Professional Documents
Culture Documents
Me Ditas Yon Lar
Me Ditas Yon Lar
Çeviren
Aziz Yardımlı
idea • istanbul
İdea Yayınevi
Şarap İskelesi Sk. 2/106-107 34425 Karaköy — İstanbul
iletisim@ideayayinevi.com / www.ideayayinevi.com / www.ideasatis.com
Bu çeviriler için © AZİZ YARDIMLI 2013
Usun Doğru Yönetimi ve Bilimlerde Gerçeklik Arayışı İçin
Yöntem Üzerine Söylem
Discours de la méthode
pour bien conduire sa raison et chercher la vérite dans les sciences
(1637)
Anlığın Yönetimi İçin Kurallar
Regulae ad directionem ingenii
(YAZIM 1629 / YAYIM 1701)
İlk Felsefe Üzerine Meditasyonlar
Meditationes de prima philosophia
(1641)
ISBN 978-975-397-117-1
İçindekiler
SÖYLEM
BIRINCI BÖLÜM: Bilimler Üzerine İrdelemeler 9
İKINCI BÖLÜM: Yazar Tarafından Aranan Yöntemin Başlıca Kuralları 17
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM: Bu Yöntemden Doğan Kimi Törel Kurallar 27
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM: Metafiziğin Temelleri Olarak Tanrının ve
İnsan Ruhunun Varoluşu İçin Tanıtlamalar 34
BEŞINCI BÖLÜM: [Doğa Felsefesi Soruları] Yazar Tarafından Araştırılan
Fiziksel Sorunların, Özellikle Yüreğin Deviminin ve Tıbba
Ait Başka Güç Noktaların Açıklamasının Düzeni; İnsan
Ruhu ve Hayvanlarınki Arasındaki Ayrım 42
ALTINCI BÖLÜM: Yazarın Amacına Göre Gerçeklik Arayışında Daha İleri
Gidebilmeyi İlgilendiren Noktalar, ve Kendisini Bu
İncelemeyi Yazmaya Götüren Nedenler 58
KURALLAR
KURAL I [Bilimin Bütünlüğü] 77
KURAL II [Bilimde Pekinlik] 79
KURAL III [Bilimsel Bilgi: Ansal Sezgi ve Tümdengelim] 82
KURAL IV [Yöntemin Zorunluğu] 86
KURAL V [Yöntemin Düzeni] 93
KURAL VI [Yöntemli Çıkarsamanın Doğası] 95
KURAL VII [Sıralama ya da Tümevarım] 99
KURAL VIII [İnsan Bilgisinin Sınırları] 103
KURAL IX [Görüş Keskinliğinin Gelişimi] 110
KURAL X [Kavrayış Keskinliğinin Gelişimi] 112
KURAL XI [Anlama Yetisini Gelişimi] 115
KURAL XII [Bilmede Öznel Ve Nesnel Koşullar] 118
KURAL XIII [Problemin Nesnesinden Soyutlanması] 134
KURAL XIV [Problemin İmgesel Betimlemesi] 141
KURAL XV [Problemin Duyusal Betimlemesi] 152
KURAL XVI [Orantının Cebirsel Betimlemesi] 153
KURAL XVII [Dolaylı Problemlerin Çözümsel Evrilmesi] 157
KURAL XVIII [Geometrik Cebir] 159
KURALLAR XIX, XX, XXI [Eşitliklerin Saptanması ve Yalınlaştırılması] 164
5
6 İÇİNDEKİLER
MEDİTASYONLAR
Sunu Mektubu: René Descartes’tan Paris Tanrıbilim Fakültesi Dekanlarına 167
Okura Önsöz 173
Aşağıdaki Altı Meditasyonun Özeti 177
EKLER
1. SAĞ DUYU [le bon sens] dünyada en iyi pay- 1. Le bon sens est la chose du
monde la mieux partagée: car cha-
laştırılan şeydir, çünkü herkes onunla öyle- cun pense en être si bien pourvu,
sine iyi donatılı olduğunu düşünür ki, tüm que ceux même qui sont les plus
difficiles à contenter en toute
başka şeylerde hoşnut edilmeleri çok güç autre chose, n’ont point coutume
olanlar bile genellikle ondan şimdiden elle- d’en désirer plus qu’ils en ont. En
rinde bulunandan çoğunu istemezler. Bunda quoi il n’est pas vraisemblable que
tous se trompent; mais plutôt cela
tümünün aldanması olası değildir; tersine, témoigne que la puissance de bien
bu sağlam yargıda bulunma ve doğruyu yan- juger, et distinguer le vrai d’avec le
faux, qui est proprement ce qu’on
lıştan ayırdetme gücünün — ki sözcüğün asıl nomme le bon sens ou la raison,
anlamıyla “sağ duyu” ya da “us” [le bon sens est naturellement égale en tous les
ou la raison] denilen şey budur — tüm insan- hommes; et ainsi que la diversité
de nos opinions ne vient pas de ce
larda doğal olarak eşit olduğuna, ve böylece que les uns sont plus raisonnables
görüşlerimizin türlülüğünün kimi insanların que les [4] autres, mais seulement
9
10 DESCARTES
herşeyin açık ve güvenilir bir bilgisinin elde persuadait que, par leur moyen,
on pouvait acquérir une connais-
edilebileceği inancına götürüldüğümden öğ- sance claire et assurée de tout ce
renmek için aşırı bir isteğim vardı. Ama ta- qui est utile à la vie, j’avais un
mamlanışı genellikle kişiyi eğitimliler arasına extrême désir de les apprendre.
Mais, sitôt que j’eus achevé tout ce
kabul ettirmek için yeterli olan bütün bir öğ- cours d’études, au bout duquel on
renim sürecini tamamlar tamamlamaz görü- a coutume d’être reçu au rang des
doctes, je changeai entièrement
şümü bütünüyle değiştirdim. Çünkü kendimi d’opinion. Car je me trouvais em-
öylesine çok kuşku ve yanılgı ile kuşatılı bul- barrassé de tant de doutes et d’er-
dum ki, bana kendimi bilgilendirme çabasının reurs, qu’il me semblait n’avoir fait
autre profit, en tâchant de m’ins-
giderek artan bir biçimde bilgisizliğimi ortaya truire, sinon que j’avais découvert
çıkarmaktan başka hiçbir yararı yokmuş gibi de plus en plus mon ignorance.
göründü. Ve gene de Avrupa’daki en ünlü Et néanmoins, j’étais en l’une des
plus célèbres écoles de l’Europe,
Okullardan birinde* okuyor, ve eğer dünyanın où je pensais qu’il devait y avoir
herhangi bir yerinde bilge insanlar olmalıysa, de savants hommes, s’il y en avait
en aucun endroit de la terre. J’y
bunların orada bulunacaklarını düşünüyor-
avais appris tout ce que les autres y
dum. Orada başkalarının öğrendiği herşeyi apprenaient; et même, ne m’étant
öğrendim; ve bize öğretilen bilimlerle doyum pas contenté des sciences qu’on
nous enseignait, j’avais parcouru
bulmayarak, giderek en tuhaf ve en ender gö- tous les livres, traitants de celles
rülen konu üzerine bile olsa elime geçen her qu’on estime les plus curieuses et
kitabı okudum. Bunun yanısıra başkalarının les plus rares, qui avaient pu tom-
ber entre mes mains. Avec cela, je
bana ilişkin yargılarını da biliyordum; ve ara- savais les jugements que les autres
larında öğretmenlerimizin yerini doldurmaya faisaient de moi; et je ne voyais
yazgılanmış | kimilerinin olmasına karşın gene point qu’on m’estimât inférieur à
mes condisciples, bien qu’il y en
de başka öğrencilerden geride sayıldığımı hiç eût déjà entre [7] eux quelques-
düşünmedim. Ve son olarak yüzyılımız bana uns, qu’on destinait à remplir les
places de nos maîtres. Et enfin
güçlü kafalar açısından önceki herhangi biri
notre siècle me semblait aussi
denli verimli bir yüzyıl olarak göründü. Bu fleurissant, et aussi fertile en bons
bana tüm başkalarını kendi başıma yargılama, esprits, qu’ait été aucun des précé-
dents. Ce dui me faisait prendre la
ve daha önce bana dünyada olduğu umudu liberté de juger par moi de tous les
verilen türde bir öğretinin olmadığı vargısını autres, et de penser qu’il n’y avait
çıkarma özgürlüğünü verdi. aucune doctrine dans le monde
qui fût telle du’on ni avait aupara-
7. Ama bu benim okulların uğraşı olan alış- vant fait espérer.
tırmalara değer vermemin önüne geçmedi. 7. Je ne laissais pas toutefois
Biliyordum ki orada öğrenilen diller eskile- d’estimer les exercices, auxquels
on s’occupe dans les écoles. Je
rin yazılarının anlaşılması için zorunlu idi- savais que les langues, qu’on y
ler; masalların tılsımı anlığı uyandırır ve tari- apprend, sont nécessaires pour
l’intelligence des livres anciens;
hin unutulmaz eylemleri ona soylu duygular que la gentillesse des fables réveille
iletirken, dikkatle okunduklarında sağlam l’esprit; que les actions mémo-
bir yargı oluşturmanın yardımcılarıdır. Tüm rables des histoires le relèvent et
qu’étant lues avec discrétion, elles
iyi kitapları okumak aslında geçmiş yüzyıl- aident à former le jugement; que
larda onların yazarları olmuş en soylu insan- la lecture de tous les bons livres est
lar ile bir söyleşi gibiydi, üstelik bize içlerinde comme une conversation avec les
plus honnêtes gens des siècles pas-
*[Jesuitler tarafından 1693’te La Flëche’de kurulan sés, qui en ont été les auteurs, et
“Collëge Royal.”] même une conversation étudiée,
SÖYLEM / DISCOURS 13
en laquelle ils ne nous découvrent düşüncelerinin yalnızca en iyilerini sergiledik-
que les meilleures de leurs pen-
sées; que l’éloquence a des forces leri inceden inceye işlenmiş bir söyleşiye ben-
et des beautés incomparables; zedikleri zaman bile. Güzel konuşma sanatı-
que la poésie a des délicatesses nın karşılaştırmanın ötesinde bir güç ve güzel-
et des douceurs très ravissantes;
que les mathématiques ont des lik taşıdığını; ş iirin esrimeye götüren bir ince-
inventions très subtiles, et qui liği ve tatlılığı olduğunu; matematikte hem
peuvent beaucoup servir, tant
à contenter les curieux, qu’à
meraklıları doyurmada hem de tüm sanatları
faciliter tous les arts, et diminuer geliştirmede ve insanın emeğini azaltmada çok
le travail des hommes; que les şey başarabilecek en ince buluşların olduğunu;
écrits qui traitent des moeurs
contiennent plusieurs enseigne-
ahlaksal konular üzerine yazıların öğretici pek-
ments et plusieurs exhortations à çok şey ve erdem için çok yararlı öğütler kap-
la vertu qui sont fort utiles; que sadıklarını; tanrıbilimin Cennetin yolunu gös-
la théologie enseigne à gagner
le ciel; que la philosophie donne terdiğini; felsefenin bize tüm şeyler üzerine bir
moyen de parler vraisemblable- doğruluk görünüşü ile konuşmayı öğrettiğini
ment de toutes choses, et se faire
ve daha az bilgili olanların hayranlığını kazan-
admirer des moins savants; que la
jurisprudence, la médecine et les mamıza neden olduğunu; tüze, tıp ve | başka
autres [8] sciences apportent des bilimlerin onları öğrenenlere onur ve varsıllık-
honneurs et des richesses à ceux
qui les cultivent; et enfin, qu’il est
lar getirdiğini; ve son olarak tüm şeyleri, gide-
bon de les avoir toutes examinées, rek boşinanç ve yanılgı ile en dolu olanları
même les plus superstitieuses et bile tam değerlerini bilebilmek ve onlar tara-
les plus fausses, afin de connaître
leur juste valeur, et se garder d’en
fından aldatılmaktan kaçınabilmek için yokla-
être trompé. mış olmanın iyi olduğunu düşündüm.
8. Mais je croyais avoir déjâ 8. Ama dillere ve giderek aralarında hem
donné assez de temps aux lan-
gues, et même aussi à la lecture tarihleri hem de masalları da olmak üzere
des livres anciens, et à leurs eskilerin yazılarını okumaya daha şimdiden
histoires, et à leurs fables. Car
yeterince zaman ayırmış olduğumu düşün-
c’est quasi le même de converser
avec ceux des autres siécles, que düm. Çünkü başka yüzyıllardan olanlarla söy-
de voyager. Il est bon de savoir leşide bulunmak neredeyse yolculuk yapmak
quelque chose des moeurs de
divers peuples, afin de juger des
gibidir. Kendi törelerimizi daha sağlıklı olarak
nôtres plus sainement, et que yargılayabilmek için değişik halkların töreleri
nous ne pensions pas que tout üzerine birşeyler bilmek, ve hiçbirşey görme-
ce qui est contre nos modes soit
ridicule, et contre raison, ainsi
miş olanların yaptıkları gibi kendi alıştıkları-
qu’ont coutume de faire ceux mıza uymayan herşeyin gülünç ve usa aykırı
qui n’ont rien vu. Mais lorsqu’on olduğunu düşünmemek hiç kuşkusuz doğ-
emploie trop de temps à voyager,
on devient enfin étranger en son rudur. Ama eğer kişi yolculuklara çok fazla
pays; et lorsqu’on est trop curieux zaman ayıracak olursa, sonunda kendi ülke-
des choses qui se pratiquaient aux
siécles passés, on demeure ordi-
sinde bir yabancı olur; ve eğer geçmiş yüzyıl-
nairement fort ignorant de celles larda olmuş şeyler açısından çok fazla meraka
qui se pratiquent en celui-ci. kapılırsa, genellikle kendi zamanında olanlar
Outre que les fables font imagi-
ner plusieurs événements comme
açısından bilgisiz kalır. Bundan başka, masal-
possibles qui ne le sont point; et lar kişiyi olanaklı olmayan birçok olayı ola-
que même les histoires les plus naklı diye imgelemeye götürür, ve giderek
fidèles, si elles ne changent
ni n’augmentent la valeur des tarihlerin en doğruları bile, şeyleri okunmaya
choses, pour les rendre plus değer kılabilmek için değerlerini bütünüyle
14 DESCARTES
yolda, başlangıçta ancak birer köy iken zamanla compassées, au prix de ces
places régulières qu’un ingé-
büyük kentlere dönüşmüş olan o eski siteler de nieur trace à sa fantaisie dans
genellikle kendi imgelemini özgürce izleyen bir une plaine, qu’encore que,
mühendis tarafından bir ova üzerinde düzenli considérant leurs édifices cha-
cun à part, on y trouve souvent
olarak tasarlanmış başkaları ile karşılaştırma autant ou plus d’art qu’en ceux
içinde çok kötü yerleştirilmiştir; yapılarının her des autres; toutefois, à voir
comme ils sont arrangés, ici un
birine tek tek baktığımızda bunlarda sık sık öte- grand, là un petit, et comme
kilerde olduğu denli ya da daha büyük bir ince- ils rendent les rues courbées
lik ve beceri olsa da, onlarda hiçbir ayrım göze- et inégales, on dirait que c’est
plutôt la fortune, que la volon-
tilmeden biraraya yerleştirilmiş büyüklü küçüklü té de quelques hommes usant
yapılar bulunur ve bu nedenle caddeler eğri büğ- de raison, qui les a ainsi dispo-
rüdür, öyle ki böyle bir düzenlemeye götürmüş sés. Et si on considère qu’il y
a eu néanmoins de tout temps
olan şeyin ussal insanların istenci olmaktan çok quelques officiers, qui ont eu
şans olmuş olduğu söylenebilir. Ve eğer bu duru- charge de prendre garde aux
bâtiments des particuliers,
mun her zaman özel bireylere ait yapılar ile ilgi-
pour les faire servir à l’orne-
lenmekle ve onların birer kamu süsü olmalarını ment du public, on connaîtra
sağlamakla görevli belli memurların bulunması bien qu’il est malaisé, en ne
travaillant que sur les ouvrages
olgusuna karşın ortaya çıktığını düşünürsek, yal- d’autrui, de faire des choses
nızca başkalarının işleri üzerinde çalışarak çok fort accomplies. Ainsi je m’ima-
başarılı şeyler yaratmanın ne denli güç olduğunu ginai que les peuples qui, ayant
été autrefois demi-sauvages, et
anlarız. Böylece bir zamanlar yarı-yabanıl olmuş ne s’étant civilisés que peu à
ve yasalarını yalnızca suçlardan ve kavgalardan peu, n’ont fait leurs lois qu’à
doğan rahatsızlığın dayatması ölçüsünde yapa- mesure que l’incommodité des
crimes et des querelles les y a
rak ancak yavaş yavaş uygarlaşmış olan halkla- [14] contraints, ne sauraient
rın, | ilk kez topluluklar olarak biraraya geldik- être si bien policés que ceux
qui, dès le commencement
leri zamandan başlayarak sağgörülü bir yasamacı
qu’ils se sont assemblés, ont
tarafından saptanan anayasayı işletmiş olanlar observé les constitutions de
denli iyi bir hükümet dizgesi kurmada başarılı quelque prudent législateur.
Comme il est bien certain
olamayacaklarını düşündüm. Dolayısıyla bütü- que l’état de la vraie religion,
nüyle açıktır ki buyrukları yalnızca Tanrıdan gel- dont Dieu seul a fait les ordon-
miş olan gerçek dinin anayasası başka hiç biri nances, doit être incompara-
blement mieux réglé que tous
ile karşılaştırılamayacak denli iyi düzenlenmiş les autres. Et pour parler des
olmalıdır. Ve insan sorunlarına dönersek, inanı- choses humaines, je crois que,
yorum ki eğer Sparta eski zamanlarda öylesine si Sparte a été autrefois très flo-
rissante, ce n’a pas été à cause
serpilmişse, bunun nedeni yasalarının her biri- de la bonté de chacune de ses
nin tek tek iyiliği değil — çünkü birçokları tuhaf lois en particulier, vu que plu-
sieurs étaient fort étranges, et
ve giderek doğru bir törelliğe bile aykırı idi —, même contraires aux bonnes
ama tek bir birey tarafından tasarlanmış olduk- moeurs, mais à cause que,
ları için tümünün de aynı ereğe yönelmiş olma- n’ayant été inventées que par
un seul, elles tendaient toutes
sıydı. Ve benzer olarak kitaplarda bulunan, hiç à même fin. Et ainsi je pensai
olmazsa birçok değişik bireyin adım adım birik- que les sciences des livres, au
miş görüşlerinden oluştukları için uslamlama- moins celles dont les raisons
ne sont que probables, et qui
ları yalnızca olası olan ve hiçbir tanıtlama kap- n’ont aucunes démonstrations,
samayan kitaplarda bulunan bilimlerin gerçeğe s’étant composées et grossies
SÖYLEM / DISCOURS 19
peu à peu des opinions de plu- sağduyulu bir insanın dolaysızca önünde bulu-
sieurs diverses personnes, ne sont
point si approchantes de la vérité, nan şeyler üzerine bütünüyle doğallıkla yerine
que les simples raisonnements getirebileceği yalın uslamlama kadar bile yak-
que peut faire naturellement un laşmadıklarını düşündüm. Yine, düşündüm ki
homme de bon sens touchant les
choses qui se présentent. Et ainsi hepimiz yetişkin insanlar olmadan önce bir
encore je pensai que, pource que zamanlar çocuk olduğumuza göre, ve uzun
nous avons tous été enfants avant
que d’être hommes, et qu’il nous a
bir süre boyunca itkilerimiz ve öğretmenle-
fallu longtemps être gouvernés par rimiz tarafından yönetildiğimize göre (ki bu
nos appétits et nos précepteurs, sonuncular sık sık birbirleri ile çelişmiş ve
qui étaient souvent contraires les
uns aux autres, et qui, ni les uns
belki de bize her zaman iyiye yönelik öğütler
ni les autres, ne nous conseil- vermemişlerdir), yargılarımızın doğduğumuz
laient peut-être pas toujours le günden bu yana usumuzun tam kullanımını
meilleur, il est presque impossible
que nos jugements soient si purs, gerçekleştirmiş ve her zaman yalnızca onun
ni si solides qu’ils auraient été, si tarafından yönetilmiş olmamız durumunda
nous avions eu l’usage entier de
olabilecekleri denli arı ve sağlam olmaları
notre raison dès le point de notre
naissance, et que nous n’eussions neredeyse olanaksızdır.
jamais été conduits que par elle. 2. Hiç kuşkusuz bir kentteki tüm evlerin yal-
2. Il est vrai que nous ne voyons
point qu’on jette par [15] terre
nızca | kentin daha güzel caddeler ile bir baş-
toutes les maisons d’une ville, ka biçimde yeniden kurulması gibi bir amaçla
pour le seul dessein de les refaire yerle bir edildiğini görmeyiz; ama aynı zaman-
d’autre façon, et d’en rendre les
rues plus belles; mais on voit bien
da birçoklarının kendi evlerini yeniden yapa-
que plusieurs font abattre les leurs bilmek için yıktıklarını, ve kimi zaman evlerin
pour les rebâtir, et que même kendi üzerlerine yıkılma tehlikesinin olduğu
quelquefois ils y sont contraints,
quand elles sont en danger de ve temellerin güvenilir olmadığı yerde bunu
tomber d’elles-mêmes, et que les yapmak zorunda kaldıklarını görürüz. Böyle
fondements n’en sont pas bien
örneklerden çıkarak, herhangi bir özel bireyin
fermes. A l’exemple de quoi je
me persuadai, qu’il n’y aurait bir Devleti doğru olarak baştan kurabilmek
véritablement point d’apparence için onu devirerek ve tüm temellerini değişti-
qu’un particulier fît dessein de
réformer un État, en y changeant
rerek reformdan geçirme tasarının gerçekte
tout dès les fondements, et en le hiç de usayatkın olmadığına inandım; ne de
renversant pour le redresser; ni benzer olarak Bilimlerin bütün bir kütlesinde
même aussi de réformer le corps
des sciences, ou l’ordre établi dans
ya da Okulların yerleşik öğretim düzenlerinde
les écoles pour les enseigner; mais reform yapmanın geçerli olduğuna inandım;
que, pour toutes les opinions que ama bu güne dek benimsemiş olduğum tüm
j’avais reçues jusques alors en ma
créance, je ne pouvais mieux faire görüşlere gelince, onları ya daha sonra daha
que d’entreprendre, une bonne iyi başkaları ile ya da benim tarafımdan usun
fois, de les en ôter, afin d’y en re-
mettre par après, ou d’autres meil-
ölçünlerine uygun bir duruma getirildikten
leures, ou bien les mêmes, lorsque sonra aynıları ile değiştirebilmek için tümünü
je les aurais ajustées au niveau de de tam olarak bir yana atmaktan daha iyisini
la raison. Et je crus fermement
que, par ce moyen, je réussirais à
yapamayacağımı düşündüm. Ve bu yolla ya-
conduire ma vie beaucoup mieux şamımı yönlendirmede herşeyi eski temeller
que si je ne bâtissais que sur de üzerine kurmaktan ve gençliğimde doğru
vieux fondements, et que je ne
m’appuyasse que sur les principes olup olmadıklarını hiç araştırmadan kendi-
que je m’étais laissé persuader en mi inandırdığım ilkeler üzerine dayanmaktan
20 DESCARTES
çok daha başarılı olacağıma bütünüyle inandım. ma jeunesse, sans avoir jamais
examiné s’ils étaient vrais. Car,
Çünkü bunu yaparken karşılaşacağım çeşitli güç- bien que je remarquasse en
lükleri görmeme karşın, bunlar aynı zamanda ceci diverses difficultés, elles
aşılmaz güçlükler değildi, ne de kamuyu ilgi- n’étaient point toutefois sans
remède, ni comparables à celles
lendiren en önemsiz sorunların reformasyonu qui se trouvent en la réforma-
durumunda ortaya çıkanlar ile karşılaştırılabi- tion des moindres choses qui
touchent le public. Ces grands
lirlerdi. Bu büyük kurumlar söz konusu oldu- corps sont trop malaisés à rele-
ğunda, bir kez çöktükten sonra onları yeniden ver, étant abattus, ou même à
ayağa kaldırmak, ya da bir kez sarsıldıklarında retenir, étant ébranlés, et leurs
chutes ne peuvent être que très
onları yerlerinde tutmak bile çok güçtür, ve rudes. Puis, pour leurs imper-
düşüşleri her zaman çok şiddetli olur. Dahası, fections, s’ils en ont, comme la
gösterebilecekleri eksikliklere gelince — ki ara- seule diversité qui est entre eux
[16] suffit pour assurer que plu-
larındaki türlülüğün kendisi | birçok durumda sieurs en ont, l’usage les a sans
bunların olduğunu göstermek için yeterlidir —, doute fort adoucies; et même
il en a évité ou corrigé insen-
alışkanlık hiç kuşkusuz onları büyük ölçüde ha-
siblement quantité, auxquelles
fifletmiş, ve bu arada salt sağgörü yoluyla çare on ne pourrait si bien pourvoir
bulunamayacak birçoklarından kaçınmamıza par prudence. Et enfin, elles
sont quasi toujours plus suppor-
da yardım etmiş ya da onları göze çarpmadan tables que ne serait leur chan-
düzeltmiştir. Ve son olarak eksiklikler hemen gement: en même façon que
hemen her zaman onları değiştirme sürecinden les grands chemins, qui tour-
noient entre des montagnes,
daha dayanılabilirdir — tıpkı dağlar arasından deviennent peu à peu si unis
kıvrılıp giden önemli yolların sık kullanım sonu- et si commodes, à force d’être
cunda yavaş yavaş ezilip düzleşmeleri gibi, öyle ki fréquentés, qu’il est beaucoup
meilleur de les suivre, que d’en-
onları izlemek kayaların üzerine tırmanarak ve treprendre d’aller plus droit, en
uçurumların dibine inerek daha doğrudan bir grimpant au-dessus des rochers,
et descendant jusques au bas
yol izlemeye çalışmaktan çok daha iyidir.
des précipices.
3. Bu nedenledir ki ne doğum ne de talih 3. C’est pourquoi je ne sau-
yoluyla kamu sorunlarının yönetimine yazgı- rais aucunement approuver
ces humeurs brouillonnes et
lanmamış olmalarına karşın, karışıklık ve kay- inquiètes, qui, n’étant appelées,
naşma içindeki kafalarında hiçbir zaman birkaç ni par leur naissance, ni par
yeni reformasyon düşüncesi olmadan yapama- leur fortune, au maniement des
affaires publiques, ne laissent
yan ruhları ne olursa olsun onaylamıyorum. Ve pas d’y faire toujours, en idée,
eğer yazıda bu budalalığı aklayacak en küçük bir- quelque nouvelle réformation.
şeyin kapsandığından kuşkulansaydım, yayım- Et si je pensais qu’il y eût la
moindre chose en cet écrit,
lanmasına izin vermekten büyük üzüntü duyar- par laquelle on me pût soup-
dım. Amacım hiçbir zaman kendi düşüncelerimi çonner de cette folie, je serais
trés marri de souffrir qu’il fût
reformdan geçirmenin ve bütünüyle kendimin publié. Jamais mon dessein ne
olan bir temel üzerine yükseltmenin ötesine s’est étendu plus avant que de
geçmedi. Eğer çalışmam bana belli bir doyum tâcher à réformer mes propres
pensées, et de bâtir dans un
vermişse ve böylece burada sizlere onun bir fonds qui est tout à moi. Que si,
modelini sunuyorsam, bunu yapmamın nedeni mon ouvrage m’ayant assez plu,
herhangi birinin ona öykünmesini öğütlemeyi je vous en fais voir ici le modèle,
ce n’est pas, pour cela, que je
istemem değildir. Tanrının kayrasını bağışlarken veuille conseiller à personne
kendilerinden hiçbirşey esirgemediği insanlar de l’imiter. Ceux que Dieu a
SÖYLEM / DISCOURS 21
mieux partagés de ses grâces, belki de daha yüksek tasarlar oluşturacaklar-
auront peut-être des desseins
plus relevés; mais je crains bien dır; ama gene de tasarımın şimdiden birçok-
que celui-ci ne soit déjà que trop larına fazla atılgan görüneceğinden korkarım.
hardi pour plusieurs. La seule Birinin kendini önceden kazandığı tüm görüş
résolution de se défaire de toutes
les opinions qu’on a reçues aupa- ve inançlardan sıyırması yönündeki yalın karar
ravant en sa créance, n’est pas herkesin izlemesi gereken bir örnek değildir;
un exemple que chacun doive
suivre; et le monde n’est quasi
ve dünyanın | aşağı yukarı onu hiçbir biçimde
composé que [17] de deux sortes uygun görmeyecek iki tip kafa yapısından oluş-
d’esprits auxquels il ne convient tuğu söylenebilir. Olduklarından daha akıllı
aucunement. A savoir, de ceux
qui, se croyant plus habiles qu’ils
olduklarına inanarak yargıda ivecen olmanın
ne sont, ne se peuvent empêcher önüne geçemeyenler ve düşüncelerini doğru
de précipiter leurs jugements, bir düzene sokmak için yeterince dayanç gös-
ni avoir assez de patience pour
conduire par ordre toutes leurs teremeyenler vardır; bu nedenle, bu betimle-
pensées: d’où vient que, s’ils meye uyan insan bir kez önceden kabul ettiği
avaient une fois pris la liberté de
ilkelerden kuşku duyma özgürlüğünü seçmiş
douter des principes qu’ils ont
reçus, et de s’écarter du chemin ve alışıldık yoldan sapmışsa, hiçbir zaman dos-
commun, jamais ils ne pour- doğru saptanan ereğe ulaşmak için tutulması
raient tenir le sentier qu’il faut
prendre pour aller plus droit, et
gereken yolu izleyemeyecek ve bu nedenle
demeureraient égarés toute leur tüm yaşamı boyunca dolanıp duracaktır. İkinci
vie. Puis, de ceux qui, ayant assez olarak, kimileri vardır ki, kendilerini doğru-
de raison, ou de modestie, pour
juger qu’ils sont moins capables
ları yanlışlardan ayırdetme konusunda onlara
de distinguer le vrai d’avec le birşeyler öğretebilecek başkalarından daha az
faux, que quelques autres par yetenekli sayacak denli sağduyulu ya da alçak-
lesquels ils peuvent être instruits,
doivent bien plutôt se contenter gönüllü oldukları için, haklı olarak kendileri
de suivre les opinions de ces daha iyi görüşler aramaktansa onların görüşle-
autres, qu’en chercher eux-
rini izlemekle yetinirler.
mêmes de meilleures.
4. Et pour moi, j’aurais été 4. Bana gelince, eğer her zaman tek bir öğret-
sans doute du nombre de ces menim olmuş olsaydı, ya da eğer en bilgili insan-
derniers, si je n’avais jamais eu
qu’un seul maître, ou que je
ların görüşleri arasında bile en eski zamanlardan
n’eusse point su les différences bu yana varolan ayrımları hiç görmemiş olsay-
qui ont été de tout temps entre dım, kuşkusuz bu sonuncuların arasında olur-
les opinions des plus doctes.
Mais ayant appris, dès le collège,
dum. Ama daha kolej günlerimde bile şimdiye
qu’on ne saurait rien imaginer dek herhangi bir felsefeci tarafından ileri sürül-
de si étrange et si peu croyable, müş olmayacak denli tuhaf ya da inanılmaz hiç-
qu’il n’ait été dit par quelqu’un
des philosophes; et depuis, en birşeyin imgelenemeyeceğini öğrenmiştim; ve
voyageant, ayant reconnu que daha sonra gezilerimde anlayışları bizimkilere
tous ceux qui ont des sentiments
fort contraires aux nôtres, ne
çok aykırı olanların gene de bu nedenle barbar-
sont pas, pour cela, barbares lar ya da yabanıllar olmadıklarını, tersine bir-
ni sauvages, mais que plusieurs çoklarının uslarını bizim gibi ya da giderek biz-
usent, autant ou plus que nous,
de raison; et ayant considéré
den de iyi kullanabildiklerini gördüm; ve aynı
combien un même homme, ansal yapı ile bir ve aynı insanın çocukluğundan
avec son même esprit, étant başlayarak Fransızlar ya da Almanlar arasında
nourri dés son enfance entre
des Français ou des Allemands, yetiştirilmesine ya da bütün yaşamını Çinliler ya
devient différent de ce qu’il se- da yamyamlar arasında geçirmiş olmasına göre
22 DESCARTES
ne denli değişik olabileceğini düşündüm; ve rait, s’il avait toujours vécu entre
des Chinois ou des Cannibales; et
yine, | giysilerde izlenen modalarda bile, bize comment, jusques aux [18] modes
on yıl önce hoş görünen ve belki de bir on yıl de nos habits, la même chose qui
geçmeden bir kez daha hoş görünecek ola- nous a plu il y a dix ans, et qui
nous plaira peut-être encore avant
nın bugün nasıl aşırı ve gülünç göründüğünü dix ans, nous semble maintenant
ayrımsadım; böylece bizi inandıran şeyin her- extravagante et ridicule: en sorte
que c’est bien plus la coutume et
hangi bir pekin bilgiden çok alışkanlık ve l’exemple qui nous persuadent
örnek olduğu, ve buna karşın çoğunluğun qu’aucune connaissance certaine,
sesinin ortaya çıkarılması biraz güç gerçeklik- et que néanmoins la pluralité
des voix n’est pas une preuve qui
ler konusunda herhangi bir kanıt olmadığı, vaille rien pour les vérités un peu
çünkü böyle gerçekliklerin bütün bir halk malaisées à découvrir, à cause
tarafından olmaktan çok yalnızca bir insan qu’il est bien plus vraisemblable
qu’un homme seul les ait rencon-
tarafından bulunmasının daha olası olduğu trées que tout un peuple: je ne
vargısını çıkardım; ama görüşleri başkalarının pouvais choisir personne dont les
opinions me semblassent devoir
görüşlerine yeğlenebilir görünen tek bir insan
être préférées à celles des autres,
bile seçmeyi başaramadım ve deyim yerindeyse et je me trouvai comme contraint
kendimi yönlendirmeyi kendim üstlenmek d’entreprendre moi-même de me
conduire.
zorunda kaldığımı gördüm. 5. Mais, comme un homme qui
5. Ama alacakaranlıkta ve yalnız başına yürü- marche seul et dans les ténèbres,
yen biri gibi yavaş yavaş ilerlemeye ve tüm şey- je me résolus d’aller si lentement,
et d’user de tant de circonspection
lerde öylesine dikkatli olmaya karar verdim ki, en toutes choses, que, si je n’avan-
ilerleyişim çok az olsa bile en azından kendimi çais que fort peu, je me garderais
düşmeye karşı kolladım. Daha önce inançla- bien, au moins, de tomber. Même
je ne voulus point commencer
rım arasına oraya Us aracılığıyla getirilmiş à rejeter tout à fait aucune des
olmaksızın giriveren tüm görüşleri bütünüyle opinions, qui s’étaient pu glisser
autrefois en ma créance sans y
yadsımaya başlamadan önce, ilkin üstlendi-
avoir été introduites par la raison,
ğim görevin bir tasarını yapmak ve tüm şey- que je n’eusse auparavant employé
lerin anlığımın yetenekli olduğu bir bilgisine assez de temps à faire le projet de
l’ouvrage que j’entreprenais, et à
varmanın gerçek Yöntemini aramak için yete- chercher la vraie méthode pour
rince zaman ayırmayı istedim. parvenir à la connaissance de
6. Daha gençliğimde felsefenin çeşitli bölüm- toutes les choses dont mon esprit
serait capable.
leri arasında biraz Mantık, ve Matematiğinkiler 6. J’avais un peu étudié, étant
arasında ise Geometrik Analiz ve Cebir çalış- plus jeune, entre les parties de la
mıştım — amacıma katkıda bulunmaları gere- philosophie, à la logique, et entre
les mathématiques, à l’analyse
kirmiş gibi görünen üç sanat ya da bilim. Ama des géomètres et à l’algèbre, trois
onları incelerken, | Mantık açısından onun arts ou sciences qui semblaient
devoir contribuer quelque chose
tasımlarının ve öteki öğretilerinin çoğunun à mon dessein. Mais, en les exa-
yeni olanı ortaya çıkarmaktan çok bilinen şey- minant, je pris [19] garde que,
leri başkalarına açıklamada, ya da Lully’nin* pour la logique, ses syllogismes
et la plupart de ses autres instruc-
sanatı gibi, birine bilmediği şeyler üzerine tions servent plutôt à expliquer
yargıda bulunmaksızın konuşma yeteneğini à autrui les choses qu’on sait, ou
même, comme l’art de Lulle, à
*[Raymond ya da Ramon Lully (?1235-1315): İspanyol parler, sans jugement, de celles
gizemci ve misyoner. Başlıca yapıtları: Ars generalis sive mag- qu’on ignore, qu’à les apprendre.
na ve ütopya romanı Blaquerna.] Et bien qu’elle contienne, en effet,
SÖYLEM / DISCOURS 23
beaucoup de préceptes trés vrais vermede daha iyi hizmet ettiğini gözledim. Ve
et très bons, il y en a toutefois tant
d’autres mêlés parmi, qui sont ou gerçekte Mantık çok doğru ve çok iyi bir dizi
nuisibles ou superflus, qu’il est ilke kapsıyor olsa da, aynı zamanda aralarına
presque aussi malaisé de les en zararlı ya da gereksiz öyle çok başkaları karış-
séparer, que de tirer une Diane
ou une Minerve hors d’un bloc mıştır ki, bunları birbirinden ayırmak hemen
de marbre qui n’est point encore hemen henüz kabaca bile yontulmamış bir
ébauché. Puis, pour l’analyse des
anciens et l’algèbre des modernes,
mermer bloktan bir Diana ya da bir Minerva
outre qu’elles ne s’étendent qu’à çıkarmak denli güçtür. Ve eskilerin Analizine
des matières fort abstraites, et qui ve modernlerin Cebirine gelince, ikisinin de
ne semblent d’aucun usage, la prè-
miere est toujours si astreinte à la
yalnızca hiçbir yararları yok gibi görünen çok
considération des figures, qu’elle soyut konular kapsamaları olgusu bir yana,
ne peut exercer l’entendement birincisi betilerin irdelemesi ile her zaman öyle
sans fatiguer beaucoup l’imagina-
tion; et on s’est tellement assujetti, bir yolda bağlıdır ki İmgelemi bütünüyle bitirip
en la dernière, à certaines règles et tüketmeden Anlağı işletemez; ve ikincide kişi
à certains chiffres, qu’on en a fait
belli kural ve simgelere öylesine bağımlı tutu-
un art confus et obscur qui embar-
rasse l’esprit, au lieu d’une science lur ki, sonuç anlığın gelişimine katkıda bulu-
qui le cultive. Ce qui fut cause que nan bir bilim yerine karışık ve bulanık olan ve
je pensai qu’il fallait chercher
quelque autre méthode, qui, com-
onu sıkıntıya düşüren bir sanatın oluşturulma-
prenant les avantages de ces trois, sıdır. Bu beni bu üçünün üstünlüklerini kendi
fût exem te de leurs déefauts. Et içinde kapsarken gene de eksikliklerinden
comme la multitude des lois four-
nit souvent des excuses aux vices,
bağışık bir başka Yöntemin araştırılması gerek-
en sorte qu’un État est bien mieux tiği görüşüne götürdü. Ve bir yasalar çokluğu-
réglé, lorsque, n’en ayant que fort nun çoğu kez kötüler için özürler sağlaması
peu, elles y sont fort étroitement
observées; ainsi, au lieu de ce gibi, ve bu nedenle bir Devletin kendilerine
grand nombre de préceptes dont sıkı sıkıya uyulan çok az yasası olduğunda çok
la logique est composée, je crus
daha iyi yönetilmesi gibi, yine böyle, Mantığı
què j’aurais assez des quatre sui-
vants, pourvu que je prisse une oluşturan çok sayıda kural yerine, bütünüyle
ferme et constante résolution de yeterli gördüğüm dördünü bulacağıma inan-
ne manquer pas une seule fois à
les observer.[20]
dım, yeter ki hiçbir zaman tek bir durumda bile
7. Le premier était de ne re- onlara uymayı gözardı etmeme gibi sağlam ve
cevoir jamais aucune chose pour sürekli bir karara sarılayım. |
vraie, que je ne la connusse évi-
demment être telle: c’est-à-dire
7. Bunlardan birincisi doğru olduğunu açık-
d’éviter soigneusement la préci- ça bilmediğim hiçbirşeyi doğru olarak kabul
pitation et la prévention; et de ne etmemekti: Başka bir deyişle, iveğenlikten ve
comprendre rien de plus en mes
jugements, que ce qui se présen- önyargıdan dikkatle kaçınmak, ve anlığıma
terait si clairement et si distincte- kuşku duymak için hiçbir fırsat bulamayaca-
ment à mon esprit, que je n’eusse
aucune occasion de le mettre en
ğım denli açık ve seçik olarak sunulmayan hiç-
doute. birşey üzerine yargıda bulunmamaktı.
8. Le second, de diviser cha- 8. İkincisi, araştırdığım güçlüklerin her bi-
cune des difficultés que j’examine-
rais, en autant de parcelles qu’il se
rini olanaklı olduğu denli ve en iyi yolda çö-
pourrait, et qu’il serait requis pour zümü için gerektiği denli çok sayıda parçaya
les mieux résoudre. bölmekti.
9. Le troisième, de conduire
par ordre mes pensées, en 9. Üçüncüsü, düşüncelerimi bir düzene
commençant par les objets les göre yönetmekti, öyle bir yolda ki, en yalın ve
24 DESCARTES
anlaması en kolay nesneler ile başlayarak adım plus simples et les plus aisés à
connaître, pour monter peu à
adım ya da derece derece en bileşik olanın bil- peu, comme par degrés, jusques
gisine ulaşılacak, ve bunu yaparken birbirini à la connaissance des plus com-
doğallıkla izlemeyenler arasında bile bir düzen posés; et supposant même de
l’ordre entre ceux qui ne se pré-
varsayılacaktı. cèdent point naturellement les
10. Ve sonuncusu bana tüm durumlarda hiç- uns les autres.
10. Et le dernier, de faire par-
birşeyi atlamadığım inancasını verecek denli tout des dénombrements si en-
tam bir sıralama ve o denli genel bir gözden tiers, et des revues si générales,
geçirme yapmaktı. que je fusse assuré de ne rien
omettre.
11. Geometricilerin en güç tanıtlamalara 11. Ces longues chaînes de
ulaşmak için yararlandıkları bu uzun ama yalın raisons, toutes simples et faciles,
ve kolay uslamlama zincirleri beni insan bilgi- dont les géomètres ont coutume
de se servir, pour parvenir à
sinin erişebileceği herşeyin aynı yolda birbiri- leurs plus difficiles démonstra-
ni izleyebileceğini, ve yalnızca doğru olmayan tions, m’avaient donné occasion
de m’imaginer que toutes les
herhangi birşeyi doğru olarak kabul etmekten
choses, qui peuvent tomber sous
kaçınmamız ve bir vargıyı ötekinden çıkarsaya- la connaissance des hommes,
bilmek için zorunlu olan düzene her zaman s’entresuivent en même façon,
et que, pourvu seulement qu’on
dikkat etmemiz koşuluyla, sonunda kendisine s’abstienne d’en recevoir aucune
ulaşamayacağımız denli uzak ya da ortaya çıka- pour vraie qui ne le soit, et qu’on
ramayacağımız denli gizli olan hiçbirşeyin ola- garde toujours l’ordre qu’il faut,
pour les déduire les unes des
mayacağını imgelemeye götürdü. Ve başlamak autres, il n’y en peut avoir de si
için nelerin | gerekli olduğunu bulmada pek éloignées, auxquelles enfin on ne
sıkıntı çekmedim, çünkü bunların en yalın ve parvienne, ni de si cachées qu’on
ne découvre. Et je ne fus pas
ayrımsanması en kolay şeyler olduğunu daha beaucoup en [21] peine de cher-
şimdiden biliyordum; ve bugüne dek Bilim- cher par lesquelles il était besoin
de commencer: car je savais déjâ
lerde gerçekliği aramış olanlar arasında belli
que c’était par les plus simples
tanıtlamalar, eş deyişle pekin ve açık nedenler et les plus aisées à connaître; et
bulmayı başaranların yalnızca matematikçiler considérant qu’entre tous ceux
qui ont cidevant recherché la
olduğunu düşünerek, araştırmalarını aynı yol- vérité dans les sciences, il n’y a
da sürdürmüş olduklarından kuşku duymadım; eu que les seuls mathématiciens
aynı zamanda bunu yaparken anlığımın ger- qui ont pu trouver quelque’s
démonstrations, c’est-à-dire
çeklik ile beslenmeye alışması ve yanlış uslam- quelques raisons certaines et évi-
lamalar ile doyum bulmaması dışında herhangi dentes, je ne doutais point que
bir yarar beklentisine girmedim. Ama herşeye ce ne fût par les mêmes qu’ils
ont examinées; bien que je n’en
karşın Matematik ortak adını alan tüm o tikel espérasse aucune autre utilité,
bilimleri öğrenmeye çabalama gibi bir amacım sinon qu’elles accoutumeraient
mon esprit à se repaître de véri-
olmadı; gene de nesnelerinin ayrı olmasına kar- tés, et ne se contenter point de
şın, her zaman bu nesnelerde bulunan çeşitli fausses raisons. Mais je n’eus pas
ilişki ya da orantılardan [rapports ou proportions] dessein, pour cela, de tâcher
d’apprendre toutes ces sciences
başka hiçbirşeyi irdeleme altına almamada an- particulières, qu’on nomme
laştıklarını görerek, yalnızca bu orantıları genel communément mathématiques;
olarak irdelemenin ve bunu da onları yalnızca et voyant qu’encore que leurs
objets soient différents, elles ne
bilinmelerini kolaylaştırmaya en çok hizmet laissent pas de s’accorder toutes,
eden nesnelerde varsayarak yapmanın daha en ce qu’elles n’y considérent
SÖYLEM / DISCOURS 25
autre chose que les divers rapports iyi olacağını düşündüm; ama ne olursa olsun
ou proportions qui s’y touvent, je
pensai qu’il valait mieux que j’exa- onları bu nesnelere sınırlamam söz konusu
minasse seulement ces proportions olmadı, çünkü daha sonra onları uygulanabi-
en général, et sans les supposer lir oldukları tüm nesnelere çok daha kolayca
que dans les sujets qui serviraient
à m’en rendre la connaissance uygulayabildim. Sonra, bu orantıları kavra-
plus aisée; même aussi sans les yabilmek için zaman zaman her birini özel
y astreindre aucunement, afin
de les pouvoir d’autant mieux
olarak irdelemem, ve zaman zaman onları
appliquer après à tous les autres yalnızca bellemem ya da birçoğunu birarada
auxquels elles conviendraient. kavramam gerektiğine dikkat ederek, onları
Puis, ayant pris garde que, pour
les connaître, j’aurais quelquefois
özel olarak daha iyi irdeleyebilmek için çizgi-
besoin de les considérer chacune ler olarak tasarlamam gerektiğini düşündüm,
en particulier, et quelquefois seu- çünkü daha yalın ve imgelemime ve duyuları-
lement de les retenir, ou de les
comprendre plusieurs ensemble, ma seçik olarak | sunulabilmeye daha uygun
je pensai que, pour les considérer başka hiçbirşey bulamadım; ama, bellene-
mieux en particulier, je les devais
bilmeleri ya da birçoğunun birden kavrana-
supposer en des lignes, à cause que
je ne trouvais rien de plus simple, bilmesi için onları olanaklı olduğunca kısa
ni que je pusse plus distinctement belli simgeler [chiffres] yoluyla açıklamamın
représenter à [22] mon imagina-
tion et à mes sens; mais que, pour
zorunlu olduğunu gördüm; ve bu amaç için
les retenir, ou les comprendre plu- gereken şeyin Geometrik Analiz ve Cebirde
sieurs ensemble, il fallait que je les en iyi olan herşeyi ödünç almam, ve birinin
expliquasse par quelques chiffres,
les plus courts qu’il serait possible;
tüm yanlışlarını öteki yoluyla düzeltmem ol-
et que, par ce moyen, j’emprun- duğunu düşündüm.*
terais tout le meilleur de l’analyse 12. Aslında şunu ileri sürebilirim ki, seçtiğim
géométrique et de l’algèbre, et
corrigerais tous les défauts de birkaç kuralın sağın olarak izlenmesi bana bu
l’une par l’autre. iki bilime yayılan soruların tümünü birbirin-
12. Comme, en effet, j’ose dire
den ayırmada öylesine kolaylık sağladı ki, en
que l’exacte observation de ce peu
de préceptes que j’avais choisis, yalın ve genel olanla başlayarak, ve saptadığım
me donna telle facilité à démêler her gerçeklikten başkalarının bulunuşu için
toutes les questions auxquelles ces
deux sciences s’étendent, qu’en
bir kural olarak yararlanarak, o soruları yokla-
deux ou trois mois que j’employai mak için kullandığım iki ya da üç ayda yalnızca
à les examiner, ayant commencé bugüne dek çok güç görülmüş olan birçok
par les plus simples et les plus
générales, et chaque vérité que
sorunun çözümüne ulaşmakla kalmadım, ama
je trouvais étant une règle qui me sonuna doğru bana henüz bilmediğim soru-
servait après à en trouver d’autres, lar durumunda onları hangi araç ile ve hangi
non seulement je vins à bout de
plusieurs que j’avais jugées autre- düzeye dek çözmenin olanaklı olduğunu belir-
fois très difficiles, mais il me sem- leyebilecekmişim gibi göründü. Bunda belki
bla aussi, vers la fin, que je pouvais
déterminer, en celles même que
de size çok kibirli görünüyor olabilirim, ama
j’ignorais, par quels moyens, et ancak, her bir sorun açısından saptanacak tek
jusques où, il était possible de les bir gerçeklik olduğu için, onu bulmayı başaran
résoudre. En quoi je ne vous pa-
raîtrai peut-être pas être fort vain,
herkesin onun açısından bilinebilecek herşeyi
si vous considérez que, n’y ayant
*[Descartes söylemin bu bölümünü Kurallar’ında (özel-
qu’une vérité de chaque chose,
quiconque la trouve en sait autant likle 14ss) ayrıntılı olarak ele alır. Burada anıştırılan şey
qu’on en peut savoir; et que, par yöntemin ilk ürünü, Analitik Geometri kavramı ve Kartezyen
exemple, un enfant instruit en Koordinatlardır.]