You are on page 1of 72

Elektronik Sosyal Bilimler Dergisi® www.esosder.

org
Electronic Journal of Social Sciences® ISSN:1304-0278
Ekim/October(2020) - Cilt/Volume:19 - Sayı/Issue:76 (2191-2203)

DEVLET KURUMLARINDA GÖRSEL KİMLİK: TÜRKİYE


CUMHURİYETİ BAKANLIK LOGOLARINDA DÖNÜŞÜM
VISUAL IDENTITY IN GOVERNMENT INSTITUTIONS: TRANSFORMATION OF THE
REPUBLIC OF TURKEY MINISTRY LOGOS

Serdar PEHLİVAN 1

Öz
Günlük yaşantımızda, sokakta, işte, internette sayısız markayla ve onları temsil eden logolarıyla karşılaşırız. Bu
logolar, marka yaratmak amacıyla ticari kuruluşlar tarafından sıklıkla kullanıldığı gibi devlet kuruluşları ve bağlı
birimleri tarafından kurumun işlevi ve verdiği hizmeti vurgulamak amacıyla da kullanılmaktadır.
Son yıllarda devlet kurumlarının görsel kimlik sistemlerinin yeniden tasarlandıkları görülmektedir. Bu değişimlerin
nedenlerine baktığımızda: bir devletin tüm birimlerinde uygulanmakta olan kurumsal kimlik sistemindeki görsel
tutarlılığın olmaması; farklı estetik anlayışta, uyumsuz grafik stillerin kullanılması; geleneksel form ve biçimlerin
günümüz tasarım anlayışı ile örtüşmemesi ya da kurumlardaki yapısal değişimler gibi çeşitli nedenlerden olduğu
görülmektedir.
Türkiye Cumhuriyeti devlet görsel kimlik sistemi, yönetim sisteminin değişmesiyle birlikte 16 Devlet Bakanlığı
logoları tutarlı bir ulusal kimlik sisteminin oluşturulması amacıyla 2019 yılında yenilenmiştir. Bu araştırmada,
logoların bir devlet sembolü olarak görsel kimlik sistemlerindeki yeri, önemi ve geçirdikleri dönüşümler, Türkiye
Cumhuriyeti ve çeşitli devletler üzerinden incelenmiştir.
Anahtar Sözcükler: Grafik Tasarım, Amblem, Logo, Görsel Kimlik Sistemi, Kurumsal Kimlik Tasarım

Abstract
In our daily life, we encounter countless brands and logos representing them on the street, in the business
environment, on the internet. These logos are often used by commercial organizations to create brands, as well as by
government agencies and affiliates to emphasize the function and service of the organization.
In recent years, it has been seen that the visual identity systems of state institutions have been redesigned. When we
look at the reasons for these changes, thay can be classifies as: the lack of visual consistency in the corporate identity
system being implemented in all units of a state; using incompatible graphic styles in different aesthetic insights;
traditional forms do not coincide with today's design understanding and structural changes in institutions.
Visual identity system of the Republic of Turkey was renovated in 2019 to create a coherent national identity system
among 16 Ministry of State logos with the change of the management system. . In this research, visual identity
system in place of the logo as a symbol of the state, the importance and their transformations were examined in the
case of the Republic of Turkey and several other states.
Keywords: Graphic Design, Emblem, Logo, Visual Identity System, Corporate Identity Design

1
Doç., Hacettepe Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi, pehlisus@gmail.com,
Orcid: 0000-0002-5850-9112

Makale Türü: Derleme – Geliş Tarihi: 29/04/2020 – Kabul Tarihi:12/09/2020


DOI:10.17755/esosder.729373
Atıf için: Elektronik Sosyal Bilimler Dergisi, 2020; 19(76):2191-2203
Ekim/October(2020) – Cilt/Volume:19 – Sayı/Issue:76 (2191-2203)

Giriş
Grafik tasarım, bir mesaj veya bilgiyi belli bir hedef kitleye iletmek için kullanılan bir
görsel iletişim biçimidir. İnsanlık tarihinde görsel iletişim, sözlü iletişimden önce gelmiştir;
bilinen en eski iletişim türü semboller ile iletişim kurma becerisidir. Yaklaşık 8.000 yıl önce
insanlar kelimeleri ve kavramları temsil etmek için sembolleri kullanmışlardır (Human
Characteristics: Language & Symbols). Sonrasındaki birkaç bin yıl içinde gerçek yazı türleri
gelişmiştir. Fransız bilim insanı, filozof ve sosyolog Edgar Morin‟e göre insanlığın tarih
öncesindeki grafik dağarı çok geniş ve çeşitlidir; uzlaşımsal işaretler, az çok benzeşimsel
semboller, canlı formların olağanüstü keskin tasviri ve gerçekdışı veya hayali varlıkların temsili
söz konusudur (2017, s.101). Tarih öncesinde başlayan bu semboller ile kurulan görsel iletişim
biçimi günümüzde insanlar ve diğer canlı türler arası en yaygın iletişim yöntemidir.
İnsanlık tarihinde, tarım toplumuna geçiş ile birlikte kullanımı görülen işaret ve semboller
günümüzde kullanılan amblem ve logoların çıkışında öncülük etmişlerdir. Zamanla bazı
ürünlerin, taşıdıkları özellikleriyle rakiplerinden ayrılmaya başlaması, bunların kolay ayırt
edilmesi gerekliliğini, dolayısıyla üzerlerine bazı işaretler koyma zorunluluğunu getirmiştir.
Geçmişte okur-yazar kitlenin fazla olmaması nedeniyle bu işaretlerin, yani markaların daha çok
semboller şeklinde oluşmasına neden olmuştur.
Markalaşma ve reklamcılığın tarih öncesi çağdan geldiğine inanılmaktadır (Eric Almquist
ve Kenneth J. Roberts‟dan Aktaran Sladjana, 2015, s. 179). Tarım toplumuna ve yerleşik hayata
geçiş ile birlikte markalama en az 5.000 yıldır uygulanmıştır. Sığır, keçi, at, koyun gibi çiftlik
hayvanları mülkiyeti tanımlamak için geleneksel olarak ateşte kızdırılan mühürler ile
markalanarak işaretlenmiştir. Midde Krallığı'nın XII. hanedanına kadar uzanan MÖ 1900 yılında
inşa edilen üçüncü Beni Hassan Khemuheted Mezarı'nda, boynuna ip bağlı öküz tutan bir adam
hiyeroglifi tasvir edilmiştir (Görsel 1). Öküz hiyeroglifli bir marka ile işaretlenmiştir ve yaklaşık 2192
bir ayak boyu ölçüsündedir. Marka üzerinde „Kraliyet Tarım İdaresi, 43‟ yazısı bulunmaktadır
(Mollerup, 1997, s.27).

Görsel 1. Eski Mısır'da yapılmış bir hayvancılık markalama örneği


Mollerup, Per. (1997). Mark of Excellence. London: Phaidon Press. s.27.

Eski Çağlarda Devlet Amblemleri


Kurumsal kimliğin çıkışı, temelde insani ihtiyaçlardan olmuştur; kişiselleştirme, aidiyet
ve köken ile iletişim kurma arzusundan kaynaklanmaktadır. Kral ve kraliçeler, soyluluğun bir
işareti olarak, monogramlarını gösterişli yazışmalara yerleştirmişlerdir. Benzer şekilde, miğferler,
kıyafetler veya kalkanlar üzerine yerleştirilmiş hanedanlık armaları veya aile sembollerinin
kullanımı, şövalyelerin ve savaşçıların yarışma veya savaş esnasında tanınmasını sağlamıştır
(Hembree, 2011, s.116).
Batı dünyasında bireylere ve ailelere ait armalar zamanla kasabalar, bölgeler ve ülkeler
tarafından benimsenmiştir. Bunlar bazen, bir ürünün menşeini gösteren şirketlerin ticari
markalarına dahil edilmişlerdir. Günümüzde hanedanlık armalarından izler taşıyan bir çok marka
bulunmaktadır. Ticari ürün markalarında kullanılan ve hanedanlık arması izleri taşıyan logoların
Ekim/October(2020) – Cilt/Volume:19 – Sayı/Issue:76 (2191-2203)

çoğunlukla üretildiği bölgeyi temsil etmek amacıyla kullanıldığı görülmektedir (Mollerup, 1997,
s.23). Kendini bir sembol veya işaretle temsil etme geleneği sadece seçkinlere özgü değildir. Eski
Yunanlılardan ortaçağa kadar, basit monogramlar ve işaretler çoğu insanın okuma yazma
bilmediğinden imza olarak kullanılmıştır. Çiftçiler binlerce yıldır, hayvanlarını diğerlerinden
ayırt etmek için kendi özgün semboller ile markalamışlardır. Bu uzun süredir devam eden
uygulama, çömlekçiler, taş ustaları, cam üfleyiciler ve metal işçileri de dahil olmak üzere her
türden zanaatkarlara kadar uzanmıştır; bazıları antika eserler üzerinde günümüze kadar
uzanmıştır ve bu sayede kolayca tespit edilebilmektedirler (Hembree, 2011, s. 116).
Devlet ve kamu kurumlarında amblem/logo kullanımına eski çağ medeniyetlerinde
sıklıkla rastlanılmaktadır. Amblemlerde kullanılan şekiller ve simgeler, devletin veya
medeniyetin kültürel birikimini yansıtmaktadır. Görsel 2‟de bulunan amblem M.Ö. V.yy ile M.S.
I. yy arasında hüküm süren Roma imparatorluğuna aittir. Roma'nın en önemli sembollerinden
birkaçı mitolojiden esinlenmiştir. Yaratılış miti olan Romulus ve Remus'un öyküsü Roma
imparatorluğunun kuruluşunda önemli bir yer taşımaktadır. Dişi bir kurdun iki çocuğu emzirdiği
görsel bir kalkan formunun içerisindedir ve amblemin merkezinde bulunan devlet sloganı ile
beraber kullanılmıştır (ddunleavy.typepad.com). Devletler tarafından kullanılan amblemler,
temsil ettiği kurumun işlevi dışında, devletleri temsil eden bayraklar gibi, devletin kuruluşu ve
kültürel yapısı ile ilgili bilgiler taşımaktadır.

2193

Görsel 2. Roma İmparatorluğu amblemi.


Signs and Symbols, Erişim: 10.12.2019.
https://ddunleavy.typepad.com/strictly_symbolic/2014/08/rome-rich-in-centuries-of-symbols.html

Marka ve Görsel Kimlik Sistemi


“Görsel kimlik” terimi marka kapsamında kullanılmakta olan “kurumsal kimlik” terimi
hakkındaki ikilemleri önlemek için türetilmiş bir terimdir. İnsanlar arasında bir cazibe ya da etki
yaratma kabiliyetine sahip olan marka terimi 1980'lerde çamaşır deterjanlarından türemiş ve
neredeyse her şey için kullanılmıştır. Ticari faaliyet gösteren şirketler, siyasetçiler, ülkeler,
şehirler, arabalar, futbol takımlarının yanı sıra gazlı içecekler ve çikolataların hepsi marka
olmuştur. Görsel kimlik markalaşmanın bir bileşenidir ve bu nedenle de önemli bir unsurudur
(Clifton ve Simmons, 2004, s. 30).
Kurumsal kimlik kavramının geçmişi önceki çağlara dayansa da günümüzdeki biçimiyle
kullanımı 1950‟lerden sonra gelişmiştir. Çeşitli Kurum ve firmaların kurumsal kimliğinin görsel
olan kısmı görsel kimlik olarak adlandırılır. Bir kurumun görsel kimliği, o kurumun kendisini
sunmak için kullanacağı görsel elemanları tanımlayan bir plan olan tasarım programı ya da görsel
kimlik sistemi tarafından yönetilebilir (Mollerup, 1997, s. 46). Bir görsel kimlik sistemi, bir
kurumun içeride ve dışarıda, ne ya da kim olduğunu ve nasıl algılanmak istediğini belirler. Bir
kurum kimliğinin bileşeni olarak görsel kimlik sistemleri, marka değeri oluşturmadaki yeri
nedeniyle günümüzde daha da önem kazanmıştır.
Ekim/October(2020) – Cilt/Volume:19 – Sayı/Issue:76 (2191-2203)

Görsel kimlik sisteminin amacı: kurum içi ve dışı paydaşlar ile daha güçlü iletişim
kurmak; tüm birimlerde ve alt markalarda tutarlı ve bütünleşik bir görünüm yaratmak; çağdaş
görünmek; görsel iletişim ögeleri ile tasarım sürecini kolaylaştırarak zamandan ve kaynaklardan
tasarruf edilmesini; kuruluşun iletişim hedeflerine daha hızlı bir biçimde odaklanmasını
sağlamaktır. Bir görsel kimlik geliştirme süreci, kurumsal kimliğin neyi, nasıl temsil edeceğine
dair bir vizyon tanımlanmasıyla başlar ve o markayı oluşturmak için gerekli olan unsurları
belirler. Görsel kimlik sistemi bir kuruluşun kişiliğini ve değerlerini aktarır ve birçok pazarlama
ve iletişim aracına uygulanabilir.
Görsel kimlik kılavuzu, bir kurumun logosunun çeşitli iletişim materyalinde tasarımcılar
ya da uygulayıcı firmalar tarafından ne şekilde kullanılabileceğini ve hatalı kullanımlarını
gösteren görsel bir rehberdir. Kılavuz ayrıca marka renklerini ve renklerin temsil ettiği anlamı
belirler. Çeşitli mecralarda kullanılacak olan görsel imajlara dair önerileri içerir. Bununla birlikte,
görsel kimlik çalışması bir kuruluşun veya ülkenin kullanacağı yazı tipini veya özgün yazı tipinin
oluşturulmasını da içerebilir (Papp-Vary, 2019, s. 196-200).
Kurumsal Kimlik (Corporate Identity), bir şirketin veya kuruluşun kimliği ve kişiliğidir;
genel davranışını, iletişimini ve görünümünün tamamını kapsar. Kurumsal Kimlik Kılavuzu
(Corporate Identity Guide) ise kurumsal tasarım uygulamalarının tüm ayırt edici özelliklerini,
tanımlarını ve kullanım detaylarını bir araya getirir; zorunlu ve opsiyonel talimatlar içerir.
Kurumsal kimlik kılavuzu kurumsal kimliğin bir parçasıdır. Bir firmanın veya kuruluşun tüm
görsel yüzünü kapsar. Bir markayı tanımlamak ve temsil etmek için bir sistem sağlayan grafik
ögeleri içerir. Temel unsurları: logo, kurumsal renk paleti, yazı tipleri, görsel stilleri ve sayfa
düzeninin özgün versiyonlarından oluşur (Görsel 3). Kurumsal kimlik kılavuzu veya görsel
kimlik sistemi işlevsel olarak aynı amaca hizmet eder. Kurumsal kimlik, semboller ve tasarımdan
çok daha fazlasını kapsar, kurumsal iletişimin merkezinde yer alır ve bir kurumun yönetim
şeklinin bir parçasıdır. 2194

Görsel 3. Görsel kimlik sisteminin beş temel ögesi

Bir ürünün veya firmanın soyut bir sözcük olan isminin somut hale gelmesi için biçim
olarak da diğerlerinden ayırt edilebilir olması gerekir. Bu bağlamda ayırt ediciliği sağlamak,
markanın kendine özgü ambleminin ya da logosunun yapılması ile mümkündür. Bir firmanın,
ürünün, hizmetin, ya da kurumun karakterini temsil eden grafik sembollere amblem denir
(Ambrose ve Harris, 2006, s.156). Logotayp ise ait oldukları kurumu ismi ile tanımlar. Bu isimler
söz konusu kurumun güçlü yönlerini veya özelliklerini özgün tipografik yazı stilleri ile betimler.
Dilimizdeki karşılığı „simge‟ ve „özgün yazı‟ olan amblem ve logotayp sözcükleri, iki farklı
kavram olarak ayrı ayrı veya her iki kavramı kapsayan tek bir “logo” sözcüğüyle de ifade
edilebilirler. Logo bir görsel kimlik kılavuzunun en önemli ögesidir.
Becer‟e göre logo ve amblemler kurum ve kuruluşların kendini temsil etmesi amacıyla
resim, harf ve benzeri özel işaretlerden oluşan sembollerdir. Ürün yada hizmet üreten kuruluşlara
kimlik kazandıran, sözcük özelliği göstermeyen; soyut ya da nesnel görüntülerle ya da harflerle
oluşturulan simgelerdir (Becer, 1997, s.194).
Ekim/October(2020) – Cilt/Volume:19 – Sayı/Issue:76 (2191-2203)

Hükümet K ml k S stemler
Birçok hükümet ve kamu kurumu tarafından yeterince önemsenmeyen görsel kimlik,
güçlü bir kurumsal iletişim yöntemidir. Görsel kimlik, bir kuruluşun temsil ettiği değerlerin net
bir şekilde iletilmesini sağlar. Devlet kimliği sistemi bir hükümeti, bakanlıklarını, kurumlarını ve
bağlı birimlerini markalaştırmak için uygulanan tutarlı bir yaklaşımdır. Devlet kurumlarına görsel
kimlik yaratmak amacıyla istikrarlı, bütünleşik ve ekonomik bir yaklaşım sunmak için tasarlanır.
Devlet kurumlarının kurumsal kimlik sistemleri ticari markalardaki uygulamalara benzese de
hükümet ile vatandaşları arasında güçlü bir bağ kurmak, güven tesis etmek, tüm kurumlarının
görünürlüğünü ve bütünlüğünü artırmak gibi hedefler göz önüne alındığında oldukça önemli
olduğu anlaşılmaktadır.
Amerika Birleşik Devletleri Armas
Amerika Birleşik Devletleri arması ilk kez 1782'de kullanılmıştır (Görsel 4). Arma,
Amerika milletinin bağımsızlık ve özerkliğinin bir sembolüdür. Hükümetin üst düzey
yetkililerinin bildirilerinde, antlaşmalarda ve komitenin resmi belgelerinde yer almaktadır.
Armanın merkezinde Amerikan kel kartalı, kartalın göğsüne yerleştirilen kalkan formu, bir
ayağında zeytin dalı diğer ayağında ise okları tutmaktadır. Amerikan kel kartalının göğsünde yer
alan kalkanı birleştiren on üç orijinal devleti temsil eden dikey formatta 13 kırmızı ve beyaz çizgi
ile üzerinde kongreyi temsil eden mavi bir bant öne çıkmaktadır. Kalkanda kullanılan renk paleti
Amerika Birleşik Devletler bayrağından alınmıştır: beyaz saflığı ve masumiyeti, kırmızı
dayanıklılık ve cesareti, geniş mavi bant dikkat, azim ve adaleti sembolize eder.
Büyük Mührün ön yüzünde Amerika Birleşik Devletleri'nin ulusal arması kullanılmıştır.
Birleşik Devletler pasaportları da dahil olmak üzere resmi belgelerde, askeri nişanlar,
büyükelçilik pankartları ve çeşitli bayraklarda kullanılmaktadır.
2195
Amerika Birleşik Devletleri'nin sloganı olan “E Pluribus Unum” (birçoğunun, biri) birliğe
atıfta bulunur. Kartal tarafından kavranan zeytin dalı ve 13 ok barış ve savaşa gönderme yapar.
Takım yıldızı sadece Kongre tarafından yetkilendirilmiş güçleri ve egemen güçler arasında
yerini alan milleti sembolize eder (https://www.wvsd.uscourts.gov/great-seal-united-states).

Görsel 4. Amerika Birleşik Devleti Arması. Patterson, Richard Sharpe., Dougall, Richardson.
(1978). The Eagle and The Shield: A History of The Great Seal of The United States. Washington:
Meredith College Library. Erişim: 13.12.2019.
https://archive.org/details/TheEagleAndTheShield/page/n5/mode/2up

Amerika Federal Hükümeti‟ne bağlı bakanlık logoları incelendiğinde, devlet armasında


bulunan biçim ve formlar ile benzeri özellikleri taşıdığı görülmektedir (Görsel 5). Logolar büyük
mühürdekine benzer bir biçimde daire formu içine alınmıştır ve merkezlerinde her bir kuruma
özgü biçimde farklılaşan semboller bulunmaktadır. Armada bulunan yıldız, kartal ve ok
sembolleri bazı bakanlık logolarında da kullanıldığı görülmektedir.
Ekim/October(2020) – Cilt/Volume:19 – Sayı/Issue:76 (2191-2203)

Görsel 5. Amerika Birleşik Devletleri Bakanlık logolarından örnekler.


Paul Robert Lloyd. Erişim: 25.12.2019.
https://paulrobertlloyd.com/2009/09/a_cohesive_and_unified_identity_for_british_government

Fransa Hükümet
Fransa 1999 yılından itibaren kullandığı bir logoya sahiptir; hükümete bağlı kurumlarının
ve diğer yönetim birimlerinin de kullanabileceği ortak bir logoya sahip olmasına rağmen, her bir
kuruma bunun üzerinde uyarlamalar yapma hakkı da tanınarak birliktelik ilkesini bozulmuştur.
Uygulamalarda her bir kurumun birbirinden bağımsız tasarımlarının yanı sıra farklı kalınlıklarda
uygulanan çerçeveler ile yan yana sıralanmış kutucuklar kullanılarak bütünlük etkisini yitirdiği
görülmektedir.
2196

Görsel 6. Fransa Hükümeti Logo uygulama örnekleri Erişim: 21.12.2019. The brand block.
https://www.gouvernement.fr/charte/charte-graphique-les-fondamentaux/le-bloc-marque#Les-
r%C3%A8gles-de-c%C3%A9sure

Federal Almanya
Almanya‟da hükümet 1990‟ların başında çapraz medya (crossmedia) yaklaşımı
çerçevesinde birleştirici bir görsele ihtiyaç duymuştur. Federal Hükümetin logosu halen kartal
sembolü, bayrak renklerinden oluşan dikey bant ve isim alanıyla oldukça bütünleşik bir yapıdadır
(Görsel 7). Tekrarlayan şekilde yapılan kurumsal kimlik tasarımı ile Bauhaus ekolüne gönderme
yapılmıştır ve bu anlamda oldukça işlevseldir. Alman hükümetinin görsel kimliği günümüze iyi
bir örnek teşkil etmektedir. Tasarım konsepti ve logo yapısı netlik ve inandırıcılığa vurgu
yapmaktadır; adalet, sağlık ve savunma alanları gibi birbirinden tamamen farklı alanlar da
birbiriyle bütünlük ve uyum içindedir. Hükümetin hangi parti tarafından, nasıl bir koalisyondan
oluştuğunun herhangi bir önemi olmaksızın görsel imajı her zaman kalıcıdır. Jürgen Huber
tarafından federal hükümet için tasarlanmış olan BundesSans ve BundesSerif karekterleri
BundesSans Condensed olarak biraz daha inceltilerek kullanılmıştır. Bu şekilde Federal
Hükümetin alamet-i farikası Univers Condensed hakimiyetinde iken okunaklılık için optimize
ederek modernleştirmiştir.
Ekim/October(2020) – Cilt/Volume:19 – Sayı/Issue:76 (2191-2203)

Görsel 7. Federal Almanya Hükümeti Ulusal Kimlik Sistemi (1996). Image word mark.
Erişim: 12.01.2020. https://styleguide.bundesregierung.de/sg-de/basiselemente/bildwortmarke

Büyük Britanya Hükümeti


Büyük Britanya hükümetinin görsel imajında standart tasarım uygulamasına 2012‟de
başlanmıştır. Britanya hükümetinin logosu bayrak renklerindedir; dikey bir sütun, monokrom ve
basitleştirilmiş kraliyet armasından ve yetki alanından oluşmaktadır. Milli renkler yerine farklı
renk kodları devreye girerek her bir bakanlığın renkleri esas alınmıştır. Uygulama bu yönüyle
Federal Alman Hükümetinin kurumsal kimlik tasarımına oldukça benzer olduğu görülmektedir.

2197

Görsel 8. 2012 yılına kadar İngiliz hükümeti tarafından kullanılan çeşitli logolar.
Paul Robert Lloyd. Erişim: 25.12.2019
https://paulrobertlloyd.com/2009/09/a_cohesive_and_unified_identity_for_british_government

Daha önce Büyük Britanya Hükümetinde kullanılan logoların hepsi birbirinden farklıdır.
“Government” kelimesinin önündeki “HM” bu arada „Her Majesty‟ için kullanılmaktadır. Halk
tarafından hükümet, departmanlar, ajansları ve çalışmalarını kolayca tanımlanabilmesi önemlidir.
Hükümet kimliğinin birleştirici unsuru, Majesteleri Kraliçe tarafından 1956'da onaylanan
Kraliyet armasıdır. Sadece HM Hükümeti ve bağlı birimlerinin Kraliyet Arması ve ilgili amblemi
kullanmasına izin verilir (HM Government. The Government Identity System,
https://www.bundeskanzleramt.gv.at/bundeskanzleramt/nachrichten-der-bundesregierung/2017-
2018/einheitlicher-au-enauftritt-der-bundesregierung.html).
Ekim/October(2020) – Cilt/Volume:19 – Sayı/Issue:76 (2191-2203)

Görsel 9. Büyük Britanya Hükümeti Ulusal Kimlik Sistemi, 2012, HM Government Identity
Guidelines. Erişim: 25.12.2019 https://gcs.civilservice.gov.uk/wp-content/uploads/2019/01/HMID.pdf

Hollanda Hükümeti
Hollanda‟nın 13 bakanlık ile beraber 200 kurumu da kapsayan görsel kimliği
“Rijkshuisstjl” adı altında 2007 yılında Studio Dumbar tarafından tasarlanmıştır (Görsel 10).
Peter Verheul tarafından tasarlanan tipografik uygulama, RijksoverheidSerif ve
RijksoverheidSans yazı stilleri ile görsel imaj oluşturulmuştur.

2198

Görsel 10. Hollanda Hükümeti Ulusal Kimlik Sistemi (2007). Rijkshuisstijl. Erişim: 03.01.2020
https://www.rijkshuisstijl.nl/logos

Merkezi hükümetin logosu bir amblem ve bir yazıdan oluşmuştur. Logoda, Hollanda
hükümeti için özel olarak tasarlanmış ulusal armanın stilize bir versiyonu mavi bir bant içine
alınmıştır. Ulusal arma her zaman beyazdır. Logo bir bütün olarak otoriter olmayan, ancak
düzenleme, yol gösterme ve alan yaratma arasındaki dengeyi önemseyen merkezi bir hükümet
anlayışını simgeler. Amblemin sağında, mesajı gönderen merkezi hükümet organının adı yer alır.
Logotayp, ait olduğu kurumu hemen tanımlar. Böylece hükümetin tanınabilir ve erişilebilir
olması sağlanmıştır (Rijkshuisstijl, https://www.rijkshuisstijl.nl/logos ).

Avusturya Federal Hükümeti


Federal Hükümet 2017 yılında, tüm federal bakanlıklar için tek tip bir dış imaj
uygulamasına geçmiştir. Bakanlar Konseyi tarafından yapılan basın açıklamasında: “Federal
hükümetin dış görünüşü, kimliğinin görsel bir ifadesidir. Hükümet politikasına yeni, ortak bir
tarz getirme iddiası nedeniyle Federal hükümetin grafik görünümü devam etmelidir. Bu nedenle
Ekim/October(2020) – Cilt/Volume:19 – Sayı/Issue:76 (2191-2203)

Avusturya hükümeti 2017 yılında tüm bakanlıklar ve alt birimleri için kolay ve hızlı ayırt
edilebilen, zamansız ve modern bir görünüş yaratmak amacıyla tüm bakanlıklar için ortak bir
logoya ve standart bir görsel kimlik tasarımı sistemine geçmiştir” ifadeleri yer almaktadır (Görsel
11) (Uniform Appearance of the Federal Government).

2199

Görsel 11. Federal Avusturya Hükümeti Solda Eski ve Sağda Yeni Bakanlık Logoları.
Bundeskanzleramt. Uniform appearance of the federal government. Erişim: 11.01.2020
https://www.bundeskanzleramt.gv.at/bundeskanzleramt/nachrichten-der-bundesregierung/2017-
2018/einheitlicher-au-enauftritt-der-bundesregierung.html

Projenin amacı: devletçiliğe dayalı, zamansız ve modern bir imaj yaratmaktır.


Vatandaşlara yüksek düzeyde tanınma ve bunun sonucunda yönetimde daha yüksek bir hizmet
anlayışına sahip olduğu fikrinin verilmesidir. Logo, Federal Şansölye'nin grafik tasarımcılar ile
yakın işbirliği içinde geliştirilmiştir. Kırmızı-beyaz-kırmızı bayrağın yeniden düzenlenmiş bir
şeklidir. Avusturya hükümetince kullanılan yeni görsel kimlik sisteminin tek tip standart
görünüşleri Almanya, İngiltere ve Hollanda ile aynı anlayışta olduğu görülmektedir.

İsviçre Feredasyonu Kurumsal Kimlik Tasar m


İsviçre Federal yönetimi Ocak 2007'de yeni kurumsal tasarım sistemi yayınlayarak tek tip
görünümdeki logo uygulamasına geçmiştir (Görsel 12). Yeni tasarımdan önce, hemen hemen her
idari birim kendi logosuna veya kurumsal tasarımına sahiptir. Çeşitli logoların kullanıldığında,
diğer devletler için bu birimlerin federal hükümete bağlı olduğu her zaman yeterince açık
değildir. Bu nedenle İsviçre Federal Konseyi belirsizliğe yer vermeyen tek tip bir görünüm
yaratmaya karar vermiştir.
Ekim/October(2020) – Cilt/Volume:19 – Sayı/Issue:76 (2191-2203)

Görsel 12. Federal İsviçre Konfederasyonu Logosu. Corporate Design der


Schweizerischen Bundesverwaltung. Erişim: 13.01.2020. https://www.designtagebuch.de/cd-
manuals/Schweizerische-Bundesverwaltung-Handbuch_8.1_DE.pdf

İsviçreli font tasarımcısı Adrian Frutiger'den tarafından 1976'da geliştirilmiş olan Frutiger
yazı tipinin Light biçimi kullanılmaktadır. Tek tip logo uygulaması ile federal hükümetin ortak
kimliğini güçlendirmek, devlete güveni arttırmak ve kamu hizmetlerinin güvenilirliğine ve
güvenliğine katkıda bulunması amaçlanmıştır. İsviçre Konfederasyonu'nun kurumsal tasarımı,
federal yönetimin görsel kimliğidir. Federal yönetimin kurumsal tasarımı, yönetimi ve ba ğlı
bölümlerini temsil eder. Federal Başbakanlık, departmanlar, ofisler ve birinci ve ikinci düzeydeki
tüm organizasyon birimleri için geçerlidir. Federal yönetimin görünüşü zamansız, yalın ve
açıktır. Federal yönetimdeki günlük çalışmaların altında yatan temel değerleri yansıtır. Kurumsal
tasarım uygulanırken kalite, verimlilik ve şeffaflık gibi temel değerler dikkate alınmıştır (CD
Bund Handbuch 8.1).

Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanl ğ Armas ve Bakanl klar Logolar


“Cumhurbaşkanlığı Arması”, ortasında 8 uzun, 8 kısa ışını olan güneş ve çevresindeki 16
yıldızdan oluşur. Güneş sonsuzluğu ve bu özelliği ile Türkiye Cumhuriyeti‟ni, 16 yıldız ise 2200
tarihteki bağımsız 16 büyük Türk devletini simgeler. Arma, Cumhurbaşkanlığının amblemi
niteliğindedir.

Görsel 13. T.C. Cumhurbaşkanlığı Arması ve Bakanlık Logoları


T.C. Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı Kurumsal Kimlik Standartları . Erişim: 20.12.2019.
https://www.uab.gov.tr/uploads/pages/kurumsal-kimlik-kilavuzu/baf16841694e7c5.pdf. s.6.

Türkiye Cumhuriyeti‟nin 2018 yılında yönetim sisteminin değişmesi ve kabinedeki


Bakanlıklar‟ın Cumhurbaşkanlığı şemsiyesi altında toplanması ile “Tek Devlet, Tek Marka”
anlayışı benimsenmiştir. Bu nedenle Bakanlıklar‟ın görsel kimliklerinin de Cumhurbaşkanlığı
görsel kimliği ile uyumlu olması durumu açığa çıkmıştır. Dolayısıyla Bakanlıklar‟ı kapsayan yeni
Ekim/October(2020) – Cilt/Volume:19 – Sayı/Issue:76 (2191-2203)

bir görsel kimlik sistemi oluşturulmuştur (Görsel 13). Bu sistemle tüm Bakanlıklar‟ın görsel
kimliklerinde aynı standartları kullanması amaçlanmıştır (Görsel 14).

Görsel 14. T.C. Cumhurbaşkanlığı Bakanlık Makamı Amblem Logotype Uygulama Yöntemi.
T.C. Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı Kurumsal Kimlik Standartları. Erişim: 20.12.2019.
https://www.uab.gov.tr/uploads/pages/kurumsal-kimlik-kilavuzu/baf16841694e7c5.pdf s.5.

Cumhurbaşkanlığı Görsel Sistem Kılavuzunda belirtildiği şekliyle: “tüm bakanlıkların


amblemi aynı Cumhurbaşkanlığı Arması gibi yuvarlak bir çerçeve içindedir ve etraflarında
tarihteki bağımsız 16 büyük Türk Devleti‟ni simgeleyen 16 yıldız vardır” (Cumhurbaşkanlığı
Görsel Sistem Klavuzu). Tam ortada bakanlıklara göre değişecek ve ilgili Bakanlık‟ı simgeleyen
şekiller, çerçeveleyen dairede ilgili Bakanlık‟ın ismi yer alır. Bakanlık ile ilgili şeklin yer alacağı
daire içerisinde herhangi bir yerde Türk Bayrağı unsurları (ay ve yıldız) kullanmak tercih
sebebidir.
Sonuç 2201
Görsel kimlik sistemi, bir iletişim tasarım sisteminin odak noktasıdır; görünürlük ve
tanına bilirlik sağlar. Bir markayı, isimler, logolar, yazı tipleri ve renkler gibi bileşenlerle temsil
etmenin bir yoludur ve genellikle halkın büyük bir bölümünün bir kuruluşu ve hizmetlerini
tanımlaması için en önemli iletişim biçimidir. Görsel kimlik tasarımı, kurumun tanınırlığı
açısından çok önemlidir. Küresel firmalar ve kurumlar genellikle basit, anlamlı ve güçlü bir şirket
logosuna sahiptir. İdeal olan logonun görüldüğünde kurumun hemen tanımlanmasıdır. Bir görsel
kimlik tasarımı, tanınırlık için bir markaya yapılan önemli bir yatırımdır. Bunun için genellikle
tek başına bir logo tasarımı yeterli olmaz. Logonun yanı sıra renk paletinden, tipografiden, görsel
imajlardan, ızgara (grid) sistemden ve grafiklerden oluşan görsel bir kimlik sistemi, hedef kitle ile
marka arasında logonun ötesinde bütünleşmeyi sağlar.
Etkili bir kurum imajı yaratmak için, hedef kitlenin o kuruluştan haberdar olması, gerekli
olduğunda temel faaliyetinin ne olduğunu bilmesi ve hatırlaması çok önemlidir. Bunu başarmanın
en etkili yolu ise tutarlı bir görsel kimlik sistemi geliştirmektir. Bir kuruluşun görsel kimliği ne
kadar güçlü ve güvenilirse, kuruluşun dış etkilere karşı algısı da o kadar güçlüdür. Güçlü bir
görsel kimlik sistemi, bilinçaltında insanların o kurum hakkındaki algılarını ve dolayısıyla
kurumun imajını şekillendirebilir.
Dünyada çeşitli hükümetlerin logoları ve görsel kimlik tasarımları incelendiğinde, zaman
içinde gereksiz ögelerin atılarak sadeleştirildiği ve standart bir tasarıma gidildiği görülmektedir.
Görsel olarak tasvir edilen bilgi miktarını azaltmak, daha öz ve keskin bir tasarım dili yaratır.
Almanya, Hollanda, Büyük Britanya, Fransa, Avusturya ve İsviçre hükümetlerinin görsel
kimliklerine baktığımızda: yalın tasarım ve bütüncül dil sayesinde çok daha net, tutarlı, açık ve
anlaşılabilir oldukları görülmektedir. Bu sayede kurumsal kimliklerinin çeşitli ürünlerde ve
platformlarda rahatlıkla uygulanabilir olduğu da görülmektedir.
Ekim/October(2020) – Cilt/Volume:19 – Sayı/Issue:76 (2191-2203)

Türkiye Cumhuriyeti Devleti‟nin 2018 yılı itibarıyla hem yeni yönetim sistemine
geçilmesi, hem de mevcut kurumsal kimlik sisteminde tasarım probleminin çok çeşitli ve farklı
tarzlarda olması, kurumsal bütünlüğün olmaması, çeşitli renk, tipografi, okunurluk ve algılana
bilirlik sorunları olduğunun tespit edildiğinden yeni bir kurumsal kimlik tasarımı sistemine
ihtiyaç duyulmuştur.
Görsel 13‟de görüldüğü gibi başlı başına cumhurbaşkanlığı armasındaki 16 adet yıldızın
mevcut bakanlık sembolleri ile birleştirilmesi; daire içine alınmış bakanlık isimleri, Türk
bayrağında bulunan ay ve yıldız sembolleri, yine bakanlıklara göre değişken isim alanı içinde
değişken bir görsel alan ile yaratılan yeni sistem, hem uygulama hem de iletişim açısından
incelenmiştir. Yeni görsel sistemde standart özelliklerin tanımlandığı ancak uygulamada
Almanya, Avusturya, İngiltere, Hollanda ve İsviçre örneklerinde olduğu gibi standart, tek tip,
yalın bir uygulamanın olmadığı görülmektedir. Cumhurbaşkanlığı logosu içerisine eski bakanlık
logolarının yanı sıra Türk bayrağı sembolleri uygulanarak daha da karmaşık bir logo görünümü
ortaya çıkmıştır. Oysa ki, logo tasarımı yalın olmalıdır, okunurluk ve hızlı algılanabilmesi için
çok fazla sembol ve hikaye barındırmamalıdır. Çeşitli uluslararası markalara ait logolar
incelendiğinde de zaman içinde yalınlaştırma ihtiyacından dolayı yeniden tasarlandığı ve bu
süreçte gereksiz ögelerin atılarak, renk, biçim ve de tipografi bakımından daha da sadeleştikleri
görülmektedir.
Bir kurumun tüm halk tarafından tanınması, kurumsal kimliğinin tutarlı bir şekilde
uygulanmasıyla sağlanır ve güçlendirilir. Süreklilik ve tutarlılık, kurumsal kimliğin önemli
unsurları olmakla birlikte, kurumsal kimlik ve görsel iletişimin dinamik olduğu ve bu nedenle
kurumsal kültür ve stratejideki değişikliklere tabi olduğu açıktır. Kurumsal kimliği yönetmek,
yeni stratejilere yanıt vermek ve aynı zamanda kurumun kalıcı değerlerini korumak için esneklik
anlamına gelir. Herhangi bir değişiklik dikkatle analiz edilmeli ve planlanmalıdır. Bir devletin
görsel imajı, iç ve dış paydaşlar arasında güçlü bir marka yaratmak için önemli bir araçtır. 2202
Ülkenin tüm dünyadaki görünürlüğü için tutarlı bir kurumsal kimlik yaratmak ülke markasının
başarısının anahtarıdır. Bu sayede devletin güçlü iradesi, bütünlüğü, güvenilirliği,
sürdürülebilirliği daha etkili biçimde vurgulanacaktır.
Kaynakça
Ambrose, G., Harris, P. (2006). The Visual Dictionary of Graphic Design. AVA Publishing.
Becer, Emre. (1997). İletişim ve Grafik Tasarım. Ankara: Dost Kitabevi.
Bundeskanzleramt. Uniform Appearance of The Federal Government. Erişim:15.01.2020.
https://www.bundeskanzleramt.gv.at/bundeskanzleramt/nachrichten-der-
bundesregierung/2017-2018/einheitlicher-au-enauftritt-der-bundesregierung.html
Clifton, Rita., Simmons, John. (2004). Brands and Branding. The Economist. ISBN:1576601471,
978157660147. Canada: Bloomberg Press.
Dennis, Dunleavy. (2014). Rome: A city rich in centuries of symbols. Signs and Symbols.
Erişim: 24.04.2019. https://ddunleavy.typepad.com/strictly_symbolic/2014/08/rome-rich-
in-centuries-of-symbols.html
Hembree, Ryan. (2011). The Complete Graphic Designer: A Guide to Understanding Graphics
and Visual Communication. Gloucester: Rockport Publishers.
HM Government. Erişim:13.12.2019. https://hmgbrand.gcs.civilservice.gov.uk/
Ekim/October(2020) – Cilt/Volume:19 – Sayı/Issue:76 (2191-2203)

CD Bund Handbuch 8.1. (2018). Corporate Design der Schweizerischen Bundesverwaltung.


Handbuch Version 8.1. Erişim: 15.12.2019.
https://www.bk.admin.ch/dam/bk/de/dokumente/komm-
ue/CD%20Bund_Handbuch_8.1_DE.pdf.download.pdf/CD%20Bund_Handbuch_8.1_DE
.pdf
Morin, Edgar. (2017). Yitik Paradigma İnsan Doğası. (D. Çetinkasap, Çev.) İstanbul: Türkiye İş
Bankası Kültür Yayınları.
Mollerup, Per. (1997). Mark of Excellence. London: Praidon Press.
Papp-Vary, Arpad Ferenc. (2019). The Role of Visual Identity Guides and Brand Books in
Country Branding – How to Get Inspiration from Finland And Estonia. 38th International
Scientific Conference on Economic and Social Development – Rabat, 21- 22 March 2019,
s. 24.
Patterson, Richard Sharpe., Dougall, Richardson. (1978). The Eagle and The Shield: A History of
The Great Seal of The United States. Washington: Meredith College Library. Erişim:
13.12.2019. https://archive.org/details/TheEagleAndTheShield/page/n5/mode/2up
Rijkshuisstijl. Erişim: 03.01.2020. https://www.rijkshuisstijl.nl/logos
Smithsonian National Museum of Natural History. Erişim: 20.01.2020.
http://humanorigins.si.edu/human-characteristics/language-symbols
Sladjana, Starcevic. (2015). The Origin and Historical Development of Branding and Advertising
in the Old Civilizations of Africa, Asia and Europe. Marketing. 46 (3), s. 179-196. Erişim:
13.12.2019. https://papers.ssrn.com/sol3/papers.cfm?abstract_id=2737046
TCCB. Erişim: 20.12.2019. https://www.tccb.gov.tr/cumhurbaskanligi/resmi-simgeler/arma/ 2203
T.C. Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı Kurumsal Kimlik Standartları. Erişim:15.01.2020.
https://www.uab.gov.tr/uploads/pages/kurumsal-kimlik-kilavuzu/baf16841694e7c5.pdf
WVSD United States District Court. Erişim:15.12.2019. https://www.wvsd.uscourts.gov/great-
seal-united-states
AMBLEM ve LOGO TASARIMLARINDA YALINLAŞTIRMALAR
Süleyman Demirel Üniversitesi
Güzel Sanatlar Fakültesi Hakemli Dergisi

ART-E 2010-06

AMBLEM ve LOGO TASARIMLARINDA YALINLAŞTIRMALAR

Doç. Dr. Ali M. BAYRAKTAROĞLU

Süleyman Demirel Üniversitesi


Güzel Sanatlar Fakültesi, Grafik Bölümü, ISPARTA
tel: 0246. 2113561
email: bayraktaroglu@sdu.edu.tr

Öğr. Gör. Ece ÇALIŞ

Süleyman Demirel Üniversitesi


Güzel Sanatlar Fakültesi, Grafik Bölümü, ISPARTA
tel: 0246.211 3538
e-mail: ececalis@sdu.edu.tr

2
Süleyman Demirel Üniversitesi
Güzel Sanatlar Fakültesi Hakemli Dergisi

ART-E 2010-06

AMBLEM ve LOGO TASARIMLARINDA YALINLAŞTIRMALAR

ÖZET

Bireylerin sosyal bir varlık olarak bir arada yaşamaya başlamalarıyla


birlikte ortaya çıkan kimlik kavramında, ticaretin gelişmesi ve üretimin
hızlanması sonucunda biçimsel ve içeriksel farklılaşmalar görülmüştür.
Sanayi devrimi sonrasında kitlesel tüketimin fazlalaşması, üretici
organizasyonların artmasına neden olmuştur. Bu doğrultuda
organizasyonlar rakipleri arasında fark edilebilmek, değişen/gelişen hayat
standartları ve beklentileri doğrultusunda ayakta kalabilmek için kurumsal
yapılarını ifade eden bir kimliğe gereksinim duymuşlardır. Bu durum çok
yönlü bir kavram olan kurum kimliğinin kolay algılanmasında en önemli ve
hızlı bir iletişim unsuru olan görsel kimliğe duyulan ihtiyacı karşımıza
çıkarmıştır. Zamanla yeniden yapılanma yoluna giden organizasyonların
bir kısmı görsel kimliklerini tamamen değiştirmiş, bir kısmı da görsel
kimliklerinin temelini oluşturan amblem/logo tasarımlarında yalınlaştırma
yoluna gitmişlerdir. Bu çalışma kapsamında organizasyonların
amblem/logo tasarımlarının yeniden yapılanma sürecinde başvurdukları bir
yöntem olan yalınlaştırma stratejisi ele alınmıştır.

Anahtar Kelimeler: Görsel kimlik, Amblem/logo, Yeniden Yapılanma,


Yalınlaştırma Stratejisi.

3
Süleyman Demirel Üniversitesi
Güzel Sanatlar Fakültesi Hakemli Dergisi

ART-E 2010-06

SIMPLIFICATIONS IN EMBLEM AND LOGO DESIGN

ABSTRACT

With the emergence of communal life,concept of identity came into


human life and owing to the development of commerce and mass
production, stylistic and contextual changes were seen in the concept of
identity.In the aftermath of the Industrial Revolution, the increase in
consumption led to a corresponding increase in the number of industrial
institutions.Therefore. in order to compete with rival firms, to keep up
with ever changing circumstances and live up to expectations, they were
in need of an identity, which could express their institutional
character,which is a multidimensional concept. As a result , for a quick
and effective perception of institutional identity , the need for a visual
identity faced institutions.

Key Words: Visual identity,Emblem/logo, Restructuring, Simplification


Strategy.

4
Süleyman Demirel Üniversitesi
Güzel Sanatlar Fakültesi Hakemli Dergisi

ART-E 2010-06

1. GİRİŞ
Zaman kavramının oldukça büyük önem taşıdığı günümüzde, üretim
ve tüketim olgularının insan beynine ekilebilmesi için nitelikli görsel
kimliklere gereksinim duyulmaktadır. Dolayısıyla görsel tanınırlığının
göstergesi olan imajların kurumlar özelinde nasıl kurulduklarının
incelenmesi; yaşam biçimlerinin görsellik üzerinden dayatıldığı günümüz
toplumlarındaki tüketim kavramının anlaşılabilirliği açısından oldukça
önemlidir. Nitekim tüketim olgusunun kurumun güvenilirliğiyle ve köklü bir
geçmişe sahip olması ile doğru orantılı olduğu bilinmektedir. Bu bağlamda
yaşamın görece daha anlık olduğu günümüzde tüketim olgusunun
içeriğinin de daha ansal olarak belirlenmesi kaçınılmazdır. Bu bilinç ile
biçimlendirilen tüketim stratejisi1, güvenilirlik/inanılırlık ekseninde, anlık
süreçler içerisinde algılanabilen2 görsel işaretlere gereksinim duymaktadır.
Dolayısıyla tüketimin evrensel boyuttaki içeriğini belirleyen ve kurumun
imajı ile özdeşleşen görsel simgelerin/sembollerin oluşumunda grafik
tasarımcısına önemli bir görev düşmektedir. Bu bağlamda kurumların
kuruluş aşamasından başlayarak, uluslararası platformda kendilerini
anlatmak için kullandıkları görsel kimlik unsurlarından olan amblem3 ve
logo4 tasarımlarının niteliğinin, “akılda kalıcılık” ve “süreklilik” oluşturması
açısından incelenmesi gerekmektedir. Akılda kalıcılığın ve sürekliliğin
göstergesi olarak kimi kurumların logolarının her geçen gün ikonlaşması
küreselleşmenin evrensel boyuttaki göstergesidir. Dolayısıyla kurumların
evrensel boyutta bir tanınırlığının oluşabilmesi için anlaşılır, akılda kalıcı ve
süreklilik sunan göstergelere gereksinim duyulmaktadır. Bu doğrultuda
kurum imajlarını simgeleyen görsellerin, ilerleyen/gelişen teknoloji

1
Strateji: “Bir kararın alınması için benimsenen plandır. Amaca ulaşmak veya başarılı olmak için en iyi yolun planlanması, sanat
ve uygulamasıdır” (Ünüsan ve Sezgin, 2005:81).
2
Algılama: “Bireyin içinde bulunduğu çevrede karşı karşıya kaldığı sayısız uyarıcıyı nasıl anlamlandırdığı yorumladığı ve bu
uyarıcıların bireyin davranışlarına olan etkisidir. Algılama sonucnda bireyin zihninde o uyarıcıya yönelik olarak bir fikir oluşur”
(Elden, 2009:398-399).
3
Amblem: “Kurumlara görsel kimlik kazandıran, sözcük özelliği göstermeyen, soyut veya nesnel görüntülerle ya da harflerle
oluşturulan simgelerdir” (Teker, 2003:111).
4
Logo: “Bir kurum, ürün veya hizmeti tanıtmak amacıyla tipografik harflerden oluşturulan sözcüklerin marka veya amblem
özelliği taşıyan simgelere dönüşmüş biçimleridir” (Teker, 2003:113).

5
Süleyman Demirel Üniversitesi
Güzel Sanatlar Fakültesi Hakemli Dergisi

ART-E 2010-06

karşısındaki yalınlığı görece bir çelişki gibi görünmesine karşın;


değişen/gelişen yaşam standartlarının ve beklentilerinin yapısı, üretim ve
tüketim alışkanlıklarının simgesel olarak dayatılmasının temel
göstergesidir.

Uluslararası platformda kurumların toplumsal belleğe amblem ve


logo aracılığıyla markalaşan yaşam biçimlerini dayattıklarının; ikonlaşan
logolar-amblemler aracılığıyla unutmayı engelleyen (anti-amnezik) bir
yapıyı oluşturup oluşturmadıklarının sorgulanması gerekmektedir
(Bayraktaroğlu, 2003). Bu doğrultuda araştırma sorusu “günümüzde
markalaşan kurumların kullandıkları amblem ve logolarda uygulanan
yalınlaştırma stratejileri aracılığıyla uluslararası tanınırlılık toplumun
zihnine ekilmekte midir?” biçiminde ortaya çıkmaktadır.

Bu çalışmanın kapsamı yeniden yapılanma sürecinde kuruluşların


gerçekleştirdikleri görsel kimlik evriminde yalınlaştırma stratejisini nasıl
bir değişim olarak ortaya koyduklarını içermektedir. Dolayısıyla çalışmanın
kavramsal çerçevesi, görsel kimliğin dile getirilişinin göstergelerinden olan
amblem/logo tasarımlarının yeniden yapılanma sürecinde izledikleri
yalınlaşma stratejisi ile sınırlandırılmıştır. Araştırma yöntemi ise tarihsel
süreç kapsamında incelenmiştir. Bu doğrultuda yapılan literatür taraması
ile elde edilen veriler sonucunda, görsel kimliklerini yalınlaştırma yoluna
giden kurumların görsel tasarımlarının analizi yapılmıştır.

2. GÖRSEL KİMLİK OLUŞUMU VE EVRİMİ

Değişen/gelişen yaşam standartları ile insanoğlunun, kendisini


merkeze alan yaşam biçiminden sıyırıp sosyal hayata geçmesi, dünyanın
farklı coğrafyalarında farklı toplulukların ortaya çıkmasını sağlamıştır.
Ardından zamanla gelişen aidiyet kavramı doğrultusunda, bu topluluklar
kendi düşüncelerini bir bütün olarak dile getirmeye zorlanmıştır. Bu

6
Süleyman Demirel Üniversitesi
Güzel Sanatlar Fakültesi Hakemli Dergisi

ART-E 2010-06

topluluklarda dönemsel yaşam standartlarındaki yapılanmanın


göstergelerinden biri olan okur-yazarlık oranının düşük olması,
toplulukların düşüncelerini, önceleri arma/simgelerle anlatmaya
başlamalarına neden olmuştur (Okay, 2000:17). İnsanlararası
gereksinimlerin üreten/tüketen bağlamındaki ayrımları, toplulukların
eksikliklerinin giderilmesinde değişik arayışlar ortaya çıkarmıştır. Bu
bağlamda gerçekleşen ilk oluşumun değiş-tokuş düzeneği olduğu
söylenebilir.

Değiş-tokuş düzeneği ticaret olgusunun ilkel bir ilk örneğidir.


Zamanla kişiler arasında gerçekleşen ticaret, gereksinimlerin ve
beklentilerin farklılaşmasıyla birlikte kişilerden kurumlara doğru
değişim/gelişim göstermiştir. Tarihte ticaretin, ve anamalın yaşama olan
dolaylı ve/veya dolaysız etkisi ile kurumların da kendilerini “ötekilerden”
ayrı kılmak adına simgeleşmeye giderek, bir kimlik oluşturma çabası içine
girdikleri gözlenmektedir. Bu bağlamda ötekinden farklılığın,
üreten/tüketen ilişkisi boyutundaki ilk göstergelerine, 17. yüzyılda
çömlekçilerin ürettikleri işlerin altına koydukları işaretlerde; toplumsal
boyuttaki değerge farklılığının ve aidiyetin ilk göstergelerine ise soyluların,
kralların kullandıkları armalardaki simgelerde rastlanmaktadır (Ak,
1998:27).

18. yy’ın ortalarından başlayıp 19. yy’a kadar süren Sanayi devrimi
sonrasında ise tarım toplumundan, giderek imalata ve endüstriye dayalı
kentsel bir toplum haline dönüşüm, mekanikleşme/modernleşme sürecinin
önünü açmıştır (Marshall, 1999:632). Bu sayede gelişen ticaret ve artan
rekabet, aynı pazar payı ve hedef kitleye sahip olan kurumların, rakip
kuruluşlardan ayırt edilmek ve farklılaşmak adına kendilerine ait özgün bir
kimlik edinme gereksinimini ortaya çıkarmıştır. Bu süreçte aidiyeti dile
getiren, görsel kimliklerin temeli amblem-logo olarak adlandırdığımız
simgelerden oluşmaktadır. Zamanla simgelerde görülen gelişme, kullanım

7
Süleyman Demirel Üniversitesi
Güzel Sanatlar Fakültesi Hakemli Dergisi

ART-E 2010-06

alanlarının da artmasına neden olmuştur. Simgelerin kullanım


alanlarındaki farklılaşma, o simgeleri ortaya koyanlar ile okuyanlar
arasında iletişim kopukluklarına ve/veya yanlış anlamalara sebep
oluşturmaması adına bir kılavuzun gerekliliğini ortaya çıkarmıştır (Ural,
2002:4). Bu doğrultuda ortaya çıkan ve toplumdaki anlamsal ayrımları
ortadan kaldıran görsel kimlik kılavuzu, toplumsal platformda görsel kimlik
kullanımının belirleyicisi olmuştur.

Üretim ve ulaşım alanlarında meydana gelen büyük gelişmeler, ilk


görsel kimlik örneklerinin ulaşım araçlarında görülmesine neden olmuştur.
Değişim sürecinde, kurumsal kimliğe verilen önemin artmasına karşın;
görsel tasarım unsurlarının yanlış kullanımı, görsel kimliğin tam ve doğru
anlaşılabilirliğini ve/veya algılanabilirliğini engellemiştir.

Giderek görselleşen kurumsal kimlik, zaman içerisinde teknolojik,


ekonomik ve sosyal koşullara paralel olarak gelişmesini sürdürmüş; planlı,
stratejik bir sistem bütünlüğü oluşturmuştur. Bu sistem (bütünlüğü)
çerçevesinde oluşan kimliğin, hedef kitle üzerinde bıraktığı
olumlu/olumsuz etkiler ise kurumun başarısını ve pazardaki konumunu
belirlemiştir.

Sanayi devrimi öncesinde halkın aidiyetliğini belirlemek ve küçük


çaplı kurumların tanınırlığını dile getirmek amacıyla kullanılan simgeler,
sanayi devrimi sonrasında teknolojinin belirleyiciliği doğrultusunda
değişim/gelişim göstermeye başlamıştır. Genelde kurumsal kimlik, özelde
ise kurumsal kimliğin temel göstergelerinden olan görsel kimlik kavramları
bu süreçte sorgulanmış ve yeniden yapılanmanın temelleri atılmıştır. Bu
doğrultuda dünyada meydana gelen değişim ve/veya gelişmelere ayak
uydurabilmek amacıyla kurumlar da kurum kimliklerinde yeniden
yapılanmayı sorgulamak durumunda kalmışlardır (Okay, 2000:72).

Yeniden yapılanma konusu gelişen iş dünyası koşulları nedeniyle,


yöneticilerce zamanla ciddiye alınmaya başlanmış ve bu konuda bir uzman

8
Süleyman Demirel Üniversitesi
Güzel Sanatlar Fakültesi Hakemli Dergisi

ART-E 2010-06

yardımının gerektiği kanısı topluma da yerleşmiştir. Bunun sonucunda bir


uzman desteği ile yaratılan ve yeniden yapılanan markaların güçlü bir imaj
sergiledikleri görülmektedir. Bu doğrultuda kurumların daha geniş bir
hedef kitleye ulaşımının önünün açılması da söz konusu olmuştur. Ayrıca
bu durumun gerçekleşmesinde güçlü bir kurumsal kimlik stratejisi, güçlü
sistem entegrasyonu, ekip içi koordinasyon başarısı ve donanım
olanaklarıyla gerçekleşmesi söz konusudur (Ural, 2002:71). Dolayısıyla
kurumsal kimlik kavramının çerçevesinin “strateji”, “sistem entegrasyonu”,
“ekip koordinasyonu”, “yönetim” ve “donanım” kavramlarından oluşmasına
karşın; kurum kimliğinin görsel tasarım unsurlarından olan amblem ve
logo’ya indirgenmiş olduğu görülmektedir. Bilindiği gibi amblem ve logo,
iletişim tasarımı bağlamında kullanılan etkili birer görsel kimlik unsurudur.
Geçmişten günümüze kuruluşların yapılanma süreçlerinde
kurumsallaşmanın/markalaşmanın simgesel anlatımları olan amblem ve
logo üzerinde yoğunlaştıkları görülmektedir.

3. AMBLEM VE LOGO TASARIMLARINDAKİ YALINLAŞTIRMA


STRATEJİLERİ

Kurumlar kuruluş aşamasında tasarladıkları/tasarlattıkları logolarını


koruyarak, zaman içerisinde yalınlaştırma stratejisini benimsemiş veya
logolarını bütünüyle değiştirerek yepyeni bir imaj ile kendilerini yenileme
gereği duymuşlardır.

Günümüzde kolay anlaşılabilirliğin, akılda kalıcılığın ve sürekliliğin


denklemi “ürün=potansiyel tüketici, “üretim/kuruluş=güvenilirlik”, “görsel
imaj/amblem-logo=kuruluş” ve “görsel imaj/kimlik=amblem/logo”
kavramları bağlamında kurulmakta; üretim ve tüketim olguları bu
doğrultuda insan beyninde biçimlenmekte; ürün ile tüketici ilk aşamada
kuruluşların görsel kimlikleri dolayımıyla karşı karşıya gelmektedir.
Dolayısıyla görsel kimlik tasarımlarının nitelikli, tanınabilir ve doğru

9
Süleyman Demirel Üniversitesi
Güzel Sanatlar Fakültesi Hakemli Dergisi

ART-E 2010-06

hazırlanmış olması gerekmektedir. Çünkü görsel tanınırlık, genelde


tüketim kavramını; özelde ise kuruluşu çağrıştırmaktadır. Zaman
kavramının oldukça büyük önem teşkil ettiği günümüzde çağrışımsal
değerlerin akılda kalıcılığı kuruluşları birer tüketim ikonuna
dönüştürebilmektedir. Bu bağlamda kurumların evrensel boyutta bir
tanınırlığının oluşabilmesi açısından yaşamın “görece” daha anlık
tüketildiği/yaşandığı günümüzde, tüketim olgusunun anlık süreçler
içerisinde kolaylıkla algılanabilen, akılda kalıcı ve süreklilik arz eden görsel
işaretlere sahip olmasını gerektirmektedir. Akılda kalıcılık ve kolay
anlaşılırlık açısından amblem ve logolarda sadelik oldukça önemli bir
konuma gelmiştir. Görsel kimlik tasarımları konusunda yalınlaştırmayı bir
strateji olarak benimseyen kurumların amblem/logo tasarım örnekleri
aşağıdaki gibidir:

Tarihte yapılan ilk kurumsal kimlik çalışmalarından biri olan AEG


(Allgemeine Elektrizitäts-Gesellschaft) için tasarlanan logo, Otto Eckmann
tarafından 1899 yılında yapılmıştır. 1908 ve 1912 yıllarında Peter Behrens
logoyu gözden geçirerek düzeltmeler yapmış, logo gittikçe yalına
indirgenmiştir (Demir, 2000:49-50).

Resim 1: AEG logosunun zaman içerisindeki değişimi

Pelikan markasının logosu da birçok kez yenilenmiştir. 32 yıldır


kuruluşun amblemi olarak kullanılan arma, 1910 yılında E. W. Baule
tarafından sadeleştirilerek günümüz Pelikan kurumsalının temelini
oluşturmuştur. 1938’de ise Hadan, piktografik5 bir tasarımla amblemi
yeniden yorumlamıştır (Demir, 2000:49-51).

5
Piktogram (Resimyazı): Resimsel bir dil kullanılarak hazırlanan ve farklı diller arasındaki iletişim engelini ortadan kaldırmaya
yönelik simsesel işaretler (Becer, 2005:195).

10
Süleyman Demirel Üniversitesi
Güzel Sanatlar Fakültesi Hakemli Dergisi

ART-E 2010-06

Resim 2: Pelikan logosunun zaman içerisindeki değişimi (penpedia, 2007).

IBM (International Business Machines) kuruluşu logo tasarımına


önem vererek, birçok defa tasarımını yenilemiştir. 1924 yılında tasarlanan
IBM logosunun değişimi, özellikle logo tasarımları ve kurumsal kimlik
çalışmalarıyla dünya çapında tanınan Paul Rand tarafından yapılarak
günümüze kadar gelmiştir (Demir, 2000:49-51). Sanatçı 1956’da IBM’in
yeni logo tasarımını hazırlamıştır. Logo, Rand tarafından 1960’da
yenilenmiş, 1972’de de bilinen çubuklu formuna dönüştürülmüştür. Rand
ayrıca 1970’lerden 80’lere kadar IBM’in ambalaj ve pazarlama
materyallerini tasarlamıştır. Bunlardan 1981 tarihli Eye-Bee-M (okunuşu
kuruluşun adı olan IBM) poster çalışması en bilinen çalışmadır
(photoshopmagazin, 2007).

1924-1946 1947-1956 1956-1957 1972


1981

Resim 3: Paul Rand’ın tasarladığı IBM logoları ve poster tasarımı (ibm, 2007).

Rand (1994:4)'a göre modern bir işaret yalın olmalıdır. Uzun ömürlü
olabilmenin gizi basitliktir. Modern, basit, karakterlerin geometrik
soyutlamaları, anımsanabilen biçimler, simgeler kullanım açısından
kolaylık sağlamaktadır. Bu bağlamda logolar, ister kamyon üzerinde, ister
faaliyet raporunun kapağında kolaylıkla kullanılabilir. Rand, basitlikte
dayatarak logoları en uzun süreli kullanılan tasarımcı rekorunu da elinde
tutmuştur. Rand tarafından tasarlanan bir başka örnek Westinghouse

11
Süleyman Demirel Üniversitesi
Güzel Sanatlar Fakültesi Hakemli Dergisi

ART-E 2010-06

logosudur. 1900 ile 1953 yılları arasında 5 kez değişen logo, son halini
1960 yılında almıştır ve günümüzde de kullanılmaktadır.

Resim 4: Paul Rand’ın tasarladığı Westinghouse logoları

Bir traktör markası olan The John Deere’nin amblemi de ilk ortaya
çıktığı 1876 yılından itibaren, zamana ayak uydurarak karmaşalıktan
basite aşamalı olarak değişmiş göstermiştir (Nelson, 1982:324). Sıçrayan
geyik formu ilk kez 1876 yılında tescil edilmiştir. 1936 ve 1950 yıllarında
amblemin formunda belirgin değişiklikler görülmektedir. 1950 yılından
günümüze kadar olan sürede ise amblem basitleştirilerek bugünkü biçimini
almıştır. Amblemin en son halinde bakıldığında çimenin, ağaçların ve
tarımın renkleri olan yeşil zemin üzerinde sarı bir geyiğin olduğu görülür.

Resim 5: John Dere logoları

3M markasının 1906 yılında tasarlanan ilk logosu da zaman


içerisinde birçok değişim göstermiştir. 1937’lerde logo monogram6 olarak
karşımıza çıkmış, 1938 yılında ise logonun ilk biçimi (1906) yeniden
kullanılmaya başlanmıştır. 1950’ler ise oval logo tasarımının başlangıç

6
Monogram: Kuruluşun baş harflerinin kullanılmasıyla oluşturulan marka.

12
Süleyman Demirel Üniversitesi
Güzel Sanatlar Fakültesi Hakemli Dergisi

ART-E 2010-06

yıllarıdır. Bu logonun kim tarafından ve neden bu biçimde tasarlandığı


bilinmemektedir. Fakat 3M’in bu logosunun kullanımı çok kısa bir süre
içerisinde yaygınlaşmaya başlamıştır. 1951–1960 yılları arasında görsel
kimlik anlamında bir standardı olmayan logonun çeşitli varyasyonları
geliştirilmiştir. Belli bir standardı bulunmayan logonun son halini Gerald
Stahl tasarım şirketi yaratmıştır. Yeni logo kurum ile özdeşleştirilerek
bütün birimlerinde kullanılmaya başlanmıştır. Tırnaklı yazı karakterinden
oluşan 3M logosu endüstriyel bir görünüm kazanmış ve Plumper’s Gotic
takma adını almıştır. 1961 yılında yeni logo tasarımı ile birlikte 4 farklı
logo tasarımını içeren standart kullanım kılavuzu oluşturulmuştur. Bu
tasarımlardan birisi Alman sanatçı Piet Mondrian’ın geometrik resim
sanatından etkilenerek yaratılmıştır. 1977 yılından itibaren birimlerin
gereksinimlerine göre 3M logosu farklılaşmış, birden fazla logo tasarımı
tekrar ortaya çıkmıştır. Bu sorunu çözmek amacı ile S&G şirketi 3M
logosunu tekrar monogram olarak tasarlamış, yazı karakterindeki tırnaklar
ve gereksiz boşluklar kaldırılmıştır. Güç hissini vurgulamak amacıyla
seçilen kırmızı renk ile logo günümüzdeki halini almıştır (Logo Design That
Work, 2001:18).

Resim 6: 3M logoları

Dünyada 100 yıldan daha fazla zamandır var olan Shell markası,
sadece mal ve hizmetlerinin kalitesi için değil, aynı zamanda kuruluşun
profesyonelliğin temsilcisidir (Logo Design That Work, 2001:18). Marcus
Samuel ve kuruluşu tarafından Uzakdoğu’ya gaz göndermek için 1891
yılında kurulan Shell kuruluşunun amblem tasarımı deniz kabuklarından
yola çıkarak oluşturulmuştur. Kuruluşun ilk amblemi 1901 yılında midye
kabuğu biçiminde olan amblem 1904’de taraklı bir midye kabuğuna

13
Süleyman Demirel Üniversitesi
Güzel Sanatlar Fakültesi Hakemli Dergisi

ART-E 2010-06

dönüşmüştür. (shell, 2007). Defalarca değişim gösteren Shell ambleminin


en yeni biçimi, 1971 yılında tasarımcı Raymond Loewy tarafından
oluşturulmuştur.

1900 1904 1909 1930 1948

Resim 7: (1900-1948) Shell logoları

Kabuktaki (Shell) kırmızı ve sarının asıl kökenine bakıldığında,


organizasyonun İspanyollarla olan güçlü ilişkilerinden dolayı, İspanya’nın
kırmızı ve sarı renklerinin seçildiği görülür. Tarağa benzer biçim gibi, asıl
renkler de 1995’de çok dikkat çekecek bir oranda değişmiş, renkler
gittikçe parlaklaşmıştır. Shell amblemi, 21. yüzyıl içinden büyük marka
sembollerden biri olarak hatırlanmaktadır (shell, 2007).

1955 1961 1971 1995 1999

Resim 8: (1955-1999) Shell logoları

Yapılan araştırmalar doğrultusunda görülmektedir ki görsel tasarımın


temel taşlarını amblem ve logo oluşturmaktadır. Öte yandan amblem ve
logo tasarımları kurum felsefesinin anlık süreler içerisinde algılanmasını
sağlayan görsel dildir. Bu da bize amblem ve logo tasarımlarının kolay
algılanabilir olması gerektiğini göstermektedir. Gerek kuruluşun gerekse

14
Süleyman Demirel Üniversitesi
Güzel Sanatlar Fakültesi Hakemli Dergisi

ART-E 2010-06

tüketicinin beklentilerini karşılayamayan kurumlar, amblem ve logo


tasarımlarını yeniden yapılandırma yoluna gitmişlerdir. Bu da bize
kurumların kimliğinin durağan değil, devingen olduğunu gösterir. Ancak
kurum kimliğinin bilinçsizce ve gereğinden fazla yenilenmesi veya
tamamen değiştirilmesi kurumları olumsuz etkilemektedir. Bu nedenle
kurumsal kimlikte yeniden yapılanmaya giderken özellikle amblem ve logo
tasarımlarını tamamen değiştirmek yerine yalınlaştırma yoluna gitmek
kurumların görsel tanınırlık imajını devam ettirmelerini sağlamaktadır.

4. SONUÇ

Mc Luchan’ın günümüz dünyasını küçük bir köye benzetmesi, insan


yaşamını belirleyen bir takım sınırların görece ortadan kalmasına neden
vermektedir. Küreselleşme kavramı yalnızca ülkeler arası sınırları ortadan
kaldırmakla kalmamakta aynı zamanda da Avrupa Birliği gibi tek tip
anayasa, para birimi ve kültür biçimini dayatmaktadır. Sınırların ortadan
kalkması kavramına teknolojik belirleyiciliği de eklendiğinde üreten-
tüketen ilişkisi zaman-uzam kavramından sıyrılmaktadır. Bu bağlamda
kurumlar ürettikleri ürünleri en geniş hedef kitlede, en büyük pazar payı
ile tüketiciye sunmak durumundadır. Ticaretin doğası da bunu
gerektirmektedir.

Teknolojik belirleyiciliğin merkezinde, değişen yaşam standartları ve


hız vardır. Geçmişten günümüze gerçekleşen buluşlar insan yaşamını,
dolayısıyla da yaşam standartlarındaki yapılanmada farklılığa gidilmesinin
önünü açmıştır. Toplumdaki gereksinimlerin üreten/tüketen bağlamındaki
farklılıkları günümüzde teknolojik belirleyicilik aracılığıyla
biçimlenmektedir. Yaşamın gerçek ama gereksinimlerin sanal ortamlarda
yaşanması bunun en önemli göstergelerindendir. Geçmişte olduğu gibi
günümüzde de anamalın yaşamımıza olan dolaylı ve/veya dolaysız etkisi
sürmektedir. Bu doğrultuda kurumlar kendilerini “ötekilerden” farklı kılmak

15
Süleyman Demirel Üniversitesi
Güzel Sanatlar Fakültesi Hakemli Dergisi

ART-E 2010-06

adına önceleri simgeleşmeye gidip, kendilerine gerçeklik ortamında bir


kimlik oluşturmaya çalışmışlardır.

Sanayi devrimi sonrasında gerçekleşen mekanikleşme ve yoğun


üretim teknikleri, üretim ve tüketimde standartlaşma, yükselen kalite
anlayışı ve farklılaşan beklentiler, ticaretin gelişmesi ve rekabetin
artmasıyla birlikte pazar payını ve hedef kitle kavramlarının
sorgulanmasını gerektirmiştir. Bu süreçte tüketim olgusunda pazarlama
strateji olarak ön plana çıkan kavram reklam; kurumsal güvenin ve
ötekinden ayırt edilebilmenin stratejisi ise görsel kimlik temelli amblem-
logo olarak karşımıza çıkmıştır. Bu kavramlar tüketici tercihine dolaylı ya
da dolaysız olarak etki etmişlerdir. Tüketici, tercihini reklâmlar üzerinden
belirleyebildiği gibi reklâmlar aracılığıyla vurgulanan amblem ve logo da
kurumun yeğlenebilirliğinin simgesel göstergesi durumundadır. Bu
aşamada tüketicinin içinde bulunduğu toplumsal sınıf ve ekonomik
varsıllık/yoksulluk durumu göz ardı edilmemelidir. Nitekim bu bilinçte
ürünler sunan kuruluşlar, kitleler arasındaki farklılığı göz önünde
bulundurarak yan kuruluşlar oluşturmakta ve amblem-logolarında
kullandıklarında ana kuruluşlarına çağrışım yapacak tasarımlar
üretmektedir.

Üretimde ve tüketimde görülen farklılaşma ve kurumsal kimliğe


verilen önemin artması sonrasında, toplumda eğitimli-eğitimsiz ayrımı
yapılmaksızın yoğun bir tasarımcı patlaması ortaya çıkmıştır. Üretilen
görsel kimlik unsurlarının gerek kuruluşun gerekse tüketicinin
beklentilerini yeterince karşılayamaması sonucunda amblem ve logolarda
yeniden yapılanma gereksinimi doğmuştur.

Günümüzde yeniden yapılanma konusunun gelişen iş dünyası


koşullarında yöneticiler tarafından daha ciddiye alındığı görülmektedir.
Nitekim imaj üretiminde uzman yardımının artması, bunun en belirgin
göstergelerindendir. Öyle ki, kurumsal kimlik genelinde görsel kimlik

16
Süleyman Demirel Üniversitesi
Güzel Sanatlar Fakültesi Hakemli Dergisi

ART-E 2010-06

özelinde değişime giden kuruluşların psikolog, halkla ilişkiler uzamanı,


pazarlama stratejisti, görsel tasarım uzamanı vb kişilerden destek
almakta; yapılacak olan değişiklikler uzun vadedeki çalışmalara
yayılabilmektedir. Bunun sonucunda günümüzde uzman desteği ile
yaratılan ve/veya yeniden yapılanan markaların güçlü bir imaj
sergiledikleri görülmektedir. Bu imajların oluşum ve tüketim aşamasında
kurumsal imajların hemen hemen her ortamda, her iletişim aracını
kullanarak insan beynine “ekilmesi” gerekmektedir. Dolayısıyla tüketimin
evrensel boyuttaki içeriğini belirleyen ve kuruluşun imajı ile özdeşleşen
görsel işaretlerin oluşumunda psikologdan grafik tasarımcıya kadar büyük
görevler düşmektedir. Bu nedenle kuruluşların uluslararası platformda
kendilerini anlatmak için kullandıkları görsel kimlik tasarım unsurlarının
temelini oluşturan amblem ve logo tasarımlarında “akılda kalıcılık” ve
“süreklilik” kavramlarını dikkate almaları gerekmektedir. Süreklilik
gösteren ve akılda kalıcı olan kuruluş logoları her geçen gün küresel
ekonominin ikonlaşan göstergelerini oluşturmaktadırlar. Amblem ve
logolar aracılığıyla toplumsal belleğin tüketim kavramına yön veren
kuruluşlar, yine amblem ve logolar üzerinden markalaşan hayat biçimlerini
topluma dayatmaktadırlar. Bu doğrultuda yapılan araştırma kapsamında
elde edilen sonuçlardan biri olarak kurum felsefesinin göstergesi olan
kimlik tasarımının, görsel olarak biçimlenmesinin oldukça önemli olduğunu
ve görsel kimliğin kolay algılanabilir olmasının gerekliliği karşımıza
çıkarmaktadır. Öte yandan yapılan araştırma sonucunda markaların
yalınlaştırma stratejisi uygulamasının markanın tanınırlılığına ve kolay
algılanabilirliğine önemli derecede katkı sağladığı gözlemlenmiştir. Nitekim
imajını tamamen yenileyen kuruluşlara nazaran, yalınlaştırma yoluna
giden kuruluşların çoğunluğu bunun temel göstergesidir.

Yalınlaştırma stratetejisi bağlamında amblem/logo tasarımlarının


yazı karakterinde, renklerinde, biçimlerinde değişiklikler gözlemlenmiştir:
Kullanılan yazı karakterlerinin, daha okunaklı ve daha yalın karakterler ile

17
Süleyman Demirel Üniversitesi
Güzel Sanatlar Fakültesi Hakemli Dergisi

ART-E 2010-06

değiştirilerek kolay algılanması sağlanmıştır. Böylece kısa sürede hızlı


okunabilen yazı karakterleri oluşturulmuştur. Amblem/logonun çok önemli
bir tamamlayıcısı olan renk Kullanımının da az sayıda olması da yine görsel
algıyı kolaylaştıran ve akılda kalıcılığı arttıran etkenlerdendir. Bu sebeple
amblem/logo tasarımlarında yalınlaştırma gerçekleştirilirken degradesiz7
ve en fazla iki rengin kullanıldığı görülür. Biçimsel olarak ise; var olan
amblem/logo’nun ilk biçimine sadık kalınmış, ancak gereksiz detaylardan
arındırılmıştır. Organizasyonlar böyle bir değişim stratejisi ile tüketicilere,
daha kolay akılda kalan ve hatırlanabilen görüntüler sunmaktadırlar.
Özellikle uzun yıllardır ayakta kalmış büyük organizasyonlar, amblem/logo
tasarımlarını değiştirirken yalınlaştırma yoluna giderek, tüketici zihninde
yaratılan imajı devam ettirmektedirler.

Yalınlaştırma stratejisinde görülen bu görsel evrimleşmenin,


markanın köklü geçmişine vurgulama yaptığı gibi güçlü/güvenilir kurumsal
varlığının sürekliliğinin de bir göstergesi olduğuna dair toplumsal hafızaya
olumlu etki yapan bir gösterge olarak değerlendirilmesi mümkündür.
Çalışma kapsamında yapılan literatür taraması sırasında kuruluşların
markalaşma ve yeniden yapılanma yolunda Gerbner’in ekme tezini
çağrıştıran stratejiler oluşturdukları kanısına da varılmıştır. Nitekim
Gerbner’in görsel-işitsel medyanın kültürel çevremizi nasıl etkilediğini ve
biçimlendirdiğini anlamaya ve eleştirmeye yönelik çalışmalarını “ekme
tezi-cultivation theory” olarak tanımladığı bilinmektedir (Alemdar ve
Erdoğan, 1998:196). Bu doğrultuda kurumların unutmayı engelleyen,
toplumsal belleğe yön veren stratejileri arasında, amblem ve logo
kavramlarını markalaşan yaşam biçimlerine dönüştürerek ifade ettikleri
saptanmıştır. Dolayısıyla günümüzde markalaşan kuruluşların kullandıkları
amblem ve logo tasarımlarında uygulanan yalınlaştırma stratejileri de bu
dayatmanın bir parçasıdır.

7
Degrade: Renkler arasında geçişler, gölgelemeler.

18
Süleyman Demirel Üniversitesi
Güzel Sanatlar Fakültesi Hakemli Dergisi

ART-E 2010-06

EK. YALINLAŞTIRMA STRATEJİSİ İLE YENİLENEN


AMBLEM/LOGO ÖRNEKLERİ

19
Süleyman Demirel Üniversitesi
Güzel Sanatlar Fakültesi Hakemli Dergisi

ART-E 2010-06

20
Süleyman Demirel Üniversitesi
Güzel Sanatlar Fakültesi Hakemli Dergisi

ART-E 2010-06

KAYNAKÇA

AK, M., (1998). Kurumsal Kimlik, Işıl Ofset Sanayi Ltd. Şti., İstanbul.

ALEMDAR, K. ve ERDOĞAN, İ. (1990). İletişim ve Toplum, Bilgi Yayınevi


1. Baskı, Ankara.

BAYRAKTAROĞLU, A. M., (2003). “Türk Basınında Haber Fotoğrafı


Kullanımına Yönelik Eleştirel Bir Bakış Ya da Ekilen Yaşam Görüşü!”, Bildiri,
1. İstanbul Ulusal Fotoğraf Sempozyumu, Fotomuhabiri Basın
Fotoğrafçılığı Portalı, Erişim: 5.11.2010.
http://www.fotomuhabiri.com/akademi/ali02.html

BECER, E. (2005). İletişim ve Grafik Tasarım, Dost Kitabevi Yayınları,


4. Baskı, Ankara.

ELDEN, M. (2009). Reklam ve Reklamcılık. Say Yayınları, İstanbul.

MARSHALL, G., (1999). Sosyoloji Sözlüğü, çev. Osman Akınhay, Derya


Kömürcü, Bilim Sanat Yayınları, Ankara.

NELSON, R. P., (1982). The Design of Advertising, 2. press, Wcb


Publisher, USA.

OKAY, A., (2000). Kurum Kimliği, 2. Baskı, Mediacat Yayınları, Ankara.

DEMİR, Ç., (2006). “Markalarda Kurumsal Kimlik Yenileme Kavramı”,


Hacettepe Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Sanat Yazıları 14,
Onur Matbaacılık, Ankara.

URAL, M., (2002). Güçlü Bir Kurum Kimliğinin İşletmenin Başarısına


Olan Katkısı, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, İstanbul Üniversitesi,
Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul.
IBM, (t.y.). IBM İnternational Recognition. Erişim: 4 Aralık 2007.
http://www-03.ibm.com/ibm/history/exhibits/logo/logo_8.html

PENPEDIA, (t.y.). Pelikan Logosu. Erişim: 10 Aralık 2007. http://www


.penpedia.com/w/ index .php?title=Pelikan

PHOTOSHOPMAGAZIN, (t.y.). IBM Logo Değişimi. Erişim: 5 Kasım


2007.<http://photoshopmagazin.com/general/content_details.asp?contID
=2803&contentPageID=2438&period=&p=3

21
Süleyman Demirel Üniversitesi
Güzel Sanatlar Fakültesi Hakemli Dergisi

ART-E 2010-06

RAND, P., (1994). Logolar, Bayraklar ve Armalar. Erişim: 19 Ekim


2007. http://www.gmk.org.trdosyalarDediKi.06.PaulRand.pdf

SHELL, (t.y.). The Storf of The Shell Logo. Erişim: 16 Aralık 2007.
http://www.shell.com/home/Framework?siteId=aboutshellen&FC2=&FC3
=/aboutshellen/html/iwgen/who_we_are/our_history/history_of_pecten/hi
story_of_the_pecten_23112006.html

TEKER, U., (2003). Grafik Tasarım ve Reklam. Dokuz Eylül Yayıncılık, 3.


Baskı, İzmir.

ÜNÜSAN Ç. ve SEZGİN M., (2005). Pazarlama İletişimi, Nüve Kültür


Merkezi Yayınları:23, Konya.

22
BELEDİYE LOGOLARI HAKKINDA BAZI DÜŞÜNCELER

N. Münci ÇAKMAK*

ÖZET
İnsanoğlu tarih boyunca çeşitli semboller, amblemler ve simgeler kullanmıştır.
Bu işaretler kurumlar, devletler ve şirketler gibi yapılar tarafından kurumsal kimliği
ifade aracı olarak benimsenmiştir. Belediyeler de kendilerine özgü logolar kullanmak
suretiyle kendilerini ifade etmektedirler. Belediye logolarının halk tarafından yeterince
tanınmadığını düşünmekteyiz. Alternatif bir yöntem olarak da bütün belediyeler için
geçerli, tek tip bir belediye logosu kullanılmasının daha yararlı olacağı kanaatindeyiz.
Anahtar Kelimeler: İdare Hukuku, Belediye, Belediye logoları, Belediye
amblemleri, Logo

SOME THOUGHTS ABOUT MUNICIPALITY LOGOS

ABSTRACT
Mankind used different kinds of symbols, emblems and signs throughout the
history. These signs are used by organizations, states and firms in order to assign their
institutional identity. Municipalities are also show their institutional identities by the
help of their logos. We think that municipality logos are not recognized by residents.
As an alternative choice for providing utilization, we suggest using only one kind and
monotype municipality logo for all municipalities.
Keywords: Administrative Law, Municipality, Municipality logos, Municipality
emblems, Logo

*
Yrd. Doç. Dr., Gazi Üniversitesi Hukuk Fakültesi İdare Hukuku Anabilim Dalı Öğretim
Üyesi.

Gazi Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi C. XVII, Y.2013, Sa. 1-2 1315
N. Münci ÇAKMAK

I-Giriş
İnsan topluluklarının kendilerini çeşitli sembol, bayrak, işaret, amblem
gibi araçlarla ifade etmesi eski bir olgudur. İnsanın sosyal hayata geçmesi
ile birlikte dünyanın farklı coğrafyalarında farklı topluluklar ortaya çıkmış, o
dönemlerin yaşam standardının bir sonucu olarak okur-yazar oranının düşük
olması nedeniyle toplumlar düşüncelerini arma ve simgelerle anlatmaya
başlamışlardır.1 İlk çağ toplumlarından günümüze kadar bazı bireyler, aileler,
ticari örgütler, siyasi oluşumlar, klanlar, beylikler ve devletlerin, çeşitli sembol
ve ifade biçimleri kullandıkları bilinmektedir.
Evrensel iletişim, insanoğlu var olduğundan bu yana kullanılmakta
olup; Çin ve Mısır gibi eski uygarlıkların eserlerinde yansıttığı üzere işaretler,
simgeler ve el işareti gibi yöntemlerle başlamıştır.2
İnsanoğlunun göstergelerle, biçimlerle, simgeler ve imgelerle çepeçevre
sarıldığını ve bu dünya içinde de yaşamak zorunda olduğunu söylememiz
mümkündür.3 Bu nedenle logolar, işaretler, semboller her zaman var olmuştur
ve olmaya da devam edecektir.
Arma ve simgeler ilk olarak soyluların, kralların ve kentlerin
kullandıkları işaretlerde karşımıza çıkmaktadır.4
İnsanlar arasındaki işbirliği ve örgütlenme sonucu oluşan çeşitli yapılar,
örnek olarak şirketler, dernekler, vakıflar, kamu kurum ve kuruluşları, yerel
yönetimler, Cumhurbaşkanlığı, Yüksek Mahkemeler, Silahlı Kuvvetlere ait
birimler de zaman içinde kendilerine özgü amblemler ve logolar kullanmaya
başlamışlardır.
Bazı işaretler ise belli bir topluluğun ortak özelliğini yansıtmak yerine
ulusal ve uluslararası alanda faaliyet gösteren kurumları temsil etmek (mesela
Birleşmiş Milletler) veya evrensel anlamda insanlara kolaylık sağlamak için
oluşturulmuş olabilirler (ör: havaalanı işareti, telefon işareti gibi).
1
ÇALIŞ, Ece/BAYRAKTAROĞLU, Ali M., “Amblem ve Logo Tasarımlarında Yalınlaştırma-
lar”, Süleyman Demirel Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Hakemli Dergisi, ART-E,
Cilt 3, Sayı 6, Yıl 2010, s. 6-7 (07.08.2012 tarih, bkz. http://edergi.sdu.edu.tr/index.php/
gsfsd/article/view/2551/2314).
2
FRANGIALLI, Francesco, Tourism Signs and Symbols, A Status Report and Guidebook,
World Tourism Organization, 2001, s. i.
3
GÜNAY, B./DOĞAN, V., “Görsel Okuryazarlık ve İmgenin Anlamlandırılması”, Süleyman
Demirel Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Hakemli Dergisi, S. 1, Y. 2008, s. 2.
4
ÇALIŞ, Ece, Amblem ve Logo Tasarımlarında Yalınlaştırmalar, Yüksek Lisans Tezi, Sü-
leyman Demirel Üniversitesi Güzel Sanatlar Enstitüsü, Isparta 2008, s. 6.

1316 Gazi Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi C. XVII, Y.2013, Sa. 1-2
Belediye Logoları Hakkında Bazı Düşünceler

Türk Dil Kurumu Güncel Türk Sözlük, sembol, logo, amblem, arma,
simge kavramlarını şu şekilde tanımlamaktadır:
- Sembol, simge ile eş anlamlı olup “duyularla ifade edilemeyen bir şeyi
belirten somut nesne veya işaret, alem, remiz, rumuz, timsal” anlamındadır.5
- Logo (imlek): “Bir kurum veya kuruluşun kendine seçtiği, bazı ticaret
eşyası üzerine konulan, o eşyayı üreten veya satanı tanıtan resim, harf vb. özel
işaret” olarak tanımlanmaktadır.6
- Amblem (belirtke): “Soyut bir şeyin, bir kavramın sembolü olan varlık
veya eşya” olarak tanımlanmıştır.7
- Arma, “Bir devletin, bir hanedanın veya bir şehrin simgesi olarak
kabul edilmiş resim, harf veya şekil, ongun” anlamındadır.8
Amblem, “ürün ya da hizmet üreten kuruluşlara kimlik kazandıran,
sözcük özelliği göstermeyen, soyut ya da nesnel görüntülerle ya da harflerle
oluşturulan simge” olarak tanımlanırken9 logo (logotype), iki ya da daha fazla
tipografik karakterin sözcük halinde okunacak biçimde bir araya getirilmesiyle
oluşturulan ve bir ürün, kuruluş ya da hizmeti tanıtan simgeler olup markanın
görsel simgesi olan bir amblem ile markanın/kuruluşun isminin ayırt edici
biçimde bir araya gelmesiyle oluşur.10 Logo, bir şirketin, nesnenin, yayının,
kişinin, hizmetin veya bir fikrin belirgin sembolüdür.11
Ancak halk arasında yukarıda yer alan kavramların çoğu aynı
anlamda kullanılmaktadır. Konuşma dilinde kavramsal farklılıklara dikkat
edilmemekte, bir şeyi sembolize eden kavramlar genel olarak aynı anlamda
ve aynı kelimeler ile ifade edilmektedir.
Özetle sembol kullanmak bir topluluğu veya kişiliği diğer topluluklardan
veya kişilerden ayırmak için kullanılan şekiller ve/veya yazılar olarak
nitelendirilebilir.

5
www.tdk.gov.tr
6
www.tdk.gov.tr
7
www.tdk.gov.tr
8
www.tdk.gov.tr
9
ÇALIŞ, 2008, s. 31.
10
ÇALIŞ, 2008, s. 31.
11
ADAMS, Sean/MORIOKA, Noreen/STONE, Terry, Logo Design Workbook: a hands-on
guide to creating logos, Rockport Publishers Inc. 2006, s. 16.

Gazi Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi C. XVII, Y.2013, Sa. 1-2 1317
N. Münci ÇAKMAK

Sembollerdeki şekiller ve kompozisyonlar topluluğun mesleğini,


yaşadıkları yeri, yöresel özellikleri, siyasi düşünceler gibi hususları yansıtarak
ilgili topluluğu diğer topluluklardan ayırır. Amblem, topluluklara karşı kendini
belli etme faaliyetini vurgular.
Günümüzde topluluk sayısının ve çeşidinin çok fazla artmış olması
nedeniyle sembol sayısı da aynı oranda artmıştır. Sayı fazlalığı nedeniyle
ilgili sembolü söz konusu topluluk üyelerinden başka kişiler tanımakta
zorlanmaktadır.
İyi bir amblem ya da logonun; ilgili kuruluşun ya da ürünün özelliklerini
yansıtması, özgün olması, renk ve biçim açısından bütünlük içinde olması,
logoların okunabilir olması, çok harf olduğu hallerde okunabilirliğinin
bozulmaması özelliklerini taşıması gerekmektedir.12
Çalış’a göre amblemlerin önemli özelliği, okuma yazması olan veya
olmayan bütün insanlara, tüm topluma seslenebilmesi ve insanların zamanla
amblem ile bütünleşebilmeleridir. Bu da amblemin akılda kalıcılık özelliğini
vurgulamaktadır.13
Konumuz belediye logoları olduğu için bundan sonraki açıklamalarımız
belediyelerle ilgili ve sınırlı olacaktır.
II- Belediyelerin Kullandığı Logolar
Belediyeler (büyükşehir, ilk kademe, ilçe belediyeleri, okuyucuya
kolaylık olması amacıyla hepsi için ortak olarak belediye kavramı
kullanılacaktır) kendilerini diğer topluluklardan ayırmak ve kendi kurum
kimliklerini ifade etmek için logo kullanmaktadırlar. Bu logolar incelendiğinde
çok çeşitli figürlerin-nesnelerin temada yer aldığı göze çarpmaktadır. Birkaç
örnek vermek gerekirse;
1- Yörede yetişen ürünler: Kiraz, buğday, üzüm...
2- Taşıtlar: Tekne, kayık...
3- Sanayi mamulleri: Ayakkabı...
4- Yörenin sahip olduğu tarihi yapılar: Köprü, kule, tarihi bina, cami,
kale, sur...
12
GEMCİ, Remzi/GÜLŞEN, Gamze/KABASAKAL, F. Müge, “Markalar ve Markalaşma
Şartları”, Uludağ Üniversitesi Mühendislik-Mimarlık Fakültesi Dergisi, Cilt 14, Sayı 1,
Yıl 2009, s. 110.
13
ÇALIŞ, 2008, s. 31.

1318 Gazi Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi C. XVII, Y.2013, Sa. 1-2
Belediye Logoları Hakkında Bazı Düşünceler

5- Hayvan veya bitkiler: Ağaç, yaprak, başak, lale, kuş, balık...


6- Coğrafi şekiller: Deniz, dağ, göl, nehir...
7- Diğer şekiller: Baş harfler, tek bir harf, dünya, hilâl, güneş, bayrak,
zeytin dalı, çelenk, insan figürü, çeşitli süsleme motifleri, geometrik şekiller,
rüzgar gülü, enerji santrali, teleferik, yel değirmeni vb.
Bu şekiller soyut veya somut biçimde logoya yansıtılmaktadır.
Tek başına kullanıldıkları gibi iki veya daha fazla figür de logolarda yer
alabilmektedir.
Belediyelerce kullanılan logoların (kanun amblem kelimesini tercih
etmiştir) belirlenmesi mevzuatta şöyle düzenlenmiştir: 5393 sayılı Belediye
Kanunu’nun, Belediye Meclisinin görev ve yetkilerini düzenleyen 18/n.
maddesine göre; “Meydan, cadde, sokak, park, tesis ve benzerlerine ad
vermek; mahalle kurulması, kaldırılması, birleştirilmesi, adlarıyla sınırlarının
tespiti ve değiştirilmesine karar vermek; beldeyi tanıtıcı amblem, flama ve
benzerlerini kabul etmek” belediye meclisinin görev ve yetki alanındadır.
Bu ad verme, tanıtıcı amblem ve flama kullanımının yapılış usulü ise aynı
Kanunun 81. maddesinde şöyle düzenlenmiştir: “Cadde, sokak, meydan,
park, tesis ve benzerlerine ad verilmesi ve beldeyi tanıtıcı amblem, flama ve
benzerlerinin tespitine ilişkin kararlarda; belediye meclisinin üye tam sayısının
salt çoğunluğu, bunların değiştirilmesine ilişkin kararlarda ise meclis üye tam
sayısının üçte iki çoğunluğunun kararı aranır. Bu kararlar mülkî idare amirinin
onayı ile yürürlüğe girer.” Büyükşehir belediyelerinde ise; 5216 sayılı
Büyükşehir Belediyesi Kanunu bu konuyu Belediye Kanunu gibi özel olarak
düzenlememiştir. Ancak 5216 sayılı Kanunun 12. ve 28. maddeleri14 uyarınca
Büyükşehir Belediyesi Kanunu’nda düzenleme olmayan konularda Belediye
Kanunu uygulanacağı için, büyükşehir belediyelerinin logo, amblem, flama
vb. işlemlerinde de büyükşehir belediye meclisi görevli ve yetkili olacak,
yapılış usulü de yine Belediye Kanunu’nda yer alan biçimde gerçekleşecektir.
Belediyeler logolarını seçerken anket, oylama, araştırma, yarışma gibi
yöntemlere de başvurabilirler. Logonun içeriğini belirlemede her hangi bir
sınırlama yoktur.

14
5216 sayılı Büyükşehir Belediyesi Kanunu Madde 12: “Büyükşehir ilçe ve ilk kademe bele-
diye meclisleri ile bunların çalışma usul ve esaslarına ilişkin diğer hususlarda Belediye Ka-
nunu hükümleri uygulanır.”
Madde 28: “Belediye Kanunu ve diğer ilgili Kanunların bu kanuna aykırı olmayan hükümleri
ilgisine göre büyükşehir, büyükşehir ilçe ve ilk kademe belediyeleri hakkında da uygulanır.”

Gazi Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi C. XVII, Y.2013, Sa. 1-2 1319
N. Münci ÇAKMAK

III- Logolarla ilgili yaşanan sorunlar


Logolarla ilgili olarak yaşanan sorun, çoğu logonun aynı ilde yaşayan
vatandaşlarca bile bazen tanınmaması, sadece o belediyeye ait bölgedeki
vatandaşların kendi belediyelerinin amblemlerine aşina olmalarıdır. Başka bir
ifade ile belediyenin tanınması için logoların yeterli olmadığını düşünüyoruz.
Çoğu halde amblemlerin alt kısmında belediyenin adı yazmıyor ise bu
amblemlerin bilinmesi veya tanınması çok zordur. Güncel olan veya tanınmış
bazı belediyelerin dışında kullanılan logolara dayanılarak bir logonun bir
belediyeye ait olduğunu mümkün olmadığı gibi, yine altında isim yazmadığı
sürece söz konusu logonun bir belediyeye ait olup olmadığını anlamak bile
olanaksızdır.
Belediyelerin daha doğrusu büyükşehir belediyelerinin logolarıyla
ilgili olarak yaşanan bir başka sorun ise logonun tüm ilin logosuymuş gibi
değerlendirilmesi veya algılanması hususudur. Aslında belediye logosu
öncelikle belediyelerin diğer belediyelere karşı kendilerini ifade aracıdır.
Daha doğrusu öyle algılanmalıdır. Şehrin logosu ise farklı bir olgudur. Buna
karşılık bazı hallerde logo büyükşehir belediyesine ait olmasına rağmen,
ilgili ili temsil ettiği gibi bir anlayış söz konusu olabilmektedir. Bir mahalli
idarenin logosu, neredeyse il ve ilde yaşayanlar ile özdeşleşmektedir. Her
hangi bir kentte yaşayan insanların bu kentle olan duygusal bağları ile hemşeri
gururu ve aidiyetin kurulmasında kentin tarihi dokusu ve doğal güzellikleri
ile şekillenen turistik yapısı, manevi kültürel zenginlikleri, kahramanlar
gibi çeşitli faktörlerin etkisi olsa da15 bu türden aidiyet duygularının arasına
belediye logosu katmamak ve kentliliği bu logo ile özdeşleştirmemek
gerekir. Şehir veya il logosunun amacı, potansiyel ziyaretçilere ilin/şehrin
tanıtılmasına yardımcı olmak ve yaşayanların kente yönelik kimlik duygusunu
güçlendirmektir.16
Logonun bu derece sahiplenilmesi, logonun değişmesi halinde bazı
problemlerin yaşanmasına yol açmaktadır. Bazı durumlarda çeşitli sebeplerden
dolayı logolar değişmektedir. Örneğin Ankara Büyükşehir Belediyesi logosu
çeşitli kereler değiştirilmek istenmiş, bu logo değişikliği karmaşık hukuki
olayların yaşanmasına neden olmuştur.17
15
KURT, Nihat, “Kent Hizmetlerinin Geleceğinde Kentsel Sorumluluklar ve Kent Kültürünün
Geliştirilmesi Stratejileri”, Yönetim Bilimleri Dergisi, (9:2), 2011, s. 266.
16
LISIAK, Agata Anna, Urban Cultures in (Post) Colonial Central Europe, 2010 Purdue
University Press, s. 84.
17
Bkz. ÖZER, Atilla, “Türkiye Cumhuriyeti’nin Başkenti Ankara İçin Düşünülen Amblem ve
Tartışmalar”, Anadolu Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, Cilt 2, Sayı 1, Yıl 2002-2003,
s. 98 vd.

1320 Gazi Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi C. XVII, Y.2013, Sa. 1-2
Belediye Logoları Hakkında Bazı Düşünceler

Bir hususa daha dikkat çekmek istiyoruz. Çalış; amblem ve logo/


logotype tasarlanırken, özgülüğüne, kolay algılanabilirliğine, tüm
kullanım alanlarında uygulanabilirliğine, zaman içindeki dayanıklılığına
dikkat edilmesi gerektiğine işaret etmekte, logoların büyütüldüğünde ve
küçültüldüğünde, simge özelliklerini koruyabilmesi ve biçimsel bozulmalar
yaşanmaması gerektiğini ifade etmektedir.18 Frangialli de sembollerde yer
alan resim, kelime, nesne ve fikirlerin geniş oranda anlaşılabilir olabilmesi
için basit ve evrensel ihtiyaçları karşılayabilir nitelikte olması gerektiğini ileri
sürmektedir.19 Belediyelerin logolarını incelediğimizde bazı belediyelerin
logolarının anlaşılması güç semboller içerdiği, bazılarının ise boyutlarının
değiştirilmesi esnasında detayların kaybolduğu gözümüze çarpmaktadır.
Bundan daha önemlisi belediye logolarının zamana direnip direnmemesi
gerektiğinin bir zorunluluk olup olmadığıdır. Belediye hizmetleri, özel
sektör bakış açısı ile yerine getirilmemelidir. Faaliyetler özel hukuka tabi
de olsa, hizmet özel kişilere gördürülüyor bile olsa kamu hizmeti görme
niteliği ağır basar. Bu nedenle belediye logoları özel firmalara ait logolar
gibi değerlendirilmemelidir. Belediyeler şirket değildir, belde halkı da şirket
müşterisi değildir. Bu nedenle logonun bir ürünü veya hizmeti tanıtma gibi
amaçları belediyelerin ürettiği mal veya hizmetler için geçerli olmamalıdır.
IV- Sonuç ve Öneriler
Yaşanan problemler ve önerilerimiz şunlardır:
Belediye logosunun o beldedeki kişileri, beldeyi, ilçeyi veya ili temsil
ettiğine dair bir inanç söz konusudur. Gerçekte logonun belediye tüzelkişiliğini
temsil etmesi gerekir. Nasıl ki bir şirketin logosu sadece o şirketi ifade eder,
müşterileri ifade etmez ise, belediye logoları da sadece o belediyeyi ifade
eder. Bu nedenle, belediyeye ait logo ilgili şehrin, kentin, kasabanın simgesi
olarak algılanmamalıdır.
Amblemlerin uluslararası alanda veya ülkeye gelen yabancılar
tarafından tanınması mümkün değildir. Ayrıca diğer illerde yaşayan kimselerin
de tanıyabilmesi istisnalar hariç çok zordur. Hatta aynı ildeki başka belde
sakinleri de ilgili belediyenin logosunu tanımamaktadır. Bunu engellemenin
tek yolu logonun altına belediyenin adının yazılmasıdır. Yazı yazdıktan sonra
da belediye logolarının birbirlerin farklı olmasının bir anlamı kalmamaktadır. O
halde bütün belediye logolarının aynı olmasında veya ortak olmasında - mesela
tek bir ulusal veya uluslararası logo - bir sakınca olmadığını düşünüyoruz.
18
ÇALIŞ, 2008, s. 32.
19
FRANGIALLI, 2001: i

Gazi Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi C. XVII, Y.2013, Sa. 1-2 1321
N. Münci ÇAKMAK

Tek bir ortak logo olmalı, altında da ilgili belediyenin adı yazmalıdır. Bu
durum demokrasiye veya mahalli idarelerin özerk yapısına aykırı olarak
düşünülmemelidir çünkü belediye logosu belediye sınırları yaşayan insanları
temsil etmez, bir kamu kuruluşu olarak belediye tüzelkişiliğini ifade eder. Nasıl
ki isimleri ve yapıları farklı olsa da tüm dünyadaki havaalanları, hastaneler,
restoranlar gibi hizmet birimleri aynı logo ile tasvir edilebilmektedir,
belediyeler de aynı logo ile benliklerini ifade edebilirler. Bu kültürel bir yanlış
da değildir, sözgelimi logoda yer alan bir tarihi eser nedeniyle ilgili logonun
o yerleşim yerini veya tarihi, kültürü tanıtıyor olması iddia edilebilir ancak bu
da dikkat edilirse halktan farklı olmakta, sonuçta mahalli bir alanı tanıtarak
yine insan unsurundan kopmaktadır. Neticede belediye logoları hiçbir zaman
halkın simgesi olmamaktadır.
Kabul etmek gerekir ki logoları tek tip hale getirmek, bir örgüt olarak
belediyelerin örgütsel görünüm açısından imajını olumsuz yönde etkileyebilir.
Bilindiği gibi imaj, bir dizi bilgilenme sürecinin sonunda ulaşılan imgedir.20
Tek tip hale getirilmiş logolar bu bilgilenme sürecini zedeleyebilir. Örgütsel
görünüm başlığı altında ele alırsak belediyenin fiziki yapısı ile ilgili olan,
logo, yazı karakteri, binaların mimarisi, çevre düzenlemesi ve temizliği... gibi
unsurlar yerel yönetimin toplum tarafından algılanması açısından da son derece
önemlidir.21 Yerel yönetimlerin; yerel kültür ile örf ve adetlerin korunmasına
katkısı olduğu düşünüldüğünde22 söz konusu bölgeye ait değerlerin logodan
çıkartılması genel anlamda o beldenin kültürel zenginliğinin tanıtılmasını
engelleyici bir faaliyet olarak nitelendirilebilir. Netice itibariyle belediye
logolarını tek tip hale getirmek belediyelerin kurumsal kimlikleri üzerinde
olumsuz etkilere sebep olabilir. Bilindiği üzere kimlik, herhangi bir nesneyi
belirlemeye yarayan, onu türdeşlerinden ayıran özelliklerin bütünü olup23
belediye açısından ele aldığımızda bir belediyeyi diğer belediyeden ayırmaya
yarar. Bu nedenle logoları aynı hale getirmek bu açıdan sakıncalı olabilir.

20
GÖKDENİZ, Ayhan/AŞIK, Nuran, “Küresel Rekabet Ortamında Turizm İşletmelerinde So-
yut İmaj Oluşturma”, Balıkesir Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Cilt 11,
Sayı 20, Yıl 2008, s. 136.
21
PARILTI, Nurettin/TOLON, Metehan, “Yerel Yönetimlerde İmaj Kavramı ve Olası Sonuç-
ları”, I. Uluslararası Yerel Yönetimler Üniversite ve Sanayi İşbirliği Sempozyumu, 23-
24 Ekim 2003, Gazi Üniversitesi - Ankara - Türkiye, s. 7.
22
YÜKSEL, Fatih, “Sosyal Devletin Dönüşüm Sürecinde Yerel Yönetimlerin Yeni İşlevleri”,
Ankara Üniversitesi SBF Dergisi, 62-1, Yıl 2007, s. 290.
23
ÖZTÜRK, Gülay, “Logonun Kurum Kimliği Üzerindeki Etkisi”, İstanbul Ticaret Üniver-
sitesi Sosyal Bilimler Dergisi, Yıl 5, Sayı 9, Bahar 2006/I, s. 2.

1322 Gazi Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi C. XVII, Y.2013, Sa. 1-2
Belediye Logoları Hakkında Bazı Düşünceler

Burada bir tercih yapmak gerektiği kanaatindeyiz. Birbiri ile çatışan iki
ayrı değer söz konusudur. Ya kurumsal kimliğe öncelik tanınacak ya da ulusal
veya evrensel ölçekte tanınabilirliğe öncelik verilecektir.
Bir beldeyi bir veya birkaç sembolle ifade etmenin gereksizliği
ve o beldedeki diğer değerlerin ikinci plana itilmesi sorunu da gündeme
getirmektedir. Belli bir tarım ürününü, yörede yetişen meyveyi veya tarihi
yapıyı logoya yerleştirmek demek diğer ürünlerin ve ayırıcı unsurların ikinci
plana atıldığı hissini uyandırmaktadır. Bütün ürünlerin ve eserlerin logolara
yerleştirilmeleri de mümkün olmadığına göre, en ünlü olan simgeyi seçme
faaliyetinin her hangi bir yararı olduğunu düşünmüyoruz.
Her ne kadar belediyelerde yerel olma özelliği ağır bassa da günümüzde
belediye sınırları arasında insanlar daha fazla yer değiştirir hale gelmiştir. Bu
durum farklı iller açısından geçerli olduğu gibi aynı il veya şehir içinde de
geçerlidir. Mesela gün içinde eve dönmek, işe gitmek ve alış-veriş yapmak
amacıyla hareket eden insanlar, farklı belediyelerin sınırları içerisinde kalan
alanlarda vakit geçirmektedir. Böyle olunca da artık insanlar sadece yaşadığı
evin ait olduğu belediyeye bağlı kalmamakta ve hizmet beklememekte, farklı
belediyelerin hizmetleri ile muhatap olmaktadırlar. Büyük bir kentte yaşayan
veya başka illere yolculuk yapan insanlar artık birden çok belediyenin
sakiniymiş gibi hizmet beklemektedirler. Büyükşehir belediyesi olan kentlerde
zaten her vatandaş otomatik olarak en az iki belediye sakini durumundadır.
Birincisi yaşadığı yerin belediyesi ikincisi ise büyükşehir belediyesidir.
Gün içinde yapılan yer değiştirme faaliyetlerinin bir sonucu olarak bu sayı
da haliyle artmaktadır. Bu karmaşık yapıya il özel idareleri, köy ve merkezi
idareyi kattığımızda birden çok idare ile muhatap konumunda olan birey ile
karşı karşıya kalırız. Kimden hangi hizmeti aldığını her zaman bilemeyen
insanlar bütününden oluşan vatandaşlardan, logoları tanımasını beklemek
biraz haksızlıktır.
İlginçtir ki yerel yönetimlerin önemi; küreselleşme, uluslararası
örgütlerin daha etkin hale gelmesi ve bilgi-iletişim teknolojilerindeki hızlı
gelişimle beraber hızla artmaktadır.24 Bugün küreselleşme; mal, hizmet,
sermaye ve insanların serbestçe dolaşımını öngörmektedir.25 Bu süreçlerin
beraberinde getirdiği başka bir konu da yukarıda izah etmeye çalıştığımız
24
EMİNİ, Filiz Tufan/KOCAOĞLU, Mustafa, “Bilişim Teknolojileri Kullanımının Hizmet
Sunumuna Etkileri: Konya İl Özel İdaresi Örneği”, Süleyman Demirel Üniversitesi İktisa-
di ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, C. 16, S. 2, Y. 2011, s. 181.
25
DEMİRCAN, Esra Siverekli, “Yeni Ekonomik Düzende Küreselleşme Yerelleşme Bağla-
mında Belediyelerde Yeni Mali Yönetim Anlayışı”, Erciyes Üniversitesi İktisadi ve İdari
Bilimler Fakültesi Dergisi, Sayı 30, 2008, s. 101.

Gazi Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi C. XVII, Y.2013, Sa. 1-2 1323
N. Münci ÇAKMAK

gibi daha fazla sayıda insanın bir araya gelmesidir. Gerek coğrafi olarak
gerekse bilgisayar ortamında bir araya gelişlerin artması, kendini sembolle
ifade edilecek olan birey sayısını da artırmaktadır. Yaşanması muhtemel
bir logo karmaşasının ilacı ise evrensel veya ulusal logolar kullanmaktır.
Burada kastımız başkalarının evrensel logoları olmayıp kendimize ait olan ve
belediyelerin şahsi özelliklerinden ziyade bir belediye olmalarını ifade eden
logolardır.
Küreselleşme, yerelleşme olgusunu daha fazla gündeme getirmekte,
yerele ait olan değerlerin kaybedilmesi endişesini de beraberinde
getirmektedir.26 Başka bir ifade ile yerel değerlerin sanki küreselleşme
ortamında yitip gideceği endişesi vardır. Bu itibarla konumuz açısından
düşünürsek, beldelerin dünya ölçeğinde ve kültüründe kaybolmamaları, o
beldeye hizmet götüren belediyenin kurumsal kimliğinin koruması açısından
yöreye ait değerleri içinde bulunduran logoların yararlı olacağı düşünülebilir.
Beldeye ait değerin logoda yer alması bütün dünyaca tanınmasının yanında
beldeye ait değerin korunmasını da sağlar. Tek tip logo ile bunu başarmak
söz konusu olamaz. Bunu kabul etmekle beraber belediye logolarının tek tip
olmasının vatandaşlar açısından daha yararlı olacağı kanaatindeyiz. .

26
ARSLAN, Nagehan Talat, “Yerelleşme, Özerklik ve Demokratikleşme Açısından Mahalli
İdareler Hakkında Bir Değerlendirme”, C.Ü. Sosyal Bilimler Dergisi, Cilt: 32, No: 2, Yıl
2008, s. 264.

1324 Gazi Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi C. XVII, Y.2013, Sa. 1-2
Belediye Logoları Hakkında Bazı Düşünceler

KAYNAKÇA
ADAMS, Sean/MORIOKA, Noreen/STONE, Terry, Logo Design Workbook:
a hands-on guide to creating logos, Rockport Publishers Inc. 2006.
ARSLAN, Nagehan Talat, “Yerelleşme, Özerklik ve Demokratikleşme
Açısından Mahalli İdareler Hakkında Bir Değerlendirme”, C.Ü. Sosyal
Bilimler Dergisi, Cilt: 32, No: 2, Yıl 2008, (s. 263-282).

ÇALIŞ, Ece, Amblem ve Logo Tasarımlarında Yalınlaştırmalar, Yüksek


Lisans Tezi, Süleyman Demirel Üniversitesi Güzel Sanatlar Enstitüsü,
Isparta 2008.
ÇALIŞ, Ece/BAYRAKTAROĞLU, Ali M., “Amblem ve Logo Tasarımlarında
Yalınlaştırmalar”, Süleyman Demirel Üniversitesi Güzel Sanatlar
Fakültesi Hakemli Dergisi, ART-E, Cilt 3, Sayı 6, Yıl 2010, (s. 1-22).
(erişim tarihi 07.08.2012, bkz. http://edergi.sdu.edu.tr/index.php/gsfsd/
article/view/2551/2314).
DEMİRCAN, Esra Siverekli, “Yeni Ekonomik Düzende Küreselleşme
Yerelleşme Bağlamında Belediyelerde Yeni Mali Yönetim Anlayışı”,
Erciyes Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi,
Sayı 30, 2008, (s. 99-128).
EMİNİ, Filiz Tufan/KOCAOĞLU, Mustafa, “Bilişim Teknolojileri
Kullanımının Hizmet Sunumuna Etkileri: Konya İl Özel İdaresi
Örneği”, Süleyman Demirel Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler
Fakültesi Dergisi, C. 16, S. 2, Y. 2011, (s. 179-200).
FRANGIALLI, Francesco, Tourism Signs and Symbols, A Status Report
and Guidebook, World Tourism Organization, 2001. (www.unwto.org)
GEMCİ, Remzi/GÜLŞEN, Gamze/KABASAKAL, F. Müge, “Markalar ve
Markalaşma Şartları”, Uludağ Üniversitesi Mühendislik-Mimarlık
Fakültesi Dergisi, Cilt 14, Sayı 1, Yıl 2009, (s. 105-114).
GÖKDENİZ, Ayhan/AŞIK, Nuran, “Küresel Rekabet Ortamında Turizm
İşletmelerinde Soyut İmaj Oluşturma”, Balıkesir Üniversitesi Sosyal
Bilimler Enstitüsü Dergisi, Cilt 11, Sayı 20, Yıl 2008, (s. 134-149).
GÜNAY, B./DOĞAN, V., “Görsel Okuryazarlık ve İmgeninAnlamlandırılması”,
Süleyman Demirel Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Hakemli

Gazi Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi C. XVII, Y.2013, Sa. 1-2 1325
N. Münci ÇAKMAK

Dergisi, S. 1, Y. 2008, (s. 1-29).


KURT, Nihat, “Kent Hizmetlerinin Geleceğinde Kentsel Sorumluluklar ve
Kent Kültürünün Geliştirilmesi Stratejileri”, Yönetim Bilimleri
Dergisi, (9:2), 2011, (s. 264-278).
LISIAK, Agata Anna, Urban Cultures in (Post) Colonial Central Europe,
2010 Purdue University Press.
ÖZER, Atilla, “Türkiye Cumhuriyeti’nin Başkenti Ankara İçin Düşünülen
Amblem ve Tartışmalar”, Anadolu Üniversitesi Sosyal Bilimler
Dergisi, Cilt 2, Sayı 1, Yıl 2002-2003, (s. 95-108).
ÖZTÜRK, Gülay, “Logonun Kurum Kimliği Üzerindeki Etkisi”, İstanbul
Ticaret Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, Yıl 5, Sayı 9, Bahar
2006/I, (s. 1-17).
PARILTI, Nurettin/TOLON, Metehan, “Yerel Yönetimlerde İmaj Kavramı
ve Olası Sonuçları”, I. Uluslararası Yerel Yönetimler Üniversite ve
Sanayi İşbirliği Sempozyumu, 23-24 Ekim 2003, Gazi Üniversitesi -
Ankara - Türkiye, s. 1-10 bkz. http://w3.gazi.edu.tr/web/metehan/1.pdf
(erişim tarihi 15.08.2012).
Türk Dil Kurumu Güncel Türkçe Sözlük, www.tdk.gov.tr (erişim tarihi 25
Temmuz 2011).
YÜKSEL, Fatih, “Sosyal Devletin Dönüşüm Sürecinde Yerel Yönetimlerin
Yeni İşlevleri”, Ankara Üniversitesi SBF Dergisi, 62-1, Yıl 2007, (s.
279-298).

1326 Gazi Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi C. XVII, Y.2013, Sa. 1-2
CUMHURBAŞKANLIĞI SİSTEMİNDE YENİLENEN
BAKANLIK LOGOLARININ SEMBOLLER AÇISINDAN
ESKİLERİ İLE KIYASLAMALI ANALİZİ

Dr. Öğr. Üyesi Engin UĞUR*

ÖZET
Kurumsal kimliğin görsel boyutunu oluşturan logo ve logotype, kurumların bilinirliği açısından
önemli bir misyona sahiptir. Son yıllarda her alanda artan çok sayıdaki işletme çeşitliliği ve fazlalığı
arasında ön plana çıkabilmek adına logo ve logotype konusu ciddiye alınmaktadır. Bundan dolayı
son yıllarda yoğun bir şekilde logo yenileme ve revizyon çalışmalarının yaşandığı görülmektedir.
Bu değişime devlet kurumları da katılmıştır. Hizmet alanı kurumsal yapısı değişikliğe uğrayınca
birçok devlet kurumu buna paralel olarak ismi aynı kalsa bile logo yenileme yoluna gitmektedir.

Ülkemizde 24 Haziran Cumhurbaşkanlığı seçimi sonrasında yönetim yapısında gerçekleşen


değişimin bir sonucu olarak bakanlık sisteminde değişim yaşanmıştır. Bu değişimle birlikte
tüm bakanlık logolarında da değişikliğe gidilmiştir. Değişimin en belirgin yönü tüm bakanlık
logolarının form olarak tek tip bir yapıya dönüştürülmesidir. Bu tek tip yapıda sadece iç kısımda
yer alan semboller bakanlığı görsel açıdan tanımlamaktadır.

Bakanlık isminin değişmesi veya birleşmesinden kaynaklanan veya sadece yeni sistemin bir
gerekliliği olarak yenilenen bakanlık logolarında eski logoda yer alan sembollerin revize edildiği
veya yeni sembollerin kullanıldığı görülmektedir. Makalede yeni bakanlık logoları arasından
rastgele seçilenlerde yer alan sembollerin geçirdiği evrim ve sonuçları değerlendirmeye alınmıştır.

Anahtar Sözcükler: Logo, Sembol, Bakanlık, Yenileme

*İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Teknik Bilimler MYO., İstanbul/TÜRKİYE engines@istanbul.edu.tr

388 A NA D OL U ÜN İV E RS İTESİ
A COMPARATIVE ANALYSIS OF MINISTRY LOGOS RENEWED
IN PRESIDENTIAL SYSTEM WITH THE OLD ONES IN TERMS
OF SYMBOLS

Assist. Prof. Engin UĞUR*

ABSTRACT
Logo and logotype, which form the visual dimension of corporate identity, have an important
mission for the recognition of institutions. In recent years, the subject of logo and logotype has been
taken seriously in order to emphasize the importance of the increasing number of enterprises in
all areas. Therefore, it has been observed that there have been extensive renewals and renovations
of the logo in many corporations and state institutions are no exception. When the organizational
structure of a service area has been altered, many government agencies have started the process of
logo renewal, even if their name remains the same.

As a result of the change in the structure of the administration after the presidential election on
June 24, Turkey experienced a change in the Ministry system, hence the change in all the ministerial
logos. The most obvious aspect of change is the transformation of all ministerial logos into a single-
type structure as a form. In this single-type structure, only the symbols in the middle represent the
ministry visually.

When two ministries are merged or the name of a ministry is changed or it is mainly the
requirement of the new system, the old logo symbols are revised or new symbols are used. In this
article, the evolution and results of the symbols in the random selection of the new ministerial logos
were evaluated

Keywords: Logo, Symbol, Ministry, Renovation

*Istanbul University Cerrahpaşa technical sciences vocational school, İstanbul/TURKEY engines@istanbul.edu.tr

SAN AT & TASAR IM D E R G İ S İ 389


1. GİRİŞ
Son yıllarda çok yoğun yaşanan rekabetin bir sonucu olarak işletmeler bilinirlik açısından
çok yönlü atılımlar yapmaktadırlar. Özel kuruluşlar gibi belediyeler, devlet bankaları, devlet
üniversiteleri, vb. kamu kurumları da kurumsal kimlik çalışmasına önem vermektedirler. Ku-
rumsal kimliğin önemli bir aşamasını günün koşullarına cevap verecek logo tasarımı oluştur-
maktadır. Artan bu önemden dolayı logo tasarımının çok profesyonel ellerden çıkması gerek-
mektedir.

Logo tasarımında kullanılacak tasarım elemanlarının (tipografik unsur, renk, görsel ve vb.)
kurumu en üst düzeyde ifade edecek yapıya sahip olması gerekir. Logo tasarım elemanlarının
taşıdığı bu ağır sorumluluktan dolayı en uygun seçim yapılmalıdır. Günümüzün çok zengin
çeşitliliği içinde doğru seçimi yapabilmek bilgi beceri ve konuya vakıf olmayı gerektirmekte-
dir. Logo tasarım elemanları arasında geniş bir yelpazeyi semboller oluşturmaktadır. Semboller
ifade gücü yüksek tasarım elemanları olarak tasarımcının işini kolaylaştıran bir yapıya sahiptir.
Logo tasarımında önemli olan kuruma en uygun sembolün tasarlanması veya hazır semboller
arasından en uygun olanın seçilmesidir.

2. SİMGE/SEMBOL NEDİR?
Simge en geniş anlamıyla “kendinden başka bir şeyi yansıtarak ya da temsil ederek görünür
kılan im” diye tanımlanmıştır. Bu imleme bir figür, nesne, beti, gösterge, sözcük biçiminde ola-
bilir. Bu nedenle, simge “toplumsal, kültürel, uzlaşımsal im” diye de tanımlanmıştır (Bobaroğlu,
2014: 3). Sembol kavramı üzerine çalışmalarıyla bilinen Necmettin Ersoy, sembol kavramını
şöyle tanımlamaktadır: “Belirli bir insan, nesne, grup ya da düşünceyi veya bunların birleşimin
temsil eden ya da bunların yerine geçen iletişim öğesidir. Bir başka deyişle, bir nesnenin imajı
olan veya soyut bir şeyi göz önüne seren bir nesne veya canlıdır. Örneğin köpek sadakatin, terazi
adaletin sembolüdür.” (Ersoy, 2000: 12). Sembol belirli bir nesnel olay ya da olgunun, düşünsel
kaynaklı bir kavram veya kendi kavramının açılımları ve çağrışımlarıyla karşılaştırılmasından
doğar.

Bir yaklaşıma göre de semboller “evrenselleşmiş sessiz bir dildir”. Sözcüklerle ifade etmek
yerine bu şekilde görseller ve semboller kullanarak hedeflediğimiz anlatımın daha dikkat çeki-
ci olarak iletilmesini sağlayabilir (Okur 2014: 117). Simge/sembol, Frolov’un ifadesiyle; ‘hem
işareti(imi) hem de imgenin gizil güçlerini(potansiyellerini) bir araya getirir; bunları iletişim
bağlamında gerçekleştirir’(Frolov 1990:131). Dolayısıyla en basit simgesel bir ifadenin bile as-
lında geniş ve derin bir içeriğe sahip söylenebilir. Modern psikolojinin kurucusu J.Lacan da
semboller için böyle der: ‘Semboller yapısallaşmış bir dil’dir. Sembollerin nereden geldiğini
değil,ne anlatmak istediklerini çözmek gerekir’(J.Lacan,Laplance J.,Pontalis J.B.1 967:474).

Semboller işaretlere göre çok daha derin bir anlam ve içerik zenginliğine sahiptir. İşaret-
ler genelde bir şeyi işaret etmek gibi bir işleve sahipken, semboller bu iletişim boyutunun çok
ötesinde anlamlandırmaya çalışana yeni kapılar açar. Yaygın ve etkin iletişimi hedefleyen işa-
retlerin aksine semboller daha kapalı, izleyenin niteliklerine, bilgi ve kültürüne, deneyimlerine

390 A NA D OL U ÜN İV E RS İTESİ
ve algı gücüne göre şekillenirler (Ersoy 2016: 258). Sembolü anlamak için, içinde var olduğu
çevreyi ve dünyayı bilmek gerekir. Sembollerle yaşam olguları arasında, düşlerde yaşanan olay-
larla, daha önce tanık olduğumuz ya da bizzat yaşadığımız sahneler arasında gizli bağlantılar
vardır (Durand 1998: 9). Bir kimliğin şekille ifadesi olan semboller, aynı zamanda onun insan
belleğinde oluşturduğu görüntülerin tamamıdır (Livingston 1994: 187).

Semboller, evrensel anlam ve algı boyutlarına sahip bir iletişim biçimidir. Sembollerin ile-
tişim hızının, diğer tür iletişim biçimlerine, örneğin yazılı iletişime göre son derece hızlı ol-
duğunu söylemek mümkündür. Sembollerin kapalı, izleyenin niteliklerine, bilgi ve kültürüne,
deneyimlerine ve algı gücüne göre şekillenen bir yapısı vardır. (Uçar 2004: 31)

Görsel 1. Sembol/simge örnekleri

2.1. Logo Tasarımında Sembol Kullanımı


İnsanlık tarihi boyunca sembolün, grafik alanında ise amblemin(logo) ayrı bir önemi var-
dır. “Grafik tasarım bir bakıma semboller sanatıdır. Grafik tasarımcısı bu dalın özünde yer
alan, kısa sürede yoğun ve kavramsal bir iletiyi iletme işlevini, görsel bir yapıda tasarlarken
sembolik yaklaşımlardan faydalanır. Amblem tasarımında soyutlaştırılmış görsel nesnelerden
yani sembollerden sıkça yararlanılmaktadır. Amblemlerde kullanılan sembollerin, gösterileni,
anlamı ve yansıtabilirliği noktası amblem tasarımında dikkat edilmesi gereken önemli bir konu
olduğu söylenebilir. Detaylardan arındırılmış ve sadeleştirilmiş bu görsel iletişim örnekleri, pek
çok toplumda dolaylı iletişim öğeleri olarak etkin şekilde kullanılmıştır. Çevremizi kuşatan
sembollerin iletişimi kolaylaştıran ve algılamayı sağlayan önemli elemanlar olduğunu söyle-
mek mümkündür. Uçar (2004: 92), “grafik tasarım ve tasarımcının kökenlerinin, hissettiklerini,
korkularını, mesaj ve beklentilerini çizimle anlatmaya çalışan ilkel insana kadar uzandığını, bu
iletişim boyutunu keşfeden insanın, sembolik yapıyı keşfettiğini ve bu yapının gösterdiğinden
çok şey ifade edebildiğini öğrendiğini” söylemiştir.

SAN AT & TASAR IM D E R G İ S İ 391


Çoğu zaman sembolleşmiş nesneler, stilize edilip sadeleştirilerek kullanılır. Bu, detaylardan
arındırma süreci biçim oluşturma aşamasında gerek kavramın aktarılması, gerekse kullanım
açısından kolaylık sağlar. Günümüze ulaşan çoğu soyut sembol, başlangıçta resimsel bir biçime
sahip çizimlerin stilizasyonunun ve zaman süzgecinden geçmiş bir arındırmanın sonucudur.
Görsel belleğin sadeleştirilmiş biçim ve formları daha rahat algılayabildiği ve daha kolay hatır-
layabildiği olgusu ise, bilimsel ve fizyolojik bir gerçektir.

Görsel 2. Sembolün kullanıldığı grafik tasarım örnekleri

3. YENİ BAKANLIK LOGOLARINDA YER ALAN SEMBOLLERİN DEĞERLENDİRİLME-


Sİ VE BULGULAR
24 Haziran 2018 Tarihinde yapılan seçimle Cumhurbaşkanlığı sistemine geçilmiştir. Yeni yö-
netim sistemi ile birlikte bakanlıklarda önemli değişiklikler yaşanmıştır. Bu yapısal değişimle
birlikte kurumsal kimliğin önemli bir parçasını oluşturan logo değişikliğine gerek duyulmuş-
tur. Birleşen veya görev alanları değişen bakanlıklardan başlayarak tüm bakanlıkların logoları
yenilenmiştir. Bazı bakanlık logolarında eski logolara bağlı kalınarak bunların yenilenmesi yo-
luna gidilirken bazı bakanlıkların logoları eski logolardan tamamen bağımsız bir yapıda oluş-
turulması yoluna gidilmiştir. Bazı bakanlıklar birleştikleri için iki bakanlığı tanımlayan yeni
logolar oluşturulmuştur. Değerlendirme işlemi, sadece yenilenen bakanlık logolarında yer alan
sembollerin tanımlamasından oluşmaktadır. Yapılan değerlendirme, yenilenen logoların grafik
tasarım/görsel iletişim tasarımı açısından veya estetik açıdan performansının ortaya konulması
değildir.

Buradaki değerlendirme işlemi; eski bakanlık logosunda yer alan sembollerin tanımlanma-
sını konu almaktadır. Değerlendirmede yeni logoda yer alan simgenin ortaya çıkış prosesinin
anlaşılabilmesi için, eski bakanlık logoları ile karşılaştırılması yapılmıştır.

24 Haziran sürecini takiben tüm bakanlık logoları form olarak standart hale getirilmiştir. En
dışta dairesel zincir formu mevcuttur. Dış zincir daire içinde Cumhur Başkanlığını temsil eden
16 tane yıldız (bugüne kadar kurulan 16 Türk Devletini temsili olarak) bir çember oluşturacak
şekilde eşit aralıklarla dizilidir. İçteki ince daireler arasında bakanlığın ismi yer alır. Ortadaki
boş alan bakanlığı tanımlayan sembollere ayrılmıştır.

392 A NA D OL U ÜN İV E RS İTESİ
Görsel 3. Bakanlık logolarının standart formu

3.1. Birleşen Bakanlıkların Logoları

3.1.1. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı - Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı


Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı ile Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı birleştirilerek,
Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’na dönüştürülmüş. Eski bakanlıkların birbirinden
çok farklı faaliyet alanlarının yanı sıra logoları da çok farklı görsel yapıya sahipti. Aile ve Sos-
yal Politikalar Bakanlığı logosu bakanlığın faaliyet alanını tanımlayan ev ve el çağrışımı yapan
çizgiler ile aile bireylerini ifade eden sembollerden oluşan bir tasarıma sahip. Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanlığı logosu bakanlığın baş harflerini çağrıştıran çizgilerin yer aldığı bir tasarı-
ma sahip. Yeni Bakanlığın logosu eski bakanlık logolarından bağımsız olarak güvence diğer bir
ifade ile kuşatmayı ifade eden iki yana açılmış el sembolleri ile ortada ay yıldızın yer aldığı bir
tasarıma sahip. İki bakanlığın logosunda yer alan sembollerden bağımsız olarak tasarlandığı
görülmektedir. Logoda yer alan semboller;

1. Yukarıya doğru açılmış ellerin profil silueti

2. Dikey konumda ay ve yıldız

Görsel 4. Eski Bakanlık Logoları Görsel 5. Yeni Bakanlık Logoları

3.1.2. Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı - Orman ve Su İşleri Bakanlığı


Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı ile Orman ve Su İşleri Bakanlığı birleştirilerek, Tarım
ve Orman Bakanlığı’na dönüştürülmüştür. Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı logosu faaliyet
alanına uygun olarak başak ve ayçiçeği sembolleri yer almaktaydı. Orman ve Su İşleri Bakanlığı
logosunda ise yine faaliyet alanına uygun akasya ağacı, kuş ve su damlası sembolleri yer almak-
taydı. Yeni Bakanlığın logosunda faaliyet alanları veya bakanlığın baş harflerini tanımlayan bir

SAN AT & TASAR IM D E R G İ S İ 393


sembolün kullanılmadığı görülmektedir. Soyut bir anlam taşıyan geometrik bir tasarım tercih
edilmiştir. Logoda yer alan semboller;
1. Yatay konumda küçük oranlarda ay yıldız
2. Ay yıldızın hemen üzerinde ise aynı kaynaktan çıkan üç yay şekli(şeklin sembolik anlamı
hakkında kamuoyuna henüz bir bilgi verilmemiştir)

Görsel 6. Eski Bakanlık Logoları Görsel 7. Yeni Bakanlık Logosu

3.2. Sembolleri Revize Olan Bakanlık Logoları


Bu bölümde yer alan bakanlık logolarında, semboller açısından büyük değişikler yapılma-
mıştır. Genelde temel semboller korunarak sınırlı değişiklikler (revizyonlar) yapılmıştır.

3.2.1. Milli Eğitim Bakanlığı


Eski Milli Eğitim Bakanlığı logosu, eğitimi ve aydınlanmayı sembolize eden kitap ve meşale
sembolleri ve bu sembolleri dairesel kuşatan yaprak tacı ve bakanlık yazısından meydana gel-
mekteydi. Yeni Milli Eğitim Bakanlığı logosunda, kitap ve meşale sembolleri aynen kalırken
yarım daireli yaprak tacı ve T. C. kısaltması yerine tam açılımlı bakanlık yazısı daire şekline
dönüştürülmüştür. Logonun dış kısmı ise tüm bakanlıkların standart yapısına sahip

Görsel 8. Milli Eğitim Bakanlığı eski ve yeni logosu

3.2.2. Adalet Bakanlığı


Eski Adalet Bakanlığı logosunda kırmızı zemin üzerine siyah gövdeli ve beyaz kefeli terazi,
adaleti temsil eder. Evrensel sembollerin başında gelen terazi sembolü, adalet karşısında her-
kesin eşit haklara sahip olduğunun bir simgesidir. Kılıç, adalet dağıtımındaki yaptırım gücünü
sembolize etmektedir. Kitap ise hukuk kurallarının yer aldığı yazılı kaynakları sembolize et-
mektedir. Yeni Bakanlık logosunda yine kırmızı zemin üzerine tüm semboller dişi(beyaz) ola-
rak tasarlanmıştır. Böylece kırmızı zemin üzerinde semboller daha belirgin (görülür) hale gel-
miştir. Eski logoda terazinin ortasında yer alan açık kitap sembolü kaldırılarak yeni uygulamada

394 A NA D OL U ÜN İV E RS İTESİ
terazinin altında profil konumda açık kitap sembolü yerleştirilmiştir. Ayrıca eski logoda kılıcın
ucu terazinin yatak kısmını geçerken yeni logoda terazinin yatay kısmında sonlandırılmıştır.

Görsel 9. Adalet Bakanlığı eski ve yeni logosu

3.2.3. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı


Eski Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı logosu, iki tarafı köşeli iki tarafı oval dikdörtgen
yapıya sahip alan içine yerleştirilmiş mavi ve yeşil katmanların arasında dışarıya doğru genişle-
yen beyaz alanın yer aldığı bir tasarıma sahipti. Mavi ve yeşil katmanların arasındaki dışa doğru
genişleyen beyaz alan tabii kaynakları tasvir etmektedir. Yeni logoda, eski logodan esinlenilerek
yine iki katman arasındaki yerin altından çıkan alev simgesi kullanılmıştır. Eski logo ile kı-
yaslandığında yeni oluşturulan simgenin anlam açısından başarılı bir görsellik ortaya koyduğu
görülmektedir.

Görsel 10 . Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı eski ve yeni logosu

3.3. SEMBOLLERİ DEĞİŞEN BAKANLIK LOGOLARI

3.3.1. Ticaret Bakanlığı


Eski Ticaret Bakanlığı logosunda mavi, lacivert ve yeşil renklere sahip pervaneye benzer
şeklin ortasında ay yıldız yer almaktadır. Farklı renklere sahip pervaneye benzer görsel, ticaret
hayatındaki hareketliliği, çeşitliliği ve döngüyü ifade etmektedir. Yeni Ticaret Bakanlığı logo-
sunda, üzerine üç adet dişi (beyaz), iç içe geçmiş ay simgesi ve bu simgenin içinde de yine dişi
ay yıldız yer almaktadır. Eskisinden çok farklı şekilde tasarlanan yeni bakanlık logosu, Tarım
ve Orman Bakanlığı logosu gibi verdiği mesajın ne olduğu konusunda öngörüde bulunmak
mümkün görülmemektedir.

Görsel 11. Ticaret Bakanlığı eski ve yeni logosu

SAN AT & TASAR IM D E R G İ S İ 395


3.3.2. Sağlık Bakanlığı
Eski Sağlık Bakanlığı logosunda, ay yıldız içinde elini yıldıza doğru uzatan insan sembolü yer
almaktadır. Açık mavi renkli elini yukarıya doğru uzatan insan figürü ile sağlıklı olma semboli-
ze edilmekteydi. Yeni Sağlık Bakanlığı logosunda Hermes’in kadusesi olarak bilinen ve Hipok-
rattan bu yana kullanılan evrensel tıp simgesine geri dönüldüğü görülmektedir. Günümüzün
enformasyon imkânları ile tüm dünyadaki özel ve kamu kurumlarına ait her türlü görsele çok
kolay ulaşılabilmektedir. Böyle zengin bir yapıda Sağlık Bakanlığının kendine özgü ve günü-
müzün modern yapısı ile harmanlanmış sembollerden meydana gelen bir görsel kimliğe sahip
olması daha uygun olabilirdi.

Görsel 12. Sağlık Bakanlığı eski ve yeni logosu

SONUÇ
24 Haziran Cumhurbaşkanlığı seçimi ile yeni yönetim yapısı hayata geçmiştir. Bu yeni yö-
netim sistemi ile birlikte bakanlıklarda önemli değişiklikler olmuştur. Bakanlıklardaki deği-
şikliklerle birlikte kurumsal kimlik yapılarında standart bir yapıya geçilmiştir. Yeni sistemde
bakanlıklar Cumhurbaşkanlığına bağlı olmalarından dolayı, tüm bakanlık logoları, Cumhur-
başkanlığı forsundan yola çıkılarak tasarlanan standart bir formun içinde yer alan sembollerden
oluşmaktadır. Tüm bakanlık logoları, dairesel dışta yer alan 16 yıldız logoların ortak yapısını
oluşturmaktadır. Görsel algı açısından fark oluşturan tek unsur logoda yer alan simgeler ol-
maktadır. Bazı bakanlık logolarında eski semboller revize edilerek kullanılırken bazı bakanlık
logolarında yeni sembollere yer verilmiştir. Tüm sembollerin kırmızı beyaz olmaları da görsel
algı açısından optik farklılığı büyük oranda azaltmaktadır. Bakanlıklara ait logo tasarımların-
da, devlet ciddiyetinin ön plana geçtiği, özerkliğe dair dikkat çekiciliğinse geri plana çekildiği
görülmektedir.
Bakanlık logolarında yaşanan değişimin en önemli kısmını standart forma geçiş oluşturmuş.
Sembol/simgelerde yapılan değişiklik ve revizyonlar ikinci planda kalmış. Logoların toplumun
tüm katmanları tarafından kolay algılana bilmesi amacıyla yaygın ve klasik simge/semboller
seçilmiş.
Ülkelerin dünyadaki diğer ülkeler arasında görsel bilinirliğini sağlayan temel unsur bayrak-
larıdır. Bayraktan sonra görsel açıdan o ülkenin en üst devlet kurumlarının amblem ve logoları
ön plana çıkmaktadır. Çok uzun yıllar değişmeden tüm dünyada klasikleşmiş bir logoya sahip
olmak önemli bir değerdir. Bakanlık logolarındaki değişikliklerin bir fırsat olarak değerlendiri-
lerek evrensel bir yaklaşım tarzı ile tasarlanmış olması gerekirdi. Fakat semboller açısından ya-
pılan değerlendirmede, değişimin başarılı olduğu logolar yanında çok önemli bir fark arz etme-
yen logoların olması ülkemizin tanıtımı ve bilinirliği açısından bir kayıp olarak düşünülebilir.

396 A NA D OL U ÜN İV E RS İTESİ
KAYNAKÇA
Bobaroğlu, M. (2014) “Simge Kavramı ve Simgesel Düşünme”, Anadolu Aydınlanma Vakfı, İstanbul
Çoroğlu, Ç. (2002) Modern İşletmelerde Pazarlama ve Satış Yönetimi, Alfa Yayınları, İstanbul
Durant, G. (1998) Sembolik İmgelem, İnsan Yayınları, İstanbul
Ersoy, E. (2016) “Anadolu Kültürlerinin Sembol Olarak Modern sanata Yansımaları”, Akademik Sosyal Araştırmalar
Dergisi, Yıl: 4, Sayı: 27
Frolov, B. (1990) “Tarih Öncesi Sembolizmin İlkeleri”, Felsefe Dergisi
Lacan, J, J, Laplance, J. Pontalıs. B. (1967) Vocabularie de laPhychanalys . Paris
Lunt, P. and Livingstone, S. (2013) “Media studies’ fascination with the concept of the public sphere: critical reflections and
emerging debates”, Media, culture & society, 35 (1)
Okur, Ç.(2014)“Bilimsel Sembollerin ve Grafik Denklemlerin Tasarımda Kullanılması”, Anadolu Üniversitesi Sanat &
Tasarım Dergisi, 6 (6)
Rand, P. (1994) Looking Closer Critical Writings on Graphic Design, Allworth Press,
Tepecik, A. (2002) Grafik Sanatlar, Tarih Tasarım Teknoloji, Detay Yayınları, Ankara
Uçar F. T. (2004) Görsel İletişim ve Grafik Tasarım, İnkilap Yayınevi, İstanbul

İNTERNET KAYNAKLARI
https://fatihhayrioglu.com/font-face (Erişim, 05.02.2019).
https://tr.freeimages.com/premium/cargo-shipping-symbols- (Erişim, 05.02.2019).
http://www.logoloji.com.tr/66- (Erişim, 04.02.2019).
https://www.dr.com.tr/Kitap/Kahya-Ve-Klara (Erişim, 07.02.2019).
https://www.mediaclick.com.tr/blog/logo- (Erişim, 06.02.2019).
http://vektorelcizim.net/turkiye-cumhuriyeti-bakanliklari-vektorel-yeni-logolari(Erişim, 10.02.2019).
http://buyukkeyif.com/savas-cekicle-sait-maden-uzerine/(Erişim, 06.07.2019).
http://savascekicdesign.com/ (Erişim, 06.07.2019).

SAN AT & TASAR IM D E R G İ S İ 397


ÇOMÜ LJAR (2020) Cilt 1 Sayı 1 (118-132)
e-ISSN: 2717-8285
Kabul Tarihi: 10.06.2020
Araştırma Makalesi (Research Paper)

Yerel Yönetimlerde Reform: Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ve


Merkez Yerel İlişkilerinin Seyri
Recep Fedai1* Gamze Aydın2
1
ÇOMÜ, Lapseki Meslek Yüksekokulu 17800 Lapseki/Çanakkale
2
ÇÖMÜ, Sosyal Bilimler Enstitüsü Kamu Yönetimi Bölümü, 17020, Çanakkale
*Sorumlu yazar: recepfedai@comu.edu.tr
Özet
Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi sahip olduğu yapı itibariyle karar alma mekanizmasının
merkezileşme düzeyi artmış yerel ile merkez arasındaki yetki ve görev paylaşımına ilişkin çeşitli gelişmeler
yaşanmıştır. Örneğin belediyelerin yatırım nitelikli projelerinin desteklenmesi için yardım talepleri için doğrudan
Cumhurbaşkanın izni gerekmektedir. Diğer taraftan 2020 yılı itibariyle yerel yönetimlere ilişkin yeni bir yasa
taslağı hazırlanmıştır. Merkezi idarenin vesayetini kırmaya yönelik gündeme gelen reform çalışmaları belediye
kanunu, il özel idaresi kanunu ve büyükşehir belediyesi kanunu ile somutlaşırken genel ve yerel seçimler sonrası
alınan oy oranları yeni reform girişimlerini beraberinde getirmiştir. Bu çalışmada merkezi idare ile yerel
yönetimler arasındaki yetki ve görev paylaşımına dair düzenlemeler, seçim sonuçlarından elde edilen veriler ile
birlikte ele alınmış ortaya çıkan sonuçların merkezileşme ve yerelleşme süreçleriyle ilgili anlamlı bir ilişki kurup
kurmadığı değerlendirilmiştir.
Anahtar Kelimeler: Kamu Hizmeti, Yerel Yönetimler, Yetki Paylaşımı, Vesayet Denetimi,
Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi
Reform in Local Administrations: Presidential Government System and the
Course of Central Local Relations
Abstract
Due to its structure, the Presidential Government System has increased the level of centralization of the
decision-making mechanism, and various developments have occurred regarding the sharing of authority and
duties between the local and the center. For example, in order to support the investment projects of
municipalities, the permission of the President is required directly for requests for assistance. On the other hand,
a new draft law on local governments was prepared by 2020. While reform efforts to break the tutelage of the
central administration became concrete, municipal law, special provincial administration law and metropolitan
municipality law brought new reform initiatives with it. In this study, the regulations regarding the sharing of
authority and duties between the central administration and local administrations were evaluated together with
the data obtained from the election results, and it was evaluated whether the resulting results had a meaningful
relationship with the process.
Keywords: Public Service, Local Administrations, Authority Sharing, Guardianship Control,
Presidential Government System

118
Yerel Yönetimlerde Reform: Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ve Merkez Yerel İlişkilerinin Seyri

Giriş
Türkiye’de kamu yönetiminin genelinde yaşanan reformlara bağlı olarak merkez ve yerel
ilişkileri önemli bir dönüşüm geçirmektedir. Bu dönüşümün seyri dış politikaya bağlı olarak kimi
zaman yerelleşme tarafına kayarken; söz konusu durum iç politika açısından değerlendirildiğinde ise
ibre merkezileşme yönüne kaymaktadır (Övgün, 2016: 161). Merkez-yerel ilişkileri uluslararası
aktörler ile yaşanan ilişkilerden doğrudan etkilenirken popülist uygulamalar ise bu ilişkinin biçimini iç
dinamiklerin etkisine bağlı olarak değiştirmektedir. Dünya Bankası, Uluslararası Para Fonu ve Avrupa
Birliği gibi dinamikler yerelleşme politikalarına öncelik verirken; ülkede yaşanan ekonomik veya
siyasi krizler yerelleşmeye ket vurabilmektedir. Yerel katılımın sağlanması, mali sorunların çözülmesi
ve halka yakınlığın sağlanması gibi nedenler iç dinamiklerine bağlı reformları oluşturmaktadır. Söz
konusu unsurlara yönelik sorunlar ise orta ve uzun vadeli sorunların reformu tetiklemesine neden
olmaktadır (Coşkun ve Nohutçu, 2005: 3). Yerel yönetimlerin dünyada meydana gelen gelişmeler
doğrultusunda şekillenmesi ise dış dinamiklerin etkisi bağlamında değerlendirilebilir (Demir, 2003:
11). Merkezi yönetimin iş yükünün hafifletilmesi amacıyla birtakım reform girişimleri başlatılmıştır.
Bu girişimlerin esasını ise merkezi yönetimin yetkilerinin bir kısmını yerel yönetim birimlerine
aktarması oluşturmaktadır. Görev ve yetki paylaşımları doğrultusunda ilgili mevzuatın yeniden
yapılandırılması söz konusu girişimlerin ilk aşamasını oluşturmaktadır. Bu kapsamda 5393 sayılı
Belediye Kanunu, 5216 sayılı Büyükşehir Belediye Kanunu, 5302 sayılı İl Özel İdaresi Kanunu ve
6360 sayılı kanun çıkarılmıştır. Ancak söz konusu yasal düzenlemelerin hepsinin yerelleşme lehine
yapılan düzenlemeler olduğu söylenemez. Yasal düzenlemeler ile merkezden yerele ya da -bunun tam
tersi sayılabilecek- yerelden merkeze yetki ve görev paylaşımları yapılmıştır. Örneğin mali
düzenlemeler hakkında yerel, merkeze önemli ölçüde bağlı1 kalmıştır (Ökmen, 2003: 122).
1. Materyal ve Yöntem
Türkiye’de 2000’li yıllardan itibaren merkezi idare ile yerel yönetimler arasında görev ve
yetki paylaşımı konusunda önemli reform girişimleri yapılmıştır. Çalışma kapsamında ise 5393 sayılı
Belediye Kanunu, 5216 sayılı Büyükşehir Belediyesi Kanunu, 5302 sayılı İl Özel İdaresi Kanunu ve
6360 sayılı Kanun ele alınmıştır. Çalışma Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi sonrası yerel
yönetimlere yönelik söylemlerin yanı sıra genel ve yerel seçimlerinde alınan oy oranlarına ilişkin
veriler ile desteklenmiştir. Söz konusu veriler merkez ve yerel ilişkilerinin seyri konusunda önemli
ipuçları verirken merkez yerel ilişkilerinin seyri konusunu anlamlandırmaya yardımcı olacaktır.
Çalışma kapsamında son olarak 2020 yılı itibariyle yerel yönetimlerin görev ve yetkilerinde kısıtlama
yapılacağına yönelik söylemler ve hazırlanan tasarıya değinilecektir.
Bu çalışmanın konusunu yukarıda bahsi geçen dinamiklerin etkisi doğrultusunda başlayan
reform girişimleri ile merkezi idare ve yerel yönetimler arasında görev ve yetki paylaşımına bağlı
olarak yapılan düzenlemeler oluşturmaktadır. Çalışmada yerel yönetimlerin görev ve yetkileri
konusunda gerçekleştirilen yasal düzenlemeler yapılan reform hareketleri üzerinden ele alınacaktır. Bu
bağlamda cevaplanması gereken soru genel-yerel seçim sonuçlarının merkez yerel ilişkilerinin seyrini
etkileyip etkilemeyeceğidir. Bu doğrultuda yerel seçimler ve genel seçimlerde elde edilen veriler
değerlendirilecektir. Oy oranları, milletvekili dağılımı, iktidar ve muhalefet partilerinin belediye
sayılarında meydana gelen değişim üzerinden analiz edilecektir.

1
Taslakta imar ve planlama, görev alanları, finansman, belediye organları, teşkilat ve personel, denetim, izleme
ve şeffaflık, işlevini yitirmiş yasaların kaldırılması, belediye başkanlarının özlük hakları ve istişareye bırakılan
gibi konular dokuz temel başlıkta toplanmıştır. Yerel yönetimlere ilişkin hazırlanan yasa taslağında büyükşehir
belediyelerin merkezi yönetim bütçe gelirlerinin azaltılacağı yönünde haberler yapılmıştır. Belediye başkanının
yakının işe alması yasaklanırken, 65 yaş üstü vatandaşların mesai saatlerinin yoğun olduğu zamanlarda ücretsiz
ulaşımdan yararlanamayacağı projelerin valilik eliyle gerçekleşeceği bunun için belediyelerden izin alamaya
gerekmeyeceği belirtilmiştir. Belediyelerin merkezi yönetim bütçesinden aldığı gelirlerde kesintiye gidileceği
haberlerinin yapılmasında belediye borçlarının ödenememesi etkili olmuştur. (memurlar.net, 2020a) .

119
Yerel Yönetimlerde Reform: Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ve Merkez Yerel İlişkilerinin Seyri

2. Kamu Hizmeti Sunumu Noktasında Merkezi İdare İle Yerel Yönetimler


Arasındaki İlişkinin Yönetsel ve Hukuki Boyutları
1980’li yıllar ile birlikte neo-liberal politikaların dünyada geniş bir uygulama alanı bulması
sonucu devletin rolü sorgulanmaya başlamıştır. Devletin görev alanlarının genişlemesi ile birlikte
kamu hizmetlerinin büyük bir kısmının merkezi yönetim tarafından sunulması, kaynak sıkıntısı
yaşanmasını ve bazı hizmetlerin sunumunda aksaklıklar oluşmasını beraberinde getirmiştir. Devletin
rolüne ilişkin geliştirilen yeni söylemler ise beraberinde uygulamaya dönük reformları da başlatmıştır
(Karcı, 2008: 41). Söz konusu reformlar, kamu hizmetlerinin üretimi ve sunumunda önemli
dönüşümler meydana getirmiştir. Bu süreçte, kamu hizmetleri merkezi yönetimden, yerel düzeyde2
hizmet sunan birimlere aktarılmaya başlamıştır.
Kamu hizmetleri toplumun ortak ihtiyaçlarını sağlamak amacıyla kamu kuruluşları tarafından
yerine getirilen hizmetlerdir (Ateş ve Nohutçu, 2006: 246). Kamu hizmeti daha genel bir anlamı ile
toplumda meydana gelen ortak ihtiyaçların giderilmesi üzerine kamu tüzel kişileri tarafından veya
onların denetimi altında gerçekleştirilen hizmet aktarımıdır. Bir başka deyişle “devlet veya diğer kamu
tüzel kişileri tarafından veya bunların gözetim ve denetimi altında genel, kolektif ihtiyaçları
karşılamak, kamu yararını sağlamak için kamuya sunulmuş olan devamlı ve muntazam faaliyetlerdir”
(Onar, 1996: 13). Bir hizmetin kamu hizmeti olabilmesi için kamu yararının bulunmasının yanı sıra
kamu tüzel kişilerinin denetimi altında gerçekleşmesi gerekmektedir (Gözübüyük, 2014: 294). Hizmet
sunumu yerel yönetimler ve merkezi yönetim tarafından yerine getirilmektedir. Vatandaşların günlük
yaşantıları ile ilgili ihtiyaçlarının giderilmesinde yerel yönetimler, vatandaşların tümünü ilgilendiren
ihtiyaçların giderilmesinde ise merkezi yönetim sorumludur (Sezer ve Vural, 2010: 159). Kamu
hizmetleri genel kamu hizmeti ve yerel kamu hizmeti olarak sınıflandırılmaktadır. Belediyeler de
kendilerinde bulundurdukları güce dayanarak kamu hizmetlerinin yerine getirilmesinde önemli bir role
sahiptir (Eryılmaz, 2007: 132-135). Güvenlik, sağlık, eğitim gibi tüm ülkede görülen bir hizmet ise
genel kamu hizmeti; ulaşım, su, kanalizasyon gibi yerel düzeyde görülen bir hizmet ise yerel kamu
hizmeti statüsündedir. Yerel yönetimler kamu hizmetlerinin uygulanabilirliği açısından kamu
yönetiminde önemli unsurlardandır (Bayrakçı ve Kahraman, 2017: 302). Yerel kamu hizmetleri
tüketici ihtiyaç ve taleplerinin oldukça yüksek olduğu alanı dar ve sınırlandırılmış mal ve hizmetleri
kapsamaktadır.
Türkiye’de merkez yerel ilişkilerinin seyri dünyadaki gelişmelerden bağımsız olmasa da
Türkiye’nin iç dinamikleri söz konusu ilişkinin yönünü belirlemeye yetmiştir. İlişkinin çerçevesi
merkezi yönetim ile yerel yönetimler arasındaki görev ve yetki paylaşımı ve merkezi idarenin yerel
yönetimlerin kararları üzerindeki vesayet denetimini kapsamaktadır.
Çalışmanın bu kısmında merkez yerel ilişkilerinin genel görünümünü sunmak adına birtakım
kavramlar ele alınmıştır. Yerel yönetimlerin en önemli işlevi merkezi yönetime karşı bir denge
mekanizması oluşturmasıdır. Merkezden yönetim ve yerinden yönetim arasındaki ilişkilere
bakıldığında üzerinde durulması gereken diğer konu da yetki genişliği ve yetki devri kavramlarıdır.
Ancak söz konusu kavramlar merkezi idarenin kendi içindeki (merkezin taşrası ile olan ilişkisi) yetki
ve görev dağılımını ifade eden kavramlardır. Yetki genişliği merkezi yönetimin yetkilerinin bir
bölümünün tümüyle veya kısmi olarak merkezi idareye bağlı çalışanlara (ilde bu yetkiyi ancak vali
kullanabilir) devretme işlemidir. Yetki devri ise yöneticilerin kendilerine ait yetkilerinin bir bölümünü
daha alt kademedeki yöneticilere devretme işlemi olarak tanımlanmaktadır (Derdiman ve Uysal,
2016:27). Yetki devri ise aynı örgütlenme içinde geçerlidir. Örneğin bir bakanlıkta üst astına yetki
devrinde bulunabilir. Merkezi idare ile yerel yönetimler arasında yetki ve görev paylaşımı
merkezileşme ve yerelleşme kavramları üzerinden karşımıza çıkmaktadır. Dolayısıyla yerelleşme ve
merkezileşme kavramlarına görev ve yetki paylaşımı açısından yer vermekte fayda görünmektedir.
Merkezi yönetim ülke geneline yönelik hizmetleri yerine getirirken yerel yönetimler yerel
toplulukların ihtiyaçlarını karşılamaktadırlar (Güven, 2013: 123). Bu noktada yerel yönetim birimleri
kamusal hizmet sunumunu kolaylaştırarak merkezi yönetimin daha büyük işler ile ilgilenebilmesine

2
Yerelleşme ve özelleştirme kavramlarının iç içeliği dünya bankasının tanımına uygun düşmektedir (Wallack ve
Ahmad, 1999). Ancak özelleştirmeler bu çalışmanın kapsamı dışında bırakılmıştır.

120
Yerel Yönetimlerde Reform: Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ve Merkez Yerel İlişkilerinin Seyri

olanak tanımaktadır. Tüm bölgelere asgari standartlarda hizmet sunumu sağlanabilmesi amacı yerel
yönetimlere yetki ve görev aktarımını beraberinde getirmiştir. Yetki kaynak ve gücün aktarım süreci
aynı zamanda yerelleşme olarak ifade edilebilir. Yerel yönetimlere yetki ve görev aktarımının
temelinde gelirlerin yeterince karşılanmadığı bölgelerde meydana gelen zorlukların ve hızla artan
nüfusla kentten kırsala hizmet aktarımının oluşturduğu zorlukları gidermek vardır (Çağatay ve Ökmen,
2004). Yerelleşme, özerklik açısından yönetim biçimi olarak sürdürülebilir gelişme sürecinde temel
bir yol gösterici olma niteliğine sahiptir. Yerelleşme, kamu hizmetlerinin verimli ve etkin sunumunu
sağlayarak ekonomik gelişmeye katkı sağlamaktadır. Hizmetlerin halka en yakın yönetim birimleri
tarafından sunulması yerel yönetimlerin önemini artırmaktadır (Akyol, 2012). Bu bağlamda
yerelleşme yönetime katılımı artırarak yerel demokrasi ve yurttaşlık bilincinin gelişimini
sağlamaktadır. Yerel yönetimlerin içinde bulundukları coğrafi durum gelirlerinin düzeyinde
farklılıklar meydana getirebilmektedir. Yerel niteliklerin ihtiyaçları karşılama amacı doğrultusunda
mahalli topluluğun kararları ile ayrı bir örgütlenme birimi meydana gelmiştir.
Merkez ve yerel arasındaki ilişkiler yetki ve kaynak paylaşımına bağlı olarak yatay veya dikey
seyir izleyebilmektedir. Yerel yönetimlerin sorunlarını belli bir sınıfta ele almak zordur. Ancak genel
anlamda bu sorunların temelin mali kaynak yetersizliğinden kaynaklanmaktadır (Köseoğlu, 2010:
468). Merkezi yönetim yetki ve kaynakların büyük kısmını elinde tutar. Bunun nedeni yerel
yönetimlerin halka yakın birimler olması batılılaşma ve modernleşme açısından tehlike arz etmesidir.
Merkezi yönetim, kamu kaynaklarını kendi elinde tutarak yerelle paylaşmaktan sakınabilir (Eryılmaz,
1999: 74-75). Hizmette verimlilik ve ölçek ekonomisi anlayışı ile merkezileşme eğilimi yaşanabilir
(Sezer ve Vural, 2010: 159). Yerel yönetimlere daha az kaynak aktarımı hizmet sunumunu da zora
sokmaktadır. Diğer taraftan yerelleşme çıkar grupları tarafından kaynakların ele geçirilme riskini
artırabilmektedir.3
Yerel ile merkez arasındaki ilişkinin kamu hizmetlerinin sunumu açısından değerlendirilmesi
gerekirse idarenin bütünlüğü ilkesine değinmekte fayda bulunmaktadır. İdari vesayet, 1982
Anayasanın 123. maddesinde idarenin bütünlüğü ilkesinin aracı olarak düzenlenmektedir. Anayasa
Mahkemesi’nin verdiği bir kararda idari vesayet ilkesinden şu şekilde bahsedilmektedir (Esas:
2011/11, Karar: 2011/151):
Anayasa’da idarenin kuruluş ve görevleriyle bir bütün olduğu ve kanunla düzenleneceği
öngörüldükten sonra, idarenin kuruluş ve görevlerinin, merkezden yönetim ve yerinden yönetim
esaslarına dayandığı hükme bağlanmış, kamu tüzelkişiliğinin, ancak kanunla veya kanunun açıkça
verdiği yetkiye dayanılarak kurulacağı belirtilmiş ve idarî yapı içinde yer alan kurumların bir bütünlük
içerisinde çalışması öngörülmüştür. Bu kurumların, idarenin bütünlüğü ilkesinin gereği olarak
denetlenmeleri hiyerarşik denetim ve idari vesayet yoluyla gerçekleştirilebilmekte ve burada geçen
‘idare’ kavramı da, sadece merkezi idareyi ve onun taşradaki uzantılarını değil, yerel yönetimleri ve
kamu tüzel kişiliğine sahip çeşitli kamu kurumlarını ve bütün bu teşkilatın personelini de
kapsamaktadır.
Anayasa’nın 127. maddesinin beşinci fıkrasında yer aldığı kadarıyla idari vesayet “mahalli
hizmetlerin idarenin bütünlüğü ilkesine uygun olarak yürütülmesi, kamu görevlerinde birliğin
sağlanması, toplum yararının korunması ve mahalli ihtiyaçların gereği gibi karşılanmasıdır”. İdari
vesayet mahalli idarelerin özerkliği ve demokratikliği ile de yakından ilgilidir (Yaylı ve Pustu, 2008:
151).

3
Yerel yönetimlere yeterli kaynağın sağlanamaması durumunda borçlanma ve verimsiz hizmet sunumu meydana
gelebilmektedir. Ortak mal sunumu hizmet sunumunun kalitesini düşürebilmektedir. Bunun yanında mevzuatta
olan belirsizlikler, eksik bilgiler de yerel yönetimler de hukuki açıdan sorunlara neden olmaktadır. Yerel
yönetimlerde personel durumu norm kadro ilke ve standartları ile belli bir noktaya gelmiştir. Personel yetersizliği
dolayısı ile beklenen hizmet ve başarı tıkanma aşamasına taşınmaktadır (Esmer, 2008:104). Son olarak belediye
başkanının amaçları ve öncelikleri ile belediye personelinin amaç ve öncelikleri aynı değildir (Özel ve Polat,
2013: 1). Bu noktada amacının yönetilen ve yönetici arasında sağlanamaması yerelleşme açısından olumsuz bir
etkendir.

121
Yerel Yönetimlerde Reform: Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ve Merkez Yerel İlişkilerinin Seyri

Yukarıda ele alındığı üzere idarenin bütünlüğü hiyerarşi ve vesayet ilkeleri üzerinden
sağlanmaktadır. Hiyerarşi aynı kamu tüzel kişiliği içinde denetimi ve birliği sağlamak adına kullanılan
bir araç iken vesayet; merkezi idarenin yerel yönetimler üzerinde denetimi sağlamak adına kullandığı
bir araç olarak karşımıza çıkmaktadır. Yerel yönetimler ile merkezi idarenin bütünlüğünü bu anlamda
idari vesayet ilkesi sağlamaktadır. İdari vesayet, yerel yönetim kuruluşlarının merkezi idare tarafından
denetlenmesi olarak tanımlanmaktadır. İdari vesayet mutlaka yasalara dayanmalıdır (Önen ve Eken,
2016: 56).
İdari vesayet yasalar ile belirlenmesi yönü ile hiyerarşiden ayrılmaktadır. Anayasa Mahkemesi
kararına göre idari vesayet “merkezi yönetimin yerel yönetimler üzerinde kullanabileceği ve yasa ile
düzenlenmesi gereken bir yetki” olarak belirtilmiştir (Günday, 2012: 86). İdari vesayet, yalnızca eylem
ve işlemler üzerindeki değil aynı zamanda organ ve görevlileri üzerinde de kullanılan bir yetkidir.
İşlemlerin denetimi hukuka uygunluk ve yerindelik şeklindedir. Vesayet makamları yerinden yönetim
kuruluşları yerine karar alma yetkisine sahip değildir (Boztepe, 2014: 10).
İdari vesayet devletin ve ülkenin genel menfaatlerinin zedelenmesini önlemeyi amaçlayan bir
mekanizmadır (Akyol, 2012). Ülkenin tamamında kamu hizmetlerinin uyum içinde yürütülmesini
sağlamak amacıyla merkezi idarenin yerinden yönetim kuruluşları üzerindeki vesayet yetkisi ile
denetim mümkün hale gelmektedir (Günday, 2012: 84). Vesayet yetkisi merkez ile yerel arasındaki
bağı güçlendirmektedir. Ancak bu kavram özerklik konusunda birtakım tartışmaları da beraberinde
getirmektedir. Bu bağlamda aşağıda vesayet kavramına yönelik daha detaylı bir analize yer verilmiştir.
3. Gerçekleşen Reformlar Çerçevesinde Merkez ve Yerel Arasındaki İlişkiler
Yerel yönetimler merkezi idare tarafından kendilerine verilen görev ve yetkileri belli bir
çerçeve içinde yerine getirmektedirler. Buna yerel özerklik adı verilmektedir. Özerklik anlam olarak
kişi veya kurumun kendi iradesi ile hukuken geçerli karar alabilme ve uygulayabilme hak ve
yetkisidir. Merkezi yönetim ile birlikte değerlendirildiğinde yerel yönetimlerin en ayırt edici özelliği,
sahip oldukları özerkliktir. Yerel özerklik, yerel yönetimlerin karar organlarının seçim yolu ile göreve
gelmeleri ve faaliyetlerini kendi organları tarafından karşılamalarıdır (Çelik ve Usta, 2008: 2).
Özerklik yerel yönetimlerde demokratik ögelerin yerelleşmesinin göstergesi olarak tanınmaktadır
(Akyol, 2012). Yerel yönetimler açısından asıl olan, faaliyetlerini merkez müdahalesi olmadan kendi
organlarıyla yerine getirmeleridir. Diğer taraftan özerkliğin sınırı ise yukarıda detaylı bir şekilde ele
alındığı üzere idari vesayet ile belirlenmiştir. Bir başka değişle merkez ile yerel idare arasındaki
bütünlük vesayet denetimi ile sağlanmaktadır (Kaplan, 2005: 3). Çalışmanın bu kısmında idari
vesayeti hafifletmeye yönelik uygulamalar yerel yönetim reformları ve bu çerçevede hazırlanan
mevzuat çalışmaları üzerinden ele alınacaktır. Yerel yönetimlerin güçlendirilmesine yönelik çalışmalar
(Öçal, 2015: 266):
-Yerel yönetimlerin yasal dayanaklarının güçlendirilmesi,
- Yerel yönetimlerin idari özerkliklerinin güçlendirilmesi,
- Yerel yönetimlerin mali yönlerinin güçlendirilmesi
- Yerel yönetimlerin demokratikleştirilmesi
Olmak üzere dört ayrı kategoride değerlendirilebilir. Söz konusu reform girişimleri çalışmanın
bundan sonraki kısımlarında merkezi idare ve yerel yönetimlerin ilişkilerinin yönünün
merkezileşmeden mi yoksa yerelleşmeden yana mı olacağına dair birtakım ipuçları barındırmaktadır.
3.1. Yerel Yönetimlere Yönelik Reform Çalışmaları
Türkiye’de yerel yönetimlerin reform süreci sağlam zeminlere dayandırmak ve halka en etkin
hizmeti sunabilmek açısından öneme sahiptir. Yerel yönetimlere yönelik çeşitli reformlar ile idari
vesayetin kapsamı daraltılarak belediyelerin özerkliği genişletilmiştir (Kavruk ve Yaylı, 2008: 10).
Kamu hizmetlerinin sunumu konusunda etkili ve verimli olabilmek amacıyla yerel yönetimler
konusunda birtakım reform girişimleri olmuştur. Bu girişimler özetle şu şekilde sıralanabilir:
-5302 sayılı İl Özel İdaresi Kanunu,
-5393 sayılı Belediye Kanunu,

122
Yerel Yönetimlerde Reform: Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ve Merkez Yerel İlişkilerinin Seyri

-5216 sayılı Büyükşehir Belediyesi Kanunu,


-Belediye kanunlarında değişiklik yapan 6360 sayılı Kanun,
Yukarıda bahsi geçen yasal düzenlemeler merkezi idare ile yerel yönetimler arasında hizmet
sunumu açısından yaşanan ilişkilerde ve katılım konusunda önemli değişiklikler içermektedir. Yapılan
bu reform çalışmaları ile halkın katılımının sağlandığı bir belediyecilik kavramı ve yerel yönetimlerin
güçlendirilmesi hedeflenmiştir (Özer, 2013: 104). Söz konusu düzenlemeler ile demokratik ve
katılımcı yerel yönetimler geliştirme adına girişimlerde bulunulmuştur (Koçak ve Ekşi, 2010: 303-
304).
5302 sayılı İl Özel İdaresi Kanunu ile mahalli idarelere daha fazla görev ve sorumluluk
verilmesi gündeme getirilmiştir. İl özel idaresiyle ilgili sorunların ve yapılan değişikliklerin temelinde
yönetim sisteminde aşırı merkeziyetçilik yapısının hakim olması yatmaktadır (Koçak ve Kavsara,
2012: 20) Bu kanun ile görev ve yetkilerden çok hizmet alanları belirtilmiştir (Memişoğlu, 2006).
Mahalli müşterek nitelikteki görevler il özel idarelerine bırakılmıştır. Yerel yönetimlerin yetki ve
görevleri artırılmıştır. İl Özel İdaresi Kanunu ile özerk bir yapı oluşturulmuştur (Parlak, 2005: 195).
Bu kanun ile yapılan bir başka değişiklik ise denetime yöneliktir. Denetimin il özel idarelerinde iç ve
dış denetim olarak yapılması ve hukuka uygunluk denetimini kapsaması öngörülmüştür.
1580 sayılı belediye kanunu kaldırılarak 2005 yılında 5393 sayılı Belediye Kanunu yürürlüğe
girmiştir. 5393 sayılı kanun ile merkezi idarenin belediyeler üzerindeki vesayet yetkisi zayıflamıştır.
Bütçe ve personel üzerinde mülki idare amirlerinin kullandığı vesayet yetkisi kaldırılmıştır. Yerindelik
denetimi hukuka aykırılık denetimine dönüşmüştür. 5393 sayılı kanun ile belediyelerin karar organları
belediye meclisleri olmuştur. Bu durumda idari vesayet belediye meclisleri çerçevesinde ele
alınmaktadır (Kavruk ve Yaylı, 2008: 10).
1580 sayılı Kanun’a göre meclis kararları mülki amirin (kaymakam veya vali), onayından
sonra kesinlik kazanıyordu. Kanun’un 6. maddesinde “Belediye sınırları, belediye meclisinin kararı ve
kaymakamın görüşü üzerine valinin onayı ile kesinleşir” hükmü getirilmiştir (Karaaslan, 2008:146).
1580 sayılı kanunda yerel yönetim birimlerinin kurulması ve kaldırılması Cumhurbaşkanı onayına
bağlıydı. 5393 sayılı Kanun ile bu yetki valinin onayı ile sağlanmaktadır (Kavruk, 2008: 62).
5393 sayılı Kanun vesayet uygulamasının en önemlisi borçlanma hakkındaki İçişleri
Bakanlığı onayıdır. 1580 sayılı Belediye Kanunu’nda belediye meclisinin toplantı süresi ve olağanüstü
toplanmalar konusunda vali yetkiliydi. 5393 sayılı yasayla belediye meclislerinin olağanüstü toplantı
durumu kaldırılmıştır. 1580 sayılı yasayla personel ataması merkezi idarenin onayı ile yapılırken 5393
sayılı yasa ile belediye başkanı tarafından yapılmaktadır. 5393 sayılı yasa gereğince belediyelerin mali
hizmetler haricinde ki idari işlemleri, hukuka uygunluk ve idarenin bütünlüğü bakımından İçişleri
Bakanlığı tarafından denetlenmektedir.
5393 sayılı Kanun’da mahalle kurulması ve kaldırılmasına yönelik değişiklikler belediye
meclisi kararı, kaymakamın görüşü ve valinin onayına bırakılmıştır. Meclisin bilgi edinme ve denetim
yolarının etkisini artırmak amacı ile denetim komisyonları kurulmuştur. Aynı zamanda denetimde
kamuoyuna açıklık öngörülmüştür (Özer, 2013: 109-110). 5393 sayılı kanun ile sosyal hizmetlere
yönelik çalışmalar da yapılmıştır. Kanun ile sosyal politika alanında etkin kuruluşların oluşumuna
yönelik politikalar desteklenmiştir (Toprak ve Şataf, 2009: 1). 5393 sayılı Belediye Kanunu’nun
getirdiği yeniliklerden biri olan kent konseyi ise doğrudan bir katılım mekanizması olarak
düşünülmüştür (Memişoğlu, 2006: 118).
1984 yılından başlamak üzere büyükşehir kavramı ve olgusu üzerine çeşitli gelişmeler
yaşanmıştır. Bu gelişmeler açısından 2012 yılı dönüm noktası olarak nitelendirilebilir. Ancak ilk
olarak 5216 sayılı Büyükşehir Belediyesi Kanunu’na yer vermek gerekmektedir. 5216 sayılı Kanun ile
büyükşehir belediye başkanlarına belediye meclislerinin imar ve bütçe haricindeki kararlarına ilişkin
denetleme yetkisi (5747 sayılı yasayla) kaldırılmıştır. İlçe belediyelerinin özerklikleri güçlendirilmiş
ve bu konudaki denetleme yetkisi mülki amire bırakılmıştır. Büyükşehir ilçe belediyelerinin imara
ilişkin kararları hala büyükşehir belediye meclisinin incelemesine tabidir (Kavruk ve Yaylı, 2008: 10).
5216 sayılı kanun ve 6360 sayılı kanun ile büyükşehir belediyesi açısından değişiklikler şu
şekilde özetlenebilir: 5216 sayılı kanunla en az üç ilçe ve ilk kademe belediyesini kapsayan kamu tüzel

123
Yerel Yönetimlerde Reform: Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ve Merkez Yerel İlişkilerinin Seyri

kişisi tanımı değiştirilmiştir. 6360 sayılı kanun ile sınırları il sınırını kapsayan belediyeler tanımı
getirilmiştir. Bu kapsamda büyükşehir belediyelerinin en az üç ilçeyi kapsaması koşulu kaldırılmıştır
(Muratoğlu, 2015: 32). 5216 sayılı kanunda geçen ilk kademe belediyeleri 6360 sayılı kanunla
kaldırılmıştır. 5216 sayılı kanunda büyükşehir belediyesi olabilmek için gerekli şartlar değişikliğe
uğramıştır. İl sınırı kapsamındaki ilçe belediyeleri büyükşehir ilçe belediyesine dönüştürülmüştür
(Özgür ve Yavuzçehre, 2016: 7). 5216 sayılı kanunun 3. ve 5. maddelerinde yapılan değişiklik ile
büyükşehir belediye sınırları il mülki sınırları olarak belirlenmiştir. 11.12.2012 tarihli 6360 sayılı yasa
ile büyükşehir belediyesi kurulan illerde, il özel idareleri kaldırılmıştır. Bu kanun ile birlikte yerel
yönetimlerde değişikliğe gidilmiştir (Muratoğlu, 2015: 32). İl genel meclisinde üyelerden birinin mali
birim amiri olma şartı kaldırılmıştır. Büyükşehir belediyesi bulunan yerlerde ayrılma yoluyla yeni bir
belde kurulması şartı değiştirilmiştir. 6360 sayılı kanunla tüm köyler mahalleye dönüştürülmüştür
(Özgür ve Yavuzçehre, 2016: 7).
6360 sayılı kanun yerel yönetimlerin gelir yapısıyla ilgili düzenlemeleri de kapsamaktadır.
Bazı hizmetlerin devri ilçe belediyelerine aktarılmış yerel yönetimlerin genel bütçe vergi gelirlerinin
% 4,5’i koruma altına alınmıştır. % 4,5’lik yerel yönetimler payı büyükşehir haricindeki belediyelere,
büyükşehir ilçe belediyelerine ve il özel idarelerine ayrılmıştır (Oktay, 2016: 1). Büyükşehir ilçe
belediyelerine genel bütçe gelirlerinden verilen % 4,5’lik payın %30’unun aktarılacağı hüküm altına
alınmıştır (Karaarslan, 2012: 26).
6771 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında değişiklik yapılmasına dair kanun Türkiye
Büyük Millet Meclisi tarafından 21 Ocak 2017 tarihinde kabul edilerek Resmi Gazetede yayımlanmış
ve Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemine geçilmiştir. Bu noktada Cumhurbaşkanlığı Hükümet
Sistemine geçtikten sonra yapılan düzenlemeler merkez-yerel arası ilişkiler ve vesayet denetimi
üzerinden ele alınacaktır.
3.2. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ve Merkez Yerel İlişkilerinin Görünümü
16 Nisan 2017 tarihinde Türkiye’de bir referandum gerçekleştirilmiştir. Bu referandum ile
Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi oylanmış; %51,8 evet oyu ile Anayasa’da değişikliğe gidilmiştir
(http://www.ysk.gov.tr, 2020). Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne geçilmesiyle birlikte hızlı karar
alma ve hizmette etkinliğin güçlendirileceği ifade edilerek idarenin başı sıfatında olan yürütme güç
kaynak ve yetki kullanımı açısından alt kademelerde bulunan yetkileri kendinde toplamıştır.
Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne geçiş ile yayımlanan Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ve
Kararları ile Türk kamu yönetiminde gerek yapısal gerekse işlevsel olarak birtakım değişimler
meydana gelmiştir.4 Cumhurbaşkanlığı bünyesinde politika kurulları, ofisler5 gibi yeni yapılar
kurulmuş diğer taraftan Cumhurbaşkanlığı işlevsel olarak tek başına önemli bir karar mekanizması
haline gelmiştir (Fedai, 2018). Örneğin TBMM içinden çıkan hükümet üyeleri meclise karşı sorumu
iken Cumhurbaşkanı tarafından kamudaki üst düzey yöneticileri dahil bakanlar da Cumhurbaşkanı
kararı ile göreve gelmekte ya da görevden alınabilmektedir.
Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne geçiş ile birlikte Türkiye’de meydana gelmiş olan
değişiklikleri şu şekilde özetlemek mümkündür:
Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ile yerel yönetimler kapsamında kentleşme ve yerel
yönetim alanında politika ve strateji önerileri geliştirmek, Türkiye'nin toplumsal, ekonomik ve siyasal
gerçekliklerine uygun olarak yerel yönetim politikalarına ilişkin strateji önerileri sunmak üzere yeni
birimler (Yerel Yönetim Politikaları Kurulu) görevlendirilmiştir. Mahalli idareler genel müdürlüğü
yerel yönetimler genel müdürlüğü olarak değiştirilmiştir. Aynı zamanda müdürlüğün bağlı olduğu
bakanlık Çevre ve Şehircilik Bakanlığı olarak değiştirilmiştir (Fedai, 2018).
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın teklifi üzerine Bakanlar Kurulunca ibaresi
Cumhurbaşkanınca ibaresi ile değiştirilmiştir. Yerel Yönetimler Genel Müdürlüğü’nün vesayete ilişkin
yetkileri İçişleri Bakanlığı’nda devredilerek bu kurum Çevre ve Şehircilik Bakanlığı bünyesine
alınmıştır (7153 sayılı Kanun, madde 28). Yerel yönetimlere yönelik mevzuat Cumhurbaşkanlığı

4
Bu değişikliklerin önemli bir kısmını mevzuatta yer alan Başbakan, Bakanlar Kurulu gibi ifadelerin
Cumhurbaşkanınca ifadesi ile yer değiştirmesi oluşturmaktadır.
5
Ofisler hakkında ayrıntılı bilgi için bkz (Avaner ve Fedai, 2019).

124
Yerel Yönetimlerde Reform: Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ve Merkez Yerel İlişkilerinin Seyri

Hükümet Sistemine uyarlanmıştır. Tüzük ve yönetmelik kavramları mevzuattan çıkartılmıştır.


Bakanlar Kurulu yerine Cumhurbaşkanı ifadesi getirilmiştir (Öner, 2019: 4). Belediyeler ve mahalli
idareler ile işbirliği içerisine girmek için izin alınacak olan yetkili bakanlık Çevre ve Şehircilik
Bakanlığı olarak değiştirilmiştir (7153 sayılı kanun madde 28).
Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin daha önce bahsedildiği üzere hızlı karar verme
mekanizmasının bir aracı olarak kararnameler kullanılmaktadır. Bu kararnameler ile yerel yönetimlere
yönelik çeşitli düzenlemeler yapılmıştır. Örneğin 1 nolu Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi’nde (254 ve
260. maddeleri) idari vesayete yönelik düzenlemeleri barındırmaktadır (Erarslan, 2020):
…İçişleri Bakanlığı’nın görevlerinden mahalli idarelerin denetlenmesinin bulunmamasına
karşın, Teftiş Kurulu Başkanlığının düzenlendiği 260. maddede mahalli idarelerin iş ve hesaplarının teftiş
edilmesi, denetlenmesi, incelenmesi ve soruşturma yapılması bu kurulca yapılmasına karar verilmiştir.
Adı geçen kurula, mahalli idarelerin seçilmiş organları ve bunların üyeleriyle diğer kamu görevlileri
hakkında inceleme, araştırma ve soruşturma yapma yetkisi verilmiş olup, İçişleri Bakanlığının mahalli
idareler üzerinde sahip olduğu vesayet yetkisinin mevzuat hükümleri gereğince uygulaması da bu Kurul
tarafından yerine getirilecektir.
Yatırım İzleme ve Koordinasyon Başkanlığı 1 nolu Cumhurbaşkanlığı Kararnamesinin 273.
maddesinde şu şekilde düzenlenmiştir (Erarslan, 2020):
Valiye bağlı, kamu tüzel kişiliğini haiz ve özel bütçeli Başkanlık kurulmuştur. Söz konusu
Başkanlık, kamu kurum ve kuruluşlarının 237 sayılı taşıt Kanunu kapsamındaki araçlarının alımı,
işletilmesi, bakım ve onarımı konusunda yetkili olup, büyükşehir belediyesi bulunan illerdeki kamu
kurum ve kurulularının yatırım ve hizmetlerinin etkin olarak yapılması, izlenmesi ve koordinasyonu
konularında görev yapmasına karar verilmiştir.
Yeni sistem sonrası belediyelerin mali açıdan merkezi idare ile olan ilişkileri birtakım
sorunları da beraberinde getirebilir. Örneğin belediyelerin yatırım nitelikli projelerinin desteklenmesi
için yardım talepleri için doğrudan Cumhurbaşkanı’nın izni gerekmektedir. Sistem, partili
cumhurbaşkanı modeli üzerine kurulu olduğu için yerel yönetimlerin seçime girdikleri siyasi partilerin
iktidar ile olan ilişkisi durumu problemli hale getirmektedir. Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Daire
Başkanlığı tarafından çıkarılan “Belediyelerin Yatırım Nitelikli Projelerinin Desteklenmesi İçin
Yardım Taleplerine İlişkin Genelge” ile “belediyeler tarafından başkanlığa gönderilecek taleplerin
Cumhurbaşkanlığı makamının takdir ve onaylarına arz edileceği” belirtilmiştir (SBB, 2020).
5779 sayılı Kanun’un (RG: 02.07.2008, Sayı: 26937) 2. maddesinde 2012 yılında yapılan
değişikliğe (RG: 11.12.2012, Sayı: 28489) göre (6360 sayılı Kanun’un 25. maddesi ile) belediyeler
genel bütçe vergi gelirlerinin tahsilatının toplamından %1,50; büyükşehir belediyeleri %4,5, il özel
idareleri ise 0,5 oranında pay ayrılmıştır. 5779 sayılı Kanun’un ilk halinde bu oran sırasıyla “genel
bütçe vergi gelirleri tahsilâtı toplamının; %2,85’i büyükşehir dışındaki belediyelere,
%2,50’si büyükşehir ilçe belediyelerine ve %1,15’i il özel idarelerine ayrılır” şeklinde idi. Yine 5779
sayılı Kanun’un 6. Maddesinin ilk fıkrasında denkleştirme ödeneğini tahsis etmeye Maliye Bakanlığı
yetkili kılınmıştır. “Maliye Bakanlığı, bu ödeneği, mart ve temmuz aylarında iki eşit taksit halinde
dağıtılmak üzere, İller Bankası hesabına aktarır”. Ancak Cumhurbaşkanlığı Hükmet Sistemine uyum
reformları adı altında yerel yönetimlere yönelik yapılan düzenlemeler sonrası 5779 sayılı Kanun’un 6.
Maddesi 2019 yılında değişikliğe uğramıştır. İlgili değişiklik şu şekildedir (RG: 18.01.2019, Sayı
30659):
17/1/2019 tarihli ve 7161 sayılı Kanunun 47 nci maddesiyle, 6 ncı maddenin başlığı
“Denkleştirme ödeneği ve belediyelere yardım ödeneği” şeklinde değiştirilmiş, maddeye birinci
fıkrasından sonra gelmek üzere ikinci fıkra eklenmiş, mevcut ikinci fıkra üçüncü fıkra olarak teselsül
ettirilmiş ve mevcut ikinci fıkrada yer alan “birinci fıkrada belirtilen ödenek” ibaresi “birinci ve ikinci
fıkralarda belirtilen ödenekler” şeklinde değiştirilmiştir.
4. Bulgular ve Tartışma
Türkiye’de seçimlere yönelik genel kanı iktidar partisinin yerel seçimlerde iktidar gücüne
dayalı olarak başarılı olacağı yönündedir. İktidar olmak bu etkenler arasında yer almaktadır; fakat
yerel seçimlerde sonucu belirleyecek olan birçok etken vardır. Yerel seçimlerde partilerden çok
kişiliklerin (aday gösterilen kişi gibi) ön plana çıktığı görülmektedir (Altan, 2005: 12). Bu durum

125
Yerel Yönetimlerde Reform: Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ve Merkez Yerel İlişkilerinin Seyri

merkez-yerel ilişkileri bakımından genel seçim sonuçlarının her zaman yerel seçim sonuçlarını
yansıtmayacağı anlamına gelmektedir. Genel ve yerel seçimler arasındaki ilişkide belediye
başkanlarının seçmenler üzerindeki etkisi iktidar olmanın etkisine kıyasla daha etkin konumdadır
(Kamalak, 2013: 3).
Çalışmanın bu başlığında siyasi partilerin seçim sonuçlarına ilişkin olarak yerel yönetim algısı
ve yerel yönetimler ile merkezi yönetimin ilişkisi incelenmiştir. Partilerin seçim beyannamelerinde
yerel yönetim kavramı yerel nitelikte tüm kamu hizmeti sunumunun asıl sorumlusu ve hizmette halka
yakınlık olarak nitelendirilmiştir. Bunun yanında siyasi partiler yerel yönetimlerin yeniden
düzenlenmesine ve idari-mali özerkliklerinin artırılmasına vurgu yapmaktadır (Kavas, 2018: 23).
Yerel yönetimlerin güçlendirilmesinde ilk koşul özerkliğin sağlanabilmesidir. Yerel yönetimlerin
özerkliğinin sağlanabilmesi için merkezi yönetimin onay makamı olarak yer almaması ve yeterli mali
kaynağın sağlanması gerekir. Bu bağlamda yerel yönetimlerin güçlendirilmesi ve özerkliğinin
artırılması ilgili alanda yapılacak reformları gerektirmektedir (Sertesen, 2011: 52). Dolayısıyla yerel
yönetimler alanında gerçekleştirilen reform çalışmaları genel ve yerel seçimler üzerinde de etkisini
göstermektedir. Bu bağlamda çalışmada Türkiye’de yapılan yerel ve genel seçimler sonrası merkezi
idare ile yerel yönetimlere yönelik birtakım analizler yapılmıştır. Bu analizler ile kamu hizmetlerinin
sunumu açısından merkezi idare ile yerel yönetimlerin görev ve yetki paylaşımı bakımından nasıl bir
dönüşüm geçirdiği değerlendirilecektir. Aşağıda ele alınacağı üzere son üç dönemin (sistem değişikliği
açısından) Cumhurbaşkanlığı, genel ve yerel seçimleri değerlendirildiğinde genel seçimlerde alınan oy
oranlarının yerel seçimlere etki ettiği görülmektedir. Bu durumda merkez yerel ilişkilerinde seçimlerin
de etkili olduğu söylenebilmektedir. Diğer taraftan yerel yönetimlerin yetkilerinin sınırlandırılması
yerel seçimlerde de etkisini göstermektedir. Söz konusu etkiyi kazanılan belediye sayıları açısından
değerlendirmek adına yerel seçim sonuçları ve genel seçim sonuçlarına yer verilmiştir.
4.1. Yerel Seçim Sonuçları ve Merkez Yerel İlişkilerinin Seyri
Aşağıda 2009, 2014, 2019 olmak üzere üç döneme ait yılı yerel seçim sonuçları tablolar
halinde sunulmuş ve analiz edilmiştir.
Tablo 1: 2009 Yılı Yerel Seçim Sonuçları
Parti Adı Büyükşehir Oy Oranı Büyükşehir Sayısı Belediye Oy Oranı Belediye Sayısı
AK PARTİ %62,50 10 %49,67 1442
CHP %18,75 3 %17,33 503
MHP %6,25 1 %16,64 483
Kaynak: Yüksek Seçim Kurulu baz alınarak yazarlar tarafından derlenmiştir.

29 Mart 2009 tarihinde yerel yönetimleri belirleyen seçimde16 büyükşehir belediye başkanı,
toplam 2,931 belediye başkanı ile meclis üyeleri ve köy ile mahalle muhtarları seçilmiştir. Seçim
sonucunda Adalet ve Kalkınma Partisi %62,50 oy oranı ile 10 büyükşehir belediyesini ve %49,67 oy
oranı ile toplam 1442 belediyeyi kazanmıştır. Cumhuriyet Halk Partisi %18.75 oy oranı ile 3
büyükşehir belediyesinde ve %17.33 oy oranı ile 503 belediyeyi kazanırken Milliyetçi Hareket Partisi
%6.25 oy oranı ile 1 büyükşehir belediyesi ve %16.64 oy oranı ile de 483 belediyeyi kazanmıştır.
Tablo 2: 2014 Yılı Yerel Seçim Sonuçları
Parti Adı Büyükşehir Oy Oranı Büyükşehir Sayısı Belediye Oy Oranı Belediye Sayısı
AK PARTİ %45,54 18 %43,13 800
CHP %31,04 6 %26,45 226
MHP %13,65 3 %17,76 166
Kaynak: Yüksek Seçim Kurulu baz alınarak yazarlar tarafından derlenmiştir.

2014 yılı verilerinin yer aldığı Tablo 2’ye göre Adalet ve Kalkınma Partisi %45,54 oy oranı ile
18 büyükşehir belediyesi ve %43,13 oy oranı ile toplam 800 belediyeyi kazanmıştır. Bunun yanında
Cumhuriyet Halk Partisi %31,04 oy oranı ile 6 büyükşehir belediyesini %26,45 oy oranı ile 226
belediyeyi Milliyetçi Hareket Partisi ise %13.65 oy oranı ile 3 büyükşehir belediyesi ve 166 belediyeyi
kazanmıştır. 2009 yılı seçimleri ile 2014 yılı yerel seçimleri kıyaslandığında Adalet ve Kalkınma
Partisi’nin oylarında düşüş meydana geldiği görülmektedir. Oy oranlarının düşmesinin yanında

126
Yerel Yönetimlerde Reform: Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ve Merkez Yerel İlişkilerinin Seyri

yerelleşme açısından değerlendirildiğinde Adalet ve Kalkınma Partisi’nin kazandığı büyükşehir


belediye sayılarında artış görülürken, ilçe belediye sayılarında düşüş meydana geldiği görülmektedir.6
Tablo 3: 2019 Yılı Yerel Seçim Sonuçları
Parti Adı Büyükşehir Oy Oranı Büyükşehir Sayısı Belediye Oy Oranı Belediye Sayısı
AK PARTİ %44,06 15 %42,55 742
CHP %29,14 10 %29,81 240
MHP %5,18 1 %7,44 233
Kaynak: Yüksek Seçim Kurulu baz alınarak yazarlar tarafından derlenmiştir.

31 Mart 2019 tarihinde yapılan yerel seçimler sonucunda Adalet ve Kalkınma Partisi %44,06
oy oranı ile 15 büyükşehir belediyesinde ve %42,55 oy oranı ile toplam 742 belediyede söz hakkına
sahip olmuştur. CHP %29,14 oy oranı ile 10 büyükşehir belediyesinde ve %29,81 oy oranı ile 240
belediyede söz sahibi olmuştur. MHP ise %5,18 oranla 10 büyükşehir belediyesi ve %7,44 oranla 233
belediyede söz hakkı kazanmıştır.
Yerel seçim sonuçları bir yandan iktidar ve muhalefet partilerinin kazandığı veya kaybettiği
belediye sayılarını gösterirken diğer yandan yapılacak reform girişimleri açısından önemli veriler
sunmaktadır. Şöyle ki iktidarın kazandığı belediye sayısının azalması ile yerelleşme yönündeki
reformların da azalmasına dolayısıyla merkezileşmeye evrilen reformları gündeme getirmektedir. Bu
yorumu genel seçimlerde alınan oy oranları ile sınamak çalışmanın bütünlüğü açısından faydalı
olacaktır.
4.2. Genel Seçim Sonuçları Üzerinden Merkez Yerel İlişkilerinin Genel Görünümü
Aşağıda 2015 yılı genel seçimleri (7 Haziran ve 3 Kasım), 2018 seçim sonuçları ele alınmıştır.
Ayrıca 2014 ve 2019 yıllarında yapılan Cumhurbaşkanlığı seçimi sonuçlarına yer verilmiştir.
Cumhurbaşkanlığı seçimine yönelik sonuçlar ise Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin bundan
sonraki merkezileşme-yerelleşme reform süreçlerinde etkili bir aktör olması ve merkezi idarenin
Cumhurbaşkanı’nın sıfatında bütünleşmesi bakımından önemli görülmektedir.
Tablo 4: 7 Haziran 2015 Genel Seçim Sonuçları
Parti Adı Alınan Oy Oranı Milletvekili Sayısı
AK PARTİ %40,87 258
CHP %24,95 132
MHP %16,29 80
HDP %13,12 80
Kaynak: Yüksek Seçim Kurulu baz alınarak yazarlar tarafından derlenmiştir.

7 Haziran 2015 tarihinde 25. dönemin 550 yeni milletvekili belirlenmiştir. Seçim sonuçları
itibariyle Adalet ve Kalkınma Partisi %40,87 oy oranı ve 258 sandalye sayısı ile birinci parti olarak
çıkmıştır. Cumhuriyet Halk Partisi %24,95 oy oranı ile 132 sandalyeye sahip olarak ikinci sırada yer
almıştır. Ardından %16,29 oy oranı ve 80 sandalye ile bunu Milliyetçi Halk Partisi ve son olarak
seçimlere ilk kez katılmış olan Halkların Demokrat Partisi %13,12 oy oranı ve 80 sandalye alarak
temsil hakkı kazanmıştır. Seçim sonuçlarında siyasi partilerin hiçbirinin tek başına iktidar olabilmek
için gerekli 276 milletvekili sayısına ulaşamadığı görülmektedir. Bunun sonucu olarak 1 Kasım 2015
tarihinde erken seçim kararı alınmıştır. Diğer taraftan yerel seçimlerde alınan oy oranlarının genel
seçimlerde aynı etkiyi göstermediği ve gerekli milletvekili sayısına ulaşılamadığı gözlemlenmektedir.
Tablo 5: 1 Kasım 2015 Genel Seçim Sonuçları
Parti Adı Alınan Oy Oranı Milletvekili Sayısı
AK PARTİ %49,50 317
CHP %25,32 134
MHP %11,90 40
HDP %10,76 59
Kaynak: Yüksek Seçim Kurulu baz alınarak yazarlar tarafından derlenmiştir.

6
Böyle bir farklılığın yaşanmasında büyükşehir belediyelerine yönelik olarak 2012 yılında yapılan düzenleme
etkili olmuş denilebilir mi ? Bu soru farklı bir çalışmanın konusunu oluşturacağı için çalışma kapsamında
değerlendirmeye alınmamıştır.

127
Yerel Yönetimlerde Reform: Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ve Merkez Yerel İlişkilerinin Seyri

1 Kasım 2015 tarihinde yapılan genel seçimleri, 7 Haziran 2015’te yapılan seçimler
sonucunda güvenoyu alabilecek bir hükümetin kurulamaması nedeni ile yapılmış bir seçimdir. Yapılan
erken seçimler sonucunda Adalet ve Kalkınma Partisi %49,50 oy oranı alarak 317 milletvekili
çıkararak barajı aşmış ve seçimleri kazanmıştır. İkinci sırada yer alan Cumhuriyet Halk Partisi’nin de
%25,32 oranında bir oy ile 134 milletvekili çıkardığı görülmektedir.
Tablo 6: 2018 Yılı Genel Seçim Sonuçları
Parti Adı Alınan Oy Oranı Milletvekili Sayısı
AK PARTİ %42,56 295
CHP %22,65 146
MHP %11,10 49
Kaynak: Yüksek Seçim Kurulu baz alınarak yazarlar tarafından derlenmiştir.
Tablo 7: 2014 Yılı Cumhurbaşkanlığı Seçim Sonuçları
Cumhurbaşkanı Adayı Alınan Oy Sayısı Alınan Oy Oranı
Recep Tayyip Erdoğan 21,000,871 %51,79
Selahattin Demirtaş 3,958,103 %9,76
Ekmeleddin İhsanoğlu 15,588,058 %38,44
Kaynak: Yüksek Seçim Kurulu baz alınarak yazarlar tarafından derlenmiştir.

Tablo 8: 2018 Yılı Cumhurbaşkanlığı Seçim Sonuçları


Cumhurbaşkanı Adayı Alınan Oy Sayısı Alınan Oy Oranı
Recep Tayyip Erdoğan 26,330,823 %52,59
Muharrem İnce 15,340,321 %30,64
Selahattin Demirtaş 4,205,794 %8,40
Meral Akşener 3,649,030 %7,29
Kaynak: Yüksek Seçim Kurulu baz alınarak yazarlar tarafından derlenmiştir.

Yukarıdaki tablolarda Cumhurbaşkanlığı seçimleri sonuçlarına yer verilmiştir. 2015 ve 2018


seçim sonuçlarına genel bir perspektiften bakıldığında Adalet ve Kalkınma Partisi ile Cumhuriyet
Halk Partisi’nin son üç seçimde sıralamada değişikliğe uğramadığı görülmüştür. 2018 yılı milletvekili
seçim sonuçlarına göre CHP %22,6 oya sahip iken MHP %11,10 oy oranına sahip olmuştur. Adalet ve
Kalkınma Partisi ise %42,56 oy oranı ve 295 milletvekili sayısına ulaşmış ancak Cumhurbaşkanlığı
Hükümet Sitemi çerçevesinde vekil sayısının altı yüze çıkarılması nedeniyle başka bir parti ile ittifak
yapmak durumunda kalmıştır. Çalışmanın “Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ve Merkez Yerel
İlişkilerinin Görünümü” başlığında söz konusu reform çalışmalarına yer verilmiştir.
Çalışmanın bundan sonraki kısmında ise sistem değişikliği sonrası yerel yönetimlere yönelik
gerçekleştirileceği ifade edilen reformların çerçevesinin belirleneceği taslağa yer verilmiştir.
Yerel Yönetimler Yasa Taslağı, yerel yönetimler alanında reform çalışmalarına yönelik önemli
unsurlar barındırmaktadır. Taslakta imar ve planlama, görev alanları, belediye organları, finansman,
denetim, teşkilat ve personel, izleme ve şeffaflık, işlevini yitirmiş olan yasaların kaldırılması, belediye
başkanlarının özlük hakları ve istişareye bırakılmış olan konular yer almaktadır. Taslakta öncelikle
imar ve planlama alanında kentsel dönüşüm için parsel bazlı yoğunluk artışları yasaklanarak ada bazlı
alanlarda yeniden planlama yapılacağı açıklanmıştır. Plan tadilatlarının açıklıkla yapılması gerektiği
vurgulanmış; taslağın içeriğinde ise finansman bakımından belediyelere ait öz gelirlerin artırılmasına
yer verilmiştir. Böylece büyükşehirler arasında pay dağılımında oluşan dengesizlikler giderilerek
merkezi bütçeye ayrılan payların yerel yönetimlere aktarımı sağlanacaktır. Taslakta yatay mimari ve
kimlikli bir mimarinin öne çıkacağı farklı uygulamaların olduğu hizmetlerin kanunla düzenlenerek
tekleştirileceği konuları da yer almaktadır. Yasa taslağında belediye başkanlarının özlük hakları
konusunda da maddeler bulunmaktadır. Adaleti sağlamak amacıyla belediye başkanlarının özlük
haklarında düzenlemeye gidilecektir. Taslakta denetim, şeffaflık, ve izleme konuları da ele alınarak
belediye başkanlarının akrabalarını işe almasını önlemeye ilişkin bir madde eklenmiştir. Taslak
kapsamında belediyelerin yetkilerinde eksilme olmayacağı ifade edilmektedir (https://www.aa.com.tr,
2020).

128
Yerel Yönetimlerde Reform: Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ve Merkez Yerel İlişkilerinin Seyri

Sonuç ve Öneriler
Kamu hizmetlerinin sunumu merkezi idare ve yerel yönetimler tarafından yerine
getirilmektedir. Merkezi yönetim halkın tamamını ilgilendiren ihtiyaçlar kapsamında sorumlu iken
yerel yönetimler halkın günlük yaşantıdaki ihtiyaçlarını karşılamaktadır. Yerel yönetimlerin en ayırt
edici özelliği sahip oldukları yerel özerkliktir. Yerel özerklik, yerel birimlerde karar organlarının
seçim ile göreve gelmeleri ve faaliyetlerini kendi organları tarafından yerine getirmeleridir. Kamu
hizmetlerinin uyum içinde yürütülmesini sağlamak amacıyla merkezi idarenin yerinden yönetim
kuruluşları üzerindeki denetimi vesayet yetkisi ile mümkün olmaktadır.
Bu çalışmada yerel yönetimlere yönelik reform girişimlerinin yanı sıra görev ve yetki
paylaşımının konusunda merkezi idare ile yerel yönetimler arasındaki idari vesayet konusu ele
alınmıştır. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemine geçilmesi ile birlikte merkez ve yerel ilişkilerinin
kamu hizmetinin sunumu noktasında bir değişime uğrayıp uğramadığı sorusunun cevabı aranmıştır.
Yerel yönetimler alanındaki reform çalışmaları ilk olarak mevzuat üzerinden gerçekleştirilmiştir. 5302
sayılı İl Özel İdaresi Kanunu, 5393 sayılı Belediye Kanunu, 5216 sayılı Büyükşehir Belediyesi
Kanunu ve 6360 sayılı Kanun ile birçok düzenleme yapılmıştır. 5302 sayılı kanun yetki ve
görevlerden daha çok hizmet alanlarının belirlenmesini kapsamaktadır. Denetim alanındaki en önemli
değişiklikler 5302 sayılı kanun ile yapılmıştır. 5393 sayılı Belediye Kanunu ile yerelleşme
politikalarına uygun önemli değişiklikler meydana gelmiştir. Yerel yönetimler alanında yapılan reform
çalışmaları kapsamında 6360 sayılı kanun ise önemli bir yer tutmaktadır. Bu kanun çerçevesinde
mahalli idarelere yönelik önemli değişiklikler yaşanmıştır. Örneğin, büyükşehir olma şartında da
değişikliğe gidilmiş, büyükşehir belediye sınırları il mülki sınırları ile çakıştırılmıştır. Söz konusu
değişiklikler ile büyükşehirlerde bulunan köylerin kamu tüzel kişiliği kaldırılmış ve statüleri
mahalleye indirilmiştir. Aynı zamanda karar organı seçimle işbaşına gelen il özel idareleri kapatılmış
bunların görev ve yetkileri büyükşehir belediyeleri ve Yatırım İzleme ve Koordinasyon
Başkanlıklarına devredilmiştir. İç İşleri Bakanlığına bağlı olan Yatırım İzleme ve Koordinasyon
Başkanlıkları valinin başkanlığında merkezi bir örgüt olarak faaliyetlerini sürdürmektedir. Bu durum
yerelde yeni merkezi birimlerin oluşmasına neden olmuştur.
Merkezi idarenin yükünü azaltmak amacıyla birtakım görev ve yetkilerin yerel yönetim
kuruluşlarına aktarıldığı ifade edilmektedir. Diğer taraftan yapılan tüm reform çalışmalarına rağmen
yetki ve göre paylaşımı açısından merkezi idarenin oldukça etkin olduğu görülmektedir. Mali açıdan
bakıldığında yerel yönetimlerin merkezi idareye bağlılığı söz konusudur.
Siyasi partiler için yerelleşme olgusu birtakım politikalar doğrultusunda şekillenmektedir.
Siyasi partilerin gerek seçim öncesinde gerekse seçim sonrasında olduğu gibi yerel yönetimlere daha
fazla kaynak aktarımı ve bunların yetkilerinin yeniden düzenlenmesi vb. söylemleri sürekli
tartışılmaktadır. Örneğin 2020 yılı itibariyle yerel yönetimlere yönelik yeni bir tasarı gündeme
gelmiştir. Öte yandan genel seçimlerde elde edilen sonuçların merkez-yerel ilişkisini de doğrudan
etkilediği görülmekte ve bu durum reform girişimlerine yansımaktadır. Kazanılan veya kaybedilen
belediyeler yerelleşme ya da tam tersi merkezileşme politikalarını etkilemektedir. Bu çalışmada yıllar
itibariyle genel ve yerel seçim sonuçları karşılaştırılmış ve yerel yönetimlere yönelik başlatılan reform
girişimlerinin merkezileşmeye doğru evrildiği sonucuna varılmıştır. Merkezi idarenin yerel seçimlerde
kazandığı belediye sayılarında meydana gelen artış yerelleşme yönünde yeni reform çalışmalarına
neden olmuştur. Bu bağlamda genel seçimlerde alınan oy oranlarının yerel seçimlerde kazanılan
belediyeler üzerindeki etkisi açıkça görülmektedir. Merkez-yerel ilişkileri ve yerelleşmeye bağlı
reformlar bağlamında genel-yerel seçim sonuçları doğrudan bir etkiye sahiptir. Nihayetinde
Türkiye’de seçim sonuçlarının merkezileşme ve yerelleşme politikalarını belirlemede önemli bir etken
olduğu, bir diğer ifade ile genel ve yerel seçim sonuçlarının merkez-yerel ilişkilerini doğrudan
etkilediği ifade edilmelidir.

129
Kaynaklar
Akyol, İ. T. (2012), Türkiye’de Yerel Yönetimlerin Ortaya Çıkış Sürecinin Günümüz Yerel Yönetim Sistemine
Etkileri, Gaziosmanpaşa Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Kamu Yönetimi Anabilim Dalı Yüksek
Lisans Tezi, 1-100.
Altan, C. (2005), Genel Seçimler-Yerel Seçimler İlişkisi (1983-2004), Elektronik Sosyal Bilimler Dergisi, 3(12),
174-190.
Anadolu Ajansı (2020), https://www.aa.com.tr/tr/politika/ak-partinin-yerel-yonetimler-yasa-taslagi-
hazir/1601405
Anayasa Mahkemesi, Esas: 2011/11, Karar: 2011/151.
Arıkboğa, Ü. (2015), Türkiye’de Büyükşehir Belediyesi Transfer Sistemi ve 6360 Sayılı Kanunun Etkileri,
Marmara Üniversitesi İ.İ.B. Dergisi, 2, 1-30.
Ateş, H. ve Nohutçu, A. (2006), Kamu Hizmeti Sunumunda Gönüllü Kuruluşlar ve Devlet, SÜ İİBF Sosyal ve
Ekonomik Araştırmalar Dergisi, 11, 245-275.
Avaner, T. ve Fedai, R. (2019). Türk Kamu Yönetiminde Ofis Sistemi: E-Devlet Uygulamalarından Dijital
Dönüşüm Ofisine. Amme Idaresi Dergisi, 52(2), 149-172.
Bayrakçı, E. ve Kahraman, S. (2017), Yeni Kamu Hizmeti Anlayışı ve Belediye Hizmetlerinde Özelleştirme,
Selçuk Üniversitesi Sosyal bilimler Enstitüsü Dergisi, 37, 299-315.
Boztepe, M. (2014), Anayasa Mahkemesi Kararları Işığında Yerel Yönetimlerin Meclis Kararları Üzerinde
Vesayet Denetimi, Akademik Araştırmalar ve Çalışmalar Dergisi, 10, 94-110.
Coşkun, B. ve Nohutçu, A. (2005), Türkiye’de Kamu Yönetiminde Yeniden Yapılanma: Kurumsal Tarihsel
Perspektif Genel Değerlendirme ve Saptamalar, Bilgi Çağında Türk Kamu Yönetiminin Yeniden
Yapılandırılması, BETA Basım Yayım Dağıtım, 3, 1-36.
Çelik, V.; Çelik, F. ve Usta, S. (2008), Yerel Demokrasi ve Yerel Özerklik İlişkisi, Niğde Üniversitesi İktisadi
ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, 1(2), 87-104.
Demir, Ö. (2003), Küresel Rekabette Etkin Devlet, Nobel Yayın Dağıtım, 11, Ankara.
Derdiman, C. ve Uysal, Y. (2016), Türk Kamu Yönetiminde Yetki Devri, U,Ü, Fen Edebiyat Fakültesi Sosyal
Bilimler Dergisi, 27, 251-277.
Erarslan, T. (2020), https://www.memurlar.net/haber/761802/yeni-sistemin-belediyeleri-ilgilendiren-
duzenlemeleri.html
Eryılmaz, B.(1999), Kamu Yönetimi, Erkam Matbaası, 74-75, İstanbul.
Eryılmaz, B.(2007), Kamu Yönetimi, Erkam Matbaası, 132-135, İstanbul.
Esmer, Ş. (2008), Yerel Yönetim Birlikleri, Afyon Kocatepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Kamu
Yönetimi Anabilim Dalı Yüksek Lisans Tezi, 1-174.
Fedai, R. (2018). Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminde Bakanlıkların İşlevi. Türkiye’de Toplum, Yerleşim ve
Yönetim Tartışmaları, KAYSEM, 12, 470-477.
Gözübüyük, Ş. (2014), Yönetim Hukuku, Turhan Kitapevi, 29, Ankara.
Günday, M. (2012), İdare Hukuku, İmaj Yayınları, 84-86, Ankara.
Kamalak, İ. (2013), Yerelin Yerel Seçimlere Etkisi: Belediye Başkan Adayları Üzerinden Bir İnceleme, Dokuz
Eylül Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 15(3), 419-446.
Kaplan, G. (2005), Yeni İl Özel İdaresi Kanununa Göre İl Genel Meclisi ve Encümeni Kararları Üzerinde
Vesayet Denetimi, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, 3, 121-155.
Karaaslan, M.(2008), Özerklik ve Denetim Açısından Yerel Yönetimler Reformu, Turhan Kitapevi, 146, Ankara.
Karcı, Ş. M. (2008). Yeni Kamu İşletmeciliği Yaklaşımının Temel Değerleri Üzerine Bir İnceleme. Akdeniz
Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, 8(16), 40-64.
Kavas, A. (2018), 24 Haziran Seçimlerine Doğru Siyasi Partilerin Seçim Beyannamelerinde; ‘’Yerel
Yönetimler’’, Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı, 23, 1-11.

130
Kavruk, H. ve Yaylı, H.(2008), 2004 Belediye Reform Çalışmalarında İdari Vesayete İlişkin Düzenlemelerinin
Değerlendirilmesi ve Bir Araştırma, Gazi Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, 10, 1-
31.
Kavruk, H. (2008), 2004 ve Sonrası Yerel Yönetim Reform Girişimleri Açısından Köy ve Mahalle Yönetimleri,
Ulusal Yerel Yönetimler Sempozyumu Bildiriler Kitabı, 62, Sakarya.
Koçak, S. Y. ve Ekşi, A (2010), Katılımcılık ve Demokrasi Perspektifinden Türkiye’de Yerel Yönetimler, SDÜ
Fen Edebiyat Fakültesi Sosyal Bilimler Dergisi, s.21, ss.295-307.
Koçak, S. Y. ve Kavsara, V.(2012), 5302 Sayılı Kanun Sonrasında İl Özel İdarelerinde Yaşanan Sorunlar ve
Çözüm Önerileri, Yönetim Bilimleri Dergisi, 20, 61-92.
Köseoğlu, M. (2010), Yerel Yönetim Birliklerinin Sorunları ve Çözüm Önerileri, Türk İdare Dergisi, 468, 85-
102.
Memişoğlu, D. (2006), Yeni Kamu Yönetimi ve Yerel Yönetimler Reformu, Süleyman Demirel Üniversitesi
Sosyal Bilimler Enstitüsü Kamu Yönetimi Anabilim Dalı Yüksek Lisans Tezi, 109-117
Memurlarlar.net (2020a), https://www.memurlar.net/haber/859018/yasa-taslagi-hazirlandi-belediye-baskanlari-
akrabalarini-ise-alamayacak.html
Muratoğlu, T. (2015), Mahalli İdareler Mevzuatında 6360 Sayılı Kanunla Yapılan Değişiklikler, Dicle
Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, 20(32), 59-96.
Onar, S. S. (1996), İdare Hukukunun Umumi Esasları, 1(3), İstanbul.
Öçal, E. U. (2015), “Yerel Yönetim Reformunda Söylem Eylem Eksikliği”, Barış Övgün (ed), AKP Nasıl
Yönetti?, 249-288. Ankara.
Ökmen, M.(2003), Yerel Yönetimlerde Yeniden Düzenleme Girişimleri ve Son Reform Tasarıları Üzerine Bir
Değerlendirme, Yönetim ve Ekonomi Dergisi, 10(1), 117-139.
Önen, S. M. ve Ekin, İ.(2016), Yerel Yönetimler Üzerinde Uygulanan İdari Vesayet Yetkisinin İrdelenmesi,
Elektronik Sosyal Bilimler Dergisi, 15 (56), 216-234.
Öner, Ş. (2019), Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminin Yerel Yönetim Mevzuatına Etkileri, ÇOMÜ
Uluslararası Sosyal Bilimler Dergisi, 4, 303-332.
Övgün, B. (2016). Kamu Yönetimi Reformunda Bir Açmaz: Yerelleşme mi, Merkezileşme mi?. Mülkiye
Dergisi, 40(3), 159-180.
Özel, M. ve Polat, C.(2013), Yerel Yönetimlerde Değişim ve Yerel Yönetim Hizmetlerinde ‘Müşteri Odaklı
Pazarlama’ Yaklaşımı, Manas Sosyal Araştırmalar Dergisi, 2(1), 41-79.
Özer, A.(2013), Yerel Yönetimler Reformunda Reform: 6360 Sayılı Kanun’un Düşündürdükleri, Yerel
Politikalar Dergisi, 3, 104-109
Özgür, H. ve Yavuzçehre, P.(2016), Türkiye’nin Büyükşehir Belediyesi Sistemi: 1982-2015, Çankırı Karatekin
Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 7(1), 903-926.
Parlak, B.(2005), Tarihi Perspektifte ve Reform Sürecinde İl Özel İdareleri İçinde Yerel Yönetimler Üzerine
Güncel Yazılar, Nobel Yayın Dağıtım, 175-200, Ankara.
RG (2008). İl Özel İdarelerine Ve Belediyelere Genel Bütçe Vergi Gelirlerinden Pay Verilmesi Hakkında
Kanun, RG: 02.07.2008, Sayı: 26937.
RG (2012). On Dört İlde Büyükşehir Belediyesi Ve Yirmi Yedi İlçe Kurulması İle Bazı Kanun Ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun, RG: 11.12.2012, Sayı: 28489.
RG (2018). 1 Nolu Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi, RG:10.07.2018, Sayı: 30474.
RG (2019). Vergi Kanunları İle Bazı Kanun Ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun, RG: 18.01.2019, Sayı 30659.
Sertesen, S.(2011), Yerel Yönetim Reformu Kapsamında Yerel Yönetimlerin İdari Özerkliği Nasıl Tartışılmalı?,
Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı.
SBB (2020). http://www.sbb.gov.tr/wp-content/uploads/2020/05/Genelge-S%C4%B1raNo2.pdf, (E.T.
28.05.2020)

131
Sezer, Ö. ve Vural, T.(2010), Kamu Hizmetlerinin Sunumunda Devletin Değişen Rolü ve Merkezi Yönetim ile
Yerel Yönetimler Arasında Yetki ve Görev Paylaşımı, Maliye Dergisi, 159, 203-219.
Toprak, D. ve Şataf, C.(2009), Türkiye’de Yerel Yönetimler Reformu Çerçevesinde Sosyal Belediyecilik
Yaklaşımı, Sosyal ve Beşeri Bilimler Dergisi, 1(1), 11-24.
Turan, M.(2018), Türkiye’nin Yeni Yönetim Düzeni: Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi, Social Sciences
Research Journal, (3), 42-91.
Wallack, J. S., ve Ahmad, J. (1999). Decentralization briefing notes. World Bank Institute.
Yaylı, H. ve Pustu, Y. (2008), Yerel Demokrasinin İlkeleri, Karadeniz Araştırmaları Dergisi, (16), 133-153.

132

You might also like