You are on page 1of 63

VATAN ŞAİRİ

Mehmet Âkif
ERSOY
1873 - 1936
20 aralık 1873
27 aralık 1936

Allah bu millete bir


daha istiklal marşı
yazdırmasın…
Bana sor sevgili kâri’ sana ben söyleyeyim
Ne hüviyyette şu karşında duran eş’ârım :
Bir yığın söz ki, samîmiyyeti ancak hüneri;
Ne tasannu’ bilirim, çünkü, ne san’atkârım.
Şi’r için “göz yaşı” derler, onu bilmem, yalnız,
Aczimin giryesidir bence bütün âsârım !
Ağlarım, ağlatamam; hissederim,
söyleyemem;
Dili yok kalbimin, ondan ne kadar bîzârım !
Oku, şâyed sana bir hisli yürek lâzımsa;
Oku, zîrâ onu yazdım, iki söz yazdımsa.
MEHMET AKİF ERSOY
YAŞAMI VE ÇEVRE KOŞULLARI

 1873'de İstanbul'da, Sarıgüzel'de


doğdu. Babası Mehmet Tahir
Efendi/Arnavutluğun ipek
kasabasına bağlı Şuşise
köyündendir. Küçük yaşta İstanbul'a
gelmiş, dönemin ünlü din
adamlarından Yozgatlı Mahmut
efendiden «icazet» olarak Fatih
Müderrisliğine kadar yükselmiştir.
Annesi Buharalı bir ailenin kızı olan
Emine Şerif hanımdır.
MEHMET AKİF ERSOY
YAŞAMI VE ÇEVRE KOŞULLARI

 Babası Mehmet Tahir Efendi, ona


doğum tarihini belirten "Ragif" adını
verdi. (Ragif, ebced hesabıyla hicri
1290 rakamına karşılık gelmektedir.)
Babası vefatına kadar Ragif adını
kullansa da bu isim yaygın olmadığı
için arkadaşları ve annesi ona "Âkif"
ismiyle seslendi, zamanla bu ismi
benimsedi.
MEHMET AKİF ERSOY
YAŞAMI VE ÇEVRE KOŞULLARI

 İlk tahsiline Emir Buhari Mahalle


Mektebinde başladı.
 İlk ve orta öğreniminden sonra
Mülkiye mektebine devam etti.
 Babasının vefatı ve evlerinin
yanması üzerine mülkiyeyi
bırakıp Baytar Mektebini
birincilikle bitirdi.
MEHMET AKİF ERSOY
YAŞAMI VE ÇEVRE KOŞULLARI

 ZiraatNezareti’nde (Ziraat
Bakanlığı) baytar olarak vazife aldı.
(Mehmet Akif’in memuriyet hayatı
1893 yılında başlar ve 1913’e kadar
devam eder.)
 Memuriyetinin yanında Ziraat
Mektebinde ve Darülfünun’da
edebiyat dersleri verdi.
MEHMET AKİF ERSOY
YAŞAMI VE ÇEVRE KOŞULLARI

 1918 sonlarına doğru kötümserliği


önce kendi içinde yenerek «Yeis
Yok» (ekim 1919), «Azimden Sonra
Tevekkül» (Kasım 1919) şiirlerini
yazdı. 1920'de Anadolu'ya geçti.
Ulusal mücadele için örgütlenen
güçlere katıldı. Burdur'dan
milletvekili seçildi (25 aralık 1921).
MEHMET AKİF ERSOY
YAŞAMI VE ÇEVRE KOŞULLARI

Allah(c.c.) a dayan, saye


sarıl, hikmete râm ol...
Yol varsa budur, bilmiyorum
başka çıkar yol. (yeis yok
şiirinden)
MEHMET AKİF ERSOY
YAŞAMI VE ÇEVRE KOŞULLARI

Alçak bir ölüm varsa, eminim, budur ancak.


Dünyada inanmam, hani, görsem de gözümle:
Imanı olan kimse gebermez bu ölümle.
Ey dipdiri meyyit! «İki el bir baş içindir»
Davransana ... Eller de senin, baş da senindir!
His yok, hareket yok, acı yok ... Leş mi kesildin?
Hayret veriyorsun bana ... Sen böyle değildin.
Kurtulmaya azmin, niye bilmem ki, süreksiz?
Kendin mi senin, yoksa ümidin mi yüreksiz?
MEHMET AKİF ERSOY
YAŞAMI VE ÇEVRE KOŞULLARI

Atiyi karanlık görüvermekle apıştın?


Esbabı elinden atarak ye'se yapıştın!
Karşında ziya yoksa, sağından, ya solundan,
Tek bir ışık olsun buluver ... Kalma yolundan.
Alemde ziya kalmasa, halk etmelisin, halk!.
Ey elleri böğründe yatan, şaşkın adam, kalk!
Herkes gibi dünyada henüz hakk-ı hayatın,
Varken, hani herkes gibi azminde sebatın?
Ye's öyle bataktır ki: Düşersen boğulursun.
Ümmide sarıl sımsıkı, seyret ne olursun !
Cehennem olsa gelen göğsümüzde söndürürüz;
Bu yol ki hak yoludur dönme bilmeyiz yürürüz!
Düşermi tek taşı sandın harim-i namusun?
Meğer ki harbe giren son nefer şehit olsun.
Şu karşımızdaki mahşer kudursa çıldırsa;
Denizler ordu, bulutlar donanma yağdırsa;
Bu altımızdaki yerden bütün yanardağlar,
Taşıp da kaplasa afakı bir kızıl sarsar;
Değil mi cephemizin sinesinde iman bir;
Sevinme bir, acı bir, gaye aynı, vicdan bir;
Değil mi sinede birdir vuran yürek… yılmaz.!
Cihan yıkılsa, emin ol, bu cephe sarsılmaz
MEHMET AKİF ERSOY
YAŞAMI VE ÇEVRE KOŞULLARI

Savaş boyunca il il, ilçe ilçe


dolaşarak camilerde halkı
uyarmak amacıyla hareketin
anlamını açıklayan güçlü ve
inandırıcı vaazlar verdi.. İstiklâl
Marşı'nı yazdı. (Meclisçe kabulü
12 mart 1921)
Ey cemâat, yeter Allah için olsun, uyanın!..
Sesi pek müdhiş öter sonra kulaklarda çanın!..

Ey cemâat, uyanın! Yoksa, hemen gün batacak.


Uyanın! Korkuyorum: Leyl-i nedâmet çatacak!
Ne vapurlarla trenler sizi bîdâr etti!
Ne de toplar bu derin uykuya bir kâr etti!
Sizi kim kaldıracak, sûru mu İsrâfîl’in? Etmeyin!..
Memleketin hâli fenâlaştı… Gelin!
Gelin, Allah için olsun ki, zaman buhranlı ;
Perdenin arkası -Mevlâ bilir amma- kanlı!
(Süleymâniye Kürsüsünde).
(vaazın sonundaki şiir)

Ya İlâhi bize tevfikini gönder!


– Âmin!
Doğru yol hangisidir, millete göster!
– Âmin!
Ruh-i İslam'ı şedaid sıkıyor, öldürecek.
Zulmü tedib ise maksudi mehibin gerçek.
Nare yansın mı beraber bu kadar mazlumin?
Bigünahız çoğumuz, yakma İlâhi!
– Âmin!
 –Müslüman yurdunu her yerde felâket urdu;
Bir bu toprak kalıyor dinimizin son yurdu.
O da çiğnendi mi, çiğnendi demek şer'-i mübin.
Hakisar eyleme ya Rab onu olsun!
 – Âmin!
 V'elhamdü llillahi rabbilâlemin.
MEHMET AKİF ERSOY
YAŞAMI VE ÇEVRE KOŞULLARI

 1920 tarihinde Burdur Mebusu olarak


Birinci Büyük Millet Meclisine seçildi.
 17 Şubat 1921 günü İstiklal Marşını
yazdı. Ödül olarak verilen 500
lirayı Hilal-i Ahmer bünyesinde, kadın
ve çocuklara iş öğreten ve cepheye
elbise diken Dar’ül Mesai vakfına
bağışladı.
 Meclis 12 Mart 1921’de marşı kabul etti.
MEHMET AKİF ERSOY
YAŞAMI VE ÇEVRE KOŞULLARI

 Cumhuriyetten sonra toplumun geçirdiği


dönüşümlere tepki gösteren Akif, «Sebil
ur Reşat» dergisinde yenileşme
hareketlerini kuşkuyla karşılıyor,
yazılarında tutucu bir muhalefetin
oluşmasına yardımı dokunabilecek
görüşler ileri sürüyordu. Cumhuriyet'in
getirdiği yeni koşullara uyamadı, kendi
doğrularına «sadık» kalarak Mısır'a gitti
(1925).
MEHMET AKİF ERSOY
YAŞAMI VE ÇEVRE KOŞULLARI

 1926 yılından itibaren Mısır


Üniversitesinde Türkçe dersleri
verdi. Bu sırada siroza yakalandı.
 Hastalığından dolayı İstanbul’a
döndü ve tedavi gördü. Fakat
hastalığının önüne geçilemedi
ve 27 Aralık 1936’da vefat etti.
 Kabri Edirnekapı Şehitliğindedir.
MEHMET AKİF ERSOY
EDEBİYAT YAŞAMI

Mehmet Akif ilk şiir


deneylerine lise öğrenimi
sırasında başlamış, Veteriner
Okulu'ndayken Ziya Paşa'yı,
Namık Kemal'i, özellikle
Muallim Naci'yi severek
okumuştu.
MEHMET AKİF ERSOY
EDEBİYAT YAŞAMI

 Akif’te toplumu, damarlarının


atışında duyan şairler
soyundandır. Çocukluğundan,
ilk gençliğinden itibaren
benliğinde getirdiği inançlar
vardır. Tanrı, Müslümanlık,
erdem, hak, iyilik vb. kavramlar
kişiliğinin eylem gücü gibidir.
MEHMET AKİF ERSOY
EDEBİYAT YAŞAMI

1908 ile l. Dünya savaşı


arasında, İslamcı akımın
başlıca düşünürleri
arasına katılan Akif,
ideolojik amaçları
yolunda şiirin
olanaklarından
yararlanmak istemiştir.
GENEL ÖZELLİKLERİ
 Herhangi bir edebi topluluğa katılmamıştır.
Ümmetçi şair olarak bilinir.
 İstiklal Marşı’nın şairidir. İstiklal Marşı’nı
Safahat’a almamış, kahraman Türk ordusuna
armağan etmiştir. Bu şiiri 1921′de yazmıştır.
 Türk şiirine gerçek realizmi getirmiştir.
İstanbul’un yoksul semtlerinin yaşantısını ve
yoksulluklarını anlatır.
 Şiirlerinde yoksullara acıma duygusu vardır.
Şiirlerinde toplum yaşantısını tüm yönleriyle
anlatmıştır. Günün küçük hadiselerinden
konular çıkarmayı başarmıştır.(meyhane, küfe,
Seyfi baba)
MEHMET AKİF ERSOY
EDEBİYAT YAŞAMI

 Şiirlerinde dini lirizm vardır, bunun kaynağı İslam


dinidir. Lirik-epik özelliği gösteren şiirleriyle
tanınmıştır. Çanakkale Şehitlerine, İstiklal Marşı,
Bülbül lirik-epik özellik gösteren önemli şiirleridir.
 Şiirlerinde konuşma dilini bütün canlılığıyla
kullanmış, adeta konuşur gibi yazmıştır. Sade
bir dil kullanan şairin dili yer yer ağırdır.
 Nazmı nesre yaklaştırmada oldukça başarılıdır.
MEHMET AKİF ERSOY
EDEBİYAT YAŞAMI

 Şiirlerinde aruz ölçüsünü Türkçeye oldukça


başarılı bir şekilde uygulamıştır. Bütün şiirlerini
aruz ölçüsüyle yazmıştır.
 Divan edebiyatı nazım biçimlerini, özellikle de
mesnevi nazım biçimini kullanmıştır.
 Manzum hikâye türünde önemli eserleri vardır.
Seyfi Baba, Küfe, Mahalle Kahvesi, Meyhane,
Hasta önemli manzum hikâyeleridir. Bu şiirlerde
toplum yaşamını bütün canlılığı ile anlatmıştır.
 Didaktik nitelik taşıyan şiirleri de vardır.
 Cehalet, ahlaksızlık, taklitçilik, taassup, fakirlik,
inançsızlık, köksüzlük… şiirlerindeki başlıca
konulardır.
 Mehmet Akif çok iyi bir gözlemcidir. Akif vakayı
yazmadan evvel yaşıyordu. Türk Edebiyatında, Âkif
kadar, hayatı şiire ve şiiri hayata sokmuş şair yoktur.
(sezai karakoç). “Hayır, hayal ile yoktur benim
alışverişim, İnan ki her ne demişsem görüp de
söylemişim” dizeleri onun gerçekçiliğini yansıtır.
“Mahalle Kahvesi” şiirini kahve sahibine okudukları
zaman, şair için “ömrü kahvelerde geçmiş biri”
demesi, bu büyük gözlem gücünün ve titizliğinin
açık bir delilidir. Gerçek realist tasvir, nazmımıza
Akif’le girdi.
 “Toplum için sanat” anlayışını benimsemiştir. Dilin sadeleştirilmesi
mevzularına girmeden “halkın anlayabileceği dil, ancak kendi
dilidir” diyerek canlı ve sade bir dile ulaşmıştır.
 Mehmet Akif’in kusursuz bir şair olduğunu iddia etmiyorum. Fakat
Türk edebiyatına gerçek erkek sesini o getirdi (Yahya Kemal, namık
kemal için çok erkek ve diri bir sesle konuştu; bizi şark şiirinin
kadınlaşmış edasından kurtardı).

Bâis-i şekva bize hüzn-i umûmîdir Kemâl


Kendi derdi gönlümün billah gelmez yâdına.

 İşitmem başka bir ses milletim eylerken istimdad (Akif)

 Milletim kahroluyorken açamam ben yaramı. (Akif)


MEHMET AKİF ERSOY
EDEBİYAT YAŞAMI

 İslamcılık akımını benimsemiştir. İslam


birliği ideali vardır. Kurtuluş savaşından
sonra yapılan inkılapları gören M. Akif
büyük bir hayal kırıklığı yaşayarak ülkeyi
terk edip Mısır’a yerleşir.
 Mehmet Akif, Tevfik Fikret ile din ve
medeniyet konusunda tartışmaya
girmiştir. Fikret’in Haluk karakterine karşı
özlediği gençliği Asım’da simgelemiştir.
MEHMET AKİF ERSOY
EDEBİYAT YAŞAMI

 Şiirlerinin yanı sıra Arapça, Farsça ve Fransızcadan


çeviriler de yapmıştır.
 Sırat-ı Müstakim ve Sebilü’r-Reşat adlı dini dergilerde
şiirler, makaleler yayımlayarak yazın hayatına
başlamıştır.
 Sırat-ı müstakim 1908 yılında Eşref Edip’in gayretleriyle
yayınlanmış, 183. Sayısından itibaren adını
Sebilürreşad olarak değiştirmiş bir dergidir.
 Batılılaşmaya ve Türkçülük akımına karşıdır.
 Şiir dili gittikçe sadeleşir, argo ve halk söyleyişlerini
sıklıkla kullanır.
MEHMET AKİF ERSOY
EDEBİYAT YAŞAMI

1. Kitap Safahat : İlkin 1911'de yayımlanan


bu kitaptaki şiirlerinin çoğu manzum hikâye
türünde yazılmıştır. Şair, konularını tarihten
ve güncel olaylardan almaktan çekinmez.
Gerçekçidir.
 Şiirlerinin başlıkları Küfe, Hasır, Hasta,
Meyhane, Geçinme Belâsı, İnsan. Hürriyet,
İstipdat v.b.) bile topluma yönelik bir şiiri
amaçladığını ortaya koyan sözcüklerden
seçilmiştir.
MEHMET AKİF ERSOY
EDEBİYAT YAŞAMI

 2. Kitap Süleymaniye
Kürsüsünde (1912): Köprüden
Geçiş. Yeni Cami. Süleymaniye,
Süleymaniye'yi Ziyaret v.b.
bölümlerinden oluşan uzun bir
şiirdir. Abdürreşid İbrahim adlı bir
İslamcının ağzından dönemin
toplumsal ve siyasal durumu
eleştirilirken «İslâm Birliği» ülküsü
«telkin» edilmeye çalışılır.
MEHMET AKİF ERSOY
EDEBİYAT YAŞAMI

 Doğu ve batı uygarlığı,


Türkçülük, teknik, hürriyet
dönemi, Avrupa’da öğrenim,
ilerleme gibi çeşitli sorunların
tartışıldığı bu kitapta İslamcılık
akımının önde gelen
kalemlerinden biri olan
ideolog Akif. şair Akif'in önüne
geçmiş görünür.
MEHMET AKİF ERSOY
EDEBİYAT YAŞAMI

 3.Kitap Hakkın Sesleri (1913):


Arnavutluk İsyanı ve Balkan
Savaşı yenilgisi günlerinde
yazılan Hakkın Sesleri'nde şair
37 âyet'in Arapça asıllarını ve
çevirilerini yayımlamış, her
âyet'i ayrı bir bölümün başlığı
yaparak eserini 37 ayrı şiirden
oluşturmuştur.
MEHMET AKİF ERSOY
EDEBİYAT YAŞAMI

 Kimi güncel olaylara ilişkin hükümler,


 «Arnavutluk, ne demek? Var mı
şeriatte yeri?
 Küfr olur başka değil, kavmini
sürmek ileri!»
 biçiminde bilgece söylenmiş
dizelerle, ideolojisine yaygınlık
kazandırmaya çalışır.
MEHMET AKİF ERSOY
EDEBİYAT YAŞAMI

 4.Kitap Fatih Kürsüsünde


(1914): Fatih Camisi'ne
giden iki kişinin söyleşileri ile
başlar, vaizin uzun
konuşması ile devam eder.
Tembellik, irtica (gericilik),
batı taklitçiliği eleştirilir..
MEHMET AKİF ERSOY
EDEBİYAT YAŞAMI

5. Kitap Hâtıralar


(1917): 1912-1914
yılları arasında Akif'in
Mısır, Necit ve
Almanya gezilerinde
yazdığı şiirlerini toplar.
MEHMET AKİF ERSOY
EDEBİYAT YAŞAMI

 6. Kitap: Asım (1924) - Hocazade ile


Köse İmam arasındaki konuşmalar
şeklinde tasarlanmış tek parça eserdir.
Eğitim-öğretim, ırkçılık, savaş
vurgunculuğu, batıcılık, gibi pek çok
konudan bahseder.
 Çağdaşları tarafından Akif'in baş eseri
sayılan Âsım'da Çanakkale Şehitlerine
seslenen ünlü şiiri de yer alır.
MEHMET AKİF ERSOY
EDEBİYAT YAŞAMI

7. Kitap Gölgeler (1933):


1918'den sonra yazdığı
şiirleri topladığı bu ki-
tabında ideolog Akif'in
yerini, kötümserlikle
iyimserliği; umutla
umutsuzluğu birlikte
yaşayan şair Akif almıştır.
YAHYA KEMAL
BEYATLI
HAYATı

Türk edebiyatının en önemli şair ve


yazarlarından birisi olan Yahya Kemal 1884’te
Üsküp’te doğdu.
Asıl adı Ahmet Âgâh olan şair Yahya Kemal aynı
zamanda Agâh Kemal, Esrar, Mehmet Agâh, ve
Süleyman Sadi takma adlarını da kullanmıştır.
HAYATı
 Osmanlının önde gelen ailelerinden gelen Yahya
Kemal çeşitli özel okullarda okudu.
 II. Abdülhamit yönetimiyle pek barışık olmayan
ve yönetime karşı çeşitli eylemlerde bulunan
Yahya Kemal Paris’e kaçmak zorunda kalır.
 Avrupa’da kaldığı esnada dönemin Türk ve
yabancı entelektüelleriyle tanışır. Edebiyata ilgi
duyar ve Fransız sembolistlerden -Baudelaire,
Mallarmé, Rimbaud ve Verlaine- etkilenir.
Nihayetinde şiirle uğraşmaya karar verir.
HAYATı
 Paris’te Nev-Yunanilik akımıyla ilgilenir ve Türk
edebiyatının köklerini Batı’ya dayandırmaya
çalışır.
 Julien’in “Fransa toprağı bin yılda Fransız
milletini yarattı” sözü Yahya Kemal’in tarih
felsefesini oluşturur.
HAYATI
 1922’de Lozan heyetinde müşavir olarak
bulunur. Cumhuriyet’in ilanının ardından
kurulan ikinci mecliste Urfa milletvekili olur.
1926’da Varşova, 1929’da Madrid
Büyükelçiliklerine atanır. Ardından tekrar
meclise girer ama bu sefer Yozgat’tan. Daha
sonra ilginç bir şekilde Tekirdağ ve İstanbul’dan
vekil seçilir. Bir ara CHP estetik müşavirliğine
getirilir. Yeni kurulan Pakistan Devleti nezdinde
ilk büyükelçimiz olur.
ŞİİRİ
 Önce Fransız şairlerini inceleyen Yahya Kemal, Divan
şiirine ilgi duyar.
 Şiirinde geleneksel ve modern akımları barındıran şair
Türk musikisinden etkilenir ve şiirin müzikle,
melodilerle, müzikal ahenkle yoğrulması gerektiğine
inanır.
 Yahya Kemal kendisine; “Harabîsin harabâti değilsin/
Gözün mazidedir âti değilsin.” diyen Ziya Gökalp’e, ‘Ne
harabî ne harabâtiyim/ Kökü mazide olan âtiyim’
şeklinde cevap verir.
ŞİİRİ
 Şiirinde yeniyi, yani modern olanı tarihsel ve
geleneksel bağlamlarla dile getirir. O yüzdendir
ki kendisi gelenekçi modernist olarak da
anılmıştır.
 Divan şiirinin bir özelliği olan Aruz veznini
şiirlerinde kullanır ama Arap ve Fars şiirinin
(kaside, gazel, rubai) geleneksel özelliklerini
kullanmaz.
ŞİİRİ

 Fransa’ya gidiş amacı siyasi olmasına rağmen,


siyasetten ziyade sanatsal faaliyetlere yöneldi.
 Şiirlerini, biçimsel bütünlük ve sembolizm öğeleriyle
zenginleştirmek suretiyle, Divan şiiri geleneğinin
kalıplaşmış ağır kaidelerinden sıyrıldı.
 Böylece Servetifünun sanatçılarıyla da yollarını
ayıran Beyatlı, Batı ve özellikle Fransız tarzı şiir
unsurlarını, Türk şiir anlayışına adapte etmeye
çalıştı. (Neo-klasik)
ŞİİRİ
 Osmanlı geleneğinde şekillenmiş aruz kalıplarını,
neoklasik stilde yeniden forma soktu.
 Yahya Kemal, Türkçeyi aruza başarıyla uygulamış ve
“Ok” şiiri dışındaki tüm şiirlerini aruz ölçüsüyle
yazmıştır.
Yavuz Sultan Selim Hân’ın önünde
Ok atan ihtiyar Bektaş Subaşı,
Bu yüksek tepeye dikti bu taşı
O Gaazî Hünkâr’ın mutlu gününde..
 İmparatorluğun yüzyıllara hükmetmiş kültüründen
taviz vermeksizin, köklerine bağlı, gözü Batı’da;
klasik, fakat klişe olmayan şiirler kaleme aldı)
(Kökü mazide olan ati)
ŞİİRİ

 “mısra benim haysiyetimdir” sözleriyle kelime


işçiliğinin önemine dikkat çeker.
 Ona göre şiirin asıl maddesi mana değil lafızdır. Şiir
bir nağmedir, deruni ahenkle ifade edilmişse şiirdir.
Bir nağmeyi ifade için vezin ve lisan ancak alettir.
Ona göre lisan ve nağme: şiirdir. Bu bağlamda şiirde
ses ve ahenk, onun için temel unsurlardır.
 Ahmet Haşim’le birlikte saf şiirin temsilcilerindendir.

 Yahya Kemal hayatı boyunca hiç eser yayımlamamış,


günümüzdeki eserleri, Yahya Kemal Enstitüsü
tarafından yayımlanmıştır. Sanatçı, en çok eleştiriyi
bu konuda almıştır ve görüşlerine muhalif olan kesim
tarafından “esersiz şair” olarak nitelendirilmiştir.
ŞİİRİ

Kısaca özetleyecek olursak;


 Şiirleri Milli Edebiyat akımına uymaz, makale ve
konferanslarında bu akımı desteklemiştir.
 Geçmiş değerlere bağlı, kendine özgü bir şiir
oluşturmuştur.
 Çağdaş Batı şiiriyle eski Türk şiirinin birleşimini
sağlamıştır. Kökü mazide olan atiyim.
 Bir dönem Nev-yunanilik akımından etkilenmiştir.

 Neoklasisizm akımının etkisinde kalmıştır.


Neoklasizm, 20. yüzyıl başlarında Simgeciliğe bir
tepki olarak doğan klasik beğeniyi, klasik söyleyişi
canlandırmayı amaçlayan sanat ve edebiyat akımıdır.
ŞİİRİ

 Türk tarihi ve kültürü ile Akdeniz havzası kültürü


arasında ilişki kurmaya çalışmıştır. Bu
düşüncesinden kısa sürede vazgeçmiştir. Sonra Türk
tarih ve medeniyetinin Anadolu’da oluştuğu
düşüncesini savunmuştur.
 Şiirlerinin ana temalarından biri, Osmanlı
Devleti’nin tarihi ve medeniyetidir. Akıncı, mohaç
türküsü, yeniçeriye gazel, süleymaniyede bayram
sabahı şiirleri Osmanlı hayranlığıyla doludur.
Süleymaniye’de Bayram Sabahı

Ulu mâbed! Seni ancak bu sabah anlıyorum;


Ben de bir vârisin olmakla bugün mağrûrum;
Bir zaman hendeseden âbide zannettimdi;
Kubben altında bu cumhûra bakarken şimdi,
Senelerden beri rüyâda görüp özlediğim
Cedlerin mağfiret iklîmine girmiş gibiyim.
AKINCI

Bin atlı akınlarda çocuklar gibi şendik;


Bin atlı o gün dev gibi bir orduyu yendik!
MOHAÇ TÜRKÜSÜ

Bizdik o hücûmun bütün aşkıyla kanatlı;


Bizdik o sabah ilk atılan safta yüz atlı.

Uçtuk Mohaç ufkunda görünmek hevesiyle,


Canlandı o meşhûr ova at kişnemesiyle!

Fethin daha bir ülkeyi parlattığı gündü;


Biz uğruna can verdiğimiz yerde göründü.
İstanbul`u Fetheden Yeniçeriye Gazel

Vur Pençe-i Âlî`deki şemşîr aşkına


Gülbang-ı âsmânı tutan pîr aşkına

Ey leşker-i müfettihü`l-ebvâb vur bugün


Feth-i mübîni zâmin o tebşîr aşkına

Vur deyr-i küfrün üstüne rekz-i hilâl içün


Gelmiş bu şehsüvâr-i cihângîr aşkına

Düşsün çelengi Rûm`un, eğilsün ser-i Firenk


Vur Türk`ü gönderen yed-i takdîr aşkına

Son savletinle vur ki açılsın bu sûrlar


Fecr-i hücûm içindeki tekbîr aşkına
ŞİİRİ

 “Ok” şiiri dışındaki bütün şiirlerini aruz ölçüsüyle


yazmıştır.
 Aruz ölçüsünü Türk aruzu haline getiren
şairlerdendir. Aruz ölçüsünü başarıyla Türkçeye
uygulamıştır.
 Saf(öz) şiir anlayışının temsilcilerinden biridir.

 Şiirlerinde biçim mükemmelliği vardır. Şiirlerinde dil


ve üsluba önem vermiştir. En uygun sözcüğü bulana
kadar şiiri bitmiş kabul etmez. Sözcüklerin yerli
yerinde kullanılmasına özen göstermiştir.
ŞİİRİ

 Şiirlerinde parnasizm akımının etkileri vardır. Bu


akımın edebiyatımızdaki en önemli temsilcisidir.
 “Ahenk” ile ölçü ve uyağa büyük önem vermiştir. Şiiri
musikiden başka bir musiki saymıştır. Şiirlerinde
musikiye verdiği önemle sembolistlere yakındır ancak
anlam açıklığı yönüyle onlardan ayrılır.
 Toplumsal konulara yer vermemiştir. Daha çok lirik
şiirleriyle tanınmıştır.
 “Aşk, lirizm, ölüm kaygısı, sonsuzluğa ulaşma
duygusu” gibi temaları şiirlerinde işlemiştir.
ŞİİRİ

 İstanbul’un doğa güzelliklerini yansıtan şair olarak


tanınmıştır. “İstanbul şairi” olarak tanınmıştır,
İstanbul’un semtleri şiirlerinin adı olmuştur.
Nedim’den sonra İstanbul’u en çok dile getiren
şairdir.
Sana dün bir tepeden baktım aziz İstanbul!
Görmedim gezmediğim, sevmediğim hiçbir yer.
Ömrüm oldukça, gönül tahtıma keyfince kurul!
Sade bir semtini sevmek bile bir ömre değer.

Nice revnaklı şehirler görülür dünyada,


Lakin efsunlu güzellikleri sensin yaratan.
Yaşamıştır derim, en hoş ve uzun rü'yada
Sende çok yıl yaşayan, sende ölen, sende yatan.
Gelmek’çün ikinci bir hayata
Bir gün dönüş olsa ahiretten
Her ruh açılıp da kâinatta,
Keyfince semada bulsa mesken;
Talih bana dönse nazikane;
Bir yıldız verse malikane;
Bigane kalır o iltifata,
İstanbul’a dönmek isterim ben.
Bin bir tepe yükselen Boğaz’dan
ŞİİRİ

 “Türkçe ağzımda annemin sütüdür.” diyen şair,


şiirlerinde konuşulan Türkçeyi başarıyla
kullanmıştır. Eski tarzdaki şiirlerinde dil biraz
ağırdır.
 Ölümünden sonra şiir ve düz yazıları kitap haline
getirilmiştir.
 Nazım şekilleri gibi, şiirlerinin vokabüleri de
temalara göre değişir. Bu sebeple tarihi temaları
işleyen şiirlerinde devrin atmosferini tam olarak
verebilmek için dilin de eskileştiği görülür. Bunların
dışındaki şiirlerinde konuşulan Türkçenin güzel
örnekleri ile karşı karşıyayız.
 Milli edebiyat döneminde yaşamış; fakat bu akıma
katılmayarak bağımsız kalmıştır.
Sessiz Gemi

Artık demir almak günü gelmişse zamandan

Meçhule giden bir gemi kalkar bu limandan.

Hiç yolcusu yokmuş gibi sessizce alır yol;

Sallanmaz o kalkışta ne mendil, ne de bir kol.

Rıhtımda kalanlar bu seyahatten elemli,

Günlerce siyah ufka bakar gözleri nemli,


Biçare gönüller! Ne giden son gemidir bu!

Hicranlı hayatın ne de son matemidir bu.

Dünyada sevilmiş ve seven nafile bekler;

Bilmez ki giden sevgililer dönmeyecekler.

Birçok gidenin her biri memnun ki yerinden,

Birçok seneler geçti; dönen yok seferinden.


ŞİİRLERİ
• Şiir: Kendi Gök Kubbemiz, Eski Şiirin
Rüzgârıyla, Rubailer ve Hayyam Rubailerini
Türkçe Söyleyiş, Bitmemiş Şiirler
• Deneme: Aziz İstanbul, Eğil Dağlar, Edebiyata
Dair, Tarih Musahabeleri
• Biyografi: Siyasi ve Edebi Portreler
• Anı: Çocukluğum Gençliğim, Siyasi ve Edebi
Hatıralar

You might also like