You are on page 1of 2

5 11.

Sınıf
Türk Dili ve
Edebiyatı
Hikâye - 3

1. - - - -, ananevî Türk mizahını, tarihî meddahların görüş ve 3. Vapur rıhtımdan uzaklaşmaya başlayınca yolcuyu geçir-
anlatış tarzını ve onların yarattıkları tarzda canlı ve mü- meye gelenler, üzerlerinden ağır bir yük kalkmış gibi fe-
balağalı cemiyet tiplerini yeni hayatla ve münevver zekâsı rahladılar: “Çocukcağız Arabistan’da rahat eder.” dediler.
ile birleştirerek meşhur “Meşhedî” tipini yaratmıştır. Meş- Hayırlı bir iş yaptıklarına herkesi inandırmış olanların uy-
hedî’nin Hikâyeleri, Meşhedî ile Devr-i Âlem, Meşhedî durma neşesi ile fakat gönülleri isli, evlerine döndüler. Za-
Aslan Peşinde gibi eserlerini zengin, taklitli bir hiciv ve ten babadan yetim kalan küçük Hasan, anası da ölünce
mizah havası içinde yazmıştır. uzak akrabaları ve konu komşusunun yardımı ile halası-
nın yanına, Filistin’in ücra bir kasabasına gönderiliyordu.
Bu parçada boş bırakılan yere aşağıdakilerden hangi-
si getirilmelidir? Hasan vapurda eğlendi; gırıl gırıl işleyen vinçlere, üstleri
yazılı cankurtaran simitlerine bakarak çok eğlendi. Beş
A) Ahmet Refik yaşındaydı; peltek, şirin konuşmalar ile de güvertede yol-
B) Mahmut Kemal İnal cuları epeyce eğlendirmişti. Fakat vapur, şuraya buraya
C) Ercüment Ekrem Talu uğrayıp bir sürü yolcu bıraktıktan sonra sıcak memle-
ketlere yaklaşınca kendisini bir durgunluk aldı. Kalanlar
D) Fahri Celal Göktulga
bilmediği bir dilden konuşuyorlardı ve ona İstanbul’daki
E) Mahmut Yesari gibi: “Hasan gel, Hasan git.” demiyorlardı, ismi değişir gibi
Ölçme, Değerlendirme ve Sınav Hizmetleri Genel Müdürlüğü

olmuştu, Hassen şekline girmişti. “Taal hun ya Hassen.”


diyorlardı, yanlarına gidiyordu.
2. Nasıl başladı, ne vakit başladı, bilemiyorum. Ama ilk be- Bu parçadan hareketle 1923-1940 dönemi hikâyecili-
lirtiler, dokuz yaşımda iken patlak verdi. ğiyle ilgili aşağıdakilerden hangisine ulaşılamaz?
Misafirlerle bahçede oturuyorduk. Yaşlı bir zat saati sor-
du. Aksi gibi, kimsede saat yoktu. Eniştem içeri, saate A) Sade lisan akımın etkisiyle süsten uzak bir dil kulla-
bakmaya koştu. nılmıştır.
Ben o aralık: “Üçü yirmi üç geçiyor” deyivermiştim. B) Merak unsurunun ön plana alındığı eserler yazılmıştır.
Bu tutturuşa, önce kimse şaşmadı. Boğazda geçen va- C) Gözleme dayanan gerçekçi hikâyeler söz konusudur.
purlara bakıp zamanı bazen dakikası dakikasına kestir- D) Anadolu coğrafyası eserlerde yer alan konulardandır.
mek mümkündür. Görünürde vapur filan olmadığı anlaşı- E) Olaylar, sıralanışı yönünden kronolojik şekilde anlatıl-
lınca gözler fal taşı gibi açıldı: mıştır.
“Peki ama nasıl bildin?”
“Bilmem.” dedim. “Dilimin ucuna geliverdi işte.”
4. Aşağıdaki yapıtlardan hangisi türü bakımından öteki-
Rahmetli halam:
lerden farklıdır?
“Tesadüf a canım.” dedi. “Attı, tuttu işte. Olmaz mı böyle
şeyler?” A) Çıkrıklar Durunca

Öbürküler de: B) Eve Düşen Yıldırım


MEB

‘’Evet.” dediler. “Tesadüf. Ama bu kadar olur yani.” C) Dağa Çıkan Kurt
Bu parçanın ana kahramanı aşağıdakilerin hangisiyle D) Kuvvete Karşı
nitelendirilebilir? E) Mendil Altında

A) Sezgileri güçlü
B) Zeki 5. “Bize ait olduğun günlerdeki gibi kalmanı tüm kalbimizle
C) Çalışkan istiyoruz.” cümlesinin ögelerinin dizilişi aşağıdakilerin
hangisinde verilmiştir?
D) Başarılı
E) Hayalperest A) Belirtili nesne - zarf tümleci - yüklem
B) Dolaylı tümleç - belirtisiz nesne - yüklem
C) Özne - zarf tümleci - belirtili nesne - yüklem
D) Dolaylı tümleç - özne - zarf tümleci - yüklem
E) Zarf tümleci - zarf tümleci - belirtili nesne - yüklem
5 11. Sınıf
Türk Dili ve
Edebiyatı
Hikâye - 3

6. Aşağıdaki parçalardan hangisi hâkim bakış açısıyla 8. Yüzlerce senelik zeytin ağaçlarının arasında uzanan
yazılmıştır? yolda ağır ağır yürüyordum. Zeytinli köyünün havuzlu
kahvesinde bir çay içip, Yüksekoba’nın yolunu sordum.
A) Yusuf, titreyen elleriyle ılgınları araladı. Yarı kapalı, Kahveci: “Hiç oraya varmadım ama bildiğime göre Be-
yumuk yumuk gözlerini, büsbütün küçülterek nehrin yobası’nı geçtikten sonra Kızılkeçili deresi boyunca dağa
iki kıyısını süzdü. Önünde bir bataklık, bulanık suların vuracaksın; patlakların yanına gelince yaylada bir kurşun
ortasına doğru, bir yarımada şeklinde uzanıyordu. atımı gideceksin.”dedi. Ne Beyobası’ndan, ne de patlak-
B) Ben, çok gördüm. Karşı yakaya yüzüp geçerim sanır lardan haberim olmadığı için adamcağızın yüzüne garip
fukara… Gözüne suyun en dar yerini kestirir. Batak- garip bakmış olmalıydım ki, güldü ve ilave etti: “Yabancı
lıktan yürümeye başlar. Yürüdükçe de batar. Çıkayım adamın tek başına gideceği yer değil orası, efendi. Dağ-
diye uğraşır batar; çıkamaz, battıkça batar… larda, ormanlarda yolunu sapıtıverirsin!..”
C) Delikanlı, gözlerini iri iri açmış, babasını dinliyordu. Bu parçayla ilgili aşağıdakilerden hangisi söylene-
Yumrukları sıkılmış, dişleri sıkılmıştı. Güçlükle konuş- mez?
tu: “Ne yapacağız şimdi?..”
D) Yusuf, oğlunun bu sualine omuzlarını silkti. Nehre A) Merak unsuru ön planda tutulmuştur.
doğru bataklıkta ilerlemeye başladı. Oğlu da onun ar- B) Öyküleme ve betimlemeye yer verilmiştir.
Ölçme, Değerlendirme ve Sınav Hizmetleri Genel Müdürlüğü
kasına düştü. Ölü koca öküzün yanına kadar sokuldu- C) Kahraman anlatıcının bakış açısı vardır.
lar. Yusuf, suların sürükleyip getirdiği kocaman ağır bir
D) Diyalog tekniğinden yararlanılmıştır.
ağaç yakaladı.
E) Modernist bir öyküden alınmıştır.
E) Yusuf uzun zaman olduğu yerde, kılını bile kıpırdat-
madan kaldı. Neden sonra oğlu gelip yanına çökünce
kendine geldi. Delikanlı, gözlerini dikmiş babasına ba-
kıyordu. Boğuk bir sesle: “Bulamadım.” dedi.
9. Havalar sertleşir, poyrazlar, lodoslar birbirini kovalar, gü-
nün birinde teşrinlerin sonlarına doğru, ılık, hiç rüzgârsız,
tatlı, sümbüli günlerde, o, en çığırtkan kafes kuşunu nere-
7. Fatma Hanım’ın meserret ve saadetle dolu olan hayatın- den bulursa bulur, mahalle çocuklarını çağırtır; bin tanesi
da bu hadise, mühim bir sarsıntı yapmıştı. Maviş, onun iki yüz elli gram et vermeyen sakaları, isketeleri, serçeleri
en ziyade sevdiği kedisi idi. Artık bundan sonra güzel gökyüzünden birer birer toplardı.
gözlü Maviş’i bir sülün gibi salına salına gezip dolaşama-
Seneler var ki kuşlar gelmiyor. Daha doğrusu ben gö-
yacak mıydı? Zerzevatçıya, fırına gittiği günler, Nazlı’sı,
remiyorum. Güzün o güzel günlerini penceremden gö-
Tekir’i, Fındık’ı, Pamuk’u önünde ardında cesur bir aslan
rür görmez, Konstantin Efendi’nin bulunabileceği sırtları
hatveleriyle kendisine refakat ederlerken bu şen ve mes-
hesaplayarak yollara çıkıyorum. Bir kuş cıvıltısı duysam
rur arkadaşları arasında o, zavallı Maviş, belki en geride,
kanım donuyor, yüreğim atmıyor. Hâlbuki sonbahar yak-
kırık bacağını meşakkatle sürükleye sürükleye mi yürüye-

mayan güneşi, durgun maviliği, bol yeşili ile kuşlarla bera-


cekti?.. Fatma Hanım bunları düşündükçe derin ıstıraplar
MEB

ber olunca, insana sulh, şiir, şair, musiki, mesut insanlarla


duyuyor ve müteessir oluyordu. Gününün birkaç saati-
dolu anlaşmış, açsız, hırssız bir dünya düşündürüyor. Her
ni kedisine hasretmişti. Ona kantaron yağları, havacıva
memlekette kıra çıkan her insan, kuş sesleriyle böyle dü-
merhemleri vesair kendi bildiği, komşulardan öğrendiği
şünecektir. Konstantin Efendi mani oluyor. Her memleket-
bütün ilaçları yapıyor ve onun yarasını tedaviye uğraşı-
te kaç tane Konstantin Efendi var kim bilir?
yordu. Filhakika yapılan tedavi iyi netice veriyor, yara ya-
vaş yavaş kapanıyordu. Bu parça ile ilgili,
Bu parçayla ilgili aşağıdakilerden hangisi söylene- I. Doğa sevgisi konusu işlenmiştir.
mez? II. Gözlemci anlatıcı bakış açısı vardır.
A) Hayvan sevgisi konusu işlenmiştir. III. İyilik-kötülük çatışmasına yer verilmiştir.
B) İlahi bakış açısı ile yazılmıştır. IV. Birden fazla duyuya hitap eden ayrıntılar vardır.
C) Zaman ve mekân belirgindir. yargılarından hangileri doğrudur?
D) Yabancı kökenli kelimeler vardır.
A) I ve II B) I ve III C) II ve IV
E) Benzetmelerden yararlanılmıştır.
D) I, III ve IV E) II, III ve IV

You might also like