Professional Documents
Culture Documents
1178 Ruhun Yalnizlighi Eugenio Borgna Chev Meryem Mine Chilingiroghlu 2014 224s
1178 Ruhun Yalnizlighi Eugenio Borgna Chev Meryem Mine Chilingiroghlu 2014 224s
Ruhun Yalnızlığı
Çeviren
Meryem Mine Çilingiroğlu
ODO
Yapı Kredi Yayınları
Yapı Kredi Yayınlan - 3801
Cogito - 202
Çeviriye temel alman baskı: La solitudine deU'anima, FeltrinelU. Mayıs 2011,4. baskı
1. baskı: jstanbu). Şubat 2013
2. baskı: İstanbul, Şubat 2014
ISBN 978-975-08-2464-7
I. Yalnızlığın Gizleri
Eşikten Eşiğe • 21
Yalnızlığı Tecritten Ayırt Eden Nedir? • 23
Yalnızlığın Narin Salı • 25
Sonsuzluk İçimizdedir • 26
Yalnızlığın Sınırlan • 27
Yalnızlığın Metaforik Yönü • 29
Çığlık ve Fısıltılar • 31
Gizem Mahiyetinde Yalnızlık • 36
Tecrit Zamanı ve Yalnızlık Zamanı • 38
Saat Bana Öteden Beri Gülünç Bir Şey Olarak Görünmüştür •
Yalnız Olmak İçin Yaratılmadık • 42
2. Korkudan Yalnızlığa • 66
Kaygı ve Korku Nedir • 68
Korkudan Gelen Yalnızlık • 69
Korku Türleri • 70
Ergenlikte Korku • 73
Farklılık ve Delilik Karşısında Duyulan Korku • 75
Korkunun İçsel Kökleri • 77
Gelecek Korkusu ve Gelecek Umudu • 79
The Poems o f Emily Dickinson (Reading Edition), Haz.: R. W. Franklin, The Belknap
Press of Harvard University Press, Cambridge, Massachusetts [ABD] ve Londra
[İngiltere], 1999, Şiir no: 535, Çev.: Selahattin Özpalabıyıklar.
Bu kitapta, günlük hayatta yitirilen ve sık sık da, yanılsama
lardan ve sadece görünüşlerden, kayan yıldızlardan beslenen
amaç arayışlarının, dünyeviliğin yutuverdiği yalnızlığın varo
luş biçimlerine, dillerine doğru yol almaktayım ve bu yolda, ön
celikle, içsel yalnızlık, ruhun yalnızlığı, yaratıcı yalnızlık ile acılı
yalnızlık, olumsuz yalnızlık, tecrit-yalmzhğım ayırt etmeyi arzu
etmekteyim. Bunlar, yalnızlığın, birbirinden çok farklı iki resmi
dir; bununla birlikte, hayatta, iç içe geçmeleri pek tabii ki müm
kündür. Tefekkür ve meditasyon, huzur ve umut yüklü ihtiyaç
ların izinden doğan içsel yalnızlıkta, yaşanmışlığın az ya da çok
derinliğine ve köktenliğine bağlı duygulanım farklılıkları beli
rir sadece. Acılı yalnızlıkta, tecrit-yalmzlığında ise, hastalıktan,
bedensel acıdan, yoksunluktan, ideallerin yerle bir olmasından,
insan ilişkilerinin ortadan kaybolmasından kaynaklanan göster
geler ve dünyadan, insanların dünyasından ve nesneler dünya
sından, amaç ve arzular arayıp belirleme niyetinden istemli bir
kopuş seçilir; bunda, kendinden-başkasmın kaderine yönelik
kayıtsızlık, özensizlik ve ilgisizlik damgası taşıyan, sadece bi
reysel olan amaç ve arzular mevcuttur.
Bu yol boyunca, ayrıca, bedensel ve ruhsal acıdan, fiziksel
acıdan ve ıstırabın verdiği acıdan dolayı bozulan yaşam biçim
lerinde ve şartlarmda ortaya çıkan yalnızlık deneyimlerinin ne
ler olduğunu, çeşitli anlamsal temelleri ışığında çözümlemek ve
betimlemek isterim. Acı içimizde sessizce çığlık attığında, alışa
geldiğimiz insan ilişkilerini ve toplumsal ilişkileri koparmaya
ve genellikle içsel, yaratıcı yalnızlığın değil de, öylesine hassas
ve kırılgan, yıkılabilir ve parçalara ayrışabilir, acılı, olumsuz
yalnızlığın sınırlarına hapsolmaya meylederiz. Bedensel acı, ya
ralı bir bedenin hummalı ve kanayan acısı, bizleri, içine hemen
hemen hiç nüfuz edilemeyecek bir tecrit-yalnızlığma sürükler;
14 Ruhun Yalnızlığı
The Poems o f Emily Dickinson (Reading Edition), Haz.: R. W. Franklin, Tire Belknap
Press of Harvard University Press, Cambridge, Massachusetts [ABDİ ve Londra
[İngiltere), 1999, Şiir no: 1696, Çev.: Selahattin Özpalabıyıklar.
Tecrit şeklinde olmayan yalnızlık, hayatın mihenk taşlarından
biridir ve her yalnızlık deneyiminin, kendine has psikolojik ve
insani bir yönü, kendine has zamansal bir açılımı vardır: Bu
yalnızlık, her halükârda gelecek zamana, istikbale, bekleyişlere
ve umuda açıktır; Augustinus'un söz ettiği geçmiş ve gelecek
ten kopuk bir şimdiki zaman tarafından emilmemiştir; böylesi,
tecride has bir durumdur ve tecridin, yalnızlıkla (görünürdeki)
tek ortaklığı başkalarından ve dünyadan kopma, insan ilişkile
rinin çözülmesidir. Yalnızlık ve tecridin içerikleri arasında yer
alan bu kökten farklılıklar her zaman göz önünde tutulmamak
tadır; iç sızlatıcı bir sorun olan, yalnız-olmak konusunda yapılan
konuşmalarda da bu ayrım genellikle dikkate alınmamaktadır.
İnsan, pek tabii ki, kalabalık içinde de yalnız olabilir, kendisi
ni yalnız hissedebilir ve pek tabii ki çölde de yalnız olmayabilir,
kendini yalmz hissetmeyebilir: Bunun için kendi içinde, kefare
tini ödediği ve kurtulduğu bir alan, çarpıntılı bir açıklık olma
sı gerekir; işte o zaman, yamnda başkaları olmasa da kendisini
yalnız hissetmeyebilecektir insan. Çölde ya da kendi evimizde,
bir manastır hücresinde ya da bir dağın tepesinde yalnız bulun
sak da, dayanışmaya ve iç diyaloğa, bizi kendi bireyselliğimizin
ve kendi "ben"imizin sınırlarının ötesine taşıyan aşkınlığa açık
sak eğer, ruhumuz yalnız-olmanın kızgın dikenleri tarafından
sızla tılmayabilecektir.
Eşikten Eşiğe
2 T. Mann, Buddenbrooklar - Bir Ailenin Çökilşü, Çev.: Kasım Eğit-Yadigâr Eğit, Can
Yayınları, İstanbul 2012,3. basım.
Yalnızlıkların Dilinin Yolunda 23
3 Age.
24 Ruhun Yalnızlığı
* Homo faber: Lat. Yapan, üreten insan. Teknik insan, (ç. n.)
** Diyastolik: Kan akımıyla kalbin ve arterlerin genişlemesi sırasında oluşan, (ed. n.)
Yalnızlıkların D ilinin Yolunda 25
Sonsuzluk İçimizdedir
Yalnızlığın Sınırları
Çığlık ve Fısıltılar
Şim di betim lediğim sahne bir sene boyunca bana eşlik etti. Baş
langıçta kadınların isim lerini ve duvarları kırmızı bir odada
sabahın gri ışıklarında neden hareket halinde olduklarını bilm i
yordum tabii ki. Bu imgeyi her defasında itmiş ve onu bir fil
min temeli kılm ayı (yani şim diki gibi yapmayı) reddetmiştim.
Ancak imge saplantılıydı ve ben, istemeye istem eye, ne olduğu
nu çıkarsadım: Onlar, dördüncünün ölmesini bekleyen üç ka
dındı. Sırayla nöbet tutuyorlardı.
şim diki zam an, şim dikilere ilişkin şim diki zam an ve gelecekte-
kilere ilişkin şim diki zam an, dem ek daha doğru olurdu. Çünkü
bu üç çeşit zaman zihnim izde vardır, onları başka yerde göre
m iyorum . Geçm işteki şim diki zaman bellek; şim diki şimdiki
zam an doğrudan sezgi; gelecekteki şim diki zam an da beklenti
olarak vardır. Bu şekilde ifade etm em e izin verilirse, o zaman
üç zaman olduğunu, evet, üç zam an olduğunu görüyorum ve
bunu itiraf ediyorum.
10 R. M. Rilke, Keşiş Yaşamı Üzerine / Dualar Kitabı 1, Çev.: Yüksel Pazarkaya, Cem
Yayınevi, İstanbul 2007.
11 E. Minkowski, Le temps vécu, Delachaux et Niestlé, Neuchâtel 1968.
Yalnızlıkların Dilinin Yolunda 41
Yaşıyordum, Gövdemin
Dışındaymışım gibi,
Bir Kudret beni bulup da
İçime koyana kadar Özümü -
The Poems o f Emily Dickinson (Reading Edition), Haz.: R. W. Franklin, The Belknap
Press of Harvard University Press, Cambridge, Massachusetts [ABD] ve Londra
[İngilterel, 1999, Şiir no: 996, Çev.: Selahattin Özpalabıyıklar.
1. Acı ve Yalnızlık
Gerek sosyal bir bilim gerekse doğal bir bilim olan ama natü-
ralist her tür mutlaklaştırmaya ısrarla direnen psikiyatri, günü
müzde psikopatolojik deneyimlerle ilgilenmektedir elbette; an
cak bunun yanı sıra, hastalık emarelerinin dışında ve ötesinde,
her birimizin yaşadığı insani deneyimlerle de ilgilenmektedir.
Psikiyatrinin üzerine eğildiği en manidar insan deneyimlerin
den biri, acı, ruhun ıstırabıdır, beden acısı olmayan, somatik ol
mayan acıdır; bununla birlikte ruh acısının, her ıstırabın çekir
deği olan acıyla ve beden acısıyla ilişkilendirilmesi mümkün ve
kaçınılmazdır. Ruh acısına, sıklıkla, bu acıyı daha da şiddetli
kılan bedensel yankılar da eşlik etmektedir ve aynı şekilde, be
denin acısına da psişik yankılar, ruh yaraları, sadece farmakolo
jik tedavinin yetmeyeceği rahatsızlık izleri eşlik etmekte yahut
edebilmektedir.
Söylemimde, beden acısı, somatik a a ile ıstırabı, ruh acısını
birbirinden ayırt eden fenomenolojik öğeleri ele almak isterim.
Bunları, özellikle de yalnızlığa, zaman zaman içsel yalnızlığa,
yaratıcı yalnızlığa, sonsuzluğa açıklık mahiyetindeki yalnızlığa;
zaman zaman da olumsuz yalnızlığa, kaygı verici, tecrit edici,
dünyadan ve nesneler dünyasından istemli ve istemsiz kopma
ya sevk edid yalnızlığa sürüklemekteki rolleri ışığında değer
lendirip çözümlemek isterim. Beden acısı ve ruh acısı, öyle ma
nidar iki insanhk halidir ki, farklı farklı şekillerde ve kendilerine
has bileşimlerle farklı farklı ritimlerle de olsa, iki farklı yalnızlık
ifadesini, birbirinden fenomenolojik olarak ayrı bu iki yalnızlık
ifadesini sonu olmayan bir devinimle beraberinde sürüklerler.
48 Ruhıın Yalnızlığı
bir yanım iletişim kurm ayı da arzuluyor. Bu iki istek beni parça
lıyor, biri beni oraya, diğeri buraya çekiyor. Filozofların dediği
gibi, acı çok keskin olduğu zaman bize aptalca ve saçma gelir.
Bana yönüm ü şaşırtan şey, tam da bana bir zam anlar yaşama
sevinci veren bedenim , ailem, çocuklarım , Hıristiyan inancım.
İm anım ı ve sevgimi ayakta tutan bütün bu basit ve kati kana
atlerim yıkılıyor. Tekrar doğrulm ak için kime veya neye başvu
rayım ? Kendimi kaybettim! Hıristiyan isem, başıma gelenlerde
bir anlam bulmaya çalışırım. Etrafım da acıya dair söylenen söz
leri dinliyorum. Özellikle de sağlıklı olan kişileri dinliyorum ve
dedikleri bana, neredeyse hakaret gibi geliyor çünkü onlar sağ
lıkla, yaşam a sevinciyle dolup taşıyorlar. Acıyla ilgili hep hazır
cevaplan olan insanlar var: Teologlar, pederler, söylev ve güzel
kuram ları bitm ek bilm eyen iyi niyetli arkadaşlar. O nları dü
rüstlükle dinliyorum ama duyduklarım genellikle sadece denge
yoksunu laf kalabalığı oluyor.
İçim de korkunç bir acı var. Sakin kalm ak ve kendim i kontrol et
m ek için gösterdiğim çaba yüzünden kaskatıyım. En acıklı an
lar, uyandığım zamanlar. Bir daha uyanm am ak için hiç uyuma
m ak isterim. Acıya batm ış gibiyim. Dayandır gibi değil. Hiçbir
insan bu kadar acı çekmemeli.
Eğer bütün bu acı, ufuklarım ızı genişletmez, bizi daha insan kıl
maz ve bu hayatın küçük ve gereksiz şeylerinden kurtarmazsa,
boşa çekilmiş dem ektir.
Acı bağlam ında talihsizlik kendine has, özel, başka bir şeye in
dirgenem ez bir şeydir. Alelade acıdan hayli başkadır. Böylesi,
ruhu ele geçirir ve onun en derinine kendi m ührünü, kölelik
mührünü basar. Eski Rom a'daki kölelik, talihsizliğin sadece do
ruk noktasıdır.
olursa olsun benimle kaba konuşm ayacak olsa, ben ortada bir
yanlışlık olduğu ve yanlışlığın maalesef ki açıklığa kavuşaca
ğı hissine kapılm aktan alam ıyorum kendimi. O ralarda kölelik
mührü, Romalıların en hor görülen kölelere kızgın dem irle bas
tıkları mühür üzerim e daim i olarak kazındı. O zam andan beri
kendimi hep bir köle olarak gördüm.
Acıyı Tanıma
22 The Poems o f Emily Dickinson (Reading Edition), Haz.: R. W. Franklin, The Belknap
Press of Harvard University Press, Cambridge, Massachusetts lABDl ve Londra
(İngiltere], 1999, Şiir no: 1745, Çev.: Selahattin Özpalabıyıklar.
2 . Korkudan Yalnızlığa
Konuyu farklı şekillerde ele alsalar da, bu iki büyük filozof kay
gı ile korkunun ayrımının yapılması gerektiği konusunda muta
bıktırlar.
de, sosyal tecrit olan derin bir yalnızlıkta yüzer hale gelir. Bu
nun kaynağı da, makul korkulardan ziyade, genellikle bireysel
lik, başkalarımn reddi, dayanışma değerlerine yönelik kayıtsız
lık ve umuttan ve sevgiden yana çöl halinde bulunmaktır. Bu
durumda eve kapanır, saldırganlık ya da tehlike kaynağı olarak
gördüğümüz ya da yaşadığımız durumlar karşısında güvenlik
önlemleri alırız. Aslen bunlar genellikle haklı gerekçelere da
yanmazlar; öte yandan, özellikle de 11 Eylül dehşetiyle en yük
sek ifadelerinden birini bulan ölümcül bir terörizmin yeniden
baş göstermesi hafızalarımızdan silinebilir gibi de değildir.
Çalışmam sırasında, şu aşamada, korkunun baş gösterme
sinde yatan psiko(patolo)lojik ve toplumsal öncülleri çözümle
mek ve betimlemek arzusundayım. Farklı korku türlerinin kö
keninde yatan nedenler bilinirse, gerek bu olgu gerekse zaman
zaman buz gibi ve acımasız bir sosyal tecride sevk eden duy
gusal yankıların oluşumuna yol açan uzantılar daha iyi kavra
nabilecek ve çözümlenebilecektir. Korkularımızın kaynağında
gizlenen psikolojik ve olgusal nedenleri daha kapsamlı olarak
anladığımız takdirde, tecride, yalnızlığa karşılık verebilecek ve
dayanışmanın değerinden söz edebilecek daha geıüş bir algıya
hiç olmazsa kısmen yer açmış, oluruz. Söylemim sosyolojik bir
yön mü almaktadır? Psikiyatri, ya sosyal psikiyatridir ya da psi
kiyatri değildir; işte bu nedenle, dünün ve bugünün korkuları
ve de duygusal yankıları üzerine düşünmek fenomenolojik psi
kiyatriye yabancı kalan bir görev değildir.
Korku Türleri
28 R. M. Rilke, Mnlte Laurids Brigge'nin Notları, Çev.: Behçet Necatigil, Can Yayınları,
İstanbul 2006.
Yalnızlıkların D ilinin Yolunda 73
Ergenlikte Korku
30 R. M. Rilke, Poesie (1895-1908), I, Ed.: G. Baioni, Einaudi, Torino 1995; Keşiş Yaşamı
Üzerine / Dualar Kitabı 1, Çev.: Yüksel Pazarkaya, Cem Yayınevi, İstanbul 2007;
İmgeler Kitabı, Çev.: Yüksel Pazarkaya, Cem Yayınevi, İstanbul 2009.
31 S. Weil, Attesa di Dio, Adelphi, Milano 2008.
Yalnızlıkların Dilinin Yolunda 83
arzu edilen tek hedef, hayatta anlam teşkil eden tek emel ola
rak görülmektedir. İnsanların kendilerine dert ettikleri tek şey,
her türlü acı ve hüzünden kaçmaktır, yaşamın ve ölümün anla
mı nedir diye sorulmaz, bu ruh hallerinin gereksiz ve geçersiz,
hissedilmeye ve yaşanmaya değmez ve en nihayetinde patolojik
olduklarına dair saplanhlı bir yanılsama mevcuttur. Günümüz
toplumunun mutlu ve her daim tatmm edici olarak kabul ettiği
ruh hallerine yol açan, bunun bir işareti sayılan geçici ve eften
püften durum, şey ve ilişkiler deliler gibi aranmaktadır. Zaman
zaman fanatik, her halükârda sürekli ve bastırılmaz bir tutkuy
la içi boş mutluluklar, cam gibi kırılgan mutluluklar aranmak
tadır. Günümüzdeki anlayışın mutluluk kaynağı olarak kabul
ettiği şeyler her fırsatta, her durumda ve her yolla istenmekte
ve aranmakta; bazı ilaçlar, bazı antidepresanlar da, çoğu zaman
işe yaramaz birer havai fişek olmaktan öteye gidemeyen, zafer
haline getirilmiş bir mutluluğa ulaşmanın aracı ve yolu olarak
kullanılmaktadır. Bunu da, mutsuzluk ve depresyona yol açan
sonsuz hayal kırıklıkları ve tatminsizlikler izlemektedir; bunun
nedeni de, anlamlı, derin, büyük mutluluklar gibi, uçup kaçıcı,
ancak bir sabah süren, ardmda sadece küller bırakan, görünüş
ten ibaret, küçük mutlulukların da olmasıdır.
Bunlar şematik ve soyut ayrımlar değildir, mutluluk konu
sunda asli ve belirleyici bir önem taşıyan ayrımlardır.
* Gr. Eu: iyi; tiaimom Bir tanrıyla kahraman arasındaki düzeyde olan insanüstü
varlık, kişinin kaderini etkileyen ruhsal varlık, ilahi bir güç, ruh; eudmmon: İyi
bir ilahi varlığa, ruha, kadere sahip olan. (ç. n.)
94 Ruhun Yalnızlığı
G ençliğim izde zaman bile daha yavaş atar adım larım ; bu yüz
den yaşam am ızın ilk çeyreği sadece en mutlu olanı değil, aynı
zam anda en uzun olanıdır da, böylelikle geride de daha çok anı
bırakır ve herkesin, sırası geldiğinde, sonraki iki çeyrekten daha
çok bu dönem den anlatacak şeyi olacaktır.
Her yaş ve bir yaştan diğerine her geçiş, farklı farklı mutlu ve
mutsuz olma biçimlerinin izlerini taşır. Schopenhauer, sadece
zamanın öznel algısı ile mutluluğun arasındaki ilişkiyle ilgili
değil, bu konuda da çok önemli şeyler yazmıştır. Büyük bir fi
lozofun, metafizikten ziyade psikolojik kaynaklı konu ve sorun
larla ilgilenmiş olması şaşırtıcı gelebilir, ancak böyle olmuştur.
Kendisinin, mutluluk gibi capcanlı ve hareketli deneyimlerin
anlamını ortaya koymak üzere gerekli olan bir dizi metafor kul
landığı bu kitabından alıntı yapmak isterim.
Hayatımızın ilk dönemine öyle ışıl ışıl bir mutluluk hali iş
lemiştir ki, o mutluluk yitirilmiş bir cennet gibi yeniden yaşa
nır; sonrasında filozof şöyle demektedir:
Mutluluk ve Unutma
39 F. Nietzsche, Tarih Üzerine, Çev.: Nejat Bozkurt, Say Yayınlan, İstanbul 1996, 3.
basım.
98 Ruhun Yalnızlığı
Şaşılacak bir şey: An, birden burada, birden yok, daha önce bir
hiç, daha sonra bir hiç, yine de bir hayal gibi yeniden gelir ve
daha sonraki bir an'ın rahatını kaçırır. Zam an tomarmdan bo
yuna bir yaprak çözülür, düşer, uçup gider -birden yeniden in
sanın kucağına geri döner. İşte o zaman insan "anım sıyorum ..."
der ve hemen unutan, her an'm ın gerçekten öldüğünü, sis ve
gece içinde geride kalıp yittiğini ve bütün bütüne söndüğünü
gördüğü hayvanı kıskamr.
yatı buna karşın yaşanır kılan nedir? İnsan, hangi umudu kal
binde canlı tutabilecektir? Bunlar Leopardi'nin görmezden gel
mediği sorulardır elbet ve Zibaldone'mn daha başka yerlerinde
keskin bir keder renginde yeniden ortaya çıkarlar.
O sırada tek isteğim vardı, o da ölm ek. N e ara fi, ne de beni ce
hennem lik yapan günahlanm ı anım sıyordum . Tanrı'yı görmek
arzusuyla yanıp tutuşm ak bana her şeyi unutturmuştu. Ruha,
bulunduğu bu dinginlik ve yalnızlık hali yeryüzünün tüm arka-
daşlıklanndan daha hoş gelir. Ruhu avutabilecek bir şey varsa,
o da aynı işkenceyi yaşam ış kişilerle görüşm ek olurdu; ancak
ruh hiç kim senin söylediklerine inanm adığm ı görünce derdini
başkalanna açm aktan vazgeçer.
41 Avilalı Teresa, Yaşam öyküsü, Çev.: Dominik Pamir, Müjde Yayıncılık, İstanbul
1995.
106 Ruhun Yalnızlığı
Mistik Dil
42 Chiara d'Assisi, Lettere ad Agııese e La visione dello specclıio, Haz.: G. Pozzi-R. Béat
rice, Adelphi, Milano 1999.
43 Angela da Foligno, II libro dell'esperieııza, Haz.: G. Pozzi, Adelphi, Milano 1992.
44 Maria Maddalena de' Pazzi, Le parole dell'estasi, Haz.: G. Pozzi, Adelphi, Milano
1984.
45 Thérèse de Lisieux, Histoire d'uııe âme, Cerf, Paris 1992.
Yalnızlıkların Dilinin Yolunda 107
Yalnızlığın Uçurumlarında
Yalnızlıktan Ölmek
Manastır Yalnızlığı
* Yanıp tükenmeyen çalı: Eski Ahit, Çıkış Kitabı'nda (Bap 3) Rabbin meleğinin bir
çalı ortasında ateş alevinde Musa'ya görüldüğü yazılmaktadır. Çalı yanmakta
ancak tükenmemektedir. Ateş, Tanrı'yı simgelemektedir; çalının yanması an
cak tükenmemesi, İsrailoğullarının bir arınmadan geçtiklerini ancak çektikleri
acının kendilerine bir yıkım değil, bir kurtuluş getireceğini, Tanrı'nın lütfunun
kendileriyle birlikte olduğunu ifade etmektedir. Arınma ve Tanrı lütfü mevcudi
yeti bağlamında kullanılan bir kavramdır, (ç. n.)
** Çağrı: Hıristiyanlık terminolojisinde, genel bağlamda, bir görevi gerçekleştirme
si için Tanrı'nın belli bir insana yaptığı davet anlamına gelir. Çağrı; özel bağlam
da, Tanrı'nın bir kişiye dinsel hayata adanması için yaptığı davettir, (ç. n.)
Yalnızlıkların Dilinin Yolunda 117
Bir Sonuç
The Poenıs o f Emily Dickinson (Reading Edition), Haz.: R. W. Franklin, The Belknap
Press of Harvard University Press, Cambridge, Massachusetts [ABD] ve Londra
[İngiltere], 1999, Şiir no: 1564, Çev.: Selahattin Özpalabıyıklar.
1. Şiirsel İmgelemin Yalnızlığı
Yalnız kişi için tüm uzaklıklar değişir, değişir tüm ölçüler ve da
ğın doruğundaki o insan gibi alışılmadık birtakım kuruntular,
tuhaf birtakım duygular içte doğar. Öylesine duygular ki, geli
şip büyüyerek tüm katlanılabirliğin sınırlarım aşar gibidir. Ama
işte bunu da yaşamamız gereklidir bizim. Kendi varlığımızı ala
bildiğine geniş kapsamlı bir nesne gibi görmek zorundayız; bu
varlık içinde her şeyin, o ana dek işitilmedik şeylerin bile ger
çekleşmesi mümkündür. Doğrusu bizlerde aranan tek cesaret:
En acayip, en şaşılacak, en açıklanamaz şeyler karşısında gözü-
pek davranmaktır.
Yalnız ve Düşünceli
53 G. Leopardı, Poesie e prose. Tulle le öpere di Giacomo Leopardi l, Haz.: F. Flora, Mon-
dadori, Milano 1973.
Yalnızlıkların Dilinin Yolunda 127
Ah, ne de benzer
Halim haline! Eğlence ve kahkaha,
Taze yaşların tatlı yuvası,
Ve gençliğin kardeşi,
İlerlemiş günlerin acılı iç çekişi, aşk
Bilmem nasıl, hiç ilgilendirmez beni; hatta onlardan
Kaçarım neredeyse uzaklara;
Neredeyse ırak ve yaban kalırım ben
Doğduğum bu yere,
Geçerim kendimce baharımı yaşamaktan.
Akşama teslim bu günde,
Kutlama âdettendir köyümde.
Duyarsın berrak gökte çınladığını çanın,
Duyarsın sık sık tok sesini gürleyen namluların.
Yankılanır uzaklarda evden eve.
Şenlik için kuşanmış
Köyün gençleri
Evlerinden çıkıp koyulurlar yollara;
Bakışıp dururlar ve neşelenir yürekleri.
Ben münzevi
Ve uzak kalırım, çıkarım köyün bu yakasından,
Her eğlence ve oyunu
Ertelerim başka bir zamana ve bakışım
Asılıyken günlük güneşlik havaya
Yara alır güneşten, o dağların arasından,
Dingin günün ardından,
Batıp giderken söyler gibidir,
Mesut bahtiyar gençliğin neredeyse yitip gittiğini.
Bunun nedenleri:
Yalnızlığa övgü:
Korkarım ki bu - Yalnızlıktır -
Ruhun Yaratıcısı
Onun Mağaraları ve Dehlizleri
Aydınlat - ya da mühürle - 55
55 The Poems o f Emily Dickinson (Reading Edition), Haz.: R. W. Franklin, The Belknap
Press of Harvard University Press, Cambridge, Massachusetts (ABD] ve Londra
[İngilterel, 1999, Şiir no: 877 ve şiir no: 16%, Çev.: Selahattin Özpalabıyıklar.
130 Ruhun Yalnızlığı
Akşam Olunca
Bana öyle geliyor ki şürin ilk kısmı acıklı bir yabancılık, yaşa
ma şevkinin kaybı ve canlı, kıpır kıpır hayat dolu bir şeylerin
umutsuz arayışı deneyiminin izini taşımaktadır: Antonia Pozzi
58 A. Pozzi, Poesia che mi gittirdi, Haz.: G. Bernabo - O. Dino, Luca Sossella, Roma
2010.
134 Ruhun Yalnızlığı
Şiir ve Psikiyatri
Şiir ve Felsefe
Yalnız Yaşandığında
65 F. Nietzsche, Böyle Söyledi Zerdüşt, Çev.: Mustafa Tüzel, İş Bankası Kültür Yayın
ları, İstanbul 2011, s. 45-46.
2 - Yalnızlık ve P sikotik D eneyim ler
Emilia'mn Yalnızlığı
Ophelia
67 H. C. Rümke, Eine bliihende Psı/chiatrie iıı Ce/nlır, Springer Berlin Heidelberg New
York 1967.
Yalnızlıkların Dilinin Yolunda 147
Yalnızlığın Başkalaşımları
Ruhun Çölleri
69 Gr. Duygulanım, etkilenim, tutku, çile. Yunan felsefesinde Logos'un (aklın) kar
şıtı, insanın akıldışı diye nitelenen yanma tekabül eden duygu durumları, (ç. n.)
158 Ruhun Yalnızlığı
Kırılganlık İçimizdedir
Hasta Beden
70 R. M. R ilk e , Maile iMurids Brigge'nin Notlan, Ç ev.: B e h ç e t N e c a tig il, C arı Y a y ın la rı,
İsta n b u l 20 0 6 .
168 Ruhun Y alnızlığı
Gözyaşları
Yas Günlüğü
Şimdi, beklenm edik bir anda, patlayan bir kabarcık gibi içimde
bir şey iyice belirginleşiyor: O yok artık, o yok artık, sonsuza dek
ve tamamen. Donuk bir şey bu, sıfatı yok - anlam sız olduğu (yo
rumlama olanağı bulunmadığı) için başdöndürücü.
Keder, bir kez daha, acılı saatlere eşlik eden bir hayat deneyimi
olarak ortaya çıkar: Aslen iyi bir şeydir, bir hastalık değildir.
Bugün, saat 17'ye doğru, her şey aşağı yukan halledildi; yal
nızlık tam anlamıyla çöktü, bütün ağırlığıyla; benim kendi ölü
mümden başka bir son yoktu artık.
Roland Barthes'm romanının her sayfasını bir acı alevi gibi yu
tuveren derin ve tarif edilemez yalnızlık kesitleri; açık ve hani
neredeyse dayanılmaz duygusal yollarla bir kaybın, sevilen bir
insanın ölümünün köktenliğine ve geri dönülemezliğine işaret
etmekte, sevilen kişi olmaksızın hayata anlam veren ne bir ilişki
ne de bir kurtuluş gemisi kaldığına tanıklık ediyor gibi gelmek
tedir bana. Bu sayfaları okurken insanın boğazı düğümlenir,
yalnızlığın sırrına erilmez uçurumlarına dalınır. Bu sayfalara,
Augustinus'un, dostunun ve annesinin ölümü karşısında duy
duğu acıdan daha az bir acı bulanmış değildir, ancak bu sayfa
larda umutsuz bir acı vardır. Evet, Barthes'ta da zaman zaman
umut ve gizin ve ötenin belli belirsiz arayış ve kabulü bulunur
ama bunlar yıldırım hızıyla siliniveren hafif ve geçici izlerdir:
Bu izlerin ardmda, duygusal bir parçalanmanın daha da şid
detli gölgesi kalır; Roland Barthes'm annesinin ölümünden iki
yıl geçmiş olmasına karşm zamanla acısının tek bir dikeni bile
eksilmemiştir, aksine keskinliği daha da artmıştır. Yalnızlık, bu
Y alnızlıkların D ilin in Yolunda 177
74 E . H usserl, Idee per una fenomenologia pura e per una filosofia feıtomeııologica, Einau-
di, Torino 1965.
178 Ruhun Yalnızlığı
Yalnızlık ve İntihar
İntihar dram ında doğrudan doğruya rol alm ış kişi, bir şekilde
insaniyet becerisi kazanmıştır ve ruhun meselelerini açıkça an
lamaya biraz meyillidir; böyle bir kişi, bir şeyi kabul etmenin
gerektiğini düşünecektir: O da bu tür bir olayı açıklayacak tek
bir neden olamayacağıdır. En nihayetinde intihar daima bir sır
olarak kalacaktır.
Son şeyi denem ek ve her şey bittiğinde hayatta hâlâ bir anlam
bulmak mümkün mü diye görmek istiyordum.
80 B. G erisch, "Sterbe ich vor meiner Zeit, nenn'ich noch Gewinn". Weiblichkeit und
Suizidalität, in Geschlecht und Suizidalität, Haz.: R. Freytag-T. G iernalczyk, Van-
denhoeck & Ruprecht, G öttingen 2001.
Yalnızlıkların D ilinin Yolunda 185
Angela
Son Sözler
Uç-durumlar
Hastaların Sözleri
Kendini kötü hissettiği için bir yardım talebi, çoğu zaman bir
tek söz, küçük bir anlayış ifadesi, minik bir dayanışma emare
si beklentisiyle doktora -hele psikiyatrsa diyalog ve ilişki kur
maktan yana becerikli olması zaruri olan doktora- yönelen has
ta neler anlatır?
Hastalar bize kaygı, hüzün, özlem, endişe ve yalnızlıkla
rından, kırılmış umutlarından, geçmiş deneyimlerinden ve
iç hayatlarından söz ederler; ve her psikiyatr, ancak hasta ile
arasında bir ilişki kurulursa, sadece sözlerden değil de, ba
kışlardan ve sessizlikten de beslenen bİT iletişim doğup yine
lenirse, bir hastalığın semptomu değil de, yaralı ve acılı insa
ni bir durumun izleri olan bu varoluş ve yaşama şekillerinin
bilincine varıp tanıyabilir. Her halükârda hastaların sözleri,
psikiyatride, tıbbın diğer alanlarından daha önemli bir rol oy
namaktadır çünkü bu alanda, teşhis yapılmasını ve uygun ve
net tedavi programlarının hazırlanmasını sağlayan teknolojik
aygıtlar bulunmamaktadır. Psikiyatride, yaşanmış yaralı, acı
veren deneyimlerin, rahatsızlıkların doğasını ve kökenini teş
Y a l n ı z lı k l a r ın D il i n i n Y o lu n d a 199
eden ile tedavi gören arasında, doktor ile ancak doktorun al ter
egosu olarak kabul edilebilecek ve görülebilecek hastası arasın
da bir kader birliği kurulmasıdır.
Tedavinin oluşumunda etkili olan daha başka öğeler var
dır, bunların arasında da sessizliğin sözcükleri olarak adlandır
mak istediklerim mevcuttur.
Sözcük Seçimi
Sessizliğin Sözcükleri
Umudun Sözcükleri
Son um ut, o umudu taşıyan için asla son değildir, sadece umu
dun beslendiği kişiler için sondur.
The Poems o f Emily Dickinson (Reading Edition), H az.: R. W. F ran k lin, T he Belknap
P ress o f H arvard U niversity Press, C am bridge, M assach u setts (ABD) ve Londra
[İngiltere), 1999, Ş iir no: 211, Çev.: Selah attin Ö zpalabıyıklar.
Yapmış olduğum çalışmada, gerek içsel yalnızlıklar, ruhun yal
nızlıkları, gerekse acılı yalnızlıklar, tecrit-yalnızlıklan, zaman
zaman içerdikleri netlik ve hayat dolulukla, zaman zaman da
içerdikleri karaltılar ve uçup kaçıcılığıyla, görünüşte yalnızlığın
mevcudiyetine yabancı kalan duygusal ve varoluşsal bağlam
lardaki kaybolmuşluklarıyla, birbirinden farklı yalnızlık türleri
ortaya konmuştur. Yalnızlığın farklı ifade şekillerinin izlerini
katederek, öyle sanıyorum ki, bazı duygulara dair daha kap
samlı bir anlayışa, ruhun daha derin bir anatomisine varılmış
tır. Hayatımızın her ârnnda duyguların içinde yer alırız; ama
eğer içimize bakmaya, yalnızlığın açık ve kapalı alanları üzeri
ne düşünmeye meyletmezsek, bu duyguları her zaman kendi
aşkmhkları ve doğalarıyla tanıyamayabiliriz. Tanıyamadığı
mız için de, içimizden, kayanm üzerinden akan su misali hızlı
ve hafif akarlar; içselliğimize değmezler bile ve de hiçbir iz bı
rakmazlar. Peki, yalnızlığın çeşitli türlerini ve yalnızlığı kendi
içimizde nasıl yaşadığımız konusunu ele alırken, faydalanmış
olduğum bilişsel araçlar hangileridir? Yalnızlığın uçsuz bucak
sız alanlarının arayışmdayken, hangi kırılgan ve zaman zaman
da elle tutulmaz araçları kullandım? Yalnızlığın dilinde ne gibi
okunaksız harfler saklıdır?
Psikiyatride -hatta sadece psikiyatride değil- rasyonel bil
gi, hesaplı kitaplı mantık ve sezgisel bilgi, kalbin mantığı88 bil
ginin temel öğeleridir ve bunlar, birbirleriyle sabit olmayan bir
denge içindedir. Yalnızlık gibi ve yalnızlığın kapsamına giren
özel alanlar gibi duygusal deneyimlerle, uç-durumlarla yüzle-
şildiğinde, rasyonel bilgi bizleri pek bir yere götürmemektedir;
görünürde anlaşılmaz olan durumların içsel şatosunda gedikler
Tanrım , bana her gün kısacık bir mısra ver ve olur da, kâğıt ya
da ışık olm adığı için o mısrayı her gün yazam azsam , o zaman
ben de onu akşamleyin, sessizce, Sen'in yüce göğüne söylerim.
Ama bana ara ara kısacık bir mısra ver.
Her türlü kaygının ve her türlü yalnızlığın, her türlü yürek pa
ralayın hayat şartlarının ve aslen ölmenin kendisi olan yaşamı
nın ötesinde, Etty Hillesum'un narin ve cüretkâr şiirsel bir söze
karşı duyduğu umut ölmüyordu ve onun minik kalbi, insani ve
ruhsal bir kurtuluş simidi misali bu sözü arzuluyordu.
İsim D izini
Kalkütali Teresa(mutlu) 15, 109,110, 111, 123, 124, 125, 129,131, 132, 135, 167,
112,113,114,115,118, 148 168, 193,214,215,218
Kant, Immanuel 67,85 Rümke, Henricus Cornelius 146
Kapuscinski, Ryszard 48
Kierkegaard, Sören 6 7 .6 8 ,9 0 , 91,110,139, Scheler, Max 67
201,205 Schelling, Friedrich Wilhelm loseph von
58,67
Leopardi, Giacomo 1 6 ,5 0 ,6 7 ,8 0 ,8 3 ,9 1 , Schneider, Kurt 58
96, 99, 100,101, 121, 126, 127, 128, 129, Schopenhauer, Arthur 9 4 ,9 5 .9 6
132, 135, 137,215 Schubert, Franz Peter 16
Lévinas, Emmanuel 203 Sebald, W. G. 41
l.isieuxlii Thérèse (azize) 15,106 Shakespeare. William 144
Lovelace, Richard 134 Sophokles 137
Starobinski, Jean 192
Mann, Thomas 22,23 Steiner, George 58
Maria Maddalena de' Pazzi, azize 15,106, Sylwan, Kari 31
107
Mauriac, François 43 Thévenot, Xavier 4 8 .50,51
Meerbaum-Eisinger, Selma 103 Thulin, Ingrid 31
Minkowski, Eugène 40, 197 Trakl, Georg 15
Morselli, G. Enrico 67,135 Tsvetayeva, Marina 67, 214
Mörike, Eduard 86
Ullmann, Liv 31
Nietzsche, Friedrich 1 6 ,8 7 ,9 1 ,9 2 , 96,97,
99,101, 102. 136, 137,138,170 Weil, Simone 1 4 ,2 8 ,4 3 ,6 0 ,6 1 ,6 2 ,6 3 ,7 8 ,
Novalis 50,71 82, 87, 200, 205
Wittgenstein, Ludwig 7 8 ,8 2 ,8 3 ,8 4 ,1 0 1
Pascal, Blaise 5 1 ,6 7 ,2 0 9 ,2 13.214 Woolf, Virginia 156,157
Paulus, (aziz) 113
Pcguy, Charles 117 Zambrano, Maria 205
Petrarca, Francesco 16, 121, 125, 126, 132,
135.215.222
Pindaro 222
Pozzi, Antonia 1 6 ,1 03,106,107, 121,133,
135.215.222
Pozzi, Giovanni 16,103,106, 107, 121, 133,
135,215
Proust, Marcel 191