bölümü zaman içinde örtülmüş veya bilerek silinmiştir
ve bugünün ortalama İngiliz veya Amerika! ısı için bunlar Antik Romalıla
rın spora düşkünlüklerinin bir kanıtı sayılmaktcı,dır. İşin gerçek doğası
üzerinde ise pek az yorum yapılmıştır.
Bu gösterilerde insanlar vahşi hayvanlarla ve birbirleriyle karşı karşıya
getirilerek dövüştürülürlerdi. Çevrelerine göz kamaştırıcı bir hale örülmüş
olan gladyatörler, genel görüşün aksine, yarı§maya can atan, kuvvet,
yetenek ve cesaretlerini sergilemek için yanıp tutu§an kişiler değildi.
Yarışmalardan ücret bile almazlardı. Onlar ölüme mahkum edilmiş tut
saklar, katiller, suçlulardı. Gladyatörlük gösterileri infazların uygulanına
biçimi ve asılmak ya da kur§ una dizilmek gibi bir infaz yöntemiydi. Mah
kum edilen insanı, niteliği ve derecesi ile tanımlanamaz zalim işkencelere
uğratması, diğer infaz türlerinden onu ayıran tek noktaydı. Böyle bir
dövüş içinde ölümüne yer alınaya zorlanan insanın zayıf da olsa yaşamını
kurtarma şansı olduğu kanısı da bir yanılgıdır. Gladyatörün böyle bir
şansı yoktu. İzleyenlerin alkışiarı eşliğinde, dehşet verici bir biçimde ölece
ği kesindi. Yöneticilerin, sadistçe zevklerinden yoksun kalma endişesiyle,
mahkumun gladyatör gösterisinde boy göstermeden önce intihar etmeye
ceğinden emin olmak için onu en sıkı biçimde korumalarında ve her tür
öniemi almalarında şaşılacak bir yan yoktur. Yine de gladyatörler, bütün
önlemlere karşın, intihar ederlerdi. Symmachus birkaç mahkumun oğlu
nun onuruna dövüşmelerini emrettiği zaman yaşananlar buna iyi bir ör
nek oluşturur. Kendilerine biçilen yazgıdan kaçabilmek için gladyatörler
birbirlerini boğazlamışlardı. 1 1
Amfiteatrlarda hemen her tür vahşi hayvan kullanılırdı. Aslanlar,
ayılar, leoparlar, kaplanlar, panterler ve kurtlar ölümüne yapılan bir dö
vüşte insanlara karşı kışkırtılırdı. Daha baştan insanların çabalarının
umutsuz olduğu belliydi. Hasım kurt ya da yabani köpek olduğunda,
tıpkı bin yıl sonrasında İngilizlerin zevk için ayı ve boğaları bağlamaları
gibi, çoğu zaman gladyatör de kazığa bağlanırdı. Kimileri mutlak ölümü
cesurca karşılayarak, hayvanla ellerinden geldiğince dövüşürdü. Zayıf
Kilisenin Tutumu
Hıristiyan Yaklaşımı
"Reform dininden olan her aile reisi, ailenin diğer bireyleri ile
birlikte, hangi rütbe, derece veya ko§ulda olursa olsun, ayrım gözetil
meksizin, Lucerne, St. Giovanni, Bibiana, Campiglione, S t. Secondo,
Lucernetta, La Torre, Fenile ve Bricherassio'da oturan ve mülk sahibi
olanlar, bu bildiriyi takip eden üç gün içinde anılan yerleri terk edecek
lerdir . . . Bu karar, belirtilen süre içinde Roma Katolik dinine dönmez
ler ise, idamm yanı sıra evlerin ve malların müsaderesi yoluyla uygula
nacaktır."
1 7) Samuel Mor land, The History of the Evangelical Churches of the Valleys of Piedmont,
Londra, 1 658, II. Kitap, s. 34 1 .
IŞKENCENiN GELiŞiMi 75
George Fox 1646 yılında Dostlar Derneği'ni kurdu. Hareket çok ba§a
nlı oldu. Birkaç yıl içinde Kilise egemenliğine kar§ı ciddi bir tehdit haline
geldi. Sonra da yeni üyelerin gözünü korkutup Fox ve yanda§lannın yolun
dan gitmelerini engellemek amacıyla bir dizi zulüm ba§ladı. II. Charles'ın
hükümdarlığı sırasında Star Chamber* bütün mesaisini ciddiyede bu i§e
verdi. Bu yeni kültün yanda§lanna verilen adla Quakerlardan yüzlercesi
hapsedildi, mallan haczedildi, en kısa yoldan yok edilmeleri için her
biçimde baskıya uğradılar ve izlendiler; çağuna gizlice i§kence yapıldığına
da en ufak bir ku§ku yoktur.
Böyle zulümler yüzünden, kendi ülkelerinde bir ilerleme sağlayacaklan
umudu kalmayan hareketin bazı önde gelenleri, gÖzlerini umutla Ameri
ka'nın el değmemi§ topraklanna çevirdiler. 1656'nın Temmuz ayında
her ikisi de Quaker olan Mary Fisher ve Ann Austin, içlerindeki büyük
umut ve inançla, üç bin millik bir yolculuğun her tehlikesini göğüsleyerek
Bostan' a vardılar. Ancak umu tlan daha ba§tan bo§a çıktı. Yağınurdan
kaçarken doluya tutuldular. Bando mızıkayla ve yeni ve alı§�lmamı§ bir
dini kucaklayıp ho§geldiniz kar§ıLımasına çıkan insanlarla değil, onların
* S tar Chamber: Kraliyer Sarayı'nda kralın özel meclisinin krallık için tehdit oluşturan
davalara baktığı oda. (ç.n.)
iŞKENCENiN GELiŞiMi 7 7
1 8) John Whiting, Truıh and Innocency Defended Againsı Falselwod and Envy, 1 702, s.
108.
19) George Bishop, New England]udged by the Spiriı of ıhe Lord, 1 703, s. 3 77.
20) Ag.e., s . 442.
78 iŞKENCENiN TARIHi
2 1) A.g.e. , s. 65-66.
iŞKENCENiN GELiŞiMI 7 9
yazan olan Farinacius bile, qu&stion'un sanıkiara veya ku§ kulanılan tutuk
lutara değil, suçların ortaya çıkarılması için yapılmasının kabul edilebilir
olduğunu ifade etmi§tir.
Bütün ülkelerde her tür suç ve kabahat için verilen cezalar i§kenceyi
de içermi§tir. Genellikle ölüm cezasından önce de i§kence yapılıyordu.
Böylelikle Fransa ve Almanya'da katillerin kızgın kerpetenlerle etleri
koparılıyor ve infazdan önce sağ elleri yakılıyordu. Diğer durumlarda,
ölüm cezasının aldığı biçimler (i§kence çarkında parçalama, diri diri yak
ma, knut ile kamçılama ve önce boğmadan asıp sonra dörde parçalama
gibi) i§kenceyle ölüm anlamına geliyordu.
Sanığın Sorgulanması
İşkence Odası
eVi'
?<:
m
z
n
m
z
z
>
AJ
�·
28) H. C. Lea, A History of the Inquisition of Spain, Macınillan, New York, 1 906.
KUTSAL ENGiZiSYON 87
Auw da Fe
Ceza bir itiraf alındıktan sonra hükme bağlamrdı. Cezalar, hafif dava
larda kırbaçlama, hapsetme, kürek mahkOmiyeti ve sürgünken, daha
ciddi olanlarında kazığa bağlayıp yakma ya da boğarak idam cezası verilir
di. İ dam cezası, tutuklunun ağır eziyet tehdidiyle itirafta bulunarak i§ken
ce odasındaki süreçten kaçabileceği anlamına gelmiyordu. İdam, cezaya
yapılan bir ek olarak görülüyordu.
Mahkum edilen tutuklular, zamanı gelince, infaz meydanına götürü
lürlerdi. Merasim auto da fe (iman yasası) veya mahpustan kurtulu§ diye
Aum DA FE
KUTSAL E NGİZİSYON 89
bilinirdi. Auto da fe'ler düzenli olarak ya da yılda bir defa değil, Kutsal
Örgütün karanna göre birkaç yıllık aralıklarla yapılabilirdi. Her zaman
Pazar gününe denk getirilen merasim, bütün halkın bir araya toplanması
için bir fırsattı. Kurbanlar halkın ortasında yakılarak öldürülür ya da
farklı şekillerde cezalandınlırlardı.
Engizisyon'un Etkisi
"beni alt kata indirdi ve sağlam demir bir kapıyı açıp geni§ bir odaya
soktu. İçeride yanan bir ocak ve üstünde kapağı pirinçten olan, kilitli,
kocaman bir tava vardı. Yandaki odada, yanlaı:ı kalın tahtalada kapa
tılmı§ büyük bir çark vardı; Mary ortasındaki küçük deliğe murhu
tutup bakmaını istedi; çarkın çepederinin keskin bıçaklarla kaplı oldu
ğunu görmek beni altüst etti. Sonra Mary beni içi zehirli hayvanlarla
dolu bir çukura götürdü. Yüzüıncieki deh§et ifadesini görünce §öyle
dedi, 'Şimdi, benim iyi hanımım, size bunların nasıl kullanıldığını
anlatacağım. Kuru tava sapkınlarla, kutsal babanın istencine ve zevki
ne kar§ı çıkanlar içindir; önce çınlçıplak soyulup diri diri tavanın
içine konurlar. Ardından kapak kilitlenir, cellat ocağa biraz ate§ atar
ve gövde küle dönene kadar gittikçe artırır. Çark, Papa ya da Engizis
yon'un kutsal babaları aleyhinde söz söyleyenler için kullanılır; bu
yüzden küçük kapıdan makinenin içine sokulurlar ve kapı arkaların
dan kilitlendiğinde çark hızla döndürülür, ta ki içeridekiler parça
parça olana değin. Çukur, ikonları hor görenler ve kilise adamlarına
yara§an saygıyı gösterıneyi reddedenler içindir; bu yüzden çukura atılır
ve zehirli hayvanlara yem olurlar.'
"Odama geri döndük ve Mary bir ba§ka gün de öteki günahkarlar
için hazırlanan i§kenceleri bana göstereceğini söyledi; ama gördükle
tim bana öyle büyük bir ıstırap vermi§ti ki ötekileri de görüp deh§ete
dü§memek için yalvardım. Bundan sonra yanımdan ayrıldı ama Don
Francisco'ya mutlak olarak itaat etmemi tembihlerneyi unutmadı;
'Çünkü onun arzusuna boyun eğmezsen, ' dedi, 'kuru tava ve artan
ateş senin kaderirı olacak.' Bunları görınenin verdiği deh§et ve Mary'nin
açıklamaları neredeyse bilineimi yitirmeme yol açmı§ ve beni, irademi
yok eden bir §a§kınlığa uğratmı§tL
KUTSAL ENGiZiSYON 95
"Ertesi sabah Mary §öyle dedi, 'Şimdi seni bir güzel giydireyim
çünkü Don Francisco'ya sabahlar hayrolsun dileğinde bulunup onunla
kahvaltı etmelisin.' Giyindiğim zaman, beni bir koridordan geçirip
onun dairesine götürdü; hala yatağında olduğunu gördüm. Mary'ye
çekilmesini ve iki saat sonra kahvaltı servisi yapınasım eınretti. Mary
çıkınca bana soyunınarnı ve yatağa girmetni söyledi. Konu§ma tarzı
ve beynime d oldurulan iğrenç dü§ünceler beni öylesine deh§ete düşür
mü§tÜ ki ne yaptığımı bilmeden üstümdekileri çıkardım ve yatağa
girdim, içine dü§tüğüın ahlaksızlığı idrak edecek halde değildim: Ken
dimi koruma endi§esiyle bütün diğer dü§ünceleriın tamamen yok ol
muştu ve terörün dehşetiyle düşünceleriınde hiçbir incelik kalma
mıştı. . .
"
Engizisyon'un Kurbanları
Kaç kişinin yakılarak öldürüldüğü, kaçının işkence yapılarak zindan
larda ölüme terk edildiğini kesin olarak söylemek olanaksızdır. İnfazlann
sayısına ilişkin birçok iddia ileri sürülmüştür. Ancak hiçbirinin gerçeği
ifade etmediği görülmektedir. Tarihçiler, küçümsemediklerinde abartma
eğiliminde olurlar. Dört yıl İspanyol Engizisyonu'nun sekreterliğini yapmış
olan Romalı Katolik yazar Llorente, ı 48 ı 'den 1 5 ı 7'ye kadar, kırk yıldan
az süre içinde, 13000 kişinin diri diri yakıldığını ve 1 7000 kişinin de farklı
cezalara çarptırıldığını tahmin etmektedir. Bu rakamlar büyük bir olasılık
la gerçeğin çok daha altındadır. Çoğunlukla ölümle cezalandırılan suçla
rın abesliği, zulmedilenlerin toplam sayısının aşırı biçimde artmasında
etkili olmuştur. Kayıtlara bir göz atmak suçların ne kadar önemsiz, suçlu
lara uygulanan cezaların ne kadar şiddetli olduğunu gösterir.
İspanya'da St. Lucarlı bir ayınacı olan Rochus, Bakire Meryem'in bir
suretini bir Engizisyoncuya ucuzundan satınayıp tahrif etmek gibi basit
bir suç yüzünden kazığa bağlanıp yakılmıştı. İspanya'daki Triano Hapisha
nesi gardiyanı, kaledeki mahkumlara iyi davrandığı için, 200 kırbaç ve
altı yıl kürek cezasına mahkum edilmişti. Engizisyon'daki bir kadın hiz
metçi, tutuklutara iyi davrandığı için, halkın önünde kırbaçlandı ve alnı
dağlandı. Protestan bir okul müdürü olan Ferdmando, öğrencilerine inan
cının ilkelerini öğrettiği için önce işkence gördü sonra da yakıldı. John
Leon adlı bir başka Protestan ve aynı inançtan birkaç İspanyol da, İngilte
re'ye kaçmaya çalışıdarken Engizisyon görevlilerince yakalandılar, işken
ce edildiler, aç bırakıldılar ve sonunda yakıldılar. Örtünmeyi ve rahibe
olmayı reddedip Protestan inancını kabul ettiği için genç bir kız da alevle
re atılmaya mahkum edildi.
Zamanının seçkin bir hekimi olan Christopher Losada'ya, Protestanlı
ğın öğretilerini açıkça savunduğu için, gövdesi gerilerek işkence edildi
ve yakıldı. Sev illa' daki St. Isidare Manasrın'nın keşişlerinden biri Protes
tanlığa döndüğü için işkence gördü ve yakıldı. Toledo'nun Protestan ya
zarlarından biri, evinde bir odasının duvarlarını on emrin reprodüksiyonu
ve kendi el yazısı metniyle süslediği için ı676'da kazığa bağlanıp yakıldı.32
Aynı mahkemede, Martin-Juan de Salinas iki eşli olmaktan 200 kırbaç
cezasına çarptınlmıştı.
Vasconcellos adında bir adamla evli olan ve Madeira'da oturan bir
İngiliz kadın 1 7 04'te sapkınlıkla suçlandı ve Lizbon Engizisyonu'na gön-
34) John Marchant, A Review of the Bloody Tribunal or The Horrid Cruelties of the
Inquisition, Perth, 1 770, s . 1 2 1 .
KUTSAL ENGiZiSYON 1 0 1
35) John Milton, The History of Britain, 1777, Il. Kitap, s. 78.
36) Star Chamber Mahkemesi VIII. Henry zamanında kuruldu. İ ki başyargıç ve Danış
ma Meclisi'nden oluşuyor ve önemli davalann yanı sıra olağandışı önemde veya karmaşık
hukuki sorunlarla uğraşıyordu. Fakat bu mahkeme kısa sürede gücünü kötüye kullanmaya
başladı. Adaletten uzak, önyargılı ve zalim oldu. S tar Chamber tarafından verilen emirler
sonucu, İngiliz adaletini rencide eden birçok acımasız işkence kararı uygulamaya sokuldu.
Mahkeme 1640 yılında kapatıldı.
1 0 4 iŞKENCENiN TARiHi
37) David Jardine, On the Use ofTorture in the Criminal Law of England, 1837.
38) Bishop Burnet, The History of the Reformation, Oxford, 1829.
39) Notes and Queries, 20 Mayıs 1 9 16.
40) A Report of Divers Cases, der. John Kelyng, 1 708, s. 27.
41) ݧkence tezgahı, geleneğe göre, Tower'e ilk kez VI. Henry zamanında Exeter Dükü
tarafından sokulmu§tU ve o zaman halk arasındaki adı 'Exeter Dükü'nün Kızı'ydı.
BÜYÜK BRiTANYA VE iRLANDA'DA iŞKENCE 1 05
için kullanılması uzun zaman önce sona eren suyla sınama cadılar için
uygulamada kalmaya devam etti (bkz. 23. Bölüm) .
Nuh zamanından beri cadılara kar§t zaman zaman saldırılar olınu§sa
da, onbe§inci yüzyılın sonlarında Papa VIII. Innocentius'un özellikle bü
yücüler ve cadıların Hıristiyanların dü§rnanı olduğu, köklerinin kazınması
ve yok edilmeleri gerektiğinden söz eden uğursuz tebliğini yayımlamasıyla
cadılara kar§ı zulüm ciddi bir vah§et olarak ve hepsini kapsayacak biçimde
ba§ladı. Henrich Kraemer ve Johann Sprenger, Kuzey Almanya'daki
büyücülere kar§ı verilen sava§ı ba§arılı bir sonuca ula§tırmak amacıyla
engizisyoncu olarak atandılar. Sadistliklerini fanatik Hıristiyanrnı§ gibi
davranarak maskelediklerini dü§ündüğüm bu Darniniken ke§i§ler, büyü
cülük üzerine dikkat çekici bir çalı§rna olan Malleus Malificarum ba§lıklı
kitabın da yazarlarıydılar.
Böylelikle Avrupa kıtasında her tür büyü ve sihire kar§ı, tek suçlan
Hıristiyanlıktan çok az farkla ayrılan bir din biçimini ve bizim aydınlık
çağımızda ispiritizma, gaipten haber verme, ispiritizma gücü ile yükselme,
vecd halinde konu§rna vb. olarak bilinen büyü biçimlerini uygulamak
olan binlerce erkek ve kadını yakalayıp Engizisyon'a teslim etme biçimin
de ya§anan uzun süreli bir seferberlik resmen ba§latıldı.
Suçlamalar kar§ısında çoğu masum olan bu bahtsız erkek ve kadınların
katlanmak zorunda kaldıkları cezalar sayıca çok fazla ve çe§itliydi. Yükle
nen suçları itiraf etmeleri için kırbaçlandılar veya dövüldüler. Kırbaçlama
ba§arılı olmayınca diğer i§kenceler uygulandı. Huguet Aubry, yakla§ık bir
yıl hapis tutulduktan ve her fırsatta i§kence gördükten sonra, bir ırınağa
atıldı ve ağaca asıldı; hapis ve i§kenceden sonra Le petit Henriot'nun
ayaklarını ömrü boyunca kötürüm kalacak biçimde yaktılar.52 İtiraf etmek
diri diri yakılmak, itirafta bulunmamak ise ömür boyu hapis ve sonu
ölümle biten bir i§kenceler dizisi anlamına getirdi.
Şeytan'ın İşareti
İ tiraf önemli görülmekle birlikte, mahkum etmek için her zaman §art
olduğu da dü§ünülmüyordu. Çoğu davada tanıklarca sunulan kanıtlar
yeterliydi. Şeytanın i§aretinin varlığı tek ba§ına yeterliydi. Şeytan i§arerle
rinin genellikle iki tür olduğu kabul edilrni§ti: Görünenler ve görünıne
yenler. Görünen i§areder iyi bilinen ve kolayca bulunabilen benler, siğiller,
Demir yakalık ve cadı gemi olarak bilinen bir düzenek itiraf ettirme
amacıyla, genellikle uykudan da yoksun bırakarak, kullanılırdı. Çoğu
davada istenen sonuç elde edilineeye kadar çe§itli i§kence biçimleri
birbirini izlerdi. Büyücülükle suçlanan Doktor Fian'ın (nam-ı diğer John
Cunnigham) davası bu konuda göze çarpan bir örnektir. A§ağıdaki satırlar
Pitcairn'in Criminal Trials ( 1 833) adlı eserinden alınmı§tır:
"Ayaklar için Kia Quen denilen bir alet kullanırlar. Bir kutunun
içine yerle§tirilmi§ üç tahta parçasından ibarettir, ortadaki sabit, yan
dakiler hareketlidir; ayak bunların arasına konur, topuk kemiği ayağa
geçene kadar sıkı§tınlıp bastınlır: Eller için de parmakların arasına
konulan özel, küçük tahta parçalan kullanırlar, buna Tean Zu derler,
bütün kuvvetleriyle sıkı§tınrlar ve çevresini kağıda kapatırlar, böylece
zamanı biraz daha uzatırlar."54
Cezalandırma Yöntemleri
na, bu te§hir aletine "kian hao cezası" diyen Semedo'da rastladım. Yazann
kendi sözlerinden aktarıyorum:
Picart'dan alınma.
ZiNciR İşKENCESi - EsKi BiR ÇiN İşKENCEsi
Aynı gözlemci "zincire çökertme" olarak bilinen garip bir Çin işkence
sinden söz eder. Suçlu başparmaklan ve ayak başparmaklarına bağlanmış
bir sicimle asılır, böylece gövdesinin bütün ağırlığı "halkalarının kenarları
keskin" küçük bir zincir kangalının üstündeki dizlerine b iner. 59 Çekilen
acı öyle şiddetlidir ki cezalandırma yöntemi olarak kullanılmasının dışın
da, suçun kabul ettirilmesinde de genellikle bu yolun kullanılmasını anla
mak zor değildir.
Japonya'da �kence
Japonya'da mahkemeler, Çin'deki gibi, suçlanan ya da ku§kulanılan
sanıkiara ve kanıt vermekte veya gerçeği söylemekte isteksiz olan tanıkla
ra doğruyu söyletmek amacıyla i§kence yapılmasını me§ru saymı§tır.
M urdoch, 1 652'den ondokuzuncu yüzyılın ortalarına dek süren ve
kötülüğüyle ün salmı§ Tokugawa rejimi sırasında, dört farklı i§kence biçi
minin uygulandığını söyler. Bu yöntemlerden en sık uygulananı kırbaçla
maydı. Bu amaçla özel bir kırbaç kullanılıyordu. Kesilip soyulmu§ üç
bambu bağlanarak yapılırdı. Korkunç bir silahtı, bambunun keskin uçları
eti bıçak gibi kesiyordu. Bununla omuzlara ve kalçalara vurulurdu ve
vuru§ların sayısı ISO'yi geçebilirdi. "Ta§ı kucaklamak" bir diğer yöntemdi.
Keskin uçlu, üç kö§eli çakmak ta§larının üstüne diz çöktürülen kurbanın
dizleri üstüne ağır ta§ ya da ba§ka malzemeler yığılırdı. Üçüncü i§kence
yönteminde, mahkumun elleri ve ayakları, ya§amını tehlikeye sokacak
biçimde sicimlerle sımsıkı bağlanırdı. Yakla§ an ölümün belirtileri kendini
gösterene kadar mahkum bu durumda tutulurdu. Dördüncü i§kence yön
teminde mahkumun bilekleri, arkasından son derece sıkı bağlanırdı. Son
ra tavandaki bir çengelden sallandırılırdı. Bütün ağırlığı bileklerine biner,
sicim giderek ete batar ve kemiklerine kadar keserdi. Bir i§kenceden
tatmin edici sonuç alınmazsa, mahkumun bir iki gün dinlenmesine izin
verilip bir diğer yöntem denenirdi.62
Japonya'da yasal i§kence 1873 yılında kaldırıldı. Gerçekte, her yerde
olduğu gibi, burada da yok olduğu söylenemez. Longford, kaldırılmasın
dan yıllar sonraki durumu §öyle anlatır:
"Bu satırların yazarı, Kore ve Formosa'da, asi oldukları iddia edilen ama
genellikle tanıamıyla masum olan insanlara en acımasız i§kencelerin
serbestçe yapıldığı ayyuka çıkmı§ken, Japonya'da i§kecenin hala var
olduğuna ve mahalle karakollarında yapılmasının hiç de az rastlanır bir
durum olmadığına inanmak için geçerli her nedene sahiptir. Formosa'da
bu türden birçok örnek olduğunu güvenilir kaynaklardan biliyorum. "63
6 1 ) A.g.e. , s. 225.
62) James Murdoch, A History of ]apan, haz. Joseph H. Longford, Kegan Paul, 1 9 26.
61) A.g.e. , c . llL s . 338'deki J. H. Longford'un notu.
en
.z
>
o
z
:;;
;:;;
I
g
eVi'
r;
Wellcnme Historical Medical Museuın'un izniyle. m
z
n
BıN pARÇAyA KESEREK ÖLDÜRME İşKENCESİ m
64) Francis Caron ve Joost Schorten, A True DeseTiption of the Mighty Kingdoms of
]apan and Siam, Hamancadan çev. Roger Manley, Londra, 1 67 1 , s. 66-9.
1 2 6 iŞKENCENiN TARiHi
Hindistan'da İşkence
65) R. Mounteney Jephson ve Edward Pennell Elmhirst, Our Life in ]apan, Londra,
1869, s. 33.
ÇiN, JAPONYA VE HiNDiSTAN'DA iŞKENCE 1 2 7
olan bir çuvalın içine koyup torbanın ağzını bağladılar. Zulmün bekçi
leri ellerinde bambular, tek bir i§arette torbaya vurup hayvanı çocuğu
mahvetmesi için delirtıneye hazır bekliyorlardı: Bir babanın yüreği
buna dayanamazdı ve hazinesinin yerini söyledi."67
" ı 7 18'de Bengal Naib'i olan Mür§id Ali Han, vergilerini ödemeyen
zemindarlara, diyareden öte clünyaya göçene dek, tuz katılmı§ bufalo
sütü içirtti."
Ölümden önce yapılan i§kenceye ait garip bir infaz biçimi de, suçluyu
bir filin ayaklan altında çiğnetmekti. ı 8 1 4 yılında Baroda'da böyle bir
infazı anlatan hikaye, bir Bombay gazetesinden The Percy Anecdotes'a
(VIII. cilt, s. 26- 7) aktarılmı§tır:
"Adam bir köleydi ve iki gün önce, Amir Sahib adlı bir kabile
reisinin karde§i olan efendisini öldürmü§tü. Saat on bir civarında,
sırtında tek sürücüsü ile fil getirildi, çevresi ellerinde bambular olan
yerlilerce sarılmı§tı. Suçlu 3 metre arkada yere yatınlmı§, bacakları,
hayvanın sağ arka bacağındaki halkaya üç iple bağlanmı§tı. Filin attığı
her adımda ipler adamı çekiyordu ve sekiz on adımda her uzvu yerin
den çıkmı§ olmalıydı; fil be§ yüz metre ileriediği zaman uzuvları dağılıp
parçalanmı§tı. Adam, çamurla kapfanmı§ olsa da, hala canlıydı ve
deh§etli acılar içinde olduğu belliydi. Bu halde bir saat kadar i§kence
gördükten sonra, kasaba dı§ına çıkarıldı ve bu amaçla eğitilmi§ fiL
gelip ayağını suçlunun kafasına koydu."
İnsan Alı�veri�i
İNGiLiz Batı Hint Adaları'nda, Kuzey Amerika'nın pamuk yeti§tirilen
bölgelerinde ve dünyanın daha birçok yerinde siyah kölelere i§kence
yapılması uygarlık adına büyük bir yüz karasıdır. İngiliz hükümetinin
ku§aklar boyunca, . insanları köpekler ve ineklede bir tutup onlara reva
gördüğü bu korkunç davranı§ asla kapanmayacak bir yaradır. Bu utanç
verici, habis ticarete ve onakatılanlara kar§ı sert saldırısında Bay Stephen
§öyle der:
rolün tartı§ılacak bir tarafı yoktur. Batı Hint Adaları'nda oturan yüzlerce
yerliyi yakalamı§, İspanya'ya götürmü§ ve Sevilla'nın pazar meydanında
en yüksek fiyatı verenlere satmı§tır.
Batı Hint Adaları'na beyazların yerle§mesini, plantasyonlarda çalı§tırı
lacak ucuz emek talebini doğurdu. Afrika'dan siyah köleler ithal etmek
gibi parlak bir fikir bulan Las Casas'tı. ı563'te İngiltere'de ilk kez Afri
ka'dan köle ithalatı gerçekle§ti.
O zamanlar, İngilizlerin köleliğe kar§ı olmadıklarına ili§kin belirtiler
vardı. Kar§ı çıkanlar varsa da sayıları azdı. Onyedinci yüzyılın ortalarına
doğru, nispeten geç bir zamanda bir İngiliz ba§savcı, görü§ünü §öyle dile
getiriyordu: "Zenciler, putperest olduklarına göre, köle olmayı hak ediyor
lar, İngiltere'de bile."68
Köle ithalatı bir kez ba§layınca, Batı Hint Adaları'na getirilen Afrikalı
sayısı da hızla arttı. Hem erkek hem de kadın köleler sürekli olarak talep
ediliyordu. Ö lüm oranları hastalık, kötü muamele ve i§kence nedeniyle
a§ırı derecede yüksekti. Doğum oranı ise çok dü§üktü. Te§vik edilmiyor
du; besleyip büyütmektense ithal edilmi§ yeti§kin köle almak daha ucuza
geliyordu. Bu nedenle taze insan eti kargosuna olan talep, arzı geçiyordu.
Ancak siyahlar, İngiltere'den ihraç edilen kuma§ balyalan gibi, bu
canlı insan stoğu yığınlarının tek kalemini olu§turmuyorlardı. Suçlular,
ve o günlerde adi hırsızlıktan suçlu olarak damgalanmı§ binlerce insan
Batı Hint Adaları'na ve Güney Amerika devletlerine gönderildi. Götürül
dükleri yerlerde köle ve "ya§ayan ölü" olarak sarıldılar.
Köle nüfusuna ili§kin rakamlar hareketin ne denli büyük olduğunu
gösteriyor. Yalnızca Jamaika adasında, İngilizlerin ele geçirmesinden üç
yıl sonra, ı658 yılında, köle sayısı ı 400 idi. ı 670'de 8000 oldu. Elli yıl
kadar sonra köle nüfusu 80000'e fırlamı§tı. ı 755 yılında ı90000'e ula§tı.
Onsekizinci yüzyıl biterken 250000 civarında idi. Ve 1825 'te sayı 3 ı4300
gibi niuazzam bir sayıya ula§mı§tı. On yıl içinde (1 7 5 1-61) en az 7 ı ı ıs
Afrikalı adaya yerle§tirilmi§ti. Ortalama satı§ fiyatı ki§i ba§ına 3 0 Sterlin
di. 69 Bütün risklerine ve nakletıne sırasındaki yüksek ölüm oranına kar§ın,
bu insan ticaretinin, bunda beis görmeyenleri ya da bunu umursamayanla
rı bu kadar çekmesinde §a§ılacak bir yan yok.
Kölenin ya§amı uzun bir i§kenceydi. Yağmacı gruplarca yakalanmasıy
la ba§lar, Batı Hint Adaları'ndaki bir plantasyanda ölümüyle sona ererdi.
Ele geçirilen kölelerin gemilerle adalara götürülme ko§ulları öyle deh§et
Köleler bir kez getirilip çalı§tırılmak için adalarda satıldıhan sonra çek
tikleri eziyetler çoğalıyor ve çe§itleniyordu. Ba§ta maruz kaldıkları davranı§
lar, yeterince korkunç olmakla birlikte, sakat bırakma ve en acımasız biçim
de kırbaçlanmaya kadar varmıyordu çünkü sakat ya da sırtında iyile§meyen
yaraları olan bir köle, görünü§Ü iyi olandan daha fazla kazandıramazdı.
Ancak toprak sahibi, bir köle satın aldığı zaman hemen her anlamda acı
masızca davranırdı. Köleyi i§e yaramaz hale gelene ya da ölene dek tutma
sı söz konusuydu ve bu zaman içinde amacı köleyi her türlü i§kence ve
ceza ile çalı§tırarak verdiği parayı son kuru§una kadar çıkarmaktı.
70) Thomas Clarkson, The Hiswry of the Rise, Progı·ess and Accomplishment of the Abalition
of the African Slave Trade, Londra, 1808.
7 1) A.g.e.
KÖLELERE YAPILAN iŞKENCE 1 3 7
İlk kategoride her iki cinsten ve her ya§ tan köle düzenli olarak kırbaç
lanırdı. Kahya asla kırbaçsız dola§maz ve en ufak fırsatı bile kaçırmazdı.
Sanki köleler kırbaçlanmak için bahane arıyordu ve çoğu köle çalı§tırıcısı
ve köle sahibinin de köleleri cezalandırmak ya da cezalandırılmalarını
seyretmekten sadistçe bir zevk aldıkiarına hiç ku§ku yoktur.
Bu yüzden de en ufak bir kusur en §iddetli cezayı haketmek anlamına
geliyordu. Bu anlayı§a bir örnek, Jamaika'da Colchis Malikanesi'ne ait
olan melez Eleanor Mead'e yapılanlardır. Olay 1 830 yılında meydana
gelmi§tir:
" 1823 yılında kendi annesini kırbaçlayan bir köle çalı§tıncısı tanı
dım. 1827 yılında kendi akrabaları ve sanırım kocasının da gözü önün
de kırbaçlanan evli bir zenci kadın tanıdım, çünkü olayı bana kocası,
kendisi ve diğer köleler anlattılar. Bu zenci kadın yalnızca kahyasının
kösnül isteklerine boyun eğmediğinden adam onu günlerce kırbaç
layıp ambarda kapalı tutmu§tu."73
Birçok dikkat çekici zulüm örneği vardı. Avam Kamarası'nın 1814 ta
rihli belgelerinde, Huggins adlı bir toprak sahibinin davası yer alır; Huggins,
Kimi köle sahipleri akla gelebilen her bahaneyle yalnızca ceza vermek
le kalmaz, kurbanları ölene ya da azat edilene değin kölelerinin kırbaçlan
masından aldıkları "zevk''i kaçırmak istemezlerdi. Özgürlüğünü satın al
mayı ba§aran köle Ben Moss buna iyi bir örnektir. Siyah adamı özgür bir
insan yapacak azat etme i§leminden bir önceki gün sahibi, zavallı, sende
leyen ve çoktan i§i bitmi§ insan enkazını en az 39 kez kırbaçlattı.
Kölelikle İlgili Seçilmi§ Komite' deki tanıklığı sırasında Rahip William
Knibb, Catherine Williams adlı siyah bir kölenin evine sürünerek geldiğini
ve sırtının kan içinde olduğunu söyledi. Kadın, "üç ay bir zindanda tutuldu-
* Quadroon: Büyükanne ve büyükbabalanndan biri zenci diğer üçü beyaz olan kimse.
(ç.n.)
KÖLELERE YAPilAN iŞKENCE 1 39
74) Parliamentary Papers: Report of Select Committee on the Extinction ofSlavery Throug/wut
the British Dominions, 1832, s. 266.
75) A.g.e., s. 259.
76) A.g.e., s. 538.
77) Kölelerin kırbaçlanmasıyla ilgili ba§ka örnekler için bkz. 20. Bölüm.
1 40 iŞKENCENiN TARiHi
78) George I"inckard, Notes on the West Indies, Londra, 1 806, c. III, s. 267.
79) Bir tür rom.
80) J. G. Stedman, Narrative of a Five Years ' Expedition Against the Revolted Negroesof
Suıinam in Guinea on the Coast ofSouth Americafrom the Year 1 772 - 1 777, Londra, c. I, s. 96.
8 1) Thomas Clarkson, An Essay on the Slavery and Commerce of the Human Species,
Londra, 1 7 86, s. 146.
KÖLELERE YAPILAN iŞKENCE 141
Mauritius'un Deh�eti
82) Bryan Edwards, The History of the British Colonies in the West Indies, Londra, ı 793,
c. III, s. ı ı 8 .
KÖLELERE YAPilAN iŞKENCE 1 43
yere güçlükle değecek biçimde asılmı§tı. Sonra Cotry bir değnek aldı ve
zencinin gövdesinin her tarafına vurdu. Daha sonra adamın baldırlarına
yağ sürdürüp ısırmaları için köpekleri üstüne saldı. ݧkence gören zenci
su istedi. Cotry, siclik verdirdi. Sonunda, cinsel organları kesildi ve bu
operasyonun ardından köleyi kurtaran ölüm oldu. Dava çok ciddi, kanıt
lar ise mahkemenin Cotry'yi serbest bırakamayacağı kadar açık ve boldu.
Onu hapsettiler, çok geçmeden de kaçmasına göz yumdular.
Yazgıları, bahtsız kadınlara kar§ı da erkek ırkda§larından daha merha
metli değildi. Flacolu Madam N ayle'in ı823 yılında görülen davası da
dikkat çekicidir. Bu kadın sahip olduğu kadın kölelerden birinin gövdesini
kendi elleriyle deh§et verici bir biçimde sakatlamı§tı. Zenci kadının burnu
nu ve kulaklarını kesmi§, di§lerinin birkaçını sökmü§ ve son olarak göğüs
lerini kesmeye çalı§mı§tı. Son giri§imini tamamlayamadan önce de köle
ölmü§tU. Bu dava, önyargılı olan mahkemenin adaleti nasıl ayaklar altına
aldığını gözler önüne sermektedir. Köleler çürütülemez ve bol miktarda
kanıt gösterirlerken, Madam Nayle'in suçlu olduğunu gösteren hiçbir
beyaz kanıt yoktu. ı 723 tarihli bir karara bağlı olarak, mahkeme, beyazla
rın tanıklığı olmadan kölelerin sağladığı kanıtların delil olu§turmayacağı
kararını verdi. Madam Nayle'i serbest bıraktılar.
"Herhangi biri, bir kölenin kasten dilini kesmesi, bir gözünü çıkar
ması ya da onu zalimce ha§laması, yakması veya herhangi bir uzvu ya
da organından yoksun bırakması, kırbaçlamak ya da at kamçısı, inek
derisi, çubuk veya sopayla dövmek, zincirlernek ya da kapatmak ve
hapsetmek dı§ında köleye zalimce bir ceza vermesi durumunda, böyle
si her suç için ceza olarak yüz pound ödeyecektir."
83) Harriet Beecher S towe, A Key to Uncle Tom's Cabin, Londra, 1853, s. 7-8.
15
İ�kenceye Kar�ı Sava�
Muhalefetin Yükselişi
UYGARLIGIN ilk günlerinden beri işkence yapılmasına karşı çıkanlar olmuş
tur. Bununla birlikte kavram olarak işkenceye değil çoğu durumda yalnız
ca yasal işkenceye karşı çıkıldığından muhalefet sınırlı olmuştur. Ceza
olarak ve infazda veya öncesinde işkence yöntemlerine başvurulmasına,
qucestion'un en keskin muhalifleri tarafından bile genellikle yeterince
tepki gösterilmemiştir. Bu nedenre, Seneca, işkencenin adaletsizliğini
ve gerçeğe ulaşma aracı olarak yararsızlığını kabul etmişti. Cicero da
aynı tavır içindedir, Aziz Augustinus, ünlü Romalı hukukçular Ulpianus
ve Tertullianus da aynısını savunmuşlardır.
İşkence tarihi, teori ve pratik arasında tuhafbir farklılık sergiler. Yasal
işkenceye karşı bir şekilde daima çok büyük ve kesin bir muhalefet ortaya
çıkmıştır fakat aynı zamanda bu karşı çıkışı pratiğe geçinnede çok az
gayret gösterilmiştir. Buna, İngilizlerin ilke olarak işkenceyi yasaklayıp
pratikte uygulamalanndan daha iyi bir örnek bulunamaz. Magna Carta'nın
hükümlerine göre, işkencenin İngiliz özgürlük ilkesiyle uyu§madığı yoru
mu yapılmıştır. İnsan Hakları Bildirgesi'ne göre, işkence hangi koşullar
altında uygulanırsa uygulansın zalim ve olağandışı bir cezalandırma biçi
midir. Yasal otoriteler ve yargıçlar işkence uygulamasının İngiliz görenek-
iŞKENCEYE KARŞI SAVAŞ 1 47
"Adalet içinde bile, basit bir ölümün ötesine geçen her şey, bana
son derece zalimce görünüyor; özellikle ruhlarını iyi ve sakin koşullar
altında teslim etmelerini sağlamamız gerekirken onları tahammül edil
mez işkencelerle altüst ederek bunu yapamayız . . . Kendi gözlerimle
görmeden önce, yalnızca karletme zevki için bir diğerinin uzuvlarım
parçalayan, koparan, kesen zalim ruhlar olabileceğine inanamıyor
dum; zekalarını, kin duymadan, bir kazanç veya başkaca bir amacı
olmaksızın yalnızca mimik ve hareketleri seyretmek, ağrılar içindeki
bir adamın acıklı iniltilerinden ve haykırışlarından zevk almak için,
olağandışı işkenceler, yeni ölüm çeşitleri icat etmekte kullanıyorlardı.
Bu zalimliğin varabiieceği en uç noktadır."84
İşkencenin Gerilemesi
85) 1 8 25'ten 1832'ye kadar geçen yedi yıllık sürede her yıl kırbaçlanan asker sayısı
ortalama 2000'i buluyordu ve her askere 200-500 kırbaç vuruluyordu. 1 8 3 1 'de, kırbaçlamaya
kar§ı kaınuoyı.ında büyük tepki gösterildiği yıl, 1 4 77 asker cat'le cezalandırılını§tı.
* Cat-o'-nine-tails'in kısaltması, dokuz kamçılı kırbaç. (ç.n.)
iŞKENCEYE KARŞI SAV/\"s 1 49
86) Kitap yazılırken, bedensel cezaların belirli ağır hapishane suçları dışında kaldırıl
masını sağlayan Criminal Justice Bill Avam Kamarası'nda görüşülüyordu. 'Cat'in kaldı
rılması ise, bir kısım popüler basın dahil, toplumun birçok kesiminden güçlü bir muhalefet
görüyor.
1 50 iŞKENCENiN TARiHi
88) A.g.e., s. 1 1 .
89) İskoçya'da 1 Ocak 1 929'dan itibaren baltayla kesme yasadışı ilan edildi.
90) Yasa, elektrik enerjisinin bulunmadığı yerler için domuzların kesilmesini kapsamına
almaz. Yahudi ve Müslüman hayvan öldürme yöntemleri, kapsarnın dışındadır. Yasanın
koyunlara uygulanıp uygulanmaması yerel kararlara bırakılmı§tır. Bütün yerel kurulların
koyunların yalnızca bıçakla kesilmesini yasaklamayı uygun bulmamı§ olmaları üzücüdür.
16
İyi Tanınan Bazı hkenceciler
Eski Tiranlar
Kötülüğü ile aynı derecede ün salmı§ bir diğer tiran N eron'du, yakla§ık
on dört yıl boyunca, benzeri görülmeyen bir sefahat ve acımasızlık örneği
sergilemi§ti. Sapık, katil ve zehirleyiciydi, hiçbir sınır tanımıyordu. Ba§
kenti bile ate§e verip erkekler, kadınlar ve çocuklar diri diri yanar ya da
çöken binaların altında kalıdarken §arkı söyledi. Sarayının bahçesi en
gözde infaz yeriydi. Mahkumlar buraya kurt derilerinin içine konulup
dikilmi§ biçimde getirilir ve vah§i köpeklere parçalattırılırlardı. Bazıları
çarmıha gerilip tiranın gözleri önünde yava§ yava§ ölürdü. Bir kısmına
yanıcı maddeler sürülür ve geceleri me§ale gibi yanmak üzere tutu§turu
lurlardı. Suikastle suçlanan Epickaris'e suç ortaklarının kimliklerini açık
layana kadar i§kence yapılmasını emretti. ݧleme ara verildiği bir sırada
kadın kendini boğdu. 93
Traianus, putlarına kurban verme emrine itaat etmeyen herkese ezi
yet etti. Plinius'un yalvarmalarına kar§ın, Hıristiyanlara da Yahudilere
de i§kence etti. Antakya Piskoposu lgnatius'u Roma amfiteatrında aslan
lara attı. Polykarpus'un diri diri gömülmesini emretti.
İmparator Maximianus bir tiran olarak ya§adı ve öldü. Gaddarlığının
en büyük göstergesi, herhalde, hayatına kastettikleri bahanesiyle 400
ki§iyi akla gelebilecek en zalim�e yollardan öldürtmesiydi. Bazıları çarmı
ha gerildi, bazıları vah§i hayvanlara atıldı, kimileri de ağızları dikilmi§
hayvan derilerinin içine konuldu ve açlıktan yava§ yava§ ölmeye bırakıldı.
Diocletianus, bütün bunlara kar§ın, yaptığı zulümlerin derecesi ve
§iddetiyle hepsini geride bıraktı. Açık emirleriyle 20000 Hıristiyan İznik
Kilisesi'nde yakıldı. Hıristiyanlığın kökünü kurutaeağı iddiasıyla övünü
yordu ve bu amaçla bütün imparatorluktab dindarlara i§kence edip öl
dürttü. Tarihçi Sulpicius Severus'a göre, Mısır'da, bir ay içinde 1 7000
ki§iyi kılıçtan geçirtti.
Kötülükleriyle ün salmı§ diğer tiranlar Severus, Gallus, Decius ve
Valerianus'tu. imparatorluk tanrılanna kurban vermeyen ve İsa'ya küf
retmeyi reddeden herkese i§kence ettiler. Hıristiyanlar ve dinsel sapkın
lıkla suçlanan veya ku§ku duyulan herkes sürekli ve akla gelebilecek
her yöntemle eziyet gördü. Topuklarından atların kuyruklarına bağlanip
Ortaçağ'da İ�kence
Onikinci yüzyılda, Papa III. Innocentius, tek suçları Roma Kilisesi'nin
öğretilerine kar§t çıkmak olan Albi mezhebine kar§ı zulüm seferberliği
ba§latmı§tt. Otuz yıl §iddetle sürmü§ olan bu yok etme sava§ında, zulmün
her türü, akla gelebilecek her i§kehce Albicilere, Papa'nın tanımladığı
§ekliyle, bu sapkınlara uygulandı. Çoğu direncini yitirdi ve inancını deği§
tirdi. Korkudan çılgına dönmü§ olan Taulouse Kontu Raymond, Kilise'ye
arabuluculuk etmeyi önerdi. Uzla§ma önerisinin içeriği Bzovius tarafından
yazılmı§tır.
"Kont, Kutsal Roma Kilisesi'ne bağlılık yemini etti. Böyle bir ye
minle bağlandığında, Papa elçisi kutsal giysilerden birinin omuzlarına
atılmasını buyurdu ve onu sütükleyerek kiliseye götürdü, bir kırbaçla
kamçılatıp onu bağı§ladı. Kamçı darbeleriyle öyle ağır yaralanmı§tı
ki girdiği yerden çıkarnadı ve neredeyse çıplak, kilisenin a§ağı kapısın
dan çıkmak zorunda kaldı. Ayrıca ölümüne neden olduğu Castres
§ehidi Aziz Petrus'un mezarında aynı muameleyi gördü."
�kence Teknikleri
17
Kazık Kullanılan Yöntemler
Çarmıha Germe
1 ) Bazı durumlarda kırbaçlama, çarmıha germeden önce kırbaçlamak yerine veya ona
ek olarak, kurban çarmıha çivilendikten sonra yapıimk
1 66 iŞKENCENIN TARiHi
kazığı hem de yatay olan parçayı sırtında ta§ıdığı biçimindeki genel kanı,
böyle bir i§le m çağda§ uygulamayla çeli§tiğinden, büyük bir olasılıkla yan
lı§ tır. İnfaz meydanına gelindiğinde, kurban çırılçıplak soyulur ve ba§ı
çapraz direğin üstüne ve kolları yaniara gelecek biçimde sırtüstü yere
yatırılırdı. Bazı durumlarda kolları direğe bağlamak için ip kullanılırdı;
bazen de bu i§lem uygulanmayıp avuç içieri direğin iki yanına gerilip
çivilenirdi. Çarmıh, üstüne bağlanmı§ ya da çivilenmi§ insanla birlikte
dik konuma getirilirdi. Suçlunun bütün ağırlığını ellerine verip etin yirtıl
masını engellemek için, gövde, dik kazığa sabitlenmi§ enli bir tahtayla
desteklenirdi. Yerden biraz yukarıda olan ayaklar, dikey konumdaki di
reğe çivilenir ve bazı durumlarda bacaklar bir iple direğe bağlanırdı. Her
bir ayaktaki büyük ve uzun çiviler ayağın üstünden çakılıp tabandan .
çıkarılırdı.
Ölüm yava§ ve dayanılmaz biçimde acı verici olurdu. Kimi zaman
suçlutara yiyecek ve içecek verilerek iyice uzatılan, günlerce devam eden
bir i§kence biçimiydi bu. Zulmedenin ya da celladın habisliğine veya
kinciliğine göre ıstırap daha da artırılabilir veya §iddetlendirilebilirdi.
Bazen bacaklar ağır darbelerle kırılır, yüz ve göğüs kancalı aletlerle yırtılır,
gövde sivri uçlu sapalar veya kazıkiada delik de§ik edilirdi. Bazen anal
yoldan veya cinsel organa sopalar sokulup çıkarılırdı. Bir diğer yöntem
de böcekleri çekmek için yüze bal sürmekti.
Romalılar ve ba§ka birçok kavim, gövdeyi çürüyüp kemiklerden ba§ka
bir §ey kalmayana değin haçın üstünde bırakırdı. Yahudiler ölümden
hemen sonra cesetleri indirirler ve Musa'nın öğretilerine uygun biçimde
gömerlerdi, yani, "Gövdesi bütün gece ağaçta kalmayacak, onu ne olursa
olsun o gün gömeceksin," düsturunda olduğu gibi.
Çarmıha germe, çok sık uygulanmamakla birlikte, yüzyıllar boyunca
görüldü. Kayda geçen son olaylardan biri Fransa' da ı ı 2 7 yılında Dürüst
Charles'ın katili Bertholde'un, Louis'nin emriyle çarmıha gerilmesidir.
"Oyun Zarları"
" İnfaz yeri büyük bir karaağacın yanında, vaazlar verdiği papazlar
okulunun karşısındaydı; meydan ve ağacın dalları izleyicilerle doluy
du. Piskopos Hooper diz çöktü ve dua etti. ibadetine cialan Piskopos
kendini kazığa hazırladı. Cübbesini çıkardı ve şerife teslim etti; sonra
ceketini, pantolonunu ve yeleğini çıkardı. Şimdi gömleğiyle kalmıştı,
beş yüz gramlık barut dolu bir kesenin bulunduğu bacaklarının arasına
sıkıştırdı gömleğini, kollarının altında da barutlar vardı. Sonra üç
demir çemberin bulunduğu kazığa yürüdü, birini beline, diğerini boy
nuna, üçüncüyü de ayaklarına geçirip sabitleyeceklerdi; ancak o bunu
şöyle diyerek reddetti, 'Bunlarla boşuna uğraşıp kendinizi zahmete
sokmayın; Tann'nın bana o kayışlar olmadan ateşin sıkıntılarına da
yanma gücü vereceğinden kuşkum yok; karşı kaymadan, etin güçsüz-
7) Bununla birilikte Fox her zaman güvenilir değildir, diri diri yakılan sapkınların
sayısı onun verdiğinden ya da diğer mevcut kayıtlardan daha fazla olabilir.
1 72 iŞKENCENIN TARiHi
8) Henry Moore, The History of the Persecutions of the Church of Rame and Complete
Protestant Martyrology, 1 809, s. 256-7.
DAGLAMAK, KlZGlN TAVA, PİRİNÇ BOGA 1 73
9) A.g.e., s. 296.
1 74 iŞKENCENiN TARiHi
Richard Turpin, bilgi almak için bir kadına ate§le i§kence ediyor.
10) Joseph Stnıtt, Manners and Customs ofthe Inlıabitants ofEngland, 1 775, c. III, s. 47-8.
DAGLAMAK, KlZGlN TAVA, PiRiNÇ BOGA 1 75
Dağlama
Bu ceza bir zamanlar İngiltere'de yaygın olarak uygulandı. Kullanılan
demirlerde, suçun niteliğine göre çeşitli işaretler ve harfler bulunurdu.
Kızgın demir genellikle sol avuç içine bastırılırdı. Dolandırıcılar ve serseri
ler (R) harfiyle damgalanırdı; hırsızlara (T) , katiliere (M) damgası vuru
lurdu. * Dağlamakla iki amaç güdülüyordu. Kızgın demirin deriye vurul
masıyla suçlular imienirken hiç de hafif olmayan bir ceza veriliyor, böylece
şu ya da bu suçtan yeniden tutuklanmaları halinde mahkeme önceki
suçlarından haberdar oluyordu.
Bazı durumlarda elden çok daha hassas yerler dağlanırdı. Dükkan
soyanların cezası gözün hemen altının dağlanmasıydı. Tanrı'ya küfrete
menin cezası, dilin kızgın şişle delinmesiydi; yalancı tanıklığın cezasının
bir kısmı alnı P** harfiyle dağlamaktı.
l l ) Bryan Edwards, The History of the British Colonies in the West lndies'den alıntı,
1 793, c. I, III. Bölüm, s. 88.
1 2) 'York'a Gidi§' serüvenini her okul çocuğunun bildiği, sonradan yüzlercesi uydurul
ffiU§ maceralann kahramanı. Turpin 10 Nisan 1 793'te York'da idam edildi.
* Rogues: Dolandırıcı; Thief: Hırsız; Manslaughter: Katil. (ç.n.)
** Perjury: Yalancı tanıklık. (ç.n.)
1 76 iŞKENCENiN TARiHi
Haşlamak ve Kızartmak
Pirinç Boğa
İŞKENCE ÇARK!
Gallonio'nun De SS. Martyrum Cruciatibus'unun
1688 (Antwerp) baskısından.
1 4) Fransızlar chevalet, İspanyollar escalero derlerdi. Genel olarak "ağaçtan at" anlamına
geliyordu.
iŞKENCE TEZGAHI. ÇiZMELER VE LEŞÇiNi N KlZI 1 83
" İzleyen Pazar günü," diye devam ediyor Simson, "aynı yere getiri
lip Yüzba§ının ve Londra Bölge Hakimi'nin önüne çıkarıldım, beni
sorguya çektiler. Daha önce verdiğim yanıtları yineledim. O zaman
i§aret parmaklarımı birbirine bağladılar ve aralanna küçük bir ok koy
dular ve oku öyle hızla çektiler ki parmağım kırıldı ve oradan kan
fı§kırdı. Sonra da beni iki kez tezgaha yatırdılar." 15
Su İşkencesi
Tezgahta işkenceyle birlikte "su işkencesi" de16 sıkça uygulanırdı.
Tezgahın tek başına yararsız olduğu durumlarda genellikle buna başvuru
turdu. Kurban tezgahta bağlıyken ağzına konmuş ince bir bez parçası
·üstünden yavaşça damlatılan suyu içmeye zorlamrdı. Bu kumaş suyun
baskısıyla giderek boğaza iner ve insana suda bağuluyormuş duygusu
verirdi. Su işkencesinin bir diğer türünde yüze örtülen ince bir bezin
üzerine su yavaşça dökülür, kumaş ağza ve burun deliklerine girip nefes
almayı engellediğinden kurbanı neredeyse boğulma noktasına getirirdi.
Bir diğer türünde burun, ya tıkaç tıkanarak ya da parmaklada kapatılır
ve su yavaş ve düzenli olarak açık ağıza akıtılırdı. Kurbanın nefes almak
için gösterdiği umutsuz çaba çoğu zaman bir kan darnarını çatlatırdı.
Genelde, kurbana dökülen suyun miktarı ne kadar artarsa işkence de o
kadar eziyet verici olurdu.
Birlikte uygulanan bu işkencelerin yazılanlar içinde en dehşet verici
ve yürek paralayıcı ifadesi, William Lithgow'un anlattıklarında ortaya
çıkıyor; İskoç olan Lithgow, 1 620 yılmda yanlışlık sonucu casus olarak
Malaga'da tutuklandı, Engizisyon zindanına atıldı ve insan tahammülü
nün çok ötesinde işkencelere uğradı. En hayret verici olan da adamın
hayatta kalıp öyküsünü anlatmasıydı. Kendi kelimeleriyle aktanyoruz.
koydu ve bir ipi her iki kolumun çevresinden yedi defa geçirdi: Sonra
sırtüstü ya ttı ve ayaklarını gerilmi§ karın bo§luğuma dayayıp ayakları
nın baskısıyla karnıma dayanılmaz ağrılar vererek yedi ip kolumun
bir yerinde toplanana kadar (tacı, sinirleri ve eti kemiklere kadar
keserek) elleriyle §iddetle asılıp çekti, parmaklarıının ellerime biti§me
yerlerine de aynısını yaptı; sol elim sakat kaldı.
"Şimdi gözlerim çakmak çakmak olmu§, ağzım köpürmeye ba§la
mı§tı ve di§lerim davulcunun sapaları gibi birbirine çarpıyordu. Ah,
insanlığın garip yüz karaları, hilkat garibesi canavarlar! Ben onların
doğal yasalarının sınırlarının çok üstündeyim; hainliğin cezası üç defa
i§kencedir ve bu bana yapılmı§tı, buna tahammül edilirdi: Fakat fazla
dan yedi katlı iple yapılan, katlanılamaz bir zulümdü: Yine de, bu
hummalı öfkeyle titreyen dudaklarım, hiddetli iniltilerim ve kollarım
dan, kesilmi§ sinirlerimden, dizlerimin altından ve üstünden fı§kıran
kana aldıran olmadı. Evet, bütün ağırlığım etimi kesen ipierin üzerin
deyken, geriye kalan soluğumu kesip yok etmek için beni sopalarla
da dövdüler.
"Acının doruklarında sonunda kendimi kaybettiğimde, beni yere
yatırdılar, sonra sonu gelmeyen soruları ba§ladı: İtiraf et, itiraf et,
vaktin varken itiraf et çünkü i§kencen devam edecek; ama benden
bir §ey alamadılar, çünkü masumdum, ah, ben masumum, İsa! Hazreti
İsa bana merhamet etti ve bu barbar katillerin yaptıklarına dayanma
gücü verdi.
"Sonra yargıcın emriyle, titreyen gövdem, ba§ım a§ağıya sarkık
ve yuvarlak bir deliğin içine gelecek biçimde, i§kence tezgahına yatırıl
dı; karnım yukarıda, dizlerim tezgahın üzerinde kalkık durumdayken,
bacaklarım ve kollarım ayrılarak iki yandaki kalasiara iplerle ve çiviler
le sabitlendi; çünkü §imdi asıl i§kenceyi görecektim. Şimdi Pottaro ya
da i§kence tezgahına gelelim (duvara dayanmı§, yukarıda olan tarafı
bir adımdan geni§, birle§tirilen üç kalın kalastan yapılmı§ altta kalan
kısmı bir adamın omuzlarının darlığındaydı; ortadaki kalasın ucunda,
benim ba§ımın konduğu bir delik vardı; tezgahın boyu insan boyundan
uzundu, kalastan kalasa bağlanan küçük iplerle araları doldurulmu§
tu, bacaklarım bu iplere bağlanarak orta kalastan ayrılmı§tı; dı§ kalas
ların her birinin yanlarında üç ayrı delik vardı; nasıl kullanıldığını §im
di göreceksiniz.) 1 7
1 8) William Lithgow, Tlıe Totall Discourse of tlıe Rare Adventures and painefuU peregrinations
oflong nineteene yeares Travailes from Scotland, to the most famous Kingdomes in Europe, Asia
and Affrica, 1 640, s. 469-474.
1 9 0 iŞKENCENiN TARiHi
1 9) A True Relation of the Most Cruell and Barbarous Proceedings Against the English at
Amboyna, Londra, 1624, s , l 1 - 1 2 ,
1 9 2 iŞKENCENiN TARIHI
iyice gerip Orobio'nun etini kemiğine kadar yarıyordu. İ §lem tekrar tekrar
yineleniyor ve baskı uygulanmadan önce her defasında, ipler kollarında
birkaç santim yukarı kaldırılıyordu. İkinci uygulamada, ipierden biri yeni
yerinden ilk yaranın üzerine kaydı ve öyle çok kan aktı ki kurbanın
öleceğinden korktular. Bununla birlikte, çağrılan hekim, Orobio'nun
daha fazla i§kenceye dayanacak gücü olduğunu söyledi ve üçüncüsüne
ba§ladılar. Yaralı bir domuz gibi kan kaybeden ve bilincini yitiren tutuklu
hücresine götürüldü. Yaraları iki ayda güçlükle iyile§ti, itiraf almaktan
umudunu kesmi§ olan Engizisyon'un önüne getirildiğinde Yahudi oldu
ğundan ku§ku duyulduğu için "Sambenito adlı bildik yer" de iki yıllığına
mahkO.miyet ve bundan sonra da Sevilla Krallığı'ndan sonsuza dek sürgün
cezası verildi.
İşkence Çarkı
Taşlayarak Öldürme
Yöntemin eskiliği, kolay ve açık olu§unda kendini gösterir. Herodotos
da bunun kullanıldığından söz eder. Küfür, sapkınlık, putperestlik, zina,
hayvanlarla ili§ki, e§cinsellik, vb. için Yehova tarafından onaylanmı§ bir
infaz yöntemidir.
Onyedinci yüzyılda papanın kı§kırtmasıyla Piemonte'de Protestanlara
yapılan eziyetler sırasında -eziyetler öyle deh§et verici bir barbarlık dere
cesine varır ki Cromwell'in, a§ın duyarlı olmadığı halde ve bir i§e yarama
yacağını bile bile, araya girmek zorunda kaldığından söz edilir- bu infaz
biçiminin çe§itli türleri uygulanmı§tı. Genç bir kadın olan Judith Mandon,
Katolik Kilisesi'nin usul ve ayinlerini benimsemediği için "bir direğe bağ
landı ve eskiden büyük perhizin arife günü yapılan barbar bir gelenek
uyannca belli bir uzaklıktan sopalar fırlatıldı. Bu insanlıkdı§ı i§lem sonu
cunda uzuvlan en korkunç biçimde sakariandı ve sonunda sapalardan
biri beynini dı§an döktü." 23
Çizme İşkencesi
Çizme i§kencesi çağda§ gözlemciler tarafından "dünyadaki en §iddetli
ve dayanılmaz acı" sayılmı§tır. "Bu i§kenceyle ıstırap çeken bir insanı
görmek öyle deh§et vericiydi ki," der Bumet, "biri çizmeye konulduğunda,
bu, Kurul'un huzurunda yapılırdı ve herkes görmemek için kaçıp kurtul
mak isterdi."24 Bu nedenle, belli sayıda üyenin kalmasını §art ko§an bir
emir yayınlanmı§tı, böyle bir emir olmasaydı kuruldan kimse orada bulun
mak istemezdi. Bu i§kence aleti çizme biçiminde yapılmı§ ve ayaktan
dize kadar olan çıplak kısmı içine alacak biçimde düzenlenmi§ demirden
bir kaptı. Aletin ete değen iç kısmında çekiçle çakılmı§ ağaç veya metal
çiviler vardı. Et yaralanır ve kemikler çoğu zaman tiksindirici ve deh§et
verici bir biçimde kınlıp parçalanırdı, kurban itiraf edene kadar korkunç
ceza devam ederdi. Bu i§kenceden geçip de ömrünün geri kalanını sakat
geçirmeyen neredeyse kimse yoktu.
Çizme i§kencesi Avrupa Engizisyonlannda, İngiltere ve İskoçya'da
olduğu kadar sıklıkla ve yaygın kullanılmı§ gibi görünmez. 25 John Spreull
23) Henry Moore, The History of the Persecutions of the Clıurclı of Rame and Complete
Protestant Martyrology, 1 809, s. 642.
24) Piskopos Burnet, History, 1 823.
25) İ skoçya'da bootikins denir.
IŞKENCE TEZGAHI, ÇiZMELER VE LEŞÇiNIN KlZI 1 95
Palpla "on bir gün on bir gece caschielawis'de kaldıktan sonra, günde
iki kez, toplam on dört gün, çizmeye sokulmu§tU, bu zaman zarfında
çırilçıplak edilip iplerle çepeçevre bağlanmı§, üzerinde ne deri ne de
et kalmı§tı." 28
26) Robert Wodrow, History of tlıe Sufferings of tlıe Church ofScotland, Glasgow, 1 828,
c. III, s. 254.
27) Doktor Jamieson'a göre teriın "kızgın çorap" anlamına geliyor.
28) Robert Pitcairn, Ancient Criminal Trials, 1 833, c I, s . 376.
1 96 iŞKENCENiN TARiHi
"Birbirine çivilenı:ni§ dört dar tahta, ama bizim ağaç filizlerini tav§an
lardan korumak için kullandığımız gibi kısa değil, bacak uzunluğunda.
Her tarafından sıkıca çivilenmi§, öyle ki, acısına dayanmak mümkün
değil, ondan kurtulmak için itirafta bulunuyorlar."
Leşçinin Kızı
Bu §eytani düzenek, itiraf ettirmek amacıyla Tower'de kullanılmı§tı.
ݧkence tezgahıyla aynı zamanda ve dönü§ümlü olarak kullanılırdı. Le§çinin
Kızı sağlam demir çemberierden yapılan ve birbirine takılan iki parçadan
olu§uyordu. Tutuklu yerde diz çöktürülür ve olabildiğince dertop olması
söylenirdi. Demir çemberierden birini tutuklunun bacaklarının altından
geçiren cellat, omuzlarına biner, iki çemberi birden sırtından geçirene
35) The History of Corporal Punislıment: A Survey of Flagdiation in its Historical, Antlıro-
pologicial and Sociological Aspects adlı eserime bkz. W emer Laurie, I 938.
36) H. C. Lea, A History of the Inquisition of Spain, c. IV, s. ı 88.
3 7) D. Antonio Gavin, A Master-Key to Popery, ı 7 2 5 , s. 204.
38) Fox's Book ofMartyrs, ı 732, s. 859.
200 iŞKENCENiN TARiHi
39) Mark Wilks, History of the Persecutions Endured by the Protestants of the South of
France, 1 8 1 4- 1 8 1 6, Londra, 1 82 1 , c. I, s. 250.
KIRBAÇlAMAK VE DÖVMEK 201
Bu korkunç eziyet on, on iki, bazen yirmi saat aralıksız sürerdi, köleler
hiçbir nedenle, yemek içmek gibi en doğal gereksinimleri için bile dura
mazlardı, onlar küreklerle boğu§urken yemekleri ağızlarına tıkılırdı. Mu
hafızların sürekli §aklayan kırbaçlarından, kürekçilerin gövdeleri her za
man kanardı. Bu korkunç hikayenin yazarı, "Hiçbir özgür adam," diyor,
"o kürekleri bir saat olsun çekmeye dayanamazdı. Zulüm ve zorunluluk
dürtüleri altında insan -bir süreliğine- insanüstü i§ler yapabilir. Etten
ve kandan yaratılmı§ bu varlık artık dayanamadığı, oturduğu yerde bayıl
dığı zaman (bu sıkça ya§anırdı) i§kence görmü§ gövdesinde zayıfbir ya§am
belirtisi ortaya çıkana değin acımasızca kırbaçlanırdı.
Çalı§maları sırasındaki bu günlük kırbaçlanmaya ek olarak, en ufak
bir ba§kaldırma ya da en küçük bir kabahat için de kırbaçlanarak cezalan
dırılırlardı."
40) The Memoirs of a Protestant condemned to tlıe GaUeys of France for his Religion,
kendisi tarafından yazılmı§, çev. James Willington, Dublin, 1 765, c. I, s. 59.
2 0 2 iŞKENCENiN TARiHi
Dayak için kullamlan tek alet araba kamçısı değildi. Abanoz ağacının
dikenli dallarından yapılan bir değnek de dayak atmakta kullamlırdı.
Araba kamçısıyla 39 kez vurduktan sonra demirhindi bitkisinin sopasıyla
evire çevire dövmek yine Jamaika'da yaygın olarak uygulamrdı. Bu uygu
lama pıhtıla§mı§ kanları silkeliyor diyerek savunulurdu bile. Üstelik, de
mirhindi sopası tel kadar esnek ve sağlam, ince bir değnekti. Güçlü bir
elde, abanoz sopasıyla aynı i§levi gören bir dayak aletine dönü§ürdü. Bay
J. B. Wildman, Köle Seçme Komitesi'inde gözlemlediği hapishanelerde,
zencilerin kırbaçlama amacıyla, denizcilik diliyle "bows" edildiklerini söy
ler, bunun anlamı, el ve ayak bileklerinin palanga ve makaralara bağlan
ması ve canlanna okunmasıydı. Kadınlar ve genç kızlar bile çalı§tırıldıklan
yerlerde bu yolla dövülürlerdi. Kayıtlardan alınan a§ağıdaki hikaye kendi
öyküsünü anlatır:
4 1 ) A.g.e., c. I, s. 5 5 .
4 2) Aynı yıl Jamaika'da kabul edilen bir yasanın 3 7 . maddesine göre, Bay Barrett ünlü
davasını açtı. Hangi kabahat nedeniyle olursa olsun, bir arabaemın bir defada on kırbaçtan
fazla vurması veya bir köle sahibi, kahya veya gardiyanın benzer durumda 39 kırbaçtan fazla
vurınası, asgari 1 O sterlinlik bir ceza gerektiriyordu . Bu yasanın ne derecede uygulandığını
bilebilmek olanaksızdır ancak her suç için belirtilen sayıda kırbaç vurmak söz konusu olduğuna
göre, bir arabacı veya köle sahibinin, zalimliğinin sonucu olarak, aynı köleye verilen kırbaç
cezalarını tekrarlamak üzere suç yükleyerek bu sayıları a§malan mümkün görünmektedir.
KIRBAÇLAMAK VE DÖVM EK 203
"22 ya§lann:da bir genç kız, yüzü yere dönük olarak yatırıldı; elleri
bileklerinden sımsıkı düğümlenmi§ iplerle bağlanmı§tı; ayak bilekleri
biti§tirilip ba§ka bir iple sımsıkı sarılmı§tı; bu sonuncusu bir makaradan
geçirilmi§ ve bir kazığa takılmı§tı. İp sıkı§tınldı ve genç kadının gövdesi
sonuna kadar gerildi. Sonra bir ba§ka kadın ortaya çıktı ve onun
giysilerini ba§ına geçirererek genç kadını yakı§ıksız bir halde te§hir
etti. ݧliğin kahyası, uzun boylu, güçlü kuvvetli bir adam, kırbacım
ba§ının çevresinde dört be§ kez salladı ve cezalandırmayı ba§lattı.
Cezalandırma aracı düğümlü kırbaçtı. Açtığı yaralardan kan fı§kırıyor
du. Zavallı yaratık acılar içinde feryat ediyordu . . . Kabahat i§leyen
dört ki§i daha birbiri ardına aynı yolla cezalandınldı. Bunlardan biri
3 6 ya§lannda bir kadın, diğeri on be§ ya§ında bir kız, aynı ya§larda bir
erkek çocuk ve sonuncusu, çektiği acılardan dolayı çığlık atmaya bile
mecali olmayan 60 ya§larmda ihtiyar bir kadındı. 1 5 ya§ındaki e rkek
çocuk, sonradan öğrendiğimize göre, 36 ya§ındaki kadının oğluydu.
Kadın, oğlunun gözü önünde edepsizce te§hir edilmi§ ve zalimce dö
vülmü§tü ! Sonra oğlunun da te§hir edildiğini ve kırbaç altmda kıvran
dığım görerek ayrıca acılara gark olmu§tu."43
takılmı§ iki üç metre uzunluğunda uca doğru ineelen bir kamçı olurdu.
Hintkamı§ı yakla§ık yüz elli santim uzunluğunda bir değnekti, sert tarafı
sapı olu§turuyor ve doksan santim kadar sonra üçe ayrılıyordu. Ucunda,
etkili üç kamçılı kırbaç vardı ve eti parça parça edebilecek güce sahipti.
Bu iki korkunç kırbaçlama aletinden hangisinin daha fazla eziyet verdiği
tartı§ılır. Bazıları kırbacın daha deh§et verici bir silah olduğunu dü§ünür
ken diğerleri de hintkamı§ını tercih eder!erdi. Doğrusu, güçlü bir adamın
elinde ikisi de ciddi §ekilde eziyet verici olabilir, her vuru§ta eti yarıp
dört bir yana kan ve et parçaları saçılmasına yol açabilirdi. Bu kırbaçlama
lata tanık olan askerler, "dokuz kamçılı"nın kullanıldığı İngiltere ve diğer
yerlerdeki askeri dayakların hiçbir §eyle kaqıla§tırılamayacağını belirtirler.
Yasal düzenlernelerin olmayı§ı, köle sahipleri ve idarecilerin, kölelerini
yalnızca bir bahane ya da fırsat olduğunda değil, canları çektikçe de kır
baçlamalarını olanaklı kılıyordu. 50 kırbaçtan daha az vurulduğu nadir
görülürdü. Genellikle yüz kırbaç vurulurdu. Kırbaçlama bitip de iltihap
lanmayı önlemek için, kanayan yaralara tuz, biber, limon suyu veya ba§ka
tahri§ edici maddeler bastırılınca i§kencenin §iddeti iyice artardı.
A§ağıda bir görgü tanığının iki kölenin kırbaçlanmasını anlatan ifadesi
her gün ya§ananlara tipik bir örnekti.
53) John White, ]oumal ofa Vayage to New South Wales, 1 790, s. 50.
54) 1 845 yılında knut kullanımdan kalktı.
55) John Stow, A Survey of London, 1 720.
A
;i]
�
�
)>
7'
rii
o
o
�
m
1622'DE AMBOYNA'DAKi İNGiLiz HAPiSHANELERiNDE işKENCE KıRBAÇLAMAYLA İşKENCE A
N
Bir onyedinci yüzyıl risalesinden. Thcatrum Crudelitatum Haereticororum'daki bir oyımıdan, 1 592. o
-o
2 1 0 iŞKENCENiN TARiHi
59) Jesse F. Steiner ve Roy M. Brown, Tlıe Narılı Carolina Cluıin Gang, Kuzey Carolina
Üniversitesi yayını, Chapel Hill, 1 927, s. 80.
60) A. C. Neweli'in World's Wark'deki makalesinden Prison Reform'a yapılan alıntı,
Ekim 1 908.
6 1 ) Hala belli suçlar için kırbaçlama cezasının yasalarda yer aldığı birkaç ülke varsa da,
bu yasanın uygulandığı örnekler azdır. Delaware'de, Wilmington'daki örnek i§likte, 1 938
gibi yakın bir tarihte, üç yoksul, hırsızlık suçundan dokuz kamçılı kırbaçla dövülmü§tür (bkz.
Daily Mirror, 10 Ocak 1 938) ; ve Bal timore 'da kansını dövmenin cezası hala kırbaçlamadır.
KIRBAÇUIMAK VE OÖVMEK 2 ! 3
"Halka açık bir kırbaçlama, " der Bemard S haw, "her zaman muaz
zam bir kalabalık çeker; bu kalabalığın içinde, açılan yaraların ve
çekilen ıstırapların görüntüsünden korkunç bir tutkuyla kendinden
geçen bir yığın insan olacağı kesindir."63
Sakatlamak
Çoğu suç için suçluyu teşhir tahtasına koyup bazı uzuvlarını sakada
mak, İngilizlerde gelenekti. En zalim ve en fazla eziyeti verecek olan yön
temler uygulanırdı.
üstünde yer alan, ağaçtan yapılma çarmıha gerili§ heykeline zarar vermekle
suçlanciL Ortada, delikanlının açık saçık §arkılar söylernek ve Voltaire'in
sapkın kitaplarını okumak eğilimleri dı§ında kayda değer bir kanıt olma
masına kar§ın i§kenceye ve dilinin kesilmesine mahkum edildi. 69 Günaha
girmenin cezası olarak dilin kesilmesi Fransa'da da yaygın olarak uygulanır
dı, Hırsızlık için, çalınan miktara göre, bir veya iki kulağın kesilmesi cezası
verilir& Yahudilerin paralarma el koymak için di§leri sökülürdü; cinayet
ve kundaklarna davalannda da, infazdan önce bir elin kesilmesi adettenciL
değil, ara sıra verilen ödüller nedeniyle topluyorlardı. Her kızılderili kafa
derisi getirene ödül verme uygulaması, ı 64 ı yılında Ba§kan Kieft tarafın
dan ba§latılmı§tL Sonraki yüz elli yıl ya da daha uzun süre boyunca gelen
yöneticiler aynı politikayı izledi. Fransızların İngiliz kafa derileri, İngilizle
rin Fransız kafa derileri getirene ödül vermeleri sonucunda kafa derisi
güven içinde olan kimse kalmadı.
72) Paul Lacroix, Manners, Customs and Dress During tlıe Middle Ages, 1874.
SUR U KLEMEK VE DÖRDE BÖLMEK, BOYNUNU VURMAK 2 2 1
Holinshed' e göre, 76 yarı ölü hale gelene kadar asılan suçlu, bağırsaklar
gövdeden çıkarılmadan önce "indirilir ve canlıyken parçalanırdı". Strutt'un
görü§ü ise §öyle:
Boynunu Vunnak
ÖZEL bir infaz yöntemi olarak diri diri yakmanın, daha az rastlanmakla
birlikte, vah§i halklar dı§ında da uygulandığı sanılmaktadır. Plutarkhos'a
göre, bekaxetini yitiren genç kız bu yolla cezalandırılırdı. Fransa'da kulla
nıldığının i§aretleri vardır. Duc de Soissons'un, bir erkek ve bir kadın
kölesini kendi rızası olmadan evlendikleri gerekçesiyle diri diri yaktırdığı
söylenmi§tir. Belli suçlar için kadınlar da diri diri yakılınaya mahkum
edilirlerdi. Lacroix'ya göre, 1460 yılında hırsızlık yapmakla suçlanan Perette
adında bir kadın, Paris inzibat amirince "darağacında diri diri yakılınaya"
mahkum edilmi§ti.sı
. Ünüçüncü yüzyılda, Albicileri yok etme sava§ında, Voeur Valisi Ayıne
ric'in kızkarde§i diri diri bir çukura atılmı§ ve üzeri ta§larla örtülmü§tÜ.
Ortaçağ'da uygulanan, suçlunun bir çukur ya da hücreye konup "diri
diri gömülmesi" yöntemi diri diri yakmaya yakındır. Almanya ve İsviç
re'de uygulanırdı. Bununla birlikte, eski binaların duvarlan içinde sıkça
8 1) Paul Lacroix, Manners, Customs and Dress During the Middle Ages, 1874.
AÇLlKTAN ÖLDÜRMEK. "BAKiRE M ERYEM" 2 2 5
82) Bryan Edwards, The History of the British Colonies in the West Indies , ı 793, c. Il,
Kitap IV, III. Bölüm, s. 66.
83) James Stephen, The Slavery of the British West India Colonies Delineated, ı830.
84) A.g.e.
85) Gentelrnan's Magazine, c. XXIX, ı 7 29, s . 93 .
N
N
o.
.v;·
7:
m
z
n
m
z
z
s;!
;v
�·
86) Cesedi zincirleyip asma veya parçalamayı hakim takdirine bırakan bir yasa vardı.
Onsekizinci yüzyılın sonlarına kadar, suçluların infazdan sonra zincirlenip asıldığı birçok
dava vardır. Görünüşe bakılırsa, halk bu manzaradan tatmin oluyor ve zevk alıyordu çünkü
Notes and Queriers'in (10 Ocak 1874) bir muhabiri, Blackwall karşısında, Thames Nehri
kıyısma asılmış birkaç korsan görmüş olduğunu söylüyor. Meyhanelerin müşterileri bu
manzaraya hakim birmasa isteyip "küçük dürbün"leriyle otururlardı. Aynı muhabir, cesetler
kaldırıldığı zamanki tepkileri şu sözlerle anlatıyor: "Zamanın gazetelerinden bazıları, korsan
manzaralarinı seyredemediklerinden Londralıların eğlencelerinin ellerinden alındığı yollu
şikayetlerde bulundular."
2 2 8 iŞKENCENiN TARiHi
Suda Bağmak
Suda boğmak, eski halkların suda ya§adıklarına inandıkları cinlere
insan kurban etmelerinin bir biçimiydi. İnsanlar kadar her türden hayva
nın da ırmak veya denize atılmasıyla, öfkelerini fırtınalada gösteren cinle
rin yatı§tırılacağına inanılırdı.
Roma'da, iki e§liler ve baba katilleri suda boğularak infaz edilirlerdi.
Birçok ülkede yeni doğan bebekler bu yöntemle öldürülürdü. Günümüzde
de istenmeyen çocuklardan kurtulmak için, bulunmalannın çok zor oldu
ğu dü§ür1Ülerek, aynı yöntem uygulanmaktadır.
Sandal �kencesi
Bu eşine az rastlanır ve iğrenç işkence biçimi eski zamanlardan kalmadır
ve o zamanlarda bile nadiren uygulanmış gibi görünmektedir. Plutarkhos,
İran tiranı Artakserkses'in Mithridates'i bu yolla öldürdüğünü anlatır.
Tarihçinin anlattığına göre, en az on yedi gün can çekişmiş ve bu sürede
akıl almaz acılar içinde kıvranmıştır. Uygulanan işkencenin ayrıntıları
şöyle özetlenebilir:
Aynı ölçü ve biçimde iki sandal alındı. Kurban, başı, elleri ve ayakları
yanlardan çıkacak biçimde, birine sırtüstü yatırıldı. Sonra ikinci sandal
ters çevrilip bunun üstüne örtüldü. Ayakları, elleri ve başı dışarıda kalan
suçlunun gövdesi bu şekilde kapatıldı. Sonra yiyecek verildi ve reddedince
kurbana verilenleri kabul edene kadar iğne batırıldı ya da başka türlü
işkenceler yapıldı. İkinci aşama bal ve sütü karıştırıp ağzına doldurmak
ve yüzüne sıvamaktı. Bu halde güneşin altına bırakıldı. Kısa süre içinde
yüzüne sinekler ve böcekler konmaya başladı. Bu halde saatler ve günler
geçti ve böceklerin ısırmatanndan mahkum çılgına döndü. Bu sırada,
iki sandaim oluşturduğu oyuğun içinde biriken dış kı ağır bir koku salmaya
başladı ve çürümeye yüz tuttu. Ölüm geldiği zaman, üstteki sandal kaldı
rıldı, eti yenip yutulmuştu ve "iğrenç yaratıklar sürüsü etini kemirmiş ve
iç organlarının içinde semirmişlerdi."
"BAKİRE MERYEM"
İç görünüşü (sivri uçlu demirler görülüyor) Önden görünüşü (kapalı)
92) ]. Lewis Krapf, Travels, Rescarehes and Missionary.Labours During an Eiglıteen Years'
Residence in Eastem Africa, 1860, s . 1 73.
2 3 6 iŞKENCENiN TARiHi
96) Voltaire'in anlattığı kimyasal ilaç kanşımlannın kaynar sudan yara almadan geçirme
güçleri konusunda bir bilgim yok ve bir dayanıklılık testinde bu yöntemi uygulayacak
kadar deli cesareti olan birini tanımıyorum; ama yıllar önce bambaşka bir konu vesilesiyle
ihtiyar bir katrancı beni bunun olabileceğine ikna etti, insan bir kez ustalık kazanınca
parmağını hiçbir acı hissetmeden kaynar katrana sokabiliyor.
2 3 8 iŞKENCENiN TARiHi
The Times (24 Eylül 1863 ) , "Ağustos'un 3 'ünde, son kez, kalabalığın
içinde vahşice itile kakıla bir su değirmeni savağına getirildi, dereye
atıldı ve bu zorbalıktan bir ay sonra, tıbbi kanıtlara göre, aldığı
yaralardan dolayı öldü," diye yazıyor.
24
Çe�itli İ�kence Biçimleri
Parmaksıkıştıran
Ba§parmaklara ıstırap veren bir baskının uygulanması İngiltere'de mah
kumları itiraf ettirınek ya da tanıklardan bilgi almak için uzun zaman kulla
nılmı§tır. Bu baskı, en basit biçimiyle, ba§parmağın çevresine sarılan sağlam
ama ince bir sicimle yapılırdı. Parmaksıkı§tıranın icat edilmesi ile, parmağın
· ezilip bir et yığını haline gelmesine yetecek kadar çok baskı yapılması sağlandı.
Bu i§kence biçimiyle verilen korkunç acı, üzerinde uygulananların itirafta
bulunmalarıyla kanıtlamnı§tır. Bishop Bumet, History'sinde, çizme ve "uyut
mama" i§kenceleri uygulanan ama sonuç alınamayan Spence ve Carstairs'e
parmaksıkı§tıran uygulandığında bildikleri her §eyi anlattıklarını söyler:
1 0 1 ) Joseph Strutt, Manners and Cuswms of the Inhabitants of England, 1 775, c. I, s. 40.
102) John Howard, The State of the Prisons, 1 784, s. 207.
"'
m
CV>
�: ·
�Vi
"'
m
z
n
m
OJ
,('i
�·
A6AÇ, EL VE AYAK TıRNAKLARININ İçiNE EGAN VE SALMON, Fi1
Çivi SOKMA İŞKENCELERİ SMITHFIELD TEŞHiR TAHTASINDA 22.
Eldiven ݧkencesi
ı 03) John Graham Dalyell, Tlıe Darker Superstitions ofScotland, Edinburgh, ı 834, s. 653.
1 04) John Lingard, A History of England, 1 823, c. V, Not (U) , s. 65 1 .
ÇEŞiTLi iŞKENCE BiÇiMLERi 245
Ördek Sandalyesi
Cadı Gemi
Ö rdek sandalyesi, kadınlara i§kence etmenin ustalıklı ve zalimce bir
yöntemi olan cadı gemi veya ağızlıkla büyük ölçüde yer deği§tirdi. Bu
gem, miğfere benziyordu ve demirden yapılırdı, tek farkı kafes biçiminde
olmasıydı, dil dı§ında görÜ§Ü ya da hareketi engellemiyordu; ağzın içine
doğru çıkıntı yapan, demirden, tıkaç gibi bir parçası vardı ve bunun fazla
sıyla rahatsız edici, acımasız bir tıkaç olduğu söylenebilir. Ağızlıktan söz
ederken Plot §öyle der:
"N ewcastle ve W als all'da ahlaksızları ıslah etmek için tuhafbir yön
temleri var, çok etkili oluyor ve çok da güvenli, bana öyle geliyor ki,
hayati tehlike içermesinin yanında her dalı§ arasında konu§ma özgür-
C.
>Vi.
7':
m
z
n
m
DJ
İr İşKENCESi CAD! GEMİ en·
Theaırum Crudcliıaıum Haercıicororum'daki bir oymadan, 1592. Gardner'ın England's Grievance Discovcred'ından 1 65 5 . s:·
r
,
m
29.
N
-ll>
-..ı
248 iŞKENCENiN TARiHI
Kullanılan gem!erin hepsi pek öyle zararsız değildi. Krallığın her yerin
de birçok müzede bulunan örnekler pek çok çe§idinin kullanıldığını göste
rir, bunlardan bazılarının §iddetli acı verip yaraladığına ku§ku yoktur ve
kısa bir süre için takılınası bile bir i§kencedir. Bazılarında ağza giren parça
keskin bir biçimde sivriltilmi§tir, mahmuz gibi dürtülür veya di§lere çakılır.
Bu gemler dili ve ağzın kenarlarını parçalayabilir. Wilson, Forfar'da alı§ıl
mı§ın dı§ında "tiksindirici bir alet" bulunduğundan söz ederken bir diğer
örneğin de Edinburgh' da olduğunu belirtir. 1 12
Gemler iftira ve ki§iliğe hakaret durumlannda cezalandırmak için
kullanılırdı. Ayrıca, Cadı Gemi olarak anılmasından da anla§ılacağı gibi,
büyücülükle suçlananların cezalandırılmalannda da sıkça kullanılırdı.
O zamanlar bütün cadılann güce sahip oldukları, bazı özel §eytan formül
lerini §arkı söyler gibi veya ezberden söyleyip kendilerini bir hayvana
dönü§türebildikleri ve canlan istediğinde bir yerden ba§ka yere uçabildik
lerine inanıldığmdan, alet, özellikle bu tür durumlarda etkindi. Gemierin
takıldığı cadılar, görevleri mahkumların bir an dahi uyumalarını engelle
mek olan gardiyanlar tarafından denetlenirdi.
Gernin tuhafbir biçimi, kötülüğüyle ün salmı§ Norfolk Adası Hapisha
nesi'nde kullanılmı§tır. Deri ve ağaçtan yapılmı§ bu gem, nefes almayı
sağlayacak küçük bir delik dı§ında ağzı tamamıyla kapatıyordu. "Çe§itli
kopçalar ve kayı§larla sıkıca bağlandığı zaman, tam bir geme benziyordu." 1 13
Demir yaka Qougs) , İskoçya'ya özgü bir aletti. Suçlunun boyun çevre
sine takılırdı. Yakaya tutturulan bu zincir, bir direğe veya ağaca sabitlenir
di. İngiliz te§hir tahtası veya tomruğun kar§ılığıydı.
Sarkaç İşkencesi
Banyo İşkencesi
Antik Roma'nın sıcak havalı, ter atma odalarıyla görkemli kaplıcalara
sahip olduğu günlerde, suçluyu bu banyolardan birine kapamak yaygın
bir infaz yöntemiydi. Amaç öldürmek değil de cezalandırmak veya itiraf
ettirmek olduğunda, mahkum, boğulma sınırına gelene dek banyocia bıra
kılırdı. Hiçbir ölümlü, banyonun terletici ya da bunaltıcı ortamına uzun
zaman dayanamazdı, boğulma derecesine gelene kadarki süre ısının azal
tılması veya çoğaltılmasıyla uzatılıp kısaltılabilirdi.
Bu ve benzeri işkence biçimlerinin çeşitli ülkelerde yüzyıllar boyu
uygulandığırta kuşku yoktur. Isı ve su, hem resmi hem özel, gizli ve açık
olarak işkenceciler tarafından her biçimde kullanılagelmiştiL Suyu mah
kumun başına damla damla dökmek ya da işkence tezgahında "ıslak
giysi" kullanmak gibi.
Duyarlı bir bölge üzerinde sürekli su kullanımını içeren bir işkence
biçiminin insanı çıldırtmaya yetecek en dayanılmaz ve acı verici işkence
lerden olduğu genelde bilinmez ama bu gerçektir. "Su danılatma" işkence
sinin genişletilmiş bir biçimi süzgeçsiz bir su kabı kullanılmasıdır. Sırtüstü
yatan bir mahkumun alnına iki metre yukandan sürekli su dökülmesi
sürecinde, "Uzmanlara göre, " diyor Lea, "en güçlü suçlular bile birkaç
dakika içinde canlarının bağışlanması için yalvarırlar." 1 14 Bu yöntemin
daha geliştirilmiş olanı duş kullanılmasıdır. Aynı yazara göre, su işkence-
Askeri İşkenceler
Orduda, kırbaçlamanın yanı sıra, başka acı verici cezalandırma biçim
leri de zaman zaman uygulanmıştır. Bunların içinde en tuhaf olanlardan
biri "ağaç at" olarak bilinenidir. l 1 6 Bu alet ağaçtan yapılmıştır. Tahtalar,
bir atın sırtım çağrıştıracak biçimde keskin açılarla birbirlerine çivilenmiş,
dört ayakla desteklenmiştir, yerden bir buçuk-iki metre yüksekliktedir
ve bir kaideye sabitlenmiştir. Kaidenin istendiği yere götürülmesini sağla
yan tekerlekleri vardır. Ata iyice benzetrnek için baş ve kuyruk takılmıştır.
Suçlu, elleri arkasından bağlı, "at"a çıkarılır ve ayaklarına ağırlıklar asılır.
Saatler boyunca ara vermeden bu durumda kalmaya zorlamr. Ne kadar
acı çektiği kolayca anlaşılabilir. Alet Amerika'da da İngiltere'deki kadar
kullanılmıştır. Morse Kontesi Alice'e göre, " Hollandalı bir asker olan
Garret Segersen, tavuk çalmaktan, saat ikiden alayın kapanış saatine
kadar üç gün süreyle, her bir ayağında iki yüz elli kilo ağırlıkla, ağaç ata
bindirilerek şiddetle cezalandırıldı." 1 1 7 Aynı yazar şöyle der, "Amerika'da
sömürge zamanında, Long Island'da, ağaç ata binrnekten dolayı en az
bir kişinin öldüğü bilinmektedir." 1 18 Tehlikeli sonuçlar doğurması, İngilte
re'de kaldırılmasına neden oldu. Grose şöyle diyor: "Uzun süre ağaçtan
ata binmenin, insanda fiziksel hasarlar doğurduğu bazen de eklemlerde
kırılmalara neden olduğu bulgulandı ve bu yöntem terk edildi." 1 1 9
Bir diğer garip cezalandırma aleti, ağaçtan yapılmış bir tür yuvarlak
kafesi andıran fırıldaktı; bir eksenin etrafında büyük bir hızla dönebiliyordu.
Grose'un söylediğine göre, kafese kapatılan suçlu, "fena halde hastalanıyar
ve, kadın ya da erkek, genellikle gövdesinde ne var ne yok hepsini aralık
lardan bo§altıyordu." 1 20 Morse Kontesi Alice, "Amerikan Ordusu'nda,
ve demirci örsünü çağrı§tıran bir alet yere konur. Elleri ve ayakları sıkıca
bağlanan ve ipleri bir makaraya tutturulan mahkum, tavana yükseltilir
ve sonra bütün ağırlığını ta§ıyan "sırt kemiği tam olarak çivinin üzerine
gelecek biçimde bırakılır." İtiraf edene ya da b ayılana kadar orada tutulur.
Aynı Engizisyonca uygulanan bir diğer alı§ılmamış işkence biçimi özel
likle kadınlara yapılırdı. Zift, kıtık ve pamuk kurbanın kollarına sarılırdı
ve ateşe tutulup eti tükenene kadar yakılırdı.
Smith, Lidyalıların işkencelerinde sivri uçlu çivilerle dolu bir alet
kullandıklarını söyler. Bu aleti kurbanın gövdesinde yün tarar gibi kulla
nırlardı. Aynı yazar, Yahudilerin tırmık veya yabayı aynı biçimde kullan
dıklarını belirtir_ 1 24
Onbeşinci yüzyıldan bir yazar, Hippolyte de Marsillis, mahkumların
önceden tuzlu suya batırılan çıplak ayaklarının keçilere yalanldığı bir
işkence yönteminden söz eder. Bunun, "tarif edilemez bir işkence" oldu
ğunu söyler. Aynı yazar, koltukaltlarına sıcak yumurta koymak, yüksekçe
bir yerden karın üstü suya atmak ve parmaklara mum bağlamak gibi
başka yöntemlerden de söz eder.
Lea'ya göre, onüçüncü yüzyılda büyücülük davalannda kullanılmak
üzere Theodore Lascaris tarafından eşine az rastlanır bir işkence biçimi
icat edilmiştir. Saraydan bir kadın bu suçla suçlanmı§ ve itiraf ertirmek
için imparator, "onu çıplak olarak kedilerle birlikte bir çuvala koydurmuş
tur." 1 25 Yöntem, §iddetli acı vermesine kar§ın ba§arısız olmuştur.
mizi Tower' e sürdü, ağız dolusu küfürler etti ve kabul etmezsek hepmizi
fare boku kadar sıçtırtacağını söyledi; ve böylece bizi eski yerimize kapat
tı." 6 Şubat'ta mahkumlardan bazıları Tower'den hapishaneye götürüldü
ler, "Kırk kadarımız zindana atıldı, dört hafta küçücük bir hücreye tıkı§tı
rıldık, yerimizden kıpırdayaımyorduk bile, bütün ihtiyaçlarımızı da orada
gördüğümüzden iğrenç bir hal almı§tı, dı§kı ve idrar içinde yüzüyorduk."
Kötü muamele ve gıdasızlık yüzünden güçten dü§tükçe hücrelerinin ko
§Ulları daha da beterle§iyordu. "Birisi yattığı yerden tuvalerini yaparken
diğeri kusuyordu." Smith, acılarını artırmak için onları sudan da yoksun
bıraktı. Tower'deki mahkumların durumu o kadar umutsuzdu ki kendi
idradarını içmeye ba§lamı§lardı. Devamını okuyalım:
1 28) John Howard, The State of the Prisons, Londra, ı 748, s. 4 10.
1 29) John Howard, The State ofthe Prisons (Ek) , ı 780, s. 97.
130) A.g.e., s. 99.
1 3 ı ) A.g.e., s. ı o ı .
132) A.g.e., s. ı o ı .
133) A.g.e., s . 95.
256 iŞKENCENiN TARiHi
FARE İşKENCESİ
Theatrum Crudelitatum Haereticororum'daki bir oymadan, 1592
135) Bkz. S tuart Wood, Shades of the Prison House, Willams & Norgate, 1932.
1 3 6) Prison Refonn dan alıntı, der. Corinne Bacon, H. W. Wilson Company, New York,
'
1 9 1 7, s. 79.
260 iŞKENCENiN TARiHi
Kendilerini Kırbaçlayanlar
ÜNÜÇÜNCÜ yüzyılda, tam olarak 1 260 yılında, ana öğretileri kendilerini
kırbaçlama olan ilk büyük dinsel hareket ortaya çıktı. İtalya'da birkaç
ku§aktır süregelen politik, ekonomik ve toplumsal ko§ullar halkın zihninde
ve özellikle çok kaba ve fanatik dinsel mezhepler üzerinde bir tür umut
suzluk yarattı. Her yerde zulüm ve karga§a hüküm sürüyordu. Derken,
1 259 yılında mahalleleri silip süpüren büyük bir veba salgını bardağı
ta§ıran son damla oldu. Umbria münzevisi olarak tamnan Raniero Fas ani,
T ann'yı yatı§tırmak ve dünya i§lerinde ilahi aracılığı sağlamak amacıyla
nefsini koruma, fedakarlık, kefaret ve §ehitlik öğretilerini yaymaya ba§ladı.
Daha da ileri gitti. Ate§li taraftarlar topladı. "Disciplinata di Gesu Cristo"
adı altındaki bu fanatik topluluk, kendi öğretilerini vaaz ederek ve öğreti
lerinin bir parçası olarak kendilerini kırbaçlayarak 1 3 9 Kuzey İtalya'da
1 39) İ S 200 yıllannda sapkın bir mezhep olarak ortaya çıkan Ademiler büyük bir olası
lıkla ilk kendilerini kırbaçlayanlardı; savunduklan dirıle ilgili olarak yaptıklan özel toplantı·
lar gizli yapılır, cinsel organlannı da açıkta bırakarak kendilerini kırbaçlarlardı. Halka açık
toplantılarda yalnızca omuzlar açıkta kalırdı ve kırbaçlama olmazdı.
262 iŞKENCENiN TARiHi
Picart'dan.
KENDiNi KıRBAÇLAYANLAR ALAY!
140) James Gardner, The Faiths oftlıe World, 1 858, c. I, s. 901 -2.
1 4 1 ) De Lolme, The History of the Flagellants or the Advantages of Discipline, Londra,
1777, s. 3 ı ı .
iNSANlARlN KENDiLERiNE YAPTlKlARI iŞKENCE YÖNTEMLERi 265
Azizler ve Tövbekarlann
Kendilerine Yaptıkları İşkenceler
Disiplin adı altında kendini cezalandırma ya da i§kenceye isteyerek
boyun eğme, zamanın ba§langıcından bu yana çoğu dinsel mezhebin özel
liği olagelmi§tir. Roma Kilisesi bunu açıkça onaylamı§tı; kilise ve manastır
larda düzenli olarak uygulanırdı. En gözde yöntem kırbaçlamaydı ve olay
ların büyük çoğunluğunda tövbekarlann, diğerlerinden dayak yemeye
boyun eğmektense, kendi seçtikleri kırbaçlada gizlice kendi kendilerini
kırbaçladıklannı dü§ündürecek nedenler vardır. Kardinal Wiseman' e gö
re, Aziz Liguori de kendini bu yolla öyle §iddetli cezalandırmı§tır ki katibi,
ölüp §ehit olmasın diye, müdahalede bulunmak zorunda kalmı§tır; Aziz
Pacificus ise haftada üç kez kendi etine sicimler ve zincirlerle öyle §iddetli
vururdu ki gövdesi kanla kaplanırdı.
1 000 yıllarında, Brötanya Dükü Conan'ın katili, kötü §öhretli Fulk,
Kutsal Topraklar'a üç ayrı hac ziyareti gerçekle§tirdi ve sonuncusunda,
günahının leefaretini tamamen ödemek, Tann'yı ve Kilise'yi olabildiğince
ho§nut etmek için kendini çıplak olarak bir arabaya ko§tU ve boynuna
yular takıp Kudüs'ün sokaklarından geçti, bu sırada bir hizmetkar onu
kırbaçlıyor ve aralarda "Tannın! Hain ve sahtekar Fulk' a acı!" diye bağırı
yorlardı.
ݧkencenin çe§itli biçimlerine ve özelikle kırbaçlanmaya gönüllü bo
yun eği§, cinayet ve diğer ağır suçların leefaretinin ödenmesinde gözde bir
yöntem gibi görünmektedir. Kral II. Henry, eğer gerçekten emir verme
diyse, Thomas a Becket'in öldürülmesine göz yumduğu için Canterbury
Katedrali'nde kendini kırbaçlamı§tı. Benzer biçimde, Toulouse Kontu
Raymond, Aquitaine Dükü William, Anjou Kontu Foulques ve Toscana
Markizi sapkınlık ve diğer suçlarla, gerçek ya da uydurma olsun, suçlan
mı§lar ve kırbaçlanmaya boyun eğmi§lerdi. Aziz Hildergarde, Azize Maria,
Cordonalı Catherine ve Avusturya Kraliçesi Anne de öyle.
N
c
c-
0;'
7;
m
z
n
m
z
z
s;!
Al
'f.
Picart' dan.
ALMAN YAHUDİLERİNİN KRAL II. HENRY'NİN PiŞMANLIK GETiRMESi
SiNAGOGLARINDA PiŞMANLIK GETiRMELERİ Specimens of Ancienı SculfJture and Painting'den, 1 780.
iNSANlARlN KENDiLERiNE YAPTlKlARI iŞKENCE YÖNTEMLERi 267
Hint "Sati"si
1 43) James Gardner, The Faiths of the World, 1 858, c . II, s. 875.
1 44) Yarbay W. H. Sleeman, Rambles and Recollecıions ofan Indian Official, 1844, c. I,
s. 25.
145) W. J. Wilkins, Modem Hinduism, 1887.
26
Modem İşkence Yöntemleri
Bolşevik Zulmü
146) Gregor Alexinsky, Modem Russia, çev. Bemard Miall, Fisher Unwin, 1913, s. 84:
147) A.g.e., s. 280.
148) A.g.e., s. 28 1 .
149) A.g.e., s . 28 1 .
1 50) A Calleetion of Reporıs on Bolshevism in Russia, H.M.S.O., 1 9 1 9, s. 26.
1 5 1 ) A.g.e. , s. 27.
2 7 2 iŞKENCENiN TARiHi
1 5 2) A.g.e., s . 45.
153) A.g.e., s . 46.
1 54) A.g.e., s. 23.
1 55) Sergey Petrovich Melgounov, The Red Terror in Russia, Dent, 1 925.
1 56) A.g.e.
157) A.g.e.
MODERN iŞKENCE YÖNTEMLERi 2 73
Habeşistan'da İşkence
1927 yılı Aralık ayında Çin'in Kanton kenti Komünist parti tarafından
ele geçirildi. Ayaklarımacılar karı§ık bir güruhtu. Köylüler, askerler, hay
dutlar ve suçlular, yağma ve kıyım fırsatlarını kaçırmayan bütün ayaktakımı
oradaydı. Gerçek ya da değil, bu isyandan Rusya sorumlu tutuldu; Nanking
Hükümeti, darbenin ba§ında, çatı§malann ba§lamasından bir hafta önce
Kanton'a gelen Kovchek adlı bir Rus'un bulunduğunu açıkladı. I 62
Kızılların iyi bir zamanlama yaptıkları açıktı. Pazar günü, ı ı Aralık' ta,
her §eyi vurabilecek makineli tüfeklerinin tahrtıları e§liğinde, yollarına
çıkanları öldürerek bütün §ehri taradılar. Birkaç saat içinde Kanton bütü
nüyle ellerindeydi. Bundan sonra tarihte e§ i görülmedik bir terör dönemi
ba§ladı. Kısa bir dönem olduğu doğruydu ancak i§kence ve ölüm i§ ba§ında
olduğunda artık zamanın kısalığının ya da uzunluğunun bir önemi kalmaz.
İnsan tek bir saati bütün ömrü boyunca ya§ar. Kızıllar üç gün istediklerini
yaptılar ve anti komünist olarak bilinen, kitleye katılmamı§, onların soyta
rılıklarını alkı§lamayan ve canavarlıklarına katılmayan her yurtta§ için
1 60) Report on the Natives of South-West Africa and their Treatrnent by Germany. Prepared
in the Administrator's Office, Windhuk, Güneybatı Afrika, H.M.S.O., Londra, 1 9 18, s. 100.
1 6 1 ) A.g.e. , s. 1 15 .
1 62) The China Year Book, Tientsin, 1928, s. 140 1 .
MODERN iŞKENCE YÖNTEMLERi 275
276 iŞKENCENiN TARiHi
bu ü ç günün sonu hiç gelmedi. Acı içinde ve can çeki§ erek ölme korkusu
bir an olsun yakalarını bırakmadı. Hem erkekler, hem kadınlar doğuda
bilinen her tür i§kenceyi gördükten sonra açıkça kıyıma uğradılar.
Şiddetli çatı§malardan sonra, kent 13 Aralık'ta General Li Fu-Lin
birliklerince geri alındı. Bu hiçbir §eyin sonu değildi, terör hala hüküm
sürüyordu. Beyazlar, anti komünistlere böyle deniyordu, i§kenceye i§ken
ceyle, kıyıma kıyımla kar§ılık verdiler. intikamları korkunç oldu. Birkaç
saat önce anti komünist olmak ya da olduğundan ku§kulanılmak korkunç
bir damgayken §imdi komünist olmak ya da olduğundan ku§kulanılmak
aynı derecede tehlikeliydi. The China Year Book'a (1928) göre
Cesetlerin bazıları bir araya toplanıp yakıldı ama çoğu yollarda çürü
meye bırakıldı. Parça parça edilmi§ bu insan gövdeleri korku verici bir
görüntü sergiliyorlardı. Kurbanlarını öldürürken, her iki tarafın da en
deh§et verici i§kence biçimi olarak ifade edilen "Bin Parçaya Bölme"
yöntemini uyguladıklarının i§aretleri vardır.
Sava§ ın olduğu her yerde ve her zaman aynı can yakıcı öykü yinelen
mi§tir. Nanking'de, 1 93 7-38 yıllanndaki J apon-Çin Sava§ı sırasında Japon
Ordusu'nun yaptığı tecavüz ve i§kenceleri Bay H. J. Timperley'in yaptığı
ciddi ve deh§et verici derlemelerden okuruz. 1 69
İrlanda'da Terörizm
1 67) R. A. Reiss, Report Upon the Atrocities Committed by the Austro-Hungarian Army
During the First Invasian ofSerbia, İngilizceye çev. F. S. Copeland, Simpkin Marshall, Hami!ton
Kent & Co., 1 9 1 6, s. 70.
1 68) A.g.e., s. 1 14.
1 69) What War Means: The ]apanese Terror in China, der. ve haz. H. J. Timperley,
Gollanez, 1 938.
2 8 0 iŞKENCENiN TARiHi
Amerikan Linçleri
ı 70) Michael Collins, The Path to Freedom, Talbot Press, Dublin, 1922, s. 85.
ı 7 ı ) A.g.e., s. 86.
ı 72) "Black-and-Tans" eski İ ngiliz, İ skoç ve Gal askerlerinden olu§uyordu. Tam bir
üniformalan olmadığından bu ad verilmişti, genellikle haki pantolon ve siyah ceket ya da
siyah pantolon ve haki ceket giyerlerdi.
1 73) Tuğgeneral F. P. Crozier, Ireland for Ever, Cape, 1 932, s . 20 1 .
MODERN iŞKENCE YÖNTEMLERi 28 1
"Üçüncü Derece"
1 75) Harvard Law Review, Şubat 1 930. Birleşik Devletler'de uygulanan çok ilgi çekici
"üçüncü derece" yöntemleri için bu gazetenin makalelerine bakınız. Polisçe uygulanan
çok fazla sayıda yöntem, delilleriyle aktarılmaktadır.
1 76) Ag.e.
MODERN IŞKENCE YÖNTEMLERi 283
fiziksel yöntemleri genellikle "sopa çekme" diye tabir edilen süreç izler.
İki üç polis yumruklarını ve tekınelerini kullanarak mahkumu döver.
Kırbaçlama da yaygındır. Kauçuk cop veya uzun bir hortum da sıkça
kullanılır. Yöntemler gerçekten sonsuzdur.
New Yorklu bir gazeteci olan Bay Lavine, "Gırtlak çıkımısına vurulan
bir adam görmü§tüm, ağzından kan fı§kırdı," diye yazar. Aynı yazar §öyle
devam ediyor, "Bir ba§kasını di§çi koltuğuna oturtmu§lardı ve bu i§i yap
maktan zevk alır görünen di§çi, adamın azı di§ini kalın bir frezle oyarken
adamı tutuyorlardı." 1 77 İspanya Engizisyonu'nda kullanılan su i§kencesinin
çqitleri de kullanılmaktadır ve Lea, Amerikan hapishanelerinde soğuk
du§ aldırmanın uzun yıllar önce kullanıldığını belirtir. Hatta elektrikli
sandalyeyle birlikte kullanılmı§tır.
"Üçüncü derece" yöntemlerinin ülkelerinde bilinmiyar olması İngilte
re'nin gurur kaynağıdır. Bu konuda İngiliz Devleti'nin tam olarak haklı
olup olmadığını kanıtlamak olanaksız değilse de elbette güçtür. Polisler
bu tür yöntemler kullandıklarını asla kabul etmezler ve İngiltere'de bile,
suçlu veya zanlı yurtta§ın söyleyeceği sözlerin polisin ifadesi yanında bir
anlamı yoktur. Bir polis memurunun suçluyu konu§maya zorlamak için
gerçekten §iddet uyguladığı olaylar tek tük meydana geliyorsa da, bu
durum, İngiliz polisinin "uzatılımş sorgulama"yı bir yöntem olarak kulla
mrken masum olduğu anlamına gelmez. Bunlardan biri olan Savage dava
sında ortaya çıktığı gibi, uygulanan sorgulama yöntemi hiç de tatmin edici
ve adil sayılamaz.
"Üçüncü derece" yöntemleri veya bazı benzer tehditierin geli§mi§
ülkelerin çoğunda uygulandığına ku§ku yoktur. Sir Cecil Walsh'a göre,
Hindistan'da, "rüşvetçi polis memurlannın biraz para koparmak için ay
rım gözetmeksizin herkese uyguladıkları gözde bir yöntemdir."178
1 77) Emanuel H. Lavine, The Third Oegree, Nash & Grayson, Londra, 1 93 1 , s. 4.
1 78) Sir Cecil Walsh, Crime in Tndia, Benn, 1 930, s. 279.
27
Hayvanlara Yapılan İşkenceler
1 79) E. P. Evans, Tlıe Criminal Prosecution and Capital Punislıment ofAnirnals, Heinemann,
1 906, s. 1 62.
1 80) A.g.e., s. 146.
HAYVANLARA YAPILAN iŞKENCELER 285
1 55 7'de Fransa' da, bir çocuğu yemekten suçlu bulunan domuz "diri diri
yakılma"ya mahkum edildi. 18 ı
6 Haziran 1 662'de Newhaven'da, bir inek, iki düve, üç koyun ve iki
dişi domuz, Potter adlı bir adamla birlikte, cinsel ilişkiye girmek suçundan
infaz edildiler. 182
İtiraf ertirmek için hayvanlara işkence yapıp, inilti ve bağırtılannı
suçu kabul etmeleri olarak yorumlamak bir zamanlar yaygındı. Gavin
sıradışı bir olay anlatır. Zaragoza Üniversitesi'nde Guadalaxara adında,
öğrencilerin hiç sevmedikleri bir profesör vardır. Bir gece, kasabanın
hemen dışındaki çayırda ölü bir at bulan öğrenciler profesörün yolunu
kesip onu atın yattığı çayıra götürürler ve atın karnını yanp iç organlarını
çıkarırlar, elleri kollan bağlı profesörü buraya koyup atm derisini dikerler
ve adamın başını atm kuyruğunun altından çıkacak biçimde dışanda
bırakırlar. Bütün gece bu berbat durumda kalan profesör, at ölüsünü
yemeye gelen köpekleri ürkütrnek için durmadan haykınr. Ertesi sabah,
tarlalarda çalışmaya giden işçiler hayvanın ölüsünü görürler ve ondan
gelen haykırışiarı duyarlar. Acele kasahaya dönerler ve büyük bir heye
canla konuşan atm tuhaf öyküsünü anlatırlar. Kasaba sakinleri tek vücut
1 8 1) A.g.e., s . 138.
182) Cotton Mather, Magnalia Clıristi Aınericana, 1 702, VI. Kitap, III. Bölüm, s . 38.
2 8 6 iŞKENCENiN TARiHi
1 84) The Percy Anecdotes, der. ve haz. Rueben ve Sholto Percy, Londra, 1820-3 .
185) Richard Ford, Tauromachia, or the Bull-Figlıts of Spain, 1 8 5 2.
288 iŞKENCENiN TARiHi
1 86) A.g.e.
HAYlfANLARA YAPILAN iŞKENCELER 289
1 9 1 ) A.g.e. , s. 1 2- 13 .
HAYVANlARA YAPilAN iŞKENCELER 2 9 1
Cezalandırmanın Amaçları
CEZALANDlRMA amaçlarının açıkça tanımlanmasını ve katı bir biçimde
belirlenınesini beklemek mantık dı§ı değildir. Bu önemli konu üstünde
sorumlu yasa-koyucular ve ceza uzmanlarının hiçbir zaman fikir birliğine
varamamaları, geçıni§te benzer biçimde uygulanını§ b ütün yöntemlerin
ba§arısızlığa uğramasında olduğu gibi, suçla ilgili çağda§ yöntemlerin de
temel kusurlarından birini olu§turmaktadır.
Cezalandırmadaki amacın suçun önüne geçmek ve suçluyu ıslah et
mek olduğu ifade edilir ve bu görü§ birçok çevrede kabul görür. Bu ifade,
yürürlükteki yöntemler ve örnekler göz önüne alındığında, çeli§kilidir.
Bazı suçlar için verilen cezalara bakıldığında, bunlar suçlunun ıslah edilme
olasılığını hepten engelleyici niteliktedirier; diğer suçlar için verilen ceza
lar, farkında olarak ya da olmayarak konulınu§ olmaları konumuzun dı
§ında, suçlunun toplum dı§ı tavrını geli§tirir ya da artırır niteliktedirler.
Dolayısıyla ölüm cezası 1 verilmesi her durumda, ömür boyu hapis ise
1) İ ngiltere'de ölüm cezası dört tür suç için verilebilir, fakat bunlardan ikisinde böyle bir
cezanın verilmesi ya da verilmesi durumunda uygulanması tartışmalıdır. Bu suçlar (1) cinayet;
(2) vatana ihanet; (3) şiddet içeren korsanlık; (4) tersane, tophane vb. kundaklamaktır.
1 9 1 7 yılında ihanet suçundan bir infaz gerçekleştirilmiştir.
296 iŞKENCENiN TARiHi
İnsanlığın Bastırılması
Cezalandırmanın Sınırlandırılışı
Çocuklara ve Hayvanlam
İşkence Yapılmasını Engellemek
13) 1 925'te Gösteri Hayvanlan (Tüzük) Yasası, 1934'te Hayvanlan Koruma Yasası,
hayvaniann halka açık gösterilerde sergilerrmesi ve terbiye edilmesi konusunda belli düzenle
meler ve sınırlamalar getinni§ken, birçok hümaniste göre bunlaryeterince uygulanmamakta
dır. Zulmü tam anlamıyla engellemenin tek yolu bu türden gösterilerin toptan yasaklanmasıdır.
3 1 4 iŞKENCENiN TARiHi
14) Çin komünistlerinin yaptığı canavarlıklarla ilgili olarak The Times'da (13 Şubat
1 928) çıkan yazıda Kızılların düsturlarının, "Bir anti-komünisti elimizden kaçırmakransa
1 0000 masumu kurban etmek yeğdir," olduğunu okuyoruz.
iŞKENCENiN ORTADAN KALDIRILMASI 3 1 5
edilmesinin daha iyi olduğunu ileri süren bir ilkeyi kabul etmi§tir. Ceza
landırmanın kaçınılmaz biçimde ilk önermelerinden biri olan caydırıcılık
inancı, bir bütün olarak toplum yararına masum bir kurban verilmesinin
gerektiliğine i§aret etmektedir.
Bu gerçekler, toplumun üyelerinin kendilerini, kendi kurdukları engi
zisyonda §ehit rolünü oynama riskini üstlenmeye götürür. Körü körüne
duygusallığın baskısı altında üretilen kendini savunma ilkeleri onları her
zaman potansiyel bir tehlike olma durumuna sokar. Bunun sonucu ola
rak, Amerika'da, "gözaltında i§kence" yöntemleri onaylama ve ho§görüy
le sürmekte; İngiltere'de ise devam eden "gözaltında i§kence" yöntemleri
yetkililerce kabul edilmemekte, halk tarafından reddedilmektedir. Bu
nedenle basit bir suçla suçlanmı§ olmanın önyargılı bir ortam yaratması
ve mahkumiyete doğru uzun bir yol anlamına gelmesi devam etmektedir.
"Masum biri bile, polis memurlarına kar§ı tek ba§ına tanıklık ettiği zaman
jüri önünde güçsüz bir durumdadır." lS
Toplumdaki güruhların, eğer Devlet'in kendi ilkel intikam kavramını
tatmin edemeyeceğine inanmı§sa, adaleti kendi elleriyle yerine getirmeye
kalkı§ması gibi bir tehlike vardır; Amerika Birle§ik Devletleri'nin güney
eyaletlerindeki linçler ile İngiltere ve diğer ülkelerde duygusal bakımdan
tatmin olamadıklarında toplanan güruhların öfke patlamaları ya§andığın
da olup bitene bakmak yeterli olacaktır.
İntikam isteği ile ortaya çıkan kitle heyecanının ara sıra patlama tehli
kesi her zaman vardır ve insanlar, ister birey ister kitle halinde olsun,
kendilerinden birinin haksızlığa uğradığına inandıkları ve intikam duygusu
içinde oldukları her an bu tehlike de bizimle olacaktır. Bu tehlike, toplu
mu meydana getiren öğelerin ortak bir paydada bulu§ması sağlanamadık
ça, ilkel kitle intikam arzusu, kendini koruma ve korku zoruyla harekete
geçirildiği zaman ortaya çıkan temel intikam ve vah§et duygusu çok büyük
olup yinelerrmesi de kaçınılmazdır. Bu tür ko§ullarda, bütün sınıffarklılık
ları, tıpkı bilinmeyen ve gizemli bir panik nedeniyle kaplan, aslan ve
geyiğin ortak bir alanda toplu olarak ya§ayabilmesi gibi, geçici olarak
a§ılır. Antik Roma'nın amfiteatrlarında gladyatörler, sözcüğün tam anla
mıyla, vah§i hayvanlara atıldıkları zaman imparatorlar ve halk tabakası
demokrasi idealizminin ruhunda birbirlerine yakla§ırlardı; yığınlar Londra
sokaklarında Titus Oates'in kan damlalarını izledikleri zaman bütün sınıf
lar kayna§mı§ ve çılgınca eğlenmi§lerdi; ve Paris'te Damiens'e i§kence
15) Harvard Law Review, Şubat, 1 920, s. 623. Bu ifade, Amerika Birleşik Devletleri
için olduğu kadar İ ngiltere için de geçerlidir.
3 1 6 iŞKENCENiN TARiHi
Doktor Raper, "Ba§ka hiçbir konuda bir linç olayındaki kadar ittifa
ka varılamaz," diye yazar. "Linçler beyaz toprak sahipleri ve beyaz çift
çiler, değirmen sahipleri ve tekstil i§çileri, Metodistler ve Baptistler ve
diğerleri arasındaki toplumsal ve sınıfsal farklılıklan en aza indirgerler." 16
Gerçek Çözüm
1 7) George Ryley Scott, Tlıe History of Corporal Punislıment, 2. baskı, 1 938, s. xxii.
3 1 8 iŞKENCENiN TARiHi
Ch. Fen�, The Sexual Instinct: Its Evalutian and Dissolution, çev. Henry Blanchamp,
Londra, 1 900.
Fereal, Mysteries De L'Inquisition, Paris, 1 846.
James Forbes, Oriental Memoirs, Londra, 1 8 1 3 .
Richard Ford, Tauromachia, o r the Bull-Fights of Spain, Londra, 1 852.
John Fox, Acts and Monuments of Martyrs , Londra, 1 684.
J. A. Froude, History of England, Londra, 1 863.
Father Antonio Gallonio, De SS. Martyrum Cruciatibus, Antwerp, 1 668.
Father Antonio Gallonio, Tortures and Torments of the Christian Martyrs, çev.
A. R. Allinson, Paris, 1 903 . De SS. Martyrum Cruciatibus adlı eserin İngilizce
çevirisi.
James Gardner, The Faiths of the World, Londra, 1 858.
D. Antonio Gavin, A Master-Key to Popery , Londra, 1 725.
E. Gibbon, History of the Decline and Fall of the Roman Empire , Londra, 1 7 7 6-88.
Horace Greeley, The American Conflict, Hartford, 1 864.
James Greenwood, Curiosities of Savage Life , Londra, 1863.
Francis Grose, Military Antiquities, Londra, 1 788.
George Grote, History of Greece, Londra, 1 850.
Henry Hallam, Constitutional History , Londra, 1 8 2 7 .
Henry Hallam, Middle Ages, Londra.
Hampton, The General History of Polybios, Londra, 1 772.
Herodotos, History.
Holinshed's Chronicles, Londra, 1 807.
John Howard, The State of the Prisons , Londra, 1 7 7 7 ve 1 784.
George Ives, A History of Penal Metlwds, Londra, 1 9 14.
David Jardine, On the Use of Torture in the Criminal Law of England, Londra,
1837.
R . Mounteney Jephson v e Edward Pennell Elmhirst, Our Life in ]apan, Londra,
1 869.
Flavios İosephos, Works.
Sir J ohn Kelyng, A Report of Divers Cases, Londra, 1 708.
R. V. Krafft-Ebing, Psychopathia Sexualis, with Especial Reference to the Antipathic
Sexual Instinct: A Medico- Forensic S tudy. Almanca metnin onikinci
basımından çev. F. ]. Rebman, New York, 1 925.
J. Lewis Krapf, Travels, Researches and Missionary Labours During an Eighteen
Years ' Residence in Eastem Africa, Londra, 1860.
Paul Lacroix, Manners, Customs and Dress During the Middle Ages, Londra, 1 874.
Paul Lacroix, The Eighteenth Century , Londra, 1874.
Emanuel H . Lavine, The Third Degree, Londra, 193 1 .
Henry Charles Lea, A History of the Inquisition of Spain, N e w York, 1 906.
Henry Charles Lea, A History of the Inquisition of the Middle Ages , New York,
1 906.
3 2 4 iŞKENCENiN TARiHi
practice among the early Christians as a Teligious stimulant and corrector of morals,
New York, 1 903 .
Report of the Committee Appointed to Inquire into the Conditions of Treatment of
the Prisoners Confined in Birminglıam Borough Prison, Londra, 1 854.
Report of the Departmental Committee on Corporal Punishment, Londra, ı 9 3 8.
Report on dıe Natives of South-West Africa and their Treatment by Germany, Londra,
1918.
The History of the Trial of Warren Hastings, Londra, ı 796.
Theatrum Crudelitatum Haercticorum, Antwerp, 1 592.
The Memoirs of a Protestant Condemned to the Galleys of France for his Religion,
Written by Himself, çev. James Willington, Dublin, 1 765 .