Professional Documents
Culture Documents
T.C.
ERCİYES ÜNİVERSİTESİ
FEN BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ
MİMARLIK ANABİLİM DALI
Neslihan ÖZCAN ABDİK
Hazırlayan
Neslihan ÖZCAN ABDİK
Mimarlık
Danışman
Doç. Dr. Gonca BÜYÜKMIHÇI
Ocak 2013
KAYSER
T.C.
ERCİYES ÜNİVERSİTESİ
FEN BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ
MİMARLIK ANA BİLİM DALI
Hazırlayan
Neslihan ÖZCAN ABDİK
Danışman
Doç. Dr. Gonca BÜYÜKMIHÇI
Ocak 2013
KAYSERİ
ii
ÖNSÖZ/TEŞEKKÜR
KISA ÖZET
Geleneksel mimari dokusu, kültürel özellikleri ve doğal oluşumları ile dünyanın önemli
koruma alanlarından biri olan Kapadokya Bölgesi, kaya oyma yerleşimlerin, yeraltı
şehirlerinin ve yığma taş yapıların oluşturduğu, doğal oluşumlarla da bütünleşen yerel
dokusu ile ön plana çıkmaktadır. Kapadokya Bölgesi’nin genel mimari karakteri
incelendiğinde, bölgedeki tüm yerleşim birimlerinde; kaya oyma mekanların ve
peribacalarının varlığı, malzeme kullanımı gibi ortak özelliklere sahip olmanın yanı sıra
bazı farklılıklarının da bulunduğu gözlemlenmektedir.
ABSTRACT
Kapadokya (Cappadocia) District, that has been one of the most significant protected
areas of the world through its traditional architectural patterns, cultural attributes and
natural formations, becomes prominent by its local structure which is composed of
settlements carved into stone, underground cities and stone buildings, articulated with
natural formations. An analysis of general architectural characteristics of Kapadokya
District produces results, by which the similarities such as the existence of spaces
carved into stone, hoodoos, resemblance in used material, with little dissimilarity in all
the studied settlements, are observed.
This project intends particularly to emphasize the role of civil architectural examples
integrated to natural formations in creating general characteristics of settlements,
indicate to restoration works which are becoming increasingly commonplace to,
document the loss of urban structure’s unique properties by various reasons, reveal the
similarities and dissimilarities of the settlements and finally to create a source for future
preservation projects.
İÇİNDEKİLER
Sayfa
GİRİŞ……………………………………………………………………………………1
1. BÖLÜM
2.BÖLÜM
3.BÖLÜM
3.2.3.2. Bölgeler………………………………………………….…….54
3.2.3.3. Yollar ve Sokaklar……………………………………...…….56
3.2.3.4. Landmark……………………………………………….…….60
3.2.3.5. Düğüm Noktaları……………………………………………...61
3.2.3.6. Topoğrafya – Kentsel Doku İlişkisi………………………….62
3.3. Konutlar………………………………………………………………………......64
3.3.1. Kaya oyma Konutlar…………………………………………………...66
3.3.1.1.Yapı Malzemesi ve Yapım Sistemleri………………………...68
3.3.1.2.Plan Şemaları ve Mekan Biçimlenmeleri………………..…...69
3.3.1.3. Kütle Özellikleri ve Cephe Biçimlenmeleri…………….…...71
3.3.1.4. Mimari Öğeler ve Bezeme Özellikleri…………………..…...72
3.3.2. Kaya oyma ve Yığma Konutlar……………………………………..…73
3.3.2.1.Yapı Malzemesi ve Yapım Sistemleri………………………...75
3.3.2.2.Plan Şemaları ve Mekan Biçimlenmeleri………………..…...75
3.3.2.3. Kütle Özellikleri ve Cephe Biçimlenmeleri…………….…...84
3.3.2.4. Mimari Öğeler ve Bezeme Özellikleri…………………..…...85
3.3.3. Yığma Konutlar………………………………………………………...87
3.3.3.1.Yapı Malzemesi ve Yapım Sistemleri………………………...89
3.3.3.2.Plan Şemaları ve Mekan Biçimlenmeleri………………..…...91
3.3.3.3. Kütle Özellikleri ve Cephe Biçimlenmeleri…………….…...99
3.3.3.4. Mimari Öğeler ve Bezeme Özellikleri…………………..….102
4.BÖLÜM
TARTIŞMA – SONUÇ VE ÖNERİLER
4. Tartışma – Sonuç ve Öneriler………………………………………………….…104
KAYNAKLAR………………………………..……………..……………………….114
EKLER…………………………………………………………………………….....119
ÖZGEÇMİŞ………………………………………………………………………….135
x
KISALTMALAR
ŞEKİLLLER LİSTESİ:
Doğal, tarihi ve kültürel değerlere sahip planlar, sadece bulundukları yere ait olmayıp,
evrensel nitelikler taşımaktadır. UNESCO gibi uluslararası kuruluşlar, belirledikleri
kriterlere uygun olan bölgeleri koruma altına almaktadır. "İnsanlık tarihinin bir ya da
birden fazla anlamlı dönemini temsil eden yapı tipinin ve peyzaj topluluğunun değerli
bir örneğini sunması, doğanın bir harikasına ve estetik öneme sahip olması" sebebiyle
Kapadokya Bölgesi 1985’den beri UNESCO Kültürel ve Doğal Miras listesinde yer
almaktadır. Bu durum, bölgedeki tarih, kültür ve inanç turizmini de destekleyen
etkenlerden birisi olmuştur [1].
yerel taş kullanılarak kaya oyma mekânlara eklemlenen veya tekil olarak
konumlandırılan yapılar ile kent dokusu zenginleşmiş, farklı eğimlere sahip arazi
şartlarına göre oluşan organik sokaklar, doğal oluşumlarla mimari yapılanma arasındaki
uyumu sağlanmış ve Kapadokya Bölgesi’nin genel mimari karakteri belirmiştir. Ancak
bu yerleşim merkezleri incelendiğinde, bölgedeki tüm yerleşim birimlerinde; kaya oyma
mekanların ve peribacalarının varlığı, malzeme kullanımı gibi ortak özelliklere sahip
olmanın yanı sıra bazı farklılıklarının da bulunduğu gözlemlenmektedir. Yerleşim
birimlerinin kentsel dokusu ve mekânsal özellikleri; topografik yapı ve doğal
oluşumların yanı sıra etnik yapı ve dini inançlardaki değişimlerle de zaman içerisinde
farklılaşmıştır. Bu farklılık ortak malzeme, mimari dil ve doğal çevre özellikleri ile
birbirine yaklaşmış, Kapadokya Bölgesi’nin birlikte çeşitliliğini oluşturmuştur. Bazı
bölgelerde yer altı şehirlerinin yoğunlukta olduğu görülürken (Derinkuyu, Kaymaklı,
Özkonak, Mazı), bazı yerleşim birimlerinde ise bağımsız yeraltı şehrinin bulunmadığı,
ancak konutların bir parçası olan kaya oyma birimlerin bodrum katlardan yer altına
uzandığı gözlemlenmektedir (Ürgüp, Uçhisar, Göreme).
Kapadokya Bölgesi ile ilgili literatür araştırması yapıldığında, ağırlıklı olarak jeoloji ve
jeofizik alanlarında olmak üzere, mimari, sanat tarihi, sosyoloji, restorasyon, kentsel
koruma alanlarında birçok tez çalışması, kitap ve makalenin olduğu görülmektedir.
Ancak literatürde, yerleşim birimlerinin detaylı mimari özellikleri ve yerleşim
birimlerinin mekansal ve dokusal anlamda karşılaştırmalı çalışmalar konusunda
boşluklar olduğu görülmektedir. Hazırlanan tez çalışması ile literatüre bu anlamda
katkıda bulunulması hedeflenmektedir.
Tezin amacı, genel algı olarak tek bir kentsel doku ve mimari karaktere sahip bir bölge
olarak bilinen Kapadokya Bölgesi’nin gerçekte derinlemesine irdelendiğinde
birbirinden farklı özelliklere sahip küçük yerleşim birimlerinin bir araya gelmesiyle
3
hareketlenen ancak yerel yapım özellikleri ve yerel malzeme doğal koşullar altında
şekillenmesinden kaynaklanan bütüncül bir görünüm sergilendiğinin vurgulanmasıdır.
Bu amaç doğrultusunda tez kapsamı içinde Kapadokya Bölgesi yerleşimlerinden, farklı
özellikler gösterdiği gözlemlenen üç yerleşim biriminin kendine ait özellikleri
belirlenmiş ve bu özellikler karşılaştırılmalı olarak irdelenmiştir. Bu çalışma ile,
özellikle sivil mimarlık örneklerinin mimari özellikleri incelenmiş, doğal oluşumlarla
bütünleşerek yerleşimlerin genel karakteristiğinin oluşmasındaki rolü vurgulanmış,
bölgede yaygınlaşan restorasyon uygulamalarında yerel doku özelliklerinin
vurgulanması, çeşitli nedenlerle özgün özelliklerini yitirmeye başlayan bu dokunun
belgelenmesi, ortak özellikleri ve farklılıklarının belirlenmesi ve gelecekte yapılacak
koruma çalışmalarına kaynak oluşturulması hedeflenmiştir.
Tez çalışmasında örneklem alanı olarak; yakın coğrafi konumlarda bulunmasına karşın
topografik yapı, kentsel doku ve mimari karakteristikleri açısından yer yer farklılaşan ve
bölgenin diğer yerleşim birimlerinin temel karakteristiklerini de yansıttığı düşünülen
Ürgüp, Göreme ve Uçhisar yerleşimleri seçilmiştir.
Yamaç oyma yerleşimi, özgün sivil mimari örnekleri ve anıtsal yapıların günümüze
kadar özenle korunarak ulaşması, sosyo-ekonomik ve kültürel yapısı, bölgenin sosyal
merkezi olma niteliği gibi özelliklerle ön plana çıkan Ürgüp, çalışma alanı olarak
belirlenen yerleşimlerden ilkidir. Ürgüp'ten farklı bir karakter sergileyen Uçhisar ise bir
kale kent görünümünde olup kale ile bütünleşik yapısı, kent dokusunun bu kale
çevresinde tepede (düzlük alanda) ve vadi yamacında iki farklı tipoloji oluşturarak
gelişmesi ve bu geleneksel dokunun kısmen korunarak günümüze kadar ulaşması
özellikleri ile ikinci inceleme alanı olarak belirlenmiştir. Üçüncü yerleşim alanı olan
Göreme ise kent silüetini ve karakterini belirleyen peribacalarının kent merkezinde
diğer yerleşim bölgelerine oranla daha büyük boyutlarda olduğu ve kentle bütünleştiği,
bu peribacalarının aktif olarak kullanıldığı özel bir kentsel dokuya sahip olan önemli bir
yerleşim alanıdır. Ayrıca Roma ve Bizans kilise mimarisinin günümüze kadar ulaşan
örneklerinin yoğun olarak bulunması ve bu örneklerin büyük kaya kütleleri ile
peribacaları içerisine oyulmuş çok sayıda bulunan örneklerinin günümüze kadar
ulaşabilmiş olması, Göreme'nin inceleme alanı olarak seçilmesinde etkili olmuştur.
4
Belediyelerde yer alan imar planları, Nevşehir Anıtlar Kurulu’ndaki koruma amaçlı
imar planları, Taşınmaz Kültür Varlıkları Yüksek Kurulu’nun bölgede yapılanma
koşulları ile ilgili almış olduğu kararlar, Türkiye Belediyeler Birliği, Tarihi Kentler
Birliği ve ÇEKÜL Vakfı işbirliğinde hazırlanan Kapadokya Stratejik Yön Planı
çalışmaları incelenmiştir. Yöntemin ikinci aşaması saha çalışmasıdır. Seçilen yerleşim
bölgelerinin kentsel doku analizleri yapılmış, sokak oluşumları, konutların plan
şemaları, kütle ve cephe özellikleri incelenmek üzere arazi çalışması yapılmış ve rölöve
çizimleri elde edilmiştir. Alan çalışmasında fiziksel belgeleme çalışmalarının yanı sıra
sözlü kaynak taraması da yapılmış, özellikle eski yapı ustalarından bilgiler alınmıştır.
Yöntemin son aşamasında elde edilen bilgiler değerlendirilerek yerleşim bölgelerinin
kentsel dokusu ve geleneksel mimari yapı özellikleri çıkartılmış, bölgeler arasındaki
ortaklık ve farklılıklar ortaya konularak karşılaştırmalar yapılmıştır.
1. BÖLÜM
KAPADOKYA BÖLGESİ’NİN GENEL TANIMI
Bölgenin kendine has doğal yapısı ve bu yapı çerçevesinde oluşan fiziksel elemanlar,
oluşumlar bölgeyi zenginleştiren öğelerdir. Tarihi boyunca sınırları sürekli değişen
bölge Antik Çağ’da Yozgat, Çorum, Kırşehir, Niğde, Kayseri, Malatya, Amasya, Tokat,
Sivas, Kahramanmaraş, Adana, Konya illerinden oluşan geniş bir alanı
kapsamaktayken; günümüzde ise Nevşehir, Kayseri, Niğde ve Aksaray illerini içine alan
bölgeyi kapsamaktadır. Günümüzde tanımlanan ve siyasi olmayan bu sınır, coğrafi
özelliklerin belirlediği kültür ve mimariyle ilişkilidir [3].
Güney, doğu ve batıdan sınırları kesin olarak belirlenmiş olan Kapadokya Bölgesi’nin
kuzeydeki sınırları zaman içinde değişikliğe uğramıştır. Çok geniş bir alanı kaplayan
bölge, M.Ö. 360 yıllarından sonra kuzeyde Karadeniz tarafında Kappadokia Pontika,
güneyde Toros tarafında Megale Kapadokia olarak iki bölüme ayrılmıştır. M.Ö. III.
yüzyılın ortalarından sonra bölgeye kuzeyden Galat adında bir Kelt boyunun göç etmesi
ve kuzeybatı bölümünün çoğunluğunun Galatlar’ın eline geçmesi sebebiyle, bölgenin
kuzey sınırı değişikliğe uğramış olup Kapadokya “Galatia” olarak adlandırılmıştır [5].
Antik çağlarda insan eliyle kayalara oyularak yapılan mekanlar günümüzde soğuk hava
depoları olarak kullanılmakta olup bölgenin ticari potansiyelini artırmış, taşımacılık
alanında iş imkanları sağlamıştır. Kazanılan bu doğal ambarlar, Akdeniz Bölgesinde
üretilen limonların belirli bir süre buralarda bekletilmesinde kullanılmakta ve daha
sonra ülkenin başka bölgelerine bu depolardan ulaştırılmaktadır. Soğuk hava depoları
Nevşehir Merkez ilçe ile Ürgüp, Ortahisar, Mustafapaşa ve Kavak beldelerinde
yoğunlaşmıştır [11].
Kapadokya Bölgesi yer altı kaynakları bakımından zengin olmamakla birlikte bölgede
volkanik kökenli camsı ve gözenekli bir yapıya sahip bir agrega olan pomza madeni
çıkarılmaktadır ve bu işleri yapan çok sayıda pomza işletme birimleri mevcuttur.
Çıkarılan pomza madenleri inşaat, tarım ve çeşitli sanayi sektörlerinde kullanılmaktadır.
Ayrıca kaya tuzu yataklarından çıkarılan tuz ve bir tür mermer çeşidi olan Onyx de
bölgedeki önemli yer altı kaynaklarından bazılarıdır [6].
Kapadokya Bölgesi tarihte pek çok devletin ve toplumun ismiyle anılan dönemler
yaşamıştır. Bu uzun ve karmaşık süreçte 3 dönem ön plana çıkmaktadır [1].
- Antik Dönem
- Roma ve Bizans Dönemleri
- Selçuklu ve Osmanlı Dönemleri
11
Kapadokya Bölgesi’ndeki en eski yerleşim izlerine, Paleolitik devirde (MÖ 10.000 yıl)
Ürgüp yakınlarındaki Karain Köyü’nde bulunan mağarada rastlanmaktadır. Paleolitik
devirden sonraki süreçte bölge jeolojik aktiviteye sahip olduğu için bir süre insan
yerleşimi bir süre söz konusu olmamıştır. Volkan patlamaları bitip kayaların
şekillenmeye başladığı Neolitik dönemde (MÖ 9000 - MÖ 7000) yerleşim sayısında
artış gözlenmiştir [14]. Görmez’e göre; Kapadokya’da insanlığın avcılık ve
toplayıcılıkla geçindiği döneme ait izlere rastlanmamasında, volkanik patlamaların yanı
sıra, mekanların sonradan gelenler tarafından genişletilip tekrar kullanılmış olmasının
etkisi büyüktür [1].
arasında Kimmerlerin işgali ile sona ermiştir. Bir süre Asur ve Medlerin hâkimiyetine
giren bölge M.Ö. 550 yılında Perslerin işgaline uğramıştır [17]. Bölgeyi hakimiyetine
alan Persler İran’a yaptıkları gibi Anadolu’yu da valiliklere bölmüşlerdir. Kapadokya
Valiliği de bunlardan birisidir. M.Ö. 332’de Makedonya Kralı Büyük İskender’in Pers
ordularını art arda bozguna uğratmasıyla bu büyük imparatorluk sona ermiş ve
Kapadokya Bölgesi de Makedonya egemenliğine girmiştir. Ancak halk buna karşı
çıkarak eski Pers soylularından I. Ariarathes önderliğinde merkezi Kayseri olan
Kapadokya Krallığını kurmuşlardır. İskender’in ölümüne kadar huzur içinde yaşayan
halk İskender’in ölümünden sonra bir süre daha bağımsız kalmış, bölge daha sonra
Roma’ya bağlı bir eyalet haline gelmiştir [1].
Roma İmparatorluğu Anadolu’yu ele geçirince, M.S 17’de Roma İmparatoru Tiberius
Kapadokya Krallığı’nı Roma’ya bağlı bir eyalet haline getirmiştir. Bölgede yaşayan
Romalılar, batıya açılan askeri ve ticari anlamda büyük önem taşıyan bir yol ile Ege’ye
13
Anadolu’da yayılmaya başlayan Hıristiyanlık dini için Roma dönemi oldukça etkili
olmuştur. Anadolu’da bu dini yaymak için gezilerde bulunan Kayseri Piskoposu Aziz
Paulus, M.S. 53 yılında önemli bir din merkezi haline gelen Kayseri’den Kapadokya’ya
gelmiş ve kaya kiliselerinin yapımını başlatmıştır. O dönemde Göreme’de yapılmaya
başlayan kaya kiliseleri sonradan Ürgüp ve çevresinde de artmış ve Ürgüp bir
piskoposluk merkezi olmuştur. (şekil 2.2. - 2.3.) Bu gelişmelerden sonra bölgede
Hıristiyan nüfusunda artış gözlenmiştir [1].
725 yılında İmparator III. Leon’un kutsal sayılan ikonalara tapmayı yasaklamasından
sonra, Hıristiyanlığı kendilerine din kabul eden halk, yaklaşık 300 yıl boyunca
imparatorun askerlerinden kaçarak Kapadokya’ya sığınmış, civardaki peri bacalarını
oyarak içlerine evler, kiliseler hatta yer altı şehirleri yapmış ve bu bölgelerde
saklanmışlardır [14].
Mimari ve kültürel açıdan oldukça ilginç örnekler sunan yeraltı şehirlerinin sayısının da
bu dönemde arttığı söylenmektedir [18]. Genellikle dinsel ve savunma amaçlı kullanılan
yeraltı şehirlerinde hayvan barınağı, yaşama ve dinlenme mekanları, mutfak, şaraphane,
kilise, mezar odaları bulunmaktadır [6]. (Şekil 2.4.) (EK-1) Yer altı yerleşimleri
Kapadokya Bölgesi’nin karakteristiğini oluşturmasına rağmen, incelenen yerleşim
bölgeleri ile karşılaştırma yapılacak ortak noktaları bulunmadığından tez kapsamı
içerisinde inceleme alanı dışında bırakılmış olup yerleşime ait örnekler bu bölümde
verilmektedir.
842 yılında İmparatoriçe Teodora ikonalara tapma yasağını kaldırınca halk dinsel
özgürlüğe kavuşmuştur. 9.yy’ın sonlarından 11. yy a kadar geçen sürede Bizans
İmparatorluğu egemenliğindeki Kapadokya altın çağını yaşamış ve bölgede yapılan
kiliselerin çoğunluğu bu dönemde yapılmıştır [19]. (Şekil 2.5 – 2.6.)
Anadolu Selçuklu Devleti bölgede en uzun süre ayakta kalan devlet olmuştur [20].
Gürler’e göre; “Anadolu Selçuklu Uygarlığı yerleşim yerlerini ihya etmiş, sağlam ve
bakımlı yolları, taş köprüleri, kervansarayları, cami, medrese, kütüphane, hamam ve
saraylarıyla Ortaçağ’ın ileri bir medeniyetidir. (şekil 2.9 – 2.10) Selçukluların
Kapadokya’daki en belirgin izleri, ticaretin gelişmesinin hem nedeni hem de sonucu
olan kervansaraylardır. Ayrıca Selçuklular zamanında özellikle şehir merkezlerinde,
Kapadokya Bölgesi’nin imar faaliyetlerine önem verilmiştir [16].”
Kapadokya, Anadolu Selçuklu Devleti zamanında doğu ile batı arasında ticari ve
kültürel bir köprü görevi üstlenmiştir. Bölge, Romalıların yaptırdığı ticaret yolu
üzerinde kaldığı için pek çok kervansaray inşa edilmiştir. Bu ticaret yolu Ege’yi Orta
Asya, Çin ve Mezopotamya’ya bağlayan önemli bir yol olmuştur. Böylelikle bölgede
ticaret son derece gelişmiştir. Danişmentliler ile Anadolu Selçukluları arasında zaman
zaman el değiştiren Kapadokya genellikle Anadolu Selçuklular’ın elinde kalmış ve bu
dönemde Doğu Roma İmparatorluğu’ndaki taht kavgaları nedeniyle Türklerin
Kapadokya bölgesindeki egemenliği giderek artmıştır [1].
1243 yılında Anadolu Selçuklular ile Moğollar arasındaki savaşta Anadolu Selçuklu
ordusunun yenilgisiyle sonuçlanmış, Anadolu ile beraber Kapadokya’nın egemenliği de
Moğolların eline geçmiş ve bölge Moğollar tarafından bir üs olarak kullanılmıştır. 13.yy
sonlarından itibaren Moğollar çekilince bölge, yerlerine kurulan Anadolu beyliklerinin
elinde sırasıyla (Eretnaoğulları, Dulkadiroğulları ve Karamanoğulları) el değiştirmiştir.
1398 yılında Osmanlı Devleti Hükümdarı Yıldırım Beyazıt tarafından Karamanoğulları
beyliğine son verilmesiyle Kapadokya Osmanlıların eline geçmiştir. Ancak daha sonra
1402 yılında Osmanlı Devleti Hükümdarı Yıldırım Beyazıt Timur’un ordusuna Ankara
Savaşıyla mağlup olmuştur ve devlet Fetret Devri’ne girerek Anadolu Türk birliğinin
sağlanması gecikmiştir. Bununla beraber Timur’un Osmanlı Devletinden aldığı
toprakları Anadolu Beyliklerine dağıtmasıyla Beylikler yeniden canlanmış ve
Kapadokya Bölgesi yeniden Karamanoğulları’nın hâkimiyetine girmiştir. 1466 yılında
Fatih Sultan Mehmet tarafından alınan Kapadokya daha sonra elden çıkmış ve 1515
yılında Yavuz Sultan Selim tarafından Osmanlı hâkimiyetine girmiştir. XVI. yüzyıla
kadar iskan durumunda fazla değişiklik gözlenmeyen bölgede Nevşehirli Damat
İbrahim Paşa’nın Osmanlı Sadrazamı olmasıyla XVIII. Yüzyılın ikinci yarısından
itibaren önemli değişimler yaşanmıştır [1].
Kapadokya Bölgesi’nin coğrafi yapısı, bölgedeki tektonik hareketlere bağlı olarak, düz
ovalar içerisinde yükselen tekil dağlar, vadiler ve platolar şeklindedir. Kapadokya
Bölgesi’ndeki doğal biçimlerin oluşumu 3.jeolojik zamanın 2. yarısında “neojen” adı
verilen dönemde yaşanmıştır [5]. Bu dönemde bölgede çok sayıda volkanik yanardağ
meydana gelmiştir. Erciyes, Hasan, Melendiz, Göllüdağ ile buna benzer daha birçok
volkanik dağ oluşmuştur. Bölgedeki yanardağlardan Erciyes Dağı (3917 m), Hasan
Dağı (3268 m), Melendiz (2963 m) ve Göllüdağ (2157 m) dağları en önemli strato-
volkanik yanardağlardır [12]. (şekil 2.11.)
Bölgede yayılan lavlar ve tüfler, göller ve akarsular üzerinde ignimbirit, lahar, kil,
bazalt ve marn aglomera gibi tabakalardan oluşan bir plato meydana getirmişlerdir [1].
Bu platonun zamanla erezyon, vadi yamaçlarından inen sel suları ve rüzgarın fiziksel ve
kimyasal etkilerden dolayı aşınmasıyla peri bacaları meydana gelmiştir [24]. Gürler’e
göre; “Sel sularının dik yamaçlarda kendine yol bulması, sert kayaların çatlamalarına ve
kopmalarına neden olmuştur. Alt kısımlarda bulunan ve daha kolay aşınan malzemenin
derin bir şekilde aşınması ile yamaç gerilemiş, böylece üst kısımlarda yer alan şapka ile
aşınmadan korunan konik biçimli gövdeler ortaya çıkmıştır. Daha çok Ürgüp civarında
bulunan şapkalı peri bacaları konik gövdeli olup, tepe kısımlarında bir kaya bloğu
bulunmaktadır. Gövde; tüf, tüffit ve volkan külünden oluşmuş kayaçtan, şapka kısmı ise
lahar ve ignimbrit gibi sert kayaçlardan oluşmaktadır. Yani şapkayı oluşturan kaya türü
gövdeyi oluşturan kaya topluluğuna oranla daha dayanıklıdır. Bu, peri bacalarının
oluşumu için ilk koşuldur. Şapkadaki kayanın direncine bağlı olarak peri bacalarının
ömrü uzun veya kısa olmaktadır [16].”
Bölgenin karakteristiğini oluşturan peri bacaları şapkalı, koni, mantar biçimli ve sivri
olmak üzere sınıflandırılır. Ürgüp, Uçhisar gibi yüksek noktalarda peribacaları diğer
bölgelere göre küçüktür. Vadilerden aşağı inildikçe yüksekliğin artmasından dolayı
peribacalarının boyutları büyümektedir. Göreme Zemi Deresi’nde bulunan peribacaları
çok büyük boyutlardadır [7]. (şekil 2.12.)
Bölge karasal iklime sahip olması sebebiyle yeterli düzeyde yağış alamadığından zengin
otlak ve yaylalara sahip değildir. Fakat topografik özelliklerinden dolayı oluşmuş ve
mikroklimatik özellikler gösteren havzalar bulunmaktadır [29]. İklim özelliklerine ve
toprak yapısına bağlı olarak bitki yapısı değişmekte olup, volkanik dağların kireçtaşı
kaplı yüksekliklerinde bitki örtüsü seyrek, vadi yamacındaki tüf topraklarda ise
verimlidir [30]. İklime bağlı olarak gelişsen bitki örtüsü-yeşil dokunun kentsel kimliğin
karakterine ekisi oldukça fazladır. Sonuç olarak; topoğrafik özellikler ve coğrafya
kentin genel karakteristiğini etkileyerek o kente belirgin özgün bir kimlik
kazandırmaktadır.
Mierop ise ilk kurulan yerleşim bölgelerinin tümünde mutlaka birer tapınak kompleksi
olduğu ve kent dokusunun bu dinsel yapılara göre şekillendiğini savunmuştur.
Kapadokya Bölgesi’nde ise ilk yerleşmelerden günümüze kadar geçen süreçte dinsel
yapılar bölgenin fiziksel dokusunda etkili olmuştur [28].
Roma Dönemi’nde İmparator Teodosius, devleti batı ve doğu olmak üzere ikiye bölerek
Hıristiyanlığı devletin resmi dini olarak kabul etmiştir. Doğu Roma İmparatorluğu’nda
kalan Kapadokya’da dini bakımdan önemli gelişmeler yaşanmıştır. Kayseri’de ve
Malatya’da bulunan piskoposluklar Kapadokya bölgesinde kalabalık bir Hıristiyan
topluluğunun yaşadığını göstermektedir [31]. Buna en güzel örnek Göreme merkez ve
Göreme Açık Hava Müzesi içerisinde yer alan ve günümüze kadar ulaşan kilise,
manastır, şapel, keşiş hücreleri ve mezarlık yapılarıdır. Göreme’de yoğun olarak
bulunan bu anıtsal nitelikli yapılar Ürgüp’te kayakapı bölgesinde kaya oyma kiliseler
şeklinde olup Uçhisar’da ise iki tane kaya oyma kilise kalıntısı şeklindedir.
Tez kapsamında, yakın coğrafi konumlarda bulunmasına karşın kentsel doku ve mimari
karakter olarak yer yer farklılaşan ve bölgenin diğer yerleşim birimlerinin temel
karakteristiklerini de yansıttığı görülen Ürgüp, Göreme ve Uçhisar yerleşimleri çalışma
alanları olarak seçilmiştir. (Şekil 3.1.) Bu bölümde, yerleşmelerdeki kentsel doku, yol
ve sokak oluşumları, yapıların temel mimari karakterleri, bezeme, yapım sistemi ve
malzeme özellikleri incelenerek ortak özellikleri ve farklılıkları belirlenecektir.
Nevşehir’e bağlı bir ilçe olan Ürgüp'ün batısında Nevşehir, doğusunda Kayseri’nin
İncesu ilçesi, kuzeyinde Avanos, güneyinde ise Derinkuyu bulunmaktadır [10]. 574
m²’lik bir alanı kaplayan Ürgüp’ün günümüzdeki nüfusu yaklaşık 37.372’dir [34].
Kapadokya Bölgesi’nin önemli merkezlerinden biri olan Ürgüp, tarihsel süreç içerisinde
birçok kez isim değiştirmiştir. Bizans döneminde Osiana (Assiana), Roma döneminde
Hagios Kapios, Selçuklular döneminde Başhisar; Osmanlılar döneminde Burgut kalesi;
Cumhuriyetin ilk yıllarından itibaren de Ürgüp adını almıştır. Ürgüp kelimesini
oluşturan “ur” kelimesi “kaya”, güp kelimesi ise “çok” anlamındadır [34].
25
Bizans döneminde Kapadokya Bölgesi’nin dini merkezi haline gelen Ürgüp’te çok
sayıda kaya oyma kilise ve manastır bulunmaktadır (Şekil 3.3). Hıristiyanlığın ilk
yayılma dönemlerinde büyük din okulları açılmış, bu okullarda Hıristiyanlığı yaymak
için misyonerler yetiştirilmiştir [35].
Ürgüp 16.yüzyıla kadar bölgede önemli bir merkez iken, Lale Devri’nde Damat İbrahim
Paşa’nın kadılık makamını Nevşehir’e taşıması sebebiyle, ikinci planda kalmıştır. 1777-
1787 yılları arasında Ürgüp, Niğde sancağına bağlı bir kaza, 1935 yılında ise
Kayseri’nin bir ilçesi olmuştur. Nevşehir Niğde’den ayrılıp il durumuna geldikten sonra
1954’te Ürgüp Niğde’ye bağlanmıştır [36]. Günümüzde ise Nevşehir’e bağlı bir ilçe
konumundadır.
Turizmin yanı sıra Ürgüp’ün ekonomik profilini belirleyen önemli etkenlerden biri de
şarap üretimidir. Arazi yapısı bağcılık ve sebzeciliğe elverişlidir. Özellikle üzüm
üretimine uygun volkanik toprak yapısı ve iklimi, şarap üretimini geliştirmiştir [38]. İlçe
merkezinde özel sektöre ait 4 adet şarap fabrikası bulunmaktadır. Ürgüp’ün
ekonomisine katkı sağlayan etkenlerden biri de depoculuktur. Arazinin jeolojik yapısı
itibariyle yamaçlara oyulmuş 1500’e yakın tabii soğuk hava depoları bulunmaktadır.
26
Mevsimine uygun olarak patates, elma, limon, ve narenciye ürünleri iç tüketime ve dış
piyasaya ihraç edilmek üzere depolanmaktadır. İlçede bir tekstil fabrikasının yanı sıra
bir de mermer fabrikası bulunmakta olup, arazisinin engebeli oluşu ve meraların
sayısının az olması sebebiyle hayvancılık gelişmemiştir [10].
Bölgede yer alan Uçhisar Kalesi, hem bir gözetleme kalesi hem de savunma kalesi
olarak kullanılan bir yapı olup güneyden 40 m’yi kuzeyden 100 m’yi aşan bir yapıya
sahiptir ve Kapadokya’nın zirve noktasıdır. (şekil 3.6.) Roma döneminden beri oyularak
şekillendirilmiş içine çok sayıda oda, ev, sığınak, depo, sarnıç, mezar, mahzen yapılmış,
üzerinde saldırılara karşı yuvarlamak üzere büyük taş gülleler bulundurulmuştur [39].
1960'lı yıllara kadar kalenin içinde ve etrafında yaşanmıştır. Uçhisar Kasabası kalenin
etrafına, Güvercinlik vadisinin kuzeydoğu, doğu ve güneydoğu yamaçlarına
kurulmuştur. Kale içerisinde bulunan çok sayıdaki odalar birbirine merdivenler, tüneller
ve koridorlarla bağlanmıştır. Odaların girişlerinde ise yer altı yerleşimlerinde olduğu
gibi giriş/çıkışı kontrol altına almaya yarayan sürgü taşları bulunmaktadır. Hem kale
içerisinde hem de kalenin eteklerinde kiliselere rastlanmaktadır. Kalenin en üstünde ise
3 tane kaya oyma mezar bulunmaktadır [26]. (şekil 3.7.)
Uçhisar’ın doğu, batı ve kuzeyinde yer alan bazı peribacaları Roma Dönemi’nde
mezarlık olarak kullanılmak amacıyla oyulmuştur. Kale ve çevresindeki peribacalarına
ve yamaçlara mezarların dışında çok sayıda güvercinlikler de inşa edilmiştir. Yeterli
toprağa sahip olmayan Uçhisarlı çiftçiler tarımda verimi arttırdığından güvercin
gübresinden faydalanmak amacıyla peribacalarının içlerine ya da vadi yamaçlarına
güvercinlikler inşa etmişlerdir. Bu mekanlarda biriken güvercin gübreleri mekan
içerisinde de ısı yalıtımını sağlayan bir katman oluşturmuştur [39].
1930 yılına kadar muhtarlık olarak idare edilen Uçhisar, 1969’da yapılan seçimlerde
Belediye teşkilatını kurmuş ve 500 hanelik bir kasaba olarak gelişmiştir. Nüfusu 3000
civarında olan Uçhisar’ın geçim kaynağı tarım ve turizmdir [26].
29
Hıristiyan nüfusun artmasıyla birlikte 3. yy’ın sonu ile 4. yy’ın başlarında bölgede
manastır hayatı başlamış ve hızla yayılmıştır. Bölgede, 300 yıl Roma zulmünden kaçan
Hıristiyanların kayaya oydukları yerler, gizli olarak manastır hayatının yaşandığı alanlar
olmuştur [41]. Hıristiyanlar için önemli bir dini merkez olan Göreme, 11 ve 13.
yüzyılda bir başpiskoposluk merkezi durumundadır. Bu dönemde Bizans kilise mimarisi
etkisini göstermiş, manastırlar, kiliseler, şapeller, yemekhaneler ve keşiş hücreleri, depo
31
ve şarap yapım yerleri bulunan mekanlar oyulmuş, duvar resimleri ile süslenmiştir [29].
Kayseri’li Basilius ve Nazianzozlu Gregorius halka yakın ve halkla iç içe bir manastır
hayatını tercih etmişlerdir [6]. Basilius ve Gregorius Göreme’de yerleşim merkezine
uzak olmayan manastır, kilise ve şapeller inşa edip, buralarda din adamlarının halkla
birlikte günlük ibadetlerinin yapılmasını sağlamışlardır. Bu şekildeki dini eğitim sistemi
Göreme’de başlamış ve Soğanlı, Ihlara, Açıksaray gibi Hıristiyanlık merkezlerinde
sürdürülmüştür [40].
Ürgüp'te olduğu gibi Göreme'de de arazi yapısı bağcılık ve sebzeciliğe elverişli olup
üzüm üretimi temel ekonomik faaliyetlerdendir [40]. Turizm potansiyeli açısından
oldukça gelişmiş olan Göreme’de bölgenin genel karakteristiği olan peribacalarına çok
sayıda rastlanmaktadır. (Şekil 3.11.) Dini geçmişi, kültürel miras ve doğal güzellikleri
bölgede turizmin gelişmesine ve dolayısıyla ekonomisine katkı da bulunmaktadır.
Milli Park Alanı olarak kabul edilmiştir. Ayrıca doğal ve tarihi değerlerce zengin bu
bölge UNESCO tarafından “Dünya Miras Listesi”ne dahil edilmiştir [40].”
Her insanın kendine ait özellikleri, kimliği ve kişiliği olduğu gibi kentlerinde
kendilerine ait kimlik ve kişilikleri vardır. Lynch, kimliği bir nesnenin diğer nesnelerle
arasındaki fark edilebilir kendine özgü olma durumu olarak; kentsel kimliği ise bir kenti
diğer kentlerden ayıran karakterler ve bireysellik kavramlarıyla açıklamaktadır [26].
Tekeli ise, kent kimliğinin, değişik kültür ve katmanlarının üst üste birikimi ile oluşan
tarihsel bir olgu olduğu ve zaman içinde oluştuğunu ve değiştiğini vurgulamaktadır
[26]. Kent kimliğini kentteki değişimler ve değişkenler olduğu kadar, sabit değişmezler
de belirlemektedir [43]. İnsan-kent etkileşimi sonucu kentin insan beyninde bıraktığı
kalıcı “iz” kent imajını oluşturmaktadır [26].
İnceleme alanı olarak ele alınan yerleşim birimlerinden biri olan Ürgüp, tarihi ve
kültürel değerleri, bulunduğu coğrafya, toplumsal ve farklı dönemlere ait, eğimli
yüzeyler üzerinde konumlandırılmış kaya oyma ve yığma taş yapım sistemiyle
şekillendirilmiş mimari yapıları, organik sokak biçimlenmeleri, kaya oyma mekanlar ve
peribacaları ile bütünleşmiş açık alan/yarı açık alan kullanımları ile zengin bir kentsel
doku karakterine sahiptir. Bu doku karakterinin anlaşılabilmesi amacı ile yerleşim, kent
formu, yollar - sokaklar, odak noktaları, düğüm noktaları ve topoğrafya - kentsel doku
ilişkisi başlıkları altında incelenecektir.
Kentlerin tarihsel süreç içerisindeki gelişmeleri ile çağdaş planlı gelişmeleri, fiziksel
koşulların yönlendirmesiyle çeşitli şekillerde oluşmuşlardır. Kent biçiminin
oluşumunda, kentleşme, kentsel yoğunluklar, kentler arası mesafeler ve kentlerdeki
ulaşım sistemleri etkili olmaktadır. Miller ve arkadaşları kent formlarını dolaşım
kanallarına göre dairesel-ışınsal, ızgara ve doğrusal olmak üzere 3 grupta
sınıflandırmıştır [44].
-Izgara form, kentsel alanın ızgara yol ağı ile belirli yapı adalarına bölündüğü,
her yöne uzayıp genişleyen, belirli bir sınırı ve merkezi noktaları olmayan kent
formudur. Değişme ve büyüme yapı adaları içinde veya dışında olabilir [44].
-Dairesel- ışınsal kent formu, bir merkez etrafında birbirine dik ana yollar
boyunca halkalar şeklinde gelişen formdur. İç içe çember yollar ve merkeze
yönelen ışınsal yollar ile dışa doğru büyür [44].
34
Ürgüp’te genel kent formu incelendiğinde, yeni gelişen bölgenin ızgara form (gridal)
kent sistemini yansıttığı görülmektedir. (Şekil 3.12.) Aru, geleneksel kent dokularının
biçimlenmesinde iki ana düzen olduğunu söylemektedir. Bunlardan biri geometrik
olmayan organik bir oluşum sonucu ortaya çıkan “ritmik düzen” ikincisi ise geometrik
biçimlenmeye dayalı “metrik düzen”dir [45]. Çalışma alanı olarak seçilen kentsel sit
sınırı içerisinde kalan bölgede, yani geleneksel dokuda organik yapılanma yani ritmik
düzen hakimdir. Belli bir yapı adası bölünme kuralı olmayıp topografyanın durumuna
ve kullanıma göre şekillenmiştir.
3.2.1.2. Bölgeler
Ürgüp’te kentsel doku ilk olarak bölgenin batısındaki yerleşmeler ile oluşmaya başlamış
daha sonra doğu ve kuzey yönde gelişmiştir. Şehrin batı kısmında tarihi dokunun olması
Ürgüp’ün batıya doğru gelişmesini engellemektedir [10]. Dolayısıyla batıdaki tarihi
doku karakteristik özelliklerini kaybetmeden günümüze kadar gelmiştir.
Ürgüp’te eski ve yeni yerleşim alanları gerek mimari nitelikler, gerekse kullanım
alanları anlamında birbirinden ciddi farklılıklar içermektedir. Bölgenin batısındaki eski
yerleşim, yani geleneksel kent dokusu geçmişte konut alanı iken günümüzde ağırlıklı
olarak turizm bölgesine dönüşmüştür. Artan turizm potansiyeli ve bölgedeki tarihi
yapıların otel/restoran/kafeterya v.b. turizm odaklı işlevler için cazibe merkezi haline
gelmesi sonucu yapılan restorasyonlar ile bu bölge barınma ve konaklama olarak karma
bir kullanıma geçiş yapmıştır. Yeni yerleşim alanı ise konut yoğunlukludur [10]. Ticaret
bölgesi ve sanayi bölgesi yeni yerleşim alanında yer almaktadır. (Şekil 3.13.) Ancak
geleneksel doku içerisinde de küçük ticaret birimleri bulunmaktadır.
Genel kent formunda konut birimlerinin yanı sıra anıtsal nitelikli cami, hamam, çeşme
ve kaya kiliseleri de yer almaktadır [46]. Bölgenin demogrofik yapısının içerdiği
çeşitlilik yapı tiplerine de yansımış, farklı inançlara sahip insanlar kendi inançları
doğrultusunda ibadetlerini gerçekleştirecek yapılar inşa etmişlerdir. Ürgüp
merkezindeki kiliseler Hıristiyanlığın bölgedeki başlangıcından 19.yüzyılın ortalarına
kadar çevrenin doğal yapısından yararlanılarak kayalara oyulmuştur. Ürgüp Kadı Kalesi
bölgesinde savunması güçlü olan yüksek kayalar yer aldığından; çok sayıda kaya oyma
kilise mevcuttur. Günümüzde bu kiliselerin büyük bir kısmı yıkılmış durumdadır.
Bölgede kaya oyma kiliselerin dışında yer alan taş kiliselerde bulunmaktadır. Taş
kiliseler 19.yy ortalarından itibaren inşa edilmeye başlanmış, fakat zamanla Hristiyan
nufüsun azalmasından dolayı bu kiliseler camiye çevrilmiş veya yıkılarak konut inşa
edilmiştir [47]. (EK-2) Ürgüp’te kentsel sit sınırları içerisinde konut işlevi ve turizm
amaçlı konaklama birimleri karma olarak kullanıldığından çalışma alanı içerisinde
kullanım açısından bölgeleme yapmak mümkün olamamıştır.
36
Yollar kent kimliğini belirleyen ve kişilerin kentsel imgelerinde etkili olan, hareketlerin
yer aldığı fiziksel mekanlardır [48]. Kentin erişebilirliğini sağlayan yollar, caddeler,
sokaklar, yürüyüş yolları ve toplu taşıma yolları kentsel dokunun bir parçasını
oluşturmaktadır. Marc Anthonie Louger; Bir kentin görkemlilik ve güzelliğinin kentin
girişleri, yolları, meydanları ve binalarından kaynaklandığını söylemektedir [26]. Buna
göre Ürgüp’te ulaşımın ana aksını Ürgüp’ü Nevşehir’e bağlayan Tevfik Fikret Caddesi
ile İstiklal Caddesi oluşturmaktadır. Tevfik Fikret Caddesi şehrin çıkış yönünde tek
yönlü bir trafiğe sahip olup geleneksel dokunun içerisinden geçmektedir. İstiklal
Caddesi ise kente giriş yönünde ve güneyde yer almaktadır. Kentsel sit sınırları
içerisinde ise yollar mülkiyet durumuna göre organik bir yapıya sahip olup genellikle
taş kaplıdır. (Şekil 3.14.)
37
Ürgüp’te birbirleri ile küçük meydanlar aracılığı ile ilişkilenen sokaklar farklı
perspektifler oluşturmaktadır. Sokağın sınırları bitişik nizamda konumlanmış konut
grubu veya konut grubunun önlerinde yer alan avlu duvarları ile biçimlenmiştir. Yüksek
duvarlar ile çevrilen avlular parsele ve evin konumuna göre şekillenmektedir. Sokağa
cephe veren konutların çıkmaları ve mimari öğelerin plastik etkileri ise sokak dokusunu
hareketlenmiştir. Arazi yapısına bağlı olarak sokaklar bazen düz bazen de dik, eğimli ve
merdivenlidir.
katlıdır. Pencereler cephede ikili veya üçlü gruplar halinde bulunmaktadır. Sokağa
bakan cephelerde yer alan açık ve kapalı çıkmalar, bazı yapılarda yer alan parselin
şekline göre oluşturulan gönye çıkmalar ve çıkma olmayan konutlarda katlar arasında
oluşturulan kat silmeleri ve saçak altı silmeler hem fonksiyonel hem görsel açıdan
sokağa hareket kazandırmışlardır. Sokağın yüksek avlu duvarlar ile çevrilen
kısımlarında yaşama alanları arka bölümlerde yer alırken, sokaktan bir kapı ile girilen
avluda depo, tandır evi, hela, mutfak gibi mekanlar bulunmaktadır.
Şekil 3.15. Yunak Mahallesi Hacı Hafız Efendi Sokak Karakter Analizi
3.2.1.4. Landmark
Landmark referans noktaları olarak tanımlanan, görsel olarak kolay fark edilen ve
gözlemciye hatırlanılması için ipuçları veren noktalardır. Bir kenti veya bölgeyi
simgeleyen çevreden ayrıcalıklı bir hale getiren işaretlerdir [26]. Bu ögeler kentsel
boyutlarda mekan içinde kendi nitelikleri ile ayırt edilebilen, yüksek yapılar, kuleler,
meydanlar, anıtlar parklar veya ağaç grupları olabilirler [44].
Ürgüp’te kentsel sit sınırları içerisinde çok sayıda landmark örneği yer almaktadır.
(Şekil 3.19.) Temenni Tepesi bu kapsamda bölgede etkili bir referans noktasıdır. Tarihi
doku ile yeni yerleşim alanlarının kesişim noktasındadır. Ayrıca Temenni Tepesi’nde
XIII. yy.da Selçuklu Dönemi’nde yapılmış iki adet kümbet yer almaktadır. Bu
kümbetlerde o yer için bir landmark öğesidir [49].
Ürgüp’te Ahmet Refik Caddesi, Suat Hayri Caddesi ve İstiklal Caddesi’nin sınırladığı
Cumhuriyet Meydanı düğüm noktası olarak örneklendirilebilir. (Şekil 3.20.) Ürgüp’ün
ticaret ve iş alanının merkezi konumunda olan meydan ve onu çevreleyen binalar ticaret
amaçlı kullanılmaktadır. Meydanı niteleyen en önemli eleman saat kulesidir. Kentsel sit
sınırları içerisinde yer alan Cumhuriyet Meydanı Temenni Tepesi ile karşılıklı olması
sebebiyle kent merkezinde daha etkin bir noktadır.
Kent içerisinde bazen birkaç sokağın birleşimi, geometrik ve önceden tarif edilmiş bir
düzeni olmayan bir genişlik kazanır. Konut alanları arasında oluşan bu genişlikler bir
cami, çeşme, kahve, mescid, çınar ağacı gibi öğelerle desteklenerek sosyal bir toplanma
42
alanı, bir meydanı oluştururlar [48]. Ürgüp’te Temenni mahallesinde birkaç sokağın
kesişiminde yer alan Karamanoğlu Cami konut alanları içerisinde bir merkez
konumunda olup önemli bir düğüm noktası oluşturmaktadır. (Şekil 3.21.)
Bölgenin jeolojik yapısına bağlı olarak biçimlenen topografyaya uygun olarak Ürgüp’te
yerleşim, ağırlıklı olarak Esbelli Kayası olarak bilinen yükseltinin kuzeydoğu yamacına
yani Kayakapı Mahallesi’nde kademeli olarak kurulmuştur. (Şekil 3.22)
Şekil 3.23. Kayakapı Bölgesi doğu-batı yönünden alınmış bir kesit [50]
45
İnceleme alanı olarak seçilen bir diğer bölge olan Uçhisar, tarihi ve kültürel değerleri,
kentin simgesi haline gelmiş, savunma ve korunma amaçlı yerleşimin başladığı Uçhisar
Kalesi, kalenin eteğine yerleşen kaya oyma ve yığma sistemli mimari yapıları ve
organik sokak dokusu ile zengin bir mimari ve kentsel karaktere sahiptir. Bu doku
karakterlerini incelemek amacı ile yerleşim; kent formu, bölgeler, yollar-sokaklar, odak
noktası, düğüm noktası ve topoğrafya- kentsel doku ilişkisi başlıkları altında
incelenecektir.
Daha önce incelenen Ürgüp’te, kentsel doku başlığı altında Miller ve arkadaşlarının
kent formlarını dolaşım kanallarına göre daire-ışınsal, ızgara ve doğrusal olmak üzere 3
grupta sınıflandırdığı belirtilmişti [44]. Uçhisar yerleşkesi incelendiğinde eski kentsel
doku ile yeni oluşan kent formunun kesin olarak ayrıştığı görülmektedir.
3.2.2.2. Bölgeler
İnceleme alanı olan kentsel sit sınırları içerisinde tarihi doku kısmen korunmuş olup pek
çok konut turizm amaçlı tesislere dönüştürülmektedir. Dolayısıyla doku içerisinde
karma bir kullanım söz konusu olup çalışma alanı sınırları içerisinde bölgeleme yapmak
mümkün olamamıştır. Genel kent formunda ise ticari, eğitim, sağlık vb hizmet birimleri
tekil yapılar olup merkezde yer almaktadır. (Şekil 3.25.) Uçhisar’da çalışma alanında
anıtsal yapı niteliğinde 2 adet cami ile kaya içerisine oyulmuş fakat içerisine
girilemeyen 2 tane kilise kalıntısı bulunmakta olup han, hamam, medrese örneğine
rastlanmamıştır. (EK-3)
Uçhisar’da ulaşım kent içi ve şehirlerarası olmak üzere iki ana ulaşım aksı ve yerleşim
alanı içerisindeki ikinci ve üçüncü derece yollardan oluşmaktadır. Kent içi ana ulaşım
aksını alanın güney batısında kalan Adnan Menderes, Hacı İlbey ve Fatih caddeleri
oluşturmakta olup bu caddeler Belediye meydanıyla Göreme Caddesine
bağlanmaktadır. Göreme Caddesi, yerleşim alanı içerisinde şehirlerarası ulaşım aksıyla
kentin bağlantısını sağlayan ulaşımın omurgasını oluşturmaktadır. Vadi yamacındaki
geleneksel konut dokusu, bu caddenin her iki tarafında konumlanmıştır. Kentsel sit
sınırları içerisinde bir diğer önemli ulaşım aksı Kale’ye ulaşımı sağlayan ve Hacı İlbey
Caddesi’nden kaleye kadar devam eden Çeşme ve Kesek sokaklardır. Bu sokaklar aynı
zamanda yerleşim alanının iki önemli meydanını Kesek ve Kale meydanlarını birbirine
48
bağlamaktadır. Çalışma alanı içerisinde diğer yollar yaya ağırlıklı olup eğimli arazide
konutların birbirleriyle bağlantısını sağlamak amacıyla topoğrafyaya uyumlu organik
bir yapı sergilemektedir [51]. (Şekil 3.26.)
Zümrü Hoca sokak Uçhisar Kalesi’nin eteğinde tepe yerleşimde yer almaktadır. Tepe
konutları yamaç konut grubuna göre daha parçalı ve karmaşık bir plan düzenine
sahiptir. Genellikle bina duvarları ve yüksek avlu duvarlarının sınırladığı sokak toprak
kaplamadır. (Şekil 3.27.) Sokak parselin şekline ve yapıların konumuna göre yer yer
49
Göreme caddesinde yapılan alan çalışması ise Uçhisar’da vadi yamacına uzanan bitişik
nizamlı konut grubundan oluşan bir sokak karakteristiğini yansıtmaktadır. Tek veya iki
katlı olan konutlar kesme taştan yapılmıştır. Alt katlarda servis mekanı olarak kullanılan
birimlere sokaktan girilmektedir. (Şekil 3.29) Giriş kapıları genellikle çift kanatlı olup
ahşaptandır. Avlu kullanımı çok azdır. Avlu bulunan konutlarda avlu, sofa niteliğinde
kullanılmıştır. Sokağa bakan yaşam birimlerindeki cephelerde pencereler ikili veya üçlü
gruplar halinde bulunmaktadır. Sokağa bakan cephelerin çıkmalarla ve süslemelerle
desteklenmesi, taşlık konumundaki avlulardaki ağaçları sokağı hareketlendiren ve
sokağa estetik katan öğeler olmuşlardır. Bu sokak örneği kale eteğindeki yerleşim
örneğine göre daha sıkı bir yapılanmaya sahiptir. (Şekil 3.30.)
3.2.2.4. Landmark
Landmak, görsel olarak kolay fark edilen ve gözlemciye hatırlanılması için ipuçları
veren noktalardır [26]. Kent dokusu içinde sivrilen yüksek öğeler, kentte yaşayanlara ve
ziyaret edenlere yön belirlemede yardımcı olur [44]. Uçhisar Kalesi hem kent silüetinde
hem de mimari dokunun oluşmasında önemli bir etken olup, Uçhisar yerleşkesi için
önemli bir landmark örneğidir. (Şekil 3.31.). Özellikle kale ve çevresi alana hakimiyet
açısından görsel bir zenginlik barındırmakta, panaromik bakış ve vista noktaları
oluşturmaktadır. Kale, birbirine bitişik iki sivri peribacasından oluşmaktadır. [28].
Taşınmaz Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Yüksek Kurulu’nun 02.07.1987 tarih
ve 3446 sayılı kararı ile tescilli bir kültür varlığıdır [52].
Ulaşımda bir durak noktası olan yolların ve kavşak noktalarının kesiştiği kentin
odaklayıcı stratejik noktalarıdır [26]. Uçhisar Kalesi önünde yaya ve taşıt yollarının
kesişmesiyle oluşan ve kalenin silüeti ile de vurgulanan meydan düğüm noktası olarak
nitelendirilebilir. Meydanın güneyini bina duvarları sınırlandırırken kuzeyini Uçhisar
Kalesi sınırlandırmakta olup batısı da vadiye bakmaktadır. Uçhisar Kalesi’nin önünde
52
oluşan bu meydan hem bir toplanma alanı olup hem de küçük çaplı ticari faaliyetlerin
geçirildiği açık kamusal alandır. (Şekil 3.32.)
Uçhisar, doğal oluşumlu peribacaları tüm bölgeyi etkisine alan kalesi topoğrafyaya
uyumu yöre mimarisi ile oluşmuş geleneksel bir kent dokusuna sahiptir. (Şekil 3.33.)
Uçhisar’da yerleşim alanları çoğunlukla %10 eğimin aşıldığı özellikle alanın kuzeyinde
%20-30 arası eğimin ağırlıkta olduğu bir topoğrafik yapıya sahiptir. Genel olarak
yerleşim topoğrafyaya uyumlu olup topoğrafik alanın en yüksek ve dik noktası Uçhisar
Kalesi’dir. Yerleşim ilk olarak kale etrafında Güvercinlik Vadisi’nin kuzeydoğu, doğu
ve güneydoğu yamaçlarına kurulmuş, daha sonra güneybatı yönünde yeni yerleşim
düzlük alana yayılmıştır [51].
dolayı farklı yerleşme ve konut tipleri oluşmuştur. Kalenin etrafı genellikle çıkmaz
sokaklarla çevrili konutlardan oluşmaktadır. Kale etrafında tepeye yerleşen bu konutlar
avlu duvarları ile birbirine eklenmektedir. Vadi yamacına yerleşen konutlar ise sokağa
cepheli tekil yapıların yan yana gelmesiyle oluşmuştur [28].
Geleneksel konut dokusu günümüze kadar kısmen ulaşmasına karşın anıtsal nitelikli
yapıların sayıca azlığı nedeniyle geleneksel doku içerisinde etkisini yeterince
gösterememiştir. Sadece kent silüetinde yükselen cami minaresi etkili olmuştur. (EK-3)
Uçhisar geleneksel kent dokusu 1960’lara kadar gelişimini sürdürmüş 1982 yılında ise
kentsel, doğal ve tarihi sit alan tespit çalışmaları yapılmıştır. 1986 yılında kentsel ve
doğal sit alanlarının afet bölgesi ile çakıştığı saptanmış ve bu bölgelerin boşaltılması
kararlaştırılmıştır. Fakat bu karar yapıların terk edilmesine ve malzemelerin sökülerek
yeni yapılarda kullanılmasına dolayısıyla mimari ve kentsel dokunun büyük ölçüde
tahribine yol açmıştır [51].
Kapadokya Bölgesi’nde inceleme alanı olarak seçilen bir diğer bölge olan Göreme,
kolay işlenebilir ve dayanıklı tüflerden oluşan arazi yapısı, vadi yamacına ve değişik
kotlarda yeraltına konumlanmış kaya oyma yerleşimleri ve mimari dokuyla bütünleşen
peribacaları ile zengin bir doku karakterine sahiptir. Göreme’de doku karakterini
incelemek amacıyla yerleşim, kent formu, bölgeler, yollar-sokaklar, odak noktası,
düğüm noktası ve topoğrafya-kentsel doku ilişkisi başlıkları altında incelenecektir.
Göreme, Uzun dere ve İçeri dere çaylarının birleştiği, Göreme vadisini güney ve batı
yönlerden çevreleyen alanda kurulmuştur. İlk yerleşmeler vadi yamaçlarında kurulmuş
olup zamanla düzlük alana yayılmıştır. Göreme’de Orta, Gafelli, İsalı, Aydınlı, Afet
evleri ve Beşinci mahalle olmak üzere 6 mahalle bulunmakta olup Afet evleri mahallesi
dışındakiler inceleme alanı olan kentsel sit sınırları içerisinde yer almaktadır [53].
Göreme'de eski kentsel dokunun formu ile yeni oluşan kent formu birbirinden farklıdır.
Yerleşim, 1965 yılına kadar güneydeki çok eğimli alanlarda gelişirken, kaya düşmesi
sorununun artması ve afetler sebebiyle bu tarihten sonra kuzeydeki daha düzlük alanlara
kaymaya başlamış olup halen kentin gelişimi bu yönde devam etmektedir. Göreme
vadisinin yamacında ve düzlük alanda yer alan geleneksel doku, kentsel sit sınırları
içerisinde olup organik bir yapılanmaya sahiptir [53]. Kuzeyde gelişen ve düzlük alana
yayılan kent formu ise Miller ve arkadaşlarının dolaşım kanallarına göre oluşturduğu
kent formuna göre diğer yerleşim bölgelerinde olduğu gibi ızgara (gridal) kent formunu
yansıtmaktadır [44]. (Şekil 3.34.)
3.2.3.2. Bölgeler
Uzun dere ve İçeri derenin birleştiği doğu-batı doğrultusunda dört bölgede gelişen
yerleşmenin, Uzun derenin güneyinde kalan ve İçeri dere ile ikiye bölünen kesimi,
Göreme’nin en eski yerleşim alanıdır. Uzun derenin kuzeyinde kalan Afet evleri
mahallesinin olduğu bölge ise yerleşmenin gelişme alanı olup az yapı yoğunluğuna
sahiptir. Yeni gelişen bu bölge geleneksel doku ile yapı nitelikleri açısından farklılıklar
55
İnceleme alanı içerisinde kentsel sit sınırlarında konut birimleri ile turizm tesis alanları
karma bir kullanıma sahiptir. Vadi yamacına kademeli olarak yerleşen konut gruplarının
bir çoğu turizm amaçlı konaklama tesislerine dönüştürülmektedir. Ayrıca kent
merkezinde ve Göreme Açık Hava Müzesi içerisinde doğal, tarihi ve geleneksel dokuyla
bütünleşmiş anıtsal nitelikli cami, kale-mezarlık ve Göreme’nin 11. yy- 13. yy da
başpiskoposluk olması sebebiyle çok sayıda kilise, manastır, şapel ve keşiş hücreleri yer
almaktadır [31]. (EK-4)
Ünlü sokakta yapılan alan çalışmasında ise sokağın güney tarafı yol boyunca devam
eden ve kütlesel olarak bir bütün halinde yer alan peribacaları sıralanmıştır. (Şekil 3.40.)
Bu yapılanmanın önünde tek veya iki katlı teraslı konut grupları yer almaktadır. Yolun
kuzey tarafında ise eğimle ilişkili olarak bir alt kotun teraslarının oluşturduğu açık
avlular ile tek katlı yapılanma ağırlık göstermektedir. Sokağa bakan cephelerin
süslemelerle desteklenmesi, avlulardan sokağa taşan ağaçlar sokağı hareketlendiren ve
sokağa estetik katan öğeler olmuşlardır. Bu sokakta yer alan konut birimleri genel
olarak turizm amaçlı konaklama tesislerine dönüştürülmüştür. (Şekil 3.41.)
3.2.3.4. Landmark
Göreme’de kentsel sit sınırları içerisinde yer alan ve Göreme’nin sembolü haline gelen
Roma Kalesi ve Mezarlığı, camiler, düğüm noktalarında yer alan peribacaları,
Göreme’nin yüksek noktasında yer alan seyir terası landmark olarak örnek verilebilir.
(Şekil 3.42.) Roma Kalesi ve Mezarlığı, kentin merkezinde ve terminalin arka tarafında
Belediye caddesi ve Müze caddesinin kesişiminde yer almakta olup etkili bir landmark
öğesidir. Yüksek bir peribacasının içine oyulmuş mezar odasının dışarı bakan bölümüne
alınlıklı kare bir çerçeve yapılarak ortasına iki tane sütun yerleştirilmiş ve böylelikle
anıtsal bir görüntü kazandırılmıştır. (Şekil 3.43.) Günümüzde kalenin alt bölümleri
tahrip olmuş, sütunlar ise kırılmış durumdadır. [54].
Kentsel peyzaj ve kent bütünü içerisinde vurgu niteliği taşıyan öğelerin perspektif
içerisinden bir görünümü olan düğüm noktaları kentsel sit sınırları içerisinde pek çok
yerde bulunmaktadır [26]. Göreme’de Aydınlı mahallesinde, Kevenci, Çakmaklı,
Görçeli ve Aydınlı sokaklarının birleşiminde yer alan meydan yaya ve taşıtların kesişim
noktası olup düğüm noktası olarak nitelendirilebilir. (Şekil 3.44.) Meydanın köşesinde
yer alan peribacası ile de desteklenen bu küçük meydan estetiksel bir perspektif,
mahalle içerisinde toplanma noktası ve topoğrafyaya bağlı olarak bakı noktası
oluşturmaktadır.
Göreme’de bir diğer düğüm noktası örneği ise Halil ağa camisinin bulunduğu noktadır.
Cami sokak, Kazım Eren sokak ve Konak sokağın birleşiminden oluşan küçük meydan
yaya ve taşıtların birleşim ve kesişim noktasında bulunmakta ve konutların arasında yer
alan camiyle birlikte sosyal bir toplanma alanı oluşturmaktadır. (Şekil 3.45.)
3.3. KONUTLAR
Şekil 3.49. Uçhisar yamaç yerleşimi Şekil 3.50. Uçhisar tepe yerleşimi
Göreme ise kent merkezinde peribacalarının diğer yerleşim bölgelerine oranla daha
büyük boyutlu olduğu ve konutlarla bütünleştiği, peribacalarının aktif olarak
kullanıldığı özel bir konut dokusuna sahiptir. (Şekil 3.51.)
Uçhisar’da ise ilk yerleşmeler, bölgenin jeolojik yapısından yararlanılarak, büyük tüf
kayanın, yani Uçhisar Kalesi’nin eteğine, tüf kaya oyularak savunma-korunma amaçlı
oluşturulan yerleşimlerdir [28]. Büyük tüf kaya kütlesi düşeyde farklı kotlarda oyularak,
yatayda ise ihtiyaca göre genişletilerek mekanlar oluşturulmuştur. (Şekil 3.53.) Roma
döneminden beri oyulan kale içerisinde çok sayıda oda, ev, sığınak, depo, sarnıç, mezar,
mahzen yapılmış, üzerinde saldırılara karşı yuvarlamak üzere büyük taş gülleler
bulundurulmuştur [39].
Göreme’de en basit konut tipi kaya oyma konut birimidir. Göreme’deki kaya oyma
birimler genellikle peribacalarıdır. (Şekil 3.54.) Vadi yamacına kurulu bir yerleşimi olan
Göreme’de bu konut grubu oldukça fazladır. Bu oyma mekanların içerisinde yaşama,
dinlenme, pişirme birimleri ayrı ayrı tanımlanmıştır. İnsanlar günümüzde de bu
birimleri depo veya oda olarak kullanmaktadır [56].
Her üç yerleşmede de kaya oyma konutlar, tüfün yapısına bağlı olarak düşeyde farklı
kotlarda oyulmuş, yatayda ise ihtiyaca göre genişletilmek suretiyle kayaların
oyulmasıyla oluşturulmuştur. (Şekil 3.55.) D.Stea ve M.Turan’a göre, Kapadokya
bölgesinde yaşam alanı oluşturmak için yapılan kaya oymalar Hıristiyanlığın bölgeye
gelmesinden çok daha önce var olan bir faaliyettir [57]. Bölgedeki hayat şartları ve
oyma tekniği yüzyıllardır değişmemiştir. Oyma esnasında oluşan alet izlerinden metal
elemanlar kullanıldığı anlaşılmaktadır. Zengin’e göre; kaya oymacılığı aşama aşama
gelişmiş olup, 60’lara kadar külünk denilen bir tür kazmayla kayalar oyulmuştur [58].
Kaya oyma mekanlarda sıva izine rastlanmamıştır. Tüfün yapısal ısı dengesi
özelliğinden dolayı kaya oyma mekanlar, kışları ılık yazları serin olmaktadır [56].
69
Uçhisar’da en önemli kaya oyma yerleşim örneği Uçhisar Kalesi’dir. Büyük bir tüf kaya
niteliğinde olan kale, yatayda ve düşeyde, dikdörtgen veya kare formda genişleyebilen,
belli bir ölçüsü bulunmayan organik bir biçimde oyulmuştur. (Şekil 3.58.) Kale
içerisinde bulunan odalar birbirine merdivenler, tüneller ve koridorlarla bağlanmıştır.
Kalenin en üstünde Roma Dönemi’ne ait mezarlar bulunmaktadır. Bu mezarlar kayalar
oyularak oluşturulmuştur [39].
70
Ürgüp, Uçhisar ve Göreme’de kaya oyma konut grupları kütle özellikleri açısından
farklı, cephe biçimlenmeleri açısından benzer özellikler göstermektedir. Ürgüp’te kaya
oyma konutlarda oyulan kütlelerin belli bir boyutu olmayıp organik formda ve ihtiyaca
göre şekillenmiştir. Cephenin en önemli birimi olan pencerelerin kaya yapısına bağlı
olarak değişen şekil ve genişlikleri nedeniyle cephede belirli bir düzenden söz etmek
mümkün değildir. Cephede, basit düzende mekanın giriş kapısı ve ışık ihtiyacına göre
pencereler yer almaktadır. Uçhisar’da kaya oyma yerleşim örneği olan kalenin
cephesinde de yine ışık ihtiyacına göre pencereler açılmış olup, belli bir cephe tipolojisi
bulunmamaktadır. Göreme’de ise kaya oyma peribacalarının ve oyulan kaya kütlelerin
belli bir boyutu olmayıp, organik formda, yüksekliği, genişliği ve bulunduğu
topografyaya göre biçimsel farklılıklar göstermektedir. Oyma peribacalarının mekan
içlerindeki duvarlarda nişler yer almaktadır. (Şekil 3.60.) Cephede, Ürgüp ve Uçhisar’da
72
olduğu gibi ışık ihtiyacına göre değişik boyutlarda pencereler bulunmakta olup, belli bir
cephe tipolojisi bulunmamaktadır.
Kaya oyma konut grubunda mimari öğe ve bezemeler Ürgüp, Uçhisar ve Göreme’de
benzer özellikler göstermektedir. Kaya oyma birimlerde mekan işlevine göre duvarlarda
nişler açılmıştır. Birbirine bağlı mekan geçişlerinde kapı kullanılmamakta olup, dışarıya
açılan mekanlarda ahşap kapı kullanılmıştır. Oyma birimlerin dışarıya cephesi olan
örneklerinde pencereler kayanın yapısına bağlı olarak ihtiyaca göre gelişigüzel
açıldığından belli bir cephe tipoloji bulunmamaktadır. (Şekil 3.61.)
Bu konut grubu, kaya oyma konut grubuna yığma birimlerin eklenmesiyle oluşmuştur.
Bu konutlar, konumlarına göre; vadi yamacına yaslı konutlar ve düz arazide yer alan
konutlar olarak 2 grupta ele alınabilirler.
Ürgüp bölgesinde yamaca yaslı konut grubu ağırlıktadır. (Şekil 3.62.) Kaya oyma
konutların önlerinde yığma sistemle inşa edilmiş, yeni yaşama birimlerinin
eklenmesiyle oluşan bu konutlar, kaya oyma konut geleneği ile yığma konut sistemleri
arasında bir geçiş sürecini yansıtmaktadır. Kaya oyma konut grubundan sonra bu konut
grubunun oluşmaya başlamasıyla karma yapım sistemi gelişmiş ve bundan dolayı
bölgede yer alan konut tipolojisi çeşitlenmiştir. Ayrıca kaya oyma konutların
oluşturduğu kent silüeti, yığma yapıların eklenmesiyle bir değişim ve gelişim sürecine
girmiştir [10].
Kaya oyma birimler daha önce yaşama, dinlenme, barınma ve savunma amaçlı
kullanılıyor iken; zamanla yığma birimlerin eklenmesiyle kullanım amaçları değişmiş
ve bu mekanlar ahır, samanlık, depo vb olarak da kullanılmaya başlamıştır. Ayrıca tüfün
yapısal özelliğinden dolayı ısıl dengenin korunması, kaya oyma mekanların mutfak,
kiler ve depo gibi servis mekanları olarak kullanılmalarını da sağlamaktadır [10].
Uçhisar’da kaya oyma + yığma konutlara, kalenin eteğindeki tepe yerleşim ile vadi
yamacındaki konut yerleşiminde rastlanmaktadır. Uçhisar Kalesinin çevresi “afet
74
Göreme’de kaya oyma ve yığma konut grubunun kaya oyma kısmı genellikle
peribacasından oluşur. (Şekil 3.64.) Kefeli, Aydınlı ve Orta mahallenin eğimli
kısımlarında yolların yamaca bakan yüzlerinde yer almaktadır [56].
Ürgüp’te kaya oyma + yığma konut grubu çoğu zaman tek başına konumlanmakla
birlikte bazı örneklerde bir avlu ile çevrelendiği görülmektedir. Avlulu yapılarda ahşap
bir sokak kapısıyla önce avluya ulaşılır. (Şekil 3.66.) Avlu içerisinde genellikle bir
tandır evi yer alır. (Şekil 3.67.) Bazı örneklerde yığma birimler, doğrudan avluya açılan
tek katlı bağımsız mekanlardan oluşuyorken, daha gelişmiş kaya oyma+ yığma konut
grubunda ise yığma birimler iki katlı olarak inşa edilmiştir. Alt katı depo, ahır olarak
kullanılan bu birimlerin üst katında avludan merdivenle ulaşılan, yükseltilmiş bir baş
oda yer alır. Konuk odası olarak kullanılan mekan aynı zamanda aile büyüklerinin yatak
odasıdır [56].
76
Şekil 3.66. Kaya oyma + yığma konut planı (Karağandere Mah. 118 ada 42 parsel)
Şekil 3.67. Kaya oyma + yığma konut planı (Yunak Mah. 171 ada 11 parsel) [52]
veren münferit kütlelerin yan yana gelmesi ile bitişik nizam bir sokak dokusu
oluşmaktadır. Girişin saklanmadığı ve sokakla doğrudan ilişkili olduğu yamaç
konutlarında avlu kullanımı çok azdır. Avlu bulunan konutlarda avlu, sofa niteliğinde
kullanılmıştır. Bu avlu, konutun kütlesel yapısının önünde mekanları birleştirici değil,
sadece girişi karşılayan küçük bir taşlık görünümündedir [28]. (Şekil 3.69.- 3.70.)
Şekil 3.69. Uçhisar kaya oyma + yığma konut planı ( 2 pafta 594 parsel) [59]
78
Şekil 3.70. Uçhisar kaya oyma + yığma konut planı (760 parsel) [59]
Taşlıkta genellikle üst kata ulaşımı sağlayan merdiven yer alır. (Şekil 3.71.) Üst katta
“Konuk odası” olarak bilinen bağımsız bir mekan bulunmaktadır. Bu odanın tavanı ve
döşemesi genellikle ahşap kaplamadır ve duvarlarda bezemeli ahşap dolaplar
bulunmaktadır. Konuk odası olarak kullanılan bu mekan aynı zamanda ebeveynlerin
yatak odasıdır [56]. (Şekil 3.72.- 3.73.)
Şekil 3.71. Uçhisar kaya oyma + yığma konut planı (758 parsel) [59]
79
Şekil 3.72. Uçhisar kaya oyma + yığma konut planı(760 parsel) [59]
Şekil 3.73. Uçhisar kaya oyma + yığma konut planı(714 parsel) [59]
80
Plan tipi oldukça basit bir yapıya sahip olup kütle derinliği azdır. Bu durum girişin diğer
mekanlarla ilişkisini kolaylaştırmıştır. Yamaç konutlarında yaşam servis mekanları giriş
katta ve kaya oyma mekanlarda yer alır ve genellikle sokağa açılır. (Şekil 3.74.- 3.75)
Şekil 3.74. Uçhisar kaya oyma + yığma plan örneği sokak ilişkisi (594 parsel) [59]
Şekil 3.75. Uçhisar kaya oyma + yığma plan örneği sokak ilişkisi (629 parsel) [59]
Göreme’de kaya oyma + yığma konut grubu genellikle bir avlu ile çevrelenmiştir. (Şekil
3.76.-3.77) Bu konutlarda yoldan yamaca geçiş şeması “yol-avlu-yığma birim-oyma
birim” düzenindedir. Oyma birimler peribacalarının yüksekliği, genişliği ve bulunduğu
topografyaya göre biçimsel farklılıklar göstermektedir. Yüksek duvarlarla çevrili
81
avluların içinde yer alan oyma ve yığma konut birimleri hane halkı gereksinmelerine
göre değişik büyüklüktedir [56]. (Şekil 3.78.-3.79)
Şekil 3.78. Göreme kaya oyma + yığma konut planı (825 parsel) [52]
Şekil 3.79. Göreme kaya oyma + yığma konut planı (236 parsel)
83
Kaya oyma birimler daha önce yaşama, dinlenme, barınma ve savunma amaçlı
kullanılmakla birlikte, yığma birimlerin eklenmesinden ahır, samanlık, depo, mutfak,
kiler gibi servis mekanlarına dönüşmüştür. (Şekil 3.80.-3.81.)
Şekil 3.80. Göreme kaya oyma + yığma konut planı(239 parsel) [52]
Şekil 3.81. Göreme kaya oyma + yığma konut planı (591 parsel) [52]
84
İncelenen tüm yerleşim bölgelerinde kaya oyma+ yığma konutlarda oyma birimlerin
önüne eklenen yığma birimler ihtiyaca göre tek veya iki katlıdır. Bu konut grubunda
pencereler ikili veya üçlü gruplar halinde olup, konutun yerine, arazinin durumuna ve
ihtiyaca göre şekillenmiştir. Yığma sistemli konutlarda zemin katların kat yüksekliği
3,50 m - 4,00 m arasında değişiklik gösterirken, üst katlar 3,00 m-3,50 m arasındadır.
(Şekil 3.82.)
Göreme’deki kaya oyma+ yığma konutlarda ise peribacaları ve önüne eklenen yığma
birimler bir bütün halindedirler ve Kapadokya’da diğer yerleşim bölgelerinde görülen
kaya oyma +yığma konutların aksine Göreme’de kentsel silüette oyma birimler de
yükselmektedir. Bu konut grubunda da belirli bir cephe düzeni bulunmamakta olup,
yapının konumuna, topografya özelliklerine ve ihtiyaca göre şekillenmiştir. (Şekil 3.83.)
Ürgüp, Uçhisar ve Göreme’de kaya oyma + yığma konut grubunda oyma mekanların
dışarıya cephesi olan örneklerinde pencereler ihtiyaca göre açıldığından belli bir cephe
tipoloji bulunmamaktadır. Yığma birimlerde ise sokağa bakan cephe diğer cephelere
oranla daha bezemelidir ve pencereler dış cephenin en önemli elemanlarıdır. Pencereler
dikdörtgen formlu olup, genişliği 70-80 cm, yükseklikleri ise 120-140 cm arasında
değişmektedir. Pencere üstleri taş lento ile geçilmiştir. Genellikle ikili ve üçlü gruplar
halinde bulunan pencerelerin etrafında taş söveler çıkıntı halinde bulunmakta olup,
kemerli, dilimli ve dikdörtgen formda yükselmektedir. (Şekil 3.84.) Yığma konutların
85
sokağa bakan pencere önlerinde düz veya yuvarlak hatlı, motifli korkuluklar yer
almaktadır [10].
Şekil 3.83. Göreme kaya oyma + yığma konut (222-223 parsel) [52]
Ürgüp, Uçhisar ve Göreme’de kaya oyma + yığma konut grubunda kapılar kullanım
yerlerine göre; avlu kapıları, dış kapılar ve iç mekan kapıları olarak sınıflandırılabilir.
Avlu duvarları genellikle moloz taştan yapılırken, avlu kapısının etrafı kesme taştan
yapılmıştır. Girişi vurgulamak için yapılan farklı malzeme kullanımı bezemelerle
desteklenmiştir. Avlu kapıları çift kanatlıdır ve kanatlar ahşaptandır. Bina dış kapıları
ise basık kemerli, yuvarlak kemerli ve düz lentolu şeklindedir. Kapının etrafı genellikle
kesme taş ile kaplanmıştır. Kapılar çift kanatlı olup, kanatlar ahşaptır. İç mekan kapıları
ise düz lentoludur. Kapı etrafında süsleme yoktur. Süsleme kapı kanatlarındadır. Çift ve
tek kanatlı kapılar mekanın işlevine göre kullanılmaktadır [10]. (Şekil 3.86.)
Oyma birimlerde ise birbirine bağlı mekan geçişlerinde kapı kullanılmamakta olup,
dışarıya açılan mekanlarda ahşap kapı kullanılmıştır.
Kaya oyma, kaya oyma + yığma konut grubundan sonra bölgede gelişen bir diğer konut
tipi de yığma konutlardır. “Kapadokya Bölgesi yöresel mimarisinin en son aşaması olan
yığma konutlar, endüstri öncesi yerel konutlarda görülen biçim özelliklerinden ve
bölgenin jeolojik yapı özelliğiyle birleştirilmesi sonucu oluşturulan açıksonlu ve
üreyebilir kaya oyma konut planlamasının devamı olan, 19. yy sonundan itibaren
Osmanlı İmparatorluğu topraklarında oluşan sosyal, ekonomik ve demografik
değişimlere bağlı olarak, yöresel özelliklere başka eş zamanlı etkilerin katılması sonucu
oluşmuş konutlardır.” Bölgede yığma sistemli konutlara geçiş, Müslüman olmayanlar
için konut edinmedeki kısıtlamaların Tanzimat ve onu takip eden Islahat fermanlarıyla
ortadan kalkması sonucu hızlanmıştır [10]. 19. yy sonu 20. yy başına tarihlenen ve
yöresel mimarinin zengin plan ve taş işçiliğinin üst düzeyde kullanıldığı cephe düzenine
sahip yığma sistem konutlara, Kapadokya Bölgesi içerisinde diğer yerleşim bölgelerine
göre Ürgüp’te daha fazla rastlanmaktadır. (Şekil 3.87.)
Uçhisar’da yığma konut sistemine geçiş Uçhisar Kalesinin çevresi “afet bölgesi” ilan
edilmesiyle ve bundan dolayı yeni yerleşim kalenin güney ve güneybatısındaki
düzlüklere kurulmasıyla olmuştur [39]. Uçhisar’da yığma konutlar kalenin eteğindeki
tepe yerleşmelerinde yoğunlaşmaktadır. (Şekil 3.88.) Tepe konutlar avlu etrafında
düzenlenmiş parçalı birimlerden oluşan, katmanlı, dinamik ve içe dönük bir yapı
grubudur [28].
88
Göreme’de kaya oyma ve kaya oyma + yığma konut grubundan sonra bölgede gelişen
yığma konutlar bölgenin jeolojik yapısı sonucu oluşan, üreyebilir kaya oyma konut
planlamasının devamı niteliğinde, yola cepheli ana konut birimleri yığma olan ve oyma
birime avludan ulaşılan konut grubudur. (Şekil 3.89.) Bu tür konutlara genellikle Kefeli,
Aydınlı, Orta mahallenin eğimli bölümlerinde, yolların yamaç aşağıya bakan yüzlerinde
veya Orta mahallenin düz kesimlerinde rastlanmaktadır [56].
Bölgede ana malzeme olan taşın yanı sıra kullanılan diğer malzeme ahşaptır. Bölgenin
ağaç yönünden zengin olmaması sebebiyle sınırlı olarak kullanılan ahşap; döşemelerde,
kapı / pencere doğramalarında, tavan kaplamalarında ve dolap kapaklarında
kullanılmıştır [29].
Yığma konut grubunda döşemeler ahşap kirişli döşeme, ardışık kemer sistemi veya
tonoz döşeme şeklindedir. Ahşap kirişli döşemeler, ebatları 20-30 cm arasında değişen
taşıyıcı duvarlar üzerine “hezen” adı verilen kabuğu soyulmuş kavak ağacının 35-40
cm’lik akslar ile oturtulmasıyla oluşan sistemdir. Ardışık kemer sisteminde kemerler
üzerine gelen yükleri taşıyıcı olan duvarlara iletirler. Tonoz döşeme ise; bir kemerin
aralıksız devam etmesiyle oluşan ve kemerin içinde bulunduğu düzleme dik bir aks
boyunca hareket eden örtü sistemidir. (Şekil 3.91.) Yığma sistem konut grubunda, çatı
örtüsü genellikle düz toprak dam şeklindedir. Ahşap kirişli döşeme üzerinde örtü, ahşap
kirişlerin üzerine hasır ya da çapraz döşenmiş kamış ve üzerine sıkıştırılmış çamur
serilerek oluşturulmuştur. Ya da ahşap kirişli döşemenin üzeri taş plaklar ile
kaplanmıştır [10].
Ürgüp’te 19. yy sonu 20. yy başına tarihlenen yığma konutlar diğer yerleşim bölgelerine
göre hem plan şemaları açısından hem de cephe düzeni ve süslemeleri açısından daha
gelişmiştir. Yığma konutlar; avlulu ve avlusuz konutlar olarak sınıflandırılabilir.
Avlulu konutlar
Avlu sokakla konut arasında genelden özele geçişi sağlayan önemli bir yarı açık
mekandır [10]. Yüksek duvarlarla çevrilmiş avlu, parselin şekline ve evin konumuna
göre biçimlenmiştir. (Şekil 3.92.) Genellikle dış sofalı veya sofasız plan tipinde avlu
kullanılmaktadır [10].
Şekil 3.92. Avlu kullanımı Dereler Mah. Burhankale Sok.(140 ada 26 parsel) [52]
Yığma sistem konut grubunda avlu duvarı, moloz veya kesme taştan örülmüş, yolun
eğimine göre yüksekliği ve şekli belirlenmiş, genellikle kemerli bir kapıdan girilen, evi
oluşturan mekanların açıldığı dağıtım alanıdır. Sokaktan önce avluya girilir. Zemin
katta depo, tandır evi, hela, mutfak gibi mekanlar ile avlular zenginleştirilmiştir. (Şekil
3.93.) Ayrıca üst kattaki yaşam mekanlarına ulaşmak için avlu içerisinde üst kata
bağlanan merdiven yer almaktadır. Zemin katta sokağa bakan duvar mahremiyet
açısından olabildiğince sağır tutulurken avluya bakan duvarlarda pencereler açılarak
avlu ve iç mekan arasındaki ilişki güçlendirilmiştir. Bazı konutlarda yaşama mekanları
92
ayrı ayrı avluya açılırken, bazı konutlarda tek bir mekanın kapısı avluya açılmaktadır
[64]. (Şekil 3.94.) Avluda ağaç kullanımı ve sokağa taşan ağaçlar doğayla
bütünleşmenin bir göstergesidir. Avluların zemini genellikle kaya veya sıkıştırılmış
topraktan oluşmuştur. Ürgüp bölgesinde genellikle tek veya iki tarafı avlu olan konut
grubuna rastlanmaktadır [10]. (Şekil 3.95.-3.96)
Şekil 3.93. Yığma konut avlu kullanımı Dutlu cami Mah. (108 ada 18-19 parsel) [52]
Şekil 3.94. Dış sofalı plan tipi Dereler Mah. (1 ada 10 parsel)
93
Avlusuz konutlar
Ürgüp’te iç sofalı plan tipi genellikle avlusuzdur. İç sofalı plan tipinde, dağılım ve
toplanmayı sağlayan birim sofadır. Zemini genellikle taş kaplı olan sofanın etrafında
odalar bulunmaktadır. (Şekil 3.97.) Zemin katta servis mekanları, mutfak ve ahır yer
almaktadır. Girişin tam karşısında üst kata çıkan iki kollu merdiven yer alır. Alt katta
sofayla bütünleşen merdiven üst katta yine bir sofaya açılır. (Şekil 3.98.) Genellikle
geniş ve büyük boyutlarda olan bu sofa salon olarak kullanılmaktadır. Sofalar genellikle
sokağa bakarlar ve bazı sofaların önünde büyük balkonlar bulunur. Önünde balkon olan
sofalı konutlarda cephe düzenini bozmayacak şekilde ortadan büyük balkon çıkış
kapıları açılmıştır. Balkonu olmayan sofalı konut tiplerinde ise cephe düzeninde yine
pencere devam eder ve pencerenin önünde sedir düzenlenmiştir [10].
Şekil 3.97. İç sofalı plan tipi, Dereler Mah. Dereler Sok. No:4
95
Şekil 3.98. İç sofalı plan tipi, Esbelli Mah. Hacı Hafız Sok.
Göreme’de yığma konut grubu ana konut birimi yığma olan ve genellikle yığma
birimlerin yola cepheli olduğu ve oyma birimle birlikte bir avlu ile çevrelenen konut
grubudur. İşlev şeması “yol - yığma birim – avlu - oyma birim veya yol - avlu duvarı ”
biçimindedir. Yüksek duvarlarla çevrili bu konut grubu avluların yola bakan yüzlerinde
yığma birimler hane halkı gereksinimlerine göre, değişik büyüklüklerde ve farklı
düzendedir. (Şekil 3.102.) Ahşap bir sokak kapısıyla önce avluya ulaşılır. Bütün
mekanlar avlu içerisine açılmaktadır. Avlu içerisinde tandır evi, yaz evi, kemer odalar,
kaya oymadan oluşan ahır, samanlık gibi servis mekanları bulunmaktadır. Parçalı bir
yapıya sahip yığma konut grubunda avlunun boyutlarını ve biçimini etrafına yerleşen
birimler belirler [56]. ( Şekil 3.103.)
Yığma birimler tek veya iki katlı bağımsız mekanlardır. Alt katı depo, ahır olarak
kullanılan bu birimlerin üst katında avludan merdivenle ulaşılan, geleneksel konut
mimarisinde konut tiplerinde bulunan “Konuk odası” yer alır. Bazı örneklerde konuk
odasının dışarıdan bağımsız bir girişi bulunmaktadır [56]. ( Şekil 3.104.-3.105)
Ürgüp, Uçhisar ve Göreme’de kaya oyma + yığma konutların yığma bölümleri ile
yığma sistemli konutlar kütle ve cephe biçimlenmeleri açısından aynı özelliktedir.
(Şekil 3.106.) Yığma sistemli konutlar tek veya iki katlı olup zemin katların kat
yüksekliği 3,50 m - 4,00 m arasında değişiklik gösterirken, üst katlar ise 3,00 m-3,50 m
arasındadır.
Ürgüp, Uçhisar ve Göreme’de kaya oyma + yığma konutların yığma bölümleri ile
yığma sistemli konutlar mimari öğeler ve bezeme özellikleri açısından temelde aynı
özellikte olup daha geç zamanlı yapıldığı için daha gelişmiştir. Dış cephenin en önemli
elemanları olan pencereler dikdörtgen formlu olup, genişliği 70-80 cm, yükseklikleri ise
120-140 cm arasında değişmektedir. Pencere üstleri taş lento ile geçilmiştir. Genellikle
ikili ve üçlü gruplar halinde bulunan pencerelerin etrafında taş söveler çıkıntı halinde
bulunmaktadır. Pencere önlerinde düz çubuk veya yuvarlak hatlı, motifli korkuluklar
yer almaktadır [10]. Pencerelerde en çok dikkati çeken unsur süslemeleridir.
Pencerelerin dört tarafında taş söveler çıkıntı yapmaktadır. Pencere hatları taş
çıkmalarla olduğu kadar taş oymalarla da belirginleştirilmiştir. ( Şekil 3.111.- 3.112)
kanatlı kapılar mekanın işlevine göre kullanılmaktadır. (Şekil 3.114.) Kapı kanatları
ahşaptır [10].
Kapadokya Bölgesi, sahip olduğu zengin doğal, kültürel ve estetik değerleriyle tarih
boyunca birçok medeniyete ev sahipliği yapmıştır. İlk yerleşim izlerinin Antik Döneme
ait olduğu bölgede, Roma ve Bizans Dönemlerinde Hıristiyanlık dininin etkili olması
sebebiyle kaya oyma ve yığma kiliseler, mezarlar ve bu mekânların yanında gelişen
kaya oyma yerleşim birimleri yapılmıştır. Yine Roma İmparatorluğu Dönemi’nde
Kapadokya Bölgesi’nin önemli ticaret yollarının üzerinde yer alması nedeniyle bölge
stratejik açıdan önemli bir merkez konumuna gelmiştir [31].
Bölgede ilk yerleşmelerden günümüze kadar geçen süreçte demografik yapı ve dini
gelişim de bölgenin fiziksel dokusunun değişmesinde etkili olmuş, bölgede yaşayan
farklı medeniyetler kendi inançları doğrultusunda konutlar ve dini yapılar inşa
etmişlerdir. Selçuklu ve Osmanlı Döneminde de önemini koruyan bölge, bu dönemlerde
eklenen camiler, medreseler, hamamlar gibi anıtsal yapılarla ve dönemlerinin sivil
mimarlık örnekleri ile günümüzdeki kent dokusunu oluşturmuştur. Cumhuriyet
Döneminden sonra yeni yapılaşma örnekleri görülse de 1985 yılında UNESCO
tarafından koruma altına alınması ve bölgedeki yeni yapılaşmanın daha kontrollü
gelişmesi nedeniyle Türkiye’deki bir çok bölgeye göre doğal ve kentsel dokusunu
nispeten daha fazla koruyarak günümüze ulaşabilmiştir [1]. Yapılan araştırmalar
sonucunda, Kapadokya Bölgesi’nde Ürgüp bünyesinde 98 adet tescilli sivil mimarlık
örneği ve 53 adet tescilli anıtsal yapı, Uçhisar’da 11 adet tescilli sivil mimarlık yapısı ve
6 adet tescilli anıtsal yapı, Göreme’de ise 54 adet tescilli sivil mimarlık örneği ve 35
adet tescilli anıtsal yapı bulunduğu tespit edilmiştir [52].
Çalışma kapsamında Kapadokya Bölgesi’nde aynı coğrafya içerisinde yer alan Ürgüp,
Uçhisar ve Göreme yerleşimlerinin coğrafi, topografik, tarihsel, dini, kültürel ve sosyal
özellikleri incelenmiş, kentsel dokuları ve geleneksel konutlarının mimari özellikleri
105
Çalışma kapsamında ele alınan ikinci yerleşim birimi olan Uçhisar, bir kale kent
görünümünde olup kale ile bütünleşik yapısı ve kent dokusunun bu kale çevresinde
gelişmesi bu yerleşimin en karakteristik özelliğidir. Geleneksel doku içerisinde yerleşim
kale eteğinde ve vadi yamacında gelişmiş olup, bu konumlanma kendi içerisinde farklı
iki yerleşim tipolojisinin ortaya çıkmasını sağlamıştır. Kale ve vadi arasında topografya
farklılaşması, parsellerin tepeye yaklaştıkça büyümesi ve eğimli yamaçlarda daralması,
farklı yerleşim ve konut tipleri oluşturmuştur [28]. Yerleşme içerisinde eski doku ile
yeni oluşan kent şeması birbirinden kesin olarak ayrılmış olup eski doku organik bir
yapılanmayı, yeni oluşan doku ise ızgara (gridal) kent sistemini yansıtmaktadır. Genel
106
kent şemasında ticari, eğitim, sağlık vb hizmet birimleri tekil yapılar olup merkezde yer
almaktadır. Bölgede günümüze kadar ulaşan 2 adet anıtsal yapı bulunmaktadır. Ancak
bu anıtsal yapılar, kent siluetinde, kale ve eteklerinde uzanan geleneksel konut
örneklerinin birlikte oluşturduğu doku kadar etkili olamamıştır. Vadi yamacındaki
birçok konut günümüzde restore edilerek turizm amaçlı tesislere dönüştürülmektedir.
İncelenen diğer yerleşim olan Göreme, doğal peyzaj ile bütünleşmiş özgün bir yerleşim
bölgesidir. Göreme, kent merkezinde peribacalarının diğer yerleşim bölgelerine oranla
daha büyük boyutlu olduğu ve kentle bütünleştiği, peribacalarının aktif olarak
kullanıldığı özel bir dokuya sahiptir. Kentin silüetini ve karakteristiğini belirleyen ana
yapı peribacalarıdır. Yerleşme, Uzun dere ve İçeri dere çaylarının birleştiği, Göreme
vadisini güney ve batı yönlerden çevreleyen alanda kurulmakla birlikte sebebiyle kuzey
yöndeki düzlük alanlara kaymaya başlamıştır [53]. Bu nedenle geleneksel yerleşim
bölgesi ile yeni yerleşim bölgesi, diğer bölgelerde de olduğu gibi birbirinden ayrılmıştır.
Eski doku organik yapıda olup yeni gelişen doku ise kendi içerisinde ızgara (gridal)
kent sistemine sahiptir. Merkezi iş alanı, ticaret, eğitim vb. hizmet birimleri merkezde
yer almakta ve Uzun dere ve İçeri dere boyunca da küçük dükkanlar bulunmaktadır.
Bizans kilise mimarisinin günümüze kadar ulaşan örneklerinin yoğun olarak bulunduğu
bölgede yer alan Göreme Açık Hava Müzesi’nde, büyük kaya kütleleri ve
peribacalarının içerisine yerleştirilmiş çok sayıda kaya oyma kilise, manastır ve şapel
örnekleri görülmektedir. 11. yy -13. yy arasında başpiskoposluk merkezi durumunda
olan Göreme’de, gerek Roma, Bizans gerekse Selçuklu, Osmanlı ve Cumhuriyet
Dönemlerinden günümüze ulaşabilmiş anıtsal yapılar bulunmaktadır [31].
Kaya oyma konutlar her üç yerleşim bölgesi için de ilk yerleşme örnekleridir. Yatayda
ve düşeyde ihtiyaca göre gelişen ve belli bir plan karakteri olmayan, organik dokuya
sahip bu konut gruplarını plan oluşumları açısından karşılaştırmak olanaksızdır.
Bölgedeki tüfün yapısal özelliğinden dolayı kolay oyulabilen kaya oyma mekanlar,
yapım sistemi açısından benzer şekilde oluşturulmuştur. Kütle ve cephe özellikleri
bakımından ise yamaca yaslı kaya oyma konutlar her üç bölgede de benzer karaktere
sahiptir. Fakat Uçhisar yerleşmesinde Uçhisar Kalesi tek başına oyma mekanların yer
aldığı karakteristik bir kaya iken, Göreme yerleşmesinde yer alan ve içleri oyularak
farklı amaçlarla değerlendirilen peribacaları kendine özgü doğal oluşumları ile diğer
yerleşimlerden ayrılmaktadır. Bu bağlamda, üç bölgedeki kaya oyma konutların da
doku içerisindeki etkilerinin farklı olduğu gözlemlenmektedir.
Üç yerleşim biriminde de örnekleri görülen kaya oyma + yığma konutlar ise, kaya oyma
mekânların önüne yığma birimlerin eklenmesiyle oluşmuş konut gruplarıdır. Ürgüp
bölgesinde kaya oyma konutların önüne eklenen yığma birimlerin; uygulanan taş
işçiliği, plan oluşumları ve kütle özellikleri açısından diğer iki yerleşim bölgesine göre
daha gelişmiş örnekler olduğu gözlenmiştir. Bu konut grubunun Ürgüp’te hem avlulu
hem de avlusuz örnekleri bulunmaktadır. Uçhisar’da ise kaya oyma + yığma konut
örneklere vadi yamacındaki yerleşmelerde rastlanmaktadır. Bölgedeki eğimli arazinin
durumuna göre oluşturulan konutlarda, plan oluşumları açısından belirli bir tipoloji
bulunmamaktadır. Bu konut grubunun Uçhisar’daki örnekleri genellikle avlusuz
örneklerdir. Göreme’de kaya oyma + yığma konutların kaya oyma bölümleri genellikle
kaya kütlesi veya peribacasından oluşmakta olup, bu birimler kentsel siluette etkisini
göstermektedir. Kademeli olarak gelişen yerleşim içerisinde yığma birimler
peribacalarının topografyadaki yerine ve hane halkının ihtiyacına göre şekillenmiştir.
Bu konut grubunun Göreme’deki örnekleri genellikle bir avlu ile çevrelenmiştir.
Avlular genellikle toprak veya taş kaplamadır. (EK-7)
Yine üç yerleşim biriminde de örnekleri bulunan yığma sistemli konutlar ise Ürgüp’te
geleneksel konut dokusu içerisinde düzlük alanda yoğunlaşmış ve tarihi doku içerisinde
günümüze kadar bozulmadan gelebilmiştir. Avlulu ve avlusuz örnekleri bulunan yığma
konutların avlulu örneklerinde genellikle dış sofalı veya sofasız plan tipi, avlusuz
örneklerinde ise iç sofalı plan tipindeki avlulara rastlanmaktadır. Genellikle tek veya iki
katlı olan bu konutlar, yığma sistemle kesme taştan yapılmıştır. (EK-8) Konutların
110
cephelerinde pencereler ikili ve üçlü gruplar halinde bulunmakta olup, etrafında taş
söveler bulunmaktadır [10]. Uçhisar’da yığma sistemli konutlar, genellikle kalenin
eteğindeki tepe yerleşmelerinde yoğunlaşmaktadır. Bu konutlar, avlu içerisinde, dağınık
ve parçalı birimlerden oluşmaktadır. Bu konutlarda belli bir plan tipolojisi oluşturmak
güçtür. Bu konutlarda bilinen en belirgin özellik avlu duvarları ile çevrilmiş ve parçalı
kütlelerden oluşmasıdır [28]. (EK-9) Tek veya iki katlı olan yığma konutlar kesme
taştan yapılmış olup, konutların genellikle sokağa bakan cepheleri taş süslemelidir.
Göreme’de ise yığma konutlara, vadi yamacının az eğimli bölümlerinde ve Orta
Mahalle’nin düz kesimlerinde rastlanmaktadır. Bu konut grubu genellikle yüksek avlu
duvarı ile çevrelenmiş olup, hane halkının ihtiyacına göre tek veya iki katlı olarak inşa
edilmiştir. Genellikle avlunun yola bakan cephesini yığma birimler, arka tarafını ise
kaya oyma birimler oluşturur [56]. Yığma konutların yola bakan cephelerinde
pencereler ikili ve üçlü gruplar halinde bulunmakta olup, genellikle taş söveler ile
çerçevelenmiştir.
Tüm yerleşim birimlerinde yer alan yığma konutların gerek avlu kapılarının ve sokak
kapılarının gerekse iç mekân kapılarının özenle şekillendirildikleri görülmektedir. Dış
kapılar çoğunlukla kemerli olmakla birlikte düz lentolu örneklere de rastlanmaktadır.
Özellikle giriş cephesinin kapısında bezemeli taş işçilikleri dikkat çekmektedir. Bazı dış
kapıların renk kullanılarak canlandırıldıkları görülmektedir. Tek veya çift kanatlı
örnekleri bulunan dış kapılar çoğunlukla ahşap olup bazı yapılarda az da olsa demir kapı
kullanımı da bulunmaktadır. İç mekân kapıları da yine ahşaptan yapılmış olup
genellikle tek kanatlıdır. Kaya oyma mekânlar bazı yapılarda kapatılmamış, bazı
mekânlarda ise basit ahşap kapılarla ayrılmışlardır. Konutların özellikle başodaları diğer
odalara göre daha özenle şekillendirilmiş, bezemeli ahşap dolaplar, şerbetlikler, tavanlar
ve taş nişlerle mekânlar zenginleştirilmiştir.
Konutlarda çatı örtüsü orijinalinde düz dam olmakla birlikte günümüzde büyük
çoğunluğu kırma veya beşik çatılı sistemle örtülmüşlerdir. (EK-10)
Her üç bölgede de inceleme alanı olarak seçilen kentsel sit sınırları içerisinde geleneksel
doku organik bir yapılanmaya sahip olup yollar parselin şekline ve mülkiyet durumuna
göre şekillenmiştir. Sokaklar bazen bina duvarları bazen de avlu duvarları ile
sınırlandırılmıştır. Vadi yamacına yerleşen bölgelerde sokaklar genellikle dik eğimli ve
111
merdivenlidir. Eğime paralel ve düzlük alanlarda ise sokaklar düz olup genellikle taş
kaplamadır. Yapı girişleri binaların avlu ile çevrelendiği örneklerde avludan, avlusuz
örneklerde ise binadan sağlanmıştır. (EK-11) Bu örneğe daha çok Uçhisar’ın yamaç
yerleşiminde rastlanmaktadır.
Ön plana çıkan diğer bir bozulma türü ise insanlardan kaynaklanan, bilinçsiz onarımlar
veya yeni kullanım şartlarının getirdiği, özgünlüğün bozulması şeklinde kendini
gösteren bozulmalardır. Zamanla ortaya çıkan yeni mekan ihtiyaçları için halkın
gerçekleştirdiği ve özellikle betonarme malzeme kullanımıyla göze batan bireysel ve
112
KAYNAKLAR
1. Görmez, K., 2002. Kapadokya Mevcut Durum Raporu. Kültür ve Turizm Bakanlığı
Yayınları, Ankara, 197 s.
2. Baykan, E., 2007. Turizmin Yerel Kültür Üzerindeki Etkilerinin Yöre Halkı Tarafından
Algılanması. Gazi Üniversitesi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi,
Ankara, 247s.
3. Canverdi, A., 2005. Kapadokya Bölgesi Güzelöz ve Ortaköy Mevkiindeki Kiliseler Duvar
Resimlerindeki Sahnelerin İkonografisi. Erciyes Üniversitesi, Sosyal Bilimleri
Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, Kayseri, 304s.
4. Umar, B., 1998. Kappadokia. Tükel Matbaacılık, İzmir, 212s
5. Tuncel, M., 1998. Oluşum çağları, 16-43. In:Kapadokya (M. Sözen, M. Tuncel, V. Sevin, U.
Esin, M. Darga, O. Tekin, E. Akyürek, S. Rifat, M. Gülyaz, B. Alper, R. Ozil). Ayhan
Şahenk Vakfı, İstanbul
6. Okuyucu, D., 2007. Derinkuyu Yer altı Şehri. Atatürk Üniversitesi, Sosyal Bilimler
Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, Erzurum, 319s.
7. Korat, G., 2003.Taş Kapıdan Taç kapıya. İletişim Yayınları, Ankara, 131s.
8. Eravşar, O.,1996. Kapadokya’da Yerleşim Alanları ve Sorunları. Kapadokya Vakfı
Yayınları, Nevşehir, 112s.
9. Yıldırım, Y. , 2006.Avanos Kenti. Atatürk Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yüksek
Lisans Tezi, Erzurum, 215s.
10. Kalaycı, M., 2006. Geleneksel Ürgüp Konutları ve Dereler Mahallesi Koruma Geliştirme
Önerisi. Gazi Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, Ankara, 353 s.
11. Demirtaş, B. ,2005. Türkiye’de Limon Üretim Ekonomisi Ve Pazar Yapısı. Çukurova
Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, Doktora Tezi, Adana, 215s.
12. Esin, U., 1998. Paleolotik’ten İlk Tunç Çağı’nın Sonuna: Tarih Öncesi Çağların
Kapadokyası, 62-123. In:Kapadokya (M. Sözen, M. Tuncel, V. Sevin, U. Esin, M.
Darga, O. Tekin, E. Akyürek, S. Rifat, M. Gülyaz, B. Alper, R. Ozil). Ayhan Şahenk
Vakfı, İstanbul
13. Gülyaz, M.E, Ölmez, İ., 1992. Kapadokya. Dünya Yayınları, Nevşehir, 104s
14. Gülyaz, M., 1998. Yeraltında dünyalar. 512-526. In:Kapadokya. (M. Sözen, M. Tuncel, V.
Sevin, U. Esin, M. Darga, O. Tekin, E. Akyürek, S. Rifat, M. Gülyaz, B. Alper, R.
Ozil). Ayhan Şahenk Vakfı, İstanbul
115
15. Ates, M., 1996. Kapadokya’nın Başkenti Nevşehir. 55–115. In:Nevşehir ( S. Mülayim, M.
Tuncel, M. Ateş). Kültür Bakanlığı Yayınları, İstanbul.
16. Gürler, G.,2007. Türkiye Milli Parklarının Jeolojisi Ve Öneri Jeopark Alanlarının
Belirlenmesi Projesi. Jeoloji Etüdler Dairesi Başkanlığı, Ankara
17. Ötüken, Y., 1987. Göreme. Başbakanlık Yayınları, Ankara, 63s.
18. Birant, M.A., 199. Kapadokya. İstanbul, 102s.
19. Akyürek, E., 1998. M.S. IV.-XI. Yüzyıllar: Kapadokya’daki Bizans. 226-395.
In:Kapadokya (M. Sözen, M. Tuncel, V. Sevin, U. Esin, M. Darga, O. Tekin, E.
Akyürek, S. Rifat, M. Gülyaz, B. Alper, R. Ozil). Ayhan Şahenk Vakfı, İstanbul.
20. Sözen, M.,1998. XI.yy sonrası Selçuklu ve Osmanlı dönemi. 396-479. In: Kapadokya (M.
Sözen, M. Tuncel, V. Sevin, U. Esin, M. Darga, O. Tekin, E. Akyürek, S. Rifat, M.
Gülyaz, B. Alper, R. Ozil). Ayhan Şahenk Vakfı, İstanbul
21. www.urgupmuftulugu.gov.tr. (Erişim Tarihi: Mart, 2011)
22. Nevşehir Valiliği., 1998. Nevşehir İl Yıllığı. Nevşehir,440s.
23. Doğan,G., 2006. Cemilköy İgnimbiritinin Petrolojisi ve Jeokimyası. Hacettepe Üniversitesi,
Fen Bilimleri Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, Ankara, 113s.
24. Demir, Ö., 1990. Cappadocia Cradle Of History Göreme. Net Yayınları, Ankara,111s
25. Sür, Ö., 1966. Nevsehir ve Ürgüp çevresinde jeomorfoloji araştırmaları. Coğrafya
Araştırmaları Dergisi, S.1, 199s
26. Deniz,K., 2004. Konya’da Farklı Üç Kentsel Mekanda Kent Kimliği Üzerine Bir Araştırma.
Selçuk Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, Konya, 132s.
27. Karagülle, C. , 2009. Yerel Verilerin Konut Tasarım Sürecinde Değerlendirilmesi: Mardin
Örneği. İstanbul Teknik Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, Doktora Tezi, İstanbul,
435s.
28. Cimşit, F., 2007. Tepe Kent Yerleşmelerinde Psiko-Sosyal Alan Olgusunun Konut
Örüntüleri İle İlişkisi; Uçhisar Örneği. İstanbul Teknik Üniversitesi, Fen Bilimleri
Enstitüsü, Doktora Tezi, İstanbul, 194 s.
29. Binan, D., 1994. Güzelyurt Örneğinde, Kapadokya Bölgesi Yığma Taş Konut Mimarisinin
Korunması İçin Bir Yöntem Araştırması. Yıldız Teknik Üniversitesi, Fen Bilimleri
Enstitüsü, Doktora Tezi, İstanbul, 359 s.
30. Karakaya , M.,2007. Seyehatnamelerde Nevşehir. Niğde Üniversitesi, Sosyal Bilimler
Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, Niğde, 99s.
116
31. Çekiç, G., 2008. Kapadokya’da Yer altı Yerleşimlerinin Yer Seçimi Oluşumu
Günümüzdeki Planlamaya Etkisi. Selçuk Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, Yüksek
Lisans Tezi, Konya, 131s.
32. www.nevsehir.gov.tr. (Erişim Tarihi: Mart, 2011)
33. www.wikimapia.org (Erişim Tarihi: Eylül, 2012)
34. www.urgup.bel.tr (Erişim Tarihi: Mart, 2011)
35. Güney, E., Güney, H., Güney, H., Güney, S., 1988. Nevşehir İli:Kapadokya. Milli Eğitim
Bakanlığı Yayınları, Ankara, 180s
36. Metin, M., 2010. Nevşehir İli Ürgüp İlçesi’nin Sosyo-Kültürel ve Ekonomik Yapısı. Niğde
Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, Niğde, 236s
37. Yurttaş, Ş., 1994. Kapadokya. Rekmay Yayınları, Ankara, 78s
38. Yüncü, H.R., 2010. Şarap Turizmi Bölgelerinin Rekabet Edebilirliğine Yönelik Bir Model
Önerisi: Kapadokya Örneği. Anadolu Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Doktora
Tezi, Eskişehir, 155s
39. www.uchisar.bel.tr (Erişim Tarihi: Şubat, 2011)
40. www.goreme.bel.tr (Erişim Tarihi: Şubat, 2011)
41. Ayyıldız, U., 1990. Eşsiz Kapadokya. Net Yayınları, Ankara, 80s
42. Yaşlıca, E., Şenlier, N., Çalışır, S., Hovardaoğlu, O., Tarihi kentsel dokularda yaşam
kalitesinin arttırılmasında ulaşım sorunu İçin çözüm önerileri. Web sayfası:
http://www.trafik.gov.tr./icerik/bildirgeler/A2. (Erişim tarihi: Eylül 2012)
43. Öçal, H., 2008. Isparta Kent Kimliğinde Modernizmin Yansımaları ve Modernizm
Etkisindeki Konut Mimarisi. Süleyman Demirel Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü,
Yüksek Lisans Tezi, Isparta, 107s.
44. Aydemir, Ş., Aydemir, S., Beyazlı, D., Ökten, N., Öksüz, A., Sancar, C., Özyaba, M., Türk,
Y.,2004. Kentsel Alanların Planlanması ve Tasarımı. Akademi Kitabevi, Trabzon, 557s
45. Aru, K.A., 1998. Türk Kenti. Yapı Endüstri Merkezi Yayınları, İstanbul, 288s
46. Türkmen, K.T., 1999. Bilinmeyen Kapadokya’dan Bir Kesit Ürgüp. Ürün Yayınları,
Ankara, 272s
47. Kaya, M., 2009. Ürgüp kiliseleri. http://www.cappadociaexplorer.com/,(Erişim tarihi:
Eylül 2011)
48. Lynch, K., 1960. The Image of the City, The M.I.T Pres, Cambridge, Massachusetts, 201s.
49. www.turkopedi.com.tr (Erişim Tarihi: Eylül, 2012)
117
50. Yıldırım, E., 2005. Koruma planlamasında bir örnek: Kayakapı mahallesi, Planlama
Dergisi TMMOB Şehir Plancıları Odası, 2005/1, 28-34
51. http://mehmet-urbanplanning.blogspot.com, (Erişim tarihi: Eylül 2012)
52. Anıtlar Kurulu Arşivi’nden alınarak güncellenmiştir.
53. Dabir, H., 1993. Göreme ve Yakın Çevresinin Doğal Kültürel ve Estetik Özelliklerinin
Koruma- Kullanım Dengesi Açısından Değerlendirilmesi Üzerine Bir Araştırma.
Ankara Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, Ankara, 181s.
54. İşcen, Y., 2009. Göreme’de Roma Dönemi anıtsal kaya mezarları.
http://www.cappadociaexplorer.com/, (Erişim tarihi: Eylül 2012)
55. Özyılmaz, H., 2001. Diyarbakır’da Yeni Yerleşim Bölgelerinde Kullanıcı
Gereksinimlerinin Konut ve Çevre Açısından İncelenmesi. Gazi Üniversitesi, Fen
Bilimleri Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, Ankara, 269s.
56. Erençin, A., 1978. Kapadokya Yerel Konutlarında Turizme Yönelik Yenileme
Çalışmalarına Bir Yaklaşım. İstanbul Teknik Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü,
Doktora Tezi, İstanbul, 199 s.
57. Stea D., Turan M., 1993. Placemaking, Ipswich Book Co. Ltd., Ipswich, Suffolk. 382s
58. Öztürk, F.G., 2009. Kapadokya’da Dünden Bugüne Kaya Oymacılığı. Arkeoloji ve Sanat
Yayınları, İstanbul, 63s
59. Mimar Serkan Bayram arşivinden alınarak güncellenmiştir.
60. Büyükmıhçı, G., 2005. Kayseri’de Yaşam ve Konut Kültürü. Erciyes Üniversitesi
Yayınları, Kayseri, 248s.
61. Ertek, N., 2008. Kapadokya (Nevşehir- Kayseri) Bölgesi Kaolinitik Tüfler Oluşumu ve
Hammadde Potansiyeli. Mersin Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, Yüksek Lisans
Tezi, Mersin, 126s.
62. Büyükmıhçı, G., 1997. Taş Sivil Mimarlık Örneklerinde Korumaya Yönelik Yöntem
Önerileri ve Bu Yöntemlerin Kayseri Örneğinde Uygulanışı. Mimar Sinan Güzel
Sanatlar Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, Doktora Tezi, İstanbul, 324s.
63. Erdoğan, E., 1996. Anadolu Avlularının Özellik ve Düzenleme İlkeleri Üzerinde
Karşılaştırmalı Bir Araştırma. Ankara Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, Doktora
Tezi, İstanbul, 547 s.
64. Özbek, K., 2010. Geleneksel Niğde Evleri Mekansal Araştırması ve Kale Bölgesi Örnek
Alanında Konut Yerleşimi ve Tipoloji- Morfoloji İlişkisi. Mimar Sinan Güzel Sanatlar
Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, İstanbul, 153s.
118
64. Ahunbay, Z., 2004. Tarihi Çevre Koruma ve Restorasyon. Yapı Yayınları, İstanbul, 173s
65. Yavuz,A.T., Asatekin,G. 1998. Göreme-Kapadokya. Unesco Türkiye Milli Komisyonu,
Ankara, 72s
119
• Tescil edilen anıt yapılarla sivil mimarlık örneklerine bitişik ve çevresel yapılanma
istekleri, Geçici Dönem Yapılanma Koşullarına uygun olmaları halinde dahi, Bölge
Kurulu görüş ve kararı alınarak uygulama yapılacaktır.
• Bölgenin doğal kaya oluşumlarının önemi ve kaya oyma yapıların peri bacalarının
parçalanmasına ve yörede afete yol açması nedeniyle yeni yapılacak yapılarda kaya
içine oyularak yapılanmaya gidilmeyecektir.
• Kentsel sit alanı içinde 300 m2’den az ifraz, 1000 m2’den geniş tevhid
yapılamayacaktır.
• Ekli 1/1000 ölçekli haritada sınırları belirtilen I.Derece Doğal Sit Alanı içinde kaya
içine oyularak ya da başka bir biçimde kesinlikle yapılmayacaktır.
• Alan içinde bulunan tescilli ya da diğer yapıların esaslı onarımları için Kurul’dan
projesi ile birlikte izin alınması gereklidir. Bu alanlarda yalnızca kaya gezinti patikaları,
köprüler, dinlenme yerleri, meşrubat satış yerleri, lavabo, wc, bekçi kulübeleri, bilet
satış gişeleri, PTT, Banka Şubeleri, Güvenlik kuvvetlerinin gereksinme duyacağı
karakol nöbetçi kulübesi vb tesisler yapılabilecektir.
• Zorunlu olarak yapılacak yukarıdaki alt ve üst yapı tesislerinde malzeme, renk,
doluluk-boşluk, kütle oranları, çatı biçim ve malzemesi vb bakımlardan yöredeki
yerleşmelerin mimarisine ve bu karar eki yapılanma koşullarına uyulacaktır. Bunların
dışında bu alanlarda herhangi bir inşaat ve alt yapı yapılamaz. Ayrıca yörede bilahare
tespit edilecek alanlar dışında mağara, soğuk hava deposu, taş, hışır ve kum ocakları
açılamaz.
131
• Kentsel ve Doğal Sit Alanı içinde adi onarıma Belediye ve Müze Müdürlüğü
yetkilidir. Belediyesinden ve Müze Müdürlüğünden izin alınmadan korunması gerekli
yapılarda hiçbir inşai müdahalede bulunulamaz. Adi onarımda Belediyenin,
hazırlayacağı adi onarım zaptının bir sureti ile yeterli iç ve dış fotoğrafları, müze raporu
bilgi için, Bölge Kurulu’na iletilecektir. Onarım sonrasında, onarımın eskiye uygun olup
olmadığı hususu, yine bir zabıtla tespit edilip, onarım sonrası fotoğrafları ile birlikte
bilgi için tekrar Bölge Kurulu’na iletilecektir.
• Sit Alanları içinde tescil edilen ve edilecek korunması gerekli taşınmaz kültür varlığı
kararı alınmış bulunan sivil mimarlık örneklerinin “tamir, tadil ve restorasyonları”
(esaslı onarım) için tekniğine uygun 1/50 veya 1/100 ölçekli bir rölöve projesi içten ve
dıştan, tanıtıcı fotoğrafları ile hazırlanmış tamir tadil ve restorasyon projelerinin Bölge
Kurulu’na getirilerek uygulama izni alınması zorunludur. Bu yapıları tamamlayan
müştemilat, avlu vb gibi eklerde de aynı koşullar geçerlidir.
• Kentsel Sit alanı içinde bulunan tescilli olmayan diğer eski taş yapılar hiçbir şekilde
sıvanmayacak ve boyanmayacaktır, yeni yapılar ise beyaza boyanacaktır.
• Kentsel ve doğal sit alanını kapsayan koruma geliştirme imar planı Belediyesince
yaptırılacaktır ve Kurul’un onayına sunulacaktır. Söz konusu plan hazırlanana dek bu
karar eki yeni yapılanma koşulları geçerlidir. Plan kararları geliştirilirken de bu koruma
ilkelerinden ve yapılanma koşullarından yararlanılması zorunludur.
132
• Yapı yapılacak parsel eğimli bir alanda değilse, bina yüksekliği parselin cephe aldığı
mevcut kadastral yolun, parsel önündeki en düşük noktasından son kat tavanı üstüne
kadardır.
• Arazi eğimli ise yapının parsel üzerinde kapladığı alanın kot ortalaması alınarak yapı
alanı ortasından kot verilir. Meyilden dolayı kat kazanılamaz.
• Kentsel Sit alanı içinde yapılacak tüm yeni yapılarda, yörenin geleneksel yapı
malzemesi olan tüflü kesme taş kullanılması zorunludur. Taş malzeme ahşapla birlikte
kullanılabilir. Dış cephe duvarları kesinlikle sıvanmayacak ve boyanmayacaktır.
• Daha önce yapılmış olan yapılar ise (taş malzemeyle yapılmamış olanlar) sıvanacak ve
beyaza boyanacaktır. Binalarda kapalı çıkma yapılabilir ancak; çıkma zemin katın
üzerinden başlamalıdır, alt kat duvarından 15-25 cm’den fazla öne çıkmamalıdır,
konsollar taş malzemeyle yapılmalıdır, geometrik desenli süslemeler kullanılabilir. Tüm
kat çıkması yapılabilir.
c) Çatı :
• Çatılar kırma ya da beşik ve kiremit örtülü olacaktır. Çatıya 0.30-0.50 m saçak yapılır.
Saçak altı ahşap kaplanabilir. Çatı üzerinde baca dışında çıkıntı yapılamaz. Çatı katı ya
da çekme kat yapılamaz.
e) Yapı Nizamı :
• Meskun alanlarda,
Mevcut bir bina yıkılıp yerine yapılacaksa, eski binanın nizamına göre yapılabilir.
Meskun alanda oluşmuş komşu ön cephe hattından önde olamaz. Mevcut yapının taban
alanı kullanılabilir. Bu durumda ön, yan ya da arka bahçe mesafeleri (yıkılan) mevcut
yapının durumuna göre belirlenir.
• Boş parsellerde,
Yapı nizamı parselin bulunduğu yapı adası ve sokaktaki yapı nizamına göre yapılabilir.
Parselin bulunduğu adada bitişik nizam hakimse yeni yapılacak binaların geri çekme
mesafesi parselin iki yanındaki bina cephelerinden önde olamaz. Ayrık nizamlı yapı
adalarında ise; ön bahçe mesafesi bitişik parselin ön bahçe mesafesinden az olamaz.
Bitişik parselde yapı bulunmaması durumunda bu mesafe en az 5 m olabilir. Yan bahçe
mesafesi ise en az 3 m olmalıdır.
Max h=6.50 m
TAKS = 0.50
KAKS = 1.00 olacaktır.
134
f) Pencere ve Kapılar :
• İki pencere yan yana geldiğinde aradaki mesafe çift pervaz toplamından daha az
olamaz.
• Giriş ve avlu kapıları düz veya kemerli, tek veya çift kanatlı ahşap olabilir. Kapı
genişliği 1 m’den az olamaz.
g) Bahçe Duvarları :
ÖZGEÇMİŞ
KİŞİSEL BİLGİLER
EĞİTİM
İŞ DENEYİMLERİ
YABANCI DİL
İngilizce