Professional Documents
Culture Documents
BELİN
Osmanlı İmparatorluğu'nun İktisadi Tarihi
(Kaynak Yazarlara Göre
Türkiye'nin Ekonomik Tarihi Üzerine Denemeler)
Türkçesi: Oğuz Ceylan
GÜNDOGA:~ YAYINLARI
M. Belin
Osmanlı lmparatorluğu'nun iktisadi Tarihi
(Kaynak Yazarlara Göre
Türkiye'nin Ekonomik Tarihi Üzerine Denemeler)
Türkçesi: Oğuz Ceylan
Gündoğan Yayınları: 99.146
Siyaset/Sosyoloji Dizisi: 02.40
Yayına Hazırlayan: Nurten Sıcakyüz /Nuran Demir
Düzelti: Mustafa Gülsever Eren Gündoğan
!es ECRIVANS ORIGINAUX" adı ile 1865 yıl gününde Paris'te yayınlanmış ve
ilk kez Ziya Karamursal eliyle 1931 yılında Türkçeye çevrilmişti. Elinizdeki yeni
OSMANLI
İMPARATORLUGU'NUN
İKTİSADİ TARİHİ
(KAYNAK YAZARLARA GÖRE
TÜRKİYE'NİN EKONOMİK TARİHİ
ÜZERİNE DENEMELER)
GÜNDOGAN
GÜRSEL'e.
İÇİNDEKİLER
YAYINLAYANIN ÖNSÖZÜ -
Osmanlı Ekonomik Tarihine Özet Bir Bakış ............................. 17
YAYINLAYANIN YARARLANDIGI KAYNAKLAR .................... 63
KISALTMALAR ......................................................................... 86
BİRİNCİ BÖLÜM
Osmanlı Paraları ..................................................................... 93
Ayrım 1.
Geleneksel (Ulusal) Yöntem .................................................... 99
Birim ....................................................................................... 100
Ufaklık, Mangır ..................................................................... 104
Büyük Para (Multıple): Altın ............................................... 108
Ayrım2.
Yabancı ya da TecimselYöntem .......................................... 115
Gümüş Para: Birim: Kuruş (le grosus) ............................... 118
Altın Para (Ecu d'or) ............................................................. 124
Gümüş Paranın Birinci Basamaktaki Ufaklığı;
Akça ........................................................................................ 127
Gümüş Paranın İkinci Basamaktaki Ufaklığı; Para .......... 129
Gümüş Paranın Ufaklığmm Ufaklığı; Pul ........................... 133
Ayrım3.
Ağırlık Ölçüleri; Altm ve Gümüşün Türleri ve
Değerleri; Arılık; Ağırlık; Olayyazarlara ve Beylik
Eder Tanıtmalıklarma Göre Paralarm Özünlü (int-
rinseque) ve Saymaca (nominale) Değerleri ........................ 138
Altm Paralar Çizelgesi .......................................................... 142
Gümüş Paralar Çizelgesi ...................................................... 146
İKİNCİ BÖLÜM
Parasal İşlerin ve Devlet Kasasmm (Hazine)
Yönetimi ................................................................................. 149
Ayrım 1.
Yönetim Görevlileri ............................................................... 149
5
Görevliler ................................................................................ 150
Yetkiler·······························'···················································· 151
cı.yrım 2.
Kamusal İşleri Yürütmek ve.Paraları Toplamakla
Görevli Devlet Kurulu (Divan) ............................................. 153
Devlet Kasag.Sultan Kasam; Sultan Ödeneği (Liste Gvil-
le)····················································································'········ 155
Mir-i Hazinesi......................................................................... 155
Enderun Hazinesi ................................................................... 156
Harem-i Hümayun Hazinesi ................................................. 157
Ordu Hazinesi ........................................................................ 160
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
Ayrım 1.
Saymanlık Yöntemi ............................................................... 161
Ayrım2.
Ödemelerin Özel Koşulları ................................................... 165
Ayrım3.
Aylıkların Ödenmesi .............................................................. 167
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
Ayrım 1.
Özel Gider-Gider Çizelgeleri ................................................ 175
Ayn-i Ali'nin 1609 Yılgününde Özgü Giderler
Çizelgesi .................................................................................. 181
Eyubi Efendi'nin 1660-1661 Yılına Özgü Gelir-
Gider Çizelgesi (Budget) ....................................................... 190
Özet ve Dengelem (Balance) ................................................. 197
Ayrım 2.
Genel Saymanlık ................................................................... 1971
Ali Ağa'nın Bütçesi (Ek 4) ..................................................... 201
Mukataa (Ek 1) ...................................................................... 202
BEŞİNCİ BÖLÜM
Tarihsel ve Ekonomik Özet ................................................... 205
Ayrım 1.
Yıl: 1300-1595 ......................................................... , .............. 205
Birinci Osman Dönemi (1299-1324) ..................................... 205
Devletin Kuruluşu ve Osman Bey'in Ele Geçirilen Top-
rakları "Tımar" Üstencilerine Dağıtması
6
Orhan Bey Dönemi (1324-1362) ........................................... 208
Yaya Savaşçılarının Oluşumu
"Yeniçeri" ve "Müsellem" Ordusunun Oluşumu
Birinci Murat Dönemi (1362-1389) ...................................... 213
"Kazaskerlik" (kadı-askerlik) Orununun Oluşumu
Birinci Bayezid Dönemi (1389-1402) ................................... 216
Başa Geçiş Ödence/erinin İlk Kez Dağıtılması
İkinci Murat Dönemi (1421-1451) ........................................ 216
İkinci Mehmet Dönemi (1451-1481) .................................... 217
Paradaki Gümüş Oranının Düşürülmesi
İkinci Bayezid Dönemi (1481-1512) ..................................... 220
Kıtlık ve "Feba"nın Oluşturduğu Yıkım
Biriiıci Selim Dönemi (1512-1520) ....................................... 221
Mısır'ın Alınışı, Mısır Farsı/lığının İstanbul'a
Taşınması, Yeryazıını
Birinci Süleyman Dönemi (1520-1566) ................................ 227
Devlet Gelirlerinin Kesime lleribnesi Uygulamasının
Başlatılması
İlk Gelir-Gider Açığı
IX. Clıarles'in Ödiinç Para İstemesi
İkinci Selim Dönemi (1566-1574) ........................................ 232
Üçüncü Murat Dönemi (1574-1595) ..................................... 232
Devlet Kaıında Yiyiciliğin (Urunç) Ortaya Çıkışı, Para
Değerinin Ayarlanması (Taslıilı-i Sikke), Gelir-Gider
Açığı
Birinci Süleyman Dönemine Ek: "Asafname" (Ek
2) .............................................................................................. 240
A}Tım2.
Yıl: 1595-1645 ........................................................................ 242
Üçüncü Mehmet Dönemi (1595-1603) ................................. 242
Bütçesinin Dıır·wnu. Arılığı Diişiik Paraların Basılması
ve Dolanıma Çıkarılması
Birinci Ahmet Dönemi (1603-1617) "Gülamiye" ............... 246
Ayn-i Ali'niıı Bütçesi
Birinci Mustafa Dönemi (1617-1618) ................................... 249
İkinci Osman Dönemi (1618-1622) ....................................... 250
7
On Akçalık "Osmani"lerin Bastırılması
Birinci Mustafa'nın Yineden BaşaGeçmesi(1622-
1623) ......................................................................................... 252
Vakıf Gelirlerine El Uzatılması
Dördüncü Murat Dönemi (1623-1640) ................................ 254
"Mülazimet"e Alınma Koşullarında Yapılan
Düzenlemeler
Koçi Bey'in Durum Değerlendirmesi
"Çizme Baha", "Tavuk Baha", "Arpa Baha"
Erzurum ve Erivan Üzerine Saldırı
Amasya'nın Sulama İşlemi
"Kaftan Baha", Küçük Çocuklara Vergi Salınması
"Avarız" (Ek 3)
Biriktirim Önlemleri
Sultan İbrahim Dönemi (1640-1648) ................................... 264
Aynm3.
Yıl: 1645-1656 ........................................................................ 271
Hazinedeki Para Kıtlığı ve Yönetimsel Yolsuzluklar
Dördüncü Mehmet Dönemi (1648-1687) ............................. 273
Cinci Hoca'nın Varlığına Elkonulması, 1648 Yılı
Gelir-Giderleri
Sofu Mehmet Paşa'nın Sadrazamlığı, "Evladiye",
Bedel-i Tımar" ve Savaş Vergileri
"Rüşvet"lerin Hükümet Adına Alınması ve Bu
Doğrultuda Bir Saymanlığın Kurulması
"Berat Vergisi" (Caize), 1650 yılı Gelir-Giderleri
Kimi Ödeneklerin (Vazife) Kesilmesi, Arılığı Düşük Para-
ların Dolanıma Çıkarılması, "Pazar Fitnesi"ne Neden Olan
Girişimler
Kimi Yöneticilerin Varlıklarına Elkonulması
Gürcü Mehmet Paşa'nın Sadrazamlığı ve Devlet Giderleri-
nin Büyük Boyutlara Ulaşması
Tarhuncu'nun Sadrazamlığı, Kentlerin "İrsaliye"leri,
Değirmen, Ev ve Hayvanlar Üzerine Yeni Vergiler
Salınması Önerileri
Durumun Düzeltilmesi Amacıyla Bir Devlet Kurulunun
8
Toplanması, Zoralımlar, Parasal Çöküntü, Devlet Görevlilerinin
Satılması, Düzmece "Tezkere"ler
Derviş Mehmet Paşa'nın Ölümü, Varsıllığına Elkonulması
İbşir Paşa, Karaçelebizade'nin Durum Değerlendirmesi
Para Ayarının Bozulması (Çingene ve Meyhaneci Akçası)
Defterdar Mehmet Paşa'nın "Karagöz" Öldürülmesi ve
l'arsıllığına Elkonulması
Boynuyaralı Mehmet Paşa'nın Sadrazamlığı ve Danışma
Kurulunun (Meşveret) Toplanması
Ayrun4.
Yii: 1656-1680 ........................................................................ 301
Köprülü Mehmet Paşa ve Koşulları
Fazıl Ahmet Paşa ve Eyubi Efendi Bütçesi, Bütçe Açığı
Venedik'in Kandiye İçin Yaptığı Öneriler
Hazinede Bulunan Değerli Nesnelerin Ayrıntılı Bir "Varlık
Çizelgesi"nin Düzenlenmesi
Ayrun5.
Yal: 1680-1714 ....................................................................... 306
Parasal Sıkıntıların Yineden Başgöstermesi, Kara
Mustafa Paşa ile Defterdarın Öldürülmesi ve
Varlıklarına Elkonulması
9
İran Elçisine Verilen Ödenek, "Sürsat" Vergisinin Yineden
Salıııması Ragu::a'nuı Birikmiş Vergileri İçin Yapılan
Uzlaşma
10
"Gedikli Zaim", Kesiminde Yapılan Düzeltim
"Silah" ve "Sipahtarlar"ın Ayıklama (İstife) Yoklamaları
Devlet Gelirlerinin Yaşam Boyu Koşulu İle Satılması Uygula-
masına İlişkin Buyrultu
Sultanlık Vakıflarına Yönelik Yeni Bir Uygulama, Yeni
Altınların Basılması
"Bodrum" ve "İfraz" Hazinelerinden Çıkarılan Gümüşlerden
Para Bastırılması Damat İbrahim Paşa'nın Sadrazamlığı ve İlk
Uygulamaları
Barış Sonrası Ülkeye Gelen Yabancı Elçiler ve Bunlar İçin
Yapılan Ödemeler
İranlı Tecimenlerin "Cedit Zolota"ları "Abbasi"lerle
Değiştirmelerine Karşı Önleı1ı Almak Üzere Bir Danışma Kuru-
lunun Toplanması ve Sonucu
Sadrazamın Ödüllendirilmesi
"Beylerbeyi" Sayısınm İndirilmesi, Serdengeçti Birliğinin Yine-
den Düzenlenmesi, Göç Yasağın111 Yineden Ansmlması
Damat İbrahim Paşa'nın Sadrazamlığı ve İlk Uygulamaları
Barış Sonrası ülkeye Gelen Yabancı Elçiler ve Bunlar İçin
Yapılan ödemeler
İranlı Tecimen/erin "Cedit Zolota"lan "Abbasi"lerle
Değiştirmelerine Karşı Önlem Almak Üzere Bir Damşma Ku-
rulunun Toplanması ve Sonucu Sadrazamın Ödüllendirilmesi
"Beylerbeyi" Sayısının İndirilmesi, Serdengeçti Birliğinin Yine-
den Düzenlenmesi, Göç Yasağımn Yineden Ansıtılması
Damat İbrahim Paşa'nın Çabaları Sonucu Elde Edilen Gelir
Artanı, Sultan III. Ahmet'in İç ve Dış Hazinedeki Bu "Varsıllığı
Görmeye Gitmesi, Hükiimetin Başardığı Kamusal Etkinlikler
Abbasiler Üzerine "Tuğra" l'urulması, Zincirekli Altm
Bastırılması
11
Ayrım 7.
Yıl: 1730-1768 ......................................................................... 365
1. Mahmut Dönemi (1730-1754) ............................................ 365
/. Mahmut'un Başa Geçişi, Devlet Gelirlerinin Yaşam Boyu
Koşulu İle Kesime Verilmesi Uygulamasının Kaldırılması
İbrahim Paşa'nın Öldürülmesi, Sadabad'ın Yıkılması,
Savaşçı Aylıklarının Ödenmesi
İbrahim Paşa ve Yakınlarının Varlığına Elkonulması, İran
Savaşı İçin Alınan Önlemler
Kumbaracı Ocağının Kuruluşu, Para Ederlerinin Yineden
Saptanması
Konakçıbaşının (Emin-i nuzul) Yolsuzluğu, Avusturya ve
Rusya ile Yapılan Barış
İstanbul ve Yöresinde Sayını Yapılarak Sonradan Gelenlerin
Yurtlarına Geri Gönderilmeleri, Yabancı Para Kullanımının
Yasaklannıası
Devlet Görevlilerinin Geleneksel Derece Aşama Töreninin
Yapılması, Nadir Şalı'ın Önerileri
Kırım Hanına "Sekban Ücreti", Buyruğu Altındaki Soylula-
ra da "Kaftan"lar Gönderilmesi
Kıbrıs Adasının Yönetim Biçiminde Yapılan Değişiklik, Sad-
razamlığa Özgülenen Gelirler
İran'la Barış Yapılması Eğilimi
Kırını Hanına ve Kalgay Sultana Altın Gönderilmesi, "Bedel-
i Af'
Beşir Ağa'nın Ölümü ve Hazineye Bıraktığı Varsıllığı
Kimi Eyalet Gelirlerinin Yaşam Boyu Koşulu ile Kesime Ve-
rilmesi, Bağdattaki Savaşçıların Kent Yöneticisine Karşı
Başkaldırı Girişimleri
12
ID. Osman Dönemi (1754-1757) .......................................... 391
"Rüsum-u Cülusiye"nin Bağışlanması
Üç Aylıkların Ödenmesi, Defterdar Halimi Efendi'nin
Görevden Alınması, Varlığına Elkonulması, Mısır Ha-
zinesi, Gereksiz Tüketimin Yasaklanmasını Öngören
Sultan Buyruğu
ID. Mustafa Dönemi (1757-1774) ........................................ 392
"Berat"lardan Alınan Paraların Yarıya İndirilmesi
Kutsal Yerler Vakft Yönetiminin Denetlenmesi
Ill. Mustafa'nın İç Hazineyi Görmeye Gitmesi, İlgililerin
Ödüllendirilmesi, Tütün Vergisinin "Emanet" Yolu İle Top-
lanması, Halimi Efendi'nin Öldürülmesi, Varlığına Elkonul-
ması
13
Mısır Hazinesinin Gönderilmesi, İran'a Karşı Savaş
Açılması
Süse Karşı Artan Eğilimler Doğrultusunda Yayınlanan Buy-
ruk, Defterdarlığın Gizlice Denetimi, "Zeamet" ve "Tımar"a
Yönelik Tüzük
Kırım Ordusunun Kuruluşu, Aynalıkavak Be/gitti
Seyit Melımet,Paşa ve Uygulamaları
İspanya İle Yapılan Tecimsel Antlaşma, Sultanın Sadrazam
Halil Hamit Paşa'yı Uyaran Buyruğu, "Sürat Topçuları"nın
Kuruluşu
14
İsveç'in Söz Verilen Para Yardımı Konusundaki Diretisi, Ha-
zinedeki Yokluk, "Surre" Süresinin Yaklaşması
"Angarya", "Surre" Süresinin Yaklaşması
ID. Selim Dönemi (1789-1808) ............................................. .437
111. Selinı'in Sadrazama Seslenen Buyruğu Devlet
Görevlilerinin Yolsuzlukları
Beşikteki Çocuklardan Bile Vergi (Baş Vergisi) Alınması,
Durumu Görüşmek Üzere Sürekli Danışma Kurulu Top-
lantıları, Sonuç Alınamayan Borç Girişimleri
Altın ve Gümüş Takımlardan Para Bastırılması, Savaş
Alanlarında Yenilgiler, Deniz Ordusu İçin Devlet İleri Ge-
lenlerinin Belirli Sayıda Savaşçı Donatma Önerileri
Din Bilginlerinin Yapılan Yardımlardan Sürekli Olarak
Kaçınmaları
Aynı Doğrultuda 111. Selim'in Kaymakama Gönderdiği
Buyruğun İçeriği
Rusya ve Avusturya İle Barış, Düzeltimi Zorunlu Kılan Ne-
denler
İçkiler Üzerine Yineden Vergi Salınması, Kentte Sayım
Yapılması
Kara ve Deniz Ordusuna İlişkin Özlü Açıklama
Kuruşun Değer Yitimine Koşut Olarak Aylıkların
Artın iması
Bilginler Kesimine İlişkin Özlü Açıklama
"İrad-ı Cedit" Hazinesinin Oluşturulması
"Yüzlük"lerin Dolanıma Sunulması, ''Zahire Nezareti"nin
Kuruluşu
"Resm-i Yapağ", Yabancı Elçilere Özgülenen Ödeneklerin
Kaldırılması
Ayrım 9-
Yıl (1808-1865) ....................................................................... 462
Il. Mahmut Dönemi (1808-1839) ......................................... 462
Yeniçeri Ocağının Ortadan Kaldırılması ve Düzenli
Ordunun Kurulması
İngiltere İle Antlaşma Yapılması, "Cilıadiye", "Beşlik"lerin
Basılması
15
Sözü Edilen Beşliklerin Özünlü ve Şişirme Değer Tutarı
Onluk (Decimal) Yöntemin Osmanlı Paralarına da Uygu-
lanması, "Altılık"ların Basılması
Sözü Edilen Altılık/arın Özünlü ve Şişirme Değer Tutarı
Sultan Abdülmecit Dönemi (1839-1861) ............................. 468
"Tanzimat-ı Hayriye"nin Yayınlanması
Kağıt Para (Kaime-i Mutebere-i Nakdiye) Çıkarılması Ko-
nusunun Gündeme Getirilmesi
Kağıt Paranın Dolanıma Sunulması ve Münif Efendi Yaza-
nağı
Madensel Paraların (Altın, Gümüş ve Bakır) Düzeltimi
Çabaları
İlk Kez Bir Dış Borçlanma Yapılması
Yönetim Alanında Yeni Düzenlemeler ve İkinci Kez Dış
Borçlanma
18 Şubat 1856 Buyruğu, "Esham-ı Müntaze"
Kağıt Paranın Dolanımdan Kaldırılması Amacıyla Yapılan
Üçüncü Dış Borçlanma
"Esham-ı Cedit", "Hazine Meclis-i Ali"sinin Kuruluşu
Dördüncü Kez Dış Borçlanma
Sultan Abdülaziz Dönemi (1861-1876) ............................... 482
Ayda Altmışbin Kese Tutarında
Kağıt Paranın Dolanıma Sunulması, Gelir-Gider Çizelgesinin
Yayın/anması Buyruğu
Sözü Edilen Çizelgenin Yayın/anması, BeŞinci Kez Dış
Borçlanma
"Esham-ı Adiye"
Kağıt Paraların (Kaime) Dolanımdan Kaldırılması
22 Şubat 1863 Buyruğu ve İçeriği, Altıncı Kez Dış Borçlanma
1863 Yılı Gelir-Gider Durumu
1838 Antlaşması İle İlgili Bir Açıklama
Türlü Kuruluşların Ortaya Çıkması
16
YAYINLAYANIN ÖNSÖZÜ
17
teknikleri, kaçınılmaz bir biçimde kendisini doğal kaynakların
18
güçlü kuruluşlarıyla denetlemekte, ürün barınaklarıyla, tekel
uygulamalarıyla, türlü yasaklarla ve önceliklerle ekonomiye yol
çizmektedir. Osmanlı devletini böyle bir yapılanmaya yönlendiren
oluşumu, çağın ekonomik koşullarına uygun güçlü bir devlet kurma
yeteneğine, tutkusuna ve akılcılığına, Osmanlıların yetkin olmasında,
gelenekler ve İslam dini ilkelerinin halkı gözeten bir devlet kurmaya
Osmanlıları zorlamasında araştırabiliriz.
19
bulunmasının gerekliliğine değiniyor.
konumda kalan ekonomik yana tek bir etki bile yapmadı. Osmanlı
düzeltim ve kalkınma sorununun öncelikle siyasal bir sorun olarak
algılanması o dönemlerde başlar. Bu geleneğin etkisi altında
ekonomik düşün bir gelişme olanağı bulamadı. Ekonomik olan şey bir
"UMACI" niteliğine sokuldu. Gerçek bir ekonomik düşünün
doğmadan öldüğü ilk dönemde bozuklukların, geleneksel düzende
eskiden de olanaklı olan ve aslında bu yüzden konulan yaptırımlarla
giderilebileceği inancı derinleştikçe "İHTİLAL" durumu genel bir
boğuşma biçiminde süre gelen bir konum aldı. İki yüzyıl süren
bunalım bu inancın etkisiyle aşağı yukarı kesintisiz olarak sürdü.
Daha sonraları dünyanın tüm ülkelerini içerisine alan büyük bir
devrimsel dönüşümle (üstüne üstlük, Osmanlı varlığı da bunun tam
odağındayken) karşılaşılmış olduğunu, yıllıklarda gösteren tek bir
düşün belgesine rastlanılmamaktadır.
21
Yönetimin üç ayağından birisi olan ve önemli görevler üstlenen
yürütücü kesim konumundaki din bilginlerinin de ekonomik ve
parasal sıkıntılar karşısında bir düşün üretemedikleri gibi çoğu kez de
suskunluğu yeğlediklerini gözlemlemekteyiz. Osmanlı özgün
düşündürücüdür.
22
duyarlı, olasıçekincelere karşı en açık noktasını oluşturmaktaydı.
Osmanlı devlet düzeninde yeni durumlar karşısında yeni çözüm
yolları üretilmesini zorlaştıran nitelikler "PARA" ve "VERGİ"
bağlamında somut bir biçimde gözlemlenmektedir.
23
karşılayamaması, topladıkları vergiler yetersiz kalan
"TIMARLI"ların yasaları çiğneyip vergileri gücül bir biçimde
24
bu tecimsel etkinlik ülkeye altın ve gumuş getırıyor ancak,
karşılığında satılan işlenmemiş ürünler kıtlıkları körüklüyor, iç
işleyimi sarsıyordu.
25
üreme vermekte idilerdi ki, buradaki ürem getirisi %360'a
ulaşmaktadır. 1571 yılında Kıbrıs üzerine yürüyecek olan orduya et
28
Avrupa kumaşlarının yasaklanması İngiltere' de koruyucu ve
"MERKANTİLİST" · siyasayı çok önceden daha VII. Henri
döneminde başlatıyordu. Bu anlayışla, çeşitli ülkelerin çıkarlarının
çatıştığı onaylanmaktadır. Dış t:ecimde aşırı bir koruyuculuk
(himaye), "MERKANTİLİST"lerin savundukları ve titiz bir
biçimde uyguladıkları başat ilkeleri oldu. J. Bodin (1530-1586), "DIŞ
SATIM VE ALIMIN YÜKSEK GÜMRÜK VERGİLERİNE
BAGLANMASI" gerekliliğini ileri sürmektedir.
'"MERKANTİLİZM"in bir başka ilkesi de, ulusal varsıllığın, devlet
kasasındaki altın ve gümüş birikimin çoğalmasına bağlı görülmesidir.
Bodin'i izleyen Antoine de'Martchretien (1576-1621), ulusal
ekonomik görüşü ileri sürerek "EKONOMİK BAGIMLILIGIN
SİY ASAL BAGIMLILIGI DA BİRLİKTE GETİRDİÖİ"ni söyler
"MERKANTİLİST"lerin varlık olarak çoğunlukla, değerli
madenleri göstermeleri "TARİHSEL KOŞULLAR" altında yanlış
sayılamazdı. Değerli madenler ve para, toplum bakımından
"ANAMAL" olarak benimsenmemekle birlikte anamalın kişiler
elinde birikmesinin bir aracıdır. Avrupalı devletler ekonomik
gelişimleri anabilimleri doğrultusunda birçok düşün adamı ve
öğretiler üreterek uygulama alanına koyarlarken, Osmanlı devleti
bunun tam dışında, onların bu gelişimlerine "SÖMÜRÜLÜCÜ"
olarak katılmak doğrultusundaki oluşumunu sürdürmekte, 16.
yüzyılın ikinci yansında yabancıların Osmanlı ekonomisi üzerindeki
yeri ve etkinliği giderek artmakta ve ilerideki bağımlılık ortamının
alt yapısı oluşturulmaktadır. 1536 yılında Fransa'ya tanınan ilk
ayrıcalıklar 1569 yılgününde yinelenmiş, 1579'da İngiltere ile
tecimsel ilişkiler başlamış, Osmanlı topraklarında tecim yapma
ayrıcalığı Kraliçe I. Elizabeth'in 1581 yılında kurduğu "TURKEY
29
KUMPANYASI" eliyle karşıtanması oldukça ilgi çekicidir.
Düşünür Thomas Mun'un "DOGU HİNT KUMPANYASI"
yönetim kurulu üyesi olduğunu G. KAZGAN aktarmaktadır. Durum
böyle olunca, bu elçilerin ana görevi kuruluşun sömürebileceği
kaynakları Osmanlı ülkesinde bulup çıkarmak olmuştur. Fransa ve
İngiltere dışındaki ülkeler de Osmanlılarla tecime dayalı
sözleşmeler yapmaktadırlar. Çok sayıda Fransız, İngiliz, Leh,
Felemenk, Ceneviz, Ven edik tecim eni bu yıllarda Anadolu 'ya
gelmekte ürün getirip, ürün götürmektedirler. Ancak, ülkeler
ekonomik yönden eşit düzeyde olmadıklarından, tecimsel etkinliğin
yaygınlaştığı oranda, yerli üreticinin yakınması artmakta, işlenecek
30
sonra, 1545-1560 yıllan arasında 311.600 kiloya yükselir. 17.
yüzyılda yıllık üretim 300-400 bin kilo arasında değişir. 1520-1620
yılları arasında bir yüzyıl içerisinde gümüş üretimi beş katına çıkar.
akça iken 1560 yılında ortalama 6-7 akçaya, 1540 ve 1550'lerde 5-6
akça iken 1560'lı yıllarda 10-12 akçaya çıktığı görülür. Demek ki,
buğdayın yüzyıllık süre içerisindeki eder artışı %200'ü bulmuştur.
31
Koyun satışlarında da aynı bağıntı göze çarpmaktadır. 1460'da bir
koyun ortalama 15-20 akça iken 1500'de 25-30, 1540'ta 40-45,
1560'da ise yüzyıl öncesinin dört katı olan 70-80 akçaya ulaşmıştı ki,
bu %300'lük bir artış demektir. Akçanın giderek daha çok bozulması,
Avrupa'ya sürekli bir biçimde ürün kaçırılması, "CELALİ"
(isyanlarının) kargaşasının yaygınlaşması gibi oluşumlar 1585 ile
1595 yılları arasında, önceki yüzyıllık döneme göre daha yüksek bir
eder artışlarına neden olur. 1585'den sonra buğday, Anadolu'da 10-12
akçadan düşmediği gibi üstüne üstlük 20 akçaya fırlar, 1585'de
genellikle 20 akça dolayındadır. Ege kıyılarında ise kaçakçılıktan
dolayı ortalama 40 akçe olduğu görülür, koyun ederleri de aynı yolu
izleyerek, 15-20'den 50-60'a ve 1595 yılında, 70-80 akçaya çıkar.
Pamuk bezi 2-3'ten 5-6'ya yükselir. 1596-1610 yılları arasında altın
200 akçaya fırlar. Buğdayın kilesi Anadolu'da 1603 yazında 50 akça
iken, 1604'te 120 akçaya yükselir, en büyük kıtlık yılı olduğu
anlaşılan 1608 'de Kayseri' de bir kile buğday 4 arı kuruştan (320 akçe)
satılır.
32
ürünlhin sürümünü azaltmaktadır.
Osmanlı devletindeki eder artışları ile ürün kaçakçılığı arasında
doğrudan bir "NEDEN-SONUÇ" ilişkisi bulunmaktadır.
Avrupa'daki altın ve gümüş bolluğunun ve "MERKANTİLİST"
düşünün doğal sonucu olarak, gemiler 16. yüzyılın sonlarında
kıyılardan sürekli bir biçimde hammadde özellikle de, toprak
ürünleri ve koyun taşıyorlardı. Hükümet bir "SATIŞI YASAK
ÜRÜNLER" çizelgesi yayınlar. Bu ürünler içerisinde olan buğday,
yiyecek ve canlı hayvan yanı sıra deri, yün,· balmumu, zift de sürekli
olarak yurt dışına kaçırılıyor, alınan tüm önlemler yetersiz kalıyor,
ekonomik oluntu yarlık-buyruk dinlemiyordu. Bu dönemde yerli
satıcının çektiği sıkıntıyı, hammadde darlığından dolayı üretimin
33
iken, 1564 yılında gelirler 183.088.000 giderler ise 6.569.000 açıkla
189.657.000 akçaya ulaşır. 1584 para ayarlaması "FLORİ"yi 60
akçadan 120 akçaya yükseltir. Gelirlerin o günün akçasıyla
293.400.000'e ulaştığı, 1592 yılında ise gelir-gider açığının
70.000.000 akçaya vardığı görülür. Kapıkulu savaşçılarının aylık
ödenekleri (üç aylık) tutarı 1523 yılında 122.000.000 akça iken,
1609'da 380.000.000 akçaya yükselir. Başa geçen sultanların kapı~ulu
savaşçılarına dağıtmak zorunda kaldığı ödencelerin tutarı oldukça
34
KESİMİ"dir. Toprakta "KESENEK" (iltizam) uygulamasına
geçilmesi ekonominin parasal bir alana oturtulması girişimlerine de
kapı açar, bu ise geniş boyutlu değişim ve dönüşümlere
35
ORDU" dengesini bozmak için bilinçli bir çaba göstermiş, hazineye
gelir sağlamak amacıyla "İFRAZ" yoluna başvurmuştur. Akdağ'ın
Osmanlı "TIMAR" uygulamasına indirilen en önemli "YIKIM"
olarak nitelediği "İFRAZ" sorunu kısaca söyle açıklanabilir. K.
Sultan Süleyman'ın son dönemlerinde devlet, gelirlerini artırmak
amacıyla "SİPAHİ TIMAR" gelirlerinin kütüklerde yazılı
gelirlerden daha çok olduğunu kanıtlamak çabasına düşer. Başkentten
gönderilen ve saltık bir biçimde, yazılı olandan daha çok gelir
bulmakla görevlendirilen yazmanlar tüm ülkeye dağılıp,
"TIMAR"ları denetlemeye başlarlar, bu görevliler örneğin, yılda
15.000 akça gelir sağladığı bilinen bir toprağa gidip orada gelir artanı
(ifraz) bulunduğunu, o toprağın gerçekte 20.000 akça getirdiğini
saptarlar. Bu durum da· toprağın dörtte birinin "SİPAHİ"den
alınması sonucunu birlikteliğinde getirirdi. Böylece denetleme
(İFRAZ) sonucu elde edilen gelirler "DEVLET GELİRLERİ"
(mukataat) olarak kütüklere geçirilirdi. Bu uygulama sonucu devlet
yineden kesime verebileceği büyük gelirlere kavuşmuştu. Beylik
yazılardan anlaşıldığına göre, 1566 yılında denetmen (Taharri
38
yineden artar; "KARLOFÇA" antlaşmasından sonra 1702 yılında
93.389 kişiye ulaşır. Sayısal bu artış, aylıklara ve başa geçiş
ödencelerine de yansır ve devlet kasasının, üstesinden gelemeyeceği
bir yük altına girmesine neden olur. Ü. MERİÇ'in dediği gibi "aylık
alan savaşçılar çoğaldıkça devlet kasası yıkıma uğruyor, çözüm için
yeni vergiler salınıyor ve bu da, halkın daha da yoksulllaşmasına
neden oluyordu." Toprakta "TIMAR" düzeninin bozulması ve buna
koşut olarak "TIMAR"lı ordusunun işlevini yitirmesi; sultan
yetkesine karşı denge oluşturan "TIMARLI-KAPIKULU" ikilemi
etkinliğinin ikinciler yararına bozulması sonucunu da birlikteliğinde
getirir. Bunun sonucu da, başkentte büyük ve örgütlü bir başkaldırı
gücünün oluşması, kapıkulu savaşçılarının devlet işlerine daha çok
karışabilme gücünü kendilerinde bulabilmeleri olur.
39
altına uğrar. Ocak kuralları aşılır, yığınla kişi "KAPIKULU"
ocağına yazılır, Hıristiyan çocukların devşirilmesi işi de askıya alınır,
uzun ve düzenli eğitim, yerini kısa süreli bir eğitim (ya da
eğitimsizlik) dönemine bırakır.
40
sağlamada zorluk çeken köylüler için, genç çocuklarım olsun
medreseye yollayarak barınmalarını sağlamak ve okumalarını
istemek denli doğal bir şey olamazdı. 1550'li yıllarda, tüm
medreseler tıklım tıklım dolu idi. Ancak "SUHTELERİN"
eğitimlerini sürdürmelerine üst düzeydeki kuruluşların sayısı
41
"DEREBEYLİGİN" ilk gereğini karşılar.
uygulama giderek o aşamaya geldi ki, sınırın ötesinde yeni bir kaynak
olarak "TIMAR" alanları bulunmaktaydı. "TIMAR" alanlarının
devlet gelir kaynaklarına dönüştürülmesinden anlatılmak istenen
şey, bu tür gelirlerin devlet hazinesi gelirleri arasına katılmasıdır.
45
toprak iyeliğinin 17. yüzyıldaki oluşumunu beklemeye gerek
kalmamış, topraktaki vergi kaynaklarını "SİPAHİ"den alınıp varsıl
kişilere satılması düzeni çökertmeye yetmiştir. 18. yüzyıl, 17.
yüzyılda bozulan dengeler sonucu, çelişki ve yanılgıları da
46
önceleri de denildiği gibi İbn-i Haldun'dan kaynaklanarak, aşağı
yukarı tüm önemli Osmanlı yıllıklarında geçen ve Osmanlıların
"devlet" olarak işleyiş mantığını sergileyen ünlü tekerlemeyi
anmamak elde değil. "Devletin gücü görkemi savaşçı, ve savaşçının
oluşumu da para iledir". Sorunun bu biçimde ortaya konuşu, doğal
olarak belli bir dengeyi açıklıyordu. Bu denge dışsal (exojene) bir
değişkenin etkisiyle bozulduğunda ise -ki, böyle olması kaçınılmazdı
47
yılından başlayar~k "İÇ BORÇLANMA" anlamına gelen
"ESHAM" uygulamasına başvurulur. Bu uygulama içerik ve özellik
olarak ilginç ve özgün bir iç borçlanma örneği ve deneyimidir. 17.
yüzyıl sonlarındaki büyük parasal bunalım, devlet vergi
kaynaklarının birkaç yıllığına kesime verilmesi yerine, yaşam boyu
koşulu ile satılması sürecini nasıl başlatmış ve "MALİKANE"
yöntemi gibi ilginç bir uygulama Osmanlı yönetiminde yer bulmuşsa,
1768-1774 savaşının getirdiği parasal sıkıntılar da o düzenlemenin
doğal bir uzantısı olarak "ESHAM" uygulamasının oluşumuna yol
açar. Yaşam boyu uygulanmasında vergi kaynaklarının yıllık
gelirinin tümünün yaşam boyu koşuluyla satışı, "ESHAM"
uygulamasında ise salt yıllık verginin dilimlerinin satışı söz
48
vatandaşlara bırakılmış buna karşılık tüm "SEHİM"ler satılarak
devlet kasasına 75.000 kuruş girmesi sağlanmıştır. Böylece ileriye
yönelik bir gelir şimdiden devlet kasasına girmiş olmaktadır.
Denilebilir ki, bu uygulama devlet kasasına yeni kaynaklar yaratma
bakımından kısa süreçte yararlı olmuş, ve böylece "BEKLENEMEZ"
getirilir.
Osmanlı devleti daha önceleri borç para istediği Fas 'tan
49
olmadığını, bu devletlerin hazinelerinin de kurumakta oluşunu
yorumla anlayabiliyorlar ancak, Avrupa'nın en varsıl kişilerinin
yurdu konumuna gelen Hollanda'nın borç vermekten çekinmesi
Osmanlı kafasında "KAFİR ACAİPLİGİ" olarak
nitelendiriliyordu.
BERKES, bir dış devletten borç para istemenin ekonomik düşünün
evrimindeki yerini şöyle tanımlıyor. Buna karşılık yine de bu
dönemde ilk kez olarak bir düşünce gündeme gelmiştir ki, bu düşünce
ancak yarım yüzyıl sonra uygulama olanağı bulmuştur. 111. Selim
dönemin de uygulanamayışı, Osmanlı devlet adamlarına ve
düşünürlerine tek bir ekonomik öğreti verememiştir. Bu düşünce
yabancı bir devletten borç alabilme girişimidir. Parasal, siyasal ve
toplumsal bir çöküşe "UMAR" olarak bugünkü deyimimizle bir
kalkınma ve gelişme tasarısının; yabancı bir devletten ya da, onun
varsıl kişilerinden borç alarak gerçekleştirilebileceği düşüncesiyle
başlaması bir rastlantı değildir. Ancak, ekonomik düşünü kurumuş
bir ortamda böyle bir düşün çekici bir düşün olarak algılanabilir.
Bugün nasıl böyle bir düşün-bağımsız bir ulus ve devlet olarak
kalmayı olanaksızlaştıracak bir düşünse o dönemde de bu Osmanlı
devletinin kendi kendisini "YADSIMASI" demekti. Ancak, Osmanlı
gücünü kendi ekonomik çıkarlarında kullanmak üzere borç vererek
"TUTMAK" (kiralamak) düşünü batı devletlerinde geçerli bir
düşün durumuna gelinceye değin borç alma istemi, Osmanlı devlet
adamlarının gönlünde yatan bir "UMUT" olmaktan öteye gidemedi.
50
borçlanmanın Fransa, Felemenk ve İspanya ile yapılmasını önerir.
Süleyman Fevzi Efendi ise, dış borçlanma düşüncesine katılmakla
birlikte, borç alınacak ülkenin Müslüman bir ülke olmasını ister.
Aynı Fevzi Efendi, Hıristiyan bir ülkeden para yerine savaş araç-
gereçlerinin alınmasında bir sakınca olmadığını söyleyerek,
· anlaşılmaz bir çelişkiye düşer. Ancak, tüm bu girişimler sonuçsuz
kalır. Avrupa borç para vereceği dönemi çok iyi bilmektedir, o dönem
ise Avrupa'nın "TECİMSEL ANAMALCILIKTAN" "İŞLEYİM
ANAMALCILIGI"na, geçtiği ve bunun gerektirdiği "PAZAR
BULMA" dönemi olacaktır.
İşte, batıda biriken anapara, çökmek üzere olan imparatorluğun
güçsüzlüğünden yararlanacak, türlü baskılar yaparak onu değişik
antlaşmalara sürükleyecek, buyruklar yayınlatacak, onu tam bir
sömürge durumuna sokarak kaçınılmaz sonuca, "PARASAL
BATKI"ya yöneltecektir. Oluşumun önemi şuradadır ki, 1838
'TECİMSEL" antlaşması yapıimadan batının işleyim ürünlerinin
Dünya pazarlarını ve bu arada özellikle Osmanlı, v.b.g. pazarları
etkilemeye başlamasıyla Osmanlılarda o döneme değin yaşaya gelmiş
yapım işleyimi kollarında işsizlik ve bunun ardından işyerlerinde
büyük azalmalar görülür. Örneğin; 1810'dan önce İşkodra'da
"MUSLİN" (kumaş) üreten işyeri sayısı 600 iken 1810'da birdenbire
40'a yine 1800'den önce Tırnova'da dokuma araçlarının sayısı 2000
iken 1830'larda bunların 200'e inmesi gibi. Bu oluşum açıkça üretim
güçlerindeki bu gerilemenin, yıkıma gidişinin göstergesi idi. Osmanlı
üretim güçlerindeki bu ön yıkım bundan böyle ağır basacak dışsal
etkinin yaklaşan büyük fırtınasının ayak sesleriydi, bir başka deyişle,
Osmanlı devletinin ortadan kalkmasının bir göstergesi olan bu süreç,
aynı anda onun Avrupa anamalcı düzenince .. İÇERİLME" sürecidir.
Bunun anlamı da, Osmanlı devletinin Avrupa pazarları için
.. HAMMADDE ÜRETEN" ve bu pazarlardan "İŞLEYİM
ÜRÜNLERİ" alan bir "BÖLGE" (çevre) durumuna dönüşmesidir.
Kısaca, Osmanlı devleti içinde ürünlerin akışını devlet eliyle
51
sağlayan "BÜTÜNLEŞTİRİCİ DENGE"de çalışamaz duruma gelir.
Dokumacılık alanında iç tecimin 17 60-1770 yılları arasında
durgunluğa girmesi ve dokuma işleyiminin gerilemeye başlaması,
Avrupa dokumalarının Osmanlı ülkelerine girişiyle eş dönemli
olduğu bilinmektedir. Özellikle 16. yüzyılda gelişmeye başlayan
İtalya ipekli dokumacılığı işlenmemiş ipek sıkıntısı çekince, bunu
Anadolu'dan sağlama yolarım arar. Bu durumda tecimsel etkinlik iç
kentlerden kıyı kentlere kayar ve yabancı tecimenlerin ya da onların
içerideki işbirlikçilerinin (azınlıkların) gücünün artması, çoğuncası
Müslüman olan yerli tecimen kesimine büyük bir yıkım olur.
Dolayısıyla, Müslümanların tecimsel etkinliklerden
arındırılmalarının İslam öğretisi ile ilgili olmayıp, dünya
ekonomisinin gelişme ile değişen yapılardan kaynaklandığı da
görülmektedir.
Bu durumda "DÜNYA İMPARATORLUGU" artık geçerli bir
çözümleme birimi olma niteliğini yitirmekte, onun yerine pazar
düzeneğinin bütünleştirdiği "DÜNYA ANAMALCI DÜZENİ"
geçerli bir inceleme birimi olarak çıkmaktadır. Buna göre, Osmanlı
devletinin 19. yüzyıla uzanan oluşumu, Dünya düzeninin
yönlendirilmesiyle "İÇERİLME" ya da "ÇEVRELEŞMENİN"
öyküsüdür. Ancak, 18. ve 19. yüzyıllarda Osmanlı işleyimciliğine
ilişkin araştırmalar, çöküşün süreç içerisinde yaygınlaştığını ve eski
yapıların, yeni pazar koşullarının doğurduğu duruma karşı bir direniş
52
durumunda bulunan bir ülkenin bunu uygulamasına olanak yoktu. Bu
nedenle anamalcı düzenin ortaya çıkışıyla, Osmanlı işleyimciliğinin
çöküşü "TARİHSEL BİR ZORUNLULUK" durumuna girmiş
bulunmaktadır.
54
İngiltere, Osmanlı devleti üzerindeki "SÖMÜRÜ" ortamının
düzenlemelerini bitirmek üzeredir. Urquhart eski Osmanlı ekonomi
ve parasal uygulamalarının, özellikle tecim tekellerini (yed-i vahit)
ve iç gümrükleri kaldırmayı, buna karşılık dış tecimin
"AYRICALIKLAR" (kapitülasyon) düzeninde olduğu gibi
"ERKİN" bırakılmasını, gümrüklerin eskiden olduğu gibi küçük
tutulmasını, Osmanlı devletini diriltecek koşullar olarak öngörür.
Osmanlı ülkeleri "ERKİNCİLİK" (laissezfaire) düzeni için· ülküsel
bir alan olduktan sonra İngiltere 'ye düşen, Osmanlı devletine, Rusya
ve M. Ali Paşa'ya karşı arka çıkmaktır. İngiltere'nin yakındığı bir
başka konu da, büyük tutkuları olan "TOPRAK"tır. Toprağın
Osmanlı uyruğundan başkasının da iyeliğine geçmesini önleyen
55
ekonomisinin özellikle tarım, işleyimcilik, dış tecim, borçlar,
ödemeler, açıklar, dengelem gibi sorunları ekonomik yapıtların
dışında kalır.
56
Bakanı Palmerston'un "CAPO d'OPERA" (başyapıt "as good as we
have any right to desire and surpases everything that W as to be ho ped
for") diye esenlediği bu ayrıcalıkların uygulanışı
"ERKİNCİLİÖİN" ilk yaratıcısı, işleyim devrimi ilk kez
gerçekleştiren İngiltere' de bile böyle değildi. Gerçekten de
İngiltere'de dışalım sınırlamaları yasası (CORN LA W) çoğunlukla
otlak durumundaki büyük toprak üstencisi soylulara (aristokrat)
karşı, dışarıdan ucuz tahıl ürünleri getirerek emeği düşürmek isteyen
tekelcilerini zorlaması ve ekonomist D. Ricardo'nun sözcülüğü ile
ancak, 1846 yılında yürürlükten kaldırılabilmişti. Görüldüğü gibi,
1838 antlaşması ise bundan tam sekiz yıl önce uygulamaya
konulmuştu.
57
ekonomisinin Osmanlı devletini "ÇEVRE" durumuna getirişine
bağlanabilir. Bu durumun ekonomik bakımdan sonucu olarak Türk
parası yabancı paralara karşı sürekli bir biçimde değer yitirir ve kamu
Osmanlı
devletinin 1853-1856 "KIRIM SAVAŞI"nda İngiltere
ve Fransa'nın yanında
yer alması yeni bir dönemin başlangıcıdır. Bu,
"SÜREKLİ DIŞ BORÇLANMA" dönemidir.
Savaşın gerektirdiği olağanüstügiderler devletin parasal
kaynaklarını tüketir. Aslında bu tükeniş
çok önceden başlamıştır.
Parasal bunalımlar karşısında Osmanlı hükümeti sürekli olarak dış
borçlanma doğrultusunda yönlendirilir. Yarım yüzyıl önce Osmanlı
devletine borç para vermekten kaçınan İngiltere'nin Osmanlı
büyükelçisi S. st. Canning, 1850 yılgününde Sultan Mecit'e
"yapılması gereken düzeltim etkinliklerine ilişkin" sunduğu
yazanakta, batıdan borç alınmasının gerekliliğini önermekteydi.
Altmış yıl önce çalmadığı kapı kalmamasına karşın, "TEK BİR
AKÇA" bile borç bulamayan Osmanlı devleti şimdi yabancı
devletlerce borçlanmaya özendirilmektedir. Borçlanmaya elverişli
durum, 12 Mart 1854 yılgünlü antlaşmayla kaçınılmaz bir duruma
gelir. Bu yılgününde İngiltere ve Fransa ile yapılan bağlaşmanın bir
tanımlığı "Osmanlı imparatorluğundaki Hıristiyan uyrukların
yükümlü tutulduğu "HARAÇ"ın kaldırılışı" ile ilgilidir. Bu koşul,
Osmanlı imparatorluğu hazinesinde yeri doldurulması gereken
40.000.000 kuruşluk bir açığa neden olur. Bunun yanı sıra, Osmanlı
yönetimsel oluşumunun (bürokrasisinin) bir kesimi kişisel nedenler
yüzünden olduğu gibi, yüksek siyasal düşüncelerle de borçlanmaktan
58
yanadır. Rusya gibi bir yağı karşısında batıyla ilişkilerin
sıklaştırılması gereğinive Avrupa yazgısını Türkiye'nin yazgısıyla
düğümlemek için Avrupa'nın borç para vermesinin kaçınılmaz
olduğunu düşünmekteydiler. Böyle düşünenlerin erkinciliğe yatkın
kişiler olduğu kolayca anlaşılır. Batı erkinciliğinin ürünlerinden
birisi de, halkın "DEVLET V ARSILLIÖINI YEMEK" dediği yolla
anapara birikimi yapan bir "BÜROKRASİ ANAMALCILIÖI"
olmuştur. "TANZİMAT DÖNEMİ" ileri gelenlerinin kendi
varsıllaşmalarını, Osmanlı toplumunun da kalkınmakta olduğuna
delil saymaları kuşkusuz bundan dolayıdır.
Türkiye'nin parasal tutsaklığı Kırım savaşıyla başlar Türkiye'nin
utkusuyla sonuçlanan bu savaşın onun parasal tutsaklığına yol açması
üstüne üstlük siyasal gücünü ve etkinliğini de kesin bir yıkıma
uğratmış olması oldukça ilgili çekicidir. Osmanlı devleti ilk kez
Kırım savaşında bir dış borçlanma sözleşmesini gerçekleştirir.
Şurasını da açıkça belirtmek gerekir ki, devlet Avrupa'ya bağımlı
duruma gelmekle kendisini ne tür yıkımların beklediğini
ölçümlememiş değildir. Ancak, Kırım savaşının ortaya çıkardığı
gerekimler borçlanmayı kaçınılmaz bir duruma getirir.
Geçmişi incelediğimizde Türkiye'nin parasal ve siyasal
yalıtımlığına son vermesi ve borçlanma sözleşmesini paraya olan
gereksiniminin son aşamasına varıncaya değin geciktirmesinin iyi
olmadığı kanısındayız. Durum Osmanlı imparatorluğunun
Avrupalılaşma doğrultusunda izlemiş olduğu siyasanın ayırıcı
niteliğinide çok iyi göstermektedir. Bu siyasanın özelliği şu: Son
aşamaya değin (borç almamakta) direnmek ve ardından Avrupa
yöntemlerini uygulayabilecek en elverişli koşullan kaçırmak. Oysa
ki, parasal alanda tümüyle ters bir biçimde davranılmış, Avrupa'nın
parasal yöntemleri gelişi güzel uygulanmış, ülkenin borçlara
dayanma gücü kesinlikle gözönüne alınmamıştır.
Türkiye 'nin yaptığı
borçlanma sözleşmeleri öteki devletin
sözleşmelerinden daha yeğin koşullar içerir. Türk hükümeti bir kez
borçlanma yoluna girince önceleri borçlanmamakta gösterdiği
aşırılığı, "SAKINMADAN BORÇLANMAK" biçiminde yineden
59
gösterir. Durum, para verenlerin ileri süreceği tüm koşulları
onaylamaya değin varır.
Borçların dengelem (bütçe) üzerinde bir ağırlık yaptığı ve borç
üremlerinin ancak yineden borçlanmalarla ödenebileceği gerçeği
kesinlikle gözönüne alınmaz. Türkiye'nin Avrupa bankalarına
ödediği ürem oranı %15-20'den aşağı değildir. Böyle bir siyasa'nın
sonunda "PARASAL BATKI" (iflas) kaçınılmazdır.
Türkiye ilk dış borçlanmasını bağlaşığı İngiltere ile yaparak 4
Ağustos 1854'te 3.000.000 sterling alır. Bunu savaşın
sürdürülmesinde kullanmak üzere 27 Haziran 1855 yılgünlü
5.000.000 sterling tutarındaki sözleşme onu da, "kağıt para"nın
dolanımdan kaldırılması (aşağı çağırılması: PİRENNE) amacıyla
alınan 5.000.000 sterling tutarındaki antlaşma izler. 1854'ten 1874
yılgününe değin alınan borç 5.298.000 frank, ele geçen para ise ancak
3.013.000 franktır. 1874-1875 dengdeminde 25.000.000 Osmanlı
lirası gelir gösterilir, ancak olmayan sanal bir gelirdir bu. Gerçekte
gelir 17 .000.000 liradır. Bundan devletin dış borçları için de
13.000.000 lira ayırmak gerekir, dolayısıyla hükümete yönetim ve
öteki kamusal giderler için 4.000.000 lira kalır. Bu denli bir parayla
ne ordu beslemek, ne devlet yönetmek olanaklı olduğundan hükümet
aynı yıl borçlarını ödemeyi durdurur. Ayrıca, demiryolu yapan
kuruluşların yıllar geriye giden alacakları da ödenemez olur. Üstüne
üstlük bu yıl ülkedeki koşullar da çok kötü gitmektedir. Birçok
yörelerde öngörülen ürün elde edilemez, hükümet açlığı gidermek
için bu yörelere yiyecek dağıtmak zorunda kalır, sel yıkımları önceki
yıllara oranla daha yeğin olur, ülkenin birçok yöresinde sayrılıklar
başgösterir. Bunun sonucu olarak ondalık (öşür) ve öteki vergiler
zorla alınır, hükümet ölçümlediği tutarda vergi toplayamaz. Bosna
ve Hersek' te başlayan ayaklanmalar Avrupa yakasının öteki
kentlerine de sıçradığında hükümet parasal özveriler gerektiren
önlemler almak zorunda kalır. Dış borçlar 280.000.000 giderler ise
12.000.000 sterlinge ulaşır. Bunları ödemek için gereken gelirleri
1874-1875 dengeleminde 22.000.000 kuruş olarak öngörülen gelirler
arasından karşılamak gerekmekteydi. Ayrıca, 16.000.000 kuruşa yakın
60
"dalgalı borçlar" (dette flottant) vardır. Bu koşullar sonucu
Osmanlı devleti ödemeleri durdurduğunda tüm Avrupa ayağa kalkar.
Para dünyasıyla ilişki kurulacağı bir süreçte geçirilen bu deneyimi
sürekli gözönünde tutmak gerekir. "BORSA İŞLEMLERİ" ve
"BANKA YÖNTEMİ" Türkiye'yi parasal bir batkıdan başka çıkışı
olmayan bir yola sürükleyecek güçtedir, öyle ki, "PALDIR
KÜLDÜR" ve sorumlu kişilerin "RUHU BİLE DUYMADAN"
girişilen bir yola.
Oğuz CEYLAN
Sivas, 1994
61
YA VINLA YANIN Y ARARLANDIGI
KAYNAKLAR
ABDİ TARİHİ: 1730 Patrona İhtilali Hakkında Bir Eser (Yay. F. Reşit
Unat), Ankara 1943 (TTKY)
ADIV AR, Adnan : Osmanlı Türklerinde İlim, İstanbul 1970
AHMET A. Ayıntabi : Terceme-i Burhan-ı Kaatı', C. l, İstanbul 1287
(1272 s.)
AKAGÜNDÜZ, Ahmet : Osmanlı Kanunnameleri 1- ve Hukuki
Tahlilleri- İstanbul 1990
AKBAL- Fazıla : 1831 Tarihinde Osmanlı İmparatorluğunda İdari
Taksimat ve Nüfus, Belleten XV/60 (1951 ), s. 617-628
AKDAÖ, Mustafa : Osmanlı İmparatorluğunun Kuruluş ve İnkişaf
Devrinde Türkiye'nin İktisadi Vaziyeti, Belleten XIV /55
(1950), s. 319-411
.................. : Türkiye'nin İktisadi Vazıyeti, Belleten XIII/51 (1949), s. 497-
571
.................. : Türkiye'nin İktisadi ve İçtimai Tarihi 1 (1243- 1453), İstanbul
1974; il (1453-1559), Ankara 1979 (2. Baskı)
.................. : XVII. Yüzyılda Genel Hatlarıyla Türkiye Tarihi, T AD iV /6-7
(1966) s. 201-247
.:: ............... : Osmanlı Müesseseleri Hakkında Notlar, DTCFD XII ( 1955), s.
27-51.
.................. : Türk Halkının Dirlik ve Düzenlik Kavgası -Celali İsyanları-,
Ankara 1975
.................. : Celali İsyanlarında Büyük Kaçgunluk (1603- 1606) 1, TAD 11/2-3
(1964), s. 1-49.
AKSOY, Ö. Asım: Atasözleri ve Deyimler Sözlüğü, Deyimler 2, Ankara
1984.
63
AKTEPE, Münir : XVIII. Asrın İlk Yarısında İstanbul'un Nüfus
Meselelerine Dair Bazı Vesikalar, İÜEFTD Jx/13 (Eylül
1958), s. 1-30.
.................. : Patrona İsyanı (1730), İstanbul 1958 (İÜEFY)
ALBA YRAK, Sadık : Budin Kanunnamesi ve Osmanlı Toprak Meseleleri,
İstanbul 1973, (1001 Temel Eser)
............,. ..... : Hicri Onüçüncü Asırda İstanbul (1200- 1250), İstanbul 1932
.................. : Onaltıncı Asırda İstanbul Hayatı (1553-1591), İstanbul 1935 (2.
Baskı)
64
.... ., Cevriye : İstanbul Arkeoloji Müzeleri teşhirdeki İslami Sikkeler
Katoloğu, C. 1, İstanbul 1971 :c.
2, İstanbul 1974
AŞIKPAŞAOGLU (D. Ahmet) : Aşıkpaşaoğlu Tarihi (Düz. N. Atsız
Çiftçioğlu), İstanbul 1970
65
.................. : H. 974-975 (m. 1567-1568) Yılına Ait Bir Osmanlı Bütçesi (un
budget Ottoman concernand l'annee financiere 1567-
1568) İÜİFM 19/1-4, Oct. 1957-Juil. 1958, pp. 277-322.
Malikane Divani Sistemi, THİTM (1932-1939) il, s. 119-187;
TTÜA Belgeler 4, s. 151-208 .
.................. : XVI. Yüzyılın İkinci Yansında Türkiye'de Fiyat Hareketleri,
Belleten 136 (1970) s. 557-607 .
................... : 894 (1488-1489) Yılı Cizyesinin Telhisine Ait Muhasebe
Bilançoları, TTKBD l/l (Ocak 1964), s. 1-117
66
.................. : Ill. Selim Devrinde İmdad-ı Sefer İçin Para Basılmak Üzere
Saraydan Verilen Altın ve Gümüş Avani Hakkında.
TVD XIII (1941), s. 203-211
BAYKAL, İsmail Hakkı: Enderun Mektebi Tarihi 1, İstanbul 1953
(İstanbul Fatih Neşr. n. 20)
67
CEVDET, Ahmet Paşa: Tarih-i Cevdet, 1-II Dersaadet 1309 (371+391 s.);
IIl-IV, Ay. Yıl, (377+365 s.); V-VI, Ay. Yıl (370+412 s.);
VII-VIII, Ay. Yıl (367+362 s.); IX-X, Ay. Yıl (320+278 s.);
Xl-XII, Ay. Yıl (275+286 s.)
.................. : Tarih-i Cevdet (Çev. D. Günay, M. Çevik) 12 C. (1972-1976)
CEZAR, Mustafa: Osmanlı Tarihinde Leventler, İstanbul 1965 ..
CEZAR, Yavuz: Osmanlı Maliyesinde Bunalım ve Değişim Dönemi
(XVIII. Yüzyıldan Tanzimat'a Mali Tarih), İstanbul
1986.
Osmanlı Mali Tarihinde Esham Uygulamasının İlk
Dönemlerine İlişki Bazı Önemli ve Örnek Belgeler,
Toplum-Bilim XII (İstanbul 1980), s. 126-143
-~· . Osmanlı Maliyesinde XVII. Yüzyılın İkinci Yarısındaki
···}'···············
"İmdadiye" Uygulamaları, İÜSBFD Yıl 2, Sayı 2 (1984) s.
69-102.
.................. :Zahire Nezareti ve 1795 (1210) Tarihli Nizamnamesi, Toplum-
Bilim VI-VII (1978); s. 111-l 16.
CHRİSTOF, B.N. : Osmanlı İmparatorluğunda Cizye (Baş Vergisi) (Çev.
Şinasi Altındağ) Belleten VIII/32 (1944), s. 599-652
CİN, Halil: Osmanlı Toprak Düzeni ve Bu Düzenin Bozulması, Ankara
1978
.................. : Miri Arazi ve Bu Arazinin Özel Mülkiyete Dönüşümü, Konya
1986
ÇADIRCI, Musa : Tanzimatın İlanı Sıralarında Türkiye'de Yönetim
(1826-1839), Belleten LI (1987), s. 1215-1240
ÇAGAT AY, Neşet: Osmanlı İmparatorluğunda Maden İktisadi yatı
Hakkında Vesikalar TVD l l/lO (1942), s. 275-283.
68
ÇEŞMİZADE M. REŞİD: Çeşmizade Tarihi (Haz. Bekir Küıukuğlu;,
İstanbul 1959
69
Osmanlı İmparatorluğunda Gayri Müslümlerin Ödedikleri
Vergiler ve Bu Vergilerin Sosyal Sonuçları, Belleten
LV/213 (1991), s. 372-391
ERDOST, M.İ.: Osmanlı İmparatorluğunda Mülkiyet İlişkileri, Ankara
1984
EREMY A, Çelebi: XVII. . Asırda İstanbul Tarihi (Çev. Hrand D.
Andreasyan) İstanbu 1952
ERGENÇ, Özer: XVIII. Yüzyılda Osmanlı Sanayii ve Ticaret Hayatına
İlişkin Bazı Belgeler, Belleten Lil/203 (1988), s. 501-533
70
GENÇ; Mehmet: Osmanlı Maliyesinde Malikane Sistemi, TİTS
Metinler{fartışmalar 8-10 Haziran 1973 (Ankara 1975),
s. 231-291
GODELİER- Maurice: Asya Tipi Üretim Tarzı Kavramı ve Marksist
Şemalara Göre Toplumların Evrimi (Türkçesi Attila
Tokatlı), İstanbul 1974
71
HAMMER, Joseph ,· 3üyük Osmanlı Tarihi (Haz. Mümin Çevik-Erol
Kılıç) İsl"nbul 1990
72
.................. : Adaletnameler, TIK Belgeler, 11/3-4 (1965), s. 49-165
.................. ANHEGGER, Robert: Kanunname-i Ber Muceb-i Örf-i Osmani
(il. Mehmet ve il. Bayezid Devirlerine Ait Yasakname ve
Kanunnameler), Ankara 1954 (TTKY)
.................. :Osmanlılarda Raiyet Rüsumu, Belleten XXIII/92 (1959), s. 575-
610
.................. : Tanzimatın Uygulaması ve Sosyal Tepkileri, Belleten
XXVll/l 12 (1964), s. 623-690
.................. : Tanzimat, TAD iV (1940-1941), s. 237-260
.................. : 15. Asır Türkiye İktisadi ve İçtimai Tarihi Kaynakları, İFM XV
(1955), s. 51-75
.................. : "Reisülküttap", İA IX, s. 672-683
İNAN, Huricihan: Osmanlı Tarihi ve Dünya Sistemi Bir Değerlendirme,
Toplum-Bilim XXIII (Güz 1983), s. 9-39
İNCİCYAN, P.G. : XVIII. Asırda İstanbul (Çev. H. Andreasyan), İstanbul
1956
İPEKTEN, H. -ÖZERGİN, M. : Sultan III. Ahmet Devri Tarih
Manzumeleri, İÜEFTD lX/13 (Eylül 1958), s. 133-150 ve
X/14, s. 124-146
İSFENDİY AROÖLU, Fethi: Galatasaray Tarihi, İstanbul 1954
73
.................. : Selim III Devrinde Osmanlı Bahriyesi, TVD 1/3 (1942), s. 203-
211
.................. : Selim III. Hatt-ı Hümayunları "Nizam-ı Cedid" (1789-1807),
Ankara 1988 (TTKY 2. Baskı)
.................. : Tanzimat Devri Vesikaları "Rüşvetin Kaldırılması İçin Yapılan
Teşebbüsler," TVD 1/1 (1941 ), s. 45-65
KOÇİ BEY: Risale-i Koçi Bey (Haz. Zuhuri Danışman), İstanbul 1972
74
KÖPRÜLÜ, Fuat. O: Raşid Tarihinin Kaynaklarından Biri: Silahdarın
Nusretnamesi, Belleten Xl/43 (1947), s. 473-490
KÖYMEN, M. Altay: Alparslan ve Zamanı il, Ankara 1983 (AÜDTCFY
n. 342)
KUNT, İ. Metin: Sancaktan Eyalete, 1550-1650 Arasında Osmanlı
Ümerası ve İl İdaresi, İstanbul 1978
LÜTFİ PAŞA: Asafname (Haz. Ahmet Uğur), Ankara 1982 (1000 Temel
Eser n. 87)
75
MAKRİZİ, Ahmet: Eski ve İsHimi Paralar (Çev. İ. H. Konyalı), İstanbul
1946
................... : Makrizi (Yay. İ. Artuk), Belleten XVII (1953), s. 367-391
MANTRAN, Robert: 17. Yüzyılın İkinci Yansında İstanbul 1 (Çev. M. Ali
Kılıçbay-Enver Özcan), Ankara 1986
:,-,
NEBİOGLU, Osman: Bir İmparatorluğun Çöküşü ve Kapitülasyonlar,
Ankara 1986 (TİBY n. 276)
NECATİGİL, Behçet: Edebiyatımızda İsimler Sözlüğü, Ankara 1970
(Varlık Yayınları)
77
PAKALIN, M. Zeki: Maliye Teşkilatı Tarihi 1 (1442-1930), Ankara 1977
............. ;.... :Osmanlı Tarih Deyimler ve Terimleri Sözlüğü, 1, il, ili, İstanbul
1946-1954
.................. : Tanzimatın Maliye Nazırları il. (?)
PAMUK, Şevket: Osmanlı Ekonomisi ve Dünya Kapitalizmi (1820-1913),
Ankara 1984
.................. : Osmanlı Zenaatlerinin Yıkılması "Pamuklu Tekstil Örneği"
(1820-1913), Toplum-Bilim 23 (1983), s. 75-99
.................. : 100 Soruda Osmanlı-Türkiye İktisat Tarihi (1500- 1914),
İstanbul 1988
PARVUS EFENDİ: Osmanlı İmparatorluğunun Mali Tutsaklığı (Haz.
Muzaffer Sencer), İstanbul 1977
PEÇEYİ, İBRAHİM: Peçevi Tarihi I (Yay. B. Jıtkı Baykal), Ankara 1981;
II Ankara 1982 (1000 Temel Eser)
PELİN, Fazıl: Osmanlı Borçlarının Taksimi, HI. Tarih Kongresi Ankara
15-20 Kasım 1943, Sunulan Tebliğler, Ankara 1948, s.
339-359
PERE, Nuri: Osmanlılarda Madeni Paralar, İstanbul 1968
PİRENNE, Henri: Ortaçağ Avrupa'sının Ekonomik ve Sosyal Tarihi (Çev.
Uygur Kocabaşoğlu), İstanbul 1983
RAŞİD, MEHMET: Tarih-i Raşid, 1 İstanbul H. 1153 (277 ypr.); II, II1
Ay.Yıl (192+113-158 ypr.)
REŞAD, N, A. SUHA, N. ATAÇ-İ.H. DANİŞMEND: Fransızca-Türkçe
Resimli Büyük Dil Kılavuzu, 1-II-III, İstanbul 1948
: Resimli Haritalı Mufassıl Osmanlı Tarihi il, İstanbul 1958
REYHANLI, Tülay: İngHiz Gezginlerine Göre XVI. Yüzyılda İstanbul'da
Hayat (1582-1599), Ankara 1983 (KVTBY n. 554)
RIFAT, Osman: Edirne Sarayı (Yay. Süheyl Ünver), Ankara 1957
RODİNSON, Maxime: İsliimiyet ve Kapitalizm (Çev. Orhan Suda),
İstanbul 1969
SAHİLLİOÔLU, Halil : Derviş Mehmet Paşa'nın Kişiliği ve Ekonomik
Anlayışı (Naima'dan aynen) Toplum ve Bilim il (1977),
s. 171-178
78
.................. : Fatih'in Son Yıllarında Bakır Para, BTTD VI (Mart 1968), s.
72-75
.................. : Kuruluşundan XVII. Asrın Sonlarına Kadar Osmanlı Para
Tarihi Üzerine Bir Deneme, İstanbul 1985
.................. : XVII. Asrın İlk Yarısında İstanbul'da Tedavüldeki Sikkelerin
Raici, TTK Belgeler 1/2 (Temmuz 1964), s. 227-233
XVIII. Yüzyıl Ortalarında Sanayii Bölgelerimiz ve Ticari
İmkanları, BTTDXI (Ağustos 1968), s. 61-66
79.
SEVGEN, Necibe: Nasıl Sömürüldük? Sarraflar, BTTD XIV (Kasım 1968),
s. 65-68; XV (Aralık 1968), s. 59-65; XVI (Ocak 1969), s.
54-56; XVII (Şubat 1969), s. 62-64; XVIII (Mart 1969), s.
76-78; XIX (Nisan 1969), s. 66-67
SEVİM, Ali-YÜCEL, Yaşar: Türkiye Tarihi 1-Il-III-IV, Ankara 1990
(TTKY)
SHAW, J. Stanford
SHA W, EZEL KURAL: Osmanlı İmparatorluğu ve Modern Türkiye 1
(Çev. Mehmet Harmancı), İstanbul 1982; il İstanbul 1983
SİLAHTAR MEHMET AÖA: Nusretname (Sad. İsmet Parmaksızoğlu),
C.I, F.l İstanbul 1962; C.1, F.2, İstanbul 1963; C. 1, F.3,
İstanbul 1964; C.2, F. l, İstanbul 1966; C.2, F.2, İstanbul
1969
SOLAKZADE MEHMET EFENDİ: Solakzade Tarihi, İstanbul H. 1297
(773 s.)
.................. : Solakzade Tarihi II (Haz. Vahit Çabuk), Ankara 1989 (KBY n.
1089)
STRE.CK.M : "Karun", İA VI, s. 364-370
SÜLEYMAN, Sudi: Defter-i Muktesid I, Dersaadet 1307 (2. Baskı 142 s.)
SÜMER, Faruk: Safevi Devletinin Kuruluşu ve Gelişmesinde Anadolu
Türklerinin Rolü, Ankara 1972
.................. : Oğuzlar, Ankara 1972
ŞAKİR, Ziya: Osmanlı İmparatorluğunda Maktül Vezirler, İstanbul 1944
ŞEMDANİZADE Süleyman: Müri't-Tevarih (Yay. Münir Aktepe) 1,
İstanbul 1976 (İÜEFY n. 2799)
ŞENSÖZEN, Vasfi: Osmanlıoğullarının Varlıkları ve II. Abdülhamid'in
Emliiki, Ankara 1982 (TTKY)
SUYLA, R. Şükrü: Tanzimat Devrinde İstikrazlar, Tanzimat 1 (İstanbul
1940), s. 263-288
TABAKOÖLU, Ahmet: Gerileme Dönemine Girerken Osmanlı Maliyesi,
İstanbul 1985
TAÇALAN, Nurdoğan: Ege'de Kurtuluş Savaşı Başlarken, İstanbul 1981
(Hürriyet Yayının. 265)
80
TANERİ, Aydın: Osmanlı İmparatorluğunun Kuruluş Döneminde Vezir-i
Azamlık (1299-1453), Ankara 1974 (AÜDTCFY n.248)
TOGAN, Z. Velidi: Umumi Türk Tarihine Giriş, İstanbul 1970 (2. Baskı)
.................. :Tarihte Usill, İstanbul 1969 (2. Baskı)
.................. : "Ebulgazi Bahadır Han", İA iV, s. 79-83
TUG, Salih: İslam Vergi Hukukunun Ortaya Çıkışı, AÜİFY (1963), s. 85-
89
TUÖİ HÜSEYİN (Yeniçeri Solak): İbretnüma "il. Osman'ın Şehadati
Yakasından Bahseder" (Tan. Mithat Sertoğlu), Belleten
Xl/43 (1947), s. 489-514
TURAN, Şerafettin: "Rüstem Paşa", İA IX, s. 800-802
TUKİN, Cemal: Girit İsyanları, Belleten IX/34 (1945), s. 1163-306
TUNCER, Baran: Ekonomik Gelişme ve Nüfus, Ankara 1976 (HÜY)
TUNCER, Hadiye: Osmanlı İmparatorluğunda Arazi Kanunları (E
Yazmasından Çeviri), Ankara 1963
81
.................. : XVII. Asırda Saruhan'da Eşkiyahk ve Halk Hareketleri,
İstanbul 1944
................... :OT l, Ankara 1972 (3. Baskı); il, 1975 (3,Baskı); IIl/I, 1973 (2.
Baskı); IIl/11, 1982 (3. Baskı); iV/1, 1978 (2. Baskı); iV/il,
1983 (2. Baskı)
Osmanlı Devletinde İlmiye Teşkilatı, Ankara 1984 (TTKY 2.
baskı)
82
.................. : Osmanlılarda İlk Vezirlere Dair Mutalea, Belleten IIl/9 (1939),
s. 99-106
ÜÇOK, Bahriye: İslam Tarihi "Emeviler ve Abbasiler", Ankara 1979
ÜÇOK, Coşkun: Osmanlı Devleti Teşkilatında Tımarlar, AÜHFM 2/1, s.
73-95; 1/4, s. 525-551
.................. :Türk Hukuk Tarihi Dersleri, Ankara 1966
ÜNVER, Süheyl: Türkiye' de Nevruz ve Nevruziye,VD xın, s.221-237
ÜLGENER, Sabri: Darlık Buhranları ve İsliim İktisat Siyaseti, Ankara
1984
ÜREKLİ, Muzaffer: Kırım Hanlığının Kuruluşu ve Osmanlı Himayesinde
Yükselişi (1441-1569), Ankara 1986
ÜSTÜN, Cevat: 1683 Viyana Seferi, Ankara 1941 (TTKY)
VASIF AHMET: Tarih-i Vasıfl-11, İstanbul H. 1219 (328+315 s.)
WİTTEK, Paul: Batı Dillerinde Osmanlı Tarihleri 1 "Osmanlı
İmparatorluğunun Kuruluşu" (Çev. Güzin Yalter),
İstanbul 1971
WALLERSTEİN, İ.
H. Decdeli- R. Kasaba: Osmanlı İmparatorluğunun Dünya Ekonomisi İle
Bütünleşmesi Süreci, (Çev. Ali Salman), Toplum-Bilim
23 (1983), s. 41-54
YAL TKA YA, Şerafettin: Tanzimattan Evvel ve Sonra Medreseler,
Tanzimat 1 (İstanbul l 940) s. 463-467
.................. : Biruni'nin Bir Kitabı, Ülkü (Eylül 1936), VIIl/43, s. 42-46.
YENAL, Oktay: Türkiye'de Kağıt Para, BTTD 32 (Mayıs 1970), s. 26-30
YENİA Y, İ. Hakkı : Yeni Osmanlı Borçları Tarihi, İstanbul 1961 (İÜİFY n.
1074)
YERASİMOS, Stephanos: Az Gelişmişlik Sürecinde Türkiye "Bizans'tan
1971 'e" (Çev. Babür Kuzucu), İstanbul 1980
YÜCEL, Yaşar: Muhteşem Türk Kanuni İle 46 Yıl, Ankara 1987 (TTKY)
XVII-XVIII. Yüzyıllarda Osmanlı İdari Yapısında Taşra
Ümerasının Yerine Dair Düşünceler, Belleten XLI
(1977), s. 495-506
83
Osmanlı İmparatorluğunda Desontralizasyona (adem-i
merkeziyet) Dair Genel Gözlemler, Belleten
XXXVIIl/152 (1974), s. 657-708
YÜCEKÖK, Ahmet: 100 Soruda Türkiye'de Din ve Siyaset, Ankara 1983
YURDAYDIN, Hüseyin G.: Kemalpaşazade'nin "'Tevarih-i Ali Osmanisi"
VD 3 (1956), s. 95-115
ZAMBAUR, EV: "Kırat", İA VI, s. 715 .
.................. :"Kuruş", İA VI, s. 1025-1026
EKLENTİ
MEHMET PAŞA (Nişancı): Tarih-i Nişancı, İstanbul 1279 (2+348 s.) (yay.
A. Vefik Paşa)
AŞIKPAŞAZADE: Tevarih-i Ali Osman, İstanbul, 1332 (317 s.)
AHMET REFİK: Köprülüler, İstanbul 1331(143 s.)
WITTEK, Paul: Osmanlı İmparatorluğu'nun Doğuşu, (Çev. Fatmagül
84
Berktay), Ankara 1985
Türkçe-Rusça Sözlük (48.000 kelime) SSCB İlimler
Akademisi Şarkiyat Enstitüsü, Moskova 1977
İSMAİL GALİB: Takvim-i Meskukat-ı Osmaniye, İstanbul
1307(Xl+503+XXII s.)
ATALAY, Besim: Divan-ı Lügat-İt-Türk Dizini "endeks", Ankara 1948
HASAN FERİD: Nakd ve İ'tibar-i Mali, İstanbul 1330 (Rumi)-! 333
(Arabi), (368 s.)
KARAÇELEBİZADE ABDÜLAZİZ: Ravzat-ül-Ebrar, 1248 (Bulak
basımı) (637)
İSMAİL ASIM KÜÇÜKÇELEBİZADE: Tarih-i Raşid Zeyli, İstanbul 1282
(625 s.)
MUSTAFA NURİ (Defter-i Hakani Nazırı): Netayic-ül Vukuat, 1-2-3 C.
İstanbul 1294 (182+127+134 s.)
85
ASIM, NİYAZİ: Resume du Rapporte Du Directeur De La Monnaie
Nationale, Stamboul 1925
HENRİ GOELZER: Le Latin en Poche Dıctıonnaire, Latin-Français,
Gamier/Paris 1967
OSMAN NURİ: Mecelle-i Umur-u Belediye, C.l, İstanbul 1922 (1338 H.)
(1776 s.)
FERAİZİ'ZADE SEYİD MAHMUT: Gülşen-i Mearif, C. 1, İstanbul 1252
(847 s.)
UZUNÇARŞILI, İ. Hakkı: Osmanlı Devleti Teşkilatına Medhal, İstanbul
1941 (TTKY)
İPŞİRLİ, Mehmet: Mustafa Selaniki And Hıs Hıstory, İÜEFfED IX(l978),
s. 417-472
ERHAT Azra: Mitoloji Sözlüğü, İst. 1978 (2. Basım)
KISALTMALAR
Ay. Aynı
Bkz. Bakın.ız
86
C,c. Cilt
CÜY Cumhuriyet Üniversitesi Yayını
Çev. Çeviren
DİBY Diyanet İşleri Başkanlığı Yayını
DTCFTEY Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Tarih Enstitüsü
Yayını
Düz. Düzenleyen
GKBY Genel Kurmay Başkanlığı Yayını
Haz. Hazırlayan
MY Milliyet Yayını
N,n. Numara
ODTÜY Orta Doğu Teknik Üniversitesi Yayını
OT Osmanlı Tarihi (İ. Hakkı-E. Ziya Karal)'
pp. Sayfa
Sad. Sadeleştiren
87
TAD Tarih Araştırmaları Dergisi
Tan. Tanıtan
Yal. Yalınlaştıran
EK
TB Taş Basma
M. Belin
Türkiye'nin
..
Ekonomik Tarihi
Uzerine Denemeler
Paris, 1865
ÖNSÖZ
91
alıntılanmaktan oluşan bu denemelerim okurlarımın ilgisini
çekebilirse, ancak böylece çalışmanın ürününü gereğinden de çok almış
olacağım.
YIL 1865
M. BELİN
92
. . . .. ..
BiRiNCi BOLUM
OSMANLI PARALARI
93
karşılık olan "dirhem" 1 (altın ve gümüş para) birbiri ardından İslam
toplumuna katılan uluslarca da benimsendiği gibi, bu paralar
varlıklarını Osmanlı dönemine değin de geleneksel bir biçimde
sürdürmüşlerdir.
94
ağırlığında gümüş bir para kullanılmakta idi. Safevi ve Zendler
döneminde, "sad dinar" ve "se sad dinar" (üçyüz dinar) adlarıyla sanal
ya da varolan bir tür gümüş para ufaklıkları benimsenmiş olup, "se
sad dinar" bir "riyal"in(ecu) dörtte ikisine eşdeğerdi.
Parayı tanımladığı anlamında ise "dirhem" adı, türlü Asya
beylerinin 1 ve Buhara Çağatay kaanlarının bakır paralarında
okunmaktadır.2 "DİREM", Ali Şiir döneminde İran'da genellikle
madensel paraları simgelerdi. 3
Mısır'ınekonomik oluntusuyla uğraşmak çalışmamızın ilgi alanı
dışındaise de, tümleyici bilgiler sunmak yönünden kimi açıklamaları
uygun gördük. Macrizi'ye göre,4 Selahattin eşit oranda gümüş ve bakır
"Hamına! nefis raht (at takımı) ile ger (eyer) ursa kadem (ayak)
Yok nef anga (ona) gayr-ı müzd (parasız) bir iki DİREM" (0.C) Bkz.
A. Sırrı Levend, a.g.y. s. 267, dize 6.
4 Silvester de Sacy, Traite des Monnaies, akt. S. Bernard, s. 292. Al-
95
içeren yeni "dirhem"ler bastırıp kullanarak, ağırlık ve anlığı yüksek
olan siyah "dirhem"leri dolanımdan kaldırdığı gibi, Melik Kamil'del
"varak" (ouarag)2 adı ile dolanıma sürülen tüm "dirhem"leri ortadan
kaldırarak, yerlerine ağırlık ve arılık olarak eskilerine çok yakın olan
başka "dirhem"leri bastırmıştır. Bununla birlikte, Mısır'da 1404
yılgününden başlayarak gelişen yıkıcı olaylar3, bu ülkede "dinar" ve
98
deyişle, altın ve gümüş olmak üzere iki ulamda sınırlandırdılar.
Ayrım 1.
GELENEKSEL (ulusal) YÖNTEM
101
eşdeğerdi. 1 Olayyazarlar akçanın aynı anda bileşiklerinin de
y.a.g.y. C.2, s. 290, 549. "kızıl kırpık akça" (0.C) Bkz. Naima, C. 2, s.
290 (TB)
2 Raşid, C. 2, s. 28; Cevdet, C. 2, s. 159.
3 Vasıf, C. 2, s. 143.
4 Naima, C. 2, s. 480-512; Raşid, C. 1, s. 269. Tchil (çil); parlak, beyaz
demektir. (0.C) Bkz. H. Kazım Kadri, Büyük Türk Lugatı, İst. 1928,
c. 1, s. 478.
5 Cevdet, C. 3, s. 295." ... "çürük"i sağ yerine sarf etmekle ... " (0.C) Bkz.
Sami, 54/A.
6 Cevdet, C. 4, s. 372
7 Vasıf, C. 2, s. 143. Arapça da "telat ekias fadda" (trois bourses
argent-üç kese gümüş) deyimiyle benzerlik göstermektedir. (İbn-i
Zeynel) "dörtyüz kese akça" (0.C) Bkz. Vasıf, C. 2, s. 143.
8 Raşid, C. !, s. 146, 149, 170" ""halis nihasdan sekizyüz menkır"
(0.C) Bkz. Raşid.
9 Mongolisch-Deutsch-Russiches Wörterbuch, Yon Schmidt,
Petersbourg 1835, S. 221 d'Ohsson, Hist. des Mongols, C. 2, s. 335 te:
"Mangou" gümüş (argent) anlamına gelir" diyor.
104
adlarının, dönemin geregıne göre bağlı oldukları değişikliklerden
yeni bir örnek sunar. Öteki paralar gibi mangır da belirli bir dönemde
"kızıl" ve "ak" (rouge et blanc) olarak ikiye ayrılmıştı.
"Nasihatname"nin yazarı, bakır paraya "kıpkızıl mangır" diyor.1
Osmanlı devletinin kuruluşundan bu yana basılan bakır paralarda
sultan adı bulunmuyordu. Para uzmanları bakır paralara sultan adının
ilk kez yazılması olgusunu /. Osman'a dayandırıyorlarsa da, bakır
paralar üzerinde rastlanan ilk ad, Orhan Oğlu Mıırat'ın adıdır.2
Karş. Yıl, 1640. Bakır acun yaratıldığından bu yana tek bir ulusca
bile para olarak algılanmamıştır. Bakırlar ancak, 1428 yılından bu
yana Mısır'da gelişen bir çok sıkıntılı ve bunalımlı olaylardan sonra
para adını almıştır. Salt bir gümüş para ya da gümüşün ufaklığı ile
alınamayacak denli, ederleri düşük olan kimi nesnelerle değiştirilmek
üzere altın ve gümüşten başka şeylerin kullanıldığı da bilinen bir
olgudur, ancak, bunlara kesinlikle para adı verilmemiş, bunlar altın
ve gümüşün yerini tutmamışlardır. Ederleri çok düşük, sıradan şeyleri
alabilmek için ötedenberi kullanılan dolaşım araçları çok çeşitlidir.
Eski ve yeni dönemlerde Mısır, Şam, İran, Arap Irak'ı ve Rum
devletleri sultanları tüm görkem ve büyüklüklerine, tüm
varsıllıklarına karşın sıradan şeyleri değiştirmek üzere bakır para
kullanır, bakırdan "füls" denilen ufak paralar keserlerdi. Kafasında
azıcık bilgi ve anlak taşıyanlar çok iyi görürler ki, bu bakırın sürümü
yüzünden ülke yıkıma uğramış ve Mısır'lıların yiyecek ve içeceği
ellerinden kaçmıştır. Bakıra para demek, gerçeklere ters bakmak
demektir. Gümüş, acunda sürekli yasal ve geçerli bir paradır, bakır
ise "şey" bile denilmesi doğru olmayan bir "şey"dir. (0 denli
değersizdir.) (0.C) Bkz. Makrizi, s. 62.
2 M. Cayol, Para Dermesi. Elde bulunan ilk Osmanlı bakır parası 1.
Murat dönemine ilişkin olup, bu paralardan birisi "Ramazan 790"
(Eylül 1388) yılgününü taşımaktadır. Bakırdan kesilen paralara
Farsça'da "mangır" karşılığı "pişiz" ve Arapçada da "füls" (çoğulu
fülus) denilmektedir. Türkçede bunun ayrıca "mangur", "markur" ve
"mankır" gibi söyleniş biçimleri de vardır. Mangıra, "sikke-i
nuhfisiye" (bakır para) denildiği gibi, kızıllığından dolayı "kızıl
mangır" adı da verilmiştir. Elde bulunan ilk Osmanlı bakır parası 1.
Murat dönemine ilişkin olup, bunlardan birisinin yılgünü olan
105
Mangırın surum değeri, alaşımının doğasından kaynaklanan
nedenlerden dolayı çok değişkenlik göstennektedir. Leunclavius'un l
aktardığına göre, Spandugino döneminde 8 mangır, bir akçaya ve 4 akça
da bir dirheme eşdeğermiş. Vigenere döneminde2 bir akça, 16 mangır
ve Marsigli3 döneminde de 4 mangır, ve 3 akça da bir para değerinde
imiş.
106
hükümet, önceleri de buna koşut durumlarda uygulanan çözüm yoluna
başvurarak, 1688 yıl gününde bakır para bastırmış ve dolanıma
sürmüştü. Bir okka (1282 gr.) arı bakırdan, 800 mangır kesilmişti ki,
buna göre iki mangır bir akça değerinde idi. 1 Mangır bunu izleyen
yıllar bir akça sınırına dayanmış, 1690 yılgününde de aynı değerini
korumuştu. 2 Olayyazarların mangıra ilişkin verileri bu bilgilerle
sınırlı kalmaktadır. Doğu bilimci M. Danı, Orta Asya paraları
içerisinde "manguyr"den ve birlikteliğinde sekizde birine eşdeğer olan
"puclıta" adında bir ufaklığından sözediyor. (puchta, quarum octo
conficiunt manguri)3 Sekizde birlik bu bağıntının, beş paranın kuruşa
107
olan oranını ve mangırı akçaya olan bağıntısını ansıtmakta olduğu
çarpıcı bir biçimde gözlemlenmektedir.
109
"sikke-i flori"ı ve "sikke-i efrenciye-i flori" 2 diye adlandırılan altın,
1. Selim'in İran'daki ilaçımlanndan sonra "şahi"3 ve Mısır
Memlükleri soyunun düşüşü üzerine de "aşrafi" ya da "eşrefi"
sözcükleriyle adlandırılmıştır. Başka ülkelerde olduğu gibi, Mısır
Memlüklülerinde de altınlara bir tür soydan gelme adlar verilmesi
geleneği vardı. Örneğin; Selim'in orduları önünde yenik düşmüş olan
ve başa geçtiğinde Melik-ül-Aşraf sanını alan yiğit sultan da
(Tumambay) bastırmış olduğu Mısır altınlarına, Corolus, Edouars,
Gulliames, Louis'ler ve günümüz Napolyonlar altınlarında olduğu
sungu olarak "şerifi" denilen 2.000 altın ile birlikte "nadiri" denilen
3.000 gümüş para (ecus d'argent) almıştı. "Cedit şerif'; Mısır'da
basılan "eşrefi"lerin aralık ve ağırlık düşüklüğünü gidermek ve bu
bağlamda İstanbul ve Mısır basımı "eşrefi"lerin aralarındaki ayrımı
kaldırmak amacıyla basılan yeni altınlara verilen addır. (0.C) Bkz.
R. Kocaer, s. 13
"Zer" (altın), "sim"in (gümüş) karşıtı olup, İran ülkesinde tüm altın
para türünü belirtirdi. (Chardin, C. 4, s. 279)
2 "Mahboub"; tam anlamıyla güzel, sevimli (beau, joli) Bkz. Tychen,
introduction in rem nummariam, s. 221; S. Bemard, s. 281; Marcel,
Tableau gen. s. 22 "Mahboub; güzel, iyi, sevimli demektir." (0.C)
Bkz. H. Kadri, C. 2, s. 493
3 S. Bernard, s. 338, 343. (M. Cayol'un paralarla ilgili çalışmalarından
yararlanılmıştır.)
4 Raşid, C. 2, s. 142
5 Naima, C. 2, s. 413; Raşid, C. 1, s. 25, 102, 273 ve C. 2, s. 58. "Hasene"
Arapçada, Türkçedeki "sağ"ın karşılığı olarak kullanılmıştır.
112
(bonne monnaie) sözcükleriyle adlandırılmış ve anlığı bozulmuş
olanlara da bunlara karşıt olarak "çürük" ve "züyuf" denilmiştir ki,
aynı durum 1715 yılgününde tipin değiştirilmesiyle birlikte yeni
altın paraların basılmasını da gerektirmiştir. "Tuğralı" ve "zincirli"
altın (au toughra et a cordon) denilen bu yeni altın paralar,
olayyazarlara göre, ağırlık ve arılık olarak Venedik altınından üstün
ve bunların 100 parçası, 110 dirhem ağırlığında imiş. Bu durumda teki
bir dirhem, bir kırat, iki buğday ve buğdayın yüzde kırkı ağırlığında
demektir. Bu altınların kendine özgü ayırdedici niteliği olarak iki
yüzünde imler şöyle ki, bir yüzünde "tuğra" öteki yüzünde ise
basıldığı yer ve yılgün bulunmaktadır.! Bu altınlara beylik olarak
"sikke-i cedit zer İstanbul"2 ya da yalın bir biçimde "cedit İstanbul
alt1111" (nouvel ecu d'or de Constantinople) adı verilmişti. Örnek
olarak alınmış olan zincirli altın, Venedik tipini anıştıracak biçimde
ve olası ki, Mısır'a girişinden sonra değişime uğrayarak bu ülkede
Arap dili karşılığı "funduk" ve "funduki" deyimleriyle
adlandırılmıştır. Giderek İstanbul'daki, özellikle 1716 altınları ve
S. Bernard, s. 338
2 Raşid,
C.2, s. 142; Sami, s. 70. l. Mahmut döneminde basılan "cedit
İstanbul altını"19 mm. çapında ve 3,458 gr. ağırlığında idi. (0.C)
Bkz. R. Kocaer, s. 125
113
daha sonra basılan aynı tip altınlar için de aynı deyimler
kullanılmıştır. 1
1732-1733 yılgününde Sadrazam Ali Paşa, eskilerinden daha küçük
çapta ve bir dirhemin dörtte üçü ağırlığında "tuğra"lı altınlar
bastırmıştı. Bununla birlikte, eski arılıklarındaki bu altınlar beylik
olarak yine eskisi gibi "zer-i nıahbub" 2 adını taşıdıkları gibi "cedit zer
mahbub" (nouveau zer mahboub)\ "zer nıeskıık"4 (or monnaye); ve
"İstanbul nıahbub alt1111" (mahboub de Constantinople)5
deyimleriyle de adlandırılmışlardır. Sami, bu arı altınları "dinar"6;
"zer-i nıahbub-i halis ül ayar", ya da yalın bir biçimde "zer halis ül
ayar" ( or de titre pur) 7; Vasıf da ay gibi parlak olduklarından "zer-i
kamer tab" (or resplendissant comme la lune)8 diye adlandırıyorlar.
Bu altınlar il. Mahmut döneminde önemli bir değer düşürümüne
uğrayarak yineden "İstanbul altım" adını almıştı.9
Yüzlük altın 1O adıyla basılan yüz kuruşluk, Türk lirasından
ileride sözedilecektir. Bu ayrıma son vermeden önce şunu da
Ayrım2.
YABANCI YA DA TECİMSEL YÖNTEM
dörtte bir denli daha değerli olan ''gros parisis" katıldı. Almanya'da
"groschen" olarak bilinen "gros tournois" 1276'dan başlayarak
Moselle koyağında görüldü. 13. yüzyılın sonundan az önce Köln'e
ulaştı ve oradan Kuzey Felemenk'e olduğu gibi, Ren'in ötesinde tüm
Alman topraklarına yayıldı. (0.C) Bkz. Pirenne, s. 94, 95
Manuel de Numismatique, s. 92, 233, 281. Bu para, aynı dönemde
"şövalye" yazımının, "Gotik" sanatının ve inceliğin, Fransa'dan
.yayılması gibi en kısa sürede tüm Avrupa'ya yayıldı. Bu yayılmada,
bu paraya uluslararası bir para konumunu edindiren "Champagne
panayır"ları kuşkusuz önemli bir etken oldu. Bu paralar Flander'de,
Brabant'ta, Liege'de ve Lorraine'de basıldılar. Bu "gros"ların ortaya
çıkışıyla para oluntusunda yeni bir evre başladı. Bu, parayı tecimin
isterlerine uydurma girişimiydi ve kısa sürede altın paralara
dönülmüş olması, artan gereksinimleri açısından tecime yeterli bir
değişim aracı sağlama zorululuğunun bir başka delili idi. (0.C) Bkz.
Pirenne, s. 95
2 Kimi İtalyan deyeleklerinde, özellikle Kuzey İtalya'da "s", "ş" (eh)
gibi söylenir. "questo-quechto" ve "carissimo-carichehimo" gibi.
3 ''Yırş" kuruşun çoğuludur. Parabasımevi Beylik Eder Tanıtmalığı.
117
paraların Türkiye'de kesinlikle gümrük vergisine bağlı tutulmayacağı
açık bir biçimde öngörülerek, yabancı paraların alım-satımı güven
altına alınmıştı. 3. tanımlık şöyle diyor; "Osmanlı devlet kasası
görevlileri (caissiers du tresor) ve para basımevi yöneticileri (zarb
emini) Fransız tecimenlerinin ve tecimsel kuruluşlarının Fransa'dan
getirdikleri kuruşları (gros) akçaya dönüştürmek (couper) l için
kesinlikle baskıda bulunmayacaklar ve önceleri de olduğu gibi bu
paralar gümrük vergisine bağlı tutulmayacaktır."2 54. tanımlık:
"Fransız tecimenleri ya da Fransız bayrağı koruması altında olanların
(sous banniere) Osmanlı ülkelerine getirdikleri ya da Osmanlı
ülkelerinden götürdükleri altın ve gümüş paralardan ne vergi, ne de
gümrük alınacak ve Fransızlar ellerindeki paraları, Osmanlı paraları
ile değiştirmeye zorlanmayacaklardır." Önceleri de değinildiği gibi,
kuruş yöntemi de "beyaz" ve "kızıl"a (ecus d'argent et d'or)
ayrılmıştı. Ancak, kuruş sözcüğü yalın olarak kullanıldığında
genellikle gümüş parayı belirtirdi.
GÜMÜŞ PARA: BİRİM: KURUŞ (le grosus):
Doğuda ilkin Türkiye'de yeğ tutulan ve yasal bir nitelik alan aslanlı
118
paranın, Hollanda 1 ya da Felemenk kentlerinden yayıldığı
anlaşılmaktadır. Bu paraya "esedi" ya da "esedi kuruş"2
(Loewenriksdaler) Türkçe karşılığı olarak da "arslani kuruş" adı
verilmiştir. /. Bayezid'in buyruğunda da öngörüldüğü gibi uzun bir
süre kimi yörelerde kuruş sözcüğü ile belirtilen ve kullanılan gümüş
paranın adı salt "ekü"ye özgü kalmıştı. Ancak, Osmanlılar Doğu
Avrupa'daki yayılmaları ve ilaçımları sırasında "Alman-Slav"
·:grossus"unu tanımış ve bu parayı kuruş sözcüğü ile
adlandırmışlardır. Bununla birlikte, çapının küçülmesiyle, Osmanlı
parasının anlığının değilse bile gerçek değerinin bozulması (ki, bu
oluntu Osmanlı devletinin kuruluşu ile aşağı yukarı eş sürelidir)
üzerine iç ve dış tecimsel etkinliklerin sağlıklı bir biçimde.
yürütülebilmesi için değiş-tokuş değerini saptamaya temel olacak
yabancı bir paranın araştırılmasını doğal olarak zorunlu kılmıştı.
"Esedi"nin3 (ecu au lion) bu işlevi yerine getirdiği sanılmaktadır.
Giderek gelişen olaylar temel birimi değiştirmiş ve Almanya
"ekü"sünün Osmanlı para4 tipi ve örneğini oluşturmasını
gerektirmişti. "Esedi" 8,5 dirhem5 olarak basılmıştı. Almanya kuruşu
ise, 9 dirhemdi.6 Naima, kuruşun 1637 yılgününde de aynı arılık ve
ağırlıkta olduğunu aktarıyor.7 Bununla birlikte, "esedi" ya da
1 Marsigli, s. 45
2 Naima, C.2, s. 549; Raşid, C.l, s. 91; Raşid'in C.l s. 228'de sözünü
ettiği "eski kuruş" kuşkusuz ki bu "esedi"dir. Bkz. Ravzat-ül-Ebrar,
C.2, s. 35; Çelebizade, s. 78
3 L'Annuaire du Bureau des Longitades, 1842, s. 88'de Belçika'nın
"aslanlı gümüş parası"ndan (Lion d'argent Belgique) söz
edilmektedir.
4 Osmanlı Yıllıkları, s.116 (Annales Sultane Ottoman)
5 Çelebizade, s. 78 "Sekiz buçuk dirhem gelen atik esedi kuruş" (0.C)
Bkz. Çelebizade, s. 78/.....
6 y.a.g.y. s. 78
7 Naima, C. 1, s.379. "Her kuruş ki dokuz dirhemi şeri halistir." (chaque
ghourouch est au titre de 9 drames legales d'argent pur)
Nasihatname 'ye göre; (M. Behrnauer'in notu) "kuruş, 1640
yılgününde 9,5 dirhemdi." Bir kuruş, dokuz buçuk dirhemdir, bu
119
"arslani" belirli bir süre yerine getirdiği "birim" işlevinden bir süre
sonra soyutlanmışsa da, kullanım alanında adını saymaca
(nominelemet) bir biçimde sürdürmüştür. 1 Şöyle ki, 1847 yılında
Kahire'de açık artırma ile yapılan satışlarda "arslani kuruş" deyiminin
kullanıldığını yazar kendi gözlemlerine dayanarak aktarmaktadır.
124
vergi vermesi onanmıştı ki, altı kızıl kuruş, bir "esedi" 1 kuruşa
eşdeğerdi. Bununla birlikte, Venedik "düka"sı özellikle "flouri"2;
"Venedik altını",3 frengi altını"4, "sikke-i efrenciy~,,5, "sikke-i
efrenciye-i flori"6 ve son olarak da "yaldız altım" terimleriyle
adlandırılmıştı. 7 -
125
Macar ya da Almanya "düka"sına "Macar altını" ve aynı anlamda
"Macar flori"si 1 de denilmiştir.2 "Macar flori"si deyimi, Venedik
"düka"sından3 daha düşük olan Macar ya da Avusturya "düka"sına da
örnekseme yoluyla yaygınlaştırılmıştı. Sultan Süleyman döneminde
Macar altını 504, Venedik altını da 60 akça değerinde idi. Demek
130
basılan paraya da "çil para" 1 adı verilmişti. Bu açıklamalardan
çıkarılan sonuca göre, olayyazarlarca paranın varlığının ortaya çıktığı
(constatee) yılgün aşağı yukarı 1655-1660 olarak gözükmektedir.
Bundan önce değilse bile, 1680'li yıllarda gümüş paranın ufaklığı
olarak akçanın yerini alan "para", önceleri devlet eliyle "esedi"ye
oranlanmaktayken, sonralan Osmanlı kuruşuna olan bağıntısı
onanarak, üçle bölümlenen ve 120 akçadan oluşan, anlığı tam 40
para=bir Osmanlı kuruşu olarak alınmıştır.
Marsden,2 kendi gümüş paralar dermesinde (collection) 1603
yılına değin uzanan dolanım araçlarının genellikle "para" denilen ufak
oylumdaki paralardan oluştuğunu ancak, bu dönemde para yöntemine
daha uygun bir ufaklığın eskisinin yerine geçtiğini ve ikincil
ufaklıkları ile birlikte daha büyük oylumda gümüş paraların
basıldığını aktarıyor. Aynı yazar bu açıklamasını doğrulayarak bu
paraları şöyle ayrımlıyor; "beşlik", "onluk"3 ya da "dörtte
birlik"(rub'iyye), "onbeşlik", "yirmilik", "otuzluk" ya da "zolota",
"altmışlık"4 ve "yüzlük" paralar. (5, 10, 20, 30 ve IOO'lük paralar)5
anda onun kuruşa olan değişim değeri eşitliği (parite) 1/40 olmuştur.
Paranın kuruşa göre değerini 1/40, bir başka deyişle 3 akça olarak
saptanması onun akçanın 15 ve 16. yüzyıllardaki ana değerinde
tutulduğunu ve aynı anda akçanın yürürlükte olan işlemlerdeki
işlevini kuruşla birlikte üstlendiğini göstermektedir. (0.C) Bkz.
Mantran, s. 237. Para 3 akça ise sağ, 4 akça ise çürük. (0.C) Bkz. A.
Tabakoğlu, Gerileme Dönemine Girerken Osmanlı Maliyesi, İst.
1965, s. 285.
Raşid, C. 3, s. 66. ".. iki tarafa çil paralar.." (0.C) Bkz. Raşid, C.3, s.
66/A
2 Marsden, s.396
3 Karş.Akça ayrımı ve ayrıca 1618 yılı olaylan
4 Tychsen, s. 22'de; Bu paranın (altmışlığın) "esedi"ye (loewen-thaler)
eşdeğer olduğunu gösteıiyor.
5 Marsden, s. 405, 411 (lif. Ahnıet'ten sonra) ve s. 426. Bu paraların
adlarıMarsigli'de (s. 45) "beşlik", "onluk" ve zolota olarak ancak
paranın değil de akçanın bileşikleri imiş gibi gösteriliyor. Aynı
131
"Onbeşlik" ve "otuzluk"ların dışındakiler kuruşun ufaklıkları olarak
yakın dönemlere değin kullanılmışlardır. Paranın bileşikleri
(katları) arasında yabancı kaynaklı "zolota" 1 belirli bir süre oldukça
önemli bir yer edinmiştir ki, hükümet de, aynı tür paralar bastırmış ve
bu da "zolota kuruş" adını almıştır. 2 Raşid diyor ki, "ancak yabancı
zolotalar ile Osmanlı zolotalan arasında dört para baş (agio) ayrılığı
olduğundan bu para 1696-1697 yılgününde sürümden kaldırılmış,
"cedid zolota" adı verilen yeni ve "tuğra"lı3 paralar onun yerini
almıştır. "Yazarımız burada yeni paranın ağırlığından söz etmiyorsa
da, sonraları 60/ 100 gümüş içerdiğini bildiriyor. 4 Bir süre sonra
( 1718-1719) aynı arılıkta5 yeni bir zolota dolanıma çıkarılmış ve
onun sürüm değeri de 90 akça olarak saptanmıştır. Yürürlükteki para
eder tanıtmalığına göre, bu 120 akça olarak alınan yeni kuruşun dörtte
üçüne bir başka deyişle 30 paraya eşdeğerdi. Aynı eder tanıtmalığı
zolotanın ağırlığını 8 dirhem, bir "danek" olarak gösteriyor.
132
basılmıştır ki, olayyazarlar bundan yalnız bir kez söz ediyorlar.
Raşid 1 1683 yılı olaylarını aktarırken "Avusturya ve Styrie
yörelerine yapılan akınlardan ele geçirilen doyumluklar o denli çok
idi ki" diyerek, ordu konaklama yerinde bir koyunun bir "sümün"e, bir
okka (1283 gr.) etin de 3 paraya satıldığından söz ediyor. Tavernier
"riyal"in "sünıün"e2 (temin) ayrıldığını ve bunun da Fransa'nın 5 sous
(su) değerindeki parasına benzediğini ve Türklerin de "sümün"ü
"riyal"in3 sekizde birine eşdeğer olarak aldıklarını bildiriyor.
Kuruşun bu ufaklığı Cezayir'de "temin hucu" adı altında ortaya
çıkmıştır.4 "Sümün" beş paraya kcırşıhk olmak üzere kuruşun yeni bir
ufaklığını simgeliyordu. "Beşlik para"nın önceleri bu adla
adlandırıldığı sanılmakta ancak, bu sözcüğün varlığını uzun süre
koruyamadığı da bilinmektedir. Bununla birlikte sekizde birlik bu
ikinci ufaklık, bakır beş paralık olarak yakın dönemlere değin
kullanılmıştır ki, ileride değinileceği gibi bu beşliğe Mısır'da
"hamse-fidda" adı verilmişti.
Raşid, C. 1, s. t04: " ... ve koyun bir sümüne ve sığır otuz akçaya
fürfıht..."(0.C) Bkz. Raşid, C.I, s. 104/B.
2 Tomin; İspanyolcadaki 50 "castillans"lık arı altının sekizde biri
ağırlığına verilen addır. (Poids et Mesures, s. 319)
3 Tavernier, s. 45; Chardin, C. 1, s. 11 'de bu paraya "timmins" adını
veriyor. Marsigli ekliyor; Fransızlar "timin" denilen paradan bol
sayıda aldılarsa da ancak bu paralar düzmece olduğundan kısa bir
süre de dolanımdan kaldırıldı. Hammer'e göre (C. 11, s.366),
sümünler, 8 "aspre" (akça) değerinde olan paralardı.
4 Marcel, Tableau General des Monnaies Ayanı Cours en Algerie, s. 8,
12 ve 13
5 Burhan-ı Kaat'ı diyor ki, "pul arapçadaki fülusun aynıdır." "Arabide
fülüs dinür ve kıntara (bir sığır derisi altuna <lirler C. 2, s. 309)
133
olarak alınmışsa, kökeni Moğolcadan gelen "pul "un da akçanın
ufaklığı olarak 1 "mangır"ın yerine geçtiği görülmekte ve önceki
paralar adlarının taşıdığı aynı koşulları taşımaktadır. l'Histoirc
Genealogique des Tatars adlı yapıtın yazan "pul" sözcüğünü altının eş
anlamlısı olarak kullanıyor. 2 Moğol dilindeki bileşik sözcüklerden
bir çoğunun içerdiği anlama göre, kimi dönemde ve belli yörelerde
"pul"un altın (or) anlamında kullanıldığı da anlaşılmaktadır. Pulun
aynı yörelerde daha sonralan genel olarak paraları, özellikle de bakır
parayı simgelediği görülmektedir. 3 Fraehnii'nin tanımladığına göre,
bakırdan yapılmış olan paraların üzerinde "Bulgar pulıı"4 (poul de
Boulghar), "yengi pııl" (nouveau poul)5 ve bileşikleri üzerinde de,
"onaltı pııl dangi" ya da "onaltı dang" (tinga de seize pouls ou tinga de
seize) sözcükleri okunmakta ve birincisinde 1321 yılgünü,
ötekilerinde de basıldıkları yere ilişkin olarak "saray" sözcüğü
bulunmakta imiş. 6 Mir Ali Şir yapıtlarından birisinde "te ng e"
sözcüğünü puldan önce anmakta ve böylece pula tengenin bir ufaklığı
konumunu vermektedir.7 Ebulgazi'de babasının gönenç ve parasal
136
"altı dinar kapiği" 1 değerinde olduğunu aktarıyor. Timurlular
döneminde Semerkant, Buhara, Şahruhiye, Termet v.b.g: yörelerde
"1angui", "nim dangui"2 (tingue, demi-tingue), "dangui ordou" (tingue
frappe dans la residence souveraine) adları ile bakır paralar basılmıştı.
Ali Şir'in3 Mevlana Kabuli'ye söylediği şu sözde kullandığı "nim",
kuşkusuz "yarım tenk"tir. "Bu gece göçecek olsam, kefenim için bir
nimim bile yoktur." (Je n'ai pas un nim, c'est-a-dire un demi-tingue (un
sou vaillant) pour me faire ensevelir cette nuit, quand je vais quitter
ce monde)
Ebu/gazi, 1602-1622 yılları arasında egemenlik sürmüş olan
babası Arap Mehmet Han döneminde Tataristan'da bir miskal ve
yarım miskal4 ağırlığında gümüş "tingue"lerden bol sayıda
çıkarıldığını aktarıyor. Adı geçen yapıtın Fransız çevirmeni,
"tenge"nin, "ekü"nün l/4'üne eşdeğer olduğunu ekliyor. Mouraview,
ise "Voyage en Turcomanie" adlı yapıtında: "Tenge ufak bir gümüş
paradır ki, ikisi bir frank 40 santime eşdeğerdir." diyor.
"meblağı sad hezar tenkçe yek miskaliki her tenkçe ezan deran o an
beçeç dinar kapiği cari bud." (Kandemir bir tengenin bin miskal
ağırlığında ve altı dinar kapi,ği değerinde olduğunu aktarıyor. O.C)
2 Recensio, S. 430-435.
3 Belin, Notice sur ce Litterateur, s. 226. Kabuli örtülü adıyla şiirler
yazan Nevai'nin dayısı Mir Sait 1461 yılında ölmüştür. (0.C) Bkz.
Ali Şir Nevai, Muhakemat-ül Lügateyn (çev.İ. R. Işıtman), Ank.
1941, s. 274.
4 Hist. des Tatars, s. 153. Bu ağırlık yukarıda Kondemir'in gösterdiği
ağırlığa uymaktadır.
5 "Tinge" ile pul arasındaki bölüm ilişkisine yukarıda değinilmişti. Bu
137
Ayrım 3.
AGIRLIK ÖLÇÜLERİ; ALTIN ve GÜMÜŞÜN
TÜRLERİ ve DEGERLERİ; ARILIK; AGIRLIK;
OLAYYAZARLARA n BEYLİK EDER
TANITMALIKLARINA GÖRE PARALARIN
ÖZÜNLÜ (intrinseque) ve SAYMACA
(nominale) DEGERLERİ
Kırat 4 buğdaydır;
Bir buğday 8 parçaya ve böylece "kırat"ta 32 ye bölünürdü.!
Altın tozu, inci, gülyağı (l'essence de rose) altın ve gümüş vazo ve
takımlar gibi değerli şeylerin ağırlık ölçüsü "miskal"2 olup, (poids
387) Aynı yazar, s. 75'te şöyle diyor. "Dirhem 6 "daneg"e bölünür ki,
bu ağırlık Abdülmelik İhn-i Mermn eliyle düzenlenmiştir. Aslında
bu ağırlık Mısır'da kullanılmıyorsa da dirhem, dilimlerine ayrıca bir
ad verilmeksizin üçe ve altıya bölünürdü." Abdülmelik'ten önce halk
vergilerini iki türlü, şöyle ki, bir dilimini büyük para, bir dilimini de
küçük para ile verirdi. Abdülmelik halkının da onayını alarak bir
"ı·a~fiye dirhem"i ve ayrıca bir de "kiiçiik dirhem" olarak bunları
ayrı ayrı tarttı. "Vakfiye" sekiz "denk", küçük dirhem ise dört "denk"
140
paraların dirhemini 13.5 akçadan aldı.
"Ayar" kıratı
4 "Grains": "dirhem"in ikincil ufaklığıdır. Türkçe'de buğday ya da çekirdek denir. "İki dirhem bir çekirdek" (Bir
altın lira iki dirhem bir çekirdek ağırlığmda idi (O.C.) Bkz. Ö. A. Aksoy, Atasözleri ve Deyimler Sözlüğü,
Deyimler 2. Ank. 1984, s. 738.
AL TIN PARALAR
SULTAN MAHMUT 1.
8
1730 "Yazılı altını" 100 parçası, 1 1 51 19 47 30
23 26 993 50 32
108 dirhem "
"Atik fındık altını" "İstanbul cedid 23 1173.
8 970 50 1 1 8 Yıl gününe
·ılımı" l400akça 50 5 46 20
lcıeğin
basılanlara
"has" denilir;
bu yılgünden
sonra arılığı
kıüşmüştür
SULTAN MUSTAFA IIL 21 24 906 75 " 13
1758 Sultan Mustafa altını 8 " 36 " 43 20 Öncekinin
aynı
ağırlığında
olup arılığı
kıüşüktür
ALTIN PARALAR
~~ ~
rJ',,,
Q d
1820 "Mahmudiye has" denildiği gibi " 68 3 45 35 Yeni bir tip; ne "zer-i
23 26 956 25 1 7 7
"yirmi beşlik'' de denilir mahbub" ne de fındık.
Egemenliğinin 9.
yılından 13. yılına
değin basılmıştır.
Ağırlığı 1,5 dirhem ya
da "miskal"
" 28 20 38 17 "İstanbul altını"nın
19 6 800 " " il 28
1821 "Cedid rumi altını" (yarım aynı ağırlık ve
mahmudiye) sert ağırlığında.
Egemenliğinin 14.
"Aıik adli altını" (has da denilir) 28 " 19 26 39 37 yılından 15,5 yılına
. 19 29 830 " " 7
yunıu~:ık fteğin basılmıştır.
AL TIN PARALAR
DEGERİ 1 EDERİ
....
::§"'
E
~
E
.ecs ~ ::;;; e {l ""
....:::ı ...."'
~
-~ ~
,,,,,.
~
~ :g cs ~
<'I
:::ı
~
"'
ı:ı..
::>::..: ı:ı..
"'
Tip: Alman "talarisi" 833 8 11 22 1 23
16401 Aynı 9 8
Para
Basımcvince Olayyazarlarca göre dirheminin
DEGERİ EDERİ
I" ~ 8
;::; E :§
-E
i:S
" :;ı .e
i:S e "
'O ""
2 e ~
·-
~ 5 8
"'::ı"" ~
::E ~ :2 "' ~" "'
o... :;.:::.:: o...
"'
SULTAN ABDÜLHAMİT!. " " " " " " 80Akça 64/80 " " " "
l788 Ceclid ikilik "
"Atik tek kuruş" " 465 " 4 " " 40 Para " 5 32 1 18
220
1829
13e~lik " den " " " " 5 Kuruş yada 131/200 " " " " Halk arasında yeni·
1832 beşlik denilir.
225'e 200 Para
değin Yükseltim oranı
69/200
1832
IX37 Beşlik (noktalı) " 170 " " " " Aynı 103/200 " " " " Yükseltim oranı
den 97/200
175'e
değin
GÜMÜŞ PARALAR
DEGERİ 1 EDERİ
...
E E "' E
~ :.a , .,.
~ ~
:E
::;;;
~
-E""
i:5 ~
:2
.g
"'
""'
2
:.:::ı
~
c..."'
·-
~
:::;~
::ı
s c...a~
"'
435 6 Kuruş ya
18331 Altılık den da 240 Para 206,5/240 Yükseltim oranı
1837
440'a 33,5/240
değin
SULTAN ABDÜLMECİT
,r
1841 1 "Kaime" (papier monnaie)
I
1863 "Kainıe"nin dolanımdan
kaldırılması
. .
PARASAL iŞLERiN VE
DEVLET KASASININ (HAZİNE)
YÖNETİMİ
GÖREVLİLER
1- Baş yönetici konumunda olan, "baş defterdar"ki,2 "taşra
defterdarı"3, "defterdar-ı evvel"4, ve "defterdar-ı şıkk-ı evve/"5 de
denilirdi.
2- İki genel müdür6 (deux sous-secretaires d'Etat ou directeurs
generaux) ya da, Avrupa'daki karşılığı olarak "genel direktör".
YETKİLER
Gelirlerin toplanması, giderlerin doğrudan8 ya da, özgüleme
(assignations)9 yoluyla ödenmesi ve işlemlerin tutulması gibi
Ayrım 2.
KAMUSAL İŞLERİ YÜRÜTMEK VE
PARALARI TOPLAMAKLA GÖREVLİ
DEVLET KURULU (Divan)
154
DEVLET KASASI-SULTAN KASASI;
SULTAN ÖDENEGİ (LİSTE CİVİLLE)
Devlet kasası yönetimi ya da yalın bir biçimde "hazine"; 1 "hazine-i
amire";2 "hazine-i sultani";3 "hazine-i padişahi"4 ve de "hazine-i
şahane"5 diye adlandırılan bu yönetim kimi yönden defterdarlıktan
ayrı idi ve, 1- "miri"; 2- "enderun"; 3- "harem-i hümayun hazinesi"6
olmak üzere üç bölüme ayrılmaktaydı.
1- Mir-i hazinesi; (caisse de l'Etat) eş anlamlısı olarak "hazine-i
birıın" ve "taşra hazinesi"de7 (tresor de l'exterieur) denilen bu hazine
(C. 2, s. 288) "divan başkentte yedi günde iki gün toplanmakta iken
bundan böyle yedi günde dört gün toplanmak" (0.C) Bkz. İ. Hakkı,
Merkez, s. 5. "Fimabaad bir haftada dört gün" (0.C) Bkz. Raşid, C. 1,
s. 203/B
Bu sözcük (hazine) devletin tüm varsıllığının konulduğu yeri
tanımladığı gibi, orduya gönderilen gümüş paralarla, Mısır ve
158
harçlı,~ına özgülenmişti." Öte yandan, d'Ohsson da, Mısır vergisinden
300.000 kuruşun sultan ödeneğine özgülendiğini aktarmaktadır. l
Sultanlara özgülenen gelir kaynakları arasında Kesendire
(Cassandre) voyvodalığından alınan yıllık 600.000 akça da
bulunmaktaydı. 2
Vigenere'ye göre,3 yıllık 40.000 venedik altınına (ducat) ulaşan
İstanbul ve taşra "has"larının gelirleri 4 tümüyle sultanın günlük
yemek giderlerine özgülenmiş olup, kesinlikle bunun dışında
kullanılamazdı.
ORDU HAZİNESİ
Savaşta ordunun hazine işlemlerini yöneten kişi "ordu"2 ya da,
"sefer defterdarı" (payeur general de l'armee) sanını taşırdı. 3
Hazineye, "orduy-u hümayun hazinesi"4, "ordu hazinesi"5 ve "hazine
sandıkları"6 gibi adlar verilirdi. Hazine develerin sırtında taşınır,
"deveci"7 (chameliers) denilen birliklerin güdümünde ve "ulufeci yani
yemini yesar"ın gözetimi altında bulunurdu.
Ayrım 1.
SAYMANLIK YÖNTEMİ
İbn-i Zeynel. Belin Ayn-i Ali Efendi'nin yapıtına eklediği not. Yük,
100.000 akça yerine kullanılır bir terimdir. 500 kuruş yerine de kese
kullanılırdı. Milyon, milyar terimleri Avrupalılarla sıkı ilişkiler
içerisine girildikten sonra kullanılmaya başlanmıştır. Eskiden bir
milyon yerine, lO yük denilirdi. (0.C) Bkz. Z. Pakalın, Deyimler, C.3,
s.639. "Hami" Arap dilindeki "yük" anlamına gelir. (0.C) Bkz. H.
Kadri, C.2, s. 568.
2 Bkz. Hammer, C.5, s.290, 433, 490; "La somme des negociations, C.2,
s.634"
3 Tac-üt-Tevarih, C. 2, s. 209.
4 "Surre"; kutsal yerlere (Mekke-Medine) gönderilen yıllık ödeneğe de
denilirdi. Raşid, C.2, s.44. "surre" sözcüğünün aslı "surra" olup, kese
161
yapıtlarında altın ve gümüş keselerden söz ediliyorsa da ancak,
içerdikleri para tutarı kesin olarak saptanamıyor. Vigenere diyor ki, 1
"sultan altınlarının bini bir torbadır." Pfagetta, 2 bir kesenin 621
sultani, (Valendo il sultanino quanto il ducato zecchino veneziano,
cibe 41 maedini, e il maedino il grosso cioe soldi 4; la borsa vale
sultanini); 621 Selaniki de3 l 10 kese 4 altından ve bunların bir
kesesinin 10.000 "ducato" içerdiğinden söz ediyor. Tavernier ise,5
Sultan IV. Murat'ın ölümünden sonra başa geçen İbrahim'in, devlet
kasasında 15.000 altın düka ya da, 30.000 ekü içeren 4.000 kese
bulduğunu yazıyor. Öte yandan İzzi,6 /. Sultan Mahmut'un Kırım
Hanına düka dolu iki kese armağan ettiğini aktararak, sonradan da7
sadrazamın aynı hanı ağırladığında ona, bin "zer-i mahbub" içeren bir
kese verdiğini ve birlikteliğindeki ileri gelenlere de ayrıca keselerle
altınlar (zer-sıırrelery) dağıttığını ekliyor. Vigenere'nin aktardığına
yakın olan bu sav ile "Negociations" adlı yapıtın değişik sayfalarında
rastladığımız bilgilerden, bir kesenin 1000 düka olduğu sonucu
çıkarılmaktadır.
Bugün ise, bir kese 500 kuruş (piastres) bir kuruş da 40 paraya
eşdeğerdir.
163
işlemleri, kese=40.000 akça, yarım kese=20.000 akça ve artanları da
akça üzerinden düzenlenmişti. 1
Damat İbrahim Paşa'nın sadrazamlığa atanmasını kutlamak üzere
gelen Alman elçisinin karşılanması ile ilgili olarak Raşid eliyle
verilen bilgilerden çıkarılan sonuca göre, 1718 ve onu izleyen yıllarda
parasal işlemler kuruş ve akça üzerinden düzenlenmekteymiş. 2
Bu denemelerin yazıldığı dönemde gelir-gider çizelgesi bir
kese=500 kuruş (piastres) ve artanı da yine kuruş üzerinden
düzenlenmişti. 3
Ayrım 3.
AYLIKLARIN ÖDENMESİ
Raşid, C.2, s.130, 188; Vasıf, C. l, s.52, 69, 220, 273; Cevdet, C.2, s.307;
Üss-i Zafer. s. 249. Peçevi anlatıyor. "1604 yılgününde ordunun
Belgrat'a dönüşünde savaşçılara iki dilim aylık ödeme yapılması
gerekiyordu. Ancak yasa, dağıtım sırasında altı ocak subayı ile
yazmanlar ve bir denetmen bulunması zorunluluğunu öngörüyordu.
Sürekli olarak denetmen (mülazim) ara,nıyordu. Ben de ''sıımri ve
piyade mıı/.:aheleleri" işyerlerinde görevliydim, defterdar beni içeri
Çağırarak ordu komutanına şöyle tanıttı. Ödemelerin yapılması için
onsekiz kişiye, daha doğrusu beni aldatacak onsckiz uğruya (hırsıza)
gereksinim vardır, oysa ki, bu görevliye hazinenin tümü bile yetmez.
İşte iki yerde "mııkaheleci" görevlerini üstlenen İbrahim Efendi.
Onun ödemeleri tek başına yapacağına yürekten inanıyorum. Tek
başıma bu dağıtımı başaramam diye karşı çıktımsa da sonunda
defterdarın dediği gibi ödemeleri tek başıma yaptım ki, görülmüş şey
değildi. "Peçevi'nin Belgrat'ta 3.000 savaşçıya dağıttığı para 150.000
yük akça idi. (0.C) Bkz. Peçevi, C.2, s.296.
2 Raşid, C.3, s.50,68; Suphi, s.50; Cevdet, C. 1, s.179. Sergi: Aylıkların
ödenmesine özgülenmiş olan para torbalarının üzerine serildiği
''kilimi" tanımlamaktadır. Raşid, C. l, s.138 'de diyor ki, "bu defa
kadime-i kaide (alışılmış kural) üzere vezir-i azam sarayında sergi
döşenüb sipah taifesine verilmiş." (Selon 1'ancien usage, on etendit le
sergui au pacha-qapouçou, et 1'on paya I'uloufe aux si pah) bir başka
sayfada, "ve mahiyetlerinin (buyruğundakilerin) beher ay sergi ferş
ile (döşenmesiyle) verilib" Oes appointements seront payes chaque
mois, ıı bureau ouvet) Karş. Üss-i Zafer s.31. Sergü sözcüğü, sonraları
başka yerlerde de kullanılmıştır. Örneğin; ramazan ayında kimi
camilerin avlularında kurulan panayırlara sergi denildiği gibi ( 17
Şu1i'at I 863 günlü gazete) Londra'da açılan ''Uluslararası Sanayi
171
denilir!, ve bu dağıtım da bir denetmenin (inspecteur) gözetiminde
yapılırdı.
okuma yazması bile olmayan Şahin Ali Paşa atanmıştı. (1785 Nisan
sonu) (0.C) Bkz. i. Hakkı, OT, 4/2, s.434, 436
Raşid, C.2, s.186. "Cebecibaşı"ların böyle bir görevi olduğuna
rastlamadık.(0.C) Bkz. C.2, s. 186.
2 Olayyazarlar bu sözcüğü (otağ) sultanlar (Sadettin, C.2, s. 148, 358,
373, 376), sadrazamlara ya da yabancı konuklara (muçafirs)
özgülenen çadırlar için kullanmışlardır. Raşid, C. 1, s.250'de diyor ki,
"Sultan Viyana'ya gönderilen elçisine sayebanıyla birlikte tam
donanımlı bir otağ bağışladı." Otağların türleri için bkz. Cevdet, C. 1,
s. 142
3 Raşid, C. l, s. 191; Suphi, s. l 40
4 Vasıf, C.2, s.21 l
173
.. ..
DORDUNCU BOLUM
Ayrım 1.
ÖZEL GELİR-GİDER ÇİZELGELERİ
Ayn-i Ali 'nin içeriği aşağıda yazılı olan bu yapıtının özgün metni
Anadolu'da (Asie Mineure) geçici bir yüksek görevde bulunan
176
görevden dolayı beylik bir içerik taşıyan ve salt başkent giderlerine
özgü bir giderler çizelgesi yayınlanmıştır ki, bunun İslam
kamuoyunun ilgi ve eğiliminden kaynaklandığı sanılmaktadır. Ayn-i
Ali "Defter-i Hakani Eminliği" (directeur general du domaine et du
contrôle), "Katib-i Divan-ı Hümayun" (grand chancelier), bugünkü
"Beylikçi" ve son olarak da "Süvari Mukabelesi" (bureau du
contrôle de la cavalerie) yöneticiliği görevlerini arasız bir biçimde
sürdürmüştür. Bu son görevi sırasında Sadrazam Murat Paşa'nın
buyrultu su doğrultusunda "Süvari Mukabelesi", "Piyade
Mukabelesi" ve "Küçük Ruznamçe" işyerlerindeki belgelere
dayanarak bu çizelgeyi düzenlemiştir. Gelir-gider çizelgesinin
(budget)l ancak giderler bölümünü düzenlemiş olan Ayn-i Ali'nin bu
çalışmasını, Eyubi Efendi'nin 1660-1661 yılına özgü olarak
düzenlediği gelir-gider çizelgesinin yardımıyla bu yapıtın yazarı
tamamlamıştır. 2
177
İmparatorluğun vurucu gücünü oluşturan kara ve deniz ordusu
"tımarlı" ya da, "aylık"çı olmak üzere iki dilime ayrılmış ve salt bu
ikinci dilim doğunun eski geleneği uyarınca bölümlenmiş olarak
aşağıda sunulan gelir-gider çizelgesinde gösterilmiştir. Bu çizelgede
kamusal görevlere değinilmemiş ancak, salt sultanlık ve ordu ile ya
da özel durumlardan söz edilmiştir. Böylece Mısır ve Selçuklu
sultanlarının 1 "memlük"lerine eş olarak "kul "2 sözcüğü ile
belirtilen düzenli kara ya da deniz ordusu şöyle ayrımlanmıştı. 1-
"Kapı halkı"3 ve "kapı kulları" (la maison militaire du sultan; et
178
surtout les milices soldees de la capitale) 2- "Yerli kulu" (milice
locale) 1 ya da, "yerli ulufeli neferfü"2 3- Son olarak da, .. serhaddat
ne/eratı" (garnisons des places frontieres)
181
"Yeni Cami"in (Sultan Ahmet
Camii) yapımı sırasında 2.732
görevliye ödül olarak "papuç akçası"
(indemnite de chaussure) adı ile
verilen, ve 15'er akçadan oluşan üç
aylık ödence 1 40.980
2.247.800 8.991.200
Dördüncü üç aylıklarlabirlikte, bu
bölüğün savaşçılarına özgülenen 30
akçalık
ödence. 282.180
TOPLAM 47.033 9.273.380
İKİNCİ BÖLÜM
Tersane görevlileri (personel de
L' amiraute)
Deniz savaşçıları (soldats de
marine)2 Tersane görevlileri ve
çalışanları, gemi kaptanları (rüesa) 3 2.364 1.943.746 7.774.984L
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
Sultanın hizmetçileri, orduda
sultanın arkası sıra gidenler
185
Atmacacılar (gardiens des eperviers)
(aynı biçimde) 45 19.912 79.648
10.964 6.898.876 27.595.504
El yazmalarının çoğunluğunda
gösterilen rakama ulaşabilmek için
eklenen 25 1.242.5 4.970
Üçüııcii bölümün genel toplamı /0.989 6.900.118,5 27.600.4741
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
Sultana doğrudan bağlı olan etkin ya
da emekli ağalar2
AYRIM 1.- "Rikab-ı hümayun
ağaları"3
Yeniçeri ağası (ay 30 gün üzerinden) 15.000 180.000
"Mir-i alem" (aylık)4 6.000 72.000
187
El yazılı "nüsha"larda gösterilen
tutarlara ulaşmak için yapılan ekleme 24.220 290.640
77.500 930.000
188
AYRIM 4.- Emekli ve etkin işyeri
yazmanları.
Devlet kurulu yazmanları, günde 471
akça. (ay 30 gün üzerinden) 24 14.130 169.560
Hazine yazmanları, günde 493 akça
(aylık) 16 14.790 177.480
"Şakirtler" (commis), günde 1.130
akça (aylık) 133 33.900 406.800
Saymanlık yazmanları, günde 253
akça (aylık) 20 7.590 91.080
Görevli olmamalarına karşın
devletten aylık (pensionnes) alanlar
(miişaher" lıara11), günde 592 akça
(aylık) 25 17.760 213.120
88.170 l.058.040
bir süreçte devlet, vergi kaynaklarını yaşam boyu getiri (sehnı) üzeri
de kesime verir olmuş, bu tür "sehm"ler için bütçede bir de gelirler
bölümü oluşturmuştu. Bkz. Belin, Eıude .. n. 355 ve Fuat Paşa'nın
sunduğu bütçe, Bölüm 3.
1 D'Ohsson, C. 7, s. 270.
2 D'Ohsson, C. 7, s. 271.
3 D'Ohsson, C. 7, s. 271.
4 D'Ohsson, C. 7, s. 269.
5 D'Ohsson, C. 7, s. 271.
6 D'Ohsson,C.7, s. 265. Bkz. Yıl 1714
7 Buna D'Ohsson'da rastlanılmamaktadır. (Bkz. Marsigli, s. 54)
8 Bkz. D'Ohsson, C. 7, s. 272. Koyunlar üzerine salınan vergi.
(Relazione Venete, C. l, s. 425) Selçuklularla, Harzem sultanları
döneminde de aynı tür bir vergi alınırdı.
9 "Biiyiik rıız11anıçe" ya da "Mıılıasehe-i el'1'ef" de aynı işyeridir.
192
GİDERLER. Akça
194
Hazine yöneticisi Mustafa Ağa'nın defterinde
görüldüğü üzere Mısır "irsaliye"sindenl başka,
44.341.765
mutfak gereçleri için ilgili yöneticiye verilen
Savaş salması yoluyla elde edilenler dışında, saray
gereksinimleri için ahırlar yöneticisi Emin Efendi' ye
11.816.379
verilen
Savaş salması yoluyla elde edilenler dışında 4.100.000
İstanbul Ağası Ramazan 'a verilen2
Donanmanın "peksimet" gereksinimi ile 5.000.000
yükümlü olan görevlisi Hacı Osman'a verilen
Eski bakır gelirleri dışında Mustafa Ağa'ya 2.300.0DO
verilen
Gösterilen tutara ulaşabilmek için eklenen 1.501.000
121.280.716
Ayrım 2.
GENEL SAYMANLIK.
Eyubi Efendi, verimli ve verimsiz yılların ortalaması
alınmak üzere devletin gelir ve giderlerinin yaklaşık
24.000 yük akçaya ulaştığını aktarmaktadır, şöyle ki;
Başkent için giren ve çıkan (yaklaşık) 600.000.000
Taşra saymanlıklarınca gelir ve gider olarak yazılan 1.800.000.000
(yaklaşık)
2.400.000.000
Tac-üt Tevarih, C.2, s. 238. Bir dilimi para, bir dilimi de ürün
üzerinden gönderilen bu vergi (envois, irçalie) Karaçelebizade'ye
göre (s. 110 ve 126) bir tür yiyecek payı (nevale) idi. Bu verginin
tutarı dönemlere göre değişmekte idi. (Karş. Rycaut, C. 1, s. 138.
Relaz. Venete, C.l, s. 37, 148, 425; C.2, s. 133; Neg, de la France ... ,
C.2, s. 545, 561, 565, 773 ve 778; Tavernier, C. 6, s. 131; Hammer,
C.6, s. 16, 149, 205, 328; C.7, s. 40, 259.
2 Naima, C.l, s.35.
3 Relazione Venete, C. 1, s. 37; Yıl 1553
4 Negociations'un aktardığına göre (C. 3, s. 82); 1569 yılında Osmanlı
sultanına (G.S.) Yemen 'den (Hiemen) 800.000, Suriye'den ise
1.000.000 düka gönderilmişti.
199
Mezopotamya'nın verdiği 200.000 dük.anın yarısı da aynı ödemeye
karşılık olarak sayılıyordu.
200
bölüm altında düzenlenmiş olan giderler ise, 2.786.815 kese 44 kuruşa
varmakta idi. l
201
dolayı görevlilerden büyük bir çoğunluğunun aylık ve ödeneklerini
tümüyle alamadıklarını, bu açık denli alacakları kaldığını, sözü edilen
açığın o dönemin sürüm değerine göre 80.000.000 akçaya ulaştığını da
vurgulamakla yetiniyor. l
MUKATAA (Ek 1)
Bu çalışmanın içeriğinden anlaşıldığıgibi, "mukataa" sözcüğünün
ansıttığı başat anlam, ister doğrudan, isterse yıllık üsterme yolu ile
toplansın, devlet gelirlerinin saptanan tutarının toplamıdır. Bu
sözcük süreç içerisinde olayyazarlarca; kimi dönemlerde "zeamet" ve
"tımar" türünden bir devlet götürüsünü, (Bkz. Yıl 1754, 1792; Bir
başka dönemde devlet eliyle verilen yaşam boyu gelir (malikane)
(bkz. Yıl. 1694, 1730, 1734 ); Bu sözcük ayrıca genellikle devlet
gelirleri yerinde de kullanılmıştır. (Bkz. Belin, Etude ... , n. 335. Yıl
1517, 1632, 1701, 1714, 1788) Kısa ya da uzun süreli olarak satışa
çıkarılan devlet gelirleri üstencilerine de "mukataacı" (götürüye-
kesime alan O.C. Bkz. M. Akdağ, C. 2, s. 337) adı verilirdi. Bu
sözcüğün anlamı Lütfi Paşa'nın "Asafname"sinde kuşku götürmez
bir biçimde tanımlanmıştır. "Mukataa": Devlet gelirlerinin türlü
202
dilimlerinin toplanmasıdır. (perception des diverses branches du
revenu public) "iltizama" (üstenciye) vermekten emanete (devlet
eliyle) vermek evladır (yeğdir)". (II Vaut mieux donner les
mougatea en regie qu'en fernıage)l
203
. . .. ..
BEŞiNCi BOLUM
Ayrım 1. 1300-1595.
YÜKSELİŞ DÖNEMİ; AKÇANIN YOGUNLUK
VE OYLUMUNUN SÜREKLİ BİR BİÇİMDE
KÜÇÜLMESİ; BEYLİK TOPRAKLARIN
VAKFA DÖNÜŞÜMÜ; VERGİ
KAYNAKLARININ KESİME VERİLMESİ;
VAKIFLARIN GELİR ART ANINA
ELKONULMASI; PARANIN DEGİŞ-TOKUŞ
DEGERİNDEKİ ÇALKANTILAR;
BAŞKALDIRI; İÇ HAZİNENİN DIŞ
HAZİNEYE YARDIMI.
Bkz. Belin, Notice sur Mir Ali Chir Nevali, Journal Asiatique, Şubat
Mart, 1861, s. 189. Fransızca metinde son Selçuklu Sultanı olarak il.
Alaaddin gösteriliyor ve 1289 yılında Osman Bey'e aynı sultan eliyle
205
(tambour), "nefir" 1 (trompette), "kemer" (ceinture ), "hançer"
(poignard) ve varsıl koşum takımlarıyla donatılmış bir de at
bağışlamıştı. Osman kendisine verilen egemenlik türesini
kullanmakta gecikmeyerek, adının yakarıda okunması ve tüzenin
209
Yaya ordusunun oluşumuna gelince, Alaaddin Bilecik yargıcı ile
(Çandarlı Kara Halil O.C.) işbirliği yaparak bu göreve en uygun olan
Türk gençlerinin orduya alınması ve böylece toplanan savaşçılardan
"onbaşı", "yüzbaşı", ve "binbaşı" 1 adı verilen komutanların
yönetimi altında birlikler oluşturulması uygulamasını başlattı. Yaya
ya da, "piyade" (infanterie) adı verilen bu savaşçılar, savaş süresince
dinsel dirhemin dörtte birine eşdeğer olan (3,148:4 0.C.) bir akça
gündelik almakta idiler. Ancak, barış döneminde yurtlarına dönen bu
savaşçılar gündelik alamazlar, yineden tarımla uğraşırlar ve olağan
vergilerden (im pot ordinaire)2 bağışık tutulurlardı. Bununla birlikte,
211
övünç verici başarılar ek artışlar! (terakki) dışında yayalarınki gibi
bir akça olarak saptanmıştı. 2
Yeniçeri Ocağının kuruluşundan kısa bir süre sonra da, din
savaşçılarına (guerriers de la foi) yardımcı olmak üzere Türkler
arasından atlı birlikler oluşturuldu. "Müsellem" adı verilen bu
savaşçılar, "bölükbaşı" ve sancak beylerinin yönetimi altında idiler.
216
yılındave ayrıca il. Mehmet'i, kendi ardılı olarak seçtiğini duyurduğu
törende de dağıtılmıştı.
ağırlığının
6-6,25 kırat olması bu dönemde para değerinin oldukça iyi
olduğunu gösteriyordu. Ancak bu ağırlık uzun sürmemiş, 1418'de
yineden 5,75, 5,50 ve 5,25 ağırlığına dönülmüştü. Bkz. H. Ferid, s.
167, 168. Mekke ve Medine'ye "surre" gönderilmesi de ilk kez bu
dönemde olmuştur. Bu ilk "surre"nin tutarı bilinmiyorsa da oğlu il.
Murat 35.000 altın yollamıştır. Bkz. Hammer, C. 1, s. 433; N. Vukuat,
C. 1-2, s. 33, s. 321 n. 19. Frasızca metinde H. 849=M.1445-1446
olarak gösteriliyor. Ancak il. Murat'ın ikinci kez başa geçişi bu
yılgünden önce olmalıdır, şöyle ki, 22 Ekim 1444 Yama savaşında
217
bastırarak önceli dönemdekilerini dolanımdan kaldırdı. Çoğunlukla
yenilerinden daha iyi anlıkta olması nedeniyle, on akçasından on iki
akça üretilen 1 eski akçaların dolanımdan çekilmesinin hazine yararına
olması, sultanın on yılda bir kendi döneminde basılan paraları bile
yineletmeye yöneltti.2 Bu olgu para bilimince böyle saptanmıştır.
222
-ki, bunda savaşçıların diretmeleri de etkili olmuştu- Dulkadiriye'nin
ele geçirilmesinden sonra savaşçılara kişi başına 1.000 akça olmak
üzere genel bir dağıtımda daha bulundu.
230
savaşçıların sayısı 41.479 kişiye, aylıklarının yıllık tutarı da
122.300.000 akçaya ulaşmakta imiş. Adı geçen yazar ve Ali Efendi 'nin
bize aktardığına göre, başkentin bir sonraki yıl gelirleri, 183.088.000
akça, giderleri de 189.600.000 akçaya 1 ulaşmakta ve böylece, 6.569.000
akça açık bulunmakta idi. Olayyazarlann değindiği ilk dengelem
(bütçe) açığı budur. 2
232
ödencesi dağıttı.! Koçi Bey'e göre, aynı yılgünde savaşçı sayısı 36.153
kişiye indirilmişti. 2
Peçevi, 1580 yılgününde devlet yönetiminde yiyiciliğin ortaya
çıktığına ilgiyi çekerek, Sinan Paşa'nın sadrazamlığı bir kaç kese
"flori"nin etkisiyle elde ettiğini, Lala Paşa'nın yoksulluğundan
dolayı bu yarışta yenik düştüğünü ekliyor. 3
duruma gelmişti.
(0.C.) Bkz. M. Cezar, Leventler, s. 121. Görev
dağıtımında alınan paraların tutarının yükseltilmesi ve III. Murat
döneminde yiyiciliğe dönüşmesi hazinenin gelirlerini artırmak
çabasından kaynaklanmaktadır. (O.C.) Bkz. M. Akdağ, Celali, s. 55;
O. Burian, Kraliçe Elizabeth'den Üçüncü Sultan Murat'a Gelen
Hediyenin Hikayesi, DTCFD, C.9, sayı 1-2, Ank. 1951, s. 24, n. 25
Les Negociations, C.4, s. 40'ta okunuyor; Büyük Senyör'ün (G.S)
döneminde ülkede genel düzen ve güveni korumakla yükümlü kolluk
gücü (gendarmerie), para ve savaşçı bağlamındaki güçlüklerin
yanısıra iyi danışmanlarının bulunmaması da ülkeyi sürekli bir
biçimde kötüye götürüyordu. Bu nedenle İran'a karşı açılacak savaşta
Tatar Han'ının yardımını sağlayabilmek için ona, değerli taşlarla,
yüklü bir para göndermek zorunda kalmıştı. Osmanlı devletinde
kentsel ve kırsal güvenlikten "sübaşı"lar sorumlu olmakla birlikte
Belin burada "ge11dernıaire" sözcüğünü kullanmaktadır. İ. Haldun,
"jandarma" görevini anlatırken, bunların suçluları yakalayıp,
suçlarını söyletip kanıtladıktan sonra yargıç önüne çıkaran görevliler
olduğundan söz ediyor. (0.C.) Bkz. İ. Haldun, Mukaddime, 1, (çev. Z.
K. Ugan), İst. 1954, s. 678.
2 Karaçelebizade, C. 1, s. 124. Altın ve gümüş paraların aynı oranda
düşüşünü Hacı Kalfa'da aktarmaktadır. Takvim-ül Tevarih, s. 127.
Akçaların kıyılarını kırparak türe dışı bir biçimde gelir elde edilmesi
de akça değerinin düşmesinde büyük etken oluyordu. Bunun önüne
geçilebilmesi için sürekli buyruklar çıkarılmışsa da beklenen sonuç
alınamamıştı. (0.C.) Bkz. A. Refik, Onuncu Asr-ı Hicride İstanbul
Hayatı (haz. A. Uysal), Ank. 1987, s. 105- 106.
234
boyutları genişliyordu. Saygıdeğer
yazarlardan birisi olan Ali
Efendi; yasaların gereklerine uyulmasına
ve yönetim döngüsünün tüm
birimlerine bulaşan yiyiciliğe karşı olmak üzere, imparatorluğu
çöküntüye sürükleyen tarihsel nedenleri devlet ileri gelenlerine
ansıtmak için "füsul-ü hallu-akd" adlı yapıtını sunmakla,
yurtseverliliğini göstermiştir. 1
Öte yandan Peçevi, 1583 yılgününde Silistre'de yorgun bir
durumda bulunan ordunun uzun süredir aylık alamadığı gibi,
yiyecekten de yoksun olduğunu aktarıyor. (C.2, s. 73, O.C.)
1584. Para giderek daha bozuk bir duruma getirilmekte idi. Olağan
değeri 500 akça olan bir "okka" gümüş (1282 gr.) 1.000 akçaya, bir
dirhem gümüşte, 2 akçadan2 10- 12 akçaya3 yükselmişti.
değerinin
büyük ölçüde yükseldiğini, savaşçılara aylıklarının arılığı
bozuk paralarla 1 ödenmesi sonucu 2 Nisan 1589 yılgününde
"Beylerbeyi" (directeur de la monnaie) denilen bir başkaldırının
yazdırdı.3
sikke ve nazır-ı sikke ... maktubi beylerbeyi Mehmet Paşa ... " (0.c.)
Bkz. Takvim-üt Tevarih, s. 127. " ... tashih-i sikke .. " (0.C.) Bkz.
Karaçelebizade, 1248, s. 469. Ayrıca bkz. Solakzade 1297, s. 613
(0.C.)
1 Düstur-ül Amel, C.2, s. 131 (tıpkıbasım)
2 Ayn-i Ali bu rakamı 178.260.000 olarak aktarmaktadır.
(Tıpkıbasım, s. 105)
3 Koçi Bey, bölüm 8; Cevdet C.5, s. 196. Osmanlı kapıkulu ordusunun
bozuluşu 16. yüzyılın son yansı içinde başlamış ise de, devlet adamları
ve ocak yıllanmışları Kanuni döneminden kalmış olduklarından
bozukluk kendisini çok duyurmamış, bu dönemde İran ve Avusturya
savaşlarının çok uzun sürmesi ocağa dışarıdan savaşçı alınmasını
gerektirmişti. 16. yüzyılın sonlarına değin sıkıdüzen içerisinde olan
bu ocakların yerine bundan böyle yasa dışı ve düzensiz bir uygulama
başlatılmış, devşirme ocağı gereken ilgiyi görmediğinden bozulmaya
başlamış, savaşçıların çoğuncasını eğitimsiz ve deyimsiz yabancılar
oluşturmuştu. (0.C.) Bkz. İ. Hakkı, Kapıkulu Ocakları, 1, s. 476-505;
11, s. 267; Y. Ercan, Devşirme Sorunu, Belleten, C. 50, Sayı 196, s.
679-722. 1590 yılında da bir para ayarlaması yapılmıştı. Cafer Paşa o
günün koşulları altında zorunlu olarak yarı yarıya düşük "şahi"
kestirmiş, bu nedenle Tebriz ordusu "ödeneklerimizin yarısı havaya
238
1592. Venedik elçisi Lorenzo Bernardo'nun aktardığına göre, 1 bu
yılgünde giderler gelirleri yarım milyon düka aşıyor ve buna karşın
Sultan III. Murat bu açığı iç hazinenin yardımıyla kapatmak şöyle
dursun üstüne üstlük dış hazinede bulabildiği altınları da oraya
aktarıyormuş.
uçtu" diye yakınmış, Cafer Paşa ödenekleri beşer onar akça artırarak
ancak seslerini kesmişti. (0.C.) Bkz. Peçevi, C.2, s. 105. Belin,
kapıkulu ocağının bozuluşunu 1590-1591 yılına dayandırıyorsa da, bu
kağşamanın daha önceleri başladığı bilinmektedir. 18 Kasım 1584'te,
210, 211. Yaya savaşçılar kişi başına 3.000 akça aldılar ki, bu
dönemde 25 dükaya eşdeğerdi. (0.C.) Bkz. Hammer, C.4, s. 319, n. 1
Fezleke; Nuhbe, s. 431; Naima, C.l, s. 34. Ayn-i Ali'nin giderler
çizelgesinde bu ödence, "bağış" (donatives) olarak gösteriliyor.
2 M. Cayol 'un Para Dermesi. Para, III. Mehmet döneminde o denli
bozuldu ki, düka=l30 ve kuruş=80 akça değerinde idi. Paranın bu
denli bozulmasına aylık artışlarının neden olduğu sanılarak bu
alandaki savurganlığa engel olunmak istenmiş ve "çavuş"ların
(devlet kurulundaki görevliler), gümüşten topuz, eyer ve başlık;
sırmalı kadifeden kayış kullanmalarının yasaklanmasını öngören
buyruklar yayınlanmıştı. Bir süre sonra düka 160, kuruş ise 110
akçaya yükseldi. Oysa ki, hükümet sandıkları dukayı 110 ve kuruşu ela
60 akça üzerinden alıyorlardı. Yemişçi Hasan Paşa yineden para
bastırdı ki, buna göre, duka 220 akçadan 120 akçaya, kuruş ise 80
akçaya ayarlandı. (0.C.) Bkz. Hammer, C.4, s. 363, 364.
3 Düstur-ti! Amel, Bölüm 2, s. 131'cle 2512 yük (251.200.000); Ayn-i
Ali Efencli'cle ise, 251.280.000 akça olarak gösteriliyor./. Süleyman
Zigetvar üzerine yürürken (1566) kapıkulu savaşçılarının sayısı
48.133 idi, bu sayı 1588-1589 yılında 64.425, 1595-1596'da ise
81.870'e ulaşmıştı, bu artışa ocağa giriş kurallarına uyulmaması
neden olmuştu. (0.C.) Bkz. Ö. L. Barkan, Türkiye'cle Toprak
Meseleleri, Toplu Eserler, 1980, C. 1, s. 860.
243
komutanlığını üstlenen /l/. Mehmet, yasa 1 gereği olarak savaşçılara
l.OOO'er akça sevinmelikler dağıttı ki, bu savaşçıların sayısı 30.000'e
ulaşmakta idi. 2
Hacı Kalfa, başkentin
bu dönemdeki gelir-gider bağlamına ilişkin
olarak şunları söylüyor: ancak 3.000 yük gelire karşılık 9.000 yük
akça (900.000.000) gider olup, aylıklar 6.000 yük açıkla ödenmekte
idi.3
Savaş etkinliklerinin neden olduğu bu bunalımlı duruma karşın,
ünlü Kanije4 (Kanisoha) kuşatmasından sonra ordu başarısının
karşılığı olarak Ekim 1600 yılgününde özel bağış ve aylık artışları ile
ödüllendirildi, artışlar kişi başına gündelik 2 akça idi. 5
Bununla birlikte, birkaç yıldan bu yana ülkenin parasal durumu
geriye gidiyor, iç hazine kamusal görevlerin gereksinimlerini
karşılamakta yetersiz kalıyordu. Alaşımı arı paralar az bulunuyor,
giderleri kısmayı düşünmek bir yana, üstüne üstlük savaşçı sayısının
artırılması ve sevinmeliklerin de sürekli yinelenmesi gibi nedenlerle
artırmak için ne gerekiyorsa yapılıyor, Osmanlı ordusunun
Hammer, C.8, s. 239 (bizdeki çeviri C.4, s. 498). Bir duka 300 akçaya
karşılıktı.Bu durumda aylıkların tutarının 1.000.000 duka olması
gerekiyor. Bu dönemde duka 300 akçaya fırlamıştı. H. Sahillioğlu,
1617 yılında bir altının 130 akça olduğunu yazıyor. Yine aynı
çizelgeye göre, altın ancak 1624 yılgününde 310 akçaya yükselmişti.
Bu yıllar arasında altının değeri şöyle idi.
GALATA YENİKÖY
1618 120 Akça 120 Akça
1619 150 Akça 150 Akça
1620 150 Akça 170 Akça
1621 150 Akça 170 Akça
1621 III. 160 Akça 170 Akça
1621Vlll.IX 160 Akça 180 Akça
1621 X 160 Akça 200 Akça
1621 XI-XII 170 Akça 200 Akça
1622 170 Akça 200 Akça
1623 200 Akça 200 Akça
1623 VIII 220 Akça 250 Akça
1623 XII 270 Akça 270 Akça
1624 iV 310 Akça 310 Akça (0.C.)
Bkz. H. Sahillioğlu, Sikkelerin Raici, s. 233.
2 Fezleke; Naima, C. 1, s. 187; Gülşen-i Mearif; Hammer, C.8, s. 240,
251 'de hazinenin üç ay içerisinde 6.000.000 duka bağış dağıttığını
aktarıyor. Üç ay içerisinde 6.000.0000 altın dağıtılması hazineyi
250
il. Osman adına basılan akçalar, kağıt yaprağından daha ince idi)
Bu nedenle bir para ayarlaması gerekiyordu, 19 Aralık 1618
yılgününde yayınlanan bir buyruk bu ayarlamanın uygulanmasını
öngörüyordu.
Para basımevi yöneticiliğine atanan İkinci Defterdar Bekir Efendi
bu amaçla bol sayıda külçeler alarak bunlarla akça ve sultanın adını
ansıtan 10 akçalık "Osmani"ler bastırdı.2 Eski paralar dolanımdan
kaldırılmıştı, ancak yeni akçanın yeterli sayıda bulunmaması arılığı
tam olan eski akçaların da dolanımına izin verilmesini gerektirdi.
Yeni para kamuoyunda "Bekir Efendi Akçası" diye adlandırılmıştı.3
BİRİNCİ MUSTAFA'NIN
YİNEDEN BAŞA GEÇMESİ (1622-1623)
1622. Kamuoyunda amaçlı olarak çıkarılan söylentilerle, Sultan
Osman'ın kapıkulu ocağını ortadan kaldıracağı duyumu yayılıyordu.
Onların başkaldırmaları için başka bir nedene de gerek yoktu ve,
aylıklarının anlığı düşük paralarla ödendiği, emeklilerin aylıklarının
verilmediği, hazineyi soyanların asılmaları gerektiğini ileri sürerek
defterdarın başını istediler. Onların bu isteklerini yokumsayan il.
Osman yerini kardeşi Mustafa'ya bırakmak zorunda kaldı. İkinci kez
başa geçen Mustafa, 22 Mayıs günü bekledikleri başa geçiş ödencesi ve
256
Ordu komutanlığını da (serasker) üstlenmiş olan sadrazama aynı
yılgünde seslenen bir buyrukta, "mülazimet"e alınma koşulları
ansıtılarak, savaşçıların bundan böyle eskiden olduğu gibi, savaş
dönüşü "mülazim" yazılmakla yetinmedikleri, çoğunlukla ölen
savaşçıların görev belgelerini de ele geçirerek bu yolla ve türe dışı bir
biçimde kendi kendilerine "mukataacı" (concessionnaire),
"mütevelli" (administrateur de vaqoufs), "nazır" (inspecteur
desdits), "katip" ve "cabi" (comptable et collecteur du djizie)I gibi
görevleri üstlendikleri ekleniyordu. Buyruk ayrıca, devlet
gelirlerinin (mukataa) önceleri üç yıl için ve kesin bir güvenceye
bağlanarak "emanet" (regie) yolu ile yönetilmesine karşın, bugün
altı ayda bir görev (hizmet)2 karşılığı verildiğini, ve bu nedenle de
262
1636. Aynı anda ordu komutanlığını da (serdar) üstlenmiş olan
Sadrazam Bayram Paşal, bu görevi nedeniyle 1637 yılında Amasya'ya
geçti. Naima, Bayram Paşa'nın bu kente bir su yolu yapımı için (kendi
cebinden O.C. Bkz. Hammer, C. 5, s. 228) kuruş, dokuz dirhem arı
gümüş üzerinden2 20.000 kuruş verdiğini ekliyor.
Hacı Kalfa'da, parasal işlerde düzeni sağladığından dolayı,
Bayram Paşa'yı Kara Mustafa Paşa'ya eşdeğer olarak anıyor. Ancak,
sadrazam eliyle önceleri yapılıp da bu dönemde kuruş ayarını
saptamaya yönelik önemli sayılabilecek bir düzenleme dışında,
başkaca bir ekonomik olgudan söz etmiyor. 3
263
Aynı yıl içerisinde, saymanlığın yüksek bir görevlisi devletin
gelir ve giderlerini içeren bir çizelgeyi, yönetimin genel işleyişiyle
ilgili ayrıntılı bilgilerle birlikte sultana sundu. 1
266
da 17.000'e indirmişti.ı Kim olursa olsun düzmece yolla "esami"2
elde edenleri kovuşturup gerekli yaptırımları uygulamış, genel sayım
yaptırmış, yiyecek ve yakacak ederlerini saptamış, "'tezkere" 3
kullanımını kaldırarak, hazine gelir ve giderlerinin öncelikli
(comptant) olarak toplanıp kullanılmasını sağlamış, savaşçı ve
görevlilerin aylıklarını süresi içerisinde ödemiş, "riyal"in değerini
80 akçaya düşürmüş, hazinenin yıllık giyim ödencesi (indemnite
d'habillement) olarak ödemede bulunduğu iç oğlanları (pages du
nouveau serail) aylıklarını divan giderleri4 arasında göstermiş, küçük
267
yaştaki çocukları da yükümlendirerek baş vergisi gelirlerini
artırmıştı." 1 Son olarak da, Rumeli yöresine "avarız"2 adı altında bir
270
Ayrım 3. 1645-1656.
Naima, C.2, s. 125. Sultan İbrahim 'in uçarı yaşamı, kadınlar ve onu
eğlendirenlerin düzenledikleri toplantılarla geçiyordu. Söyleşide
bulunanların en ünlüsü "Şekerpare" denilen Şahsuvar Usta adındaki
kadındı. İbrahim 1643 yılında bu kadına devlet hazinesinden bir
konut da aldırmıştı. Sultan İbrahim'in kadınlarla gereğinden çok
ilişkisi, onu tümüyle sinirli yaparak ölçüsüz ve acımasız bir duruma
getirmişti. (0.c.) Bkz. Hammer, C.5, s. 359-361. Anadolu Baş Yargıcı
Cinci Hoca, yargıçlıkları 3-4.000 kuruşa değin satmakta idi. Ünlü
Miis/ühiddiıı Şam yargıçlığının 19.000 kuruşa, Siyami Efeııdi'de
Selanik yargıçlığını 10.000 kuruşa almışlardı. (0.C.) Bkz. A. Refik,
Hoca Nüfuzu, İst. 1933, s.26, 27. Çoğu kez Cinci Hoca ile
Şeyhülisllimmbir yargıçlığı iki kişiye sattıkları da olurdu. (y.a.g.y., s.
26) Gelir kaynaklarını artırmak için, para vererek görev almış olan
yargıçların bir yıl bile sona ermeden görevden alındığı olurdu.
Kayseri Yargıcı İsmail, bu görev için 3.000 kuruş vermişsede, iki ay
sonra görevden alınmıştı. Başvurusu üzerine 1.000 kuruşu geri
verilmiş ancak İsmail, iki aylık görev için verdiği 3.000 kuruşun
getirisinin (800 kuruş) yeterli olacağını ileri sürmüş ve geri kalan
2.000 kuruşu da istemişti. Durum sadarazama duyurulmuş, Cinci
Hoca 2.000 kuruşu da vermek zorunda kalmıştı. (0.C.) Bkz.
Hammer, C. 5, s. 396. "beş altı hasekinin senevi haslarından yüzbin
kuruş hasıl olduğundan maada" ... "kul mevacibi verilmekte azim
usret çekülüb" .. "rüşvet ile mansıb alanlar verdiği akçayı hasıl
itmezden evvel mansıb bir ahıra bey olunurdu" (0.C.) Bkz. Naima,
C.2, s. 125. (TB)
272
önlerinde savaşan ordunun yiyeceğinin kalmadığını, alması gereken üç
dilim üçer aylıklarının ödenmediğini 1 kısacası, sarayın savurganlığına
son verilmesi ve yolsuzlukların düzeltilmesi adına Sultan İbrahim'i
alaşağı eden bir başkaldınnın ortaya çıktığını aktarıyor.2
cari ve muteber olub Cinci paresi dimekle şöhret buldu" (0.C) Bkz.
Naima, C.2, s. 176 (TB) s. 143.
Ravzat-ül Ebrar, C. 2, s. 5. Karaçelebizade, iç ve dış hazineden
verilen paraları tek bir rakamla gösteriyor. Hammer, C.9, s. 191 'de
devlet hazinesinin 3.080, iç hazinenin de 1.000 kese verdiğini yazıyor.
Ödemelerde kişi başına düşen payın değişmezliği (fixe) ilgi çekicidir.
Şöyle ki, IV. Mehmet'in başa geçiş ödencesi ile ilgili olarak Eyubi
Efendi'nin düzenlediği çizelge ile, lll. Mehmet'in aynı dağıtımına
ilişkin olarak Ayn-i Ali Efendi'nin düzenlediği çizelge içerik olarak
birbirine uymaktadır. Kişi başına 3.000 akça verildiği gibi ayrıca
gündelik 5 akça da aylık artışı yapıldı. Ocakların 24 subayı da iç ve
dış hazineden ayrı ayrı l.OOO'er akça aldılar. (0.C.) Bkz. Hammer,
C.5, s. 439.
2 Naima, C.2, s. 177. "Ellibin yeniçeri bahşiş almış sipahiye biner akça
ile beşer akçe terakki ve yeniçeri üç bin akçe atiye ile ulufelerin
yediye tekmil vechi üzere terakkiler verildi." O.C. Bkz. Naima, c. 2, s.
177. (TB)
3 Düstur-ül Amel, bölüm 3
4 Naima, C.2, s. 179.
274
yaptırıp kimilerinin ödeneklerini kaldırdı, kimilerini de düşürdü,
"veledeş" 1 ile ilgili belgeleri kendi gözetiminde düzenlettiği gibi,
Kandiye ordusuna katılmak koşuluyla bin atlı savaşçının silinmiş
(çalık)2 olan gelirlerinin (titre de pension) geçerliliğini onayladı.
Sofu Mehmet Paşa'nın yönetimi ile ilgili olarak, çağdaşlarının
görüşleri birbirine uymamaktadır. Karaçelebizade ve Vecihi'nin
övgüde bulunmalarına karşılık, Hacı Kalfa karşıt bir duygu taşıyor. 3
Naima ise, çekimser kalarak yandaş ve karşıtlarının övgü ve yergileri
arasında gerçeği anlamanın kolay olmadığını söylemekle yetiniyor.4
Ne olursa olsun "Koca Vezir"de öncelinin yazgısını üleşmiş, 20.000
yüke ulaşan varsıllığı da hazineye aktarılmıştı.5
278
Naima diyorki, 1 "yiyicilik suçlaması ile sultanlık
danışmanlarından (vizirs) birçoğu öldürüldüğü gibi, birçok devlet
görevlisi de yüz kızartıcı bir biçimde görevden alınarak kıyıma
uğratıldılar. Ancak, kıyımın o döneme değin düzenli bir gelir
kaynağına dönüştürüldüğü görülmemişti. Kuşkusuz ki, öngörülen bu
uygulama yönetimi töresel yola sokabilecek yararlı bir araç değildi.
Bu duruma giderek azalan gelirlerin ancak, bir göreve atanma karşılığı
verilen görev izin sungusu (caize )2 ile satıcılardan alınan vergilerle
sınırlı kaldığını da ekleyiniz." Haca Kalfa'ya göre3; yeni vergilerin
salınması ile -kuşkusuz Naima'nın sözünü ettiği vergiler de içinde
olmak üzere- yıllık gelirler 532.900.000. giderler de 154.300.000
açıkla 687.200.000 akçaya ulaşmaktaydı.
281
engellemesine karşın, "duaguyan", "ulema", "şeyh", "seyit", "derviş'',
yetim ve dul kadınlar ile körler adına özgülenmiş olan 170 yük
ödenek, 1651 yılı giderleri arasından çıkarıldı, .bu durum bir buyruk
ile de onaylandı.1 Bu tür soygunlara (spoliations) karşın, ödemeler
daha düzenli bir biçime girmedi. Aylıklarını isteyen atlı savaşçılar
Haziran ayı içerisinde defterdarlık sarayını kuşattılar. Bununla
birlikte, atlı ve yaya savaşçılar arasında ortaya çıkan beklenmedik bir
uyuşmazlık bu başkaldırının kolayca bastırılmasını sağladı.
Defterdarlık orununa Emir Paşa getirildi. Emir Paşa hükümetine
binde 300 kese bir başka deyişle, ana parasının %60'ına yakın çıkar
sağlamak amacına yönelik bir uygulamayı başlattı. Bu uygulama,
Bosna ve Arnavutluk'ta (Albanie)2 arılığı düşük akça bastırmaktan ve
bunları "meyhane"lerden (tavernes) toplanılan arılığı düşük akça
paralarla birleştirerek dolanıma sürmekten ve ondan sonra 118
akça=bir altın karşılığından olmak üzere satıcıları 120.000 altın
vermeye zorlamaktan ve bunları da iki karakuruş (riyal) karşılığı
"yahudi"lerle -ister istemez- değiştirerek, savaşçı aylıkları için
gerekli olan 240.000 karakuruşu elde etmekten öte birşey değildi.
Defterdar işe koyuldu ancak, pazar halkı (esnaf) arılığı düşük 118
akçaya karşılık bir altın vermeye yanaşmadığından amacına ulaşamadı.
kese akça alır. Başını 120 kese karşılığı kurtarmış olan Deli Birader'e
50 kese karşılığı eski görevi olan "Çingene Voyvodalığı" verilir. En
saygın danışmanlarından olan Tarhuncu Ahmet Paşa'da, 100 kese
vermeye zorlanmak amacıyla Yedikule'ye kapatılır. (0.C) Bkz.
·Hammer, C.5, s.511.
2 Naima, C.2, s. 356.
284
dönemindeki· işlemlerden çıkarılan sonuca göre, günlük giderler
öncelinin dönemindekinden 300.000 akça daha çoktu. Gürcü Mehmet
Paşa bu görevde 233 gün kalmıştı. l
286
Sonra da, değirmenler üzerine bir "riyal", konut başına bir ya da iki
kuruş, hayvan başına da (adet-i ağnam) öncelikli olarak toplanmak
koşuluyla yıllık bir vergi salınmasını önerdi. Ancak, ülkede büyük
tepkilere neden olduğundan dolayı bu vergi önlemleri uygulanamadı.
Yansız olarak tanınmayan Karaçelebizade, o dönemdeki durumu
şöyle anlatıyor. "Kandiye"nin acılarla dolu kuşatmasından bu yana,
hazine bir altın (dinar) ya da bir gümüş (dirhem) para görmemiş,
savaşçıların aylıkları ödenememiş, başkent tüm gereksinimlerinden,
Kandiye ordusu da, araç ve gereçten öyle ki, ekmekten bile yoksun."
Karaçelebizade, kendi karşıtını "müftülük" orununa atadığını
unutmayarak sadrazama karşı o günden, bugüne değin sürdürdüğü öç
alma tutkusuna bağlı kalmış ve durumu düzeltmek amacıyla alınan
iyigüdülü önlemleri, "Yasası, kuralı olmayan baskıcı önlemler"
olarak algılamış ve eleştirmiştir. l
290
çıkan bir ay tutulması, sözüm ona gelecekte bir kurtuluş döneminin
açılacağını kamuoyuna duyurmakta (annonce) imiş. Adı geçen yazar
diyor ki; "bu gökbilimsel olgu bir başka yenilikçi olan Kara Mustafa
Paşa'nın düşüşü sırasında aklına gelen ve anlamı aşağıda yazılı olan
dizeleri anımsattı. 1
Dize. Ay tutulması sadrazamın aydınlık yükselişine bir örtü çekti,
Yüzü sarardı, uğursuz yargı sonucu az sonra bildirilecekti.
(L'eclipse jette un voile sur le soleil de la fortune du vizir,
son visage palit l'arret fatal va bientot etre prononce!)
Naima 'nın doğruluk ve törelere bağlılık yönünden övgüler
yağdırdığı bu mutsuz sadrazamın yiyicilik gibi yüz kızartıcı bir
eylemden uzak kişiliği, başkalarının da töre dışı davranışlarına karşı
oldukça acımasızdı. Onun tüm uğraşı, sarayın savurganlıklarına son
vermek ve aylıkların ödenmesinin sağlıklı bir biçimde yapılmasını
sağlayabilmek idi. Gerçekten de bu çabalarının sonucu, öncelleri olan
292
1654-1655. Karaçelebizade bu yılın olaylarını kaygı verici bir
yakınmayı dile getirerek anlatmaya başlıyor ve diyor ki; ·'hazinedeki
darlık şimdiye değin görülmemiş boyutlarda yasa dışı birçok verginin
alınmasına neden oldu. Öyle ki, defterdar kapısında vergi
kaynaklarının kesime verilmesi gibi, kamusal görevler de en çok
parayı verenlere satılıyor ve bu paralar utanmak ve sıkılmaksızın
defterlere (rııznamçe) gelir olarak yazılıyordu ... 1 " ••• Bu yolla görev
üstlenenler, açgözlülüklerinin yoksul halkın sırtından giderilmesine
hükümetçe izin verilmiş gibi davranıyorlar, bu durumda yargıçlar
yetersiz kalıyor, sorunu olanlar yakınmalarını İstanbul'a duyurmayı
başarabilirlerse ya tutuklanıyor ya da, dayak yiyorlardı, bundan
kurtulanlara ne mutlu! Defterdar Moralı akçanın baş ayırımından
(agio) elde edilen para ile atlı savaşçıların aylıklarını ödedi. Ancak bu
tür para ayarlamaları soruna çözüm getinnek değil, üstüne üstlük onu
daha da özendiren bir önlem idi. 1655 yılı başlarında aslı on olmasına
293
karşın kırk, elliye ulaşan
düzmece "tezkere"lere (bons sur le tresor)
gelirler tükettirilmişti." İbşir Paşa' nın sadrazamlığa atandığı 29
Ekim 1654 yılgününde ülkenin durumu yazarımızın tanımladığı gibi
idi. Yeni sadrazam ocak komutanlarını Koııya'ya çağırdı. Onlara, atlı
savaşçıların "çalık"larının doğruluğunun onaylanacağını, "veledeş" 1
ve "gulamiye"nin sipahlara verileceğini ancak, "hizmet" ve
"mülazimet"in geri alınacağını söyleyerek "aylıklarınız bundan
böyle üç aya ve düzenli bir biçimde altın 120, kuruş 80 akça üzerinden
ve 10 parçası bir dirhem arılığı tam (çil) paralarla ödenecektir."2
dedi. Daha sonra yetkisini kullanarak Halep, Şam. Erzurum,
Diyarbakır, Karaman v.b.g. yörelerin vergi toplama görevlilerini
(receveurs generaux) toplayıp, başdefterdar Moralı'nın İstanbul'da
yaptığı 1655, 1656, 1657 yılları yıllık kesenek satışlarını (mukataa)
kaldırarak, öncelikli olarak alınan paraların ilgililere geri
verilmesini buyurdu. Anadolu'nun o yılki vergi kaynaklarını Kasım
ayından geçerli olmak koşuluyla varsıl ve ünlü kişilere sattı.
Sadrazamın öncelikli olarak alınan paraların ilgililere geri
verilmesini öngören buyruğu uygulanamadı, doğrusu uygulanması da
olanaksızdı. Bu uygulamadan dokunca görenlerin de katılmasıyla
durumdan yakınanların sayısı giderek arttı. 3
Eski sadrazam Derviş Mehmet Paşa öiünce, oldukça yüklü olan
varsıllığı hazineye aktarıldı. 4
Defterdar Şubat ayında savaşçı aylıklarını
ödemek istedi. Ancak,
arılığı düşük olduğundan savaşçılar bu parayı almadılar, onları
yatıştırmak için vakıflardan 100 kese borç alınması gerekti. İbşir
Paşa, para ayarını düzeltmek için verdiği sözü yerine getirememiş,
298
Deli Hiiseyin Paşa'mn yerine 5 Mart 1656 yılgününde Zurnazen
Mııstcıfa Paşa ve onun yerine de aynı ayın l 9'unda Siyavüş Paşa
sadrazam oldu. Yeni sadrazam Defterdar Mehmet Paşayı öldürterek
onun varsıllığına elkoydu. Defterdarın öldüğü gün Siyavüş Paşa'da
öldü ve yerine Boynuyaralı Mehmet Paşa geçti.
5 Eylül 1656 yılında durumu gözden geçirmek ve gerekli
önlemleri almak üzere Sultan IV. Melımet'in başkanlığında yeni bir
danışma kurulu toplandı. Kurulda, iç hazineden yeni bir yardım
yapılmasıyla birlikte, devlet ileri gelenlerinden ve varsıl kişilerden
gelirleriyle bağıntılı olmak üzere "imdadiye" adı altında olağandışı
bir vergi alınması önerildi. Ancak, bu uygulamadan çok az bir para
elde edilebileceği anlaşıldığından bu konu gündemden çıkarıldı,
giderlerin azaltılması için birçok kentin tek bir görevli ile
yönetilmesi de önerildi. Sultanın savaşın yeniden başlatılması
isteğine sadrazamın karşı çıkması, sultanın kızgınlığı ve kurulun
tartışmalara ara vermesiyle sonuçlandı. Birkaç gün sonraki oturumda
da savaş karşıtı tutumunu sürdüren Sadrazam Mehmet Paşa, savaşa
girilirse sultanın 20.000 keselik (20.000 kese akça Gılmani, s. 101
O.C) kişisel bir yardımda bulunması gerektiğini ileri
300
Ayrım 4. 1656-1680.
302
Murat döneminde olduğu gibi- kendisine bir tutsak ya da bir yağı başı
getirene 40'ar 50'şer kuruş dağıttı.1 Almanya ile barış yapılmasına
karşın, Kandiye 'nin anılmaya değer kuşatmasının uzaması dış
hazinenin tüm kaynaklarını kurutmuştu. Ordunun araç-gereç
gereksinimlerine çözüm bulmak isteyen Sultan IV. Mehmet,
derterdara 1.500 kese verilmesini öngören bir buyruğu iç hazine
görevlisine göndermiş, daha sonra da "sancak-ı şerıf'i sadrazama
vererek onun Girit ordusunun başında bulunmasını buyurmuştu. 2
Raşid, C. l, s. 10. " ... dil getirenlere kırkar ve ellişer kuruş ve kelle
getirenlere yirmibeşer otuzar kuruş ihsan .. " (0.C) Bkz. Raşid, C. 1, s.
10/8 .. Toplam ödemeler 120 keseye ulaşmıştı. (0. C) Bkz. Gılmani,
s. 169.
2 Raşid, C. l, s. 32. 1O Ağustos 1664 yılgünlü Vasvar antlaşması on
tanımlık üzerinden düzenlenmişti. 7. Tanımlık; Avusturya'nın
Osmanlı devletine 200.000 "flori" (kara-kuruş) vermesini
öngörüyordu. Ayrıca Traıısilvanya Osmanlı devletine 40.000 dükalık
vergiyi göndermeyi de sürdürecekti. (0.C) Bkz. Hammer, C.6,
s.137, n. 124 " .. hatt-ı hümayın ile enderun hazinesinden binbeşyüz
kese ihsan ve hazine kethüdası Ali Ağa meblağ-ı merkumu çıkarub
defterdar Ahmet Paşaya teslim etmek üzere ferman alındı .. " (0.C)
Bkz. Raşid, C.1, s.32/B
3 Raşid, C. l, s. 40 " .. yirmidörtbin riyal kuruş mukaddema bu .. " (0.C)
Bkz. Raşid, C.1, s. 40/A Fazıl Ahmet Paşa dönemindeki bir başka
uygulama da, bir süredir yürürlükte bulunmayan içki ve şarap
yasağının yinelenmesi idi. (19 Temmuz 1670) Ancak, bu yasakla
birlikte içki ederleri düşmüş, bu durum içki tüketimini özendirmiş
üstüne üstlük hazinenin bu dilimden aldığı vergilerde büyük bir düşüş
görülmüştü. (0.C) Bkz. Hammer, C.6, s. 232-233. Fazıl Ahmet
Paşa'nın "şarap ve rakı yasağı" buyrultusu için bkz. Ç. Uluçay, 18.
ve 19. yüzyıllarda Sarulıan, s. 395, n. 746. Bu dönemde
303
Osmanlı hükümeti bu iki öneriyi de geri çevirdi. 1 Avrupalı
bağlaşıklarca çok sıkı bir biçimde savunulan Kandiye 27 Eylül 1669
yılgününde Osmanlıların eline geçti. Sarayın savurganlıkları ve türlü
savaş giderlerine karşın, parasal durum gönencini sürdürmüş savaşçı
aylıkları da 1680 yılgününe değin düzenli denilebilecek bir biçimde
ödenmiştir.
305
Ayrım 5. 1680-1714.
306
bir esedi 120 akça üzerinden alınması öngörülüyordu.1 Böylece,
hükümet kasalarına alınacak paraların değerleri de saptanmış
oluyordu. Bu düzenleme parasal sıkıntıların yeniden başgösterdiğini,
para ayarının bozulduğunu, paraların baş ayırımından getiri
sağlandığını ortaya koyuyordu.
308
çıkarılan 2.000 kese akçanın yardımıyla gerekli düzenlemeleri yapmış
ve 19 Nisan 1686 yılgününde sancağı (sancak-ı şerif) alarak
Edirne' den yürüyüşe geçmiştir. l
Raşid, C.l, s. 123. "... mesarif-i süfera, için iki bin kese akça ihsan ... "
(0.C.) Bkz. Raşid, C.1, s. 123/A.
2 "Bir miktar akça istikraz olunmak üzere" (Bkz. Raşid, C.l, s.
125/A 0.C) "imdadiye" için konut başına üçer kişi istenmesi ve bir
sözde nedenle bunun akçaya dönüştürülüp yine konut başına üçeryüz
kuruş alınması gündeme getirilmiş ve bu olgu Eylül 1687 yılgünlü bir
"Nefir-i anını" bkz. Yıl· 1289. Ancak sözü edilen 1289 yılgünündeki
313
1689-1690. Yılı, Edirne'ye girdiği 10 Kasım 1689 yılgününde
sadrazamlığı doğrudan üstlenen Köprülüoğlu Mustafa Paşa'nın
başvurduğu birçok zoralımlarla ilgiyi çekmektedir. Bununla birlikte
Mustafa Paşa ülkeye sevimli görünebilmek için yükümlülere çok
ezici ve bıktırıcı gelen (şakka) 1 "iştira"; "sürsat"2; "nefir-i anım'';
314
"hedel-i nüzul" ile şarap ve ispirtolu içkiler üzerine salınan yeni
vergileri kaldırmıştı. Aynca tüm yörelere, yasaların gereklerine
uyulması ve yolsuzlukların önlenmesini öngören buyrultular
(adaletııaıne) 1 yolladı. İlkbaharda savaşa yeniden başlanacağından
1637 1659
Arpa 1Kıyye (1283gr) 12 Akça 12 Akça
Un " 20 " 30 "
Yağ " 12 " 12 "
Bal " 10 " 8 "
319
1693. Sadrazam, Macaristan'daki yenilgi üzerine ordu ile birlikte
Edirne'ye geri döndü. Burada sultan başkanlığında toplanan devlet
kurulunda, gelir kaynaklarının yetersizliğine çözüm olarak "sürsat"
vergisinin tüm ülkede yeniden toplanması öngörüldü. Ancak, bu vergi
ürün değil, üretimin tutarı ile bağıntılı bir biçimde para olarak
alınacak ve çıkar düşkünü "miibayaacılar" 1 eliyle değil, kamuoyunun
güvenini edinmiş kişilerce toplanacaktı2.
1 Cevdet'e göre (C.5, s. 303); il. Ahmet döneminde basılan kuruşlar /J.
Süleyman döneminde basılan kuruşların aynısı idi. 1694-1695 Temmuz
ayında ek bir baş vergisi toplanması girişimi, halkın kızgınlığına ve Sakız
Adasının Venedik'in eline geçmesinin kolaylaşmasına neden olmuştu.
(0.C) Bkz.A .Tabakoğlu, s. 142.
2 Ne olursa olsun tüm görevleri yapmaya ve görev uğruna canını vermeye
gönüllü kişi. (Homme de bonne volonte, qui fait le sacrifice de sa tete, pret iı
donner dans tout coup de main que ce soit) Raşid, C.l, s. 202'de okunuyor.
"Yağının Demirkapı'larına (Orsova kasabasının kuzeyinde 130 km.
uzunluğunda yarma bir koyak O.C) saldıracakları duyumu gelince, bu geçitin
savunulması görevi "serdengeçti" adı ile 6 akça gündelik, 4 akça da aylık
artışı ki, günde 10 akça verilmek üzere 500 "sipah" ve "silahtar"a bırakıldı.
(0.C) Bkz. Raşid, C.l, s.202/A.
3 Raşid, C.l, s. 200. Sadrazam, Sofya'ya vardığında aylıkları ödemek üzere
hazineyi birlikteliğinde getiren Kapucu Ahmet'i buyur etti. Savaşın başında
savaşçı kütüklerinin titiz bir biçimde incelenmesi sonucu bu dağıtımdan
40.000 akça birikim sağlanmıştı. (0.C) Bkz. Hammer, C.6, s. 518.
321
kesimleri altında bulunan 1 vergi kaynaklarından çoğuncasının
gelirleri yıllık üsterme yolu ile yöre ileri gelenleri ve "kapı halkı" na
satılmış olup 2 , yeni alıcı (possession) "bir ya da iki yıl ancak
yararlanabileceğim" diyerek yükümlüye baskıda bulunmakta,
"tefeci" lerden iki kat üremle aldığı parayı ürünün tümü ile bile
. ödeyemeyen yükümlü de, yoksul bir durumda yerini yurdunu bırakıp
sağa sola dağılmakta ve bu yüzden devlet hazinesi yıkıma
uğramaktadır .... Bundan böyle ve bugünden sonra, Mısır ve Kahire
vergi kaynaklarında olduğu gibi bu yörelerin gelirleri de
"kalemiye"lerini ve önceliğini (muaccele) vermek, kalanını da üç
dilimde ödemek ve de bir başkasına satmamak üzere yaşam boyu
koşuluyla kesime verilecektir.3 Bu düzenlemenin gözetim ve
322
denetiminden sorumlu olan ve "müftü", Anadolu ve Rumeli baş
yargıçları (sadreyn) ile "nakib-ül eşraf'tan oluşan kurul, kim olursa
olsun sadrazamlardan birisi bu düzeni bozmaya kalkışırsa sultan
katına çıkıp durumu bildirecekler, üstenci gelirini kendi isteği ile
bırakırsa (feragat-vente) 1 durum belgelendirilecek (hüccet), belge
ilgililerce onaylanacak ve sözü edilen gelirin bundan böyle "boş"
olduğu tutanağa geçirildikten sonra, yeni bir izin belgesi (ber'at) ile
bir başkasına satılabilecek, ölen üstencinin oğlu yapılacak açık
artırmada ötekilerinin verdiği önceliği verebilirse sıralamada yeğ
tutulacaktır.2 Baş Defterdar Halil Efendi'nin devlet kurulunda uygun
görülerek sultan buyruğu ile de onaylanan bu tasarısı gereğince, kent
yöneticileri, "muhassıl" ve "voyvoda"lar kesimleri altında bulunan
vergi kaynaklarını yaşam boyu koşulu ile satabileceklerdi. Satış
işlemi sadrazamlık ve defterdarlık saraylarında tüm gün üzerinden
yapılacaktı. 3
323
İKİNCİ MUSTAFA DÖNEMİ (1695-1703)
324
1696. 3 Nisan 1695 yılgününde II. Mustqfa'nın Almanya ordusu
komutanlığını doğrudan üstlenmeye anıklandığı sırada yayınlanan bir
buyrukta, büyük boyutlara ulaşan savaş giderlerine katkı amacıyla
bundan önceki dönemlerde tüm emeklilerin ve vakıflardan ödenek
alanların (duagüyan) para 4 akça olmak üzere aylıklarının üçte birinin
alıkonulduğu ansıtılarak, şimdilik ödeneklerin tam olarak verileceği,
ancak savaş dönüşünde para 3 akça l üzerinden aylıklarının üçte birinin
hazineye alınacağı öngörülüyordu. (12 akça ödeneği olana 4 para
yerine 9 akçaya karşılık 3 para verilmesi gibi 0.C) Bu beklentilerin
kısa sürede gerçekleşmesi olasılığı bulunmadığından, tüm yörelere
gönderilen buyruklarda, 1696 yılı "sürsat" vergisinin süresinden
325
önce toplanması öngörülüyordu. ("sülüsü tarafı miriye" O.C)
Bkz.Raşid, C. 1, s. 220.)
1696-1697 · Tütün üretimi ve satışı üzerine salınan vergilerin
tutarı 78 yük 44.000 akçaya ulaşmakta, böylece bu bölümden
(branche) toplam olarak 12.944.000 akça gelir elde edilmekte idi. ı
Öte yandan, İstanbul ve Kahire "eşrefi" altınları arasında ağırlık ve
arılık olarak büyük bir durum ayrılığı (ecort) bulunduğundan,
tecimenler İstanbul altınlarını toplayıp Mısır ve başka yörelere
taşımakta böylece İstanbul altınları giderek ortadan çekilivermekte
bunların yerini ağırlık 2 ve arılığı daha düşük olan Mısır altınları
almakta idi. 3 Hükümet, İstanbul altınlarının dışarıya kaçrılmasını
önlemek amacıyla, eskisinin ağırlık ve arılığında ve de sultan tuğralı
olmak üzere yeni altın para (nouveaux altoun) basılmasını öngören
bir buyrultu yayınlandı. Hükümet kasalarınca da onaylandığı üzere bu
326
altınlar 300 akça olarak dolanıma çıkarılmıştı. 1 Bu düzenlemenin
dinsel yasalara uygunluğunu onaylayan (hüccet) bir sultanlık
buyruğu da yayınlandı. Buyruk; tuğralı olarak basılan bu yeni
altınların dolanıma yeterli sayıda çıkarılmasına değin, Mısır, eski
İstanbul, Tunus ve Cezayir altınları ile, vergi toplayıcılarının (ehl-i
hizmet) taşradan topladıkları ve tecimenler arasında elden elde
dolaşan arılığı bozuk altınların para basım evine getirilmesini ve 11 O
dirhemi karşılığında, tuğralı 100 altın kesilerek2 bunun da 300 akça
üzerinden3 dolanıma çıkarılmasını öngörüyordu.
1696 yılında basılan altınlar bundan önceki altınlar arasında özel
bir yer alabilecek örgensel değişiklik içeriyordu. Eski İstanbul
"eşrefi"leri gibi bu kez basılanların da ağırlık ve anlığının doğru
olup olmadığını araştırmaya gerek bile yoktur. Olsa olsa, bunların
çok yeni olmaları kuşku uyandırabilirse de, o döneme değin salt
gümüş paralarda kullanılmış olan tuğranın Türkiye'de basılan altın
paralara da4 uygulanması bile yeni altınların katışıksız ve arı
olduğunu doğrulayacak özel bir im sağlamakta idi. Raşid, sultan
tuğralı yeni altınları "dinar-ı cedit" diye adlandırıyor.5
327
İstanbul'da olduğu gibi, İzmir ve Edirne'de açılan para basım
işliklerinde de bu yeni tip altınlardan basıldı. Bundan sonra
yayınlanan bir buyruk; bugüne değin eski "eşrefi" (anciens echrefi)
üzerinden toplanan baş vergisinin bundan böyle "tuğralı yeni eşrefi
altın" olarak toplanmasını öngörüyordu. Bununla birlikte bu
düzenleme kimi yönlerden hazinenin yararına oldu. Şöyle ki; salt baş
vergileri iki katına ulaştığı gibi, uzun yıllardan bu yana süre gelen bir
yolsuzluğu da ortaya çıkardı. O yıl yeni altınlara dönüştürülmek
üzere para basımevine gönderilen Mısır hazinesinin (irsaliye) 78 rumi
kese açıkla 200 kese olduğu görülmüş ve Mısır yöneticisine yapılan
başvuru sonucu, bu açığın Yusuf A,~a'nın Kahire para basımevini
yönettiği günden bu yana süregeldiği ortaya çıkmış, para basımevi
yöneticisi Osmanlı altınlarının arılığını bozmakla suçlanarak asılmış
ve tüm varsıllığına el konulmuştur. l
328
Rusya 26 Temmuz 1687 yılgününde Azak Kurganını ele geçirdi.
Önümüzdeki yıl içerisinde Almanya'ya karşı bir savaş açılmasının
kaçınılmaz olması, ülkeyi para ve savaşçı yönünden büyük özverilere
katlanmak zorunda bırakıyordu. İstanbul'da olduğu gibi, Mısır'daki
ağalarında üçer aylıklarının hazineye bırak 1 lmaları öngörüldü. Bu
yoldan ancak 44.5 kese getiri elde edilmişti. Kırkdört buçuk kese-i
mısri hasıl ve taraf-ı miriye vasıl.. 0.C. Bkz. Raşid, C.l, s. 228-.)
Aynı yıl içerisinde parasal duruma çözüm bulmak amacıyla,
yabancı kuruşları dolanımdan kaldırarak, tuğralı gümüş paraların
dolanıma çıkarılmasına yönelik bir uygulama başlatıldı. Raşid diyor
ki, gerçekten de yabancı damgalı "zolota" 1 ve "esedi", Osmanlı
zolotalarına karşı 4 paralık bir baş (agio) üstünlüğü taşıyor ve bu
nedenle kamuoyunda daha yeğ tutuluyordu. Bu durum sultan tuğralı
zolotaların giderek dolanımdan kalkacağı sonucunu da birlikteliğinde
getireceğinden yayınlanan bir buyrukta, "eski zolota" ve eski
kuruşların yerine en kısa sürede tuğralı "zolota" ve kuruş basılması
öngörülüyordu. Buyruk uyarınca Edirne, İstanbul. İzmir ve Erzurum
para basım işliklerinde eritilen "eski zolota" ve kuruşlardan tuğralı
yeni "zotolta" kuruşların kesimine başlanıldı. 2
13 Nisan 1697 yılgününde eski bir gelenek uyarınca sarayın "iki
kapısı"3 arasında yapılacak olan "tu,~ dikme" (queues de cheval)
çıkarmışlardır." (0.C) Bkz.İ. Galib, Meskııkat, s. 115.
1 Olayyazarlar '"zolota"dan ilk kez burada söz ediyorlar. Azak'ın Rusların
eline geçmesinden sonra Osmanlı hükümeti çok sayıda savaş gemisi
yapılmasında önemli gelişmeler gösterdi. Bu doğrultuda sultan iç hazineden
329
töreninde anık bulunmak üzere sultanlık danışmanları ile din
bilginleri saraya çağrıldılar. Bu tören Almanya'ya karşı başlatılacak
savaşın ilk göstergesi idi. Kısa bir süre önce de, Anadolu'da bir olayı
soruşturmakla görevlendirilmiş olan bostancıbaşı geçtiği yerlerdeki
yükümlülere karşı sürdürdüğü onur kırıcı davranışlarının karşılığı
olarak 30 kese ödemekle yükümlendirilmişti. 1
1697-1698. Buna koşut nedenlerle suçlanan Diyarbakır yöneticisi
de ancak tüm varsıllığını vererek canını kurtarabilmişti. El konulan
174 kese akçası hazineye aktarıldı. Aynı yıl içerisinde başka
zoralımlara da başvurulmuştu. 2
Yasaklanmasına karşın kahve tüketimi Türkiye' de kısa bir sürede
yaygınlaşmıştı. Bir yıllık tüketimin, 4.000 keseyi aştığını
330
olayyazarımız aktarıyor. //. Süleyman bu yasağı sürdürmek amacıyla
(caydırıcı işlevi olsun diye O. C) İstanbul gümrüğüne gelen kahvenin
bir okkası karşılığı Müslümanlardan 8 sağ para (bonne-monnaie),
Müslüman olmayanlardan 10 sağ para ve Edirne'de de ayrım
yapılmaksızın 6 sağ para olmak üzere "bid'at" (innovation) olarak
nitelendirilen yeni bir vergi salmıştı. //. Mustafa'da özellikle
gümrükte yeni bir işyeri açarak, kahvenin okkasına gümrük vergisi
dışında "bid'at' ı kahve" adı altında 5 paradan oluşan yeni bir vergi
daha saldı.
Karada ve denizde birçok başarı elde edilmişse de ancak, yoğun
savaş giderlerinin parasal kaynakları kurutmasından ve Almanya ile
Venedik'e karşı başlatılan savaşın sürdürülebilmesi için özgülenen
ödeneğin, öngörülen gelirleri aşmasından dolayı devlet
görevlilerinden gelirleri ile bağıntılı olmak üzere "kişisel" bir vergi
alınması öngörüldü. İstanbul kaymakamı, cebecibaşı, İstanbul
defterdar yardımcısı, para basımevi yöneticisi, tersane sorumlusu,
İstanbul ağası, Mısır kapı kahyası ve Belediye ağasından toplam 42
kese; vakıf gelirleri artanından 137 kese; Mısır yöneticiliğine karşılık
sadrazama sunulan (caize) 50 kese ile sultanlık danışmanlarına
verilen (avaid) 1 60 kese2, öngörülen gelirleri oluşturmuştu.
Savaşın 29 Şubat 1699 yılgününde dört Hıristiyan (infideles)3
1 "İ\.det"in (contume, usage) çoğuludur. Bkz. İzzi, s. 52.
2 Raşid, C.l, s.237. Parasal sıkıntılar giderek artıyordu. Bu nedenle kahve
üzerine yeni bir vergi salındı. O döneme değin Yemen 'den Cidde'ye 40.000
çuval kahve gönderiliyordu. Bunun 15.000 torbası Arabistan ve Mısır'da,
kalanı da ülkenin öteki yörelerinde tüketiliyordu. (0.C) Bkz. Hanımer,
C.6, s. 569. Kahve ve "kahvehaneler" için bkz.A. Refik, Eski İstanbul, s. 28-
30 "Kaymakam"dan yirmi kese, "cebecibaşı"ndan beş kese,
"bostancıbaşı"ndan üç kese, "defterdar vekili", "darphane nazırı" ve
"tersane emini"nden beşer kese ve "mirahur sani ağa"dan üç kese, "İstanbul
ağası"ndan iki kese, "Mısır kapı kethüdası"ndan üç kese ve "ihtisab
ağası"ndan bir kese akça .. " (0.C) Bkz. Raşid, C. 1, s. 237/A (Toplamın
42 değil 52 kese olması gerekiyor. 0.C)
3 Bu devletler Avusturya, Polonya, Venedik ve Rusya idi. Raşid salt ilk üç
devlet ile yapılan antlaşmaların metnini yazıyor. Karlofça antlaşmasının
331
devletle yapılan Karlofça (Carlowicz) antlaşmasıyla sonuçlanması
üzerine il. Mustafa, savaş vergilerinin toplanmamışı olan 3.085 kese
akçayı yükümlülere bağışladığı gibi, sultanlık danışmanlarının da
bundan böyle "devr". "hilat", "zahire baha" v.b.g. (indemnite de
tournee, de vivres et autres) olağan dışı vergi istemelerini yasaklamış
ve buna karşılık Rumeli, Anadolu, Karaman. Sivas yöneticilerine 25'er
yük akça gelir has 1 özgülenmişti. Ayrıca yine bir buyrukla; savaş
alanı içerisinde bulunduklarından dolayı uzun süren savaşlar
nedeniyle türlü sıkıntı ve yıkımlara uğrayarak kıygın bir duruma
düşen Belgrat ve Temeşvar yükümlülerinin 1700 yılı baş vergilerini
de (djizie) bağışlamıştı. 2
yılgünü Fransızca metinde 24 Recep 111 O (29 Fevrier 1699) olarak
aktarılıyor. Ancak, 24 Recep 1110 yılgününün karşılığı 26 Ocak 1699'dur.
Başvurduğumuz kaynaklar da bunu doğrulamaktadır. (0.C) Bkz. E.
Lavisse- A. Ramboud, Histoire Generale, Paris 1896, c. 6, s. 847; R.
Ekrem, s. 79; N. Erim, s. 27. 20 tanımlık üzerine Avusturya, 16 tanımlık
üzerine Venedik ve 11 tanımlık üzerine Polonya ile yapılan bu antlaşmaların
tam metinleri için bkz. Nusretame, C.1, F.3, s. 355-377 (0.C). 1699
barışı, Osmanlı imparatorluğunun bir dönüm noktasıdır. Bundan böyle
sürekli olarak saldıran Avrupa, savunan ise Osmanlı devleti olacaktır.
Hammer, bu yenilgiden sonra Osmanlı devletinin sürekli olarak batıya
yaklaşma eğilimi içerisine girdiğini ileri sürmektedir. (0.C) Bkz. Hammer,
C.6, s. 596. 1630 ile 1700 yılları arasında Osmanlı devletinin yaptığı
savaşlar ve ülkede aynı dönem içerisinde gelişen karışıklık ve başkaldırı
görüntüleri devletin barış ve dinginliğe edimsel olarak, 1630-1631, 1639-
1642, 1643- 1645, 1669-1672, 1679-1682 'ye değin olan dönemlerde
kavuştuğunu ortaya koymaktadır. Bu, yetmiş yılda on iki yıl etmektedir.
Bunalımın yoğunlaştığı dönemler olan 1648-1651, 1655-1659, 1668-1689
evreleri Osmanlı parasındaki değer düşümünün çabuklaşmasıyla
çakışmaktadır. Demek ki, devletin siyasal durumuyla, ekonomik durumu
arasında bir ilgi aramak çekici bir yaklaşım olmaktadır. (0.C)
Bkz.Mantran, s. 251.
1 Raşid, C. l, s. 248 (Raşid, C.1, s.249/A O. C)
2 y. a.g.y.s. 250. Bu dönemde sadrazam, Amcaoğlu Hüseyin Paşa idi. ( 18
Eylül 1697-4 Eylül 1702) (0.C) Bkz.M. Sertoğlu, s. 275. Avrupa
yakasındaki Hıristiyan uyruğun ödenmemiş 365 kese savaş vergisi de
332
Tek başına bu barış olayının bile hazineye beklenmedik bir gönenç
getirdiği gözlemlenmektedir. Kırım hanlığından çekildiğini bildiren
Selim Giray'a yıllık 8 yükten (akça Raşid, Cl, s. 249/B O.C) oluşan
bir gelir (has) özgülendiği gibi, devlet yanan "yeniçeri" odalarının
onarım giderlerine de katkıda bulunmuştur. l Yabancı elçiler birbiri
ardından İstanbul'a gelmekte idiler. Günlük geçim ödeneği olarak
Polonya elçisine 50 kuruş, barış görüşmeleri için 1700 yılgününde
gelen Rus ilçesine 100, birinci yazmana 60 zolota, Venedik'in
olağanüstü elçisine2 120 zolota ile birlikte ayrıca Galata da bir konut
özgüleniyor, 7 Şubat 1700 yılgününde gelen Avusturya elçisine ise
150 kuruş günlük ödenekle, ayrıntıları Raşid yıllığında yazılmış olan
bol sayıda günlük geçim gereçleri veriliyordu.
1701. 4 Aralık'ta kutsal yerler ödeneği (surre) Edirne'den yola
bağışlanmıştı. (0.C) Bkz. Hammer, C.7, s. 46 (Kese, bu dönemde 40.000
akaça idi. 0.C)
1 Raşid, C. 1, s. 249. 78 oda yeniden yapılmış ve 50 oda da onarılmıştı.
Bunların önceden ölçümlenen gider bedeli olan 212 kese akçadan lOO kesesi
sadrazam ve devlet ileri gelenlerinden, 40 kesesi "yeniçeri" ocak
subaylarından, 72 kesesi de hazineden karşılanmıştı.(0.C) Bkz. Hammer,
C.7, s. 49.
2 Elçi (Ellsi), Schmidtt, Wörterbuch. Moğollar döneminde savaş gibi
olağandışı olayları duyuran özel görevliye, ya da olağandışı bir görevle
gönderilen kişileri tanımlardı. Mirkhond et d'Ohsson, Hist. des Mong. IV,
değişik sayfalar ve Hist. Seldschuk, s. 91. Osmanlı törendüzen sözlüğünde ise
ülkede oturmayan olağandışı delegeler "elçi" cleniliyorclu. Bunlara "balios"
da denilirdi. "Asitanei saadette balyos namında bir elçi mukim olmak deebi
kadir olmağla' (Ll etait cl'usage ancien qu'un iltchi, elit biilios, residat a
Constantinople) "başkentte balyos denilen bir elçi bulunması eski bir gelenek
olmakla". Olayyazar, "balyos" sözcüğü ile Fransız ve İngilizlerin yerleşik
elçilerini anlatmak istiyor. Bkz. Suphi s. 184; Vasıf, C. l, s. 251 ele yerleşik
elçiyi "ikamet elçisi" olarak tanımlıyor. Olayyazara göre, bu yılgününde
Fransız elçisinin konutu Galata'cla imiş. (C.l, s. 251-261) Raşid, bu günlük
geçim gereçlerini şöyle aktarıyor; 40 tavuk, 3 Mısır tavuğu, 1O kaz, 30
güvercin, 150 kıyye (okka) un, 10 kıyye meyve, 30 kıyye sebze, 3 baş öküz, l
baş buzağı, 1O baş koyun, 50 kile (İstanbul kilesi yaklaşık 45 kg. Ö.
Gökbilgin, Kırım Hanlığının Siyasi Durumu, Aıık. 1973, s. 4, ıı.19)
sığır, 10 kantar saman, 3 araba ot, 30 çeki odun, 110 kıyye kömür, 1 kıyye
baharat. (0.C) Bkz. Raşid, C.1, s. 252/A.
333
çıkıyor, "surre emini" (defositaire de la subvention) yol giderleri
karşılığı, 5.000 kuruş alıyor.
Frabzon "eyaleti" içerisindeki Gümüşhane ocaklarından çıkarılan
gümüş para basımevine bakır ise Tophane'ye 2 özgülenmiş olduğundan,
bu ocakların işletilmesi, satışı ülke dışına ya da tecimenlere yasak
olmak koşuluyla "emanet" (regie) yönetimine dönüştürüldü.
Yazarımız, önceleri "reisülküttap" olup uluslararası
ilişkilerdeki becerisi ve ayrıca yazarlığı ile ünlü olan Rami Paşa'nın3
1 Raşid, C. l, s. 259. "taraf-ı miriden harcırah için beşbin kuruş attiye" (0.C)
Bkz. Raşid, , C.1, s. 25918
2 y.a.g.y., s. 260. "Büyük Topçu Ocağı" (La grande maitrise de l'artillerie)
1701 yılına değin yıllık üsterme yoluyla kesime verilen Gümüşhane gümüş ve
bakır ocaklarının gelirleri, devletin daha sıkı denetimi altına alınmak
amacıyla hükümet yönetimine (emanet) bırakılmıştı. Gümüş, para
basımevine, bakır da Tophane gereksinimlerine özgülenmişti. (0.C) Bkz.
Matran, s. 238. Ancak, bu uygulamanın uzun sürmediği de
gözlemlenmektedir. Şöyle ki, "Gümüşhane maden gelirleri yıllık ... akçaya
satılır bir devlet geliridir. Bu yönden elde edilen gümüş ve bakırın
tecimenlere satılmayıp doğrudan devlet adına işletilmek üzere para
basımevine gönderilmesi koşuluyla üstermesi eski Tersane Emini Yusuf
Efendi'nin kardeşi Süleyman Ağa'ya verilmişse de bu uygulamadan
beklenilen yarar elde edilemediğinden yeniden yıllık üsterme uygulamasına
geçildi. (0.C) Bkz. İ. Hakkı, Merkez Teşkilatı, s. 385. Ayrıntılı bilgi için
bkz. A. Vefik, Osmanlı Devrinde Türkiye Madenleri, İst. 1931, s.
36; N. Çağatay, Osmanlı İmpatorluğunda Maden İktisadiyatı
Hakkında Vesikalar, TTVD. C.2, sayı 10, Ank. 1942, s. 275-283.
3 y.a.g.y. s. 272. Karş. Hammer, C.8, (Bizdeki çevri, C.7, s.62)
Dürri Mehmet Efendi Bağdat'a defterdar olarak gönderildi. Ayrıca güvenliği
sağlamak amacıyla 400'er savaşçıdan oluşan iki birlik görevlendirildi. Bu
birlikteki savaşçılar gündelik olarak 100 akça, birlik komutanları da 200
akça alacaklardı. Hükümet sözü edilen birliklerin aylıklarına karşılık olmak
üzere de 4.000 kuruş özgülemişti (0.C) Bkz. Raşid, C.1, s. 263/A Raşid 'in
çarpıcı bir olay yansıtmadığı dönemin sadrazamı Daltaban Mustqfa Paşa idi.
Mustafa Paşa, kadınların giyimlerine yönelik bir tüzük yayınladığı gibi ayrıca
parasal önlemler de almıştı. Sarayda görev yapan "çavuş"ların sayısı giderek
t .OO'e değin yükselmişti.Ancak, etkin görev yapan 50 kişiydi. Alınan
önlemler sonucu yetkin olmayanların adları kayıtlardan silindi. (0.C) Bkz.
334
sadrazamlığa atandığı 24 Ocak 1703 yılı sonlarına değin çalışmamızı
ilgilendirecek çarpıcı bir olgudan sözetmiyor. Ancak türlü
zoralımlarla, kentteki kargaşayı yatıştırması için Ba,~dat yöneticisine
gönderilen yardımı anlatmakla yetiniyor. Rami Paşa göreve
başlayınca, kaptan paşa ve tersane yöneticisinin yardımları ile, bu
yönetimin gelir gider bölümlerini titiz bir biçiminde inceleyerek,
kimi birikimler sağladığı gibi, defterdarın saymanlık defterlerini
getirerek giderleri azaltmayı, ve o döneme değin defterdarın kendisine
ayırdıgı kimi özel çıkarları da hazineye aktarmayı başarmıştı. 1
17 3. Rami Paşa yerli işleyimciliğin geliştirilmesi ve ülkenin bu
yönden yabancı bağımlılığından kurtarılması amacıyla yünlü ve
ipekli kumaş yapımını özendirici önlemler aldı. 2
Ancak, bu amacını başarılı bir sonuca ulaştıramadı. Kimilerinin
335
beş, kimilerinin ise onar dilimden oluşan ödenmemiş üçer aylıklannı
almaksızın Gürcistan (Georgie) üzerine yürümeyeceklerini bildiren
cebecilerin kısa sürede bastırılan başkaldırıları, aynı gerekçelerle daha
büyük bir ayaklanmanın başlangıcı olmuş ve durum il. Mııstafa'ya
işten el çektirilmesiyle sonuçlanmıştır. 1
336
yoluyla gönderilmiştir. 1 Sıra, bostancıların sekiz dilimden oluşan
üçer aylıklarının ödenmesine gelmişti. Onlara da, "havale" yoluyla
320 kese verildi, verilen "havale"lerin toplanmasının gecikmesi
üzerine başkaldıran bostancılar, aylıklarının en kısa sürede ve
doğrudan ödenmesini istemişler, bu istekleri yerine getirilmiş ancak,
aynı anda bu dik kafalılardan 773 kişi eşi görülmedik bir biçimde
ordudan atılmış ve yerleri de "dev ş i rnı e" (levee) yoluyla
doldurulmuştu. 2 Bu başkaldırı, bir başka önlemin alınmasını da
birlikteliğinde getirdi. Alışılageldiği üzere, bir süredir aylıklar salt
yaya savaşçılara doğrudan, öteki savaşçılara da bir dilimi doğrudan,
kalanı da taşranın olası gelirleri üzerinden (havale) ödenmekte idi.
Ancak, Edirne'deki olaylardan sonra yayınlanan bir buyrukta; tüm
savaşçıların aylıklarının bundan böyle ocak ileri gelenlerlerince3
Raşid, C.2, s.25, " .. mevacih için iki bin altı yüz kese akçanın .. " (0.C)
Bkz. Raşid, C.2, s. 25/A.
2 "% 70 arı gümüş. %30 karışık." ".. ayarda on dirhem tefavütü
olmağla .. " (0.C) Bkz. , Raşid, C.2, s. 33/A.
3 "züyuf ve maksGs (kırpılmış) para" (Bkz. Raşid, C.2, s.33/A 0.C)
4 " yetmiş dirhemi ayarınca vezn ve tadil ve her onbuçuk dirhem züyuf
ondirhem ceyid ve cedid paraya tebdil." (Bkz. Raşid, C.2, s.33/B
0.C)
5 "altmışsekiz ayarı kat olunmak üzere" Raşid, C.2, s.33/A-B 'de bu
olayı, ·'ııizam-ı ahval-i sikke" başlığı altında aktarıyor.(0.C)
338
paralara karşılık), 100 dirhem yeni para verilmesini buyurdu. Hacı
Kalfa'nın ardılı olan olayyazar ikinci kez para basılması olgusunu
"tashih-i sikke" (reforme de la monnaie)2 deyimiyle tanımlıyor.
Aynı yıl içerisinde tüm kent yöneticilerine ve yargıçlara
gönderilen buyrultularda (adaletname), topluma karşı eşit bir
biçimde davranılmasının, yükümlülerin yolsuzluklardan
korunmasının gerekliliği vurgulanıyordu. Olayyazar ekliyor; halkına
karşı doğru ve tüzeli davranan sultanın hazinesi dolu, ülkesi de
mutluluk ve gönenç içerisinde olur. 3
1705. Kara Mehmet Paşa Mısır yöneticiliği döneminde
göndermediği 600 kese tutarındaki yıllık vergiden dolayı
339
sorgulanmak üzere 1706 Ocak ayı başlarında İstanbul' a çağırılarak
"kapıarasmda" gözaltına alındı. Ancak, 100 kese dışında ödeme gücü
olmadığı anlaşılınca, kalan 500 keseyi, gelirinden yılda lOO'er kese
ödemek koşuluyla Sayda kent yöneticiliğine atandı. l
Taşradakimadensel para geçmiş dönemlerde olduğu denli bol
değildi.
Toprak vergisi Basra'da, 40 akça ve 16 zolota kuruşa karşılık
olmak üzere "abbasi" ve "tuman" olarak ahnıyordu.2
341
Ayrım 6. 1714-1730.
342
sonuçlanan -ki, bu antlaşma uygulanamamış, onun yerine geçerli
olmak üzere 1714 yılgününde Edirne antlaşması yapılmıştı.- on yıllık
süre içerisinde, bir başka deyişle, Damat Ali Paşa'nın sadrazamlık
dönemine değin ülkenin ekonomik yönetimini ilgilendiren önemli bir
olgudan sözetmiyorlar. Bu süre içerisinde, defterdarların sık sık
değişmesine karşın, aylıklar düzenli denilebilecek bir biçimde
ödenmiş, koyun-keçi (adet-i ağnam) vergisinin toplanmasında
uygulanan yaşamboyu koşulunun, üstencilerin hazineye ödedikleri
öncelikli parayı tümüyle toplayıncaya değin bu ayrıcalıktan
yararlanmak üzere 1 , yeniden yıllık üs terme yöntemine
Bkz. Belin, Sur la Probriete, n. 378 ve sonrası. Raşid, C.2, s. l 08/A da,
"gedikli zaim uygulaması devletin ünündendir" diyor. (0.C).
2 Raşid,
C.2, s. 108. Raşid, C.2, s. 108/A da "gedikli zaim" görevinin
babadan oğula geçebildiğini aktarıyor. (0.C)
3 Raşid, C.2 s. 11 1. Bu tür yoklamalar bir köprü üzerinden geçerken
yapılırdı.Kara Osman Ağa dağıtımlarda 20-30 keseyi kaldırıp,
birkaç keseyi kendisine ayırıyordu. Ocaklıların yakınmaları üzerine
345
Paşa ayrıca, kendisine "boş" olan bir görevi bildirene de aylık artışı
sözü verdi. Yapılan ayıklama (ist(fe) yoklamasından- birçok boş
görevler ortaya çıkarıldı. Aylık almaya yetkin olanların kendilerini
doğrudan göstermek zorunluluğu getirildiğinden, taşıyıcısı eliyle
sunulmayan tüm "esami"ler "boş" ya da ordu kaçağı (refractaire)
sayılarak, "bozma" 1 uygulaması tümüyle kaldırıldı ve ad yazım
defterlerinin yeniden düzenlenmesine başlanıldı. 2
Savaşçılara 25 Ekim 1715 yılgününde üçer aylıkları dağıtıldı.
Ancak, doğrudan kendisini gösteren savaşçılara ödeme yapılacağına
yönelik kesin buyruk verilmişti. Ocak subayları bu uygulamayı
etkisiz kılmak istemişlerse de girişimleri yeğin bir karşılık verilerek
sonuçsuz bırakılmıştı. 3
Yukarıda sözü edilen, devlet gelirlerinin kesime verilmesi
uygulamasında ortaya çıkan yolsuzluklar da Ali Paşa'mn ilgisini
346
çekmişti. Rumeli defterdarı eliyle düzenlenen ve sadrazamın onayına
sunulan tasarıda, devlet gelirlerinin yaşam boyu koşuluyla kesime
verilmesi (malikane) uygulamasına sınırlı bir değişiklik getirilmesi
öngörülüyordu.l "Sultan Mustafa döneminde salt, Halep, Şam,
Diyarbakır ve bunlara bağlı yörelerdeki devlet gelirleri yaşam boyu
koşuluyla kesime verilmekteydi. Ancak, bu uygulamanın giderek
yaygınlaştırıldığı, devlet görevlileri bir yana üstüne üstlük "hamal'',
"kayıkçı", "esnaf"a varıncaya değin elinde parası olanların bu
gelirleri yaşam boyu üstlendikleri ve de, bir başkasına sattıkları
böylece devlet vergi kaynaklarının beş on varsıl kişinin üzerinde
kaldığı, (beş on kadar zimal adamlar O.C bkz. Raşid, C.2, s.138/B)
bunun sonucu olarak da geçimlerini salt bu gelirlerle sürdüren devlet
görevlilerinin yoksul bir duruma düştükleri gözlemlenmektedir.
Ancak, önemli olan olgu bu gelirlerin sürekli bir biçimde el
değiştirmesidir. Böylece bu tür gelirlerden salt ilk üstenciler değil,
bunları ele geçirenlerin tümü yararlanma yoluna gittiklerinden (hem
verdiği akçayı çıkarıp hem kazanmak sevdasıyla O.C. Bkz. Raşid, C.2,
s.138/B) Yükümlüler de (reaya) yoksul bir duruma düşmüşlerdir.
Başvuru ve yakınmalar üzerine "bu malikane serbest üzere
yönetilir. "2 Diyerek, kent yöneticileri ve yargıçların işe karışmasını
yazısının görüldüğü
yerde o gelirin "serbest" olmadığını
anlamaktayız.(0.C) Bkz. Fekete, s.315. Ayrıntılı bilgi için bkz.
C. Üçok, Osmanlı Devlet Teşkilatında Tımarlar, AÜHFD,
C.1, Sayı 4-5. s. 525-551 ve C.2, s. 73-95. Ö. Barkan,
Malikane-divani sistemi, THİTM, İst. 1932-1939, s.120.
Raşid, C.2, s. 138. Bkz.Yıl 1715.
2 Bkz., Belin Memoire sur la biens ... , Joum. Asiat, Kasım-Aralık 1853,
s.391 ve sonrası.
3 Bkz. y.a.g.y.s. 386 ve sonrası. Sultanlık vakıfları "darüssaade"
ağalarının gözetiminde idi. Sözü edilen denetim aynı ayın 16. günü
yapılmış, sözü edilen birimin başına da Hasan Efendi getirilmişti.
(0.C) Bkz. Raşid, C.2, s.139/B
348
akça çıkarılmamasını, böylece giderlerin kısılmasını
öngören bir buyruk yayınlandı.1
Mora'da elde edilen başarılara ve savaşçı aylıklarının düzenli bir
biçimde ödemesine karşın, 1696 yılgünlü paralar bunalımı ancak bir
süre için durdurabilmiş, başkent basımevinde kesilen2 paralar bile ilk
değerlerine oranla kimi değişimlere (alteration) uğramıştı.
Raşid, III. Ahmet'in bir ülke için gerçekten yüz karası olan bu
durumu düzeltmek amacına yönelik bir buyruk yayınladığını
aktarıyor. 3 27 Nisan 1716 yılgününde yayınlanan bu buyrukta; l 696
yılında basılan altınların arılık ve ağırlığında ve de Venedik
altınlarından daha üstün nitelikli,4 100 parçası 110 dirhem
ağırlığında, 5 kıyısı zincirli, Rumi bezekli, 6 ortası ayna gibi parlak7,
bir yüzünde tuğra öteki yüzünde "İstanbul basım" yazılı ve 3 kuruş8
349
değerinde olmak üzere yeni altınlar basılması
öngörülüyordu. 1696
yılında basılan tuğralı altınlardan ayırtedebilmek için sözü edilen bu
3'er kuruş değerindeki sikke-i cedit zer İstanbul" ya da daha yalın bir
biçimde "cedit İstanbul" adı verilmişti. (nouvelle monnaie d'or de
Constantinople, nouveaux constantinoples) 1
350
sultanın saltık güvenini elde etmiş olan İbrahim Paşa, kendisine uzun
bir süredir önerilen sadrazamlık görevini 9 Mayıs 1718 yılgününde
üstlendi. 21 Temmuz 1718 yılgününde de Osmanlı devleti ile
Avusturya ve Venedik devletleri arasında Pasarofça (PassaroWicz)
anlaşması yapılarak bu savaşa son verildi.
Raşid,C.3, s. 30 ve 43. Niş surlarının onarımı için 780, Vidin için ise
2.600 kese kullanılmıştı. (0.C) Bkz. Hammer, C.7, s.252. Ayrıca
Yediku/e'den, Eğrikapı'ya değin saray surları da tümüyle onartılmış
ve bu onarım için 227.784 kuruş gerekmişti. (0.C) Bkz. A. Refik,
İstanbul Hayatı, s.94 Sakız Adası devlet ileri gelenlerine 100 ile
152'şer kese akça vermekteydi. Yazım işi ile "Arpa Ruznamecisi"
Mehmet Efendi görevlendirilmişti. (0.C) Bkz. Raşid, C.3, s. 36/A.
2 "Tekaliflerine (vergi yükümlülüklerine) takas olmak üzere (sayılmak
üzere) Berlin, Etude sur la .., n.345.
3 Raşid, C.3, s.41.
352
Elçilik kuruluna, Türkiye'de kaldığı süre içerisinde ödenen paranın
tutarı 185.520 kuruşa ulaşıyordu.!
Gümüşün devlet eliyle saptanan· ederini belirli bir düzeyde
tutabilmek ve paraların ülke dışına çıkarılmasını önlemek amacıyla
alınan önlemlerden yukarıda söz edilmişti. Ancak, bu önlemler
yetersiz kalmış ve paraların değerlerinde yeni çalkantılar kendini
göstenneye başlamıştı. Bir dirhem gümüşün alış ederi önce 21, sonra
da 20 akça olarak saptanmış ise de tecimsel alanda 22 akçaya2 alınıp
satıldığından dolayı, sarraf ve para dökümcülerden (fondeurs) başka,
para basımevine gümüş getiren olmuyordu.3 Bu nedenle bir süredir ne
zolota, ne para ve ne de çil akça basılabilmişti. Öte yan.dan İranlı
tecimenler de getiri dürtüsüyle dolanımda bulunan yeni zolotaları
toplayıp ülkelerine götürmekte ve orada "abbasi"lerle değiştirmekte
idiler.4 Çil akçalar giderek azalmış ve zolotalar birer para (akça 0.C)
4 Bkz. 1705 yılı notu. Alınan tüm önlemlere karşı, paranın dışarıya
353
baş ile 1 onu geçmeye başlamıştı. Ancak, aradaki bu değer başkalığı
yasal değildi. Bu duruma bir çözüm bulabilmek amacıyla pazar ileri
gelenlerinin de katıldığı bir yarkurul toplandı. Kurulda, 88 akça
değerinde olan eski zolotalar tartıldı 16 parçasının 100 dirhem
gelmesi gerekirken 98 dirhem geldiği görüldü. 2 Üzerine . 2 dirhem
eklendi. 16 eski zolota ile 16 yeni zolota karıştırıldı ve ikisinin de 60
dirhem gümüş içerdiği gözlemlendi3 ve iki zolota arasında başkalık
olmadığı ortaya çıktı. Ancak sözüm ona eski zolotaların gümüş
oranının daha yüksek olduğu sanılmakta ve bundan kaynaklanan
yanılgı sonucu adı geçen para daha çok aranmaktadır. Bu yanılgının
ortaya çıkarılması ve bundan doğan alışveriş kargaşasına bir son
verilmesi gerektiği öngörüldü. Sonunda, 60 dirhem ağırlığında4 ve 90 ·
akça değerinde zolota kesilmesi ve gümü~ün dirheminin 20 akçaya
alınıp satılması doğrultUsunda yeni bir düzenlemeye gidildi. Ancak,
gümüşün kamuoyunda 22 akçadan alınıp satıldığı gözönüne alınarak
sarraf ve öteki ilgililerin aydan aya verdikleri 55.000 dirhem dışında,
gümüşün dirheminin 22 akçaya alınıp satılması uygun görüldü ve
ellerinde gümüşü bulunanların bunları zolota basılmak üzere paıra
"birer akça baş ile geçmeye başlayıp" (Bkz. Raşid, C.3, s.42/B
0.C)
2 "onaltı adedi götürülüb veznetttirildiklerinde tamamı yüz dirhem
iktiza ederken (gelmesi gerekirken)" (Bkz. Raşid, C.3, s.42/B
O.C)
3 "her birinden altmış dirhem simihalis zuhu edib (bulunup)" bir
başka deyişle % 60 gümüş, % 40 karışık. (Bkz. Raşid, C.3, s.42/B
O.C)
4 "Öteden beri kaı'olunageldiği üzere yine altmış ayarında kat'olunub
her bir danesi doksanar akçaya raic ve vücuh ile münasıb (uygun)"
Bkz. Raşid, C.3, s. 42/B 0.C)
354
basımevine getirmelerini özendirici önlemler alındı. 1 Bu durum
doğrultusunda, zolota ve arı gümüşün değerine eklenilen ikişer
akçadan dolayı 8 dirhem l "danek" (l/6 dirhem) ağırlığında ve 90
akça değerinde "cedit zolota" basımına başlanıldı .ve bu düzenleme
bir buyruk ile de onaylandı.2 .
Hazinenin durumunun iyileşmesine karşın çil akçaların
dolanımdan kalkması salt vurgunculuktan (speculation)
kaynaklanmaktaydı. Şöyle ki, 25 Mayıs 1719 günü toplanan devlet
kurulunda savaşçıların aylıkları ödendiği gibi, son yıkımların
onarılması ve barış antlaşmasından sonra İstanbul'a gelen yabancı
elçilerin ağırlanmasının neden olduğu yüklü giderlere karşın, il.
Mustafa döneminde verilemeyen iki dilimlik (kıst) üçer aylıklar da
dağıtıldı.3 Serginin sona erdiği gün Sultan lif. Ahmet. eski bir
gelenek uyarınca sadrazamı, samur bir kürk, değerli taşlarla bezenmiş
bir "hançer" ve beğenisini içeren bir buyrukla ödüllendirildi.4
358
· birçok gemiyi denize indiriyor, Süveyş Körfezinde küçük bir deniz
gücü oluşturuyor, Azak kurgamnın onarımını yapıyor, başkent
yöresinde bügetler (rezervoirs 4'eau) kuruyor, Yenicami bir
"imparatorluk kitaplığı" açıyor, paralı bir yangın söndürme birliğini
(tulumbacı) günlük yaşama geçiriyor ve başkent surlarının düzeltimi
ile uğraşıyordu. Türkiye, sınır komşularından özellikle de birlikte
İran'a saldırdığı ve gelecekte bu ülkenin bölüşülmesi için antlaşma
yapacağı Rusya'dan kaygı duymuyor, ordularının başarıdan başarıya
koştuğunu ve İran'ın önemli kentlerinin birer birer kendi yönetimine
katıldığını görüyordu. Tebriz'de bir para basım işliği açılarak gerek
bu kente, gerekse Erivan ve T(flis'te ele geçirilen altın ve
gümüşlerden sultaı:ı damgalı paralar bastırıldı. 1
ı 718-1719 yılı olaylarında değinildiği üzere İranlılar
"abbasi"lerle2 değiştirmek için Türkiye'den ülkelerine bol sayıda
arılığı tam akçalar (ecus blancs) getirmişlerdi. Şimdi de, İran'da
kurulan para basım işlikleri İran "abbasi"lerini topluyordu. İran
·damgalı "abbasi"lerden arılığı tam olanların üzerlerine Osmanlı
damgası vurularak 16 para3 karşılığında dolanıma çıkarıldı. Arılığı
düşük olan "abbasi"lere gelince, bunlara damga vurulmayıp ancak
"Vezni tamam yedi danek olan onaltı paraya raic olmak üzere
sultani kat' .. Burada İran para basım işliklerinden söz edildiğinden,
"danek" Tebriz ağırlığı olarak "miskal"in altıda biridir ve 8
buğdaydan oluşmaktadır. Bkz. Burhanı Kaat'ı, C.2, s. 216)
Chardin, C.4, s. 275'e "dunk"un karşılığını 8 buğday olarak aktarıyor.
2 Bkz. Yıl 1716.
3 "Her birisi yirmidört kırat halis altın olub"
4 "Her yüz adedi yüzon dirhem gelmek ve her bir danesi dörtyüz
akçaya raic olmak üzere" Bkz. Yıl 1716 ve 1726.
5 Çelebizade, s. 83. İbrahim Paşa bu altınların zincirlerinin düzgün
olmadığını gördüğünden Tebriz Ordu Komutanı Abdullah Paşa ile
Revan ve Titlis kent yöneticileri olan Recep Paşa ile İshak Paşa'lara
İstanbul'daki örneklerinden göndermişti. (0.C) Bkz. Çelebizade, s.
78/A, "Tebriz seraskeri Vezir Abdullah Paşa tarafından arz ve ilam
olunmağla belde-i merkumede darphane bina ve sultani altın kat' .. "
(0.C) Bkz. Kiiçiikçelebizade, s.307.
6 Karş. Yıl 1696.
360
Yeni İstanbul altını (tuğralı, aralık ve ağırlığı tam) 400akçal
Zincirli Mısır (altoun cordonne du Caire) 330akça
Mısır tuğralı (altoun au toughra du Caire) 315 akça
Yeni kuruş (nouvel ecu d'argent) 120 akça
Yeni kuruşun 1/2 ufaklığı 60, 1/4 ufaklığı 30akça
Cedit zolota (nouveau zolota) 90akça2
Sağ para (para de bon aloi) 40'ı bir kuruş
Yeni akça (nouvelle aspre) 120'si bir kuruş3
Yaldız altını (ducat venitien) 375 akça 4
Macar altını (ducat hongrois) 360akça5
Eski esedi kuruş (ecu ancien) 8.5 144akça
Solya ıiyal kuruş 8 dirhem 1 danek ya da 1/6 dirhem6 186 akça
Kara kuruş (ecu d' Allemagne) 9 dirhem 181 akça
Atik zolota (ancien zolota) 88 akça?
Polya kuruş 8 dirhem 1 danek ya da 1/6 dirhem 173 akça8
Büyük lipor 2 dirhem 24akça
Küçük lipor 1 dirhem 10akça9
361
·Sadrazam, kamu arasında aşırı süsün artmasından kaynaklanan
gereksiz tüketimi önlemek amacıyla önceleri de yayınlanan
"savurganlığı önleme yasası"nı (lois somptuaires) ansı tarak;
kadınların yol ve alış-veriş yerlerinde yakışıksız giysilerle, açılıp
saçılarak dolaşmalarının kınanmasını öngören bir buyrultu
yayınlandı. 1
Eylül 1727 yılgünlü İran barışının yol açtığı soluklanmanın
sonucu olarak yaklaşık beş yıldan bu yana salınan vergilerin
yeğnileştirilmeleri doğrultusunda elverişli bir ortam bulan İbrahim
Paşa, Kasım ayı içerisinde ilgililere gönderdiği buyrultularda, savaş
vergisinin (decime de guerre) kaldırılarak öteki vergilerin de barış
dönemindeki düzeyine indirilmesini istiyordu)
Bununla birlikte özyapısındaki gönül yüceliği ve elaçıklığı ile
Harun Reşid'in ünlü baş danışmanma3 benzetilen İbrahim Paşa'nın,
380 akça ol<Jrak saptanmıştı. 1721 'de ve 1731 'de 137 akça olarak
gösterilen 7 dirhem 2.5 ıratlık "to.kat" 1725 tanıtmalığında yer
almamıştır. Yine 1725 tanıtmalığında 173 akça ve 8 dirhem bir
danek olarak yer alan polya kuruş 1721 tanıımıılığında 8.5 dirhem,
1731 ıanıtmalığında ise 8.5 dirhem 1 dıınek ve 186 akça olarak yer
almıştır.. (0.C) Bkz. B. S. Baykal, Para Düzeni, s. 62 ve 64.
Küçükçelebizade, bu olayı "terıib-i nizarrİ-ı sikke-i hümayun" başlığı
alımda veriyor ve solya polya kuruşun sekizbuçuk dirhem bir danek
olduğunu aktarıyor, yaldız ahını için de, "kefere sikkesi ile madrub"
deyimini kullanıyor. (0.C) Bkz. Küçükçelebizade, s. 310.
Çelebizade, s. 95 İstanbul, Edime, İşkodra, Galata, Eyüp yargıçlıkları
ile yeniçeri ağası ve bostancıbaşıya seslenen buyrultuda; Sa.dahad'a
gelen kadınların üçten çok yemeni (tülbent) kullanmamaları, açık
seçik gezmemeleri, kakum kürk giymemeleri, alış-veriş yerlerine
çıkanların ise yakalı giysiler giymeleri öngörülüyordu. (0.C) Bkz.
Çelebizade, s. 95/A.
2 Çelebizade, s. 134. Bunlar .. tekalifi şakka" türünden olan savaş
vergileri (inıdad-ı seferiye) idi. "Yüklimlüler güçsüz düştüğünden,
yoksullaştığından güvenliklerini sağlamak amacıyla .. :· (0.C) Bkz.
Çelebizade, s. 134/A.
3 Çelebizade. s. 92. Bilindiği gibi basımcılık ilk kez İbrahim Paşa
döneminde Türkiye'ye girmişti. Bunun~a ilg.ili buyruğun yılgünü .4
362
yönetim işlerindeki düzenliliği ve devlet parasının kullanılmasındaki
sürekli denetimlerin getirdiği gönence karşın, din bilginlerine karşı ·
aldığı kimi önlemle kuşkusuz onun düşüşünün önemli nedenlerinden
birisi olmuştur.
İran'daki ordunun savaşa başlamak üzere olduğu duyumunun
alındığı bir sırada ortaya çıkan başkaldırı sonuc~ eski koruyucu
(efendisi) ///. Ahmet'in bir buyruğu ile tutuklanan lbrahim Paşa 30
Eylül 1730 gününde öldürüldü. Aynı başkaldırı, III. Ahmct'in yerini
il. Mustafa 'ya bırakması sonucunu da .birlikteliğinde getirdi.!
Temmuz 1727'dir. Buyruğun tam metni için bkz.İ. Hakkı, OT, 411,
s. 160 tı.2 (0.C) İlk basılan yapıt, öğrenciye çok gerekli olup da
alınmasında sıkıntı çekilen ve 1728 yılgününde basılan .. V 01ık11lu
Liigatı" adlı iki. ciltlik bir sözlüktü. Bir cilti, 35 kuruşa satılmışıır ki,
Cevdet döneminde 400 kuruş etmektedir. (0.C> Bkz. Cevdet, C.l,
s.111. Hamnıer, C.7, s. 537-550 arasında 1728 yılından 1830 yılına
eleğin basılan yapıtlara ilişkin olarak çok ayrıntılı bir bilgi veriyor.
(0.C) 1786 yılgününde başa geçen Harun Reşit, (ki, 1.
Ahdiilmelik 'ten bu yana ülkenin parasal işlemlerinin yürütülmesini
ilk kez bir danışınanıııa bırakan sultandır. O.C. Bkz. Cevdet, C.l,
s. 341) Yalıya Biıı Halit Bermı'ki 'yi saltık yetkilerle baş danışman
olarak atamıştı. Yahya, iki oğlu Fa:ıl ve Cl!f'er ile birlikte Abbasi
ülkesini 17 yıl süreyle yönetmiş ve sonunda Harun Reşit'in bir
buyruğu üzerine öldürülmüşlerdi. (0.C) Bkz. B. Üçok, İslai11
Tarilıi, Emeviler-Abbasiler, A11k. 1978, s. 103-104. Osmanlı
devleti aynı yıl
Avusturya ile, Avı,ısturya ıedm gemilerinin Ce::ayir.
T11ııııs ve Trahlmgarh limanlarıııa sığıııabilmelerini ve Akdeniz'de
dilediği gibi dola~abilmclerini öngören bir örneği Viııaya National
Bibliotck el yazmaları bölliıniinde bulunan bir sözleşme (ahidnaıtıe)
yapmıştı. Konu ile ilgili derlemelerde (Gabriel Noradunghian,
Arisıarchi, Muahedat Mecmuası. Testa'nın anılaşmalar derlemeleri
· gibiJ yer almayan Mart 1727 günlü. 13 tanımlıktan oluşıııı bu
sözleşmenin ıam metni için bkz. İlber Ortaylı. Os111a11lı
A v11st11rya Seyr-ii Sefaiıı Sözleşmesi, AÜSBFJ) XXVlll/3-4
(1973)-, s.97-109 (0.C)
Damat İbrahim Paşa 1728 yılgüniinde kaza yargıçlıklarıııın
öncelgeye giire iki yıl sureyle verilerek gerek görülmedikçe görevden
363
alınmamaları ve bekleme (mülazemel) süreleri aynı olanların sınav
yapılarak atanmaları doğrultusunda bir buyruk yayınlamıştı. (0.C)
Bkz.İ. Hakkı, İlmiye, s. 253. Ancak, süresi sonunda görevlerin
bırakılması da kırgınlıklara yol açıyor, sıralamadaki tıkanıklıklar bu
kesimi oldukça tedirgin ediyordu. 5 Mayıs 17 18 'de müftülüğe
getirilen Abdullah Efendi'nin bu görevde yaklaşık 13 yıl kalması
geride kalanları umutsuzluğa düşürüyordu. (0.C) Bkz. M. Aktepe,
Patrona, s. 118-119. Belin, İbrahim Paşa dönemini varsıllık ve
gönenç dolu bir devre olarak değerlendiriyorsa da belgeler bu yargıyı
doğrulamamaktadır. Şöyle ki, vergi gelirlerinin artması, üretim artışı
ya da kamunun gönecinden değil, zor ve baskıdan
kaynaklanmaktaydı. Raşid, kimi belgelerle bunu kanıtlayarak,
yükümlülerin yer ve yurtlarını bırakarak başkente göç edecek bir
duruma geldiklerini ve üstüne üstlük kent yöneticilerinin de
yükümlülere baskılarda bulunduklarını yazmaktadır. (Bağırların
kebap etmeye başladılar, C.2, s. 138/A) Bu dönemde bir yandan
olağan vergilerle gelirlerin artırılması uğraşı verilirken öte yandan,
kimi yörelere de yeni vergiler salınıyordu. (Sakı::, Mora gibi) Bu tür
uygulamalar yoksulluğu daha da çok artırmştı. Patrona Halil'in 1.
Malınıııt'tan ilk iş olarak geçen dönemde salınan vergilerin
kaldırılmasını istemesi, 1730 başkaldırısında vergi sorununun "başat
sorun" olduğunu göstermektedir. Patrona Halil ayrıca, devlet
gelirlerinin yaşam boyu koşuluyla kesime verilmesi uygulamasının da
yükümlüleri ezdiğini ileri sürmüş ve bu uygulamada ortadan
kaldırılmıştı. (Damat Ali Paşa döneminde bu uygulamaya bir
sınırlama getirilmiş ise de, Damat İbrahim Paşa döneminde yineden
yaygınlaştırlmıştı.) Sultan Mahmut'un ilk günlerinde hükümeti
denetimleri altına alan başkaldırıcılar bile öyle aııiaşılıyor ki, vergi
ve para işlerini ilk sırada tutmuşlardır. (0. C) Bkz.M. Aktepe,
Patrona, s. 8, ve 18; Hammer C.7, s. 378. Başkanın yükümlüye
gereğinden çok vergi yüklemesi, duvarın temelinde bulunan "harç"
ve taşı çıkarıp bunlarsız duvarı yükseltmeye çalışmak girişimi gibidir.
(0.C) Bkz. İ. Gazali, Devlet Başkanlarrna, "Nasilıat-iil
Miilılk" (çeı·. O. Şekerci), lst. 1969, s. 77. Siit veren
hayva11da11 gereği11de11 çok siit al11111wk iste11ilirse siit yerine
sarı bir kanla karşılaşılır. (O.C) Bk::.. İ. Gazali, y.a.g.y. s. 76.
364
Ayrım 7. 1730-1768.
367
1734. (1731 olmalı O.C) Bu tür ödenceler daha şimdiden yönetim
işlerliğinde yıkıcıetkiler oluşturmaya başlamış, parasız kalan Erivan
ordu komutanına, ancak durumunu tüm ayrıntılarıyla gözler önüne
serdikten sonradır ki, sultan eliyle 30.000 "zer-i mahbub"
gönderilebilmişti. 1 Doğrusu, iç ve dış hazine başkaldırı sırasında baş
deftardarın uyanık davranması sonucu talan edilmekten kurtulmuştu.
Sözü edilen hazineler bugünlerde türlü paralarla dolup taşıyordu. 2
Ayrıca mutsuz İbrahim Paşa'nın varsıllığı da bu yığına
karıştırılmıştı. Alışkı olduğu üzere, kendisi ve yakınlarının
taşınabilir-taşınamaz tüm varlığına elkonulmuş ve bunlar sadrazam
yardımcısı (kahya) ile defterdarın gözetiminde satılmıştı. Sözü
edilen kişilerin Sami'ye verdikleri "durum bildirimi"nin içeriğinden
anlaşıldığına göre, 29.529 kese 340 kuruşa ulaşan bu paranın 27.005
kese 968 kuruşu iç hazineye, 2.522 kese 565 kuruşu da dış hazineye
aktarılmıştı. 3
368
1732-1733. Tebriz Ordusu Komutanı Hekimoğlu Ali Paşa, Osman
Paşa'nın yerine sadrazam atanmak üzere Mart 1732 yılgününde
İstanbul'a çağırıldı. Kısa bir süre önce Tahmasb Kulu Han'ın
(geleceğin Nadir Şahı-Nezir Kulu O.C. Bkz. Y. Bayur, s.385) yoğun
saldırısı ve Ba,~dat önlerine değin gelmek başarısını göstermesi,
Türkiye 'yi güçlü ordular düzenlemeye ve bu doğrultuda büyük
parasal özverilere katlanmaya yöneltmişti. Şöyle ki, hükümet, tüm
ülkeye toplu olarak savaşa alma buyrultuları yolladığı gibi, kimi
yörelerin gelirlerini de savaşçı toplanmasındaki güçlükleri
yeğnileştirmek amacıyla kent yöneticilerine bıraktı. 1 Bu gibi
durumlarda yiyecek ve araç-gereç için orduya gerekli olan para,
devletin kesime verdiği gelirler2 üzerinden ve dolaylı yolla (havale)
özgülenmekle birlikte, iç hazineden çıkarılan 10.000 keseden (rumi)
çok bir para da ordu konaklama yerine aynca gönderildi. 3 Yeni
369
ordunun komutanlığına o sırada MrtSul kent yöneticisi olan Eski
Sadrazam ümran Paşa getirildi.
Altın paraların alaşımlarındaki bozulmayıdurdurabilmek
amacıyla alınan önlemleri paralar üzerine de uygulamak gerekiyordu.
O dönemlerde te-mef dolanım aracı- olan- "para'1arm çoğuncasını.n ya ·
alaşımları düşürülmüş ya da, kıyıları kırpılıp kesilmişti ki, bu paralar
bundan böyle tecimsel yaşamda alaşımlarının iyi ya da kötü olmasına
bakılmaksızın geçerliliğini sürdürmekte idi. 1 Böylece, olağandışı
olması gereken durum, genel bir kural biçimine dönüşmüştü. Para
·. üzerinden vurgunculuk yapanlar 50-60'mı 2 bir kuruşa topladıkları
alaşımı bozuk bu para~arı dolanıma sürmekle kendilerine· yeni bir
getiri kaynağı bulmuşlardı. Ancak, bugünlerde yayınlanan bir buyruk,
bu tür paraları sürümden kaldırarak onların çıkar oyunlarını bozdu ve
bu uygulama doğrultusunda İstanbul ve Yöresinde 32 "Sarraf';
işyerlerini kapatmak zorunda bıraktırıldı. Hükümet aynı anda
"gedikli zainı" ler3 aracılığıyla dolanıma bol sayıda yeni kuruşlarla,
arılık ve ağırlığı tam olan "yarımlık" (msfiye) ve ."dörtte birlik"ler
( rubi yye )4 ile tuğralı ve düz paralar sürdü. Dirhem' i 13 ,5 akça
4.833 kese 90 kuruş, toplam l 0.683 kese 302.5 kuruş venilmişti. (0.C)
.Bkz.Sami, S. ~9/B."Topa.1 O~vman Paşa o sırada Mu.mi değil, Erzurum
kent yöneticisi idi. 0.C) Bkz. i. Hakkı, OT, 412, s.314 ve 411,
s.224 .
. "Çürüğü sağ yerine sarfetmeye meliif (alışılmış)" (Sami, s.54/A
O.C)
2 Sami, s. 54. 1725 yılgünlü beylik eder tanıtmalığında kuruşun olağan
değeri 40 para olarak gösterilmektedir. Kuruş: 41 sağ para. (0. C)
Bkz. Y. Özkaya, XVIII. yüzyılda, s. 281. Sami, s. 54/A da, 50-
60'ını değil yalnızca "50'sini bir kuruşa" diyor (0.C) ·
3 Bkz. Yit 1714.
4 "'Yarımlık ve dörtte birlik altın". Sultani adı verilen 'Cezayir
"sequini" ile "mahbub" ya da "zer-i mahbub" denilen Kahire
altınlarının da "yar~rnlık" ve "dörtte birlik" ufaklıkları bulunmakta
idi. Bkz. Marcel, Tableau gen. des monnaies de I' Algerie, s. 15 ve
370
karşılığı dolanımdan çekilen eski paralar para basımevine gönderildi.!
Olayyazar, yineden basılan bu yeni tip paraya ilişkin olarak ilgi çekici
bir ayrıntıya girmiyor. Oysa ki, paraya verilen bu yeni tip,2 tuğralı
altınların düzeltiminin son biçimini alması yönünde çarpıcı olduğu
gibi, Hekimoğlu Ali Paşa'nın3 sadrazamlığı döneminde basılıp da, ilk
biçiminden daha ufak olmasına karşın, arılığını koruduğunun
göstergesi olarak "zer-i mahhub halis-iil ayar dinar" ve "zer-i halis-
ül ayar" diye adlandırılan ve dirhemin 3/4 'ü ağırlığında olan bu yeni
tip, asıl "zer-i mahbub"un daha yerinde bir deyimle, "İstanbul
altını"nın yılgününü taşımaktadır. 4
Sami, s. 54. "eski paramn her dirhemi onüçer buçuk akçaya tebdil."
2 Karş. Yıl 1680 notu. M. Cayot, ikinci kez basılan bu paraların
özelHkle Ali Paşa 'nın adıyla ünl.endiğini aktarıyor. 1618 yılında
basılan akçalara da "Bekir F.feııdi akçası" denildiği gibi.
adını almıştır.
Ahmet Paşa'nın çabalarıyla 1734 yılgününde yeni bir
öğretimbirimi olan "lıendeselıane" açıldı. Ancak, bu yenilikler uzun
sürmedi, yeniliklere karşı olan kapıkulu savaşçılarının baskısı sonucu
okul kapatıldı. (0.C) Bkz.0. Sander, Anka'n111 Yükselişi ve
Düşüşü, Ank. 1987, s.92. Ahmet Paşa Avrupa ordularını yenilgiye
373
Bu görüşler
bir buyruk ile de onaylandı ve bu paraların ederleri
aşağıda görüldüğü gibi saptandı:
Kuruş...................................................................................... 40 para
(kırk para: bir kuruş)3
374
1736-1738 Sami, bu süre içerisinde Rusya'nın Osmanlı
topraklarına saldırması, Osmanlıların da savaşla karşılık vermesi gibi
olaylara karşın çalışmamızı ilgilendiren konudan söz etmiyor.
"Emiıı-i ııiizul"Suphi, s. 147. Bkz. Cevdet, C.5, s. 233 (Çev. C.4, s.309
O.C), Hammer, C.6, s. 37. Nüzul: Küçük ya da büyük olsun savaşan
birliklerin konaklama giderleri için konaklama ödencesi adı verilen
bir vergiyi toplamakla yükümlü olan özel görevliyi tanımlamaktadır.
(Bunlar "avarız" ya da "nüzul" adı altında topladıkları vergilerle bu
işlevlerini sürdürlerdi. O.C. Bkz. Z. Pakahn, Deyimler, C.2,
s.710.) Vie de Djenghiz khan, s. 12'de okunuyor. "Nüzul ve ulufe
talebiydend" (ils rechamerent l'indeminitede logement et la solde)
"konaklama ödencesi ve aylık isteyenlere" s. 130'da okunuyor.
"Nüzul ve buğu firistim" (Nous envoyons l'indemnite de logement et
l'impot) "Konaklama ödenceleri ile vergileri göndeririz." Esteve,
Descript. de l'Egypte, C.12, s. 62'de sözü edilen "hagqul-biiata" da
aynı tür bir vergi idi. Burada sözü edilen konakçıbaşı Halil Efendi
idi. Mevkufati Mehmet Efendi'nin yürüttüğü soruşturma sonucu,
sadrazamın adamı olan Halil Efendi bağışlanmış, üstüne üstlük baş
saymanlık görevine atanmıştı. (Sözü edilen paraya karşılık Halil
Efendi'den ancak 8.000 kuruş alınabilmişti) (0.C) Bkz. Suphi, s.
149/A-B
2 Suphi, s. 149. Almanya İmparatoru, "Roma impataroru" ve "Nemçe
çasarı" sanları ile anılırdı. Suphi, s.164, 184, 188 ve 237; İzzi, s. 115.
Bkz. Negociations, C.2, s. 585 ve değişik sayfalar. Sadettin, .C.2, s.
375
17391, Rusya ile yapılan da ayrı Aralık 1739 yılgününü
taşımaktadır. 2
377
1741. Aralık ayı içerisinde (Şevval 13 Suphi, s. 206/A. 0.C)
devlet görevlilerinin geleneksel aşama yükseltimi (promotions)
töreni yapılmış 1
Yine gelenek olduğu üzere görev alanlara Sadrazam eliyle
kaftanlar giydirilmiş, birkaç yıldan bu yana görev alamayıp da açıkta
kalan eski görevlilere de bir keseden 15 keseye değin sevinmelikler
(gratifications) dağıtılmıştı. 2
önerilerden birincisi dinsel ikincisi ise sınırlarla ilgili idi. Yine burada
sözü elen Kırım Hanı da Selim Giray idi ve 10.000 Tatar savaşçısıyla
savaşa katılması isteniyordu. (0. C) Bkz. İzzi, s. 35/A .
381
getirecekti. l Sultanın saray ahır işleri (Le premier ecuyer) 20 Ocak
1746 yılgünlü. bir buyrukla, bu adanın yönetimini "eyalet" üzere ve
:,ıaşamboyu koşuluyla üstlendi. Yeni yöneticinin atandığı günden,
yılbaşına değin (24 Ocak 1746 O.C) ancak birkaç gün kaldığından,
adadaki vergi toplayicıya toplanılmasına başlanılmış bulunan 1746
yılı konaklama ve baş vergilerini, işlemleri istenildiği anda
denetlenmek üzere kendisi adına, öteki gelirleri de adaya gelinceye
değin yeni yönetici adına almasını öngören bir buyruk gönderildi. Öte
yandan, ada yönetiminde yapılan değişiklik nedeniyle defterdar da;
öncelikli olarak alınan para ve devlet gelirlerine yönelik tüm
işlemlere bakmak ve önceleri sadrazamlığa özgülenmiş olan
gelirlerin kimi devlet gelirleriyle ve de, kaldırılan gelirlerle
bağıntılı bir biçimde değiştirilmesiyle görevlendirildi. ·
İzzi, s. 40. '· l 130 eyaletlikten ref ve tenzil... hazine-i amire ye tahvil..
·• (0.C) Bkz. izzi, s. 40/B. ·
2 İzzi. s. 41. Bu alıntının gerek salt "eyalet"in gerekse "mali/.:liııe" diye·
tanımlanan "eyalct"in özelliğini ve devlet adına toplanan vergilerin
türiinü belirtmesi yönünden ilgi çekici olduğu gözükmektedir. İzzi. s.
158 "bcrvechi eyalet mutasıırrıfı olan nıuhassılı sabık" (L'ancien
mouhassyl. qui etaıit gourvcrııeur de la province sous la forme
d'eialet) Kıbrıs Adası 1748 yılında yineden sadrazamlık gelirleri
içerisinde alııımış ve siıdrazam adinıı bir ··mütesellim"· eliyle
yönetilmiştir. İzzi. s. 158. Yükifmlülerin aşırı bir biçimde ezilmeleri
ve bunun sonucu olarak da yalvarıp yakıııınaları üzerine yineden
sadrazamlık gelirlerine dönüştürüldü. Burada sözü edilen görevli .
Hacı Elmhef.:ir Pcişa idi. (0. C) Bkz.İ::::.i, s. 158/B
382
usanmadan savunduğu dinsel önerileri geri alması nasıl kendi siyasa
ve ereğine uygun geliyor idiyse, Türkiye· de sakınım önlemlerini elden
bırakmamakla birlikte barış beklentisini gizlemiyordu. Karşilıklı
olarak gösterilen bu eğilim üzerinedir ki, İran şahına iietilmesi
düşünülen barışa temel olmak üzere iV. Murat döneminde yapılan
antlaşmada saptanan sınırı önermekle görevli bir elçinin
gönderilmesi uygun görüldü. 1 Bu önerilerin sunulmasından sonra ·
savaş düzenlemelerine bir süre ara verildi. Yola çıkmasını .ertelemesi
istenilen kırım Hanına sultanın beğenisinin göstergesi olarak 5.000
"zer-i mahbub" ve kalgay sultan için. de 2.000 "zer-i meskuk" 2
gönderildi. Hükümet, Mehmet Ragıp Paşa'nın önerisi üzerine, Mısır'ı
2 İzzi, s. 158, 202. Aynı yazar s. 179'cla eliyor ki; "arpalık üzere
Karahisar-ı sahib sancağı yöneticiliğine atanmış bulunan".
Arpalığın kaynağı doğrudan doğruya ülkenin "feodal"
yapılanmasıdır. Arpalık sonraları bir görev karşılığı da verilir
olmuştur. "Böylece İnehalıtı (Lepan kurganın yöneticisi
(mutasarrıf) olan paşa, gerektiğinde bu kurganın savunulmasını da
386
Başkaldırıcıların önerisi ile yöneticiliğe getirilen ardılı da, görevi
eski yönetici yarlıganmış Ahmet Paşa'nın yardımcısı Süleyman
Paşa'ya bırakmakta gecikmedi. Süleyman Paşa, Ahmet Paşa'nın
hükümete vereceği olan 1.800 kese (akça, İzzi, s. 168 0.C) ile İran
elçilerinin Bağdat'ta kaldıkları süre içerisinde satıcılara ödenmeyen
günlük geçim gereçleri (ration) giderlerinin tutarı olan 48.130
kuruşu ödemeyi üstlenmek karşılığı, Bağdat yöneticiliğine atanmasını
istedi. Alacaklılar da bu isteğin yanında olduklarından, üstüne üstlük
vereceklerin ödenmesi için başka gelirler de olmadığından, Osmanlı
hükümeti Süleyman Paşa'yı Bağdat yöneticiliğine atamak zorunda
kaldı.!
387
Orduyu izlemiş olan kimi aç ve aylak kişiler Temmuz ayı
içerisinde ayaklanarak işyerlerine saldırmış ve buraları talan
etmişlerse de, alınan yerinde önlemler sonucu bu başkaldırılar
bastırılmış ve katılanlar en kısa sürede başkentten çıkarılmışlardı. Bu
başarıdan dolayı da Sultan Mahmut, sadrazam, "yeniçeri ağası" ve bu
olayın bastırılmasında yararlılık gösteren savaşçıları bol bağışlarla
ödüllendirmişti. Ayrıca talana uğrayan satıcılara dokunca ödentisi
verilerek, bundan böyle yabancıların başkentte oturmalarının yasak
olduğunu yineleyen yeğin buyrultular verilmişti. 1
Bir yandan İran büyükelçisi sultanın ödülleriyle yüklü olarak
İstanbul'dan ayrılıyor, öte yandan yeni elçilik kurulu da başkente
doğru yola çıkıyordu. İran' ın tutumu Osmanlı hükümetini,
uyuşmazlıkların çözümünü ertelemeye yönelttiğinden, Bağdat
yöneticisine, gelmekte olan elçilik kurulunun orada alıkonulmasını
öngören bir buyrukla birlikte, elçilik kurulunun günlük geçim
ödenekleri karşılığı iç hazineden 3.000 "zer-i meskuk" gönderildi.2
Mart 1749 yılgününde bir yıkıntının temellerinden Abbasiler
döneminden kaldığı sanılan türlü biçimlerde 3.354 altın (pieces d'or)
içeren iki çömlek çıkarıldı. 4.970 "dirhem" ağırlığında ve o
dönemdeki değeri 4.523 altın olan bu buluntulara, başkentten
kuruş ile yargıçların bir yıllık aylık tutarları olan 165.334 kuruş da
İzzi, s. 241 (arka sayfa) "Köse Ali Paşa '11111 madut olan şiratı
mehasisinden efzunu nükud mevcude ve emvali eşyayı mazbutası
berayı edayı duyun tarafı miriden zapt olunmak üzre ba fermanı
ali ... " (0.C) Bkz. İzzi, s.241/B
2 İzzi, s. 253. Dağıtım yangının yedinci günü yapılmıştı. (3 Ağustos
1751 ). "Hazine-i amire kahyası" (sonraları ''hazinedar-ı şehri yari"
adını almıştı. s. 2=78) Halil Bey ortalara kütüklerdeki sıralamaları
doğrultusunda 40'ar kese akça dağıttı. Yangından dokunca gören
odalara 566.5 kuruş ek artış veril eliği gibi. 41 ortaya 2.50Cl' er kuruş,
121 sekban odaları için ele 2.000 kuruş olmak üzere tolam 344.500
kuruş verilmişti. (Bir kese 500 kuruş üzerinden: 689 kese)
"altıyüzseksenclokuz kise beyaz akça" burada sözli edilen defterdar,
Mııstafiı _Efc'lllfi, çavuşbaşı ise, Hacı Mehmet Ağa idi. (0. C) Bkz.
İzzi, s. 253/A.
3 "Ya rikabdar ağa (grand ecuyer) ya da hazine ketlıudası ağa (grancl
tresorier)" Vasıf, C. I. s. 15, 22. Teşr!f<ıt-ı 111üliik/i11e": bir görevliyi
ödüllendirmek için sultan eiiyle gönderilen kaftan ve armağanlar
390
Sultan Mahmut'un öldüğü 13 Aralık 1754 yılgününe değin aylıklar
aynı düzenlilik içerisinde ödendi.
391
Aynı yıl, Mısır' dan gelen hazine yaklaşık 2.000 kese idi ki, bu para
Cevdet Efendi'nin yapıtını yazdığı dönemin (XIX yüzyıl O.C)
sürüm değerine göre, 20.000 kese ya da, 10.000.000 kuruş imiş. 1
Sokaklarda yüzleri açık olarak gezen kadınların gereksiz
tüketimlerini yasaklayan yeni bir savurganlı,~ı önleme yasası dışında,
III. Osman'ın öldüğü 29 Ekim 1757 yılgününe değin Türkiye'nin
ekonomik oluşumunda ilgi çekici bir olguya rastlanılmamaktadır.
Hazine, kamusal giderleri düzenli denebilecek bir biçimde
karşılamaktaydı. 2
397
Temmuz ayı içerisinde l 10 para 1 olduğu anlaşılmaktadır.
Ayrım 8. 1768-1808.
401
ve altın
para ortaya çıktığı anda baş ayrımı üzerinden değiştiriliyordu.
Doğru düşünen kimi görevliler, altının. sürüm değerinin çıkması
elverir en son sınırına yükseltilmesi durumunda 1 para üzerinden
vurgunculuk yapanların taşıdıkları altınları ellerinden çıkarmak
zorunda kalacaklarını ve bundan da, gerek hazinenin gerekse kamunun
yararlanacağını ileri sürüyorlardı. Sonuçta, o döneme değin 11 O para
değerinde olan "zer-i mahbub" bundan böyle 120 paraya2 , 155 para
olan fındık altını da 160 paraya yükseltildi.3
Öte yandan hükümet, ordu sandıklarında altın bulunduğunu
varsayarak değişim ayrımı üzerinden getiri sağlayacağını ummuştu.
Ancak, "veznedarbaşı" (caissier) başkentten gönderilen özel
görevlilerden daha önce davrandığından, gelen ilgililer sandıkta çok
az sayıda altın bulmuşlar ve üstüne üstlük sultan, ordunun
gereksinimleri için 400 kese daha göndermek zorunda kalmıştı. (2
Şubat 1771 O.C. Hammer, C.8, s.470)4
Sadrazam Halil Paşa, İsmailiye'nin yılmaz savunucusu
Abdürrezzak Efendi'yi, ordunun acıklı durumu ile sürekli
yenilgilerin nedenlerinin özellikle talan ve canlarından başka bir şey
düşünmeyen ve de aylaklardan oluşan öyle ki, orduda bulunmalarının
bile kutsuz bir etki yaptığına inanılan "mirilu asker"lerin
varlığından kaynaklandığını, Sultan lif. Mııstafa'ya sözlü olarak
"altunun ecnasına
tahammülü kadar terakki vazolunsa" Paraların
değerini yükseltmek amacıyla l 736 yılgününde de aynı yola
başvurulmuştu. (O.C) Bkz. Vasıf, C.2, s. 143.
2 Karş, yıl l 735- l 736 notu. Eski der 2 kuruş 30 para, yeni eder 3 kuruş.
l Şubatl 77 l yılgünlü bu buyruğun tam metni için bkz. B. S. Baykal,
Para Düzeni, s. 76-77 (0.C)
3 Eski ederi 3 kuruş 35 para, yeni ederi 4 kuruş. "Yüzon para zer-i
mahbub yüzyirmi paraya, yüzellibeşe cari olan fındık yüzalmış
paraya ... " (O.C) Bkz. Vasıf, C.2, s. 143.
4 Vasıf, C.2, s. 143. "veznedarbaşının melateni ile ... " (0.C.) Bkz.
Vasıf, C.2, s. 143.
402
iletmesi için İstanbul'a gönderdi. Abdürrezzak Efendi'nin sadrazama
getirdiği buyrukta; ordunun yineden yapılanması ve düzenli ordular
toplanması öngörülüyordu. Ancak, ne İstanbul ne de .orduda "mirilıı"
yazılmasının istenmemesine karşın, kamuoyu uygulamanın
sürdürülmesi eğiliminde idi. (Osmanlı vatandaşları bundan böyle
savaşçı olmak istemiyordu. O.C. Hammer,. C.8, s. 470) "Sipah" ve
"silahtar" ocakları için alınması gereken 2.000 savaşçıya özgü belge
(riius), ilgilere dağıtılmışsa da, bunun ancak 200'ü verilebilmiş kalan
800'ü geçersiz sayılarak yok edilmişti. l Savaş eylemcelerine bir süre
sonra yineden başlanacağından, ordunun gereksinimleri, ve de 5 Nisan
1771 yılgününde öd;-nmesi gereken iki dilimlik üçer aylıklarına
karşılık olmak üzere 2.400 kese akça daha gönderildi.2
404
bir .Yana, tüm gereksinimlerinden yoksun olan ordu bundan böyle,
değil Babadağı'nda Edirne ya da başkentte kışlamak istiyor, Ordu
kaçakları gün geçtikçe artıyordu. Sadrazam, ordunun acıklı ve
umutsuz durumunu tüm ayrıntılarıyla anlatmak üzere yazıcısı
Abürrezzak Efendi'yi başkente gönderdi. Sultan III. Mustafa orduya
750 keselik yeni bir yardımda daha bulundu. 1
Abdürrezzak Efendi'nin İstanbul'a gelmesinden kısa bir süre
sonra Sadrazam Mehmet Paşa görevden alınarak, yerine yineden
Muhsinzade Mehmet Paşa getirildi. Yeni sadrazam konaklama yeri
olarak Şumnu'yu seçti.2
Aralık 1771 yılgününde, savaşçı aylıkları için özgülenen paradan
ancak bir dilimlik üçer aylıklar ödenmiş. Kalan para ise savaş
Vasıf, C.2, s. 194. Üçer aylıkların bir dilimi 1.160 keseye (rumi)
ulaşıyordu. Vasıf, C.2, s.211 " ... Askerinin binyüzaltmış kise-i
rumiden ibaret olan bir kıst mevacibleri ... " O.C)
2 Vasıf, C.2, s.198. İç hazineden çıkarılan 1.300 kese altın, Vidin
ordusu komutanı Ahmet Paşa'ya, kapıcıbaşı Nıılı Bey aracılığıyla
gönderilmişti. "sefere sarf olunmak için altın olarak binüçyüz kise
hazine-i hümayundan ... " (0.C) Vasıf, C.2, s.198.
3 "Dışişleri Bakanlığı" (Ministre des affaires etrangeres) Suphi, s.
186'da bu orunu üstlenen görevliyi, "Hamil-i esrar-ı saltanat" diye
tanımlıyor. (depostraire de secrets de l'Etat) Avusturya'nın aracılığı
ile, 30 Mayıs 1772 yılgününde 10 tanımlıktan oluşan bir ateşkes
antlaşması yapılmıştı. (O.C) Bkz. Hammer, C.8, s. 486
4 Vasıf, C.2, s.236. " ... sipah ve silahtar ocaklarından yedişerbin akça
406
doğrultusunda sonuçlanmadı. Sultan 111. Mustafa barış için son bir
girişimde bulunulmasını istedi ancak, olumsuz sonucu bir bildiri ile
kamuoyuna da duyurdu. Savaş yineden başladı. Kısa bir süre sonra
sultanın bundan böyle geçtiği sanılan sayrılığı, son yenilgilerin
verdiği kaygıların da etkisiyle yineden ortaya çıktı ve 22 Ocak 1774
yılgününde onun ölümüyle sonuçlandı. 1
mahlfil verilüb sair ocaklardan dahi ... " (0. C) Bkz. Vasıf, C. 2, s.
236.
Vasıf, C.2, s.278. Kaynarca antlaşması 21 Temmuz 1774 yılgününde
yapılmıştı. (0.C) Bkz. E. Lavisse, A. Ramboud, Hıstoire Generale,
Paris 1896, s. 511. Antlaşmanın tam metni için bkz. N. Vukuat, C. 3-
4, s. 73-89.
2 Vasıf, C.2, s.286. "Muharremin üçüncü günü sınıf-ı askeriyenin iki
kıst mel'acihleri11i .. . " (0.C) Bkz. Vasıf, C.2, s. 286. Başa geçiş
ödencelerinin dağıtılmamasına neden olarak, savaş dolayısıyla
hazinenin boşalmış olduğu ileri sürülüyordu ki, kısa bir süre önce ölen
devlet ileri gelenlerinin kalıtına elkonulmasına karşın, bu gerekçe
çok yerinde idi. Mısır'dan Ebuzeheb'in kalıtı olarak 4.000 kese
gönderilmiş ayrıca baş yargıç Moldava11cı Paşa 'da 1.500 kese
bırakmıştı. (0.C) Bkz. Hanınıer, C.8, s.524-525.
407
Kııba'mn bağımsızlığı, Gürcistan (Georgie) ve Mingreli'nin asıl
beylerine geri verilmesi, sonuna eklenen bir tanımlık ile de,
Osmanlıların üç dilimde ödemek koşuluyla 15.000 kese akça savaş
ödentisi vermesi öngörülüyordu. 1
Barış antlaşmasının yapıldığı günlerde, Ebüzzeheb'in, babası Ali
Bey'i öldürerek Mısır yöneticiliğini üstlenmesi ile, Osmanlı devleti
bu yöredeki egemenliğini yineden ele geçirdi. Ebüzzeheb'in ilk işi,
birkaç yıldan bu yana gönderilmeyen Mısır hazinesini İstanbul 'a
göndermek olmuştu. 2
410
Osmanlı hükümetinin, Kaynarca antlaşmasımn (du dernier traite)
yorumu üzerinde ortaya çıkan gerginliğin bir savaşa dönüşmesi
olasılığına karşı korungan üstlerin onarımı ve deniz gücünün yineden
donanımı gibi önlemler alması, bol sayıda para gerektirdiğinden
savaşçıların Eylül ayı sonunda ödenmesi gereken aylıklarında 400
keselik bir açık ortaya çıkmıştı. Defterdar bir süre beklenilmesini
istemişse de, savaşçıların yapılarından kaynaklanan başkaldırı
alışkanlığı gereği ödemeler iki gün içerisinde yapılmıştı. 1
"Zeamet" ve "tımar"ların
düzeltimi sorunu da, sadrazamın
tasarımlarından olduğu için Ekim ayının ilk günlerinde devlet ileri
gelenlerinden oluşan bir kurulda bu konuya yönelik bir tüzük
düzenlenmiş, tüzüğün içeriği Sultan Abdiilhamit'in onayına da
sunulmuştu. 2
Kırını'dan gelen tedirgin edici duyumlar üzerine, 23 Kasım günü
toplanan devlet kurulunda, yürürlükteki sonuncu antlaşmaya aykırı
düşmemek ve Rusya'ya karşı kışkırtıcı olmamak koşuluyla, İsmailiye
yöresinde "Kırım Ordusu"3 adı altında bir ordu kurulması uygun
görüldü ve bu düzenleme 3 Şubat 1778 yılgünlü bir yazı ile elçilik
Sözü edilen yazının tam metni için bkz. Cevdet, C. 1, s.194. Rusların
Kırım 'a ordu göndererek Şahin Giray 'ı gücü! bir biçimde başa
geçirmeleri yürürlükteki antlaşmalara uygun düşmüyordu. Kırım ve
Kabartay yöresindeki Tatarlar Şahin Giray'ın beyliğini
yokumsayınca, Ruslar onların üzerine saldırdı, bu direniş büyük
düzenlemede: 1
414
olarak saptandı. İlk önce alınan 250 kişi, daha sonra alınacak olan
1.750 savaşçının eğitmeni olarak görev yapacak ve gündelik 20 akça
ödenek alacaklardı. Yeni alınanlara ise başlangıçta 15' er akça, üç ay
sonra da 5 akçalık bir artış ile 20'şer akça verilecekti. 1 Ocağın
sayrılıklı ya da emekli olanları, künumlarıyla bağıntılı bir biçimde
Tophane oca,~mın boşalan görevlerinden (mahloul) birer ödenek
alacaklar ve onların aylık alma belgeleri (eçame), ocağın denetmen
(inspecteıır) ve ağasının önerisi üzerine ilgililere verilecekti. Ölen ya
da ocağı bırakıp giden savaşçıların aylık alma belgeleri de aynı
biçimde yapılacak bir öneri ile ödeneği olmayan ve görev sırasını
bekleyenlere (nıülazinı)2 verilecekti. Aylık almaya yetkin olan
savaşçılar (eshab-ı esami) aylıklarını, kimliklerini belgeleyerek değil,
denetimlerinde doğrudan bulunduğu "ağa sergisi"nde alacaklardı.
Dört dilimden (kıst) oluşan bu aylıkların toplam tutarı 77.437,5
kuruşa ulaşıyordu. Bu para, "cebeci", ''topçu", "top arabacıları",
"sipah" ve "silahtar"ların boşalan ödeneklerinden (vacances)
karşılanacak, bunlar yeterli olmaz ise, sadrazam yardımcısı,
"defterdar", "reisülküttap" ve "çavuş başı" için özgülenen
(mevqo11f) gelirlerinden tamamlanacak, artanı kalırsa, gerektiğinde
415
ocağın gereksinimlerini karşılamak üzere hazinede alıkonulacaktı. l
Ordunun düzenlenmesine yönelik tüzüğün yayınlanmasından
sonra 17 Mayıs 1783 yılgününde, önceleri de yayınlanan
"savurganlığı önleme yasası" bir buyrukla yineden ansıtıldı.2
Kırım 'da gelişen olayların bir savaşa neden olması olasılığı,
devlet gelirlerinin toplanması konusunda hükümetin özenli bir
biçimde çalışmasını gerektirdiğinden, gerek devlet ve gerekse kutsal
417
ileri gelenlerinin yağı denli devletin kötülüğünü istediklerini" içeren
bir buyruk yayınlayarak sadrazamı, çağın gereklerine göre davranmaya
çağırmıştı. (que les grands da l 'empire ne voulaient pas plus de bien au
pays que ses propres ennemis).
18 Aralık 1783 yılgününde toplanan bir devlet kurulunda
(medjlici-oumoumi), ülkenin savaşçı ve para yönünden sıkıntıda
olduğu gözönüne alınarak, Rusya'nın istediği belgitin 1 verilmesi
oybirliği ile onaylandı. Bu sorunun çözüme ulaştırılmasından sonra
sadrazam, aylık alma belgelerinin düzeltimi ile uğraştı. "Yeniçeri",
"topçu" ve "cebeci" ocakları üzerinde yapılan denetimler sonucu
3.800 keseye ulaşan bir gider artanı elde edildi. Sadrazam ayrıca
yeniçeri ağalarının bu göreve atanmaları karşılığı sadrazamlığa
vermeleri gelenekselleşen birkaç yüz keseyi de bağışlayarak bu
uygulamaya öncülük ettiği gibi, yeniçeri ağası da, sınır
komutanlıkları ve öteki yörelerden çıkar sağlamaması bağlamında
uyarıldı. Ancak, bu uyarı bir sonµç vermedi. Şöyle ki, sözü edilen
yeniçeri ağası, isteklilere ancak sınır boylarındaki boş görevleri
önermiş, başkenttekileri ise alıkoymuştu. Ayrıca sınır
komutanlıklarına atanmak karşılığı önceleri 3 kese sungu (caize)
verilmesi gerekirken şimdi 10 kese alınmaya başlanılmış böylece,
yoksulluğa bağımlı bir duruma getirilen bu komutanlar da verdikleri
parayı tez elden çıkarabilmek için yükümlüleri ezmek zorunda
bırakılmışlardı. Bu yolsuzluk yeniçeri ağasının Temmuz 1783
yılgününde görevden alınması sonucunu da birlikteliğinde getirdi. 2
Kapukulu, 1, s. 495.
Cevdet, C.2, s. 265. Avusturya elçisinin Osmanlı hükümetine verdiği
önergenin içeriğinde, denizlerden, ırmaklardan ve Prut ırmağından
yararlanılmak öngörülüyordu. Ancak, ırmaklar sözcüğü konulduğu
anlamıyla tümünü içerisine aldığından, "Prut ırmağı" sözcüğü
sözleşmeden çıkarılarak, 8 tanımlıktan oluşan bir belgit verildi. Bu
sözleşmenin tam metni için bkz. Cevdet, Çev. C.3, s. 534-538.
420
olduğunu göz önüne alarak bu son öneriyi benimsedi ve öneri bir
buyrukla da onaylandı. 1 Bununla birlikte hüküm et, Aydm Sancağı' nda
656.250
';:';00~-----
422
bulunan Kıbrıs ve İzmir gelirleri ile değiştirdi. Kıbrıs gelirleri 127,5
İzmir gelirleri ise 53,5 "pay"a (sehim) ayrılarak açık artırma ile
satıldı, bu satıştan elde edilen 4.706 kese akça, gerektiğinde
donanmanın giderlerinde kullanılmak üzere para basımevine
aktarıldı. 1
1785. Sadrazam Halil Hamit Paşa, 31 Mart 1785 yılgününde
aylıkların ödenmesi işlemi (devr) sırasında görevden alındı ve, yerine
Özi Komutanı Şahin Paşa getirildi. Yeni sadrazamın başkente gelişine
değin de, Kaptan Paşa Gazi Hasan "kaymakam" olarak atandı. Halil
Paşa'nın sadrazamlıktan alınmasına yönelik buyuğun içeriğinden
anlaşıldığına göre paşanın düşüşüne, düzeltimler bağlamındaki kesin
tutumu neden olmuştu. Halil Paşa, sınır boylarındaki savaşçıların
kayıtlarını gözden geçirerek gerçekleştirdiği gider artanı ile
yetinmeyip, başkenttekilere de dokunmak istemişti. Ancak, hükümet
bu uygulamayı sonuca ulaştırabilecek güçte değildi. Karşıtlarının
kışkırtmaları ile Sultan /. Abdülhamit onu tek başına bıraktı.
Karşıtları, Paşanın düşüşü ile de yetinmeyerek, önce varsıllığına
elkonulması sonra da öldürülmesini öngören buyruğu almayı da
başardılar. Doğrusu, Halil Paşa ülkeye çok sayıda araç-gereç ve
yiyecek sağlamıştı. Onun ardıllarından olan Yusuf Paşa iki yıl sonra
savaşa girerken; "savaşa giren ben değilim Halil Paşa' dır" diyerek bir
gerçeği vurguluyordu. (Ce n'est pas moi, mais Khalil-Pacha qui entre
en campagne) Halil Paşa, Hindistan' dan alınan kumaş karşılığı bol
sayıda altının bu ülkeye aktığını görerek, daha önceleri de Rami
Paşa'nın Avrupa'ya karşı başlattığı gibi ülkeyi bu bağımlılıktan
kurtarmak amacıyla, Bengal, Surat ve Bender-Abbas'tan kumaş
uzmanları getirtmek üzere gereken girişimlerde bulunmuştu.2
paraların bir dilimi devlet, bir dilimi de sultan adına idi. Örneğin;
Yemen Beylerbeyinin yıllık olarak gönderdiği 100.000 florin
hükümete, Mısır"dan gönderilen ise "cep harçlığı" olarak sultanlara
özgülenmekte idi. (0.C) Bkz. Z. Pakalm, Deyimler, C.2, s.82.
Cevdet, C.5, s. 289. Cevdet, C.5, s.226'da; 1785-1786 yılından önce
yaldız altınınn 23.5, s. 303 'te ise 23 kırat ayarında ve 5,5 kuruş
değerinde, Macar altınının da 23 kırat 1 buğday ayarında ve 5 kuruş
1O para değerinde olduğunu aktan yor.
2 Aydın dönemde fındık altını, Venedik altınlarından daha üstün
değildi. Kaş. Yıl 1716-1725.
3 Cevdet, C.5, s. 304 'te ":::er-i mahbub" un aynısı olduğunu 'aktarıyor.
1690 yılındaki fındık ve Maciı.r altınları gibi, "zer-i mahbub"lar da
3.5 kuruş değerinde idi. Karş. yıl 1735. ''Seferde ise mirimiranlar
mütesellim bulundurmakla onlar dahi irtikap ve irtişa ile sık sık az!
ve nasb olunur idi." (0.C) Bkz. Cevdet, 1309, C.4, s.150. (Maliye
ahvali). Rusya'nın kışkırtması ile korsanlığa başlayan Lambros
Katina.ı· adındaki denizci, Miirted adasını ele geçirerek gelip-giden
Osmanlı gemilerine el koyuyor ve İstanbul' a ürün gelmesini
engelliyordu. (0.C) Bkz. N. Vukuat, C.3-4 s. 199. İstanbul "Zer-i
mahbub"un yarımlığı 70, dörtte birliği 50 para; Mısır "zer-i mahbub"
3 kuruş, yarımlığı 60 para . (0.C) Bkz. Cevdet 1309, C.4, s. 93.
427
1788-1789. Yukarıda sözü edilen başarısızlıklara ayrıca
savaşçıların sadrazamın otağı önüne değin gelerek, aylıklarının bir an
önce verilmesinde diretmeleri ve ödeme yapılmaması durumunda
savaş alanını bırakıp gidecekleri doğrultusundaki eylemleri eklendi.
Geçim gereç ederleri de yükselmişti. Kişiler, birbirlerini
dolandırmaktan, yasa dışı yollardan varsıl olmaktan başka bir şey
düşünmez olmuşlardı. (fiyatlar artıp herkes birbirini aldatmakta
O.C. Bkz. Cevdet, 1309, C.4, s. 150) Savaş nedeniyle orduya
katılan sultanlık danışmanları ve "beylerbeyleri"nin yerlerine
bıraktıkları yardımcıları da, uyguladıkları türlü baskılarla ülkeyi
örene çevirdiklerinden sık sık görevden alınmakta, yerlerine yeni
yardımcılar atanmakta idi. Öte yandan, deniz ulaşımı da kapalı
olduğundan kıtlık başkentte de kendisini göstermeye başlamış, yeni
yıkımların ortaya çıkmasından kaygı duyulmuştu. Avusturya ve
Rusya'ya karşı sürdürülen bu ikili savaşım, sonunda hazinenin tüm
kaynaklarını tüketmişti. Bunun üzerine buyruklar gönderilerek
Cezayir ve Tunus ocaklarından 2.000'er Bursalı tecimenlerden de
1.500 kese borç para istenildi. Böyle olmakla birlikte, Bursalı
tecimenlerin 1 parasal olanaklarının yeterli olmadığı anlaşılınca, bu
429
hııyrultuları ne durumdadır, diye hükümetten sordum, konu
toplantıda görüşülmüş, "cizye buyrultuları ordu eliyle verildi mi
bilgimiz yoktur." diye karşılık verdiler. Bilindiği gibi savaş giderleri
bu tür gelirlerden karşılanmaktadır. Dilerim gelecek yılın '"cizye
buyrultuları bu yöreye gelir de belki az da olsa akça sağlanabilir.
Kaldı ki, "cebeli" de ne tutarda olursa olsun gereksinimleri
yeğniltmek için yararlı olsun. Giderler, gerek başkent ve gerekse
taşrada doğrudan paraya (nakit) dayanıyor. Bunca devlet varlığına ne
oluyor? Defterdar Efendi 'ye söyleyiniz ve onu da bu konuda
düşünmeye yönlendiriniz. Allah Yüce devletimize yardım eyleye,
Allah için siz de çözümler üretip çaba gösteresiniz. 1
Parasal bunalıma çözüm yolları aramak ve gerekli önlemleri
görüşmek üzere birçok kurul toplandı ise de, beklenilen sonuç
alınamadı. Bu kez de, devlet görevlilerinden bir yardım (iane)
alınması önerildi. Ancak, bunun da yeterli olamayacağı anlaşıldı.
Sadrazam yardımcısının (kahya) sarayında yapılan özel bir toplantıda,
dış borçlanma tasarısı yineden gündeme getirildi. Bununla birlikte
güvence istenileceği bilindiğinden bu doğrultuda buğday, arpa, pamuk,
ipek ve yapağı gibi toprak ürünlerinin karşılık gösterilerek gerek
anaparanın, gerekse borcun üreminin ödenmesi bağlamında tartışıldı. 2
Bir başka oturumda, dışarıdan borç para alınmasının geçmişte bir
örneği olmadığı ansıtıldı ve şeyhülisliimın onayının alınmasına gerek
duyularak, ancak bundan sonra H o/landa ile borç görüşmelerine
başlanılmasının daha yerinde olacağı uygun görüldü. 3 Ancak, Ocak ayı
431
yöneticisinden bunun yöresel gereksinimlere özgü ve kentten dışarıya
çıkarılmayacak bir biçimde olmasını istemişlerdi. Biruni, XI. yüzyılda
altın ve gümüşü saklayarak dolanımda alıkoymanın topluma karşı
büyük bir suç olduğunu yazıyordu. (Al-Camahir fi'I Cevahir akt. Z.V.
Togan, Tarihte Metot, s. 161) Allah, altın ve gümüşün gömü olarak
tutulmasını sevimsiz bulmuş bundan dolayı da, alıkoyanları acı
çektirmekle uyarmıştır. (Altın ve gümüşü biriktirip Allah yolunda
sarfetmeyenlere can yakıcı azabı müjdele. Bkz Kur'an-ı kerim, cüz
!O, sure 9, Tevbe 0.C) Aslında bu tür bir gömü yapmak ölmüş çocuğu
döl yatağına geri koymak gibi olağan dışı bir iştir. Altın ve gümüş
ocaklarından çıkarıldıktan sonra biçilmiş ekin ve kesilmiş havyan
gibidir ki, onları yemekten öte bir yol yoktur. (0.C) Bkz. Z. V.
Togan, Tarihte Usul, İst. 1969, s. 15. İran'da kağıt para,
çıkarılması özellikle gümüş bunalımı ile ilgili olmalıdır. (0.C) Bkz.
K. Jahn, İran' da Kağıt Para, (Çev. M. A.Köymen), Belleten, C.6, sayı
23-24, s. 269-309. Salt F.S. Mehmet değil, Çelebi Mehmet ve il.
Murat'ta yeni akça çıkarmış bulunduklarına göre Osmanlılarda eski
akça ve gümüş yasağının 15. yüz-yılda başlarından bu yana
uygulandığını söyleyebiliriz. Eski Osmanlı yapıtlarında eski akça
yasağının başlatılması olgusu Karamanlı Rüstenı'e ve Çandarlı
Halil'e dayandırılmaktadır. Gümüşün, kıtlığı nedeniyle dışa satılması
yasağı ortaçağ A vrupasında da vardı. Fransız Kralları 14. yüzyılda
para darlığı yüzünden, gümüşün dışarı satılmasını yasaklamaya
çalışıyorlardı. (0.C) Bkz.H. İnalçık, Türkiye'nin İktisadi
Vaziyeti, Belleten, sayı 58, s. 653, n. 1021. Altın ve gümüş
darlığı 16. yüzyıldan başlayarak kendisini yeğin bir biçimde
duyurmuştu. Bunun sonucu, kuyumcu, yaldızcı v.b.g.lerin
kullanabilecekleri gümüş, 200 dirhem olarak sınırlandırılmıştı.
(Altın için böyle bir sınırlandırmanın olup olmadığı bilinemiyor.)
432
ile savaş araç-gereçleri dışındaki altın ve gümüşlerin para basımevine
götürülerek karşılığında gümüşün bir dirhemi için l O para, altının bir
"miskal"i için ise, 6 kuruş 30 para 1 alınmasını öngören bir buyruk
yayınlandı. Ayrıca yayınlanan bir buyrukta da, elde edilen altın ve
gümüşten eski paralara oranla beşte biri karışık bir başka deyişle,
yaklaşık 64 paradan oluşan özünlü değeri 16 para2 artırılmak üzere
ki, iki yıldan bu yana para ayarının aynı olmasına karşın, ederlerde
bir kat artış görüldü. (0.C) Bkz. Ş. Baban, Tanzimat, 1, s. 243.
Savaş yıllarında akça sorununu tartışanlar, para basımevine değerli
maden çekebilmenin yolları, paranın sürüm değeri ve alaşımının
bozulması bağlamı üzerinde duruyorlardı. Beklenilen erek, paranın
ayarı ile oynayarak devlet hazinesine gelir sağlamaktır. Bir çözüm
yolu olarak, içerisinde değerli maden bulunmayan para basımını
önerenler bile olmuştu. (Bakır para, O.C. Bkz. Cevdet, çev. C.4, s.
213) Ancak, özellikle "dış tecimi" tıkanıklığa uğratır kaygısıyla bu
öneri beğeni görmedi. Kaldı ki, sınırdaki ordu da İstanbul'clan
gönderilen paraların altın olmasında diretiyordu. (0.C) Bkz. Y.
Cezar, Maliye, s. 138-139. Yasa gücüyle para ayarının
düşürülmesinin sonuçta ''enflasyonist" etki yaparak genel eder
düzeyinde yükselmelere neden olacağı kesin bir olgu idi. Devlet
paranın ayarını düşürmekle, ilk elde vereceği aylıkları da o oranda
azaltmış oluyordu. Ancak, paranın bu tür bir biçimde bozulmasının
sonuçları iki yanlı kesen bir bıçak gibidir. Gerçekten ele ayari düşük
paralar dolanıma sürüldükten sonra "duzmece" para basımı oluntusu
artmış, bu işle uğraşanlar devletinkinden daha yüksek ayarda paralar
basarak devlet gelirini engellemiş ve bu durumdan kendileri
433
saymaca değeri 80 para olan "yeni ikilikler" (djedid-ikilik)
bastırılması öngörülüyordu. Ülkede gücül biçimde bu tür bir
borçlanmaya gidilmesi, paranın değişim değerinin düştüğü oranda
geçim gereç ederlerinin yükselmesini bir başka deyişle, eski dolanım
aracı ile 100 para değerinde olan bir ürünün 3 kuruşa (120 para O. C)
çıkmasını ve sonuç olarak, hükümetin ödediği aylıkların gerçekte
beşte bir oranında azalması gerekliliğini de birlikteliğinde
getirmişti. 1
Öte yandan, Osmanlı devletinin içerisinde bulunduğu siyasal
sıkıntıların boyutları, parasal sıkıntılardan daha az değildi. İsveç, çok
önceleri 20.000 kese olarak saptanan para yardımının en kısa sürede
yapılması, ya da en azından ödeme koşullarım düzenleyen bir belgitin
verilmesi bağlamında diretiyor, ancak Osmanlı hükümeti yerine
getiremeyeceğini bildiğinden, İsveç'e karşı bu tür. bir yükümlülük
altına girmekten sürekli olarak kaçınıyordu. Sorun görülüşüp
tartışılıyorsa da görüşmeler, ülkenin acıklı durumunu, ordunun tüm
araç-gereçten yoksun ve "mübayaacılar"a (intendants militaires)2
440
Hollanda ile önceleri sonuçlandırılamayan 15.000 keselik
borçlanma sözleşmesi yineden gündeme getirildiği gibi, ayrıca
İspanya'dan da borç istenilmesi düşünüldü. Ancak gerek bunlardan,
gerekse Fas, Cezayir ve Tunus ocaklarına yapılan başvurulardan
olumlu bir yanıt alınamadı. Cevdet; "tüm yörelerden akça yerine
özür ve üzüntü yanıtları alındı" diyor. l (De quelque cote qu' on se
tournat, dit l 'historiographe, on recevait de belles reponses, mais
point d'argent). Tüm bu umutsuz çabalara ayrıca, İsveç'in parasal
yardım yapılması doğrultusundaki isteklerinin de eklenmesi üzerine2
441
hükümet, bundan önceki çözüm yoluna başvurarak altın ve gümüş
takımlardan para basılmasını ve para ayarının düşürülmesini öngören
bir buyrultu yayınladı. fil. Selim, sarayda gereğinden çok bulunan
altın ve gümüşü para basımevine göndererek bu uygulamaya öncülük
etti. Sultanın kızları ile devlet ileri gelenleri ve kent yöneticileri de
bu örnek davranışa katılmış, şeyhülislam da savaş araç-gereçleri ve
damgalar dışındaki altın ve gümüş ile işlemeli at örtüleri, eyer v.b.g.
şeylerin kullanımı yasaklanmıştı. Bunun sonucu tüm yörelerden
gelen altın ve gümüş nesnenin paraya dönüştürülmesiyle 1789
Ekim'inde hazineye göreceli bir bolluk getirilmişti.
Rusya ile sürdürülen savaş 1788 yılı sonlarında yineden
başlatılmış, III. Selim 'in tüm etkin çabalarına karşın sürekli olarak
yenilgiler alan Osmanlı orduları ayrıca Şumnu 'da kaldığı süre
içerisinde de çok büyük yıkımlara uğramıştı. 1
442
savaşçıyı donatarak kaptan paşaya göndermeleri öngörülüyordu.!
Bunlar içerisinden yalnızca din adamları yoksulluklarını ileri sürerek
buyruğun gereğini yerine getirmekten kaçındılar ki, aynı kişiler daha
önceleri de (Sultan Abdülhamit döneminde) gereğinden çok olan
altın ve gümüşün para basımevine gönderilerek gümüşün dirhemi için
10 para (altının miskali için de 6 kuruş 30 para) alınmasını öngören
buyruğa karşı çıktıkları gibi, geçen yıl da aynı doğrultuda
davranmışlardı. Din bilginleri bu tür yardımlardan kaçındıkları gibi,
üstüne üstlük yer yer hükümeti küçük düşürücü ve aşağılayıcı
konuşmalar yaparak kamuoyunu kışkırtmaktan ve hükümete karşı
yönlendirmekten de geri kalmıyorlardı. 2 Din adamlarının bu tür
Cevdet, C.4, s. 372 (çev. C.5, s. 48-49 O.C) 2 Kasım 1789 yılgünlü
gümüş yasağının tam metni için bkz.İ. Hakkı, OT, 411 s. 601
(0.C) Altın ve gümüş takımların dinsel yönden yasaklanması
üzerine yapılan duyuru sonucunda Mudanya. Gemlik, Milwliç ve
Kirnıastı yörelerinden toplanan 120 okka (120xl282 gr) gümüş, para
basımevi adına satın alınmıştı. (0.C) Bla. İ. Hakkı, y.a.g. y., s.
602. lll. Selim döneminde; İstanbul '·zer-i mahbub" 5 kuruş,
yarımlığı 100 para; İstanbul fındık 7 kuruş, dörtte birliği 70 para;
Mısır "zer-i mahbub" 4 kuruş; Mısır fındık 6 kuruş idi (0.C) Bkz.
İ.C. Artuk, Katalog, C.2, s. 673, n.3.
2 Cevdet, C.4, s.392.
445
elde edilemiyor ve Maçin 'in 1 düşüşüne değin geçen günler ona yeni
yıkım duyumlarını da birlikteliğinde getiriyordu. Neden sonra
Almanya ile 4 Ağustos 1791 yılgününde2 Ziştovi (Sistov) barış
antlaşması yapılarak savaşa son verildi. Rusya ile yapılacak barışın
temel koşullarını içeren belgit de bu ayın onuncu Kalas'ta (Galatı)
karşılıklı olarak alınıp verildi. 3
y.a.g.y. s.471.
2 y.a.g.y. C.5, s. 387'de bu antlaşmanın tam metni bulunmaktadır.
(Cevdet, 1309, C.5, s.315-324 O.C)
3 Cevdet, C.4, s.511. Rusya ile yapılan barış antlaşması, 13 tanımlık ve
bir önsözden oluşan 1O Ocak 1792 yılgünlü Yaş Amlaşmasıdır.
Antlaşmanın 7. tanımlığı şöyle idi: "Rus tecim gemileri Tunus ve
Cezayir korsanlarına karşı korunacak, bir dokunca ortaya çıkarsa bu
ocaklara ödettirilecek, onlar yerine getirmez ise Osmanlı hazinesi
sorumlu tutulacaktı. (0.C) Bkz. E.Z. Karal, OT, 5, s. 20.
4 Cevdet, C.5, s. 74 ve sonrası (Cevdet, 1309, C.5, s.225)
Yaşamlarını yitiren savaşçıların aylık alma belgeleri kütüklerden
446
Bununla birlikte savaşın bir süre için kesintiye uğraması kamusal
yükümlülükleri yeğniltmiş ve hazinenin ve günlük ve olası
gereksinimleri için yeni kaynaklar bulunabilmesi olanağını da
birlikteliğinde getirmişti. Yeni önlemler doğrultusunda, şarap ve
ispirtolu içkiler üzerine III. Murat döneminde salınan vergiler
(zecriye) yineden uygulama alanına konuldu. 1 Öte yandan, savaş
süresince oldukça yükselmiş bulunan günlük geçim gereçleri ederleri
sonradan doğal sınırına düşmemişti. Bu nedenle; eder artışlarını
önlemek için değerinin beşte biri çoğu ile para basılması, kentte sayım
yapılarak, dengenin kurulmasına engel oldukları gerekçesiyle ve
önceleri de olduğu gibi taşradan gelenlerin, yurtlarına geri
gönderilmeleri gibi yüzeysel önlemlere de başvuruldu. 2
449
beylerbeyinin önerisi (tezkere) 1 ve hüküm etin izin belgesi ile ancak
savaşlarda yararlılık gösterenlere verilirdi. Dirlik, arpalık ve
450
sancaklardan oluşuyordu. 1 Bunun sınırları içerisinde daha sonralan
yeni sancaklar da eklenmiş ve Anadolu yöresindeki "yaya" ve
"müsellem" ocakları da "derya kalemi"ne (bureau des fiefs
maritimes) bağlanmıştı. Osmanlı donanması, devlet gemileri dışında
kırk elli denli de yelkenli olmak üzere birçok (qol, qol) "filo"lardan
oluşuyordu.
"zeamet" "tımar"
Vaşa:~~.!;1,l;,ıip~o~lı:'l)_ _J.._~-
L!!.~riboz (Negrepont)
!Jnebahtı (Lepante)
idilli (Metelin)
(Zula)
~!!!E_a __"--~----,,~--
'ifCoL'!!,.-J!_i_.~~~-'-·~-~---~~
Karlı-ili
Rodos
452
Osmanlı imparatorluğunda bilginler kesimi, öğretmenlikle
birlikte tüzenin uygulanması görevini de üstlenmişti. Bu kesimin
düzeltimi sorunu da Il/. Selim'in ilgisini çekmişti. 22 Haziran 1792
yılgününde sınav (rüus) yapılarak, başarılı olanlara öğretmenlik
belgesi (diplômes de professorat) verildi. Öğretmenliğin "eyalet
yargıçlığı"na ve onun sonucu olarak da "kazasker"liğe yolu olduğu
gibi öğretmenliğe de okulu (medrese) bitirmekle (mülazemet)
gelinirdi. "Mülazemet"e ise okulda öğrenci (danişment) olarak uzun
bir yetişme döneminden geçtikten sonra ulaşılırdı. "Danişment"
olmayı isteyenler "hariç" basamağının öğretmenlerinden ders
aldıktan sonra 1 ikinci ve üçüncü öğretmene gönderilir ve
457
Bu hazinenin özeksel bir biçimde yönetimi, "defterdar-ı şıkkı
sani" ve "irad-ı cedit" defterdarlığı birleştirilerek "talimli asker
nazırı " (de nazir de l'infanterie reguliere) 1 sanı altında 24 Şubat
yılgününde devlet ileri gelenlerinden birisinin yükümlülüğüne
bırakıldı. Bu yönetime özgülenmiş gelirler şunlardan oluşuyordu:
Burada algılanan anlam ise tümüyle başkadır. "Amil" ler, para (mal)
toplarlar ve sultanın hazinesine gönderirlerdi. (0.C) Bkz.
Nizamülmülk, Siyasetname, (çev. M.A.Köylen), İst. 1990, s.
127.
Cevdet C.5, s. 349 (kar. Belin, Etude sur la... , n. 259 ve Rycaut, C. l,
s.190) Elçilere bu tür günlük geçim ödeneği verimesi uygulaması,
kaynağını "malikane"lere dayandırmak üzere Fransa'da da geçerli
idi. Guizot, Essais sur l 'Hist. de France, s. 84. "Elçiyan-ı miiluku
etraf' bu deyim geniş anlamı ile yabancı kralların gönderdikleri
elçiler yanında "haraç"a bağlı beyliklerin elçilerini de içermektedir.
Naima, C.2, s. 386; İzzi, s. 66. Krş. b. 4, Bütçe; yıl 1718 ve 1793.
Negociation, C.2, s.684; C.3, s.568; C.4, s.98, 755'te okunduğuna göre
bu ödeneğin kaynağı kuşkusuz yabancı elçiler eliyle karşılıklı olarak
verilen armağanların bir ödünlemesi olarak algılanmaktadır.
"Süfera tayinatının tadili ve ecnebi tercümanlar hakkında usul"
(0.C) Bkz. Cevdet, 1309, C.6, s.128. Belin, Cevdet tarihinin
1884'te yayınlanan son iki cildinden yararlanamamıştı. (0.C) iV.
Mustafa 'nın kısa süren egemenliği döneminde (1807- 1808) bastırdığı
paralar da o oranda azdır. Basılan fındık ve "zer mahbub"ların tipi
öncekiler gibi olup, ancak ağırlıkları daha eksik ve arılıkları da
birbirlerinden aşağıdır. Bu dönem Mısır'da basılan "zer-i
mahbub"ların arılığı oldukça düşüktür. Gümüş paraların türleri,
arılıkları değiştirilmeyip il/. Selim döneminde olduğu gibi
bırakılmıştı. O.C) Bkz. İ.C. Artuk, Katalog, C.2, s.676.
461
Ayrım 9. 1808-1865.
"Tahrirat" (note ecrite), ile eş anlamlıdır. Suphi (s. 25, 48, 55), ve
İzzi (s. 73), Bu sözcüğü aynı anlamıyla kullanıyorlar. " ... getirdiği
tahrirat ve takrir.." (0.C) Bkz. İzzi, s. 73/A.
2 Çoğulu: "Kavaim-i nakdiye" ve "evrak-ı nakid" Çok az bir "kağıt"
ve "mürekkep" kullanmakla oldukça büyük paralar elde edilmesi
hazinece çok kolay bir gelir kaynağı sanılarak, getirili ya da getirisiz
"kaime"lerin çıkarılması ve dolanıma sunulmasına büyük çabalar
gösterildiği kesin bir olgudur. Dolmabahçe sarayının yapımı ile ilgili
olarak anlatılan öykü birçok yazarca yinelenmektedir ki, o dönemin
anlayışını yansıtması bakımından buraya eklemeyi uygun gördük.
Sultan Aziz yapımı sürdürülen sarayı gezerken, hazine sorumlusuna
bu yapının kaça çıktığını sorduğunda aldığı yanıt 3.500 kuruş olur.
Oysa ki, bu tutar gerçekte hazinenin para basmak için kullandığı
tutardır. Sarayın gerçek yapım giderlerinin 3.500.000 lira
(70.000.000 frank) olduğu bilinmektedir. (2.800.000 sterlin 0.C. Bkz.
Blaisdel, Düyunuumumiye, s. 34) (0.C) Bkz. Ş. Baban Tanzimat, s.
247; Parvus, s. 30. İstanbullu bir "sarraf' bu konuda: "Büyük bir
imapatorluk maliyesinin, elli sarayı varken, elli daha yapmak isteyen
bir delinin çılgın istekleriyle çökertilmesi canavarlıktır." demişti.
(0.C) Bkz. Blaisdel, s. 34.
3 Hükümetin baş çevirmeni olup, "Mecmua-i Fünun"un başlıca
yazarlarından idi. Bkz. Journal Constantinople, 22 Ekim 1862
470
% 6 'ya indirildi ayrıca da getirili ve getirisiz olmak üzere 1O ve 20
kuruşluk ufaklıkların kullanımı salt başkente özgü olmak üzere
sınırlandırıldı. 1
471
adı verilen ve 100 "mecidiye" kuruşluk altın, birim olmak üzere
aşağıda gösterilen ağırlık ve anlıkta altın, gümüş ve bakır paralar
basıldı. 1 Şubat 1844'den 31 Temmuz 1856 yılgününe değin
İstanbul' da basılan paraların ağırlığı, arılığı, özünlü değer (Valeur
intrinseque) ve dolanıma sunulan tutarı:
Altın paralar: 500, 250, 100, 50 ve 25 kuıuşluk
Yabancı paraların
1 Osmanlı Lirası
r~~,~--,,-,;;_,;~~==co...,c--,,;;;;;;;,;.,;;;;=.=~"""
4,39
5,42
113, 37
9,14
22,75
11,70
"Zer-i halis olub" (d'or pur) ([863-1864 Yıllığı) "Bir lira-i osmani=5
mecidiye=lOO kuruş." (0.C) Bkz. H. Ferid, s.211 Osmanlı
İmparatorluğunun İktisadi Şartları Hakkında bir Tetkik, Ank. 1970,
(0.C) Bkz. V. Eldem, s. 225.
472
Gümüş paralar: 20, 10, 5, 2 ve 1 kuruşluk ile yarım kuruşluk
A.g. yıllık, s. 152. İlk "mecidiye" (20 kuruşluk) 22 Nisan 1844, yarım
"mecidiye" (10 kuruşluk) 11 Mayıs 1844, çeyrek "mecidiye" de (5
kuruşluk) 19 Mayıs 1844 yıl gününde dolanıma sunulmuştu. Adı geçen
paralar da yukarıdaki yılgünler, tuğranın altına konulan yıl yazısının
üzerindeki 6 yılgünü ile belirtilmiştir. (1839+6-1=1844) Osmanlı
devletinde sultanların başa geçişlerinden kısa bir süre sonra para
bastırmaları geleneği olduğundan ve paranın yıl yazılı bölümüne de
zorunlu olarak 1 rakamı koymak gerektiğinden, Sultan 20 gün bile
başta kalsa paralara göre bir yıl sultanlık yapmış gibi gözükmektedir.
(0.C) Bkz.H. Ferid, s. 223. 1 Gümüş "mecidiye" 7,5 dirhem ve 0.830
ayarında olduğundan 5 "mecidiye"nin içermiş olduğu arı gümüş:
0.830x7.5x5=31.125 dirhem olup, yayınlanan tanıtmalık uyarınca bir
tek arı gümüş dirhemi 3 kuruş, 5 paradan: 97.5 kuruş;· 2.5 kuruş basım
giderinin eklenmesi ile, 5 "mecidiye"ye 100 kuruş, 1 "mecidiye"ye de
20 kuruş değer konulmuştur. 6 birimden oluşan gümüş paraların
değerleri, ağırlıkları ve çapları şöyle idi.
Değer Ağırlık Gram Çap.
(kuruş) (dirhem-ku-at) (mm)
"Mecidiye" 20 7 8 24,055 37
1/2 mecidiye 10 3 12 2,023 27,25
l/4 mecidiye 5 14 6,013 24
473
Bakır paralar:40, 20, 10, 5 paralık 1 ve 1 paralık
Dolanıma sunulan tutarı 17.253.000 kuruş
Arılığı: Eski 40 ve 20 paralıklar % 95 bakır,% 3 kalay ve% 2
oranında çinko ya da kurşun
20 paralığın ağırlığı: 5 dirhem= 16 gr. 36 mgr. sonrakiler ise: 3
dirhem 5 kırat 10/32=10 gr. 693 mgr.2
Yukarıda görüldüğü gibi hükümet, "kağıt para"Iarın varlığındaki
sakınca ve çekinceleri gizlemeyerek bunları birçok kez dolanımdan
kaldırma girişiminde bulunmuştur. Bu doğrultuda, devlet
görevlilerinde ve Osmanlı uyruğunda olanlardan "yardım" (iane) adı
altında bir tür vergi toplayarak önceleri basılan getirili "kağıt
474
para"lan dolanımdan çekmeye başlamıştı. 1851 yılında başlatılan bu
uygulama "Doğu Savaşı" nedeniyle ileri bir süreye ertelendiği gibi
hükümet, üstüne üstlük ordunun elinde bulundurduğu yörelerde
geçerli olmak üzere "ordu kaime" adı ile yineden 10 ve 20 kuruşluk
"kağıt para"lar çıkarmak zorunda kalmıştı. Sözü edilen bu
"kaime"lerin tutan 171.250 keseye ulaşıyordu.
Sonunda Türkiye, dış borçlanma konusunda daha önceki
dönemlerde karşılaştığı güçlüklerin 1 üstesinden gelerek, 24 Ağustos
475
1854 yılgününde Londra"'dan 3.000.000 İngiliz lirası (livres
sterling) almayı başardı. Fransız ve İngiliz hükemetleri ödemelerin
güvencesini üstlendiklerinden dolayı, alınacak paraların nerelerde
kullanılacağını denetlemekle yükümlü olmak üzere bir karma
yarkurul oluşturuldu. Bu kurulda Fransa adına bir "maliye genel
denetmeni" ile İngiltere adına da bir delege bulunacaktı. 1 Bu iki
önemli olay, önemce onlardan aşağı olmayan bir üçüncüsünü de
birlikteliğinde getirdi. O da, yönetimsel düzenlemelerdi. Gerçekten
de Eylül 1855 yılgününde yayınlanan bir parasal yasa içerdiği 13
tanımlık ile devlet bütçesinin önceden ve yıllık olarak
düzenlenmesini, gelir ve giderlerin dilimlere ayrılmasını, sultana
özgü bir hazinenin (liste civile)2 kurulmasını v.b.g. şeyleri
476
öngörüyordu. Aynı yıl içerisinde İngiltere ile 5.000.000 İngiliz
lirasından oluşan ikinci bir borç sözleşmesi daha yapıldı.
478
uygulamadan ancak 90.000 kese toplanabildi. 60.000 keseye daha
gereksinim vardı. İşte bu denli az bir paradan dolayı "kağıt para"ların
dola~ımdan tümüyle kaldırılması sorunu başarıya ulaşamadı.*
480
tasarıları uygulamak için bakanlık düzeyinde saltık yetkilerle
donatılmıştı. Bu nedenle sözü edilen kurul "Hazine Meclis-i Alisi"
(Conseil superieur des Tresors) adını almış, eski bir sadrazam da bu
kurulun başkanlığına getirilmişti.
1860. "Kaime"nin dolanımdan kaldırılması amacına yönelik
olmak üzere 29 Ekim 1860 yılgününde Paris'te ilk tutarı 400.000.000
frank olan ancak, daha sonra 2.037.000 İngiliz lirasına indirilen
dördüncü bir borç sözleşmesi yapıldı ise de, beklenilen sonuca
ulaşılamadı. "Kaime"lerin ortadan kaldırılmaları doğrultusunda
karamsarlığa ve umutsuzluğa kapılan hükümet bu girişimleri bundan
böyle askıya aldığı gibi üstüne üstlük 18 yıl içerisinde ortadan
kalkması Öf!görülerek "kaime"nin Cidde ve Yemen yöreleri dışında
tüm ülkede geçici olarak dolanımına izin verecek bir tasarıyı da
incelemeye aldı. l
484
Temmuz 1862 yılgününde başlanılmış ve 12 Eylül 1862 yılgününde
son verilmiştir. "Mecidi" altını da 12 Eylül'de 160, ertesi günü de
doğal ederi, 100 kuruşa inmiştir. Dolanımdan çekilen "kaime"nin
tutarı 998.800.720 kuruşa bir başka deyişle 1.997.601 kese 220 kuruşa
ulaşmış! ve taşıyıcılarına.saymaca değerinin% 40'ı doğrudan (madeni
para ile) ve % 60'ı da devlet güvenceli (consolides) "esham-1 cedit"
verilmek üzere başabaş ödenmişti. 2
Yukarıda yazılı
olan tutar 2.000.000 kesedir. Bkz. "Maliye
Bakanı"nın adı geçen yazanağı ve, Journal de Co{lstantinople, 22
Ekim-29 Kasım 1862. Genel yakınmalar üzerine Şanı'da görevli
bulunan Fuat Paşa İstanbul'a geldi. ( 1862) Bu sırada dolanımda
bulunan "kaime" tutarı 11.000.000'du. 1862 yılında sadrazam olan
Keçeçizade Fuat Paşa, ne denli emek karşlığı olursa olsun
"kaime"nin dolanımdan kaldırılmasını tasarlamıştı. Bu doğrultuda
Avrupa'dan % 32 eksiğine ve yıllık % 6 getirili olmak koşuluyla
8.000.000 İngiliz lirası borç alındı. Bu sırada "Maliye Bakanı", Mecit
Efendi idi ve onun döneminde "kaime"nin toplattırılmasına
başlanılmıştı. Ancak "Maliye Bakanlığı" dönemi çok kısa
sürdüğünden bu uygulama kendisinden sonraki ''Maliye Bakanı",
Nevres Paşa döneminde sonuçlandırıldı. (0.C) Bkz.M. Erol, s. 12.
"Kaime"'nin dolanımdan kaldırılmasına yönelik tüzüğün tam metni
için bkz. M. Erol, s. 12-13 (0.C) "Kaime"nin dolanımdan
kaldırılması için "Tebdil-i Kavaim İdaresi" adı altında bir kurul
oluşturuldu. Ayasofya yöresinde, "darülfünun"da Temmuz ayı
başında bir pazar günü çalışmalarına başlayan bu kurul, 49 gün
görev yaptıktan sonra, Ağustos sonunda bir cuma günü kapatıldı. Bu
kurula gelen "kaime"lerin % 40'ı doğrudan (madeni), %60'ı da
"tahvil" olarak ödendi. Sözü edilen kuruluşta yedi kasa vardı ve bir
kasada iki görevli çalışırdı. Görevlilerden biri "tahvil" ötekisi de
parayı verirdi. Bu kurulun başkanı da, "Meclis-i Vala" (Bugünkü
yargıtay ve danışıay, Bkz. E. Kara/, OT, 6, s. 120. O.C)
üyelerinden Ethem Paşa idi. (O.C) Bkz Ahmet Lütfi, s. 74
2 Bir başka dönemde buna koşut durumlarda hükümet, saymaca
değerinin başlangıçta% 70'i ve sonraları da% 60'ı gerçek ve,% 40'ı
da şişinne değeri olmak üzere yeni bir 'esham" düzenlemişti. Bkz.
485
1862-1863 Sultan Abd ii la z iz parasal işlerin düzeltimi
doğrultusunda bütçenin gelir-gider eşitliğini sağlamak için 22 Şubat
1863 yılgününde bir buyruk yayınlayarak hükümete, devlet parasının
tüketilmesinde ölçülü olunmasını ve bu konuda çok titiz
davranılmasını öngören uyarılarda bulundu. Uygulamaya örnek
olmak üzere de, özel hazinesinden (liste civile) ek ödeneğini hazineye
bıraktığı gibi, sultan kızlarının gelirlerinin azaltılmasını, görev
karşılığı olmayan tüm aylıklarla, yararsız görevlerin kaldırılmasını
buyurdu.' Sonunda "dalgalı borçlar"ın (dette flottante) kalanının
490
Bu doğrultuda "telgraf hatları" dışında, ulaşımın güvenlik ve
erinçliği için gerekli olan "Osmanlı fenerleri", "Beyrut-Şam Araba
İşletmesi", Aydın ve Köstence demiryolları gibi kuruluşlarını da
birbiri ardından ortaya çıktığı görüldü.*
İngiliz lirası anapara ile kurulmuştu. 1860 yılında ise 320.000 İngiliz
liralık "İttihad-ı Mali Bankası" kurulmuş ancak bir etkinlik
göstermeden dağılmıştı. Sonunda (1862) Ali ve Fuat Paşa'ların
çabaları ile ve en çok sınırlı olanaklarla "Ottoman Bank" yerine
güçlü bir parasal kurumun ilk adımları atılmış, 4 Şubat 1863
yılgününde "Bank-ı Osmanii Şahane" ortaya çıkmıştı. (0.C) Bkz.
V. Eldem, s. 229-230-231. Banka gösterildiğinde karşılığı
taşıyıcısına altın olarak ödenmek üzere "kağıt para" çıkarma
ayrıcalığını bu yetki salt kendisine özgü olmak üzere elde ediliyordu.
Osmanlı hükümeti 30 yıl olarak saptanan bu ayrıcalık süresince
"kağıt para" çıkarmamayı ve bu tür ayrıcalıklardan yararlanacak bir
başka bankayı kurmamayı da yükümleniyordu. Kuruluş anaparası
67.500.00 frank olarak saptanan bu banka, İstanbul'da bir genel
müdür, bir ya da iki müdür ve üç üyeli bir yürütme kurulunca
yönetilecekti. Biri Fransızlardan ötekisi İngilizlerden oluşan onar
kişilik iki yönetim kurulunun merkezleri Londra ve Paris 'te
bulunacaktı. Ayrıca alınan öngörüleri yürütmekle görevli, dördü
İngilizlerden, dördü de Fransızlardan oluşan bir alt kurul
bulunmaktaydı. (0.C) Bkz. Yerasimos, s. 418-419. Ayrıntılı bilgi
için bkz. C. Işıksal, Osmanlı Bankasının Kuruluşu, TTBD.
Sayı 10, sayı 10, s. 72-79. Osmanlılarda ilk banka 1847 yılında
"Bank-ı Dersaadet" (bank de Constantinople) adıyla kurulmuştu.
(0.C) Bkz. S. Tarlan, Tarihte Bankacılık, Ank. 1986, s.62.
* Ülkemizde ilk "telgraf hattı" 1854 yılında Kırım savaşı sıralarında
İstanbul ile Edirne arasında çekilmiş ve Ruscuk yolu ile Avusturya
iletişim örgüsüne bağlanmıştır. "Telgraf' örgüsü giderek ülkenin tüm
yörelerine ulaşacak bir biçimde yaygınlaştırılmış şöyle ki, genel
savaştan önce 50.000 km:li!t, "hat"lar çekilmişti. (O.C) Bkz. V.
Eldem, s. 173. Kırım' savaşından sonra, Osmanlı ülkesinde
demiryolu yapımına başlanıldığında, devrim yapan bu işletmecilik
uygar dünyada oldukça ilerlemiş, İngiltere'de 16 bin, Almanya'da 11
bin, Fransa'da 9 bin, A.B. !Devletlerinde ise 49 bin km.lik demiryolu
geçeği döşenmiş bulunuyordu. Verimli bir yatırım alanı konumuna
gelen demiryolu işletmeciliği, yabancı anaparayı ülkemizde de iş
491
yararına oldukça uygun koşullar içeren bu sözleşmede belirli bir
güvence aranmadığı gibi, işletmenin 99 yıl sonunda karşılıksız olarak
devlete bırakılması da öngörülmüştü. (0.C) Bkz.V. Eldem, s. 156.
Anadolu'daki ilk demiryolu geçeği, İzmir-Aydın geçeğidir. 1856
yılında yapımına başlanılmış, 1866 yılında işletmeye açılmış olan bu
geçeğin yapımını İngilizler üslenmişti. (0.C) Ayrıntılı bilgi için bkz.
E Kahya, Türkiye'de İlk Demiryolları, Belleten, L 11, sayı
202, Ank. 1988, s. 209-218. Yerasimos (Du Velay, A.dan aktarma
yaparak) yabancı kuruluşların Türkiye' de demiryolu yapımını
üstlenmelerini, Türkiye'yi parasal bağımlılığa tutsak kılmak
biçiminde algılıyor ve şunları ekliyor: Kısacası, Osmanlı İmpatorluğu
bu işin sonunda 1274 km.lik yeni demiryolu geçeğini elinde
bulundursa bile, eskiden olduğu gibi yine Avrupa'dan kopuk durumda
kalıyor ve üstüne üstlük eline 250.000.000 franktan daha az
geçmesine karşın dış borçlarını 800.000.000 frank artıran bir borcu
karşılayabilmek için bütçesi yılda 28.000.000 frank gibi yeğin bir
yükün altına girmiş oluyordu. Sonunda demiryolu ağının değerini
ölçümlemek üzere Osmanlı hükümetince oluşturulan bir kurul, eksik
bırakılan bölümün bitirilebilmesi için kilometre başına ortalama
27.000 franklık bir para özgülenmesinin gerekli olduğunu
açıklayacatır. Sözün kısası, Baron Hirsch'in (ilk demiryolu yapım
ayrıcalığını üstlenen Avusturyalı banker) başarısının Türkiye 'yle
çevrilen işlerin bir "başeseri" olduğu su götürmezdi. (0.C) Bkz.
Yerasimos, s. 433. Ayrıntılı bilgi için bkz. Ş. Eskin, Posta,
Telgraf ve Telefon Tarihi, Ankara 1942.
492
KISACA
493
Osmanlı uyruğuna giren uluslar Arap sultanları döneminde
olduğu gibi "haraç" vermekle yükümlendirilmişti.
Devleti kuran ve ilaçan ulus ise, "savaşçı" ve "tarımla
uğraşanlar"olmak üzere iki kesime ayrılmıştı.
Devlet gelirlerinin yönetimi İslii.miyetten bu yana doğuda
genellikle kullanılan bir deyim olan "maliye"ye (minstree des
finances) bağlı idi.
Çağın ve özel koşulların gerektirdiği değişiklikler dışında, Eyubi
Efendi'nin gelirler çizelgesi, aşağı-yukarı önceki Asya devletlerinin
parasal uygulamalarına benzemekteydi. Kamusal gelirler, gelirlerin
toplandığı "devlet hazinesi"; giderler çıkarıldıktan sonra kalan
paraların aktarıldığı "yedek hazine" ve de sultanın özel hazinesi (cep
idaresi) olmak üzere üç hazinede toplanırdı.
Giderler, Selçuklular döneminde olduğu gibi ya doğrudan ya da
"havale" yolu ile ödenirdi.
"Mevacib" adı verilen aylıklar üç ayda bir dağıtılırdı.
Osmanlı sultanları da başa geçtiklerinde Selçuklu sultanları gibi,
savaşçılara başa geçiş ödencesi (Bahşiş-i, cülus) vermek geleneği
sürdürdüler.
Yine Selçuklu sultanlarından örneksenen 'Osmanlı sultanları,
savaş alanlarındaki olağanüstü görevlerin gerektirdiği "ödemeler"
dışında, savaşçıları bol bol bağışlarla ödüllendirirlerdi. Ancak, bu
sevinmelikler giderek büyük boyutlara ulaşmış ve çoğu kez de
savaşçıların başkaldırılarını önlemeye yönelik olduğundan, devlet
hazinesinin yükünü artırmış ve bu tür uygulama beklenilen etkiyi
gösteremediği gibi üstüne üstlük yönetimin saygınlığını daha çok
yitirmesine ve parasal güçlükler nedeniyle yoksulluğu da
birlikteliğinde getirmişti. Gerek iç savurganlık, gerekse sonucu
sürekli bir biçimde başarılı olmayan arasız savaş giderleri devlet
hazinesini çoğunlukla bomboş bir durumda bırakmış, elverilen ölçüde
"yedek hazine"ye, bu kaynak da kuruyunca "zoralım"; "vakıf
gelirleri"nden borçlanma, ya da vergi kaynaklarının satışa
494
çıkarılması, paranın ayarı ile oynamak, yeni vergiler salmak gibi
uygulamalara başvurulmuştu.
495
biçimde alınan vergiler kaldırılmış, gerçek değeri üzerinde saymaca
değerli paralar dolanıma sunulmuştu. (1788) Başvurulan kaynakların
kuruması üzerine hükümet, kuruluşlarda köktenci düzeltimler
yapılması gereğini anlamış ( 1789), bu düşünce yeni ve eski düzen
yanlıları arasında yeğin çekişmelere yol açmıştı. Ancak, düzeltim
yanlıları üstün gelmiş ve bunun sonucu olarak da, eski savaşçı
birlikleri ortadan kaldırılarak yerlerine çağdaş yöntemlerle eğitim
yapan düzenli ordular kurulmuş, bu oluşumun doğal bir uzantısı
olarak "Gülhane Hattı-ı Şerifi" ya da, yalın bir biçimde "Tanzimat"
denilen yeni düzenlemeler uygulama alanına konulmuştu. Bundan
böyle özel varsıllıklar güvence altına alınmış, zoralım uygulaması
kaldırılmış tüm bunlara karşın parasal bunalım giderilmediği gibi iç
ve dış olayların yönlendirmesiyle üstüne üstlük daha da çoğalmıştı.
İlhanlı Moğollarında olduğu gibi dolanıma "kağıt para" çıkarılması
zorunluluğu gündeme getirilmiş ve bu tür paralar kısa sürede oldukça
çoğaltılmıştı. Doğu savaşı sırasında ilk kez bir "dış borçlanma"
gerçekleştirilmiş, dalgalı borçların (dette flottente) ödenmesi ve de
"kağıt para"ların dolanımdan kaldırılmasına yönelik olmak üzere
borçlanmalar birbirini izlemişti. Sonunda istenilen amaca ulaşılmış,
ayrıca gelir-gider çizelgesi düzenlenerek uygulama alanına
konulmuştu. Madensel paralar salt bir dolanım .aracı olarak yineden
ortaya çıkmıştı. Bununla birlikte, alınan tüm sakınım önlemleri
saymaca değerli paraların dolanımdan kaldırılması için yeterli
olamamıştı.
496
Meynor'a saygılarımı iletmeyi başat bir görev olarak algılıyorum. 1
BELİN
497
YAZARIN BAŞVURDUGU KAYNAKLAR
Ebülgazi.
1
499
Fezleke, Hacıkalfa.
Guizat, Essais sur l'Hist. de France.
Gülşenimaarif.
Gümrük tanıtmalığı.
Hacıkalfa, Takvimüttevarih.
Hammer, Hist. de l 'Emp. Ottom.
Çeşitli dönemlere özgü buyruklar.
"Kanunnamei Bosna".
"Kanunnamei Eyyubi Efendi".
"Kanunmei Humayun".
Karaçelebizade.
Koca Tarihi.
Koçiçelebi.
"Külliyatı Nevai".
500
Mannuel ele Numismatique.
Marcel Tableau General eles Monnaies.
Marcel, cf, tabi. Gen. eles Monnaies ele I' Algerie.
Marselen, Numismata Orientalia.
Marsigli.
Mem. elu Baron ele Tott.
Memorie sur !es Biens ele Mainmorte (Jour. aisaı. n()vem.-elecem. 1853)
Mirhoneli, Histor. Selelschuk.
Mon Etuele sur la Propriete. No. 5 (Jour. asia. oct.-nov. 1861)
Mongolisch-Deutsch-Rüssisches Wörterbuch, von Schmitt.
Mon Memire sur !es Vaqoufs, Jour. asia. nov. decem. 1853.
Naima.
Nasihatname.
Negociations de la France dans le Levanı.
Nicolas, Dialogues Persans-Francais.
Nişancı Paşa.
Notices tirees des Geographies et des Annales Chinoises, par M.Stan. Julien,
journales asiatique, nov.-decembre 1846.
Nuhbetüttevarih.
Peçevi.
Raşit.
Raşidüddin, Mogol tarihi.
Ravzatül 'ebrar.
Rencensio.
Relazzioni Venete.
Relations Politiques et Commerciales de 1'Empire Romain avec l' Asie
Orientale.
Rycaut.
Sadettin.
Yıllıklar değişik yıllara özgü.
Sami.
Samuel Bernard, cf, Descript. de 1'Egypte.
Sansovino.
Say, Cours Economique Politique.
Salcy, cf,journal as. mai 1873.
501
Schmidtt, Vörterbuch.
Silvestre de Sacy, Traite des Monnais, cite par Sam. Bernard.
Slovare'rossiiska Tatariski.
La Somme des Negociations.
Spandugino, Costumi dei Turchi.
Subhi.
D'Ohsson, Tabi. Gen. de l'Emp. Ottoman.
Tacülmaani, ou jardin des Racines 1/2 turques, par Mirza Abdoullah
Turquistani.
Tacüttevarih.
Tarbe; Manuel des Poids et Mesuers.
Takvimüttevarih.
Tarif, Francais-Turc de Douanes.
Tarihi Cevdet.
Tarihi Kemal Paşazade.
Tarihi Vasıf.
Tatarcık Abdullah Efendi "liiyıhası."
Tavarnier.
Tercümanı Ahval, değişik sayılan.
Vecihi.
La Vie de Djenghiz-Khan, Mirhond.
La Vie de Schah-Roh, par et. Quatremer.
Vigenere.
Zeitschrieft der Deuschen Morgenlaudischen Gesellshafht, Leipzig, 1857.
Zeamet ve Tımar, Ayni Alizade.
502