You are on page 1of 2

Yakup Kadri Karaosmanoğlu :

Cumhuriyet Dönemi Türk Edebiyatı’na damgasını


vurmuş bir yazar, edebiyatın hemen her alanında eser vermiş usta bir sanatkârdır.
Millî
Mücadele’ye, yazdıklarıyla destek olmuş, uzun yıllar milletvekilliği ve diplomatlık
görevlerinde bulunmuştur. Yakup Kadri, aristokrat bir aileye mensuptur. Çocukluğu
Mısır’da sarayda geçmiştir. Onun asilzade oluşu, aldığı eğitim ve terbiye,
özellikle
batı kültürünü iyi bilmesi eserlerinde kendini hissettirir. Bilindiği gibi, Yakup
Kadri
Yaban romanında, köye ve köylüye kötümser bir gözle bakmıştır.
Yakup Kadri’nin diğer eserlerinde köye, köylüye ve halka nasıl baktığı araştırılmış
ve onun bu bakış açısına sebep teşkil eden unsurlar üzerinde durulmuştur. Bundan
dolayı hemen hemen bütün eserleri bu gözle araştırılmış ve yorumlanmıştır.

Bölümlere Göre Özet :

Kitapta IX. bölüme kadar çoğunlukla Leyla, Captain Jackson Read ve Necdet aşk
üçgeni üzerinde durulmuş, bir yandan da Captain Marlow, Majör Will ve Azize Hanım
gibi
yan karakterler tanıtılmıştır. Necdet'in İngiliz nefretine karşılık Leyla'nın
davranışları, çeşitli çay partileri, lüks buluşmalar ve localarda geçirilen
zamanlar
dışında kayda değer bir olay olmamıştır.

Sonrasında işler değişmeye başlar. Leyla Jackson Read’i eskisi kadar yakın
bulmamaya başlar.
Fakat İngiliz zabiti bunun farkına bile varmaz ve eskisi gibi Sami Bey’in evine
teklifsizce girip çıkmaya devam eder.
Azize Hanım bile kocasının ilgisizliğinden şikayetle Captain Marlow’a yaklaşır.Oysa
Marlow, Atıf Bey’le münasebetlerini artırarak aradığını bulur.
Jackson Read’ın Nail Paşa’nın karısı Şehnaz Sultan ile olan yakınlığını da
önemsemeyen Leyla genç zabitin “ihtiyacı” ve “ihtirası” olur.
Necdet ise önüne geçemediği olayların kendisini alıp götürmesini ister.
Leyla ile Necdet ,Rus barının açılışında uzaktan uzağa görüşürler.
Necdet onun bir Türk kızı olduğunu, üstelik nişanlısı ve akrabası olduğunu
yanındakilere açıklamanın ıstırabını yaşar. Bardan çıkarken ona en ağır hakarette
bulunur.
Madam Jimson kocasının ölümünden sonra çevresine olan hakimiyetini artırır.
Leyla’yı kıskanarak onu tamamen yalnız bırakmak ister.
Eski aşığı Jackson Read’i yeniden kendine bağlar.
Leyla’nın babası Düyun-i Umumiye’de Fransızlara yakınlığı ile tanınan biri olduğu
halde,Madam Jimson’ın organize ettiği davete çağrılmamalarını
baba-kız bir türlü anlayamazlar.
Leyla kimin parmağı olduğunu anlayabilmek için “samimi ve artistik bir
müsamere”vermeye karar verir.
Ne var ki, bundan beklediğini bulamaz.Leyla’nın davetinin böyle sonuçlanmasında
yine Madam Jimson’ın ihtirası rol oynar.
Bitkin olan Leyla’nın iyileşebilmesi için Sami Bey Dr.Jean Prade’i çağırır.
Doktorda bir Avrupa seyahatini uygun görür.
Leyla bilmemekle beraber bu seyahatin maddi yükünü Necdet çeker.
Necdet yabancı zabitlere yaklaşan Türk kızlarının her birini bir Leyla olarak
görür, nice topuklar Necdet’in ciğerine saplanır.

Kitabın son bölümlerine doğru Necdet Anadolu’ya sığınarak avunur.


Türk ordusunun İzmir’e girişi ve İstanbul üzerinden Trakya’ya geçişi, işgal
kuvvetlerini şaşırtır.
Anlı şanlı galip zabitler büyük bir panik içinde bir an önce İstanbul’dan ayrılmayı
beklerler
İyileşerek dönen Leyla’yı görmek için Sami Beylerinin kapısını çalan Jackson Read’e
kapı açılmaz.
Başta bireysel duyguları hakim olan Necdet,görüp geçirdiği sayısız olayların
etkisiyle zayıflıktan kurtularak,
kendisini bağlayan bireysel şuuru milli şuur içinde eriterek hakiki bir
milliyetperver olmayı başarır.
Bu yeni Necdet, kozmopolit Sami Bey’leri tanımaz.
İyileşerek dönen ve kendisini avuçları içine almayı çalışan işgal kuvvetlerinden
artakalan Leyla da artık onun için hiçbir şeydir.

Romanda Birinci Dünya Savaşı ve Osmanlı :

Yakup Kadri Karaosmanoğlu savaş yıllarında halk arasında hükümetin uyguladığı


“milli iktisat” politikaları aracılığıyla kısa sürede zenginleşen belirli
bir sınıfın varlığından ve bu sınıfın yaşam tarzından duyulan rahatsızlığa dikkat
çeker.
İttihat ve Terakki Hükümeti’nin kendini feshedip, yöneticileri Enver, Cemal ve
Talat Paşaların yurt dışına kaçmalarının ardındanda savaş
zenginlerine yöneltilen bu eleştirilerin İttihatçı yönetim kadrolarını içine alacak
biçimde genişler ve eleştirilerin dozu da giderek arttar.
Aynı zamanda Sodom ve Gomore'de “aile” kızı/kadını vurgusu da önemlidir.
Böylelikle romanda işgal güçlerinin yalnızca Osmanlı topraklarını değil bu
topraklarda yaşayankadınları da ele geçirdiği söylenir.
Bu, işgalin kendisinden daha kötü, daha katlanılmaz birdurumu imgelemektedir.

You might also like