You are on page 1of 8

Sinekli Bakkal

(Özet)
il. Abdülhamit zamanı lstanbul'u­ ce evlilikleri iyice çekilmez oldu. ne, yönetime, geleneOe aykırı görOl­
nun eski bir semti olan Aksaray'da, Tevfik bu durum karşısında bakkal­ moş, bu nedenle de Tevfik, "idareten"
-bulundu{)u mahallenin adını almış- bir lı()a da girişti. Gelibolu'ya sarolmOştOr.
sokaktır Sinekli B:ıkkal. Emine'yse bu beraberlikten daha Bir süre sonra Emine'nin bir kız ço­
"Burası dünyanın herhangi yerin­ çabuk bıkmıştı. Baba eviyle Tevfik'in cu{)u dünyaya geldi. Emine'yle Tevfik'­
deki bir fukara mahallesinden çok evini karşılaştırıyor, aradaki düzen, dir­ in ortak çocukları oldu{)unu bütün
farklı de{)lldir." ve "Bir geçitten çok, lik farkını hissettikçe buradan gittik­ mahallelinin de onayladı{)ı bu kızın
toplantı yeridir. Mahallenin yaşamı bu­ çe kopuyordu. Kocasında "para" diye adını Rabia koymuşlardı.
rada yansımaktadır." bir de()ere saygı da yoktu. Sonlarının •
Bu soka{)ın iki tipik ögesi vardır: dilenmeye kadar varacaoı kaygısı ge­ Rabia, dedesi imam Hacı ilhamı
Biri sokaOın ortasındaki evlerden bi­ lişiyordu içinde.
rinin altına "gömülü" Mustafendi'nln Artık Emine, Tevfik'in bllinçsizliOi­
"lstanbul Bakkaliyesi", öbürüyse,
"lmam'ın Evi". (Bu ev, ölüm, do{)um,
nikah gibi yaşamsal sorunlarda mahal­
ne, dOzensizli(ji ve tutarsızlı(jına daya­
namadı, vardı bakkal dükkanının
tezgahı başına kendi geçti.
1 Yaşamı ve
ledeki hemen her sınıf halkın zorunlu
u{)rak yeridir.)
Kısa zamanda işlerde bir gelişme yapıtları
görOldO. DOkkandaki düzenin de{)iş­
• mesl ve dükkanın bir kişlllk kazanma­
imam, kendinden başka kimseye
sı moşteri ilgisini arttırmıştı. Hatta
benzemeyen özgün bir tiptir. Mahalleli
paralı, şık ve dOzeyli moşteriler de ge­
onun ilginç, kendine özgü kişill()lnfn
liyordu artık. Tevfik kah Emine'ye yö­
etkisindedir. imamın, -kesiri bir yalın­
nelen ilgilerden, kah karısının
lıkla belirlediOI- iki yol vardır, insanlar
kendisini ezen tavırlarından rahatsız
için: Biri cennete çıkar bu yolların, dl­
oluyordu.
Oerl cehenneme.
Bir gece Emine, rahatsız edici ses­
imam karısını genç yaşta yitirmiş,
lerle uyanıverdi. Tevfik yatakta yoktu.
· ·

bir daha da evlenmemiştir.


DOkkana koştu. Orada Tevfik'in, ser­
Emine adlı bir kızı vardır. Başka bir
seri kılıklı, başıbozuk arkadaşlarına ka­
kimsesi de yoktur.
rısı Emine'yi taklit edişini gördü.
Mahalle çocuklarıyla oynamaya te­ Tevfik bununla da yetinmiyordu, Emi­
nezzül etmeyen Emine, temiz, hama­ ne'nin yatak odasındaki halini de tak­
rat, gazel bir kızdır. "imamın inancının
lit ediyordu içerdekilere.
biricik simgesi" olarak hiç gülmeyen
Emine artık Tevfik'le bütan ba{)la­
suratsız biri.
rını koparıp baba evine dönmeye ka­
Emine henaz on yedi yaşındayken
rar verdi. O geceki rezaletten sonra
bir delikanlıya kaçmıştır. Bu genç imamın evine sı{)ındı.
adam, haylazlı{)ı, soytarılı()ıyla tanınan
Baba lrııam kızını evine kabul etti.
ve ortaoyunlarında "zenne" rolüne çı­
Tevfik'e de Emine'yi boşaması için ha­
kan, "Kız Tevfik" diye anılan biridir.
ber yolladı.
Aralarında hemen hemen -uyum AD/VAR, Halide Edib * XX. yy.
Tevfik, Emlne'yi yanına getireme­
sa{)layacak, yatıştırıcı- hiçbir 'mizaç' romancılarından, 1884 - 9 Ocak
yece{)inl görünce, dükkanı bütünüyle
benzerll(ji kurulamazdı karı-kocanın. 1964, dog. ve ölm. lstanbu/ *
kapayıp Sinekli Bakkal'dan sır olup yl­
Tevfik, küçük yaştan başlayan göl­ Üsküdar Amerikan Kız Koleji'ni
tiverdi.
ge oyunu ve ortaoyunu merakını gi­
• bitirdi (1901), özel olarak da Rıza
derek geliştirmiştir. Zamanla çevrede
aranan, ilgiyle izlenen bir "zenne" ola­ Çok geçmeden Tevflk'ln ona yeni­ Tevflk'ten felsefe ve sosyoloji,
rak On ve be{)eni kazanmıştır. den mahallede yankımasını göster­ Salih Zeki'den matematik dersleri
Kendisine yaz vermemekte direnen di. Yine ortaoyunu, yine kadın rolüne aldı. lstanbul Kız ôgretmen
mahalle erkekleri bile, ister istemez, çıkıyordu. Yaşadıklarını, "Bakkal Okulu'nda, Kız Lisesi'nde
onun maskaralıkları karşısında kendi­ Çıra{)ı" adıyla sahneliyordu. ögretmenlik ve müfettişlik, Beyrut,
lerini gülmekten alamazlardı. Bir kere­ Emine Tevfik'in yeni becerisinin Lübnan ve Şam 'da Türk Kız
sinde "çevrenin kibar tarafında konaoı haberini aldı{)ı sıralarda gebeli{)inin de
Mektepleri Umumi Müfettiş/igi
olan Zaptiye Nazırı Selim Paşa da Tev­ farkına varmıştı. Böyle bir zamanda
(1917) yaptı. Darü/fünun'da garp
'fik'i izlemiş", kahkahalarla gOlmOştOr. Tevfik'in insanları e()lendirmek için
imam, kızı Emine'nin -hele Kız bizzat Emine'yl taklit edişleri, çevrede edebiyatı okuttu (1918-1919), Mi/il
Tevfik'e- kaçışını ba()ışlamamış, ma­ genç kadına takılmalara, uydurma pek Mücadele'ye katıldı. Cumhuriyet'in
halleli huzurunda onu evlatlıktan 'red­ ç ok dedikodulara neden olmuş, ilanından sonra kocası Adnan
detmiştir'. lmam'la kızını kaygı ve OzOntOye boO­ Adıvar'la gittiki Avrupa ve
muştu. Amerika'da on beş sene kadar

imam, bu durum karşısında mah­ kaldı (1923-1938), 1939'da yurda
Tevfik'le Emine arasında zamanla kemeye başvurdu. Tanıkların da yardı­
döndükten sonra lstanbul
terslikler, çatışmalar başgösterdl. Üs­ mıyla boşanma işlemi kolaylaştı.
tüne bir de geçim sıkmtıları eklenin- - Yaptıkları, - bu duruşma sırasında- di-

2
Efendi'nin elinde iyi bir dini terbiye dığı 'Valide Camii'nde Zaptiye Nazırı yeteneğine bağlıyordu.
gördü. Dedesinin dinsel yönlü etkiler­ Selim Paşa'nın karısının da dikkatini Selim Paşa'nın da olurunu alan Sa·
le ·bir tür- sindirdiği Rabia, bu edilgen· -bir mukabele okurken· çekmişti. biha Hanım, Rabia'yı konağa getirtti.
liğiyle suskun, uslu, başı eğik tavrı Kız, konağa niçin çağırıldığını bilme­

içinde mahallelinin, diğer kızlara örnek mekle beraber, orada Kur'an, belki de
gösterdiği bir körpe oluvermişti. Selim Paşa'nın karısı Sabiha Ha· ilahi okuyacaQını sanıyordu.
nım, yaşına ve sosyal gerçekliğine il. Abdülhamit gibi 'zalim bir hü·
Hacı llhami Efendi, kızı Emine'nin
bakmadan hemen her insanla dost kOmdarınZaptiye Nazırı' olmasırıa kar­
Tevfik'le geçen sarsıntılı 'izdivacını'
olabilen biridir. Cömertliği, hayır sahi· şın Selim Paşa, evde iyi bir aile
görüp, bundan ağzı yandığından, toru­
bi oluşunun ötesinde, aynı zamanda babasıydı. Geleneklere, Osmanlılık dü·
nu Rabia'yı mahalle mektebine verme­
sazlı sözlü toplantıların da aşığıdır. zenine Saray'a son derece saygılı ve
di. Kızın belleğini beğeniyordu. Ona
namaz sureleri ezberletti. Sesinin de Sabiha Hanım, Rabia'yı yaşamının baQlı bir kişiliQi vardı.
güzelliğini farkedince anayla dede an­ bunalımlı bir döneminde tanımış, sev­ Selim Paşa'nın 'biricik' oQlu Hil·
laşıp Rabia'yı 'hafız' yapmaya karar mişti. Başlangıç günlerindeki sazlı ml'yse pek çok yönden babasıyla kar­
verdiler. sözlü 'cemiyetler', yerini mevlevi tek· şıt karakterli bir gençti.
kelerine devama bırakınca, -zevkleri Selim Paşa'yla oQlu Hilmi arasın­
imam, torununu, kız daha on iki ya­ değilse de-, yöneldiği alanlar deQiş­ daki -özellikle- fikir zıtlaşmaları Sa­
şına varmadan "lstanbul'un en küçük mişti. Bu arada konaklarına gelip gi­ biha Hanım'ı üzerdi. Hilmi "Genç
fakat latif üslüplu ve en yanık sesli ha­ den Vehbi Dede adlı mevlevi bir Türkler" adıyla gizli çalışan, il. AbdOI·
fızı olarak" yetiştirdi. Artık Rabia, pek müzisyeni tanımak şansına kavuştu. hamit'e karşı olan bir grubun üyesiy­
çok yerden mevlitlere, mukabelelere Rabia'nın sesi ve Oslübu Sabiha di.
çağrılıyordu. Bu yolda epeyi para da Hanım'ı kendinden geçiriyordu. Onda­ Sabiha Hanım'sa gelini Dürnev'le
kazanmaktaydı. ki bu beceri ve yeteneği babası Tev­ ·çatışma durumundaydı. Hele romatiz­
ilk 'hafız' başarısını gösterip tanın· fi k'ten 'intikal' etmiş bir sanat ma illetinden ayaQa kalkamadıQı son
zamanlarda -önceleri hiç sesi çıkma­
yan- DOrnev'in birden aQzı açılmıştı.
SaQa sola emirler verebiliyor, kendi ba­
Üniversitesi Edebiyat Fakültesi'nde Vurun Kahpeye (1926), Zeyno'nun şına buyruk davranıyordu.
lngi/iz Dili ve Edebiyatı profesörü Oğlu (1928), Sinekli Bakkal (1928), Sabiha Hanım bunun üzerine kona­
(1940), lzmir milletvekili Yo/pa/as Cinayeti (1938), Tatarcık Qa, Kanarya adında sarışın, oldukça
(1950-1954) oldu, sonra gene (1939), Sonsuz Panayır (1946), gazel bir Çerkez kızı satın alıp getirt·
Edebiyat Fakültesi'ndeki Döner Ayna (1954), Akı/e Hanım ti. Kanarya'ya yönelecek ilgiler -söz­
de- DOrnev'e haddini bildirecekti.
profesörlüğüne döndü (1954). Sokağı (1958), Hayat Parçalan
Oysa sonuç hiç de öyle olmadı. DOr­
Merkeze/endi mezarlığında gömülü (1963), Sevda Sokağı Komedyası nev'le Kanarya birbirinin can dostu
* 1908'den sonraki dergilerde (1972), Çaresaz (1972), Kerim oluverdi. Hatta bu gazel halayıQa Se­
Halide Salih imzasıyla göründü Usta'nın Oğlu (1974) * Hikôye lim Paşa'nın da sevecen ilgilerini çek·
(örneğin: Şehbal dergisinde, kitapları: Harap Mabetler (1911), mekte Dürnev yardımcı oldu.
1911-1912). 1919'da Büyük Dağa Çıkan Kurt (1922), h.mir'den ••
Mecmua'da Halide Edib imzasıyla Bursa'ya (1922) * Anıları: Genç halayık Kanarya'nın güzelli·
"edebiyatımızın son simaları ve Türk'ün Ateşle imtihanı (1962), i)i ve kendisine tanınan ayrıcalık Ra·
safhaları" başlığı altında Yakup Mor Salkımlı Ev (1963) * bia'nın da dikkatini çekmişti. Ona
Kadri, Mehmet Emin, Ömer Oyunları: Kenan Çobanları (1918), hayranlıkla bakıyordu.
Seyfettin ... üzerine incelemeler, Sabiha Hanım Rabia'yı konaQa ça­
Maske ve Ruh (1945) * Her
Qırdığı o ilk gün, ona: "Cumartesi ak­
"kadınlığa dair" başlığı altında kitabının değişik sayılarda baskıları şamı Mevlit Kandili, misafirim var,
kadın hakları üzerine yazılar, olan Halide Edib'in bütün eserleri, gece gel, Kur'an okuyacaksınız... Se­
ayrıca hikôyeler yayımladı, 11. sadeleştirilmiş bir dille Atlas ni yemekten önce aldırırım" demişti.
sayıdan başlayarak (18 eylül 1919) Kitabevi'nde toplanmaktadır, O gece kalabalık konuklar arasın·
bu derginin başyazarı da olmuştu 1967-1980 arasında bu yeni da çok etkili bir okuma yaptı. Herkes­
* Halide Edib'i, bu yazıları diziden, kimisinde iki eser bir çe beğenildi. Rabia iş bitip annesiyle
yanında asıl, lngiliz edebiyatı arada, 22 kitap çıktı * Sinekli gidince Selim Paşa, hanımına kızın se­
sini ve okuyuşunu överek, "O ses mut­
etkisinde, o zaman için yeni, fakat Bakkal romanı, CHP Roman
lak iyi bir musiki mualliminin eline
çağdaşlarının çapraşık, aksak ve Mükôfatı'nda birincilik kazanmış, düşmeli" dedi.
pürüzlü buldukları bir üslupla romancılığımızda satış rekoru kıran Az sonra odaya giren oğulları Hil·
yazılmış romanları tanıttı. ilk eser olmuştur (30. b. 1972) * mi de -annesine- "Senin kız hafız
romanlarında aşk konularını Çevirileri, incelemeleri, lngi/izce gerçek bir keşif, anne" diyerek beğe­
işliyor, kadın psikolojisi üzerinde eserleri de olan yazarın romanları nisini yansıttı.
duruyordu. Sonra Türkçülük filme de alınmıştır: Ateşten H(lmi bu sesin ei)itimi içi Peregri­
akımını benimsedi; duygulandırma Gömlek (1923, 1940), Vurun ni adlı 'hoca'yı önerdi. Onun Batılı mü­
ve süslemeden kaçınan,realizmi ön Kahpeye (1949, 1964, 1973), zik özentisi ve zevkiydi bu öneriyi
planda tutan romanlar verdi. Hele Sinekli Bakkal (1967), Yolpalas yapmaktaki nedeni. "Kimbilir, belki de
Avrupa sahnelerine çıkacak bir prima­
yurda döndükten sonraki Cinayeti (1956) * Halide Edib donna olur. Fakat yapılamaz ki. .. Bu
romanlarında konularını bir olay üzerine son üç tanıtma kitabını geri kafamız... " deyip susuverdi.
çevresinde toplanan tek insanlara Muzaffer Uyguner (Halide Edip Selim Paşa gene hiddetlenmişti.
değil; devirlere, nesillere gelenek ve Adıvar, 1968), Nôzan Güntürk "Ei)er 'kapitilasyonlar' olmasa, mızıka·
törelere bağladı * Romanları: (Halide Edip ile Adım Adım, 1974) cıları da, seyircileri de enselerinden
"Raik'in Annesi (1909), Seviyye ve inci Enginün (1975) çıkardılar. yakalayıp Beyoi)lu kaldırımlarına
Talib (1910), Handan (1912), Yeni fırlatırım" dedi birden. Oğluyla Avru­
Behçet Necatigil palı-Asyalı zevk ve yöneliş, millilik ev­
Turan (1912), Son Eseri (1912),
rensellik anlayışları açısından sürekli
Mevut Hüküm (1918), Ateşten Edebiyatımızda İsimler Sözlüğü,
çatışma içinde olmakla· beraber Hilmi'­
Gömlek (1922), Kalp Ağrısı (1924), 10. Basım
nin Peregrini'yi önermesi Selim Paşa'­
yı da olumlu yönde dOşOndOrdü. Onun
3
gaY.rı müslüm, Avrupai müzik yanlısı Bakkaliyesi" çevrenin en şık yeri olu­ karagöz gösterisine de yardım etmek­
ve hatta Allah'sız olduQu hakkında ba­ vermişti. Burayı adeta Rabia yöne­ tedir.
zı istihbaratlarına karşın. tiyordu. Bu gösterileri hemen her akşam
• Rabia Ayasofya, Fatih, Süleymani­ Peregrini de izlemektedir.
ye, Valide Sultan ... gibi camilerde mu­ •
Bir cuma selAmlıQı gününün akşa­ kabele okumaya da başladı. Tevfik, Kabasakal Kıraathane-
mında konaQındaki aQırlama sonunda Buralardan elde etti!')i kazançlar imam si'nde karagöz ve sonraları meddah
Selim Paşa, herkes giderken Rabia'nın dedesine gidiyordu. Rabia'nın Tevfik'­ gösterileriyle ününü yeniden� can­
dedesi imamı alıkoydu. in yanında kalması koşullarından biri landırmaktaydı. Rabia da bu arada
"Torununa verdiQin dinsel e!')itimi de buydu. gün günden büyüyordu. Ondan hemen
çok be!')endim ... " diyerek söz açıp kı­ herkes, özellikle erkekler çekiniyor ve
Peregrini fırsat buldukça Rabia'yla
zın gelece!')i, yetiştirilmesi üzerinde yanına yaklaşmaktan korkuyor gibiy­
ilgilenmeye başladı. Ondaki üstün ye­ di.
konuşma açtı. imamı razı etti. Rabia, teneQe hayrandı. Her yeni kompozis­ •
konakta e!')itilecek, yetiştirilecektir. yonunu önce Rabia'ya çalıyor, or.un Selim Paşa, Rabla'ya artık dükkan-
Rabia, Emine'nin itirazlarına karşın ko­ fikrini de alıyordu. da çalışmaması gerekti!')ini önerir.
na!')a düzenli olarak gitmeye başladı. (Çünkü Rabia büyümüş, daha bir gü­
Rabia, 'mukabele' ve Kur'an yanın­ Peregrini bir gün Süleymaniye'de
zelleşmiş, artık bir tehlike 'arzeder' du­
da "Musiki muallimi" Vehbi Dede'den mukabele okurken Rabia'yı dinleme­
ruma gelmiştir.) Sabiha Hanım'ın da
meşk dersleri de alıyordu. ye gider.
- bulundu!')u bu görüşme sırasında
Rabia, meşk dersleri sırasında vur- Rabia ayrıca akşamları babasının 'evlilik' sorununa bile deQinilmiştir.
gulara alıştı. Bu müziOI benimsedi.
Artık Rabia -sözde Kur'An
okumak için kaldı!')ı Sabiha Hanım'ın
odasında- akşamları hep şarkı söy­
lüyordu.
Hilmi, Rabia'nın böyle "Tenten te­
.Jlt�iRi . .·.· - - '. ·
.
rani"lere feda edilişine çok kızıyor,
onun Peregrlni gibi bir Batı müzi!')i us­
Vedat Günvoı
tasının elinde gerçek de!')erini bulaca­ Abdülhamid il zorbalıj)ının son dö­
!')ını tasarlıyordu. neminde, yetişme çaQında bir kadın
Peregrini hemen her perşembe Hil­ sanatçı çıkıyor ortaya: Halide Edib,
mi'ye u!')rardı. Bu odada piyanoyla Ba­ sonradan Adıvar. 1908 Meşrutiyetiyle
tılı ürünlerden konserler sunulurdu. başlayan yazı yaşamı, önceleri gaze­
Bu günlerden birinde, anasından te yazıları, sonra aşk romanlarıyla sü­
izin alan Hilmi, Rabia'yı Peregrini'ye rüp gidiyor 1936'ya kadar. Seviye Talip
dinletti. Kız önce bu adamdan ürkmüş­ (1910), Raik'in Annesi (1910), Handan
tü. Vehbi Dede'ye ve onun derslerine (1912), Türk kadınının, Batı etkisinde
çok alışmış, mevlevi dedesini sevmiş­ uyanmaya başlayan bilincinde kazan­
ti. Ortama ister istemez alışmaya baş­ dı!')ı benlij)lni vurguluyor, ruhsal yaşa­
ladı!') ı anda ona Peregrini'nin mını dile getirerek. Sonra, Türkçülük
önerisiyle bir Kur'an parçası okuttular. Turancılık akımlarına gönül verip ide­
Böylece Rabia'nın yetenek ve beceri­ oloji yoluna sapıyor yazar_ (Yeni Turan,
si bir kez de Peregrini'nin karşısında 1913), Daha sonra, Birinci Dünya Sa­
kanıtlandı. vaşı patlak verip lstanbul işgal edilin­

ce, coşkun bir yurtseverlik ateşi
sarıyor benliQini, meydanlarda, Türk
Rabia bir akşam konaktan eve dö­ �adınının sesini dünyaya duyuruyor:
nerken babası Tevfik'in geri döndü!')ü­ Unlü Sultanahmet mitingi ardından, Sinekli Bakkal, Meşrutiyet öncesi
nü sezdi. Evde ışık vardı. Çok Anadolu'nun baQrında, TOrkün Ateşle lstanbul'unun Aksaray semtindeki bir
heyecanlandı, babasına ve onun evi­ imtihanının ortasında buluyor kendi­ sokak insanlarının yaşamını yansıtı­
ne karşı derin bir ilgi duydu içinde. De­ ni, barut kokuları, top lüfek sesleri ara­ yor. Bu sokakta sıradan insanlarla, sa­
de evine giderken ve orada bu sında. Bu kutsal savaş deneyimlerin­ ray yanlısı paşa konaklarının insanları
duyguyu her adımda, her solukta ge­ den zengin bir sanat birikimi, sanat so­ yan yana yaşamaktadır. Romanın baş­
liştirdi. luQuyla çıkan yazar, ordu günlerinin si­ kişisi Rabia, bir imam torunudur. Ba­
Tevfik "lstanbul Bakkaliyesi"ni ye­ lah arkadaşlarını, yarı düşsel yarı bası Kız Tevfik ortaoyunlarının ünlü
niden açmıştı. Rabia onu o gecenin er­ - gerçek kişilikleriyle dile getiriyor: kişilerindendir. Rabia, gOzelliQi yanın­
tesi sabahında hemen ziyaret etti. Bir Ateşten Gömlek (1922),Kalb AQrısı da, Kur'an ve mevlOt okumasıyla ün
müşteri gibi girdi içeri. Sonra tanıştı­ (1924), Vurun Kahpeye (1926), Zeyno'­ kazanmıştır. Paşa konaQında, piyano
lar. A!')laştılar. Tevfik kızına sürgün se­ nun ooıu (1928). hocası ltalyan Peregrini ile tanışır ve
rüvenini anlatmaya koyuldu. Halide Edib'in romancılıQında yep­ onunl.a evlenir. Babası Kız Tevfik iki
Bu yakınlaşma Rabia'yı annesin­ yeni bir dönem 1936'da başlıyor. Eşi kez sürgün edilir. Sonunda Meşrutiye­
den so!')utmuştu. Baba, sanki daha Dr. Adnan'la, Türkiye'nin yetiştirdiQi tin ilanıyla lstanbul'a döner. Roman,
içtendi. en dürüst, en içten politika ve düşün­ bu görkemli dönüşle biter, Abdülha­
Rabia, 'kona!')a' diye çıktıQı ö!')le ce adamlarından biri olan Dr. Adnan'­ mid zorbalıQının sınır dışı etti!')i sür­
sonrası vakitlerde hep babasına u!')ru­ la birlikte, gönüllü sürgün yaşamı günlerle birlikte.
yor, ona yardım ediyordu. sürdürmektedir Londra'da. Yıl 1936. Halide Edib, Sinekli Bakkal ile, tö­
Halide Edib, gençlik yıllarının lstan­ re romanı alanına girmiştir. Meşrutiyet
Emine Tevfik'in döndü!')ünü duyar
bul'una, o karanlık günlerin yaşamına öncesinden başlayarak, Cumhuriyet
duymaz baygınlıklar geçirdi. Kızına kız­
eQiliyor ve lngilizce olarak bir roman döneminin, Batı'ya yönelik, yapmacık
dı, köpürdü. Kızın babasına mı, anası­
yazıyor. The Clown and His Daughter toplumsal de!')işmeierini dile getiriyor.
na mı gitmesi gerekti!')i tartışıldı.
(Meddah ve Kızı). 1939'da yurda dö­ Onun ele aldıQı çevre özellikle Aksa­
Sonunda Selim Paşa hakemlik yaptı.
nünce, genişletip Türkçe olarak kale­ ray dolaylarıdır. insanları, evleri, yapı­
Kız babasını seçti. Onunla kalma ka­
me aldıQı bu romanın adı Sinekli larıyla de!')işen bir lstanbul'dur onu
rarına saygı duyuldu.
Bakkal'dır. 1942'de CHP'nin roman ilgilendiren, sonsuz bir panayırdır gör­
• ödülünü kazanıyor haklı olarak. dü!')O. Savaş zenginleri, vurguncular,
Rabia'nın da katılmasıyla "İstanbul

4
Rabia'da 'evlilik' gerçekliği üzerinde karısı olan Müslüman erkek yok mu?" sen ölme Tevfik, sakın sen ölme
·böylece- ilk kez düşünme eğilimi baş­ dedi. Aldı{jı yanıt da 'kadın' gerçekli· Tevfik" diye boğuk boğuk inledi.
lamıştır. {)inin 'şeriat' hükümleriyle belirlenen O gün ö{jleden sonra Dahiliye Na·
"Konser halinde devam eden mu­ yazgısına ışık tutuyordu: "Erkekler zırı Zati Bey'in hafiyelerinden biri eve
siki dersleri"nden birinde, piyano ça· başka... O kadarını bilemedin mi?" geldi, hiçbir açıklama yapmadan, "Zati
lan Peregrini'nin gözlerindeki anlamda • Bey çağırıyor." diyerek Tevfik'! alıp gö­
da Rabia, "bOyüme"nin yaşamı karış­ Rabia'yı Galip Bey adlı biri istemiş, türdü.
tıran, güçleştiren yanını bir kez daha "Ben koca istemem.'r diye kesin bir Emine'nin babası imam Hacı 11-
keşfetmişti. 'red' karşılığı vermişti kız. •.
hami Efendi, Dahiliye Nazırı Zati Bey'e
Artık-hep birlikte olc)uğu· 'erkek'· • bir 'ihbarname' sunmuştur. Selim Pa·
lerden uzaklaşması gerektiğini de an­ Bu arada Tevfik lıastalanmış,yata- şa, onun o{jlu Hilmi ve Rabia'nın ba·
lamaya başlamak genç kıza epeyi ğa dOşmOştO. Rabia babasının başın· bası Tevfik hakkında, do{jru-yanlış pek
tuhaf gelmiştir. Zihni Peregrinl'yle dan ayrılmıyor, kona{ja da gitmiyordu. çok ihbarlarda bulunmuştur. Mektubu,
meşgül, bu konuya dalıp gidiyordu. iş­ Vehbi Dede'yle "geçmiş olsun"a özellikle Selim Paşa'ya karşı bir koz
te böyle anlardan birinde, birdenbire, gelen Peregrini, Rakım Efendi'den öQ· olarak kullanmak isteyen Zati Bey,Tev­
Sabiha Hanım'ı şaşırtan bir soru sor· rendi{ji bir başka acı durumu Rabia · fik'i yanına hafiyesiyle getirirken onu
du Rabia: "Hanımefendi; bir MOslO· ya bildirdi: "Annen ölmüş, kızım ... " nasıl cezalandıracağını da dOşOndO.
man kızı. bir Hristiyan'la evlense ne Emine'nin cenazesi sokaktan ge­ "Hilmi Bey'le arkadaşları, odada
olur?" Kadın bundaki 'şeriata aykırı'lı· çerken pencereye koşan Rabia, yüzüs· toplanıyor, gece yarılarına kadar padi·
Q ılıeiTrtince ; Rabia: ''F'alüı.'t i-fırls'ffyan to kapanıp a{jlamaya başladı. "Sakın şah aleyhinde dolap çeviriyorlar , ter-.

sağlamaya çalışan hep birlikte ça{j· nerdeyse tam kişiler mahallenin (ya·
daşlaşma savaşımının etki alanı için· ni yaşamın} bir parçası olarak görünür·
de gôrOnOyordu. ler. Yazar anlatmaz, hareket içinde
Halide Edib de bu savaşımın han- verir onları. Zaman diliminin kOçOk
gi evresinde bulunduklarını kavrayan- bir parçasında döneme egemen olan
lar arasındaydı. Orta tabakanın olaylarla ilişkileri çıkar ortaya. O{jluy-
okumuş kesiminden gelen kadının var- la tartışırken "Fert bir buğday tanesi,
lı{jını ortaya koymak istediğini algıla· hükumet ve devlet bir değirmendir.
yarak ona yöneldi. Sevgili, anne, Devlet ve hükumet her taneyi ezer, is-
kızkardeş, kendisinin bilincinde olanla tediği şekle sokar." biçiminde görOş·
olmayan vb. kişiliklerin içinde bulun- ler ileri süren Selim Paşa karşısında
dukları olayları konu aldı. ilişkileri ve da nesneldir, karşıt QOşOncelere sahip
çevre koşullarıyla birlikte kadınlıkları- olduğu için gizli örgütlere katılan oğ·
nın belirledi{ji ruhsal yapıyı yansıtma- lu karşısında da.
ya özen gösterdi. Bu nedenle kişilerine görev yOkle-
Sinekli Bakkal bu birikimin orana- mez Halide Edib. Olağan dışı, uzun,
dür. Dönem romanlarının belirgin özel· bıktırıcı konuşmalarla onları konfe-
liklerinl taşımasına karşın, ideolojik ransçı durumuna dOşOrmemlştir. Ça·
bağlam etkisi sezilmez Sinekli Bakkal'- {jının dOşOn havasından esintiler
da Romancı il. Abdülhamid'in son sal- getiren o hoşsohbet Vehbi Dede bile
tanat yıllarına damgasını basan olay· ölçOIO konuşmalarıyla doğallık sınır-
zOppe insanlar, kadınlı erkekli gülünç ları yaşamın bir parçası olarak kabul larını aşmaz. Sanki kendisine sakladığı
yaratıklardır kalemine doladığı. Son ro· etmiştir. Belli tarihsel nedenlere bağ· gizler vardır. Merak ettirir. Peregrlni ile
manları, Tatarcık.(1939), Akile Hanım lı olgulardır onlar. Toplumun henüz tartışırken sınıfsal konumuna bağlı
Sokağı (1958), Sonsuz Panayır (1946), oluşma evresindeki iç dinamiğinin bir yargılar ileri sorarken, on-on beş söz·
Türk roman dünyasında adları unutul· parçası olan kişileri şu ya da bu yönüy· cOkle dünyayı algıladı{jını ortaya ko-
mayacak yapıtlardır. le etkileyecek, karşıtları ve yandaşla· yar. Bilgeliğinin boyutlarını gösterir.
rı ile birlikte gerçeklik kazanacaktır. Çocukken gördüğü din eğitiminin
Şükran Kurdakul Halide Edib, bu gerçekliğin en belir-
gin öğelerini kullanmakla yetinirken
etkisinde görünen Rabia'nın kona{iı ve
yalıyı besleyen kaynakların bilincine
Halide Edib'in yazarlık yaşamı kişilerine güveniyor gibidir. vardıkça Doğu'nun alışılmış düzenin-
1910'da ilk kitapları Seviye Talip ve Ra· Padişahla devlet kavramını birleş· den nefret etmesini de, kişiliı')lnin ge·
ik'in Annesi ile başladı. Ateşten tiren "s�dık bende" kimliğindeki Se- lişme evrelerindeki özellikler belirler.
Gömlek (1922), Vurun Kahpeye (1926) lim Paşa, tam edimleriyle varolma Çağdaş Türk romanının ölOmsOzlerln·
gibi Kurtuluş Savaşımıza ba{jlı olayla· sürecinden geçtiği için, özelde kendi· den biridir Rabia.
rın işlendiği romanlarıyla gelişti. Si· sidir; genelde dönemin "Nazır tipini" Sinekli Bakkal'ın önemini ortaya
nakli Bakkal'da doruğuna ulaştı. simgeler.Padişahı tahttan-indirmek is· koyan başka özellikler de var kuşku-
Çağdaşlarından Yahya Kemal, teyen anayasacı gOçl13ffe yandaş olan suz. Son yazılarımdan birinde deı')in·
"Türkçe'nin en gazel üslubunu" ka· oğlu da herhangi bit Jön Türk değil, dim: Çelişki. .. Müslüman Hıristiyan,
·

zandıQını yazmış, Yakup Kadri, edebi­ Hilmi'dir. yöneten · yönetilen, hasis · derviş, bo·
yat dilinde "büyük keşifler icad Çaı')daş Türk Edebiyatı Meşrutiyet yun eğen · başkaldıran, bilge · cah11,
ettiı')ini" öne sormoşto. Tama, çağdaş Dönemi'nde Halide Edib'ln bu roma- zengin-yoksul olma durumundaki in·
edebiyatımızın her dalda kendini ara­ nındakl ikinci, oçonco derecedeki ki· sanlar... Romanda bir yaşam parçası·
dığı geçiş döneminin yazarlarıydılar. şileri de tipleştirmedeki başarısını nın, bir sürecin zorladı{jı kişiler olarak
Dergiler, kültür ve sanat kurumları vurgulamıştım. Gerçekten yalnız Ra- ' •çıkar karşımıza. Herkes bir dala tutun­
genç şairlerden, öykücülerden, roman­ bia, Peregrini, Vehbi Dede, Kız Tevfik J makzorundadır.Ama ötelde, kendileri
cılardan geçilmiyordu. Eski ile yeni, değildir Sinekli Bakkal'ın yaşayan ki- : kendilerinde saklıdır çoğunun.
Osmanlı kalmak isteyenle Türklük bi· şileri. Selim Paşa, karısı, oğlu, Rabi- Halide Edib bu gizin arkasındaki·
lincine sahip olan, tepki duyanla uyum a'nın annesi Emine, büyük babası; leri görmüş ve gösterebilmiştir.

5
tip ·kuruyorlarmış. " deyince Tevfik: • onunla evlenml!k istediğini belirtti.
"Ben gider gitmez söylerim, bir daha Rabia, onunla - Müslüman olma­
bizim eve gelmezler... " yanıtını verdi. Babası sürgün edilinceRabia,'bed· sı durumunda- evlenebileceğini ke·
"Olmaz, söyleme."/ "Eskisinden binleşiverdi'. Ne bir yardım kabul edi­ sin bir ifadeyle söyledi. Peregrini'ye
daha çok gelsinler, söylesinler, önle· yor, ne de mukabeleye devam ediyor­ göre "Rabia'nın köklerinin bu kadar
rine dökül, ağızlarını ara, bana gel, ne du. vazo canlılığını yitirmişti. sağlam olması onu çekici yapan"
söylediklerini haber ver. ihya olursun Rabia duruma azıcık alışıp iyileşin· önemli şeylerden biriydi. Onun kendi
be, Tevfik." ce müzik çalışmalarına yeniden baş· gerçeğine bu denli bilinçle sadık olma·
Kısacası, Tevfik -dolaylı olarak· Hil· ladı. sına karşı duyduğu büyük saygıyla Pe·
mi'yi yem olarak kullanıp Zati Bey'ln regrini heyecanla şöyle diyordu: "Ra­
Selim Paşa'yı kötü duruma düşürme· Vehbi Dede Rabia'ya, karşılığında
bia, Rabia, dinin dinim... Beni kabul
sinde 'hafiyelik' rolü Ostlenmelldir. para alar;ık çal!ştıracağı öğrenciler de eder misin?"
bulmuştu. Peregrini de, ders verdiği al·
Tevfik bu buyruğu yerine getirmek· Rabia bu soruya sevinçle: "Evet"
te hiç de istekli değildi. lelere onu "alaturka musiki" öğretme·
yanıtını verdi. Hatta Peregrini'nin ye­
Zati Bey: "Karagöz oynatmak, ni olarak öneriyordu. Rabia'nın asıl
ni adını bile kçyuverdi: "Osman."
meddahı ık etmek yok." uyarısında da hoşuna gidense, Vehbi Dede'nin Ra·
Vehbi Efendi'nin de yardımıyla Pe·
bulundu. bia'ya bütan bir 'Mevlit'i okuyabilece­
regrini Müslüman oldu.
ğini söylemesiydi. Bu, ilk kez olacaktı.
• •

Zati Bey, Selim Paşa'yı huzuruna Selim Paşa'nın konağında Rabia'·
davet etti. Ona, oğlunun zararlı yayın­ Bir akşam PeregrinldOkkiina geldi.
nın, - Müslüman olan Peregrini'y.
lar izlediğini, yabancılar eliyle bu 'fiili' Rakım Amca yoktu. Rabia Peregrini'­
le- evleneceğinin konuşulduğu sıra·
işlediğini belirtti. ye içten bir sıcaklıkla davranıyordu.
da Rabia içeri girdi. Selim Paşa ve Sa­
Selim Paşa, vatan ve özellikle dev­ Peregrinl genç kıza, Saray'da çalma ve
biha Hanım dahil, içerdekiler onu
let ve padişah aleyhinde girişimde bu­ söyleme fırsatı doğduğunu söyledi.
kutladılar.
lunan ·bu oğlu da olsa· herkese hak Mutfağa geçtiler. Rabia kahve yaptı.
Rabia, babasından aldığı son mek·
ettiği cezayı vermekten kesinlikle Bu arada Peregrini Rabia'ya çok güzel
tubu getirmişti. Paşa'nın oğlu Hilmi'·
emin olunması gerektiğini belirtmeye bir kız olduğunu söyledi. Yakınlıkları·
nin Şam'daki yaşamından ayrıntılar
çalıştı. nı pekiştiren bir ifadeydi bu.
veriyordu mektup. Tevfik orada da
Zati Bey, -sözde padişah'ın buyru· • 'karagöz' oynatıyordu.
ğu olarak· Selim Paşa'nın, başta oğlu Bu mektupta bir kez daha anımsa­
olmak üzere, bu tor zararlı ilişkilı:ıre yö­ Rabiall. Mabeyinci'nin BoQaziçi'n· nan 'sürgün' gerçekliği, Sabiha Ha·
nelmiş kişileri izlemekle görevlendiril· deki yalısında ilk Mevlit'ini başarıy· nım'ı duygulandırmış, ağlatmıştı.
diğinl söyledi. la okudu. Orada da görkemli yaşama Rabia'nın 'vakar'ını koruması Selim

olanakları içinde yapay ilişkilere tanık Paşa'nın ona saygısını arttırmıştı. Sür·
oldu. Kanarya'yla karşılaşmasına se­ gOn'e kendisi neden olmuştu. Rabia'·
Selim Paşa, artık Saray'a rapor vindi. Onun il. AbdOlhamit'in yeğeniy· ya, babasını 'yeni cOlus'ta getirtece­
sunmaya başladı. ilk planda Peregri­ le evlendiğini öğrendi. ğini söyledi.
ni'yi izlediğini, ikincisindeyse oğlu Hil·
• •
mi'nin 'tebdil-i hava' diyerek Beyrut'a
yollandığını, onun arkasına iki hafiye Rabia, Kanarya'nın ilgi ve girişim· Düğün hazırlığını Kanarya üstlen·
konduğunu bildirdi. leriyle Saray'a da gitti. Orada müzik mişti. Konakta hazırlıklar ve telaşlar
Paşa, özellikle oğlu Hilmi hakkın· öğretmenliği yapacaktı. sürerken Rabia'nın evi, dükkiindan ta·
da Beyrut'tan aklayıcı haberler umu· vanarasına değin badana oluyor, kapı­
Saray'a her gidişinde, oraya Pereg­ ları, pencereleri boyanıyordu.
duyla beklerken, muavin Riina Bey' rinl de geliyordu. Aradan geçen bir
den Tevfik'in tutuklandığı haberini hafta sonra Peregrini gelmemişti. Veh· Kısa bir süre sonra evlendiler.
aldı. bl Dede, Peregrini'nin annesinin öldü· •
Tevfik'in, kadın kılığına girerek ğünü, bu yüzden adamın bir süre yan­ Peregrini (yeni adıyla Osman) ko·
Fransız postanesinden zararlı evraklar· larına gelemeyeceğini belirtti.
nuşmayı, düşünsel yönlü tartışmaları
la çıkarken yakalandığını öğrendi. Peregrini'nin -annesinin ölüm ha·
alışkanlık haline getirmişti. Rabia ise
Selim Paşa, Tevfik'in bu 'faaliyeti', beri üzerine- geçici de olsa gidişi Ra·
pek hoşlanmazdı böylesinden. Ayrıl·
oğlu Hilmi ve arkadaşları adına yaptı· bla'da, Müslüman · kAfir karşıtlığına
dıkları bir noktaydı bu. Osman piyano
ğı inancıyla adetli şok geçirdi. ilişkin düşünceleri yeniden harekete
çalar, Rabia dinlerdi. Bundan zevk alı­
getirdi. Gönlünü kaptırdığı bu adam
yordu genç kadın. Osman hep kendi
• bir dinsizdi. Bu noktadan çıkışla gl·
ürettiği parçaları çalıyordu. Rabia'ya
zemli derinliklerde düşünüyor, yaşamı,
Hilmi Beyrut'tan dönmüştü. Hak­ göre, "kocasının Sinekli Bakkal'da al­
insanı ve ahireti yorumlamaya çalışı­
kında çeşitli ihbarları annesi de bil· dığı yolun birer nişan taşı, uzaklık
yordu.
mekteydi. Babasıyla tartıştı. Baba ölçüsüydü" bu havalar. (içlerinde git·
Selim Paşa oğlunu azarladı. Hilmi bu Rabia bu arada kitaplara da daldı. tikçe artan doğu motifleri de vardı.)
tartışma sırasında -öteden beri yaptıQı Düşlerin yerini kabuslar alıyor,
benliğindeki karşıtlıkların çatışması •
gibi- il. Abdülhamit yönetiminin 'zul­
mO'nO eleştiriyordu. onu buhranlara sürüklüyordu. Osman hemen her akşam mahal·
Bir avutucu, -belki de kurtarıcı le kahvesine çıkıyordu. Kocasının Si·
• duyarlıkla- annesinin ruhuna Yasin'· nekli Bakkal'a alıştığını görmek Rabi­
ler okudu. a'yı mutlandırmıştı. Fakat ara·
Selim Paşa, mabeyinde oğlu Hil­
mi'nin -geçici olarak· Şam \(.ali Muavin· • larında belli bir çelişki her an kendini
liği'ne atandığını öğrendi. Oteki 'Genç belli ediyordu. Rabla alışılmışlara,
TOrkler'de-ailelerini yanlarında götür· Aradan aylar geçti, gizemsel bir et­ şartlandırıldığı gerçekliğe uymakta ne
memek kaydıyla -çeşitli yerlere (Ye· kinin verdiği umutla Peregrini'nin ge· denli uyumluysa, Osman bununla çe­
men'e, Fizan'a ... ) sOrOlmOşlerdi. leceğinden, Müslüman olup kendisiy­ lişen şekilde, hep yenilik, değişiklik
Selim Paşa bu haberi, konakta oğ· le evleneceğinden emin şekilde bir peşinde o denli farklı arayışlar içindey­
lu Hilmi'ye aktardı. Hilmi, Tevflk'in de 'sükunet' bulur gibi oldu. Tam bu sı­ di.
Şam'a -kendisiyle birlikte· sürgün edil· ralarda Peregrlni çıkageldi. •
��ni duyunca içinde bir rahatlama Peregrini, çok yalnız kaldığını, Ra­ Osman, eskici Fehmi Efendi'yle
<f!-l)"du. bia'sız yapamayacağını anladığını, bir cuma günü camiye gitti. Fehmi
8
Efendi ve camidekiler bu hareketi se­ hakim olduğu sessizlik"ti bu. gerçeklikte iki uygarlığın, iki insan ara­
vinçle karşılamıştı. Oysa Osman'ın Bostan'a indi, sıkıntı sarmıştı içi­ cılığıyla, Batı ve Doğu sanat anlayış­
asıl amacı Rabia'nın dedesi imamı ta- ni. Konaktaki değişme belli bir gerçe­ larının bileşkesinde buluşup kaynaş­
nımaktı. ' ği belirliyordu: Rabla, Selim Paşa ile ması 'mucizesi' belirlenmişti.
Camide ön safta sürekli imamı iz· karısının "silinmiş gamlı gözlerinde, •
ledi. Onu, tüm insanlara kin biriktirrryiş hiçbir debdebenin, hiçbir saadetin Rabia buhranlı düşler görüyordu.
yalnız bir zavallı olarak gördü. içinde daimi olmadığını sezen, hayatın biçim· Gizemli dünyalara tutsak ruhu, onda
imama acıma ve yardım etme duygu­ den biçime giren akışından ürkmü.şle· hep "ahret" dünyasına ilişkin düşler
ları peşpeşe birbirini izledi. rin bakışı"nı anlıyor gibiydi. işte çoğalmaktaydı. Büyük babasının "ah·
yaşam gerçekliği. ret azapları"nı haber veren işaretlerdi

Kendi geleceğini bu gerçekliğin sanki bunlar.
ışığında görmeye çalıştı. "Kaza ve Çıkan kar fırtınası, Rabia'yı daha
Osman imamı ziyaret etti. Ona yar· Kader" diye belirleyerek, kendi kendi·
dım etmek isteğinde olduğı,ınu da bunaltmıştı. inlemeleri arttı. Osman
ne. Umudunu diri tutmaya çalıştı. karısının ölebileceği olasılığına bile
söyledi.
imam "Rabia"dan "hak" alacaklı • hazırlamaya çalışıyordu kendini.
olduğun� belirtti. Eğer bu "hak" veri­ Geçmiş beraberliklerine bakıyor,
Osman'la Rabia'daki ayrılıklar za­ "sanki hiç fena gün geçirmemişler' gi­
liyorsa, yardımı kabul edeceğini �-­ man geçtikçe daha bir belirleniyordu. bi geliyordu ona. Avunuyordu.
ledi. Osman ona beş altın uzattı, ·ı� Rabia gene o 'tek ses', 'tek istek'
parayı hemen aldı. "Bu kadar parayı Yatağa yaklaşır yaklaşmaz karısı­
gerçekli(lini yaşarken, Osman bir sen­ nın şişmiş, mosmor olmuş yüzünü gö­
ümmeti Muhammet'in evladına şeytan foni zenginli(liyle 'binbir emel, binbir
icadı çalgılar meşketmekten mi kaza­ rünce irkilip geri çekiliverdi.
istek' içinde oluyordu. Rabia, Osman'­ "Rabia, Rabia, Rabia!.." diye ünle­
nıyorsun?" diyerek Osman'ın kişiliğin­ da simgelenen Avrupalı'nın 'maddi'li·
de tüm Sinekli Bakkal dünyasına çattı. di./ Kadına ağrı ve "ıspazmoz" gelmiş­
ğini kabul edemiyordu. ti.
Onların tümünü cehennemlik kafir ola·
Osman'ı asılzadelikle, mirasyedi· Evde·bir koşuşmadır başladı.
rak tanımlayıp suçluyordu.
likle suçladı(lı anlar az değildi artık. Neden sonra Dr. Salim ve onun
• Rabia'yı din, ırk ayrılığından çok, getirdiği bir hastabakıcı Rabia'yı ken­
Saffet Bey'in sütninesi ikbal Ha· 'sınıf farkı' kudurtuyordu. dine getirmeyi başardı.
nım, Rabialar'ın 'yaz'ı Bebek korusun· Başariıi bir ameliyattan sonra Ra­

daki beyaz evde geçirmelbrini önerdi-. bia'nın bir oğlu dünyaya geldi.
Rabia ilk kez çıkıyordu Sinekli Bakkal'­ Bir gün Rabia'nın bebeklik ve ço­ •
dan. Evleneliberi ilk kez 'mekan• değiş­ cukluk günlerini geçirdiği dede evine
1908 Temmuz'unda"ll. Meşrutiyet
tiriyordu. gittiler. Her eşyada 'Rabia' gerçekliği­
inkılabı" oluyor. Sosyal ve politik dü­
nin oluşmasında rol almış nitelikleri
Osman'la yalıda tarih üzerine, kül· zeni alt üst eden bir olaydır bu.
buluyor, varlığını gene o evle özdeş­
tür ve medeniyet ozerine konuşmalar Eski 'rejim' sürgünleri dönmeye
leştirmeye çalışıyordu.
yapıyor, doğumu muhtemel 'oğulları' başladılar. içlerinde Tevfik de vardı
O evdeki dakikalar içinde karnın·
için iyi dilekler geliştiriyorlardı. bunların.
da bir kıpırdama duymuştu. "Yeni Ra·
Rabia arada ut çalıyordu. En çok Dönenlerin pek çoğu 'şöhret
bia"yı bu evde doğurma isteği yeşerdi
çaldığı macuncuların cuma günleri Si­ sarhoşu' olmuştu. Artık birer 'kahra·
içinde. O eve taşınmaya karar verdiler.
nekli Bakkal'dan geçerken söyledikleri man' dılar.
• Tevfik lstanbul'u görür görmez bir
"Çil Horoz" tOrkOsüydO.
imamın evini baştan sona onardı- çocuk gibi ağlamaya başladı.
Rabia ut eşliğinde şarkı söylerken,
lar. Onu Sinekli Bakkal'ın tüm bildik
sesi Bebek kıyılarından Boğaz'ın her
Rabia'nın o "ecdat yadigarı" eve yüzleri karşılamıştı. Coşkulu naralar
yanına yayılıyordu. O söylerken Bebek
göçünü mahalleli de doğal karşılıyor­ attılar Tevfik'i yanıbaşlarında görünce.
koyu her yandan gelen sandallarla do·
du. Parayla tutulmuş bir hatip, özellik­
luyor, gazelini dinliyorlardı.
Rabia'nın gebeliği, mahalledeki le Tevfik'in kahramanlığını dile geti �e
Osman kendi kendine: "Boğaziçi /
saygınlığını arttırmıştı. rek ateşli övgüler üretiyordu. Tevfik-rru
ve ben, en sonunda Rabia'ya etten,
• hatibi tanır gibi oldu. Bir zamanlar ne­
kandan yaratılmış olduğunu öğrettik,
zarette kendisine acılar çektiren, iş­
kızgın toprakların, sıcak güneşin ha­ Kadın artık geceleri uyuyamaz ol-
kenceci "Göz Patlatan Muzaffer"den
yatını öğrettik" diyerek seviniyordu. du. Osman'ın kanısınca "o yalnız vü­
başkası değildi bu adam. Sordul)unda
cutça değil, dimağca da hastaydı."
• da bu adamın "Meşrutiyet Hatibi" ola­
Bir sabah yataktan kalkamadı. Ka· rak yeni idareyi alkışladığını öl)rendi.
Selim Paşa görevinden istifa etti. narya'ya haber ulaştırıldı. Kanarya Bir an şaşkınlık geçirdi bu gerçeklik
istifasının kabulü sırasında'Mabeyin­ doktorlar getirtti. Muayenede, do(lu· karşısında.
ci'yle konuştu. Hilmi, yazı LObnan'da mun normal yoldan gerçekleşemeye­ Tevfik'in asıl sorusu Rabia'dır. O
geçirmek isteğiyle validen izin alıp yo­ ceği, mutlaka bir operasyona "nerede?"ydi.
la çıktığında, bir fırsat yaratıp Fransa': gereksinme b�lirdiği saptanmıştı.
_ "Torununu süslüyor. Ana oğul
ya kaçmıştı. Selim Paşa'nın gelını Şimdi bu evde iki doğum olayı ger­ Sinekli Bakkal kahramanını bekliyor... "
Dürnev ve Rabia'nın babası Tevfik'se çekleşmek üzereydi. Rabia'nın
dediler.
'şam'da kalmıştı. Paşa gidip onları al­ -o(llan olarak doğacağına inandı­
Tevfik'in gözlerinden iki yaş dam­
maya karar verdi. ğı- çocuğun adı Recep; Osman'ınki­
lası yanaklarına inerken onu karşıla­
nin ise "Tılsımlı Kuyu" olacaktı. yanların başında bulunan Vehbi Dede

"Tılsımlı Kuyu"nun doğuş sancıla­ şöyle dedi Rabia'nın babasına:
Selim Paşa Şam'a hareketini 'cü- rı daha ilginçti. Bir torıo sonlanama­
·

"Hayal takımına bir çocuk eklersin


lus'tan sonraya bıraktı. Bu, onun pa· yan zorlukları vardı bu operanın.
Tevfik!.. "
dişah 'efendisi'ne son nezaketi Sonunda Osman'ı dd sevinç çılgınlığı­
oluyordu. Yalnız, eski günlerdeki cü· na ulaştıran bir boya gerçekleşti. Ra­ •
lus eğlenceleri için gündemlediği tüm bia, hasta durumunda dış dünyadan Yaşlılıl)ı ilerlemiş olan Tevfik, to-
masrafları bu kez Sinekli Bakkal ihti­ da algıladığı doğal seslerle, bir fırtınalı rununun varlıl)ından da aldığı mutlu­
yar heyetiyle, mahalle yoksullarına kı­ gecede operanın bitişine yardımcı ola­ luk coşkusuyla huzur buldu. Damadı
şın yakacak alınmasına ayırdı. cak motifleri der1eyiverdi. Bunların ara­ Osman'la kızı Rabia'nın kaldığı eve
Konağa cülus gününün öğle son­ sında kendi müziğimizin sesleri, o yerleşti.
rası giden Rabla, oradaki sessizliği an­ yarım ses özgünlüğü operaya bekledi· Sinekli Bakkal dünyasında o es­
lamaya çalışıyordu. Bir tür "hayallerin ği doğum fırsatını veriyordu artık. Elu ki mutlu yaşam yine başladı.
-
'
tirdi. Şevki üstüne iki mum yaktı. H i l m i karısının odasından

Roman dan alı ntı beyaz dantel bir başörtüsü kaptı getirdi. Rabia'nın başına
örttü. Hafız kızın beyaz çerçeve içinde dar yüzü, mumun
titrek beyaz alevleri arasında görününce havadaki "dram"
EREG R I N I her perşembe akşamı -o kokusuna kapılan Pereg rini piyanonun üstündeki lambayı
·akşamları paşa gece yarısına kadar dai- kıstı. Birdenbire gölgelere dalan ve loşlukta hatları birbiri­
1rede geçirdiği için- konağa gelir, H i lmi '· ne karışan eşya arasında Rabi a ' n ı n yüzü bir Meryem Ana
' n i n odasında toplanır, konuşurlar ve tasviri gibi göründü. O vakit üstat ellerini oğuşturarak: " Be­
konser verilirdi. H i l m i ancak Rabia derse atris, Dante'ye i l k defa böyle görünmüş olacak ! " diyordu.
başladıktan sekiz ay sonra kızı Peregrini' Üç gencin gözleri çocuğun yüzüne, fakat Peregri ni'nin göz­
ye d i n letmeye karar verdi ve anasının iz­ leri kız hafıza daldı kaldı.
n i n i aldıktan sonra, b i r perşembe akşamı Rabia'yı, Şükri·
ye Hanım , H i l m i ' n i n odasına çıkardı. ELKI bir uzun dakika kızın vücudu
Rabia yukarıya çıkarken ayakları geri geri gid iyordu. Pe­ donmuş gibi hareketsiz bekledi. Sonra içi­
regri ni'den bi raz korkuyordu. Selim Paşa i l e oğlu aras ın­ ne gizli bir hayat suyu akıyormuş gibi ön­
da sesinin terbiyesi için geçen tartışmayı derin bir dikkatle ce başı ve omuzları belli belirsiz, sonra
dinlemişti, pek sevdiği Vehbi Dede'nin elinden Peregrini'· bütün vücudu dalgalanmaya, dudakların­
ye geçmeyi hiç istemiyordı.J . Odaya ayakların ı n ucuna ba­ dan yarım ve çeyrek seslerden yarat ılan
sarak girdi. ' ağ ı r ve garip bir ahenk akmaya başladı.
Piyanonun önünde dört kişi toplanmıştı. iskemlede Hil· "Besmele" ile başlarken bu hareket ve ses hafif ve pes,
mi oturuyor, bir tarafında ayakta uzun boylu, keskin yüzlü fakat gittikçe kuvvetlendi, h u m m a l ı bir damar gibi atışı
esmer bir genç adam, öbür tarafında sarışın, s i l i k yüzlü da­ kudretlendi ve en n i hayet "Sadakal lahül azim"de yavaşla­
ha genç bir adam, arkasında, H i l m i ' n i n omuzlarına ellerini dı ve birdenbire kesildi.
dayamış kısa boylu bir adam. Bunlar piyanonun yan ında Şimdi küçük hafız yine donmuş gibi, okurken vücudu­
olmalarına rağmen müzikten bambaşka bir şeyler konuşu­ nu kavrayan kudret akmış, tükenmiş gibi cansız d u ruyor­
yorlard ı . B i l hassa esmer adam -nafia mühendislerinden du.
Şevki Bey- elleriyle işaretler yaparak "Mazzini, Namık Ü ç çift göz, kendilerine pek olağanüstü gelmeyen bu
Kemal" isimlerini durmaksızın tekrar ediyordu. manzaranın Peregrini 'ye tesirine biraz şaştı . Onu b i r filo­
zof, her fi lozof gibi dinsiz, her halde dinsizliği bir softa ta­
Çocuğun yumuşak halıda kaybolan ayak seslerini ev­
assubu kadar kuvvetli sanırlardı. O, şimdi başı önünde, yüzü
vela Peregri n i ' n i n hassas kulakları sezdi ve birdenbire dön­
huşü içinde, günahlarına tövbe eden bir rahibe benzemiş­
dü. Ufak tefek bir adam d ı . Kuru yüzünü, bir örümcek ağı
ti.
gibi birbirine geçmiş çizgiler kaplamış, gözleri çukur, kaş­
Başını kaldırdığı vakit, davranışındaki acele ve aşırılı­
ları kalın, sakalı sivri, siyah boyunbağı bir sanatkar ihma­
ğı kalmamıştı. Çoşkun bir sesle çocuğa:
liyle göğsünün yarı s ı n ı kaplamış, belki otuz, kırk yaşında. - Okuduğunun manasını bana söyler m i s i r. ? dedi.
- Bu bizim çocuk artist olacak, dedi ve e l i n i Rabia'ya Rabia, omuzlarını silkti. Henüz bunu anlayacak kadar
uzattı. Arapça derslerinde ileri gitmemişii.
Kız -belki her uzatılan eli öpmeye alışık olmasından, bel­ Hilmi yine konuştu. Paşa'nın kütüphanesinden, yaprak­
ki el sıkmak adetini bilmemesinden, belki de Peregri n i ' n i n ları sararm ış bir tefs i r kitabı getirdi.
pürüzsüz Türkçesi'nden onu M ü s l ü man sanmasından- sa­ Rabia' n ı n okumuş olduğu ayetlerin Türkçesini söyler·
natkarın elini örto ve baş ına koydu. ken, piyanist onları cebinden defterini çıkarmış, kaydedi·
yordu:
Ç genç elleriyle ağızların ı örterek pulla­ "Rab, meleklere, biz dünyaya ha.kim olacak b i r i n i
dılar. Fakat Pereg rini memnun görünüyor­ (Adem) göndereceğiz, d e d i ğ i zaman onlar, b i z senin kud·
' du . Çocuk o n u n zihninde ders verdiği siyetini ila, hamdüsena ile meşgulken, sen oraya fitne ika
alafranga zengin kız çocuklarıyla derhal edecek, kan dökecek bir kimse mi gönderiyorsun, dediler".
bir karıştırma uyand ırmıştı. Onların hep­
si Avrupa çocuklarının saman kağıdı kop­ Piyanist defterini cebine koydu:
yası gibi idiler; halbuki bu kız arkasındaki - Beni A�lah 'ı mdar. , ruhbaniyetten ve manastırdan ayı­
üç sıkı kumral örgüsüyle, açık yüzünde nohudi yemenisiyle ran işte meleklerin bu mantığı, bu i t i razı olmuştur, dedi.
İstanbul şehrinin medeniyet i n i n , kültürünün yüzyıllar sü­ H i l mi ve arkadaşları sustular. Onu, yeni ve bambaşka
ren gelişmesinin vücuda getirdiği yerli bir örnek! bir yönden görüyorlardı. Onun felsefe ve tarih bilgisi nden,
doğu b i l i m l erindeki derinliğinden çok Batı'daki fikir akım­
Yeşil dalgalı bal rengi gözleri ciddi ve ağırbaşlı, bi raz
larını dikkatle izleyişi, genç öğrencinin zihninde kuvvetli
büyücek pembe dudaklı ağızda sükün ve kudret vardı. Pi·
tesirler yapmıştı. Fakat en çok onu d i nsizliği için yani kili­
yana hocas ı n ı n gözleri küçüldü, dudaklarında doğan gü­
sesini, tarikat i n i terkettiği için severlerdi. Türk diyarında
lümseme yüzünün bütün çizgi lerini deri nleştird i . Rabia da
her değişikliğe, her ileri atılışa di ndarları engel gördükleri
elinde olmadan gülümsedi. Otekiler çocuğun üstada söy­
için kendilerini din baskısından kurtulmuş sayıyorlardı.
leyeceği şarkıyı m ünakaşa ediyorlardı. Hilmi bir parmağıyla
Bundan dolayı sabık rahip Peregrini ile aralarında bir fikir
piyanoda, "Gönül senden kimlere etsem ş i kayet" şarkısı­
dostluğu, inanç birliği olduğuna inanmışlardı. Rabia'nın
na başladı.
Kur'an okumasıyle, sanatkarın gösterdiği hassasiyet on­
::-- Bunu söyletelim, güzel söylüyor dedi. ları biraz şaşırttı.
Ustat başını salladı: H i l m i sordu:
- Bu sesi terbiye etmek istemez m i s i n iz, cher Mait­
- Matmazel , camilerde okuyan hafızlardan değil m i ?
re?
Bırakın kendi kitabından, kendi üslü buyle b i r parça oku­
Rabıa' nı n gözleri isyanla tutuştu, fakat Peregrini kızı ya­
sun.
tıştıran b i r samimiyetle dedi ki:
Üstad ı n bu fikrini gençlerorijinalbuldular ve derhal bir - Hayır, Sezar' ı n malını Sezar'a. Allah 'a ait olanı Al­
"mizansen''. yapmaya koyuldular. Sarışın genç -Şü rayı Dev­ lah 'a vermek gerek... Ben Sezar'ın, ben Şeytan'ın toplumun­
let azasindan Osman Bey'in oğlu Galip- bir rahle buldu ge- dan ım . Çocuk Allah'ın, bırakın olduğu yerde kalsın .

You might also like