You are on page 1of 47

AKNET MEB

ÖZEL ANKARA GELİŞİM UZAKTAN ÖĞRETİM KURSU

AİLE DANIŞMANLIĞI
EĞİTİMİ

Modül V

Hazırlayan:

UZMAN PSİKOLOG İLKER KÜÇÜK

www.aknetakademi.com.tr
İçindekiler
MODÜL V

AİLE DANIŞMALIĞI EĞİTİMİ

- ÇOCUKLARDA GÖRÜLEN UYUM PROBLEMLERİNE UZMANLA BİRLİKTE


ÇÖZÜM YOLLARI ARAMAK/ UYUM PROBLEMLERİ

1. ÇOCUKLARI YETİŞKİNLERDEN AYIRAN ÖZELLİKLER VE ÇOCUK UYUMUNDA SAĞLIK


ETKENLERİ.....................................................................................................................................04

2. AİLE İÇİ İLİŞKİLER VE TUTUM.................................................................................................05


2.1. AİLE İÇİ İLİŞKİLERİ VE ÇOCUĞA YANSIMALARINI ETKİLEYEN FAKTÖRLER ...................05
2.2. TUTUM VE DAVRANIŞ YÖNÜNDEN AİLE TÜRLERİ........................................................08

3. ÇOCUKLUK DÖNEMLERİ (PSİKOSEKSÜEL DÖNEMLER)..........................................................09


3.1 ORAL (BEBEKLİK) DÖNEMİ ............................................................................................09
3.2 ANAL (OYUN ÇAĞI) DÖNEMİ...........................................................................................10
3.3 FALLİK (OKUL ÖNCESİ) DÖNEM.......................................................................................11
3.4 LATANS (OKUL ÇAĞI- DURGUNLUK) DÖNEMİ..................................................................11
3.5 ADÖLESAN (ERGENLİK-DELİKANLILIK) DÖNEMİ.............................................................12
3.5.1 Cinsel Gelişme Ve Cinsel Kimlik Kazanma.........................................................12
3.5.2 Cinsel Kimlik Bulmayı Etkileyen Faktörler........................................................12

4. ÇOCUK RUH SAĞLIĞINA İLİŞKİN PSİKOPATOLOJİK DURUMLAR................................................13


4.1 ÇOCUKLUK OTİZMİ..........................................................................................................13
4.2 PARMAK EMME..............................................................................................................13
4.3 ÇOCUKLUK MASTURBASYONU......................................................................................14
4.4 HERMAFRODİT ÇOCUK...................................................................................................14
4.5 KEKEMELİK.....................................................................................................................14
4.6 TİK BOZUKLUKLARI........................................................................................................15
4.7 ENÜRESİS NOKTÜRNA (EN)...........................................................................................15
4.8 ENKOPRESİS..................................................................................................................15
4.9 İŞTAHSIZLIK VE BÜYÜMEDE YETERSİZLİK......................................................................16
4.10 GEVİŞ GETİRME (Rumination) ......................................................................................16
4.11 PİKA...............................................................................................................................17
4.12 OBEZİTE ........................................................................................................................17
4.13 BULİMİYA NERVOZA (BN)..............................................................................................17
4.14 ZEKÂ GERİLİKLERİ (OLİGOFRENİLER) ...........................................................................18
4.15 DİKKAT EKSİKLİĞİ HİPERAKTİVİTE BOZUKLUĞU............................................................18
4.16 OKUL KORKUSU (FOBİ) - OKULU REDDETMESİ.............................................................19
4.17 ANOREKSİYA NERVOZA (AN)........................................................................................19
4.18 ÇOCUK ŞİZOFRENİSİ.....................................................................................................20

 Aile Danışmanlığı Eğitimi


5. ÇOCUK RUH SAĞLIĞINDA KORUMA (PROFİLAKSİ) YAKLAŞIMI................................................20
5.1 BİRİNCİL KORUMA..........................................................................................................20
5.2 İKİNCİL KORUMA .............................................................................................................21
5.3 ÜÇÜNCÜL KORUMA........................................................................................................21

6. ÇOCUKLARDA UYUM VE UYUMSUZLUK.................................................................................22


6.1 UYUM.............................................................................................................................22
6.2 UYUMSUZ ÇOCUKLAR...................................................................................................22
6.2.1 Uyumsuzluğun Nedenleri.................................................................................22
6.3 ÇOCUKLARDA SIKLIKLA GÖRÜLEN BOZUKLUKLAR.......................................................23
6.3.1 Öğrenme Güçlüğü............................................................................................23
6.3.2 Kekeleme Bozukluğu.......................................................................................24
6.3.3 Fonolojik Bozukluklar......................................................................................25
6.4.4 Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu..........................................................25
6.5.5 Tik....................................................................................................................28
6.3.6 Obsesif-Kompulsif Bozukluk............................................................................29
6.3.7 Enürezis(Altını Islatma) –Altını Kirletme...........................................................31
6.3.8 Depresyonların Görünümü..............................................................................33
6.3.9 Psikotik Durumlar...........................................................................................34
6.3.10 Sosyal Fobinin Görünümü..............................................................................34
6.3.11 Özgül Fobinin Görünümü.................................................................................35
6.3.12 Travma Sonrası Stres Bozukluğu...................................................................35
6.3.13 Uyku Problemleri..........................................................................................36
6.3.14 Dürtü Kontrol Problemleri..............................................................................36
6.3.15 Uyum Bozukluklarının Çocuklardaki Durumu.................................................37
6.3.16 Psikososyal Stres Etkenlerinin Görünümü....................................................37
6.3.17 Okul İle İlgili Sorunlar......................................................................................38
6.3.18 Davranım Bozukluklarının Görünümü............................................................39
6.3.19 Öfke Ve Saldırganlık .....................................................................................40
6.3.20 Tırnak Yeme..................................................................................................42
6.3.21 Utangaçlık......................................................................................................43
6.3.21.1 Aşırı Utangaçlıkla Baş etme Yolları..................................................43

KAYNAKÇA.................................................................................................................................45

www.aknetakademi.com.tr 
ÇOCUKLARDA GÖRÜLEN UYUM PROBLEMLERİNE UZMANLA BİRLİKTE
ÇÖZÜM YOLLARI ARAMAK UYUM PROBLEMLERİ

1. ÇOCUKLARI YETİŞKİNLERDEN AYIRAN ÖZELLİKLER VE ÇOCUK


UYUMUNDA SAĞLIK ETKENLERİ
Bağımlılık
Bebek ve çocuklar anne ve babalarına bağımlıdırlar. Biyolojik gereksinimleri kadar sevgi ve ilgi
gereksinimleri de bulunmaktadır. Bunu çevresindeki bireylerden sağlar.
Aile, özellikle anne ve baba bu yönden oldukça önemlidir.
Bağımlılık okul çağına (7 yaş) kadar güçlüdür. Okul çağında toplumsallaşmanın yoğunlaşmasıyla
azalmaya başlar, ancak ADÖLESAN dönemine dek sürer.
Bu dönemde ise Bağımsızlık Kazanma Davranışları başlar.

Güçsüzlük
Bebek ve çocuklar doğa koşullarına yeterince dayanıklı değildir. Bakım, destek, sevgi, denetim
ve koruma gereksinimleri vardır.

Değerlendirme Farklılığı
Bebek ve çocuklar olayları yetişkinler gibi algılayamazlar. Farklı algı, korku ve kaygıları
bulunabilir.
Yabancıdan korkma, ayrılık ankisiyetesi, terk edilme fobisi, hayvan ve kimi nesnelerden korkma
sıkça karşılaşılmaktadır.

Duygularda Dalgalanım
Çocuklar ağlarken kolayca gülebilir, gülerken ağlayabilir. Bu durum yetişkinlerde normal
değildir.

Neden-Sonuç İlişkisinde Algı Yetersizliği
Çocuklar olaylar arasında sağlıklı neden sonuç ilişkisi kuramazlar. Ancak çocuğun sorularına
“sen anlamazsın” yanıtı verilmemeli, onun anlayabileceği basit bir dille açıklanmalıdır.

 Aile Danışmanlığı Eğitimi


Hayal Kurma
Hayal dünyaları çok zengindir. Kimi kez hayallerini gerçek yaşanmış olaylar gibi anlatabilirler. Bu
durumda yalancılıkla suçlanmamalıdır.

Engellenme Eşiğinde Düşüklük


Çocuğun isteğinin engellenmesi, yerine getirilmemesi durumunda dayanıklılık düşüktür. İsteklerin
engellenmesi karşısında kolayca ağlar tepinir. İstek, her zaman yerine getirilmemeli ise de, baskı
ve şiddetle engellenmesi de zararlıdır. Sevecen yaklaşımlarla çocuk ikna edilmeye çalışılmalıdır.

Temel Düşünce Özellikleri


A: Somut Düşünce: Çocuk soyut objeleri kavrayamaz, somutlaştırma eğilimindedir. Deyim ve
atasözleri kavrayamaz. “Tanrı” kavramını farklı düşünür. Apartman kadar, dağ kadar büyük
olup olmadığını sorabilirler.

B. Büyüsel Düşünce: Masallara düşkündür ve masaldaki kahramanların abartılı gücüne inanır.


Olağanüstü dileklerin gerçekleşeceğini düşünür.

C. Ben Merkezci Düşünce: Bencildir. Egosu id eğilimlidir. Sahip olduklarını ve sevdiği kişileri
başkalarıyla paylaşmak istemez. Kıskançlık tepkileri verebilir. Kendisi giderken ayın da
kendisiyle geldiğini, arkadaşı olduğuna kolayca inanabilir. Saklambaç oynarken, başını ve
vücudun bir kısmını gizlediğinde, tümüyle gizlendiğini zanneder.

D. Animistik Düşünce: Cansız nesnelere canlı bir kimlik vererek, onlarla konuşma ve iletişim
eğilimindedir. Oyunlarında halıyı havuz, deniz, desenleri balık, değneği at, tabağı araba
direksiyonu yapar. Çarptığı masayı suçlar, onun dövülmesinden mutlu olur.

2. AİLE İÇİ İLİŞKİLER VE TUTUM


AİLE: Çocuğun beslendiği, korunduğu, ileriye yönelik doğru ve yanlışların öğretildiği, kişiliğin
oluştuğu ve geliştiği, ana-baba, çocuk ve diğer akrabaların bir arada yaşadığı ortamdır.

Kişilik gelişimi pek çok etkenle ilişkili olmakla birlikte ailenin tutum ve davranışı
son derece önemlidir.

TUTUM: Aile bireylerinin inançlarını, psikolojik duygularını, onların doğru ve yanlışlarını yansıtan,
kimi kez de onların bilinçdışı gereksinimleri ile oluşan ve çoğu davranışlar zincirine dönüşmüş
eğilimlerdir.

2.1. AİLE İÇİ İLİŞKİLERİ VE ÇOCUĞA YANSIMALARINI ETKİLEYEN FAKTÖRLER


TOPLUMSAL NORM VE BEKLENTİLER

Toplumda erkek çocuğuna daha farklı bakılmakta, ailenin soyunun erkek çocuk tarafından
sürdürüleceğine inanılmakta, kız çocuğu önemsenmemekte, eğitim ve mesleğine kimi kez özen
gösterilmemektedir.

www.aknetakademi.com.tr 
Çocuğa, yaşlılıkta kendilerinin bakımını üstleneceği sosyal güvence gözüyle bakılmaktadır.
Özellikle sosyo-kültürel etmenlerle kimi aileler, çocuğun kendilerine bağlılığının yaşam boyu
sürmesi eğilimindedirler.

ANNE VE BABANIN KENDİ YETİŞTİRİLİŞ BİÇİMİ

Kendi çocukluklarında uygun sevgi, ilgi ve disiplin yönünden yeterli davranılmayan anne ve
babaların da kimi kez çocuklarına benzer tutum ve davranış eğiliminde oldukları görülmektedir.

“Biz anamızdan, babamızdan böyle görmedik” sözleri kimi anne ve babalardan sık sık
duyulmaktadır.

ANNE VE BABANIN KİŞİLİK YAPISI VE RUHSAL DURUM

Psikonevroz ve psikoz türü hastalıkların kalıtımsal olarak çocuklara da geçme eğilimi yüksektir.
Ayrıca obsessif fobik, obsesif kompülsif davranışlar (yersiz kuşkulu, korkulu ve anlamsız
hareketler) simetromani (objeleri belli bir düzende sıralama) ve mizofobi (aşırı temizlik düşkünlüğü
ve kirlenme korkusu) türü normal dışı davranışlar anne ve babalardan öğrenilebilmektedir. Öte
yandan ruh sağlığı iyi olmayan anne ve babalar çocukları örseleyebilmektedir.

ANNE VE BABANIN YAŞI

İleri anne yaşı (35 ve üzeri) down sendromlu çocuk doğurma riskini artırmaktadır. Anne ve
babanın yaşı ilerledikçe, aşırı koruyucu tutum geliştirebilirler. Bu da çocuğun nörotik olma eğilimini
artırmaktadır. Genç anne, yaşlı baba özelliği, baba ile özdeşleşmeyi, anneye düşkün eğilimi
etkileyebilir.

EVLİLİK UYUMU, UYUMSUZLUĞU

Aile içi kavgalarda özdeşim sorunu olabilir. Çocuk suçlanabilir. “Senin yüzünden kavga ettik”,
“Şu çocuk olmasa bir gün durmam” sözleri suçluluğu daha da artırır.

EŞLERDEN BİRİNİN ÖLÜMÜ

Çocuğa gösterilen sevgi, ilgi, aşırı derecede artar, acıma duygusuyla davranma çocuğu
etkileyebilir.
Erkek çocuk baba, kız çocuk anne yerine, ya da kaybedilen obje yerine konularak çocuklardan
hızlı olgunlaşmaları isteme eğilimi görülebilir.
Çocuğun da kaybedilebileceği kaygısı, çocuğu olumsuz yönde etkileyebilir.

UZUN SÜRELİ AYRILIK

Anne ya da babanın evden uzun ya da kısa süreli ayrılıklarında dönmeyeceği algısı ve kaygısı
gelişebilir.

Çocuğa aşırı düşkün, aşırı koruyucu ya da aşırı disipliner tutum geliştirilebilir.


Çocuklarda ayrılık anksiyetesi gözlenebilir.

 Aile Danışmanlığı Eğitimi


AİLENİN SOSYO-EKONOMİK KONUMU

Sosyo-ekonomik düzeyi yüksek ailelerde çocuğun her istediği yerine getirme eğilimi nedeniyle,
sorun çözme becerisinin geliştirilememesi, doyumsuzluk ve mutsuzluk gözlenebilir.
Yeterince zaman ayrılamaması ve çocuklarla istenildiği gibi ilgilenilememesi, koşulların da
uygun olması halinde madde bağımlılığının tuzağına düşebilirler.
Sosyo-ekonomik düzeyi düşük ailelerde, temel gereksinimlerin yeterince karşılanamaması,
yetersiz ve dengesiz beslenmeyle ilgili ruhsal sorunlar, doyumsuzluk, eğitim ve toplumsallaşma
sorunları yaşanabilir. Kolay sağlanabilen, sigara, alkol ve solvent madde kullanımı eğilimi
artabilir.

İSTENMEYEN GEBELİK ÇOCUĞU

Kimi ailelerde çocuğu kabullenmede güçlük ve çocuğu örseleme gözlenebilir. Kimi ailelerde,
gebelik sırasında bebeği istememe ya da sonlandırma düşüncesi veya girişiminden duyduğu
suçluluk duygusuyla aşırı sevgi ve koruyucu tutum gelişebilir.

KALITSAL ÖZELLİKLER

Pek çok ruh hastalığı, fizik ve kişilik özellikleri, genler aracılığı ile kalıtsal olarak çocuklara
geçmektedir. Bu özellikler çoğu aile içi ilişkileri, çocuk ve çevresine yansımalarını etkiler.

CİNSİYET BEKLENTİSİ

Erkek beklenirken bebeğin kız olması kabullenmede güçlük, çocuk ve annenin suçlanması,
örselenmesi toplumuzda kimi ailelerde gözlenmektedir.
Kız beklenen bebeğin erkek doğması durumunda, ailenin özlem temelli doyumuna yönelik, çoğu
kez de sakıncasını önemsemeden ya da bilmeden kız çocuğa davranıldığı gibi davranılabilir.
“Şu bir kız olsaydı” sözleri bile çocukta cinsiyetinden hoşnutsuzluk ya da reddetme, anne babanın
arzu ettiği, beğendiği cinsiyete eğilimi artırarak, annenin cinsiyetini benimseme, baba ile özdeşim
sorunu yaşanabilir. Sonuçta cinsel kimlik olumsuz yönde etkilenebilir.

ÇOCUĞUN DOĞUM SIRASI

İlk çocuğu çoğu aile daha fazla önemser ve özen gösterir. Bakım ve öğrenim için daha fazla
disiplin ve baskı uygulayabilir. Daha fazla sorumluluk beklenebilir.
Çocuk sayısı arttıkça ilgi azalabilir. Son çocuğa daha fazla ilgi, sevgi ve aşırı koruyucu
davranılabilir.
Ailelerde son çocuğu çoğu kez hep küçük görme, büyütmeme eğilimi gözlenir.

İki çocuk sahibi olanların çocukları, kardeşi doğduktan sonra kendisine ilginin azaldığını daha
belirgin fark edebilirler, anksiyete ve regresyon davranışlarında bulunabilirler.

İki çocuk sahibi olanların çocukları, kardeşi doğduktan sonra kendisine ilginin azaldığını daha
belirgin fark edebilirler, anksiyete ve regresyon davranışlarında bulunabilirler. Bunlara hoşgörüyle
yaklaşılmalıdır.
Tek çocuklarda gösterilen ilgi, sevgi ve disiplin uyumsuzluğu ve koruyucu eğilim nedeniyle
nörotik yapılı özellik gelişebilir.

www.aknetakademi.com.tr 
ANNE BABANIN FARKLI TUTUMLARI

Babanın çocuğa disipliner davrandığı bir sırada, annenin babaya karşı çıkması, çocuğa
hissettirecek biçimde çocuğu savunması ve koruması, aynı davranışı babanın da göstermesi,
çocukta olumsuz tepkiler gelişmesine, erkek çocukta babaya, kız çocukta anneye özdeşimsizlik
gelişebilir.

İlgi, sevgi ve disiplin uyumu olumsuz etkilenebilir.

ÇOCUĞUN KRONİK YA DA ÖLÜMCÜL HASTALIĞI, ÖZÜRLÜLÜK

Önceleri disiplinli olan, çocuğun isteklerine uygun sınır koyabilen anne-baba, hastalık durumunda
daha kollayıcı ve koruyucu davranabilir.
Akraba evliliklerinde taraflar birbirini suçlar. Aile bireylerinde birbirini ya da çocuğu suçlama
eğilimleri gözlenir. Gebelikteki bazı etkenler gösterilerek tartışmalar yaşanır.
Çocuğun ve ailenin mutsuzluk düzeyi artar. Sağlık personeli ve doktor bu durumda ailenin
suçlanmaması yönünden açıklamalarına özen göstermelidir.

2.2. TUTUM VE DAVRANIŞ YÖNÜNDEN AİLE TÜRLERİ

Çocuğun ruhsal durumunu etkileyen en önemli faktörler arasında sevgi, ilgi ve disiplin uyumu
ve dozu bulunmaktadır. Bunların belli bir dengede tutulması son derece önemlidir. Çoğu aile bu
dengeli davranışı, göstermemekte, aşırılık ya da yoksunluk göstermektedir.

A. AŞIRI İLGİ VE SEVGİ GÖSTEREN AİLE: Bu tür aileler çocuğun her istediğini yerine getirme
eğilimindedir.
Bunlar KORUYUCU AİLELER’dir.
Bu tür çocuklarda sorun çözme yetersizliği, beceriksizlik, bebeksi kalma, nörotik yapı eğilimi
gelişebilir. Herkesten sevgi, ilgi bekler, ancak kendisi gösteremeyebilir. Sevgi gösterilmemesi
halinde tepkili ve kaprisli davranırlar.
Çocuğun özürlü, yetim, tek evlat, uzun süre sonra edinilen evlat, ilerlemiş anne ve baba yaşı
etkili olabilir.

B. YETERSİZ İLGİ VE SEVGİ GÖSTEREN AİLE: Çocuğa gösterilen ilgi ve sevgi oldukça yetersizdir
ya da hiç yoktur.
Çocuğun gereksinimleri giderilmez, hep karşı çıkılır, her yaptığı eleştirilir. Sevecen ve güler yüzle
davranılması gereken durumlarda soğuk ve önemsiz varlıklar gibi davranılır.

C. AŞIRI DİSİPLİN GÖSTEREN AİLE: Çocuğa çoğunlukla asık suratla, sert ses tonuyla yaklaşılır.
Aksi halde çocuğun şımaracağından, saygısız yetişeceğinden korkulur. Çocuğun yaramazlık ve
yanlış davranışlarından caydırılması amacıyla, çocuğu dövme, örseleme, kulağını çekme, bağırma,
karanlık ortama kapatma ceza yöntemlerine başvurma eğilimindedirler. Çocukların kişiliğini kötü
yönde etkileyen en önemli etkenlerdendir.

D. YETERSİZ DİSİPLİN GÖSTEREN AİLE: Çocuğun davranışlarıyla ilgilenip uyarıda bulunulması


gerekirken, böyle aileler çocukla yeterince ilgilenmemektedirler.
Çocuklar, neyin doğru, neyin yanlış olduğunu yeterince algılayamayıp, olumlu davranışlar
geliştiremezler. Kimi aileler, bu aile türlerinden birinin özelliklerini daha çok taşırken, kimi aileler
disiplin, sevgi, ilgi dengesini kuramayıp, birkaçının özelliklerini birlikte gösterirler.

 Aile Danışmanlığı Eğitimi


İstenmeyen gebelik, evlilik dışı doğumlar, beklenenden farklı cinsiyet, üvey anne ya da baba, aşırı
kurallı kreş, bakımevi, çocuk yuvaları ve kimi okullar da, çocuğa gösterilen sevgi, ilgi yoksunluğunu
ya da fazlalığını, aşırı ya da yetersiz disipliner tutumu etkileyen durumlardır.
Böyle ortamlarda büyüyen çocuklarda; aile bireyleriyle uygun özdeşleşememe, kendini aileye
ait hissedememe, başkalarını sevememe, bencil davranma eğilimleri fazladır.

Hem aşırı sevgi, ilgi, bunun yanında hem de aşırı disiplin göstererek uç davranan
aile çocuklarının NÖROTİK yapılı olabilecekleri belirtilmektedir.

Hem sevgi, ilgi yoksunluğu, hem de aşırı disiplin gösteren ailede yetişen çocuklarda, öç alma,
suça ve intihara eğilim, toplum kurallarına özellikle karşı çıkma ve kuralları çiğneme, psikopatik
kişilik geliştirme eğilimi fazladır.
Normalde aşırıya kaçmadan yeri geldiğinde ilgi ve sevgiyle yaklaşma, yeri geldiğinde de disiplinli
davranmak, özellikle güdüleyerek eğitici davranmak, ruhsal gelişimi olumlu yönde etkileyen en
önemli öğedir.

3. ÇOCUKLUK DÖNEMLERİ (PSİKOSEKSÜEL DÖNEMLER)


Her birey, doğumdan yetişkinliğe dek bu dönemleri geçirir. Dönemlere özgün davranışlar
kimilerinde belirgin, kimilerinde belirsiz yaşanabilir. Bu dönemlerin, gerek fizik büyüme, beceri
kazanma, gerekse psikososyal gelişme yönünden farklı özellikleri bulunmaktadır. Bu özelliklere
uygun davranıp davranılmaması bireyin ruhsal durumunu etkiler.
Uygun davranılmaması sonucu bastırılan ve dengeleşen doyumlar, kimi kez ileride kompleks
biçiminde ya da patolojiye dönüşmüş olarak ortaya çıkabilir. Bu dönemler kimi uzmanlarca
abartıldığı eleştirisi yapılmasına karşın, gözlemler bunların doğru ve gerçek yanının bulunduğunu
ve kişiliğin biçimlenmesinde önemli payı olduğunu düşündürmektedir.

3.1 ORAL (BEBEKLİK) DÖNEMİ

Bebek doğar doğmaz bu dönem başlar. On iki ayın sonuna dek, kimi kez de iki yaşın orta ya da
sonlarına kadar sürer.

Evreleri;
Erken evre; ağız, dudak, dil ve emme işlevi baskındır. İlk altı ayı kapsar. Memeyi arama ve emme
ön plandadır.
Geç evre; Altı aydan sonra, erken evreye ek diş işlevleri, ısırma ve çiğneme egemendir.

Emme işlevi beslenme yanında ruhsal doyum sağlar.


Bu dönemde TEMEL GÜVEN DUYGUSU kazanılmaya başlanır. Emme, anne kucağında daha
fazla doyum verir.

TEN TEMASI; bebeğe dokunma, emzirme sırasında okşama, uyuturken pışpışlama, kucağa
alma, ayakta sallama, sırta ve öne bağlama önemli uygulamalardır.
GÖZ TEMASI; bebek ilk ay otistiktir (içe dönük) göz teması yoktur. Bir ay sonra başlar. Ruhsal
doyuma ve temel güven duygusuna katkısı büyüktür. Bir buçuk iki aydan sonra bebekte göz teması
yoksa OTİZMİN önemli erken bulgusudur.

www.aknetakademi.com.tr 
Daha çok anne ile teke tek ilişki (süreklilik süreci) önemlidir. Yabancı fobisi ve ayrılık
anksiyetesini önler. Annenin AYNALIK YANSITMASI (AYNALAMA) rolü bulunmaktadır.

Bebeğin OLUMLU KENDİLİK ALGISINI geliştirir. Bu nedenle anne bebeğin gözüne


hüzünlü ve çatık kaşla bakmamalıdır. Güler yüzlü sevecen olmalıdır

Ritmik sesler (NİNNİ) ruhsal doyuma katkı verir. Ninnide annenin sevecenliği ve sözel uyaranı
vardır.
Bebek odasında ve yatak çevresindeki renkli obje uyaranlarının zihinsel gelişimi etkilediği
belirtilmektedir.
Anne memesi çok önemlidir. Doğumdan 5-30 dakika içinde bebek memeye tutulmalıdır. Ağırlık
artımı normalse, 4-6 aya kadar anne sütü tek başına yeterlidir.
Emmenin engellenmesi ya da emme yoksunluğu bulunması halinde, bebekte sallanma, kulak
memesiyle oynama ve çocukluk mastürbasyonu görülebileceği bildirilmektedir. Uygun ek gıdalara
çiğneme işlevi kazanımıyla birlikte (5-6 aylar) geçilmelidir.
Meme, biberon, emzik baskılı ve ürkütücü yöntemlerle bıraktırılmamalı, emme araları
seyrekleştirilirken, oral uğraş seçenekleri yerine konmalıdır.

Bu dönemini uygun geçirmeyenlerde kötümser, karamsar, aç gözlü, aşırı bağlı,


çok konuşma eğilimli karakter özelliği gelişebileceği ileri sürülmektedir.

Parmak emme, tırnak yeme, sigara, alkol ve uyuşturucu bağımlılığına yatkınlık, aşırı yeme,
şişmanlık, hipokondri, anoreksiya nervoza, bulimiya nervoza ve şizofreniye eğilim kazanılmasında,
bu dönemdeki sağlıksız yaklaşımların payı bulunduğu ileri sürülmektedir.

3.2 ANAL (OYUN ÇAĞI) DÖNEMİ

Bu dönem ilk yaştan sonra 2-3 yaşlar arasında geçirilir. Anüsün dolma ve boşalma işlevlerinden
haz duyma ön plandadır.
Önceleri, içerideki dışkının boşaltılmasında duyulan haz, sonraları dışkının içeride tutulmasıyla
alınan hazza dönüşebilir. Kabızlık ve buna bağlı sorunlar gelişebilir. Çocuk dışkısını vücudunun
öz malı olarak görür. Hatta obje olarak dışkıyı, dışkılama anını sevdikleriyle, özellikle annesiyle
paylaşmak, ona haz verebilir.
Kreş ortamını sevmeyen kimi çocukların kakasını ve dışkılamayı eve sakladıkları, ortamı
anneleriyle paylaşmak eğiliminde bulundukları bilinmekte ve kabızlık sorunu geliştiği görülmektedir.
Kimi çocuklarda, dışkıyla oynamaktan duyulan haz, zamanla hamur, çamur, kum, çakıl, sonunda
parayla uğraşmaya dönüşebildiği, patolojik olarak para, eşya biriktirmeye ve cimriliğe yatkınlık
geliştiği ileri sürülmektedir.
Bu dönemin sağlıksız geçirilmesinin, kişilik özelliğini, cinsel kimliği, kimi kez farklı cinsel kimliğe
eğilimi, artırabildiği ileri sürülmektedir. Bu dönemde kirletme arzusunun bastırılması, mizofobi
(kirlenme korkusu, aşırı temizlik), pislik-temizlik, sevgi-nefret gibi ikili duygu (ambivalans) eğilimi
ve obsesif nevrozun başlangıcı olabilmektedir.

Bu dönemde kirletme arzusunun bastırılması, mizofobi (kirlenme korkusu, aşırı temizlik),


pislik-temizlik, sevgi-nefret gibi ikili duygu (ambivalans) eğilimi ve obsesif nevrozun başlangıcı
olabilmektedir.

10 Aile Danışmanlığı Eğitimi


Bu dönemdeki anal hazzı, sonraki dönemlere saplantılı biçimde taşıyan ya da stres ve sıkıntı
durumlarında regrese olan (geri dönüşüm) bireylerde eşcinselliğe yatkınlığın gelişebileceği ileri
sürülmektedir.

Anal dönem saplantısını ya da gerilemeyi önlemeye yönelik önlemler;


■ Uygun yaşta (2-4 yaş), uygun tuvalet eğitimi.
■ Kabızlık sorunu olan çocuklar doktora götürülmeli, kreş öğretmeni ve bakıcısıyla işbirliği
yapılmalı.
■ Anal temizlik baskılı tutumla yapılmamalı, erkek çocuğun anal temizliği, erkek yetişkinlerce
yapılmamalıdır.
■ Anal maniplasyonu gerektiren, barsak parazitleri, anal mantar, kabızlık ve hemoroid
durumunda doktora götürülmeli, kronikleşmesi önlenmelidir.
■ Zorunluluk bulunmaması halinde ateş, rektumdan ölçülmemeli, fitil (suppozituvar)
kullanılmamalıdır.

3.3 FALLİK (OKUL ÖNCESİ) DÖNEM

Çocuklar 3 yaş dolaylarında bu döneme girerler, yaklaşık 6 yaşına kadar sürer. Bu dönemde
çocukların cinselliğe, cinsel özelliklerine ve organlarına düşkünlükleri artar.

ELEKTRA KOMPLEKSİ: Kız çocukları babaya düşkündür.

OEDİPUS KOMPLEKSİ: Erkek çocukların anneye düşkünlüğüdür. Çocukların, karşı cinse ilk
eğilimleridir.

KASTRASYON DUYGUSU: Erkek çocukların cinsel organının kesileceği duygusudur. Kız


arkadaşının cinsel organını gören erkek çocuğu, onun kesilmiş olduğunu bilinçsiz de olsa
düşünebilir. Gerek bu durum, gerekse yetişkinlerin zaman zaman “pipisini keseceği” söylemleri
ve sünnet, bu duyguyu pekiştirebilir.

Özellikle erkek çocuklara, kimi kez “hadi pipini göster” söylemi de, düşkünlüğün artmasına
saplanmaya ya da gerilemeye neden olabilir.
Olanaklıysa çoçuklar bu dönemden önce ya da sonra SÜNNET edilmelidir. FİMOZİS (sünnet
derisi ucunun darlığı) varsa olabildiğince erken aylarda sünnet edilmelidir.

3.4 LATANS (OKUL ÇAĞI- DURGUNLUK) DÖNEMİ

Altı yaşından sonra, ergenlik döneminin başlangıcına dek sürer (6-11 yaş). Cinsel konulara ilgisi,
fazla değildir. Organların gelişim hızına göre cinsel organlardaki gelişme daha yavaştır.
Çocuk okula başlamıştır. İLETİŞİM ve TOPLUMSALLAŞMA sürecinin hızı artmıştır. Öğretmene
BAĞIMLILIK geliştirme ve onu MODEL ALMA eğilimi yüksektir.
Kendi cinsiyetinden olan arkadaşlarıyla daha geçimlidir. Sağlık alışkanlıkları edindirme için uygun
bir dönemdir.

www.aknetakademi.com.tr 11
3.5 ADÖLESAN (ERGENLİK-DELİKANLILIK) DÖNEMİ

Bu dönem yaklaşık 10-11 yaşlarından, 18 yaşına, hatta 20 yaşlarına dek sürebilir. Bu dönemde
hızlı fiziksel büyüme, cinsel gelişme ve psiko-sosyal gelişme kapsamında çok hızlı değişiklikler
yaşanır.
Kızlar, erkeklerden daha önce bu döneme girerler. Hızlı büyüme nedeniyle bacaklarda dizkapağı
üzerinde ve altındaki uzun kemiklerin hızlı büyümesine bağlı olarak UZAMA AĞRILARI başlayabilir.
Uzama ağrıları ovma ve masajla rahatlar, çoğunlukla korkulan eklem romatizması ile
karıştırılmamalıdır. Romatizma eklemlerde, ovma ve masaja hassastır, şiddetli ağrılıdır.
Hormonal değişiklikler nedeniyle her iki cinsiyette yüzde ve sırtta AKNE VULGARİS (sivilce)’ler,
erkeklerdeki JİNEKOMASTİ (Memelerin büyümesi ve ağrıması) Olumsuz Beden Algısı’na yol
açabilir.
Erkeklerdeki ilk ejakülasyon (boşalma), kızlarda ilk menarj (adet kanaması) bilgilendirilmemiş
çocuklarda anksiyete ve panik nedeni olabilir.
Ergenlik dönemine girildiği yıllarda çocuklarda, ders başarısızlıklarında artma, kavgacı ve aşırı
tepkiler, dağınıklık, savrukluk, hızla uzayan el, kol ve bacaklarına uyumsuzluk nedeniyle sakarlık,
normal karşılanmalıdır. Destek olunmalıdır.
Karşı cinsiyete ilgi artmıştır.
Beğenilme duyguları ve çabaları vardır. (Makyaj yapma, sakal traşı olma)
Kendini kanıtlama çabaları fazladır. (Sigara, alkol içme, araba kullanma hevesleri). Olumsuz
beden algıları fazladır.
Olumlu hale getirmek için ayna karşısında fazla zaman geçirirler.
Küçük yaşlardaki anne ve babaya olan bağımlılıkta azalma, bağımsızlığını kazanma çabaları
(otoriteye karşı gelme) sürer. Toplum içerisinde üstleneceği rollere hazırlanma, öğrenim, meslek ve
iş sahibi olma yolunda çaba gösterme ve psiko-sosal gelişmeyi sürdürme, bu döneme özgüdür.

3.5.1 Cinsel Gelişme ve Cinsel Kimlik Kazanma


Cinsel organlarda büyüme başlar, cinsel özellikler kazanılır, dönemin sonunda yetişkin
boyutlarına ulaşır.
İki-üç yaşlarında başlayan cinsiyetini fark etme ve benimseme, sonraki yıllarda sürerek, ergenlik
döneminin sonunda, oturmuş CİNSEL KİMLİK HALİNE gelir.

3.5.2 Cinsel Kimlik Bulmayı Etkileyen Faktörler

► Cinsiyet beklentisi, kız beklerken erkek, erkek beklerken kız doğması ve ailenin özlemini
giderme eğilimi nedeniyle biyolojik cinsiyetinden farklı davranma,
► Anal dönemdeki anal hazzın devamına neden olan anal maniplasyonlar,
► Fallik dönemde, erkek çocuğun anne, kız çocuğun baba cinsiyetini tabu görerek kendi
cinsiyetine yönelmesi,
► Kendi cinsel organına olumsuz algı geliştirme, kastrasyon, hoşnutsuzluk ve reddetme
nedeniyle kendi cinsiyetine yönelme,
► Latans dönemde kendi cinsiyetine olan sempati nedeniyle kimi kez kendi cinsiyetinden
arkadaşıyla sevişme ve ilişki denemeleri,
► Cinsel dürtülerin yoğun olduğu ergenlik döneminde aynı cinsiyetten bireyler arasında
sevişme ve anal ilişki denemesi,
► Herhangi bir dönemde cinsel taciz ve duygusal sömürü,
► Aynı cinsiyetten bireylerin koşullar nedeniyle aynı yatakta yatmaları (Ev, yatılı okul ve
kışla)

Tek cinsiyete eğitim veren okul koşulları; kız-erkek karma eğitimi, karşı cinsiyete daha uygun

12 Aile Danışmanlığı Eğitimi


duygusal gelişime olanak sağlar. Genetik yatkınlık ve hormonal denge üzerinde duran uzmanlar
da bulunmaktadır.
Ergenlik döneminde spor, müzik ve sanat gibi dallara yöneltilen ve boş zamanı uygun
değerlendiren bireylerin bu dönemi sağlıklı geçirdikleri bilinmektedir.

Özen gösterilmez, uygun davranılmazsa bu dönemde gençler sigara, alkol ve


uyuşturucu tuzağına düşebilirler. Bu durum, onları ömür boyu kötü etkiler.

4. ÇOCUK RUH SAĞLIĞINA İLİŞKİN PSİKOPATOLOJİK DURUMLAR


4.1 ÇOCUKLUK OTİZMİ

Toplumsal etkileşimin önemli ölçüde bozuk ve anormal gelişimi, ilginin, etkinliklerin belirgin
derecede sınırlı oluşuyla dikkati çeken, genellikle otuz ay öncesinde fark edilebilen gelişimsel
bozukluktur.

Önemli bulgular;
• Bebeğin anne ile göz teması kuramaması,
• Kucaklama, sallama, pışpışlama gibi temas doyumu öğelerine duyarsızlık,
ya da aşırı tepki,
Merkezi
• Gülümseme ve agulamanın bulunmaması, ender ağlama,
Sinir Sistemi
• Sosyal oyunlara katılmama, sözel ve bedensel iletişim becerilerinden
Travmaları
yoksunluk, dil gelişiminde gecikme,
• Sallanma, kanat çırpma, kafasını vurma, parmak, el bilek ısırma
hareketleri,

Nedenleri Erken
• Akraba evlilikleri ve kalıtım, Teşhis, Özel
• İntrauterin infeksiyonlar (Kızamıkçık, sitomagelovirüs vs.), Eğitim
• Merkezi sinir sistemi infeksiyonları ve travmaları,
• Metabolik nedenler.

Yaklaşım
Erken tanı ve tedavi önemlidir. Özel eğitim verilmelidir.

4.2 PARMAK EMME

Çocuğun parmaklarını özellikle de başparmağını meme gibi emmesidir.


Oral
Nedenleri Doyum
Oral doyum yetersizliği (kısa süre besleme, meme ve biberonu erken ya Yetersizliği
da zorla bıraktırma, uykuya geçiş sırasında artan güçlü emme dürtüsünün
giderilmemesi).

Yaklaşım Yeterli
Yeterli süre (1-1,5 yıl) anne memesi verilmesi, 5-6 aylıkken ek gıdalara Sürü Anne
geçilmesi, meme ya da biberonun zorla bıraktırılmaması, uykuya geçiş Sütü
sırasında yalnız bırakılmaması (pışpışlama, başını okşama, masal okuma),
cezadan kaçınma, önemli uygulamalardır.

www.aknetakademi.com.tr 13
4.3 ÇOCUKLUK MASTURBASYONU
Bebek ve çocukların ergenlik öncesinde de cinsel organını uyarması,
terleme, kızarma, sık sık nefes alıp verme gibi orgazm belirtileri göstermesi Yetersiz
tablosudur. Anne Çocuk
İlişkisi Kardeş
Nedenleri Kıskançlığı
• Yetersiz anne, bebek ve aile ilişkisi, emme yoksunluğu,
• Yalnızlık ve oyun olanağı bulunmayışı,
• Sevilmeyen bakıcı, yeni doğan kardeşin kıskanılması,
• Anne-babadan birinin evden uzaklaşması, Çocuğa
• Dar pantolon ve cinsel taciz ve bebeğin cinsel organıyla oynanması gibi Başka Uğraşa
ruhsal sıkıntı ve uyarılma nedenleri. Yönlendirme
Masal
Yaklaşım Anlatma
Çocuğa bağırma, dövme, korkutma eğiliminden kaçınılmalı, çocuğun ilgisini
başka objelere çekmek için oyun ve uğraşa yöneltilmeli, uykuya dalmadan
önce saçını okşama, masal anlatma, cinsel organların temizliğinin uyarılmadan yapılması, fazla
dar giysilerden kaçınılması önerilebilir.

4.4 HERMAFRODİT ÇOCUK


Bebek ya da çocuğun çift cinsiyetli olmasıdır.

Nedenleri
Genetik, gebelik sırasında kullanılan ilaç ve zararlı maddelerin ve tıbbi zorunluluk nedeniyle
annenin hormon tedavisi görmesi yatkınlığı artırabilir.

Yaklaşım
Erken tanı çok önemlidir. Cinsel kimlik gelişimi başlamadan (iki yaş) önce tedaviye
başlanmalı, cerrahi girişim çocuğun cinsel kimliğine uygun olmalıdır. Ancak ailenin görüşü de
önemsenmelidir.

Nedeni: Gebelikte Kullanılan Yaklaşım: Cinsel Kimlik


Zararlı İlaçlar, Hormon Gelişimi Başlamadan Tedaviye
Tedavisi Başlanmalı

4.5 KEKEMELİK

Konuşmanın akıcılığında ya da ritminde bozukluk olmasıdır.


Taklit,
Nedenleri Ani,
• Genetik yatkınlık ve kekeme aile bireylerinin ve arkadaşın taklit edilmesi, Korku
• Stres etkenleri, ani korku, korkutulma, titiz, yüksek beklentili aile tutumu,
ayrılık anksiyetesi, okula başlama ve okul baskısı, başlatan nedenler olabilir.
• Dalga geçilmesi, konuşmanın ayıplanması ve kızmak ve baskı, kekemeliği
pekiştirebilir.
Psikiyatri
Yaklaşım
Desteği
Psikiyatri desteği, konuşmanın kesilmemesi, sabırla dinlemek, gevşeme
ve rahatlama teknikleri önemlidir.

14 Aile Danışmanlığı Eğitimi


4.6 TİK BOZUKLUKLARI
Motor ya da vokal kasların istemsiz kasılmaları sonucu görülen ani, aralıklı, yineleyici, ritmik
olmayan istemsiz hareketlerdir. Göz kırpma, baş sallama, omuz silkme türünde motor; boğaz
temizleme, karmaşık ses çıkarma, kaprolali (küfür etme), burun çekme, biçiminde vokal türde
olabilmektedir. Erişkin döneme geçilirken kaybolabilir ya da şiddeti azalabilir.

Nedenleri
Stres ya da organik kökenli olabilir. Genetik yatkınlığı artırabilir.

Yaklaşım
Ailenin eleştirel uyarı ve cezalandırmaları ile arkadaşlarının alay, dalga ve küçümser davranışları
tikleri artırır. Psikiyatrist desteği ile ilaç gerekebilir.

4.7 ENÜRESİS NOKTÜRNA (EN)


Beş yaşından büyük çocukların, uyku sırasında, bir hastalığın (şeker, havale, sara) fizyopatolojik
etkilerine bağlı olmadan, yineleyici nitelikte altını ıslatması, bunun en az haftada iki kez ortaya
çıkması, okul ve anaokulu gibi önemli işlevsellik alanlarında bozulmaya yol açması durumuna
denir (DSM 4 Tanı Sistemine göre).

Nedenleri
• Genetik yatkınlık ve akraba evliliği önemlidir,
• Antidiüretik hormonun (ADH) çocuğun yaşına göre Yaklaşım: Genetik, Yatkınlık,
yetersiz salınımı ve diğer organik nedenler (idrar yolu darlığı, Akraba Evliliği
enfeksiyonlar),
• Tuvalet eğitimine erken ve geç başlama (1,5 yaşından
önce, 2,5 yaşından sonra)
• Aileye yeni bebek gelişiyle bebeksileşme (regresyon) ve
• Ayrılık anksiyetesi ve stres (ailede çatışma, boşanma, ölüm, göç)

Yaklaşım
Ailenin çocuğu cezalandırması, korkutması ya da tehdidi sakıncalıdır, kaçınılmalıdır.
Kuru kalktığı sabahlar duygusal içerikli ödüller, ıslak
kalkılan sabahları sorun etmemek, akşam yemeklerinin Yaklaşım: Tehdit, ve Ceza
çocuğu susatmayacak türden seçilmesi, çocuğun işbirliği Kullanılmamalı
ile sıvı kısıtlaması ve gece uyuduktan iki saat sonra çocuğun
tuvalete götürülmesi, psikiyatristle işbirliği önemlidir.

4.8 ENKOPRESİS
Dışkılamaya özgü organik bir bozukluk olmaksızın, dört yaşından büyük çocuklukların dışkısını
istemli ya da istemsiz, yineleyen biçimde uygunsuz yerlere yapması ve bu davranışı üç ay süreyle
ayda en az bir kez yinelemesidir (DMS 4 Tanı Sistemine Göre).
Bu çocuklar donuna, halı üzerine daha çokta gizli yerlere mutfak, yatak odası kapısı arkasına
dışkılarlar.

Nedenleri
Olumsuz aile-çocuk ilişkisi, anne-baba geçimsizlikleri, boşanma, ölüm ve yeni kardeş doğumu
gibi anksiyete ve stres nedenleri. Ani korku, korkutma, ceza, baskıcı ve titiz aile tutumuna tepki,
Organik nedenler (ishal, kabızlık, sifinkter yetersizliği, diyabetik nöropati, merkezi sinir sistemi
tümör ve doğumsal hastalıkları, geri zekâlılık, barsak parazitleri ve prolapsus (rektumun dışarı

www.aknetakademi.com.tr 15
çıkması).

Yaklaşım
Doktora başvurup, organik bir neden olup olmadığı, incelendikten sonra, psikiyatrist desteği ile
aile tutumu dengeleştirilmeli, anne-baba ve çocuk ilişkileri düzenlenmelidir.

Nedeni: Boşanma, Ölüm, Yaklaşım: Psikiyatrist Desteği,


Kardeş, Doğumu, Baskıcı Dengeli Aile Tutumu
Tutum

4.9 İŞTAHSIZLIK VE BÜYÜMEDE YETERSİZLİK

Bebek ve çocukların iştahsız olması, beklenen boy ve kilonun altında bulunması, istenen
fonksiyon ve gelişme göstermemesi tablosudur.

Nedenleri
• Anne memesi yoksunluğu, memenin zamanında bırakılmaması ya da ek gıdalara zamanında
geçilmemesi nedeniyle pürtüklü yiyeceklere intolerans,
• Bakkal alışkanlığı (çocukların zamanlı zamansız şekerleme yemesi), Ergenlerde ayaküzeri
atıştırma (food fast),
• Aile çocuk ilişkilerinde olumsuzluk, ayrılık anksiyetesi ve depresyon,
• Organik nedenler, sık yineleyen infeksiyonlar, sosyo-kültürel yetersizlik

Yaklaşım
• Çocuk bir, bir buçuk yaşına kadar emzirilmeli, uygun kilo alması halinde 5-6 aylığa kadar anne
memesi yeterlidir. Beş aylıkken uygun ek gıdalara geçilmelidir,
• Doktora götürülerek organik nedenler araştırılmalıdır,
• Bakkal alışkanlığı ve yerli yersiz şekerli gıdalardan kaçınılmalı,
• Öğün aralıklarına özen gösterilmelidir,
• İlk verilen gıda aç karına verilmelidir. Çocuk gıdanın lezzetini o zaman daha iyi alır ve sevebilir.

Neden: Aile Çocuk Yaklaşım: Düzenli Öğün


İlişkilerinde Olumsuzluk, Aralıkları, Anne Memesi En
Ayaküzeri Atıştırma Erken 1,5 Yaşında Bırakılmalı

4.10 GEVİŞ GETİRME (Rumination)


Mide ve barsak sisteminde bir hastalık ya da kusma olmaksızın yiyeceklerin ağıza getirilmesi ve
yeniden çiğnenmesidir.

Nedenleri
Aile çocuk ilişkisinin yeterli olmadığı durumlar ve doyumsuzluk ayrıca sindirim sisteminde pilor
stenozu ve infeksiyonlar, merkezi sinir sistemi lezyonları gibi organik nedenler.

Yaklaşım
• Doktora başvurulmalı organik nedenler giderilmelidir.
• Psikiyatri desteği, doyum, aile-çocuk ilişkilerinde uyum sağlama çabaları önemlidir.

Nedeni: Merkezi Sinir Sistemi Yaklaşım: Doktor ve Psikiyatri


Lezyonları Desteği, Uyumlu Aile Çocuk
İlişkisi

16 Aile Danışmanlığı Eğitimi


4.11 PİKA
Yiyecek niteliği bulunmayan nesnelerin (kâğıt, tebeşir, tahta, cam, toprak, kil, saç, tırnak)
yenmesidir. Pika sözcük olarak Latince “birçok nesneyi yiyebilen saksağan kuşu” anlamına gelir.

Nedenleri
• Demir, çinko gibi mineral eksikliğine yol açan beslenme bozukluğu, barsak parazitleri, •
Sosyo-ekonomik düzey düşüklüğü, anne-çocuk arasında doyumsuzluk,
• Mental retardasyon ve otistik bozukluğu.

Yaklaşım
• Olumlu-aile çocuk ilişkileri sağlanmalı, doktora götürülmeli, organik nedenler araştırılmalıdır.
Gerekirse psikiyatri desteği sağlanmalıdır,
• Olumlu yeme alışkanlıklarının ödüllendirilmesi, oyun ve uğraş terapisi.

Neden: Demir Çinko vb. Yaklaşım: Olumlu Aile Çocuk


Mineral Eksikliği, Sosyo İlişkisi, Oyun Terapileri
Ekonomik Düzey Düşüklüğü

4.12 OBEZİTE
Vücut ağırlığının normalin %20’nin üzerine çıkmasıdır. Obez çocukların %60-80’i erişkin
dönemde de aşırı kiloya eğilimlidir.

Nedenleri
• Genetik yatkınlık, organik ve metabolizma bozuklukları,
• Aşırı yemek yeme (gerginliği azaltmak, hafif depresyona tepki, uyaran yoksunluğu,
adölesanlarda cinsel ilişkiden ve kimi sosyal etkinliklerden kaçınma nedeniyle),
• Hareket kısıtlılığı ve ailenin yemek yeme kültürü (damak alışkanlığı), aşırı yedirme tutumu.

Yaklaşım
• Beslenme, yeterli ve dengeli olmalı, enerji kısıtlanmalı, sebze meyve bol tüketilmeli,
• Fizik egzersiz ve hareket gereklidir, doktora götürülmeli, organik nedenler araştırılıp gereği
yapılmalıdır,
• Aile-çocuk ilişkileri olumlu hale getirilmelidir.

4.13 BULİMİYA NERVOZA (BN)

Zaman zaman aşırı yemek yeme, yemek yerken kontrolünü kaybetme, yemekten sonra kendini
suçlama, kimi kez yediğini kusarak çıkartma, beden ağırlığı ile uğraşma bulgularıyla seyreden
yeme bozukluğudur. Daha çok kızlar arasında görülür.

Nedenleri
• Aile-çocuk ilişkilerinde uyumsuzluk ve bozukluk, evlilik sorunları, ailede bütünleşme ve
düzenlilik yetersizliği,
• Kimi olgularda kolesistonin metabolizmasında bozukluk ve genetik yatkınlık,
• Çocuklarda dürtü kontrol güçlükleri, kronik depresyon, abartılmış çocukluk duyguları, beden
imgesi bozuklukları, yetersizlik duyguları gibi psikolojik etkenler.

www.aknetakademi.com.tr 17
Yaklaşım
• Psikiyatrist desteği, hastane, psikoterapi ve ilaç gerekebilir,
• Planlı yeme önerilebilir.

Nedeni: Aile İçi Sorunlar, Yaklaşım: Psikiyatrist Desteği,


Genetik Yatkınlık, Çocukta Planlı Yeme
Duygu Bozukluğu

4.14 ZEKÂ GERİLİKLERİ (OLİGOFRENİLER)


Çocuğun yaşına göre, algılama, yönelim, bellek, soyutlama, neden-sonuç ilişkisini kurabilme,
gerçeği değerlendirme, yargılama, anlatabilme ve öğrenme gibi ruhsal süreç ve yetilerinde geri
olmasıdır.
“Sorun çözme ve yeni koşullara uyabilme yeteneği” olarak da tanımlanan zekanın geri olmasını
etkileyen pek çok etken bulunmaktadır.

Nedenleri
• Kalıtsal (genetik) nedenler, 21 nci kromozom defekti (down sendromu),
• Metabolik nedenler (feniketonüri ve doğumsal hipotiroidi),
• Gebelik sırasında geçirilen infeksiyonlar (özellikle kızamıkcık) ilaç, radyasyon, annenin yetersiz
beslenmesi ve hastalıkları,
• Bebeğin doğum eyleminde fazla kalması, doğum travması ve oksijensizlik,
• Yeni doğan sarılığı ve kan uyuşmazlıkları.

Yaklaşım
Zekâ gerilikleri (ZG), Wechler Skalası, Stanford Binet testleriyle belirlenen zeka düzeyine göre
dört gruba ayrılabilir.
• Hafif derecede zekâ geriliği (50-55) (70) arası,
• Orta derecede zekâ geriliği (35-40) (50-55) arası,
• Ağır derecede zekâ geriliği (20-25) (35-40) arası,
• İleri derecede zekâ geriliği (20-25’in altında)

Geriliğin düzeyine göre; özel eğitimle topluma olabildiğince uyum kazandırılmaya çalışılır.

Nedeni: Down Sendromu, Yaklaşım:


Kan Uyuşmazlığı, Metabolik Özel Eğitim
Nedenler

4.15 DİKKAT EKSİKLİĞİ HİPERAKTİVİTE BOZUKLUĞU


Çocuklarda dikkatsizlik, aşırı hareketlilik, sürekli koşma, tırmanma ve çok konuşma, kimi kez de
konuşmama nitelikleriyle kendini gösteren bir sorundur. Erkeklerde daha çok görülmektedir.

Nedenleri
• Değişik görüşler ileri sürülmektedir.
• Kalıtımın etkisi bulunmaktadır.
• Doğum öncesi intrauterin nedenler, doğum sırasında travma, doğum sonrası infeksiyon ya da
diğer etkenlerin beyinde hasar yaptıkları düşünülmektedir.
• Düşük doğum ağırlığı, merkezi sinir sistemi gelişimindeki gecikmeye neden olarak hiperaktiviteye
yol açabilmektedir.

18 Aile Danışmanlığı Eğitimi


• Son yıllarda epinefrin-norepinefrin metabolizmasındaki değişken denge üzerinde durulmakta,
sendromun nörofizyolojik temelli olduğu ileri sürülmektedir.

Yaklaşım
• Erken tanı önemlidir. Çocuk psikiyatriye götürülmelidir.
• Doktor, aile ve öğretmen işbirliği son derece önemlidir.
• Öğretmen bu çocuklara sevgi göstermeli, çocuğun azalmış benlik saygısını kazanmaya katkı
vermelidir. Çocuğun başarılı oldukları yanları bulup öne çıkarmalıdır. Sınıfta kendine yakın yere
oturtabilir, dikkatin dağıldığını fark ettiğinde, kalkıp dolaşmasını sağlayacak görev verebilir (Tahtayı
sildirme)
• Anne babaları suçluluk duygusundan kurtarmak gerekir.
• İlaç ve kontrollerin düzenli olması sağlanmalıdır.

Nedeni: Katılım, Doğum Yaklaşım:


Sırası Travma, Düşük Doktor, Aile
Doğum Ağırlığı Öğretmen İşbirliği

4.16 OKUL KORKUSU (FOBİ) - OKULU REDDETMESİ


Çocuğun okula gitmeyi şiddetle reddetmesi ve okul saati yaklaştığında ya da okula geldiğinde
büyük bir sıkıntı, panik ve korku yaşamasıdır. Karın ve baş ağrılarından, mide bulantılarından
yakınabilir.

Nedenleri
• Çocuğun anne ve babaya aşırı bağlılık nedeniyle ayrılık anksiyetesi,
• Okul öncesi gelişen okul ve öğretmen olumsuz algısı, öğretmenlerin öğrencilere örseleyici
tutumu.

Yaklaşım
• Aile-öğretmen ve doktor işbirliği son derece önemlidir.
• Çocuk duygusal yönden desteklenmelidir, okulda kalmaya çaba gösterdiğinde özellikle
duygusal temelli ödüllendirilmelidir.
• Okul öncesi kreş ya da anaokulu yaşamı, kimi kez bu tepkinin azalmasına neden olabilir.

4.17 ANOREKSİYA NERVOZA (AN)


Bireyin kendini tombul algılaması, şişmanlama fobisi, bilinçli olarak isteyerek aç kalması,
giderek kilo kaybı, fizik ve nörotik bulgularla seyreden bir tablodur. Daha çok 14-18 yaşlar arasında,
çoğunlukla da kızlar arasında görülür. Önce tatlı kısıtlaması, yemek miktarını giderek azaltma,
düzenli egzersiz yapma, istemli kusma, karında ya da midede “korku güllesi”, yemek yemeyle
pazarlık, biçimindeki bulguların yanı sıra iştahsızlık, kabızlık, amenore, nabız ve kan basıncında
düşme, halsizlik, deri ve saçlarda kuruluk, gözlerde içeri çökme, avuç içinde tüylenme (lanugo)
gibi organik bulgular da gözlenmektedir.

Nedenleri
• Genetik yatkınlık, iç salgı bezi bozuklukları,
• Aşırı, koruyucu, kuralcı, psikonevrotik yapı niteliği,
• Kişilerarası ilişkilerde sınırsızlık, çocuğun erken olgunlaşmaya zorlanması, çocukluktaki yakın,
sıcak ilgiye karşın adölesan döneminde aşırı baskıcı tutum, annenin uyumsuz davranışı, olumsuz
anne çocuk ilişkisi,
• Yeme alışkanlıklarındaki değişiklikler,

www.aknetakademi.com.tr 19
• Olumsuz beden algısı, çevreye bağımlı benlik algısı, cinsel dürtülerin inhibisyonu,

Yaklaşım
• Doktor, aile ve hasta işbirliği, hoşgörülü, sevecen yaklaşım önemlidir,
• Ağır beslenme bozukluğunda hastanede tedavi ve besleme,
• Çocukla inatlaşmadan baskı ve zorlamada bulunmadan, dostça yaklaşılmalıdır.

4.18 ÇOCUK ŞİZOFRENİSİ


Şizofreni, daha çok yetişkinliğe özgü bir hastalıktır, genellikle genç yaşta, ergenliğin ortasında
ya da sonlarında ortaya çıkar. Ender de olsa çocuk yaşta da görülebilir.
Kişilik bütünlüğünün kaybolması, ruhsal yapının birbirinden ayrılması, çevre ilişkilerinin giderek
kopması, giderek halüsinasyon ve hezeyan içerikli davranışlar gözlenmesi ve çocuğun içe dönük
yapı kazanmasıyla seyreden bir tablodur. Psiko-motor gelişmede gerileme görülür.

Nedenleri
• Genetik yatkınlık ve akraba evlilikleri,
• Ailenin katı baskısı, soğuk tutumu, bakım ve sevgi yetersizliği, oral dönem doyumsuzluğu,
anne imgesi ve meme yoksunluğu.

Yaklaşım
• Erken tanı ve tedavi son derece önemlidir. Çocuğun psikiyatriye götürülmesi, gerekli ilaç
tedavisi, izlem ve kontrollerin yapılması son derece önemlidir
• Aile-çocuk ve doktor işbirliği sağlanmalıdır. Aileler aşırı baskıcı tutumdan kaçınmalı, uygun
sevgi, disiplin dengesi sağlanmalıdır.

Nedeni: Akraba Evliliği, Yaklaşım:


Bakım ve Sevgi Yetersizliği Aile, Çocuk Doktor
İşbirliği

5. ÇOCUK RUH SAĞLIĞINDA KORUMA (PROFİLAKSİ) YAKLAŞIMI

5.1 BİRİNCİL KORUMA


Alınacak tüm önlemlerle çocukların ruh sağlığı bozulmadan, hasta olmadan önlemeyi ve ruh
sağlığı düzeyini yükseltmeyi amaçlar.

►Akraba evliliklerinden kaçınmak: Ruh hastalıklarının ve davranış bozukluklarının çoğunluğu


kalıtsal geçiş özelliği gösterdiğinden ve akraba evliliklerinde defektli kromozom ve gen geçişi
arttığından, akraba evliliklerinden kaçınılmalı ve toplum bu konuda bilgilendirilmelidir.

►Danışmanlık hizmeti: Evlenecek adaylara ve evlilere danışmanlık verilerek daha mutlu ve


sağlıklı evlilik oluşturmalarına, genetik danışmanlıkla daha sağlıklı çocuk sahibi olmalarına, destek
verilebilir. Anne yaşı 18’den küçük 35’ten fazla olmamalıdır.

►Gebelik hizmetleri: Tüm gebelere gerekli sağlık hizmetleri verilmeli, gebelik süresinin
sağlıklı geçirilmesi sağlanmalıdır. İntrauterin infeksiyonlardan (kızamıkçık, sitomegalovirus,
toksoplazmozis, sifiliz ve diğerlerinden) korunmalıdır. İlaç ve radyasyona dikkat edilmelidir.

Doğum, sağlık kurumlarında ve hijyenik koşullarda yapılmalı, asepsi ve antisepsi koşulları göz

20 Aile Danışmanlığı Eğitimi


önünde bulundurulmalıdır. Bebeğin kafa travması geçirmesi önlenmelidir.
Bebek ve çocukların psikoseksüel dönemlerini sağlıklı geçirmeleri sağlanmalı, bu konuda aileler
eğitilmeli, anne sütü desteklenmelidir.
Gençler başta sigara ve nikotin bağımlılığı olmak üzere tüm çocuklar korunmalı, başlamamaları
için kendine güven duygusu destekli önlemler alınmalıdır.

5.2 İKİNCİL KORUMA


Ruh sağlığı sorunlarının ve hastalıkların erken tanı ve tedavisi ikincil korumadır. Hastalıkların
henüz ilerlemeden ve ruhsal yapıyı bozmadan, silik bulgular gösterdiği dönemde tanılanması,
iyileştirmenin hem ucuz hem de kolay yapılmasını olanaklı kılar.

İkincil profilaksi ile hastalıkların geri döndürülemeyecek evreye girmesi ve


vücuttaki tahribatı önlenir.

Zekâ geriliğine neden olan FENİLKETONÜRİ ve HİPOTİROİDİ’nin bebek doğar doğmaz kan tahlili
ile erken tanılanması, beynin sağlıklı gelişimine olanak sağlar ve bireyin geri zekâlı olması önlenir.
Bir-bir buçuk ay sonra bebekte göz teması bulunmaması ve kucağa almaya temas intoleransı
(tahammülsüzlük) göstermesi, bebeklik otizmi erken tanısında son derece önemlidir.
Şizofreni nedenli erken tanılanırsa, tedavisinde o ölçüde gelişme sağlanabilir, toplumsal uyumu
olabildiğince iyileştirilebilir.

5.3 ÜÇÜNCÜL KORUMA


işini yitirmişlere iş bulmak ya da işe uyumunu sağlamak amacıyla rehabilite etmek üçüncül
korumadır.

Bu amaçla;

►İlaçlar psikiyatrisin önerisi doğrultusunda kullanılmalı, uluorta kesilmemelidir.  Uygun


izleme ve kontroller yapılmalıdır.
► İşini yitirmişlere iş bulmak ya da hastanın işine uyumunu sağlamak için gerekli çalışmalar
yapılmalıdır.
► Şizofreni, depresyon, dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğu bulunanların uygun tedavi
izleme ve kontrolleri yapılmadığı takdirde kendine ve çevresine zarar verebilir, toplumsal uyumu
giderek bozulabilir.
► İntiharların önlenmesinde üçüncül korumanın önemi büyüktür.

www.aknetakademi.com.tr 21
6. ÇOCUKLARDA UYUM VE UYUMSUZLUK

6.1 UYUM
Bireyin sahip olduğu özelliklerin kendi benliği ile ve içinde bulunduğu çevre arasında dengeli bir
ilişki kurabilme ve sürdürebilmesidir.

6.2 UYUMSUZ ÇOCUKLAR


Kendi benliği ve çevresiyle dengeli ve etkili ilişki kurma, geliştirme ve sürdürebilmede güçlük
çeken ve bu yüzden gelişimleri sekteye uğrayan ve çevresindekilerin olağan çabaları ile düzelmeyen
davranış kalıplarına sahip olan çocuklara denir.

6.2.1 Uyumsuzluğun Nedenleri


1. Kalıtım: uyumsuzluğun ortaya çıkmasında kalıtımın etkili olduğu bilinmekle beraber, uygun
eğitim ortamı ve koruyucu davranışlarla bu etkinin ortadan kaldırılacağı ya da en aza indirileceği
bir gerçektir.

2. Bedensel Nedenler: Uzun süren hastalıklar (epilepsi, beyin zedelenmeleri. zeka engelleri,
sağırlık, körlük...)

3. Temel gereksinimlerinin doyurulmaması: Biyolojik ve fizyolojik, psikolojik ve sosyolojik.

4. Yanlış Eğitim: Anne-babanın yanlış tutumları, otoriter olma ya da aşırı hoşgörü, ceza,
dayak, tutarsız eğitim...

22 Aile Danışmanlığı Eğitimi


6.3 ÇOCUKLARDA SIKLIKLA GÖRÜLEN BOZUKLUKLAR
1. ÖĞRENME GÜÇLÜKLERİ
2. KEKELEME
3. FONOLOJİK BOZUKLUK
4. DİKKAT EKSİKLİĞİ VE HİPERAKTİVİTE BOZUKLUĞU
5. TİK BOZUKLUKLARI
6. OBSESİF KOMPULSİF BOZUKLUK
7. ALTINI ISLATMA VE ALTINI KİRLETME
8. DEPRESYONLAR
9. PSİKOTİK BOZUKLUKLAR
10. SOSYAL FOBİ
11. ÖZGÜL FOBİ
12. POSTTRAVMATİK STRES BOZUKLUĞU
13. UYKU BOZUKLUKLARI
14. DÜRTÜ KONTROL BOZUKLUKLARI
15. UYUM BOZUKLUKLARI
16. PSİKOSOSYAL STRES FAKTÖRLERİ
17. OKUL SORUNLARI
18. DAVRANIM BOZUKLUKLARI
19. ÖFKE VE SALDIRGANLIK
20. TIRNAK YEME
21. UTANGAÇLIK

6.3.1 Öğrenme Güçlüğü


Çocuklardaki öğrenme güçlüğü bazı alanlarda çocuğun zekâ düzeyi ve yaşına uygun gelişim
düzeyinin çok altında başarı göstermesi ile karakterizedir. Bu alanlar matematik öğrenme güçlüğü,
yazılı anlatım güçlüğü, okuma güçlüğü şeklinde özetlenebilir.

Özel öğrenme güçlüklerinin görünümü çocuğun zekâ seviyesi normal olmasına rağmen
yukarıda bahsedilen alanlarda gerekli performansı- başka bir psikiyatrik veya organik bir neden
olmadan-gösterememesidir.

Özel öğrenme güçlüklerinin tanısı klinik görünüm ve yapılan testlerle belli olmaktadır. Özel
öğrenme güçlüğünün ayrıcı tanısında okullardaki normal olarak gelişen sapmalar, eğitim ve
öğretimde fırsat eksikliği, çocuğa verilen yetersiz öğrenim durumu göz önüne alınmalıdır.
Ayrıca görme ve işitme veya herhangi bir duyu bozukluğunda, zekâ problemi olan çocuklarda,
yaygın gelişimsel geriliği olan çocuklarda görülen o bozukluğa bağlı öğrenme güçlüğünden bu
mevcut durum ayırt edilmelidir.
Okuma bozukluğunda çocuğun zekâ düzeyi ve aldığı eğitim göz önüne alındığında çocuğun ondan
beklenen seviyenin önemli derecede altında okuma becerisi göstermesidir. Okuma bozukluğu olan
çocuklarda sesli okumada, yanlış sözcük kullanma ve sözcük atlamaları olur. Okuma bozukluğu
yüksek IQ ile beraberse, erken tanı ve tedavi ile sonuç iyi olmaktadır.
Matematik ve yazılı anlatım bozukluğunda da okuma bozukluğunda olduğu gibi IQ seviyesi ve
aldığı eğitim göz önüne alındığında önemli derecede yetersizlik görülür. Bu durum çocuğun okul
performansını ders başarısını önemli derecede etkiler.
Aileler normalde çocuklarının zekâ düzeyine baktıklarında belli bir başarı beklemelerine karşın
çocuklardan yukarıda bahsedilen alanlarda önemli derecede sıkıntı olmaktadır. Bu durumda
çocuğun kendi özgüveni bozulmakta, aile ile olan ilişkilerde sorunlar yaşanmaktadır.
Özel öğrenme güçlüklerine başka psikiyatrik durumlar da eşlik edebilir. Özellikle dikkat eksikliği

www.aknetakademi.com.tr 23
ve hiperaktivite bozukluğu ile sık bir şekilde bir arada olabilir. Bu iki durumun ayırıcı tanısı bazı
standart testler ve çocuğun klinik durumu ile kesinleştirilmektedir. Tedavide özel öğrenme
güçlüğüne yönelik eğitimin verilmesi ile tedavi gerçekleşebilir. Ancak bu durumun tedavisi uzun
bir süre almakta, bazı problemler yaşam boyu devam edebilmektedir.

6.3.2 Kekeleme Bozukluğu


Çocuğun konuşmasının zamanlamasında ve akıcılığında
bozulma söz konusudur, seslerin ve hecelerin sık
uzatılması ve tekrar edilmesi olabilir. Hece ve kelimeleri
söylerken duraklama olabilir. Bazen söyleyemediği
kelimeyi konuşmamak için kişi başka kelimeler kullanmaya
çalışabilir. Kelime yinelemeleri olabileceği gibi hece
yinelemeleri de olabilir.
Genelde 2-4 yaşları arasında olan kekemelik normal
olarak karşılanır. Kekemeliğin %90 geçici olmakla beraber
%10 kadarı kalıcı olabilir. Israr eden kekemeliklerde gerekli
müdahalenin yapılması gerekir. Bazı durumlarda kekemelik
dalgalanmalar şeklinde değişik dönemlerde görülebilir.
Ailenin çocuğun kekemeliğine dikkat çekmemesi gerekir. Çocuk kekelemeye başladığında sanki
normal konuşuyormuş gibi davranmak önemli bir noktadır. Eğer dikkat çekerse, uyarırsa çocuğun
anksiyetesi daha da artar, bu da konuşmanın daha da bozulmasına neden olur.
Kekemelik durumunu değişik stres etkenlerinin, kaygı durumlarının, aşırı kontrolcü ebeveyn
davranışlarının, yeni hayat aşamasında (kardeş doğumu, okula başlama gibi) uyum güçlüklerinin
kekemeliğin şiddetini artırdığı konusunda klinik veriler mevcuttur.

Genelde 2-4 yaşları arasında olan kekemelik normal olarak karşılanır. Kekemeliğin %90 geçici
olmakla beraber %10 kadarı kalıcı olabilir.

Kekemelik belli bir süre geçmez ise anne babaların zaman kaybetmeden çocuklarını çocuk
psikiyatristine getirmeleri gerekir.
Belli bir yaştan sonra kekeleme için konuşma, nefes ve ritim egzersizleri verilir. Bu egzersizler ile
çocuğun durumuna eşlik eden kaygı durumlarını azaltmak amacı ile ilaç tedavisi de uygulanabilir.

Yurt dışında konuşma terapisti yetiştiren dört senelik fakülteler olmasına karşın
ülkemizde kekemelik profesyonel anlamda ele alınmamaktadır.

Bu arada kekemelikten dolayı çocukta gelişebilecek özgüvenin zedelenmesi, sosyal ortamlara


girmek istememe ile birlikte sosyal fobi, etrafta konuşmaktan kaçınma, arkadaş ilişkilerinde
bozulmalar, ders ve okulda konuşmak istemediği için uyum güçlükleri, içe çekilme, kendini ifade
etmekte zorluk, kronik depresyon gibi durumlar görülebilir.
Bu nedenle eşlik eden bazı psikiyatrik sıkıntılar için psikoterapi ve ek ilaç desteği yapılmalıdır.

24 Aile Danışmanlığı Eğitimi


6.3.3 Fonolojik Bozukluklar
Fonolojik bozukluğu kekelemeden ayırt etmek gerekir. Fonolojik bozuklukta bazı harflerin ve
hecelerin söylenmesinde problem vardır. Fonolojik bozukluğun tedavisinde kekelemeye benzerdir.
Ancak burada yaklaşım ve altta yatan psikopatoloji farklıdır.
Fonolojik bozukluğu olan çocuklarda bu durum zekâ gerilikleri, işitme ve duysal sorunlar,
konuşma ile ilgili motor bozukluklardan, merkezi sinir sistemi sorunlarından ayırt edilmelidir.
Hafif dereceli fonolojik bozuklukta çocuğun konuşması aile üyeleri tarafından anlaşılmasına
rağmen çevre tarafından anlaşılmaz. Ağır derecede fonolojik bozuklukta ise aile üyeleri tarafından
da konuşma anlaşılamaz. Fonolojik bozuklukta en sık r-s-k-ş gibi harflerin telaffuz edilmesinde
sorunlar vardır. Bu sorunlardan dolayı çocuk yaşıtları arasında uyum güçlükleri ile karşılaşabilir.
Özellikle bu durumu fazla olan çocukların sosyalleşmelerinde sorun olabilir.

♦ Çocuk konuşma sorunundan dolayı;


♦ Çok fazla sosyal ortamlara girmek istemez,
♦ Kendini toplum içerisinde ifade etmekten çekinir,
♦ Bildiği halde derste kalkıp soruları cevaplamak istemez,
♦ Kronik depresyon gelişebilir,
♦ Arkadaş ilişkilerinde zorluklar yaşayabilir,
♦ Kendine olan özgüveninde azalma olabilir.

Bütün bu nedenlerden dolayı fonolojik bozukluğu olan çocukların gerekli psikososyal desteğe
ihtiyaçları vardır. Gerekirse sıkıntının fazla olduğu durumlarda ilaç tedavisi kullanılabilir. Fonolojik
bozukluğun tedavisinde çocuğun yaşına uygun olan önerilerde bulunulur. Temel tedavi yöntemi
ses çıkarma, konuşma ve telaffuz konusunda eğitim ve egzersizdir.

6.4.4 Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu


Dikkat Eksikliği Hiper Aktivite Bozukluğu’nun (DEHB) temel özelliği, kalıcı ve sürekli olan dikkat
süresinin kısalığı, engellemeye yönelik denetim eksikliği nedeniyle davranışlarda ya da bilişte
ortaya çıkan ataklık ve huzursuzluktur.

Bunun sonucu olarak çocukta gelişimsel olarak aşağıdaki 3 temel sorun ortaya çıkmaktadır:
1. Kısa dikkat süresi (poor attention span)
2. Yetersiz dürtü kontrolü (weak impulse control)
3. Aşırı hareketlilik (hyperactivity)

Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu aşırı hareketlilik, dikkat sorunları ve istekleri


erteleyememe belirtileriyle ortaya çıkan bir psikolojik bozukluktur. Bir çocukta Dikkat Eksikliği
Hiperaktivite Bozukluğu var denilebilmesi için akranlarıyla kıyaslama doğrudur.
Eğer akranlarıyla karşılaştırıldığında hareketlilik ve dikkat dağınıklığı çok fazlaysa, oyun
oynamasına ve akranlarıyla sağlıklı ilişkiler kurmasına engel oluyorsa Dikkat Eksikliği Hiperaktivite
Bozukluğu’ndan söz edilebilir.

Aileler yardım için gerekli yerlere başvurduğunda Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu olan
ve özellikle aşırı hareketlilik belirtileri ön planda olan çocuklarını “düz duvara tırmanır”, “onu
bir yerde zaptetmek imkânsız”, “”ele avuca sığmaz”, “beş dakikadan fazla yerinde oturmaz”,
“oyun oynarken daldan dala konar” gibi sözlerle anlatırlar.

Aşırı Hareketlilik ve Dürtüsellik Belirtileri:


1. Çoğu zaman elleri, ayakları kıpır kıpırdır ya da oturduğu yerde kıpırdanıp durur.

www.aknetakademi.com.tr 25
2. Çoğu zaman oturması beklenen durumlarda oturduğu yerden kalkar.
3. Çoğu zaman uygunsuz olan durumlarda koşuşturup durur ya da tırmanır.
4. Çoğu zaman sakin bir biçimde, boş zamanları geçirme etkinliklerine katılma ya da oyun
oynama zorluğu vardır.
5. Çoğu zaman hareket halindedir ya da motor tarafından sürülüyormuş gibi davranır.
6. Çoğu zaman çok konuşur.
7. Çoğu zaman sorulan soruların soru tamamlanmadan önce cevabını yapıştırır.
8. Çoğu zaman sırasını beklememe güçlüğü vardır.
9. Çoğu zaman başkalarının sözünü keser ya da yaptıklarının arasına girer.
10. Aşırı hareketlilik veya kıvranma
11. Yerinde oturmada güçlük
12. Dikkatin kolay dağılması
13. Sıklıkla bir şeyler kaybetme
14. Kuralları takip etmede güçlük
15. Sessizce oynamada güçlük
16. Oyunlarda sırasını beklemekte güçlük
17. Bir aktiviteden diğer aktiviteye kayma
18. Sıklıkla tehlikeli aktivitelerle uğraşma

Kızlarda ve erkeklerde görülme sıklığı farklılık gösterir. Erkeklerin kızlardan 4-8 kat daha
yüksek oranda Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu olma olasılığı bulunmaktadır.

Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu olan bazı çocukların annelerine, çocuğunda belirtilerin
ne zaman başladığı sorulduğunda alınan cevap çok ilginçtir.
Anneler daha hamileyken diğer çocuklarından daha hareketli olduğunu hissettiklerine
belirtmektedirler.
Çoğu anne-baba ise çocuklarının farklı olduğunu bebeklik döneminde ve erken çocuklukta
algılarlar.
Emekleme döneminde bile bu çocukların bir taraftan diğer tarafa, bir oyuncaktan diğerine
atladıkları ve kucağa alınmaktan, kucağa alınsa bile kucağında olduğu kişinin durmasından
hoşlanmadıkları gözlenmektedir.
Sıklık: Kızlarda ve erkeklerde görülme sıklığı farklılık gösterir. Erkeklerin kızlardan 4-8 kat
daha yüksek oranda Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu olma olasılığı bulunmaktadır. Ayrıca
erkeklerde aşırı hareketlilik, yıkıcı davranışlarda bulunma, dürtüsellik (istekleri erteleyememe)
belirtileri gösteren tip fazlayken, kızlarda daha çok dikkatsizlik belirtileri gösteren tipin fazla olduğu
bilinmektedir.

Erkeklerde aşırı hareketlilik, yıkıcı davranışlarda bulunma, dürtüsellik belirtileri gösteren tip
fazlayken, kızlarda daha çok dikkatsizlik belirtileri gösteren tipin fazla olduğu bilinmektedir.

Tüm toplumlarda ortalama %3-5 sıklıkta görülmektedir. Yani olduğu ortalama


olarak her 30-50 çocuktan birinin Dikkat Eksikliği bilinmektedir. Hiperaktivite
Bozukluğu olduğu düşünülmektedir.

26 Aile Danışmanlığı Eğitimi


Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu’nun Nedenleri:
Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu’nun oluşumundan tek bir etkenin sorumlu olmadığı,
biyolojik, yapısal ve çevresel birçok etkenin bir araya gelmesiyle oluştuğu görülmektedir.

Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu’na Eşlik Eden Sorunlar:


Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu olan çocukların büyük bir bölümü bu bozukluğun
belirtilerinin yanı sıra diğer birçok alanda sorunlar yaşamaktadırlar. Bunlar arasında en “Öğrenme
Bozuklukları” gibi okul başarısını düşüren etkenler “Karşıt Olma Karşı Gelme Bozukluğu” gibi
çocuğun topluma uyumunu zorlaştıran ve “Depresyon ve Kaygı Bozuklukları” gibi önemli psikolojik
sorunlarla karşılaşılmaktadır.

Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu’nun Olumlu Yanları:


Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu’nun kişinin yaşantısını zorlaştıran olumsuz tarafları olduğu
gibi Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu olanların iyi bir yönlendirme ile yararlanılabilecekleri
veya ortaya çıkarabilecekleri olumlu yanları da vardır. Tarihte yer edinmiş olan Thomas Edison,
Benjamin Franklin, Albert Einstein, Ernest Hemingway ve Dustin Hoffman’ın Dikkat Eksikliği
Hiperaktivite Bozukluğu oldukları konusunda uzmanlar arasında görüş birliği vardır.

Dikkatsizlik, aşırı hareketlilik ve acelecilik gibi Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu belirtileriyle
başa çıkıp Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu’nun olumlu yönlerini iyi kullanan ve kendi
yapılarına uygun meslekler seçen bu kişilerin başarılı bir yaşamları olabilmektedir.
• Enerjik olma
• Yaratıcılık
• Sıcakkanlılık, cana yakın olma
• Hoşgörülü olma (bazen gerekenden fazla, zarar verici oranda)
• Esneklik
• İyi bir espri yeteneğine sahip olma
• Risk alabilme (bazen gerekenden fazla, zarar verici oranda)
• İnsanlara kolaylıkla güvenebilme (bazen gerekenden fazla, zarar verici oranda)

Yukarıda Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu’nun olumlu yönleri sıralanmıştır.

www.aknetakademi.com.tr 27
Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu olan tüm çocuklarda Dikkat Eksikliği
Hiperaktivite Bozukluğu belirtilerinin hepsi bulunmadığı gibi bu olumlu özelliklerin
de hepsinin değilse bile bazılarının bulunabileceği unutulmamalıdır.

Diğer yandan önemli bir konu tedavi sonucunda bu olumlu özelliklerin istenmeyen özelliklerle
beraber ortadan kalkıp kalmadığıdır. Çünkü birçok anne-baba Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu
olan çocuklarının olumsuz yanlarından şikâyet ederken, canlı, hoşgörülü, yaratıcı, girişken ve
sempatik özelliklerinden son derece memnundurlar. Burada iyi bir haber vermek isterim ki tedavi
sonucunda Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu’nun olumlu yönlerinin azalmadığı, olumsuz
özelliklerin ortadan kalkmasıyla daha fazla arttığı ve verimli hale gelebildiğidir.

6.5.5 Tik
Tik birden ortaya çıkan, hızlı, yineleyici bir motor hareket ya da ses çıkarma şeklinde olabilir. Tik
stres ile alevlenebilir, kaygı ile artar. Uykuda veya oyalayıcı etkinlikler sırasında azalır. Tik durumu
olan çocuklar sosyal ve aile çevrelerinde ciddi sıkıntılara maruz kalabilirler. Bu nedenle kaygının
daha da artması nedeni ile tikler çocukta giderek artabilir.

Yapılan bazı çalışmalarda çok aşırı kontrolcü, çocuğunun her hareketine


müdahalede bulunan, çok titiz davranan annelerin çocuklarında daha sık görüldüğü
gösterilmiştir.

Basit: 1-2 saniyeden kısa sürer


Karmaşık: Daha uzun sürer, karmaşıktır

Hareket tikleri Ses tikleri

• Göz kırpma, • Öksürme,


• Burun kıvırma • Burun çekme,
• Dudak yalama, • Boğaz temizleme,
• Yüz buruşturma, • Islık çalma,
• Ani kafa atımları, • Hayvan, kuş sesleri çıkarma Heceler
• Omuz silkme veya kelimeler söyleme,
• Parmaklarıyla oynama, • koprolali, ekolali, Palilali
• Parmakları tıklatma,
• Ayakları sallama, vurma, sekme,
• Ayak bileğinden germe.
• El veya yüzün “anlamlı” hareketleri veya
yavaş bir baş hareketi,
• Şaşırmış ya da anlamamış
gibi bakma,
• Eşyalara veya insanlara dokunma,
parmaklarıyla sayı sayar gibi yapma
• Bir ileri bir geri adımlama, çömelme,
eğilme ve bükülme hareketleri

28 Aile Danışmanlığı Eğitimi


Tiklerin ortaya çıkmasında rol oynayan etkenlerin başında, erken yaşlarda başlayıp sürüp
giden korku, tedirginlik, kaygı ve gerginlik vardır. Tiklerde belirgin kişilik özelliklerini şöyle
sıralayabiliriz:
→ Belirgin şekilde huzursuzluk gösteren
→ Fazla duyarlı, sıkılgan ve alıngan olan
→ Oldukça bencil
→ Çabuk heyecanlanan, kolayca kızan, kırılan kişilerdir.

Tikli olan gençlerin genellikle, yetenekleri üstünde zorlanan, sürekli kardeş ve arkadaşlarıyla
kıyaslanan, yeterli ilgi ve sevgi içinde büyümeyen, anne-babası ile yeterli duygusal bağı kuramayan
gençler olduğu görülmektedir.

Hareket tiklerinin başlama yaşı 2-18 yaş arasıdır. Ergenliğin ilk dönemi tiklerin en yoğun olduğu
dönemdir. Ardından basamaklı bir iyileşme gösterir. Zaman zaman tiklerin sıklığı ve şiddeti
değişebilir. Uykuda kaybolur. Stresle artar.
Bir aydan önce geçerse “geçici tik” , bir seneden fazla sürerse “kronik tik” denmektedir.
İstem dışı vokal tikler veya tekrarlayıcı hızlı hareketlerle beliren bozukluklara gılles de tourette
sendromu denmektedir. Vokal tikler, hırıltı, patlar tarzda öksürükler, havlar gibi sesler ve gelişigüzel
çıkan sözcüklerdir. Bunlar genellikle koprolali (küfür, beddua ya da ayıp sözler) şeklindedir

Tourette bozukluğu olan gençlerin %15-20’SİNDE obsesif-kompulsif belirtiler de


gözlenir.

Vokal ve vücuttaki tikler empulsif niteliktedirler. Genç bir yandan patlayıcı biçimde küfür
ederken, bir yandan eliyle kapıyı yumruklar ya da duvarı tekmeler. Bu bozuklukta da hareketler
uykuyla kaybolur ve stresle artar.

Tik ortaya çıkan çocuklarda tike bağlı kaygıyı artırmamak için çocuğun dikkati o yöne ekilmemeye
çalışılır. Ayrıca mevcut tikler için ilaç tedavisi mümkün olabilir. Ancak tiklerin tamamen geçip
geçmeyeceği ilerleyen süreç içerisinde belli olmaktadır.

Eşlik eden başka psikiyatrik durumların olup olmadığı kontrol edilmelidir. Aileye gereken
danışmanlığın yapılması önemlidir. Çocuğa sağlanacak psikososyal destek ile birlikte aileye gerekli
tavsiyelerin bulunulması tiklerin kalıcı olup olmaması açısından önemlidir.

6.3.6 Obsesif-Kompulsif Bozukluk


Obsesyon (saplantı) irade dışı gelen, bireyi tedirgin eden, benliğe yabancı, bilinçli çaba ile
kovulamayan, yineleyen düşüncelerdir. Kompulsiyon (zorlantı) ise çoğu kez saplantılı düşünceleri
kovmak için yapılan, istenç dışı yinelenen hareketlerdir.
Son yıllara kadar obsesif kompulsif bozukluğun (okb) çocuk ve ergenlerde nadir görüldüğüne
inanılırdı. Ancak yeni çalışmalar bu bozukluğun sanıldığı kadar seyrek olmadığını göstermektedir
(swedo ve ark. 1992).
Yapılan epidemiyolojik bir çalışmada okb prevalansı yaklaşık % 0.05 bulunmuştur (Elkins
ve ark. 1980). Flament ve arkadaşları(1989)yaptıkları epidemiyolojik bir çalışmada beş bin lise
öğrencisinde yaşam boyu yaygınlığı % 2 olarak saptamışlardır. Yani her 200 genç kişiden biri
okb’ye sahiptir (flament 1990).

www.aknetakademi.com.tr 29
Retrospektif çalışmalarda yetişkinlikte okb tanısı alanların 1/3-1/2’SİNDE hastalığın
başlangıcının çocukluk veya ergenlik döneminde olduğu saptanmıştır (karno ve
ark.1988).

Erken başlangıçlı grup ve ergende en erken başlama yaşı 7, ortalama başlama yaşı 10,2 yaştır
(swedo ve ark. 1989) Çalışmalarda Obsesif- kompulsif bozukluk erkek çocuklarda kızlardan daha
sık görüldüğü bulunmuştur. Obsesif- kompulsif bozukluk erkek çocukları daha büyük olasılıkla
prepubertal başlangıçlı olup ve aile üyelerinden birisi Obsesif- kompulsif bozukluk veya tourette
sendromlu iken, kızlarda büyük olasılıkla adolesans başlangıçlıdır. (rasmussen 1994).
Bu tür gençlerin konuşmaları düzgün ve aşırı kibardır. En küçük bir eksiklik bırakmama çabası
yüzünden ayrıntılara çok fazla girer. Düzenli ve çok titizdir. Belli bir süre sonra bu titizlik dağınıklığa
dönebilir.
Genç saplantılardan oldukça fazla rahatsız olur. Saplantı ve zorlantıların kendisine çok büyük
sıkıntılar verdiğini söyler. Çünkü gencin aklı sürekli bu düşüncelere takılır. Ve bu düşüncelerden
kurtulmak için sürekli bir takım hareketleri yineler. Bunlar arasında ayıp ve günah şeylerin her
akıla geldiği korkusu ve bunun için bir takım hareketleri yineleme sık görülür.
Mesela erkekleri düşünmenin çok ayıp olduğunu düşünen bir genç kız, bu düşünceden kurtulmak
için sürekli oturup, ayağa kalkar, banyoda yıkanırken bu düşüncelerin onu pislettiğini düşünerek
defalarca sabunlanır.
Herhangi bir düşünceyi kafadan atmaya çalışmak aslında onu yaşatmaktır. Çabaladıkça artar,
sıklaşır ve genç çok bunalır. Düşüncede ambivalence (iki-değerlilik) belirgindir. Sürekli tereddüt ve
kararsızlık dikkati çeker. Sanki her düşüncenin bir olumlu bir de olumsuz yanı vardır.

Bir şeyi kuralına göre yaptım mı yapmadım mı, düşündün mü düşünmedim mi, yapsam mı
yapmasam mı diye kararsızlıklar yaşar ve genç ileri derecede bunalır ve çevresindekileri de
bunaltır. Kapılar, pencereler, dolaplar, karyolasının altı defalarca kontrol edilir, elini sıktığı kişi
acaba tuvaletten çıktıktan sonra elerini yıkadı mı, Allah var mıdır yok mudur, varsa Allah’ı kim
yaratmıştır diye düşünülür.

Kimi gençlerde sayı sayma dışarıdan anlaşılmayan bir tutku halini alır. Apartmanların kaç
kat olduğunu, tavandaki kiremitleri, banyodaki tuvaletteki fayansları sayar. Sık sık ellerin yıkar.
Özellikle rüya gördükten sonra bir tane boy abdestinin yetmeyeceğini düşünür ve kendince
belirlediği sayılarla abdest alır.
Genç bunların anlamsız ve saçma olduğunu bilir ama içinden bunu yapmak için adeta birinin
zorladığını düşünür. Bu eylemleri yapmayınca içinde büyük bir çatışma, kaygı yaşar.

Çocuk ve ergenlerdeki obsesif kompulsif bozuklukta, erişkinle karşılaştırıldığında kısmen


farklı belirtiler gözlenmektedir. Çocuk ve ergenlerde obsesif kompulsif bozukluk sıklıkla aile
çatışmaları, sosyal çekilme ve okulda başarısızlığa yol açmaktadır. Çocuklar ritüellerine aile
bireylerini ve arkadaşlarını ortak edebilmekte, %90 vakada semptomlar zamanla değişim
gösterebilmektedir. Özellikle ergenlerde obsesif kompulsif bozukluğu erken başlangıçlı
şizofreniden ayırmakta güçlükler olabilmektedir.

Obsesif kompulsif bozukluğun 4 çeşit semptom örüntüsü vardır:


1. En sık görüleni bulaşma obsesyonudur. Bunu yıkama, yıkanma, temizleme ya da bulaşık
olduğu düşünülen nesneden kompulsif kaçınma izler. Korkulan nesne genellikle kaçınılması zor
olan bir nesnedir (feçes, idrar, toz ya da mikrop gibi). Korkulan nesneye karşı en çok duyulan

30 Aile Danışmanlığı Eğitimi


duygusal tepki anksiyete olursa da obsesif utanç, iğrenme ve tiksinmede sık görülür.
2. En sık gözlenen ikinci semptom örüntüsü kuşku obsesyonudur. Bunu kontrol etme
kompulsiyonu izler.
3. En sık görülen üçüncü örüntü; bir kompulsiyon olmaksızın, zihne yerleşen obsesyonel
düşüncelerin taşınmasıdır. Bu obsesyonlar genellikle cinsel ya da saldırgan bir eylemle ilintili
yineleyici düşüncelerdir ve hasta bu düşüncelerinden ötürü kendi kendini kınamaktadır.
4. En sık görülen dördüncü örüntü, bakışıklık(simetri) ya da kesin olma obsesyonudur. Bunu
yavaşlama kompulsiyonu izler. Bu hastaların bir yemek yemeleri, traş olmaları saatler alır. Obsesif
kompulsif hastalarda dinsel obsesyonlar ve istifçilikte sık gözlenir (köroğlu.1995).

Obsesif- kompulsif bozukluk olan çocuk ve ergenlerde en sık görülen obsesyon; yetişkinlere
benzer şekilde kirleme ve mikrop bulaşma korkusudur. Kendine ve sevdiklerine zarar geleceği
korkusu, simetri ve düzenle ilgili obsesyonlar, saldırganlık, cinsellik ve dinle ilgili obsesyonlar
diğer sık görülen obsesyonlardır.
Cinsel içerikli obsesyonlar çocuklardan çok ergenlerde gözlenir. Bizim olguda da daha çok cinsel
içerikli obsesyonlar hâkimdi.
Ayrıca bir çok genç hasta, zaman içinde, belli semptom dizisinin aylar hatta yıllar boyunca
baskın olup daha sonra başka bir pantere dönüştüğünü bildirmişlerdir. Örneğin bir çocuk, sayma
ritüellerinden yıkama ritüellerine geçerken, daha sonraki bir dönemde yanlız obsesif düşüncelerden
şikayetçi olabilir (rettew ve ark.1992).

6.3.6 Obsesif-Kompulsif Bozukluk


Enürezis terimi, yunanca idrar yapmak “enourein” sözcüğünden gelmektedir. Tıbbi terminolojide
idrar kaçırmayı (yatağı ıslatma) tanımlamak için kullanılmaktadır.
Normal gelişimleri sırasında çocuklar, genellikle 2-3 yaşları arasında mesane kontrolünü
kazanmaya başlarlar. Gece kontrolü ise genellikle üçüncü ya da dördüncü yıllar arasında
tamamlanmaktadır.
Dört yaş üzeri çocuklarda dışkının giysilerine ya da uygunsuz herhangi bir yere kaçırılmasıdır.
Dsm-ıv tanı ölçütlerine göre konstipasyonlu ve konstipasyonsuz olarak iki tipi tanımlanmıştır.
Enürezis nokturna (en) dsm-ıv tanı ölçütlerine göre; 5 yaşından büyük çocukların, uyku sırasında,
tekrarlayıcı nitelikte, istemsiz idrar kaçırması, bu davranışın üç ay süre ile en az haftada iki kez
ortaya çıkması, okul ya da sosyal yaşantı ile ilgili bir sıkıntı nedeni olması ve durumun tıbbi bir
hastalığa bağlı olmaması olarak tanımlanır.
En, dsm-ıv sistemine göre dışa atım bozuklukları arasında sınıflandırırken, ıcd sisteminde
duygusal ve davranışsal bozukluklar başlığı altında sınıflandırılmaktadır (burada yaş sınırı 4 yaş
olarak belirtilmektedir)
Çoğu uyku araştırmacıları bozukluğu bir parasomnia olarak ele almaktadır. Ancak daha yaygın
olan görüş; bu belirtileri 5 yaşından küçük çocuklarda “gecikmiş ya da sorunlu tuvalet eğitimi”
olarak tanımlamaktadır.
Beş yaşından sonra geceleri yatak ıslatma oluyorsa nokturnal, gündüzleri idrar kaçırma
oluyorsa diurnal enürezisten söz edilir. Nokturnal enürezis daha çok erkek çocuklarda, diurnal
enürezis ise kız çocuklarda sık görülmektedir.
Gün içinde giysilerini ıslatanların yaklaşık 1/3’Ü urgency (sıkışma) inkontinansdır. Bu çocuklar,
tuvalete koşarken veya pantolonunu indirirken idrarlarını kaçırırlar. Genellikle kızlarda olup aşırı
mesane spazmı yükü veya oyuna dalma söz konusudur.
Sorunun başlangıç biçimi ve seyrine göre primer (birincil) ve sekonder (ikincil) olarak iki gruba
ayrılır. En az bir yıllık idrar tutma periyodunun olmadığı durumlarda enürezis primer olarak
adlandırılır. Primer enürezis için, en az 3 veya 6 aylık kuruluk periyodunun olmadığı durumları
koşul kabul edenler de vardır.

www.aknetakademi.com.tr 31
Tüm enüretiklerin %80-90’ININI oluşturan bu grupta daha çok genetik yatkınlık,
biyolojik ve gelişimsel etmenler sorumlu tutulmuştur. Sekonder enürezis ise en
az 1 yıl süren kuru bir periyoddan sonra tekrarlamanın olmasıdır. İkincil en sık
5-8 yaşlar arasında görülür ve bu grupta daha çok psikolojik etmenlerin sorunu
başlattığı ileri sürülmektedir.

Enüretik epizodların sıklığını tanı kriteri olarak kullananlar da mevcuttur. Haftada 1 epizottan
ayda 1 epizoda kadar farklı değerlendirmelerle karşılaşılmaktadır. Örneğin, mahony enürezis
kliniği ayda 1-3 epizodu hafif, gecede 1 epizodu sık, devamlı idrar kaçırmayı ileri derecede kabul
etmektedir.

Sıklık: Enürezisin prevalans oranları araştırmalar arasında büyük ölçüde değişmekle birlikte,
büyük britanya’da 5 yaşındaki çocuklarda %10 (her 10 çocuktan biri), 8 yaşındaki çocuklarda
%4 (her 25 çocuktan biri) ve 14 yaşındaki ergenlerde %1 kadardır. En ülkemizde çocuk
psikiyatrisi polikliniklerine yapılan başvuruların en sık nedenleri arasındadır. Ankara’daki
çocuk ruh sağlığı bölümlerine getirilen çocuklardaki enürezis oranı %18-21 civarındadır.

Bozukluk düşük sosyoekonomik gruplarda, eğitim düzeyinin düşük olduğu aileler ve kurumlarda
yaşama gibi psikosoyal stres altındaki ve sosyal yönden olumsuz durumdaki çocuklarda daha
sıktır.
Erkek çocuklarda kız çocuklardan daha fazla görülür. Ergenlik döneminde cinsiyet yönünden
eşitlenir.
Yapılan araştırmalar enüreziste ailesel bir yatkınlık olduğu görüşünde birleşmektedir. Enüretik
çocukların %70-75’İNİN birinci dereceden akrabalarında devam eden enürezis veya geçmişte
enürezis olduğu bildirilmektedir. Eğer öykü tek ebeveyne aitse bu risk %40-45’E düşmekte, ailesel
öykü yoksa %15’E kadar düşmektedir.

3206 çocuğun incelendiği iskandinavya araştırmasında, anne enüretik ise çocukta


en ortaya çıkma riskinin 5,2 kat, baba enüretik ise aynı olasılığın 7.1 kat arttığı
bulunmuştur.

Altını kirletme: Altını kirletme gece ve gündüz olabilir. Dört yaşından sonra tuvalet kontrolü
sağlanmamışsa ve en az ayda bir kez tekrarlıyorsa bu problemden bahsedebiliriz. Genelde Sindirim
sistemi Rahatsızlıkları primer ve sekonder yerleşebilir.
Psikiyatrik muayene yapıldıktan sonra eşlik eden durumlar varsa müdahale edilmelidir.
Davranışçı tedavi ve ilaç tedavisi ile bu problem halledilebilir. Çocuğu altına bez bağlamak, çocuğun
bu yaşına uygun olmayan davranışı karşısında sessiz kalmak, aşırı cezalandırma yoluna gitmek,
çocuğun probleminin artmasına neden olur.
Altını kirletme ve altını ıslatma problemlerinde çocukta mevcut olabilecek psikiyatrik problemlerin
ele alınarak halledilmesi gerekir. Bu türlü problemler başka türlü problemlerin habercisi olabilir.
Bu yönü nedeni ile anne babaların bu durumları küçümsememeleri gerekir.
Altını ıslatma ve altını kirletme zamanında tedavi edilmez ise, çocuğun yaşına uygun normal
psiko sosyal gelişimi bozulur, anne baba -çocuk ilişkilerinde problemler yaşanır, çocuğun sosyal
çevresinde (okul, arkadaş vb) uyum problemlerine yol açar, çocuğun stres olayına uygun tepki
ortaya koymamasını pekiştirir, ikincil olarak bazı bedensel problemlerin gelişmesine yol açar.

32 Aile Danışmanlığı Eğitimi


6.3.8 Depresyonların Görünümü
Çocuklarda görülen depresyonlar erişkinlerden değişik farklılıklar gösterir. Çocukların
depresyonlarını tespit etmek kolay olmayabilir. Depresif çocuklarda depresyon faklı klinik
görünümler ve farklı semptomlar ile kendini gösterebilir. Özellikle kronik deprese çocukların
durumu zor fark edilebilir. Psikososyal stres faktörleri ile beraber aile ortamı ve çocuğu
etkileyebilecek diğer nedenler ile çocuklar depresyona girebilirler.

• Çocuklardaki depresyonun görünümü:


• Aşırı sinirlilik,
• Kendine güvensizlik,
• İçe çekilme,
• Olayları olumsuz değerlendirme,
• Üzgün bakış,
• Olaylar karşısında kendini suçlama,
• Daha öncesinden zevk aldığı
• Ara sıra ölüm düşünceleri, uğraşlardan zevk alamama,
• içe çekilme,
• Kazanılmış işlevsellikte geriye dönüş,
• Arkadaş ve sosyal çevresinde uyum
• Çabuk sinirlenme, güçlükleri,
• Gün içerisinde ara sıra ağlama,
• Okul ve ailede bazı problemler
• Aşırı hareketlilik,
• Okul başarısındaki düşüş,
• Uyku ve iştah problemleri,
şeklinde görülebilir.

Çocuklardaki depresyonun saptanabilmesi için anne babaların yukarıda sayılan durumlara


karşı uyanık olmaları gerekir. Aynı zamanda çocukta depresyon ile birlikte gelişebilecek Madde
bağımlılığı, okuldan atılma, davranış problemleri gibi sorunlar oluşmadan tedavi için bir an önce
devreye girilmelidir.
Özellikle çocuğu etkileyen stres etkenleri araştırılmalıdır. Bu stres etkenleri arasında (yakın
veya arkadaş ölümü, göç, anne baba geçimsizliği, aile içi stres faktörleri, çocuğa yönelik cinsel ve
fiziksel istismar, tabii afetler, çocukta bulunan tıbbi bir hastalık, aile üyelerinden herhangi birinde
hastalık, anne baba veya aile üyelerinden birinde madde bağımlılığı, ekonomik sorunlar, anne veya
babada psikiyatrik bir rahatsızlık sayılabilir.
Çocukluk çağı depresyonlarının tedavisinde ilaç ve psikoterapi yaklaşımı gereklidir. Özellikle eşlik
edebilecek diğer psikiyatrik durumların ortaya çıkarılması gerekir. Çocuğun depresif döneminde
ciddi bir psikososyal desteğe ihtiyacı vardır. Öğretmen ve okul ile de görüşülerek bu konuda
yönlendirilmeleri gerekir. Bu dönemde özellikle anne babanın rolü çok önemlidir.
Çocukluk çağı depresyonları çocuğun kişilik ve sosyal gelişimini doğrudan etkileyeceğinden
tedavisi çok önemli olmaktadır.

www.aknetakademi.com.tr 33
6.3.9 Psikotik Durumlar
Çocuklardaki psikotik bozuklukların başlangıcı çok erken dönemde olabildiği gibi gelişme
döneminin her safhasında görülebilir. Psikotik bozuklukların görünümü değişik şekillerde olabilir.
Belli bir fonksiyonellik kaybı ya da içe çekilmenin ardından görülebileceği gibi birden bire de
başlayabilir.
Klinik görünümünde çocukların normal gelişim ve yaşlarına uygun davranışların dışına çıkma
söz konusudur.
Çocuklar görsel ve işitsel olarak gördükleri ve işittikleri bazı şeylerden bahsedebilirler, hiç
bahsetmedikleri halde bazı şeyler görüyormuş gibi davranabilirler. Veya çok değişik şekliyle garip
davranışlar, uygunsuz gülme ve ağlamalar görülebilir.

Çocukların bu durumu normal çocukluğun hayali oyun arkadaşlarından ve düşünce


dünyasından ayırt edilmelidir. Psikotik bozukluklarda gidişat genelde ilerleyici ve
süreğendir.

Çocuklarda işlev kaybı, içe çekilme, garip davranışlar ile beraber bu durum anne babalar
tarafından kolaylıkla fark edilebilir. Başlangıcı birden bire olabileceği gibi sinsi de olabilir. Tedavi
de ilaç ve psikoterapi etkilidir. Ancak ayırıcı tanı açısından çocukluk çağında görülebilen diğer
hastalıklardan ayırt edilmelidir.

6.3.10 Sosyal Fobinin Görünümü


Çocuklardaki sosyal fobinin görünümünde, genellikle belli bir yaştan sonra çocuğun sosyal
ortamlarda gösterdiği belirtiler ile tanı kesinleştirilir.
Çocuk alışık olduğu ortamların dışındaki ortamlarda (okul, arkadaş çevresi, misafir olduğu yer
vb) aşırı derecede sıkılganlık ile beraber konuşmama, kaygı belirtileri gösterebilir. Bu görünüm
küçük düşme, rezil olma korkusu ile beraber olabilir. Sınıfında söz almak istemeyebilir veya söz
aldığında ve sosyal ortamlarda aşırı endişeli ve kaygılı olabilir.
Seçici konuşmamazlığın değişik bir görünümü de bu duruma eşlik edebilir. Kalabalık içinde rahat
davranamama ve yaşıtları ile kolay sosyal iletişim kuramamada birlikte görülebilir. Bu durum
ev içerisinde çok fazla yargılama ve eleştiriye maruz kalan, aşırı inhibe çocukların durumu ile
karıştırılmamalıdır. Aynı zamanda depresyon, travma sonrası stres bozukluğu, çekingen kişilik
durumu, psikotik bozukluğun öncesindeki içe çekilme dönemi ile bu durum karıştırılmamalıdır.
Sosyal fobi okul çağındaki çocukların işlevselliğini önemli ölçüde bozabilir. Çocuğun normal
psikososyal gelişiminde ciddi sıkıntılara yol açabilir.
Tedavi tanı kesinleştirildikten sonra ve diğer psikiyatrik durumlar ile ayrıcı tanısı yapıldıktan
sonra çocuğun yaşına göre ayarlanabilir. İlaç tedavisi ve psikoterapi aynı zamanda davranışçı
yaklaşımlarda bu konuda etkili olabilir.

Anne babalara çocuklarının özgüvenlerini artıracak önlemler almaları tavsiye


edilir.

34 Aile Danışmanlığı Eğitimi


6.3.11 Özgül Fobinin Görünümü
Özgül fobinin çocuklardaki görünümü erişkinlerden çok farklı değildir. Çocuğun herhangi bir
şeye karşı fobik yakınmaları olabilir. Genelde fobik yakınmalar hayvanlara karşı, kapalı yerlere
karşı, suya, yüksekliğe, gök gürültüsüne karşı olabilir.

Tedavi olarak genelde yakınmaların şiddetine göre psikoterapi ve davranışçı tedaviler


uygulanır. Belirtiler çok ağır ise veya eşlik eden başka semptomlar var ise ilaç tedavisi de
uygulanabilir.

Özgül fobinin belirtileri korkulan nesneye yaklaşıldığında veya maruz kalındığında gösterilen
kaygı belirtileridir. Bu yüzden korkulan şeyden genelde çocuklar uzak durmayı tercih ederler.
Özgül fobinin çok ağır olduğu durumlarda çocuklarda psikososyal sıkıntılar ortaya çıkabilir.
Bu durum çocuğun uyku, iştah gibi durumlarına etki edebilir. Çocuğun işlevselliğinin azalmaya
başlaması durum olabilir.

6.3.12 Travma Sonrası Stres Bozukluğu


Genelde kişinin başına gelen veya şahit olduğu hayatı tehdit edici bir olaydan sonra gelişen kaygı
belirtileri, olaya bağlı kaçınma davranışları ve korku reaksiyonlarını içerir. Bu herhangi bir ölüm
olayı, tabii afet, herhangi bir kaza ve buna benzer kişiyi ve hayatı tehdit edici bir olaydan sonra
yıllar içerisinde gelişebilir. Çocuk böyle bir durum karşısında tepkisiz ve çaresiz kalmış olabilir.
Genelde maruz kalınan olay ile ilgili kâbuslar, yaşanılan olayın yeri, yıldönümü ve onu hatırlatan
şeylerden kaçış ve onunla ilgili korkular, uyku bozuklukları, depresif düşünceler, kaygı belirtileri,
o olayın aniden tekrar yaşanıyor gibi olması, kişiyi düşünce olarak da o olayla ilgili rahatsız eden
düşünceler şeklinde yakınmalar olur.
Çocuklar genelde oyunlarında ve oyuncaklarında o olayı tekrar tekrar canlandırarak bir tür
rahatlama sağlamaya çalışırlar. Yine çocukların resimlerinde, sordukları sorularda o olayla ilgili
çok şey olabilir. Genelde uyku bozuklukları ve gece kâbuslar gelişir. Anne babadan ayrılmak
istememe veya onların başına kötü bir şey geleceği endişesi olabilir.
Travma sonrası stres bozukluğu olay yaşandıktan sonra yıllar içerisinde gelişebilir. Eğer olayın
yaşanmasından hemen sonra şikâyetler başlar ve bir ay içinde şikâyetler geçer ise bu durumda
akut stres bozukluğundan bahsederiz

Tedavi olarak çocuğun yaşına göre psikoterapi, oyun terapisi, ilaç tedavisi
yapılabilir.

Travma sonrası stres bozukluğu durumu çocuk için gerçekten çok sıkıntılı ve belirgin işlev
kaybına yol açan bir durumdur. Çocukta bu durumda depresyon, okul başarısızlıkları, sosyal
fobi, içe çekilme, arkadaşlardan uzak kalma, hayata ve geleceği yönelik ümitsizlik görülebilir.
Bu durumda olan her çocuğa aile - hekim - okul üçgeni içerisinde belirgin bir psikososyal destek
sağlanmalıdır.

www.aknetakademi.com.tr 35
6.3.13 Uyku Problemleri
Çocuklardaki uyku problemleri yaşa göre farklılıklar gösterir. Çocukların genelde uykuya dalma,
uykuyu devam ettirme, yeterli uyku alma, uykunun kalitesi, açısından problemler yaşanabilir.
Uyku bozuklukları genelde kişinin psikososyal stres faktörlerine ve kaygı durumlarına gösterdiği
bir reaksiyondur. Özellikle çocuklarda bu kaygı durumu ile ilgili uyku problemlerine sık bir şekilde
rastlanır.

Gece Kâbusları: Gece kâbusları genelde uykunun ikinci yarısında meydana gelir. Çocuk etkisinde
kaldığı bir olayı veya kaygılarını rüyasında yaşayabilir. Gece kâbuslarında çocuk genelde ağlayarak
uyanır ve sakinleştirildikten sonra tekrar uykuya dalabilir. Ertesi gün ise gece olan olayı hatırlar,
kâbusu size anlatabilir.

Gece Terörü (uyku terörü): Gece teröründe çocuk genelde gecenin ilk yarısında veya ilk üçte birlik
kısmında, yarı uyanık bir halde dolaşma, ağlama, konuşma olabilir. Çocuk kendinde değildir. Sabah
olup bitenleri hatırlamaz ve uyandırılmaya çalışıldığında kolaylıkla uyanmaz. Üç beş dakikadan
sonra tekrar uykuya dalar. O sırada herhangi bir şekilde kendini bir yere çarparak veya yataktan
düşerek yaralanma olabilir.

Uyurgezerlik: Uyurgezer çocuklar genelde gecenin ilk yarısında kalkıp gezerler, sabah olup
biteni hatırlamazlar. Hatta evinden çıkıp gidebilir veya pencereyi dahi açabilirler. Kendiliklerinden
uyanabildikleri gibi hiç uyanmadan tekrar uykuya dalabilirler. Yine gece teröründe olduğu gibi, o
sırada herhangi bir şekilde kendini bir yere çarparak veya yataktan düşerek yaralanma olabilir.

Özellikle gece terörü ve uyurgezerlikte kapı ve pencereler kapalı olmalı. Çocuğun kendini
yaralamasına izin vermeyecek şekilde yatak ve oda dizayn edilmeli. Yapılan psikiyatrik muayene
sonrası uyku bozukluğunu kötüleştiren nedenler varsa onlar kontrol edilmeli ve ortadan
kaldırılmaya çalışılmalıdır. Uyku bozukluğu şiddetli boyutta ise ilaç kullanımı uygun olabilir.
Çocuğun kaygılarına yönelik psikoterapi yapılabilir.

6.3.14 Dürtü Kontrol Problemleri

Dürtü kontrol bozukluklarının çocuklar ve gençlerdeki görünümü erişkinden bir kısım farklılıklar
gösterir. Bu spektrumda ele alınacak dürtü kontrol bozuklukları; Öfke patlamaları, kleptomani,
piromani, patolojik kumar oynama, trikotillomani sayılabilir. Özellikle çocukluk döneminde
görülenler aralıklı patlayıcı bozukluk, piromani ve trikotillomani önemlidir.

Öfke patlamaları: Çocuklarda başka psikiyatrik durumlarında eşlik edebildiği bu bozuklukta,


çocuklar normalden daha sık olarak ufak tefek sebeplerle dahi olsa, olaylar karşısında büyük
tepki koyabilirler. Bu durum, aniden ve çok şiddetli bir cevap şeklinde olabilir. Bu durum
engellenme eşiğinin çok düştüğü, irritabilite ve depresif duygu durumun eşlik ettiği durumlar ile
karıştırılmamalıdır.
Öfke patlamaları birçok psikiyatrik durumun kendi doğasında görülebileceği için eşlik eden
psikiyatrik bir durum varsa, gözden geçirilmelidir.

Piromani: Bu bozuklukta patolojik olarak yangın çıkarma ve ateş yakma vardır. Genelde
ebeveynin olmadığı zamanlar olmak üzere çocuk olur olmaz ateş yakıp yangın çıkarmaktan kendini
alamaz. Bu durum normal gelişim esnasında görülen çocukların ateşe olan ilgisinden çok şiddetli
derecededir.
Çocuk herhangi bir neden olmadan ve sonucunu düşünmeden bu türlü bir şey yapabilir. Bu
durumun davranım bozukluğundaki görünümünden ayırt etmek gerekir.

36 Aile Danışmanlığı Eğitimi


Trikotillomani: Bu durum patolojik olarak vücutta bulunan saç kirpik gibi yerlerden kıl koparmak
şeklinde özetlenebilir. Bu durum bir çok psikiyatrik rahatsızlıkta görülmekle beraber yalnız başka
semptom olmadığı zamanlar trikotillomaniden söz edebiliriz. Genelde bu türlü saç ve kirpik
koparma bir kaygı işaretinin ve altta yatan agresyonun işaretçisi olabilir. Bu durumun ayırıcı tanısı
iyi yapılmalıdır.

Kleptomani: Patolojik hırsızlık diyebileceğimiz bu durum davranım bozukluğunda görülebilir.


Başka semptomlar olmadan sadece dürtü kontrol eksikliğinden kaynaklanan bir durum varsa
kleptomaniden bahsedebiliriz. Çocuklarda sadece kleptomani görülmesi nadir olmakla beraber
daha çok diğer psikiyatrik rahatsızlıklar ile birlikte görülmesi sıktır.
Bu durumun görüldüğü çocukların ailelerinin maddi düzeyi ile kleptomani ilişkisi belirgin olarak
gösterilememiş olmakla beraber, davranım bozukluğu ile birlikte görülme sıklığı fazladır.

Patolojik Kumar Oynama: Bu durum genelde başka psikiyatrik rahatsızlıklarla beraber


görülmekle beraber, sadece kumar oynamaktan kendini alamama şeklinde ise bu tür bir dürtü
kontrol bozukluğundan bahsedebiliriz. Davranım bozukluğunun eşlik ettiği şekliyle çocuklarda
daha çok görülür.

Dürtü kontrol bozukluklarının tedavisi genelde içgörü kazandırmaya yönelik psikoterapi şeklinde
uygulanabilir. Bu durumun şiddetine göre gerekirse ilaç tedavisi yapılmalıdır. Eşlik eden psikiyatrik
bir durumun tedavisi önemlidir. Aynı zamanda okul ile işbirliği önemlidir. Anne babalara yapılacak
danışmanlık ile çocukların bu durumdan kurtulmaları kolaylaşmaktadır.

6.3.15 Uyum Bozukluklarının Çocuklardaki Durumu


Uyum bozukluklarının sebepleri ve semptomları çocuklarda farklılıklar arz eder. Uyum
bozukluğu değişik özelliklerle birlikte gider. Depresyon ile giden uyum güçlüğü, kaygı ile giden
uyum güçlüğü en çok görülen şekilleridir. Genelde zorlanılan bir yaşam olayından sonra bir
psikososyal stres faktöründen sonra görülebilir. Şiddeti depresyon ya da yaygın kaygı bozukluğu
kadar olmamakla beraber kişinin işlevselliğini ve ruh sağlığını etkiler.
Çocuklarda okula başlama, yakın veya arkadaş kaybı, tabii afetler, aile içi problemler, kardeş
doğumu, göç, aile bireylerinden birini etkileyen herhangi bir olaydan sonra uyum güçlüğü
gelişebilir.

Uyku, iştah problemleri, dikkat ve konsantrasyonda bozulmalar, tedirginlik, aşırı sinirlilik, içe
kapanma, arkadaş ve sosyal ilişkilerde bozulmalar, anne babaya karşı davranışın değişmesi,
okul içinde uyumsuzlukların artması, kendi halinde olmaya çalışma, sıkıntı atakları, başına
gelen önemli olay ile ilgili sorular, üzgün bakış ve buna benzer problemler oluşabilir.

Uyum güçlüğü gelişen çocuklarda nedene yönelik tedavi yapılmalıdır. Psikoterapi ve durumun
şiddetine göre ilaç tedavisi uygulanabilir.

6.3.16 Psikososyal Stres Etkenlerinin Görünümü


Psikososyal stres faktörleri çocukları erişkinlerden daha fazla etkiler. Genel görünüm olarak
çocukların bazıları bu stres faktörlerini dışa yansıtmayabilir ama değişik belirtiler ile bu stres
faktörlerinin etkisi belli olur. Genelde erişkini etkileyen hemen hemen her şey çocukları da etkiler,
hatta erişkinlerden daha fazla olarak çocukların etkileneceği ek bazı stres faktörleri vardır.

www.aknetakademi.com.tr 37
Psikososyal stres faktörleri arasında;
• Yakın veya arkadaş ölümü,
• Göç,
• Aile içi stres faktörleri,
• Çocuğa yönelik cinsel ve fiziksel istismar,
• Tabii afetler,
• Çocukta bulunan tıbbi bir hastalık
• Aile üyelerinden herhangi birinde hastalık,
• Anne baba veya aile üyelerinden birinde madde bağımlılığı,
• Ekonomik sorunlar,
• Anne veya babada psikiyatrik bir rahatsızlık,
• Babanın işten çıkarılması,
• Çocuktan aşırı ders beklentisi,
• Okul içinde yaşanabilecek eğitim ile ilgili sorunlar vb. durumlar sayılabilir.

Çocuğun psikosostal stres faktörlerine verdiği cevap uyum bozukluklarına benzer. Genelde
çocuklar bu stres etkenine maruz kalındıktan hemen sonra veya bir süre sonra bazı belirtiler
gösterebilirler. Anne babaların bu durumun farkına varması ve çocukta olabilecek değişiklikleri
gözlemlemesi gerekmektedir.

Psikososyal stres faktörlerinin etkisi ve ortaya çıkan semptomların şiddetine göre psikoterapi
ve gerekirse ilaç tedavisi yapılabilir. Bu stres etkenlerinin şiddeti ve maruz kalınan sürenin uzunluğu
çocuktaki durumun şiddetini belirler.

Çocuğun normal psikososyal gelişimi esnasında olabilecek bu stres etkenleri, bu


gelişimi negatif yönde etkileyerek, çocukta bazı stres belirtilerine (altını ıslatma,
altını kirletme, tırnak yeme, parmak emme, kekeleme, tik başlangıcı, uyku sorunları,
iştah sorunları vb) yol açabilir.

Aynı zamanda depresyon, uyum güçlükleri, kaygı belirtileri, sosyal fobi, kaygı bozuklukları gibi
psikiyatrik problemlere yol açar.

6.3.17 Okul İle İlgili Sorunlar


Çocukların okul ile ilgili problemleri önem arz etmektedir. Okul ile ilgili sorunlar ciddi sonuçlar
doğurabilir. Bu sonuçların ele alınmasında vakit kaybedilmemelidir. Belli bir yaştan sonra çocukların
psikososyal gelişiminde okulun etkisi çok büyüktür.

Okul da olan herhangi bir problem çocuğun genel olarak ruh sağlığına ve
psikososyal gelişimine direk etki eder.

Çocukların zeka kapasiteleri, kişilik yapıları, ailenin sosyo ekonomik ve sosyokültürel durumu,
okulun kalitatif ve kantitatif özellikleri, öğretmenlerin tutumu, okuldaki arkadaşlarının özellikleri
vb etkenler çocuğun okul ile ilgili konumunu belli eder. Ve bu etkenlerden herhangi biri ile ilgili
sorun çocuğun okul sorunu olarak karşımıza çıkar.

38 Aile Danışmanlığı Eğitimi


Çocuğun okula gitmek istememesi okul ile ilgili değişik bahaneler söylemesi, bedensel
yakınmalar ile aileye yakınması, ders çalışmak istememesi, son zamanlarda okul
arkadaşlarından uzaklaşması, okul ile ilgili bazı sorunların olduğunun göstergesidir.

Okul sorunlarının zamanında tespiti ve tedavisi çocuğun işlevsellik kaybını ve öğrenme


performansındaki zararı en aza indirir.
Belli bir zekâ seviyesine rağmen ders başarısındaki ilerleyen düşme okul sorunlarının en temel
göstergesidir.
Bu durum bazı psikiyatrik rahatsızlıklardan da kaynaklanıyor olabilir. Ayrıntılı psikiyatrik
muayene ile bu tür bir ayrıcı tanı yapılmalıdır. Zaman geçirmeden soruna müdahale edilmelidir.
Aileden, okuldan veya çocuğun kendinden kaynaklanan problem çözülmeye çalışılmalıdır.

6.3.18 Davranım Bozukluklarının Görünümü


Davranım bozukluğu genelde çocuklarda görülür. Bu durumun çocukluğun ilk dönemlerinden
başlamak üzere değişik belirtileri vardır. Bu belirtiler genelde aileleri erken dönemde psikiyatriste
getirir.

Davranım bozukluğu olan çocuklarda görülen başlıca belirtiler şunlardır;


► İnsanlara ve hayvanlara zarar verme,
► Hırsızlık,
► Yalan söyleme,
► Başkalarını tehdit etme,
► Başkalarına karşı kabadayılık etme,
► Çoğu zaman kavga dövüş başlatma,
► Birisini cinsel etkinlikte bulunması için zorlama,
► İsteyerek yangın çıkarma,
► İsteyerek başkalarının mülküne zarar verme,
► Ailenin yasaklarına karşı gelme,
► Toplum kurallarına karşı gelme ve buna benzer belirtiler görülür.

Davranım bozukluğunun şiddeti hafif, orta, ağır olabilir. Davranım bozukluğu olan çocuklarda
normalden daha fazla bir şekilde bu belirtiler ısrarlı bir biçimde görülür.
Davranım bozukluğunda bozuk arkadaş çevresi, anne baba ilgisizliği, okul aile iletişim
problemleri, anne baba madde kullanımı, parçalanmış aileler, depresyonun birlikte olması, aile
içi anlaşmazlıklar, ailede madde bağımlılığı, çocuklar için uygun olmayan medyanın yayınları,
düşük sosyoekonomik durum, anne veya babadan birinde sabıka durumu, çocuğun herhangi bir
suçtan sabıka almış olması, anne babanın herhangi birinde psikiyatrik hastalıklar, dikkat eksikliği
ve hiperaktivite durumu gibi durumların eşlik etmesi mevcut tabloyu daha da artırır.

Davranım bozukluğu olan çocukların tedavisinde psikoterapi ve ilaç genelde


birlikte kullanılır. Diğer eşlik eden psikiyatrik durumlar varsa, onlarda tedavi
planına alınmalıdır. Erken müdahale çocukların bu belirtilerinin kendisi, ailesi ve
toplum için çok ciddi sonuçlar doğurmadan önlenebilmesi için önemlidir.

www.aknetakademi.com.tr 39
6.3.19 Öfke Ve Saldırganlık
ÖFKE KONTROLÜ

Öfke, insanların çatışmaları fark edip çözmelerine yardımcı olur ve görmezlikten gelinen
farklılıkların kendini hissettirmesini sağlar. Öfkeli olmak ve bunu zaman zaman göstermek anormal
değildir. Fakat çok sık öfkelenen bir çocuğunuz varsa, 6 yaşından büyük olduğu halde düzenli olarak
sinir krizleri geçiriyorsa ya da öfkesi fazlasıyla yoğun ve saldırgansa bu bölümü okuyun.

Bebekler öfkelerini, ağlayarak, kollarını sallayarak, bacaklarıyla tekme atarak dile getirirler.
18 ay civarında çoğu çocuk öfkelenince sinir nöbetleri geçirir. Bu nöbetler ikinci yılın sonunda
doruğa ulaşır, üçüncü yıldan sonra azalır. Bunun nedeni üç yaş civarında çocukların isteklerini
elde etmede dilin daha etkili bir araç olduğunu fark etmeleridir.

Okulda öfke, akademik güçlüklere yönelik bir tepki olabilir. Bazı çocukların toplumsal rollerini
tanımlamak için kullandığı bir saldırganlık çeşidinin işareti de olabilir. Öfkeli tehdit ve meydan
okumalar kimin daha çetin olduğunu belirlemeye yardım eder.
Aynen yetişkinler gibi, kimi çocuklar da diğerlerinden daha kolay öfkelenirler. Yüksek düzeydeki
buhar basıncını içinde taşıyan bir düdüklü tencere gibi olan bu çocukların patlaması için çok az bir
provokasyon ya da zorlanma yetecektir.
Kimi çocuklar ise henüz öfkelerini yönlendirmek için gerekli becerileri edinememiş olabilirler.
Bazı çocukların öfkesi de yaşamlarındaki ciddi olaylara tepki olabilir.
Her üç durumda da çocuğun, çocuğun niye öfkeli olduğunu bilmesinin yanı sıra, öfkesini uygun
şekillerde nasıl yönlendireceğini de bilmesi gerekir. Bu yeteneğe sahip olmayan ya da öğrenmeyen
çocuklar arkadaş edinmede güçlük çekebilir ve öbür çocukların kolayca kızdırıp ağlattığı hedefler
haline gelebilir.

Ne Zaman İlgilenilmeli?
► Eğer çocuk öfkesini başkalarına yönelik fiziksel saldırılara dönüşürse bunun üzerinde
durulmalıdır. Ayrıca aşağıda sıralananlar çocuğa uyuyorsa dikkatli olunmalıdır.
► Sık sık öfkeleniyor, her gün sınıf arkadaşlarıyla tartışıyorsa
► Aynı yaştaki diğer çocuklara göre daha yoğun olarak öfkeleniyorsa, sık sık ağlayıp başkalarına
vuruyorsa, yanlış yaptığında ya da zorlandığında kâğıdı buruşturup atıyorsa.
► Öğretmenin sakinleştirici çabalarına yanıt vermiyor veya bağırarak onu itiyorsa.
► Yaşamın her alanında öfkelenecek bir şey buluyor ve belli bir kişi ya da olay nedeniyle değil,
genel olarak kendini öfkeli hissediyorsa.
► Olaylarla baş etme yöntemlerinde önemli değişiklikler görüyorsanız, örneğin daha önce hiç
sıkılmadığı şeylere öfkelenmeye başlamışsa.

Nasıl Yardım Edilebilir?


Öfkesiyle baş edemeyen bir çocuğa yardım ederken ilk göreviniz, niye öfkeli olduğunu anlamak
ve (bunun farkında değilse) onun da anlamasını sağlamaktır. Bu da dinlemeyi bilmek demektir. Onu
öfkelendiği için azarlamanız veya kendinize kızmanız, öfkesini nasıl ifade edeceği ve nasıl sakin olacağı
konusunda ona fikir vermez. Çocuğun sakin olduğu bir anda, onu neyin bu kadar öfkelendirdiğini
sorarak, iç dünyasında hissettiği bir duygu veya kendisine söylenen bir şey ise (alay edilme gibi)
bunu fark etmesini sağlayarak öfkesinin kaynağına inebilirsiniz. Öfkeli bir çocukla çalışmanın asıl
hedefi; kendi kırgınlık duygularına ya da başkalarının sataşmalarına vereceği tepkilerde her zaman
seçim şansının olduğunu ona göstermektir. Bağırmayı, vurmayı, öfke nöbetleri geçirmeyi seçebilir
ya da öğretmenine ve arkadaşına neler hissettiğini söylemeyi tercih edebilir. Bu konuda onu hangi
eylemin iyi sonuç doğuracağını düşünmeye teşvik edin.

40 Aile Danışmanlığı Eğitimi


Ayrıca, aşağıdaki davranışlarla öfkesini kontrol etme konusunda ona yardımcı olabilirsiniz;
► Öfkeli olmadığı anlarda ya da az da olsa sakin kalarak zor bir durumla başa çıktığında onu
takdir edin.
►Belli bir süre için öfkesini dışa vurmayacağı ya da anlaştığınız şekillerde dışa vuracağı
konusunda anlaşma yapın.
► Duygularını anlattığı bir günlük tutmasını önerin. Yazı yazmak zor geliyorsa resim de
yapabilir. Kendisini öfkelendiren problemi, nasıl tepkide bulunduğunu, bu tepkinin ne gibi sonuçlar
doğurduğunu ve problemi halletmek için iyi bir yol olup olmadığını, neyin daha iyi olabileceğini
anlatmasını isteyin.
► Siz de ondan beklediğiniz gibi davranın. Örneğin yaşadığınız bir çatışmayı çözmek için
öfkenizi kelimelere dökebilir ve ona asıl sorunun öfke olmadığını, ifade edilme biçimi olduğunu
gösterebilirsiniz.

SALDIRGANLIK

SALDIRGAN DAVRANISLARI NASIL ÖNLEYEBİLİRİZ?

Her şeyden önce ana-baba çocuğa saldırganlık modeli olmamalıdır. (Evde dayak yiyen bir çocuk
varsa kardeşini dövüyor. Kardeşi yoksa okulda en ufak bir sorunda arkadaşına vuruyor. Ya da
hayvanlara eziyet ediyor.) Çünkü dayak herkes için olumsuz duygular yaratır.
Saldırgan davranışlar kesinlikle dayakla cezalandırılmamalıdır. Anababanın ilgisi, sevgisi
azaldığında ve fiziksel cezalar uzun süre devam ettiğinde, çocukta saldırgan, asi, sorumsuz
davranışlar gelişir.

Çok fazla saldırgan davranışlara tolerans gösterilmemelidir. Çocuğun istekleri bu tip


davranışlar yapınca yerine getiriliyorsa, çocuk isteklerini yaptırmada araç olarak görmeye
başlar. Bu yolla istekleri yerine getirilmemelidir. Saldırgan davranışlar ödüllendirilmemeli ve
onun bu davranışının istenmeyen bir davranış olduğu hemen gösterilmelidir.

Saldırgan davranışlar ortaya çıktığında, yetişkinler sakın davranmalı, anormal duygusal tepkiler
yerine ben dilini kullanmalıdır.(Böyle davrandığın için üzüldüm) Dayak saldırgan davranışın hemen
bitiminde uygulandığı zaman, onun hemen kesilmesini sağlayabilir ancak, çocukta düşmanca
duygular geliştirir.

Çocuk gergin ve sinirliyken onunla tartışmamalı, sakinleşmesini beklemeli ve daha


sonra davranışı ile ilgili konuşulmalıdır.

Çocuğa sosyal olgunluğuna uygun çeşitli sorumluluklar verilmeli, başarabileceği kadarıyla


birçok şeyleri başlatıp, bitirmesi sağlanmalıdır. Çocuk başarma duygusunu yaşamalıdır. Çocuğa
bu davranışın dezavantajları gösterilmelidir.

► Olumlu davranışı pekiştirme: Ana-baba ve diğer yetişkinler çocuğun olumlu davranışını
görüp, olumsuz davranışı görmezlikten gelmelidir. Çocuk bu davranışı yapmadığında sözel olarak
ödüllendirilmelidir.

► Çocuğun dışarıda oynamasına izin verme: Bu çocuğun gerilimini azaltır ve enerjisini boşaltma
imkânı sağlar. Saldırgan davranış diğer çocukların güvenliğini ciddi bir Şekilde tehdit etmedikçe bu
davranışın üstünde durmamak gerekir.

www.aknetakademi.com.tr 41
► Kendi kendine konuşma: Çorcuk oldukça dürtüsel davranıyorsa ve onun bu yönünü kontrol
etmede güçlük yaşanıyorsa; Çocuğa başkalarına vuracağı zaman, kendi kendini engelleyici cümleler
söylemesi öğretilebilir. Ör:10’na kadar say ve ona vurma gibi.

Çocuk saldırgan modellerle karşı karşıya getirilmemelidir. Televizyondaki şiddet içeren


programları seyretmesi engellenmelidir. Eğer kesinlikle engel olunamıyorsa, ana-baba çocukla
birlikte seyrederek Şiddetin sonuçlarını tartışabilirler. Ayrıca bu Şiddet filmlerinin gerçek yaşamın
modeli değil, kurmaca olduğu Çocuğa anlatılabilir.
Kızgınlıktan kurtulmak için alternatifler bulunabilir. Yumruklanabilen kil, çakılabilen çiviler,
resim çizme, boyama çocuğun kızgınlık duygularını kontrol altına almayı sağlayabilir. Ayrıca futbol,
basketbol gibi sporlar kabul gören çıkış yollarıdır.
Her yaş ve dönemde çocuğun temel ihtiyaçları zamanında yerine getirilmelidir. Bu çocukların
özellikle baba ile daha çok birlikte olması sağlanmalıdır.

Anne-babalar bu çocuklarla iletişim kurarken ben dilini kullanmalıdır. Örneğin;


Böyle kavga ettiğin zaman rahatsız oluyorum, üzülüyorum gibi. Kişiler duygu,
düşünce ve ihtiyaçlarını davranış anında dile getirmelidir.

6.3.20 Tırnak Yeme


Tırnak yeme ve parmak emme alışkanlığı, tırnak yeme alışkanlığına çoğunlukla 3-4 yaşlarından
önce başlamaz. (Çok ender olarak 5 aylık gibi erken bir dönemde görülebilir). Çocukların % 33’ünde
tırnak yeme davranışı görülür. Bu oran erken ergenlik çağına kadar sürer. Ergenlik çağında tırnak
yiyen çocukların sayısı % 40-45’e yükselir. Yani ergenlik çağına doğru çocukların hemen yarısı
tırnak yeme davranışı gösterir. Bunun nedeni olarak gençlerin çevreden onay görmemeleri olarak
değerlendirilir.
Ayrıca tırnak yiyen çocukların ailelerinin çoğunda tırnak yiyenlere rastlanmaktadır. Bunun içinde
tırnak yemenin bir taklit olduğu ve büyükleri taklit etmek suretiyle öğrenildiği ileri sürülmektedir.

Ergenlik çağında sosyal onay görenlerin çoğu bu alışkanlığı terk etmektedir.

Tırnak yemek bazen ayak parmaklarını ısırmakla ve ayak tırnaklarını el parmaklarıyla


yakalama ile ilişkili görülmektedir. Ayak parmağı tırnağının yenilmesi ve ısırılması sadece kızlarda
görülmektedir.

TIRMAK YEME DAVRANIŞLARININ NEDENLERİ


Tırnak yeme davranışından çok bu davranışa neden olan olayları saptamak gerekir. Bu davranışın
altında yatan sebepler parmak emmede olduğu gibi çoğunlukla psikolojik rahatsızlıklardır.
Alışkanlık daha çok baskı altına alınmış heyecanların ilgilendiği durumlarla olup, çocuk bunun
arzu edilmeyen bir davranış ve alışkanlık olduğunu anlayınca kökleşmekte olduğu görülmektedir.
Tırnak yeme bir güvensizlik belirtisi olarak kabul edilir. Aile içinde aşırı baskılı ve otoriter bir
eğitimin uygulanması, çocuğun sürekli azarlanarak eleştirilmesi, kıskançlık, yeterli ilgi ve sevgi
görememe sıkıntı ve gerginlik başlıca nedenlerdir.

42 Aile Danışmanlığı Eğitimi


Anne babanın yaşantısı da önemli bir etkendir. Anne baba geçimsizlikleri anne
babanın sık sık kavga etmesi ailedeki sorunlar çocuklarda tırnak yeme gibi
davranışlara neden olur. Bunun yani sıra anne babanın aşırı kaygılı olması çocuğu
aşırı derecede koruyup kollaması.

Tırnak yeme daha önce belirttiğimiz gibi taklit yoluyla da edinilebilen bir davranıştır. Ailede
herhangi bir bireyin Tırnak yeme davranışı göstermesi doğal olarak çocuğun ilgisini çekecektir.
Ayrıca tırnak yeme davranışı olaylara bağlı olarak gelişebilmektedir.
Çocuğu tedirgin eden herhangi bir olay veya çevrede onun için hoşnutsuzluk yaratacak herhangi
bir durum bu davranışı göstermesine yol açar.

TEDAVİ VE ALINABİLECEK ÖNLEMLER


En etkili yöntem 3-4 yaşlarına kadar bu alışkanlığın anne baba tarafından görmezlikten
gelinmesidir. Daha sonra bu Alışkanlık devam ederse; çocuğun gerginlik ve uyumsuzluk nedenleri
iyice araştırılmalı ve bunlar saptanarak çözüm getirilmeli.
Çocuğu azarlamak, korkutmak, ceza vermek gibi zorlayıcı yöntemlerin uygulanması yararlı
olmamaktadır. Hatta kimi zaman daha ağır duygusal problemlerin çıkmasına neden olabilir.
Tırnak yiyen çocuklara geceleri yatarken eski hafif eldivenleri giydirmek. Çocuk gece tırnaklarını
yemek veya ısırmak istediğinde hatırlatıcı olması bakımından yararlı olabilir.

Çocukları korku kaygı yaratacak durumlardan uzak tutmak gerekir. Küçük çocukların
kaygı korku verici televizyon filmlerini izlemeleri, kavgalı olaylarda bulunmaları çocuğu
heyecanlandıracağı için sakıncalıdır.

Parmak ve tırnağa acı fakat zararsız bir sıvı sürülebilir. Bu hem hatırlatıcı ve hem de tırnağını
ağzına doğru yaklaştırdığında acı bir tat ile yeme alışkanlığını terk etmeye yardımcı olabilir.

6.3.21 Utangaçlık
Mahcup bir insan mısınız?
Bir toplulukta, insanların ilgisi sizin üzerinize çevrildiğinde kalbiniz hızlı hızlı çarpmaya başlıyor
ya da soluğunuz daralıyor mu?
Yeni girdiğiniz bir iş ortamında, ayağa kalkıp kendinizi tanıtmanız istendiğinde, yüzünüz kızarıyor,
sesiniz titriyor mu?
Eğer böyleyse, sizde ‘aşırı utangaçlık hastalığı’ var demektir. Toplumdaki her on kişiden
birinin kapısını çalan bu hastalığa yakalanmışsanız, büyük bir olasılıkla, kendinizi aşırı utangaçlık
krizlerinden koruyacak bazı önlemler de geliştirmişsinizdir. Henüz bir çözüm yolu bulamadıysanız,
başkalarının neler yaptığına, birlikte bir göz atabiliriz.

6.3.21.1 Aşırı Utangaçlıkla Baş etme Yolları


En sık başvurulan yollardan birisi alkol kullanımı. Birçok kişi, utangaçlığını alkolle eritmeye
çalışıyor. Yapılan araştırmalar, aşırı utangaç kişilerde, böyle olmayanlara göre en az iki kat
daha yüksek bir oranda alkolizme ve alkol kullanımının yol açtığı diğer sorunlara rastlandığını
gösteriyor.
Sık başvurulan bir diğer çözüm yolu, topluluk karşısında duyulan sıkıntıyı azaltacak uyuşturucu
maddelerin kullanılması.
Bu kişilerin yaklaşık yüzde on beşi yaşamlarında en az bir kez bir uyuşturucu maddeye bağımlı

www.aknetakademi.com.tr 43
duruma geliyorlar.
Üçüncü bir yöntem, utangaçlık krizine yol açabilecek toplumsal etkinlikleri tümüyle dışlayan
bir yaşam tarzı geliştirmek.
İş ve okul ortamında ön plana çıkmayı ve kendini göstermeyi gerektiren durumlardan
uzak durmak, basit ve göze batmayacak işlere yönelmek bu yaşam tarzının temel taktikleri
arasında sayılabilir Böylece, aşırı utangaçlığınız sürse de, bu sorunla yüzleşmekten kurtulmuş
oluyorsunuz.
Aşırı utangaç kişiler, içinde bulundukları toplumun ortalamasına göre, daha düşük bir eğitim
görüyor, daha az para kazanıyor ve karşı cinse uzak durmalarına bağlı olarak, eş bulmakta daha
fazla güçlük çekiyorlar.
Bu kişilerin yüzde otuza yakın bir bölümü hiç evlenmiyor ve tek başına yaşıyor.

Ancak, her üç yöntem de küçümsenmeyecek bireysel kayıplara yol açıyor. Alkolizmin ve


madde bağımlılığının neden olduğu sorunlar herkes tarafından biliniyor. Çok sayıda toplumsal
etkinlikten uzak durmaya dayalı bir yaşam tarzının sonucuysa, düşük toplumsal ve mesleki
başarı ve yalnızlık.

Aşırı utangaçlığın tedavisi:

Eğer sorun yalnızca topluluk önünde konuşmakla sınırlıysa, genellikle, kişiyi üç dört saatliğine
aşırı utangaçlığın bedensel belirtilerinden kurtaran ilaçlar kullanılıyor.

Beta bloker adı verilen bu ilaçlar;


► Yaşanan içsel karmaşayı kalp çarpıntısı,
► Soluk soluğa kalma,
► Ses titremesi ve yüz kızarması gibi yollarla dışa vuran sinirsel ileti sistemini bloke ediyor.
Beta blokerlerin sahne sanatçıları arasında yaygın bir kullanımı olduğu biliniyor.
Daha uzun süreli bir rahatlama içinse, beyindeki sinirsel iletimi sağlayan maddeler üzerinde
etkili bazı ilaçlar kullanılıyor. Yapılan çalışmalar, söz konusu ilaçların, aşırı utangaçlık hastalığı
olan kişilerin yüzde yetmişinde önemli bir düzelme sağlayabildiğini gösteriyor. İlacın yanı sıra bazı
psikoterapi teknikleri de uygulandığında, bu oran daha da yükseliyor.

Utangaçlığı yok eden ilaç:

Çekingenlik nedeniyle toplum içine çıkamayanlar ve bu yüzden sosyal hayatları olmayanlara


müjde. İngiltere’de piyasaya çıkan yeni bir hap, utangaçlık ve çekingenlik gibi duyguları yok ederek
insanların kendine olan güvenini artırıyor.
The Sunday Times gazetesinin haberine göre, Bristol ve Southampton üniversiteleri tarafından
geliştirilen ve Smith Kline Beecham şirketi tarafından pazarlanan ‘‘Seroxat’’ adlı ilaç, beyindeki
seratonin maddesini artırıyor. Bu da kişinin kendine güven duygusunu kamçılayarak mutluluk hissi
veriyor. Böylelikle kişi kendini ifadede daha rahat davranıyor ve öteki insanlarla çok daha kolay
ilişki kuruyor.
Dr. Brian Goss, klinik vaka derecesinde utangaç kişiler üzerinde yapılan testlerde ‘‘Seroxat’’ın
çok başarılı sonuçlar verdiğini bildirdi. Örneğin yabancılarla karşılaşma korkusu yüzünden evinden
çıkmayan 29 yaşındaki Londralı bir kadın, ilacı aldıktan sonra cesaretini topladı ve tamamen dışa
açık bir kişilik kazandı.
Şimdiye kadar hayatı ıskalamasından yakınan genç kadın kaçırdıklarını telafi için her hafta sonu
erkek ve kız arkadaşlarıyla birlikte pub ve kulüplerden çıkmaz oldu. Dr. Goss, mucize hapın 3
milyon utangaç insanın yaşadığı İngiltere’de yılda 1 milyar dolarlık talep yaratacağını söyledi.

44 Aile Danışmanlığı Eğitimi


Kaynakça
• Gökler, B.,“Çocuk Ruh Sağlığınn Gelişimsel Temel Özellikleri” H.Ü.T. F. Çocuk Ruh Sağlığı Ve
Hastalıkları Anabilim Dalı, Türk Tabibler Birliği (TTB), Ankara Tabib Odası (ATO). Birinci Basamak
Hekimlerinin Sürekli Eğitimi
• Sonuvar, B.,“Aile İçi İlişkiler Ve Tutumlar” Çocuk Ruh Sağlığı Ve Hastalıkları Anabilim
• Dalı. TTB-ATO Birinci Basamak Hekimlerinin Sürekli Eğitimi. Çocuk Ruh Sağlığı Kursu Ders
Notları
• Clark, R., “Pediatrinin Psikososyal Yönleri Ve Psikiyatrik Bozukluklar” (Çev: Füsun
Çuhadaroğlu), Çocuk Hastalıkları Tanı Ve Tedavi. Ankara; Barış Kitabevi.
• Cebiroğlu, R., “Çocuk Akıl Sağlığı Ve Hastalıkları (Çocuk Psikiyatrisi)” İstanbul Tıp
• Fakültesi Klinik Ders Kitapları. İstanbul: Sanal Matbaacılık
• Özusta, Ş., “Otizm, Tanı Ve Ayırıcı Tanı”, Çocuk Ruh Sağlığı, Katkı Pediatri Dergisi, Ankara
• Sonuvar, B., “Parmak Emme”. Çocuk Ruh Sağlığı. Katkı Pediatri Dergisi, Ankara
• Ünal F., “Çocukluk Masturbasyonu”, Çocuk Ruh Sağlığı, Katkı Pediatri Dergisi.
• Sonuvar, B., “Hermafrodit Çocuklarda Cinsel Kimlik Ve Tedavi İlkeleri” Çocuk Ruh
• Sağlığı, Katkı Pediatri Dergisi, Ankara
• Pehlivantürk, B., “Kekemelik” Çocuk Ruh Sağlığı Katkı Pediatri Dergisi, Ankara
• Baysal, Z. B., “Tik Bozuklukları”, Çocuk Ruh Sağlığı, Katkı Pediatri Dergisi, Ankara
• Ünal, F., “Enürezis Noktürna”. Çocuk Ruh Sağlığı, Katkı Pediatri Dergisi
• Ünal, F., “Çocuklarda Ve Ergenlerde Yeme Bozuklukları”, Çocuk Ruh Sağlığı, Katkı Pediatri
Dergisi, Ankara
• Akçakır, M., “Zeka Gerilikleri”, Ruh Sağlığı Ve Hastalıkları Ders Kitabı, (Edit.: Işık Sayıl) A.Ü.T.F.
Bilimsel Yayınlar Serisi No: 12, Ankara: Antıp A. Ş. Yayınları
• Öktem F., “Dikkat Eksikliği Bozukluğu” Çocuk Ruh Sağlığı Katkı Pediatri Dergisi, Ankara:
• Akçakın, M., “Kapsamlı Gelişimsel Bozukluklar: Genel Bir Bakış” Ruh Sağlığı Ve Hastakıları
Ders Kitabı (Edit: Işık Sayıl) A. Ü. T. F. Bilimsel Yayınlar Serisi No: 12. Ankara
• Öz, İlkim Çocukta Uyum Ve Davranış Bozuklukları. 1997 Kök Yayıncılık.

www.aknetakademi.com.tr 45
Notlar:
........................................................................................................................................................................................................................................................................................................

........................................................................................................................................................................................................................................................................................................

........................................................................................................................................................................................................................................................................................................

........................................................................................................................................................................................................................................................................................................

........................................................................................................................................................................................................................................................................................................

.......................................................................................................................................................................................................................................................................................................

........................................................................................................................................................................................................................................................................................................

........................................................................................................................................................................................................................................................................................................

........................................................................................................................................................................................................................................................................................................

........................................................................................................................................................................................................................................................................................................

........................................................................................................................................................................................................................................................................................................

.......................................................................................................................................................................................................................................................................................................

.......................................................................................................................................................................................................................................................................................................

.......................................................................................................................................................................................................................................................................................................

.......................................................................................................................................................................................................................................................................................................

.......................................................................................................................................................................................................................................................................................................

.......................................................................................................................................................................................................................................................................................................

.......................................................................................................................................................................................................................................................................................................

.......................................................................................................................................................................................................................................................................................................

........................................................................................................................................................................................................................................................................................................

........................................................................................................................................................................................................................................................................................................

........................................................................................................................................................................................................................................................................................................

........................................................................................................................................................................................................................................................................................................

........................................................................................................................................................................................................................................................................................................

........................................................................................................................................................................................................................................................................................................

........................................................................................................................................................................................................................................................................................................

........................................................................................................................................................................................................................................................................................................

........................................................................................................................................................................................................................................................................................................

Copyright: Bu eserin tüm hakları saklıdır. İzinsiz, kısmen ya da tamamen hiçbir şekilde
kopya edilemez, çoğaltılamaz, dağıtılamaz. (2016)

46 Aile Danışmanlığı Eğitimi


Türkiye’nin Online Eğitim Platformu

Merkez Ofis:

Meşrutiyet Mah. Karanfil Sk. 51/4 Çankaya/ANKARA

Tel : 0 312 232 35 26


Tel : 0 507 615 96 16

www.aknetakademi.com.tr

You might also like