You are on page 1of 8

Mür�bbiye

(Ozet)
ÜREBBIYELERE kadın

M
- Söyledi... Bana bu camıenin çö­ il vous adore - O sizi, taparcası­
olduktan için saygı, zamana de öQretti. Burada aOabeyim na seviyor,
çocuklarımızı yetlştlrdlk­ özne, aime fiil'miş... Siz de doz tam­ diye "adore" fiilini gene birtamleç kul­
leri için şükran borçlu­ leç oluyormuşsunuz. AQabeyim, "Sen lanarak çekmeye başladı. Altı yaşında
yuz. Ama bu romanımızın konusu matmazele böyle söyle, eoer dedlQiml bir çocuoun saf aozından taparcasına
olan Matmazel Anjel'in ancak adı gazelce anlatablllrsen bugan mutlaka sevmek fiilinin kiplerini işitmek, mat­
bon-puan alırsın" dedi. mazelin pek hoşuna gitti. Kendini tu­
mürebbiyedir. Dolayısıyla saygıya
Nezahat Hanım'ın, bon-puan hak· tamayıp, Fransız kadınlarına has uçarı
da, şükrana da değmeyen bir
kını belirtemeye fırsat kalmadan, Mat· bir kahkaha salıverdikten sonra, "O si­
sürtüktür o. Parls'te yosmalıktan mazeı Anjel'in öteki öQrencisl, kaça­ zi taparcasına seviyor" camleslndeki,
başka okul, "Histolres grlvolses" cak Nami Bey elinde mini mini bir "o" zamirinin kime alt olduOunu anla­
denilen edepsizce kitaplar dışın· "gramer" ile koşa koşa geldi. Mareb­ mak azere çocuQa sordu:
da öğrenim görmediği halde ls­ blyenln yazana bakıp, çocukça bir ga­ il kim?. .
tanbul'da her nasılsa namuslu bir ıacakten sonra: Nami Bey bu kaçınılmaz soruya
aileyi faka bastınp, yanlannda mü­ J'adore - Taparcasına seviyorum, karşı verilecek yanıt ve o sırada yapa­
Tu adores - Taparcasına seviyor­ caOı davranışın, kendine önceden iyi­
rebbiyeliğe kapılanmıştır. Rable'­
sun, ce öQretlldiQini belli eden, çocukca bir
lerin, Krebllyon'ların, Bokas'ların,
Love'ların yetiştirmesi olan Mat­
mazel Anjel'ln bir benzerini lstan­
bul'da değil, belki Parls'te bile
bulmak güç olduğu için bir çiçek
Yaşamı ve 1887'de Tercüman-ı Hakikat
gazetesinde başlayan yazarlıtı,
bahçesinde tek baldıran yetişme­ yapıtları Kütahya milletvekili o/dutu yıllar
(1936 - 1943) dışında, ömrü
si havayı bozmayacağı gibi bunun
boyunca devam etti. Yazarlıtının
varlığından da öteki saygıdeğer
en verimli dönemi 1921 - 1924
namuslu mürebbiye hanımlara bir
yıllarıdır. Hayatının son 31 yılını
leke bulaşmaz sanırım.
Heybeliada'daki köşkünde geçirdi.
1 Aralık 1897
Heybeliada mezarlıgında gömülü
H.R.
* Servetifünuncu/arın çagdaşı ve
yaşıtı o/dutu halde, o toplu/uta

girmemiş olan Hüseyin Rahmi,
daha ilk romanı Şık ile tanındı:
J'aime - Seviyorum,
Ahmet Mithat bu romanı gazetesi
Tu aimes - Seviyorsun,
il aime - Seviyor, Tercüman-ı Hakikat'ta tefrika
Et mon frere vous aime - AQabe· etmiş, Hüseyin Rahmi'yi de
yim sizi seviyor...
•. gazeteye yazar olarak almıştı
OQrencisi, Nezahat Hanım'ın tekil (1888). Hüseyin Rahmi, gazetecilik
3. kişiyi, böyle belirli bir özneyle çek­ hayatında ilk üç-dört yıl çeviri ile
mesi, Matmazel Anjel'i şaşırtmadı, se­ utraştı, sonra ///et (1896) ile
vindirdi. Bu sevinç öQrencislnin böyle
peşpeşe kendi romanlarını
bir basit çekimde şahıs zamiri yerine,
bir isim kullanmak, buna bir de tam­ yayımlamaya başladı. Özellikle
leç eklemek gibi kısa sarede Fransız­ sosyal sorunları, batıl inançları,
ca'da gelişmeden ileri gelmiyordu. aile geçimsizliklerini, yüzeyde
Matmazelin asıl sevindiQi, çocuQun kalan Batılı/aşmaları, ruh
aQzından, bir erkeQin kendisine sevgi· hastalarını konu edinen
sini duyurmasıydı. CJURPINAR, Hüseyin Rahmi * romanlarında daima gözlemden
Sevincini sezdirmeksizin, çocuk­ XX. yy. romancılarından, 17 hareket eden bir realist - natüralist
tan biraz daha bilgi alabilmek için, ya·
Agustos 1864 8 Mart 1944, dot. yöntemiyle eski lstanbu/'un
pay bir kızgınlık göstererek, pek az
•.

ve ölm. lstanbul * Mahmudiye gündelik hayatından çok canlı


blldiQi Tarkçesi'yle dedi ki:
- Yok... Yok... Yanlış konjage yap­ Rüştiyesi'nde okudu, 1878'de sahneler yansıttı; çokluk halk
tı. "Et mon frere vous aime." Bu nasıl Mülkiye'ye girdi, hastalanması çevrelerinden seçtiti kişilerini
bet lakırdı? .. Kim dedi böyle?.. Kitap yüzünden buradaki ögrenimini büyük bir ustalıkla konuşturdu. *
dedi? .. yarıda bıraktı (1880), 1908 Çevirileri, başka türlerdeki eserleri
- Hayır matmazel. .. Kitap deme­ Meşrutiyetine kadar kısa süreli bir­ dışında, 1973 sonunda roman,
di. .. AOabeyim Şemi Bey söyledi! .. iki memur/ugu bir yana bırakılırsa, hikaye ve oyun türlerinde, kitap
- A ...Şemi Bey... O çapkın böyle
hayatını hep kalemiyle kazandı: olarak elimizde kendi eserlerinin
demiş?.. Daha başka bir şey söyleme­
di?..
. 2
tutumla, yerlere kadar e!)ilip, taparca­ belki de dört katına çıkarmak için yal­ şarı edildikten sonra, başka bir baba
sına sevdi!)ini gösterir bir reverans nız çocuklara yabancı dil kurallarını aramaya başladı. Parası çok, aklı az,
yaptıktan sonra: ö!)retmek de!')ll, evdeki beyl11re aşkın acıma duygusu olan, çocuk canlısı bi­
- 11...lşte o... Eniştebeyim Sadri en şaşırtıcı şakalarıyla ilgili dersler rini bulmalıydı.
Bey!.. vermek gerekece!)ini düşünmüştü.
Biri a!)abeyi, öteki eniştesi yerine Çok yorulmadan buldu böyle biri­
"Sevmek" ve "taparcasına sevmek"
bu iki çocu!)un daha pek de anlamla­ ni. Bu saf adam Mösyö Bodler'di. Ti­
fiillerinin, akıl almaz çekimini Dehrı
rını kavrayamadıkları Fransızca fiillerle yatrocu, romancı güruhundan biriydi
Efendi'nin, Bo!)azlçl'ndeki yalısının
mürebblyelerine aşk ilan etmeleri An­ bu. Böylelerini kandırmak kolaydır.
bahçesinde iki küçü!')e öQreten Anjel,
jel için pek şaşırtıcı olmadı. Matmaze­ Her gün bir türlü yalan yaza yaza ya­
Paris'te yetişmiş bir sokak kızıydı.
lin o eve mürebbiye olarak gelmesin­ lanı do!)rudan, olanı olmamıştan, ger­
Böylelerinin serüvenlerini Fransa'da
den beri geçen bir ay içinde, gerek Şe­ çeQi sahteden ayıramaz olmuşlardır.
"natüralizm" okulu yazarları ayrıntıla·
mi, gerek Sadri beyler odada, sofrada, Hayatın manzaralarına hep roman ko­
rıyla anlatmış ve bunların durmadan
salonda, bahçede Anjel'e rastladıkça nusu gibi bakarlar. Zaten söylenen ya­
kanayan toplumsal bir yara olduQunu
baygın bakışlarla "eme", "adore" fiil­ lan bir edepsizlik sayılırken, yalanın
göstermişlerdir. Anjel, nüfus defterine
lerinin bugün çocuklara ö!)retmiş ol­ yazıya dökülmesi hüner sayılmıyor
yalnız anasının adıyla yazılmış, baba­
dukları gibi yalnız şimdiki zamanını mu?.. Kitap şeklinde parayla satılma­
sı belirsiz bir kızdı. Daha kadınlık ça­
deQil, bütün geçmiş ve gelecek za­ sı uygarlı!)ın yazarlara kazandırdı!')ı ga­
Oına girmeden, çok zaman önce, o da
man, yahut şart kiplerini ve belki de rip bir ayrıcalık de!)il mi?.. işte Mösyö
anasının yolunu tuttu. O da anasının
hiçbir dilde bulunmayan, her türlü gra­ Bodler de yazdı!)ı yalanlara kendisi gü­
u!)radı!)ı kazaya u!)radı. Hamile kalın­
mer dışındaki garip zamanlarını gö!)üs lüp, Alemi a!)latan kalem sahiplerin­
ca birkaç ay önce birlikte yaşadıQı
geçirerek çekiyorlardı ... Anjel, çevre­ dendi. Anjel'in birlikte oldu!)u sayısız
Mösyö Andre adlı bir herifin yanına
sindeki bu iki aşk pervanesini birbiri­ mösyöler arasından, çocu!)una baba
koştu, çocu!)un babasının o oldu!)unu
ne çarptırmaksızın idare edebilmek olarak Andre'den sonra, Bodler'i seç­
ileri sürdü. Ama Andre şiddetle karşı
için ustaca bir plan düzenlemişti. MO­ mesi, bu adamın yazar olmasından, ya­
çıktı, "Çocu!)unun babasını, öteki
rebbiyellkten ne kazanabilecek?.. Ay­ zarların sahip oldu!)u duyarlıktan
dostlarının arasında ara!.." diye diren­
da dört, beş lira... Bu parayı dileklerini yararlanma dışında bir nedeni daha
di. Anjel, bebe!)in babasının Andre ol­
gerçekleştirmesi için yeterli bulmuyor­ vardı. O da Bodler'in "Düşkün
du!)unu çok iyi biliyordu. Ama herif
du. Mürebbiyelik için geldi!)i alla pek Çocuklar" ya da "Do!)anın Yavruları"
babalı!)ı kabul etmedikten sonra bu
zengindi. Bu iş için aldıQı parayı üç, adında beş perdelik bir dramın yazarı
bilgi ne ışe yarayacaktı ki?.. Kapı dı-
olmasıydı. Ona On kazandıran bu oyu­
nunda qüşkün anaları, ahlAksız baba­
ları, yani Fransa halkının beşte ikisi­
sayısı 54'tür. Bunlardan, sag/ığında Hazan Bülbülü (1916), Kadın ni yasalar karşısında kuşkulu duruma
yayımlanmış olanlar (ilk basılış Erkek/eşince (1933) * Ölümünden sokan, toplumun dışına iten o canavar­
yıllarıyla): a- romanlar: Şık (1889), sonra çıkmış kitapları: (Hepsi ları sergilemişti. Bu tor çocukları ha­
iffet (1896), Mutallaka (Boşanmış roman) Ölüm Bir Kurtuluş mudur? yır kurumları ya da kilise kapılarında
Kadın, 1898; son baskıdaki adı: (1945), Dirilen iskelet (1946), büyüterek, ellerine geçim için cinayet,
hırsızlık, yankesicilik araçlarını verip,
Evlat Hatırı), Mürebbiye (1899), Dünyanın Mihveri Kadın mı, Para
bütün yaşamlarında kötülük içinde
Bir Muadele-i Sevda (Aşk Batağı, mı? (1949), Eti Senin Kemiği yüzdükten sonra, zavallıların kürekler­
1890), Metres (1899), Tesadüf Benim (1963), Deli Filozof (1964), de, prangalarda nasıl can verdiklerini
(1900), Nimetşinas (1901), Şıpsevdi Kaderin Cilvesi (1964). tüyler ürpertecek bir biçimde canlan­
(1911), Kuyruklu Yıldız Altında Doğumunun /()(). yıldönümünde dırmıştı. Bodler oyununu izlerken, bü­
Bir /:ı.divaç (Evlenme, 1912), (1964) Atlas Kitabevi, Gürpınar'ın tan seyirciler gibi gözyaşı dökmüştü.
Gulyabani (1912), Cadı (1912), bütün eserlerini, dillerini Ama, asıl a!)lanacak durum oyunu al­
Sevda Peşinde (1912), Hakka sadeleştirerek, yeniden basmaya kışlayan mösyölerin perde indikten
sonra metreslerini kollarına takıp, ti­
Sığındık (1919), Toraman (1919), girişti (1965). Yazarın ilk kez bu
yatrodan çıkmalarıydı. Galiba Mösyö
Hayattan Sayfalar (1919), Son dizide kitap biçimine giren Bodler de, o acıklı piyesin oynadı!')ı ilk
Arzu (1922), Tebessüm-/ Elem (Acı romanları da şunlar oldu: Can gece nazlı Angel'le ilişki kurmuş, sah­
Gülüş, 1923), CehennemUk (1924), Pazarı (1968), insanlar Maymun nede gösterdiklerine seyircilerle birlik­
Efsuncu Baba (1924), Meyhanede muydu? (1968), Ölüler Yaşıyor te kendisi de a!)ladıktan sonra, met­
Hanımlar (1924), Ben Deli miyim? mu? (1973), Tokuşan Kafalar resiyle birlikte pek çok gülüp, e!')len­
(1925), Tutuşmuş Gönüller (1926), (oyun 1973), iki Damla Yaş (oyun, mişti. Avrupa'nın günümüzdeki ahlAk
Billur Kalb (1926), Evlere Şenlik - 1973), Namuslu Kokotlar (1973) * ve Adetle.ri bakımİndan bunda da şa­
Kaynanam Nasıl Kudurdu (1927), Atlas Kitabevi'nin Hüseyin şılacak bir şey yoktur. Bodler o oyu­
nu o yolda hareket etmek için de!')il,
Muhabbet nlsımı (1928), Rahmi'nin roman, hikaye ve
para kazanmak için yazmıştı. Seyirci­
Mezanndan Kalkan Şehit (1928), oyunlarından oluşturduğu bu
ler, oraya ahlAk dersi almak için de!)il,
Kokotlar Mektebi (1928), Şeytan dizisi, 54 kitapla 1973'te hoşça vakit geçirmek için gelmişler­
işi (1933), Unutulmaz. Adam tamamlandı * Gürpınar di.
(1934), Eşkiya ininde (1935), Kesik konusunda son iki değerlendirme Anjel, karnında, çocu!)uyla, "Do!)a­
Baş (1942), Gönül Bir ve tanıtma, Agah Sırrı Levent'in nın Yavruları" yazarının kapısına bir
Ye/değirmenidir Sevda Öğütür Hüseyin Rahmi Gürpınar (TDK sabah dayanır. Herif yazarsa, karı da
(1943) * b- hikaye kitapları: yayınları, 1964) ve Muzaffer yosma!.. ikisi de ince birer sanat sa­
Gökmen'in Gürpınar hibi.Beriki kurnazsa, öteki de fettan...
Kadınlar Vaid (1920), Namusla
Biri kalemiyle halkı aldatırsa, öbürü de
Aflık Meselesi (1933), Katil Buse Bibliyografyası (1966) isimli
diliyle dünyayı baştan çıkarır ...
(Öldüren Öpücük, 1932), /ki eserleridir. Ancak, Anjel'in döktüQü dillerin
Hödüğün Seyahati (1933), hiç yararı olmaz. Bodler, o yolda kadın­
Tünelden //k Çıkış (1934), Gönül Behçet Necatigil lardan her gün biriyle birlikte oldu!)u
Ticareti (1939), Melek Sanmıştım Edebi�:ııım11d:ı İ�imler Söıllıgü, halde, birinin bir glln, ''Bunun babası
Şeytanı (1943) * c- oyunları: ıo. n:ı�ını sensin" diye bir çocukla karşısına çı­
kaca!)ını aklından geçırmemiştir. An­
jel, a!')ır basmak için,
3
- Mösyö, "DoQanın Çocukları" Sadri dışındakilerin de kendisiyle ilgili -Efendim kokana hanım! Lafını
oyununuzda geçim zoruyla gayrımeş· tutumunu çocuklardan ö!)renmeye ça· hiç anlamıyorum ama vallahi sesin kO·
ru çocuQunu boj)an analan... Kadınların lıştı. çok beyin akşamları OfOrdOOO dOdOk·
insan soyunun sarmeslne hizmetleri -Yalnız Şemi ve Sadri beyler mi? ten (flavta), benim tamburanın telinden
dolayısıyla taşıdıkları kutsallı!')a karşı· ikisi bu söz söylemiş? Amca Bey böy­ daha tatlı, dah<ı oynak. Param olsa ben
lık, bunları sırf zevkleri için seven, ka· le bir şey demedi? diye sordu. Çocuk· de senin dilini öQreneceQlm, dedi.
zara bir çocuk meydana geliverince lardan olumsuz yanıt alınca da bayal)ı Anjel bu kez Türkçe konuştu:
bunu do!')a yasalarına aykırı zararlı bir canı sıkıldı. Bugan demediyse başka -Bu akşam puf börek var?
olay sayan inkarcı babaları, korkunç bir gan der diyerek gOIOmsedi. .. -Sen puf böre!)i seviyon mu? Öy-
bir yargılamaya çekmiştiniz... Bugan Anjel'ln bahçede Çocuklarla çalış· leyse bundan sonra her gan sana ka·
siz aynı şeyi yapıyorsunuz... Bakalım tı!)ı kameriyenin önünden yalının aş· ba kaba plşirOrOm.
çocu!')unuz hakkındaki kararınız... An· çıbaşısı Tosun AOa geçiyordu. Kolları -Sen onu nasıl kabartır öyle?
nesine karşı davranışınız... Kendi hak· dirseQe kadar sıvalıydı, belinde al çiz· -Unu hassalı olunca kabarır. (An·
kınızda, kendinizin verece!')i yargı ne gili ipek futası vardı, boynundan gO· Jel'in kollarını göstererek)Senln fista·
olacak?.. dedi. maş kordonu sarkıyordu. Gar bıyıklı, nın kollarından çok şlşer...
Tereciye, tere satmaya kalkışan kırmızı yanaklı Bolulu aşçıbaşıya An· Aşçıbaşı muttaoa yorarken kendi
Anjel'in çocu!')una Bodler sahip çık· jel galamsedi. Akide şekeri gibi bir kendine bir tOrkO tutturur:
madı. Ama, bir anlaşmaya vardılar: An· kahkaha salıvererek Fransızca, "Kolların puf böre!)I, gerdanın el·
jel yosmalıOın içyazana, yosmaların -"AJı başı", defterime yazıimaya masiye
yaşamlarını, görüşlerini anlatacak, de!)eceklerden biri de sensin. O gazel Ben plşOrorom gazelim sen he·
Bodler bunları bir kitapta dile getire· bıyıklarınla bu onuru kazanmaya hak men durma ye!"
cek, kitabın geliri do!')acak çocuQun iddia edebilirsin!
olacaktı. Bodler, natüralist bir yazar­ O böyle konuşurken aşçıbaşında •
dı. Deney ve gözlem yöntemlerini ede· hoşafın ya!')ı kesildi. Anjel'in yalısına kapılandı!)ı Dehri
biyata uyguluyordu. Belirli koşulların
toplumda ve insanlarda belirli sonuç·
lara varacaQına inanıyordu. Kendisi ve
benzerleri için "Namustan yoksunlu·
oumuz bizi ahlak kurallarına düşman
iKI 6ÖR(JŞ ·

yapmıştır" diyen Anjel'in anlattıkları,


Bodler'e açık saçık bir yapıt yazdırdı. Konur Ertop
O sırada çocuk do!)du. Kitap da çok
tutundu. Anjel, eline geçen paranın al· Mürebbiye, romancılı!)ımızın nite­
tından girip, astOnden çıktı. Artık el· likli OrOnlerinden biri. HOseyln Rahmi'·
yak ciyak ba!')ırmaktan başka bir yararı nin ilk yapıtları arasında yer alıyor.
kalmayan oyunca!')ı annesine bıraka· 1897 yılında ikdam gazetesinde tefri·
rak, Maksim adında bir tüccarla gezip, ka edilirken, ilgi görmeye başlamış,
tozmaya başladı. Bu arada yolları dört· yazarına onana kazandıran bir roman
beş ay kalmak için geldikleri 1 stan· olmuştur. Romanda birçok motif, te·
bul'a u!')radı. ma yazarın ilerde geliştlrece()i bayak
Anjel, batı mallarının doQuda para çerçeveyi belirler. Eski tip ailelerin, aş·
etti!)inin farkına varmıştı. Kendisini pa· çıtı vekilharçlı bOyOk evlerin yerel çiz·
zarlamayı da pek gOzel beceriyordu. gilerini gösterir. Kahramanlarını
Mösyö Maksim, lstanbul'a gelişlerin· yakından kavramış,onlar[l nitelikleri·
den bir ay sonra, Anjel'i bir Rum deli· ni neyin canlandıraca!')ını iyi kestirmiş·
kanlısıyla yakalar. Tüccar, "natara· tir. ToP-lumumuzun usta bir gözlemci· ·

lizm" yanlısı olmadı!)ı için de Anjel'· sidir. Öte yandan gOlmecenin gizini
in belinin ortası budur diye bir tekme kavramıştır. Bunu ölçOIO kullanır; can
indirip, kadını otelden kapı dışarı eder. alıcı noktalarını iyi bilir.
MOrebbiye'de bir BoQaziçi yalısı,
iki yıl çantasıyla sokakta kalan arka tarafında uzanan korusuyla bu·
genç kadın, lstanbul'da yaşayan bir gon artık tarihin malı olan do()al çev· sini yansıtan sevimli yanlarla karşımı·
Fransız ailesine başvurur. Geçimini resiyle canlandırılıyor. Böyle bir yalıyı \ za çıkar. Kambur Amca Be�en, aş·
sa!)lamak için mürebbiyelik yapmak öme()ln Abdülhak Şinasi Hisar bOsbO· çıbaşı Tosun'a kadar tipler gülmece
istedi!')ini bildirir. ton ayrı doQa, insan, tarih ve uygarlık edebiyatımızın ilerde geliştireceQi mo­
çizgileriyle anlatacaktır. Hüseyin Rah· deli verirler.
• mi,,geçen yüzyılın sonunda dikkatimi· lkdam'da 90 yıla yaklaşan bir sore
zi hiç belli etmeden yanlışBatılılaşma önce Mürebblye'yl okuyanlar arasında
Avrupalılar yabancı ülkelerde ya­ sorunu Ozerine çekmiştir. Anjel'in. Pa· Hoseyln Rahml'nln sAdık okurları ka·
şarken kendi yurttaşlarına rastlayınca rls yaşamı, Dersaadet'e sOrOklenen dınlar, ço()unluktaydı. Roman, onların
bOyOk bir saygı ve yakınlık gösteriyor· yosmanın yardımını gordOQO Fransız sorunlarını deşer. Anjel'ln, Paris'tekl
lar. Bunun nedeni o yabancının baş· ailesi, ahlak de()erlerlne yan çizen, serüveni, sokak kadınlarının yaşamı,
ka bir ulusun sırtından geçinmesidir. kendi dışında kalan dünyaya sOmorme yazgıları, bizdeki yertl yaşamla, ahlAk
Kendi uluslarının başka bir ulus kar· iştihasıyla yönelen sözde uygar dOn· de()erlertyle karşılaştırmalara olanak
şısında nüfuz ve etkinli!)inin artması· yanın olumsuz yanlarını tanıtır. Dehri verir. Anjel'in lstanbul'daki yalıda or·
nı sa!')lıyorlar ya! Oradaki ulusal Efendl'nin bilim, sanat sevgisinin yO­ tasına girdlQI yaşamsa, kadına aç er·
gelirden kendi Olkelerine pay taşıyor· neldiOiBatı ise, uygariı()ın yoz akı olan kekler dünyasının sorunlarını yansıtır.
lar ya! O Fransız ailesi de Anjel'I bir de()erteri önOmOze açar: Efendinin ki· Yalıdaki iki kadın Melahat Hanım'la,
gece bile kendi evlerinde konuk etme· taplı()ında Comeille, Moliere, Racine, Eda ise birer karikatür kahrama·
diler ama hemen Dehri Efendi ailesi· ( Voltaire'in heykelleri karşımıza çıkar. nıdır. Bu itici kadın 1ipleri ataerkil al·
nin yanına yerleştirdiler. Atlaslar, kitaplar, sözlükler karşımıza lenin yaşadıQı bunalımların da neden·
yayılır. Halk romancısı, insanlıOın or­ teri arasında yer alırlar.
Anjel böyle bir Anjel'dir işte... tak de()erterini sozop, çıkararak oku· ÇOzaten, parçalanan bir dünyanın,
Minik Nezahat Hanım'la Nami runa tanıtıp, O()retmeye koyulur. komik öyküsüdür Mürebbiye.
Bey'in fiil çekimleri morebbiyeyi pek
Kahramanlar taşkın bir halk neşe- iyi bir romandır ama, yeterince
sevindirmişti ya, defterinde daha pek
çok kişinin adı vardı aileden. Şemi ile

4
Efendi mülkiye emeklilerinden 65-70 lemez. Ama o aklına esince dalresin­ na çizerdi, ders alsın diye. Ateşle
yaşlarında, varlıklı biridir. Bilime, tek­ :ıen çıkar, bazen yalının bOyOk divan­ oynayanın elini ateşe sokar, ateşin
nlı')e meraklıdır. Avrupa dillerinden hanesinde yakaladıı')ı kAhya kadına can yaktıOını OOretmeye kalkışırdı. BO­
Fransızcayı çok iyi, ötekilerini de az "ekonomi polltik"ten açar, bahçede yOklere de aynı şeyleri yapardı. Bu yaz.
çok bilir. Bazı huyları pek gariptir. Ça­ bahçıvanı eline geçirince zavallıya den Anjel, evdeki erkeklerden yalnız
buk öfkelenir, tok ve doQru sözlO ol­ "botanik" anlatır, bazen de sofada ve­ Dehri Efendi'nin adını anı defterine
yazmakta duraksamıştı.
·

ması kimilerini gücendirir. Bununla 'la bahçede oynayan çocuklara karışır


birlikte dOrOst, dOzenll biridir. Ulusal :ınlarla "saklambaç", "köşe kapmaca" Dehri Efendi'nin kendinden 18-20
ahlak ve Adetlerden bazılarına uymak­ :ıynamaya koyulur... . . yaş koçak bir kardeşi vardı. Ailede her­
ta çok da muhafazakArdır. Dehri Efendl'nln ilk eşinden bir kı­ kes ona Amca Bey dediOinden asıl adı­
Eski çaO filozofları gibi kocaman zıyla bir oQlu olmuştu. Melahat Ha­ nı bllmeyenler çoktu. Amca Bey
bir kafa, kılları karmakarışık, akı kara­ nım'la Şemi Bey. Eşinin ölOmOnden goronoşte Dehri Efendi'nin kOçOcek
sından çok gar kaşlar, sert bakışlı ka­ sonra tuttuı')u genç odalıktan da Ne­ ölçüde acayip bir benı.eriydi. Kambur
ra gözler beyaz bir sakal... Bunlar Dehri zahat Hanım'la Nami Bey olmuştu. 25 olduı')u için bu benzerlik, gellşmeslnln
Efendl'nln yOzOne bOyOkler için Sok­ yaşlarındaki Melahat Hanım kocaday­ son döneminde olan bir kurbaQa yav­
rat'ın karlkatoro şeklinde acayip bir dı. 18'indeki bOyOk oQul yatılı okulda rusunun bOyOklerlne biçimce son yak­
heybet, çocuklar için korkunç bir uma­ okuyordu. MOrebbiye Anjel kOçOkler, laşım derecesi kadardı! Eski analar
cı göronoşo kazandırmıştır. yani Nezahat Hanımla Nami Bey için kota bir alışkanlıkla çocukların bacak
Ev halkından bOyOk koçak yanına getirilmişti yalıya. aralarına, hamam bohçasınaçevlrlrce­
kim girse titremeden yOZOne bakamaz. Çocuklar babalarından çok korkar­ sl ne pamuklu bezler tıkıştırırlardı ya,
Efendi bir kez karaya ak dedi mi, o iş lardı. ÇOnkO hiçbir konuda şakası yok­ bu cahilllQin sonucu Amca Beyıdeba­
geçmiş ola! tu. Çocuklardan birinin çakı, bıçak gibi caklar yılankavlleşmiş, boydaki çarpık·
Efendi kitaplıQına kapanıp da oku­ bir şeyle oynadıı')ını görse alır, yavru­ lıOa belkemlOlndekl çarpıklık da
yup yazmaya koyuldu mu yanına ı:ılri- caOın ellni birkaç yerden kanatırcası- eklenmişti. Sanki yaratılış, ana rahmin-

halkı eQltme yolunu benimser. Bu karşın, hayatın içindedir, hayattan


amaç, yapıtlarında yalın bir dll kullan­ kopmaz. /
masına yol açacaktır. Okunmak ama­ Denllebillr ki, Hüseyin Rahml'nln
cıyla mizaha başvurur, diyaloglarda romanlarının bir görünen, bir de görün­
taklide yer verir. Ama gOIOnçlOkler acı­ meyen yüzleri vardır. Bunun en tipik
ya dönOşOr sonuçta. ÇOnkO Hüseyin OmeOlnl MOrebblye'de görürüz. Roma­
Rahmi, anlattıklarından ders alınması­ nın eleştirmen ve edebiyat tarihçilerin­
nı istemektedir. GOzlem Onemll bir yer ce deQlşlk deQerlendirmelere kcnu
tutar romancılıQında, yaşanan hayatın olması da bu ikili gOranoşon sonucu­
kimi yönlerini başarıyla yansıtır.. dur. Genel kanı, Hüseyin Rahml'nln
HOseyln Rahml'dekl konu çeşltli­ Marebblye'de, yabancı eQltlcilere ve­
llQlni Cevdet Kudret şöyle özetler: "Es­ rilen deQerin olumsuzluQunu, yanlış­
ki lstanbul'un her katından insanları lıOını yansıttıQıdır. Bu yargıya, Fransız
onun eserlerinde kendi çevreleri, kılık· mürebbiyenin evin erkeklerini baştan
ları, görenek ve gelenekleri, doşonce­ çıkarışının yarattıQı olaylar kanıt gös­
ıerl, inançları, dlllerl ve her tarla terilir. Ayrıca y�tta natüralist bir tu­
özellikleriyle yaşamakta,y.-ım yOzyıl tumla dönemin eleştirisi cıe ya­
önceki lstanbul'un atlı tramvayları pılmıştır. Bu eleştiri, Batılılaşma özen­
(Şıpsevdi), KAOıthane Alemleri (Bir tisinin kadın-erkek ilişklleri açısından
Muadele·! Sevda), ramazan gecelerin· geleneksel aile düzeninde yol açtıOı
de Şehzadebaşı gezmeleri (Son Arzu), gOIOnçlOkleri sergileme yoluyla ger­
mahalle baskınları (Tebessom-1 Elem), çekleş!irilir.
okunmamışıır. iıtm<tnı "onusunu şöy­ ölO gömme törenleri (Hayattan Sayfa­ Oysa batan bunlar romanın gOrO­
le böyle bllir. Kitaba ise pek dikkat lar), kenar mahalle kadınlarının konuş­ nen yazodor. Rauf Mutluay'ın da be·
edilmemlştlr. Ben 1897 tarthll basımını maları (TesAdOf), vb. batan ay­ lirttiı')i gibi "Hüseyin Rahmi'nin asıl
okudum: Dehri Efendl'nln, kaçak oO· rıntılarıyla yazıya geçirilmiştxılunmak­ dileQi, bu aşksız erkekler kümesi için­
lunun adı bir ye . rde Nami, başka bir tadır." (TOrk Edebiyatında HikAye ve de cinsellik açlıOından doAiln çatışma­
yerde Vahlp'tl. Beşinci bOIOmden son­ Roman, C. 2) ları göstermektir" (Papl ids, sayı 34,
ra yedinci bOIOm geliyordu. 1954'te· Yalnız şurası da bellrtilmelldlr: HO- · 1969)
açonca kez yeni harfli basılışında bO­ seyln Rahml'nln romanlarında tefrlka­ Nitekim romanda Fransız moreb·
ıomıer gene yanlış. Belki şimdiye ka­ cılıOın doQurduQu b1r daQınıklık biye Anjel'ln çevresindeki erkeklerin
dar dozeltllmlştlr?.. görülür. Bir Oslüp yaratmaya çalışmaz zaaflarını zekice deO erlendlrdlOlne ta­
o. Klşllerl hem alablldlQlne canlıdır­ nık oluruz. insanın d
oQasındakl cinsel
Atilla özkırımıı
.
Realist ve natOrallst bir roman an­
lar, hem de birer kukladırlar. Derin­
likleri yoktur. Üstelik yazar onlara karşı
acımasızdır. Umut ve iyimserlik deOil,
lçgodonan, topluma egemen olan ah·
lak anlayışı sonucu doyurulamayışı,
evlilik kurumunun bu sorunu çOzeme­
layışını savunan Hüseyin Rahmi, top­ umutsuzluk ve karamsarlık egemendir ylşi ve kadın-erkek lllşkllerinln yozey- .
lumsal yaşayışta Tanzlmat'la başlayan
lkillOI ve toplum yapısındaki deQlşlm-
lerl konu almış, TOrk toplumunun her
)romanlarına. Kalemi görünenleri yan­
sıtır hep. Ama batan çirkinliklere kar­
şın hayata olan sevgisi onu kurtarır.
selliQi, bastırılan istekleri patlama
noktasına getirmiştir. Anjel'ln çevre­
sindeki erkekleri baştan çıkannak için
katından kişiyi, her sınıftan insanı ro­ Hüseyin Rahmi'yi bugon de oku­ çaba gOstecmeslne gerek yoktur. ÇOn·
manlarında yaşatmıştır. nur kılan bu sevgidir. Kendi dOşOnce­ kO hepsi baştan çıkmaya hazırdırlar za.
Hüseyin Rahmi'ye göre, "Edebi· lerlnl açıklamak için kişilerini uzun ten. Hüseyin Rahmi'nln hareket
yattan, sanattan gaye herhalde bir uzun konuştunnaeına, onları klcelene­ noktası da budur. Blı patlamamD.,,,., '
menfaat-1 lçtlmalyyedlr." Bu nedenıe­ cek bir nesne gibi görmesine ve ro­ nuçıarını sergiler o kadar. M lllAllY'll
doQrudan doQruya halka seslenme, manlarını bir tez dzerlne kurmasına yol açan nedenleri � kl!Şkusuz.

5
de oluşurken işe yarayan ve yarama­ terse çalışmasın. Yalıda falaka ve kı· yince, Şemicik, karyolanın ayakucuna
yan ne varsa Dehri Efendi'ye vermiş, zılcık deQneOI hazır bekliyordu. Dehri yıQılıverdl. Gözyaşları, af dilemeler,
Amca Bey'e ise her şeyin adisi, bo;ı:u­ Efendi okulda öQrendiklerinl sorar, de­ umut verici bakışlar sonunda Şemi ye­
Qu, zayıfı kalmıştı! Amca Bey her ha· likanlı karşılık veremezse falakaya ya­ rinden doQruldu, bir anda oda kapısı­
reketinde aQabeyini taklit ederdi. tırılırdı. Bu yüzden vapurda eve nın anahtarını cevirdi.
Dehri acayip olduQundan onu taklit gelirken bile kitaplara yumulur, papa­
eden de acayibin acayibi olmuştu... Qanglbl ezberlerdi. Bazan kurnazlıkla •
AQabey taşrada memurluklarda gezer­ kurtarırdı kendisini Dehri !:fendl'nln
ken kardeşi kendisine kalan mirası elinden. Yalıya gelirken kırlarda sey­ Mürebbiye yalıya geldiQinden be·
son metellQine kadar tüketmiş, şimdi rek görülen bir yaprak, ya da tuhaf bir ri zavallı Amca Bey, her gece dOşOn­
de Dehri Efendi'nin IOtfuna sıQınmış­ mantar arar, doQru babasına götaror, de kamburunu düzelmiş görüyordu.
tı. Bu yüzden Dehri Efendi'nln Amca soyunu sopunu sorardı. Dehri Efendi Sabahları gerçekle, yeniden yOzyOze
Bey üzerindeki etklnliQi al}abeylikten ol}lunun bilim merakını övgüyle karşı­ gelince, yozonon güzel olduQunu, sır­
babalık derecesine çıkmış, ötekinin lar, kitaplıkta botanik kitaplarını ve al­ tındaki koçak bir tomse()in zararı ol­
evdeki durumu ise çocuklarla uşaklar bOmlerini yerlere döker, bu araştırması mayacaQını dOşOnOp, kendi kendini
arasına inmişti. günlerce sarer, Şemi de, batan yalı teselliye çalışıyordu. Daha sonra ter­
halkı da bir sare rahat ederdi. zilerin ustalı()ıyla, kamburunu örtme­
Amca Bey'in birkaç kez evlenip ay­
rılması Dehri Efendi'yi son derece kız­ KAhya kadın Eda da acayiplikte ye !<alkıştı. Beyo()lu'nda kavga etme­
dırmış, böylece de Amca Bey ebedi başkalarından geri kalmıyordu. Erkek­ dik terzi bırakmayarak, birkaç kat el­
bekArlıQa mahkOm olmuştu. Anjel'in likle kadınlık arasında bir şeydi. Koca­ bise yaptırdı. Kamburunu gizlemek
yalıya gelmesi bundan dolayı en çok sı Şaban AOa'nın karıdan ödO kopardı. için pamuklar eklenmiş elbiseleri gi·
Amca Bey'ln gözlerini kamaştırdı. MO-' yip sOslenlyor Anjel'ln gözüne ilişecek
rebbiye ise Paris'in romancılarına taş yerlerde gezintiye çıkıyordu. Bazen bir
• çiçek bulup, kıza veriyor, bazen Fran­
çıkartacak bir psikologdu, bu sakat vo­
cu�a saoıam bir ruhla karşılaşmaya­ sızca bir kitaptan sevda toten bir bö·
AnJel, göranaşa hoş, fakat kokla­ ıom seçip, sökemediQini söyleyerek,
caQını biliyordu. Amcaya kancayı
yanın başını döndüren bir çiçek gibi· mürebbiyeye çevirtiyordu. Fransızca
takınca istediQi yere götOreblleceQini
dlr. GOzelllQlnln baharında, 20 yaşın­ sevgi cümleleri kuruyor, odasında pro­
kestirmişti.
dadır. Orta boylu, nArindlr, gerdanı, ya­ valar yapıp, bunları Anjel'e söyleme­
Matmazel, Amca Bey'e kamburu­ naklarıysa dolgundur: Amca Bey düş­ yi tasar ıyordu. Haftalarca ul}raştıktan
na uygun bir "zoka" düzenledikten lerinde onu ince bir hayAI olarak ya­ sonra şu cümleyi hazırladı: "Mademo­
sonra evdeki ufak tefek beylere de bir şatır, aşçıbaşı tombul bir kadın gibi isellel.. Si vous dalgnez agreer mes
"çapari" hazırladı. Bazen çinakop 10· görar. amoureux hommages, je vous offre
nesine çurçur dOştOOO gibi Şemi ve Bir hafta sonu okuldan, yalıya ge­ mon coet1ravec ma rose." (Matmazel!..
Sadri beyler için attıOı bu çapariye ve­ len Şemi, morebbiyeyl ilk kez görOn· Aşıkane saygılarımı kabul tenEızzOIOn·
kilharç, aşçıbaşı ya da ayvazdan biri ce, şaşırmış ve hemen gönlana kap­ de bulunursanız, gOIOmle birlikte, kal­
yakalansa da olurdu. Maksat balık tut­ tırmıştı. Neredeyse babasına gidip, bimi de size sunarım.)
mak deQll mi? IQneye birkaçı çengel­ okulu bırakmayı, kardeşleriyle birlikte AnJel'in karşısına çıktıQında ko­
ıensin de ne cinsten olursa olsun ... mürebbiyeden özel ders almayı iste­ medilerin Jön prömlye roıo yapan
Tatsızları suya atmak, eti gazel olan­ yecekti. Ama, falaka gözQnO korkuttu. yaşlı kambur oyuncularından farksız­
ları salamuraya yatırmak kendi gönlO· Anjel'ln baygın gözleri işe sabrını tO· dı. Bahçede kitap okuyan kıza, elinde­
ne kalmış bir işti! ketiyor, ona bOyOk tehlikelere direne­ ki gOIO titreyerek verirken, cümlesini
Acayip insanların kaynaştı()ı yalı­ cek cesareti veriyordu. Çocuklarla de yanlış söyledi. "Ma rose" (gOIOm)
da OçOnca acayip yaratık Melahat Ha­ birlikte marebblyeden ders almaktan yerine, "ma bosse" (kamburum) deyi­
nım'dı. Melahat sözlükte güzellik umudunu kesince, haftada bir gececik verince, morebbiyekahkahayı kopardı.
anlamına gelir ama bu kadın kocası olsun Anjel ile kalmanın yollarını ara­ Bu maskaralık kızın hoşuna gitmişti.
için canlı bir felaketti. Erkeklerde bl· maya başladı. Ona açılmak için ne ya­ Birkaç akşam sonra ye()eni Şemi gi­
le az görOlen upuzun bir vacut azerln· pacaQını kestiremiyordu ... Sofradan bi, morebbiyeyi bir gece ziyaretiyle şe­
de yumurta gibi bir kafa, Çinlilerinkine kalkarken elini mi sıksam, bahçede reflendirmek bahtiyarlıQına ulaştı.
benzeyen çekik kaşlar, gözler, aoız ve gezerken eteQlni mi öpsem yolunda Sofrada tatlının sonda gelmesi gi­
burun ... Tavan soporgesine kadın el­ çocukça şeyler dOşOnda. Sonunda kız­ bi, Anjel de, Sadri'ye olan iştihasını en
bisesi giydirmişler gibi bir şeydi. Me· kardeşi Nezahate öQrettlOI "almer" fi· sona saklamıştı. Sadri de ona yaklaş·
lahat kadından çok uçurtmaya iliyle meramını duyurmayı başardı. mak için fırsat arıyordu. Ancak genç
benziyordu fakat ipi bir belA ilmlOI gi­ O gece kadın, sofrada Şeml'ye so­ adam, içgOveysi olduQundan evde ka­
bi Sadri'nln boynuna geçirilmişti. murttu. Batan hafta okulda ise deli­ rısından kurtulup, mürebbiyeye kolay
kanlının kafasına hiçbir ders girmedi. kolay açılamıyordu. Onunla, Şemi ve
Sadri Bey yoksul bir aileden, ter­ Ertesi hafta sonu yalıdaki sınavda, Amca Bey arasındaki gizli pandomi­
biyeli, alçak gönOllO bir gençti. Damat­ Dehri Efendi bu başarısız öQrenciyi fa­ mayı anlamakta gOçlOk çekmedi. Şe­
lıOa seçilmesinde bOtOn bu nitelikle­ lakaya yatırıp, 12 deyr'ıek vurdu. O ak­ mi'nin kız kardeşi Nezahat'e gizlice
rinin payı olmuştu. Evlenmeden önce şam Anjel'den gördOOO iltifatlı bakış­ "Aimer" fiilinin çekimini öQrettlOini
Dehri Efendi'nin elini öpmeye geldik· lar batan acıları sildi, sOpOrdO. öQrenınce, o da Koçak Nami'ye,
çe bilimsel konular üzerinde söyleşir· Yemekten sonra, bahçede buluş­ "Adorer" fiilinin çekimini öQreterek,
ken müstakbel kayınpederinin gözüne tular. AnJel çocuklara öQrettlOI şey için Anjel'e açılmayı başardı. Artık yatak
iyice girmişti. Bir defasında botanik· sitem etti. Şemi gözyaşları içinde aş­ odası ziyaretleri sıraya konmuştu. Şe­
ten söz etmişlerdi. Dehri Efendi man­ kını itiraf edince, mürebbiye delikan­ mi, hafta sonları odada misafir oluyor,
tarlar konusundaki bilgisini sergile· lının yanal}ına okşarcasına bir fiske Sadri, Melahat Hanım'ın şehirdeki bir
miş, Sadrl'clk botanikten felsefeye, vurup, yanından savuştu. Bu, bir umut· teyzesinde yatıya gittlOi geceler, yalı­
mantarlardan mikrokozmosa uzanan tu. Şemi, el ayak çekildikten sonra An· da kalmak için bahaneler uyduruyor ve
konuşrna boyunca afallamış, ters-tOrs Jel'in odasına yöneldi. gece yarısı AnJel'in odasına kapaQı
karşılıklar yapıştırmış, birinin şaşkın· Genç kadın yata()ında açık saçık atıyordu.
lıOı ötekinin artan coşkunlu()u, arala­ bir kitap okuyordu: "les Tableaux
rındaki yakınlıQı pekiştirmişti. Vivants" (Canlı Tablolar). Şeml'nin be·

Efendinin bOyOk o()lu Şemi bir yük­ yaz gecelik entarisiyle odaya sOzOldO· ·)

sek okulda okuyor, eve haftada bir ge­ QOnO farketmemiş görOndO. Sonra Şemi'nin okulu tatil olunca, işler
ce geliyordu. Kalın kafasına pek bir yapmacık bir şaşkınlık gösterdi. Hafif­ karıştı. Delikanlı yalıdan gece · gOndOz
şey girmez ama pek çok çalışırdı. ls- ten haykırıp, odadan çıkmasını söyle- ayrılmıyor, her gece sevgilisinin oda-

6
sına girme umuduyla, sabahlara deQln zan Eda ise Oç erkeQin Anjel'le ilişki· yaptıQı bir dil yanlışlıQıyla ilgili söyle·
sofalarda dolaşıyordu. Melahat Ha· lerlni sayıp, döktü. Dehri Efendi, şisini sOrdOrdO. Sonra Fenelon'dan bir
nım, teyzesine 20-25 günde bir gider, Eda'ya baQırıp, çaQırdı. MOrebblyenin parça okuyan Nezahet'e "dragon"un
Sadri, bu fırsattan yararlanarak, Anjel'· suçlu olduQunu kabul etmiyordu. Eda ne olduQunu anlatmaya başladı. Der·
le birlikte olurdu. Bu sırada teyze has· kendini savunmak için oçonon de az ken, sOklOm pOklOm aç erkeQe bakıp
talanıp, Melahat Hanım'ın yalıdan önce odalarında bulunmadıQını anlat· "tulumbacı kavgasından mı geliyor·
uzak geçirdiQi geceler sıklaşınca, Sad· tı. Şemi getirilip, sorguya çekilince, sunuz?" diye sordu. Trapezden düşme
ri'nin çapkınlıkalanı daha da genişle· delikanlı, oçonon birlikte koruya gez· hikayesine tabii inanmadı. Fakat Os·
dl. Ancak Anjel, Aşıkların birbirlerini meye çıktıklarını söyledi. iş bOsboton tünde durmadı. Amca'yla,Şemi'nin, bi·
farketmeslnden ve feci bir sonuç doO· karışmıştı. Amca'yla, enişte odaların· ri bekar, öbOrO artık yetişkin delikanlı
masından korkarak, kapısını oçone de da olduklarında direniyorlardı. Kabak olduQu için bundan sonra selamlıkta
kapadı. Haftalar süren bu durum tasalı gene çocuQun başına patladı. Şemi fa· yatacaklarını, harem kısmına girmeye·
tutkunları bOsbatan tutuşturdu. Hele lakaya yatırıldı. Sopayı atma görevi ceklerinJ bildirdi. Bu, aşıklardan ikisi·
Amca Bey her tehlikeyi göze alıyor, ge­ Amca'ya verildi. Dehri Efendi, karde· nin Anjel'den uzaklaştırılması demek
celeri Anjel'ln odasına kadar gidip, ka­ şine yapacaQı işi gösterirken, sopadan oluyordu. Ayrıca Paris AQaçlar Kurulu
pıyı tıklatıyor, fakat içeri giremeden, Amcada naşibini aldı. Sonunda olay· Kurultayı'ria göndermek üzere Fransız·
geri dönmek zorunda kalıyordu. Bir ge­ ların hepsi, Aşık üçgeniyle sevgiliyi te­ ca bir bildiri hazırladıQını anlattı. Ko­
ce gene sofayı geçerek, kapının önO· mize çıkaracak yolda yor-umlandı. nu "akasya" aQacıyla "albizzia anthel
ne dayanacaktı. Bu sırada ayak sesleri Dehri Efendi, ertesi gOn Anjel'in iste· mintica" aQacı arasındaki akrabalıktı.
işitince, ortadaki masanın örtOsOnO Ol üzerine kızın bilgisini, namusunu Amca Bey'le, Şemi, Dehri Efendi'nin -
bir ucundan kaldırıp, altına sOzOldO. onaylayan bir bonservis yazıp, imzala· Fransızca olarak yazdıklarını Türkçe'·
Dışarıda ayak sesleri yaklaşırken, ma· dı. Eda'yı yalıdan kovdu. Halayıklardan ye çevirecek, Sadri de yazılanları temi·
sanın altında başka birinin daha bulun· birini Eda'nın kocası Şaban AQa'ya ni· ze çekecekti. Bir hafta, on gon sore
duQunu farkettl. Nefesini kesip, bek· kAhladı. verilmişti. Çeviriyi yapacak olanlar bO·
lerken, ortaya hafifçe kaldırıp, dışarı ton gon çabalıyor, ancak yarım sayfa·
baktı: Anjel'in kapısını bir gölge tıkır· • yı yalan yanlış çevirebiliyorlardı. Şemi,
datıyor, bir yandan da içeri alınması haremde Sadri'nin, Anjel'i görüp göre·
için yalvarıyordu. O sırada merdiven· Üç cambaz sanki bir ipte oynuyor· mediQini merak ediyordu. Kafa�ı�a
lerden birinin daha geldiQI duyulunca du. Sofadaki masanın altına girmele­ ikide bir Tosun'un sözOnO ettiQi sakız­
kapı önünde bekleyı:.n Aşık, kendini rine, Anjel'le ilişkllerini Oç erkek aQacına takılıyordu. Bir akşam aşçıbiı·
masanın altına attı, böylece sırasıyla birbirlerine nasıl açıklayacaklarıı.ı kes· şıyı içirip, konuşturmayı başardı. To·
Şemi, Amca Bey, Sadri aynı sıQınaQa tiremiyorlardı. En becerikli Amca Bey sun da Anjel'e tutkun olduQunu anlat­
sinmiş oldular. çıktı. Tedirgin gecenin sabahında Sad· tı. Kadını beQeniyor, fakat yaklaşam.ı·
Dışarıda dolaşan ise mürebbiyeye rl'yi arkasından da Şemi'yi görüşmek yordu. Penceresinin karşısındaki sa-..
ilk günden beri cephe alf!llŞ olan, kAh· ozere korudaki kestaneliQe çaQırdı. kız aQacına geceleri tırmanmış, Oç
ya kadın Eda Hanım'dı. Uç AşıQın bir· önce damat geldi. Amca Bey, Şemi'· AşıQın içerideki serüvenlerine tanık ol·
biri ardınca sofadan geçtlQlnl farket· nin tecrobeslzllQlnl, mürebbiyeye gön· muştu. Artık geceleri pancurların sıkı
miştl. Ortalıkta hiçbirini göremedi. lana kaptırmasından çekindlQlni sıkıya kapalı olduQunu anlattı.
Odalarına bakıp, yataklarında olma· .anlattı. Mürebbiyenin kapısına da ço·
dıQını görünce morebbiyenin iki kanat· cuQundurumunu kontrol etmek ve onu

lı kapısının topuzlarını dışarıdan kuşa· kötü yoldan korumak için gittiQini bil·
Qıyla sımsıkı baQlayıp, içeride olduk· dirdl. Ancak, damadın, kinayeli konuş· Aşçıbaşının gördüklerini sayıp
larını sandıQı çapkınları haber verrıek masına sinirlenince, onu suçlamaya döktOQO gecenin sabahı, aç vefalı Aşık
için Dehri Efendi'nin odasına gitti. girişti. Derken ikisi de birbirinin dalı· anthel mtntlca çevirisi için masanın
Dehri Efendi, Moliere'in, GOIOnç na basarak, Anjel'i sevdiklerini söyle· çevresinde t:ıir araya geldiler. Amca
KibarlıQı'nı yüksek sesle okuyor, kişi· ylp, karşılıklı meydan okudular. AQaç· Bey, yeQeninin sayısız yanlışını çıka·
lerin taklidini yaparak, oyunu canlan· ların arasından ortaya atılan Şemi de, rıyor, amca ile enişte ikisi birden de·
dırıyordu. Kı:ı.pıyı vurup, odaya giren mürebbiye ile ilişkisini dile getirmek· likanlıyı alaya alıyorlardı. Şemi kızıp,
Eda'yı görünce, kadını karşısına aldı. ten çekinmedi. Az sonra tartışmalar asıl gOIOnç olanın bir kamburla evli bir
Ona rol ezberletmeye başladı. Yarım sille-tokat dövüşmeye döndü. Dehri adamın aşkı olduQunu söyleyip oda·
saat uQraştıktan sonra sedye taşıyan Efendi'nin bahçeye indiQini uzaktan dan çıktı gitti. Amcayla enişte deli·
hamalların bulunduQu ;;ahneyl onun· '
görünce, yara-bere içinde birbirlerin· kanlıdan nasıl intikam alacaklarını
la karşılıklı oynamaya koyuldu. Derken den ayrıldılar. konuştular. ögıe yemeQinden sonra
Eda bir fırsatını bulup, savuşmaya kal· Şemi �alıya girerken, aşçıbaşı To· damat bey iki haftada bir defa gittiQI
kıştı. Dehri Efendi onu bir tarı o bırak· sun AOa'yla karşılaştı. Adam, delikan· daireye yollandı. Amca bahçede Şe·
mak istemiyor, komedyaya yeteneQi lının durumunu görOnce, "Anladım, ya mi'yi bularak, geceleri Sadri'nin, mO·
olduQunu söylüyor, çalışmaya devam eniştenle dalaştın, ya kamburla Yavaş rebbiye ile buluştuQunu haber verdi.
etmelerini istiyordu. yavaş sakız aQacının dergi meydana Delikanlı, mürebbiye ile Sadri oda·
O sırada dışaqdan gOrOltOler gel· çıkıyor. Elbette çıkacak. Oyle karışık ya kapandıktan sonra, gidip ikisini de
meye başladı. Koşup, baktılar: Kapısı iş olur mu?" dedi. Şemi bu "sakız öldürmeye karar verdi. Geceyi iple
topuzlarından baQlanmış Anjel, feryat aQacı" sözonon Anjel'le bir ilişkisi ol· çekti. Konyak içip, cesaret kazandık·
ediyordu. Eda, mürebbiyenin şirreti!· duQunu sezdi ama, Tosun'un aQzından tan sonra, elinde bıçaQıyla mürebbiye·
Qinden içeride başka biri bulunmadı· başka IAf alamadı. nin kapısına dayandı. Kapıya yüklen·
Qını farkedlnce, olanları anlatmaktan Zenci köle Beşir, bahçede soluk· diQI sırada içeriden sesler yükseldi.
çekindi. Kapıyı kimin baQladıQını bil· ıanan Amca ile damadı beyefendinin Sonra bir dolabın açılıp, kapandıQı, ki·
mediQini sö,yledi. Kızın odasında ol· çaQırdıQını haber verdi. Kavgadan ye­ litiendiQI farkedildi. Şemi odaya dalın·
dukları sanılan aç Aşık ise, Mollere'ln ni çıkmış olan il.şıklar, üstlerine baş· ca, telaş içindeki morebbiyeyi görda.
oyunu oynandıQı sırada kendi odala· larına çeki·dOztın vermeye çalıştılar. Ne kadar zorladıysa kıza aynalı dola­
rına dönmüş yataklarına girmişlerdi. Dehri Efendi'ye t�apezden dOştOklerini bı açtıramadı. GöQsOne bıçaQı dayaya·
Dehri Efendi hepsini teker teker çaQı· söyleyeceklerdi. Efendi hazretleri, ki· rak, anahtarı aldı. Anjel gözyaşı
rarak, kapıyı kimin baQladıQını öQren· taplıQındaydı. Anjel yarı dekolte bir sa· dökerken, dolabı açtı. Mürebbiye, dO·
meye çalıştı. Amca Bey bir gOrOltO bah tuvaletiyle oturuyordu. Karşısında şap bayılmıştı. Kapak açılınca Şemi de
duyup, kapıdan dışarıyı gözlediQlni, minikler ders o'<uyordu. Dehri Efendi şaşkınlıOından dOşOp bayıldı. içeriden
Eda'yı kuşaQını çıkarıp, mOrebblyenirJ aç aşıQın geldlQini farketmez görün· kıpkırmızı bir yüzle Dehri Elendi çık·
kapısını baQlarken gördOQOnO anlattı. dO. Mürebbiye ile Rasin'in, Andromak mıştı. Odanın ortasına yarada ve iki
Sadri de, aynı şeyi söyledi. Kafası kı· oyunundavezin ve kafiyeye uyma!, için gence bakıp, o da dOşto, bayıldı. •
7
- Uzun lakırdıya vaktim yok ... Bu gece içeri aldı!')ın

Roman dan alı ntı herifi nereye sakladın? Deminden tatlı tatlı konuşuyordu­
nuz.
- Ben içerde herif aldı? Ben masum günahsız karı.
EM'i artık insanlıktan çıkmış. Ateş kesil­

U
mişti. Oradan çekildi. Yere düşmemek EM'i çılgın bir hiddetle karyolanın etek­

U
için duvarlara tutunatutuna Sadri'ninoda­ liğini kaldırıp altına baktı. Kimse yok. Ko­
sına kadar gitti. Baktı kapı aralık, içeride modin yerine karyolanın başucuna yerleş­
kimse yok. Onun bitişi!')indeki odaya gi­ tirilmiş bulunan dolaplı büroyu açtı, yine
rerek, pencerelerden birinin camının ka­ aradı!')ını bulamadı. Aynalı dolaba koştu.
fesini kaldırdı. Kararını yerine getirdikten Baktı üzerinde anahtarı yok. Titrek bir ses­
sonra kendini kolaylıkla denize atabilmek için bu hazı�lık­ le:
ta bulunuyordu. Oradan geri döndü. Pederinin dairesine gi­
- Şu aynalı dolabın anahtarını ver. içinde kimse yok­
den koridordan içeri girdi. Kütüphanede lamba yandı!')ını
sa bu gece seni affedeceQim.
kapının aralıklarından gördü. "Babam oturuyor" dedi.
- Benim aynalı dolap anahtarın kimse vermez. içeri­
Yavaşça geri çekildi. O tarafa ses gitmemesi için ko­
de kadın eşya var, e!)er bir erkek onlara bakıyor ayıp olu-
ridorun sofaya olan kapısını usulca kapadı. Bir gOrOltO du­ .
yup babasının gelmesine, ev halkının uyanıp, yukarıya ��
koşuşmalarına meydan kalmadan bu işi gayet çabuk gör­ - O kadının, kendini çırıl çıplak erkeklere gösterme­
mek icap ediyordu. Zangır,zangırtitreyerekkendi kendine: si ayıp olmuyor da, eşyasını göstermesi mi ayıp oluyor?
Anahtarı ver diyorum.
·

"Haydi bakalım, cesaret, metanet. işe başlamak za­


manı geldi" d.�di. Yavaş yavaş yine mürebbiyenin kapısı­ Anjel, hakaretli bir cüretle kaşlarını çatıp:
na yaklaştı. Umitsiz aşkının ve kıskançlığın vücuduna
verdiği olanca şiddetle iki aya!')ını döşeme tahtalarına kuv­ - Ben anahtar vermiyorum.
vetle basıp sa!') omuzunu iki kanadın birleştiQi yere daya­ - Sen anahtar vermiyorsun amma, ben seni gtberti-
yarak, insan Osto denebilecek bir kuvvetle kapıya bir yük­ yorum.
lendi. Gündüzden çekip hazırlamış olduQu alt ve Ost sür­
güleri yuvalarından kurtararak, iki kanat birden gacır gacır Bahtsız Şem'i delice bir şiddetle intikam eli altında
bir karış kadar ileriye yOrOdO. Fakat kilit bOtOn bOton açıl­ hırpalayıp ezmeye uQraştıQı, hançerle göQsünü delmeyi dü­
madı. Yine kapıyı tutuyordu. şündOQO o vücudun -gençlik hayallerini cinnete çevlren
sevdasıyla bütün rüyalarını aydınlatan- Anjel'in, ruhunun
lçerden Türkçe, Fransızca: hakimesinin nazik vücudu olduQunu düşündü. O vücuda
değerken kalbinde duyduQu her vuruş: "Oldürme affet, af­
""Ay, aman! O nedir? Ne oluyoruz?" gibi dehşet ve hay­ fet. O yine seni sevecektir" diyordu. Baktı ki, gittikçe ar­
ret ifade eden kalınlı, inceli sesler işitildi. tan teessürü kararını yerine getirmesine engel olacak bu
defa, ne yaptığını, ne yapacaQını bilmez bir halde kızın el­
NDAN sonra bir telaş, bir gezinme baş­
lerini bırakıp kalktı. Odanın içinde bir-iki döndü. Aynalı do­
ladı. "KOt" diye birkaç kişi birden karyo­
lapla karşı karşıya gelince:
ladan atladıktan sonra içerideki dolaplar­
dan birinin anahtarla kapısı açılıp, yine ki­ - Bunun içinde erkek var. Sen anahtarı vermezsen,
litlenir gibi oldu. Şem'i bu karışıklıktan ben de tekmemle kıracağım. Evvela onun içinden çıkanı,
faydalanarak, hançeri elinde sımsıkı tu­ sonra da seni geberteceğim.
tup, on beş, yirmi adım geriye açıldı. Ken­
dini bilmez bir halde koşa koşa golle gibi hızla kapıya ikinci Dedi. Tekmesini kaldırdığı sırada Anjel, ümitsiz bir inil­
ti ile:
bir defa daha yüklendi. iki kanat birden çatır çatır arkası­
na dayandı. - Yok yok, kırmayacak... Kırmayacak... Ben anahtarı
verecek, dedi.
Şem'i sağına bakındı, soluna baktı, odada Anjel'den
başka kimseyi göremedi. Hançerin kınını çekip odanın or­ Gecelik gömle!')inin sol tarafındaki ufacık dantelalı ce­
tasına fırlatarak, silahlı elini mürebbiyeye doQru kaldırdı. binden kOçOk bir anahtar çıkarıp, odanın ortasına fırlattı.
Helecandan zor anlaşır bir sesle: Şem'i hemen anahtarı aldı, dolabın kilidine sokarken,beri
yandan mürebbiye, uzun bir "ah" çekerek;
- EQer baQırırsan, bu hançeri göğsünde bil. Birkaç
dakika evvel burada biri vardı. Nereye sakladın? Söyle? - Şem'i açma. Açma sonra çok pişman olacak dedi.
Kız bu sözleri bitirir bitirmez bütün bütün yere serpilip ba­
Mürebbiye cüret göstermek isteyerek: yılıverdi.
- Je vais crier a l'assassin. Şem'i, düşmanını dolaptan kaçırmadan, ilk hamlede
öldürmek için bir eliyle hançeri kaldırdı. Hazır olarak öyle­
(Tutun katil var diye ba!')ıraca!')ım.) ce tuttu. Diğer eliyle dolabı açıp gözüne ilk çarpan man­
- Si tu cries Je te tue... zaralardan bu defa gerçekten çıldırmış gibi iki adım geriye
fırlayarak:
(Ba�ırırsan öldürürüm.)
- Ahhh... Efendi Babam!!
Anjel, o korkunç anda düşmanıma ana diliyle söyler­
Feryadiyle elinden hançer bir tarafa kendi de öbür ta­
sem belki tesiri daha büyük olur fikriyle Türkçe'ye çevire­
rafa dOştO bayıldı. Evet... Şem'inin Efendi Babası Dehri
rek:
Efendi, ak sakallı ve kıpkırmızı bir yoz.le Anjel'in asılı fis­
- Ben ölmek korkutmuyor. Şimdi katil var ba!')ıracak. tanlarının arasından çıktı. Odanın ortasına doğru bir-iki
Efendibaba gelecek burda... Senin ayaklar koyacak (fala­ adım yOrOdO. Kendini bilmez bir halde yerde yatan o iki gen­
ka) içerde ... Sopa sopa sopa... Çok acı, çok a!}rı. ce, o acıklı levhaya baktı. Üçüncü bayılan da kendisi oldu.

You might also like