You are on page 1of 2

8

KADİR HAS ANADOLU LİSESİ FELSEFE DERSİ NOTLARI Ebru Kılıç

RENE DESCARTES ( 1596-1650 )

Modern felsefenin kurucusu sayılır. Modern Rasyonalizm’in öncüsü ve Analitik Geometrinin


kurucusudur. Rasyonalizmin önemli temsilcilerinden biri olarak kabul edilmesinin nedeni, sadece bilgiyi akla
dayandırması değil, aynı zamanda doğru bilginin kusursuz örneği olarak matematiği görmesidir.Descartes önce
bilgiden ne anladığını belirtir. Ona göre bilgi her şeyden önce kesin olmalıdır. Yine bilgi zorunlu olmalı yani
kendisinden kuşku duyulmamalıdır.
Descaretes’ göre bu bilgiyi elde etmenin dört aşaması vardır;
1-Doğruluğunu apaçık bilmediğim şeyi doğru kabul etmemek (apaçıklık)
2-İncelenecek şeyleri bölümlere ayırmak (bölme,analiz)
3-En kolay bilinenden,en karmaşığa doğru yükselmek (Basitleştirme ve sıra)
4-Gözden geçirmek (sayma ve kontrol)

Descartes’a göre dört türlü bilgi vardır:


1-Doğuştan gelen bilgiler: Allah fikri,ruh,uzay ve tüm matematiksel düşünceler doğuştandır.Doğuştan
gelen düşünceler doğduğumuzda hazır olarak bulunmazlar.Tıpkı doğuştan gelen hastalıklar gibidir.Yani hastalık
bebekte kesin kes görülmez ancak görülme ihtimalinin varlığını gösterir.Bunun gibi doğuştan gelen düşünceler de
doğduğumuzda hazır olan düşünceler değildir.Bizde hazır olan bu düşünceleri doğuran yetenektir.Aklın doğrudan
kavramasıdır.Bu yetenek Tanrı tarafından eşit olarak dağıtılmıştır..
2- Duyu algıları ve deneyler yoluyla elde edilen bilgiler: Aklın kavradığı doğuştan olan bu bilgilerin
dışındaki bütün bilgilerimiz duyularla kavranmış niteliktedir,arızi geçici bilgilerdir.
3- Başka insanlarla konuşarak elde edilen bilgiler
4- Güvenilir kişilerin yazdığı kitapları okuyarak elde edilen bilgiler

Descartes,duyulara güvenmediği için,duyularla elde edilen bilgilerin şüpheli olduğunu


düşündü.Matematiği ve Fiziği apaçık ve kesin bilginin modeli olarak aldı.Onun dışındaki her şeyden bir kere
de olsa şüphe etti.O’na göre kesin bilgi bu şüphe edişten çıkmaktadır.Descartes böylece ;“Mademki her şeyden
şüphe ediyorum,öyleyse düşünüyorum;Madem ki düşünüyorum,öyleyse varım”(Cogito Ergo sum) formülüne
ulaşır. Bu sonuç O’na göre apaçık, kesindir.O’na göre kendisinde var olan düşünme yeteneği Tanrı’yı;en yetkin
ve aldanmaz-aldatmaz olan Tanrı fikri de dış dünyayı kanıtlanır. Descartes’in rasyonalizmi,iyi yönetilen her
zihnin kesin,genel-geçer bilgiye ulaşabileceği görüşüne dayanır.

Descartes da görülen şüphe kavramını ilkçağ Septisizmindeki şüphecilikle karıştırmamak gerekir. Arada iki
temel fark vardır: a- Septisizm için şüphe etmek amaçtır, oysa Descartes için araçtır. Descartes’ın şüpheciliğine
“Metodik şüphe” denir. b- Septisizme göre doğru bilgi yoktur, oysa Descartes’a göre vardır.
9
KADİR HAS ANADOLU LİSESİ FELSEFE DERSİ NOTLARI Ebru Kılıç

FRİEDRİCH HEGEL ( 1770- 1831 )

Alman idealizminin öncülerindendir. Akılcılığın Batı felsefesindeki en önemli ismidir. Bunun nedeni,
onun sadece gerçekliğin akıl yoluyla bilindiğini söylemesi değildir, fakat onun fazladan gerçekliği, akılla
özdeşleştirmesidir. Yani, Hegelde akıl, sadece insanın bir gücü ya da yeteneğini değil ama bir bütün olarak
gerçekliği, gerçekliğin kendisini ifade eder.

Hegel, felsefe profösörü olarak atanmadan önce ilahiyat eğitimi almıştır. Belki de bunun da etkisiyle
gerçekten var olanın Geist , yani akıl ya da ruh olduğunu öne sürmüştür. Bu akıl, insanların bireysel
akıllarının üstünde ve ötesindeki evrensel bir akıldır. Dahası; söz konusu evrensel akıl statik değil, dinamik
bir varlıktır. Hegel bu evrensel aklın kendini tanıma, gerçekleştirme amacına yönelmiş bir süreç olarak
değerlendirilmesi kanaatindedir. Akıl değişip gelişmesi sırasında doğayı ve insanın dünyasında yer alan her şeyi
ortaya koyacak şekilde, yeni biçimlere bürünmek durumundadır.

Hegel’e göre deneye başvurmadan sırf düşünce (spekülasyon) ile kesin bilgiye ulaşılabilir. Çünkü suje ile
obje aynı aklın değişik biçimlendirmeleridir.Objenin kendisi de suje gibi akla dayanır. Yani objenin kesin
bilgisine akılla ulaşılan kavramlar üzerinde düşünülerek ulaşılacağını savunur.O’na göre her ussal(rasyonel)olan
şey de gerçek (reel)dir.Duyu organlarınca elde edilen bilgilerin kesin genel-geçer bilgiler olmadığını düşünür.
(O’na göre “zaten felsefe de,objelerin düşünce ile görülmesi,evrenin düşünülmesidir”)Bu nedenle kavramlar
felsefenin ana konusudur.

Hegel felsefesi,gelişme kavramına dayanır.Her şeyin değişme ve hareket halinde ve birbirine bağlı olarak
değiştiğini savunur. Herakleitos’un diyalektik yöntemini geliştirmiştir. Düşüncedeki değişmeler maddedeki
değişmelere yol açar.Hegel’e göre her şey üç aşamalı bir gelişme sonucu gerçekleşir.Bu süreç Tez-Antitez-
Sentez sürecidir.Örneğin;”varlık” kavramı üzerinde düşünürsek,Varlık(tez) bunu düşününce hemen karşıtını
düşünürüm,Yokluk (antitez) buradaki çatışma uzlaştırıcı bir kavrama götürür,Oluş (sentez) sonucuna ulaşırız.
Çiçek (tez),çiçeğin yok olması (antitez),meyve(sentez) Çiçek,meyvenin ortaya çıkmasına yol açar,ama meyvenin
ortaya çıkması için çiçeğin yok olması gerekmektedir. Demek ki her olmakta olan şey,hem var olan hem hem yok
olan şeydir.

Sonuç olarak Rasyonalizm,insan aklını tüm insanlar için aynı ve değişmeyen bir şey olarak ele almıştır.
Oysa çağdaş psikoloji ve antropoloji yaptığı çalışmalarda aklın da değişmekte olduğunu göstermiştir.Ayrıca
Rasyonalizm,aklı doğadan ayrı bir öz,farklı bir varlık olarak ele alıyor.Böylece akıl ile nesne arasında bir ikilik
yaratıyor.Bilgi suje ile obje arasındaki ilişkiden doğmaktadır.O zaman birbirinden tamamen ayrı olan akıl ve
nesnenin birbiriyle nasıl çakışarak bilgiyi ortaya çıkaracağı sorunu ortaya çıkıyor.Böylece Rasyonalizmin bilgi
sorununu çözemediği görülüyor.Zaten Hegel bu ikiliği “objenin kendisi de suje gibi rasyoneldir” diyerek aşmaya
çalışmıştır.

You might also like