Professional Documents
Culture Documents
Modül 5
Modül 5
AİLE DANIŞMANLIĞI
EĞİTİMİ
Modül V
Hazırlayan:
www.aknetakademi.com.tr
İçindekiler
MODÜL V
KAYNAKÇA.................................................................................................................................45
www.aknetakademi.com.tr
ÇOCUKLARDA GÖRÜLEN UYUM PROBLEMLERİNE UZMANLA BİRLİKTE
ÇÖZÜM YOLLARI ARAMAK UYUM PROBLEMLERİ
Güçsüzlük
Bebek ve çocuklar doğa koşullarına yeterince dayanıklı değildir. Bakım, destek, sevgi, denetim
ve koruma gereksinimleri vardır.
Değerlendirme Farklılığı
Bebek ve çocuklar olayları yetişkinler gibi algılayamazlar. Farklı algı, korku ve kaygıları
bulunabilir.
Yabancıdan korkma, ayrılık ankisiyetesi, terk edilme fobisi, hayvan ve kimi nesnelerden korkma
sıkça karşılaşılmaktadır.
Duygularda Dalgalanım
Çocuklar ağlarken kolayca gülebilir, gülerken ağlayabilir. Bu durum yetişkinlerde normal
değildir.
Neden-Sonuç İlişkisinde Algı Yetersizliği
Çocuklar olaylar arasında sağlıklı neden sonuç ilişkisi kuramazlar. Ancak çocuğun sorularına
“sen anlamazsın” yanıtı verilmemeli, onun anlayabileceği basit bir dille açıklanmalıdır.
C. Ben Merkezci Düşünce: Bencildir. Egosu id eğilimlidir. Sahip olduklarını ve sevdiği kişileri
başkalarıyla paylaşmak istemez. Kıskançlık tepkileri verebilir. Kendisi giderken ayın da
kendisiyle geldiğini, arkadaşı olduğuna kolayca inanabilir. Saklambaç oynarken, başını ve
vücudun bir kısmını gizlediğinde, tümüyle gizlendiğini zanneder.
D. Animistik Düşünce: Cansız nesnelere canlı bir kimlik vererek, onlarla konuşma ve iletişim
eğilimindedir. Oyunlarında halıyı havuz, deniz, desenleri balık, değneği at, tabağı araba
direksiyonu yapar. Çarptığı masayı suçlar, onun dövülmesinden mutlu olur.
Kişilik gelişimi pek çok etkenle ilişkili olmakla birlikte ailenin tutum ve davranışı
son derece önemlidir.
TUTUM: Aile bireylerinin inançlarını, psikolojik duygularını, onların doğru ve yanlışlarını yansıtan,
kimi kez de onların bilinçdışı gereksinimleri ile oluşan ve çoğu davranışlar zincirine dönüşmüş
eğilimlerdir.
Toplumda erkek çocuğuna daha farklı bakılmakta, ailenin soyunun erkek çocuk tarafından
sürdürüleceğine inanılmakta, kız çocuğu önemsenmemekte, eğitim ve mesleğine kimi kez özen
gösterilmemektedir.
www.aknetakademi.com.tr
Çocuğa, yaşlılıkta kendilerinin bakımını üstleneceği sosyal güvence gözüyle bakılmaktadır.
Özellikle sosyo-kültürel etmenlerle kimi aileler, çocuğun kendilerine bağlılığının yaşam boyu
sürmesi eğilimindedirler.
Kendi çocukluklarında uygun sevgi, ilgi ve disiplin yönünden yeterli davranılmayan anne ve
babaların da kimi kez çocuklarına benzer tutum ve davranış eğiliminde oldukları görülmektedir.
“Biz anamızdan, babamızdan böyle görmedik” sözleri kimi anne ve babalardan sık sık
duyulmaktadır.
Psikonevroz ve psikoz türü hastalıkların kalıtımsal olarak çocuklara da geçme eğilimi yüksektir.
Ayrıca obsessif fobik, obsesif kompülsif davranışlar (yersiz kuşkulu, korkulu ve anlamsız
hareketler) simetromani (objeleri belli bir düzende sıralama) ve mizofobi (aşırı temizlik düşkünlüğü
ve kirlenme korkusu) türü normal dışı davranışlar anne ve babalardan öğrenilebilmektedir. Öte
yandan ruh sağlığı iyi olmayan anne ve babalar çocukları örseleyebilmektedir.
İleri anne yaşı (35 ve üzeri) down sendromlu çocuk doğurma riskini artırmaktadır. Anne ve
babanın yaşı ilerledikçe, aşırı koruyucu tutum geliştirebilirler. Bu da çocuğun nörotik olma eğilimini
artırmaktadır. Genç anne, yaşlı baba özelliği, baba ile özdeşleşmeyi, anneye düşkün eğilimi
etkileyebilir.
Aile içi kavgalarda özdeşim sorunu olabilir. Çocuk suçlanabilir. “Senin yüzünden kavga ettik”,
“Şu çocuk olmasa bir gün durmam” sözleri suçluluğu daha da artırır.
Çocuğa gösterilen sevgi, ilgi, aşırı derecede artar, acıma duygusuyla davranma çocuğu
etkileyebilir.
Erkek çocuk baba, kız çocuk anne yerine, ya da kaybedilen obje yerine konularak çocuklardan
hızlı olgunlaşmaları isteme eğilimi görülebilir.
Çocuğun da kaybedilebileceği kaygısı, çocuğu olumsuz yönde etkileyebilir.
Anne ya da babanın evden uzun ya da kısa süreli ayrılıklarında dönmeyeceği algısı ve kaygısı
gelişebilir.
Sosyo-ekonomik düzeyi yüksek ailelerde çocuğun her istediği yerine getirme eğilimi nedeniyle,
sorun çözme becerisinin geliştirilememesi, doyumsuzluk ve mutsuzluk gözlenebilir.
Yeterince zaman ayrılamaması ve çocuklarla istenildiği gibi ilgilenilememesi, koşulların da
uygun olması halinde madde bağımlılığının tuzağına düşebilirler.
Sosyo-ekonomik düzeyi düşük ailelerde, temel gereksinimlerin yeterince karşılanamaması,
yetersiz ve dengesiz beslenmeyle ilgili ruhsal sorunlar, doyumsuzluk, eğitim ve toplumsallaşma
sorunları yaşanabilir. Kolay sağlanabilen, sigara, alkol ve solvent madde kullanımı eğilimi
artabilir.
Kimi ailelerde çocuğu kabullenmede güçlük ve çocuğu örseleme gözlenebilir. Kimi ailelerde,
gebelik sırasında bebeği istememe ya da sonlandırma düşüncesi veya girişiminden duyduğu
suçluluk duygusuyla aşırı sevgi ve koruyucu tutum gelişebilir.
KALITSAL ÖZELLİKLER
Pek çok ruh hastalığı, fizik ve kişilik özellikleri, genler aracılığı ile kalıtsal olarak çocuklara
geçmektedir. Bu özellikler çoğu aile içi ilişkileri, çocuk ve çevresine yansımalarını etkiler.
CİNSİYET BEKLENTİSİ
Erkek beklenirken bebeğin kız olması kabullenmede güçlük, çocuk ve annenin suçlanması,
örselenmesi toplumuzda kimi ailelerde gözlenmektedir.
Kız beklenen bebeğin erkek doğması durumunda, ailenin özlem temelli doyumuna yönelik, çoğu
kez de sakıncasını önemsemeden ya da bilmeden kız çocuğa davranıldığı gibi davranılabilir.
“Şu bir kız olsaydı” sözleri bile çocukta cinsiyetinden hoşnutsuzluk ya da reddetme, anne babanın
arzu ettiği, beğendiği cinsiyete eğilimi artırarak, annenin cinsiyetini benimseme, baba ile özdeşim
sorunu yaşanabilir. Sonuçta cinsel kimlik olumsuz yönde etkilenebilir.
İlk çocuğu çoğu aile daha fazla önemser ve özen gösterir. Bakım ve öğrenim için daha fazla
disiplin ve baskı uygulayabilir. Daha fazla sorumluluk beklenebilir.
Çocuk sayısı arttıkça ilgi azalabilir. Son çocuğa daha fazla ilgi, sevgi ve aşırı koruyucu
davranılabilir.
Ailelerde son çocuğu çoğu kez hep küçük görme, büyütmeme eğilimi gözlenir.
İki çocuk sahibi olanların çocukları, kardeşi doğduktan sonra kendisine ilginin azaldığını daha
belirgin fark edebilirler, anksiyete ve regresyon davranışlarında bulunabilirler.
İki çocuk sahibi olanların çocukları, kardeşi doğduktan sonra kendisine ilginin azaldığını daha
belirgin fark edebilirler, anksiyete ve regresyon davranışlarında bulunabilirler. Bunlara hoşgörüyle
yaklaşılmalıdır.
Tek çocuklarda gösterilen ilgi, sevgi ve disiplin uyumsuzluğu ve koruyucu eğilim nedeniyle
nörotik yapılı özellik gelişebilir.
www.aknetakademi.com.tr
ANNE BABANIN FARKLI TUTUMLARI
Babanın çocuğa disipliner davrandığı bir sırada, annenin babaya karşı çıkması, çocuğa
hissettirecek biçimde çocuğu savunması ve koruması, aynı davranışı babanın da göstermesi,
çocukta olumsuz tepkiler gelişmesine, erkek çocukta babaya, kız çocukta anneye özdeşimsizlik
gelişebilir.
Önceleri disiplinli olan, çocuğun isteklerine uygun sınır koyabilen anne-baba, hastalık durumunda
daha kollayıcı ve koruyucu davranabilir.
Akraba evliliklerinde taraflar birbirini suçlar. Aile bireylerinde birbirini ya da çocuğu suçlama
eğilimleri gözlenir. Gebelikteki bazı etkenler gösterilerek tartışmalar yaşanır.
Çocuğun ve ailenin mutsuzluk düzeyi artar. Sağlık personeli ve doktor bu durumda ailenin
suçlanmaması yönünden açıklamalarına özen göstermelidir.
Çocuğun ruhsal durumunu etkileyen en önemli faktörler arasında sevgi, ilgi ve disiplin uyumu
ve dozu bulunmaktadır. Bunların belli bir dengede tutulması son derece önemlidir. Çoğu aile bu
dengeli davranışı, göstermemekte, aşırılık ya da yoksunluk göstermektedir.
A. AŞIRI İLGİ VE SEVGİ GÖSTEREN AİLE: Bu tür aileler çocuğun her istediğini yerine getirme
eğilimindedir.
Bunlar KORUYUCU AİLELER’dir.
Bu tür çocuklarda sorun çözme yetersizliği, beceriksizlik, bebeksi kalma, nörotik yapı eğilimi
gelişebilir. Herkesten sevgi, ilgi bekler, ancak kendisi gösteremeyebilir. Sevgi gösterilmemesi
halinde tepkili ve kaprisli davranırlar.
Çocuğun özürlü, yetim, tek evlat, uzun süre sonra edinilen evlat, ilerlemiş anne ve baba yaşı
etkili olabilir.
B. YETERSİZ İLGİ VE SEVGİ GÖSTEREN AİLE: Çocuğa gösterilen ilgi ve sevgi oldukça yetersizdir
ya da hiç yoktur.
Çocuğun gereksinimleri giderilmez, hep karşı çıkılır, her yaptığı eleştirilir. Sevecen ve güler yüzle
davranılması gereken durumlarda soğuk ve önemsiz varlıklar gibi davranılır.
C. AŞIRI DİSİPLİN GÖSTEREN AİLE: Çocuğa çoğunlukla asık suratla, sert ses tonuyla yaklaşılır.
Aksi halde çocuğun şımaracağından, saygısız yetişeceğinden korkulur. Çocuğun yaramazlık ve
yanlış davranışlarından caydırılması amacıyla, çocuğu dövme, örseleme, kulağını çekme, bağırma,
karanlık ortama kapatma ceza yöntemlerine başvurma eğilimindedirler. Çocukların kişiliğini kötü
yönde etkileyen en önemli etkenlerdendir.
Hem aşırı sevgi, ilgi, bunun yanında hem de aşırı disiplin göstererek uç davranan
aile çocuklarının NÖROTİK yapılı olabilecekleri belirtilmektedir.
Hem sevgi, ilgi yoksunluğu, hem de aşırı disiplin gösteren ailede yetişen çocuklarda, öç alma,
suça ve intihara eğilim, toplum kurallarına özellikle karşı çıkma ve kuralları çiğneme, psikopatik
kişilik geliştirme eğilimi fazladır.
Normalde aşırıya kaçmadan yeri geldiğinde ilgi ve sevgiyle yaklaşma, yeri geldiğinde de disiplinli
davranmak, özellikle güdüleyerek eğitici davranmak, ruhsal gelişimi olumlu yönde etkileyen en
önemli öğedir.
Bebek doğar doğmaz bu dönem başlar. On iki ayın sonuna dek, kimi kez de iki yaşın orta ya da
sonlarına kadar sürer.
Evreleri;
Erken evre; ağız, dudak, dil ve emme işlevi baskındır. İlk altı ayı kapsar. Memeyi arama ve emme
ön plandadır.
Geç evre; Altı aydan sonra, erken evreye ek diş işlevleri, ısırma ve çiğneme egemendir.
TEN TEMASI; bebeğe dokunma, emzirme sırasında okşama, uyuturken pışpışlama, kucağa
alma, ayakta sallama, sırta ve öne bağlama önemli uygulamalardır.
GÖZ TEMASI; bebek ilk ay otistiktir (içe dönük) göz teması yoktur. Bir ay sonra başlar. Ruhsal
doyuma ve temel güven duygusuna katkısı büyüktür. Bir buçuk iki aydan sonra bebekte göz teması
yoksa OTİZMİN önemli erken bulgusudur.
www.aknetakademi.com.tr
Daha çok anne ile teke tek ilişki (süreklilik süreci) önemlidir. Yabancı fobisi ve ayrılık
anksiyetesini önler. Annenin AYNALIK YANSITMASI (AYNALAMA) rolü bulunmaktadır.
Ritmik sesler (NİNNİ) ruhsal doyuma katkı verir. Ninnide annenin sevecenliği ve sözel uyaranı
vardır.
Bebek odasında ve yatak çevresindeki renkli obje uyaranlarının zihinsel gelişimi etkilediği
belirtilmektedir.
Anne memesi çok önemlidir. Doğumdan 5-30 dakika içinde bebek memeye tutulmalıdır. Ağırlık
artımı normalse, 4-6 aya kadar anne sütü tek başına yeterlidir.
Emmenin engellenmesi ya da emme yoksunluğu bulunması halinde, bebekte sallanma, kulak
memesiyle oynama ve çocukluk mastürbasyonu görülebileceği bildirilmektedir. Uygun ek gıdalara
çiğneme işlevi kazanımıyla birlikte (5-6 aylar) geçilmelidir.
Meme, biberon, emzik baskılı ve ürkütücü yöntemlerle bıraktırılmamalı, emme araları
seyrekleştirilirken, oral uğraş seçenekleri yerine konmalıdır.
Parmak emme, tırnak yeme, sigara, alkol ve uyuşturucu bağımlılığına yatkınlık, aşırı yeme,
şişmanlık, hipokondri, anoreksiya nervoza, bulimiya nervoza ve şizofreniye eğilim kazanılmasında,
bu dönemdeki sağlıksız yaklaşımların payı bulunduğu ileri sürülmektedir.
Bu dönem ilk yaştan sonra 2-3 yaşlar arasında geçirilir. Anüsün dolma ve boşalma işlevlerinden
haz duyma ön plandadır.
Önceleri, içerideki dışkının boşaltılmasında duyulan haz, sonraları dışkının içeride tutulmasıyla
alınan hazza dönüşebilir. Kabızlık ve buna bağlı sorunlar gelişebilir. Çocuk dışkısını vücudunun
öz malı olarak görür. Hatta obje olarak dışkıyı, dışkılama anını sevdikleriyle, özellikle annesiyle
paylaşmak, ona haz verebilir.
Kreş ortamını sevmeyen kimi çocukların kakasını ve dışkılamayı eve sakladıkları, ortamı
anneleriyle paylaşmak eğiliminde bulundukları bilinmekte ve kabızlık sorunu geliştiği görülmektedir.
Kimi çocuklarda, dışkıyla oynamaktan duyulan haz, zamanla hamur, çamur, kum, çakıl, sonunda
parayla uğraşmaya dönüşebildiği, patolojik olarak para, eşya biriktirmeye ve cimriliğe yatkınlık
geliştiği ileri sürülmektedir.
Bu dönemin sağlıksız geçirilmesinin, kişilik özelliğini, cinsel kimliği, kimi kez farklı cinsel kimliğe
eğilimi, artırabildiği ileri sürülmektedir. Bu dönemde kirletme arzusunun bastırılması, mizofobi
(kirlenme korkusu, aşırı temizlik), pislik-temizlik, sevgi-nefret gibi ikili duygu (ambivalans) eğilimi
ve obsesif nevrozun başlangıcı olabilmektedir.
Çocuklar 3 yaş dolaylarında bu döneme girerler, yaklaşık 6 yaşına kadar sürer. Bu dönemde
çocukların cinselliğe, cinsel özelliklerine ve organlarına düşkünlükleri artar.
OEDİPUS KOMPLEKSİ: Erkek çocukların anneye düşkünlüğüdür. Çocukların, karşı cinse ilk
eğilimleridir.
Özellikle erkek çocuklara, kimi kez “hadi pipini göster” söylemi de, düşkünlüğün artmasına
saplanmaya ya da gerilemeye neden olabilir.
Olanaklıysa çoçuklar bu dönemden önce ya da sonra SÜNNET edilmelidir. FİMOZİS (sünnet
derisi ucunun darlığı) varsa olabildiğince erken aylarda sünnet edilmelidir.
Altı yaşından sonra, ergenlik döneminin başlangıcına dek sürer (6-11 yaş). Cinsel konulara ilgisi,
fazla değildir. Organların gelişim hızına göre cinsel organlardaki gelişme daha yavaştır.
Çocuk okula başlamıştır. İLETİŞİM ve TOPLUMSALLAŞMA sürecinin hızı artmıştır. Öğretmene
BAĞIMLILIK geliştirme ve onu MODEL ALMA eğilimi yüksektir.
Kendi cinsiyetinden olan arkadaşlarıyla daha geçimlidir. Sağlık alışkanlıkları edindirme için uygun
bir dönemdir.
www.aknetakademi.com.tr 11
3.5 ADÖLESAN (ERGENLİK-DELİKANLILIK) DÖNEMİ
Bu dönem yaklaşık 10-11 yaşlarından, 18 yaşına, hatta 20 yaşlarına dek sürebilir. Bu dönemde
hızlı fiziksel büyüme, cinsel gelişme ve psiko-sosyal gelişme kapsamında çok hızlı değişiklikler
yaşanır.
Kızlar, erkeklerden daha önce bu döneme girerler. Hızlı büyüme nedeniyle bacaklarda dizkapağı
üzerinde ve altındaki uzun kemiklerin hızlı büyümesine bağlı olarak UZAMA AĞRILARI başlayabilir.
Uzama ağrıları ovma ve masajla rahatlar, çoğunlukla korkulan eklem romatizması ile
karıştırılmamalıdır. Romatizma eklemlerde, ovma ve masaja hassastır, şiddetli ağrılıdır.
Hormonal değişiklikler nedeniyle her iki cinsiyette yüzde ve sırtta AKNE VULGARİS (sivilce)’ler,
erkeklerdeki JİNEKOMASTİ (Memelerin büyümesi ve ağrıması) Olumsuz Beden Algısı’na yol
açabilir.
Erkeklerdeki ilk ejakülasyon (boşalma), kızlarda ilk menarj (adet kanaması) bilgilendirilmemiş
çocuklarda anksiyete ve panik nedeni olabilir.
Ergenlik dönemine girildiği yıllarda çocuklarda, ders başarısızlıklarında artma, kavgacı ve aşırı
tepkiler, dağınıklık, savrukluk, hızla uzayan el, kol ve bacaklarına uyumsuzluk nedeniyle sakarlık,
normal karşılanmalıdır. Destek olunmalıdır.
Karşı cinsiyete ilgi artmıştır.
Beğenilme duyguları ve çabaları vardır. (Makyaj yapma, sakal traşı olma)
Kendini kanıtlama çabaları fazladır. (Sigara, alkol içme, araba kullanma hevesleri). Olumsuz
beden algıları fazladır.
Olumlu hale getirmek için ayna karşısında fazla zaman geçirirler.
Küçük yaşlardaki anne ve babaya olan bağımlılıkta azalma, bağımsızlığını kazanma çabaları
(otoriteye karşı gelme) sürer. Toplum içerisinde üstleneceği rollere hazırlanma, öğrenim, meslek ve
iş sahibi olma yolunda çaba gösterme ve psiko-sosal gelişmeyi sürdürme, bu döneme özgüdür.
► Cinsiyet beklentisi, kız beklerken erkek, erkek beklerken kız doğması ve ailenin özlemini
giderme eğilimi nedeniyle biyolojik cinsiyetinden farklı davranma,
► Anal dönemdeki anal hazzın devamına neden olan anal maniplasyonlar,
► Fallik dönemde, erkek çocuğun anne, kız çocuğun baba cinsiyetini tabu görerek kendi
cinsiyetine yönelmesi,
► Kendi cinsel organına olumsuz algı geliştirme, kastrasyon, hoşnutsuzluk ve reddetme
nedeniyle kendi cinsiyetine yönelme,
► Latans dönemde kendi cinsiyetine olan sempati nedeniyle kimi kez kendi cinsiyetinden
arkadaşıyla sevişme ve ilişki denemeleri,
► Cinsel dürtülerin yoğun olduğu ergenlik döneminde aynı cinsiyetten bireyler arasında
sevişme ve anal ilişki denemesi,
► Herhangi bir dönemde cinsel taciz ve duygusal sömürü,
► Aynı cinsiyetten bireylerin koşullar nedeniyle aynı yatakta yatmaları (Ev, yatılı okul ve
kışla)
Tek cinsiyete eğitim veren okul koşulları; kız-erkek karma eğitimi, karşı cinsiyete daha uygun
Toplumsal etkileşimin önemli ölçüde bozuk ve anormal gelişimi, ilginin, etkinliklerin belirgin
derecede sınırlı oluşuyla dikkati çeken, genellikle otuz ay öncesinde fark edilebilen gelişimsel
bozukluktur.
Önemli bulgular;
• Bebeğin anne ile göz teması kuramaması,
• Kucaklama, sallama, pışpışlama gibi temas doyumu öğelerine duyarsızlık,
ya da aşırı tepki,
Merkezi
• Gülümseme ve agulamanın bulunmaması, ender ağlama,
Sinir Sistemi
• Sosyal oyunlara katılmama, sözel ve bedensel iletişim becerilerinden
Travmaları
yoksunluk, dil gelişiminde gecikme,
• Sallanma, kanat çırpma, kafasını vurma, parmak, el bilek ısırma
hareketleri,
Nedenleri Erken
• Akraba evlilikleri ve kalıtım, Teşhis, Özel
• İntrauterin infeksiyonlar (Kızamıkçık, sitomagelovirüs vs.), Eğitim
• Merkezi sinir sistemi infeksiyonları ve travmaları,
• Metabolik nedenler.
Yaklaşım
Erken tanı ve tedavi önemlidir. Özel eğitim verilmelidir.
Yaklaşım Yeterli
Yeterli süre (1-1,5 yıl) anne memesi verilmesi, 5-6 aylıkken ek gıdalara Sürü Anne
geçilmesi, meme ya da biberonun zorla bıraktırılmaması, uykuya geçiş Sütü
sırasında yalnız bırakılmaması (pışpışlama, başını okşama, masal okuma),
cezadan kaçınma, önemli uygulamalardır.
www.aknetakademi.com.tr 13
4.3 ÇOCUKLUK MASTURBASYONU
Bebek ve çocukların ergenlik öncesinde de cinsel organını uyarması,
terleme, kızarma, sık sık nefes alıp verme gibi orgazm belirtileri göstermesi Yetersiz
tablosudur. Anne Çocuk
İlişkisi Kardeş
Nedenleri Kıskançlığı
• Yetersiz anne, bebek ve aile ilişkisi, emme yoksunluğu,
• Yalnızlık ve oyun olanağı bulunmayışı,
• Sevilmeyen bakıcı, yeni doğan kardeşin kıskanılması,
• Anne-babadan birinin evden uzaklaşması, Çocuğa
• Dar pantolon ve cinsel taciz ve bebeğin cinsel organıyla oynanması gibi Başka Uğraşa
ruhsal sıkıntı ve uyarılma nedenleri. Yönlendirme
Masal
Yaklaşım Anlatma
Çocuğa bağırma, dövme, korkutma eğiliminden kaçınılmalı, çocuğun ilgisini
başka objelere çekmek için oyun ve uğraşa yöneltilmeli, uykuya dalmadan
önce saçını okşama, masal anlatma, cinsel organların temizliğinin uyarılmadan yapılması, fazla
dar giysilerden kaçınılması önerilebilir.
Nedenleri
Genetik, gebelik sırasında kullanılan ilaç ve zararlı maddelerin ve tıbbi zorunluluk nedeniyle
annenin hormon tedavisi görmesi yatkınlığı artırabilir.
Yaklaşım
Erken tanı çok önemlidir. Cinsel kimlik gelişimi başlamadan (iki yaş) önce tedaviye
başlanmalı, cerrahi girişim çocuğun cinsel kimliğine uygun olmalıdır. Ancak ailenin görüşü de
önemsenmelidir.
4.5 KEKEMELİK
Nedenleri
Stres ya da organik kökenli olabilir. Genetik yatkınlığı artırabilir.
Yaklaşım
Ailenin eleştirel uyarı ve cezalandırmaları ile arkadaşlarının alay, dalga ve küçümser davranışları
tikleri artırır. Psikiyatrist desteği ile ilaç gerekebilir.
Nedenleri
• Genetik yatkınlık ve akraba evliliği önemlidir,
• Antidiüretik hormonun (ADH) çocuğun yaşına göre Yaklaşım: Genetik, Yatkınlık,
yetersiz salınımı ve diğer organik nedenler (idrar yolu darlığı, Akraba Evliliği
enfeksiyonlar),
• Tuvalet eğitimine erken ve geç başlama (1,5 yaşından
önce, 2,5 yaşından sonra)
• Aileye yeni bebek gelişiyle bebeksileşme (regresyon) ve
• Ayrılık anksiyetesi ve stres (ailede çatışma, boşanma, ölüm, göç)
Yaklaşım
Ailenin çocuğu cezalandırması, korkutması ya da tehdidi sakıncalıdır, kaçınılmalıdır.
Kuru kalktığı sabahlar duygusal içerikli ödüller, ıslak
kalkılan sabahları sorun etmemek, akşam yemeklerinin Yaklaşım: Tehdit, ve Ceza
çocuğu susatmayacak türden seçilmesi, çocuğun işbirliği Kullanılmamalı
ile sıvı kısıtlaması ve gece uyuduktan iki saat sonra çocuğun
tuvalete götürülmesi, psikiyatristle işbirliği önemlidir.
4.8 ENKOPRESİS
Dışkılamaya özgü organik bir bozukluk olmaksızın, dört yaşından büyük çocuklukların dışkısını
istemli ya da istemsiz, yineleyen biçimde uygunsuz yerlere yapması ve bu davranışı üç ay süreyle
ayda en az bir kez yinelemesidir (DMS 4 Tanı Sistemine Göre).
Bu çocuklar donuna, halı üzerine daha çokta gizli yerlere mutfak, yatak odası kapısı arkasına
dışkılarlar.
Nedenleri
Olumsuz aile-çocuk ilişkisi, anne-baba geçimsizlikleri, boşanma, ölüm ve yeni kardeş doğumu
gibi anksiyete ve stres nedenleri. Ani korku, korkutma, ceza, baskıcı ve titiz aile tutumuna tepki,
Organik nedenler (ishal, kabızlık, sifinkter yetersizliği, diyabetik nöropati, merkezi sinir sistemi
tümör ve doğumsal hastalıkları, geri zekâlılık, barsak parazitleri ve prolapsus (rektumun dışarı
www.aknetakademi.com.tr 15
çıkması).
Yaklaşım
Doktora başvurup, organik bir neden olup olmadığı, incelendikten sonra, psikiyatrist desteği ile
aile tutumu dengeleştirilmeli, anne-baba ve çocuk ilişkileri düzenlenmelidir.
Bebek ve çocukların iştahsız olması, beklenen boy ve kilonun altında bulunması, istenen
fonksiyon ve gelişme göstermemesi tablosudur.
Nedenleri
• Anne memesi yoksunluğu, memenin zamanında bırakılmaması ya da ek gıdalara zamanında
geçilmemesi nedeniyle pürtüklü yiyeceklere intolerans,
• Bakkal alışkanlığı (çocukların zamanlı zamansız şekerleme yemesi), Ergenlerde ayaküzeri
atıştırma (food fast),
• Aile çocuk ilişkilerinde olumsuzluk, ayrılık anksiyetesi ve depresyon,
• Organik nedenler, sık yineleyen infeksiyonlar, sosyo-kültürel yetersizlik
Yaklaşım
• Çocuk bir, bir buçuk yaşına kadar emzirilmeli, uygun kilo alması halinde 5-6 aylığa kadar anne
memesi yeterlidir. Beş aylıkken uygun ek gıdalara geçilmelidir,
• Doktora götürülerek organik nedenler araştırılmalıdır,
• Bakkal alışkanlığı ve yerli yersiz şekerli gıdalardan kaçınılmalı,
• Öğün aralıklarına özen gösterilmelidir,
• İlk verilen gıda aç karına verilmelidir. Çocuk gıdanın lezzetini o zaman daha iyi alır ve sevebilir.
Nedenleri
Aile çocuk ilişkisinin yeterli olmadığı durumlar ve doyumsuzluk ayrıca sindirim sisteminde pilor
stenozu ve infeksiyonlar, merkezi sinir sistemi lezyonları gibi organik nedenler.
Yaklaşım
• Doktora başvurulmalı organik nedenler giderilmelidir.
• Psikiyatri desteği, doyum, aile-çocuk ilişkilerinde uyum sağlama çabaları önemlidir.
Nedenleri
• Demir, çinko gibi mineral eksikliğine yol açan beslenme bozukluğu, barsak parazitleri, •
Sosyo-ekonomik düzey düşüklüğü, anne-çocuk arasında doyumsuzluk,
• Mental retardasyon ve otistik bozukluğu.
Yaklaşım
• Olumlu-aile çocuk ilişkileri sağlanmalı, doktora götürülmeli, organik nedenler araştırılmalıdır.
Gerekirse psikiyatri desteği sağlanmalıdır,
• Olumlu yeme alışkanlıklarının ödüllendirilmesi, oyun ve uğraş terapisi.
4.12 OBEZİTE
Vücut ağırlığının normalin %20’nin üzerine çıkmasıdır. Obez çocukların %60-80’i erişkin
dönemde de aşırı kiloya eğilimlidir.
Nedenleri
• Genetik yatkınlık, organik ve metabolizma bozuklukları,
• Aşırı yemek yeme (gerginliği azaltmak, hafif depresyona tepki, uyaran yoksunluğu,
adölesanlarda cinsel ilişkiden ve kimi sosyal etkinliklerden kaçınma nedeniyle),
• Hareket kısıtlılığı ve ailenin yemek yeme kültürü (damak alışkanlığı), aşırı yedirme tutumu.
Yaklaşım
• Beslenme, yeterli ve dengeli olmalı, enerji kısıtlanmalı, sebze meyve bol tüketilmeli,
• Fizik egzersiz ve hareket gereklidir, doktora götürülmeli, organik nedenler araştırılıp gereği
yapılmalıdır,
• Aile-çocuk ilişkileri olumlu hale getirilmelidir.
Zaman zaman aşırı yemek yeme, yemek yerken kontrolünü kaybetme, yemekten sonra kendini
suçlama, kimi kez yediğini kusarak çıkartma, beden ağırlığı ile uğraşma bulgularıyla seyreden
yeme bozukluğudur. Daha çok kızlar arasında görülür.
Nedenleri
• Aile-çocuk ilişkilerinde uyumsuzluk ve bozukluk, evlilik sorunları, ailede bütünleşme ve
düzenlilik yetersizliği,
• Kimi olgularda kolesistonin metabolizmasında bozukluk ve genetik yatkınlık,
• Çocuklarda dürtü kontrol güçlükleri, kronik depresyon, abartılmış çocukluk duyguları, beden
imgesi bozuklukları, yetersizlik duyguları gibi psikolojik etkenler.
www.aknetakademi.com.tr 17
Yaklaşım
• Psikiyatrist desteği, hastane, psikoterapi ve ilaç gerekebilir,
• Planlı yeme önerilebilir.
Nedenleri
• Kalıtsal (genetik) nedenler, 21 nci kromozom defekti (down sendromu),
• Metabolik nedenler (feniketonüri ve doğumsal hipotiroidi),
• Gebelik sırasında geçirilen infeksiyonlar (özellikle kızamıkcık) ilaç, radyasyon, annenin yetersiz
beslenmesi ve hastalıkları,
• Bebeğin doğum eyleminde fazla kalması, doğum travması ve oksijensizlik,
• Yeni doğan sarılığı ve kan uyuşmazlıkları.
Yaklaşım
Zekâ gerilikleri (ZG), Wechler Skalası, Stanford Binet testleriyle belirlenen zeka düzeyine göre
dört gruba ayrılabilir.
• Hafif derecede zekâ geriliği (50-55) (70) arası,
• Orta derecede zekâ geriliği (35-40) (50-55) arası,
• Ağır derecede zekâ geriliği (20-25) (35-40) arası,
• İleri derecede zekâ geriliği (20-25’in altında)
Geriliğin düzeyine göre; özel eğitimle topluma olabildiğince uyum kazandırılmaya çalışılır.
Nedenleri
• Değişik görüşler ileri sürülmektedir.
• Kalıtımın etkisi bulunmaktadır.
• Doğum öncesi intrauterin nedenler, doğum sırasında travma, doğum sonrası infeksiyon ya da
diğer etkenlerin beyinde hasar yaptıkları düşünülmektedir.
• Düşük doğum ağırlığı, merkezi sinir sistemi gelişimindeki gecikmeye neden olarak hiperaktiviteye
yol açabilmektedir.
Yaklaşım
• Erken tanı önemlidir. Çocuk psikiyatriye götürülmelidir.
• Doktor, aile ve öğretmen işbirliği son derece önemlidir.
• Öğretmen bu çocuklara sevgi göstermeli, çocuğun azalmış benlik saygısını kazanmaya katkı
vermelidir. Çocuğun başarılı oldukları yanları bulup öne çıkarmalıdır. Sınıfta kendine yakın yere
oturtabilir, dikkatin dağıldığını fark ettiğinde, kalkıp dolaşmasını sağlayacak görev verebilir (Tahtayı
sildirme)
• Anne babaları suçluluk duygusundan kurtarmak gerekir.
• İlaç ve kontrollerin düzenli olması sağlanmalıdır.
Nedenleri
• Çocuğun anne ve babaya aşırı bağlılık nedeniyle ayrılık anksiyetesi,
• Okul öncesi gelişen okul ve öğretmen olumsuz algısı, öğretmenlerin öğrencilere örseleyici
tutumu.
Yaklaşım
• Aile-öğretmen ve doktor işbirliği son derece önemlidir.
• Çocuk duygusal yönden desteklenmelidir, okulda kalmaya çaba gösterdiğinde özellikle
duygusal temelli ödüllendirilmelidir.
• Okul öncesi kreş ya da anaokulu yaşamı, kimi kez bu tepkinin azalmasına neden olabilir.
Nedenleri
• Genetik yatkınlık, iç salgı bezi bozuklukları,
• Aşırı, koruyucu, kuralcı, psikonevrotik yapı niteliği,
• Kişilerarası ilişkilerde sınırsızlık, çocuğun erken olgunlaşmaya zorlanması, çocukluktaki yakın,
sıcak ilgiye karşın adölesan döneminde aşırı baskıcı tutum, annenin uyumsuz davranışı, olumsuz
anne çocuk ilişkisi,
• Yeme alışkanlıklarındaki değişiklikler,
www.aknetakademi.com.tr 19
• Olumsuz beden algısı, çevreye bağımlı benlik algısı, cinsel dürtülerin inhibisyonu,
Yaklaşım
• Doktor, aile ve hasta işbirliği, hoşgörülü, sevecen yaklaşım önemlidir,
• Ağır beslenme bozukluğunda hastanede tedavi ve besleme,
• Çocukla inatlaşmadan baskı ve zorlamada bulunmadan, dostça yaklaşılmalıdır.
Nedenleri
• Genetik yatkınlık ve akraba evlilikleri,
• Ailenin katı baskısı, soğuk tutumu, bakım ve sevgi yetersizliği, oral dönem doyumsuzluğu,
anne imgesi ve meme yoksunluğu.
Yaklaşım
• Erken tanı ve tedavi son derece önemlidir. Çocuğun psikiyatriye götürülmesi, gerekli ilaç
tedavisi, izlem ve kontrollerin yapılması son derece önemlidir
• Aile-çocuk ve doktor işbirliği sağlanmalıdır. Aileler aşırı baskıcı tutumdan kaçınmalı, uygun
sevgi, disiplin dengesi sağlanmalıdır.
►Gebelik hizmetleri: Tüm gebelere gerekli sağlık hizmetleri verilmeli, gebelik süresinin
sağlıklı geçirilmesi sağlanmalıdır. İntrauterin infeksiyonlardan (kızamıkçık, sitomegalovirus,
toksoplazmozis, sifiliz ve diğerlerinden) korunmalıdır. İlaç ve radyasyona dikkat edilmelidir.
Doğum, sağlık kurumlarında ve hijyenik koşullarda yapılmalı, asepsi ve antisepsi koşulları göz
Zekâ geriliğine neden olan FENİLKETONÜRİ ve HİPOTİROİDİ’nin bebek doğar doğmaz kan tahlili
ile erken tanılanması, beynin sağlıklı gelişimine olanak sağlar ve bireyin geri zekâlı olması önlenir.
Bir-bir buçuk ay sonra bebekte göz teması bulunmaması ve kucağa almaya temas intoleransı
(tahammülsüzlük) göstermesi, bebeklik otizmi erken tanısında son derece önemlidir.
Şizofreni nedenli erken tanılanırsa, tedavisinde o ölçüde gelişme sağlanabilir, toplumsal uyumu
olabildiğince iyileştirilebilir.
Bu amaçla;
www.aknetakademi.com.tr 21
6. ÇOCUKLARDA UYUM VE UYUMSUZLUK
6.1 UYUM
Bireyin sahip olduğu özelliklerin kendi benliği ile ve içinde bulunduğu çevre arasında dengeli bir
ilişki kurabilme ve sürdürebilmesidir.
2. Bedensel Nedenler: Uzun süren hastalıklar (epilepsi, beyin zedelenmeleri. zeka engelleri,
sağırlık, körlük...)
4. Yanlış Eğitim: Anne-babanın yanlış tutumları, otoriter olma ya da aşırı hoşgörü, ceza,
dayak, tutarsız eğitim...
Özel öğrenme güçlüklerinin görünümü çocuğun zekâ seviyesi normal olmasına rağmen
yukarıda bahsedilen alanlarda gerekli performansı- başka bir psikiyatrik veya organik bir neden
olmadan-gösterememesidir.
Özel öğrenme güçlüklerinin tanısı klinik görünüm ve yapılan testlerle belli olmaktadır. Özel
öğrenme güçlüğünün ayrıcı tanısında okullardaki normal olarak gelişen sapmalar, eğitim ve
öğretimde fırsat eksikliği, çocuğa verilen yetersiz öğrenim durumu göz önüne alınmalıdır.
Ayrıca görme ve işitme veya herhangi bir duyu bozukluğunda, zekâ problemi olan çocuklarda,
yaygın gelişimsel geriliği olan çocuklarda görülen o bozukluğa bağlı öğrenme güçlüğünden bu
mevcut durum ayırt edilmelidir.
Okuma bozukluğunda çocuğun zekâ düzeyi ve aldığı eğitim göz önüne alındığında çocuğun ondan
beklenen seviyenin önemli derecede altında okuma becerisi göstermesidir. Okuma bozukluğu olan
çocuklarda sesli okumada, yanlış sözcük kullanma ve sözcük atlamaları olur. Okuma bozukluğu
yüksek IQ ile beraberse, erken tanı ve tedavi ile sonuç iyi olmaktadır.
Matematik ve yazılı anlatım bozukluğunda da okuma bozukluğunda olduğu gibi IQ seviyesi ve
aldığı eğitim göz önüne alındığında önemli derecede yetersizlik görülür. Bu durum çocuğun okul
performansını ders başarısını önemli derecede etkiler.
Aileler normalde çocuklarının zekâ düzeyine baktıklarında belli bir başarı beklemelerine karşın
çocuklardan yukarıda bahsedilen alanlarda önemli derecede sıkıntı olmaktadır. Bu durumda
çocuğun kendi özgüveni bozulmakta, aile ile olan ilişkilerde sorunlar yaşanmaktadır.
Özel öğrenme güçlüklerine başka psikiyatrik durumlar da eşlik edebilir. Özellikle dikkat eksikliği
www.aknetakademi.com.tr 23
ve hiperaktivite bozukluğu ile sık bir şekilde bir arada olabilir. Bu iki durumun ayırıcı tanısı bazı
standart testler ve çocuğun klinik durumu ile kesinleştirilmektedir. Tedavide özel öğrenme
güçlüğüne yönelik eğitimin verilmesi ile tedavi gerçekleşebilir. Ancak bu durumun tedavisi uzun
bir süre almakta, bazı problemler yaşam boyu devam edebilmektedir.
Genelde 2-4 yaşları arasında olan kekemelik normal olarak karşılanır. Kekemeliğin %90 geçici
olmakla beraber %10 kadarı kalıcı olabilir.
Kekemelik belli bir süre geçmez ise anne babaların zaman kaybetmeden çocuklarını çocuk
psikiyatristine getirmeleri gerekir.
Belli bir yaştan sonra kekeleme için konuşma, nefes ve ritim egzersizleri verilir. Bu egzersizler ile
çocuğun durumuna eşlik eden kaygı durumlarını azaltmak amacı ile ilaç tedavisi de uygulanabilir.
Yurt dışında konuşma terapisti yetiştiren dört senelik fakülteler olmasına karşın
ülkemizde kekemelik profesyonel anlamda ele alınmamaktadır.
Bütün bu nedenlerden dolayı fonolojik bozukluğu olan çocukların gerekli psikososyal desteğe
ihtiyaçları vardır. Gerekirse sıkıntının fazla olduğu durumlarda ilaç tedavisi kullanılabilir. Fonolojik
bozukluğun tedavisinde çocuğun yaşına uygun olan önerilerde bulunulur. Temel tedavi yöntemi
ses çıkarma, konuşma ve telaffuz konusunda eğitim ve egzersizdir.
Bunun sonucu olarak çocukta gelişimsel olarak aşağıdaki 3 temel sorun ortaya çıkmaktadır:
1. Kısa dikkat süresi (poor attention span)
2. Yetersiz dürtü kontrolü (weak impulse control)
3. Aşırı hareketlilik (hyperactivity)
Aileler yardım için gerekli yerlere başvurduğunda Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu olan
ve özellikle aşırı hareketlilik belirtileri ön planda olan çocuklarını “düz duvara tırmanır”, “onu
bir yerde zaptetmek imkânsız”, “”ele avuca sığmaz”, “beş dakikadan fazla yerinde oturmaz”,
“oyun oynarken daldan dala konar” gibi sözlerle anlatırlar.
www.aknetakademi.com.tr 25
2. Çoğu zaman oturması beklenen durumlarda oturduğu yerden kalkar.
3. Çoğu zaman uygunsuz olan durumlarda koşuşturup durur ya da tırmanır.
4. Çoğu zaman sakin bir biçimde, boş zamanları geçirme etkinliklerine katılma ya da oyun
oynama zorluğu vardır.
5. Çoğu zaman hareket halindedir ya da motor tarafından sürülüyormuş gibi davranır.
6. Çoğu zaman çok konuşur.
7. Çoğu zaman sorulan soruların soru tamamlanmadan önce cevabını yapıştırır.
8. Çoğu zaman sırasını beklememe güçlüğü vardır.
9. Çoğu zaman başkalarının sözünü keser ya da yaptıklarının arasına girer.
10. Aşırı hareketlilik veya kıvranma
11. Yerinde oturmada güçlük
12. Dikkatin kolay dağılması
13. Sıklıkla bir şeyler kaybetme
14. Kuralları takip etmede güçlük
15. Sessizce oynamada güçlük
16. Oyunlarda sırasını beklemekte güçlük
17. Bir aktiviteden diğer aktiviteye kayma
18. Sıklıkla tehlikeli aktivitelerle uğraşma
Kızlarda ve erkeklerde görülme sıklığı farklılık gösterir. Erkeklerin kızlardan 4-8 kat daha
yüksek oranda Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu olma olasılığı bulunmaktadır.
Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu olan bazı çocukların annelerine, çocuğunda belirtilerin
ne zaman başladığı sorulduğunda alınan cevap çok ilginçtir.
Anneler daha hamileyken diğer çocuklarından daha hareketli olduğunu hissettiklerine
belirtmektedirler.
Çoğu anne-baba ise çocuklarının farklı olduğunu bebeklik döneminde ve erken çocuklukta
algılarlar.
Emekleme döneminde bile bu çocukların bir taraftan diğer tarafa, bir oyuncaktan diğerine
atladıkları ve kucağa alınmaktan, kucağa alınsa bile kucağında olduğu kişinin durmasından
hoşlanmadıkları gözlenmektedir.
Sıklık: Kızlarda ve erkeklerde görülme sıklığı farklılık gösterir. Erkeklerin kızlardan 4-8 kat
daha yüksek oranda Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu olma olasılığı bulunmaktadır. Ayrıca
erkeklerde aşırı hareketlilik, yıkıcı davranışlarda bulunma, dürtüsellik (istekleri erteleyememe)
belirtileri gösteren tip fazlayken, kızlarda daha çok dikkatsizlik belirtileri gösteren tipin fazla olduğu
bilinmektedir.
Erkeklerde aşırı hareketlilik, yıkıcı davranışlarda bulunma, dürtüsellik belirtileri gösteren tip
fazlayken, kızlarda daha çok dikkatsizlik belirtileri gösteren tipin fazla olduğu bilinmektedir.
Dikkatsizlik, aşırı hareketlilik ve acelecilik gibi Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu belirtileriyle
başa çıkıp Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu’nun olumlu yönlerini iyi kullanan ve kendi
yapılarına uygun meslekler seçen bu kişilerin başarılı bir yaşamları olabilmektedir.
• Enerjik olma
• Yaratıcılık
• Sıcakkanlılık, cana yakın olma
• Hoşgörülü olma (bazen gerekenden fazla, zarar verici oranda)
• Esneklik
• İyi bir espri yeteneğine sahip olma
• Risk alabilme (bazen gerekenden fazla, zarar verici oranda)
• İnsanlara kolaylıkla güvenebilme (bazen gerekenden fazla, zarar verici oranda)
www.aknetakademi.com.tr 27
Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu olan tüm çocuklarda Dikkat Eksikliği
Hiperaktivite Bozukluğu belirtilerinin hepsi bulunmadığı gibi bu olumlu özelliklerin
de hepsinin değilse bile bazılarının bulunabileceği unutulmamalıdır.
Diğer yandan önemli bir konu tedavi sonucunda bu olumlu özelliklerin istenmeyen özelliklerle
beraber ortadan kalkıp kalmadığıdır. Çünkü birçok anne-baba Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu
olan çocuklarının olumsuz yanlarından şikâyet ederken, canlı, hoşgörülü, yaratıcı, girişken ve
sempatik özelliklerinden son derece memnundurlar. Burada iyi bir haber vermek isterim ki tedavi
sonucunda Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu’nun olumlu yönlerinin azalmadığı, olumsuz
özelliklerin ortadan kalkmasıyla daha fazla arttığı ve verimli hale gelebildiğidir.
6.5.5 Tik
Tik birden ortaya çıkan, hızlı, yineleyici bir motor hareket ya da ses çıkarma şeklinde olabilir. Tik
stres ile alevlenebilir, kaygı ile artar. Uykuda veya oyalayıcı etkinlikler sırasında azalır. Tik durumu
olan çocuklar sosyal ve aile çevrelerinde ciddi sıkıntılara maruz kalabilirler. Bu nedenle kaygının
daha da artması nedeni ile tikler çocukta giderek artabilir.
Tikli olan gençlerin genellikle, yetenekleri üstünde zorlanan, sürekli kardeş ve arkadaşlarıyla
kıyaslanan, yeterli ilgi ve sevgi içinde büyümeyen, anne-babası ile yeterli duygusal bağı kuramayan
gençler olduğu görülmektedir.
Hareket tiklerinin başlama yaşı 2-18 yaş arasıdır. Ergenliğin ilk dönemi tiklerin en yoğun olduğu
dönemdir. Ardından basamaklı bir iyileşme gösterir. Zaman zaman tiklerin sıklığı ve şiddeti
değişebilir. Uykuda kaybolur. Stresle artar.
Bir aydan önce geçerse “geçici tik” , bir seneden fazla sürerse “kronik tik” denmektedir.
İstem dışı vokal tikler veya tekrarlayıcı hızlı hareketlerle beliren bozukluklara gılles de tourette
sendromu denmektedir. Vokal tikler, hırıltı, patlar tarzda öksürükler, havlar gibi sesler ve gelişigüzel
çıkan sözcüklerdir. Bunlar genellikle koprolali (küfür, beddua ya da ayıp sözler) şeklindedir
Vokal ve vücuttaki tikler empulsif niteliktedirler. Genç bir yandan patlayıcı biçimde küfür
ederken, bir yandan eliyle kapıyı yumruklar ya da duvarı tekmeler. Bu bozuklukta da hareketler
uykuyla kaybolur ve stresle artar.
Tik ortaya çıkan çocuklarda tike bağlı kaygıyı artırmamak için çocuğun dikkati o yöne ekilmemeye
çalışılır. Ayrıca mevcut tikler için ilaç tedavisi mümkün olabilir. Ancak tiklerin tamamen geçip
geçmeyeceği ilerleyen süreç içerisinde belli olmaktadır.
Eşlik eden başka psikiyatrik durumların olup olmadığı kontrol edilmelidir. Aileye gereken
danışmanlığın yapılması önemlidir. Çocuğa sağlanacak psikososyal destek ile birlikte aileye gerekli
tavsiyelerin bulunulması tiklerin kalıcı olup olmaması açısından önemlidir.
www.aknetakademi.com.tr 29
Retrospektif çalışmalarda yetişkinlikte okb tanısı alanların 1/3-1/2’SİNDE hastalığın
başlangıcının çocukluk veya ergenlik döneminde olduğu saptanmıştır (karno ve
ark.1988).
Erken başlangıçlı grup ve ergende en erken başlama yaşı 7, ortalama başlama yaşı 10,2 yaştır
(swedo ve ark. 1989) Çalışmalarda Obsesif- kompulsif bozukluk erkek çocuklarda kızlardan daha
sık görüldüğü bulunmuştur. Obsesif- kompulsif bozukluk erkek çocukları daha büyük olasılıkla
prepubertal başlangıçlı olup ve aile üyelerinden birisi Obsesif- kompulsif bozukluk veya tourette
sendromlu iken, kızlarda büyük olasılıkla adolesans başlangıçlıdır. (rasmussen 1994).
Bu tür gençlerin konuşmaları düzgün ve aşırı kibardır. En küçük bir eksiklik bırakmama çabası
yüzünden ayrıntılara çok fazla girer. Düzenli ve çok titizdir. Belli bir süre sonra bu titizlik dağınıklığa
dönebilir.
Genç saplantılardan oldukça fazla rahatsız olur. Saplantı ve zorlantıların kendisine çok büyük
sıkıntılar verdiğini söyler. Çünkü gencin aklı sürekli bu düşüncelere takılır. Ve bu düşüncelerden
kurtulmak için sürekli bir takım hareketleri yineler. Bunlar arasında ayıp ve günah şeylerin her
akıla geldiği korkusu ve bunun için bir takım hareketleri yineleme sık görülür.
Mesela erkekleri düşünmenin çok ayıp olduğunu düşünen bir genç kız, bu düşünceden kurtulmak
için sürekli oturup, ayağa kalkar, banyoda yıkanırken bu düşüncelerin onu pislettiğini düşünerek
defalarca sabunlanır.
Herhangi bir düşünceyi kafadan atmaya çalışmak aslında onu yaşatmaktır. Çabaladıkça artar,
sıklaşır ve genç çok bunalır. Düşüncede ambivalence (iki-değerlilik) belirgindir. Sürekli tereddüt ve
kararsızlık dikkati çeker. Sanki her düşüncenin bir olumlu bir de olumsuz yanı vardır.
Bir şeyi kuralına göre yaptım mı yapmadım mı, düşündün mü düşünmedim mi, yapsam mı
yapmasam mı diye kararsızlıklar yaşar ve genç ileri derecede bunalır ve çevresindekileri de
bunaltır. Kapılar, pencereler, dolaplar, karyolasının altı defalarca kontrol edilir, elini sıktığı kişi
acaba tuvaletten çıktıktan sonra elerini yıkadı mı, Allah var mıdır yok mudur, varsa Allah’ı kim
yaratmıştır diye düşünülür.
Kimi gençlerde sayı sayma dışarıdan anlaşılmayan bir tutku halini alır. Apartmanların kaç
kat olduğunu, tavandaki kiremitleri, banyodaki tuvaletteki fayansları sayar. Sık sık ellerin yıkar.
Özellikle rüya gördükten sonra bir tane boy abdestinin yetmeyeceğini düşünür ve kendince
belirlediği sayılarla abdest alır.
Genç bunların anlamsız ve saçma olduğunu bilir ama içinden bunu yapmak için adeta birinin
zorladığını düşünür. Bu eylemleri yapmayınca içinde büyük bir çatışma, kaygı yaşar.
Obsesif- kompulsif bozukluk olan çocuk ve ergenlerde en sık görülen obsesyon; yetişkinlere
benzer şekilde kirleme ve mikrop bulaşma korkusudur. Kendine ve sevdiklerine zarar geleceği
korkusu, simetri ve düzenle ilgili obsesyonlar, saldırganlık, cinsellik ve dinle ilgili obsesyonlar
diğer sık görülen obsesyonlardır.
Cinsel içerikli obsesyonlar çocuklardan çok ergenlerde gözlenir. Bizim olguda da daha çok cinsel
içerikli obsesyonlar hâkimdi.
Ayrıca bir çok genç hasta, zaman içinde, belli semptom dizisinin aylar hatta yıllar boyunca
baskın olup daha sonra başka bir pantere dönüştüğünü bildirmişlerdir. Örneğin bir çocuk, sayma
ritüellerinden yıkama ritüellerine geçerken, daha sonraki bir dönemde yanlız obsesif düşüncelerden
şikayetçi olabilir (rettew ve ark.1992).
www.aknetakademi.com.tr 31
Tüm enüretiklerin %80-90’ININI oluşturan bu grupta daha çok genetik yatkınlık,
biyolojik ve gelişimsel etmenler sorumlu tutulmuştur. Sekonder enürezis ise en
az 1 yıl süren kuru bir periyoddan sonra tekrarlamanın olmasıdır. İkincil en sık
5-8 yaşlar arasında görülür ve bu grupta daha çok psikolojik etmenlerin sorunu
başlattığı ileri sürülmektedir.
Enüretik epizodların sıklığını tanı kriteri olarak kullananlar da mevcuttur. Haftada 1 epizottan
ayda 1 epizoda kadar farklı değerlendirmelerle karşılaşılmaktadır. Örneğin, mahony enürezis
kliniği ayda 1-3 epizodu hafif, gecede 1 epizodu sık, devamlı idrar kaçırmayı ileri derecede kabul
etmektedir.
Sıklık: Enürezisin prevalans oranları araştırmalar arasında büyük ölçüde değişmekle birlikte,
büyük britanya’da 5 yaşındaki çocuklarda %10 (her 10 çocuktan biri), 8 yaşındaki çocuklarda
%4 (her 25 çocuktan biri) ve 14 yaşındaki ergenlerde %1 kadardır. En ülkemizde çocuk
psikiyatrisi polikliniklerine yapılan başvuruların en sık nedenleri arasındadır. Ankara’daki
çocuk ruh sağlığı bölümlerine getirilen çocuklardaki enürezis oranı %18-21 civarındadır.
Bozukluk düşük sosyoekonomik gruplarda, eğitim düzeyinin düşük olduğu aileler ve kurumlarda
yaşama gibi psikosoyal stres altındaki ve sosyal yönden olumsuz durumdaki çocuklarda daha
sıktır.
Erkek çocuklarda kız çocuklardan daha fazla görülür. Ergenlik döneminde cinsiyet yönünden
eşitlenir.
Yapılan araştırmalar enüreziste ailesel bir yatkınlık olduğu görüşünde birleşmektedir. Enüretik
çocukların %70-75’İNİN birinci dereceden akrabalarında devam eden enürezis veya geçmişte
enürezis olduğu bildirilmektedir. Eğer öykü tek ebeveyne aitse bu risk %40-45’E düşmekte, ailesel
öykü yoksa %15’E kadar düşmektedir.
Altını kirletme: Altını kirletme gece ve gündüz olabilir. Dört yaşından sonra tuvalet kontrolü
sağlanmamışsa ve en az ayda bir kez tekrarlıyorsa bu problemden bahsedebiliriz. Genelde Sindirim
sistemi Rahatsızlıkları primer ve sekonder yerleşebilir.
Psikiyatrik muayene yapıldıktan sonra eşlik eden durumlar varsa müdahale edilmelidir.
Davranışçı tedavi ve ilaç tedavisi ile bu problem halledilebilir. Çocuğu altına bez bağlamak, çocuğun
bu yaşına uygun olmayan davranışı karşısında sessiz kalmak, aşırı cezalandırma yoluna gitmek,
çocuğun probleminin artmasına neden olur.
Altını kirletme ve altını ıslatma problemlerinde çocukta mevcut olabilecek psikiyatrik problemlerin
ele alınarak halledilmesi gerekir. Bu türlü problemler başka türlü problemlerin habercisi olabilir.
Bu yönü nedeni ile anne babaların bu durumları küçümsememeleri gerekir.
Altını ıslatma ve altını kirletme zamanında tedavi edilmez ise, çocuğun yaşına uygun normal
psiko sosyal gelişimi bozulur, anne baba -çocuk ilişkilerinde problemler yaşanır, çocuğun sosyal
çevresinde (okul, arkadaş vb) uyum problemlerine yol açar, çocuğun stres olayına uygun tepki
ortaya koymamasını pekiştirir, ikincil olarak bazı bedensel problemlerin gelişmesine yol açar.
www.aknetakademi.com.tr 33
6.3.9 Psikotik Durumlar
Çocuklardaki psikotik bozuklukların başlangıcı çok erken dönemde olabildiği gibi gelişme
döneminin her safhasında görülebilir. Psikotik bozuklukların görünümü değişik şekillerde olabilir.
Belli bir fonksiyonellik kaybı ya da içe çekilmenin ardından görülebileceği gibi birden bire de
başlayabilir.
Klinik görünümünde çocukların normal gelişim ve yaşlarına uygun davranışların dışına çıkma
söz konusudur.
Çocuklar görsel ve işitsel olarak gördükleri ve işittikleri bazı şeylerden bahsedebilirler, hiç
bahsetmedikleri halde bazı şeyler görüyormuş gibi davranabilirler. Veya çok değişik şekliyle garip
davranışlar, uygunsuz gülme ve ağlamalar görülebilir.
Çocuklarda işlev kaybı, içe çekilme, garip davranışlar ile beraber bu durum anne babalar
tarafından kolaylıkla fark edilebilir. Başlangıcı birden bire olabileceği gibi sinsi de olabilir. Tedavi
de ilaç ve psikoterapi etkilidir. Ancak ayırıcı tanı açısından çocukluk çağında görülebilen diğer
hastalıklardan ayırt edilmelidir.
Özgül fobinin belirtileri korkulan nesneye yaklaşıldığında veya maruz kalındığında gösterilen
kaygı belirtileridir. Bu yüzden korkulan şeyden genelde çocuklar uzak durmayı tercih ederler.
Özgül fobinin çok ağır olduğu durumlarda çocuklarda psikososyal sıkıntılar ortaya çıkabilir.
Bu durum çocuğun uyku, iştah gibi durumlarına etki edebilir. Çocuğun işlevselliğinin azalmaya
başlaması durum olabilir.
Tedavi olarak çocuğun yaşına göre psikoterapi, oyun terapisi, ilaç tedavisi
yapılabilir.
Travma sonrası stres bozukluğu durumu çocuk için gerçekten çok sıkıntılı ve belirgin işlev
kaybına yol açan bir durumdur. Çocukta bu durumda depresyon, okul başarısızlıkları, sosyal
fobi, içe çekilme, arkadaşlardan uzak kalma, hayata ve geleceği yönelik ümitsizlik görülebilir.
Bu durumda olan her çocuğa aile - hekim - okul üçgeni içerisinde belirgin bir psikososyal destek
sağlanmalıdır.
www.aknetakademi.com.tr 35
6.3.13 Uyku Problemleri
Çocuklardaki uyku problemleri yaşa göre farklılıklar gösterir. Çocukların genelde uykuya dalma,
uykuyu devam ettirme, yeterli uyku alma, uykunun kalitesi, açısından problemler yaşanabilir.
Uyku bozuklukları genelde kişinin psikososyal stres faktörlerine ve kaygı durumlarına gösterdiği
bir reaksiyondur. Özellikle çocuklarda bu kaygı durumu ile ilgili uyku problemlerine sık bir şekilde
rastlanır.
Gece Kâbusları: Gece kâbusları genelde uykunun ikinci yarısında meydana gelir. Çocuk etkisinde
kaldığı bir olayı veya kaygılarını rüyasında yaşayabilir. Gece kâbuslarında çocuk genelde ağlayarak
uyanır ve sakinleştirildikten sonra tekrar uykuya dalabilir. Ertesi gün ise gece olan olayı hatırlar,
kâbusu size anlatabilir.
Gece Terörü (uyku terörü): Gece teröründe çocuk genelde gecenin ilk yarısında veya ilk üçte birlik
kısmında, yarı uyanık bir halde dolaşma, ağlama, konuşma olabilir. Çocuk kendinde değildir. Sabah
olup bitenleri hatırlamaz ve uyandırılmaya çalışıldığında kolaylıkla uyanmaz. Üç beş dakikadan
sonra tekrar uykuya dalar. O sırada herhangi bir şekilde kendini bir yere çarparak veya yataktan
düşerek yaralanma olabilir.
Uyurgezerlik: Uyurgezer çocuklar genelde gecenin ilk yarısında kalkıp gezerler, sabah olup
biteni hatırlamazlar. Hatta evinden çıkıp gidebilir veya pencereyi dahi açabilirler. Kendiliklerinden
uyanabildikleri gibi hiç uyanmadan tekrar uykuya dalabilirler. Yine gece teröründe olduğu gibi, o
sırada herhangi bir şekilde kendini bir yere çarparak veya yataktan düşerek yaralanma olabilir.
Özellikle gece terörü ve uyurgezerlikte kapı ve pencereler kapalı olmalı. Çocuğun kendini
yaralamasına izin vermeyecek şekilde yatak ve oda dizayn edilmeli. Yapılan psikiyatrik muayene
sonrası uyku bozukluğunu kötüleştiren nedenler varsa onlar kontrol edilmeli ve ortadan
kaldırılmaya çalışılmalıdır. Uyku bozukluğu şiddetli boyutta ise ilaç kullanımı uygun olabilir.
Çocuğun kaygılarına yönelik psikoterapi yapılabilir.
Dürtü kontrol bozukluklarının çocuklar ve gençlerdeki görünümü erişkinden bir kısım farklılıklar
gösterir. Bu spektrumda ele alınacak dürtü kontrol bozuklukları; Öfke patlamaları, kleptomani,
piromani, patolojik kumar oynama, trikotillomani sayılabilir. Özellikle çocukluk döneminde
görülenler aralıklı patlayıcı bozukluk, piromani ve trikotillomani önemlidir.
Piromani: Bu bozuklukta patolojik olarak yangın çıkarma ve ateş yakma vardır. Genelde
ebeveynin olmadığı zamanlar olmak üzere çocuk olur olmaz ateş yakıp yangın çıkarmaktan kendini
alamaz. Bu durum normal gelişim esnasında görülen çocukların ateşe olan ilgisinden çok şiddetli
derecededir.
Çocuk herhangi bir neden olmadan ve sonucunu düşünmeden bu türlü bir şey yapabilir. Bu
durumun davranım bozukluğundaki görünümünden ayırt etmek gerekir.
Dürtü kontrol bozukluklarının tedavisi genelde içgörü kazandırmaya yönelik psikoterapi şeklinde
uygulanabilir. Bu durumun şiddetine göre gerekirse ilaç tedavisi yapılmalıdır. Eşlik eden psikiyatrik
bir durumun tedavisi önemlidir. Aynı zamanda okul ile işbirliği önemlidir. Anne babalara yapılacak
danışmanlık ile çocukların bu durumdan kurtulmaları kolaylaşmaktadır.
Uyku, iştah problemleri, dikkat ve konsantrasyonda bozulmalar, tedirginlik, aşırı sinirlilik, içe
kapanma, arkadaş ve sosyal ilişkilerde bozulmalar, anne babaya karşı davranışın değişmesi,
okul içinde uyumsuzlukların artması, kendi halinde olmaya çalışma, sıkıntı atakları, başına
gelen önemli olay ile ilgili sorular, üzgün bakış ve buna benzer problemler oluşabilir.
Uyum güçlüğü gelişen çocuklarda nedene yönelik tedavi yapılmalıdır. Psikoterapi ve durumun
şiddetine göre ilaç tedavisi uygulanabilir.
www.aknetakademi.com.tr 37
Psikososyal stres faktörleri arasında;
• Yakın veya arkadaş ölümü,
• Göç,
• Aile içi stres faktörleri,
• Çocuğa yönelik cinsel ve fiziksel istismar,
• Tabii afetler,
• Çocukta bulunan tıbbi bir hastalık
• Aile üyelerinden herhangi birinde hastalık,
• Anne baba veya aile üyelerinden birinde madde bağımlılığı,
• Ekonomik sorunlar,
• Anne veya babada psikiyatrik bir rahatsızlık,
• Babanın işten çıkarılması,
• Çocuktan aşırı ders beklentisi,
• Okul içinde yaşanabilecek eğitim ile ilgili sorunlar vb. durumlar sayılabilir.
Çocuğun psikosostal stres faktörlerine verdiği cevap uyum bozukluklarına benzer. Genelde
çocuklar bu stres etkenine maruz kalındıktan hemen sonra veya bir süre sonra bazı belirtiler
gösterebilirler. Anne babaların bu durumun farkına varması ve çocukta olabilecek değişiklikleri
gözlemlemesi gerekmektedir.
Psikososyal stres faktörlerinin etkisi ve ortaya çıkan semptomların şiddetine göre psikoterapi
ve gerekirse ilaç tedavisi yapılabilir. Bu stres etkenlerinin şiddeti ve maruz kalınan sürenin uzunluğu
çocuktaki durumun şiddetini belirler.
Aynı zamanda depresyon, uyum güçlükleri, kaygı belirtileri, sosyal fobi, kaygı bozuklukları gibi
psikiyatrik problemlere yol açar.
Okul da olan herhangi bir problem çocuğun genel olarak ruh sağlığına ve
psikososyal gelişimine direk etki eder.
Çocukların zeka kapasiteleri, kişilik yapıları, ailenin sosyo ekonomik ve sosyokültürel durumu,
okulun kalitatif ve kantitatif özellikleri, öğretmenlerin tutumu, okuldaki arkadaşlarının özellikleri
vb etkenler çocuğun okul ile ilgili konumunu belli eder. Ve bu etkenlerden herhangi biri ile ilgili
sorun çocuğun okul sorunu olarak karşımıza çıkar.
Davranım bozukluğunun şiddeti hafif, orta, ağır olabilir. Davranım bozukluğu olan çocuklarda
normalden daha fazla bir şekilde bu belirtiler ısrarlı bir biçimde görülür.
Davranım bozukluğunda bozuk arkadaş çevresi, anne baba ilgisizliği, okul aile iletişim
problemleri, anne baba madde kullanımı, parçalanmış aileler, depresyonun birlikte olması, aile
içi anlaşmazlıklar, ailede madde bağımlılığı, çocuklar için uygun olmayan medyanın yayınları,
düşük sosyoekonomik durum, anne veya babadan birinde sabıka durumu, çocuğun herhangi bir
suçtan sabıka almış olması, anne babanın herhangi birinde psikiyatrik hastalıklar, dikkat eksikliği
ve hiperaktivite durumu gibi durumların eşlik etmesi mevcut tabloyu daha da artırır.
www.aknetakademi.com.tr 39
6.3.19 Öfke Ve Saldırganlık
ÖFKE KONTROLÜ
Öfke, insanların çatışmaları fark edip çözmelerine yardımcı olur ve görmezlikten gelinen
farklılıkların kendini hissettirmesini sağlar. Öfkeli olmak ve bunu zaman zaman göstermek anormal
değildir. Fakat çok sık öfkelenen bir çocuğunuz varsa, 6 yaşından büyük olduğu halde düzenli olarak
sinir krizleri geçiriyorsa ya da öfkesi fazlasıyla yoğun ve saldırgansa bu bölümü okuyun.
Bebekler öfkelerini, ağlayarak, kollarını sallayarak, bacaklarıyla tekme atarak dile getirirler.
18 ay civarında çoğu çocuk öfkelenince sinir nöbetleri geçirir. Bu nöbetler ikinci yılın sonunda
doruğa ulaşır, üçüncü yıldan sonra azalır. Bunun nedeni üç yaş civarında çocukların isteklerini
elde etmede dilin daha etkili bir araç olduğunu fark etmeleridir.
Okulda öfke, akademik güçlüklere yönelik bir tepki olabilir. Bazı çocukların toplumsal rollerini
tanımlamak için kullandığı bir saldırganlık çeşidinin işareti de olabilir. Öfkeli tehdit ve meydan
okumalar kimin daha çetin olduğunu belirlemeye yardım eder.
Aynen yetişkinler gibi, kimi çocuklar da diğerlerinden daha kolay öfkelenirler. Yüksek düzeydeki
buhar basıncını içinde taşıyan bir düdüklü tencere gibi olan bu çocukların patlaması için çok az bir
provokasyon ya da zorlanma yetecektir.
Kimi çocuklar ise henüz öfkelerini yönlendirmek için gerekli becerileri edinememiş olabilirler.
Bazı çocukların öfkesi de yaşamlarındaki ciddi olaylara tepki olabilir.
Her üç durumda da çocuğun, çocuğun niye öfkeli olduğunu bilmesinin yanı sıra, öfkesini uygun
şekillerde nasıl yönlendireceğini de bilmesi gerekir. Bu yeteneğe sahip olmayan ya da öğrenmeyen
çocuklar arkadaş edinmede güçlük çekebilir ve öbür çocukların kolayca kızdırıp ağlattığı hedefler
haline gelebilir.
Ne Zaman İlgilenilmeli?
► Eğer çocuk öfkesini başkalarına yönelik fiziksel saldırılara dönüşürse bunun üzerinde
durulmalıdır. Ayrıca aşağıda sıralananlar çocuğa uyuyorsa dikkatli olunmalıdır.
► Sık sık öfkeleniyor, her gün sınıf arkadaşlarıyla tartışıyorsa
► Aynı yaştaki diğer çocuklara göre daha yoğun olarak öfkeleniyorsa, sık sık ağlayıp başkalarına
vuruyorsa, yanlış yaptığında ya da zorlandığında kâğıdı buruşturup atıyorsa.
► Öğretmenin sakinleştirici çabalarına yanıt vermiyor veya bağırarak onu itiyorsa.
► Yaşamın her alanında öfkelenecek bir şey buluyor ve belli bir kişi ya da olay nedeniyle değil,
genel olarak kendini öfkeli hissediyorsa.
► Olaylarla baş etme yöntemlerinde önemli değişiklikler görüyorsanız, örneğin daha önce hiç
sıkılmadığı şeylere öfkelenmeye başlamışsa.
SALDIRGANLIK
Her şeyden önce ana-baba çocuğa saldırganlık modeli olmamalıdır. (Evde dayak yiyen bir çocuk
varsa kardeşini dövüyor. Kardeşi yoksa okulda en ufak bir sorunda arkadaşına vuruyor. Ya da
hayvanlara eziyet ediyor.) Çünkü dayak herkes için olumsuz duygular yaratır.
Saldırgan davranışlar kesinlikle dayakla cezalandırılmamalıdır. Anababanın ilgisi, sevgisi
azaldığında ve fiziksel cezalar uzun süre devam ettiğinde, çocukta saldırgan, asi, sorumsuz
davranışlar gelişir.
Saldırgan davranışlar ortaya çıktığında, yetişkinler sakın davranmalı, anormal duygusal tepkiler
yerine ben dilini kullanmalıdır.(Böyle davrandığın için üzüldüm) Dayak saldırgan davranışın hemen
bitiminde uygulandığı zaman, onun hemen kesilmesini sağlayabilir ancak, çocukta düşmanca
duygular geliştirir.
► Çocuğun dışarıda oynamasına izin verme: Bu çocuğun gerilimini azaltır ve enerjisini boşaltma
imkânı sağlar. Saldırgan davranış diğer çocukların güvenliğini ciddi bir Şekilde tehdit etmedikçe bu
davranışın üstünde durmamak gerekir.
www.aknetakademi.com.tr 41
► Kendi kendine konuşma: Çorcuk oldukça dürtüsel davranıyorsa ve onun bu yönünü kontrol
etmede güçlük yaşanıyorsa; Çocuğa başkalarına vuracağı zaman, kendi kendini engelleyici cümleler
söylemesi öğretilebilir. Ör:10’na kadar say ve ona vurma gibi.
Tırnak yeme daha önce belirttiğimiz gibi taklit yoluyla da edinilebilen bir davranıştır. Ailede
herhangi bir bireyin Tırnak yeme davranışı göstermesi doğal olarak çocuğun ilgisini çekecektir.
Ayrıca tırnak yeme davranışı olaylara bağlı olarak gelişebilmektedir.
Çocuğu tedirgin eden herhangi bir olay veya çevrede onun için hoşnutsuzluk yaratacak herhangi
bir durum bu davranışı göstermesine yol açar.
Çocukları korku kaygı yaratacak durumlardan uzak tutmak gerekir. Küçük çocukların
kaygı korku verici televizyon filmlerini izlemeleri, kavgalı olaylarda bulunmaları çocuğu
heyecanlandıracağı için sakıncalıdır.
Parmak ve tırnağa acı fakat zararsız bir sıvı sürülebilir. Bu hem hatırlatıcı ve hem de tırnağını
ağzına doğru yaklaştırdığında acı bir tat ile yeme alışkanlığını terk etmeye yardımcı olabilir.
6.3.21 Utangaçlık
Mahcup bir insan mısınız?
Bir toplulukta, insanların ilgisi sizin üzerinize çevrildiğinde kalbiniz hızlı hızlı çarpmaya başlıyor
ya da soluğunuz daralıyor mu?
Yeni girdiğiniz bir iş ortamında, ayağa kalkıp kendinizi tanıtmanız istendiğinde, yüzünüz kızarıyor,
sesiniz titriyor mu?
Eğer böyleyse, sizde ‘aşırı utangaçlık hastalığı’ var demektir. Toplumdaki her on kişiden
birinin kapısını çalan bu hastalığa yakalanmışsanız, büyük bir olasılıkla, kendinizi aşırı utangaçlık
krizlerinden koruyacak bazı önlemler de geliştirmişsinizdir. Henüz bir çözüm yolu bulamadıysanız,
başkalarının neler yaptığına, birlikte bir göz atabiliriz.
www.aknetakademi.com.tr 43
duruma geliyorlar.
Üçüncü bir yöntem, utangaçlık krizine yol açabilecek toplumsal etkinlikleri tümüyle dışlayan
bir yaşam tarzı geliştirmek.
İş ve okul ortamında ön plana çıkmayı ve kendini göstermeyi gerektiren durumlardan
uzak durmak, basit ve göze batmayacak işlere yönelmek bu yaşam tarzının temel taktikleri
arasında sayılabilir Böylece, aşırı utangaçlığınız sürse de, bu sorunla yüzleşmekten kurtulmuş
oluyorsunuz.
Aşırı utangaç kişiler, içinde bulundukları toplumun ortalamasına göre, daha düşük bir eğitim
görüyor, daha az para kazanıyor ve karşı cinse uzak durmalarına bağlı olarak, eş bulmakta daha
fazla güçlük çekiyorlar.
Bu kişilerin yüzde otuza yakın bir bölümü hiç evlenmiyor ve tek başına yaşıyor.
Eğer sorun yalnızca topluluk önünde konuşmakla sınırlıysa, genellikle, kişiyi üç dört saatliğine
aşırı utangaçlığın bedensel belirtilerinden kurtaran ilaçlar kullanılıyor.
www.aknetakademi.com.tr 45
Notlar:
........................................................................................................................................................................................................................................................................................................
........................................................................................................................................................................................................................................................................................................
........................................................................................................................................................................................................................................................................................................
........................................................................................................................................................................................................................................................................................................
........................................................................................................................................................................................................................................................................................................
.......................................................................................................................................................................................................................................................................................................
........................................................................................................................................................................................................................................................................................................
........................................................................................................................................................................................................................................................................................................
........................................................................................................................................................................................................................................................................................................
........................................................................................................................................................................................................................................................................................................
........................................................................................................................................................................................................................................................................................................
.......................................................................................................................................................................................................................................................................................................
.......................................................................................................................................................................................................................................................................................................
.......................................................................................................................................................................................................................................................................................................
.......................................................................................................................................................................................................................................................................................................
.......................................................................................................................................................................................................................................................................................................
.......................................................................................................................................................................................................................................................................................................
.......................................................................................................................................................................................................................................................................................................
.......................................................................................................................................................................................................................................................................................................
........................................................................................................................................................................................................................................................................................................
........................................................................................................................................................................................................................................................................................................
........................................................................................................................................................................................................................................................................................................
........................................................................................................................................................................................................................................................................................................
........................................................................................................................................................................................................................................................................................................
........................................................................................................................................................................................................................................................................................................
........................................................................................................................................................................................................................................................................................................
........................................................................................................................................................................................................................................................................................................
........................................................................................................................................................................................................................................................................................................
Copyright: Bu eserin tüm hakları saklıdır. İzinsiz, kısmen ya da tamamen hiçbir şekilde
kopya edilemez, çoğaltılamaz, dağıtılamaz. (2016)
Merkez Ofis:
www.aknetakademi.com.tr