You are on page 1of 67

ANNE BABA BİZ SUÇLUYUZ!

2017 – İstanbul   

Derleyen Öztürk Aydın


Felsefe yolda olmak demektir. Düşünmek, insan olmanın başlangıcıdır.    Karl Theodor Jaspers

İÇİNDEKİLER

Çocuk ve Çocuklarımız

Eğer çocuk, Ann Landers Sözleri: (1918-2002)

İslam Öğretisinde Çocuk

Ailede Yahudilik eğitimi! (Miryam ANJEL)

Ateizm ne değildir?

Şükür vaazı

Geleçekte Çözüm Nedir?

Bilge Çocuk ve Eğitimi

Devlet Sistem Üzerine

Sorular?

Şiirler   

Çocuk ve Çocuklarımız
 Annelerle babalar çocuklarının onları yetiştirmesine ne zaman fırsat verecekler? David Cooper

 Vatanı korumak çocukları korumakla başlar… Mustafa Kemal Atatürk

 Çocukları her türlü istismardan korumak devletin en asli görevidir. Mustafa Kemal Atatürk

 Çocuklar geleceğimizin güvencesi, yaşama sevincimizdir. Bugünün çocuğunu, yarının büyüğü olarak
yetiştirmek hepimizin insanlık görevidir. Mustafa Kemal Atatürk

 Din konusunda insanlar büyük çocuklardır. Jean Meslier

 Bütün çocuklar tanrıtanımazdır. Jean Meslier

 Dini düşüncelerin başlangıcı, genellikle vahşi milletlerin henüz çocukluk halinde bulunduğu
dönemdir. Jean Meslier   

 Çocuklarını ancak mutsuz etmek için dünyaya getiren bir kimseye, sevecen, cömert ve adil bir baba
denilebilir mi? Jean Meslier

 Çocuklarımız benim yaşadığım çocukluğu yaşamasınlar. Aziz Nesin

 Öyle bir ölsem, Öyle bir ölsem ki çocuklar Size hiç ölüm kalmasa.. Aziz Nesin

 Bırak olmasın mezar taşımız, bir okul bahçesine gömsünler bizi çocuklar koşsun üzerimizde.. Aziz
Nesin

 Çelişkiyi görmek lazım. Neden çocuklarımızı Amerika'ya, Avrupa'ya gönderiyoruz madem böyledir
de? Oradan öğrenebilecekler diye gönderiyoruz. Başka yok, bizde hiçbir şey yok çünkü. Bizde, yalnız
Türkiye'de değil, bizim gibi ülkelerde hiçbir şey yok, hiç. Canımızı kurtarmak için ilaçlar,
hastalığımızdaki ilaçlar, hepsi onların; ameliyat, hepsi onların. Aziz Nesin

 Bütün çocuklar ateisttir, tanrı fikri onlarda yoktur. Baron d'Holbach Çocuklar öldürülmesin şeker de
yiyebilsinler. Nazım Hikmet

 Dinleyin, duyduğunuz çakalların ulumasıdır. Safları sıklaştırın çocuklar,bu kavga faşizme karşı, bu
kavga hürriyet kavgasıdır. Nazım Hikmet

 Tüm insanlar eşittir, çünkü onlar Toprak Ananın çocuklarıdır. Erich Fromm

 Neden toplum her yaştan yetişkinin eğitiminden değil de sadece çocukların eğitiminden kendisini
sorumlu hissediyor ? Erich Fromm

 Yalnızca büyüyüp, otoriteye bağımlı ve otoriteden korkan çocuklar olmaya bir son verirsek kendi
varlığımız üzerine düşünmeye cesaret edebiliriz... Erich Fromm

 Aynı evrende yaşamamalı cellatlar ve çocuklar; Ya ölmeli cellatlar, ya da hiç doğmamalı çocuklar. Che
Guevara

 Doğmayın çocuklar! İnsanlığın kuruş kuruş satıldığı bu dünyada doğmayın!... Che Guevara

 Her şey çocuklara daha mutlu bir dünya bırakabilmek içindi. Che Guevara

 Tutucu din, sayısız masum, iyi niyetli ve hevesli genç beyne yönelik bilimsel öğretimi yıkmanın
tutkusuyla hareket eder. Tutucu olmayan, ?duyarlı' din bunu yapmıyor olabilir. Ancak, çok küçük
yaşlardaki çocuklara sorgusuz sadakatin bir erdem olduğunu öğreterek dünyayı tutucular için güvenli
bir yer haline getirir. Richard Dawkins

 Çocuklara 'sorgusuz' inancın bir erdem olduğunu öğretmek, onları gelecekteki cihat yada haςlı
seferlerine potansiyel bir ölümcül silah olarak büyütülmesi iςin hazır hale getirmek demektir. Richard
Dawkins

 Çocuğunun askerde ölmesini istemeyenlere "karakteri bozuk kişiler" diyor. Kim diyor bunu, kendi
çocuklarını askere bile göndermeyen biri. Fatih Mehmet Maçoğlu

 Bütün diktatörlerin 3 ortak özelliği vardır:   

1-Hepsi hırsızdır

2-Hiçbiri iktidarını bırakmak istemez

3-Hepsi halkını ve çocukları katleder. Fatih Mehmet Maçoğlu

 Doğmayın çocuklar ! İnsanlığın kuruş kuruş satıldığı bu dünyada doğmayın. Yılmaz Güney

 Tam uyuyacaksınız bir çığlık sesi... Çocuğunuz ağlıyor. Ne mutlu size ki o hayatta. Dünyanın başka bir
yerinde şu an çocuklar ölüyor. Farid Farjad

 İnsanlar genellikle nankör, değişken, ikiyüzlü, tehlikeden kaçan, çıkarlarında hasistirler. Kendilerine
iyilik yaptıkça sizinle olurlar. Onlara ihtiyacınız olmadığı zaman kanlarını, mallarını, canlarını,
çocuklarını size adarlar. Fakat tehlike baş gösterince herkes ortadan kaybolur. Niccolo Machiavelli
 Çocuklarımıza bırakabileceğimiz, dayanıklı bir miras var; biri kökler, diğeri ise kanatlar. Stephen Covey

 İtaatsizliği cezalandırmak ve özgürlüğü disiplin altına almak için, aile geleneği, kadınları aşağılayan,
çocuklara yalan söylemeyi öğreten ve korku hastalığını yayan bir terör kültürünü sürdürmektedir.
İnsan haklarının evde başlaması gerekir. Eduardo Galeano

 Çocukların çocuk olma hakları her geçen gün daha fazla reddediliyor.. Eduardo Galeano

 Dünya zengin çocuklara para muamelesi yapıyor, paranın davrandığı gibi davranmayı öğrensinler
diye.. Eduardo Galeano

 Dünya yoksul çocuklara çöp muamelesi yapıyor, çöpe dönüşsünler diye.. Eduardo Galeano

Çocuk eğitimi nerede başlar nerede biter?


Filozofların aydınlatamadığı toplumlar kölelikten kurtulamazlar. Eğer eğitim olacaksa çocuklara düşünmeyi ve
soru sorar hale getirip birakmak yeterlidir. Bu günü hiç olmayan, yarınlara ertelenen çocuklardan özür
dilemek lazım, Şimdisini yaşamayan nesil yarınlarınız mı olacak? Siz onları hayatın dışına ittiniz. Anne baba ve
devlet asıl siz suçlusunuz! Yapılan yanlış: Anne baba ve devlet, kendi yanlışlarını doğru diye çocuklara
dayatması bir şekilde onlara benimsetmesidir. Bu asıl olması gereken orjin bireyi bozmaktır. Oysa her çocuk
bir gelecek değildir. Çocuk şimdi vardır ve yaşar. Yarınlara çocuklarını erteleyenler onların şimdisini calan
hırsızlardır. Çocukdan al haberi diyoruz ya Çocukdan al eğtimi ondan öğren bir çok şeyi onların sana yer
vermesini bekleme sen onlara yer ver onların senin elini öpmesini bekleme sen onların elini öp, Çocuklar
kaset gibidirler alırlar onlardan ögrenmesinide bilmek gerekir. O sadece boş bir kaset değilki siz büyükler
onları doldurasınız. Çocuklara hep soruyorlar büyüyünce ne olacaksın anne baba para göz, para canlısı
oldukları için, onun şu cevabı vermesini şiddetle arzu ederler. "Doktor olacağım" sözü, hep bunu demelerini
arzu eder ve beklerler. Oysa çocuğa şunu da dedirte bilmeliyiz. Büyünce çocuk olacağım. "İçimizdeki
çocuğun" olmadığında, büyümemiş ama büyük rolu yapanlara bakarsak "yaptıkları ortada" kaos, kargaşa,
şiddet, cinayet, savaş, ve kötülük, hırs, arzulara teslimiyet, lükse düşkünlük gözlemliyebiliriz. Kapitalist sistem
hep buna odaklı işler. Yapılan dizilere bakmak yeterlidir. Verilen Haberlere bakmak yeterlidir. Bunun kötü
sonuçlarını görürsünüz. Her şey size sizi yansıtır size ayna tutar anlatır. İyi okumak gözlem yapmak yeterlidir.
Düşünerek oku degerlendir sadece izleme görmeyide ögren sadece duyma işitmeyide ögren. Anlamak için
dinlemek, düşünmek gerekir!

HER DÖNEM !

Türkiyede çocukların bugünü hiç olmadı.

ONLARIN YAŞAMLARI, YARINLARA ERTELENDİ.

Anları olmadı!

Genelde insanların korkuları:

Bazı insanlar ölümden,

Bazı insanlar yanlızlıktan,

Bazı insanlar aç kalmaktan,

Bazı insanlar da en kötüsü düşünmekten korkarlar...   


Eğer çocuk, Ann Landers Sözleri: (1918-2002)

 Çocuğunuzu başarılı bir yetişkin yapacak olan onun için yaptıklarınız değildir. Ona kendisi için ne
yapacağını öğretmiş olmanızdır. Ann Landers

 Kimse kendi terinde boğulmadı. Ann Landers

 Fakir zengin olmak; zengin mutlu olmak; bekar evli olmak ve evli de ölmek ister. Ann Landers

 Bizde iki yuvarlak organ var; biri oturmak diğeri düşünmek için. Başarınız, hangisini daha fazla
kullanacağınıza bağlıdır. Ann Landers

 Boşanmalar, evin tüm odalarına kıyasla en çok yatak odasında başlıyor. Ann Landers

 Fırsatlar, genellikle sıkı çalışma kılığına bürünmüştür. O yüzden, pek çok insan onları tanıyamaz. Ann
Landers

 Eğer bütün insanlık için faydalı olacağını düşündüğüm tek bir tavsiyede bulunmam istenseydi,
tavsiyem şu olurdu, problemleri hayatın bir parçası olarak kabul edin. Karşınıza çıktıkları zaman
başınızı dik tutun, doğruca gözünün içine bakarak şöyle deyin: Ben senden daha büyük olacağım.
Beni yenemezsin!. Ann Landers   

 EĞER bir çocuk sevgi içinde yaşarsa, sevmeyi öğrenir. Ann Landers

 EĞER bir çocuk cesaret ve heyecana değer verilen bir çevrede yaşarsa, kendine güvenmeyi öğrenir.
Ann Landers

 EĞER bir çocuk övmeyi bilen insanlarla beraber yaşarsa, başkalarını da takdir etmeyi öğrenir. Ann
Landers

 EĞER bir çocuk dürüst hareket eden insanlar içinde yaşarsa, adaletin ne olduğunu öğrenir. Ann
Landers

 EĞER bir çocuk sözlerine güvenilir insanların içinde yaşarsa, gerçeğin ne olduğunu öğrenir. Ann
Landers

 Eğer bir çocuk açık kalpli, güleryüzlü ve anlayışlı insanların arasında yaşarsa, dünyanın gerçekten
yaşamaya değer güzel bir yer olduğunu öğrenir. Ann Landers
 EĞER bir çocuk kendisini adam yerine koyan bir çevrede yaşarsa, hayatta erişmek için çalışmaya
değer bir amacı olmasını öğrenir. Ann Landers

 EĞER bir çocuk kavga ve gürültü içinde yaşarsa, kavgacılık öğrenir. Ann Landers

 EĞER bir çocuk korku içinde yaşarsa, korkmayı öğrenir. Ann Landers

 EĞER bir çocuk kıskançlık içinde yaşarsa, nefret etmeyi öğrenir. Ann Landers

 EĞER bir çocuk daima ona acıyan insanlarla beraber yaşarsa, kendini zavallı hissetmeyi öğrenir. Ann
Landers EĞER bir çocuk kavga ve gürültü içinde yaşarsa, kavgacılık öğrenir.

 EĞER bir çocuk korku içinde yaşarsa, korkmayı öğrenir.

 EĞER bir çocuk daima ona acıyan insanlarla beraber yaşarsa, kendini zavallı hissetmeyi öğrenir.

 EĞER bir çocuk kıskançlık içinde yaşarsa, nefret etmeyi öğrenir.

 EĞER bir çocuk cesaret ve heyecana değer verilen bir çevrede yaşarsa, kendine güvenmeyi öğrenir.

 EĞER bir çocuk övmeyi bilen insanlarla beraber yaşarsa, başkalarını da takdir etmeyi öğrenir. EĞER bir
çocuk sevgi içinde yaşarsa, sevmeyi öğrenir.

 EĞER bir çocuk kendisini adam yerine koyan bir çevrede yaşarsa, hayatta erişmek için çalışmaya
değer bir amacı olmasını öğrenir.

 EĞER bir çocuk dürüst hareket eden insanlar içinde yaşarsa, adaletin ne olduğunu öğrenir.

 EĞER bir çocuk sözlerine güvenilir insanların içinde yaşarsa, gerçeğin ne olduğunu öğrenir.

 EĞER bir çocuk açık kalpli, güleryüzlü ve anlayışlı insanların arasında yaşarsa, dünyanın gerçekten
yaşamaya değer güzel bir yer olduğunu öğrenir. Ann Landers

İslam Öğretisinde Çocuk


Din eğitimi Verilmeli midir ? Yoksa kişilerin terçihlerine mi birakılmalıdır.? Din zorla verilmez, bu yalanı
dayatmaktır! Din kurgusunu devlet eliyle vermek, onları kendisine tapırtmaktır. Bu işte asıl tanrılık budur!
Dinler ilahi kutsal denilerek gizli birer mafya yapılarıdır. Amacı sömürü insanlığı yok etmektir. Teröristlik
buralardan çıkar, artık dinlerin tamamı kaldırılması gerekir insanlığın huzur bula bilmesinin tek ve yagane şartı
budur. Bu halledilmeden hiç bir şey öncelikli değildir. Aksi halde insanlık can akıl mal sağlık vicdan akıl
kaybetmeye mahkumdur. Ve bunun acısını çekecektir. Size ne verdi? Durmadan cami yapmak tapınaklar inşa
etmektir. Bu ilkellikten kurtulmak lazım .. Bu dünyada aşılması gereken ilk ve öncelikli bir sorundur çünkü
öldürmeye odaklı insanlığı yok eden bir virüstün!   
                                           

 Filozoflar hiç din görevlisi öldürmemiştir, oysa din görevlileri çok fazla filozof öldürmüştür.

Denis Diderot           

(Hepiniz, bir sürünün çobanı gibisiniz. Çoban sürüsünü koruduğu gibi, siz de evinizde ve emriniz altında
olanları Cehennemden korumalısınız! Onlara müslümanlığı öğretmezseniz, mesul olursunuz.)

[Müslim]    (Kendinizi ve aile efradınızı Cehennem ateşinden koruyun!) [Tahrim 6]   

Bakara Sûresinin 178 . Ayetinde   

Ey iman edenler! Öldürülenler hakkında size kısas farz kılındı. Hüre karşı hür, köleye karşı köle, kadına karşı
kadın kısas edilir. Ancak öldüren kimse, kardeşi (öldürülenin vârisi, velisi) tarafından affedilirse, aklın ve dinin
gereklerine uygun yol izlemek ve güzellikle diyet ödemek gerekir. Bu, Rabbinizden bir hafifletme ve rahmettir.
Bundan sonra tecavüzde bulunana elem dolu bir azap vardır.       

Bakara Sûresinin 191 . Ayetinde


Onları nerede yakalarsanız öldürün. Sizi çıkardıkları yerden (Mekke’den) siz de onları çıkarın. Zulüm ve baskı
adam öldürmekten daha ağırdır. Yalnız, Mescid-i Haram yanında, onlar sizinle savaşmadıkça, siz de onlarla
savaşmayın. Sizinle savaşırlarsa (siz de onlarla savaşın) onları öldürün. Kâfirlerin cezası böyledir.           

Bakara Sûresinin 251 . Ayetinde

Derken, Allah’ın izniyle onları bozguna uğrattılar. Davud, Câlût’u öldürdü. Allah ona (Davud’a) hükümdarlık ve
hikmet verdi ve ona dilediğini öğretti. Eğer Allah’ın; insanların bir kısmıyla diğerlerini savması olmasaydı,
yeryüzü bozulurdu. Ancak Allah, bütün âlemlere karşı lütuf sahibidir.           

Bakara Sûresinin 253 . Ayetinde

İşte peygamberler! Biz onların bir kısmını bir kısmına üstün kıldık. İçlerinden, Allah’ın konuştukları vardır. Bir
kısmının da derecelerini yükseltmiştir. Meryemoğlu İsa’ya ise açık deliller verdik ve onu Ruhu’l-Kudüs
(Cebrail) ile destekledik. Eğer Allah dileseydi, bunların arkasından gelen (millet)ler, kendilerine apaçık deliller
geldikten sonra, birbirlerini öldürmezlerdi. Fakat ayrılığa düştüler. Onlardan inananlar da vardı, inkar edenler
de. Yine Allah dileseydi, birbirlerini öldürmezlerdi. Lakin Allah dilediğini yapar.           

Nisâ Sûresinin 74 . Ayetinde

O halde, dünya hayatını ahiret hayatı karşılığında satanlar Allah yolunda savaşsınlar. Kim Allah yolunda savaşır
da öldürülür veya galip gelirse, biz ona büyük bir mükafat vereceğiz.           

Nisâ Sûresinin 89 . Ayetinde

Arzu ettiler ki kendilerinin küfre saptıkları gibi siz de sapasınız da beraber olasınız. Bu sebeple, onlar Allah
yolunda hicret edinceye kadar içlerinden dost edinmeyin. Eğer bundan yüz çevirirlerse onları yakalayın ve
bulduğunuz yerde öldürün. Onlardan ne bir dost edinin, ne de bir yardımcı.           

Nisâ Sûresinin 91 . Ayetinde

Diğer bir takım kimselerin de hem sizden emin olmak, hem de kavimlerinden emin olmak istediklerini
göreceksin. Bunlar küfre her döndürüldüklerinde ona atılırlar. Eğer bunlar sizden uzak durmazlar, sizinle barış
içinde yaşamak istemezler, ellerini savaştan çekmezlerse, onları yakalayın ve onları nerede bulursanız
öldürün. İşte bunlara karşı size apaçık bir yetki verdik.           

Mâide Sûresinin 33 . Ayetinde

Allah’a ve Resûlüne savaş açanların ve yeryüzünde bozgunculuk çıkarmaya çalışanların cezası; ancak
öldürülmeleri, yahut asılmaları veya ellerinin ve ayaklarının çaprazlama kesilmesi, yahut o yerden
sürülmeleridir. Bu cezalar onlar için dünyadaki bir rezilliktir. Ahirette de onlara büyük bir azap vardır.           

Tevbe Sûresinin 5 . Ayetinde

Haram aylar çıkınca bu Allah’a ortak koşanları artık bulduğunuz yerde öldürün, onları yakalayıp hapsedin ve
her gözetleme yerine oturup onları gözetleyin. Eğer tövbe ederler, namazı kılıp zekâtı da verirlerse,
kendilerini serbest bırakın. Şüphesiz Allah çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir.           

Tevbe Sûresinin 12 . Ayetinde

Eğer antlaşmalarından sonra yeminlerini bozup dininize dil uzatırlarsa, küfrün ele başlarıyla savaşın (öldürün).
Çünkü onlar yeminlerine riâyet etmeyen kimselerdir. Umulur ki, vazgeçerler.           
Tevbe Sûresinin 111 . Ayetinde

Şüphesiz Allah, mü’minlerden canlarını ve mallarını, kendilerine vereceği cennet karşılığında satın almıştır.
Artık, onlar Allah yolunda savaşırlar, öldürürler ve ölürler. Allah bunu Tevrat’ta, İncil’de ve Kur’an’da kesin
olarak va’detmiştir. Kimdir sözünü Allah’tan daha iyi yerine getiren? O halde, yapmış olduğunuz bu
alışverişten dolayı sevinin. İşte asıl bu büyük başarıdır.           

Ahzâb Sûresinin 60,61 . Ayetinde

Andolsun, eğer münafıklar, kalplerinde bir hastalık bulunanlar ve Medine’de kötü haberler yayıp ortalığı
karıştıranlar (tuttukları yoldan) vazgeçmezlerse, elbette seni onların üzerine gitmeye teşvik edeceğiz. Onlar
da (bundan sonra) orada lanete uğramış kimseler olarak seninle pek az süre komşu kalacaklardır. Nerede
bulunurlarsa, yakalanırlar ve yaman bir şekilde öldürülürler.   

Şüpheden uzak, soru sormayan, sorgulamayan, içe kapanık, korkutulan, sindirilmiş, erteleyen, beklentileri
olan, hayal kurmayı dahi suç telakki eden, dövülmeyi eğitimin bir parçası sayan, doğal ve özür olmayan, hayali
dost düşmanlar zihinlere ekilen, robotik kafada itaatkar, boyun eğen, diz çöken, ezik, doğmalarla zihinleri
doldurulan, uyuşuk ve tenbel, saldırgan, vicdansız ve acımasız, ölümü kutsayan, gerekirse öldürmeyi normal
gösteren, öldükten sonra hurilere kavuşaçağına inandırılmış, bağlı ve bağımlı, zihin altı tıpkı anne babasının
çöplüğüymüş gibi yetişen çocuklar yaratılmakdadır. Tornadan çıkartılırcasına, yotulmuş, evcilleştirilmiş
bireyler üretilir, ezberci taklidci, kişiliksiz, karekteri olmayan, sorumluklardan uzak, bilinçsiz, akılını
kullanmayan, mantığını kullanmayan, bilime ve bilim insanlarına saygısı olmayan hatta onları düşman gibi
gören, ötekisi olan, ayıran bölen, düşman varmış gibi sürekli korkutulan, nefret üzerinde aşılanmış olan,
yaşadığı çağa ayak uyduramayan, kuralları inancı adına tanımayan, toplumlara düşman, birer makina gibi
yetiştirilen çocuklar,         

Böylesi yetişmiş toplumlara bir bakmak yeterlidir.

Savaş eksik olmaz kan sürekli akar.


Bunun tek nedeni bu yanlış ögretidir. Çağın gerisinde kalmış insanı insan olmakdan çıkaran, hastalıklı illetli,
sorunlu yapan, bu öğretilerdir adına kutsal kılıfı giyidirilmiş ilkel çağa hitap etmeyen gelişime kapalı zihni
körelten aklı örten, düşünmeyi dışlayan, soru sordutmayan, bir din dedikleri arap kültürünün yayılması ve
zorla korkutularak kabul ettirmek dayatmak suretiyle geniş kitlelere, dernekler, vakıflar, kurankursları, imam
hatiler, adı altında faliyet sürdüren, toplumlara yığın yığın sorun birakan, üretmeyen, sömüren, kolaycı,
hazırcı, tenbel yetiştirilmiş ve o boyuta taşınmış kalabalıkların sürüleşmesi sonucu dünya adeta cehenneme
çevrilmiş vaziyettedir...!         

Dini var ama vicdanı yok ,

Dini var ama aklı yok,

Dini var ama ahlakı yok,

Dini var ama düşünmekten uzak,   

Dini var ama zorba ve bekçilik yapan,

Dini var ama taklidci,

Dini var ama yeniliklere kapalı,

Dini var ama yobaz, saldırgan,   

Dini var ama erdemsiz, öldürmeyi görev sanan,

Dini var ama henüz insan olamayan bir sürü oluşturulmuş yada kasıtlı kurgulanmış bir ögretiler
manzumesidir.

Konuyu uzun uzun anlatmaya gerek yok kısaca böylesi bir toplum sorun mudur?

Sorunları çözer mi?

Çözüm üretir mi?   


Çözümsüzlüğün ana kaynağını mı oluşturur.?

İnsanlığa katma değeri nedir bunların? 1400 yıldır kavga veren, bir virüs gibi halkların yakasını birakmayan, içi
boş, anlamsız, manasız, ve mantıksız, "şeylerin" zihinleri kör etmesinden başka ne olabilir...?

İnsanlık artık soyut şeylerden nefret eder hale gelmiştir. Dinin yalan olduğunu masal olduğunu, kurgu insan
üretimi birer dokdirin, ideolojiler olduğunu, biliyor öğreniyor, uzaklaşıyorlar. Haklı olarak...   

Aksi mümkün mü? Denenmiş görülmüş, çözüm yerine sorun yaratan bir sistem çökmeye mahkumdur.    Hatta
suçlu ilan edilim yok edilmesi de gerekir verdiği zararlar göz önünde bulundurmak suretiyle bunu görmek için
çok bilge olmak gerekmiyor. Yaşayanlar yaşadı gördü. Öldürmeye odaklı bir toplum faydalı mıdır? Size huzur
mutluluk sevinç mi getirdi? Hayır

Peki bu iyi olabilir mi? Haa birileri için iyi gözükebilir. Kim onlar? Bu işin tıçaretini yapan, buradan beslenen,
çalışmayan din tacirleri tenbel yönetmeye odaklı bir takım kurnaz kişilerdir. Bunlar korkuyu kalkan bilirler
geniş halk kitlerlerini baskı yoluyla doğmalarıyla korkutur. Adeta kendilerini tanrı gibi sunar itaat beklerler . O
sürü bu adamları çoktan tanrılatırmış vaziyetedirler zaten. Dokululmaz olurlar. Sucu rahat işlerler hukuk alt
üst olmuştur. Orada mafya çete vardır. Dalet yoksa düzen bitmiştir. Yoktur. Güçlülerin kuralından eşitlik adalet
aranmaz o şeytanın taa kendisi olmuştur. Toplumların bu zorbadan kurtulması şarttır. Aksi halde acı çekerler
sürekli kan kaybederler zamanlarına ömürlerine çocuklarına yazık ederler!!! Durum kısaca yanlış olan bu...   

Doğal olma, yani normal olup aklını vicdanını kullanmaya gelir mantıklı olmak, bu her insanda var olan
ögelerdir tek seçenek bunları kapatan "korku duvarını" cesaretle aşmak ve "normale dönmek" basit hepsini
zihninden kus, at çıkart... Kendin ol.   
Uzun uzun çözüm önerilerine gerekte yoktur. Doğmalar ile yetişmiş anne baba çocuklarınıda kendileri gibi
yaparlar bu o çocuklara yapılmış en büyük zulumdür haksızlıktır. Bu eğitim değildir orjini bozmaktır.
Kirtletmektir, Olmayan şeyleri ona giyidirmek suretiyle onu adeta bir robota makinaya dönüştürmek eğitim
olabilir mi? Toplumlar bunu mahkum etmelidir. Doğal ve normal olan çocuklar özgür kendine güvenen
üretken olur. Aklını kullanır düşünür ve savaştan değil, barıştan yana olurlar. Ve faydalı olurlar zararlı olmazlar.
Bu Devlet içinde millet içinde canlılar doğa içinde gerekli ve faydalı olurlar. Olması gereken budur. Dünyanın
huzuru güvenliği için insanların normal olması gerekiyor arınmış ideolojilerden ve dinlerden arınmış aşmış
bilinçe ulaşmış bireylerden oluşan bir dünya hayal edin orası cennete döner suç yok polis askeri yok her insan
kendi vicdanına dönmüş düşünen bilinçli bir toplum bu toplum nasıl ne zaman oluşur demeyin! Hemen ilk
okullarda düşünmeyi öğreten felsfeyi verin kısa zamanda halk dönüşür. Aydınlanma hareketini ileri götüren
ülkeler güclü olanlardır aynı zamanda. Geri kalan ülkeler ise felsefeyi dışlayan düşünmeyi yok sayan savaşan
Ortadoğudur. Sürekli cehennemi yaşarlar Neden inandıkları cennet için!!! Çocuklarınızı bozmayın yeter. Soru
sorar hale getirin birakın. kendi korkularınızı onlara giyidirmeyin. Atması hem zaman alıyor hemde zaman
kaybı hemde o çucuklara yazık oluyor. Burada çocukların değil asıl suçlu yetişmemiş yetişkinlerdedir.
Büyümüş ama adam olamamış büyüklerdedir. Yeniliklere açık olmak, düşünceden artık korkmamak gerekir.
Düşünen insan faydalıdır. Düşünmeyen insan henüz insan olma evrimini gecirmemiş olgunlaşmamış
denilebilir. Kim ister evladının bir ölüm makinası olmasını? Hiç kimse aklı başında hiç kimse... O zaman bilgiye
önem veren bir toplum şart filozoflara kulak veren bir nesil şart, onları aşağılayan küçümseyen toplumlar
kıbirli, kaba cahil, zorba, kendini bilmez, vicdanın dışına çıkmış ukala, sınır tanımayan, ölçüsüz, kuralsız,   
saldırgan, dinlemeyen, anlamayan, cahil sürü oluşur çıkar.

Hepimiz bu gün ondan şıkayetci değilmiyiz?     


Sorun bizde hepimizde o zaman kendinden başla ben anlıyor muyum? Ben düşünüyor muyum? Ben vicdanlı
mıyım? Ben kendimi buldum mu? Ben aklımı kullanıyor muyum? Ben mantığımı kullanıyor muyum? soruların
cevabını vicdanım veriyor mu veriyorsa onunla kontak kuruyorsun demektir. O yargılamayı içinde yap çözüm
içide dışarıda arama... Kendi içinde cennetin de zihinsel bakışının değişmesi sonucu burada kuracağın düşe
çıkmayla mümkündür. Cennet gidilen yer değildir bulunduğun haldir yaşadığın durumdur ... Cehnnemde öyle
ya o yabu. Biri yoksa diğeri yerini alır. Sıkıntı veren ne varsa senin cehennemindir. Olumsuzluklar hepsi. Mutlu
eden ne varsa senin cennetindir. Dünyadadır insan yaşarken buna ulaşmak mümkündür. Bunu bu dünyada
kuramazsanız Dünya yaşanmaz bir cehenneme dönüşmesi kaçınılmazıdır. Her insan ayırmaksızın, kendi içinde
ki cennetine girebilir mi? Bunun yolu var mıdır? Bu nasıl olacak? Bu soruların cevabı yukarıda satırlarda kısaca
geçti. Huzur ve esenlikler.

Korku
 "Dinler, çoğunluğun korkusu ve azınlığın kurnazlığı üzerine kuruludur." Marie-Henri Beyle Stendhal

 Cehalet korkuya, korku kine, kin şiddete yol açar. Denklem budur. Mıchael Moore     
Ailede Yahudilik eğitimi! (Miryam ANJEL)
Yahudi anne-babaların çoğu, çocuklarının din değerlerini bilmesini, geleneklerini sürdürmesini, Yahudi
kimliğine önem vermesini ister. Ancak, Yahudi kimliğinin benimsenmesi, değerlerinin öğretilmesi yolunda en
büyük rol yine aileye düşer Gençlik - Eğitim                                                                                       
Uzun yıllardır ailelerle çalışıyorum. Ailelere ‘Nasıl bir çocuk yetiştirmek istiyorsunuz?’ diye sorduğumda
aldığım cevapları sizinle paylaşmak isterim:   

“Çocuğum sağlıklı, dürüst, kendiyle barışık olsun. Kendine güvensin ve çevresinde güvenilir olsun. Saygılı,
çalışkan, başarılı ve sorumluluk sahibi olsun. Çevresiyle iyi iletişim kursun, kendini düzgün bir şekilde ifade
edebilsin. Çevresine karşı duyarlı ve faydalı olsun. Kendi ayakları üzerinde durabilsin, doğru kararlar
verebilsin. İyi arkadaşları ve iyi bir eşi olsun.” Yahudi anne-babalara aynı soruyu sorduğumda, yukarıda verilen
yanıtlara eklenen yeni dilekler var: “Çocuğum dinini öğrensin, bilsin, Yahudi kimliğine önem versin. Gelenek-
göreneklerimizi yerine getirsin. Cemaatten arkadaşları olsun. Kendi dininden bir eş seçsin. Toplumda saygın
bir yeri olsun. İyi bir işi olsun. Hayırlı evlat olsun.” Yahudi bir anne tarafından dünyaya gelen çocuk doğal
olarak Yahudi’dir. Ancak bu kimliğini benimsemesi ve dinini, geleneklerini, Yahudilik değerlerini öğrenmesi
için ailenin çok büyük çaba göstermesi gerekir. Her türlü eğitimde olduğu gibi, yaparak-yaşayarak ve model
olarak öğretmek, sadece anlatarak öğretmekten daha etkilidir. Söz konusu değerlerimiz olunca, işler daha da
zorlaşıyor. Değerlerimiz, yaşamımıza yön veren, bize yol gösteren pusulalardır. Örneğin, sağlık, başarı, sevgi-
saygı değeri gibi. Değerlerimizi belirleyen faktörler arasında aile, inanç, duygular, tutumlar, amaçlar, kültür,
ilgi alanları, arkadaş grupları ve geniş toplumu sayabiliriz. Değerlerimizi ilk olarak anne-babalarımızdan
öğreniriz. Hiçbir yerde yazmaz ancak biz yaşayarak, pek de fark etmeden onları kişiliğimize, yaşantımıza
katarız. Örneğin, sağlık değerini bir çocuğa öğretebilmek için, anne-babanın sağlığa önem vermeleri, sağlıklı
yaşamaya özen göstermeleri gerekir. Çocuğa sadece sağlığın ne kadar önemli olduğunu anlatmak veya
okutmak yeterli değildir. Soyut bir kavram olan değeri davranışa dönüştürmek, yani somutlaştırmak gerekir.
Sağlığın çok önemli olduğunu söyleyen bir anne-baba sağlıksız besleniyorsa, beden ve ruh sağlıklarını ihmal
ediyorlarsa, bilinçsiz ilaç kullanıyorlarsa, çocuk çelişkili mesaj almış olur. O evde söylenen ve yapılan birbirine
ters düşmektedir. O halde çocuğun yaşantısına sağlık değerini doğru bir şekilde katmasını bekleyemeyiz. Aynı
şekilde dürüstlük değerini çocuğuna kazandırmak isteyen bir ailede anne-baba yalan söylüyorlarsa, çocuk bu
değeri benimsemeyecek, yalan söyleyerek bazı işlerini halletmeyi tercih edebilecektir.   

YAHUDİLİK DEĞERLERİ
Tora Yahudilik değerlerini bize öğreten bir kılavuzdur. Yahudilik değerlerine bir göz atalım. Tora, hupa ve
maasim tovim başlıkları altında aslında evrensel olan birçok değer yatmaktadır.    Tora dinimizi, tarihimizi,
kimliğimizi merak etmek, öğrenmek, uygulamak, Tanrı sevgisi ve korkusu gibi değerlerin üzerinde durur.
Hupa, sevgi, aşk, yuva kurmak, çoğalmak, sevgi-saygı, sadakat, birlikte yaşam gibi değerlere işaret eder.
Maasim tovim, yani ahlâklı yaşam başlığı altında ise, sedaka, gemilut hasadim ve tikun olam değerlerini
görüyoruz. Sedaka, ihtiyacı olana verme, adil olma, sorumluluk alma davranışlarına işaret eder. Gemilut
hasadim, yardım için gönüllü olma, hasta ziyareti, ihtiyaç sahibiyle iletişim, yasta olanı teselli etme,
misafirperverlik, okumayı öğretme, işsiz olana iş verme, ağaç dikme, evsiz olana ev verme, hayvanları acı
çekmekten kurtarma gibi davranışları içerir. Tikun olam, ise doğayı koruma, adil olarak insanlığı sayma, sevme
ve koruma, dünyayı iyileştirme yolunda üstüne düşeni yapma görevlerini kapsar. Gördüğümüz gibi Yahudilik
değerleri aslında tüm insanlığa yol gösteren ve kolayca davranışa dönüştürülerek, aktarılabilecek değerlerdir.
Değerlerimizi çocuklarımıza aktarırken, öğretirken kullanabileceğimiz yöntemler model olmak, fırsat eğitimi,
anılarımızı aktarmak ve kutsal anlara yer açmaktır. Evimizi dinimizin sembolleriyle, objelerle donatıp, onları
kullanmayı öğretebiliriz; Şabat mumlarını annenin çocuğuyla birlikte yakması gibi. Mutfağımızda kendi
kültürümüzün yemeklerini, dini kurallara uygun olarak pişirirken çocuğumuzu da sürece katabiliriz.
Yahudilikle ilgili çocuğun yaşına uygun kitaplar, filmler, oyunlar, tablolar yoluyla onda öğrenme merakını
uyandırabiliriz. Dindaşlarımızla sürekli iletişim içinde bulunmak, sinagoga, dernek faaliyetlerine gitmek,
cemaatte görev almak, ailece çıktığımız seyahatlerde sinagog veya Yahudi mahallelerini ziyaret etmek,
dindaşlarla iletişime geçmek, bir şabat akşamında oranın cemaatine katılmak, okul ve yaz kampı
seçimlerimizde Yahudilik öğelerini göz önünde bulundurmak, İbranice eğitimine önem vermek hem
çocuklarımıza model olmak açısından bizim, hem de birlikte gerçekleştirebileceğimiz etkinlikler arasında.   
Bunun yanı sıra çocuğumuza yaşına uygun, anlaşılabilir, kısa ve net bilgiler aktarmak da neyi niçin yaptığımız
konusunda çocuğumuzun sağlam bir temeli olacaktır. Bütün bunları yapabilmek için öncelikle anne-babanın
kendi Yahudilik değerlerini ve bunları nasıl davranışa geçirdiklerini gözden geçirmeleri gerekir. Aslında çocuk
sahibi olmanın böyle bir avantajı var. Onları en iyi şekilde yetiştirmek amacıyla önce biz öğrenmeli,
bilgilerimizi uygulamalarla pekiştirmeli, sadece anlatan değil, yapan, uygulayan, yaşayan ve yaşatan kişiler
olmalıyız. Bu aslında çok zorlu ve emek isteyen bir süreç. Ama inanıyorum ki bir anne-babanın çocuğuna en
iyi aktarabileceği değerler, içselleştirip hayatına geçirdiği, öncelik verdiği, farkında olduğu, kabul ettiği,
savunduğu, vazgeçmediği değerleridir.

Miryam ANJEL / Uzman Psikolojik Danışman ANALİZ:


Yer yer mantıklı şeyler olsada ... Yahudilere göre “kendilerinden olmayan” kendi dinlerinden olmayan tüm
insanlığı, kurban, kan ve tehdit olarak görürler.Tıpkı müslümanların onları ve dışladıklarını gördükleri gibi .
Dinlerin özü bu şekildedir. Düşman yaratır korkutur. Yalan söyler aldatır sömürür. Kanlı ticarettir...   

 “Çocuğum sağlıklı, dürüst, kendiyle barışık olsun. Kendine güvensin ve çevresinde güvenilir olsun.
Saygılı, çalışkan, başarılı ve sorumluluk sahibi olsun. Çevresiyle iyi iletişim kursun, kendini düzgün bir
şekilde ifade edebilsin. Çevresine karşı duyarlı ve faydalı olsun. Kendi ayakları üzerinde durabilsin,
doğru kararlar verebilsin. İyi arkadaşları ve iyi bir eşi olsun.”

Yine bu Öğretide "dine" dayandırıldığı için bozuyor, doğalı, normalı, yok ediyor. Düşman bundan da çıkar,
ötekisi olur. çatışmacı olur...!! Dinler özü itibariyle savaşı, ölümü, kanı, korkuyu, barındırır orada doğallık
özgürlük yoktur. Sıkıntı vardır korku vardır. Korkunun olduğu yerlerde " AKIL TUTULMASI" var demektir.!   
Barış yoktur ötekinin düşmanın yaratıldığı yerlerde hayali dostlarıda var demektir. Bunların aşılması gerekir ki
dünyada cenneti kurabilelim... Hepsi ne getirdi gördük yaşadık denendiler. Savaş vahşet kan silah çatışma
öteki düşman vs vs. Artık yeni düşüncelere ihtiyaç var üst insanlara ihtiyaç var . Dinlerin tamamı sorunlu ve
illetli kavgalı bunları hepsini çöpe atmanın zamanı çoktan geldi geçiyor bile... Yahudilerin kan bağı bulunan
kimselerle evlenmeleri yasaktır. buna göre bir kimse anne babasıyla, babasının karısıyla, kız kardeşiyle,
torunlarıyla, halasıyla, teyzesiyle, amcasıyla, amcasının karısıyla, geliniyle, kayın validesiyle, iki kız kardeşle
aynı anda evlenemez. ölen kardeşin karısıyla evlenmek ise bir gelenek olarak devam eder. yine yahudiler,
yabancı din mensuplarıyla evlenmezler. çok kadınla evlilik ise meşru ve yaygın bir gelenek halindedir.

Eğitimi bu metine dayadıran bir toplum nasıl olur siz karar verin:
“Sen benim topuzum cenk silahımsın. seninle milletleri kıracağım ülkeleri helak edeceğim ve seninle erkeği
ve kadını kıracağım ve seninle kocamış adamı ve genci kıracağım; ve seninle genç adamı ve ere varmamış kızı
kıracağım; ve seninle çobanı ve sürüsünü kıracağım; ve seninle çiftçiyi ve çiftini kıracağım; ve seninle valiyi ve
kaymakamı kıracağım. (yeremya 51/20-23)”   

“yakalananın bedeni delik deşik edilecek. ele geçen kılıçtan geçirilecek. yavruları gözleri önünde parçalanacak
evleri yağmalanacak kadınlarının ırzına geçilecek.(işaya: 15-16)” “hem yiğidi hem kızı. emzikteki çocukla ak
saçlı adamı, dışarıdan kılıç ve içeriden dehşet telef edecek. hasımlarından öç alacağım ve benden nefret
edenlere ödeyeceğim. (tesniye 32/25)”   

“onları tamamen yok edeceksin onlarla ahdetmeyeceksin onlara acımayacaksın. (tesniye: 7/1-3)”    “ve yayları
gençleri yere çalacak ve rahmin semeresine acımayacaklar gözleri çocukları esirgemeyecek. (işaya: 13/15-
18)”   

“mülklerini alacağımız milletlerin yüksek dağlar üzerinde ve tepeler üzerinde ve her yeşil ağaç altında
ilahlarına ibadet ettikleri bütün yerleri mutlaka harap edeceksiniz.(tesniye: 11/23-25)”   

yukarıda da belirttiğim gibi, kendilerinden olmayanın neye inanıyorsa inansın yaşama hakkı yok.    “onları
kasaplık koyunlar gibi ayır ve öldürme günü için onları hazırla.”(tevrat. yeremya bölümü. 12/3.)”       

“et yeyin ve kan için yiğitlerin etini yiyeceksiniz ve dünya beylerinin kanını içeceksiniz. sarhoş oluncaya kadar
kan içeceksiniz.(tevrat hezekiel bölümü 39/18-19.)”     

“yahudi olmayanların hayatı bile yahudilerin mülkü iken (yani onlar yahudilerin kölesi iken) o ecnebilerin
malları nasıl yahudilerin olmaz? yani onların malları hertürlü hilelerle alınabilir. (hakikat-ul yehud sahife-18.)” 

“senin önüne bir yahudi ile bir ecnebi herhangi bir hususta davalı olarak gelirlerse imkan bulduğunda o
yahudiyi bu davada kazançlı çıkar.(hakikat-ul yehud sahife-19.)”     

�ve allahın rabbin sana teslim edeceği bütün halkları bitireceksin ve gözlerin onlara acımayacak?. o şehrin
ahalisini mutlaka kılıçtan geçireceksin, onu ve onda olan her şeyi, ve hayvanlarını tamamen yok edeceksin

.� (tesniye 7/16; 13/15)     


�parlayan kılıcımı bileyip yargılamak için elime alınca, düşmanlarımdan öç alacağım, benden nefret
edenlere karşılığını vereceğim. oklarımı kanla sarhoş edeceğim. kılıcım öldürülenlerin ve tutsakların kanıyla,
düşman önderlerinin başlarıyla ve etle beslenecek.

� (tesniye 32:41-42)             

Ateizm ne değildir?

Belki de ateizmin ne olduğundan çok, biraz da ne olmadığına değinmemiz gerek. Yanlış anlamaların ve
geçersiz kabullerin önüne geçebilmek için. Ateizmin ne olduğu tanımından bellidir. Ateizm, teist iddiaların
reddidir. Teizmin Tanrı’sına ve dolayısıyla bununla bağlantılı diğer iddialarına inanmamaktır.
Jean Meslier sözleri:
 Allah ve din hakkında her yerde var olan çeşitli ve çelişkili fikirler kanıtlar ki, Allah ve din,
hayalgücünün ham hayallerinden başka bir şey değildir.   

 İnsanın varlığı hiçbir şekilde Allah’ın varlığını kanıtlamaz.

 Ne Allah insan için yapılmıştır ne insan Allah için.   

 Evrenin düzeni de bir Allah’ın varlığını kanıtlamaz .   

 İnsanların yakarışları Allah’ın yönetiminden hoşnut olmadıklarını kanıtlar. Allah’ın varlığı hakkında
Kanaat edinmek mümkün değildir.   

 Allah’ın varlığı kanıtlanmamıştır “Allah bir ruhtur” demek, hiçbir şey söylememek, hiçbir anlam ifade
etmemektir.   

 Allah sevilebilir mi, ya da Allah’ı sevmeli mi, ya da sevmemeli mi?   

 Dünyada Allah’ın nimet ve ihsanından başka bir şey görmemek ve bu dünyanın özellikle insan için
yaratılmış olduğuna inanmak budalalıktır.   

 Allahsızlığın toplumun bütün bağlarını parçaladığı doğru değildir.   

 Bu sözde Allah lütfü dünyayı iyileştirmekten çok bozmakla meşgul ve insanın dostu olmaktan çok
düşmanıdır.   

 Allah’ın bir kez insanlara görünmüş, onlarla konuşmuş olduğunun kanıtı nerede?   

 Allah bir kuruntudur ve ona verilen sıfatlar birbirini ortadan kaldırır ve birbirini yıkıma uğratırlar. Bir
Allah’ı varsaymak, ahlaka gerekli değildir.   

 Bir Allah’a inanmak gereksizdir en doğrusu onu hiç düşünmemektir. Allah’ın lütfü denilen şey boş bir
kelimeden ibarettir.   

 Allah’a tapmak bir mevhuma tapmaktır.   


 Allah’a inanmak otomatik bir çocukluk hastalığıdır.   

 Bütün dinler hoşgörüsüzdür, vicdan özgürlüğünü kabul etmez ve dolayısıyla iyiliğin ve güzelliğin
yıkıcısıdır.   

 Bütün dinler dipsiz cehalet, hurafe, kan dökücülük abideleridir ve yeni dinler yeniden gençleşmiş eski
deliliklerdir.   

 Bütün dinler, çeşitli dinlerin taraftarlarının birbirine karşıt ve tümü aynı ölçüde akıldışı ve abes
inanışlarıyla gülünç hale getirilmiştir.   

 Dini geleneklerin tümünde ahmaklık ya da barbarlık ziyafeti vardır.   

 Gerçek din ile en karanlık en alçakça hurafeler arasında bir fark yoktur.   

 Her din, çelişkileri sır aracıyla birleştirmek için hayal edilmiş bir sistemden başka bir şey değildir. Din,
ahlakı felce uğratır.   

 Ahlak ve erdem için din hiç gerekli değildir. Din, safdillik üzerine kurulmuştur.   

 Şeytan da dinler gibi rahipleri zengin etmek için icat edilmiştir . Her din bir saçmalıktır.   

 Her din tahakküm isteğinden doğmuştur.   

 Her dine esas hizmet veren şey, kuşkulu şeylerin en kuşkulu olanıdır. Din aracılığıyla, şarlatanlar,
insanların deliliklerinden yararlanırlar. Din, cahilleri mucizeyle kandırır.   

 Bütün dini ilkeler hep hayalidir.   

 Her dinin temeli olan bir Allah’ın varlığı daha kanıtlanmamıştır.   

 Dinin gereksizliğini kanıtlayan şey, anlaşılmasının olanaksız olmasıdır.   

 Bir dini görüş ne kadar eski ve genel olursa, o kadar kuşkulu ve güvenilmezdir. Dinin ne kadar aykırı ve
kötü olduğu ne kadar tekrar edilse ve kanıtlansa azdır. Din pandora kutusudur ve bu uğursuz kutu
açılmıştır.   

 Eski ve yeni dinler, soyut kuruntularını ve gülünç ayinlerini hep birbirlerinden almıştır.   

 Yalnız tek bir hak dini olduğunu öğretmek bir saçmalıktır ve milletlerde bir karışıklık nedenidir. Din,
kan dökücülüğü meşrulaştırarak acımasızlık dizginini gevşetir ve ilahi amaçlar için gerekli olabileceğini
öğreterek cinayeti mubah kılar. Din ve dinin metafizik ahlakı kavimler için kötüdür ve insanın
doğasına zıttır.   

 Şeref ve haysiyet duygusu, ihtirasları zapt etmek ve kısıtlamak için, dinden daha sağlam ve daha
güçlü bir dizgindir.     

 Dini ilkelerin tek hedefi, hükümdarların zorbalıklarını güçlendirmek ve milletleri bunlara kurban
etmektir.    İhtiraslara karşı din en zayıf engeldir.   

 Baskı yönetimi için, dinin himayesi, halkın elem ve galeyanına karşı zayıf bir kuşatmadır. Ahmak ve
barbar büyükler olmasaydı din olmazdı.   
 Tarih bize öğretir ki, bütün dinler, milletlerin cehaletlerinin yardımıyla, utanmaksızın tanrısallık
tarafından gönderildiklerini söyleyen, Adamlar tarafından tesis edilmiştir.   

 İnsanın doğası bozuk değildir; bunun tersini iddia eden bir ahlak insan için değildir. Doğa olayları,
doğal nedenlerle açıklanır.   

 Her varlık maddenin bağrından çıkmıştır.   

 Güneşe tapmak, bir ruha tapmaktan daha az akla aykırıdır. Görenekle geçerek yerleşmiş batıl bir
inanıştır.    Dünya yaratılmamıştır ve madde kendi kendine hareket eder . Yaratılışın konusu ve amacı
insan türüdür demek saçmadır.   

 Evrenin oluşumundaki amacın insanın mutluluğu olduğu doğru değildir. Hayır, dünya zeki bir varlık
tarafından yönetilmez.   

 İyilikler ve kötülükler doğanın zorunlu nedenleri ve eserleridir.   

 Bu hayatın zorluklarına karşı dini tesellilerin boşluğu bir cennet bir ahret umudu hayaldir, İlahiyatçı
Allah’ını insanlığın eksiklerinden kurtarmaya boşuna çalışıyor:   

 İlahiyat, açık bir çelişkiler zincirinden başka bir şey değildir .   

 İlahiyat, ancak, Allah’ına güçlülük hakkı, yani bütün haklara tecavüz hakkı vererek ya da insanlara
ahmakça bir itaat emrederek, Allah tarafından izin verilen kötülüğü ve adaletsizlikleri haklı gösterir   

 İncil’de “yehova”ya atfedilen sürekli kurtarma ve imhalar hep zalim ve barbar bir tanrı gerektiren
tuhaf ve gülünç uydurmalardır. İncil’in ahlakı uygulama yeteneğinden yoksundur.

 İzleyicilerinin ilahı hazreti İsa hakkında günahların affı dini inancı, rahiplerin çıkarı için icat edilmiştir.
Rahipler için altın madeni olan “günah çıkarma” ayini, ahlakın gerçek ilkelerini yıkmıştır.   

 Hıristiyanlık, her din gibi, en çok dayanağı olduğu zorbalığı vaat ederek yayılmıştır.   

 Çocuklarını ancak mutsuz etmek için dünyaya getiren bir kimseye, sevecen, cömert ve adil bir baba
denilebilir mi?   

 İnsanla hayvanları karşılaştırma dünyada zorbalardan daha iğrenç hayvan yoktur.   

 Ruh nedir? Kimsenin bundan haberi yoktur. Bir ruhun varlığı saçma bir varsayımdır Ölmez bir ruhun
varlığı daha saçma bir varsayımdır. Apaçıktır ki, insan tümüyle ölür yani insanın ölümü tam ve
kesindir.   

 Soyut bir ruh zeki olamaz ve bir ilahi zekâya tapmak ham bir hayaldir. Bir ruh-Allah, irade kullanamaz
ve icrada bulunamaz.   

 Ruhaniyet bir ham hayaldir.   

 İnsan iradesi bir ham hayaldir.   

 Materyalizmin insan türü için onur bozucu olduğu doğru değildir.   

 Bu dünyanın zulüm ve sefaletlerinin başka bir âlemde (ahrette) onarılacağı, boş bir inanç, abes bir
varsayımdır   
 Ahret hayatı dini inanışı, ancak halkın saflığı aracılığıyla bunu sömürenler için yararlıdır. Ahret hayatı
inanışının avutuculuğu gerçeğe aykırıdır. Ahret hayatını varsaymak, insan için ne avutucudur ne de
ahlaka gereklidir.   

 Sezgi, kökleşmiş bir alışkanlık eseridir.   

 Ruhban heyetinin üstün ihtirasları ve cinayetleri ruhban heyeti, sözde Allahlarının ve dinin
yardımıyladır ki, ihtiraslarım tatmin etmişler ve cinayetlerini işlemişlerdir.   

 Hiçbir şey mucizelerin doğruluğunu kanıtlamaz.   

 İman akılla uzlaştırılamaz, birleştirilemez ve akıl imandan üstündür.İmanı aklın yerine koymak
isteyenlerin şarlatanlıkları ne kadar saçma ve gülünçtür. İman yalnızca zayıf, bilgisiz ya da tembel
ruhlarda kök salar. Akıl, insanı din yokluğuna ve ateizme sevk eder, çünkü din saçmadır ve rahiplerin
Allahı kötü ve korkunçtur.   

 Kendisi hakkında en çok belirsiz olduğu söylenen şeye, kanıtsız söz üzerine inanmak gerektiği nasıl
iddia edilir?   

 Kültler ağır ve milletlerin çoğunluğu için yıkımdır.   

 Bir tanrıtanımaz iyi hareket etmek, tavır ve davranışlarında iyi ve dürüst olmak için, bir sofudan daha 
çok nedenlere sahiptir.     

 Tanrının yaratma gücü ya da tanrının lütfü denilen şeye minnettar olmamız gerektiği doğru değildir.
Tanrıların tümünün kaynağı vahşettir.   

 Pek çok görüldüğü gibi, ateist bir kral, dindar ve çok adi bir kraldan üstündür.   

 Çıkar duygusuyla hareket edenler inanmayanlar değil, inançlı geçinen rahipler ve her dinden
meslektaşlarıdır.   

 Batıl fikirlerin ömrü sınırlıdır ve gerçek, akıl ve hakkaniyet üzerine kurulmayan hiçbir saltanat kalıcı
değildir.   

 “Teizm”i, yani Allahçılığı ve sofuları ortaya çıkaran, korkudur. İnsan ne sofu doğar ne dinci.   

 Gurur, büyüklenme ve kalp bozukluğu, Allahsızlardan ve inanmayanlardan çok, sofularda, hocalarda,


hahamlarda bulunur.   

 Sofu bir hükümdar bir ülke için bir beladır.   

 Bizzat teolojinin ilkelerine göre, insan tek bir an bile özgür değildir.

 Teolojinin Allah’ına verdiği bütün nitelik yine teolojinin Allah’ta varsaydığı içeriğe aykırıdır.

 Teoloji felsefeyi hep gerçek yolundan çevirmiştir.   

 Cehennemin icat edilmesi, kötülüğe engel olamayacak ölçüde saçmadır.

 Cehennemin sürekli ceza ve eziyet inancını icat etmekle, ilahiyatçılar, Allahlarından, tiksinilecek ve
insanların en kötüsünden daha kötü, ahlak bozucu, amaçsız ve yalnızca keyfi için zalim bir zorba
yapmışlardır.   
 Felsefe aracılığıyla edinilen ahlak erdem için yeterlidir.   

 Dinin yerine felsefe geçseydi, evrende ne kadar mutlu ve büyük devrimler gerçekleşirdi.         

Turan Dursun Sözleri: (1934-1990)


 Rahat yaşamak uğruna gerçeği mezara mı götüreyim; halka gerçeği anlatmak uğruna ölümü mü göze
alayım? Turan Dursun   

 Karanlıkla savaşılırken ışık gereklidir. Dinin, imanın üzerine gidilirken de. Turan Dursun

 İnsan, özgür olduğu sürece insandır. Turan Dursun   

 Hiç bir düşünce düzeni öldürülmeyi hak etmez, din inanca dayalı örgütlü şiddettir. Turan Dursun

 Bir şeyin insanlık dışı olması, İslamcının umurunda değildir. Elverir ki ‘İslam dışı’ olmasın. Turan Dursun

 Daha özgür bir dünyanın kurulabilmesi için de tabuların yıkılması gerekli. Her türlü tabu yıkılmalı. En
başta da dinlerden, inançlardan kaynağını alan tabular. Turan Dursun

 Dinler neyi yitirtmiştir? Bana göre dinler insana gözyaşı getirmiştir, ölümler getirmiştir. İslam da bunların
arasındadır.    Turan Dursun   

 Akıl ve bilim, aydınlık kesimdedir. Din, imansa karanlık kesimde. Aklın, bilimin ölçüleri bellidir. Gözlem
vardır, deney vardır, nesnellik vardır. Yolu ışıklandıran da bunlar. Din ve imanda ise bunlar yoktur. Turan
Dursun Müslümanlarca kafir görülen Şaman Türklerinin Talkan ve Curcan şehirlerinde kadın-erkek, yaşlı-
çocuk yaklaşık 80.000' inin kılıçtan geçirildi. Turan Dursun   

 Yeryüzündeki dinler içinde, Yahudilik ve İslâm, yaşamın her alanına el uzatmıştır. İnsanlara, 'Benim
kurallarıma göre yaşayacaksınız' der! Turan Dursun   

 Hıristiyanlığın kökeninin mistik, pagan kültlere dayandığını, özellikle bir pagan dini olan Mitraizm'den
etkilenilerek inanç temellerinin oluşturuldu. Turan Dursun   

 Tevrat'da çok sayıda vahşet ve katliam emirleri ile kin, nefret ve intikam ifadeleri bulundu. Turan Dursun
 İslâm'ın da içinde bulunduğu hiçbir din, 'gericilik'ten ve 'gerici akımlar'dan kendini kurtaramaz. Neden ki
'din', 'gerilik'le, 'gerici akımlar'la iç içedir. Öyle olmak zorundadır. Özü, evrene ve insana bakışı bunu
gerektirir. Turan Dursun   

 Atatürk' ün cenaze namazı camide kılınmadı. Turan Dursun Hiç bir Osmanlı padişahı hacca gitmedi.

 Turan Dursun   

 Muhammed'in, Aişe 6 yaşında iken onunla evlendi 9 yaşına geldiğinde ise gerdeğe girdi. Turan Dursun
Kur'an'da Nisa Suresi 11. ve 12. ayetlerindeki miras dağıtım hesabında matematik hatası oldu. Turan
Dursun Laik kafa, özgür kafa; özgür düşünür. Düşündüğünü de özgürce ortaya koyar, öyle olması gerekir.
Özgür dünyada olması gereken budur. Turan Dursun   

 Daha güzel bir dünyanın, daha özgürlükçü bir dünya olmadan gerçekleşemeyeceği açık. Turan Dursun   

 laik ve özgür düşünen insan... 'din kutsallıkları'nın çerçevesine sokulamaz. Bunu yapma yolundaki 'din
terörü' karşısında korkmadan, yılmadan yeterince savaşım verilmelidir artık. Turan Dursun   

 Çıkarları din karanlığı üstüne kurulu olanlar, bu karanlıktan türlü biçimde yararlananlar, tüm karanlık
böcekleri benden korksunlar. Turan Dursun   

 Kur'an Allah sözüyse Kur'an'daki kölelik niye? Niye insanların bir kesimine 'sen kölesin', 'tamam olur,
kölelik de olur' denmiş? Madem Allah'tır köleliği kaldırmalıydı, kimine köle kimine özgür dememeliydi..
Turan Dursun

 Hud Suresi'nin 2. ayetini "Ben O'nun tarafından gönderilmiş bir uyarıcı ve müjdeciyim" diye yazdıran
Muhammed böylece büyük bir gaf yaptı. Turan Dursun   

 Hendek Savaşı' nda müşriklerle işbirliği yaptığı için Kureyza'lı yüzlerce Yahudi erkeğin Muhammed'in emri
ile boyunlarının kesildiğini, karıları ve çocukları ise köle edildimiştir. Turan Dursun   

 Kıble, önceleri Kabe iken, hicretten sonra Kudüs'e çevrildi, sonra yeniden Kabe'ye çevrildi. Turan Dursun
Muhammed'in babasının adı olan Abdullah'ın, Arapçada "Allahın Kulu" anlamına gelir. Al-lah' ın, İslam
öncesi inanışta Al-Lat, Al-Uzzat ve Al-Menat adlı tanrıçaların babası oldu. Turan Dursun Muhammed'in
sünnet olduğuna dair sağlam İslami kaynakları olmadı. Turan Dursun   

 Bedir Savaşı'nın, Şam'dan dönmekte olan müşriklere ait bir ticaret kervanını yağmalamak isteyen
Müslümanlar tarafından çıkarıldı. Turan Dursun   

 Muhammed öldüğü sırada Kuran'ın henüz kitap haline getirilmediğini, ayetlerinin dağınık vaziyette
bulundu. Turan Dursun   

 İslam inancında yer alan sırat köprüsünün, eski İran dini Zerdüştlük'deki Şinvat köprüsü inancından
esinlendi. Zerdüştlük tek tanrılı bir din. Turan Dursun   

 Muhammed'in mezarının bulunduğu Mescid-i Nebevi' nin 1256 ve 1481 yıllarında iki kez yandı. Turan
Dursun Müslümanların, allahın evi olarak kabul ettiği Kabe'nin, tarihi kayıtlara göre çoğu zaman sel
nedeniyle, bazen ise savaşlarda en az onbeş kez yerle bir oldu. Turan Dursun   
 Küfür de, 'tehdit' de yüreksizliğin, tükenmişliğin ürünüdür. Ve boşunadır. 'tabu'lar üzerine gidiş sürecek,
şimdiye dek 'yalan'larla örtülegelmiş, karanlıklarda -güçlülerin yararına- saklanagelmiş ne denli 'mesail-i
müstetire (gizli-saklı din konuları) var. Turan Dursun   

 Tarihte nice kişiler, değerli insanlar bu 'öldürün' fetvalarıyla can vermişlerdir. 'Sünnet Ehli'nin 'dört
mezhebi'nde de, Humeyni'nin Şii mezhebinde de bir kimse 'dinden dönmüş' (ridde) ya da bu eğilimi
göstermişse 'öldürülmesi'ne fetva verilir. Dünya, hele 'uygar dünya' bu 'fetva'lara göre yönetilemez...
Turan Dursun   

 Ne imzalı, ne imzasız yalanları beni yıldırabilecektir. Korksunlar elimdeki ışıktan. Bir mum ışığının bile koca
bir oda karanlığını nasıl parçaladığını anımsasınlar. Binlerce yıllık ilkelliklerin, yalanlarla örülüp piyasalara
sürdüğü imanın, kafalardaki, duygulardaki zincirlerinin elbette ki bir gün sonu gelecektir. Turan Dursun   

 İnsan aklı ve bilimin tüm boyutlarıyla geçerli olduğu bir dünyanın kurulması için bu tür çabalar, su kadar,
hava kadar gereklidir. Ve şu da unutulmamalı ki, bunun, korkulagelen, ürkülegelen 'izm'lerle de hiçbir
ilgisi yoktur. Turan Dursun       

 Bilcümle İslâmcılar! İyice bilin! Bilin ve unutmayın ki ben, yüzyılların doğurduğu bir 'ölüm'üm! İslâm'ın,
tüm dinlerin, tabuların, sonuçları bugün ve yarın görülecek. Turan Dursun   

 On vaizi dinsizleştirdim. Ama hiçbiri söylemiyor. Çıkıp vaaz verdiklerinde şaşırıyorum. Aklıma söyledikleri
geliyor. Tekirdağ'da bir imam,hatim indiriyormuş. Parayı az vermişler. Başlamış Arapça sövüp saymaya:
'Topunuzun da...' diye. Herkes de ne anlasın, 'Amin' deyip duruyormuş. Turan Dursun   

 Türkiye Cumhuriyeti'nde 'laik yasa'lar kabul edilmiştir. Mahmut Esat Bozkurt, Medenî Kanun'un
gerekçesinde bunu çok açık bir dille anlatır. Bundan ödün vermemek gerekir. Verildiği zaman işin içinden
çıkılmaz. Mollanın biri kalkar; 'din hükümleri'ni, 'Kur'an hükümleri'ni gösterip uyulmasını ister.
Uymayanları da din adına cezalandırmaya yeltenir. Ülke sınırlarını bile umursamazlıktan gelir... Turan
Dursun   

 Herkes okumalı Kur'an'ı. Özellikle de 'İslâm'ı akıl, mantık dini' sayanlar. Kur'an iyi okunduğu zaman,
Atatürk'ün İslâm Şeriâtı'nı niçin kaldırdığı daha iyi anlaşılır. Kur'an 'okunmalı', ama başka kitaplar da
okunmalı. 'Tevrat' da, 'İncil' de... Bunlar okunduğu zaman hem bunlardaki birer 'efsane ürünü inançlar',
hem de Kur'an'ın içeriğinin çok büyük bir kesiminin kaynağı belli olur. Turan Dursun   

 Özgürlükleri bağlayan her türlü zincir kırılmalı, en başta da kafalardaki 'iman zinciri'. İman zincirine bağlı
düşünce sabittir, değişmezdir. Bu ise doğanın değişken yapısına terstir. Zincirli zihin gelişme gösteremez;
değişmelere, gelişmelere ayak uyduramaz. Dünyamızdaki her türlü olumlu gelişme, dinin ve imanınki
başta olmak üzere, tabuların zincirinden kurtulabildiği, yol bulabildiği ölçüde gerçekleşebilmiştir. İnsan
aklı, bilim, teknoloji, insan hakları alanında ulaşılan noktalar, bu yoldaki adımların ürünleridir. Turan
Dursun   

 Din; en ilkel inanç ve düşünce dünyasının egemen olduğu çağlardan, sayılamayacak ölçüde 'gerilik'ler,
'gerici akımlar' sürükleyip getirmiş ve bunları gücü, yaygınlığı oranında kurumlaştırıp benimsetmiştir
inanırlarına. Her biri bir 'gerilik kanalizasyonu'dur. Bunlardan, 'çağdaşlık' çıkarma çabasının boşuna bir
çaba olduğu, bir sürü örneğiyle görülmüştür. Atatürk bunun bilincinde olduğu için bu yola gitmemiştir.
'Eski bir giysiyi yamayıp yamayıp giyme ya da giydirme' yerine yeni gövde için yepyeni ve çağın gereğine
uygun bir giysi biçme ve giydirme yoluna gitmiştir. Atatürk devrimlerinin çağdaşlığının anlamı ve
doğrultusu budur. Hele 'Yahudilik' ve 'İslâm' gibi dinleri çağdaşlaştırmanın hiç olabilirliği yoktur. Bu dinler
'kutsal kitapları'yla, dünya yönetimlerine: '-Siz elinizi çekin, ben yöneteceğim! Benim yasalarıma
uyacaksınız!' demektedir. Hele İslâm dini; 'Tanrı'nın indirdikleriyle hükmetmeyenlerin, kâfir, zalim ve fâsık
olduklarını' çok açık biçimde duyurmaktadır (Bkz. Kur'an, Mâide Suresi, ayet 44, 45, 47). Turan Dursun   

 Ülkemizde 'aydın' çevre, büyük çapta bir aymazlık içinde. Pis politika ve çıkarlar da bu aymazlığı
koyulaştırıyor. Kimi aydınlar, şeriât düzenini getirme yolundaki girişimlere, laikliğin kaldırılmasına olanak
sağlanmasını 'demokratlığın gereği' sayıyor. Laiklik kaldırılmış olsa başlarına neler gelebileceğini
düşünmüyorlar. Bilmiyorlar ki, şeriât yalnızca bir 'inanç işi' değildir; şeriât, binlerce yıllık ilkelliklerin
kaynağı olduğu gibi, cinayetlerin, terörün, işkencenin de kaynağıdır. İnsan haklarından vazgeçilmedikçe bu
korkunç düzenin yolu açılamaz. Aydın çevre, yazık ki bunu kavramış görünmüyor. İlhan Arsel'e yazdığı 15
Aralık 1988 tarihli mektubundan. Bkz. Turan Dursun, İlhan Arsel'e Mektuplar, Kaynak Yayınları, 2. Basım,
Aralık 1999, s. 42     

İlhan Arsel sözleri: (1920-2010)


 Şeriât demek, insan denilen varlığın içindeki insanlık sevgisini yok eden sistem demektir. İlhan Arsel
Sınırsız şekilde gelişmeye müsait bir insan beyni olduğu sürece, gericilik daima ezilecektir. İlhan Arsel
Unutmayalım ki şeriatçının başlıca özelliği kurnazlıktır. İlhan Arsel

 'İslâm uygarlığı' Eski Yunan'ın bilim kaynaklarının etkisiyle oluşmuş bir şeydir. İlhan Arsel   

 Bilir ki, Arap bile kendi tarihini İslâmiyetle değil, fakat İslâm öncesi dönemler itibariyle başlatmayı
gurur edinir. İlhan Arsel   
 Kabedeki Kara Taşa Hacer El Esvede dokunmak, onu öpüp okşamak, arapların eski putperestlik
döneminden kalma ve batıl inanç niteliğinde olan gelenekleridir. İlhan Arsel   

 Ne yazık ki Diyanet, insanlarımızı akıl yoluyla değil fakat ‘hurafeler’ ve ‘şeytanlar’ ilmiyle eğiterek
beyinsiz hale getirmeyi kendisine görev edinmiş gibidir. İlhan Arsel   

 Şu muhakkak ki, biz Türkler, şeriat bataklığına saplandıktan bu yana özellikle iki güzel niteliğimizi
yitirmişizdir ki, bunlardan biri "akılcılık" ve diğeri de "kadına saygı"dır. İlhan Arsel   

 İnsan aklı, Kuran gibi tutarsızlıklarla ve aklı dışlamalarla dolu bir kitabın Tanrı'dan gelmiş
olamayacağını anlayacak güçtedir. İlhan Arsel   

 Müslüman Arab bile müslüman olmayan, yani Hıristiyan Arab'ı kendinden kabul eder de bizim din
yobazımız Türk'ü ancak “şeriâtçı” ise makbul, değilse “kâfir” telâkki etme çabasındadır. İlhan Arsel
Din adamı insanlarımızı acımasızlık, katı yüreklilik örnekleriyle yetiştirir. İlhan Arsel   

 Türkiyede ki; şeriâtçı yazarlar aynı şekilde Türk'ün yaşam sorunlarının ele alınmasında Türk'e özgü
değer ölçüsünü değil, fakat Arab'a özgü İslâmî ölçüleri göz önünde tutarlar. İlhan Arsel   

 Esasen bizde ki gericiler, Arap çevrelerin de etkisi ve itişi ve maddî yardımlarıyla kendi öz ülkelerinde
âdeta Arap Şeyhlerinin birer ajanı gibi hareketle Atatürk sevgisini bu ülkeden yok etmenin çabası
içerisindedirler. İlhan Arsel Atatürk'ün getirdiği şey AKIL REHBERLİĞİ yoludur; o, bu yoldan kişilere ve
topluma, müspet eğitim yolu ile gelişmiş akıl sayesinde yeryüzü mutluluklarını sağlama formülünü
vermiştir. İlhan Arsel   

 Yüzlerce yıl süren medrese eğitiminin nasırlaştırdığı "hazırcılıktan" ve "taklitçilikten" sıyrılmayı ilk kez
Atatürk ile, onun getirdiği akılcı eğitim ile öğrenir olmuşuzdur. İlhan Arsel   

 Gerici mihrakların Üniversite çevreleriyle, profesör unvanını taşıyan kişilerle işbirliği yaparcasına
karşıma dikilmeleri, yalan ve iftira yöntemleriyle saldırıya geçmeleri beni o ölçüde üzmüştür... İlhan
Arsel   

 Batı dünyası ‘dini duygularını rencide etme’ endişesini yenebildiği ve dini, peygamberleri eleştirip
yerebildiği içindir ki akıl çağına yönelmiş ve İslam dünyası bunu yapamadığı içindir ki geriliklere,
ilkelliklere gömülmüştür. İlhan Arsel       

 Arap'taki Atatürk düşmanlığı, Atatürk'ün 'Millet egemenliği' ve 'Layik Cumhuriyet' amaçlarına


yönelmiş davranışlarının oluşmaya başlamasıyla kendisini duyurtmuştur. Türkiye Cumhuriyeti'nin
kuruluş tarihinden bugüne gelinceye kadar bu düşmanlığı sürdürmekte Arap özel bir itina
göstermiştir. İlhan Arsel   

 Din adamının düşmanlığı sadece Türk'e karşı değil fakat Türk ile ilgili ne varsa ona karşı olmuştur:
Türk'ün giyimi, kuşamı, yemesi, içmesi, gezmesi, eğlenmesi, sevmesi, düşünmesi, inanması ve saire...
yani yaşantılarının her noktası din adamı geçinenlerin o ilkel, o bedevî ölçülerine göre ayarlanmıştır.
Tıpkı bugün de yapılmak istendiği gibi.. İlhan Arsel   

 Şunu artık iyice bilmemiz gerekir ki, bu köhne zihniyeti terk etmedikçe ve aklın vahye üstünlüğü
düşüncesine yönelmedikçe, yani daha açıkçası akıl çağına erişmedikçe, bu ülkede ne hoşgörü ilkesi,
ne insanlık sevgisi ve can güvenliği ve nihayet ne de uygarlığa geçiş diye bir şey söz konusu
olamayacaktır. İlhan Arsel   
 İslam dünyasının yazar ve düşünürleri, şeriat verilerine sarılmış olarak, kadının “aklen ve dinen” eksik
yaratıldığını, nikah denilen şeyin kadın için kölelik olduğunu ve kadının dinsel görevinin erkeğin
hizmetini görmek ve onu cennetlere hazırlamak bulunduğunu, tek bir ağız şeklinde söyler
olmuşlardır. İlhan Arsel Şunu bilelim ki yakın bir geleceğe kalmayacak, şeriâtçının ellerine terk
ettiğimiz yavrularımız, çağdaş uygarlık anlayışından, akılcılıktan ve millî benlik duygusundan yoksun
olarak karşımıza dikilecek ve bizlere Atatürk ilkelerine bağlılığın suç olduğunu haykıracaklardır. İlhan
Arsel   

 Bizim azametli padişahlarımız saray havuzlarında cariyelere göbek attırırlarken Batıda Büyük
Frederikler, en ünlü Batılı düşünürlerden, Leibnizden veya Thomasiustan, Voltaireden, Diderottan
feyiz almakta, bu bilginlerin kültürü ile hal ve hamur olmakta idi. İlhan Arsel   

 Şeriatçı güçsüz iken kuzu postuna bürünmüş olarak hoşgörendir, demokrasiye bağlı imiş gibi
görünendir. Güçlenebilmek için her türlü aracı meşru saymaya hazırdır fakat güçlendiği an kuzu
postunu çıkarıp kurt kılığına bürünmekte gecikmez ve bu postu çıkardığı an cellat kesilir. İlhan Arsel   

 Müslüman olmayan Türkü, "Türk" telakki etmeyen ve "Türkü Türk yapan İslamdır," diyen zihniyet,
İslamdan önceki Türk tarihini elbette yok farz edecektir ve nitekim yüzyıllar boyunca yaptığı gibi
bugün de yok farz etmektedir.    İlhan Arsel   

 Yeryüzünde bir başka toplum gösterilemez ki, biz Türkler kadar öz benliğini yitirip mensup bulunduğu
din içerisinde erimiş olsun. Bir başka Müslüman toplum yoktur ki, biz Türkler kadar ulusal gelenek ve
niteliklerini, dilini, tarihini ve her şeyini İslâmiyet adına unutsun ve kendinden olmayan bir kılığa
bürünsün. Ve üstelik bununla da kalmayıp, dini uygulayacağım diye kendi öz ceddinin ruhuna
tükürsün. İlhan Arsel   

 Şeriâtın; insan beynini kemirici, aklı ve mantığı yok edici, düşün gücünü yitirici, yaratıcı zekâyı körletici
ve bütün bunlar dışında insan varlığını kul kertesine indirici ve tek bir tümce ile kişiyi uygar
gelişmeden önleyici bir felâket kaynağı olduğunu anladığım ve şeriât ile beslenen yığınların insanlığa
düşman kesildiğini izlediğim andan bu yana, şeriât zihniyetiyle savaşmayı ve Türkün kafasını ve
ruhunu şeriât mikrobundan arınmayı kendime yaşam amacı bilmişimdir. İlhan Arsel   

 İlginç olan şudur ki, İslâm ülkeleri içinde Kur'an'a en fazla ve en sadık şekilde bağlı olanlar, en ziyade
geri kalmış olanlardır. Bunun böyle olduğunu anlayabilmek için, günümüzde İslâm şeriâtının en yoğun
ve öz'üne en sadık şekilde uygulandığı ülkelere, örneğin Afganistan, Suudi Arabistan, İran, Pakistan,
Sudan vs. gibi ülkelere şöyle bir göz atmak yeterlidir. Buna karşılık Kur'an'ı, yol gösterici rehber ve
kaynak olmaktan çıkaran Atatürk Türkiyesi, yirmi otuz yıl gibi çok kısa bir zaman içerisinde
uygarlaşma sürecine girmiş ve tüm İslâm ülkelerinin önüne geçmiştir. İlhan Arsel   

 İslâm dünyası, Batı dünyasının yaptığını yapamadığı (yani vahyin rehberliği yerine akıl rehberliğini
seçemediği) içindir ki ortaçağ karanlıklarından kurtulamamıştır. Kur'an'a bağlı ülkelerin, istisnasız
olarak, yeryüzünün en geri kalmış ülkeleri arasında bulunmaları, bunun en açık bir kanıtıdır. İslâm
ülkeleri tarihi şu gerçeği ortaya vurmaktadır ki Kur'an'a bağlı ve saplı kalındıkça ne akılcılığa ulaşmak,
ne gerçek anlamda ilim yapmak, ne demokrasi yaratmak, ne insan varlığını değer ölçülerine
kavuşturmak ve ne de insanın insana sevgisini oluşturmak mümkündür. İlhan Arsel   

 Şeriât hükümleri (ve özellikle Kur'an ayetleri) arasındaki çelişkilerin yarattığı en sakıncalı sonuç, insan
beyninin körlenmesi, düşünme gücünün yitirilmesi ve bu nedenle kişinin fikren gelişemez, akılcı
yönde iş göremez durumlara sürüklenmesi şeklinde kendisini belli eder. Müslüman halkların 1400
yıllık bitmeyen gerilikleri, yaratıcı zekâ ve düşünme gücünden yoksunlukları, bunun en belirli kanıtıdır.
İlhan Arsel   

 Kur'an yakıldığı zaman tahrik olup vahşi hayvanlar gibi etrafa saldırarak dünyayı kana bulayan
İslamcılar, İNSAN yakıldığı zaman kıllarını kıpırdatmazlar. Çünkü, kişinin insanlık haysiyetine, kısacası
insan'a değer vermeyen bir dinin (İslam) mensupları olarak, inanmadı diye, erkeğe itaat etmedi diye,
farklı dine mensup diye o insan'ı yakan bizzat kendileridir. Şeriat tarihi bunun nice örnekleriyle
doludur. Bu ikiyüzlülük kökenini İslam Şeriatı'nın kendilerine aşıladığı ikiyüzlü tabucu ahlak
anlayışından alır. İlhan Arsel   

 Atatürk, ...insanlık ve millet sevgisi adına din adamına karşı savaşmış ve onun etkisini ve baskısını yok
etmiştir. Evet hiçbir yönetici, hiçbir iktidar sahibi, kendi saltanatı bakımından nimet sayılan destekten,
yani din adamının desteğinden yoksun kalmayı düşünmemiştir. Halk yığınlarını hep din adamı
aracılığıyla sömürmüş ve koyun sürüsü örneği yönetmiştir. Atatürk için de hiç kuşkusuz bunu yapmak
mümkündü. Eğer istemiş olsa o da pek alâ din adamını kendisine ortak ve destek yapabilir ve halkı
rahatlıkla sömürebilirdi. Böylece hayatını tehlikelere atmaz ve bugün softa yığınlarınca lânetlenmezdi.
Abdülhamid'e övgü yağdıranlar bugün ona da el açarak dua ederlerdi. Fakat o bunu yapmadı ve her
riski göze alarak din adamına karşı savaş verdi. Onun her sözünde ve her davranışında, açık ya da
kapalı olmak üzere, din adamına karşı bir ihtar, bir hatırlatma, bir tehdit vardır. İlhan Arsel     

Aziz Nesin sözleri


 Bana göre Atatürkçülük şudur: Atatürk'ün yaşadığı dönemde, içinde bulunan koşullara en akılcı
yoldan çözümler getiren uygulamalar toplamıdır.   
 Geçmişte Atatürk'ü eleştirmiş olmaktan dolayı şimdi utanıyorum. Her geçen gün gözümde
küçüleceğine, tersine daha da büyüyor.   

 Acı gerçeği anlayarak bilincine vararak haykırmalıyız: "Böyle gelmiş ama böyle gitmeyecek!" Tüm
davranışlarımızı ona göre belirlemeliyiz.   

 Bahse girerim yarın bir yobaz çıkıp, tuvalete gitmek günah diye fetva verse, tuvalete gitmeyecek ve
altına yapacak o kadar öküz var ki bu ülkede.   

 Toplum ne denli yozlaşır, aptallaşır, akılcılıktan uzaklaşırsa; o denli fizik ötesi gizli güçlere, cine, periye,
büyüye, fala bağlanır. Bugün Türkiye, bu durumdadır.   

 Sizler beni öldürmek isteyen bağnazlar ve yobazlardan çok daha kötüsünüz. Çünkü onlar; sizlerin
korkaklığı, yüreksizliği, ödlekliği, pısırıklığı, sünepeliği, ikiyüzlülüğü sayesinde var olmaktadırlar. Daha
ne zamana dek susarak ödün vereceksiniz? Kuran'a inanmam için aklımı yitirmem lazım.

 Ben bir ateistim ve eğer bir gün Tanrı'ya inandığımı söylediğimi duyarsanız ciddiye almayın.
Bunamışımdır.

 Halk'ı %60 aptal olan ülkelerde en geçerli meslek din tüccarlığıdır.   

 İnsan yalnızca söylediklerinden değil, sustuklarından da sorumludur.   

 Al yalnızlığını gel! Korkma, sıkılmayız.   

Senin yalnızlığın benim yalnızlığımla konuşur,   

Biz ikimiz susarız!   

 Haritalara baktım, hiçbirinde evin yok. Ansiklopedilere baktım, hiçbirinde resmin yok. Sözlüklere
baktım, hiçbirinde ismin yok. Aynada kendime baktım, seni gördüm. Benden başka yerin yok.   

 Hayat bir sınavsa eğer hiç uğraşma, adını yaz ve çık. Belki sınıfta kalırsın; ama adının altında
bembeyaz bi sayfa bırakırsın.   

 Nasıl bittiyse bundan öncekiler, bu da biter. Bite bite sonunda ben de biterim. Olur biter!   
 Bırak olmasın mezar taşımız, bir okul bahçesine gömsünler bizi çocuklar koşsun üzerimizde..     

Ricky Gervais Sözleri


 Kutsal kitaplar sanki sevgi dolu bir tanrı tarafından değil de, ırkçı , homofobik, sadist, cinsiyetçi ve
cinsel gerginliği tavan yapmış erkekler tarafından yazılmışlar gibi. Ne tuhaf değil mi? Ricky Gervais   

 Tanrı bana özgür irade vermiş. O zaman bunu kullandığım için beni neden cehenneme yolluyor?
Ricky Gervais   

 Kutsal kitaplar sanki sevgi dolu bir tanrı tarafından değil de, ırkçı, homofobik, sadist, cinsiyetçi ve
cinsel gerginliği tavan yapmış erkekler tarafından yazılmışlar gibi. Ne tuhaf değil mi? Ricky Gervais   

 Neden 'Tanrı yok' demek inananlara saygısızlık oluyorken Tanrı var demek Ateistlere saygısızlık
sayılmıyor. Ricky Gervais   

 Aptalca inançlara saygı duymam ancak bir insanın aptalca inançlara sahip olma hakkına saygı
duyarım. Bunları aptalca bulma hakkımı da sonuna kadar savunurum. Ricky Gervais   

 İnançlar, gerçekleri değiştirmez. Gerçekler, eğer rasyonel biriyseniz, inançlarınızı değiştirmelidir. Ricky
Gervais   

 İnsanların ortalıkta haçla, takkeyle, sivri şapkalarla, komik sakallarla dolaşıp 'ateizmini kendine
saklamalısın' demesine bayılıyorum. Sen saklıyormusun ki ben de saklıyayım. Ricky Gervais   

 İspat etme yükümlülüğünün bizde olması canımı sıkıyor. Sen bir iddiada bulunuyorsun, neden buna
inandığını anlatmak sana düşer, olması gereken budur. Ben süper güçlerin olduğunu iddia edebilirim.
Ama insanlara gidip hadi bakalım, uçamadığımı kanıtla diyemem. Derler ki: Ne demek uçamadığımı
kanıtla? Asıl sen uçabildiğini kanıtla. Ricky Gervais   

 Dinden nefret ettiğim için, dini olan insanlardan nefret ettiğimi öne sürmek, kanserden nefret ettiğim
için kanser olan insanlardan nefret ettiğimi öne sürmeye benzer. Ricky Gervais   

 Herkesin inandığı şeye hakkı vardır. Diğer herkesin ise bunları saçma bulmaya hakkı vardır. Ricky
Gervais
 Cehalet cahiller için mutluluk verici olabilir fakat diğerlerimiz için tam bir baş belasıdır. Ricky Gervais

 İnsanların ortalıkta haçla, takkeyle, sivri şapkalarla, komik sakallarla dolaşıp '' ateizmini kendine
saklamalısın '' demesine bayılıyorum. Sen saklıyormusun ki ben de saklıyayım. Ricky Gervais   

 Senin tanrın en iyi tanrı. Hatta, senin tanrın tek tanrı. Diğer bütün tanrılar saçma, hayal ürünü,
saçmalık. Ama seninki değil, seninki gerçek. Ricky Gervais   

 Ben bir ateistim. Yaklaşık 2700 kadar tanrıya inanmıyorum. Hristiyanlar ise 2699 tanrıya inanmıyor.
Onlar da neredeyse benim kadar ateisttirler. Ricky Gervais   

 Tanrı'nın varlığı öznel bir konu değildir. O vardır ya da yoktur. Bu bir kişisel görüş meselesi değil.
Elbette kendi fikriniz olabilir, ama kendi gerçeğiniz olamaz. Ricky Gervais   

Şükür vaazı   
Eğer siz üç kuruş avanta için yeşil ağaçları kesiyorsanız.   

İnsanların gözlerinin içine baka baka yalanlarla aldatıyorsanız.   

Şerefsizce 6 yaşındaki çocukları gerdeğe alıyor tecavüz ediyorsanız.   

Alçakca üç yaşındaki kızınıza sulanıyor bir de utanmadan ahlak dersi veriyorsanız.

Hayvanları kesip ölüsünü yiyor birde merhametten söz ediyorsanız.   

Kendisi para içindeyken yoksullara sabır şükür vaazı veriyorsanız.   

Savaşlarda çocukları öldürüp gelip bir de aldalet’ten söz ediyorsanız.

Hala cin peri masallarına inanıyorsanız.   

Aydın düşünürlere zerre kadar saygınız olmuyacaksa.   

Hala Allah adında kıbela putuna tapıyorsanız.

Kadınları cinsel obje görüp seks kölesi olarak kullanıyorsanız.   

Bütün bunlara sessiz kalıp seyrediyor, yok sen yanlışsın diyorsanız.   

Sizin topunuzun AMK.   

Siz hepiniz benim gözümde ölüsünüz.   

Bayan okuyuculardan çok çok özür diliyorum. İlk defa ağzımı bu şiirde bozdurdular bana or*çukları..   
Geleçekte Çözüm Nedir?   
İslamiyet:

 “Bütün dinler ve devrimler rahat ve konfor içinde yok olup gittiği gibi İslamiyet de rahat ve konfor
içine gömüldü gitti.”    İhsan Eliaçık

 Bana göre islamiyet rebeze çölüne gömülmüştür.” İhsan Eliaçık   

Asıl saltanat küfürdür:

 İslam'da "saltanata küfür edilmez, demokrasiye edilir" Adam demokrasiye küfrediyor. Peki saltanat
küfür müdür dediğin zaman, hık mık ediyor düşünüyor. Niye düşünüyor? İhsan Eliaçık   

Kafir:

 Kafir dine inanmayan değildir. Kafir mülk ve servet sahibi olup mülk ve serveti ile yoksulları ezenlerdir.
İhsan Eliaçık   

Vegan:

 Vegan/vejeteryan akımlar, dinin ruhuna, tekbir getirerek elinde kesik kafa sallayan IŞİD’cilerden daha
yakınlar. İhsan Eliaçık   

Korku:
Yeryüzünde bir “Korku imparatorluğu” hüküm sürüyor. İnsanoğlunu korku ve kaygılarından esir alan bir korku
saltanatı bu. Türkiye’yi korkular yönetiyor…

 Dünyayı korkular yönetiyor… Çünkü “insanı” korkuları yönetiyor. İhsan Eliaçık

 Cennet: Sınırlar kalkacak sınıf olmayacak sömürü ortadan kalkacak saldırganlık olmayacak ve savaş
olmayacak. Ben buna beş S diyorum. Sınırsız, Sınıfsız, Saldırısız, Sömürüsüz ve Savaşsız bir dünya… bu
cennet idealidir. İhsan Eliaçık

Ateist:

 IŞİD'e bakıp ateist olmak caizdir. İhsan Eliaçık

 Kafası çalışan imam hatipli ateist olur. İhsan Eliaçık   

Bilge Çocuk ve Eğitimi


Geçmişinize bakmayı bırakın. O yöne gitmiyorsunuz...

Geçmişinize bakmayı bırakın. O yöne gitmiyorsunuz...

 Yalnızca okul eğitimi almış bir çocuk. Eğitimsiz bir çocuktur. George Santayana   

 Çocukları okutmak önemli değildir. Okumak isteyen çocuk okur. Okumayı öğrenmek isteyen çocuk
okumayı öğrenir. Öğretilmesi asıl önemli olan şey, çocukların okuduklarını sorgulamasıdır. George
Carlin

 Her çocuk bir bakıma bir dahi ve her dahi bir bakıma bir çocuktur. Arthur Schopenhauer   

 Bir çocuk istemeye layık bir insan mısın? Friedrich Nietzsche   

 Çocuklar pahalı şeyler istemezler. Buna ihtiyaçları yoktur. Çocuklar içine sevgi kattıkları şeyleri
zenginleştirirler. Büyükler bunu fark edemezler. Samed Behrengi   

 Bütün çocuklar sanatçı olarak doğar; problem sanatçı olarak kalmaları. Pablo Picasso   

 Çocuklar zevk tohumu değildir. Sokrates   

 İnsana yapılacak en büyük kötülük, onu bir umudun içine hapsetmektir. Jean François Lyotard   

 Böyle içten yalnız çocuklar gülebilir. Bir de deliler… Yusuf Atılgan   

 Eğitim daha fazla eğitimi, cehalet daha fazla cehaleti doğurur. Yuval Noah Harari   

 Eğitim, kendi potansiyelinizi ve yaratıcılığınızı geliştirmenizdir. Noam Chomsky   

 Gerçek eğitim her türlü hipnotizmadan, bağımlılıktan ve batıl inançtan bağımsız olmalıdır. Gerçek
eğitim, kişinin iç çatışmalarından kurtulması anlamına gelir. Stefano E. D'Anna   

 Eğitim düşünmek için aklın eğitilmesidir. Albert Einstein   

 Eğitim, insanın okuIda öğrendiği her şeyi unuttuğunda arta kaIandır. Albert Einstein   
 Geleceğin savaşı beyin savaşı olacaktır. Bu savaşın zaferi eğitim yoluyla kazanılacaktır. Mustafa Kemal
Atatürk   

 Bir ülkenin geleceği yaptığı eğitim ile ilgilidir. Ali Demirsoy   

 Eğitim, öğrenilen her şey unutulduktan sonra geriye kalandır. Burrhus Frederic Skinner   

 Eğitim, öğrenip unuttuklarımızdan geri kalanlardır. Burrhus Frederic Skinner   

 Eğitim sadece okumak değildir. Okudukları üzerinde düşünebilmek yeteneğidir. Carl Hilty   

 Merak yerine itaate değer veren bir sistem eğitim değildir, bilim hiç değildir. Sir Ken Robinson   

 Eğitim, karanlıktan aydınlığa doğru yapılan bir yolculuktur.. Allan Bloom   

 Filozofların aydınlatmadığı toplumu, şarlatanlar aldatır. Marquis de Condorcet   

 Gerici eğitim sistemi ile beyinleri yıkanan genç kuşaklar yönetimde görev aldıkları zaman; ülke
çıkarlarını değil, kendilerini eğitenlerin sözcüleri olacaktır. Emile Zola   

 Eğitim kafayı geliştirmek demektir. Belleği doldurmak değil.” Mark Twain   

 Eğitim, insan gibi davranan makineler ve makine gibi davranan insanlar üretir. Erich Fromm

 Eğitim görmüş aklın işareti, herhangi bir düşünceye onu kabul etmeden önce açık olmasıdır.
Aristoteles

 "Eğitim, öğretmenlerin çocuklara sözcüklerle anlattıklarıyla değil, çocukların fiziksel ve sosyal çevrede
geçirdikleri yaşantılarla gerçekleşir." Maria Montessori   

 Gerçek eğitim insanın kendisindeki en iyiyi ortaya çıkarmasıdır. İnsanlık kitabından daha iyi bir kitap
olabilir mi? Mahatma Gandi   

 Eğitim görmüş bir halkı idare etmek kolay, köleleştirmek imkansızdır. Lord Brougham   

 Başkalarının söylediklerini tekrar edebilmek eğitim ister, sorgulamak ise beyin gerektirir. Mary
Pettibone Poole   

 Yalnızca okul eğitimi almış bir çocuk. Eğitimsiz bir çocuktur. George Santayana   

 Çocuk kafasının içi bilgiyle doldurulacak bir kap değildir, istediğince açmasına yardım edilecek bir
çiçektir. Noam Chomsky   

 Çocuklar ebeveynlerinin tarihi tarafından tutsak edilmiş siyasi tutuklulardır. Jean Luc Godard   

 Kölelik kanuniydi, Soykırımlar kanuniydi, Çocuk evlilikleri kanuniydi, Kanuni olmak güç ile alakalıdır;
Adalet ile değil... Özgür Demirtaş   

 Fikirler zorla ve şiddetle, top ve tüfekle asla öldürülemez. Mustafa Kemal Atatürk   

 Toplumun düşmanı cehalet, cehaletin düşmanı öğretmendir. Mustafa Kemal Atatürk   

 En büyük savaş, cahilliğe karşı yapılan savaştır. Mustafa Kemal Atatürk   


 Geleceğin savaşı beyin savaşı olacaktır. Bu savaşın zaferi eğitim yoluyla kazanılacaktır. Mustafa Kemal
Atatürk         

 Her yandan «düşünmeyin! Aklınızı kullanmayın!» diye bağırıyorlar. Subay, düşünme, eğitimini yap! »,
maliyeci düşünme, vergini öde!, din adamı düşünme, inan! Diyorlar. İmmanuel Kant   

 Kutsal kitapları okuyup anlamayan dindar, okuyup anlayan ateist olur. Nikola Tesla     

 Elimden gelse, bütün dünya okullarının programlarına ''insanın insanı sömürmemesi'' adlı bir ders
koyardım.    İsmail Hakkı Tonguç         

 Daha iyi bir dünya için politikacılardan medet ummayı bırakmalıyız. Politika dünyayı daha iyi bir yer
yapmıyor. Bu dünyayı daha iyi bir yere dönüştüren herşey mucit, mühendisler, bilim adamları,
öğretmenler, sanatçılar, üretenler, filozoflar, hekimler ve nefret yerine sevgiyi tercih eden insanlar
tarafından gerçekleştirildi. Don Freeman     

Bir insanı çok büyük görmek “KORKAKLIKTIR”.

Devlet Sistem Üzerine   


 Nerede büyük mal mülk sahipleri varsa, orada yoksulluktan geçilmez. Saint Just         

Devletlerin en çok ihmal edip uyğulamaya korktukları tek şey; Adalettir. Çünkü Adaleti hırsız iktidarlar
uygulamazlar. Zaten onlardan da "Adalet" beklenmez. Bu ölüden sofra kurmasını istemek gibidir...    Çimriliğin
konusu sadece para ile midir? Vakit geçirmek, cimriği bozar mı? Ya da birisine alaysız gülümsemek?   

Siz halkını terör yapmakla, kaos çıkarmakla, tehdit ederek iktidarda kalmayı sağlayan, bir partiden daha
büyük düşman mı arıyorsunuz?     

Devlet gücü elinde tutan sınıfa, yani halkı sömürüp, kanını canını harcama yetkisine sahip sınıfa katılmanın
yolu, dün olduğu gibi, bugün de yaranmalardan, dalkavukluklardan geçmekteydi.   

 Devlet kendini meydana getiren insanlardan apayrı tüzel kişiliğe sahip bir varlıkmış yani o insanlardan
bağımsız, onların üstüde, insan istemini aşan, kendi istemini insanlarınkinden üstün tutan bir varlık.   
Léon Duguit   

 Devlet gücünü elinde tutanların görüşü neyse devletin görüşü o olabiliyor. John Hess   

 Devlet bir insandır, ya da devlet gücünü elinde tutanların tâ kendisidir çoğu zaman. Louis XIV

Bir halkın eğitimi, sokaktaki davranışıyle ölçülür. Hangi sokakta kabalık görürsen, bil ki, evlerde de aynı şeyle
karşılaşırsın.   

Çağımızın çeşitli bunalımları, insanların birbirlerini sevmez, sevemez olmalarından doğuyor bence. Irk
ayrımları, solcu avcılıkları gibi çeşitli tutumlar, davranışlar, birbirimizi dinlemez, dinlesek de anlamaz,
anlamaya yanaşmaz, kısaca sevmez olmamızdan gelmiyor da nereden geliyor?     

Ne zaman ki, iktidardaki insanlar, akla mantığa rağmen, halkın mutsuzluğu pahasına ve kendi doğruları
yararına sokağı baskıyla, zorla susturmaya kalkışırlar, o zaman ölüm kararı ertelenmemiş olur. Ertelenmeyince
de bütün bir ülke koskoca bir cezaevine döner.   

Ne “izm” ler kalacak ortada, ne çeşitli teoriler, öğretiler, dinler, ne saraylar, ne tapınaklar, Testiler kırıldı mı bir
kez, sular bir olup akaçak.   

Bir avuç açıkgöz, kurnaz, namussuz dışında insanca yaşamasını, ezilip horlanmadan, çalınıp çırpınmadan
yaşamasını sağlayamıyoruz sağlayamadık da.   

Sofist, son, incelemede varı yok, yoku var gösteren, gösterilebilen kimse oluyor. Hümanizma, bir öğreti değil,
bir tutumdur sadece, bir düşünce tutumu. Hiçbir önyargıya kapılmadan, salt aklın ışığı, yüreğin sıcaklığıyle
eğilmektir, insan sayğıya layık görerek, insanı ilgilendiren her konuya.   

Bu ev bizim olsaydı değil, bizim de böyle bir evimiz olsaydı” sözünün altında şu özlem yatıyor bence: Sosyal
adalete dayanan bir toplum kurulsun, bizler de bizim gibi bütün yurttaşlar da bu toplumda, alnımızın akıyle,
hak ettiğimiz yeri alalım özlemi ve istemi.   

Bir polis, ne denli güçlü bir görev duygusuna sahip olursa olsun, insan hayatına yasadan daha çok, hiç değilse
yasa kadar, değer vermedikçe hiçbir davranışında doğru, haklı ve dürüst olamaz. Türkiye’nin yarınını özgür
kafalar kuracaktır. Kuşkun olmasın.   
Beş para etmez, heybeden zengin olmuş soyguncu politikaları, fabrikalarda, işyerlerinde namuslarıyle çalışan
işçilerin durumuna, çıplaklığına, yoksulluğuna indirirverirseniz bir kez, ne yaparlar dersiniz? Tarihin sosyal
adalet doğrultusundaki akışına hiçbir güç karşı gelemeyecektir.   

İnsanın kendini en büyük güvenlik içinde duyması gereken bir yerden, karakoldan yılması ne hazindir.    İmam
hatip okullarının sayısını layik eğitim yapan resmi devlet okullarının iki üç katına çıkarmakla, durmadan
değişen dünyanın gereklerine düpedüz sırt çevirmiş görünmektedir bugün. Milletin parası milletin
uyutulmasına harcanmaktadır.   

Layik öğretimin, dolayısıyle layik devletin köküne kibrit suyu dökenlerin bütün bunları pahalıya ödeyecekleri
zaman yakındır.   

Yuh olsun, size ey çirkin politikacılar, oy avcıları, leş kargaları, geberip gideceksiniz bir gün, tasınız
tarağınız,metresiniz, kadillakınız madillakınızla!   

İnsan düşündğünü açıkça, dobra dobra söylemesi, söyleyebilmesi bir erdem, bir yiğitlik, bir dürüstlük işidir,
hele düşünceye gümrük koyan, kilit vuran, vurmaya çalışan, ikiyüzlülüğe prim veren çıkarcı, sömürücü, rezil
güçlerin egemen olduğu bir dünya.

Yakın tarihimizde neler görmedik, kızını oğlunu Amerikan parasıyle yadellere okutmak uğruna, Amerikan
yardakçılığını milliyetçilik diye yutturmya çalışanlar mı istersin, milli kalkınma adı altında yabancı sermeye
uşaklığını, türlü reklamlarla halka benimsetmeye çabalayanlar mı istersin hepsini hepsini gördük, ibretle,
utançla, hayıflana hayıflana, öfkelene öfkelene, ama elimiz kolumuz bağlı, seyirci kala kala. Vedat Günyol
(1912- 2004) Devlet İnsan mı?   

Kapitalizm neden çökmüyor? Onu ayakta tutan direkler nelerdir?   

Halk çökmesine niyetli mi? Hayır isterse çöker mi? Çöker gücünün farkında olduğu gün çöker. Önce halk
zendirildi bireysel hale getirildi. Çeşitli araçlara mahkum, köledurumuna düşürüldü. İnsanlar Adeta
evçilleştirildi. AVM’lerin içinde kazandığını tüketti. Sözün senet olduğu dönemlerden, Kredilere bankara
yönlendirildi. Kalabalıklar birbirlerine güvensizliği aşıladılar. Tüketmenin, para harcamanın, taksidin, lüks
yaşam özendirildi. Reklamlar ile ayaklı birer aylık öder robota dönüştürüldü. Duygular vicdanlar bilinç altılarla
köreltildi. Dini masallar anlatan şarlatanlara yüksek oranlarda maaşlar bağlanıldı. Dizilerin sayıları artırıldı.
Aşk-meşk boş şeylerle gençlik şehvetin esiri haline getirildi. Kadın kullanıldı. Tüketimde reklam aracı oldu.
Eşya ve nesneleri ele geçir sende mutlu ol telkinleri yapıldı. Köyden büyük şehirlere bu sıkışık yaşama
kalabalık yığınlara yavaş yavaş alıştırıldı.   

Paket evlere geçildi Dayalı döşeli her fert sistemin bir dişlisi haline getirildi. Gönüllü köleler ordusu
oluşturuldu. Dağlarda doğal akan sular borular yoluyla bu paket mahkum evlere para karşılığında çekildi.   
Parası olana bir paket hayat yaşam sunuldu. Halk buna iyiden iyiye alıştırıldı.   

Buna başkaldıran gençliğin üzerine tomalarla, tazikli su biber gazı ile paralı polis ordusunun şiddettiyle sert bir
şekilde gidildi. Halk yığınları artık korkak, ezik, silik, itaat edecek Forum ve kalıba sistematik bir şekilde
sokuldu. Karşı gelen budandı hapsedildi, sindirildi. Gazeteciler suclandı birer birer hapsedildi. Sert bir darbe
ile kople içerde mahkum hale getirilerek Adeta bir ülke kapalı bir hapishaneye çevrildi. Aynı zamanda
demokrasi var diktatörlük yok dendi. Darbeyi dış güçler yaptı dendi. Mevcud olanları bile haber edip
anlatmak suçtan sayıldı.     
Korku egemendi halk yoksul ihtiyaç içerisine çekildi Adres çare kredilerde gösterildi herkes devlete bağımlı ve
borçlu hale getirildi.   

Paranın ve reisin iktidarı tesis olundu. Şimdi zorla kurulan bu sistem gitmek istemiyor! İçi balonlarla şişirildi
ne varki. Havası Fazla gitmedi gitmezdide söndü tükendi çökmek üzere...   

Artık her yerinden pis kokular geliyordu olacağı buydu bu düzeni biz kurmadık. Onlar geldiler ve gideceklerdi
nereye kadar böyle gidecekti ki?     

Hükümetin eğer olacaksa! Devletin görevi ne olmalıdır?   

1 - Halkın aklının korunması,

2- Halkın, can ve mal güvenliğinin korunması,   

3- Doğanın ve hayvanların hepsinin korunma altına alınması…   

Herşeyi basit olmalı. Süresi en az iki yıl olmalı, daha çok gençlere kadınlara yer verilmelidir. Keşke dünyayı
kadınlar yönetse hiç savaş olmazdı, onların vicdanı dünyayı kurtaracak gibi geliyor bana yeterki bağımsız
bilinçe ulaşmış kendisi olmuş olsun. Erkeklerin kullanamıyacağı yiğit kadınlar olsun...   

Orası zulüm üreten sömüren, cazibeli bir yer olmakdan çıkartılmalıdır, orada çalışanlarda tıpkı bir işçi gibi
olmalı maaşları yüksek olmamalı, daha çok gönüllü olanlar dürüst olanlar bilgili olanlar terçih edilmelidir.   

Bütün bunlar yok olmuyorsa olmasın daha iyi eğer çete olacaksa mafya olacaksa orası eşkıyadır bana göre asıl
terörist onlardır halkını sömüren kandıran öldürtende bu çıkarı içindir. Yoksa halklar arasında bir sorun yoktur.
Onlar kaynaşır anlaşırlar...   

Yoksa halkın ne yiyeceğine, nasıl inanacağına, hangi renkleri seveceğine, nereye gideceğine, ne
düşünecegine, hobilerine, zevklerine, kaç çocuk yapacağına, karışmak değildir.      

Devlet ayğıtı hantal işliyor. Lük israf var buda yoksul yaratıyor. Eşitsizlik olan yerde kaos olur yaşam huzur tad
vermez... Bütün Tv kanalları mecliten haberler sadece ona odaklı verip geçmemeli tek haberi yetkililere
götürebilmeli onlarında bu konu hakkında görüşleri alınabilmelidir. Sunucu kendi görüşünüde özgürce dile
getirebilmelidir. Oku geç olmamalıdır. Ölüm şiddet haberi neden verilir bilmiyorum. İyilik güzellik haber
neden olmaz? Dizilerin konusu paraya neden odaklı? Sürekli kötülük ögretiliyor insana şiddet nasıl olur sanki
böyle yap diyorlar    Sonrada cinayet haberlerine geçiliyor ne ektin? İşte senin ektiklerin birde onu haber
ediyor hızlı hızlı geçiyorsunuz. Üzerinde üzülmüyor düşünmüyorsunuz sizler birer robota mı döndünüz!
Duygularınız alındı mı? Gözünü pardan çıkardan başka bir şey görmez mi oldu? Vicdanınız öldü mü?   

Sorumlu olan, aklını kullanan, bir halk böyle olamaz!           

 Özgürlük tarihi devletin gücünü artırmanın değil, aksine devletin güç ve yetkilerini sınırlamanın
tarihidir. Woodrow Wilson
Korku güvensizlik doğurur.

Güveni olmayan geri çekilir. Kendini korumaya alır. Bu durumda insanı bunaltır. Sıkar ve cincilerin kucağına
atar. Oysa herşey zihinseldir sağlıkda, hastalıkda, huzurda o halde zihnini temiz tut... Güvenli bir toplumda
özgürlük yaşar, Özgür toplumda gerçekler ortya çıkar. Gerçeklerin ortaya çıkması ile de huzur gelir...   

Kapitalist sistem zenginler için vardır.   

Emperyalistler fiili işgalden önce köle yapacağı bir ülkeyi önce zihnen kuşatır. Sürekli aynı konuları tekrar
etmesi bu yüzdendir. Gençlere çok diziler sunmasının önünde ve arkaplanında ne olabilir? Şu kanallarda ki,
dizilerin konusuna bir bakmak yeterlidir.   

Kadın cinayetleri karşısında toplu halde kadınlar neden tepki vermezler? Adaletsizlikler olurken bir toplum
neden topyekün çığlık atmaz? Bir yalanın defalarca verilmesi ona inandırmak zihni ele geçirmekten başka ne
olabilir? Kadın zihni ne ile ele geçiriliyor?   

Medyanın gücü var mı? Yok mu? Dizilerin amacı nedir? Çok dizi var konular hep aynı aşk cinsellik bu beyin
ona hpsedilirse ciddi konular es geçilir mi ? geçilmez mi? Düşünün!   

Türkiye Emperyalist kuşatma altında önce zihinlerden girmiştir. Bu kuşatma altından nasıl çıkılabilir?
Emperyalizimle mücadele ve ona odaklanmayı kıran unsurlar neler olabilir?   

-Ümitsiz duruşlar.

-Lüks’e özlem duymalar.

Cinsellik kuşatması. Vaz geçilmişlik duygusu. İle boş vermişlik, iç güdüsü, içkiye yönlendirme arabesk şarkı ve
türkülere hız verme.

Zihin işgal edilinçe fiili işgal son halkasıdır. Kapitalizim Fetö ve AKP ‘yi kullanarak Türkiyede bir işgal darbesi
gerçekleştirmiştir.       

Emperyalistler saldırılarını ayırmadan yaparlar. Sande ayırmadan, ayrılmadan cevap verip mucadele etmez
isen O zaman hedefine ulaşmış demektir.   

Halkın; açlığa, işsizliğe, paraya, ekmeğe, muhtaç birakılması konusu iktidarın, bilinçli bir politikası mı dır?
Halkın sürekli borç içinde ve cinsellik ile iki bacak arası düşüncelere itilmesi kime hizmet eder?   

Ülke olarak bir bilinçe topyekün sarılmaz isek, korkarım ki, acı çekeriz. Fiili işgal de yaşarız. Cehalet ile savaş
devletin poltikası olmalı, internet bedava olmalı kitaplar ucuzlatılmalı, düşünen insana sahip çıkılmalı, onlara
kulak verilmeli, aksi halde sonumuz toplu halde çöküş toplu halde acı göz yaşı kandır. Bilinç şart bilgi şart,
beyinleri diriltmek sizin elinizde hala bir şansınız var hemen şimdi başla yarın geç olabilir. Hem de çok geç….!   

Adliye saraylarında ki duruşmalar neden halka gösterilmez? Oysa her yere kameralar yerleştirdik! Neden
yargılamaları canlı canlı halk izlemez? Buna hakkımız neden yok? Yasaksa neden yasak? Gizliyse neden gizli?
Sadece filimlerde mi göreceğiz? Gerçektede görmek isteriz Halka bu konu neden gündem edilmiyor? Hiç
kimsenin aklına mı gelmiyor? „Adalet“ ? Haberlerde bir cinayet hızlıca veriliyor ve geçiliyor hemen
geçilmesin. Mikrofon millet vekillerine başbakana muhtarlara da tutulsun bu konu takip edilsin nedenleri
araştırılıp temeline inilsin...   

Kapitalizmin yarattığı iki insan tipi: Bir, Ya müşterisin. İki, Ya da esnafsın. Para ise ibadet edilendir.   
Kendini geliştirmiş senteze ve bilinçe ulaşmış her insan, öğrenim eğitim seviyesi isterse ilkokul olsun yazarda
olur, düşünürde olur. Başbakanda olur valide olur. Buna engel olmak insanlık hakkını ihlaldir. Eşitliği yok eder.
Bu bakımdan bir simitci neden millet vekili olmasın ki? Bu sınıf ayrımcılık ne zaman son bulacak?               

 Artık hükümetlerin özgürlüğü, dinin ahlaki değerleri yok ettiği bir toplumda yaşıyoruz. Chris Hedges   

Bilgi değil Cehalet Kaos yaratır.     

"Kapitalist sistemde Çalışan insanlar köledir.   

Marketler ayin yerleri,   

Parada tanrılarıdır."          *   

 Daha iyi bir dünya için politikacılardan medet ummayı bırakmalıyız. Politika dünyayı daha iyi bir yer
yapmıyor. Bu dünyayı daha iyi bir yere dönüştüren herşey mucit, mühendisler, bilim adamları,
öğretmenler, sanatçılar, üretenler, filozoflar, hekimler ve nefret yerine sevgiyi tercih eden insanlar
tarafından gerçekleştirildi.    Don Freeman   

*Bir insanı çok büyük görmek “KORKAKLIKTIR”.

Sorular   
Ne kadar adaletlİyiz?   

Ne kadar vicdanlıyız?

Ne kadar, dürüst insanız?   

Doğmadan önce hayat var mıydı ki?   

Siz "uyandırılmak" değil, "kandırılmak" mı istiyorsunuz?   

İnsan vaktini en çok neye harçıyor?   

İnsanı kuşatan, en çok şey nedir?   

İnsan neden düşünmekten, kaçar, uzaklaşır?   

Zihnimizin değişmesine ne engel olabilir?   

Zihin yapımızı özgürleştiren şeyler nelerdir?

Zihin karışıklığından, bizi çıkaran, tek şey nedir?   

Sen sadece parası çok olana mı, itibar edersin?   

Cahaleti, ne ile yeneriz?

Sadeleşemeyen; İnsan, nasıl mutlu olabilir ki?   

Matematiğin konusu, acaba Kapitalizm'i mi, Doğurdu?   

Mucadele ve odaklanmayı, kıran unsurlar neler olabilir?   

Madem bu kadar, adil ve vicdanlısın! Peki bu kadar suçun niye var?


Sen hiç kendin ile beraber vakit geçirdin mi?   

Çocuk eğitimi nerede başlar nerede biter?   

İnsanların birbirlerine güvenmediği yerde sevgi yeşerebilir mi?   

Korkunun egemen olduğu yerde huzurdan söz edilebilir mi?

Kapitalizm neden çökmüyor? Onu ayakta tutan direkler nelerdir?   

Mutsuz insanların mutlu olduğunu söylemesi kadar acı ne olabilir ki?   

Ey Kindar; Hapishanelerin neden bu kadar dolu madem vicdanlı ve dürüstsün bu kadar şiddetin niye var?   

Bu günü hiç olmayan, yarınlara ertelenen çocuklardan özür dilemek lazım, Şimdisini yaşamayan nesil
yarınlarınız mı olacak?   

Cinsellik ile çlık arasına sıkıştırılmış bir zihinden, mücadeleye odaklanma beklenebilir mi?   

Biz toplum olarak, iyilik görmeyi ne kadar hak ediyoruz?

Kendimize soralım, Biz ne kadar iyiyiz?

Çimriliğin konusu sadece para ile midir? Vakit geçirmek, cimriği bozar mı?

Ya da birisine alaysız gülümsemek?   

Siz halkını terör yapmakla, kaos çıkarmakla, tehdit ederek iktidarda kalmayı sağlayan, bir partiden daha
büyük düşman mı arıyorsunuz?   

Siz yıllardır 100 lerce Tv kanallarından aşk, dizileriyle ve politize edilmiş, sürekli liderlerin probagandasını
yaparak ve halkın zihnini iğdiş edilmiş kuşatma altında ki, bir milletten "DEVRİM mi" bekliyorsunuz?
Düşünüyor olmasının insanlığa faydası ne olabilir ki?   

Böyle birinin aydınlığını kendine saklaması, karanlıktan razı olduğu anlamına da gelmez mi?       

Herkesin aynı anda konuştuğu bir ortamda kimin ne dediği anlaşılabilir mi?   

Adliye saraylarında ki duruşmalar neden halka gösterilmez? İyiler karanlık dönemler de sessiz kalmaları,
onları da o karanlığa destekçi yapmaz mı?   

Seni dinlemeyen, seni duya bilir mi?   

Sevdiğin ve tanıdığın kişiyle birlikte kaç saat başbaşa sohbet edip zihinsel yolculuk yaptınız? Çok değer
verdiğin kişiye bir gün yarım gün üç dört saat zaman ayırabildin mi? Sen onu O seni fikren ne kadar
tanıyorsun?   

Bilinçli insanlarda zaaflarına zaman zaman yenik düşebilirler.

Zaaflarımızı ne kadar kontrol altına alabiliyoruz?   


Bilinçli insanlarda zaaflarına zaman zaman yenik düşebilirler.

Zaaflarımızı ne kadar kontrol altına alabiliyoruz?   

İçten dışa doğru gösterdiğimiz eğilimlerde, aşırılıklarımız şeklinde ortaya çıkarlar. Özlem, arzu alışkanlıklar
noktasında kendini belirginleştirir. Şehvetin baskısından doğan kadın zaafı, damak tadı noktasından yiyecek
zaafı, Görme noktasından gezme zaafıi satın alma noktasında, para zaafı olan insan, Bir konuya yoğunlaşamaz
zayıf olduğu zaafı buna engel olur. Kişi bunun farkındalığını zamanla yitirebilir. O alışkanlığa dönüşür ve kişi
zaman içinde onu ihtiyaç gibi görür ve bu hal karekterini belirler. Böylece ondan kurtulması zor olur. Artık onu
bir zaaf olarak görmemeye başlar. Ve onu korumasına alır savunur. Bu aslında bir kişilik sapması kaymasıdır.
Kendini sorgulayanlar krtik düşünenler, bu durumun farkında olup çabuk kurtulabilirler. Çoğunluk artık bu
zaafından ödün vermez ve onun ile var olmaya başlar ve bu durumu benimser. Hastalık derinleşir ve onun bir
hastalık olduğunu bile düşünemez olur. Çünkü zaaflar insana geçiçi hazlarda verirler. Fakat insanın içindeki
güzelliğin Ortaya çıkmasınada bu zaaflar engel olurlar. Böylede bir zararı vardır ki, bu zararı kişinin bizzat
kendisi görür. Açık edemediği güzel yönününden de toplum fayda görmez.             

Şiirler       
BİR GÜN HERKES!

Bir gün herkes filozof olacak,   

Bir gün herkes bilinçli olacak,

Bir gün herkes normal olacak,   

Bir gün herkes doğal olacak,   

Bir gün herkes hiç olacak...!   

KORKUYORUZ ÇÜNKÜ!   

Düşünmüyoruz. Çünkü, kendimizi suçlamakdan korkuyoruz.   

Kendimizden kaçıyoruz, Çünkü özgürleşmekten korkuyoruz.

Dinlemiyoruz. Çünkü yzleşmekten korkuyoruz.   

Yalnız kalmak istemiyoruz. Çünkü hatırlamaktan korkuyoruz.   

Ağlıyamıyoruz! Çünkü doğal olmaktan korkuyoruz.   

Durup izlemiyoruz. Çünkü kaybetme egomuzdan korkuyoruz.

Karşılıksız paylaşamıyoruz. Çünkü ölmekten korkuyoruz.   

Hep tüketiyor üretmiyoruz. Çünkü aç kalmaktan korkuyoruz.   

Anlamıyoruz. Çünkü insanlaşmaktan korkuyoruz.   

Başkalarına vakit ayıramıyoruz. Çünkü normal olmaktan korkuyoruz.

Soru sormuyoruz. Çünkü alışkanlıkları terk etmekten korkuyoruz.   


Konuşuyor ama tanışmıyoruz. Çünkü kimseye güvenmekten korkuyoruz.       

Bakamıyoruz. Çünkü gerçekleri görmekten korkuyoruz.   

Okumuyoruz. Çünkü sıradanlığı terk etmekten korkuyoruz.

Sorgulamıyoruz. Çünkü köhne inançlarımızı kaybetmekten korkuyoruz.   

Çok inanıyor. Ama bilmiyoruz. "Çünkü zihnimizde yarattığımız tanrıların gazabından korkuyoruz."   

PES DOĞRUSU:   

Yalan ve yalancı o kadar çok ki, pes doğrusu.   

Alcak ve alcaklık o kadar çok ki, pes doğrusu.

İhanet ve ihanetci o kar çok ki, pes doğrusu.   

Cehalet ve cahillik o kardar çok ki, pes doğrusu.   

KURTUL:

Hayvansal gıda tüketmeyi terket, Hasta olmakdan kurtul.   

Hayvansal gıda tüketmeyi terket, Savaşmakdan kurtul.   

Hayvansal gıda tüketmeyi terket, Vicdansız olmakdan kurtul.

Hayvansal gıda tüketmeyi terket, Merhametsiz olmakdan kurtul.   

Hayvansal gıda tüketmeyi terket, Adaletsiz olmakdan kurtul.   

Hayvansal gıda tüketmeyi terket, Tutsak olmakdan kurtul.   

Hayvansal gıda tüketmeyi terket, İnsanlığı bitirmekten kurtul.

Hayvansal gıda tüketmeyi terket, Dostluğu öğren kinden kurtul.     

ÖNCE İNSAN OLMASI GEREKİR!   

Her kurum birer sektör olursa olacağı budur.   

Her kurum insana hizmet için var olmasa olacağı budur.   

Her şey insandan önce gelmemeliydi.

Her kurum birer tanrı gibi olursa olacağı budur.   

Kişiye saldırı yok, kurumlara var kurumlar şahıs değildir.   

Kişinin şahsı değil eleştirilen, kişinin yaptıkları yanlışlardır.

Yapılanları eleştirmek başka, kişinin şahsına hakaret başka şeylerdir.         

TANRILARI YARATAN BİZİZ!   

Ateşi bulup cehennemi uyduran biz,   


Parayı çıkaran biz, Tevratı, incili, kuranı yazan biz,

Kabenin duvarlarını taşdan topraktan yapan biz,   

Aşk -ı uyduran biz,

Hayvanları öldürüp leşlerini yiyen biziz biz.!   

Düşündüğün zaman, “Delirmiyorsun sadece uyanıyorsun”!

Delirmekten bizi korkutan, biziz biz!              

Felsefi Aforizmalar
Karanlığa tavır koyamayanlar o karanlığın direkleri olmaktan kendilerini koruyamazlar suça onlarda
ortakdırlar.   

Günümüzde din kılıfında,sünnet maskesi, hırsızların iş elbisedir.!    Bazı şeylere alıştırılan toplumlar, sonra onu
savunmaya başlarlar!   

Güvenli bir toplumda özgürlük yaşar, Özgür toplumda gerçekler ortya çıkar. Gerçeklerin ortaya çıkması ilede
huzur gelir...   

"Kapitalist sistemde Çalışan insanlar köledir. Marketler ayin yerleri, Parada tanrılarıdır."   

Korku güvensizlik doğurur.   

Güveni olmayan geri çekilir. Kendini korumaya alır. Bu durumda insanı bunaltır. Sıkar ve cincilerin kucağına
atar. Oysa herşey zihinseldir sağlıkda hastalıkdır, o halde zihnini temiz tut...   

Anlayışı doğru olan insan, normal insandır.   

Bilinçe ulaşmış her insan, evrensel düşünceleri kabul eder ve onlar mantıklı olurlar.   

Bilgi değil cehalet kaos yaratır.   

Çok sesliliğin zararları: Arada gerçek/iyi güzel seslerin gümbürtüye gitmesine neden olur!   

Şu aşağıdaki sözler kime ait?   

"Kadın mıdır, kız mıdır."   

"Kadına şiddet abartılıyor."   

"Kadın erkek eşit değildir."   

İçerisinde DİN'İN bulaştığı hiç bir şeyden insanlığa fayda gelmez.   

Çünkü bütün DİN'LER'DE Korkutma, Tehdit, ve Yalan vardır. Bunu merak edip test etmek isteyen okudu gördü.
Bilmek isteyenlerde İncili, Tevratı, Kuranı okumaları onlara yeterli gelecektir.     

Galiba biz insanca yaşamaya fazla özendik.   

Devletlerin en çok ihmal edip uyğulamaya korktukları tek şey; Adalettir. Çünkü Adaleti hırsız iktidarlar
uygulamazlar. Zaten onlardan da Adalet beklenmez. Bu ölüden sofra kurmasını istemek gibidir...   
Genelde insanların korkuları:   

Bazı insanlar ölümden,   

Bazı insanlar yanlızlıktan,

Bazı insanlar aç kalmaktan,   

Bazı insanlar da en kötüsü düşünmekten korkarlar...   

Genelde insan, bulunduğu yerden bakar olay ve olgulara, bu nedenlede kendi duvarlarını aşamaz. Yeni
fikirlere kapatır kendisini ve sonuç itibariylede değişemez...   

İnsan: Kendi sonunu kendisi hazırlar.   

Biraz daha köpekleşin. Benden bundan sonra kimse insanlık beklemesin!   

Senin umursadıklarının hiçte umurunda değilsin!   

Senin onları düşündüğün kadar, onlar seni hiç düşünmüyorlar!   

HER DÖNEM !

Türkiyede çocukların bugünü hiç olmadı.

ONLARIN YAŞAMLARI, YARINLARA ERTELENDİ.

Anları olmadı!

Türkiyede iktidarın ülkemiz kritik bir süreçten dönemeçten geçiyor, demelerinin üzerinden 70 yıl geçti hala
kriz geçmedi/bitmedi.       

İnsanın içinde bir iyi yönü, bir de kötü yönü var. Neden hep her dönem bazıları o kötü yönünü kullanır da iyi
yönünü kullanmayı bir türlü başaramazlar? Mesela düşünmek gibi…   

Ve kötü yönü kullanan kalabalıkların dünyaya verdikleri zarar hesap edilmez mi? İyiler her dönem neden hep
azınlıklarda kalıyor?   

Gün Gelecek Herkes Ektiğini Biçecek.   

Hiç Kimse Yaşattığını Yaşamadan Ölmüyecek..   

İnsanlar oyy insanlar, Siz; sizi övenleri sevdiniz, sizi eleştirenlerden nefret ettiniz. Oyy insanlar.. Oy!   

Size ışık tutabilenler sizin yanlışlarınızı direk söyleyenler olduğunu bir gün anlıyacak mısınız?    Yoksa onları
yalnızlığa itip kacacak mısınız?   

Oyy insanlar! Sizden faklı düşünüyor diye düşmanlığının kıskanma boyutunda olan bu nefretin kinin arkasında
ne var?   

Korkma senin elindekileri o almıyacak, korkma güzelliğini çovala koymuyacak, korkma o servetine göz
dikmiyor, korkma bilgilerin elinden ucup gitmez. Korkma   

Doğmaların avucunun içinden ucup gitmez. Korkma inandığın molların fürükleri seni çarpmaz. Korkma O seni
dövmiyecek sana işkence etmiyecek, Korkma O sana barışı bilinçi getirecek yüzünü dönme ki kendi
karanlığında kalmıyasın. O sana ışık tutuyor ama görüyorum ki sen gözlerinin kamaşmasından kör olacağı
zanına kapılıyorsun.   

Eleştiren insanlara sahip çıkmayan onları yok sayan onları öteleyen, onlardan istifade etmeyenler.

Gün gelecek onların o fikir ve görüşlerine muhtaç olacaklar ve onlara hak verecek boyuta olgunluğa
geleceklerdir ..

Ama onlar çoktan ölmüş olacaklar.   

Korkma onlar senden ölüsünün el üstünde tutulmasınıda istemezler. Dirisine değer vermeyenler ölüsüne
değer verse ne olur ki? Bunları ölüsünü yakın dirisini değil ölsünü yakın oyy insanlar oyy..!     

Eğer her şey yolunda gitseydi yaşantınızı ve sisteminizi eleştirmezdim. Türkiye arap kültürü ve kendi özüne
dönmekte sıkışık bir kimlik krizinde kalan karekteri oturmamış bir ayağı moderniteye bulaşmış onunda
hakkını veremeyen, dışı kapitalist içi sözde ahlak bekçiliğine soyunmuş ikiyüzlü, çıkarlarına tapan, saldırğan,
ölçü, kural tanımaz, Adalet, Merhamet, ve Vicdandan yoksun bir tavır sergiliyor.   

Ey ahlak bekçiliğine soyunmuş yobaz; Madem bu kadar sansürden yanasın be ey Yavşak, bu kadar tecavüz, bu
kadar kadın cinayeti, çocuk tecavüzü, bu kadar hırsızlık, yalan, dolan, hile hurda neyin nesi? Yoksa onca camii
sana böyle olmanı mı öğretiyor?   

Filozofların aydınlatamadığı toplumlar kölelikten kurtulamazlar.

Seni tam olarak hiç kimse anlamıyacak, çoğu zaman seni çödüm yalan ve yaftalamalarıyla beraber siktir olur
giderler..   

Tanrılara dahi diz çöktürten yiğit bir Ateisti; hiç kimse emirleri altına alamaz. O özgür birey olmuş, bağımsızdır.

Her türlü kültü, ayaklarının altına almış, kendisi olmuş, bir aydındır. Hangi kendini bilmez cahil yobaz, ona
tahakkum uyğulayabilir?     

Teknoloji internet kim için zararlı? Politikacı ve din adamları için zararlı ondan olumsuz yönde bahsedenler
için zararlı, yalancı katiller için zararlı, tarikatler için zararlı. Çünkü gerçeklerin ortaya çıkmasını onlar
istemezler. Çünkü aydın bir millet istemezler. Kim için faydalıdır. Barıştan yana olanlar için faydalıdır. Bilim
insanları için düşünen insanlar için faydalıdır.   

Doğa da ki bütün hayvanlar, ancak yavru yapacakları zaman, cinsel birleşme yaparlar..       

Çoğu zaman biz yanlış insanlara doğru şeyler anlatmaya kalkarızda enerjimizi boşa harcarız…   

İnsanın iş ve eğitim seviyesi ile ilgilenen birisi onun ne bildiği yönünü görmezden gelebilir. Ve ne dediğine
değilde nasıl birisi olduğun daha çok önem verirler. Düşünce yönüne eğilmezler. Bu yüzden bilgi bilenin
karekterii zanginliği kişiliği erdemidir.   

Yazdıklarım yaşadığım dönem ve bildiklerim ile direk bir bağı vardır. Yaşarken yazılanlar, yaşanılanlardan ayrı
tutulamaz. Birlikte düşünülmelidir. İçten gelenler dıştan etkilenmelerden doğuyor.   

Olay ve olgulara, Dinin üstünden ideolojilerin üstünden, ırkcılığın üstünden, sınırların, sınıfların üstünden
bakmadıkça insan bagımsız bir düşünceye ulaşamaz. Bulunduğu çember içinden sınırlı bakar, ve değerlendirir
ki; Bu da yanlı, bağımlı, taraflı olacaktır. Tam isabet etmiş olamıyacak hep eksik kalacaktır. Özgür düşünce
aşkınlık gerektirir.   
Sevdiğin ve tanıdığın kişiyle birlikte kaç saat başbaşa sohbet edip zihinsen yolculuk yaptınız? Çok değer
verdiğin kişiye bir gün yarım gün üç dört saat zaman ayırabildin mi? Sen onu O seni fikren ne kadar
tanıyorsun?   

Fikren tanışabilmek vakit ayırmayı gerektirir. Ayak üstü Beş dakkika ile bir insanı tanımış olmazsın ne yazık ki;
Tanışıklığımız hep böyle yüzeyseldir. Gelip geçer gider. Ve ömür biter de biz tanışamayız böyle…   

İlk tanıştığın kişi sana ne iş yaptığını nereli olduğunu, ne mezunu olduğunu sorarak başlıyorsa ona göre
konuşmasını belirleyecek demektir. Bu tür kişilerin derdi bilgi değil, kişinin karyeri ve üzerinde ki elbisenin
markası olacaktır ki, pek zaman harcamaya değmez uzaklaş. Bu kişiler aylığını yıllık kazancınıda hesaplamaya
başlar ki, boşa zaman tüketir sana… Ben yine de sana derim ki; Böylelerinden uzaklaş..     

Şu dünyada bilgi ve anlayış seviyesi düşük insanlar yığınına söz anlatmak kadar zor bir şey yoktur. Aklını
mantığını kullanmayan insana gelde mantıklı bir şeyler anlat, bu ölüler arasında yaşamakla eş değerdir. Çok
çok- çok dinleyen insanların anlyışı, kavrayışı, bakışı, gelişir ve değişir. Kitap okumak en iyi dinleme biçimidir
yazar söyler sen de onu dinlersin.     

 Seksten daha ilginç bir şey keşfetmiş kişiye entelektüel denir. Aldous Huxley

You might also like