Professional Documents
Culture Documents
ARAŞTIRMA YÖNTEMLERİ, Şener BÜYÜKÖZTÜRK
ARAŞTIRMA YÖNTEMLERİ, Şener BÜYÜKÖZTÜRK
Bilme ihtiyacı meraktan kaynaklanabilir. Çocukların büyüme sürecini ele alalım: Önce beden
dilini kullanır. Konuşmaya başlayınca; bu nedir? Daha sonra nasıl ve neden? Soruları ile olayları,
olguları anlamanın ötesinde, onların nasıl oluştuğu merak edilip bilinmeye çalışılır.
Burada dikkat çeken nokta, soru sormanın bilmek istenilen şeyi ifade etmenin bir yöntemi olarak
kullanılmasıdır.
«MERAK İLMİN HOCASIDIR.»
«İHTİYAÇLAR»
İlkel toplumdan bilgi toplumuna insanların daha iyi bir yaşam için
sürekli arayış içinde oldukları bilinmektedir.
Daha güvenli, daha sağlıklı, kısacası daha nitelikli bir yaşama nasıl
ulaşılabilir” sorusunun cevabı odak noktası olmuştur.
Bu tür soruların cevaplarına ulaşmak, kısacası bilmek için nasıl bir yol
izlenebilir?
BİLMENİN YOLLARI
Bir sorunun çözümlenmesi için başvurulan yaklaşımlar olarak da
isimlendirilen bilmenin yolları ya da bilgiyi arama yolları, ilkel toplumdan
bilgi toplumuna geçiş sürecinde çeşitli düşünme aşamaları ilk defa Dewey
(1910) tarafından açıklanmıştır.
•Deneyim
•Görüş birliği
Bilmenin •Uzman görüşü
Yolları •Mantık
•Bilimsel yöntem
◦ Duyusal algı
Görüş birliği
◦ Diğer kişiler ile görüş alışverişi
Uzman görüşü
◦ Uzmanın bildiğine dayanan görüşü
◦ Örn:
Tüm insanlar ölümlüdür (büyük önerme)
Ayşe bir insandır (küçük önerme)
O halde, Ayşe ölümlüdür (yargı)
Röntgen ve kan
testlerinin sonuçlarına
Sayın Hakan Bey’in bronşit dayanarak
hastalığı olduğu sonucuna Neye dayanarak?
vardım.
İlk ifadeyi (büyük önerme diye adlandırılır) öne sürmek için sadece bireylerin ölümlü olması
ile ilgili kendi deneyimlerimizle genelleme yapmamız gerekir. Ölümsüz olan birine hiç
rastlamadık, bu nedenle tüm insanların ölümlü olduğunu söyleyebiliriz.
İkinci ifade (küçük önerme diye adlandırılır), tamamıyla duyusal deneyime dayanmaktadır.
Ayşe ile görüşürüz ve onu insan olarak sınıflandırırız.
O halde, üçüncü ifadenin (yargı diye adlandırılır) doğru olması gerektiğini öğrenmek için
duyularımıza güvenmek zorunda değiliz. Mantığımız doğru olduğunu söyler.
Bunu eğitime şu şekilde uyarlayabiliriz:
Bilimsel yöntem gözleme, kanıtlara dayalı bir test süreci ile gerçeğe, çözüme ulaşmayı amaçlar. Bir
problemin tanımlanması, verinin toplanması, analiz edilmesi ve ulaşılan sonuçların yorumlanmasıdır.
Bilim, gerçek ve kavramsal elemanlar arasında sürekli bir etkileşime dayalı sistematik ve rasyonel bir
etkinliktir. Burada bilimin bir içerik olarak bilgi topluluğu olmasının ötesinde aynı zamanda bir süreç
olarak soruları yanıtlamaya, bilimsel bilgi üretme boyutuna da dikkat çekilmektedir.
Bilimsel yöntem, bir bilim adamının araştırdığı veya karşı karşıya olduğu bir problemdeki bilgi
çeşidine bağlı olarak tanımlayabileceği bir gelişim süreci olarak da tanımlanabilir.
Bilimsel yöntem, bilimlerin ortaklaşa kullandıkları betimleme ve açıklama yollarını kapsayan
bir yanı ile eylemsel diğer yanı ile düşünsel bir süreçtir.
◦Gözlem
● Olguların doğal akışı gözlemlenir.
● Algılanan veri ve yorumlama
● Güvenilirlik ve Geçerlik
◦Deney
● Deneyci, olguların doğal akışına müdahele eder.
● Bağımlı ve bağımsız değişken
◦Ölçme
● Belli kurallara göre nesnelere (veya olgulara) ya da bunlara ilişkin gözlemlere rakam
vermek.
● Ölçme bir belirleme işi, ölçek ise bu amaçla kullanılan bir araçtır.
Gözlem: “Olgu” bulma işlemi olarak da bilinir. Olguları belirlemeyi, gruplamayı içerir. Gözlenmiş
bir olgu, yorumlanmış bir algı kümesidir. Bir gözlem; veriler ve yorumlama olmak üzere iki
ögeden oluşur. Bir nesneye bakıldığında göze çarpanla görülen şeyler aynı değildir. Görülenler
göze çarpanların sadece o sıradaki ilgimize ilişkin olan bölümüdür.
Daha sonra bu veriler olduğu gibi değil yorumlanarak alınır. Bilimsel gözlemde önemli olan
gözlemcinin bilerek veya bilmeyerek olguları kişisel eğilimlerine göre yorumlamaktan, öznellikte
kaçınmasıdır.
Bir gözlemin bilimsel değeri iki temel koşulu yerine getirme gücüne bağlıdır:
Güvenirlik ve geçerlik.
Güvenilir gözlem her şeyden önce nesnel nitelikte olan gözlemdir. Şüphesiz
buradaki kasıt yüzde yüz nesnellik değildir. Her gözlem, gözlemcinin amaç, ilgi ve
yaşantısıyla ilişkilidir. Önemli olan gözlemcinin olgulara yaklaşımında kişisel
saplantı, ön yargı veya inançların etkisinde kalmaması, bilerek ya da bilmeyerek
olguları olduğundan başka türlü göstermemesidir. Güvenirliğin bir başka ölçüsü de
gözlemin tekrar edilebilirliği ve tekrarların tutarlılığıdır.
Bir gözlemin güvenirliği, gözleme karışan hatayla ilgilidir. Gözleme karışan
hatalar sabit, sistematik ve tesadüfi olmak üzere üç gruba ayrılabilmekte ve
bu hatalar gözlemciden, gözlenen durumdan, araçtan ve ortamdan
kaynaklanabilmektedir.
Bir gözlem, bir soruyu cevaplamak için toplanan amaca uygun gözlemdir. Bir
gözlem, gözlemin amacına hizmet ettiği ölçüde geçerlidir. Şüphesiz gözlemler
güvenilir olabilir ancak amaca hizmet etmeyebilir. Kısacası, bir gözlemin
güvenirliği geçerliliği oranında değer taşır.
Ölçme: Gözlemin herkes tarafından geçerli olmasını sağlar. Bilim ulaştığı sonuçları elden
geldiğince kesin, açık ve doğru biçimde dile getirmeyi amaçlar. Bunu sağlayan süreç ise ölçmedir.
“Su ısıtıldığında kaynar” ifadesi, “su 100° C’ sıcaklıkta kaynar” ifadesi ile karşılaştırıldığında hem
kesinlik hem de açıklık yönünden, hem de sağladığı bilgi miktarı bakımından çok yetersizdir.
Ölçme, canlı veya cansız nesnelerin niteliklerinin belli kurallara göre sayısallaştırılması olarak
tanımlanabilir. Bu tanımda üç ayrı öğeden söz edilmektedir: Kısacası ölçme, nitelikleri gözlemeyi,
gözlem sonuçlarını belli kurallara göre sayılarla göstermeyi içerir.
Deney: Deney gözlemi de içeren sistematik bir süreçtir. Salt gözlemde doğanın akışına müdahale
yok iken deneyde bir müdahale vardır. Gözlemci olup bitenleri izler. Aradığı olguların ortaya
çıkmasını bekler. Deneyci ise olguları, belli koşullar altında yapay olarak onları üretme yoluna
gider.
Deneyde doğal akışa müdahale vardır. Müdahale, deneysel işlem olarak da tanımlanır. Örneğin,
cisimlerin serbest düşmesinde ağırlıkları ile düşme hızları arasında bir ilişkinin olup olmadığını
öğrenmek istiyoruz. Gözlemci, aynı yükseklikten farklı ağırlıktaki cisimlerin düşmesi gibi bir
olgunun ortaya çıkmasını bekleyecek; deneyci ise bir olguyu bir yüksekliğe çıkıp daha önce
sağladığı farklı ağırlıktaki cisimleri aynı anda düşürerek koşulları kendisi oluşturacaktır.
Oluşturduğu denk iki gruptan birinde etkisini test etmek istediği projeye dayalı
öğretim yöntemini, diğerine geleneksel öğretim yöntemini uygulayan ve her iki
grupta da öğrenci davranışlarını gözleyip sonuçlarını karşılaştıran araştırmacı bir
deney yapmaktadır. Deneyci olguyu üretmekle hem zaman kaybını önler, hem
de gözlemini kendisine en uygun gelen yer ve zamanda yapar. Aynı zamanda
gözlemini istediği kadar tekrarlayarak elde ettiği sonuçların güvenirliğini kontrol
eder.
Bilimsel Yöntem Aşamaları: Kuramsal Süreç
Kuramsal Süreç:
◦ Olgusal süreçte belirlenenleri, anlaşılır hale getirmeyi amaçlar.
◦ Hipotez
◦ Olası sonuca ilişkin tahmin
◦ Kuram
◦ Doğrulanmış hipotez
◦ Yasa
◦ Olgular sınıfını açıklar
◦ Öngörü
◦ Bir olguyu tahmin etme
Hipotez: Olgular veya olgular arası ilişkileri açıklamak için oluşturulan ifadelerdir.
Henüz doğrulanmamış kavramsal genellemelerdir. Hipotez, bir araştırmanın
olası sonucuna dair yapılan tahminlerin ifadesidir.
Kuram: Doğrulanmış hipotezlerdir. Kuram, geçerliliği ve güvenirliği
bilimsel yöntemlerle saptanmış olan bilgiler, açıklamalar bütünüdür.
Buna göre bilimsel araştırma, kısacası araştırma doğa ve toplumsal olaylarla ilgili sorunları çözmek için
bilimsel yöntemin kullanılması olarak görülmektedir
Araştırmalar, literatürde çok farklı şekillerde sınıflandırılarak açıklanmaktadır.
Araştırmaları, ilk olarak olaylara bakış açısına, temel alınan felsefeye göre nicel
(quantitative) ve nitel (qualitative) araştırma olarak ikiye ayırmak uygun
olacaktır.
Araştırma problemiyle tutarlı olarak hem nicel hem nitel araştırma yönteminin
kullanılmak istenmesi ise pragmatist felsefeye dayanır ve bu durumda çalışma
karma yöntemin kullanıldığı araştırma olarak tanımlanır.
NİCEL VE NİTEL ARAŞTIRMA
PARADİGMALARI
36
Paradigma
Paradigma: Araştırmacıya ve araştırma sürecine rehberlik eden inanç sistemi
ya da dünya görüşü (Guba ve Lincoln,1994): Bu dünya görüşü bizim olaylara,
hayata baktığımız penceremiz.
Paradigma=Çerçeve
Hangi soruların hangi araştırma yöntemleriyle çözülebileceğine yol gösterir.
37
Bilimsel Araştırma Paradigmaları
•Devrim
41
Bilim öncesi dönem bir hazırlık dönemidir. Bu dönemde araştırmacılar hangi olay veya olguların
açıklamaya ve incelemeye değer olduğu, hangi yöntemi kullanmaları gerektiği ve hangi gözlemlerin
önemli olduğu konusunda görüş ayrılığı içindedirler. Yine araştırmacıların, kendisinden hareketle,
çalışacakları, temel kabul edecekleri tek bir kuramsal öncüller grubu da yoktu.
Sonra bilim insanlarından birisinin teorisi kendisini kabul ettirir. Kuhn işte bu yöntem yada teoriye
paradigma adını verir.Bir başka değişle paradigma, bilimsel bir yaklaşımın doğayı ve toplumu algılama
ve sorgulama biçimidir. Örneğin, Güneş merkezli Evren teorisi bir paradigmadır. Yine Newton fiziği,
Einstein fiziği birer paradigmadır. Paradigmaya bağlı olarak çalışılan bu dönem Kuhn'un olağan bilim
dediği dönemdir. Bu dönemde kuramlar etrafında toplanan bilim insanları; evren, toplum, insan,
hastalık vb. problemleri çözerler. Bilim ve teknoloji alanlarında yeni buluşlar ortaya koyarlar.
Kuhn'na göre olağan bilim döneminde, paradigma tarafından çözülemeyen bir takım problemler
ortaya çıkar ve bilim bir bunalım dönemi içine girer. Bu dönemde bilimler, insanların ihtiyacı olan
teknolojiyi karşılayacak düzeyde değildir. Evren hakkında doyurucu yanıtlar verememektedir. Bilimsel
açıklamalar ile gerçeklik arasındaki uyumsuzluk sürekli artmaktadır. Bu durumda bilim öncesi
dönemindeki arayışlar başlar.
Bu bunalım döneminden sonra yeni bir paradigma ortaya koyularak bilimsel devrim başlatılır.
Pozitivist Paradigma
Pozitivizm ana iddiası metafiziğin hiçbir değeri
olmadığı iddiasıdır. Comte’a göre insan zihni
teolojik, metafizik ve pozitif diye adlandırdığı 3
evreden geçmiştir. Birinci dönemde insan evren
hakkında doğru bir anlayışa sahip olmadığı için
tanrısal güçler, ikinci dönemde yine tam olarak
gelişmediği ve yetişmediği için metafizik kuvvetler
aramış nihayet sonunda pozitif yani olguların
arkasında gizli güçler aramayan, onları deney ve
gözleme dayanan başka olaylarla açıklayan zihin
yapısına sahip olmuştur.
43
Pozitivist Paradigma
Comte’a göre Pozitif bir doğa biliminin
yanında, pozitif bir toplum biliminin, pozitif
bir ahlakın hatta pozitif bir dinin
yaratılması mümkündür ve gereklidir.
Gerçek bilim yalnızca pozitif olanla, yani
bize duyu ve organlarımızla verilmiş olanla
ilgilenmek zorundadır (3).
7. Kuş, E. (2007). Sosyal Bilim Metodolojisinde Paradigma Dönüşümü ve Psikolojide Nitel Araştırma. Türk Psikoloji Yazıları,. 10 (20), 19-41
45
Post Pozitivist Paradigma
Post-pozitivist bilim anlayışı, pozitivizmin
akla ve bilimin ayrıcalıklı özelliği olarak
deneye verilen konumun eleştirisi
üzerinde yükselir.
47
Yorumlamacı Paradigma
Sosyal bilimler 20. yüzyılın başlarında gelişmeye başladığında
bu alanda çalışanlar kendilerini doğal olarak pozitivist
paradigmanın içinde buldular.
Çalışmaların bu paradigmaya göre bilimsel sayılabilmesi için
tıpkı kimyacı ve fizikçiler gibi çalıştılar. Oysa yeni
paradigmada sosyal, insana ait hatta doğal ve fiziki olayları
bağımlı ve bağımsız diye ayrıştırmak olası değildi. Çünkü
herşey bir diğerinin içinde, herşey birbiri ile ilintiliydi.
Gittikçe artan bir biçimde sosyal bilimciler nitel çalışmalara
yönelmiş ve bu süreçte nesnellikten çok bakış açısını ön
plana çıkarmışlardır. Sosyal bilimlerde araştırılan olay ve
olgular kendi doğal ortamları içinde incelenmekte ve
araştırmacı bu olay ve olguları ayrıntılı bir biçimde
açıklamaya ve yorumlamaya çalışmaktadır.
48
Yorumlamacı Paradigma
8. Yıldırım, A., Şimşek, H. (2013). Sosyal Bilimlerde Nitel Araştırma Yöntemleri(9. Baskı). Ankara: Seçkin
49
Temel Nitelikler
• 1.Evren etkileşimsiz, kendi içinde tekdüze, farklı ve kendine özgü sistemlerin
bir toplamıdır. Bir şey parçaların toplamıdır/ Değişkenlik, çeşitlilik ve karşılıklı
etkileşim bütün sistem ve olguların doğal özelliğidir. Her sistem kendine özgü
özellikler geliştirir.
• 2. Sistemler en basitten en karmaşığa kadar hiyerarşik bir sırada
sınıflandırılabilir/ Sistemler hiyerarşik ve piramitsel değil, aksine önceden
kestirilemez karşılıklı sınırlılık, etkileşim ve hareketlerle belirlenen heterarşik
düzenlerdir.
• 3. Evren saat gibi çalışan mekanik bir obje ya da bir makinedir. Enerjisi
bitinceye kadar belli bir düzende devinimini sürdürür./ Evren bileşenlerinin
ayrıştırılıp tekrar tersi bir süreçle yerlerine yerleştirildiği şeklinde mekanik bir
biçimde anlaşılamaz. Herşey birbiri ile ilintilidir, her parça bütünün bilgisini
taşır.
• 4. Eğer evren saat ya da makine gibi çalışan bir olgu ise evrenin geleceği
önceden kestirilebilir./Olasılıklar blinebilir ancak kesin sonuçlar kestirilemez.
Geleceğin belirsizliği doğanın koşuludur.
• 5. Newtoncu evrende parçalar arasında nedensellik ilişkisini biliyorsak bu
ilişkilerin sonuçlarını da açıklamak mümkündür./A b’ye neden olmak yerine
belki a ve b karşılıklı etkileşerek birlikte evrimleşir ve değişirler.
• 6. Sistemler birikim yoluyla gelişirler, yani değişim sisteme yeni bir parça ya da
boyut ekler. Nitel veya sıçramalı değişim çok seyrektir/ Düzen düzensizlikten
doğabilir. Sistemler nicel değişimlerden çok nitel değişimi yansıtacak şekilde
çeşitlilik, açıklılık, karmaşıklık, karşılıklı nedensellik ve belirsizlik gösterir.
• 7. Bilme akıl yoluyla anlama ile olasıdır ve bu süreçte gözlemci ve gözlenen
kesin sınırlarla birbirinden ayrılmıştır./ Gözlemci gözlenenden soyutlanmış ve
uzak değildir. Nesnellik diye bir şey yoktur, fakat bakış açısı vardır.
50
Araştırmada Pozitivist Ve Yorumlamacı Yaklaşımın Eğilimleri
Pozitivist Yaklaşım Yorumlayıcı Yaklaşım
Varsayımlar Varsayımlar
-Sosyal olgular nesnel bir gerçekliğe - Gerçeklik sosyal olarak oluşturulur.
sahiptir. - Değişkenler karmaşık, bağlantılı ve zor
- Değişkenler tanımlanabilir ve ilişkiler ölçülebilir
ölçülebilir
51
Araştırmada Pozitivist ve Yorumlamacı Yaklaşımın Eğilimleri
Araştırma Yaklaşımı Araştırma Yaklaşımı
- Varsayım ve kuram ile başlar - Varsayım ve kuram ile sonuçlanabilirlik
- Formal ölçme araçları kullanılır - Araştırmacı araçtır
- Deneysel - Doğal
- Tümdengelim - Tümevarım
- Bileşen analizi - Örüntüler araştırılır
- Normu arar/araştırır - Çoğulculuk ve karmaşıklık aranır
- Veriler sayısal göstergelere indirgenir - Sayısallaştırma çok azdır
- Rapor kısa ve öz yazılır - Rapor ayrıntılı yazılır
52
PARADİGMA FARKI
53
Bilgisini edinmek istediğimiz gerçekliğin nasıl bir şey
olduğunu (ontolojik) bilmeliyiz ki bu gerçekliğin
bilgisine hangi tür bilgi (epistemolojik) ile nasıl
ulaşabileceğimizi (metodoloji) bilelim.
54
Nicel Araştırmalar
Gerçekliği araştırmacıdan bağımsız gören, olayların nesnel olarak gözlenip, ölçülüp analiz
edilebileceğini kabul eden pozitivist görüş nicel araştırmalara işaret eder.
Tek bir gerçekliğin olduğu kabulüne dayanan nicel araştırmalar, en basit anlamda araştırma
sorularını yanıtlamak için nicel verilerin toplanmasını ve analizini gerektiren çalışmalardır.
Genelleme yapmak, tahminlerde bulunmak ve nedensellik ilişkisini açıklamak gibi amaçları
vardır.
Nicel araştırmalar genel olarak dört gruba ayrılır.
Nicel Araştırmalar
Tarama
Korelasyonel
Nedensel-karşılaştırma
Deneysel
Tek denekli
ŞENER BÜYÜKÖZTÜRK, EBRU KILIÇ ÇAKMAK, ÖZCAN ERKAN
Bilimsel Araştırma Yöntemleri
AKGÜN, ŞIRIN KARADENIZ, FUNDA DEMIREL
Tarama (Survey) Araştırması
Dünyanın birçok gerçekten oluştuğunu, aynı durumla ilgili farklı kişisel görüşlerin
olabileceğini ve böylece gerçeklerin sosyal ortamlarda yapılandığını temel
almaktadır. En basit anlamda araştırma sorularını yanıtlamak için nitel verilerin
toplanmasını ve analizini gerektiren çalışmalardır.
Durumları ve olayları katılımcıların bakış açılarından anlamaya çalışırlar.
Genelleme kaygısı taşımazlar. Bu tür araştırmalar, değişkenler arasındaki
örüntüyü ortaya koymaya yönelik model, hipotez, kuram üretmeye dönük
olarak kurgulanabilirler.
Tanımlanmış pek çok nitel araştırma vardır. Burada sık kullanılan bazıları kısaca
açıklanmıştır.
Etnografik araştırmalar:
Okul öncesi eğitimde yabancı dil öğrenmedeki yöntemleri, engelleri iki farklı okulda,
araştırmacının yanı sıra öğretmen ve velilerin bakışı açılarıyla irdelemeye yönelik çalışma bir
durum çalışmasıdır. Örnek olay incelemesi olarak da bilinir. Örnek olay ya da durum tek bir kişi
olabileceği gibi, bir sınıf, bir okul olabilir.
Araştırmalar veri toplama tekniklerine göre;
İhtiyaç duyulan verilerin belli bir zaman aralığında toplanması anlık araştırmaları,
aynı gruptan çeşitli zaman aralıklarında birkaç kez toplanması boylamsal araştırmalar olarak bilinir.
Aynı grup üzerinde boylamsal bir çalışmanın zaman, maliyet ve kontrol gibi güçlükler nedeniyle
yapılamaması durumunda, grubun zamana bağlı gelişimini belirlemek için farklı zaman aralıklarını
temsil eden alt gruplar seçilip, veriler tek bir zamanda toplanabilir. Bu tür çalışmalar ise kesitsel
araştırmalar olarak tanımlar.
Aynı grup üzerinde boylamsal bir çalışmanın zaman, maliyet ve
kontrol gibi güçlükler nedeniyle yapılamaması durumunda, grubun
zamana bağlı gelişimini belirlemek için farklı zaman aralıklarını temsil
eden alt gruplar seçilip, veriler tek bir zamanda toplanabilir. Bu tür
çalışmalar ise kesitsel araştırmalar olarak tanımlar.
Örneğin;
Yaşa göre sosyal gelişimin incelendiği bir çalışmada, 3-5 yaş aralığından
altışar ay aralıkla 6 alt grup oluşturulur ve veriler gruplardan aynı zamanda
toplanırsa kesitsel çalışma yapılmış olunur.
Katılımcıların, etkisi test edilen bir faktöre (bağımsız değişkene) göre bağımsız alt gruplara ayrılması ve
her bir alt gruptaki bireylerin diğerlerinden bağımsız olarak ölçülmesi gruplar arası araştırmalar ya da
desenler olarak bilinir.
Bir araştırma grubunun en az iki farklı zamanda bağımlı değişkene ait ölçümlerinin aynı ya da paralel bir
araçla ölçüldüğü çalışmalar gruplar içi araştırmalar olarak tanımlanır.
Aynı denekler üzerinde aynı ya da paralel araçla elde edilen tekrarlı ölçümler söz konusu olduğundan
araştırma, tekrarlı ölçümler araştırmaları olarak da bilinir. Bu araştırmalar nadir olmakla birlikte
eşleştirilmiş gruplar üzerinden de yürütülebilir. burada eş gruplar tek bir grup olarak kabul edilir. İhtiyaç
duyulan verilerin hem bağımsız koşullarda hem de bağımlı, tekrarlı deneme koşullarında toplandığı
araştırmalar ise karışık desenli araştırmalar olarak bilinir.
Araştırmalar düzeylerine göre de betimsel, ilişkisel ve müdahale
araştırmaları olmak üzere üç gruba ayrılabilir.
Türk Dil Kurumu sözlüğünde ise bir meslekle ilgili olarak tarafların uyması veya kaçınması
gereken davranışlar olarak tanımlanmaktadır. Literatürde etik kodları olarak da
geçmektedir. Kodlar, uyulması gereken kurallar ve ilkeler kümesidir.
Sahtecilik, Saptırma
Yinelenen Yayın
Disiplinsiz Araştırma veya Aldatmaca
(Duplication)
(Falsification)
Uydurmacılık
Aşırmacılık (Plagiarism)
(Fabrication)
Disiplinsiz Araştırma: Dikkatsiz ve özensiz bir planlama ve uygulamanın söz konusu olduğu bir
araştırmada kasıtlı olmayan bazı sorunların, hataların ortaya çıktığı çalışmalardır. Çoğunlukla bilime
zarar vermeyen ve düzeltilebilir çalışmalardır.
Yinelenen Yayın: Bir bilimsel araştırmanın birden çok dergide yayınlanması ya da bir bütün olarak
çalışmanın gereksiz bir şekilde parçalanarak aynı ya da farklı dergilerde yayınlatılmasıdır.
Sahtecilik: Aldatmaca durumu olarak da geçen sahtecilik, bilimsel veriler üzerinde kasıtlı
değişikliklerin yapılmasını tanımlar. Verilerin manipülasyonu söz konusu olup, veriler üzerinde
oynama olabileceği gibi istenmeyen bazı verilerin veri setinden çıkartılması da buna örnektir.
Sahteciliğin ortaya çıkartılması oldukça zordur. Araştırmacıların veri toplama araçlarını ve orijinal
veri setlerini muhafaza etmeleri önerilir. Bir araştırmaya ilişkin verilerin en az 5 yıl saklanması
önerilir. Sahtecilik şüphesi olasılığına karşın sürecin kanıtlanabilir olması önemlidir.
Uydurmacılık: Uydurmacılık, hiç araştırma yapmadan yapmış gibi veri setlerinin oluşturularak
analizlerin yapılıp, sonuçlarının yayınlanması durumu olarak bilinir. Bu tür etik ihlalinde, veriler
uygun yöntemler, araçlar kullanılarak toplanmış gibi detaylı bir şekilde raporlanabilir.
Yayınlanan bilimsel ürünlerin fikri mülkiyet haklarının korunması evrenseldir. Gelişmiş veya gelişilmekte
olan ve hatta gelişmemiş pek çok ülkede bu hakların korunması yasalarla teminat altına alınmıştır.
Türkiye’de yürürlükte olan 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu, fikir, bilgi aşırmacılığını suç olarak
saymıştır.
Kanunun 71.maddesinde, “Bir eseri, hak sahibi kişilerin yazılı izni olmaksızın, işlemek, çoğaltmak,
değiştirmek, yayımlamak, dağıtmak; başkasına ait esere, kendi eseri olarak ad koymak; bir eserden kaynak
göstermeksizin alıntı yapmak; bir eserle ilgili olarak yetersiz, yanlış veya aldatıcı mahiyette kaynak
göstermek” davranışları çeşitli hapis ve para cezasıyla tanımlı olarak suç sayılmıştır.
Bilimde etik dışı davranışın başlıca nedenleri ve çözümleri aşağıda
kısaca açıklanmaya çalışılmıştır.
1. Bilimsel araştırma eğitiminin ve etiği üzerinde yeterince durulmaması. Üniversiteler veya ilgili
kuruluşlar etik konusunda araştırmacılar, araştırmacıların danışmanlarına ve araştırma projesi
yöneticilerine yönelik etkinlikler, eğitimler düzenleyebilir.
2. Fazla sayıda yayın yapılması ile bilimde saygınlığın her zaman artacağı yanılgısıdır. Bu durum,
yinelenen (dublikasyon) yayınlar olarak tanımlanan etik ihlallerinin ortaya çıkmasında önemli rol
oynar. Özellikle yayın sayısına bağlı akademik ve kadro yükseltmeleriyle ilgili olarak araştırmacılar
üzerindeki baskılar azaltılmalıdır. Bunun için yükselmelerde sayı yerine niteliğin üzerinde
durulması önerilir.
3. Akademik yükselme ve eşitleri arasında kabul görme gibi insan doğasının parçası olan ve
davranışlar üzerinde belirleyici bir rol oynayan duygular, aşırı hırsın yüklendiği durumlarda etik
dışı davranışların ortaya çıkmasına neden olabilmektedir. Şan, şöhret ve onu koruma duyguları
araştırmacıları, etik dışı davranışlara görülebilir. Toplumsal ahlakın, kültürün yozlaştığı ya da
bozulduğu ortamlar, etik ihlallerin ortaya çıkması için uygun bir zemindir.
4. Araştırmacılar üzerindeki mali baskılar. Parasal destek alan kurumlar ve burada çalışan bilim
insanlarının aldıkları maddi destekler ile hızla yayın yapmaya zorlanmaları bir diğer nedendir.
Elde edilen burs, proje veya sanayi desteğini yitirmemek için de bilimde etik dışı kusurlu bir
davranışa sığınılabilir.
Bilim insanları, bilim dünyasının kendilerine duyduğu güveni koruyacak nitelik ve nicelikte
araştırmalar yapmak ve sonuçlarını yayınlamak durumundadır. Araştırma sonuçlarının güvenirliği ve
geçerliği, öncelikle araştırma sorusunu cevaplamada ya da hipotezlerini test etmede izlenilen
yöntemin doğruluğuna bağlıdır. Uygun yöntemin geliştirilmesi ve uygulanmasının sosyal bilim
araştırmalarında karşılaşılan en temel sorun olduğu ifade edilebilir. Ancak burada esas olan, bu
süreçlerin planlanmasından, uygulanmasına ve raporlanmasına kadar olan süreçte etik ilkelere
uyulmasında gösterilen hassasiyettir.