You are on page 1of 240

Genişletilmiş baskı

İçindekiler

Önsöz .............................................................................................. III

Giriş ................................................................................................ 1

Ezoterizm ve Masonluk ...................................................................... 20

Rit ve Ritüel ..................................................................................... 31

Locadan Büyük Locaya ...................................................................... 39

Landmarklar .................................................................................... 61

Sofra Locası ..................................................................................... 74

Çalışma Tabloları .............................................................................. 93

İş âletleri, avadanlıklar, ekipmanlar .................................................... 133

Çırak Derecesi Ritüeli ........................................................................ 150

Kalfa Derecesi Ritüeli ........................................................................ 194

Üstat Derecesi Ritüeli ....................................................................... 213

Kaynaklar ....................................................................................... 233

i
Önsöz

“Çırak Kalfa Usta”nın öyküsü

1 Nisan 1963 Pazartesi akşamı Ankara'da Barış Locasında tekris edildim. Törenden fazla
birşey anladığımı söyleyemem, çünkü çok heyecanlıydım. Bir kere babam yaşındaki
adamların arasına girecektim. Bir de, Loca o zaman Fransızca çalışıyordu, ben acaba onlarla
konuşabilecek miydim?

Tekrisimin ertesi günü, öğleden sonra, akşam toplantı saatini bekleyemeden, Derneğe
damladım; o gün bugündür ilgim, ilişiğim aksamadan sürüyor.

Önemli bürokratlar, ilginç insanlar vardı. Hele bazıları, işlerinden sonra mutlaka Derneğe
gelirler, sonra evlerine giderlerdi. Bazıları vardı, yeni birşey öğrendiklerinde, keyifle
satarlardı. Ama soru sorduğumda, cevap vermezler, "zamanın var" derlerdi.

Kitap yoktu, kitaplık da. Locada Fransızca ritüel de yoktu. Görevliler kendi ritüelleriyle
gelirlerdi. Bir görevli gelmediği zaman onun yerine ritüeli olan biri geçer ya da ritüelin ona ait
kısmı atlanır ya da sufle edilirdi. Bir süre sonra ritüel edindim, ama bana yazdırdılar. "Grand
Orient Ottoman, Constantinople" baskılı ritüelleri1 Türkçe ritüellerle karşılaştırarak mumlu
kâğıda yazdım, teksir ettim.

Bu arada bazı kitaplar buldum. Okuyordum, öğreniyordum ama itiraf edeyim bazı şeyleri çok
ama çok sonra anlayabildim.

Terfilerim hep zor geçti. Çaktırırlar diye korkardım. Bir de Üstadı Muhteremler iyi öğrenci
olduğumu göstermek için herkese soru sordururlardı. O zamanlar sözlü sınav yapılıyordu.
Bereket versin altınıza bir sandalye verip oturtuyorlardı da heyecandan bayılıp yere düşme
tehlikesi kalmıyordu.

Epeyce kitap okumuştum. Doğruları ve yanlışları az çok ayırabiliyordum. Okuduklarımı,


öğrendiklerimi, Loca konuşmalarımın dışında da paylaşmak istiyordum. Kitap yazmaya karar
verdim. 1965 yılında elimdeki kaynaklarla üç derece için üç ayrı kitap hazırladım.

1
Yusuf Tezman kendi arşivinden getirmişti. Bu vesile ile kulakları çınlasın, Allah sağlık ve âfiyet versin.

III
Bu uğurda bir daktilo bile satın aldım ve ilk kitabım "Müptedi"yi temize çektim. Dosyaladım,
dosyayı kap kâğıdı ile de kapladım.

Kitabın "Büyük Daimi Heyet"e2 gittiğini söylediler. Gitmiş ki Büyük Üstat Necdet Egeran'ın
taltifkâr sözlerine mazhar oldum. Heyetin çalışmamı tebrik ve teşvik eden bir levhası 3 da
ayrıca sürpriz oldu. Kitap tetkike verilmişti.

Benden çalışmalarıma devam etmem de isteniyordu. O zaman "Refik" ve "Üstat" kitaplarını


da verebilirdim, ama "Müptedi"yi beklemeliydim.

1967'de yurt dışına gittim, 1971'de İstanbul'a döndüm. Bir gün, Nuruziya 25 No.'nın antre
salonundaki pencerelerden birinin perdesinin arkasında basılmasını beklediğim çalışmamı
olduğu gibi dosyasıyla buldum. Demek ki basılmaya değer görülmemiş, atılmıştı.

Kitapları kendim bastırmak istedim ama param yetmedi. Onun için de parama göre
hazırladığım tek kitapçık "Çırak Kalfa Usta" ortaya çıktı. 4000 basıldı4, kısa zamanda tükendi.
Ya kitaba ihtiyaç vardı ya da üç derece bir aradaydı, meraklısı çok olmuştu.

O zamandan beri arada sırada yazıyorum. Arada sırada çünkü yazma konusuda düzenli
çalışmaya alışık değilim. Bir de yazar değilim. Arada sırada konuşma da yapıyorum.
Konuşmacı da değilim. Ama yazmaya ve konuşmaya kalkmamın iki nedeni var. Birincisi,
okuyup öğrendiklerimi paylaştıkça mutlu oluyorum. İkincisi, hem kendimi test ediyorum hem
de tenkitlerden ve katkılardan yararlanıyorum.

Elinizdeki bu "Çırak Kalfa Usta 2005"i, Şükrü Baran Kardeşimin anısına 14 Şubata yetiştirmek
üzere Özveri Muhterem Locası için, bugünkü bilgilerim, notlarım ve kaynaklarımla, yeniden
toparlıyorum. Eksikleri, hataları olacaktır, ama fazlasını isteyene yol gösterip referans
olacağına da inanıyorum.

Kardeşçe sevgi ve saygılarımla.

Tanju Koray

Tirilye, 18 Aralık 2004

2
"Büyük Daimi Heyet" bugünkü “Büyük Görevliler Kurulu".

3
5.10.1965 tarih ve 2023 No.lı levha.

4
César Rigo Basımevi, İstanbul, 1973.

IV
Neden Üstat değil de Usta?

İnşaatın Çırak, Kalfa ve Ustası, Spekülatif Masonlukta aynen korunmuş olmakla birlikte, bizim
terminolojimizde, bunlara Müptedi, Refik ve Üstat denmişti. Üçü birlikte anlamlı ve tutarlıydı.
1965'deki ilk çalışmalarımın başlıkları da böyleydi.

Nedense, bizde alışılmış ve yerleşmiş de olsa, gerekli gereksiz hemen hemen herşey hep
değiştirilmiştir. Müptedi Çırak, Refik Kalfa olurken, Usta'yı Üstat yapıvermişizdir.

1973'dekindeki gibi bu kitabın adında da Usta var, ama içindeki Usta değil, istemesem de
Üstat olacak. Üstat pek seviliyor; Üstat diye hitap eden de, edilen de pek memnun. Sokakta
rastladığınız birine Usta deseniz, bir duyan olsa hakkında ne düşünür? Ne ustası, kaportacı
mı, koltukçu mu? Ama Üstat deyince durum başka, hangi camiadan, sanatçı mı yoksa? Şimdi
gel de, hâlâ Usta diye inat et!

V
Giriş

Masonluk

Bugün dünyada 150 kadar Obediyans, 4,5 milyon1 kadar da Mason2 var. Büyük Localar
Masonluktan ne anladıklarını, ilke ve amaçlarını, usûl ve âdetlerini, kendi anayasalarına,
tüzüklerine yazıp ilan etmişlerdir. Zaten bu, hem kuruma müracaat edecekler, hem de
kurumun üyeleri için gereklidir. İnsan nereye, nasıl bir yere gireceğini, girdiğinde ne
yapacağını, yerini, görev ve sorumluluklarını bilmek durumundadır.

Örneğin, İngiltere Birleşik Büyük Locası (United Grand Lodge of England), 1984 yılında bir
broşür yayınlayarak Masonluktan ne anladığını şöyle açıklamıştır:

Hürmasonluk nedir?

Giriş
Hürmasonluk dünyanın en eski seküler kardeşlik cemiyetlerinden biridir. Bu broşür,
İngiltere ve Galler ile daha birçok deniz aşırı yerde Hürmason Localarını yöneten
İngiltere Birleşik Büyük Locasının uygulamakta olduğu Hürmasonluğu açıklamak içindir.
Bu açıklama şüphesiz bazı yanlış fikirleri düzeltebilir.

Hürmasonluk ahlâki ve manevi değerlere bağlı erkekler topluluğudur. Üyeleri,


kurallarını taş ustalarının gelenek ve görenekleriyle avadanlıklarını alegorik kılavuz
olarak kullanan bir dizi ritüel oyunuyla öğrenir.

Üyelik için başlıca şart


Kabul edilmek ve üye kalabilmek için başlıca şart bir Yüce Varlığa inançtır.

Üyelik bu şarta uyabilen ve iyi şöhretli olan her ırktan veya dinden her erkeğe açıktır.

1
Sayıyı 6-8 milyon arasında verenler de var. Bana göre onlar Sembolik Masonluğun dışındakileri de
kattıkları için sayı katlanıyor. Birçok Büyük Loca matrikül sayısını da tam veremiyor. Son yıllardaki üye
kayıplarına bakılırsa gerçek sayı galiba 2,5-3 milyon.

2
Masonluğa katılan herkes daha ilk günde “mason” oluveriyor. Ritüel bakımından da, tüzük bakımından
da böyle. Aslında “mason” sanal bir sıfat, gerçekte sadece üye olunuyor. Mason olmak için önce niyet,
sonra çaba, gayret ve zaman gerekiyor ve süreç ömür boyu sürüyor. Sonunda da mason olunup
olunmadığı MR veya başka birşeyle tesbit edilip belgelenemiyor.

1
Hürmasonluk ve Din
Hürmasonluk ne bir dindir, ne de bir dinin ikamesidir. Yüce Varlığa inanç şartı
Hürmasonluğu birçok dinden erkeklere açar ve onlardan kendi inançlarını devam
ettirmelerini bekler. Toplantılarında dinin tartışılmasına izin vermez.

Üç Büyük Ilke
Uzun yıllardan beri Hürmasonlar üç büyük ilkenin peşinden gitmişlerdir:

Kardeşce Sevgi
Her gerçek Hürmason başkalarının fikirlerine tolerans ve saygı gösterecek ve diğer
insanlara sevecenlikle ve anlayışla davranacaktır.

Yardım
Hürmasonlar hayır yapmayı ve yalnız kendileri için değil, aynı zamanda bir bütün
olarak toplum için, hem bağış yaparak hem de gönüllü çaba ve çalışmalarla hayır ve
hasenatta bulunmayı öğrenirler.

Hakikat
Hürmasonlar, yüksek ahlâk standartlarını şart koşarak ve bunları kendi yaşamlarına
uygulamayı amaçlayarak hakikati ararlar.

Hürmasonlar bu ilkelerin hayatta en yüksek standartlara varmak için bir yol olduğuna
inanırlar.

Şefkat
İlk günlerinden beri, Hürmasonluk, yetimlerin, hastaların ve yaşlıların bakımı ile
ilgilenmiştir. Bu çalışma bugün de devam etmektedir. İlave olarak, ulusal ve mahalli
hayır kurumlarına büyük meblağlar verilmektedir.

Hürmasonluk ve Toplum
Hürmasonluk üyelerinden çalıştıkları ve yaşadıkları ülkenin yasalarına saygı
göstermelerini ister. İlkeleri üyelerinin vatandaş olarak ödevleri ile hiçbir surette
çatışmaz, bilakis özel ve toplumsal sorumluklarını yerine getirmek için güç verir. Bir
Hürmasonun kendisinin veya bir başkasının işi, mesleği veya şahsi çıkarları için üyelik
sıfatını kullanması Hürmasonluğa girmek istemiş olduğu şartlara aykırı olduğu için
suçtur. Vatandaşlık ödevi başka Hürmasonlara karşı yükümlüğünün daima önünde
olmalıdır; şerefsizce ve yasaya karşı hareket etmiş bir Hürmasonu korumaya yönelik
herhangi bir teşebbüs bu temel ödeve aykırıdır.

2
Sır
Hürmasonluğun sırları geleneksel tanışma biçimleri ile ilgilidir. Gizli bir cemiyet değildir,
üyeleri mensubiyetlerini açıklamakta özgürdürler ve saygın nedenlere dayanan
soruşturmalarda da böyle yapacaklardır. Yasa ve kuralları halka açıktır. Amaçları ve
ilkeleriyle ilgili hiçbir sır yoktur. Diğer birçok cemiyette olduğu gibi, bazı iç işlerini
üyelerini ilgilendiren özel konular sayar.

Hürmasonluk ve Politika
Hürmasonluk apolitiktir ve Masonik toplantılarda politika tartışmaları yasaktır.

Başka Masonluk Kurumları


Hürmasonluk, İngiltere Birleşik Büyük Locası tarafından konulmuş olanlara benzer
standartlarla birçok bağımsız Büyük Loca tarafından uygulanmaktadır. Fakat bu
standartlara uymayan bazı Büyük Localar ve başka görünüşte masonik kuruluşlar
vardır, yani bir Yüce Varlığa inanç şartını aramazlar veya üyelerinin politik meselelere
hür mason sıfatıyla karışmalarına izin verirler veya teşvik ederler. Bu Büyük Localar ve
kuruluşlar, İngiltere Birleşik Büyük Locası tarafından masonluk çerçevesinde muntazam
sayılmazlar, onlarla masonik temas da yasaktır.

Sonuç
Bir Hürmason, kendi inanç ve ibadet biçimiyle, önce Tanrı’ya (hangi adla biliniyorsa),
sonra ailesine ve kendisine bağlı olanlara zarar vermeden, şefkat ve hizmet yoluyla,
komşusuna karşı ödevlerini yerine getirmeye teşvik edilir. Bu fikirlerin hiçbiri
münhasıran Masonluğa ait değildir, fakat hepsi evrensel olarak kabul edilebilir.
Hürmasonlardan bunlara uymaları beklenir.

İngiltere’de şimdi “İngiltere Muntazam Büyük Locası” (Regular Grand Lodge of England)3
adıyla yeni bir Büyük Loca daha var. Onlar da Hürmasonluk ve Prensipleri olarak şunları ilan
ediyorlar:

Hürmasonluk, Kardeşlik üzerine kurulu geleneksel ve inisiyatik bir topluluktur.

Hürmasonluk, kökeni ve milliyeti ne olursa olsun hür, iyi tanınan erkeklerin birliğidir.

Hürmasonluğun amacı insanoğlunun daha iyi olmasını sağlamaktır.

3
İngiltere Büyük Locasının yönetiminden ve demografik yapısından ve Masonluğun bir kulübe
dönüşmesinden rahatsız olan bir kısım Mason “Masonic High Council for England & Wales” adı altında
biraraya gelerek 2004 yılında yeni bir Büyük Loca kurmuşlardır.

3
Bunun için, Hürmasonlar insanlık durumunun, entelektüel ve manevi bakımdan, aynı
zamanda da maddi refahının sürekli gelişmesi için çalışırlar.

Hürmasonlar birbirlerini Kardeş olarak tanırlar ve birbirlerine, hayatları pahasına da


olsa, yardım ve destek borçludurlar. Aynı şekilde, tehlikede olan her insana yardım
etmek yükümlülüğü ile bağlıdırlar.

Hürmasonlar hakikatin ve adaletin sürekli aranmasında hiçbir engel ve sınır tanımazlar.

Hürmasonlar başkalarının fikirlerine ve bunların serbestçe açıklanmasına saygı


duyarlar.

Hürmasonlar karşıtlıkları uzlaştırmayı isterler ve kişinin şahsiyetine saygılı olan


evrensel bir ahlâk sisteminin uygulanmasında insanları bir araya getirmeyi arzu
ederler.

Hürmasonlar çalışmayı bir ödev ve bir hak olarak görürler.

Hürmasonlardan yaşadıkları ve özgürce toplandıkları ülkenin kanunlarına ve meşru


yönetimine saygılı olmaları istenir.

Hürmasonlar aydınlanmış ve disiplinli vatandaşlardır ve hayatlarını vicdanlarının


emirlerine göre düzenlerler.

Sanatın uygulanmasında, Hürmasonlar Masonluğun geleneksel kural, usûl ve âdetlerine


saygıya özen ve dikkat gösterirler.

Aynı idealin ortaklaşa takibinde, Hürmasonlar, birbirlerini tekris törenleri sırasında


Locada geleneksel olarak nakledilen kelimeler, işaretler ve dokunuşlarla tanırlar.

Bu kelimeler, işaretler ve dokunuşlar ve de tören usûlleri ve semboller açıklanamaz


sırdır ve bunları bilme niteliğinde olmayan insanlara nakledilemez.

Her Hürmason Kurum üyeliğini saklamak veya açıklamakta serbesttir, fakat bir
Kardeşininkini açıklayamaz.

Hürmasonlar, Masonluk geleneğine uygun olarak, Loca adını verdikleri özerk gruplar
teşkil ederek toplanırlar.

4
Her Loca, konusu belli toplantılarda Üstat Masonlarının çoğunluğunun almış olduğu
kararlara uygun olarak kendi kendini yönetir, fakat ne Hürmasonluğun genel
prensiplerinden ne de ait olduğu Masonluk Kurumunun yasalarından sapamaz.

Localar, millî ve bağımsız otoriteler olan, Geleneğin koruyucuları, Sembolik


Hürmasonluğun Çırak, Kalfa ve Üstat Mason olan üç derecesi üzerinde tek ve
paylaşılmaz juridiksiyona sahip Büyük Localarda bir araya gelirler.

Büyük Loca, Masonluğun geleneksel prensiplerine, kendi anayasaları ve yasalarına


uygun olarak kendi kendini yönetir.

Büyük Loca başka Masonik otoritelerin hâkimiyet ve bağımsızlığına saygılıdır ve onların


iç işlerine karışmaktan sakınır.

Büyük Loca, kendi dışındakilerle Masonluğun kaynaşması için gerekli olan normal
ilişkileri muhafaza eder.

Büyük Localar, aralarında anlaşmalar yaparlar, kardeşlik ittifakları kurarlar fakat


kendilerinden daha üstün bir millî veya uluslararası bir Masonik otorite tanımazlar.

Büyük Loca kendi kurallarını bağımsızca tespit eder ve kendi idaresi, hukuku ve iç
disiplininde yalnız kendisi yetkilidir.

Bunlar bütün ve tek tek millî Masonluk Kurumlarının şahsiyetine saygıyı, bütün ve tek
tek Locaların özerkliğini, bütün ve tek tek Kardeşlerin bireysel hürriyetini korumak için
Masonluğun özelliğidir ki Sevgi, Âhenk ve Uyum Hürmasonlar arasında hüküm sürsün.

Fransa’daki “Grande Loge Nationale Française” kendi Masonluk anlayışını "12 Nokta"da
toplamıştır:

1. Hürmasonluk, geleneksel temeli, Tanrı, Evrenin Ulu Mimarına, iman olan inisiyasyon
esasına dayalı bir Kardeşlik Cemiyetidir.

2. Hürmasonluk, özellikle, Kurumun kendine özgü geleneklerine mutlak saygı


hususunda, jüridiksiyonun düzenliliği için esas olan Kardeşlik Cemiyetinin “Eski
Yükümlülükleri”yle “Landmarklar”ını dikkate alır.

3. Hürmasonluk, bir barış, sevgi ve kardeşlik idealini uygulamayı kendilerine görev


bilen özgür ve saygın insanların katılabileceği bir Kurumdur.

5
4. Hürmasonluk, böylece, üyelerinin ahlâki tekâmülü yoluyla insanlığın tümünün ahlâki
tekâmülünü amaçlar.

5. Hürmasonluk, bütün üyelerine, kendine özgü ahlâki ve inisiyatik yollarla bilgiye


varma vasıtaları olan ritüellerin ve sembollerin titizlikle uygulanmasını şart koşar.

6. Hürmasonluk, bütün üyelerine, başkalarının fikirlerine ve inançlarına saygıyı şart


koşar. Üyelerine, bünyesinde her türlü siyasi ve dinî tartışmayı yasaklar. Hürmasonluk,
böylece daimi bir kardeşlik birliği merkezidir ki burada onsuz birbirlerine yabancı
kalacak insanların aralarında toleranslı bir anlayış ve verimli bir uyum hüküm sürer.

7. Hürmasonlar, yeminlerini sürekli kılmak için gerekli olan görkem ve kutsiyeti vermek
üzere yeminlerini bir Kutsal Kanun Kitabı üzerine yaparlar.

8. Hürmasonlar, Kurumun üç Büyük Nurunun -Kutsal Kanun Kitabı, Gönye ve Pergel-


daima açık bulunduğu, harici dünyanın dışında, Localarda toplanırlar ve buralarda
Obediyansın Yasa ve Tüzüklerinde gösterilen ilke ve kurallar çerçevesinde, rite uygun
olarak, dikkat ve gayretle çalışırlar.

9. Hürmasonlar, Localarına, yalnız ergin yaştaki, itibarı tam, namuslu ve şerefli,


dürüst, ketûm, her anlamda kardeşleri olmalarından şeref duyacakları ve insanın kendi
sınırları ile Ebedi Varlığın sonsuz gücünü anlayabilecek erkekleri alırlar.

10. Hürmasonlar, Localarında, vatan sevgisini, yasalara itaati, yasal düzene saygıyı
geliştirirler. Hürmasonlar, çalışmayı insan varlığının asıl ödevi olarak telâkki edip, her
türlü şekliyle, onurlandırırlar.

11. Hürmasonlar, akıl ve hikmetli, güvenli ve şerefli tutum ve davranışlarıyla etkin bir
örnek olmak suretiyle, masonik ketumiyete saygı içinde Kurumun ışıyıp parıldamasına
katkıda bulunurlar.

12. Hürmasonlar, hayatları pahasına da olsa, saygınlık içinde, birbirlerine kardeşçe


yardım ve himaye borçludurlar. Hürmasonlar, kendilerine tam olarak hâkim olabilmek
için gerekli olan sükûnet ve dengeyi muhafaza etme sanatını, her şart altında,
uygularlar.

Gene Fransa'daki bir başka Obediyans “Grande Loge de France”a göre Evrensel Hürmasonluk
ve İlkeleri şöyledir:

Hürmasonluk Kardeşlik üzerine kurulmuş geleneksel ve evrensel bir inisiyasyon


kurumudur.

6
Hürmasonluk, her kökten, her ulustan ve her inançtan hür ve iyi ahlâklı insanlardan
meydana gelir.

Amacı İnsanlığın gelişmesidir.

Bunun için, Hürmasonlar insanlık durumunun, manevi ve entelektüel olduğu kadar


maddi varlık planında da düzeltilmesi için çalışırlar.

Hürmasonlar birbirlerini Kardeş olarak tanırlar ve hayatları pahasına da olsa birbirlerine


olduğu gibi, tehlikede olan herkese de yardım etmekle yükümlüdürler.

Hakikatin ve adaletin araştırılmasında, Hürmasonlar hiçbir engel ve sınır tanımazlar.

Hürmasonlar başkalarının düşüncesine ve özgürce ifade etmesine saygı gösterirler.

Zıtların uzlaşmasını sağlamaya çalışırlar ve insanları evrensel bir ahlâk uygulamasıyla


ve her insanın şahsiyetine saygı duyularak insanları birleştirmek isterler.

Hürmasonlar yaşadıkları ve özgürce toplandıkları ülkenin yasalarına ve hukuki


otoritesine uymak zorundadırlar.

Hür Masonlar aydınlanmış ve disiplinli vatandaşlar olup, vicdanlarının buyruklarına


uyarlar.

Sanatın uygulanmasında, Kurumun geleneksel kurallarına, örf ve âdetlerine saygılı


olmaya özen gösterirler.

Hürmasonlar, birlikte aynı ideali sürdürürlerken, geleneksel olarak Locadaki


törenlerinde birbirlerini kelimeler, işaretler ve dokunuşlarla tanırlar.

Bu kelimeler, işaretler ve dokunuşlar ile hareketler ve semboller sırdır ve bunları bilme


durumunda olmayan hiç kimseye açıklanamaz.

Her Hürmason, kendi Masonluk kimliğini açıklayıp açıklamamakta özgürdür, ama bir
Kardeşininkini asla açıklayamaz.

Hürmasonlar, masonluk geleneğine uygun olarak, Localar adını alan özerk topluluklar
kurmak için bir araya gelirler.

7
Her Loca, Üstat-Masonların çoğunluğunun kararına uygun olarak yönetilir, ancak Loca
Hürmasonluğun genel ilkelerinin ve bağlı bulunduğu obediyansın yasalarının dışına
çıkamaz.

Localar, Hürmasonluğun üç sembolik, Çırak, Kalfa ve Üstat Mason derecesi üzerindeki


tek ve paylaşılmaz otorite, Geleneğin muhafızı, ulusal ve bağımsız güç olan Büyük
Localarda bir araya gelirler.

Büyük Localar, kendilerini Evrensel Nizamın geleneksel ilkelerine, kendi anayasa ve


yasalarına göre yönetirler.

Büyük Localar diğer Masonluk Kurumlarının egemenlik ve bağımsızlığına saygı


gösterirler ve onların içişlerine karışılmasını menederler. Onlarla Evrensel Nizamın
korunması için temaslarını sürdürürler.

Büyük Localar, aralarında, özgürce kardeşlik anlaşmaları ve birlikler tesis ederler, ama
kendilerinden üstün ulusal veya uluslararası başka bir masonik otoritenin varlığını
kabul etmezler.

Büyük Localar, kendi kurallarını tespitte egemendirler, yönetimlerini, yargı ve iç disiplin


işlerini kendi başlarına yürütürler.

Masonluk Nizamının evrensel karakteri, her ulusal masonluk kurumunun kimliğine


saygıyla, her Locanın özerkliğiyle ve tüm Masonlar arasında Sevginin, Uyumun ve
Barışın var olabilmesi için her Kardeşin bireysel özgürlüğüyle sağlanır.

Gene Fransa'daki ve Kıta Avrupa’sının en büyük Obediyansı “Grand Orient de France”


Hürmasonluk ve ilkeleri’nden şunları anlıyor:

Esas olarak insancıl, felsefi ve gelişimci kurum olan Hürmasonluğun amacı hakikatin
araştırılması, ahlâkın incelenmesi ve dayanışmanın uygulanmasıdır. İnsanlığın
maddeten ve ahlâken iyileştirilmesine, entelektüel ve sosyal tekâmülüne çalışır.

Hürmasonluk evrensel bir kardeşlik topluluğudur. İlkeleri tolerans, başkalarına ve


kendine saygı, mutlak vicdan özgürlüğüdür.

Hürmasonluk ahlâkını bütün din veya metafizik anlayıştan bağımsız telâkki eder;
hakikatin özgürce araştırılmasına hiçbir sınır koymaz. Milliyetleri, kökleri, inançları ne
olursa olsun tüm insanlara açıktır. Metafizik anlayışları münhasıran üyelerinin kişisel
kabulleri saydığından, her türlü dogmatik beyandan kaçınır.

8
Temel özdeyişi: Özgürlük, Eşitlik, Kardeşliktir.

Hak ve eşitlikten yana olmanın bilinciyle, Hürmasonluk, her türlü dinî inancın, felsefi
okulun ve siyasi partinin üzerindedir.

Çalışmanın insanın temel ödevi olduğunu beyan eder. Elle çalışmayı da zihinsel
çalışmayı da aynı derecede onurlandırır. Mâbetleri karşılıklı eğitim ve öğretim
okullarıdır.

Yöntemleri ile, üyelerini her türlü önyargıdan kurtarmaya, onlara hakikatin, iyinin ve
doğrunun sevgisini aşılamaya ve düşünmeyi, muhakeme etmeyi, karar vermeyi
öğretmeye gayret eder.

Hürmasonluk üyelerini birbirlerine yakınlaştıracak her şeyi teşvik ve tavsiye eder,


onları bölebilecek her şeyi reddeder; dünyadaki tüm Hürmasonlar arasındaki en güçlü
bağ olan muhabbet ve kardeşlik duygularını geliştirmeye çalışır.

Gücü, yalnızca, üyelerinin ahlâki ve entelektüel değerinde ve kendilerine uygulamayı


bilecekleri gönüllü disiplindedir.

İsviçre'deki Alpina Büyük Locasının Masonluk ilkeleri ise şöyle:

1. Masonluk, kökeni Ortaçağ loncalarına ve masonik kardeşlik örgütlerine dayanan hür


erkekler topluluğudur. Eğitim aracı ve temel çizgi olarak, bugün dahi, bu loncalarda o
zamanlar yürürlükte olan ve çeşitli belgelerde, özellikle “1723 tarihli Hür Masonların
Eski Yükümlülükleri”nde ve bize intikal etmiş ritüellerde muhafaza edilen öğüt ve
kuralları uygular.

2. Hürmasonlar birbirlerini kardeş olarak tanırlar ve cemiyetlerini bir kardeşler cemiyeti


olarak görürüler. Aynı zamanda, tüm insanların, yetenekleri veya toplumdaki yerleri ne
kadar farklı olursa olsun, aynı yükümlülüklerle doğmuş olduklarını bilirler. Bu gerçeğin
hayatta genellikle değerinin bilinmediğini unutmayarak, kardeşlik ve eşitlik
duygularının, önce kendi aralarında, sonra diğer insanlar arasında, sağlanması ve
güçlendirilmesini yükümlülükleri sayarlar.

3. Masonluğun amacı üyelerinin ahlâken gelişmesi ve insanlık ilkelerinin


uygulanmasıdır. Eylem araçları şunlardır: Mimarlık sanatından alınan sembolizmanın
kullanılması; insanlığın yüksek yararları üzerine bilgi alış verişi; dostluğun nimetleriyle
eğitim; şahsen iyi örnek olarak ve iyilik yaparak toplumsal ödevlerde yarışma.
Bunlardan başka, Masonluk, temel ilkelerini dışarıda uygulamak ve yaymak, öğretim ve

9
eğitimi ilerletmek, kamu yararına kuruluşları desteklemek, hatta gerektiğinde kurmak,
tolerans ve gelişme yolunda yorulmadan savaşmak için çaba gösterir.

4. Masonluk Evrenin Ulu Mimarının Yüce Şanına çalışır. Vicdan, inanç ve düşünce
özgürlüğünü kabul eder ve bu özgürlüklere her türlü engele karşı çıkar. Bütün samimi
kanaatlere saygı duyar ve düşünce özgürlüğüne karşı her türlü engeli reddeder. Eski
usûllere uygun olarak, Masonluğun Üç Büyük Nuru, Kutsal Kanunun Kitabı, Gönye ve
Pergel, bütün ritüelik çalışmalar sırasında kürsü üzerinde sembol olarak bulunur.

5. İsviçreli Hür-Mason sadakatle ve tamamıyla vatanına bağlıdır. Ülkesinin


özgürlüklerini ve bağımsızlığını savunmayı, aynı zamanda iç barışın korunmasına
katkıda bulunmayı kutsal bir ödev bilir. Kurumun geleneklerine sadık olarak, insan
haklarına saygı gösterilmesi için çaba gösterir. Her Masonun, vatandaş olarak, kendi
masonluk ilkelerini göstermek için kamu işleriyle ilgilenmesi ahlâki zorunluluğudur.
Kendi kanaatlerine göre, vatanının iyiliği için hareket eder.

6. Loca, insan tutkularının girmemesi gereken dingin ve tarafsız bir ortamdır. Loca
politika ve inanç konularıyla ilgili hiçbir tartışma ve ihtilâfa bulaşmaz. Öğretim
maksadıyla, bu konular üzerinde görüş alış verişine izin verilir. Bu tartışmalar asla
herhangi bir oylama konusu olamaz, üyelerin bağımsızlığını engelleyecek kararlarla
sonuçlanamaz.

7. Masonluk, olgunlaşmaları için çalışmak üzere kardeşçe birleşmiş özgür ve iyi ahlâklı
erkekleri bünyesine alır. Bunu, inanç, ırk, milliyet, siyasi parti veya sosyal mevki ayrımı
olmaksızın yapar. Masonluk, üye toplamada her türlü yüzeysel girişimi antimasonik
bularak reddeder. Bununla beraber, Locaların üyelerinin, masonluğa girmeye lâyık
gördükleri kimselere, ketûmiyet sınırları içinde, bilgi vermelerine izin verilir.

8. Masonlar, onurunu ve yararlarını ellerinden geldiğince korumakla yükümlü oldukları


Büyük Locanın ve locanın yasalarına sadakatle uymak zorundadırlar. Kanaatleri veya
durumları gerektirdiğinde Masonluktan ayrılabilirler.

Kadın erkek karması “Le Droit Humain”, Masonluğu, "kendini insanlığın gelişmesi hizmetine
vakfetmiş inisiyatik, felsefî ve insansever bir müessese" olarak tanımlıyor ve "toplumun daha
iyi olması için üyelerinin ahlâki ve entelektüel olgunlaşmaları için çalışmakta" olduğunu
söylüyor. Onlara göre, "üyeleri, adogmatiktir, çalışmalarını her türlü dinin, felsefi okulun,
siyasi partinin dışında tutarlar. Hareketleri herkese tam bir karşılıklı tolerans anlayışı içinde
mutlak bir vicdan ve düşünce özgürlüğü temin eden laik ahlâka dayanır, böylece insancıl
anlayışın yayılmasına imkân verir".

10
111 diye adlandırdığımız “Özgür Masonlar Büyük Locası” ise ilkelerini 1993 tarihli Birinci
Derece Ritüelinde şöyle sıralamıştır:

A. Özgür Masonlar Büyük Locasının temel benimseyişine göre, Masonluk tüm insanların
barış, gönenç ve mutluluğunu, insanın ve insanlığın sürekli evrimini sağlayacak yolları
ve temel koşulları arayarak bulmaya çalışır. Bunun için Özgür Masonlar Büyük Locası,
masonların “özgür düşünce” ile gerçekleri aramalarını öngörür.

B. Masonluk, din ve politika ile uğraşmaz. İnsanlar arasında ırk, soy, renk, din,
mezhep, dil, cinsiyet, ulus, sosyal sınıf, ekonomik düzey ayrılıkları gözetmez. Bireylerin
ve toplumların her türlü içten inanışlarını saygıyla karşılar. İlerlemeyi, yükselmeyi,
güzelleşmeyi amaç edinir. Bilgisizliğin, bağnazlığın, boş saplantıların, geriliğin ve
tembelliğin giderilmesine çalışır.

Özgür Masonlar Büyük Locası, bütün insanların özgür ve eşit olduklarını, kardeş
sayılmaları gerektiğini temel ilkeleri olarak benimser. Bunun için de Özgürlük-Eşitlik-
Kardeşlik üçlemesini, temel özdeyişi olarak almıştır.

C. Masonlukta, değişik siyasal eğilimlere, dinsel inançlara ve uygarlık tarihi boyunca


ortaya konmuş olan çeşitli filozofik görüşlere bağlı olabilen masonların, bir arada ve
düzen içinde çalışabilmeleri için, bu konularda, taraf tutarak özendirici ve yüceltici ya
da aşağılayarak küçük düşürücü incelemeler ve tartışmalar yapılamaz. Özgür Masonlar
Büyük Locasında, bu konuların değerlendirilmesi bakımından, her mason kendi özgür
düşüncesi ve vicdanı ile baş başa bırakılır. Localarda, inançlar ve filozofik ya da
toplumsal konulardaki öğretiler, yalnızca bilimsel yönteme dayalı çalışmalarla
incelenebilir.

Özgür Masonlar Büyük Locası, localarda yapılabilecek bu tür inceleme ve çalışmaların


sonucunda, kendine özgü bir benimseyiş oluşturmaz ve herhangi bir öğretiyi yayma
işlevini üstlenmeyerek tarafsızlığını korur.

Özgür Masonlar Büyük locası, Evrenin Ulu Mimarı kavramını bir simge olarak benimser.
Bu konuda herhangi bir açıklama yapmaz. Her mason, bu simgeyi kendi bireysel
düşünü ve yargılarıyla değerlendirmede özgür bırakılır.

E. Özgür Masonlar Büyük Locası, bütün mason kuruluşlarının, ayırım yapmadan,


birbirleri ile masonca ilişkiler içinde olmaları gerektiğini bir masonik ilke olarak
benimser ve savunur.

F. Mason olmak isteyenlerin, Masonluğun amaçlarını, temel ilkelerini ve yöntemlerini


anlayıp, kendi özgür buyrultularıyla benimseyecek ve başkalarına da anlatabilecek

11
düzeyde kültürlü, çevrelerinde iyi tanınmış, iyi huylu ve dürüst kimseler olmaları
gereklidir.

G. Özgür Masonlar Büyük Locasının benimseyişine göre Masonluğun temelleri şunlardır:


* Sevecenlikle başlayıp umutla süren tolerans,
* Bireyin kendi benliğini tanıması ve ona güvenmesi,
*Bireyin kendisine gösterilmesini istediği sevgi ve saygıyı başkalarına göstermesi.

Özgür Masonlar Büyük Locası, bu temellerin, ancak Özgürlük-Eşitlik-Kardeşlik koşulları


altında oluşabileceğini, bireyler arasındaki dayanışma ve karşılıklı yardımlaşma ile
güçlendirilebileceğini benimser.

H. Özgür Masonlar Büyük Locası, her masonun, şu görevlerle yükümlü olduğunu


savunur:

* Tüzeye sımsıkı bağlı olmak,


* Kendini kötü tutkulardan, üstünlük duygusundan, boş düşünü ve inançlardan uzak
tutmak,
* Doğruluğun ve gerçeğin üstünlüğü için esirgemez olmak,
* Masonluğun amaçlarına ulaşabilmesi için elinden geleni yapmak,
* İnsanları ilgilendiren önemli kişisel ve toplumsal sorunların, barış yoluyla
çözümlenmesine çalışmak ve bu uğurda tüm bilgi ve deneyimlerini her zaman her
yerde uygulamak.

Biz de, “Hür ve Kabul Edilmiş Masonlar Büyük Locası” olarak temel ilkelerimizi kamuoyuna
şöyle açıklamıştık4:

Hür ve Kabul Edilmiş Masonlar Büyük Locası aşağıdaki hususları temel ilkeleri kabul
eder:

1.Masonluk, Yüce Varlık’a inanan bir Kardeşlik Kurumudur. Masonluk çalışmalarını


hakikatin araştırılması yolunda yoğunlaştırır.

4
90.yıl Sergisi vesilesiyle bastırılan broşürdeki temel ilkeleri Büyük Locamızın kabul ettiği yazılıdır.
Nedense BLT’nin baş kısmındaki “Hür Masonluğun Temel Prensipleri”nin bizim prensiplerimiz olduğu
hiçbir zaman yazılmamıştır. Bu böylece sanki evrensel Masonluk beyannamesi gibi durmaktadır. Oysa
böyle bir şey yoktur, olamaz da. Üstelik, BLT metnindeki muhtemelen Alpina’dan aktarılmış “üçüncü
derece menkibesinin [tören]lerdeki yeri” birdenbire kimseye farkettirilmeden birileri tarafından [töre]ye
dönüştürülmüştür. Anglosaksonlardan aldığımız “Yüce Varlık” da son olarak web sayfamızda “Allah”
oluvermiştir. Ruhun ölmezliği ise çok daha başka bir konudur, kökeni Grand Orient’ın ilk anayasasına
dayanmaktadır.

12
2.Bütün insanlar arasında, sevgi, hoşgörü ve kardeşliğin kurulmasını hedefleyen
Masonluk, tüm insanların özgürlük, barış, adalet ve huzur içinde gelişmesini amaçlar.

3.Masonluk, tüm insanlar için ortak bir insanlık ülküsünün gerekliliğini kabul eder. Bu
ülkünün gerçekleştirilmesi için şu noktaları önemli sayar:

- insanlar arasında sevgi, saygı ve hoşgörü


- insanın temel hak ve özgürlüklerine saygı
- insanın ahlâki sorumluluğu
- insanlar arasında hak ve vazife eşitliği
- insanlar arasında evrensel kardeşlik
- bilimsel gelişme

4.Masonluk, vicdan, inanç ve düşünce özgürlüğünü temel hak olarak kabul eder.

5.Masonlar, birer vatandaş olarak ülkelerinin yasalarına uymak ve vatanlarına sadakat


ve şerefle hizmet etmek zorundadır. Masonlar için ülkelerinin bağımsızlığı kutsaldır.

6.Masonlar için çalışmak, bir hak ve bir görevdir. Masonlar, insanlığa yararlı eserler
meydana getiren beden ve fikir işçiliğini aynı derecede onurlu sayarlar.

7.Masonlar, Loca adı verilen birimler halinde çalışırlar. Loca, insan hırslarının
giremeyeceği tarafsız ve huzurlu bir ortamdır. Localarda din ve politika tartışmaları
yapılamaz.

8.Masonluk, üyeleri arasında din, mezhep, ırk, dil, inanç, unvan ve makam ayrımı
yapmaz. Üyelerini inançlı, özgür, iyi ahlâklı, namuslu, şerefli, haysiyetli ve aydın
erkekler arasından seçer. Hiçbir inancı ve ülküsü olmayanları arasına kabul etmez.

9.Masonun amacı her bakımdan gelişmiş bir insan olmaktır. Her Mason bu amaca, aklın
rehberliğinde ve sevgi, hoşgörü, güzellik ve kardeşlik duygularını arındırarak ulaşmaya
çalışır.

10.Masonluk, hiç kimseyi Mason olması için hiçbir zaman ve hiçbir şekilde zorlamaz.
Mason sıfatının kazananlar, gerek duymaları durumunda üyelikten ayrılmakta
serbesttir.

11.Masonluğun amacı her Masonun kendini geliştirebileceği ideal bir ortam


yaratmaktır. Bu çerçevede Masonluk, toplumsal değil, biraysel bir öğretidir. Üyelerini
toplu ya da tek tek, bir kanaat veya fikri kabul etmeye ve açıklamaya asla zorlamaz.
Her Mason, bu temel ilkeler ışığında izleyeceği yolu, kendi aklı ve vicdanıyla saptar.

13
12.Masonluk, bu ilkeleri benimseyip kabul eden ve bu amaçlara kendini adamak
isteyen insanların çabalarını bir araya getirir.

Büyük Localar kendilerini böyle anlatıyorlar, dünyada Masonluk hakkında yüz binden fazla
kitap olduğu söyleniyor. Ayrıca masonlukla ilgili her türlü bilgiyi fazlasıyla internet
sayfalarında bulmak mümkün. Gene de büyük bir çoğunluğun Masonluk hakkında doğru bilgi
sahibi olduğu söylenemez. Tabii maalesef uzun yıllar Masonluk kendini anlatmaktan hep
kaçınmıştır. Masonların kendilerini anlatmadıkları ya da son yıllarda anlatma adı altında
yaptıkları yanlışlar da göz ardı edilemez. Bunlar önemlidir ama daha da önemlisi Masonluk
hakkında doğru bilgi sahibi olmadan Masonluk uyduran Masonların sayısının yüksek oluşudur.
Doğru bilinmeyen doğru uygulanamaz, doğru da anlatılamaz.

Masonluğu birçok insan bir nevi din veya tarikat gibi görmektedir. Kimilerine göre de
dinsizliktir. Doğrusu, Masonluk ne bir din, ne bir tarikat ne de benzeri bir topluluktur. Bir kere
hemen hemen bütün dinlerde bir âhiret, bir kurtuluş, bir cennet veya cehennem inancı bahis
konusudur. Masonluk ise başka dünya ile değil, doğrudan doğruya ve de yalnız bu dünya ile
uğraşmaktadır. Hiç kimsenin özel inancına karışmaz. Ama bazı Obediyanslar bir Yüce Varlığa
inanma şartını yeterli görmeyerek inancın biçimini de verirler. Onlar üyelerine inandıkları
dinin kitabını rehber edinmelerini, düşünce ve davranışlarını bu kitaba göre uyarlamalarını
kuvvetle tavsiye ve teşvik ederler. Bir başka Masonlukta ise sadece inançlı olmak esastır.
Dinsel inancı ve uygulaması kişinin kendisine bırakılarak Masonluk olarak kendisine herhangi
bir tavsiyede bulunulmaz. Dinî inanç ya da sadece inanç ilkelerine sahip Masonluk
Kurumlarının dışında bir de inançtan hiç söz etmeyen, kimsenin inancını sorgulamayan
Masonluklar vardır. Tabii bunların üyeleri de mutlaka dinsiz, imansız, inançsız değillerdir.
İlkeleri ve uygulamaları içinde hiçbir zaman Tanrı yoktur ya da Tanrı’yı tanımıyoruz diye bir
ifade yoktur. Bunlar sadece herkesi kendi vicdani kanaati ile baş başa bırakıp üyelerinden
inançlarını beyan etmelerini şart koşmazlar. Aralarında inançlılar olduğu gibi agnostikler,
ateistler de vardır. Öyle ya da böyle, Masonluk hiçbir zaman dinsizlik değildir. Dinsizlik
iddiaları, genellikle, dini kendi anladıkları biçimde baskı yoluyla uygulamaya çalışanlar
tarafından ortaya atılmıştır; bu bugün de sürmektedir.

Masonluk Hıristiyan bir toplumun ürünüdür. O toplum Ortaçağı yaşamış, din ve mezhep
kavgaları ile birbirini öldürmüştür. Bu yetmemiştir, din, iktidar savaşlarına neden olmuştur.
Bütün bunlardan sonra, Masonluk, birbirlerine düşman olmuş, çeşitli din ve inançlara sahip,
değişik siyasi eğilimli insanları bir araya getirmek için ortaya çıkmıştır. Amacı, dağıtmak,
ayırmak, bölmek değil, aksine birleştirmek, ortaklıklar kurmak ve bir yumağa sarmaktır.
Onun için de herhangi bir dinin ya da inancın lehinde ya da aleyhinde olabilecek nitelikteki
her türlü konuşma ve tartışmayı kendi bünyesinde yasaklamıştır. Masonlukta din konuşulur,
ancak bilgi vermek, tarihsel ve bilimsel doğruları açıklamak gayesiyle konuşulur, ama
kimsenin şu veya bu biçimde etkileneceği konuşmalar yapılmaz.

14
Ayrıca, iddia edildiği gibi, Masonluk enternasyonal bir kuruluş değildir. Enternasyonal
olabilmesi için bir dünya merkezinin bulunması ve her türlü karar ve uygulamanın da bu
merkezden çıkması gerekir. Masonluğun bir dünya merkezi yoktur. Masonluğu her ülkede
bağımsız, egemen kurumlar yönetir. Bunlar, devletler arasında olduğu gibi, birbirleriyle
görüşürler, tanışırlar, birbirlerini ziyaret ederler, ya da birbirleriyle tanışmazlar ve de ilişki
kurmazlar. Ancak, hiçbir Obediyans diğerinden daha üstün ya da daha aşağı değildir. Her biri
kendi temsil ettiği, yönettiği masonluk çevresinin tek ve en yüksek otoritesidir. Kararlarını
kendi alır, kendi uygular, bunun için bir başka Mason kurumundan yetki ya da izin almaz.
Masonluk enternasyonal değildir, ama temel ilkeleri dolayısıyla evrenseldir. Dünyada
birbirinden çok farklı kültürler de olsa Masonluk ilkeleri hem ulusal değerlere ters düşmez
hem de dünyanın her yerinde ortak bir duygu ve anlayışa cevap verir.

Bir başka iddia, Masonluğun kökünün dışarıda olduğudur. Evet Masonluğun kökü dışarıdadır.
Tabii bir ülkede kökü dışarıda olmayan ne kadar şey vardır ki? Din bile, bir yerde başlamış,
oradan da başka yerlere geçip yerleşmiştir. Önemli olan kökünün nerede olduğu değil, alınıp
benimsenmesi ve yoğrulmasıdır.

Masonluk, sınıf ayırımı yaparak belirli çevreden, belirli kafa yapısında olan insanları bünyesine
alır, tam anlamıyla ortak çıkarları için birleşmiş insanlardan meydana gelir, diye de suçlanır.
Bu gibi iddiaları doğrulayan birtakım olaylar olmuştur. Ancak, bu tür ilişkiler masonik suç
sayıldığından, farkına varıldığında bu insanlar kurumlardan ihraç edilmişlerdir. Masonluk,
ortak ülküde birleşmiş, âhenk ve dayanışmayı sağlamış, güzel dostluklar kurabilmiş,
kardeşlik sevgisiyle birbirlerine bağlanmış insanların topluluğudur.

Masonluk çıkarcı değil, seçici bir Kurumdur. Üye olmak isteyenlerin belirli bir kültür
düzeyinde, felsefi, toplumsal konuları kavrayabilecek, hazmettikten sonra kazandıklarını
toplumun yararına sunabilecek yeterlilikte olmalarını yeğler. Gelir düzeyinin, mevkiinin
yüksek olması gibi tercihi yoktur. Ahlâklı, onurlu, Masonluğu temsil edebilecek ciddiyette,
özümseyebilecek kabiliyette olmak lazımdır. Önemli olan bunlardır.

Masonluğa getirilen bir başka eleştiri de Yahudilik ve Siyonizm hizmet eden bir topluluk
olduğu şeklindedir. Bu iddiaların ana kaynağı ritüellerdeki İbrani kelimeler ve Süleyman
Mâbediyle ilişkili sembolizmadır. Ancak şunu bilmek lazımdır ki Masonluğun var olduğu ve
bugünkü şekliyle kurulduğu zaman Yahudiler gettolar halinde yaşıyorlardı ve Avrupa henüz
onlara vatandaşlık hakkı bile tanımamıştı. Öyle ki Almanya’da Yahudiler localara alınıyor diye
İngiltere bu Büyük Loca ile ilişkisini bile kesmişti. Siyonizm hareketi ise Masonluğun
başlangıcından en az yüz elli yıl sonra ortaya çıkmıştır. Bu da sadece ve sadece bir dinin
insanlarının siyasi düşünce ve aktivitesinden başka bir şey değildir; kendilerinden başkalarını,
hele Masonluğu hiç ilgilendirmez. Üstelik Masonluk, din kavgaları yüzünden birbirine girmiş
insanları kaynaştırmak için zaten her türlü dinî eğilimi kendi dışına çıkartmıştır. Eğer iddialar

15
doğru olsaydı, birçok Hıristiyan, hele Müslüman din adamı Masonluğa katılır mıydı? Başka bir
dinin unsurları bu insanları rahatsız etmez miydi? Bu iddialar da boştur.

Masonlar hem sosyal hem de siyasal güç olarak toplumda ayrı bir sınıf oluşturmakla da
suçlanır. Hiçbir Mason bulunduğu toplumun dışında bir insan değildir, olamaz da. Kişi ve
Kurum olarak siyasi bir niyet, amaç ve uygulama da Masonluğa uymaz. Kişi siyasetle
uğraşabilir, ama bu faaliyetinde Kurumu veya Mason kimliğini asla kullanamaz. Ama bir
mason olarak sahip olması gereken nitelikleri, erdemleri siyasette ya da başka bir sahada
kullanması görevidir. Yani ahlâklı, erdemli, doğru sözlü, hak ve hukuk tanır olmalıdır. Bu kötü
müdür? Sokağın entrikasının, karanlığının yerini Masonluğun doğruluk, ahlâk, sevgi, saygı,
onur ilkeleri alsa daha iyi olmaz mı? Masonluk içinde siyaset, partizanlık yasaktır. Herkes
kendi siyasal düşüncesini korur, ama dinsel inancıyla ilgili olduğu gibi bunu da kendisine
saklar. Başkalarını şu veya bu şekilde etkileyebilecek veya rencide edebilecek her türlü
konuşma, fikir yürütme kati olarak yasaktır.

Gene deniyor ki Masonluk günümüzde moda olmuş birbirine benzeyen sosyal kulüp veya sivil
toplum örgütlerinden biridir. İnsanların yapacak işleri, gidecek yerleri yoktur; onun için bir
araya gelirler, hoşça ama boşa vakit geçirirler. Kendilerine birtakım sıfatlar da
uydurmuşlardır, bunlarla eğlenirler. Bulundukları toplumda ayrı bir yere konulmak isteyen
insanlar da bu Kuruma girerek sınıf atlamaya çalışırlar. Masonlukta böyle insanlar vardır, o
bakımdan bütün bunlar doğru olabilir. Kimin ne niyetle Masonluğa girmiş olduğunu, ne
niyetle üye kaldığını bilmek mümkün değildir. Masonluk kimseyi zorla üye yapmadığı gibi,
isteyen de istediği zaman ayrılmakta serbesttir. Mason olmaya hiç niyet etmemiş, hiç gayret
göstermemiş bazı insanlara bakarak Masonluğu suçlamak haksızlıktır. Kurumun da kusuru
vardır ama asıl kusur kişinin kendisindedir. Masonlukta, üye olup üye kalmak başka, Mason
olmaya çalışmak daha başka şeydir.

Masonluk bugünkü şekliyle Londra’da doğmuş, buradan da dünyaya yayılmıştır. Kuruluşu ve


faaliyeti yalnız insanların özgür yaşadıkları toplumlarda olmuştur. Rusya’da Masonluk
kurulmuş, faaliyet göstermiş, Bolşevik ihtilâli olunca faaliyetine son vermiştir. İspanya’da
Franco döneminde susmuştur. Çünkü Masonluk özgürlükçü, demokratik bir Kurumdur.

Peki ama Londra’da başlamış olan bu Kurum İngiliz halkının özelliklerini, düşüncelerini
taşımıyor mu? Onların etkileri yok mudur? Hem evet, hem de hayır. İngiltere’de bu
örgütlenme başladığı zaman bir gün kendilerinin dışındaki toplumların da Masonluğu
benimseyebilecekleri, hattâ onlardan daha öteye götürebilecekleri düşünülmemiştir5. 18.
yüzyılın ilk çeyreğinde İngiltere’de çıkan her şey Fransa'da moda olduğu için oradan
Fransa’ya atlamıştır. Buradan, bu defa yorum zenginlikleri ile, aynı yüzyılın ikinci yarısında

5
Öyle ki kuruluşta adı “İngiltere” değil “Londra” Büyük Locası'dır ve ancak 1725’de İngiltere Büyük
Locası olacaktır.

16
geldiği yere dönerek İngiltere’yi etkilemiştir. Birbirleriyle sürekli yarışta olan bu iki toplum
böylece Masonluğun gelişmesini sağlamışlardır. Biçimi belki Britanya özelliği taşımaktadır,
ama özünde, içeriğinde, bu toplumun özelliklerinin baskısı yoktur. Masonluk, birbirlerine
uzak, birbirlerinden çok farklı kültürlere sahip insanların kendi benliklerinden, değerlerinden
ödün vermeden kabul edebilecekleri ilkeler dolayısıyla kolay kabul görüp yayılmıştır. Aksi
olsaydı, zaten çıktığı yerde kalırdı, belki bugün orada bile yaşamazdı.

Bugünden yarına

Artık son yıllarda Masonluk eskisi kadar ilgi çekmemektedir. İngilizce konuşan ülkelerde üye
sayısında büyük düşüş vardır6. Bunda Masonluk aleyhindeki kampanyaların bir miktar etkisi
olmuştur. Örneğin, Amerika’da Masonların Baptist kilisesinde görev almalarının yasaklanması
için büyük bir kampanya başlatılmıştı. Tutmadı ama birçok mason ilişkisini askıya aldı. Bugün
%50 civarında bir kayıptan bahsedilmektedir. İngiltere’de, Büyük Loca’dan, yargıç, polis,
hattâ gardiyan gibi kamu görevlisi üyelerini ilgili makamlara bildirmesi istenmişti. Büyük
Loca, kamuoyuna açıklamayacaklarına dair söz aldık diyerek listeyi vermişti. Bu da kayıpta
etkili oldu. Masonluk bir zamanlar İngiltere’de kraliyet, asalet ve kilisenin zirveyi oluşturduğu,
altında da yüksek burjuva tabakasının bulunduğu bir piramit iken bugün artık ne üst
tabakanın ne de güçlü bir orta sınıfın bulunduğu bir kurum değildir. Çoğunluğu teşkil edenler
sıradan insanlardır. Bunların arasında bilim ve sanat adamı, öğretim görevlisi, politikacı
yoktur, küçük memurlar, itfaiyeciler, orta sınıf çoğunluktadır. Öyle olunca da Masonluğun
çekiciliği kalmamıştır. Zaten bir kent soylu sınıfı olarak görülen Masonluğa katılıp sınıf atlama
anlayışı da günümüzde önemini yitirmiştir. Bir zamanlar kalburüstü insanlara mahsus bu
“centilmen kulüp” artık eskisi kadar gözde değildir.

Tüm dünyada insanların ilgi konuları ve yaşam biçimleri büyük ölçüde değişmiş, bir yere
aidiyetten kazanımlar daha başka sosyal güvencelerle karşılanır olmuştur. Şimdi sebat,
gayret ve sabır yerine çabuk ve anlık bir yaşam tercih edilmektedir. İletişim ve globalizasyon
önemli ve süratli değişimlere yol açmaktadır. Masonluk içindeki insanlar da Masonluğu kendi
anlayışlarına, zevklerine, eğilimlerine göre uyarlamaya doğru gitmektedirler.

Dünyada Mason derneklerine ilgi azalmaktadır, ama Masonluk ve gizeme merak bazı
çevrelerce canlı tutulmaktadır. Her yerde Masonluk-Yahudilik-Tampliye-Rozkrua bağlantılı
senaryolar dolaşmaktadır. Bir de şifreler modası başlamıştır. İşin en garip yanı bunlara gene
Masonların ilgi duymasıdır, o sayede best seller olmaktadırlar.

6
Fransa’da ve Türkiye’de üye artışı yıllık ortalama %4’le devam ediyor. Bir de dünyada karma localarda
ve İngiltere’deki Kadın Masonlar Büyük Locasında artış var.

17
Masonlukta eğitim ihmal edilmektedir. Hem eğitim verecek insanlar yoktur, hem de eğitime
talep yoktur. Bugün pop kültürü Masonluk kültürünün önüne geçmiştir, gelenek ve etiket7
gittikçe yok olmaktadır. Çünkü Localar temel işlevlerinin ne olduğunu unutmuşlar, Büyük
Localarına yön verecek yerde, Büyük Locanın ve görevlilerinin istekleri doğrultusunda iş
yapar hale gelmişlerdir. Oysa Masonluğun temeli de tepesi de Locadır. Tabii Loca kendini,
kendi değerini ve önemini unutursa, Büyük Loca başıboş kalır.

Locaların yön verdiği, biçimlendirdiği Büyük Loca olmayınca gelişmeleri ve değişmeleri takip
ve değerlendirmede maalesef ağır ve yetersiz kalınmaktadır. Masonluğun özünü bozmadan
çağa uyumunu sağlayacak çalışmalar yerine, daha ziyade üye kayıplarının nasıl telafi
edileceği düşünülmektedir. Batıda birçok Büyük Loca gazete ve dergilere boy boy ilan vererek
“ucuz giriş, çabuk terfi” promosyonları yapmışlardır8. Locaların ihmal ettikleri mason
yetiştirme işine dönmeleri düşünülmezken Masonluğun geleceğe dönük vizyonu, stratejileri
konuşulmaktadır. Örneğin, İngiltere Birleşik Büyük Locası, uzun yıllardır süren şikâyetlere
kulak verip çözüm arayacağı yerde, yeni kurulan Büyük Locanın gayri muntazamlığıyla
uğraşmaktadır.

Hazineyi sağlam tutmak için adam toplamaya kalkmadan önce Masonluğun yeniden
yapılandırılması gerektiği üzerinde duranlar, az da olsa, var. Yapılması gerekenleri şöyle
sıralıyorlar:

- Tabu, kutsal gibi görülen makam ve sıfatlar yerine saygınlık, liyakat ve hakkaniyete
dayalı makam ve yönetim düzeni kurulmalı.
- Yönetim kişiler oligarşisinden kurtarılıp kurumlaşmaya gidilmeli.
- Yönetenlerle yönetilenler arasındaki baskın kılınmış ayırım kaldırılmalı, uyumlu bir
bütünleşme sağlanmalı.
- Ütopya, soyut fikirler, daha realist, sonucu daha çabuk alınır, gözle görülür fiillere
dönüştürülmeli.
- İnsanlar seyirci olmaktan çıkarılıp aktif rolleri olan oyuncu hâline getirilmeli.
- Başka yerlerde yapılanları kopya ederek Kurum ve kişi olarak vitrine çıkmak, gösterişli
törenler yapmak yerine, ezoterik, inisiyatik Loca çalışmalarına önem verilmeli.

7
Etiketten bir kurumda yerleşmiş kuralların bütünü anlaşılır. Bu kuralların içinde, örfler, âdetler,
geleneksel davranış ve uygulama biçimleri vardır. Kıyafet de bir etikettir. Kelimenin ilk ve harici anlamı
Fr. à la carte yani karta göre demektir. Bir zamanlar Fransa’da mahkemelerde ve resmî davetlerde her
davetliye bir kart vermek âdetmiş. Kartta adı, sanı, rütbesi ve protokol sırası yazılıymış. Masonluk da
buradan almış ama bu işin sadece protokol yani resmî törenle karşılanıştaki sırayla ilgili değil, oturup
kalkmadan, konuşma ve davranıştan, sofra âdabına, insani ilişkilere kadar yerleşmiş bir kültür ve kimlik
bütünlüğüdür. Etiket konusunda dünyada yazılmış en iyi kitap, bana göre, Murat Özgen Ayfer’in kitabıdır:
Masonlukta Etiket (Kurallar, Gelenekler, Yöntemler), Tiglat Matbaacılık, İstanbul, 1993.

8
Yeni milenyumun arifesinde Masonluğun çağa uyumu konuşulurken daha ziyade Masonluğu pazarlama
stratejileri üzerinde durulmuştu. İrlanda Büyük Locasının Büyük Sekreteri Masonluk bir üründür
(product) ve upgrade edilmelidir, diyordu. Buna bir Büyük Üstat (galiba Alpina’nın) Masonlukta kemiyet
değil, keyfiyet önemlidir diyerek karşı çıkıyordu.

18
- Dışarıya karşı şeffaflıkla aleniyet arasında dengeli, yumuşak ve güven verici bir tanıtma
politikası izlenmeli.

Bunları düşünenler üye sayısını artırmak için aday seçimi ve tahkikatında asla ihmalkâr
davranılmaması üzerinde de duruyorlar. Aday sıradan insan olmamalı, bilakis, entelektüel,
duyarlı, kendini sorgulamayı bilen, eksiklerini kabul edip kendini yetiştirmeye hazır,
öğrenmeyi, araştırmayı seven, komplekslerden arınmış olmalı, diyorlar.

Ama o zaman da böylesine nitelikli insanların gereksinimlerini Masonluk nasıl karşılayacak


sorusunu sorup çözüm yolları aranmalıdır. Alan alır, hiçbir şey bulamadığını söyleyen hiç
arıyordur gibi mazeretlerin arkasına saklanmak artık mümkün değil. Zaten bu da çoğunlukla
sistemin içindeki bazı insanların kendi eksikliklerini kapatmak için kullandıkları formüldür.

Her şeyden önce Masonluğun sıradan bir topluluk olmadığının farkında olmak gerekir. Bu
bilinç olursa Masonluk değerlerine sahip çıkılır, bu değerler benimsenir ve uygulanır. Mason
olmak o zaman ayrıcalık olur. Yoksa sokak içeri girer. Gün gelir, Masonluğun ne olduğunu
bilen Mason kalmaz, kalanlar da yaptıklarını Masonluk zannederler. İşte o zaman, kurumun
kapısındaki tabelada hâlâ “Mason Büyük Locası” yazar ama dışarıda “önlüksüz mason”lar,
içeride “masonsuz önlük”ler olur.

19
Ezoterizm ve Masonluk

Ezoterizm nedir, nereden çıkmıştır?

Ezoterizm1 ve ezoterik terimleri dilimizde yeni sayılır. Eskiden "bâtıniyat", "bâtıni" vardı,
bunlar da dinsel terimlerdi. Öz Türkçe olsun diye "içreklik", "içrek", eksoterik için de "dışrak"
dendi, ama bunlar tutmadı. Şimdi, "ezoterik" ve "ezoterizm", oldukları gibi kullanılıyor.

Ezoterik ya da ezoterizm, ikisinin de kökeni Yun. “esô” (içinde) ön takısından, basit olarak, iç,
içinde, küçük bir gruba ait, kapalı devre demek.

İlk defa ekzoterik kullanılmış. Aristo, tamamına yakını kayıp olan kendi “eksoterik nutuklar”ı
için kullanmış. Ezoterik ise, Aristo’nun felsefi öğretilerini, eserlerini ifade etmek için, ilk defa
İskenderiye’li Clément2 tarafından ona yakıştırılmış. Buradan da daha geniş olarak, ezoterik,
antik Yunan felsefe okullarında, belirli bir eğitimden sonra ileri bir seviyeye gelmiş sınırlı
sayıdaki dinleyici grubuna verilen özel eğitim, yazılı olmayan özel bilgi olarak anlaşılmış.
Kimilerine göre, ezoterik, Pitagor müridi. Yalnız bunlar uzun bir çıraklık döneminden sonra
inisiyasyon sınavından geçip matematikçi olanlar.

Sözlükler, ezoterizmi, inisiyelere verilen özel eğitim olarak açıklıyorlar. Eğitimin ana konusu
da evrenin gizemi.

Günümüzde, ezoterik ya da ezoterizmden, kullanana göre farklı şeyler ifade ediyorsa da,
genel olarak, hem küçük bir grupla sınırlandırılmış, dinleyicisi, seyircisisi bulunmayan,
anlaşılabilmesi için belirli bir formasyon isteyen, hem de, biçimi farklı (hermetik), yani gizemli
bir yazılımı olan, sırları saklanan, semboller kullanan, içeriği farklı (gnostik) yani metafizik
bilgiler içeren, inisiyatik bir disiplin3 anlaşılmaktadır. Ancak, biçim ve içerik, genellikle birbiri
içine girmiş olduğundan, ezoterizm ve okültizm birbirinin yerine de kullanılmaktadır.

Masonluk, salt bir inşa meslek ve sanatı olarak sürerken, elle, avadanlıklarla yapılan bir iş
olmasına rağmen, operatif bir ezoterizmin varlığından söz edenler var. İnşaat işi de olsa o

1
Bu konuyu Pierre Riffard’ın üç kitabından öğrenip yazdım. L’Esotérisme, Robert Laffont, 1990.
Esotérisme d’ailleurs, Robert Laffont, 1997. Dictionnaire de l’ésotérisme, Grande Bibliothèque Payot,
1993.

2
MS 140’lı yılların sonuna doğru Atina’da doğduğu sanılıyor. İskenderiye’ye göç etmiş. Önceleri stoacı bir
pagan iken hıristiyan olmuş.

3
Disiplin, emir ve kurallara tartışmasız itaat anlamındaki askerî disiplin değil, bilgi sahası demektir.

20
insanlar kendilerini bir eserin ortaya çıkmasına adamışlardır, kendi kapalı dünyalarında
ezoteriktiler deniyor. Bazılarına göre, ezoterizm, Masonluğa Ramsay’le birlikte girmiştir. Gene
bazılarına göre, Spekülatif Masonluk, RoseCroix – Invisible College – Royal Society çizgisiyle
ezoterik olarak başlamıştır. Kimilerine göre, anlaşılmayan, çözülemeyen ve de nerede
inisiyasyon varsa, bu ezoterizmdir. Buradan da Mu’dan Mısır’a, oradan da Masonluğa bir
ezoterizm hattı çiziyorlar.

Ezoterizm yalnız Batıda vardır diyenlere karşılık Doğuda da ezoterizm olduğunu ancak daha
değişik olduğunu söyleyenler vardır.

Ezoterizm, Eski İran’ın Mazdeizm ve Zerdüştlüğü içinde gelişmiştir. Mazdeizmde, ezoterizm,


armağan, lûtuf, kurban veya arınma törenine ilişkiin ruhban sınıfına ait doktrin olarak
anlaşılmış. Zerdüştlükte ise, inisiyeye vahiyle doğan İyi Düşünce demek.

Hinduizmde ezoterizm bilgiyle özdeşleştirilmiş. Veda, bilgi, bilim, Vidyâ bilgelik demek. Her
iki kelimenin kökü vid, bilmek, görmek demek. Ayrıca, Upanishad, üstadın ayakları dibinde
oturmak, buradan gizli bilgi anlamına gelmiş. Gupta vidya, gizli bilim, okült bilgi, saklı bilgelik
demek.

Antik Mısır’da durum karışık. Mısır’da ezoterizm yoktur diyenlere karşılık tüm Nil boyunca
inisiyasyon törenlerinin yapıldığından bahisle Mısır’ın baştan başa ezoterizm yüklü olduğunu
söyleyenler vardır. Ezoterizm, Mısır’la ilgili olarak, kutsal şeyler, ilahi güçler, insanların ve
tanrıların bu güçlerle bütünleşmesi, gili şey, göreve çağırma, saklı, sır, bilmek, mister,
zorluklar, sırrı açıklamak, başlatmak, inisiye etmek anlamlarında kullanılıyor.

Yahudilerde ezoterizmin karşılığı Kabala veya Kabbalah’tır. İbranicede, gelenek, Tevrat’ın


özel yorumu, aile içinde ağızdan kulağa gelip devam eden gelenek, hayvan kesme iznine ait
yeterlik belgesi. Almak anlamındaki KBL kökünden, gelenek olarak verilen ve nakledilen
olarak yerleşmiş.

Ezoteristler, İslam’da ezoterizmin Vahiy, Kuran ve Peygamberlerle ilgili olduğunu, insanın kan
pıhtısından4 yaratılmasıyla birlikte başladığı söylemektedirler. Allah hem görünen (ekzoterik -
zâhir), hem gizlenendir (ezoterik - bâtın)5. Ekzoterik olan büyük yol, din yasası ve
uygulamaları olan şeriat, ezoterik olan ise İlahi Hakikattir.

Ezoterizmin nasıl, nerede, neyle başladığını kimse söyleyemiyor, çünkü iddiaları doğrulayacak
kanıt yok. Ama, her çağda, her seviyede, açık veya kapalı olarak, her zaman, nerede insan

4
Eski çevirilerdeki “kan pıhtısı” şimdi “sperm” olarak düzeltilmiş. Nahl Sûresi, 4. Âyet “İnsanı bir
spermden yarattı”.

5
Hadîd Sûresi, 3. Âyet “... Zâhirdir O, herşeyde belirir; Bâtındır, O, gözlerden gizlenmiştir...”

21
varsa, orada ezoterizm olmuştur, deniyor. Muamma ve bilinmeyene karşı merak insanın
kumaşıdır, insan da kendi kumaşını kendi dokur, diyorlar.

Gene deniyor ki, ezoterizm, yanlış işleyen bir hayata başkaldırıştır. Toplumun her kesiminde
yöneticiler vardır. Onların yaptıklarını, yapacaklarını, söylediklerini büyük bir çoğunluk
anlamaz. Anlamazlar ama onları önemli insanlar olarak görürler. Anlayanlar azdır, onlar
dışarda kalırlar. Dışarda kalanların az bir kısmı daha da marjinaldir, onlar sorgularlar.
Sorgulamanın başladığı yerde ezoterizm de başlar, deniyor. Kalıpları sorgulayarak kişisel ve
toplumsal gelişmenin yolunu açanlar da ezoteristler oluyor.

Ezoterizmin metodolojisi: anahtar

Bilimde yasalar, dinde kurallar, kalıplar, felsefede ilkeler vardır. Ezoterizmde, tek bir gerçek,
bir dogma, bir teori, belirli bir çözüm ve sonuç yoktu; sadece önerilen bir metodolji vardır.
Ezoterist, kendine göre açıklamalar yapar, formüller önerir, o kadar, diyorlar. O bakımdan,
ezoteristler, sorgulamanın, araştırmanın şu veya bu şekilde engellenmesi, durdurulmasını
kabul etmezler. Ezoterizmde kısıtlama ve kalıp yoktur. Çözümde vasıta anahtardır. Anahtar
verilir, metot önerilir, yol ve nirengi noktaları işaret edilir, gerisi artık kişinin kendisine
bırakılır. Anahtar da mecazlı, örtülü, hemen kavranamayacak biçimde verilir. Anahtar bir
imaj, bir modeldir, ama maymuncuk değildir. Böylece, iddialı ve dogmatik olabilecek herşey
eğitici, öğretici, gelişmeye açık, inisiyatik hale gelir. İlke olarak, ezoterizmde ilke yoktur,
denir.

Tabii bütün ezoteristler bir anahtar vermemişlerdir, ama çoğu bunu yapmıştır. Bu anahtar,
bir kavrama metodu, bir hareket imkânı, düşünsel ve operatif bir plan ortaya koyar. Basit
öğelerden kompleks bileşimlere doğru, gerçeğin bütününün, yaratıcılığının anlamının
kavranmasına imkân verir. Örneğin, Pitagorcuların tetraktisi. Burada anahtar, sayı, sayı
felsefesidir; sayı ilkesi Monad’dır. Sayı monadların toplamından çıkar. Buradan noktaya
gelinir. Noktadan çizgiye, çizgiden alana, alandan hacime, hacimden dört elementten oluşan
ve duyularla algılanan cisimlere geçilir. Gene bir başka ezoterik anahtar da oniki işareti ile
burçlar kuşağı yani zodyaktır. Ezoteristlere göre bunları tanrılar yaratmıştır. Tefekkür etmek,
hayal kurmak, betimlemek için oniki olanak, her işaretin renkleri, taşları, bitkileri, hayvanları
vardır. Zodyak hem matematiktir, hem de mistik. Geleceği işaret eder, bugünü gösterir,
geçmişi sembolize eder.

Ezoterizme giriş

Kişi, ne kadar niyetli ve hazır olursa olsun, ezoterizme başlaması zordur. Çünkü ezoterizmin
dünyası alışılan dünyadan farklıdır. Onun için de çoğu kimse uyum sağlayamayacağını
düşünüp başlamadan vazgeçer. Gene birçok kimse başlar ama hiçbir şey anlamadan,

22
anlamaya gayret göstermeden devam eder. Ancak sebat eden, gayret ve çaba gösteren,
uyanık ve dikkatli olan için bulutlar dağılır, sis kalkar, başka bir dünya doğar.

Hemen hemen bütün ezoterik kurumlarda bir alışma, alıştırma süreci vardır; buna da parvi
sınavı veya deneyimi denilmektedir. Parvi sınavı, misterlere sabırla yaklaşmak isteyen
kimsenin yaşaması gerekli inisiyasyonun başlangıç etabıdır.

Tabii, parvi sınavı, kişinin tam içeriye adım atarken geri çevrilmesi ya da daha bir süre
dışarda bekletilmesi değildir. Belki içerde film oynarken dışarı çıkan bir kimse ne olup bittiğini
göremez ama, ezoterik kurumlarda dışarda olan kimse içerde oynan oyunun tamamiyle
dışında değildir.

Tekris töreni için getirilen adayın Bekleme Odasında bekletilmesi veya toplantı başladıktan
sonra gelenin kapıda beklemesi parvi sınavı değildir ama Üstat toplantısı sırasında bekleyen
çırak ve kalfalar için parvi sınavıdır. Onlar içerde değillerdir, içerisini de göremezler ama
Üstatların ne yaptıklarını kendi deneyimleriyle sezinlerler.

Parvi sınavı, içerideki aydınlığı dışardaki karanlıktan ayıran bulutları, yarı karanlığı ölçüp
biçmek, tartmak, dengelemek içindir. Burada alıştırmadan başka sistemin temel öğelerinden
biri, sır, ortaya çıkar.

Sır nedir, nasıl saklanır?

Sır, ezoterik öğreti ve bunun uygulamasıdır. Topluluklar, sırların korunması için yabancıları
uzak tutarlar, mesajlarını örterler, sırları herkese açıklamazlar, sırra az sayıda insan sahiptir,
sırlar ancak ketûmiyet yemini ettirildikten sonra verilir, yeminini bozan için cezalar öngürülür.

İlk ve en kolay önlem, inisiye olmayanı uzakta tutmaktır. Ayrıca özelliği, kutsallığı, özelliği
olan yerler ve buralara giden yollar gizlenir. Yola engeller, şaşırtmalar konur.

Masonlukta da böyledir. Loca haricilere kapalıdır. Toplantılar kapalı kapılar ardında yapılır.
Locayı bir Gözcü (Harici Muhafız) bir de Koruyucu (Dahili Muhafız) kollar, korur. Tefekkür
Hücresine giden yol gizlidir, herhangi bir iz, işaret yoktur. Rehberi olmadan, tek başına yola
çıkan kaybolur.

Sırlar nasıl biliniyor?

Denizcilikte çeşitli iletişim sistemleri yani mekanik kodlama (mors), hareket (bayrak), ses
(radyo), ışık (fener), dil (söz), grafik (yazı) var. Aynı mesaj değişik biçimlerde iletilir.
Ezoterik sistemlerde devreye semboller, alegoriler girer.

23
İngilizler Masonluğu bu özelliğini kullanarak “alegoriler perdesi arkasında gizli, sembollerle
örtülü” olarak tarif etmişlerdir. Locadaki tüm eşyalar, yapılan hareketler, işaretler,
dokunuşlar, yolculuklar, kelimeler, efsaneler, hep bunun içindir. Semboller bilgi içerirler, ama
bilgiyi doğrudan vermezler, araştırmayı, sabırla öğrenmeyi teşvik ederler. Ezoterizmde kod,
şifre vardır, anahtarları verilmez. Çözmek, açmak için çaba, gayret gerekir, sabır lazımdır.
Onun için de, gözüne ışık verilmekle kimse bir anda mason olmaz. Tekris töreni ile başlayan
Masonluk bir yolculuk, bir gelecek, bir oluşum, bir yetkinleşme sürecidir.

Sistem, inisiye ile inisiye olmamışın arasına ince bir çizgi koyar. Bu çizgi kesin bir sınır
değildir. Zaten aralarında bir duvar olsa, son inisiyeden sonra sistem sona erer. Onun için
ezoterik sistemlerde kapı kapalı değil, aralıktır. Masonlukta da harici ile içerdeki, çırakla kalfa
ya da kalfayla üstat arasında kör kapı yoktur. Sistem kast sistemi gibi kapalı değildir.

Ezoterik sistemler azınlıklar arasından seçtiklerine, gene kendi içlerinde azınlık olarak bir yer
verirler. Sırlara erişme imtiyazı da buradan çıkar. Anderson’un daha ilk maddeye, "bir mason,
imtiyazından (ayrıcalığından veya sıfatından) dolayı…" diye başlaması bundandır. Masonluk
seçici kurumdur. Masonluğu temsil ve temessül edebilecek kabiliyette olduğunu düşündüğü
hariciyi arasına kabul eder. Haricinin tekris edildikten sonra çırak mason olarak toplantılara
katılması kazandığı bir imtiyazdır. Masonlukta her derecenin ödev ve sorumluluklarının
yanında hakların da olması bu imtiyazın ifadesidir. Çırak Masonun kendi derecesinin
toplantılarına katılmayı istemesi onun hakkıdır. Kendi derecesine ait bilgilerin kendisine
verilmesini isteme hakkı da vardır.

Sırları saklamak için çıkarılan zorluklar, yapılan sınavlar, birtakım sembol ve alegorilerden
başka ezoterik kurumlarda sır verilmeden önce taraflar arasında bir protokol, bir akit yapılır.
Bu, yemindir. Böylece sırra kutsal bir kimlik de kazandırılır. Dilimizdeki “ser ver, sır verme”
deyimi ya da anglosaksonların6 yemin metinlerindeki “bana verilecek sırların hiçbirisini hiçbir
surette hiçbir yere yazmayacağım, kazımayacağım, işaretlemeyeceğim, bir başkasının
anlayabileceği gibi bir iz bırakmayacağım…" sırrın korunmasına ilişkin teminatlardır.
Yeminlerin, "E.U.M.’nın huzurunda" ya da "E.U.M.'nı anarak" yapılması yemini kutsallaştırmak
içindir.

Azınlık içinden seçilmiş ve azınlık içinde olmak, sırrı almaya lâyık görülmüş olmak demekse
de sır saklama şartı ayrıca yeminin içine girer. Yemini kim bozarsa, Tanrı'nın ya da insanların
adaleti devreye girecektir. Yemini bozma cezası, tabu, haram gibi sırların korunmasına ilişkin
tedbirdir.

6
Kitapta, “Anglosakson, Emulation, The Modern Ritual” çok geçecektir. Zira 1965’den sonra yönümüzü
tamamiyle o tarafa çevirdik.

24
Anglosakson Masonluğunun eski yemin metinlerde bulunan bahriyeden alınma "boğazın
boydan boya kesilmesi, dilin kökünden koparılması, yirmidört satte iki kere met ve cezir olan
sığlık denizlerin kaba kumlarına gömülmek" gibi maddi, fiziki cezalar, tabii uygulanmak için
değil, sırrın açıklanmaması gerektiğini vurgulamak içindir. Bugün, bu sembolik cezalar,
yeminlerde, yerini "yalan yere yemin eden, her türlü ahlâki değer ve meziyetlerden yoksun
olarak ve bu ve bunun gibi bir başka Locaya, hakikat ile şerefi her türlü boş, maddi ve zahiri
çıkarların üstünde tutan bir başka Cemiyete girmeye lâyık olmayan bir kimse olarak
damgalanayım" şeklindedir ve gene sırrın korunmasının sağlanması içindir.

Ama ezoterik sistemler, inisiye zaten söyleyemez, söylemek istemez, diyorlar.

Çünkü:

1. İnisiye olmayan duyamaz, harici anlamaz. Bu bakış açısında, inisiye hariciye göre, tıpkı
yetişkinle çocuk, bilginle okur yazar olmayan gibidir. Matematiği kavramak için entellektüel
bir hazırlık gereklidir; ezoterizme nüfuz edebilmek için de zihinsel bir inisyasyon, aydınlanma
gereklidir, diyorlar.

2. Harici anlamaya çalışırken, bozarak, değiştirerek, kötüye kullanarak eğitimi deforme eder.

3. Sırrı vermek haricinin kendisine zararlı olacaktır. Bir şarlatanın elinde, ezoterizm önce
onun için bir tehlikedir.

4. İnisiye olmayan birinin varlığı ritüel düzenini bozar.

5. Ezoterizme dışardan bakan, bir küçümseme, aşağılama, alay etme duygusu yaşar.

6. Ezoterist başına iş açılmasından, kuruma bir zarar gelmesinden korkar. Korku tedbiri
getirir. İster tedbir, ister basiret densin, tevil, takiyye, sırları korumak için bir yoldur.

7. Kabuğuyla ilgilenene çekirdekten bahsetmek boşa zaman harcamaktır.

8. Sır saklama, zihinsel bir alıştırma, inisiyatik bir sınavdır. Sırrı yakalamak zaman gerektirir,
sabırlı olmak lazımdır. Avcı hazırlık yapmaktan, avını aramaktan, takip etmekten, köpekleri
göndermekten, avı yerinden oynatmaktan ve sonra da yakalamaktan keyif alır. Ezoterizm bir
antrenmandır, bir senaryodur, hazırlık ister.

9. Sır saklama, bizzat yaşanılan deneyimin gereğidir. Tadına bakıp hemen anlamak varken
bir sosun tadını tarif etmek anlamsızdır. Kendinin anlaması amaç iken sırrı açıklamak olmaz.

10. Ezoterik söylenemez, telaffuz edilemez. Mister, kökü "mu", ağzını kapamak demektir.

25
11. Sır sır kaldıkça daha da güçlendir. Nasıl tohum ölmesin diye toprağın altına saklanırsa her
yana saçılan sır da kendini örtme ve gelişme niteliğini kaybeder.

Ne olursa olsun, sır, ne iyice örtülü ne de iyice açıktır, ne tam karanlıkta ne de aydınlıktadır.
Sır sır içindedir. Bakılsa da görülmeyebilir. Hazine sandığını açıp içini boş görenle, hazine
sandığının kendisinin hazine olduğunu göremeyen gibi.

Her türlü önleme rağmen ezoterik sistemlerin sırları hep açığa çıkmıştır. Günümüzde herşey
internette bile dolaşmaktadır. Ama ezoterik sistemler bundan hiç zarar görmemişlerdir. Oysa,
gizli bir örgütün sırrı açığa çıkacak olsa, örgüt batar veya hiç olmazsa yara alır. Masonluğun
bugün gizli kapaklı hiçbir şeyi kalmamıştır, ritüeller, işaretler herşey ortadadır ama Masonluk
zayıflamamıştır.

Ezoterik anlamda sır ve ketumiyet haricilerin anladıkları gibi değildir. Sır saklama semboliktir.
Sembol kelimesi, yunanca kökeni itibariyle, ikiye bölünmüş bir nesnedir. Eğer parçalara
bakılırsa birşey anlaşılmaz; ama yanyana getirildiklerinde başka birşey görülür. Sır işte
oradadır. Bakmak yetmez, görmek lazımdır.

Ezoterizm, birşeyin üstünü görülmesin diye iyice örtmek değildir. Ezoterizm bir tür düğüm
sanatıdır, bu da düğümü körletme değil, çözme işidir.

Masonlukta Muhakkik bilgilerine sır dense de bunlar sır değildir. Çünkü ne kendi derecesinin
ne de başka bir derecenin sırlarını öğrenmiş olan o derecede olmaz. Üstatlık bilgilerini elde
etmiş Kalfa Üstat olmaz. Önemli olan bir iki kelime, birkaç işaret öğrenmek, bir ritüeli
okumuş olmak değil, bir dereceyi hak etmektir. Hak etmek özümsemektir. Gene aynı şekilde,
bir dereceye yükselmiş olmak, birtakım sıfatlara sahip olmak önemli değildir. Bunları kendine
yakıştırmak, taşımasını bilmek lazımdır. Sır, bilgi dışardan verilerek değil, kendi bileğinin
hakkıyla kazanılandır. Onun için de sır söylenen değil, söylenenin arkasında kalandır.

Ezoterizmin değişmezleri

Ezoterizmin iki kanadından biri, biçim ki sırla korunmuştur, diğeri bilgi denilen ezoterik temel
veya içeriktir. Ezoterizmi betimleyen daha başka değişmez özellikler de var.

Bir kere, ezoterik metinlerin en önemli özelliği anonim olmalarıdır, yani yazarları belli
değildir. Mitler, efsaneler böyledir. Hikâye öyle değildir. Yazarının kimliği belli olmayınca sır
unsuru gene ortaya çıkıyor. Çünkü sırrın ne olduğunu iddia edecek kimse de olmuyor. Oysa
hikâyede sırrın ne olduğunu ya da ne olmadığını yazarı söyleyebilir. Aslında yazarların kim
olduklarının bilinmesi o kadar da önemli değildir; asıl önemli olan ne söylendiğidir. Tefekkür,
yorum başkalarına kalıyor. Uzakdoğu’nun oyuncularının, danscılarının yüzleri boyalı,

26
maskelidir. Burada mesajın içeriğinin mesajı verenden daha önemli ve değerli olduğu
vurgulanmaktadır.

Masonlukta da böyledir. Ritüel metinleri anonimdir. Yorum başkalarına bırakılmıştır, herkes


kendi bilgisine, dikkatine, aklına, gönlüne göre birşeyler bulur. Gene Masonlukta olduğu gibi,
konferanslarda konuşmacının kim olduğu, Çırak veya Büyük Hatip olması, farketmez, asıl ve
değerli olan ne söylediğidir. Kıdem ve sıfat protokolde, hikmet ise, eğer varsa,
konuştuğundadır.

Ezoterizmin bir başka özelliği, sokaktaki insanla inisiye arasında belirli bir ayrım olmasıdır.
Sistem kendi içinde de bu ayrımı yapmaktadır. Masonlukta da, harici ile insiye arasında
olduğu gibi, çırakla kalfa, kalfayla üstat arasında da bir mesafe vardır. Bu da aslında
kendiliğinden oluşmaktadır. Bir harici, ne kadar bilgili olursa olsun, herhangi bir ritüeli bir
mason gibi anlayıp yorumlayamaz. Bir çırak da üstat ritüelini okusa, sokaktaki insan kadar
yabancı olmasa da, içine tam nüfuz edemez. Sistem bir yaşanmışlık gereği üzerine kurulmuş.

Ezoterik topluluklar aralarına alacakları hep ince eleyip sık dokumuşlar. Topluluğun
bütünlüğünün korunması, değerinin düşmesinin önlenmesi için soruşturmaya fazlasıyla dikkat
ve özen gösterilmiş. Bunun gereken sorumlulukla yapılmaması sonucunda birçok topluluk
dağılmış, yok olmuş ya da temel işlevinden uzaklaşmış, başka şeylerle vakit geçirir hale
gelmiştir. Masonlukta da en önemli hususlardan biri haricilerin tahkikatıdır. Sorumluluk ister,
Kuruma ve Kardeşlere karşı saygı ve sevgi ister. Ritüel ifadesiyle, aynı yolda ilerleyecek
insanların ortak değer ve anlayışa sahip olarak aralarından su sızmaması lazımdır.

Ezoterik sistem, tarihin hemen hemen bütün safhalarında görüldüğü gibi, birtakım insanları
hiç kabul etmemişlerdir. Bunlar kadınlar, çocuklar ve kölelerdir. Bazı dönemlerde ve bazı
yerlerde istisnaları olmuştur, günümüzde de vardır. Örneğin Antik Mısır’da çocukların
medyum olarak kullanıldığı söyleniyor. Günümüzde, Doğu Afrika’da yalnız kadınlara mahsus
inisiyasyonlar gibi. Ayrıca, suçlular, şüpheliler, sahtekârlar da alınmamışlar. Bir grup da lâyık
görülmeyenler veya dışlananlar.

Bizim Masonluğumuz da erkeklere mahsus. Lâyık görülmeyenler alınmıyor. Haricinin sicilinin


temiz olmasına bakılıyor. Ayrıca alındıktan sonra sicili bozulan hârici âleme iade ediliyor.

Eski masonluk belgelerinde de, meslekten olmayanlara meslek bilgilerinin verilmemesi


söyleniyor. Daha sonra, meslekten olmayanlar, toplumsal yayılmayla, Masonluğa
alındıklarında "kabul edilmiş" sıfatını alıyorlar. Kimlerin Mason olacakları ödevlerde,
tüzüklerde yazılmış. Örneğin, Anderson, ate ve liberten olmaz demiştir.

27
Ezoterik toplulukların en önemli özelliklerinden biri hemen hemen herşeyin maskelenmesidir.
Semboller, analojiler, sayılar, yakıştırmalar birer örtüdür. Dilin söyleyemediğini inisiye kendi
tefekkürü ile çözmeye çalışsın diye vardır. Öyleyse inisiye kimdir?

İnisiye

İlkel kabilelerde, şaman, demirci (ya da madenci, dökümcü), eski, doktor-adam, şifacı,
danscı gibi kişi ve sınıflar vardır. Örneğin eski denilen en bilge kişi, eskilerin en güçlü ve en
yaşlısıdır, topluluğun geleneklerini yaşatır, yargıç olur, karar verir, kutsal eşyaları muhafaza
eder. Doktor-adam, birtakım bilgi veya güçlerle hastalıkları tedavi eder.

İnisiye, nitelik bakımından bilgisi olan, bilginin sahibi, nicelik bakımından da, küçük bir grup
içinde nadir insanlardan biridir. Böyle olunca, inisiyeler ve hariciler iki karşı güç oluştururlar.
Harici ve inisiye ayrımı aslında karanlıkla aydınlık arasında bir seçim, bir tercih yapmaya
zorlamadır. Mason Derneğine üye olmak, üye olduktan sonra mason olmaya niyet edip bunun
için çaba göstermek bir tercihtir. Bunun için bir zorlama yoktur, herkes kendi yolunu kendisi
tâyin eder.

İnisiyenin sahip olduğu söylenen bilgi, bilinen yöntemlerle yani salt duyuyla, mantıkla, bilimle
yakalanamıyor. Sembol, alegoriler, analojiler, uyarlamalar, sayılar, efsaneler düşünme
yönteminin unsurları, bilgiyi yakalamak için birer anahtar.

Ay ve kadın analojisinden bereket ve doğurganlık çıkmış. Makrokozmun güneş ve ayı,


mikrokozm insanın iki gözü (sağ güneş, sol ay) olmuş. Makrokozmun göğü, insanın başı var.
Makrokozmun oniki işareti, insanın başı Koçtan ayağı Balığa kadar dizilmiş. Sayılardan
numeroloji, müzikteki armonik düzen çıkmış. Kabalacılar harflerle, Pitagorcular sayılarla,
takvimlerle, seslerle uğraşmışlar.

Ezoterizmin en önemli özelliği yorum ve yorum zenginliğidir. Ezoteristlere göre, bilim


adamları, din bilginleri, felsefeciler bir tek gerçek olduğuna inandırırlar. Oysa o gerçek onların
gerçeğinden başka birşey değildir. Ezoteristlere göre, onların bir tek bakış noktası vardır.
Objektiflik esasen başka birtakım bakışlardan bir tanesidir. Dünyaya bakışta, ezoterist sınırsız
özgürlüğü, yorumu ön plana koyar. Herşey yorumdur. Güneşin güneş olarak görülmesi hiçbir
bilgi getirmez ama aynı zamanda sembol olması çok şey katar, diyorlar.

Herşey yorumdur, ama bir yorumdan diğeri daha az ya da daha önemli veya değerli değildir
(Tanrı hariç). Çeşitli yaklaşımlar vardır, hiçbiri tek değildir, hepsi birbirini tamamlar. Yorum,
dikey olarak kat kat gider. Görünmeyen hareketsiz olana doğru gidilir. Aynı zamanda, en
derin ve en zengin anlam aranır. Arapçada bunun karşılığı tevildir. Tevil, bir şeyi
başlangıcına, ilk ilkeye götüren demektir.

28
Yorumsal çalışma, tıpkı tohumun bitki, sonra ağaç, sonra ağacın tohum vermesi gibidir. İç
anlam dış anlamla birleşir, en aşağıdaki en yukarıdaki olur, diyor ezoteristler.

Bir başka ifade ile söylemek gerekirse, bir nesne bir değil ama birçok yoruma imkân verir.
Yorumlar birbirleriyle uyumludur, çünkü birbirlerine analojilerle bağlıdırlar. En ezoterik yorum
bile en eksoterik yorumla birleşir. Tıpkı sonsuz hızla bir daire çizen bir cismin hâlâ başlangıç
noktasında olması gibi. Yorumlar arasındaki analojiler birbirlerinden farklı olabilir. Ama her
olayın bir fikri, bir tarihi, bir yasası, bir tekniği, bir metodu vardır. Bundan sonra yüceltme,
ilahlaştırma gelir. Yıldırım örneğinde olduğu gibi, gök gürültüsü, ışıktan Tanrı'nın insanlara
ihtarına kadar geniş bir bakış yelpazesi vardır.

Yorum inisiyasyonla bağlantılıdır. Ezoteristlere göre iki gerçek yoktur, ama gerçeği kavrama
seviyeleri vardır. Burada bir hiyerarşi, merdiven, derece yoktur, herkes, Masonlukta da
söylendiği gibi, kendi kaşığı kadar alır. Kaşığı büyütmenin yolu da inisiyasyondur.

İnisiyasyon

İnisiyasyon, ritüel olarak, haricilikten aydınlığa geçme törenidir. Processus olarak ise
metamorfozdur. Bu, kendi içinde aydınlığı yakalamaya çalışma sürecidir.

Ezoterizmde bilgi canlandırır, kapalı dilin örttüğünü araştırma yolunu açar. Çünkü bilgi,
uygulama, işaretler, semboller üzerine spekülasyondur. Bu, arayıp bulma, araştırma işidir.
İnisiye iyi görmek için araştırır, bakışından ve vizyonundan yararlanmak için de görür.

Burada bir ders gibi öğrenme ya da öğretme yoktur. Mümkün de değildir. Her aşama,
örneğin dereceler, bir yaşanmışlık ve sonradan da tefekkür (iç düşünme) ister. Bakmak için
değil, görmek için de sürekli uyanık ve dikkatli olmak lazımdır. İnisiyasyonda, belirli bakışlar
değil, vizyon kazanılır. Vizyon, başka türlü bakabilmek, başka türlü düşünebilmek demektir.
Haricilikten kurtuluş buradadır.

Ezoterik sistem, psikolojik ve pedagojik bir evrim yoluna göre kurulmuştur. Bu yolda,
misterler yol gösterir. Ancak kalıp, kısıtlama yoktur. Çünkü ezoterizm, bir ifade ile,
sorgulayan insanın kalıp cevaplara kanmayıp kendi kendine aramasıdır.

Arayan insan aydınlanır ve ışık saçar. O zaman inisiye olur. Masonluktaki tekrisin özü de
budur: uyanma, aydınlanma ve etrafını aydınlatma.

İnisiyasyonda nihai hedef model insandır. Bunun çeşitli isimler var. Örneğin:

İbrahi geleneğinde İnsanın Oğlu (ben Adam)

29
Tasavvufta Mükemmel İnsan (insanı kâmil)
Taoizmde Sprituel İnsan (Cheng Jen)
Gnostisizmde Büyük Adam (Megas Anthropos)
Hermetizmde Gerçekten İnsan İnsan (Ontos Anthropos)
Budizmde Büyük İnsan (Mahâpurusa)
Eflatun geleneğinde Kusursuz İnsan (Anthropos Teleios)

Terimler biribirine benziyor. Hepsi özünde kusursuz insan modelinde birleşiyor. Bu insan güç,
nüfuz, otorite olarak değil, eylem olarak kusursuzdur. Kusursuz insan bir modeldir. Bu
model bir imkân, bir gerçekleştirmedir. Örneğin, haricinin inisiye olabilmesi, kendisindeki
güçleri geliştirebilmesi, madenleri değiştirebilmesi, geleceği önceden söyleyebilmesi gibi.
Ezoterizmi her türlü rasyonel düşünceden ayıran, eksiksiz bilgilenmenin ve kusursuz insan
olabilmenin mümkün olduğu düşüncesidir. Aksi halde, insan cehaletlerin en kötüsü sayılan
bağnazlığın içinde karanlıkta kalır.

Masonluğun da model insanı var: Mason (antropoloji diliyle homo masonicus7). Bu, Mason
Derneğine girmiş, burada yıllanmış, aidat ödemiş, bazı görevleri yapmış, birtakım unvanlar
edinmiş kimse değildir, ona "üye" denir. Masonluk, inisiyatik bir kurum olarak, sanalı gerçek
sanmadan kurtuluş yoludur. Üyenin aydınlığa yani Mason olmaya doğru gidebilmesi için kendi
karanlığından kurtulması lazımdır. Bunun için de önce niyet, sonra çaba lazımdır. Ancak o
zaman Mason olma yoluna girer ve "Kardeşleri onu öyle tanırlar."

7
Bozkurt (Güvenç) Ağabeyden.

30
Rit ve Ritüel

Rit

Bizim Masonluğumuzdaki bir çok kelime gibi rit de Fransızcadan1 alınıp aynen kullanılmıştır.
Fransızcada, rit yerine, régime de deniyor. İngilizler rit sözcüğünü kullanmıyorlar, çoğunlukla
working, bazen de style diyorlar.

Sözlükler, ritin etimolojik kökeni olarak Sanskritçe "riti", "rita", "ri" yi veya Lat. ritus'u
gösteriyor.

"Riti", âdet, alışkanlık, sürdürme, gelenek anlamına geliyor. Bir ailenin fertlerinin her gün
belirli bir saatte biraraya gelip birer kadeh birşey içmeleri, bir kimsenin her sabah kalktığında
yüzünü sabunlayarak traş olması "riti". "Rita", hem hakikat hem de anlamlı, sembolik bir
hareket demek. "Ri", gitmek, kendi olanaklarını ortaya çıkartmak için ilerlemek demek. Üç
anlam birleştirildiğinde, rit, kendi olanaklarını kuvveden fiile çıkartmak için anlamlı bir
hareketin tekrar edilmesi olarak tarif edilebilir.

"Ritus" ise, dinsel toplulukların uyguladıkları törenlerin düzeni demek. Ama rit, salt tören de
değildir. Nitekim bizde karşılığı önce "tarik, tarikat" yani Masonlukta takip edilecek yol olarak
kullanılmıştır.

Masonluk, Britanya’da, kısmen de Amerika’da, "sembollerle açıklanabilen alegoriler perdesi


arkasına gizlenmiş özel bir ahlâk sistemi"dir. Kıt'a Avrupasında ise "inisiyatik bir kardeşlik
kurumu" olarak tanımlanmaktadır. Bunlar kısa ve genel tanımlardır. Her Obediyans,
Masonluğu kendi anlayışına göre tarif etmiştir. Tarifler, tanımlar gibi içerikler de farklılıdır.

Masonluk anlayışında farklılık olur mu, olmalı mıdır, nasıl olur, gibi sorular akla gelebilir.
Buradan, hangisi doğru, hangisi yanlış, hangisi Masonluk, hangisi değil gibi sorular çıkar. Her
Obediyansın kendi Masonluk anlayışı kendini bağlar. Ne kadar farklılık olursa olsun, hepsi
Masonluktur. Masonluğun bir tek sahibi yoktur. Olsaydı, Masonluk budur derdi, uyan uyardı,
uymayan da Masonluk sayılmazdı. Dikkat edilecek olursa, Masonluk budur diyenler, bize göre
budur diyorlar. Bu, Masonluğun zenginliğidir. Masonluk, bulunduğu yerin insanlarının
değerleri, anlayışları, kültürleri, müziği, folkloruyla, önce ulusal olabilmiş, burada da yorum
farklarıyla evrenselliğe doğru gitmiştir.

1
Yazılışı bazen rit, bazen de rite.

31
İngiliz ritüellerinde basiret, dört asal erdemden biridir. Bir başka ritüelde, basiret sözcüğü
geçmez, çünkü erdem sayılmaz. Bu ve bunun gibi farklılıklar, her sistemin kendi anlayışına
göre kabul ettiği ilke ve amaçlar ve bunlara uygun olarak geliştirdiği metodolojiden
kaynaklanır.

Masonluk, işlevleri itibariyle dünyadada farklılıklar gösterse de, özünde, Emulation ve York
Ritlerinde aday (candidate), EKSR'de harici (profane) denilen belirli şartları haiz yabancının,
kuruma alınıp eğitilerek, antropoloji terimiyle, homo masonicus yapılmasına ilişkin bir sistem,
bir metodolojidir. Her topluluk, bu metodolojiyi kendi anlayışına, kendi kültürüne, kendi
değerlerine göre kurgular. Rit budur.

Ritlerdeki farklılık metodoloji farklılığından ileri geliyor. Eğitimin aşamaları, dereceleri bu


metodolojiden kaynaklanıyor. Müfredat buna göre düzenleniyor. Ritüeller, yardımcı kitaplar
müfredattaki bilgiyi tamamlıyor, ama sistem salt düz bilgi üzerine kurulmuyor. Bilginin
kavranması, benimsenmesi ve yaşama uygulanması gerekli. Tefekkür etme, sonra da bir
masona yakışır gibi yaşama alışkanlığının kazanılması bu sistem içinde kazanılıyor. Ancak bu
da bir anda olmuyor. Bilgi, Muhakkiklerin aktardıkları derece sırları değil, Mason olabilme
yolunda ilerleyebilmek için sistemin inisiyeye lazım olduğunu düşündüğü ve aktardığı
malzeme ve donanımdır.

Bir rit, metodolojisini üç (Schröder), bir başkası otuzüç (EKSR), bir diğeri doksan dereceye
(Misraim) göre kurmuştur. Tabii rakamlara bakarak, dereceleri, aşağı yukarı, alt üst diye
almamak gerekir. Çünkü hiçbir sistem bir başkasına göre üstün, hiçbir derece de kendi
sistemi içinde, kast sınıfı gibi kapalı değildir. Bir dereceden bir üst dereceye geçmek rakamsal
bir yükseliş, yeni bir sıfat almak, daha üstün olmak da değildir. Mesele bir derece daha
yükselmekte değil, derecenin özünü yakalamaktadır.

Hiçbir rit, sıradan bir derece sıralaması değildir. Dereceler birbirinden kopuk, bağımsız
olamaz. Sistem, tüm ayrıntılarıyla diyalektik bir bütünlük içinde olmak durumundadır. O
bakımdan, farklı sistemlerden aktarmalarla bir sistem kurmak, gene farklı sistemlerin
ritüellerinden montajla birtakım ritüeller yapmak imkânsız denecek kadar zordur. Montaj
ritüellere bir de isim uydurarak zoraki rit yaratmaya çalışmak dünyada ilk defa bizde
görülmüştür2.

Her derecenin, her aşamanın kendine özgü törenleri, açılış ve kapanış konuşmaları, öyküleri,
efsaneleri, işaretleri, kelimeleri, batılıların catéchisme ya da lecture dedikleri soru/cevaplı
bilgileri vardır. Toplantı mahallerinin düzenleri değişiktir. Her ritin, her derecenin kendine
özgü terminolojisi vardır. Bütün bunlar, bir riti, bir düzeni betimleyen unsurlardır. İşte

2
Bildiğim kadarı ile bir yurt dışı seyahatinde hangi riti kullanıyorsunuz sorusuna Celil (Lâyıktez) Ağabeyin
“Türk Riti” demesinden çıkmış.

32
bundan dolayı da bir ritin üyeleri, birbirlerini tanımasalar bile, aynı dili konuşan, aynı
değerlere sahip insanlardır. Rit ortak bir iletişim aracıdır, bir kimliktir. Rit tek bir bütündür.
Emulation’ın üstüne EKSR, Rektifiyenin üstüne Misraim oturmaz.

Tarihte, bir görüşe göre 500, bir başkasına göre 1000'den fazla rit gelip geçmiştir. Belki
temeli birleştirmek, bir yumağa sarmak, Anderson'un "hiçbir surette bir araya gelmeleri
mümkün olmayan insanların birlik merkesi olsun" temennisinde bulunduğu Masonlukta, bu
kadar rit, bir bölünme, bir kargaşa olarak görülebilir. Doğrudur da. Zaten birçoğu saçma
nedenlerle kurulmuştur. Ben bir rit yaptım demekle rit oluşmaz. Rit birtakım değerler üzerine
işlenmiş, belirli bir dili, anlatımı ile bir bütündür. Kuralları vardır, iyice işlenmesi gerekir.
Bugün de birisi ya da birileri çıkar, rit yaptık diyebilirler. Ama tutması imkânsız denecek
kadar zordur. Tutarsa yaşayabilir; tutmazsa, adı bile kalmadan, kaybolur gider. Rit, birtakım
törenler ve törenlere bağlı olarak birtakım sembollerle, birtakım söylemlerle ortaya bir metin
koymak değildir. Rit, bir sistem, bir müfredat ve belirlenmiş ilkeler dizisi ile inisiyatik bir
metodolojidir.

Ritlerin Ramsay'in konuşmasından sonra ortaya çıktığı söylense de anlayış farklılığı daha
1717'de kurulan Londra Büyük Locasının içinde başlamıştır. 1751'de de Eskiler ve Yeniler
diye bildiğimiz bir bölünme olmuştur. Eskiler, Yenileri Masonluktan uzaklaştılar diye itham
etmiştir. 1813'de birleşmişlerdir ama ortak bir Masonluk anlayışında buluşabilmeleri 1825'e
kadar sürmüştür. Bunun adı da Emulation Riti3 olmuştur.

Fransa'da da Grand Orient de France kendi ritini düzenlemek için büyük çaba göstermiştir.
Rit yönetimleri de, ritlerini standardize etmek için çalışmışlardır. Başarılı da olmuşlardır. Gene
de, bundan birkaç yıl önce, Grande Loge Nationale Française ve Grand Orient de France,
Fransız Ritini bir kere daha elden geçirerek, kendi anlayışlarına göre yeniden
düzenlemişlerdir.

Araştırmacılar, ritleri ilham kaynaklarına, eğilimlerine göre Tevratcılar ve İncilciler diye


temelde ikiye ayırıyorlar. EKSR Tevratcı, yeni Templiyelerden mülhem Rektifiye Rit ile
Emulation Riti İncilci. Birinciler Mâbette, ikinciler Parvi'de (Loca) çalışıyorlar. Mısırdan
mülhem Memfis Misraimcileri de bu yelpazenin iki ucu arasına koyuyorlar. Bu ayırım bilinirse
bazı hususlar kolay anlaşılır.

Bazı Localar Süleyman Mâbedinin içinde değil, şantiyede toplanırlar. Şantiye Mâbedin içinde
değil, parvisindedir. Çünkü onlara göre, Mâbede Rahiplerden başka kimse giremez. Onun için

3
İngiltere Birleşik Büyük Locasında yalnız Emulation ritüeli kullanıldığı zannedilmemelidir. Bundan başka,
Claret, Stability, Bristol, Oxford, Ritus Oxoniensis, Taylors, Universal gibi yirmiye yakın ritüelle
çalışılmaktadır. Gene bizim bugünkü ritüellerimizin ana kaynağı The Modern Ritual Iskoçya Büyük
Locasının tek ritüeli değildir. Bundan başka üç beş ritüel daha vardır. Ama hepsi temelinde Emulation’a
dayanır.

33
toplanılan yerin adı Locadır, Mâbet değildir. Örneğin, Emulation'da böyledir. EKSR'de ise
Masonlar parvide değil, Mâbette toplanırlar. Buraya da Loca değil, Mâbet denir. Örneğin,
çalışma başlamadan önce, Emulation'da Locanın, EKSR'de Mâbedin emniyeti sağlanır.
Emulation'da Locaya, EKSR'de Mâbede girilir.

Emulation, başlı başına kendine özgü İngilizlere mahsus bir rittir. Sistem, içindeki simya,
hermetizm, kabala vb. unsurlardan temizlenmiş, Craft Masonry denilen Meslek Masonluğuna
oturtulmuştur. Ama içinde bol miktarda dinsel dua vardır. Üç derecelidir. Ritüel ezbere
uygulanır. Fransız Riti de Emulation'a benzer, hattâ ondan da eski olduğu iddia edilir .

İçinde ezoterik, kozmik, ilahi, metafizik referanslar çok olan York, Skoç ve Rektifiye Ritleri
vardır. Bu ritlerin dereceleri üçten fazladır.

Bunlardan başka, Mısır kökenli hermetik unsurlarıyla Loge Symbolique de France'ın


uyguladığı Eski ve İlkel Memfis Misraim, Grande Loge de Misraïme'in Misram Ritleri vardır.
Bunlar çok derecelidir.

Gene, kendilerini Hümanist ya da Liberal Mason olarak tanımlayanlar vardır. Bunlar kadın-
erkek ayrımı yapmazlar. Kurum dışı faaliyetleri fazladır, toplumsal her konuyla doğrudan
ilgilenirler. Grand Orient de France hem Obediyans olarak hem de uyguladığı Fransız Ritiyle,
bir de bağımsız Droit Humain bu gruba girerler.

Bugün, bütün bunların içinde, ilk üç dereceyle ilgili olarak, en fazla üyesi olan, York Ritidir.
Droit Humain, hızla yayılmaktadır. EKSR, çok az Obediyansta ilk üç derecede
uygulanmaktadır.

Obediyanslar, ister tek, ister çok ritte çalışsınlar, ister ritleri olmadığını söylesinler, hepsi
temelde ortak bir noktada birleşirler. Hepsinde ortak amaç, önce inisiye ettikleri insanın,
sonra da bu insanın uzantısıyla toplumun yükseltilmesidir. Masonluk, bu bağlamda, bir ahlâk
okuldur. Bir okuldur, ama Masonluk da ders gibi öğrenilmez, ders gibi öğretilmez. İşte
metodoloji burada devreye girer ve her sistem kendi anlayışına göre bunu kurgular.

Metodolojiye, bizim ve benzeri ritüellerde "nur aramak" denmektedir. Nur ve buna bağlı
sözcükler, ne kadar büyük harfle yazılırsa yazılsın, kastedilen, ilahi, metafizik birtakım
değerler kazanmak, bu amaçla yol almak değildir. O nur, Masonluğun değil, dinle ilişkili
toplulukların işidir. Masonlukta ise, iyinin, güzelin, doğrunun aranmasıdır. Tekris vetiresinin,
sürecinin özü budur. Bu, kendini tanıma, kendi öz benliğini bulma, huzur, uyum, denge,
düşünebilme, sorgulama, bilgilenme, kendini geliştirme, aydınlanma, aklını ve gönlünü açma,
sevgi, kardeşlik, vefa, vs. vs.dir.

34
Her Rit, bir tiyatro oyunu gibidir. Ritüel de bu oyunun senaryosudur. Tiyatrodan farkı,
dışardan seyircisinin olmamasıdır. İçerdeki insanların istisnasız hepsi aktif birer oyuncudur.
Masonlukta çalışmaya herkes bilfiil katılır. Toplantıda hiç konuşmayan da aklı ve gönlüyle
çalışmada vardır. Çünkü Masonluk seyredilmez, yaşanır.

Ritüel

Bilim, eğitim, öğrenim ya da benzeri toplantıların başlaması ile sona ermesi, yani açılışı ile
kapanışı belli şekil ve esaslara göre olur. Dünyanın her tarafında bu böyledir, her zaman da
böyle olmuştur.

Böyle toplantıların en belirgin özelliği toplantının içeriği ile toplantı biçimi arasında yakın bir
ilişki bulunmasıdır. Toplantıda takip edilen usûl, törenin biçimi, toplantıdan bekleneni,
toplantının temel amacını doğrudan etkiler. Törenin iyi olması toplantıdan beklenenin de iyi
olmasını sağlar.

Masonlukta da böyledir. Toplantılar belirli bir düzenle açılır, belirli bir düzenle kapatılır. Tören
düzeni, tören yöntemi, biçimi ve şekli ile toplantının nedeni ve amacı bir bütündür. Masonik
toplantıların açılış, çalışma ve kapanış biçimi bütün dünyada, bazı ufak tefek farklarla aşağı
yukarı aynıdır.

Operatif Masonlukla Spekülatif Masonluk arasındaki fark, operatif devirde mesleki olan
konuların yerini, bugün insani, ahlâki ve felsefi konuların almış olmasıdır.

Operatif devire ait çalışma usûllerini manüskrilerden öğreniyoruz4. Bu manüskrilerin sayısı


yaklaşık 130 kadardır. En eskileri 1390 tarihli Regius5 ile 1410 tarihli Cooke’dur. Bunlardan
Regius, diğerlerine göre farklı olarak manzum yazılmıştır, ama hepsinin genel kalıbı ve
içerikleri birbirine benzemektedir.

1. Önce bir açılış duası vardır.


2. Sonra Masonluk mesleğinin kutsal topraklarda başlayıp Fransa’ya gelişi, buradan
Avrupa’da yayılışı ve İngiltere’ye gelip yerleşmesine ait efsanevi6 bir tarih anlatılır.
3. Bundan sonra bazı ahlâk kuralları, usta, kalfa ve çıraklara ilişkin yükümlülükler sıralanır.
4. Bazı belgelerde de masonik törene ait birkaç söz vardır.

4
Harry Carr’s World of Freemasonry, Lewis Masonic, 1983. Başlangıcından bugüne kadar ritüelimizin
inkişafı., Celil Layıktez. Mimar Sinan Yayınları 1.

5
Regius, Mimar Sinan Yayınlar 4. Çeviren Sahir Erman.

6
Efsanevi tarih, çünkü o zaman bilimsel tarih yok. Anderson Nizamnamesindeki tarih bile bir Dede
Korkut masalıdır.

35
Bu genel kalıp içinde kabul töreninin de şöyle olduğu anlaşılmaktadır:

1. Açılış duası
7
2. Efsanevî tarihin okunması
3. Yemin (aşağı yukarı bütün belgelerde çoğunlukla latince bir talimat vardır: “Yaşlılardan
birinin tutacağı Kitap8 üzerine kabul edilecek olan elini koyacak, sonra kendisine Ödevler
okunacak”, diyor)
4. İkinci bir yemin9.

El yazmalarında boşluklar olmasına rağmen gene de ritüellerin gelişimini takip edebilmek


mümkün olmuştur. Bir kere, bir devre tek derece ya da bir tek tören vardır, o da kalfaların
kabulüyle ilgilidir. Çıraklar için tören yoktur, tören yalnız meslekte yetişmiş olanlara
uygulanmaktadır. Belgeler tek derece olduğunu göstermemekle birlikte, bilinen şu ki
1400’lerde çırak bağlı olduğu ustasının malı, ona ait malzeme, at, inek gibi alınıp satılabiliyor.
O bakımdan çırağın locada bir yerinin olması mümkün değil. İngiltere’de, çıraklara ait
yönetmelikler, iş yasaları 1500’lerden itibaren çıkmaya başlamıştır.

1723 Anderson yasası ile bugünkü Masonluk ortaya çıktığında henüz tam bir ritüel düzeni
mevcut değildir. Loca düzeni yoktur, toplantılar genelde sofrada yapılmaktadır. Masonluk iki
derecedir ve bu iki derece sanki birbiri içine girmiştir Üçüncü derece 1724’te ortaya çıkmıştır
deniyor ama ritüel düzeninin oturması bir yüzyıl alacaktır. Bu arada da birbirlerine çok
benzeyen ama çok da farklı şeyler söyleyen yüzlerce ritüel ortaya çıkacaktır. Ritüel
yazılımlarında en önemli farklılık liberal Masonluktadır. Ancak intizam ve tanınma ritüellerle
bağlantılı değildir ama İngiltere’nin ortaya koyduğu Temel Prensiplerden de sapılmaması
gereklidir.

Bugün masonik toplantının, Locanın temel işlevi olarak, üç ana safhası vardır: Locanın açılışı,
Kabul ya da Terfi töreni, Locanın kapanışı.

Locanın açılışı

Locaların karakteri, özellikleri, usul ve çalışma biçimleri zaman içinde gelişmiştir.

7
Okunması doğal, çünkü o devirde masonların %99’u okuma yazma bilmiyor, birisi okuyacak diğerleri
dinleyecek. Ayrıca tarih uzun olduğundan bir parçası seçilip ezberleniyor ve o kısım ezbere okunuyordu.

8
Bazısı "kitabı", bazısı "Tevrat’ı" bazısı da "Kutsal Tevrat’ı" tutacak diyor.

9
Yemin ilk defa Regius’da geçiyor. Bkz. Ondördüncü Nokta. Sayfa 41, Satır 3. Manüskrilerdeki yeminler
Guild yemininden alınmış. Kabul edilecek olan, Krala, Ustaya ve mesleğe sadakat yemini ediyor;
kurallara uyacağını, mesleğin şerefine leke sürdürmeyeceğini taahhüt ediyor.

36
Toplantı usûllerinin, törenlerin nereden, nasıl ve niçin ortaya çıktığı kesin olarak
bilinmemektedir. Operatif döneme ait belgeler yani manüskriler de o devrin toplantı usûlleri
hakkında tam bilgi vermemektedir. Ama, şurası muhakkaktır ki geçiş devresinde, eski bıçak
gibi kesilmemiş, birdenbire yepyeni uygulamalar olmamıştır. Tatbikatta bir devamlılık olduğu
muhakkaktır. Tabii hem geçiş devresinde, hem de daha sonraları, günün şartlarına göre
uyarlamalar olmuştur. Günümüzde bile bazı değişiklikler yapılmaktadır. Fakat genel kalıp ve
temel korunmaktadır.

Bugünkü açılış konuşmalarının bir kısmı, 1730’larda, derece öğretisi içindedir. “Loca nasıl
açılır, işe nasıl başlanır” diye ilk defa 1760 tarihli Three Distinct Knocks ile 1762 tarihli Jachin
and Boaz’da bahsedilmiştir.

Üstadı Muhteremle görevliler arasındaki soru/cevap şeklindeki konuşmalar, görevlilerin


yerleri ve görevlerin tanımı üzerinedir. Locanın tam ve usûlüne uygun olarak toplandığını ve
açılacağını gösteren bu konuşmalar, toplantının resmî havasını hazırlar. Konuşmalarda
sembolik, daha doğrusu ezoterik bir anlam yoktur. Bunlar bir nevi protokol düzenidir,
kaynağı da İngiltere ve Fransa’dır. Her iki ülkenin Masonlukları birbirlerinden çok şey alıp
verdikleri için neyin önce nerede başladığını belirlemek pek mümkün değildir.

Çalışmaya başlayabilmek için önce bazı şartları sağlamak gerekir. Öncelikle, Locada harici
bulunmayacaktır; yani toplantıda yalnız ve yalnız Masonlar olacaktır. Loca, hem içerden hem
de dışardan korunmaya alınacaktır.

Toplantının açılışındaki konuşmaların bir nedeni de ritüeli yaşayacak olanları dış dünyadan
kopartarak masonik çalışmaya hazırlamak içindir. Kendilerini ritüele vererek çalışan
insanların yaratacakları ortak hava, yer neresi olursa olsun, toplantı mahallini kutsal mekâna
dönüştürür.

Kutsal mekân haricilere, harici arzulara kapalıdır. Ritüelle bütünleşebilmek, kendini yararlı
hizmetlere verebilmek için, kutsal mekâna hulûsu kalple gelmek gerekir; yani madenleri
kapıda bırakmayı bilmek lazımdır10.

Harici dünyadan kutsal mekâna geçildiğini ve toplantının başlayacağını, kapı kapandıktan


sonra Üstadı Mühterem ve iki Nazırın vuruşları da belli etmektedir. Tiyatroda oyunun
başlayacağını haber veren, seyirciyi oyuna şartlandıran gonglar gibi bu vuruşlar da Locanın
kutsal havasını hazırlar.

10
Toplantı başladıktan yani kapı kapatılıp, mekân kutsallaştıktan ve hakikat ışığı etrafı aydınlatmaya
başladıktan sonra kimse öyle elini kolunu sallayıp içeri giremez. Kapı açılıp içeri çağrılındığında, iki sütun
arasına gelinir, adım ve işaret ile Üstadı Muhterem selamlanır. Bunun iki nedeni vardır. Biri,
karanlıklardan gelenin hakikatin ışığına gözlerini alıştırabilmesi; diğeri, bu kutsal yerin uyumunu
bozabilecek harici dünyaya ait kalıntıların son sınır çizgisinde terkedilmesi içindir.

37
Masonik toplantının yapıldığı mekân, operatif devir için düşünecek olursak şantiye ya da
şantiyenin içinde bir iş odasıdır. Bu şantiye-locanın spekülatif karşılığı, aynı zamanda da
Mâbettir. Mâbet evrenin imajı olduğuna göre, bu değişik mekânda, zaman da değişik
olacaktır.

Her ne kadar davetiyelerde toplantı saati 18.30 veya 19.00 olarak belirtilse de, Loca “öğle
vaktinde” çalışmaya başlar11. Harici zamandan çıkmak ve kutsal bir zaman yaratmakla,
Mason, bir bakıma, zamanın kendini yutmasından kurtarmakta, ölümsüzlüğü yakalamaktadır.

Locanın Kapanışı

Masonlukta toplantılar soğuk değil ama ciddiyet içinde, ritüele tam olarak uyulduğu için de
daima tam bir uyum içinde geçer.

Toplantı için kapı kapatıldığı anda, toplantı mahalli kutsal bir mekâna dönüşür. Masonik
toplantılar eğer açık yapılsaydı, esasen gizli bir şey yoktur, ama seyirciye epeyce eğlence
malzemesi çıkardı. Bir de herhalde kapalı bir toplantıyı saran hava, ruh da kalmazdı. Ritüel ile
bütün Masonlar bütünleşir. Ritüel ve masonik hava, farkettirmeden, insanın içine işler. Her
Mason ritüelde gösterilen rolü oynar, oynarken de yaşar. Ritüel yaşanır. Masonik toplantıda,
herkes, görevi olsun veya olmasın, çalışmaya katılır. Çünkü Masonik toplantı dinamiktir.

Çalışmaya son verileceğini, açılıştaki gibi, gene çekiç darbeleri belli eder. Bunlar da kutsal
mekân ile harici dünya arasındaki boşluğun işaretidir. Gündem tamamlandıktan ve keseler
dolaştırıldıktan sonra, toplantı, açılışta olduğu gibi, karşılıklı soru ve cevaplarla kapanır. Öğle
vaktinde başlayan toplantı “gece yarısı”nda sona erer.

Kapanışta sırlar kalbe gömülür, dışarıya taşınmaz. Locada konuşulan herşey sırdır.
Dağılmadan önce tesviye üzerinde buluşulur. Modern Ritual’dan aktarılan tesviye üzerinde
buluşma bizde yanlış anlaşılmış gibi gözüküyor. Orada locanın zeminine göre Nazırların
kürsüleri ile Doğu yüksektedir. Onun için de Nazırlar, Üstadı Muhterem ve Doğudakiler
zemine inerler. Şakul üzerinde davranmak, gönye üzerinde gitmek kardeşleri Locadaki teorik
çalışmayı yaşam biçimine dönüştürmeye şartlamak içindir.

Çalışmadan sonra yapılacak iş artık biraz karnı ama fazlasıyla gönlü doldurmaktır. Bunun için
ilk durak Kardeş Sofrasıdır.

11
Mâtem celseleri gece yarısında başlar, gün doğarken sona erer.

38
Locadan Büyük Locaya

Loca

1356 yılında, Londra‟da, “taş yontucular” ile “duvar örücüler” arasında bir anlaşmazlık
başgösterir. Bunun üzerine, aralarından oniki kişi Londra Belediyesine müracaat ederek
çalışma düzenine ilişkin kuralları belirleme izni alırlar. Baş tarafında kendi mesleklerinin diğer
meslekler gibi organize olmadığı için bir araya geldikleri yazılı olan bu izin belgesindeki en
önemli husus, artık, herkesin bildiği işi yapabileceği, buna da kimsenin engel olamayacağıdır.
Bu, masonlarla ilgili ilk düzenlemedir1. Yirmi yıl içinde, bu organizasyon “London Masons
Company” olur. Bu, bir Loca değildir; bir meslek teşekkülü, bir guild, bir loncadır ama
masonlara ait ilk loncadır. Şehirlerdeki bu örgütler, örneğin Londra‟da, 1376‟dan itibaren,
belediye meclisine ikişer temsilci vererek belediye yönetimine de katılmaya başlarlar. Ancak
bunlar arasında masonlar pek yoktur, çünkü masonların büyük çoğunluğu şehir dışında, şato,
manastır gibi büyük ve uzun süren işlerde çalışmaktadır.

Kırsal alanlarda ise benzeri ya da herhangi bir ticari organizasyon yoktur. Buralarda Locaların
şehir guild‟lerini taklit ederek kurulduğu düşünülebilir.

Operatif Locaların ortaya çıkışlarına ait ilk kayıtlar Edinburgh arşivlerinde var ve 1475 yılına
kadar iniyor. Bu tarihte, masonlarla bir başka mesleğin zenaatkârları (marangozlar) bir
korporasyon kurmak üzere birleşiyorlar. Bu, şehirde iki meslekten oluşan tek birlik ve
belediye meclisinde temsilcileri var. Korporasyon ile belediye müşterek çalışıyor; fiyatları,
ücretleri, çalışma saatlerini tesbit ediyorlar, ayrıca çırak ve kalfaların kabulünü, meslekleri
denetliyorlar. Kayıtlarda korporasyonla ilgili kurallar var, ancak gene de Locadan bahis yok.

Korporasyondaki iki meslekten her biri “iyi ün sahibi” iki kişiyi yeminli nazır ya da mesleki
terimle sürveyan seçiyor. Bunların görevleri işverenin ve halkın hak ve menfaatlerini
korumak, iş ve malzemenin kalitesini denetlemek.

Çıraklar, çıraklık dönemleri bittiğinde dört sürveyana takdim ediliyor; onlar da kalfa olmaya
lâyık bilgiye sahip olup olmadıklarını sınıyorlar. Aksi halde, terfi edecek kadar kalifiye
oluncaya kadar çıraklık devam ediyor.

1
Harry Carr‟s World of Freemasonry, Lewis Masonic, 1983. Carr, Masonluğun her şeyiyle İngiliz
olduğunu ispatlamak için çok uğraşmıştır. Ancak daha sonra, Stevenson, Iskoçya kaynaklarından bunun
böyle olmadığını göstermiştir. David Stevenson, The Origins of Freemasonry, Scotland‟s Century 1590-
1710, Cambridge University Press, 1990. The First Freemasons, Scotland‟s Early Lodges and their
members, Aberdeen University Press, 1988.

39
Gene Edinburgh‟da 1599 yılına ait belgelerden idari yetkileri haiz operatif bir Locanın
başladığı anlaşılıyor. Shaw adıyla anılan Statülere göre, ilk İskoç Locası bu, ondan sonraki ise
Kilwinning Locası. Edinburgh tarihinde 1475 ve 1599 yılları önemli. 1475 de, ticari kontrol
(bu daha sonra Locanın görevi oluyor) yapan Korporasyon kuruluyor. Bu Loca çırak alıyor,
kalfalığa kadar yükseltiyor. Ama masonik tören yok, çünkü kalfalığa yükselişi dört sürveyan
yönetiyor ki bunlardan ikisi mason değil. 1598-1599 yıllarına ait kayıtlardan Iskoçya‟da çok
Loca olduğu anlaşılıyor, En güçlüsü Edinburgh Locası. Daha önce Korporasyona ait görevlerin
çoğunu da kendisi yapıyor.

Belediye meclisinin ve Locaların tutanaklarından kontrolün paylaşılmış olduğu anlaşılıyor.


Korporasyon, fiyatları, ücretleri, çalışma saatlerini denetliyor, Localar arasındaki dış ilişkilere
ait sorunları, işverenleri ve kamuyla ilişkilerini düzenliyor. Loca ise çırak alımından ve
kalfalığa geçirilmesinden sorumlu. Loca aynı zamanda yabancı işçilerin şehirde çalışmasını
önlüyor, yani hariciyi ve kalifiye olmayan işçiyi almıyor. Ayrıca, kalfalarla çıraklar arasında
anlaşmazlıkları çözmek de onun işi. Loca genel olarak iç işlerinden sorumlu.

İskoçya‟ya karşılık İngiltere‟de, o tarihlerde Loca yok. Ancak 1620‟de bir grup var, işi de
masonluğa kabul etmek; “kabul edilmişler” de buradan geliyor. Yeterli kayıt olmadığı için
Locaların gelişmesi hakkında ancak birtakım tahminler yürütülüyor. Şehir dışındaki
teşebbüsler şehirdekilere nazaran daha üretken, çünkü belediye mevzuatının dışındalar.
Buralarda masonların çalışmalarını kraliyet, kilise veya asil olan işverenler denetliyor.

Eski Mükellefiyetler denilen el yazmalarından, pek açık olmamakla birlikte, anlaşıldığı kadarı
ile Loca bir organizasyon değil, masonların iş süresince toplandıkları atelyedir. Bununla
beraber daha yakın tarihe ait belgeler, Locaların zaman içinde başka özellikler kazanmış
olduklarını gösteriyor. Bunlarda, Localar masonları alıp yatırıyor, iş veriyor, iş yoksa başka
Locaya gidebilmeleri için imkân sağlıyor. Loca görünüşte başka bir boyut kazanmış;
başlangıçta sadece yemek yenilen, istirahat edilen, anlaşmazlıkların çözüldüğü bir ocak iken
yurt ve iş bürosuna da dönüşmüş.

İngiltere‟de ise operatif localar, muhtemelen, belediye mevzuatının dışında kalan ve uzun
süreyle istihdam edilen masonların işlerini halletmek için küçük bağımsız birlikler
kurmalarıyla ortaya çıkmıştır.

Operatif Masonlukta, Loca, ilk hâliyle, inşaat sahası içindeki bir şantiye binası veya bir oda.
Burada, planlar yapılıyor, görev ve yetkiler belirleniyor. Burası, kısaca, inşaat işlerinin
görüşüldüğü bir iş odası veya büro. Ancak zamanla Loca yemekhane ve yatakhane görevi de
görmeye başlıyor. Başka inşaatlara giden masonlar buralarda yatıp kalkıyor, yemek yiyorlar.
Loca bir nevi sosyal merkeze dönüşüyor. Fakat hem sabit hem de sürekli değil, inşaat
tamamlanıp şantiye ortadan kalkınca, Loca da yok oluyor.

40
Operatif Masonların arasına meslekten olmayanların katılmasıyla, meslek Locası sosyal
Locaya dönüşüyor. İşverenlerin kendi işlerini yakından takip etmek için inşaatçıların arasına
katılma isteklerinden dolayı bu “kabul edilmiş”lerin ortaya çıktığı düşünülebilir.

Tabii sayıları arttıkça yeni yerlere ihtiyaç duyuluyor. Zamanın şartlarına göre,
toplanabilmeleri için en uygun yerler otel, kabare ve tavernaların arka salonları. Bundan
dolayı da, Localar toplandıkları tavernanın adıyla anılmaya başlıyorlar. Nitekim 1717‟de bir
araya gelen dört Londra Locasının adları da birer taverna adıdır ve gene bu dört Loca ilk
toplantısını bir tavernada2 yapıyor.

Günümüzde, Loca kelimesi üç anlamda kullanılıyor:

* birincisi, Masonların toplandıkları yer, bina, oda, salon3;


* ikincisi, Mason topluluğu, Mason Derneği, Derneğin Kolu;
* üçüncüsü ise bu topluluğun, derneğin, kolun yaptığı toplantı.

Operatif Masonluk deyimiyle Atölye de denilen Loca, bütün masonik kuruluşların çekirdeği,
ortak temel hücresidir. Localar genel olarak bir Büyük Locaya bağlıdırlar. Ancak kendi
başlarına buyruk4 Localar da vardır. Ayrıca Araştırma5 ve Eğitim Locaları gibi özel localar da
vardır. Gene Seyyar Localar (Askerî Localar6), Okul Locaları7, Savaş Esirleri Locaları da özel
localardır. Ayrıca İngiltere‟ye özgü İs‟ad Edilmiş Üstadı Muhteremler Locası veya Eski Üstadı
Muhteremler Locası vardır. Gene İngiltere‟de Sınıf Locaları8 vardır.

Her Locanın bir adı ve numarası bulunur. Ayrıca her üyenin de bir numarası vardır.
Localardaki üye sayısında sınır yoktur. Locaların ve üyelerin kütük numaralarına, dilimizde,
Fransızcadan gelme matrikül no.sı denilir. Locaların toplantı günleri ve zamanları bellidir.
Toplantıların konuları önceden tesbit edilerek gündemle bildirilir.

Localar toplantılarını bir süre (yaz tatili gibi) ya da süresiz tatil edebilirler. Tatile girmiş olan
veya çalışma yapmayan Loca için “uykuda” denir.

2
The Goose and Gridiron (Kaz ve Izgara) ile The Crown (Taç) birahane, Apple Tree (Elma Ağacı) ile
Rummer and Grapes (Kadeh ve Salkım) taverna ya da meyhanedir.
3
Bu bağlamda Locaya Mâbet de denir. Mâbet, Locanın bulunduğu binadır. “Locaya gitmek”, “Mâbette
buluşmak” belirli bir mekânı anlatır.
4
Bunlara Fr. "sauvage" (vahşi) deniliyor.
5
Bunların en eskisi ve en tanınmışı 1884„de kurulmuş ancak çalışmaya 1887‟de başlamış olan 2076 No.lı
Quatuor Coronati Locasıdır.
6
Örneğin, İrlanda‟nın Worcestershire and Sherwood Foresters Regiment‟e bağlı Locası.
7
Apollo University Lodge No. 358, Westminister and Keystone Lodge No. 10 gibi.
8
İng. Class Lodge, aynı meslekten olanların locası. Örneğin Büyük Locanın merkez çalışanlarından oluşan
3505 No.lı Letchworth Locası, Radyo yayın tekniği mesleğinde olanların Locası 8040 No.lı Radio
Fraternity.

41
Her Locanın kendine özgü bir ruhu, bir dinamiği, bir kimliği vardır. Locanın havasını o Locanın
üyeleri, özellikle de eskileri yaratır. Eskiler kayboldukça hava da değişmeye başlar.

Loca, idari birtakım işlerin yapıldığı yer değildir. Loca, düz bir Derneği Masonluk Kurumu
yapan temel özelliğin var olduğu yegâne yerdir. Bu temel özellik, inisiyasyondur 9, Locada
yaşanır ve yaşatılır.

Kıyafet

Masonlukta toplantı için özel bir kıyafet zorunluğu yoktur. Ama koyu takım elbise, beyaz
gömlek, siyah veya beyaz ya da gümüşi kravat toplantıların ciddiye alındığını gösterir. Buna
da alışılmıştır. Önemli olan giyilen koyu elbisenin kumaşının, dikiminin kalitesi veya
konfeksiyonun markası değil, aynen okullardaki gibi bir örnek giyimle, giyim farklılığını
ortadan kaldırmaktır. Ancak toplantılara da böyle girilmez.

Masonu giyimiyle hariciden ayran iki unsur vardır: önlük ve eldiven. Bunlar bir masonun
kıyafetinin ayrılmaz parçalarıdır. Ayrıca ihtiyari bir aksesuar olarak da Locanın bijusu ve varsa
görev ve liyakat bijuları taşınır.

Görevlilerin kuşamında (regalia)10, önlük ve eldivenle birlikte atkı (kordon, boyunluk) ve kılıç
askısı (hamail) vardır. Ayrıca Üstadı Muhterem ve Nazırlar,
eldivenin eki olan kolluklar takarlar. Büyük Locada da böyle
olması uygun olur.

Görevlilerin önlüklerinin bordürleri altın sırma bantlı,


kapağın çevresi sırma saçaklıdır. Kapağı koyu mavi renkte
ve yarım daire şeklindedir. Kapaklara görev bijuları
işlenmiştir. Üstadı Muhterem önlüğü biraz değişiktir. Gene Büyük Üstat önlüğü de tamamiyle
farklıdır, öyle de olmalıdır.

Atkı ya da boyunluk bir süstür, masonik bir özelliği yoktur. Ucunda metal görev bijusu
asılıdır. Kalkanın sol elde tutularak kullanıldığı devirde kılıcın rahat taşınıp kolay çekilmesi için
takılan kılıç askısının da özel bir anlamı yoktur. Kılıç askısı ya da hamail, sağ omuzdan sol
böğüre doğru çapraz olarak takılır. Üstadı Muhterem ve Nazırların kollukları da kılıç
kullananların eldiven ekinden başka bir şey değildir. Kollukların üstünde görev sembolleri
işlidir.

9
İnisiyasyon ya da Tekris, salt Masonluğa Kabul Töreni değildir. Tekris, bir süreç, bir oluşumdur. Loca
çalışması, tören olarak tekrisle birlikte başlayan tekris sürecinin yaşandığı yerdir.
10
Görevli kıyafetleri ilk defa 1967 Konvanında kabul edilmiş, ayrıca bijuların resimleri 26 Aralık 1979
tarih ve 10250 sayılı Tamimle Localara duyurulmuştur.

42
Büyük Localar eski görevlileri hep onurlandırırlar. Localarda, eski Üstadı Muhteremlere ayrı
önlük ve biju verilir. Büyük Loca Görevlilerinde de durum aynıdır. Bizde Büyük Locanın eski
görevlileriyle görevlileri aynı regalyaları ve
bijuları kullanırlar; yanlıştır. Onun için de
görevliler ve eski görevliler bir araya
geldiklerinde, özellikle de Büyük Loca
toplantısında, kaotik bir manzara sergilenir.
Gene Büyük Localar 25, 40 ve 50 yıllık Masonları, özel hizmet vermiş Kardeşleri önlük ya da
bijularla ödüllendirirler.

Kıyafet ve sıfatlara bakıp dış görüntünün cazibesine aldanmamak, görevli seçilmeyi hırsa
dönüştürmemek lazımdır. Çırak ve Kalfa hırslarını yenmeye çalışan, Üstat Mason ise bunu
başarmış insandır. Nerede ne kadar haset varsa, orada o kadar Masonluk yok demektir.
Önemli olan bir göreve seçilmek değil, onu hak edip lâyık olmaktır.

Loca Görevlileri

Locanın asıl elemanları Çıraklar, Kalfalar ve Ustalardır. Locanın işlemesini değişik sayı ve
sıfattaki görevliler sağlar. Görevlilerin sayısı ve sıfatları, sistemin yapısına ve ihtiyaçlarına
göre değişir.

Örneğin, İngiltere Birleşik Büyük Locasında zorunlu olan Loca görevlileri, Üstadı Muhterem,
iki Nazır, Hazine Emini, Sekreter, iki Diyakon, Koruyucu ve Gözcüdür. Ayrıca şu ilave
görevliler de tayin edilebilir: Duahan, Tören Üstadı, Hasenat Emini (hayır ve hasenat
tahsilatlarını yapar), Hayır İşleri Üstadı (yaşlı biraderlerle dul hemşirelerin ihtiyaçlarına
bakar), Tören Üstadı Yardımcısı, Organist, Sekreter Yardımcısı, bir veya daha fazla Steward
(Sofra işleri için). Bir Önceki Üstadı Muhterem Loca görevlilerinden sayılmamakla birlikte,
Locada Üstadı Muhteremin yanında yer alır.

Bizim Localarımızda, Üstadı Muhterem, Bir Önceki Üstadı Muhterem, iki Nazır, Sekreter,
Hazine Emini, Hasenat Emini, Muhakkik, iki Tören Üstadı, Kutsal Kitap Emini, Koruyucu,
Gözcü, Sancaktar ve bir de Mahuf görev yapar. Ama bunların hepsinin Loca çalışması
sırasında işi yoktur.

Çırak derecesinde, açılış konuşmalarında Üstadı Muhterem ve iki Nazırın Locanın “asıl”
görevlileri oldukları, en az yedi Masonun hazır bulunmasıyla da Locanın “kusursuz” olacağı
belirtilir. Eski kaynakların kimisinde “gerçek ve kusursuz”, kimisinde “tam ve kusursuz”,
kimisinde de “dolu ve kusursuz” diye geçer. Bugünkü “tam, kusursuz ve düzenli” formülü
18.yüzyılın ikinci yarısından sonra literatüre girmiştir.

43
Kusursuz bir Loca için gerekli sayı kitaplara göre değişmektedir. Ancak çoğunluğunda, bu
sayı yedi veya daha fazladır. Sloane elyazmasında (tahminen 1700), “tam ve kusursuz, ya da
tam ve Yasal11 Loca, iki Çırak, iki kalfa ve iki Ustadır; daha çok da daha az da olabilir; daha
çok eğlenceli, daha az neşeli olur; ihtiyaç olunca beş yeter, bunlar iki Çırak, iki Kalfa ve bir
Ustadır”. 1726 Graham ve 1750 Essex manüskrilerine göre, kusursuz bir Loca için sayı 3‟den
13‟e tek sayıdır, böyle bir Loca “gerçek bir kalbin merkezi” olur.

Emulation‟a göre, Üstadı Muhterem ve iki Nazır Locanın asıl görevlileridir. Gözcünün dışında,
I. ve II. Diyakon ile Koruyucu da yardımcı görevlilerdir.

EKSR‟de Üstadı Muhterem, iki Nazır, Hatip ve Kâtip Locanın “Envar”ıdır 12. Locayı “Üçler
yönetir, Beşler aydınlatır, Yediler tam ve kusursuz kılar”. Bu yedilerden üçünün Üstat, ikisinin
de Kalfa olması lazımdır.

Üstadı Muhterem idari anlamda Locanın başkanıdır. Masonik anlamda, Kral Süleyman‟ın
temsilcisidir. Doğu da sanki Kral Süleyman ve onun maiyetidir.

Bizde, tüzük bakımından geçerli ancak Masonluk açısından uygun olmayan Loca Müfettişinin,
her ne kadar Üstadı Muhtereme müdahale hakkı olmasa da, varlığı Üstadı Muhteremin bu
sembolik kimliğini gölgelemektedir.

Bütün eski kitaplarda, Üstadı Muhterem için “Üstat” veya “Loca Üstadı” sıfatı kullanılmıştır.
Fransa‟da 18. yüzyılın üçüncü yarısına kadar, bir çok yerde, Üstadı Muhteremlik hayat boyu
sürmüş, babadan oğula intikal etmiştir. Bazı yerlerde Büyük Locadan devren satın alınmıştır.
Birçoğunda, Üstadı Muhteremler Locaları kendi evlerinde toplamışlar, Locanın tüm
masraflarını karşılamışlar.

Masonlukta iki sıfat vardır ki kazanıldıktan sonra değişmez, iptal edilemez, geri alınamaz.
Bunlardan biri “Mason”, diğeri “Üstadı Muhterem” sıfatıdır. Harici tekris töreniyle Mason,
Üstat Mason da İs‟at töreniyle Üstadı Muhterem olur. Tekris ve İs‟at13, bir transformasyon,
başka bir platforma geçme, seviye değiştirmedir.

11
Yasal veya meşru olarak veya tam ve yasal olarak gibi terimler Locanın gerekli donanımını, eşyasını ve
yeterli sayıdaki kardeşi ve diğer gerekli şartları ifade eder. Bunlar bir Locanın çalışabilmesi için Büyük
Locanın ve Locanın iç tüzüğünün belirlediği hususlardır. Örneğin üyelerine davetiye çıkartmamış bir
Locanın yapacağı toplantı yasal değildir. Tüzüğe göre gerekli sayıda masondan oluşmamış bir Locanın
kuruluşu yasal değildir.
12
Envar: Nurlar.
13
Emulation‟da Üstadı Muhterem is‟adı için “installation” (koltuğa, makama oturtma), görevlilerin is‟adı
için “investiture” (sıfat, unvan, nişan verme) kullanılıyor. İs‟at Üstadı Muhteremi Seçilmiş Üstadı
Muhteremi is‟at ediyor, makamına oturtuyor, o da daha sonra kendi görevlilerine regalyalarını,
boyunluklarını takıyor. The Modern Ritual‟da ise, İs‟at Üstadı Muhteremi Seçilmiş Üstadı Muhteremden
başlayarak tüm görevlileri is‟at ediyor.

44
Emulation'da, Üstadı Muhteremlik, Çıraklık, Kalfalık, Üstatlık gibi kendine özgü bir derecedir.
Ayrı bir töreni, ritüeli, kendine ait sırları vardır. Üstadı Muhteremin çok eskilerde yetkileri
sınırsızdı. Örneğin, Locayı bir çekiç darbesiyle uykuya yatırma yetkisi vardı. Kendisi tekrar
açmadıktan sonra bir başkası Locayı açamazdı. Bugün artık hemen hemen herşey tüzüklere
bağlı olarak yürütülmektedir. Birinci işi Locayı toplantıya çağırmaktır. Tüzüğümüze göre, tatil
haricinde, Loca her ay toplanacaktır. Ama bizde ayda iki toplantı yapılır. Locayı açmak,
kapattırmak14 ve yönetmek onun görevidir. Söz vermek, söz kesmek, skrüten sonuçlarını
açıklamak15, çeşitli görüşleri toparlamak, levhaları duyurmak veya çekiç altı etmek veya
gereğini yapmak, tören düzenini sağlamak, görevlileri denetlemek, komisyonlara başkanlık
etmek, yazışmaları imzalamak, Locayı temsil etmek ve Locanın Beratını muhafaza etmek de
görevleri içindedir.

Üstadı Muhteremin görev ve sıfatını sembolize eden bijusunda gönye ve


90°lik bir daire yayının üstünde bir Pergel, tam ortasında ışık saçan bir
güneş veya güneşi temsil eden bir yıldız vardır. İngiltere Birleşik Büyük
Locasında, Üstadı Muhterem bijusu Gönyedir16.

Önlüğünde zincirlerin altındaki iki ponponun yerinde tesviye vardır. Kapağın


ortasında görev sembolü, sağında ortasında ay bulunan daire biçiminde yedi yıldız, solunda
ışık saçan güneş sırma işlidir.

Ritüelindeki açıklamaya göre, Gönye, bu makamda bütün hareket ve idareyi en ileri mânâda
doğruluğun yönetmesi gerektiğini, Daire Yayı üzerinde Pergel bir Üstadı Muhteremin ödevinin
Locasının takip edeceği yol için plan ve örnekler göstermek olduğunu, örnek ve öğretilerinin
pergelin uçları arasında bulunan erdem, ahlâk ve kardeş sevgisi ilkeleri ile uyuşması
gerektiğini, Güneş gün boyu çalışmayı, hayat yolumuzun yukarıdan gelen ışığa güvenerek
yönetilmesini ve herşeyi gören gözün bizi izlediğini, anlatır.

Modern Fransız Ritinde ve EKSR‟de Üstadı Muhterem, görev süresini


tamamladıktan sonra, istediği takdirde Koruyuculuk yapar.
Anglosaksonlarda ve bizde, Koruyucu olmaz, Bir Önceki Üstadı
Muhterem sıfatını alır. Görevi Üstadı Muhterem bulunmadığı zaman

14
EKSR‟de Locayı Üstadı Muhterem açar, gene Üstadı Muhterem kapatır. Emulation‟da kendisi açar,
I.Nazır kapatır. Biz de böyle yapıyoruz.
15
Iskoçya Büyük Locasında, skrüten kutusu yemin kürsüsünün önünde bir masaya konur, önce Üstadı
Muhterem gidip oyunu kullanılır. Sonra yerine dönüp ayakta bekler. Oy kullanacaklar sıraya girerler.
Oyunu kullanan Üstadı Muhteremi selamlar, o da selama cevap verir. Oy verme tamamlanınca skrüten
kutusu sırasıyla II.Nazıra, I.Nazıra ve Üstadı Muhtereme gösterilir. Sonucu Üstadı Muhterem sırayla
II.Nazır ve I.Nazıra sorar. Hiç siyah bul yoksa “yol açık” (all clear yani yolda engel yok), bir veya iki
siyah bul varsa “açık” (clear), üç veya daha fazla siyah varsa “açık değil” (not clear) diye cevap verirler.
16
1967 yılı Konvana ait Konvan raporunda İskoçya Büyük Locasından alınan biju ve regalyaların kabul
edildiği, ayrıca beğenildiği de yazılıdır. Bu tarihten sonra bunlarla ilgili değişiklik olduğuna dair herhangi
bir Konvan kararı yoktur; ama son yıllarda kimileri kendiliklerinden İngiliz bijularını takmaya
başlamışlardır.

45
Locayı idare etmek ve tekris ve terfi törenlerinde Tabloları anlatmaktır. Ama asıl görevi
Locanın yönetiminde tecrübesiyle Üstadı Muhtereme yardımcı olmaktır. Bijusu Üstadı
Muhterem bijusu gibidir, yalnız ortasında güneş yoktur. Emulation'da, altında Pitagor
teoreminin ıspatı olan gönyedir. Önlüğü Üstadı Muhteremin önlüğü gibidir, kapağın ortasında
sadece görev sembolü vardır.

Nazır operatif Masonluktan intikal eden bir görevlidir. Localarla ilgili olarak tüm yetkililer
adına baş denetçidir. Bugünkü Masonlukta Nazırlar, Üstadı Muhteremin birinci ve ikinci
yardımcılarıdır. Üçü de otoritelerinin sembolü çekiç tutarlar. Bu, onlara, nezaret ettikleri
Sütunlarda disiplini sağlama, Çırak ve Kalfaları eğitme, ritüel akışını sürdürme, söz almak
isteyeleri Üstadı Muhtereme bildirme yetki ve görevlerini yükler. I.Nazırın önemli bir görevi
de toplantıdan önce tanınmamış ziyaretçileri sınamak ve toplantı açılışlarında onlara kefil
olmaktır. Bijusu tesviyedir. Tesviye, Nazırın üzerine aldığı görevle,
kardeşlerini ilgilendiren her konuda kendi tesviyesiyle düşünüp hareket
etmek durumunda olduğunu işaret etmektedir. Locanın bütün
çalışmalarında Üstadı Muhtereme yardım edecek, ona Kuvvet verecektir.
Ortasında Dorik Sütun bulunan tesviye de Büyük I.Nazırın bijusudur.
Tesviye, aşağıdakileri düzlemek, böylece eşitlemek değildir. İki şey
önemlidir. Birincisi seviyeyi yükseltmek ve yukarıda eşitlemektir. İkincisi de, çeşitliliğin içinde
uyumu, âhengi sağlamaktır.

II.Nazırın hem Loca içinde hem de Loca dışında görevleri vardır. Loca içinde
Çırakları eğitecektir. Loca dışında ise eğitim görevini devam ettirerek yeni
Çırakları, başka rehberleri de olsa, arada sırada toplayarak Kardeş Localara
götürmek, dış dünyada aileleriyle birlikte bir araya getirmektir. Böylece hem
bilgilenmelerini hem de kaynaşmalarını sağlayacaktır. Bijusu Şakuldür.
Şakul, II. Nazıra, doğruluk ve dürüstlük erdemlerinin, yalnız kendi tutum ve
davranışlarını değil, tüm Masonluk çalışmalarını da güzelleştireceğini
hatırlatacaktır. Ortasında Korentiyen Sütun bulunan şakul Büyük II.Nazırın bijusudur.

Sekreter ya da Kâtip Locanın belleğidir, çünkü kayıtlarını tutar. Locanın


tarihçesinin yazılacağı kaynaklar bu kayıtlardır, özellikle de tersimat ve
matriküldür. Tersimatlara okunan levhaların tarih, no.sı ve konusu
yazılabilir, ama bunlar o kadar önemli değildir, bunların kayıtları her yerde
vardır. O bakımdan, tersimat, Loca çalışmasının hem resmi (tersim) hem
de zabtı (tutanak) niteliğinde olmalıdır. Bijusu iki Tüy Kalem yazılı iletişimin sembolü olarak,
kayıtları doğru, aslına uygun ve eksiksiz tutması gerektiğini işaret eder. Oymalı anahtar ile
tüy kalem Büyük Sekreterin bijusudur. Büyük Sekreter Yardımcısının bijusu tüy kalemdir.

46
Hatip bizde ağırlığı kalmamış bir görevlidir. Kardeş Loca davetiyelerini
okutturmak, Locanın eğitim çalışmalarını hazırlattırmak zoraki yaratılmış
görevlerdir. EKSR'de, bizde 1965 öncesinde olduğu gibi, Hatip Yasa‟nın
temsilcisi ve sözcüsüdür. Bijusu iki ucu kıvrık ferman (Yasa Levhası) ve
Tüy Kalemdir. Bunlar, Masonluğun yazılı ya da yazılı olmayan yasa ve kurallarından
uzaklaşılmaması gerektiğini anlatır.

Hazine Emininin asıl görevi Loca içinde değil, Loca dışındadır. Çünkü Hazine Emini tahsilat
yapar, bunun da yeri Locanın dışıdır. Bijusu oymalı Anahtardır. Büyük Hazine Emininki de
aynıdır.

Anahtar genel olarak emniyetin remzidir Masonlukta ketumiyeti ifade eder.


Bu bakımdan da insan dilinin ve özellikle de masonun dilinin sembolüdür.
Ritüelin de söylediği gibi, sırlarımızı en sağlam ve en emniyetli yer olarak
kalplerimizde saklarız. Dilimiz kalplerimizi açan ve bu sırları başkalarına
aktaran anahtardır. Hazine Emininin bijusundaki madeni anahtar Locanın
hazinesini emniyete almaya yarar. Bizim sembolik anahtarımız dilimiz ise
kardeşlerimize, yakınlarımıza, tüm insanlara iyi ve hayırlı duygu ve düşüncelerimizi ifade
içindir ve öyle olmalıdır.

Hasenat Emininin de asıl görevi Loca dışındadır; kardeşleriyle,


kardeşlerinin dul hemşireleriyle ilgilenecektir. Bijusu, üzerinde açık pergel
olan tesviyedir. Bu, hayır ve hasenatı anlatır. İlgi ve yardım içtenlikle,
sessizce, abartmadan, gönül kırmadan yapılmalıdır Bu da bir kere için,
göstermelik değil, devamlı olmalıdır. Ancak unutulmamalıdır ki maddi
yardım nihai çözüm değildir. Bir tatlı söz çoğu zaman çok daha etkili, faydalı ve gereklidir.

Muhakkik derece bilgilerini verir, işaretlerin ve kelimelerin doğru olmasına


dikkat eder, çalışmaya gelen yabancıların kimliklerini ve derecelerini kontrol
eder. Bijusu taşçı tokmağıdır. Bunun da dikkat, itina ve uyanıklığı sembolize
ettiği söylenir. EKSR‟de bijusu bağcıklı iki kılıçtır. Grande Loge Nationale
Française uyguladığı Emulation‟da Diyakonlara Muhakkik17 diyor, bijuları da
ağzında zeytin dalı taşıyan güvercindir. Iskoçya Büyük Locasında I.Diyakonun
bijusu tokmak, II.sininki maladır. Büyük Loca görevlilerinin de bijuları aynıdır. Bizim yanlış
olarak dilimize yerleştirdiğimiz muhakkik bilgileri ya da sırlar, sistemlere göre ister
muhakkikler ister üstadı muhteremler tarafından verilsin, üç beş cümleden fazla değildir.
Sayfaları bulan muhakkik konuşmaları zamanla görerek öğrenilecek hususlardır. Hele

17
Fr. Expert.

47
anlatımlarda araya sıkıştırılan sağdan soldan alıntılar, kişisel yorumlar, ritüel sistematiğini
bozar.

Localarımızda iki Tören Üstadı vardır, fakat ikincisinin görevi olmadığı için
müzik işine bakmaktadır. Aslında, Tören Üstadı tek olmalı, ikincisinin yerine
bir Müzik Üstadı konmalıdır. Onun bijusu da, organist bijusu, klasik lir
olabilir. Ayrıca ikinci bir Muhakkik olmalı, tekris ve terfi törenlerinde adayları
Muhakkikle birlikte Tören Üstadı değil, iki Muhakkik yönlendirmelidir. Böylece
yeminlerde Tören Üstadının kendine ait olmayan bir âleti (kılıç) kullanması da ortadan
kalkmış olur. Tören Üstadının asıl görevi protokoler karşılama, tanıtma ve uğurlamalara
görkem katmaktır. Bijuları, bize nedense üzerinde I ve II yazan mala olarak getirilmiştir.
Bütün sistemlerde bijuları çapraz iki âsâdır.

Kutsal Kitap Emini, adından da anlaşıldığı gibi, Kutsal Kitabın emanetçi ve


bekçisidir. Buna rağmen Locada Kutsal Kitapların durduğu kürsüden uzak bir
yerde oturtulması yanlıştır. Anglosaksonlarda Kitabın durduğu yer Doğuda
Üstadı Muhteremin kürsüsünün dibindedir, bunun emini de ona en yakın
yerde durmaktadır. Bizde, Kürsü ortada olduğu halde, yeri buraya göre
düzeltilmemiştir. Üstelik kuzeydoğu köşesi yeni Çırak‟ın Locada ilk defa
oturacağı yerdir, burası da işgal edilmektedir. Bijusu Mala üzerine açılmış Kutsal Yasanın
Kitabıdır. Masonluğun Üç Büyük Sembolik Nurundan biri olarak bize inançlı olmamız
gerektiğini anlatır.

Sancaktar Locanın sancağını muhafaza edip taşıyan görevlidir. Locadaki


yeri de Kutsal Kitap Eminin karşısında simetri olsun diye güneydoğu
köşesindedir. Oysa burası geçiş töreninden sonra yeni Kalfanın oturtulacağı
yerdir. Bu görevli Eski bir Üstadı Muhterem olur, sancağı astıktan sonra da
Doğu‟da oturur. Bijusu çapraz iki Sancaktır.

Koruyucu ya da Dahili Muhafız Locanın iki bekçisinden biridir. Bijusu çapraz


iki kılıçtır. Locasının kapısını korurken sağlam, tedbirli, uyanık ve dikkatli
olması gerektiği hatırlatılır. Anglosakson Masonluğunda görevi, çalışma
sırasında gelenleri imtihan ederek içeriye almak ve adayları usûlü dairesinde
karşılamaktır.

Gözcü ya da Harici Muhafız, seçimle gelmeyen fakat her toplantıda Üstadı


Muhterem tarafından atanan bir görevlidir. Adı vardır, fakat kendisi yoktur ya
da açılışta içerden vuruşlara cevap verdikten sonra içeri alınmaktadır. Gene
anglosakson Masonluğunda, Gözcünün görevi, bütün davetsizleri ve ehil

48
olmayanları Masonluktan uzak tutmak ve adayların gerektiği gibi hazırlandıklarını anlamaktır.
Bijusu tek kılıçtır.

Locanın bir de ârızi görevlisi vardır: Mahuf. Tekris törenlerinde ortaya çıkar. Kıyafeti
malûmdur. Bazı resimlerde elinde tırpanla tasvir edilmiştir. Hariciyi alır ölüme götürür. İşi
zordur, zor olduğu kadar da önemlidir. Harici Masonluk realitesiyle yüzyüze geleceğini
zannederken karşısında onu bulur. Hepimizin karşılaştığı masonik giyimli ilk Loca görevlisi
odur. Onun için de onu unutmamalıyız.

Büyük Loca

Masonluk, kendi hür iraderiyle bir araya gelmiş insanların, barış, sevgi ve kardeşlik içinde
yaşadıkları evrensel bir topluluktur.

Masonluğa ilk adım tekrisle başlar. İnsan ne tekris edilmiş doğar, ne de kendi kendine tekris
olur. Mason olabilmek için mutlaka bir Locada tekris edilmek gerekir. Tekrisi yapacak bir
Locayı oluşturabilmek için daha önce tekris edilmiş Masonlara ihtiyaç vardır. Tekris edilmiş
Masonlar bir araya gelerek kurdukları bir Locada her hariciyi tekris edebilirler. Bu şekilde
tekris edilen bir kimse kendisini tekris edenler kadar Masondur. Ritüel olarak bu böyledir.

Bu Locadan başka Localar da doğabilir. Bu Localar çalışmalarını kendi başlarına sürdürebilirler


veya biraraya gelerek bir Büyük Loca kurabilirler. Bunda da masonik bakımdan bir yanlışlık
yoktur. Ancak dünya Masonluğunda bu tür oluşumlar makbul sayılıp kabul görmez. Çünkü
burada intizam konusu devreye girer.

Büyük Loca bir Localar federasyonudur. Gücünü kendisini oluşturan Localardan alır. Bir
Büyük Loca kurmak için en az üç muntazam Locaya veya muntazam bir Büyük Locaya ihtiyaç
vardır. Büyük Locaya bağlanan Localar Büyük Locadan bir tanınma belgesi alırlar. Buna Berat
veya Patent denir.

24 Haziran 1717 Masonluk tarihinde bir dönüm noktasıdır. Birbirlerinden ayrı ve bağımsız
olan dört Loca Londra‟da bir araya gelerek merkezî bir otorite kurararlar ve bu otoriteye
bağlanırlar. Bu bir yeniliktir, kimilerinin ifadesiyle bir icattır. Böylece Büyük Loca diye yeni bir
kavram ortaya çıkmıştır. Ayrıca bu Büyük Loca oluşumunun yarattığı fiili durum başka Büyük
Locaların ortaya çıkışını teşvik etmiştir18. Önce Londra, sonra İngiltere Büyük Locası adını

18
İngiltere‟de rekabet veya daha başka sebeplerle beş Büyük Loca daha ortaya çıkmıştır: 1725‟den
1779‟a kadar sürmüş olan York Büyük Locası (veya Tüm İngiltere‟nin Büyük Locası), 1751‟den 1813‟e
kadarki Eskiler Büyük Locası, 1779‟da Preston‟un kurduğu ancak birkaç sene yaşamış olan Trent Nehri
Güneyi İngiltere Büyük Locası, 1813‟de 1717‟deki Büyük Loca ile 1751‟de kurulmuş Eskiler Büyük
Locasının birleşmesiyle oluşan bugünkü İngiltere Eski Hür ve Kabul Edilmiş Masonlar Birleşik Büyük
Locası, bu birleşmeyi kabul etmeyen bazı locaların 1823‟de Wigan‟da kurdukları ve 1913‟e kadar devam
etmiş Eski Kurumlara göre İngiltere Hür ve Kabul Edilmiş Masonları Büyük Locası. Şimdi bir de “Regular
Grand Lodge of England” var.

49
alan bu ilk yapılanma tüm dünyadaki Büyük Locaların “Ana Loca”sı kabul edilmiştir. Bundan
sonra 1725‟de İrlanda, 1736‟da da İskoçya kendi Büyük Localarını kuracaklardır.

Bundan sonra Masonluk İngiltere‟den çıkıp başta Fransa olmak üzere tüm dünyaya yayılmaya
başlar. Zaman içinde, hem Masonluğun içeriği hem de idari yapılanması önemli değişiklikler
geçirir. Bugün artık belirli bir düzen sağlanmıştır.

Büyük Loca görevlileri

Başlangıçta İngiltere Büyük Locasının Büyük Görevlileri Büyük Üstat, Büyük Üstat Yardımcısı
ve iki Nazırdır. Sayı ve sıfatlar zamanla değişir. Bugün, 80 kadar Büyük Görevli vardır. Büyük
Üstat Kraliyet Ailesinden biridir, o sebeple Naibi de vardır. Büyük Loca bizdeki gibi yılda bir
defa değil, dört defa toplanır19. Büyük Locada ondokuz tane Büyük Steward görevlidir; bunlar
hem Yıllık Şöleni hem de Büyük Loca toplantılarını düzenlerler.

Localar ile Büyük Loca arasında Eyalet ve Bölge Büyük Locaları vardır. Bölge Büyük
Üstatlarını Büyük Üstat tayin eder. Protokoldeki yerleri Büyük Nazırlardan sonradır.

İngiltere Büyük Locasında idareyi Genel İşler Kurulu (Board of General Purpose) yürütür.
Yetkisi çok geniştir. Büyük Locanın tüm kararları önce bu Kurul ve bu Kurula bağlı alt
komitelerden20 geçer. Büyük Sekreteri Büyük Üstat tayin eder. Görev süresinde sınır yoktur.

Her Büyük Loca kendi şartlarına, kendi ihtiyaçlarına göre Büyük Görevlilerini tesbit eder.
Bizde Büyük Üstat Kaymakamı ve iki Yardımcısının dışında dağılım Loca görevlileri gibidir.
Büyük Sekreter ile Büyük Hazine Emini Büyük Üstadın göstereceği adaylar arasından bu
görevler için, diğer görevliler Kurul için seçilirler. Onların görevlerinin dağılımını Büyük Üstat
belirler.

Bizde, maalesef, tüzük yazılımı sebebiyle, Büyük Üstat sanki sadece Büyük Görevliler
Kurulunun Başkanı imiş gibi gösterilmiştir. Oysa Büyük Üstat başkandır ama içerde ve
dışarda Obediyansın tek ve en büyük otoritesidir. Ayrıca, Büyük Görevlilerin sıralanması
sadece protokol içindir, aralarında belirli bir hiyerarşi yoktur. Çünkü hepsini Büyük Üstat
tayin eder, sıfatları da aynıdır.

Büyük Üstadın is‟adına seçimi kadar önem verilmemektedir. Seçim biter bitmez alelacele
yerine oturtulmakta böylece bir Konvan iki Büyük Üstada yönettirilmektedir. Oysa, birçok

19
İng. Quarterly Communication. Büyük Loca Mart, Haziran, Eylül ve Aralık aylarında, bir de Büyük Loca
Görevlilerinin is‟adı için Nisan aylarında toplanıyor.
20
Kurulun yedi komitesi var: Maliye, Dış İlişkiler, Muamelat, Bina (Londra Binası için), Personel (Büyük
Loca personeli ile ilgili), Kitaplık, Sanat ve Yayın, bir de halkla ilişkiler ve eğitimle ilgili Enformasyon
Komitesi.

50
yerde, Büyük Üstadın is‟adı, Üstadı Muhterem is‟adında olduğu gibi, seçim dışındaki bir
toplantıda yapılmaktadır. Ritüelinde de Önceki veya Bir Önceki Büyük Üstadın önemli bir
tiradı vardır:

… Kardeşim, Masonluğun eskiden beri sürüp gelen âdetlerine göre, mutlak sayılabilen
güç ve yetkilerle Büyük Üstat oluyorsunuz. Masonluğumuz, göreviniz boyunca, sizin
ellerinize teslim edilmiş bulunuyor. Ancak, Kardeşlerinizin hür iradeleriyle seçildiğiniz
bu mümtaz makam size önemli sorumluluklar yüklemektedir. Öyle bir makama
yükseliyorsunuz ki görev süreniz sona erdiğinde sahip olduğunuz güç ve yetkiler de
sona erecektir; ancak makamın onur ve saygınlığı, siz kendiniz yok etmedikçe, hiçbir
zaman bitmeyecektir.

Yapmak istediklerinizle ilgili iyi ve doğru kararlarınız olduğundan şüphem yok, ancak
güç ve yetkilerinizi saptırmayın, yanlış kullanmayın. Büyük güce sahip olmanın bilinci,
aklı temkinli, uygulamayı yumuşak kılar. Yönetmek bir şanstır ve çok az insana nasip
olur. Ancak iyi yönetmek için, güçlü bir silaha ya da demir yumruğa değil, kardeşlerin
gönül kapılarını açacak anahtara ihtiyaç vardır.

Büyük Üstatlık hem kadim hem de saygın bir makamdır. Bu makama getirilen, iyi
yönetmek için, bazı önemli özelliklere sahip olmalı, görevini hakkıyla yerine
getirmelidir.

Bir insan olarak, herkesin onayladığı sağlam, kusursuz bir ahlâka sahip, temkinsiz
davranışlardan ve ihtirasların baskısından kurtulmuş olmalıdır. Saygın bir kişi olarak
tanınmalı, Masonluğun temel erdemlerinden İtidal, Basiret, Metanet ve Adalette
herkese örnek olmalıdır.

Bir vatandaş olarak, yasalara bağlı, toplumsal görevlerini yerine getiren, sosyal
ilişkilerinde güvenilir biri olmalıdır.

Bir mason olarak, eski landmarklara bağlı olmalı, bunları korumalı, Masonluğun
yasalarını, kurallarını, gelenek, örf ve âdetlerini iyi bilmeli, öğrenmeye istekli,
öğretmeye yatkın olmalı, işçi değil ama işin üstadı olmalı, yardım etmekte hızlı,
istemekte ağır olmalı, her ne kadar kardeşleri tarafından bu dereceye yükseltilmiş olsa
da, hâlâ onlarla tesviyede olduğunu unutmamalı, hâttâ ödevine onlardan daha fazla
bağlılık göstermeli, kardeşçe sevgi, yardım ve hakikat ilkelerini, her yerde ve her
zaman, yüceltmeye çalışmalıdır.

Bir görevli olarak, herşeyden evvel, kendisinin de bir mason olduğunu, kardeşleriyle
ortak çok şeyi paylaştığını unutmamalı, onların ve herkesin refah ve mutluluğu için
çalışmalıdır. Kibirli olmamalı, azamet göstermemeli, gösterişten kaçınmalı, kendisine

51
kolaylıkla ulaşılabilmeli, görevli kardeşleriyle arasında sıkı bir dostluk ve güven olmalı,
kardeşlerine hem danışan hem de danışman biri olmalı, sorarken ve dinlerken sabırlı,
karar verirken temkinli, uygularken âdil olmalı, dedikodulardan uzak duran, iyiyi ve
doğruyu ödüllendiren, tarafsız düşünüp tarafsız davranan, hazineye çok dikkat eden,
gözü her an Büyük Locada olan biri olmalıdır.

Bunlar bir Büyük Üstadın sahip olması gereken nitelikler ve kaçınması gereken önemli
hususlardır. Sizden öncekiler bu ölçüleri tam tutturamamış olabilirler, ama bunları
yerine getirmek imkânsız değildir. Bunlar sizin amacınız olmalı ki sizden sonra
gelecekler için parlak bir örnek olasınız.

Büyük Görevliler Kurulumuzun günün ihtiyaçlarına göre yeniden yapılandırılması gereklidir.


Eskiden olan Bölgeler bugün yoktur. Onun için de bizde Bölge Büyük Üstatları bulunmaz,
sanki onların işlerini Yardımcılar görmektedir. Ama bunlardan bir tanesinin sıfatı
Kaymakamdır. Kaymakam gerektiğinde Büyük Üstat Vekili olarak onun tüm yetkilerini
kullanarak görev yapabilmelidir. Onun için de Büyük Üstat gibi ayrıca seçilmelidir. Ondan
sonra her Bölge için bir Üstat Yardımcısı olmalıdır.

Gene sahip olduğumuz ve gittikçe artan gayrimenkullerimizden sorumlu bir


Büyük Bina Eminine âcilen ihtiyaç vardır. Bijusu da yandaki gibi olabilir.

İdari yapılanmayı kâğıda aktarmak kolaydır. Herşeyden önce yapılması gereken Büyük
Locanın şirket, sendika olmadığı bilincinin yerleştirilmesidir. Böylece görevlileri de kendilerini
müdür, murahas âzâ, mubassır sanıp böyle davranmaktan kurtulacaklardır.

Büyük Loca yetkilerini organları vasıtasıyla kullanmaktadır. Yasamanın önemli bir kısmı
yetkisizce Büyük Görevliler Kurulu tarafından tamimlerle ve gene yetkisiz ve sorumsuzca
kişilerin şahsi karar ve uygulamalarıyla kullanılmaktadır. Örneğin ritüel değişiklikleri yıllardan
beri Büyük Locadan (Konvandan) geçirilmemektedir. Birçok komite kendi başına buyruk
çalışmaktadır. Bütün bunların temel nedeni masonik kültürün yerleşmemiş olmasıdır.

Gene Büyük Locanın yetkilerinden biri olan “yargı”nın da baştan düzenlenmesi mutlaka
gereklidir. Yargı sanki devletin anayasasından aktarılmış gibi durmaktadır. Bir kere yargı
yetkisi yalnız ve yalnız devletin ve devletin yargıçlarınındır. Derneklerde, işyerlerinde sadece
disiplin kurulları olabilir. Her Mason üye olduğu anda masonik etiğe uymakla yükümlüdür.
Aksine bir davranışta o kişi hakkında sadece disiplin soruşturması yapılır ve disiplin hükümleri
uygulanır. Bunun da adı ve uygulaması yargı/lama değildir. Disiplin bizde, Vâdilere ve
Haysiyet Kuruluna bırakılmıştır. Oysa ilk merci Locanın kendisi olmalıdır. Gene bu yargı
kurullarını Büyük Görevliler Kurulu tayin etmektedir. Bu halde bunların tam bağımsız
olmadıkları bile söylenebilir. Hele disiplin hükümleri ve soruşturma yöntemleri temel yasa ve
tüzükler içinde açıkca yazılı olmadığı için kimse bu kurulların nasıl çalıştığını bilmemektedir.

52
Bizim sistemimizde Büyük Loca yılda bir defa toplanmaktadır. Bu toplantıya biz yıllarca
Fransız Masonluğuna alışkanlığımız dolayısiyle Konvan diyoruz. Anglosaksonlar için bu Büyük
Locadır veya Büyük Loca Toplantısıdır. Konvan, sözlüklerde, hem Masonların, hem de Büyük
Locaların genel toplantıları olarak açıklanır. Konvan hiçbir zaman harici bir toplantı biçimi olan
Genel Kurul değildir, masonik bir toplantıdır, Loca toplantısının Localar platformunda
yapılanıdır ve ritüeli vardır21.

Konvan (Büyük Loca Toplantısı), Büyük Üstat, Büyük Görevliler, eski Büyük Görevliler ile
Locaların delegelerinden22 oluşur. Konvan kararları bağlayıcıdır. Burada Obediyansı ileriye
taşıyacak konular konuşulmalıdır. Gündem ne kadar idari, mali konularla yüklü olursa olsun
içinde sevgi vardır. Konvanlar birlik, güç, coşku toplantılarıdır. Bunu böyle görüp hakkını
vermek lazımdır.

İntizam ve tanıma ilke ve kuralları

Her Büyük Loca bağımsız olmakla ve de böyle olması gerekmekle birlikte, bugün dünyadaki
Obediyansların büyük bir çoğunluğu ilke ve kurallarını, birbirleriyle resmî ilişkilerini İngiltere
Birleşik Büyük Locasının Masonluk anlayışı çizgisinde düzenleyip yürütmektedirler. Bu
anlayış, “muntazam” Masonluğun referanslarındandır. Ancak bu muntazam sayılmayanların
nitelikleri veya değerleri bakımından kriter değildir.

İngiltere Büyük Locası kurulduktan sonra, Masonların bütün Localara ziyaretçi olarak katılma
hakları vardı. Ancak, Locadan birisinin kendilerine kefil olması gerekiyordu23. Ayrıca Locaya
alınmadan önce bir de sınava tâbi tutuluyorlardı.

İntizam sorunu ile defa 1751‟de yeni bir Büyük Locanın kurulmasıyla ortaya çıkmıştır. İki
Büyük Loca kendilerinden olmayanları Localarına kabul etmemeye başlamışlardır.

1760‟lardan sonra masonik diplomalar ortaya çıkmıştır. Ziyaretçi, Mason olduğunu bu


belgeyle ispat etmek zorundaydı. Gene de derecenin kelimeleri, işaretleri ve dokunuşlarından
sınanıyordu.

İngiltere yabancı Büyük Localarla birbirlerinden farklı ilişkiler içindeydi. Bazılarıyla ilişkisi
karşılıklı Büyük Sekreterler seviyesindeydi. Örneğin, 1816‟da Grand Orient de France‟a 1813
Birleşme metnini, Anayasalarının bir suretini ve o zamanki Büyük Görevlilerinin listesini

21
Konvan bir Üstat Derecesi toplantısı değildir, onun için de bu derecenin aksesuarının Konvana
taşınmasının anlamı yoktur.
22
Her ne kadar tüzükte Üstadı Muhterem, Bir Önceki Üstadı Muhterem ve bir Delege diye geçse de,
aslında üçü de delegedir.
23
İng. vouch for him.

53
vermiştir. Bazı Obediyanslarla resmî ilişkisi vardı. Grand Orient de France‟la İngiltere
arasında resmî bir ilişki olmamakla birlikte, Grand Orient de France‟ın Büyük Üstat Yardımcısı
5 Aralık 1855‟de Londra Büyük Locasının toplantısına katılmış ve resmen kabul edilmişti.

Grand Orient de France 10 Ağustos 1849‟daki Konvanında ilk defa bir temel yasa kabul
ediyor. I. Maddesi “Yüksek seviyede insansever, felsefi ve terakkiperver olan Hür-
Masonluğun temeli Tanrı’nın varlığı ve ruhun ölmezliğine dayanır; amacı hayır ve hasenattır,
evrensel ahlâkın, bilim ve sanatların incelenmesi ve bütün erdemlerin uygulanmasıdır. Dövizi
hep Hürriyet, Eşitlik, Kardeşlik olmuştur.” şeklinde düzenleniyor. “Tanrı‟nın varlığı” ve doğal
uzantısı “ruhun ölmezliği”nin, Masonluğun gittikçe artan bir biçimde dinsizlikle itham
edilmesini önlemek için konulduğu söyleniyor. Bazı görüşlere göre ise, niyet Masonluğu inanç
yapısı içinde tanımlamaktır.

Ancak 1860‟tan itibaren Fransa‟da ve dolayısiyle Grand Orient de France‟ın içinde bir
antiklerikalizm başlıyor. Daha doğrusu, toplumun içinde gelişen solculuk ve ateizm
Masonluğa da giriyor. Ve 1849 metni sorgulanmaya başlıyor. 1865 Konvanında ilk madde
değişiyor: “Esasen insansever, felsefi ve terakkiperver olan Hür-Masonluğun amacı hakikatin
araştırılması, evrensel ahlâkın, bilimlerin ve sanatların incelenmesi ve hayır ve hasenattır.
İlkeleri Tanrı’nın varlığı, ruhun ölmezliği ve insani dayanışmadır. Hür-Masonluk vicdan
hürriyetini her insanın hakkı olarak görür ve kimseyi inançlarından dolayı dışlamaz. Dövizi
Hürriyet, Eşitlik, Kardeşliktir”. Ancak Tanrı‟nın varlığı, ruhun ölmezliği muhafaza edilirken
vicdan hürriyetinin de metne girmesiyle bir tenakuz ortaya çıkıyor. Bundan sonra tam bir
muhalefet başlıyor.

1867 Konvanında, levhalardan “Evrenin Ulu Mimarının Şanına” başlığının kaldırılması


isteniyor, kabul edilmiyor. Her yıl birileri, bazı Localar ısrarla değişiklik istiyorlar ama
Konvanlardan geçiremiyorlar. 1872 yılında Belçika‟da Grand Orient tüm ritüellerinden Evrenin
Ulu Mimarı‟nı kaldırıyor. İngiltere‟den herhangi bir reaksiyon gelmiyor. 1877 Konvanında,
Grand Orient de France, tüm geleceğini belirleyeceği değişikliği24 yapıyor, anayasasından
Evrenin Ulu Mimarı ile ilgili tüm referansları kaldırıyor: “Esasen insansever, felsefi ve
terakkiperver olan Hür-Masonluğun amacı hakikatin araştırılması, evrensel ahlâkın, bilimlerin
ve sanatların incelenmesi ve hayır ve hasenattır. İlkeleri mutlak bir vicdan hürriyeti ve insani
dayanışmadır. Dövizi Hürriyet, Eşitlik, Kardeşliktir.” Ancak, levha başlıklarında ve ritüellerde
“Evrenin Ulu Mimarı” aynen kalıyor ama bu da ancak 1887‟ye kadar devam ediyor.

24
Metin 1884‟de tekrar değişecektir: “Esasen insansever, felsefi ve terakkiperver olan Hür-Masonluğun
amacı hakikatin araştırılması, ahlâkın incelenmesi ve dayanışmanın uygulanmasıdır. Hür-Masonluk
insanlığın maddeten ve ahlâken iyileştirilmesine, entellektüel ve sosyal olgunlaştırılmasına çalışır. İlkeleri
karşılıklı tolerans, başkalarına ve kendine saygı, vicdan hürriyetidir. Metafizik düşünceleri üyelerinin
bireysel takdirlerinin özel alanı olarak telakki ederek, her türlü dogmatik iddiadan kaçınır. Dövizi
Hürriyet, Eşitlik, Kardeşliktir.” Bu üçleme bugün de vardır. İngiltere‟de kurulmakta olan “Regular Grand
Lodge of England”‟ın dövizi ise “Sağlık, Kardeşlik, Akıl ve Hikmet”tir.

54
İşte böylece evrensel masonlukta bir kırılma oluyor, bölünme başlıyor.

1916‟da İngiltere Birleşik Büyük Locası Almanya ve müttefiklerindeki25 Büyük Localarla tüm
ilişkilerini kesiyor. Versailles Anlaşması (28 Haziran 1919) yeni birtakım yapılanmaları
getiriyor, yeni devletler, yeni büyük Localar kuruluyor. Artık, bu yeni Büyük Localarla
bilhassa Almanya‟daki Büyük Localarla İngiltere Büyük Locası arasında ilişkileri düzenleyecek
kuralları belirlemek gerekli oluyor.

İngiltere, Iskoçya ve İrlanda Büyük Locaları birlikte 1929‟da “Bir Büyük Locayı tanımaya
ilişkin ilkeler”i ilan ediyor. Aynı Büyük Localar 1938 yılında, “Masonluğun temel hedefleri ve
ilişkilerini” ortaya koyuyorlar. İngiltere 1989‟da bir deklarasyonla yeniden normlarını sıralıyor.

Bu metinler şöyledir:

Bir Büyük Locayı Tanımaya Mesleğin Temel Hedefleri ve 1989 Beyannamesi


İlişkin İlkeler İlişkileri

Büyük Loca tarafından 4 Eylül Büyük Loca tarafından 7 Eylül Ocak 1989’da yayınlanmıştır.
1929’da kabul edilmiştir. 1949’da kabul edilmiştir.

En Muhterem Büyük Üstat, ingiliz 1938 Ağustosunda, İngiltere, Hür Masonluk, birçok bağımsız
jüridiksiyonunca tanınmak iste- İrlanda ve İskoçya Büyük Büyük Loca tarafından İngiltere
yen bir Büyük Locayı tanıya- Locaları, her biri kendi adına Birleşik Büyük Locasının bütün
bilmek için aranılan şartlara olacak bir bildiri metni üzerinde tarihi boyunca yerleştirmiş
ilişkin bir temel ilkeler bildirisi anlaşıp yayınlamışlardır. “Mes- olduğu ilkelere veya normlara
hazırlanmasını Genel İşler Kuru- leğin temel hedefleri ve ilişkileri” benzer olarak uygulanmaktadır.
lundan istemiş, Kurul da bu başlıklı bildirinin metni şöyledir:
isteği memnunlukla yerine getir- Normlar
miştir. Aşağıdaki sonuç, Büyük 1. Zaman zaman, İngiltere
Üstat tarafından onaylanmış olup Birleşik Büyük Locası, 1717‟de İngiltere Birleşik Büyük Locası
ingilizler tarafından tanınmak organize bir kuruluş olarak tarafından tanınmak için, bir
isteyecek her jüridiksiyona vücut bulduğundan beri, kendi Büyük Loca aşağıdaki normlara
gönderilecek formun esasını jüridiksiyonunda uygulanmakta uymak zorundadır:
oluşturacaktır. olan Hürmasonluğun temel
hedeflerini açık ve seçik bir
şekilde ortaya koymayı, ayni
zamanda kardeşçe bir uyum
içinde olduğu diğer Büyük
Localarla ilişkilerini düzenleyen
ilkeleri tanımlamayı arzu et-
miştir.

Kurul, İngiltere Büyük Locasının 2. Vâki müracaatlar ve son


bütün tarihi boyunca bağlı kaldığı zamanlarda yayınlanan Mason-
Hür Masonluğun Temel İlke- luğun gerçek amaçlarını tahrif
lerinden yalnız bu kuruluşların eden ve karalayan beyanlar
değil Büyük Üstadın jüridiksiyonu karşısında, Cemiyetin bazı temel
içindeki kardeşlerin de bilgi ilkelerini vurgulamak bir kere
sahibi olmalarını arzu etmek- daha gerekli görülmüştür.
tedir.

1. Menşein intizamı; yani Büyük 1. Büyük Loca muntazam bir


Loca tanınan bir Büyük Loca ya Büyük Loca veya her biri
da muntazam teşkil olmuş üç muntazam bir Büyük Loca dan

25
Bunların arasında Avusturya-Macaristan ile Türkiye de vardır, 1926‟ya kadar sürmüştür.

55
veya daha fazla Loca tarafından berat almış üç veya daha fazla
meşru olarak kurulmuş olmalıdır. özel Loca tarafından meşru
olarak kurulmuş olmalıdır.

2. Evrenin Ulu Mimarına ve Onun 3. Cemiyete girmek ve üye 4. Jüridiksiyonu altındaki Hür
iradesinin tezahürüne inanmak olmak için ilk şart Yüce Varlığa Masonlar bir Yüce Varlığa
üyelik için temel şart olacaktır. inanmaktır. Bu, esastır ve hiçbir inanmalıdırlar.
tevil ve tâviz kabul etmez.

6.Hürmasonluğun Üç Büyük Nuru 4. Masonlarca Kutsal Kanunun 6. Hür Masonluğun Üç Büyük


(bunlar Kutsal Kanunun Kitabı, Kitabı olarak tanınan İncil Nuru (yani Kutsal Kanunun
Gönye ve Pergel) Büyük Loca ya daima Localarda açık bulun- Kitabı, Gönye ve Pergel) Büyük
da ona tâbi Localar toplantıda durulur. Loca ya da ona tâbi Locaların
iken açık bulundurulacaktır, toplantılarında göz önünde
bunlardan Kutsal Kanunun Kitabı olmalıdır.
esastır.

3.Bütün Tekris edilenler Her adayın, bunun ya da kendi 5. Jüridiksiyonu altındaki tüm
yeminlerini Kutsal Kanunun özel inancına göre üzerine edilen Hür Masonlar yeminlerini Kutsal
Kitabı üzerine ya da açık bulunan yemini veya verilen sözü kutsal Kanunun Kitabı (yani Kitabı
bu Kitaba bakarak yapacaklardır. kılan Kitap üzerine yemin etmesi Mukaddes) üzerine veya açık
Bununla, yukarıdan gelen gerekir. bulunan bu Kitaba bakarak veya
ilhamın tekris edilen kimsenin ilgili kişinin kutsal saydığı Kitabın
vicdanını bağladığı ifade edilir. üzerine yapmalıdırlar.
5. Hürmasonluğa giren her
kimsenin, ilk başta, toplumun
huzur ve düzenini bozma
eğilimindeki her hangi bir
hareketi teşvik ve desteklemesi
kati olarak yasaktır; ikamet ettiği
ya da himayesi altında bulun-
duğu devletin yasasına gereken
itaati göstermeli, anavatanının
egemenliğine daima bağlı olma-
lıdır.

6. İngiliz Hürmasonluğu böylece


her üyesine sadakat ve
vatandaşlık görevleri telkin
ederken, ferde toplum meseleleri
üzerinde kendi fikrine sahip olma
hakkını tanır.

7. Loca içinde din ve siyaset Fakat, ne herhangi bir Locada, 7. Localarında din ve siyaset
münakaşaları katiyetle yasaktır. ne de herhangi bir zaman münakaşaları yasaklanmalıdır.
Hürmason sıfatıyla, dinî ve siyasi
konularda tartışmaya veya
görüşlerini açıklamaya izin
vermez.

7. Büyük Loca, hem dahilde hem


de dışarda, devletin iç ve dış
politikası üzerinde fikir beyan
etmeyi daima reddetmiştir; bir
hükümetle diğeri veya siyasi
partiler arasındaki ilişkileri
etkileyen her meselenin, ya da
hükümet aleyhine meselelerin
daima dışında kalmak olan
değişmez politikasını ihlâl eden
herhangi bir eyleme, ne kadar
insani görünürse görünsün,
adının karıştırılmasına izin
vermeyecektir.

8. Büyük Loca, kendilerini


Hürmason sayan, bu ilkelere
uymayan Kurumların mevcut

56
olduklarını bilmektedir; bu
durum var oldukça İngiltere
Büyük Locası böyle Kurumlarla
herhangi bir ilişki kurmayı ve
onları Hürmason olarak kabul
etmeyi katiyetle reddetmektedir.

4. Büyük Locanın ve Locaların 3. Jüridiksiyonu altındaki


üyeleri yalnız erkeklerden Hürmasonlar erkek olmalı ve
meydana gelecektir; hiçbir Büyük Locanın ve kendisine bağlı
Büyük loca kadınları üyeliğe Locaların kadınları üyeliğe kabul
kabul eden karışık Localar veya eden Localarla masonik temasları
kuruluşlarla her ne şekilde olursa olmamalıdır.
Masonik ilişki kurmayacaktır.
9. Gayri muntazam veya
tanınmayan Büyük Localar
Bu normlara uymayan, örneğin
üyelerinden bir Yüce Varlığa
inanç istemeyen veya üyelerinin,
üyelik sıfatlarıyla, siyasi faali-
yetlere katılmasına izin veren
veya teşvik eden, bazı sözde
Masonik teşekküller vardır.

Bu obediyanslar, İngiltere
Birleşik Büyük Locası tarafından
Masonik bakımdan muntazam sa-
yılmamaktadırlar ve onlarla her
türlü Masonik temas yasaktır.

5. Büyük Loca kontrolü altındaki 9. İngiltere Büyük Locası, 2. Büyük Loca gerçekten
Localar üzerindeki en üst ve Hürmasonluğu yalnız üç bağımsız ve özerk olmalı ve
büyük otorite olacaktır; yani Derecede ve de Anayasasında kendi jüridiksiyonunda Mesleki,
obediyansı içindeki Meslek ya da “tek Kadim Masonluk” olarak ya da temel, Hür Masonluğun
Sembolik Dereceler (Çırak, Kalfa tanımlanan sınırlar içinde (yani sembolik Çırak, Kalfa ve
ve Üstat Masonlar) üzerinde tek uygulayan en yüksek ve Üstat dereceleri) üzerinde tartı-
ve tartışılmaz otoriteyle sorumlu, bağımsız Kurumdur. Adı ne şılmaz bir otoriteye sahip olmalı
bağımsız, kendi kendini yöneten olursa olsun, herhangi bir ve başka bir Masonik teşekküle
teşekkül olacaktır; ve bu Masonik otoritenin varlığını hiçbir surette tâbi olmamalı veya
dereceler üzerinde herhangi bir tanımaz ve kabul etmez. gücünü onunla paylaşmamalıdır.
kontrol veya nezaret iddia eden
bir Yüksek Şûra veya başka bir
Güce hiçbir surette tâbi
olmayacak veya otoritesini
onunla paylaşmayacaktır.

10. Büyük Loca, İngiltere Büyük


Locasının kuruluş ilkelerine sıkı
sıkıya bağlı olmayan Kurumları
üyeliğe kabul eden ve Hürma-
sonluğu temsil ettiklerini iddia
eden sözde Uluslararası Kon-
feranslara katılmayı bir çok
vesileyle reddetmiştir, reddet-
meye de devam edecektir.
Büyük Loca ne böyle bir iddiayı
kabul eder, ne de onun görüşleri
böyle herhangi bir kuruluş
tarafından temsil edilebilir.

11. Bir kısmı yukarıda belirtilmiş


olan Masonluğun temel
ilkelerinin hiçbir gizliliği yoktur.
Büyük Loca, bu yerleşmiş ve
değişmez ilkeleri beyan edip
uygulayan ve de devamlı uygula-
dığını gösterebilen Büyük
Locaların tanınması hususunu

57
daima dikkate alacaktır; fakat bu
ilkelerin yeniden veya değişik
yorumlanmasında hiçbir surette
münakaşa ve müzakereye
girmeyecektir. Bunların, İngiltere
Birleşik Büyük Locası tarafından
Hürmason olarak tanınmayı arzu
edenlerce içtenlikle ve bütünlüğü
içinde kabul edilip uygulanmaları
gerekir.

İngiltere Büyük Locasına, hâlâ


bu deklarasyonu, özellikle de 7.
Maddeyi destekleyip destekle-
mediği sorulmuştur. İngiltere
Büyük Locası deklarasyonun her
kelimesini kabul edip destek-
lediğini bildirmiş, ayrıca İrlanda
ve İskoçya Büyük Localarının
fikirlerini de almak istemiştir. Üç
Büyük Loca arasında bir
konferans toplanmış, üçü de
1938 beyanını tereddütsüz
yeniden teyid etmişlerdir;
şimdiki halde onları bu tutumdan
vazgeçirecek hiçbir neden de
görülmemektedir.

Eğer Hürmasonluk, siyasi veya


dinî konularda fikir beyan ederek
yolundan sapacak olursa, yalnız
ilerde ortaya çıkabilecek
herhangi bir hareketi açıkça
kabul veya reddetmeye davet
edilmekle kalmayacak, aynı
zamanda da kendi üyeleri
arasına nifak tohumlan ekmiş
olacaktır.

Üç Büyük Loca, Hürmasonluğun


bu politikaya sıkı sıkıya bağlanıp
dış dünyanın sürekli değişen
doktrinlerinin dışında kalarak
varlığını korumuş olduğuna
kanidirler; Hürmasonluğun temel
ilkelerinden en küçük bir
sapmaya imkân verebilecek her-
hangi bir hareketi asla tasvip
etmemeyi tesbit ve tescile
kendilerini zorunlu hisset-
mişlerdir.

8. Eski Landmarklann esaslarına, Üç Büyük Loca, üç Büyük 8. Büyük Loca kurulmuş ilkelere
mesleğin örf ve âdetlerine Locadan herhangi birinin böyle ve kurallara (Eski Landmarklar)
mutlak riayet şarttır. yapması halinde, artık Cemiyetin ve Mesleğin örf ve âdetlerine
Eski Landmarklarına uymakta bağlı olmalı ve Localarında
olduğu iddiasında bulunama- bunlara uyulmasında ısrar
yacağına ve mutlaka dağılmaya etmelidir.
mahkûm olacağına kuvvetle
inanmaktadır.

Bunlara göre, bir Büyük Locanın menşei muntazam olmalıdır. Bunun için Büyük Loca
muntazam bir Büyük Loca veya her biri muntazam bir Büyük Locadan berat almış üç veya
daha fazla Loca tarafından kurulmalıdır. Locaların üyeleri yalnız erkek olmalıdır. Büyük

58
Localar üç derece üzerindeki otoritelerini Süprem Konsey veya başka bir güçle
paylaşmamalıdır. Masonluğun Üç Büyük sembolik Nuru (Kutsal Kanunun Kitabı, Gönye ve
Pergel) Büyük Locanın veya ona bağlı Locaların toplantılarında bulunacaktır. Locada her türlü
politik ve dinî tartışmalar yasaktır. Eski Landmarklara ve Masonluğun örf ve âdetlerine daima
uyulacaktır.

İngiltere‟de “Honourable Fraternity of Ancient Freemasons” isimli yalnız kadınlara mahsus bir
Büyük Loca vardır. Emulation ritüelini kullanırlar, birbirlerine “birader” diye hitap ederler.
Üyelerinin büyük çoğunluğunun eşleri İngiltere Birleşik Büyük Locasındandır. Gittikçe sayıları
artmakta, yurt dışında Localar da açmaktadırlar. Bunlarla ilgili olarak İngiltere Büyük Locası
10 Mart 1999‟da bir deklarasyon daha yayınlıyor:

“İngiltere ve Galler’de yalnız kadınlara mahsus iki Büyük Loca vardır. Bunlar yalnız
kadınları kabul etmelerinden başka, uygulamalarında muntazamdırlar. Ayrıca bir
tanesi26 de hem erkekler hem kadınları üye olarak almaktadır. Bunlar Büyük Locamız
tarafından tanınmamaktadırlar ve karşılıklı ziyaretler yoktur. Bununla beraber, kadın
Büyük Locaları ile zaman zaman ortak konularda görüşmeler yapılmaktadır. Bundan
böyle Kardeşler, Mason olmayanlara, sorulduğunda, (her ne kadar bizim Büyük
Locamız kadınları almıyorsa da) Hürmasonluğun erkeklere mahsus olmadığını izah
edebilirler...”

Buna göre, kadınlar da Mason olabilirler; tanınmayan bir Büyük Locayla gayri resmî temas
mümkündür; bir Büyük Loca muntazam olabilir, ancak bu tanımak için bir teminat veya
yeterli şart değildir. Bunun tersi ise geçerli değildir: tanınan bir Büyük Loca gayri muntazam
olamaz.

İngiltere‟deki yeni “İngiltere Muntazam Büyük Locası” da “İngiltere Birleşik Büyük Locası”nın
1929 beyannamesindeki ilkeleri, bazı farklılıklarla, kabul ve beyan etmiştir. Bu farklılıklar
şöyledir:

2. Maddenin başına “milliyet, ırk, renk, dinî veya siyasi inançtan dolayı üyelik engellenemez”
ilave edilmiştir.

4. Maddenin son cümlesi “hiçbir Büyük Loca kadınları üyeliğe kabul eden karışık Localar veya
kuruluşlarla her ne şekilde olursa Masonik ilişki kurmayacaktır” alınmamıştır.

6. Maddede Üç Büyük Nur ismen sayılmamış ve “Büyük Loca ya da ona tâbi Localar” yerine
“onu teşkil eden Localar” denilmiştir.

26
Fransız Droit Humain‟in üzerine 2001 yılında İngiltere‟de “Grand Lodge of Freemasonry for Men and
Women” kurulmuştur.

59
7. Maddede “katiyetle” (strictly) kelimesi yoktur.

8. Maddedeki “eski landmarklar” yerine “eski yükümlülükler” kullanılmıştır.

Bir de 9. Madde vardır: “Bir Büyük Loca multi ritüelci olmalıdır.”

Son cümle olarak da “Bunlar Büyük Loca tanımada madde madde göz önüne alınacak Temel
İlkeleri teşkil eder” diye ilave edilmiştir.

Bunlardan anlaşıldığına göre, bu yeni Büyük Loca, eskiden beri Amerika‟da süregelen siyah-
beyaz Masonluk ikilemine, son yıllarda dünyada teşvik edilmekte olan din ve milliyet ayrımına
karşı olduğunu göstermektedir. Ayrıca, Masonluğun yalnız erkeklere mahsus olduğunun altı
çizilmekle birlikte, kadın ve karma Masonluklarla masonik ilişki yasaklanmamıştır. Bu da
günün gelişmekte olan eğiliminin sonucudur. Ayrıca Locaların Büyük Locaya tâbi değil, onu
teşkil ettikleri söylenerek, İngiltere Birleşik Büyük Locası ve benzeri yönetimlerin Localar
üzerindeki baskısına işaret edilmektedir. Gene, İngiltere Birleşik Büyük Locasının tarihinde hiç
tanımlamadığı ve o sebeple de gayrı resmî yorumların bolca yapıldığı “landmark” kelimesi
yerine “eski mükellefiyetler” denilerek daha açık ve seçik bir terim kullanmışlardır. En önemli
husus ise, tek ritüel yerine, değişik ritüellerin kullanılmasını kabul etmeleridir.

Büyük Localar eğer birbirlerini tanımışlarsa, diplomasideki fahri konsoloslar gibi, karşılıklı
“Dostluk Kefilleri” atarlar. Bütün muntazam Büyük Localar birbirlerini mutlaka tanımazlar.
Her Büyük Locanın gene de kendi ilkeleri, kuralları, dünya görüşü vardır, buna göre hareket
eder.

İntizam meselesi bugün dünya Masonluğunu maalesef ikiye ayırmıştır. Muntazam sayılanların
mutlaka tüm şartları yerine getirdikleri söylenemez. Bazı Büyük Localar vardır ki intizamın
tüm şartlarına sahiptirler ama gene de gayri muntazam sayılırlar. Onlarla da resmî ilişki
kurulmaz, Localar arasında ziyaret yoktur. Ama bu durum, hiçkimseye, hiçbir Büyük Locaya,
kendinden olmayanları Mason saymama hakkını vermez.

Büyük Locamız bugün muntazam Masonluk dünyasında 1909 kuruluşu kabul görmüş olarak
itibarlı bir yere sahiptir. Bu itibarı korumak bizim temel görevlerimizden biridir. Bunun için iyi
Mason olmalıyız. İyi Mason bilgili Masondur. Tabii ama her bilgili Mason da iyi Mason değildir.
Unutulmamalıdır ki sadece Mason değil, bir şey olmak için, önce insan olmak gerekir. Ne
kadar insan oisek ancak o kadar da Mason oluruz.

60
Landmarklar

Masonlukta “yazılı olan” ve “yazılı olmayan”1 yasalardan, kurallarından bahsedilir.


2
Anderson’un Eski Mükellefiyetleri bugünkü Masonluğun ilk yazılı kurallarıdır. Daha eskilere
gidilecek olursa, 1390 Regius el yazması, 1459 Strasbourg Taş Ustaları yasaları, 1598 ve
1599 tarihli iki Schaw Yasası yazılı kurallardan, yasalardandır. Büyük Locaların tüzükleri,
Konvan kararları da yazılı kurallar kapsamındadır. Yazılı olmayanlar ise, çok eskilerdenden
intikal etmiş olan gelenekler, örfler, âdetler, usûllerdir. Bunlardan bazıları etikette, bazıları
ritüel düzeni içindedir. Millî olanları vardır, ama önemli bir kısmı evrenseldir. Ancak, yazılı
olmadıkları için uydurmalara imkân verirler. Bunlardan da karmaşa doğar.

Karmaşaya neden olmuş konuların başında landmarklar gelir. Landmark karmaşasının


kaynağı da Mackey’dir3. Coil, Mackey gibi bir Amerikalı olduğu halde, ansiklopedisinin
landmarklar bahsine “Eski land marklar bir amerikan uydurmasıdır, olmayacak iddialarla
ortaya atılmış, oldukça büyük ayrılık ve tartışmalara sebep olmuş ve fiyaskoyla da sona
ermiştir” diye başlamıştır4.

19. yüzyılın ikinci yarısından sonra Amerika’da landmark listeleri hazırlamak moda olmuştur.
Bu modaya sadece yazarlar değil, Büyük Localar da kapılmıştır. Bugün Amerika’da 50 Büyük
Locadan 10’u Mackey’in landmark listesini aynen alıp kabul etmiştir. 7’si âdet yerini bulsun
diye almış, 13 tanesi kendi landmarklarını yapmış, 4’ü de landmark olarak Eski
Mükellefiyetleri kabul etmiştir. Sadece 16’sında liste yoktur.

Amerikalılara karşılık, Anglosaksonlar landmarkları hiçbir zaman tarif ve tasnif etmemişlerdir.


Ancak kelime olarak anayasa, tüzük ve ritüellerinde vardır.

Biz, landmarkları, Büyük Locamızın düzenlilik kazanma ve tanınma sürecinde, karşımıza çıkan
1929 tarihli bildirinin 8. Maddesi “Eski Landmarkların esaslarına, mesleğin örf ve âdetlerine
mutlak riayet şarttır”la öğrendik. Buradan ritüel ve tüzüklerimize girdi.

1
Lat. “lex scripta” ve “lex non scripta”.
2
The Charges of a Free-Mason. Biz Anayasa ya da Temel Yasa içindeki bu bölümü “Eski Mükellefiyetler
ya da Yükümlülükler” diye adlandırıyoruz. Ancak bu bazen bazı karışıklıklara yol açıyor. Masonlukta “Old
charges” denildiği zaman birtakım elyazmaları külliyatı anlaşılır. Ayrıca bir de “Antient Charges” vardır,
bu da İngiltere Birleşik Büyük Locasının Anayasasının başında bulunan ve İs’adda Üstadı Muhtereme
okunan onbeş maddelik mükellefiyetlerdir. Charges Fr. devoirs’dır.
3
Albert G. Mackey, Jurisprudence of Freemasonry, Macoy, 1953.
4
Coil’s Masonic Encyclopedia, Macoy, 1961, s. 352.

61
Tekris töreninde5, Hatip, genç masona, “landmarklara uyacaksınız” diyor. Tüzüğe6 göre
“Büyük Loca, Hür Masonluğun eski Landmarklarına, gelenek, ve törelerine bağlıdır; bu ana
prensipleri korumakla yükümlüdür”. Bugün olmayan Anayasaya7 göre, “Türkiye Büyük
Locası, Hür Masonluğun eski Landmarklanna, gelenek ve törelerine bağlıdır. Bu ilkelere
dokunulamaz ve bunlar değiştirilemez”. Gözümden kaçmamışsa, bu kadar. Tabii o zamanlar
bazı yazılar da çıktı8.

Bizdeki ifadeler, Iskoçya ve İngiltere metinlerinden aynen aktarıldığı için, landmark konusu
havada kalmıştır. Sanki adı vardır, kendisi yoktur. Ancak yabancı bir kaynak9 bizim de
landmarklarımız olduğunu söylemiştir: ”Yakın bir tarihte Türkiye Büyük Locası, 2076 No.lu
Quatuor Coronati Locasının tavsiyesiyle resmen yedi Land-mark kabul etmiştir”. Eğer
doğruysa, uyulacak, korunacak, bağlı kalınacak kurallarını gizleyen tek Masonluk biziz
demektir.

Tanımlar, tarifler

Landmark, kelime olarak, İng. land (arazi) ve mark (işaret) kelimelerinden oluşuyor, “arazi,
toprak işareti” demek.

Sözlüklerdeki tanımlar esas itibariyle şöyle:

- birincisi, landmark, arazide sınır işareti anlamında bir kadastro terimi. Bu işaretin doğal
olması gerekmiyor, önemli olan oraya yerleştirilmiş, tesbit edilmiş olması. Bu, insanın
koyduğu bir işaret, bir iz, ama mülkiyet hakkının korunması için insana kendi koyduğu işareti
kaldırması, yoketmesi dinsel10 ve yasal yönden yasak.

- ikincisi, landmark, çevredeki en belirgin nesnelere, cisimlere göre geminin mevkiini tâyin
etmek ve buna göre rotasını çizmek için yararlanılan, kerteriz işareti, röper veya nirengi
noktası da denilen bir denizcilik terimi.

5
Birinci Derece Ritüeli. 6. Baskı. 1992. S. 72.
6
Masonluğun Temel Prensipleri ve Hür ve Kabul Edilmiş Masonlar Büyük Locası Tüzüğü. 24 Nisan 1982
tarihli Büyük Loca toplantısında tâdil edilmiş metin. Madde 1.- Büyük Loca.
7
Türkiye Hür ve Kabul Edilmiş Masonları Büyük Locası Anayasası, İstanbul 1970, s. 8. Madde 10-e.
8
Mimar Sinan, S. 2, s. 18, Landmarklar, R. Temel; S. 3, s. 16, Landmarkların kaynağı ve niteliği, G.
Kardam; S. 24, s. 11. Landmarklar üzerine, Fikret Çeltikçi. Anadolu Muh Locası Yayını 1, 1987-88
yıllığı. Anadolu Muh Locası Yayını 4, Masonluk üzerine, Raşid Temel.
9
Transactions, Phoenix No.30. Vol.7, 1975/1976, s. 84. The Ancient Landmarks. Peter A. Cawsey.
10
Bkz. Tevrat, Eyub, XXIV, 2: “Sınırlan yerlerinden kaldırıyorlar: sürüler gasbedip otlatıyorlar”.
Süleyman'ın Meselleri, XXII, 28: “Atalarının koydukları eski sınırın yerini değiştirme”. Tesniye, XXVII, 17:
“Komşusunun sınırının yerini değiştiren lânetli olsun. Ve bütün kavmi Amin, diyecek”.

62
- üçüncüsü, landmark, bir eylemin, bir etkinin, bir oluşumun, bir gelişmenin belirlendiği tarihî
dönüm noktası. Örneğin, İstanbul’un fethi ile yeni bir çağın açılması, Atatürk'ün Samsun'a
çıkışı ile Ulusal Kurtuluş Savaşımızın başlaması.

Landmark Masonlukta da aynı anlamlarda kullanılıyor.

Birincisi, yani sınır işareti olarak landmarklar, Masonluğu harici âlemden ayıran kurallardır.
Bu kurallar kaldırılamaz, değiştirilemez. İkincisi, röper noktası olarak landmarklar, Üstadı
Muhteremin Locasını yönetirken uyacağı ve kendisine yol gösterecek ilke ve kurallardır.
Üçüncüsü, dönüm noktası olarak landmark, tekris töreniyle bir haricinin mason oluşunun
tescil ve ilan edilmesidir.

Bugün, landmarktan bunlar anlaşılıyor, ancak terimin tarihsel gelişmesi farklı.

18. yüzyılda landmarklar

Landmark, masonik anlamda, ilk defa11 1723 Anderson Anayasasında12 Localar Genel
Tüzüğünün XXXIX. Maddesinde kullanılmış: “Her Yıllık Büyük Loca’nın, bu eski Kardeşliğin
gerçek Yararı için yeni tüzükler yapmaya ve bunları değiştirmeye tabii olarak Gücü ve Yetkisi
vardır: Yeter ki her zaman eski Land-Marklann korunmasına özen gösterilsin ...”.

Localar Genel Tüzüğünü 1720’de o zamanki Büyük Üstat George Payne düzenlemiş, 1721’de
Büyük Loca onayladıktan sonra Anayasa kitabında basılmıştır. Anayasanın “Hürmasonun
Yükümlülükleri” başlığının hemen altında, bunların “eski kayıtlar” dan alındığı, Localar Genel
Tüzüğünün baş tarafında da “eski kayıtların ve Kardeşliğin halırlanamayacak kadar eski örf
ve âdetlerinin gözden geçirildiği” yazılıdır. Ancak “eski kayıtlar” denilen eski Locaların
evrakları, Gotik anayasalar, kurallar, yükümlülükler, örf ve âdetler, lejandlar 1717’de Büyük
Locayı kuranların elinde yoktu, birkaç yıl sonra toplanmaya başlanmıştı. Bilinen o ki birçok
eski örf ve âdet yeni sistemde ya yok, ya da değiştirilmiş. Bu durumda, değiştirilmiş olanlar
landmark değilmiş. Landmark olsalardı korunmaları gerekecek, değiştirilemeyeceklerdi.

1738’de Anayasaya tekrar değişiyor. Burada Land Mark iki yerde geçiyor. Biri, Payne’in
Tüzüğünün son maddesinde, Anderson buna “eski”, diğeri de gene tüzüğün son maddesinde,
buna da “yeni” diyor. Anderson her iki tüzüğü yan yana basıyor. Payne’inkinde herhangi bir
değişiklik yok. Yeniye de Anderson: “İlk baskısından itibaren muhtelif Büyük Locaların yaptığı
Yeni Tüzükler, ya da Eskiyle ilgili Değişiklikler, Geliştirmeler ve Açıklamalar” diyor.

11
Hextall, A.Q.C. XXV.
12
Anderson’un Kitabı, Murat Özgen Ayfer, Sim Matbaacılık Ltd. Şti., Ankara, 2003, s.73.

63
“Yeni” XXXIX. Maddede, Anderson iki Büyük Locanın 24 Haziran ve 25 Kasım 1723 kararlarını
özetliyor. Birincisine göre, Büyük Locanın “Masonluğun eski Kurallarına uygun olmak
kaydıyla... Genel Tüzükleri” değiştirme yetki ve gücü var. İkincisinde, Anderson’a göre,
“Anayasa Kitabında basılmış Tüzükler” dikkate alınmış; “...Usulüne göre toplanmış Büyük
Locanın değiştirme yetkisi var...” ve “Kardeşliğin eski Kurallarına ters düşmedikçe basılı
Tüzüklerin” değiştirilmesine gerek olmadığına karar verilmiş. Bu iki kararda landmarklardan
değil, sadece eski kurallardan bahsediliyor. Fakat yeni tüzüğün XXXIX.Maddesinin son
paragrafı ise şöyle: “Buna göre, yukarıdaki bütün değişiklikler ya da Yeni Tüzükler,
Masonluğun İyiliği için, Kardeşliğin eski kuralları bozulmadan, Eski Land Marklar da
korunarak, eski Tüzükleri değiştirmek ya da açıklamak için...”. Bu cümle ya Anderson’un
ilavesi, ya da onun ifadesiyle bir “açıklama”. Ancak, ne olursa olsun açıklama biraz zoraki.
Çünkü değişiklikler bütün kardeşlerin tasvip ve onayından geçmesi gerektiği halde böyle
olmamış13. Ama, Büyük Loca hem bütün kardeşleri temsil ettiğinden hem de tüzük yapmaya
ve değiştirmeye yetkili olduğundan, Anderson’a göre, herhangi bir usulsüzlük söz konusu
değil. Önemli olan “eski landmarkları özenle korumak”. Korunduğu da söylenmiş.

Tabii, Payne’in, Büyük Locanın ve Anderson’un landmarklardan ne anladıklarını bilemiyoruz.


Ancak, anlaşıldığı kadarı ile, Payne için, “tüzükler” ve “landmarklar” ayrı kavramlar: tüzükler
değiştirilebilir, ama landmarklar özenle korunmalıdır.

Anderson’un bahsettiği Büyük Loca kararlarında ise landmarklardan hiç söz edilmemiş,
sadece “kardeşliğin eski kuralları” denmiş. Belki Büyük Locanın, eski kurallarla landmarkları
bir tuttuğu düşünülebilir. Ama Anderson, hem “kardeşliğin eski kuralları”ndan hem de
“landmarklar”dan söz ediyor. Onun için de ne düşündüğü pek belli değil.

1756’da Anayasa yeniden bastırılıyor. Buraya Payne ve Anderson’un metinlerinden parçalar


alınmış. Eski Landmarklarla ilgili olarak da yalnız Anderson’un 1738 metni verilmiş. 1767 ve
1784'de yeniden bastırılan Anayasalarda ise Landmark geçmiyor. Nedeni belli değil.

1751'de İngiliz Masonluğu eskisi “Modernler”, yenisi “Eskiler” diye tanımlanan iki Büyük
Loca'ya bölünüyor.

“Modernler”in Büyük Locasına ait tutanaklarda landmark diye bir kelime geçmiyor.

“Eskiler”in tutanaklarında ise, landmark yalnız bir yerde, Royal Arch ile ilgili 5 Kasım 1783
tarihli bir kararda var: “Eski Landmarklann korunabilmesi için ... görevliler meslekte

13
Tüzüğün XXXIX. Maddesi: “... ve bu değişiklikler ve yeni tüzükler Büyük Şölenden önceki üçüncü üç
aylık toplantıda teklif edilip kararlaştırılmalıdır: ve böylece yemekten önce bütün kardeşlerin, hattâ en
genç Çırak’ın bile dikkatle okumasına imkân verilmiş olur; mevcut olan bütün kardeşlerin çoğunluğunca
tasvip ve onayı mutlaka gerekli, aynı şekilde bağlayıcı ve mecburidir”.

64
uygulanan muhtelif eski törenleri, özellikle Mukaddes Royal Arch’ın misterlerini, araştıracak,
öğrenecek, tekrarlayacak ve uygulayacak...”. O kadar.

Büyük Locaların dışında dört yazar landmark sözcüğünü kullanmış:

Fifield Dassigny14, “Masonluğun landmarklan evrenseldir, öyle iyi tesbit edilmişlerdir ki


kaldırılamazlar ...”, L. Dermott15 “Eski Landmarklan da gözden ayırmadan, hareketlerini
Doğru, Tutarlı, Ahlâklı ve Kardeşçe Sevgiyle nasıl sürdürmeleri gerektiği hususunu genç
Kardeşlere öğretmek çabasıyla ekteki yaprakları yayınladım”, W. Preston16, “cemiyetin eski
ve muhterem landmarklarını...” "korumakla yükümlü olduğumuz eski landmarklanmız...”, W.
Calcott17, “yeter ki eski landmarklar ihlâl edilmesin ve de genel tüzüklere uysun” demişler.

Bunlardan sonra, 18. yüzyılda landmark kavramının ne ifade ettiği hususunda özetle şunlar
söylenebilir. Resmî kayıtlara göre, “landmarklar dikkatle korunmalıdır”. Ancak 1767 ve 1784
Anayasalarında landmark kelimesinin bulunmaması landmarklardan “eski kuralların
anlaşılmakta olduğunu düşündürüyor. Yazarlar açısından ise, landmarklar “eskidir,
muhteremdir, evrenseldir, kaldırılamazlar".

19. yüzyılda landmarklar

1813’de iki Büyük Loca yeniden birleşiyor. Bu birleşmede iki Locanın önemli çalışmaları var.
Biri, Lodge of Promulgation (1809-11), birleşme yolunu hazırlıyor, diğeri, Lodge of
Reconciliation (1813-16), kabul edilen şekil ve usûlleri tanıtıp öğretiyor. Birleşmede taraflar
“şekiller”in ve “usûller”in “gerçek ve eski Masonluğa” uygun olduğunda anlaştıklarını
söylüyorlar. Bundan da araştırmacılar, “usûllerin, ritüellerin, törenlerin...” Landmark
olduğunu çıkarıyorlar.

Modernlerin 12 Nisan 1809 tarihli “cemiyetin eski landmarklanna dönmeleri hususunda


muhtelif Locaları ikaz etme” kararı var. Burada, landmark, Anayasaların dışında ilk defa
resmen kullanılıyor. Büyük Loca, 1739 yılında dereceler arasındaki geçiş kelimelerinin
yerlerini değiştirmiş olduğundan beri eski yolundan çıkmış olduğu iddia ve ithamlarına karşı
böyle bir karara gerek duymuş olabilir. O zaman da, geçiş kelimelerinin landmark olduğu
düşünülebilir.

26 Ekim 1809’da, Büyük Üstat, Lodge of Promulgation’a “Cemiyetin eski Land Marklarını
tesbit ve ilan etmek ve bilinmesi gerekli husus ve şekilleri öğretmek” göreviyle berat veriyor.

14
Serious and Impartial Enquiry (Ciddi ve Tarafsız Soruşturma), 1744.
15
Ahiman Rezon, 1756.
16
Illustrations of Masonry, 1772 ve 1775.
17
Candid Disquisition (Samimi Konuşma), 1769.

65
Bu Locanın 8 Aralık 1809 tarihli tutanağında, “Birinci dereceye ait landmarklar” ciddi olarak
araştırılmış ve tesbit edilmiş deniyor. 19 Ekim 1810 tutanağında “Üstadı Muhterem İsad
Töreni Cemiyetin gerçek18 landmarklarından biridir” diye geçiyor. O zaman, landmarklar,
derece ve törenlere ilişkin ayrıntılar oluyor.

29 Aralık 1810 tarihli Büyük Loca tutanağında Lodge of Promulgation’ın çalışmaları var. Buna
göre, Büyük Üstat, derecelerdeki şeklî hususlar dediği, Locanın şekli, Görevlilerin sayısı ve
yerleri, derecelere göre sıfatları, derecelerin geçiş kelimelerinin yeniden konmasıyla ilgili
görüşlerini açıklıyor ve “Cemiyetin Eski Land Marklarının korunmasında bunlara dikkat
edilmesi”ni istiyor. Burada da landmarklar şeklî hususlar oluyor.

Son toplantısını 5 Mart 1811’de yapan Lodge of Promulgation, Büyük Üstada bir rapor
veriyor. Burada “Mesleğin bütün mutad törenlerini, uygulamada basit, etkide güçlü ve
herhalükârda eski tatbikata tamamiyle uygun hale getirmek için...” diye bir ifade vardır.
Yorumcular, “eski tatbikat” la landmarkların kastedildiğini söylüyorlar.

Resmî birleşmeden kısa bir süre önce, 1 Aralık 1813’de, her iki Büyük Locanın Büyük
Üstatlarının birbirlerine hitaben yaptıkları konuşmalar ilginçtir.

Modernlerin Büyük Üstadı Sussex Düküne “eski landmarkları desteklediği ve koruduğu için
kuvvetle ve kardeşçe sevgiyle”, Eskilerin Büyük Üstadı Kent Düküne de “eski land markları
kabul etmek, korumak ve garanti altına almakta gösterdiği sağlam ve kardeşçe kararlılıktan
dolayı” teşekkür ediyor.

Carr da haklı olarak, “hasım Büyük Locaların kararları birbirini iptal ediyor. Aralarında sürekli
çatışma olan her iki tarafın Landmarkları yüceltmeyi gerçekten başarmış olmaları imkânsızdır.
Eğer iki taraf da Landmarkları korumuşlarsa, uzun süre üzerinde anlaşamadıklan noktalar
landmark değildi” diyor.

Lodge of Reconciliation’ın çalışmalarına ait belge yok. Bu sebeple bu Locanın landmarklara ait
görüşleri bilinmiyor.

1813 Birleşme Beyannamesinin III. Maddesinde “lekelenmemiş olan bir tek bu sistem ki
gerçek landmarklara, Cemiyetin yasa ve göreneklerine uygundur, bütün Masonluk
Dünyasında aynen korunup uygulanacaktır” denmiş. Sanki anlaşmazlık, ayrılık olmamış,
bunlardan da kimsenin haberi yokmuş gibi yazılmış. Bu İngiltere'nin kendi yaptıklarının hep
doğru olduğunu da gösteriyor.

18
Her ne kadar, true (gerçek) değil, two (iki) yazılmışsa da doğrusunun true olması gerektiği
söylenmektedir.

66
1 Aralık 1819 tarihli bir levhada, Büyük Üstat Sussex Dükü, Lecture denilen soru/cevaplı
derece bilgileriyle ilgili olarak Localara ve Üstadı Muhteremlere “Loca Üstadı Muhteremi
Mesleğin Land Marklarına uyduğu müddetçe, Lecture’ları Locasının yapısına en uygun dilde
vermekte serbesttir” diye yazmış. Gene burada hangi landmarklara diye sorulacaktır.

Birleşmeden sonra, 1815’de Anayasa yeniden basılıyor. Landmark 3., 8. ve 10. Maddelerde
geçiyor.

10. Madde önemli: “Büyük Loca, mesleğin yönetimi için, Yasalar ve tüzükler yapmaya,
bunları değiştirmeye, kaldırmaya yetkilidir, yapılanlarla yeter ki eski land-marklar aynen
muhafaza edilebilsin ...” deniliyor. 1767 ve 1784 baskılarında çıkarılmış olan bu madde
Anayasaya yeniden girmiş.

8. Madde: “... cemiyetin eski landmarklanna aykırı hiçbir şeyi ihtiva etmediği araştırılıp
anlaşıldıktan sonra, önerge açıkça teklif edilebilir...”. Anayasanın 1767 ve 1784 baskılarında
da benzer bir madde var, ama landmark sözcüğü yok.

3. Madde: “Her Üstadı Muhterem, makama oturduğu zaman cemiyetin usûllerine ve


göreneklerine uymak, land-marklarını korumak ve bunları locasında uygulamakla
mükelleftir”. Bu, 1756, 1767 ve 1784 Anayasalarında yok.

1815 Anayasasında da landmarklardan ne kastedildiğine dair birşey yok. Anlaşıldığı kadarı


ile, landmarklar “eskidir” ve “ihtimamla korunmalıdır”; ayrıca landmarklardan başka bir de
eski usûller ve görenekler var.

19.yüzyılda, landmarklardan epeyce söz etmiş olanlardan biri George Oliver. Oliver, önce,
hangi olayları önemli görmüşse landmark saymış. Sonra, bir liste daha düzenlemiş, Yaradılış,
Tufan, Hz. İbrahim efsanesi, Yakub’un rüyası, yeminler, sırlar, tekris töreni, kalfalığa geçiş,
üstatlığa yükseliş, süsler, mefruşat, mücevherleri landmark yapmış19.

Gould20 da uydurmalara dayanamamış olacak ki “Kimse nelerin landmark olduğunu ya da


nelerin landmark olmadığını bilmiyor; bunların hiçbiri dünya otoritesi değil, eğer karşınızdaki
sizi susturmak istiyorsa herşey bir anda landmark oluveriyor; ama kendi düşüncesine aykırı
göründü mü de hiçbir şey landmark olmayıveriyor”, demiş.

19
Daha geniş bilgi için Bkz. Coil’s Masonic Encyclopedia, s. 354-55.
20
Robert F. Gould, History of Freemasonry.

67
20. yüzyılda landmarklar

Anayasa 1960’da yeniden basılıyor; 4., 55. ve 111. Maddeler 1815 Anayasasıyla aynı.

4. Madde, Büyük Locanın yetkileri üzerine: “Büyük Loca ... Cemiyetin eski Landmarklarının
muhafaza edilmesine daima ihtimam göstererek mesleğin idaresi için tek başına yasa ve
tüzük yapma, değiştirme ve kaldırma yetkisine sahiptir”. Bu, Payne’in tüzüğündeki maddedir
ve 1815’den sonraki bütün Anayasalarda, madde no.ları değişmiş olsa da korunmuş; 1841’de
14, 1865’de 16. Madde olmuş.

55. Madde, uygun olmayan teklifler hakkında: “Herhangi bir karar teklifi eğer Büyük Üstadın
nazarında Cemiyetin eski Landmarklarına uygun olmayan bir şeyi ihtiva ediyorsa, bunun
görüşülmesini reddedebilir”. Bu madde, anayasanın 1815’den sonraki bütün baskılarında var;
madde no.sı bazen değişmiş.

111. Madde, Üstadı Muhterem yeminiyle ilgili: “Seçilmiş her Üstadı Muhterem, Makamına
oturtulmadan önce, Cemiyetin Landmarklarını koruyacağına, eski usûl ve yerleşmiş
göreneklere uyacağına ve bunları Locasında uygulayacağına yemin edecektir”. Bu madde,
1756, 1767, 1784 Anayasalarında yok; 1815’den sonraki baskılarda, 1841 ve 1865
baskılarında 2 No.lu madde olarak, var.

Bunlardan landmarkla ilgili görüşün 1815’den farklı olmadığı anlaşılıyor.

Landmarklarla ilgili değişik görüşler

Landmarklarla ilgili olarak çeşitli görüşler var.

Amerikalılardan örnekler:

J.W.S. Mitchell, History of Freemasonry and Masonic Digest, 1858:


“Masonluğun landmarklan çok eskilerden gelen yasalardır; bunlar çağdan çağa, nesilden
nesile geçmiştir; hiçkimse bunlann ne zaman ortaya çıktıklarını bilmez, kimsenin bunları
değiştirmeye veya ortadan kaldırmaya hakkı yoktur. Bunlar Cemiyetin yazılı ya da yazılı
olmayan yasalarıdır. Yazılı olmayan landmarklar, başka hiçbir yerde öğrenilemeyecek Loca
ritüelleri ve öğretileridir. Yazılı landmarklar ise altı tanedir ve ilk defa 1723’de yayınlanmış
İngiliz Anayasasında “Hürmasonun Mükellefiyetleri” başlığı altında bulunabilir”.

Albert Pike, Proceedings Masonic Veterans Association, 1888:


“Eski sade Hürmasonluğun üzerine inşa edildiği temel ilkelerdir, onlar olmadan Hürmasonluk
olmayacaktır: Cemiyetin localar halinde organize olması, üyeliğe kabul şartları, başlangıçta
düzenlenmiş yönetim yöntemleri”.

68
John W. Simons, Principles of Masonic Jurisprudence, 1864:
“Bu eylem ilkelerini, ister yazılmış ister yazılmamış olsun, bilinmeyen bir tarihte var olmuş
landmarklar olarak kabul ediyoruz; bunlar cemiyetin şekil ve esasıyla özleştirilir; büyük
çoğunluğun ittifak ettiği gibi bunlar değiştirilemez; her Mason bunları oldukları gibi korumakla
yükümlüdür”.

Roscoe Pound, Masonic Jurisprudence, 1919:


“Masonlukta landmarklardan, bizler, genellikle, bilinmeyen bir tarihten beri var olan ve hiçbir
Masonik otoritenin sapamayacağı ve aynen korumakla yükümlü olduğu Masonluğun bir
parçası olmuş bazı evrensel, değiştirilemez, yok edilemez esasları anlıyoruz”.

Delmar D. Darrah, Evolution of Freemasonry, 1920:


“Günümüzde kabul edilmiş olan teoriye göre, landmarklar Kardeşliğin evrensel lisanını ve
yasalarını kapsar; bunlar 17. yüzyıldan bize kadar, cemiyetin zaman zaman ihtiyaç gördüğü
bazı değişikliklerle gelmiştir”.

Joseph D. Evans, Constitutions of the Grand Lodge of New York, 1923: “Landmarklar,
ritüelde açıklandığı gibi, Hürmasonluğıın ezoterik misterlerindeki belirgin noktalardır ki
bunların arasında işaretler, dokunuşlar, kelimeler ve üçüncü derecenin efsanesi vardır”.

Charles C. Hunt, Landmarks, 1943:


“Masonik Landmarkları, Masonluğu belli eden ya da başka bir şeyden ayırdeden özellikleri
olarak tanımlayacağım... Landmarkı eylem yasası veya kuralı olarak tarif eden bütün
tanımları reddetmeliyiz... Eski Landmarklar, Hürmasonluğıın devamlı özelliklerini işaret eder,
bunlar yıllar boyu değişmeyen nitelikler olarak Masonluğun menşeini gösterir, özünü korur...
Landmarklar yaratılmamış ya da bir yerden alınmamıştır; bunlar Cemiyetin özünde zaten
vardır”.

Anglosaksonlara göre:

A.J.A. Poignant, A.Q.C., Cilt XXIV:


“Hürmasonluğun esaslı bir parçası olan bir şey, öyle ki Masonluğun hüviyetini yoketmeden
değiştirilemez”.

W.B. HextaII, A.Q.C., Cilt XXV:


“Eski Landmarklar, filhakika, Mesleğe üye verdikleri günlerde operatif Masonlar arasında
mevcut olan sırlardır”.

69
A.S. Mcbride, Speculative Masonry, Its Mission, Its Evolution and Its Landmarks, 1914:
“Masonlukta Landmarklar, iç bölünmesinde ve harici dünyayla dış ilişkilerinde Masonluk
dünyasının sınır çizgilerini işaret eden bazı yerleşmiş gelenek ve göreneklerdir”.

Landmarklarla ilgili görüşler, tasnif edenlerle (listeli görüşler), etmeyenler (listesiz görüşler)
diye iki genel grupta toplanabilir.

Listeli görüşler

İngiliz Masonluğunda 1813 Birleşmesinin idari ve ritüel yapısını benimsemediği için kurulan
Wigan Büyük Locası, 1823 yılında, her birine landmark dediği 15 maddelik bir liste
yayınlamış. Çoğu madde Locaların Büyük Locaya göre demokratik hakları ile ilgili. Bu,
ayrılma iddialarını kuvvetlendirebilmeleri için normal sayılabilir. Ancak bir de “Büyük Locanın
oybirliği kararı Masonluğun Eski Land-marklarını değiştiremez” demeleri ayrıca bir farklılık
yaratmaya çalışıldığını düşündürüyor.

1850’de Missouri Büyük Locası landmarkları tanımlamaya girişiyor ve 1723 Anayasasındaki


Eski Mükellefiyetleri, “tamamiyle” olmasa bile “kısmen”, “Masonluğun Eski Landmarkları ve
Usûlleri olarak yayınlanmayı uygun” görüyor. İddialarına göre, Büyük Loca 1738’de
landmarkları ihlâl etmiş.

Daha sonra, Amerika’da yeni listeler çıkmaya başlıyor. 1856’da Minnesota Büyük Locası 26,
Rob Morris 17 maddelik liste yayınlıyorlar. İki yıl sonra, 1858'de, Mackey sanki ilk defa
kendisi yapmış gibi 25 maddelik bir liste çıkarıyor.

MINNESOTA, 1856 MACKEY, 1858

1. Kötülüğü cezalandıracak, erdemi ödüllen- 19. Tanrı’ya Evrenin Ulu Mimarı olarak iman
direcek Yüce Varlığa, Evrenin Ulu Mimarı, iman. etme.

(karşılığı yok) 20. Gelecek hayatta dirileceğine inanma.

(karşılığı yok) 21. Yasanın Kitabı her Locanın mefruşatının


zorunlu bir parçası olmalıdır.

2. Ahlâk yasasına uyma, hukuka ve devlete itaat. (karşılığı yok)

3. Masonik yasa ve otoriteye itaat. 17. Her Hürmason ikamet ettiği yerdeki Masonik
Jüridiksiyonun yasa ve kurallarına itaat etmekle
yükümlüdür.

4. Eski York Riti sisteminin ritleri ve törenleri (yazı 1. Tanışma usûlleri.


dilinde olmayanlar da dahil) kaldırılamaz. 2. Sembolik Masonluğun üç dereceye ayrılması.
3. Üçüncü derecenin efsanesi.
24. Bir Spekülatif Bilimin bir Operatif Sanat
üzerine kurulmuş olması.

70
5. Masonlar arasında kavga ve dâva Masonluk (karşılığı yok)
yasa ve kurallarına aykırıdır.
6. Muhtaç her masonun, dulunun ve yetiminin,
yardım istemek hakkıdır, varlıklının yardım etmesi
de görevidir.
7. Masonik eğitim Masonların karşılıklı hak ve
görevdir.

8. Masonik ziyaret mutlak bir hak ve görevdir. 14. Her Masonun muntazam her Locayı ziyaret
edip oturabilme hakkı.
15. Kardeşlerce tanınmayan hiçbir ziyaretçinin
Locaya alınmayacağı.

9. Mason olan erkekler, olgun yaşta, hür doğmuş, 18. Tekris edilebilecek Aday, erkek, sakatlığı
iyi itibarlı, fiziken kusursuz, uzuvları tam olacak, bulunmayan, hür doğmuş, ergin yaşta olmalıdır.
hadım olmayacaktır.

(karşılığı yok) 4. Kardeşliğin bir Büyük Üstat tarafından


yönetilmesi.
5. üyük Üstadın Mesleğin her toplantısına
başkanlık etme imtiyazı.
6. Büyük Üstadın istediği zaman Derece tevcih
etme imtiyazı.
7. Büyük Üstadın Loca Açma ve Devam ettirme
imtiyazı.

21. Eski Masonluk Mesleği ile ilgili bütün konularda (karşılığı yok)
Büyük Loca kendi sınırları içinde tek ve en üstün
kuvvettir.
23. Büyük Üstadı her yıl Büyük Loca seçer.
24. Görevliler ve temsilcilerinden oluşan Büyük
Loca jüridiksiyonu içindeki Masonlukla ilgili
konuları gözden geçirmek üzere en az yılda bir
defa toplanmalıdır.
25. Büyük Locanın ve ona bağlı loca ların
görevlileri Üstat Mason olmalıdır.

10. Büyük Üstat istediğini Mason yapabilir; bu 8. Büyük Üstadın istediğini doğrudan Mason
konuda localara istisnai uygulama izni verebilir. yapma imtiyazı21.

Aksi halde, aday, günü belli toplantıda teklif


edilmeli, gizli skrütende ittifakla seçilmeli, giriş (karşılığı yok)
rakamını ödemeli, belli günde de kabul edilmelidir.

11. Her Masonun bir Locaya üye olması 9. Masonların Localarda toplanma gereği.
görevidir.
12. Herhangi bir Loca üyesi olmayan bir mason
masonik cezayı hakkeder.

13. Beratlı her Locanın Üstadı ve Nazırları, Büyük 10. Locanın bir Üstat ve iki Nazırla yönetilmesi.
Locanın, temsilcileri ve üyesidirler. 12. Her Masonun Mesleğinin bütün genel
20.Beratlı her Locanın Büyük Locada temsil toplantılarında temsil edilme hakkı.
edilmesi görev ve haktır.

14. Ancak Nazır olarak görev yapmış bir Üstat (karşılığı yok)
Mason Üstadı Muhterem seçilebilir.

15.Her masonu ancak onunla eşit olanlar 22.Bütün Masonların eşitliği.


yargılayabilir; Loca Üstadını Locası yargılayamaz.

16.Bir mason, Üstadın ya da yokluğunda 13.Her Masonun Loca kardeşlerinin kararına karşı
makamına geçmiş Nazırın kararının temyizini Büyük Loca ya da Masonların genel toplantısı
isteyemez. nezdinde temyiz yoluna başvurma hakkı.
22.Büyük Üstat, vekili ya da yerine bu görevi

21
William Howard Taft Ohio Büyük Üstadı tarafından 18 Şubat 1909'da Mason yapılmış, 4 Mart 1909'da
da Amerika'nın 27. Başkanı olarak göreve başlamıştır.

71
yapan Nazırın kararının temyizi istenemez.

18.Büyük Loca tarafından masonluk haklarının


iadesi loca üyeliği hakkını vermez.

17.Düzensiz (clandestine) ya da ihraç edilmiş bir (karşılığı yok)


masonla masonik temas görevin süistimalidir ve
masonik yasaya aykırı davranıştır.

19. Bir locanın bir yılı aşkın toplanmaması beratını (karşılığı yok)
kaybetme nedenidir.

(karşılığı yok) 16. Hiçbir Loca başka bir Locanın işine karışamaz.

(karşılığı yok) 11. Toplanan her Locanın haricilere kapalı olması.


23. Sır saklama.

26. Locada dinî ya da politik konular tartışılamaz; (karşılığı yok)


böyle bir konuyu teklif eden hakkında Locası
disiplin cezası uygular.

(karşılığı yok) 25. Bu landmarklar değiştirilemez, eksiltilemez,


bunlara ilave yapılamaz.

Eleştiriyorlar ama eleştirenlerin büyük bir kısmı yeni landmark listeleri yapmayı da ihmal
etmiyor.

Mackey’in listesinden ilhamla, kısa bir süre sonra, 9 Amerikan Jüridiksiyonu 7 ilâ 61 maddelik
landmark listeleri yayınlıyorlar.

Listesiz görüşler

Bazılarına göre de, landmark listesi yapılamaz.

C.Hunt22, “Landmarklar ilke olarak açık, ayrıntı olarak müphemdir, bunları tanımlamak
temel özelliklerini yok eder” diyor.

Elbert Bede23, “Bana göre Landmark Masonluğun o kadar eskiden beri mevcut bir parçası
gibidir ki ne Locadaki ne de Hürmason olarak davranışımla ilgili olarak onun nereden geldiğini
hiç merak etmedim; neden böyle hissetmem gerektiğini tahlil etmeden duramamıyorum,
ama Hürmasonluğun yapısını, bana göre, değiştirmeden ortadan kaldırılamayacağını da
hissediyorum... Herhangi bir özel çaba göstermeden onunla yaşıyorum. Böyle olduğu halde,
Landmarklan listelemek için kendimi herhangi bir kimseden daha becerikli görmüyorum.
Sadece birini gördüğümde ya da bana yakınlaştığında âşinâ olduğumu farkediyorum” diye
yazıyor.

22
C.C. Hunt, 1924’den 1945’e kadar Iowa’nın Büyük Kütüphanecisidir.
23
The Landmarks of Freemasonary, Macoy, 1954.

72
Bu arada, birçok anglosakson yazar da, her ne kadar bizim Büyük Locamız landmarkları
tanımlayıp listesini yapmamışsa da her kardeş kendine göre bir liste yapabilir, görüşünde.

Landmarkların ne olduğu ya da ne olmadığına dair görüşler çok farklıdır. Ama landmarkların


özellikleri üzerinde bir mutabakat vardır.

Landmarkların

. kaynağı bilinemeyecek kadar eski olmaları


. zaman içinde değişmemiş ve değişmez olmaları
. ilga edilemez olmaları
. temel ilke olmaları
. evrensel olmaları

gerekiyormuş. Ama landmark ya da landmarklar gene ortada yoktur.

Sonuç

Amerikalılar landmarkları tanımlanmış ve tasnif etmişler. Anglosaksonlardan ses çıkmamış.


Sonuçta Masonluğa ne birinin faydası, ne de diğerinin zararı olmuştur. Bu arada da landmark
da soyut bir kavram olarak ortada kalmıştır.

Anglosaksonlar, landmarkları tarif ve tasnif etmemişlerdir ama Masonlukta esas saydıklarını


temel prensipler olarak sıralamışlardır. Böylece, bir bakıma, landmark konusu pratik yoldan
çözülmüş, landmark adı altında ortaya atılmakta olan uydurma ve icatlar önlenmiştir
denilebilir. Ama bunlarla da Masonluk düzenli-düzensiz diye bölünmüştür.

Temel prensipler, içerikleri ve bunlara ilgili uygulamalar tartışılabilir. Gün gelir bunlar da,
Masonluktaki birçok şey gibi, günün koşullarına göre yeniden düzenlenir. Ama bugün düzenli
olmak ve düzenli kalmak isteniyorsa, bunlara uyulacaktır. Uyup uymamak da her Büyük
Locanın kendi bileceği iştir.

73
Sofra Locası

Bizim terminolojimizde, bir Kardeşlik ya da Kardeş Sofrası, bir de Agap1 olduğu için Sofra
Locası başlığı şaşırtıcı gelebilir. Bu, batı Masonluğundaki Loge de Table, Table Lodge„un
karşılığı.

Literatürde, 4.Derece, Çatal-Bıçak Locası, Çatal-Bıçak Derecesi, 6.30 Locası veya Derecesi,

Açık Sofra gibi isimler de var. Amerikalılar Sofra Locasına logo da yapmışlar. Ortadaki "G",
"Grub"ın başharfi. Bu da, fiil olarak, "yemek" demek. Tabii bütün bunlar biraz hoşluk olsun
diye, yoksa bu sofraları sulandırdıkları için değil.

Çoğu yerde senede 4-6 toplantı yapılıyor. Demek ki sofrada en fazla altı kere beraber
oluyorlar. Sadece sandviçle idare eden Localar da var. Bu insanlar belki başka kulüplerde bir
araya geliyorlar, birlikte yiyip içiyorlar, ama ne olursa olsun hiçbir buluşma Kardeş Sofrasının
yerini tutmaz. Bizim için böyle.

Biz, onbeş günde bir toplantıda, sonra da Kardeş Sofrasında buluşuyoruz. Yetmiyor, Agap da
yapıyoruz. Tenue Blanche'larımız var, daha başka yemekler de düzenliyoruz. Onlara göre çok
sık bir araya geliyoruz. Ancak, bu sofraların, toplu yemeklerin, birlikteliklerin hakkını veriyor
muyuz? Bunu iyice düşünmemiz lazım.

Toplu yemek âdeti

Birlikte yiyip içme, toplu eğlenme tarihin derinliklerinden geliyor; Orta Asya Türklerinde,
Araplarda, Ibranilerde var. O zamanların âdeti yerde otururken yiyip, içmek. Antik Yunanda
var; Dionisos İşçilerinin sıradan toplantıları bile yemekli içkili. Buradan Roma‟ya geçmiş. O
zaman da âdet devrilip yan yatarak yemek. Compagnon‟lar da topluca yiyip içiyorlar.

Masonluğun operatif devrinde, Loca, şantiyede bir bölüm, bugünkü gibi tam kapalı bir mekân
değil; avadanlıklar saklanıyor, inşaat işleri konuşuluyor. Burası, yerine ve duruma göre,
yemekhane ve yatakhane işlevi de görüyor. İnşaattan inşaata dolaşan gezici işçiler
konakladıkları şantiyelerde, bu Loca denilen yerde karınlarını doyuruyorlar, yatıp kalkıyorlar.

1
,
Agap, Yun. kökeni itibariyle dostlukla karşılamak, birisine muhabbet göstermek, buradan özel bir
sevgiye dönüşmüş. Eros da sevgi ama o başka türlü.

74
Birçok yerde locaların kışladan ya da yatılı okuldan pek farkı yok. Birlikte çalışılıyor, birlikte
yeniyor, birlikte yatılıp kalkılıyor.

Bayramlarda da beraberler; kiliseye birlikte gidiyorlar. Şantiyeye yakın yerlerde oturanlar,


bayramları, şölen ve şenlikleri, yakınları ile birlikte kutluyorlar. Böyle günler yaşamlarında
sayılı günlerden. Çünkü, hafta sonu tatili, yıllık izin, dinlence henüz bilinmiyor. Hergün, gün
doğumundan gün batımına kadar çalışıyorlar. Senede bir veya iki defa şenlik, şölen gibi bir
vesile olursa, çalışmıyorlar.

Hıristiyan toplumlarında, şenlikler, şölenler, dinle bağlantılı olarak, genelde kutsal sayılan
azizlerle ilişkili günlere oturtulmuş. Örneğin, 24 Haziran Vaftizci, 25 Aralık Incilci (Müjdeci)
Yahya günü. Yerel olarak önem kazanmış bir kişiye bağlı olarak da bayram yapılıyor; 29 Eylül
Aziz Michel ya da 21 Aralık Aziz Thomas bayramı gibi.

Kurumların böyle azizlerden başka, kendi pirleri de var; özel günlerini onlara uyarlamışlar.
Masonluğa da girmiş. Örneğin, İngiliz Masonluğunda, Büyük Locanın Yıllık Şenliği, St. George
gününü (23 Nisan) takip eden çarşamba günü yapılıyor. İrlanda‟da St. John günü (27 Aralık)
tam öğle vakti başlıyor. İskoçlar St. Andrew (Kasımın son perşembesi) günü yapıyorlar. Bizim
böyle âdetlerimiz yok2.

Hıristiyani unsurların ağırlıkta olduğu kurumlarda toplu yeme ve içme âdeti İsa’nın Son
Yemeği ile doğrudan ilgilidir. EKSR'nin bir derecesinin Agapı, bugün bazı ritüellerde dinsel
kimliğinden kısmen arındırılmış olsa bile3, bu yemeğin temsilinden başka birşey değildir.

Şölen

Operatif Masonluk belgelerine baktığımızda, şölenlere büyük önem verildiğini görüyoruz.


Çalışma düzeni ile ilgili hususlar birkaç kelime ile açıklanırken, şölene ilişkin kurallar uzun
uzun sıralanmış. Şölenlere çok önceden hazırlanılıyor. Tertipten şantiyenin Sürveyanı
sorumlu, katılmak da mecburi.

Şölenlere, bayramlara, kutlamalara tarihin bütün dönemlerinde önem verilmiş. Hemen


hemen her yerde kutlamaların yapılacağı mekân ve çevre süsleniyor, çiçeklerle donatılıyor. O
gün için en güzel, en seçkin yemekler pişiriliyor. Katılanlar en yeni, en temiz elbislerini
giyiyorlar. Yemeğe geç başlanıyor, sofra uzun sürüyor. Öyküler anlatılıyor, eskiler anılıyor,

2
Bir zamanlar, Konvanları Nisanda, Loca Görevlilerinin seçim ve is'adlarını Aralıkta yapıyorduk. Ama
onların belirli günlerine uymak için değildi.
3
Günümüz yorumcuları, ritüellerdeki "Aynı ekmeği yiyin, aynı şarabı paylaşın. Açları doyurun. Susayana
su verin" ifadesini, din kardeşliğinin değil, insan ve Mason kardeşliğinin gereğidir diye tevil etmeye
çalışıyorlar.

75
şarkılar söyleniyor, danslar ediliyor. Ama mutlaka dua da ediliyor, verdiği nimetler için
Tanrı'ya şükrediliyor.

Bu tür toplantılar, katılanlara ayrıcalıklı oldukları duygusunu vermek için yapılıyor. Böylece,
başkalarından farklı olduklarını hissedecekler, bir yere aidiyet duygusu ile birbirleriyle daha
da yakınlaşacaklar.

Operatif şölen, Spekülatif Masonluğa geçildiğinde de önemini koruyor. Şölen sorumlularının


Büyük Üstat kadar itibarları var. Localar mahalli olmaktan çıktıkları için şölen de artık mahalli
değil; genel şölen yapılıyor. İnsan sayısı fazla olduğu için iş de fazla. Onun için görevli sayısı
hemen artırılmış. Anderson Yasasındaki Genel Tüzüklerin XXII. ve daha sonraki maddeleri
hep bundan bahsediyor. Birçok Mason araştırmacı, bir araya gelen dört locanın Büyük Loca
kurmaktaki asıl niyetlerinin, bir birlik ve uyum merkezi tesis etmekten çok eski şölenleri
canlandırmak olduğunu iddia etmektedir.

Şölen yılda bir defaydı, ama Localar sürekli sofrada buluşuyorlardı. Çünkü Loca çalışması
sofrada oluyordu. Bu arada, Locaya alınacak birisi varsa, yenilip içilirken arada o da
çıkartılıyordu4. Tabii bugünkü Loca ve ritüel düzeni henüz ortada yoktu. Üstelik, Ingiltere‟de
de, Fransa‟da da, meyhanelerde, tavernalarda, lokantalarda toplanıp sohbet etmek, şarkılar
söylemek, yemek, içki, tütün içmek o zamanın modasıydı. Masonluk da bu modanın dışında
kalamazdı. Büyük Locayı kuran dört Locanın toplanmakta oldukları yerlerden The Goose and
Gridiron (Kaz ve Izgara) ile The Crown (Taç) birahane, Apple Tree (Elma Ağacı) ile Rummer
and Grapes (Kadeh ve Salkım) taverna ya da meyhaneydi.

Yiyecek, içecek ve eğlence boldu, sofralar öyle ünlenmişti ki sırf bu sofralara katılabilmek için
büyük bir çoğunluk Masonluğa katılmaya can atıyordu. Taşkınlıklar da çok fazlaydı, dış dünya
Masonları alaya almış, mide kardeşleri diye isim bile takmıştı. Anderson‟un Yükümlülüklere,
aşırı yiyip içilmemesini, geç vakte kadar dışarda kalınmamasını, tavır ve hareketlere dikkat
edilmesini koyması belki de bundandı.

Öyle ya da böyle, Masonluk, bugünkü şekliyle, bu sofralarda başlayıp gelişmiştir.

Ne yemişler, ne içmişler?

Bir kere herşey bir arada yapılıyor. Yemek, içki, eğlence bol. Kardeşlik, sevgi üzerine şarkılar
söyleniyor, sohbet ediliyor. Sadece şölenlerde değil, sıradan yemeklerde de yiyecek, içecek
bol. Çünkü, şimdiki gibi, kilo alma korkusu ve diyet o zaman yok. Ayrıca çalışan, hem de ağır

4
O devirde inisiyasyon sözcüğü henüz kullanılmıyor. Birinin Locaya alınmasına yapmak, mason yapmak
deniyordu. İngiltere bugün de aynı terminolojiyi sürdürüyor.

76
çalışan insanlar. Toplantılara atla, arabayla ya da yaya olarak uzaklardan geliyorlar. Bir de
geri dönecekler. Onun için de karınlarını iyice doyuracaklar.

Bir Locanın 1506 yılına ait bir mübayaa listesi var, kaç kişi olduklarını yazmıyor, ama şöyle:

36 tavuk, 1 ördek, 4 kaz, 9 tavşan, 2 sığır budu, 6 bıldırcın, 2 ons biber, 2 ons karanfil ve
hindistan cevizi kabuğu, 1½ ons safran, 3 lb şeker, 3 lb üzüm, 1lb hurma, 1½ şekerleme, 50
adet yumurta, bektaşi üzümü, 4 galon peynir, 2 kâse tereyağ, 4 dana göğsü, domuz
pastırması, 3 galon Gaskonya şarabı, 1 şişe Misket şarabı ve kek, tuz, sirke, baharat, su...

Melrose Locasının kayıtları5 çok ayrıntılı. Örneğin, 1685 yılında, hem Locanın üyesi hem de
hancı olan John Mein‟e et, içki ve bunları hazırlaması, 1688 yılında da hem akşam yemeği
hem de zahmeti için para ödediklerini kaydetmişler. Tütün ilk defa 1687 yılındaki bir kayıtta
geçiyor; demek ki piyasaya o zaman girmiş. 1698‟de etle ekmek alması için birisini kasabaya
göndermişler. Agnes Philp bira, arpa ve eti hazırlamak, William Brown 2 koyun budu, 1
pound tütün, tütün çubuğu, beyaz ekmek ve tuz için para almış.

York Büyük Locasının en önemli kurallarından biri, aylık toplantı için punç kabının
doldurulması. Listelerindeki başlıca yiyecekler de, bira, ekmek, peynir ve tütün.

1770 Aralık ayında Tournai‟de toplanmış olan “Les Frères Réunis” Locasının bir ziyafetine üçü
papaz olan 14 kardeş katılmış, afiyetle 44 şişeden fazla şarap içmişler.

1829 yılı Ocak ayında Bruges‟deki “La Réunion des Amis du Nord” Locasının yemeğinde 30
kişi varmış, 69 şişe şarap yetmemiş üstüne bir de konyak içmişler.

Localar catering işine önem vermişler. Içkileri önceden stoklamışlar. En çok bira ve şarap,
ayrıca da cin, rum, brandy içiyorlarmış. Masrafları yemeğe katılanlar paylaşıyormuş. Bazı
yerlerde, nadiren de olsa, misafirlerden para alınmıyormuş. Bazı Localar içki paralarını avans
olarak topluyorlarmış, karşılığında da bilet veya kupon veriyorlarmış. Buna rağmen, aylarca
yemiş, içmiş, fakat para ödememiş olanlar yüzünden batan Loca hazinelerine ilişkin kayıtlar
da var. Bazı Localar, bu sebeple, bir daha yemeklere sokulmayacak borçluların listelerini de
çıkartmışlar.

İngiltere, sigara içilmesini edepsizlik sayıp 1755 yılında yasaklamış. Örneğin, Antiquity
Locasının 1760 yılına ait bir kaydında eğer mavi önlük takmış bir kardeş Locayı
onurlandırmışsa ve de pipo içmiyorsa sigara içmek yasaktır, deniyor.

5
The First Freemasons, David Stevenson, Aberdeen University Press, 1988, s. 115.

77
Yerleşik düzene geçildikten sonra da lokanta ve tavernalarda toplanma devam ediyor. Belki
bazı müdavimler buralardan kopamamışlardır. Belki bazıları sofra düzenine alışamamışlardır.
Bugünküne benzer sofra uygulaması ancak 18.yüzyılın sonlarından itibaren oturmaya
başlıyor.

İngiltere'ye bakıp bu sofraların her yerde zengin olduğu sanılmasın; birçok yerde yalnız
makarna veya yalnız patates var.

Toplantıdan teneffüse

Toplantı düzeni, yemek düzeni zamanla değişiyor; tabii değişiklikler her yerde aynı zamanda
olmuyor. Bazı yerlerde yemek-çalışma birlikte sürerken, bazı yerlerde çalışmayla yemek
birbirinden ayrılmış. Toplantı başlıyor, sonra ara verilip yemeğe geçiliyor, yemek bitince
tekrar çalışmaya dönülüyor. Tek düzen çok sonra ortaya çıkıyor.

Spekülatif Masonluk oluşumunda, operatiflik dönemde tek olan sürveyan (bizim


litertürümüzdeki Nazır) ikiye çıkıyor. Özellikle kalabalık oldukları için iki ayrı odaya dağılan
locada, birbirleriyle irtibatı sağlamak için iki sürveyan gerekli olmuş. Ritüel düzenlemesinde,
bu ikinci ve yeni Nazırın görevini tanımlamak lazım gelince, ona da Öğle vaktini belirtmek,
Kardeşleri önce çalışmaya ve sonra dinlenmeye çağırmak6 düşmüş.

Anglosakson ritüellerinden kopyalarak ritüellerimize dinlenme olarak aldığımız refreshment,


dinlenmeden çok ferahlama, soluk alma, birşeyler yeme içme yani kısa teneffüs, bizde yok
ama bugün hâlâ Iskoçya'da bazı localarda devam ediyor. Uzun süren toplantılara kısa bir ara
veriliyor, soluk alındıktan sonra tekrar toplantıya devam ediliyor.

Bizim Mâbetlerimizin girişindeki iki büyük Sütun, Anglosakson sisteminde Nâzırların kürsüleri
üzerinde minyatür olarak var. Onlarda, Locanın açılıp çalışmanın başladığını belirtmek üzere
I.Nazır yatık olan Sütununu dikiyor, II. Nazır deviriyor. Toplantının kapanışında ise tersi
yapılıyor yani I.Nazır deviriyor, II.Nazır dikiyor. Teneffüste de aynı şey yapılıyor.

Loca çalışmalarında böyle bir uygulama yok ama Büyük Loca Toplantısında (Konvan) öğle
yemeği için ara verilmesine, öğle teneffüsüne uyuyor.

Sofra düzeni

Operatif devirde toplu yemeğin belirli bir özelliği yok. Bu, bir kere karavananın çıkışı,
yemeğin dağıtımı ve bulaşıkla ilgili. Bir de işin disiplini ve çalışma saat ile ilgili, yensin

6
Anglosakson ritüellerinde ifade şöyledir: “... to call the brethren from labour to refreshment and from
resfreshment to labour...”.

78
çalışmaya devam edilsin, yensin erkenden yatılsın ki sabah erken kalkılıp bir an önce işe
başlansın.

Spekülatif Masonluğa geçildiğinde de sofranın zamanın modası olmaktan başka bir özelliği
yok. Başlangıçta olmayan düzen zaman içinde oturuyor. Bugünküne benzer sofra düzeni önce
Fransa‟da görülüyor. Buradan Ingiltere‟ye geçiyor.

18. yüzyılın özellikle ilk yarısına ait yayınlarda masonların sofraları hakkında epeyce bilgi
var7.

Masalar at nalı ya da U biçiminde; mekâna göre, herkesin masanın dışında oturabileceği gibi
kuruluyor. Üstadı Muhteremin oturduğu yer Doğu, masanın ortasında oturuyor. Sağında
masa duasını yapacak olan papaz8 ya da aynı işi yapacak biri var. Nazırların oturdukları yer
Batı, nalın birer ucu. Üstatlar güneyde oturuyorlar, varsa, konukları yanlarına alıyorlar.
Çırakların yeri Kuzey. Kalfalar boş kalan yerlere oturuyorlar.

Masanın üzerine her şey sıra sıra konuyor. Ilk sıraya tabaklar, ikincisine şişe ve bardaklar,
üçüncüsüne yemekler ve mumlar konuyor.

Sofranın, Masonluğa askerî topçu sınıfından geldiği söylenen ayrı bir terminolojisi de var:

Masa ........................ Ayaklık Mum makası ................ Pense

7
The Early French Exposures, Q.C., London, 1971: s.444-47, Le Maçon Demasqué (1751); s.196-97, Le
Parfait Maçon (1744); s.64-66, Le Secret des Francs-Maçons (1742); s.366-72, La Désolation des
Entrepreneurs Modernes (1747).

8
İngilizlerde Chaplain, Amerikalılarda Marshal.

79
Masa örtüsü ................... Kılıf Bira ...................... Sarı Barut
Et ....................... Levazımat Likör............ Ateşleme Barutu
Peçete .......... Bayrak, Sancak Tuz ............................... Kum
Ekmek ...................... Ham taş Şişe, surahi ............... Namlu
Tabak .......................... Tabla Biber ................ Toz, Sarı kum
Şarap ............. Takviyeli Barut Bardak, kupa ...... Top-Batarya
Yiyecek ...................... Kundak Hardal ..........................Boya
Su ................ Hafif-Boş Barut Lamba ......................... Yıldız
Çatal ........................ Kazma Sandalye ..................... Mevzi
Kaşık ............................ Mala Içmek ................... Ateşlemek
Bıçak ............................. Kılıç Yemek ............. Kundaklamak

Buna göre, mevzi al, yerine geç, otur; topları boşalt, ya da ateş, iç; kundakla, yemeğe başla
anlamına geliyor.

Sofra ritüeli de aşağı yukarı şöyle:

Üstadı Muhterem, çekici ile bir kere vuruyor. Nazırlar vuruşu tekrar ediyorlar.
Herkes yemek yemeyi bırakıyor.

Üstadı Muhterem ayağa kalkıyor.

Üstadı Muhterem
I. ve II. Nazır Kardeşlerim! Çalışmamızın gerektiği gibi korunduğundan emin
olunuz.

Nazırlar Sütunlarına göz gezdirdikten sonra

II. Nazır
I. Nazır Kardeşim, benim Sütunum korunmaktadır.

I.Nazır
Üstadı Muhterem! II. Nazır Kardeşim ve ben, Sütunlarımızda bulunanların Mason
olduklarına kaniyiz.

Üstadı Muhterem

80
Doğudakiler de öyledir.

Koruyucu Kardeşim, görevinizi yapınız.

Koruyucu kapıyı kilitleyip anahtarı alıyor. Artık kimse girip çıkamıyor.

II.Nazır
I.Nazır Kardeşim! Çalışmamız korunmaktadır.

I.Nazır
Üstadı Muhterem! Çalışmamız korunmaktadır.

Üstadı Muhterem
Kardeşlerim! Bir süre askıya aldığımız çalışmamız gene eski gücünü kazanmıştır.

I. ve II. Nazır Kardeşlerim! Sütunlarınızdaki Kardeşler, silahlarını doldursunlar ve


hizaya koysunlar.

Nazırlar Sütunlarını süsleyen Kardeşlere duyururlar.

Üstadı Muhterem
Kardeşlerim! Doldurun hizaya koyun.

Herkes kadehini içeceği kadar doldurur.


Kadehler doldurulduktan sonra aynı hizada olmalarına dikkat edilerek tabakların
arkasına konur.
Üstadı Muhterem söylemeden kimse kadehine uzanmaz.
Kimse içmeye zorlanmaz, isteyen su içebilir.

II. Nazır
I.Nazır Kardeşim! Güney Sütununda toplar dolduruldu, hizaya kondu.

I.Nazır
Üstadı Muhterem! Her iki Sütunda toplar dolduruldu, hizaya kondu.

Üstadı Muhterem
Doğuda da öyledir.

Ayağa kalkın ve hazır olun.

81
Masa at nalı biçiminde ise, masanın iç tarafında oturanlar ayağa kalkmazlar.

Üstadı Muhterem
I.ve II.Nazır Kardeşlerim!

Kadehimi ilk defa Devlet Başkanının şerefine kaldırıyorum. Buna ayrıca ülkemizin
şeref ve haysiyetinin daima yüce kalması, barış ve refahının devamlı olması
dileğimizi de ekliyoruz. Bu bizim için pek önemli ve değerlidir. Onun için hepinizi
büyük bir coşkuyla bu temenniye katılmaya çağırıyorum.

I.Nazır
Kuzey Sütunundaki Kardeşlerim! Üstadı Muhterem Devlet Başkanımızın şerefine
kadehini kaldırıyor. Buna ayrıca ayrıca ülkemizin şeref ve haysiyetinin daima
yüce kalması, barış ve refahının devamlı olması dileğimizi de ekliyoruz.

II.Nazır
Güney Sütunundaki Kardeşlerim! Üstadı Muhterem Devlet Başkanımızın şerefine
kadehini kaldırıyor. Buna ayrıca ayrıca ülkemizin şeref ve haysiyetinin daima
yüce kalması, barış ve refahının devamlı olması dileğimizi de ekliyoruz.

Üstadı Muhterem
Kardeşlerim, dikkat!

Bundan sonra, kaynaklar ufak tefek farklıklar gösterse de, şerefe kadeh kaldırma genel
olarak şöyle yapılıyor:

1. Silah al! (el bardağa gider)


2. Hazır ol! (bardak göğüs hizasına kaldırılır)
3. Nişan al! (bardak dudak hizasına getirilir)
4. Ateş!
5. Ateş!
6. Yaylım ateşi! (üç defada içip bitirilir)
7. Silah bırak!

Bardak önce sol, sonra sağ göğüse getiriliyor, sonra yüz hizasına kadar kaldırılıyor. Bu, üç
kere tekrarlanıyor, sonra üç harekette masanın üzerine sertce bırakılıyor. Birinci harekette

82
biraz sola, ikincisinde biraz sağa, üçüncüsünde tam ortaya konuyor. Sonra da üç kere üçlü
alkış yapılıyor ve üç kere Vivat deniyor9.

Bazen bir kere kadeh kaldırılmaya başlanınca sonuna kadar devam ediliyor. Böylece servis
aksamıyor, kalkıp oturma, gidip gelme olmuyor. Aralıklı yapıldığında, oturuluyor, sonra tekrar
ayağa kalkılıyor.

Temenniler

Yazılı metinlerden okuduğumuz kadariyle, temennilerde,


hep önce, krala, devlete, devletin ve kurumun üst düzey
yöneticilerinin şerefine içiliyor. Sonra, bir kere içilmeye
başlanıldı mı, Görevliler, Nazırlar, Masonlar, Ziyaretçi
Kardeşler, Localar, yeni katılmış Kardeşler için de devamı
geliyor.

Şerefe kadeh kaldırma, Ingiliz Masonluğunda, to drink wine (bundan maksat şarap içmek
değil) diye ifade ediliyor. Fransızcası tirer les canons (bataryaları ateşlemek). Ingilizcede ki
Fransızcada da aynı terim geçerli, bir de toast10 var, bizim temenninin karşılığı gibi. Bazı
metinlerde sentiments da geçiyor.

Kimlere ve nelere içildiğini toplamışlar, işte örnekleri:

- Fakir ve muhtaç masonlara


- Muntazam Localara
- 24 ölçekli cetveli doğru, zamanı iyi kullanmaya
- Tesviyenin üzerinde nasıl toplandıysak gönyenin üzerinden de öyle ayrılalım
- Ihtiraslarını dizginleyebilen, dilini tutabilen kardeşlerin şerefine
- Yasalarımıza tam olarak uyulmasına
- Tüm Masonlar daima erdem örneği olsunlar
- Tüm Masonlar sevgi içinde yaşasınlar, barış ve huzur içinde ölsünler
- Her kardeş hissedecek bir kalbe, verecek bir ele sahip olsun
- Her kardeş pergelin içinde yaşamayı, gönyenin üzerinde davranmayı bilsin

9
Bazı kaynaklarda Vivat (Lat. yaşa) yerine, ayni anlamda Huzza (İbr. Uzza, kuvvet, güç) geçiyor.

10
Toast, 16.yy. ingilizcesinde var, hattâ daha da öncesinden kalma. Şarap, bira ve daha başka ne
içilecekse sofraya konuyor. Bir parça da kızarmış ekmek getiriliyor. Sofra başkanı gümüş kupasını elden
ele dolaştırıyor, tekrar kendisine geldiğinde, kızarmış ekmeği yiyip kupadan içiyor. Bu şarabı içmek, bu
ekmeği yemek onun ayrıcalığı.

83
- Her kardeş ihtiraslarını çekiciyle yontmayı bilsin
- Lâyık ve mustahak her kardeşin cesareti de olsun
- Usulüne uygun olarak girmiş her kardeş Masonluk ahlâkıyla eğitilsin
- Her mason doğru bir kalbin iç güzelliğiyle tanınsın
- Her mason sevgide devamlılığı, dostlukta samimiyeti bulsun
- Her kardeş başka kardeşinin mutluluğunu paylaşabilsin
- Her kardeş Masonluğun zirvesine ulaşabilsin
- Her lâyık ve müstahak kardeşe kazanacak bir kafa, harcayacak bir gönül
- Gün boyu çalışıp emek harcayan her lâyık ve müstahak kardeş, akşam da dostuyla,
sevdiğiyle ve kadehiyle mutlu olsun
- Mason olarak tüm hareketlerimiz gönye gibi olsun
- Öyle konuşalım ki genç eğitilsin, kadını tevazuyu öğrensin, yaşlı saygınlık duysun, tüm
insanlar nezaket ve zerafet nedir görsünler
- Barış, uyum ve birlik Masonların arasında sürsün, kavga ve anlaşmazlık içlerine girmesin
- Samimiyet, Hayır, Hasenat, Barış bu Locada egemen olsun
- Tüm kardeşler sevgiyle birbirlerine bağlansınlar
- Bu muhteşem Kurumun tüm kardeşleri, bu dünyada kendilerini, eldiven ve önlüklerinden
ziyade, muntazam yaşamları ile göstersinler
- Başka insanların hata ve kusurları Masona kendini düzeltmeyi öğretsin
- Her muntazam Locanın temeli sağlam, binası emin, üyesi bol olsun
- Sevginin ateşi her Masonun yüreğini sarsın
- Gönye, şakul ve tesfiye her kardeşin yaşamını düzenlesin
- Birlik, dostluk ve kardeçce sevgi, bu eski Kurumun kardeşlerinin ifadesi olsun
- Erdem kendimizle, adalet başkalarıyla, şükran, sevgi, hayır, hasenat da bütün insanlarla
ilişkilerimizde rehber olsun
- Başkalarının kusur ve hatalarını açığa çıkartmadan önce kendimizinkileri düzeltmeye
bakalım
- Kendimizde olsa affedeceğimiz hata ve kusurlar için bir kardeşi mahkûm etmeyelim
- Kardeşlere bol para, Localarımıza zengin adaylar
- Kardeşlere zenginlik, Localara bol para
- Barış, bolluk, birlik
- Masonlara ve Masonluğa bolluk ve bereket
- Duçar kardeşlere yardım
- Büyük Üstada
- Dünyadaki tüm Büyük Localara
- Tüm muntazam Locaların Üstadı Muhterem ve Nazırlarına
- Yedi Bilim ve Sanata
- Ulu Yaradanın 6 günlük çalışmasına

84
- Üç Büyük Ilke ile Dört Temel Erdeme
- Masonluğun Üç Büyük Nuruna
- Her nerede bulunuyorlar, nereye dağılmışlarsa tüm gerçek masonlara
- Büyük Üstat olmuş tüm asil ve en muhterem kardeşlere
- Tüm sosyal masonlara
- Bu Locanın, iser zengin ister fakir olsunlar, tüm kardeşlerine
- Masonların hanım arkadaşlarına
- Masonların kollarında olmaktan mutluluk duyan kadınlara
- Yeryüzündeki kardeşliğe
- Kurumun dostlarına
- Masonluğu yaymış ve korumuş olan tüm krallar, prensler ve hükümdarlara
- Işığın çıktığı Doğuyu görmüş olan gerçek ve doğru masonlara
- Her kardeşe sevgi, özgürlük, sağlık ve mutluluk
- Bilgi kasasının anahtarını yabancılardan saklayan ama lâyık ve mustahak kardeşe de kasayı
açana
- Gizli sanatı muhafaza etmekte olan gerçek ve samimi kalbe
- Masonluğa, dostluk ve sevgiye
- Gelecek mutlu toplantımıza
- Aramızda bulunmayan Locamız kardeşlerine
- Saklayan kalbe, ifşa etmeyen dile
- Masum ve samimi Kurumumuza
- Avadanlıklarının gerçek değerini ve bunları kullanmasını bilene
- Asmayı ilk dikmiş olana
- Surlu sanatkâra
- Vitrivius, Angelo, Wren ve diğer asil sanatkârlara
- Masonları yetiştirmiş olan analara
- Vatanın zenginlik ve zaferine
- Masonların şerefine
- Krala ve Kuruma
- Sır ve ketumiyete
- Erdem, şeref ve sevgiye
- Masonlara ve Çocuklarına
- Tanrı Prensi kutsasın, Donanma başarılı olsun, Loca için daha da fazlası

Daha başka toast‟lar da var. Örneğin, Gözcünün Toast‟u. Buna “saat 21.00 toastu” da
deniyor. Saatin akreple yelkovanının gönye yaptığı 9.00'da Gözcü şunları söylüyor 11:

11
Sözlerin Iskoçların ulusal şairi Robbie Burns (1759-1796) Kardeşe ait olduğu söyleniyor.

85
Mistik Bağın Kardeşleri,
Gece çabuk geçti,
Iyi geceler, iyi geceler,
Işte tatlı nakarat
Bu toast artık son olsun,

Birliktelikten mutlu,
Gidecek olmaktan hüzünlü,
Ama tekrar buluşacağımızdan mutluyuz

Bütün fakir ve duçar masonlara,


Karanın ve denizin üzerinde,
Nerelere dağılmışlarsa,
tüm ıstıraplarından çabucak kurtulmalarını
ve kendileri de arzu ediyorlarsa
selametle vatanlarına dönmelerini,
dileyelim.

Fransızlar da hemen hemen aynı şeyleri söylemişler:

Birbirimizden ayrılacağımız şu sırada,


bir an için kendimizi toparlayalım Kardeşlerim,
ve düşüncelerimizi dünyadaki tüm Masonlara çevirelim,

Zengin ve güçlü olan Kardeşlerimize,


bu dünyanın mallarını kullanmada
Akıl ve hikmet ile basiret dileyelim

Hasta ve sıkıntıda olan Kardeşlerimize,


Ister özgür ister parmaklıklar arkasında olsunlar,
Karanın veya denizin üzerinde nerelere dağılmışlarsa,
Istıraplarından âcilen kurtulmalarını
ve eğer kendileri de arzu ediyorlarsa
ana vatanlarına dönmelerini,

86
Ve nihayet, bizlerden ayrılacak
haricinin ölüm dediği
yüce Tekrise gidecek Kardeşlerimiz için de,
Ebedi Maşrıkta kuvvet ve cesaret dileyelim.

Bu temenniler bugün de devam ediyor:

Bir süre sonra dağılıp, harici dünyaya döneceğiz.

Kardeşlerim, bir an için, kendimizi toplayalım, düşüncelerimizi dünyadaki mason


kardeşlerimiz üzerinde yoğunlaştıralım.

Mutlu ve güçlü olanlara, bu dünya nimetlerini kullanmalarında akıl ve hikmet,


itidal, basiret,

Mutsuz ve hasta olanlara, mutluluk, sağlık, âfiyet,

Nihayet, bizi terk edip gidecek, haricinin ölüm dediği yüce tekrisi tanıyacak
olanlara, Ebedi Maşrıkta cesaret ve kuvvet dileyelim.

Listedeki temenniler böyle okununca kuru gelebilir. Tabii yaşanılan yerde söylenmiştir, bir
başka yerde, bir başka zamanda zaten aynı etkiyi yapması beklenmemelidir.

Agap

Bizde kardeşlik sofralarıyla ilgili düzenleme yok. Bu yemeklerde, sadece Üstadı Muhteremin
ayakta beklenileceğini, ondan önce yemeğe başlanmayacağını biliyoruz. İngilizler bu konuya
da bir disiplin getirerek, her yemeği ritüeline uygun yapıyorlar. Hattâ yakın zamana kadar
ana yemekten önce sigara içilmesine izin vermiyorlardı, şimdi hiç içirttirmiyorlar. Bir de Tören
Üstadı görevini âsâsı ile sofrada da sürdürüyor. Üstadı Muhterem, kadeh kaldıracağı zaman,

87
arkasına gelip bunu ilan ediyor. Kim cevap verecekse, bu defa da onun arkasına geçip ilanını
yapıyor.

İngiltere‟de önce bir Sofra Duası var. Arada Büyük Loca ve Ziyaretçiler için içiliyor, Ziyaretçi
cevap veriyor ve sofra Gözcünün temennileri ile kapatılıyor.

Şükran Duası aşağı yukarı şöyle:

Sağlık ve yiyecekler, sevgi ve dostluk, Tanrı’nın lütfettiği her şey için, Evrenin
Ulu Mimarına şükürler olsun. Tanrı yediklerimizi kutsasın, bize yol göstersin, bize
iyilikler versin, Kralımızı (Kraliçemizi) barış ve sağlıkla başımızdan eksik etmesin,
dostluk ve sevgi yeşerip büyüsün, Tanrım dostlarımızı, yiyeceklerimi, tüm
insanlığı kutsa. Kiminin yiyeyeceği vardır yiyemez, yoktur ister, bizim var ve
yiyebiliyoruz, Tanrım sana şükürler olsun.

Ziyaretçilere hitaben de şunlar söyleniyor:

Kardeşlerim, ziyaretçi kardeşler için kadehimi kaldırmak benim için büyük bir
zevktir. Ziyaret masonlar arasında çok değerli bir deneyimdir. Ziyaret bir iletişim
biçimidir. Bilgi, fikir alışverişi yaparız. Locamız kurulduğundan beri dünyanın
dört bir tarafından ziyaretçilerimiz oldu. Locamızdan kardeşlerimiz de
memleketimizde ve dış dünyadaki locaları ziyaret etme ayrıcalığına sahip oldular.
Locamızı ziyaret eden herkese dostluk elimizi uzatırız. Locamızın Kardeşleri
ayağa kalkınız benimle birlikte ziyaretçi kardeşlerimiz için içiniz. Ziyaretçi
Kardeşlerimize.

Her ülkenin kendine göre âdetleri var. Şerefe kadeh kaldırmalar da bu âdetlere göre oluyor.
Ama hep, önce, Krala veya Kraliçeye, ya da Devlet Başkanına yapılmış, bugün de öyledir.
Bazı yazarların yorumuna göre, şerefe kadehe kaldırmanın nedeni aslında Kurumun krala,
devlete olan bağlılığını gösterip kendini korumaya alması. Masonluk, hep bulunduğu ülkenin
devlet ve kurumlarına bağlı olmuş ve bunu her fırsatta göstermiştir.

88
50‟li yıllardaki ritüelimize baktığımızda12, önce,

- Türk Milleti...
- TBMM...
- Türkiye Cumhurreisi ve ailesi muhteremesi...

şereflerine, sonra,

- Kadim ve kabul edilmiş Skoç ritinin nâzımı ve hâkimi Türkiye Süprem Konseyi...
- Grand Komandörü ve ailesi muhteremesi ...
- Türkiye Gran Loj‟u ve Grand Metri ile muhterem ailesi...

şereflerine, daha sonra da,

- yemekte bulunan kardeşlerin sıhhatine


- Üstadı Muhterem ve ailesi şerefine
- Yeryüzüne dağılmış
a. mesut kardeşlerin şerefine
b. bedbaht kardeşlerin halâsına

kadeh kaldırıldığını görüyoruz.

Temenniler için ayağa kalkılmadan önce peçeteler sol omuza konuyor, her temenniden sonra
Hüzze deniyor. Temenniler söylendikten sonra Ateş13 komutu ile içiliyor.

Şimdi,

- Devlet Başkanı (ve eşi)


- Büyük Üstat (ve eşi)
- Üstadı Muhterem (ve eşi)

için içiliyor. Bir de bu temenniler şarap içilerek yapılıyor. Peki niye şarap?

12
Teşrifat Talimatnamesi, Remzi Ziyafet Talimatnamesi (Banke), 1954, Grand Loja bağlı Remzî Mahfillere
ait Umumi Talimatname, 1955.

13
"Ateş" bir komuttur ve komutan tarafından verilir, komutu alanlar uygularlar. Sofralarda "ateş"
komutundan sonra herkesin ateş edeceği yerde bir defa daha "ateş" demesini pek anlamam.

89
Şarap

Bizim Agaplarımızda şaraptan başka içki içilmez14. Bu, tüzük kuralı olarak yasaldır, ama her
yasa hukuki olmadığı gibi bu da masonik değildir, bir uydurmacadır. Yanlış hatırlamıyorsam
ilk toplu İs‟addan sonraki kalabalığın yemek masrafından tasarruf etmek için Büyük Görevliler
Kurulu herkese şarap, ekmek, tuz formülünü uygulayıp özel misafirleri başka yere yemeğe
götürmüştü. Bu şarap işi de oradan kaldı.

Neden şarap? Batılı, böyle davetlerde, özel yemeklerde şarap içiyor; evinde şarap içmese bile
dışarda içiyor. Çünkü yemekte şaraptan başka (su hariç) bir şey içileceğini bilmiyor. Yalnız su
içen bile böyle yemeklerde su yerine maden suyu içiyor. Şaraptan başka içeceği bira var,
ama o da yemek içkisi değil.

Batılılar herşeyin kaydını tuttukları için, onlardan böyle yemeklerde yalnız şarap değil, başka
şeyler içildiğini de öğreniyoruz. 18.yüzyılın başlarında İngiltere Fransa'dan şarap ithal ediyor.
Şarap içmek moda olunca tabii şarap içilen yerler açılıyor. Buralarda toplananlar şarap
içiyorlar ya da şarap içmek için oralarda toplanıyorlar.

Ortadoğuda, sofra içkisi şarap değil, arak ya da rakıdır. Arak, yüksek alkol miktarı ile batılının
yemek tadına uymaz. Ancak buranın yemeği de arakla, rakıyla uyumludur. Bizde ordövr
tabağı şaraba değil, rakıya uygun gelişmiştir. Rakı mezesiyle şarap nasıl içilir, şarabın tadı
nasıl alınır, orası belli değildir15.

Sofra içkisi, tarihte, hep şarapmış gibi gözüküyor. Bu da doğaldır. Çünkü, asma piç bir bitki,
kolay yetişiyor, büyüyor, üzüm veriyor. Şarap elde etmek kolay. Üstelik tadı var, bir de keyif
veriyor. Şarap dururken de su içilir mi?

Şarap, antik dünyada, gençlik, neşe ve sevinç işareti olarak görülmüş. Şarap, tanrıların içkisi
ve onların insanlara lûtfu. Dionisos ile birlikte ölümsüzlüğün içkisi olmuş. Dionisos, ağaçlara,
bitkilere hayat veren, can veren besi suyunun, bağın, bahçenin, mevsimlerin, şarabın tanrısı
olarak biliniyor. Sâmilerde, şarap, bilginin sembolü sayılmış.

14
Tören Ritüelleri, Agap Ritüeli, Yenilik Basımevi, 1973, s.23.

15
Bu işleri Ahmet Örs iyi bilir.

90
Hıristiyan geleneğinde, asma kutsal bir ağaçtır, insanı Tanrı‟ya bağlamaktadır16. Isa‟nın Son
Yemeğiyle birlikte, şarap, Isa‟nın kanı17 olmuştur.

Kitaplar, Fransa‟da, eskiden Masonların sofralarında, ekmek, tuz ve şarap olduğunu yazıyor.
Bugün de bazı EKSR Agap'larında yemeğe başlanırken ekmek bölüşülüyor. Bu,
Compagnonage'dan kalma bir âdet. Compagnon, Lat. cum ve pane'den, ekmeği bölen,
bölüştüren, paylaşan, demek. Ekmek ve tuz, eski yahudi âdeti olarak, konukseverliği ifade
etmektedir. Ekmek ve şarap ise Isa‟nın bedeni ve kanıdır.

Bütün bunlar bir kenara, önemli olan ne içileceği değil, nasıl içileceğidir. Asıl mesele içmeyi
bilmek, edeple içebilmektir. Eski belgeler, sofra adâbını bozanların masaya alınmayıp bir
kenarda boş barutla (su) cezalandırıldıklarını18 yazıyor. Bizde de ceza herhalde şaraptan
başka içki içilmemesi ve şarap içildikten sonra masa düzeni değiştirilip başka içkiyle yemeğe
geçilmesi.

Sofra

Sofra deyip geçmemek lazım. Batıda, birçok yerde, Loca çalışmasında olduğu gibi bir ritüeli,
bir düzeni var, her sofrada uygulanıyor. Bizde düzen yalnız Agap sofrasında var.

Agap sıradan Kardeşlik Sofrasından farklı cereyan ediyor. Görevliler Locadaki gibi oturuyorlar,
regalyalarını muhafaza ediyorlar. Sofrada da yalnız şarap, yanında da tuz ve ekmek var. Bir
de temenniler. Agapın masrafını da Loca karşılıyor. Bu kadar.

Temenniler bitince, Agapın ritüelik kısmı bitiyor, rakıya izin çıkıyor, yemekler geliyor. Niye
Agap? Üç satır temenni için mi? Bu temenniler neden her yemekte yapılmaz ki?

Toplantılardan sonraki Kardeş Sofraları niye? Karın doyurmak için mi? Yalnız karın doyurmak
içinse niye adı Kardeş Sofrası? Bir iki şiir, birkaç fıkra, sonra arabası olan var mı, demek için
mi? Amaç yiyip içmek, şiir okumak, fıkra anlatmak, oradan buradan konuşmak, şerefe kadeh
kaldırmak mı? Tabii şiir de okunacak, fıkra da anlatılacak, ama sofralar sadece bunlar için mi?

16
Yuhanna XV, 1: Ben gerçek asmayım, ve Babam bağcıdır.

17
Matta XXVI, 26-28; Markos XIV, 22-24: Onlar yemek yerlerken, Isa ekmek aldı, şükran duası edip
parçaladı, ve şakirtlere verdi ve dedi: Alın, yiyin, bu benim bedenimdir. Ve bir kâse alıp şükretti, ve
onlara vererek dedi: Bundan hepiniz için. Çünkü bu benim kanım, günahların bağışlanması için birçokları
uğrunda dökülen ahdin kanıdır.

18
Ya da para cezasına çarptırıyorlarmış.

91
İster Kardeşlik Sofrası, ister Agap olsun, sofranın mutlaka bir düzeni olmalıdır. Üstadı
Muhterem, afiyet olsun demeden yemeğe başlanmamalı, ilk kadehi kaldırmadan
içilmemelidir. Belirli bir konuda konuşmalar yapılmalı, tartışılmalıdır. Yersizlikten dolayı ayrı
bir yerde toplanamayan Localar bile, masalarını ayıracak yerde bir Locanın sofrasına katılarak
birlikte yemek yiyip söyleşmelidirler. Hiç olmazsa hem yemekleri boşa geçmemiş olur, hem
de en azından diğer Locadaki kardeşleriyle tanışıp kaynaşma imkânına sahip olurlar. Ama bu,
ancak sofraya, kardeşliğe önem ve değer vermekle yapılabilir.

Kardeş Sofrasında, Üstadı Muhterem ortada ve başta oturduğuna göre, bu sofra sıradan bir
yemek değildir. Bu sofranın etrafına toplanmış olanlar, Üstadı Muhteremden başlayıp gene
onda kapanan bir zincirin, Kardeşlik Zincirinin halkalarıdır. Burada bir ortaklık, bir paylaşma
vardır. Bunu böyle görmek lazımdır. Bu sofralarda, eski Üstadı Muhteremlerin, bilhassa
çırakların yanlarına oturarak, onları Masonluğa alıştırıp yol göstermelerinde fayda ve gerek
vardır.

Masonluk bir öğrenim-öğretim kurumu olmaktan öteye bir eğitim kurumudur. Eğitimin
yapıldığı yer de Loca toplantılarından ziyade, bu sofralardır. Onun için bu sofraları ciddiye alıp
hakkını vermek lazımdır.

Ne Kardeş Sofrası sıradan bir yemek, ne de Agap sıradan bir ziyafettir. Ister onbeş günde bir,
ister yılda bir yapılsın, her ikisi de bir vesiledir. Birbirimize yakınlaşabilmek, dostluğumuzu,
kardeşliğimizi, sevgimizi pekiştirebilmek için bir vesiledir. Bu sofralarda duygular ortaya
çıkar, insanlar birbirlerini tanıma, daha iyi tanıma imkânına sahip olurlar. Burada bir ve
beraber olmanın keyfi, sevinç ve heyecanı, mutluluğu ve kuvveti yaşanır. Bunu yaşamaktır
esas olan.

Acaba biz bu sofralarda sevgiyi, coşkuyu, mutluluğu yaşıyor muyuz? Belki karnımız doymuş
olarak kalkıyoruz, ama kafamız ve gönlümüz doymuş olarak da kalktığımızı söyleyebilir
miyiz?

92
Çalışma Tabloları

Bizim Masonluğumuzda 1965 yılına kadar tablo yoktu. Tablolar1, Iskoçya Büyük Locası ile
tanışmamızla birlikte, orada bizde olmayan ne varsa aynen almak gibi bir düşünce ve
uygulamanın sonucunda geldi. Öyle ki tabloları düzenliliğin gereği gibi görenler oldu. Bugün
bile hâlâ öyle zannedenler var. Bunlar Iskoçya‟dan gelmiştir, ama Emulation ritinin
resimleridir2.

Birçok sistemde tablo yoktur; olanlarda da resimler aynı değildir. Kimi yerde Locanın
duvarlarına asılı durur. Kimi yerde, bizdeki Orta Sütunların yerinde, zeminde, bazılarında da
Üstadı Muhteremin ve Nazırların oturdukları yerin yakınına koyulmuştur. Bazılarında, üçü bir
arada yan yana, ya da her biri ayrı duvarda asılıdır. Tabloyu genellikle Üstadı Muhterem
anlatır. Çırak Derecesinde II.Nazıra, Kalfa derecesinde I.Nazıra, Üstat Derecesinde Üstadı
Muhtereme anlatıranlar da var. Bazılarında da, toplantı süresi uzadığı için, artık törenlerde
tabloların açıklamaları yapılmıyor.

Anglosakson Masonluğunda, Mâbetlerde, bir iki istisna dışında, bizdeki gibi Orta Sütunlar
yoktur. Bizde Tabloların olduğu yerde, tam Üstadı Muhteremin önünde Yemin Kürsüsü
bulunur. Tablolar, çoğunlukla, bizim Orta sütunların oldukları yere, döşemeye, çalışılan
dereceye göre tek3 olarak konur. Bazı Mâbetlerde ortada üç çekmeceli bir sandık vardır,
resimler burada muhafaza edilir. Hem kullanışlıdır, hem de o resimler eskidir, antika değeri
vardır.

Tablo, Çalışma Tablosu ya da Derece Tablosu dediğimiz nesne İng. tracing board, Fr. planche
à tracer. Bunun mimarlıktaki karşılığı ise çizim tahtası.

Anglosakson ritüellerinin ekleri olan bizim kateşik konuşmalar veya lektürler diye dilimize
aktardığımız soru-cevaplı derece bilgilerinin çırak bölümünde ilgili kısım şöyledir:

1
Başlıca kaynaklarım: BAYARD J. Pierre, Symbolique Maçonnique Traditionnel, Édimaf, 1982.
BERTEAUX Raoul, La Symbolique au Grade d‟Apprenti, Édimaf, 1986. BOUCHER Jules, La Symbolique
Maçonnique, Dérvy, 1947. BRANDENBURG Alain Erlande, The Cathedral Builders of the Middle Ages,
Thames and Hudson, 1995. CARR Harry, Early French Exposures, Q.C., 1971., The Freemason at Work,
Lewis Masonic, 1985. CARTWRIGHT E.H., Masonic Ritual, Lewis Masonic, 1985. DRING E.H., The
Evolution and Development of the Tracing or Lodge Board, A.Q.C. XXIX, 1916. DYER Colin, Symbolism
in Craft Freemasonry, Lewis Masonic, 1983. HAUNCH T.O., Tracing Boards, Their Development and
Their Designers, A.Q.C. LXXV, 1962. JACKSON A.C.F., English Masonic Exposures 1760-1769, Lewis
Masonic, 1986. MEEKREN R.J., The Lodge, an Essay in Method, A.Q.C. LXI.

2
O bakımdan Emulation ritüel ve lecture‟larından fazlaca alıntı yapılacaktır.

3
Çünkü bir günde, bir tek derecede toplantı yaparlar.

93
S: Sabit mücevherleri söyleyiniz.
C: Çizim tahtası, ham ve küp taş.
S: Bunlar ne işe yarar?
C:Çizim tahtası, ustanın üstüne çizimlerini ve tasarımlarını
yapmasına...
S: Bunlara neden sabit denir?
C: Kardeşlerin üzerlerinde düşünmeleri için Locada açık ve sabit
kaldıklarından.
S: Çizim tahtası kime aittir?
C: Ustaya aittir, kardeşlerinin tasarlanan işi tam, düzgün ve
uygun biçimde yerine getirmeleri için üstüne çizimlerini ve tasarımlarını yapmasına yarar;
tıpkı Kutsal Kanunun Kitabının Evrenin Ulu Mimarının manevi çizim tahtası olduğu gibi.

Peki, ustanın üzerine çizim ve tasarım yapabilmesi için bu tahtanın boş, temiz olması lazım
değil midir? Oysa bu açıklamaya rağmen, çizim tahtasının üstünde resim vardır. Çizilmez,
yazılmaz, sadece bakılır.

Mimarlıkta çizim tahtası

Günümüzde çizim tahtası neredeyse ortadan kalkmak üzeredir. Yerini bilgisayar, printer,
plotter vb. araçlar almıştır. Çizimler istenildiği kadar, istenildiği zaman, istenilen ebatta
çoğaltılır, büyütülüp küçültülür. Aslı CD'de, bilgisayarın belleğinde saklanır.

Operatif Masonların toplandıkları yer şantiye,


burada konuştukları da en ziyade inşaat. Usta
ya da operatif terimle işin başındaki deneyimli
kalfa, yapılacak işi anlatırken bir yere,
döşemeye, bir şeyin üstüne birtakım çizimler
yapar. İşte, üstüne çizilen şey, yer, her neyse,
ilk, özgün resim veya çizim tahtasıdır.
Lecture‟da bahsedilen çizim tahtası en ilkel
haliyle bir yaz boz tahtasıdır.

Mimarlık kitapları, eskilerde, inşaat çizimlerinin tek nüsha olarak, şantiye için yapıldığını
yazıyor. Kullanılan malzemeler dayanıklı olmadığı için günümüze kadar pek azı gelebilmiş.
Onlar da birkaç kilisenin, bir iki belediyenin arşivinde saklanmış olanlar. Parşömen
kullanılmış, dayanıklı ama pahalı olduğu için pek rağbet görmemiş.

Inşaatlarda plan ve projeye büyük önem verildiği açık. Bugün hâlâ hayranlıkla seyrettiğimiz
tarihi binalar zaten başka türlü inşa edilemezlerdi. İşin sahibi ortaya nasıl bir şeyin çıkacağını
önceden görmek istiyor. Bunun için kaba bir avan-proje yapılıyor. Şantiye için de detay proje

94
hazırlanıyor. İş bittikten sonra ortaya kararlaştırılandan farklı bir bina çıkmaması için buna
özen gösteriyorlar.

Strasbourg taş yontucularının 1459 yılına ait ana kurallarında bahsi geçiyor:

Eğer bir mason bir bina inşa etmek için anlaşmışsa ve binanın nasıl olacağına ilişkin çizim
de yapmışsa, bu orijinal resmi değiştiremez. Işi efendilere, şehir veya köylere verdiği
plana uygun olarak yapmak zorundadır, öyle ki bina küçülmeyecek veya değerinden aşağı
olmayacaktır.

Mimarın binanın nasıl olacağını gösterdiği bir başka takdim biçimi de makettir. Antikçağda
çok yapılmış. Bugün bazı mimarların mezarlarının üzerinde maketlerini görürürz.

Şantiye çizimlerine ait az da olsa bazı örnekler kalmış. Örneğin, biri, 1542 yılına ait Bernhard
Nonnenmacher‟in Strasbourg‟daki Ste. Catherine kilisesinin tonozlarına ait olanları. Burada
bağlantılar, yerleştirme için taşların nasıl kesileceği rakam ve harflerle ayrıntılı olarak
gösterilmiş.

Taş yontucular için birebir çizimler de yapılmış. Örneğin, Iskoçya‟daki Roslin Kilisesinin
duvarlarındaki çizimler hâlâ duruyor.

Duvara çizme usûlü pek yaygın değil. Birebir çizimler daha ziyade yerde yapılıyor. Bazı
şantiyelerde çizim evleri de var. York‟ta hâlâ yerdeki izler duruyor. Çizimler için mastar ve
kalıp da kullanmışlar. En önemlisi 1220‟li yıllara ait Villard de Honnecourt‟un şablonları. Batılı
kaynaklar, doğulu mimarların dama tahtası gibi karelenmiş kalıp masaları kullandıklarını
yazıyor.

Mimarlık tarihi kitaplarında, 12 ya da 13.yüzyılda bir Fransa kralının işe yaramaz mimardan,
işe yarar bina çıkmaz dediğini, mimarlara büyük değer verildiğini okuyoruz. Tabii inşa
sanatının, mimarlığın Kral Sanat olması boşuna değil.

Masonlukta çizim tahtası

17. yüzyılın sonları ile 18. yüzyılın başlarında özellikle Ingiltere‟de mimarlığın, meslekten
olmayanların da ilgisini çektiğini, sık sık mimarlık ve arkeoloji konularında dersler verildiğini
biliyoruz. Bu iş Localarda da yapılıyor. Örneğin, 28 No.lı Old King‟s Arms Locasının 1733
yılına ait şöyle bir kaydı var:

Üstadın önerisiyle Biraderler de Clerc‟in Mimarlık Ilkeleri üzerine Giriş‟ini ve Üstadın ve


Locanın kullanması için bir Çizim Tahtasıyla T. sağladılar

95
Buradaki çizim tahtası bu dersler sırasında kullanılan bizim okullardaki eski kara, şimdiki
beyaz tahta olsa gerek. “T” de muhtemelen T gönye.

Gene biliyoruz ki Masonlar kendi binalarını inşa edinceye kadar yörenin tanınmış lokanta,
taverna ve otellerinde toplanıyorlar. Elektrik veya gaz yok, mumla aydınlanıyorlar. Halı
bilinmiyor, yerler düz ahşap, üzerine kum serpiliyor. Odanın ortasına ayaklar üzerine masalar
kuruluyor, üstüne punç kâseleri, şarap şişeleri, rum, brandy, şeker, limon, bardaklar, tütün
konuyor. Toplantılar masa toplantısı, Loca Sofra Locasıydı. Şarkı söylemek, şerefe kadeh
kaldırmak âdet, içki ve tütün içmek serbest, daha doğrusu doğaldı.

Tekris ya da o zamanki tâbirle mason yapılacağı zaman bu düzende


pek büyük bir değişiklik olmuyordu. Ama gene de mekân basit bir iki
değişiklikle meyhane odasından locaya dönüştürülüyordu. Üstadı
Muhteremin masasının önündeki kum temizleniyor, Gözcü buraya
tebeşir ve kömürle, değişik şekiller, bir binayı temsil eden bir
dörtgen çiziyordu. Bu, genel mimarlık derslerindekinden başka bir
çizimdi. Gözcülerin çizdikleri iki sütun, yedi basamak, damalı
döşeme, pencere, halkalı kordon, alevli bir yıldız, G harfi, gönye,
şakul ve tesviyeydi. Sonra bunlar adaya anlatılıyordu. Bitince, adaya
bir bez veya fırça ve bir kova da su verilip sildiriliyordu. Müsait olan
yerlerde, çizim ve açıklaması başka bir odada yapılıyordu. Öyle ya da böyle, döşemenin
üzerinde çizim ve açıklaması olmayan bir kabul töreni makbul ve geçerli değildi.

Gözcünün yaptığı bu çizime Loca, yaptığı işe de Locayı çizmek deniyordu. Böylece eski
toplantı yeri şantiye “loca”sı temsilen gösteriliyordu. Gözcü bunun için para alıyordu.
Locaların masraf listelerinde Gözcü ücreti diye geçiyor.

Loca denilen çizime ait en eski belge, 1727


yılına ait Carmick manüskrisi ve “Bu şekil
Locayı temsil ediyor” diyor. Burada Loca bir
istisna olarak üçgen. Haç şeklinde olanı da
var ama genelde dikdörtgen çiziliyor.

18. yüzyılda bol miktarda yayınlanmış


ifşaatlarla yakıştırma ritüeller bu çizimlerden var. Ancak bunlarda
Gözcüden ve ücretinden söz edilmiyor. Ama usûlden olduğu biliniyor. Gözcünün ücretini aday
ödüyor ya da Hazine Emini tahsil edip veriyor.

96
“Eskiler”e ait olduğu söylenen ve ilk defa 1760 Nisanında yayınlanan Three Distinct Knocks4
ile “Yeniler”e ait olduğu söylenen ve ilk defa 22 Mart 1762‟de yayınlanan Jachin and
Boaz‟daki5 açıklamalar şöyle:

Three Distinct Knocks Jachin and Boaz

Genellikle Tebeşir veya Kömürle Döşemeye Önceki Resim, en eski Göreneğe göre, Mason
yapılmaktaydı; sık sık Temizlik Bezi ve Kova Yaparken Döşemeye yapılan Çizimin en doğru
istemelerinin nedeni de buydu: Adam Mason Şeklidir, ve halâ bütün düzenli Localarda
yapıldığı zaman bunu siliyorlardı; fakat Halkın muhafaza edilmektedir. En ziyade Tebeşir ve
dikkatini çekti, Yer Bezi ve Kovadan dolayı alay Kömürle çizilmektedir; yapma Töreni bitince yeni
konusu oldular; bu nedenle bazı Localar aynı Şeyi Mason Yer Bezini Kovadan alıp onu silecektir.
yapmak için ve Dışarısı olan biteni anlamasın diye Bazı Localar bunu yapmak için kırmızı Bant ve
Bant ve küçük Çiviler kullanıyor. Çivi kullanırlar, böylece Döşemenin üzerinde,
tebeşirin bıraktığı gibi, herhangi bir İz veya Leke
kalmaz.
Bir de not var:
Bütün bu Şekil, Yemin ettikten hemen sonra,
daha önce söylendiği gibi, Bezle siliniyor.

Modernlerle Yenilerin Localarında çizilen Localar birbirinden değişik olduğu için mi, yoksa bu
âdetten hoşlanmadığı için mi, Eskilerin Büyük Sekreteri Laurence Dermott, 1764‟de yazdığı
Ahiman Rezon‟un giriş bölümünde şöyle diyor:

Gözcünün birine Jamaica Rum, diğerine Barbados Rum yazmak için tebeşirle iki
çiziştirmesi karşılığında on oniki şilin alması ne biçim bir iştir... Bunun Locada
içkilerin nereye konacağını belli etmekten başka bir işe yaramadığını sanıyorum.

Belki artık Gözcüye para ödemek istemedikleri, belki Gözcülerin çizdiklerini beğenmedikleri,
belki de modası geçtiği, belki de dışarının kendileriyle alay etmesinden bıktıkları için, bir
zaman sonra döşemeye çizme âdeti kalkıyor. Ama yerleşik düzene geçilmekte de olduğu için,
yerdeki halıyı, tebeşir veya kömürle karalamak istememiş de olabilirler. Bazı Localar çizim
levhaları veya masaları ya da resimli örtüler kullanmaya başlıyorlar.

Madenden kalıp ya da şablon yaptıranlar da var. Bazı yazarlar bunların şablon değil, çizim
yapmak yerine döşemenin ya da Locaya getirilen levhanın üstüne yerleştirilen parçalar
olduğunu söylüyorlar.

4
English Masonic Exposures, ACF Jackson, 1760-1769, Lewis Masonic, London, s.62-63.

5
a.g.e., s.129-130.

97
Tabii âdetler her yerde aynı değil, değişiklikler hep aynı anda da olmuyor. Birbirlerinden
gördükçe etkileniyorlar. Bir yerde eski usûl devam ederken bir başka yerde yere veya ağaç
bir plakanın üstüne kesilmiş parçalar konuyor, bir başka yerde çevresi boyalı bir örtü ya da
kumaş seriliyor. Bunlarla ilgili 1770‟li yıllardan sonraki kayıtlar çok; Levhanın üzerine uygun
süslerle gerekli döşemeyi yapmak..., Kalfaların ve Üstat Masonların boyalı ve çerçeveli
döşemesi... veya Mozaik döşeme kumaşı gibi ifadeler var.

Bazı Localar, Gözcüye Locayı çizdirmeye ısrarla devam ediyorlar, ama bunu yere değil
döşemenin üzerine koydukları düz bir levhaya yaptırıyorlar. Bir tutanakta6, Geniş Çizim
tahtasının hammaliyesi 3 s, Locanın çizimi 3 s diye geçiyor.

Bazı Localarda resimli kumaş çok önce başlamış. Örneğin 28 No.lı Old King‟s Arms Locasının
3 Aralık 1733 yılına ait tutanağında ... uygun Kroki Kanaviçe üzerine yapılacak ve
gerektiğinde kullanılmaya hazır olarak Ambara teslim edilecektir diyor.

Neyin, nerede, nasıl ve zaman başladığını tam olarak


bilmiyoruz. Her yerde aynı süreçden geçilmemiştir.
Bazı Localar düz levhaları yere koymuşlar, bunun
üstüne Gözcüye Locayı çizdirmişler, aynı tarihte
başka bir Loca resimli kumaş kullanmış.

Resimli kumaşı yere seren Locanın yanında duvara asan da var. Ancak resimler daha kaliteli
olmaya, pahalı kumaşların üstüne yaptırılmaya başlayınca, masa toplantılarının devam ettiği
yerlerde, bu örtüler yemeklerden, içkilerden kirlendikleri için yemek masalarından alınıp ya
ayrı portatif bir masaya konuyor ya da bir yere asılıyor. 1800‟lü yıllara gelindiğinde artık hazır
resimler var.

Bu değişiklikler olurken Büyük Locaların bunlara pek göz yumdukları söylenemez. Iskoçya
Büyük Locasının 1759 yılına ait bir tutanağında var:

Üstat Locasının yer döşemesi Resimli Örtünün bir ressamın dükkânında alenen
teşhir edildiği Büyük Locaya bildirilmiş olup, Masonluğa zararlı sonuçlar vereceği
düşünüldüğünden ... böyle döşeme örtülerinin kullanılması kati olarak
yasaklanmıştır. St. Andrew Locasına da bundan böyle bu gibi örtüleri kullanmaması
bildirilmiştir.

6
Galler Prensinin 6 Şubat 1787 tarihindeki tekris törenine ait Gözcünün masraf listesi.

98
Başka direnenler de olmuş. 1745‟de Fransa‟da yayınlanan L‟Ordre des Francs Maçons
Trahi‟de7 de şöyle yazıyor:

Loca denilen şey Kabul günlerinde döşemeye çizilen şekillerdir, açıkca görülecek
biçimde çizilmelidir; öyle bazı Localarda yapıldığı gibi, böyle günler için özel olarak
saklanan bir bezin üzerine yapılmamalıdır: bu Kurallarımıza aykırıdır.

Gene kayıtlardan bazı Locaların resimli kumaş varken düz çizim levhası da kullandıkları
anlaşılıyor. Birinde önceden çizdirilmiş şekiller, semboller var, diğerinin üstü temiz, Gözcü ya
da bir başkası o toplantı için Locayı çiziyor. Çizimin adı gene Loca. 1776‟da Ingiltere Büyük
Locasının binası açılıyor, bir de resmi geçit tertipleniyor. Bununla ilgili kayıtların bir yerinde
Dört Gözcü beyaz satenle örtülü Locayı taşıdı diye bir açıklama var. Buradaki Loca üzerinde
çizim olan levha.

Hazır çizimler de zamanla bir evrim geçiriyor. Basit, ilkel şekillerden bugün kullanılmakta olan
sembollerle süslü resimlere geliniyor. Ama adı çizim tahtası olarak kalıyor.

Hazır resimler

1700‟lerin sonuna gelindiğinde, hazır resimler hemen hemen her tarafta yayılmış.
Ressamlara da talep artmış. Eli bu işlere yatkın birader bulamayanlar mahalli ressamlara iş
vermeye başlamışlar. Beğenilenler kopya edilmiş. Kopya, adaptasyon derken hemen hemen
her yeri bu resimler sarmış.

Bugünkülere benzeyen resimlerin en eskileri olarak 1801 yılında Johne Cole‟ün yayınladığı
Illustrations of Masonry‟deki gravürler gösteriliyor. Hemen hemen hepsi basit grafik çizimler,
ancak Kalfa derecesine ait olanı nisbeten daha resim havasında.

John Cole

7
The Early French Exposures, The Quatuor Coronati Lodge, London, 1971, s.277.

99
Cole ile akran ve gravürlerinden ziyade, törenleri ve dereceleri şifreli olarak yazdığı Browne‟s
Masonic Master-Key through the Three Degrees el kitabyla tanınan bir de John Browne var.

John Browne

Gene bir başkası, hakkında fazla bilgi olmayan, sadece Jacobs diye bilinen biri. Alışılmamış
yorumlarla yaptığı resimler dikkat çekmiş.

Jacobs

Şüphesiz derece resimlerinin en güzellerini yapmış olan Josiah Bowring. Işi portre ressamlığı.
1795‟de tekris olmuş. 1831‟de öldüğü sanılıyor. Resimlerinde klasik bir sadelik ve zerafet
var. Çizimlerini belirli bir perpektif ve mimari bir kompozisyon içinde yapmış.

100
Josiah Bowring

Bugün kullanılmakta olan resimleri yapan John Harris. 1818‟de tekris olmuş. Minyatürcü ve
mimari çizimci. Üç derece için yaptığı küçük ebattaki çizimlerini ilk defa 1823‟de yayınlıyor.
Bunları Büyük Üstat Sussex Düküne ithaf ediyor. Önceden izin almadığı için biraz tuhaf
karşılanıyor, hattâ biraz da hoşnutsuzluk yaratıyor. Ama böylece de tanınıyor. Emulation
Lodge of Improvement 1846‟da yeni çizimler için bir yarışma açıyor. Harris‟inkiler kabul
ediliyor. Ondan sonra birçok Locaya bunlardan yapmaya devam ediyor. 1849 yılında
yaptıkları ise daha çok beğeniliyor ve hâttâ standart hâle geliyor. 1867‟de artık gözleri
görmez oluyor. Darda kalınca elindeki koleksiyonu Sotheby‟s‟e satıyor. 1872‟de de ölüyor.

John Harris 1850

101
Çırak Tablosu

Masonluk, spekülatif anlamda, insan ve insanlık, operatif anlamda ise, inşaat bilimi ve
sanatıdır. İnşaat bilim ve sanatının insani öğeleri çırak, kalfa ve ustalardır. Usta inşaatın
mimarıdır. Mimar, önce inşaatın genel planını, daha sonra detay planlarını çizer. Bu açıdan
baktığımızda, Çırak Derecesi Tablosu, mimarın, Üstadın tasarladığı Mâbedin genel planıdır.

Tekris sistemleri kişinin derece derece ilerleyerek olgunlaşması üzerine kurulmuştur. Bilgiler
zamanla kazanılmakla birlikte, sistemin temel ilkeleri, geniş bir perspektif içinde ve bir bütün
olarak ilk derecede verilir. Masonlukta da böyledir. Çırak Derecesi yalnız bu derecenin
öğretilerini değil, en geniş biçimde genel Masonluk ilkelerini de içerir. O bakımdan, Çırak
Derecesi Tablosu, aynı zamanda Masonluğun da bir panoramasıdır.

Tablonun özellikleri

Localarımızdaki tablolar John Harris‟indir, o da bu resimlerin öncüsü olan Josiah Bowring‟den


esinlenmiştir. Aralarındaki başlıca fark sütunlarda ve
merdivenlerdedir.

Bowring, Sütunlarını üçgen bir plana oturtmuştur; bir


Sütun Doğuda, iki Sütun Batıdadır. Bu, bizim eski Loca
düzenimizdeki, Üstadı Muhterem ve Nazırların kürsülerinin
yerleşimi gibidir. Rite Français ve Rektifiye Ritinde de
böyledir. Merdiveni ise kuzeydoğuya doğru çıkmaktadır;
1.basamağında İman, 9.sunda Ümit, 12.sinde Anahtar,
15.de Şefkat vardır. Merdiven, ayrıca yerdeki Üç Büyük
Nurun üzerinden yukarıya çıkmaktadır.

Harris‟de, Sütunlar, Üstadı Muhterem ve iki Nazırın


kürsülerinin bugün bizde ve Emulation sisteminde olduğu
Harris 1845
gibi yani Doğuda, Batıda ve Güneydedir. Resimde, batıdaki
Sütun Doğudakinin görüntüsünü kapatmamak için hafifçe Kuzeye kaydırılmıştır. Sütunlar,
sanki kuzeye doğru genişleyen ve bulutlarda kaybolan bir tavanı taşımakta, merdiven de
Doğuya doğru yükselmektedir. Merdivenin ilk 3 basamağında Haç, 4. ve 6. basamakları
arasında Anahtar, 7 ile 9. basamaklar arasında Gemi Çapası, 13 ile 15. basamaklar arasında
Kupa vardır; 10.dan 12.ye kadar basamakların arası boştur. Merdiven, önyüzünde iki paralel
hatla sınırlı bir daire şekli olan bir kürsünün üstüne konmuştur.

102
Tablonun açıklaması

Tablolar, bizde, tekris ve terfi törenlerinde Bir Önceki Üstadı Muhterem tarafından anlatılır.
Emulation‟da bu işi Üstadı Muhterem bizzat yapar. Yalnız, İngiliz Localarının çoğu, son
yıllarda, töreni uzatmamak için açıklama kısmını atlamaya başlamışlardır.

Emulation8 ve benzeri ritüeller ile Lecture dedikleri soru/cevaplı açıklamalar9 ağırlıklı olarak
hıristiyanidir. Iskoçlar da bu tabloları almışlar ancak yorumlarından dinsel unsurları
olabildiğince temizlemişlerdir. Bizim tablo açıklamalarımız da Iskoçya‟nın The Modern
Ritual‟ından alınmıştır:

Hürmasonluğun bir özelliği hakikat ve akidelerini


örtmek için çok fazla sembolizm kullanmasıdır. Bu
Birinci Derece Çizim Tahtasında, ideal mason locasını,
daha geniş bir anlamda ise, nizamın hedefi evrensel
kardeşliğe ulaşmak olduğundan, insanlığı resmetmiş
bulunuyoruz. Locanın ortasında Kutsal Kanunun Kitabı
durur, bu olmadan hiçbir Loca tam sayılmaz, bu,
adaylar bakımından Tanrı‟ya imanın zorunlu bir şart
olduğunu işaret eder. Bu imanı beyan etmek şartıyla,
üyelerimiz her ırk ve her inançtan alınır. Bu
evrensellik, locanın etrafında duvar bulunmamasıyla
da gösterilir. Dikkat edileceği gibi, Localarımız
Doğuya bakar. Bu üç nedenle yapılmıştır. Birincisi,
fiziki ışığın kaynağı Güneş Doğudan doğar; ikincisi,
entelektüel ışığın kökeni bilgi Doğudan gelmiştir ve
üçüncüsü, mânevi ışığın sembolü Mâbet Doğuya
bakmıştır. Böylece Localarımız Doğuya bakarak,
ümitsizliğin batan güneşini Batıda arkalarına alırlar ve Doğuda ümidin yükselişine ve yeni
hayatın doğuşuna doğru bakarlar. Bir mason Locasının çatısı yıldızlı gökkubbedir. Böylece,
dileklerimiz kendiliğinden Göğe yükselirken aynı zamanda oradan da ilham iner. Bir daire
içindeki beş köşeli yıldız, bütün yönlerden insanlığa panldayarak yansıyan ilahi iyiliğin
yayılışını ifade eder. Mozaik döşeme, nöbetleşe değişen neşe ve kederi, ışık ve karanlığı ile
hayatın sembolüdür. Dünya düzleminden manevi düzleme yükselmek ahlakî erdemleri
uygulamakla olur, bunlar merdivenin basamakları ile temsil edilmiştir, en büyükleri iman,
ümit ve şefkattir. Bir mason locası, akıl ve hikmet, kuvvet ve güzelliği ifade eden üç büyük
sütuna dayanır. Akıl ve hikmet, bütün girişimlerimizde bizi yönetmek üzere bilgiyi doğru

8
Emulation Ritual, Lewis Masonic, 1986, s. 240-250.

9
The Revised Ritual of Craft Freemasonry, A. Lewis Ltd., 1962, s.200-213.

103
kullanmaktan ibarettir. Kuvvet, güçlüklerimizde bize destek olması için manevi imanımızdan,
Güzellik ise, iç insanı süslemek için gerçek doğruluktan gelir. Bunlar, aynı zamanda, Mâbedi
inşa ve Tanrı‟ya adamasındaki akıl ve hikmetinden Kral Süleyman‟ı, insan ve malzeme tedarik
ederek onu desteklemesindeki kuvvetinden Sur Kralı Hiram‟ı, hepsini süslediği işçiliğinin
güzelliğinden baş mimar Hiram„ı ima eder. Taş ocağından çıkarılan ana malzeme ham taş,
henüz bilimimizi öğrenmemiş tekrislinin zihninin remzidir. Kusursuz taş, ulaşmaya çaba
göstereceği güzelliği ve biçimiyle idealdir. Gördüğünüz gibi, halımızın çevresi çentiklidir;
bunlar insanlığı çevreleyen ilahi korumayı temsil eder, köşelerini süsleyen dört püskül
basiret, cesaret, itidal ve adaleti işaret eder.

Semboller

Tekris düzeninde, sistemin yani ritin genel ilkelerinin bir bütün içinde ilk derecede verilmesi
dolayısıyle, Çırak derecesi Tablosu, geniş bir anlamda, ideal Mason Locasını ve tüm insanlığı
gösterir. Bundan sonra gelen Kalfa ve Üstat tabloları bu bütünün parçaları olacaktır. Nitekim
de öyledir.

Anglosaksonların tarifine göre, Masonluk, alegoriler perdesi arkasına gizlenmiştir ve


sembollerle açıklanmaktadır. Açıklamaların çoğu Masonluğu antik Mısır misterlerine
götürmektedir. Eski Mısır‟da da, birtakım işaret ve semboller kullanılmış, bilgiler, efsaneler
yalnız sınavlara dayanabilmiş, lâyık ve müstahak olduklarını ispat edebilmiş inisiyelere
açıklanmıştır. Başka misterlerde de durum aşağı yukarı aynıdır.

Localarımızdaki veya resimlerdeki semboller, öğeler, şekiller, birakım erdemleri, etik ilkelerini
ifade eder. Bu somut ifade, görülenin arkasındaki anlamın akıl ve gönülle duyulup yaşama da
uygulanması için ahlâki rehber niteliğindedir. Locada hiçbir şey anlamsız, oraya buraya
yerleştirilmiş nesneler değildir.

Locanın yerleşim planı

Ritüellerin yazdığı, pratikte de olduğu gibi, Loca bir dikdörtgendir. Bu dikdörtgen 10, eski
terimle, bir Uzun Kare‟dir. Uzun kare, kenarları ikiye bir veya bire yarım oranında veya
ortasından kesilmiş bir karenin yarısı olan dikdörtgendir. Bu ölçülerdeki Uzun Kare, Locada
Nuru Ziya‟ya açılan yoldur.

Klâsik mimaride, Mâbet için en uyumlu ve en ideal oranlar


kullanılmıştır. İnşa planında, mükemmele en yakın bir dikdörtgenin

10
Emulation ritüelinde “parallelepipedon”.

104
eni 1, boyu 1,618‟dir. Bu da, ölçü olarak, altın kesittir11. Bu orandaki dikdörtgen şekil,
mekâna yön verme modeli olarak kullanılmıştır. Aynı şekil, zaman modeli olarak da
kullanılabilmektedir. Bu durumda, Loca, ölçüleri mekân içinde sonsuz, zaman içinde ebedi
olan mekân-zaman modeli olarak kabul edilebilir. Bu model, yani Loca, evrenin imajıdır.

Loca, evrenin modeli olarak, kadastro ölçüleriyle tanımlanamadığından, “Doğudan Batıya,


Güneyden Kuzeye, Nadirden Zenite uzanır” diye tarif edilir. Locanın böyle tarif edilmesi, tüm
Masonların Büyük ve Evrensel bir tek Loca içinde oldukları düşüncesindendir12. Bu kadar
sınırsız tarif edilmesi de, Bilimin evrenselliğini, bir Masonun gönlündeki insan sevgisinin
büyüklüğünü ifade edebilmek içindir. Emulation‟da, bu “bir Masonun şefkatinin basiretten
başka sınır tanımadığı” şeklinde açıklanmıştır.

Anglosakson ritüellerinin büyük çoğunluğunda, Locanın Doğudan Batıya uzanması şu üç


nedene dayandırılmıştır. Birincisi, Tann‟nın şanı ve Masonluk sisteminin merkezi olan Güneş
Doğudan doğup Batıdan batmaktadır. İkincisi, bilim ve uygarlığın kökeni Doğudur, buradan
Batıya yayılmıştır. Üçüncü neden ise, daha sonraki bütün mâbetlere örnek olmuş Süleyman
Mâbedi Tanrı‟nın emriyle Doğu-Batı yönünde inşa edilmiştir. Bu nedenlerle, bütün ibadet
yerleri gibi, usûlüne göre ve muntazam teşkil olmuş Localar böyledir ve böyle olmak
zorundadır.

Loca, böyle yerleştirildikten sonra, sıra kutsallaştırmaya gelir. Tabii bu Locayı cami, kilise vb.
bir yere benzeterek tapınmak için değil, kutsal bir hava yaratmak içindir. Locayı kutsal kılan
da oradaki mikrokosmosların, insanların makrokosmos evrenle bütünleşmeleridir, Locaya
hâkim olan temiz havadır, yapılan iştir. Locada yapılan iş kral sanat, muhteşem sanat, kutsal
sanattır. Burası, ritüeldeki ifadeyle, “yalnız bizim için değil, tüm insanlar ve insanlık için bir
sulh ve sükûn Mâbedi inşa etmek” için çalıştığımız ve buna uygun olarak düşünüp ve
davrandığımız yerdir. Böyle olduğu için de Loca Mâbet olur.

18. yüzyılın ikinci yarısından sonra ortaya çıkmış Anglosakson ritüellerine göre, Loca, kutsal
bir temel üzerine oturur. Çünkü, Kudüs Mâbedinin oturduğu toprak Tanrı tarafından kutsal
kılınmıştır. Bu da, İbrahim‟in verdiği kurbanın, Davud‟un dualarının, Süleyman‟ın Tanrı Evini
inşa ettirmesinin Tanrı'yı hoşnut etmiş olduğu bu üç nedene dayandırılmıştır. Bir başka
ritüelde, kutsallık, Tanrı‟nın Musa‟ya bastığı yerin kutsal olduğunu söyleyerek çarıklarını

11
Altın kesit (altın oran, altın bölüm, altın modül), insan vücudunda, doğada bulunan orandır. Buna
göre, küçüğün (a) en büyüğe (b) oranı, en büyüğün (b) bütüne (a+b=c) oranına eşittir. Cebirsel olarak,
a/b = c/a veya a/b = a+b/a olarak yazılabilir. İkinci derece denklem çözüm formülü ile çözüldüğünde iki
kök ortaya çıkar. Biri, 1.61803398875.., diğeri 0.61803398875... 1.618 altın sayının değeri Φ, 0.618 de
1/Φ dir. Bu, matematikten sanat dünyasına hemen hemen herkesi etkilemiş, Leonarda da Vinci‟den
Corbusier‟ye kadar birçok sanatkâr bu ilahi oranı kullanmıştır.

12
Bu ifadeden dolayı düzensiz Masonların da aynı Loca içine alınmış oldukları yorumlanabilir.
Unutulmamalıdır ki, düzen konusu Masonluğun özüyle değil, idari, diplomatik yapısıyla ilgilidir.

105
çıkartmasını istemesine, bir başkasında buraya Tanrı‟nın adının yazılmış olmasına
bağlanmıştır.

Üç Sütun

Yeri ve yönü bu şekilde belirlenmiş olan Locanın çatısı, Akıl ve Hikmet, Kuvvet ve Güzellik
adlarındaki üç sütunun üzerinde durur. Tablodaki bu üç sütun, Mâbetlerimizde, kürsüye
dışından bitişik olarak (güneydoğu, güneybatı ve kuzeybatı yönlerinde) yerleştirilmiştir.
Kuzeydoğuda sütun yoktur ama sanki dördüncü bir Sütun daha varmış gibidir. Bu dördüncü
Sütun vardır, ama ölümlü gözlere gözükmez, denilir. Gönye biçiminde dizildikleri
düşünülürse, tabanı Batıdadır.

Emulation ritüelindeki açıklamaya göre, Evren Yüce Yaradan‟ın Mâbedidir. Akıl ve Hikmet,
Kuvvet ve Güzellik O‟nun yaptıklarının Sütunları olarak tahtının etrafında dururlar. O‟nun Akıl
ve Hikmeti sonsuzdur, Kuvvetiyle yapamayacağı hiçbir şey yoktur, Güzelliği uyum ve düzenle
yarattığı her şeyde parıldamaktadır. Gene bu ritüele göre, Akıl ve Hikmet, Kuvvet ve Güzellik
adlarıyla anılan sütun başlıkları olmamakla birlikte, bu niteliklerine Dor, İyon ve Korent
üslûpları yakışmaktadır.

Bir yoruma göre, Akıl ve Hikmet Nuru Ziyanın mutlak değişmezliğini. Kuvvet Nuru Ziyanın
mutlak gücünü, Güzellik Nuru Ziyanın uyumlu birliğini işaret etmektedir. Bu üçlü, Masonlukta,
birbirlerinden ayrılmayan bir bütündür.

Bu üç sütuna, İman, Ümit, Şefkat – Doğu, Güney, Kuzey – Tuz, Kükürt, Cıva – Erkek, Kadın,
Çocuk – Oziris, İzis, Horus - Kral Süleyman, Sur Kralı Hiram, Mimar Hiram - Üstadı
Muhterem, I.Nazır, II.Nazır gibi çeşitli üçlemeler yakıştırılmaktadır.

Gökyüzü

Tabloda görüldüğü ve anglosakson ritüellerinde açıklandığı gibi, Sütunların tuttuğu Locanın


çatısı, Hür Masonluğun ilkeleri itibariyle ifadesini Tanrı inancında, bütün insanlığa hayır ve
hasenat yolu ile hizmette ve evrensel kardeşliğin birliğinde bulan bir Mason Locasının kubbesi
yıldızlarla süslü gökyüzüdür.

Loca evren olduğuna göre onun da göğü olacaktır. Gökyüzü, ilahi göksel bir Varlığa olan
inancı ifade bakımından da evrensel bir semboldür. Kıta Avrupası, özellikle de Fransa‟daki
Locaların tavanları mavi ve yıldızlarla süslüdür. Birçok yerde tavanlar ayrıca kubbe
biçimindedir. Bu gök, sınıf ve renk farkı gözetmeksizin tüm insanları kucaklar.

Bulutlar, güneş, ay ve yedi yıldız, önce John Cole tarafından 1801‟de kullanılmış, ondan daha
sonrakilere geçmiştir.

106
Yakub’un merdiveni

Gökyüzü, sembolizmde, ulûhiyetin, sonsuz güç ve kudretin kaynağı olarak görülmüştür;


çünkü göklere ulaşılamaz. Göklere çıkmak kutsallıkla
bütünleşmek demektir. Ritüellere göre, göğe bir
merdivenle çıkabilme ümidi vardır. Bu, 18.yüzyılın ilk
yarısından sonra ritüellere girmiş olan Yakub‟un
merdivenidir. Bizde tablodan kaldırılmıştır. Merdivenin
Tevrat‟ta hikâyesi şöyledir13:

Yakob, babasına, hîle ile kendisini kutsallaştırmasına kızan


kardeşi Esav‟dan kaçar; Harran taraflarında bir yere gelir
ve gece bastırdığı için başının altına yastık olarak bir taş
koyup uyur. Rüyasında, yerle gök arasında kurulmuş bir
merdiven görür. Rabbin melekleri bu merdivenden inip
çıkmaktadırlar. Tanrı da Yakub‟un üzerine gelir ve ona bu
diyan kendisine ve soyuna vereceğini, soyunun yerin tozu
kadar kalabalık olacağını, dört bucağa yayılacağını söyler
ve ona her gittiği yerde kendisiyle birlik olmayı vaadeder.

Bazı tablolarda, bu merdivenin yalnız üç basamağı vardır, bunlar üç hıristiyani erdemi, İman,
Ümit, Şefkat, işaret etmektedir. Bazı tablolarda ise pek çok basamak vardır, bunlar da pek
çok erdemi göstermektedir. Bazı resimlere, bu erdemlerin başharfleri konmuştur; bazılarında
ise, bunların yerine üç kadın figürü yapılmıştır. İman‟ı temsil eden kadın elinde bir Haç, Ümit‟i
temsil eden kadın Gemi çapası tutmaktadır. Şefkati temsil eden kadının kucağında ise bir
çocuk vardır. Gene bazı resimlerde, Şefkat ve Hayırseverliği temsilen bir de Kalp
görülmektedir.

1870‟lerden sonraki çırak tablolarına, Haç, Gemi Çapası, işaret eden bir El‟le bir Tas girmiştir.
El ve Kupa, Şefkati temsil etmektedir. Dinsel yoruma göre ise, Tanrı, El‟iyle Kutsal Tası14
Göklere kaldırmakta, Parmağıyla da kutsal kitapları işaret etmektedir.

Derece resimleri birbirinden değişik olmakla birlikte, büyük bir kısmında, rüyayı temsilen
merdivenden inip çıkan melekler vardır.

13
Musa ve Yahudilik, Hayrullah Örs, Remzi Kitabevi, 1966. s.41.

14
Kutsal Tas, İsa‟nın son yemeğinde kullandığı ve Graal (günahlardan arıtan) denilen tastır. İsa‟nın
çarmıhta asılı iken kanının bu tasa toplandığına inanılmaktadır. Tasın akıbeti meçhuldür. Bu tasla ilgili
olarak da bir çok efsane uydurulmuştur.

107
Nurlar

Bugünkü Masonik literatürde geçen “Üç Büyük Nur” ve “Üç Küçük Nur” ayırımına eski
belgelerin hiçbirinde rastlanmamaktadır. Bunların büyük bir çoğunluğunda yalnız “üç nur”dan
bahsedilmektedir. Bunlar da ya mum ya da içeriye gün ışığının girdiği pencerelerdir. Nur
ayırımı 1760‟lardan sonra ortaya çıkmıştır.

Üç elyazmasında15 üç nur “Üstat Mason, Nazır ve Kalfa” dır. 1700 yılına ait Sloane
16
elyazmasında ise, üç nur “güneş, üstat ve gönye”dir. Aşağı yukarı birbirlerinin aynı olan üç
17
belgede 12 nur sayılmaktadır: “Baba, Oğul, Kutsal Ruh, Güneş, Ay, Üstat-Mason, Gönye,
Cetvel, Şakul, Ölçme İpi, Tokmak, Taşçı Kalemi. Burada, günümüzün üç büyük nurundan
yalnız gönye bulunmaktadır, Kutsal Kanunun Kitabı ve Pergelden hiç bahis yoktur. Kutsal
18
Kanunun Kitabı, Gönye ve Pergel 1710 tarihli Dumfries elyazmasında var, ama nur değil,
locanın direkleridir.

1730‟a kadarki metinlerin büyük bir kısmında, nurların yerleri de gösterilmektedir; bunlar
“Doğuda, Güneyde ve Batıda”dır. Bazı metinler, ayrıntıya girmeden, bunların “insanlan
aydınlatmak için” olduklarını yazmaktadır.

Masonry Dissected‟da (1730)19 üç nur vardır, bunlar da “Güneş, Ay ve Üstat-Masondur.


Ayrıca bir notla, bu nurların yüksek şamdanların üzerinde duran üç geniş Mum olduğu tasrih
edilmiştir.

1730‟dan 1760‟a kadarki yayınlar20 eski belgelerin tekrarı olduğundan nurlarda değişiklik
veya yenilik görülmüyor. Nurlar, ilk defa 1760‟ta yayınlanan Three Distinct Knocks‟un 1768
baskısında belirlenip ayrılıyor. Kutsal Kitap, Gönye ve Pergel Masonluğun üç büyük nuru
oluyor; “Masonluğun üç küçük nuru” Üç Mum da “Güneş, Ay ve Üstat Mason”u21 temsil
ediyor.

15
The Early Masonic Catechisms, Manchester University Press, 1963: The Edinburgh Register House MS,
1696, s.32; Chetwode Crawley MS, tahminen 1700, s.37; The Kevan MS, 1714-20, s. 43.

16
a.g.e., s.48.

17
a.g.e., The Whole Institution of Masonry, 1724, S. 81; The Whole Institutions of Free-Masons opened,
1725, s.87; Graham MS., 1726, S.91.

18
a.g.e., s.62.

19
a.g.e., s.163.

20
“Exposures” adı altındaki bu yayınlar harici âleme verilmiş belgeler veya ifşaatlardır.

21
Üstat Mason‟dan kastedilen Üstadı Muhterem.

108
1737 ile 1745 yılları arasındaki fransız metinlerinde ise “Üç Büyük Nur” denilen üç Mum
vardır, bunlar da “Güneş, Ay ve Üstat Mason”dur.

Üç Küçük Nur: Güneş, Ay ve Üstat-Mason

Loca, evreni temsil ettiğine göre, evrendeki öğeler, Güneş, Ay ve Yıldızlar, doğal olarak,
burada da bulunacaktır. Tabloda Ay‟ın etrafında yedi yıldız vardır. Yıldızların, genel olarak,
haftanın yedi günününü, yedi gezegeni, bir Locayı tam ve kusursuz yapan yedi Masonu temsil
ettiği söylenmektedir.

Emulation ritüelinde, Güneş ve Ay Tanrı‟nın habercileri olarak açıklanmıştır. Kutsal Kitap,


Gönye ve Pergel de Locanın eşyalarıdır22. Ancak Lecture‟larda, üç küçük nur, Güneş, Ay ve
Üstadı Muhterem‟dir. Yerleri de Doğuda, Batıda ve Güney‟dedir, maksat “Doğudan doğan,
Güneyde en yüksek noktasına çıkan ve Batıda batan Güneşin çizdiği yolu işaret etmektir...
Güneş güne hükmetmek, Ay geceyi yönetmek, Üstadı Muhterem de Locayı hükmedip
yönetmek içindir”„. Bu Güneş, Ay, Üstadı Muhterem triosuyla ilgili olarak, Biz insanlar nasıl
Güneş ve Ayın kutsanmış ve hayırlı etkisiyle sosyal yaşamımızın görevlerini yerine
getirebiliyorsak, Hürmasonlar olarak Mesleğimizin bizden beklediği görevleri de Üstadı
Muhteremin özen ve öğretisiyle yerine getirebiliyoruz, deniyor.

Bizim Loca dekorumuzda bu üç Nur Doğudadır. Üçlemeyi tabloda Güneş ve Ay‟la Yıldız
bütünlemektedir. Üstadı Muhterem burada Yıldız‟la özdeşleşmiştir, denilebilir. Göksel cisimler
gibi Üstadı Muhterem de aydınlatır.

Güneş ve Ay, bir zaman-mekân ilişkisi anlatır.

Toplantılar, ritüel olarak, tam öğle vaktinde, başlar, gece yarısında sona erer. Davetiyelere
göre, toplantılar 18.30 veya 19.00‟da başlıyor, 21.00‟de de bitiyor olabilir ama Locada farklı
zaman ölçüsü kullanılır. Bundan maksat, harici zaman ölçüsünden çıkarak zamanın
yutmasından kurtulmak ve böylece ölümsüzlüğü yakalamaktadır. Bir başka ifadeyle,
kutsanmış mekânda zaman da kutsanmıştır. Loca çalışmalarının bilinen saat zamanına bağlı
olmaması, ya da ölçülemeyen bir zaman kullanılmasıyla ebedi bir şimdiki zaman yaratılır.

Locanın açılacağı saatte, güneş Zenit‟te yani gökyüzünde en yüksek noktasındadır. Bu,
güneşin en fazla aydınlattığı ve dolayısiyle Locada orta sütunların yakıldığı zamandır. Mâbedin
aydınlanmasıyla, tüm kardeşler harici dünyadan tamamiyle koparak kutsal dünyaya
girmekte, gönülleri bir anda nuru ziya ile dolmaktadır.

22
s.245.

109
Loca, açılışın diğer ucunda, güneş Nadir'deyken kapatılır. Mâbedin kararmasıyla da, açılışta
aydınlanan gönüller sanki karanlıklara göülür. Ancak bir Mason için mutlak bir karanlık asla
söz konusu değildir; çünkü, Locanın Nur‟u, harici dünyaya dönmek üzere Batı kapısından
çıkacak herkesin içine işlemiştir.

Güneş ve Ay‟a, almak-vermek, yansıtmak-neşretmek, öğrenmek-öğretmek, etkilenmek-


etkilemek, susmak-konuşmak, dişi-erkek gibi değişik karşıt anlamlar da verilmektedir.

Tablonun ortasında görülen, daire içindeki Beş Köşeli Yıldız, ritüellerdeki tariflere göre,
“Tanrısal kudretin insanı yaratma eylemini, insanın temizlenerek yücelişini, evrendeki uyum
ve dengeyi simgelemektedir”. Yakub‟un merdiveni bulunan Loca Tablolarında, bu yıldız,
erdem merdiveninin zirvesini işaret eder. Bu yıldız, Tabloda, bir daire içindedir ve etrafına ışık
saçmaktadır. Bundan dolayı da, bu yıldızın adı, Alev Saçan Yıldızdır.

Beş Köşeli Yıldızın saçtığı ışık Masonlukta evrenselliği işaret eder. Bu yıldız, gerçek nurun
merkezidir; insanı yücelten düşüncenin sembolü, Zekâ ile Bilimin işaretidir. Çevresindeki
daire mükemelliğin sembolüdür. Merdivenin üstünde olması da Masona hedefini işaret
etmektedir. Zirveye çıkabilen, bu yıldız gibi parlayacak, etrafına ışık saçacaktır.

Hıristiyani yorumlara göre, Alev Saçan Yıldız, Mesih‟i yani İsa‟yı temsil etmektedir23. Bu yıldız,
Kutup Yıldızı olarak da tanımlanır. Kutup yıldızı, evrensel sembolizmde, gökkubbenin
ebediyen etrafından döndüğü mutlak merkez olarak kabul edilmiştir. Bu yıldız kılavuzdur, yol
gösterir.

Beş köşeli Yıldız, eski Mısır‟da, mevsimlerin sebebi, çalışmanın imajı olan Güneş‟in ve İzis‟in
oğlunun sembolü, aynı zamanda da altın sayının modelidir. Bazı Loca Tablolarında bu yıldız
yedi uçludur; ritüeline göre, hayatın kaynağı olan Güneşi temsil etmektedir.

Üç Büyük Nur: Kutsal Kitap, Gönye ve Pergel

“Güneş, Ay ve Üstat Mason (Alev Saçan Yıldız)”, “üç küçük nur” olarak kalırlarken, zamanla,
Anglosakson Masonluğu, Üç Büyük Nur, Kutsal Kitap, Gönye ve Pergelin arasından Kutsal
Kitabı tek olarak ön plana çıkartarak yalnız Kutsal Kanunun Kitabının esas olduğu
söylemiştir24. Kutsal Kanunun Kitabı, “kişinin kendi özel inancına göre üzerine ettiği yemini
veya verdiği sözü kutsal kılan Kitap”tır25. Buna göre, bu Kitap, müslüman Mason için Kur‟an,

23
İncil, Matta, II, 9-10.

24
İngiltere Birleşik Büyük Locasının 4 Eylül 1929‟da kabul ettiği ve ingiliz jürisdiksiyonunca tanınmak
isteyen Büyük Locaların uymaları gereken temel ilkelere ilişkin bildirinin 6.Maddesi.

25
Mesleğin Temel Hedefleri ve İlişkileri başlıklı ve 7 Eylül 1949‟da kabul ettikleri bildirinin 4. Maddesi.
1989‟daki deklarasyonlarında bağlayıcılık yoktur.

110
yahudi için Tevrat‟tır. Ancak, yorumculara göre, salt müslümanlardan oluşan bir Locada
yalnız Kuran‟ın bulundurulması da kabul edilemez, Kitabı Mukaddes mutlaka olmalıdır. Zira,
birçok sembol, alegori, lejand Kitabı Mukaddes‟ten alınmıştır.

Ancak, Batı Masonluğunda, kürsünün üzerine yalnız Kitabı Mukaddes durur. Doğuda kürsü
çok daha zengindir. Örneğin, bizde Kuran‟ın yanında, Tevrat ve İncil de açılır. İngiltere‟ye
bağlı 7178 No.lı Singapur Locasında, ayrıca, Budistlerin Mahayana tarikatında olanlar için
Dhammapadra, Hindular için Gita, Sikhler için Grandth Sahib, Parsiler ve Zerdüştler için Zend
Avesta ile toplam yedi kitap vardır. Locada Kitabı Mukaddes İncil kısmından açılmaktadır.
Amerikan Masonluğunda, birçok Obediyans‟ta, Kitabı Mukaddes (King James çevirisi) her
derecede belirli sayfalarda açılır: Çırak Derecesinde Mezmur 133, Kalfa Derecesinde Amos
VII, 7-8, Üstat Derecesinde Vaiz XII, 1-7. Kur‟anda da açılacak yerleri belirlemişler: Âli
İmran, Âyet 103, Bakara, Âyet 255, Bürûc, Âyet 12-16. Ancak bu, inançtan öteye inanç
biçimini de tarif etmek olur ki Masonluğun işi değildir, Masonluğu özünden çıkartıp başka
kurumlara benzetir. Bizde Üç Kitabın herhangi bir yerinden açılarak birlikte yerleştirilmesi
ideal ve doğru olanıdır.

Gene bu Singapur Locasında gönye ve pergel Kutsal Kitabın üzerinde durur. Ancak Aday
yeminini başka bir kitap üzerine yapacak olursa, başka bir takım gönye ve pergel getirilerek
o kitabın üzerine konmaktadır. Kuran genel olarak beyaz bir örtüyle örtülü ve kapalı
durmakta, yemin edilecekse açılmaktadır. Ayrıca müslüman olmayan birisine, elinde eldiven
yoksa, tutturulmamaktadır.

Diğer taraftan Hindistan Büyük Locasında Yemin Kürsüsü üzerinde altı Kutsal Kitap vardır.
Budist olmadığı için Dhammapadra bulunmamaktadır.

“Üç Büyük Nur”un üzerine konulduğu Yemin Kürsüsü, antikçağda Tanrılara sunulan
kurbanların kesildiği kurban ya da sunak taşıdır. Buradan kilise düzenine girmiştir. Batı
Masonluğundaki Loca düzeninde, bu kurban taşının tekabül ettiği yer, yani yemin kürsüsü
Üstadı Muhteremin önündedir. Bizde, aşağı yukarı Locanın ortasındadır. Burası, bizim için bir
sunak değil, bir varlığın, bir eylemin, bir olayın kutsallaştığı yerdir. Burası, millî ve manevi
değerleri, kültürleri çok farklı olan insanların evrensel kardeşlik zincirine katıldıkları
merkezdir.

Tabloda, kürsünün ön yüzünde, bir daire, içinde bir nokta ve dairenin iki kenarında da iki
paralel çizgi görülür. Emulation‟da, bu daire Kuzeyde ve Güneyde iki paralel hatla sınırlıdır.
Biri Musa‟yı, diğeri Kral Süleyman‟ı temsil eder. Bu dairenin üst kısmında Kutsal Kitap durur...
Bu dairenin çevresinde dolaşırken mutlaka bu iki paralel hata dolayısıyla Kutsal Kitaba temas

111
ederiz;ve bir Mason kendisini böyle bir çerçeve içinde tutacak olursa sapmayacaktır26,
denilmektedir.

Daire içinde bir noktanın sembolizminin kaynağı meçhuldür. Sembolizmde ise, nokta, güneşi,
paralel hatlar yengeç ve oğlak dönencelerini ifade etmektedir.

Yorumlandığında, nokta, masonun düşünce ve davranışlarındaki ölçüyü, yani iyi, doğru, âdil
ve şerefli olmayı işaret etmektedir. Daire ise, masonun dünyasıdır. Çemberdeki her nokta,
merkeze göre, aynı mesafede olduğundan da, daire, eşitliği sembolize etmektedir.

Gene bir başka yoruma göre, nokta, eni ve boyu olmadığı için, insanın tek başına
anlamsızlığını ve diğer insanlara bağımlılığını anlatmaktadır. Daire ise mükemmelliğin,
ulûhiyetin sembolüdür. Buradan, daire ve nokta, birlikte mütalâa edildiğinde, insanın İlahi
Kudrete imanını ifade etmektedir.

Operatif masonlukta, dairenin pratik bir işlevi vardır. Pergelle bir daire çizildikten sonra, bu
dairenin merkezinden bir doğru geçirilip, doğrunun daire çemberini kestiği nokta işaretlenir.
Çemberin üzerinde herhangi bir başka nokta daha alınarak bu nokta ile dairenin merkezi ve
çemberi üzerindeki diğer nokta birleştirildiğinde tam ve kusursuz bir dik açı elde edilir. Bu dik
açı, şu veya bu nedenle bozulmuş, hasarlanmış, hassasiyetini yitirmiş avadanlıkları, başta
gönye olmak üzere, test etmekte kullanılmıştır. Buradan spekülatif Masonluğa aktarıldığında,
daire içinde bir nokta, düşünce ve davranışların test edilmesini, sınanmasını anlatır.

Yardımcı öğeler

Tabloyu bazı yardımcı öğeler bütünler. Bunlar, Locanın zemini, bazı avadanlıklar ve resmin
dış bordür süslemesidir.

Locanın Zemini, siyah ve beyaz taşla döşenmiştir. Döşemelerin renkli mermer plaka veya
geometrik desenli mozaikle kaplanması Roma inşaat sanatının bir özelliğidir. Süleyman
Mâbedinin döşemesi olarak da düşünülen mozaik ya da damalı döşeme, yorumculara göre,
İyilik ile Kötülüğü, Ruh ile Maddeyi, Karanlıklar ile Nuru Ziyayı temsil etmektedir. İçice
dokunmuş siyah ve beyaz taşları birbirinden ayıran dış çizgi, tekrislinin takip edeceği gizemli
yolu göstermektedir. Bu gizemli yol harici gözlere kapalıdır.

Damalı döşeme, evrende, gece ve gündüz, iyi ve kötü, sıcak ve soğuk gibi tezatların hâkim
olduğunu gösterir; ayrıca insan kaderinde mutlulukla mutsuzluğun daima birbirini

26
Bazı Lecture‟larda din unsuru ön plana çıkartılarak “günah işlemeyecektir” denilmiştir.

112
kovaladığını anlatır. Mozaik döşeme, nöbetleşe değişen neşe ve kederi, güneş ışığı ve gölgesi
ile hayatın remzidir.

Tabloda hareketli mücevherler denilen Gönye, Tesviye ve Şakul vardır. Bunlar, Üstadı
Muhterem27 ve Nazırların bijularıdır. Bunlara hareketli denilmesi, bunların İs‟adla birlikte yeni
görevlilere devredilmelerindendir. Amerikan Masonluğunda bunlar hareketsiz mücevherlerdir.
Kişi değişir ama bunlar kalır demişlerdir.

Ayrıca, üç de sabit mücevher vardır. Bunlar Ham Taş, Mikâp Taş ve Çizim Tahtasıdır. Bunlar,
kardeşlerin üzerlerinde düşünmeleri için Locada devamlı durdukları için “sabit”tirler. Ham
Taş, üzerinde çalışması için Çırak Masonundur; Mikâp Taş ehliyetini ispat etmiş sanatkâra
yani Kalfaya aittir. Çizim Levhası ise, Ustanındır. Bunlar da Amerikan Masonluğunda kişilere
tahsis edilmiş oldukları için hareketli sayılmışlardır.

Resim çentikli bir bordürle çerçevelenmiştir. Emulation‟a göre, bordür güneşin etrafındaki
gezegenlerdir. Bordür, sanatkârın kendine göre yaptığı süslemedir. Aynı kimse aynı tablodan
bir tane daha yaparken bordürü değiştirmiştir. Yorumcular, bordürlerin, Fransa‟da lacs
d‟amour denilen (∞) biçiminde 12 düğümlü kordondan mülhem olduğunu söylüyorlar. Kordon
kardeşlik zincirini sembolize ediyor. Bazılarına göre de, kordon ve düğümler, bir zamanlar
Fransa‟da dulların yaka ve kollarına taktıkları işaretten gelir; bununla da, Hiram‟dan sonra
tüm Masonların “dul kadının çocukları” olarak kaldıkları ifade edilir. Bu kordon, bir başka
görüşe göre, operatif masonların inşaatın sınırlarını tesbit ettikleri ipten başka birşey değildir.

Bordürün köşelerinde birer püskül vardır. Püsküller, büyük bir çoğunluğun düşüncesine göre,
resimli örtü yerden kaldırılıp masanın ya da tezgâhın üzerine alındığında kaymaması veya
uçmaması için köşelere konulan ağırlıklardır. Anglosakson ritüellerinde, bunlara İhtiyat ve
Basiret, İtidal, Metanet ve Cesaret, İnsaf ve Adalet erdemleri yakıştırılmıştır.

Kalfa Tablosu

Çırak derecesi Tablosu, Ustanın tasarladığı Mâbedin genel planı, Kalfa Tablosu ise Mâbette bir
detayın planıdır.

Eski belgelerin hemen hemen tamamında, Davud‟un, Süleyman'ın ve Tevrat‟tan daha birkaç
kişinin adı geçer; fakat bunlardan hiçbirine özel bir yer ve önem verilmemiştir. Örneğin,
Davud‟un “Masonları sevdiği, onlara iyi ücret ödediği, aynca Mısır‟dayken öğrendiği hak,

27
Bu, İngiltere Büyük Locasında böyledir. Iskoçya Büyük Locasının Üstadı Muhterem bijusu 90° lik daire
Yayı üzerinde Gönye, Pergel ve ortada Güneştir ve bizim de onlardan alıp 1967 Konvanında kabul
ettiğimiz bijudur.

113
mükellefiyet ve usûlleri aktardığı”, Süleyman‟ın da “babası Davudun Masonlara verdiklerini
aynen onayladığı ve babasının başlattığı Mâbedi tamamladığı” yazılıdır.

16. ve 17.yüzyıllarda, İngiltere‟de, Süleyman Mâbedine özel bir ilgi doğmuş ve bu konuda bir
çok resimli kitap yayınlanmıştır. Ayrıca, 1723, 1730, 1759 ve 1760 yıllarında, Londra‟da,
Mâbedin tasvirî resim ve maketleri sergilenmiştir. Bazı yorumcular, spekülatif düzen
oturmaya başlarken, harici dünyadaki bu ilginin etkisiyle Süleyman Mâbedinin ritüellere
girmiş olduğunu söylemektedirler.

Ancak, Süleyman Mâbediyle ilgili Tevrat‟taki bilgilerle ritüellerdeki açıklamalar pek birbirini
tutmamaktadır. Aslında gerekli de değildir, çünkü maksat ne bir tarih kitabı yazmak, ne
Süleyman Mâbedini yeniden inşa etmek, ne de bu Mâbedi, ibrani dinindeki yeri ve önemi
doğrultusunda Masonlukta özel olarak bir yere oturtmaktır. Süleyman Mâbedi, Masonlukta,
bir semboldür, o kadar. Üstelik Süleyman birçok zenaatın da piridir.

Tablonun özellikleri

Kalfa Tablosunda, Çırak ve Üstat dereceleri Tablolarından farklı


olarak, yönler yoktur. Belki de, Tablo, mimari bir plan değil, resim
olduğu içindir; belki de, Mâbedin konumuyla ilgili yönler Tevrat‟ta
verilmiş olduğu için resimde ayrıca gösterilmemiştir.

Bizdeki, Kalfa tablosu tek parça resimdir. Halbuki, Harris‟in 1845‟de


Emulation Lodge of Improvement için yapmış olduğu Kalfa Tablosu iki
parça, altlı üstlü iki resimdir. Alttaki resimde, Orta Hücreye giden bir
koridor, koridorun başında, sağda ve solda iki sütun vardır. Harris‟in
ilk Kalfa tablolan tek resimdir. O resimde, orta hücrenin kapısının sağ
ve sol duvarını, Çırak derecesi Tablosu süsler. Merdiven, onun bütün
resimlerinde, tablonun solundan başlayıp yukarı çıkar. Bowring ve
onu örnek almış olanlarda (Browne, Esmond Jefferies), dönemeçli
merdiven saatin aksi yönündedir, yani sağdan başlamaktadır.

Sanatkârların yorumları, doğal olarak, birbirlerinden farklıdır. Resimlerdeki farklılıklar hem


önemli değildir, hem de, birinin yanlış, diğerlerinin doğru olduğunu göstermez. Kimisinde ana
girişte çok büyük kemer vardır, kimisinde iki sütun ana girişte, kimisinde koridorun
başındadır, kimisinde de tablonun sol tarafındaki peyzaj iki parçalı resmin alt kısmında ve
daha ayrıntılıdır. Ama bütün Kalfa Tablolarında üç temel öğe ortaktır: İki Sütun, Dönemeçli
Merdiven ve G harfi.

Tablonun açıklaması

114
Ritüellerimizi benzetmeye çalıştığımız Iskoçya Modern Ritual'ında, Kalfa Tablosunun
açıklaması şöyledir:

Bu çizim tahtasında, bilimimizde göstermiş olduğunuz ilerlemenin sembolik olarak temsil


edildiğini görüyoruz.

Burada Kral Süleyman Mâbedine giriş resmedilmiştir, burası masonik alegoriyle, Şekina‟nın
yahut İlahi Varlığın arıttığı dünyadır. Haricinin dünyası mâbedin dışında, tekrislinin dünyası
ise kutsal duvarların içinde uzanır. Bu suretle, çırak, revaktan geçip masonik ışığın dünyasına
doğarak masonik hayatına başlamıştır.

Mâbedin tam giriş yerinde, gözlerinin sıklığından birliği ifade


eden bir ağörtüsü, beyazlığı, temizlik ve sâfiyeti remzeden
zambak motifleri ve tanelerinin çokluğu bolluk ve bereketi
anlatan narlarla bezeli iki sütun dikkatimizi çeker. Bu suretle,
bütün insani işlerde, kuvvet ve stabilitenin ancak maksat ve
gayede birlik, kalpte temizlik ve zihinde bereketle elde
edilebileceğini öğreniriz.

Bu iki sütun, hem maddi ve hem manevi dünyaya eşit olarak


uygulanan büyük bir dersi, zıtların dengesini, açıklar.
Tabiatta hemen her şey, buna zıt olan şeyle anlam kazanır
ve değeri yükselir. Böylece, karanlık olmasaydı, aydınlığının
değerini idrak edemeyecektik. Yüksek tepeler olmasaydı,
derin vâdiler olmayacaktı ve tüm yeryüzü ilgi ve güzellikten yoksun tek bir seviyede olacaktı.
Bunun gibi ahlâki ve manevi dünyada da, aynı dengeleyici karşılık ilkesini buluyoruz. Böylece,
sevginin yumuşaklığı ile nefretin yırtıcılığı dengeleniyor. Ümit, ümitsizliğin bozuk seslerini
yeniden akordediyor, zira zenginin de fakirin de aynı şekilde üzerinde yürüdükleri hayat
sahnesini iki yanında ikiz doğum ve ölüm sütunları koruyor.

Kalfa, şimdi masonik çalışmalarının başladığını kendisine öğreten ve kendini geliştirmek gibi
önemli bir görevle ömür yolculuğuna götürecek bir dönemeçli merdivenin önünde uzanmakta
olduğunu görmektedir. Bu görevin içtenlikle yerine getirilmesi, karakterinin hem ahlâken
hem de manen yükselmesiyle birlikte onun bütün zihnî yeteneklerinin gelişimini etkiler. Bu,
mamafih, ancak, merdivenin dönemeciyle sembolize edilen çaba ve zahmetle elde edilir.

Göreceğiniz gibi, dönemeçli merdiven, toplamı onbeş olan, üç, beş ve yedi basamaktan ibaret
üç kattan meydana gelmiştir. Alt kat, tabiat ve sanattaki tüm yaradılışın temeli olan aklı
temsil eder. İkinci kat, aklın akılla iletişim kurduğu aracı olan maddenin remzidir. Üçüncü kat,
aklın madde üzerinde tezahürü olan şekli ifade eder.

115
Dönemeçli merdivenin, gene, ilahi ve insani olmak üzere ikili bir yorumu vardır. Böylece, ilk
katın üç basamağı, ilahi akıl ve hikmet, güç ve iyiliği; ayrıca insan aklını, irade ve heyecanını
temsil eder. İkinci katın beş basamağı, maddenin beş doğal halii, ateş, su, toprak, hava ve
eterdir. Bunlar ayrıca dokunma, işitme, görme, tatma ve koklama adı verilen insanın beş
duyusudur. Son katın yedi basamağı, liken, nebat, sürüngen, balık, kuş, hayvan ve insan
olarak hayatın yedi şeklinde ilahi aklın tezahürleridir. Bunlar gene, bu tezahürlerin bilgisinin
kavranacağı, matematik, fizik ve ahlâk bilimleri ile retorik, resim, müzik ve mimarlık sanatları
olan yedi temel bilim ve sanatı temsil eder. Buradaki büyük ders, tüm akıl, irade ve heyecanı,
tüm duygu ve maddeyi, tüm sanat ve bilimi, hakikat haremine yükselmek için basamak
olarak kullanmaktır.

Dönemeçli merdivenin onbeş basamağının, bizim için, Tanrı‟nın adının ibrani harfleriyle onbeş
olan sayısal değerinden çok daha fazla bir anlamı vardır, dönemeçli merdiven bizzat Evrenin
Büyük Geometricisini temsil eder. Bu suretle, hayatta çabadan bitap bezgin düştüğümüz ve
zorluklarla karşılaştığımız zaman, ilahi Varlığa güvenip ondan güç aldığımızı hissedebiliriz.

Merdivenin dönemeci, aynı zamanda, çabalarımızın sonunun görülmediğini bize öğretir.


İmanla güçlenmiş, ümitle desteklenmiş olarak bu görünmeyen hedefe doğru koşanz.
Varmaya çalıştığımız, buna almaya lâyık olduğumuzu ispat edene kadar bizden saklanmıştır.

Dönemeçli merdivenden çıktıktan sonra, Kalfa, ödülünü almak için orta hücreye geçer. Ödül,
buğday veya yağ veya şarap veya paradan çok daha büyük olan gösterdiği ilerlemenin ona
hak ettirdiği ilahi hakikati ortaya çıkmasından ibarettir. Orta Hücredeyken, genellikle kalfa
Locasında G harfi ile gösterilen bazı işaretler dikkatini çeker; bu harf hepimizin iradesine
teslim olup itaat etmemiz gereken Tann‟yı, Evrenin Büyük Geometri Üstadını işaret eder.

Semboller

Anglosakson ritüellerinin pek çoğunda, Çırakların ücretlerini buğday, şarap ve yağ, Kalfaların,
para olarak aldıkları, gene, Kalfaların, orta hücreye, girişinde iki büyük Sütun duran bir
verandadan geldikleri, bazılarında, Sütunların içlerinin boş olarak yapıldığı, muhtemelen de
Masonluk arşivi olarak kullanıldığı, gene, bu sütunların daha sonra üstlerine iki küre
konulduğu, birine yer, diğerine de gök haritası çizildiği, yazılıdır.

Ancak, bu açıklamaların hiçbiri Tevrat‟ta yoktur. Sütunların üzerlerine daha


sonra küre konulması da bir yakıştırmadır. Çünkü, ilk yer kürenin Milet‟li
Anaximander tarafından M.Ö. 580 yılında yani Süleyman Mâbedinin

116
inşasından dörtyüz yıl kadar sonra yapıldığı bilinmektedir. Gökküre ise muhtemelen çok daha
sonradır.

Süleyman Mâbediyle ilgili bilgiler Tevrat‟a ve yahudi tarihçi Josephus‟un anlattıklarına


dayanır; bunların da ne derece gerçek olduğu bilinmez. Ritüellerdeki Süleyman Mâbediyle
ilgili abartmalar, bu Mâbede bir büyüklük ve zenginlik kazandırmak ve ritüelleri süslemek için
Masonlar tarafından uydurulmuştur.

İki Sütun

28
Tevrat‟ta İki Sütunla ilgili bölüm şöyledir:

... İki tunç direği yaptı, her direğin yüksekliği on sekiz arşındı; ve on iki arşınlık bir ip her
direğin çevresini sarardı. Ve direklerin üzerinde koymak için dökme tunçtan iki başlık yaptı;
bir başlığın yüksekliği beş arşındı, ve öbür başlığın yüksekliği beş arşındı. Ve direklerin
üstünde olan başlıklarda örgü işinden ağlar ve zincir işinden çelenkler vardı; bir başlık için
yedi ve öbür başlık için yedi. Direkleri böyle yaptı; ve direklerin üstündeki başlıkları örmek
için bir ağ işi üzerinde çepçevre iki sıra narlar yaptı, öbür başlık için de böyle yaptı. Ve
eyvanda olan direklerin üstünde başlıklar zambak işi idi, dört arşın. Ve üst tarafta da, iki
direğin üstünde, ağ işinin yanında olan yuvarlak çıkıntıya yakın başlıklar vardı; öbür başlık
üzerinde çepçevre dizilerde narlar iki yüzdü. Ve direkleri mabedin eyvanında dikti; ve sağ
direği dikti, ve onun adını Yakin koydu; ve sol direği dikti ve adını Boaz koydu. Ve direklerin
başında zambak işi vardı; böylece direklerin işi bitti...

Jakin “pekiştirecek”tir, Boaz “kuvvet bunda”dır. Emulation‟a göre, ikisi birlikte, “kararlılık"
mânâsında “kuvvetle pekiştirmek”tir; zira Tanrı şöyle söylemiştir. “Ben evimi, ilelebet
sağlam kalması için kuvvetle pekiştireceğim.”

Gene Emulation‟da, biri ateşten, diğeri buluttan bu iki sütun, İsrail oğulları için iki şeyin
anısına dikilmişti. Ateş, Mısır esaretinden kaçarken İsrail oğullarına aydınlık, bulut ise firavun
ve askerleri İsrail Kavimini takip ederlerken karanlık verdi. Kral Süleyman bu sütunların
Mâbedin girişine konmasını emretti. İsrail oğullarının Mâbede girip çıkarlarken atalarının
mutlu kurtuluşlarını daima hatırlamalarını istedi.
yazılıdır.

1410 tarihli Cooke elyazmasında, Lamek‟in dört çocuğunun yaptığı “dünyanın ateş ve tufanla
mahvolmasına karşı hazırlıklı bulunmak için biri mermer, diğeri yanmış tuğladan iki sütun
sütun” vardır. Süleyman Mâbedinin sütunları, ilk defa, 1696 tarihli Edinburgh Register House

28
I. Krallar. VII. 1-12.

117
elyazmasında geçer. Daha sonra, 1710 tarihli Dumfries No.4 elyazmasında, hem Lamek‟in
çocuklarının, hem de Süleyman Mâbedinin sütunlarından bahis vardır. 1740‟lardan itibaren,
Süleyman Mâbedinin sütunları, yere serilen Loca örtülerine de girmiştir. Resimlere ve Loca
yerleşim planlarına göre, iki Sütun Batıdadır. Nazırlar da, yüzleri Üstada dönük olarak, hemen
Sütunların yanındadır. 1760 ile 1765 arasında, kitaplar, “Nazırların ellerinde birer Sütun
bulunduğunu, bunların Süleyman Mâbedinin, Boaz ve Jackin sütunları olduğunu”
yazmaktadır.

Sütun, mimari eleman olarak, destektir, binanın sağlamlığım sağlar. Sembolizmde, sütun,
altlığı, gövdesi ve başlığı ile, hayat ağacına benzetilir. Sütun, antikçağda, halk arasında fallus
sembolü olarak kabul edilmiştir. Yunan-roma sanatında. Sütunlar, üzerlerindeki yazılar ve
süslemelerle, kahramanların zaferlerinin simgesidir ve Tanrı'nın insana vermiş olduğu gücünü
gösterir.

Antik Herakles (Herkül) Sütunlarının, dünyanın batı ucunda, Cebelüttarık‟ın iki yakasında
olduğu, bunların, daha öteye geçilmemesi gereken koruma sınırını işaret ettiği söylenir.

Mâbedin iki sütunu tunçtur. Tunç, kutsal bir maden olarak, yerle göğün ayrılmaz ve ebedi
olan birliğini, yani böylece Tann‟nın varlığını ve kudreti temsil eder. Bu Tanrı, tarihi açıdan,
seçilmiş halka (yahudiler) rehber olmuştur; mistik anlamda ise, tekâmül yolunda ruha yön
verir.

Masonik bir yoruma göre, bu sütunlardan biri Zenitin yani göğün, evrenin enerjisini toplar, bu
enerji Locada dolaştıktan sonra diğer sütun bunu göğe, evrene geri gönderir. Dimdik göğe
yükselen bu sütunlar, toprak ile gök, beden ile ruh, madde ile enerji arasında bir değişim, bir
bağlantı, bir birlik ve karşılıklı iletişim sağlarlar. Herakles Sütunları gibi, harici dünya ile
masonik dünya arasında geçit olan bu Sütunlar, harici değerlerden, özellikle de hırslardan
arınılması gereken son sınır çizgisini gösterir. İki Sütunun arasından geçip Mâbede giren
Masonun gözü de gönlü de artık harici dünyada kalmamalıdır. Bilim Mâbedinin girişindeki
Sütunlar, bir başka yoruma göre, Masonluk geleneğini korurlar.

Mâbetlerimizin harici dünya ile kutsal mekân arasında sınırı olan İki Sütun, damalı döşeme
gibi, ikilemi, karşıtlığı işaret eder. Locaya girip iki Sütun hizasında bir adım atarak Üstadı
Muhteremi selamlayan Mason, ikilemin iki kutubuyla bir uyum, bir sentez meydana getirir.
Böylece, gök, yer ve insan birleşip bütünleşir.

İki Sütuna, değişik ikilemler yakıştırılır. Bunlardan bazıları şöyledir:

Kuru - Yaş Aktif - Pasif Baba - Ana Sıcak - Soğuk


Erkek - Dişi Güneş - Ay Yüksek - Alçak Kuzey - Güney
Gök – Yer Kırmızı - Beyaz Adem - Hava Adalet - Hoşgörü

118
Büyük - Küçük Ak - Kara Doğu - Batı Pergel - Gönye
Sabah - Akşam Doğum - Ölüm

Sütunların başlıkları da Tevrat‟ta29 şöyle geçer:

... iki direği, ve direklerin üstünde olan başlıkların iki yuvarlağını; ve direklerin üstünde olan
başlıkların iki yuvarlağını örten iki ağ işi; ve iki ağ işi için dört yüz narı; direklerin üstünde
olan başlıkların iki yuvarlağını örten her ağ işi için iki dizi narı ... bütün bu takımlar parlak
tuçtandı.

Ritüellerin açıklamalarına göre, ağişi, örgüsü dolayısiyle, Birliği; zambak beyazlığından dolayı
Sâfiyet, Barış ve Huzuru, narlar, tanelerinin çokluğundan Bereketi, tanelerin birbirine yapışık
olmasından da Sorumluluk ve Dayanışmayı ifade etmektedir.

Yorumcular, kürelerin 18.yüzyılın sonlarına doğru, İngiltere‟de evlere süs eşyası olarak
kullanıldığını, Localara buradan girdiğini, belki hem pahalı oldukları hem de yer kapladıkları
için, daha sonra, Nazırların minyatür sütunlarının başına konulduğunu söylerler.

Küre sembolizması daire ile aynıdır, sadece küre, hacim olarak, daireye üçüncü bir boyut
verir. Daire ve küre, mükemmelliğin sembolüdür. Kürenin mimari uygulaması, özellikle
bizans bazilikalarındaki, cami ve rönesans sanatındaki kubbelerdir. Yer ve gök küreler, Gök
ve Yer, Ruh ve Madde, İlah ve İnsan arasındaki ilişkiyi ve bütünleşmeyi ifade eder.

Dönemeçli Merdiven

Orta Hücreye dönemeçli bir merdivenden çıkılarak gidilir.

Dönemeçli Merdiven, Tevrat‟ta30, “Orta yan odaların kapısı evin sağ tarafında idi; ve
dolambaçlı merdivenle orta kata, ve orta kattan üçüncüye çıkarlardı” diye geçiyor. Emulation
ritüelinde: “Eski Kardeşlerimiz İkinci Nazıra31 kendilerini kanıtladıktan sonra, onlara
“Geçiniz...” dedi. Sonra üç, beş, yedi veya daha fazla basamaklı

29
I. Krallar, VII. 41.

30
I. Krallar. VI, 8.

31
Resimlerde İki Sütunun önündeki.

119
dönemeçli merdivenden çıktılar. Üç locayı yönetir, beş ayakta tutar, yedi veya daha fazlası
kusursuz kılar. Locayı yöneten üç, Üstadı Muhterem ve onun iki Nazırıdır; Locayı ayakta tutan
beş, Üstadı Muhterem, iki Nazır ve iki Kalfadır; bir Locayı kusursuz kılan yedi önceki beşe
ilave iki çıraktır. Bir Locayı üç yönetir, çünkü Kudüste ilk Mâbedin inşaatının başında üç, üç
Büyük Üstat, İsrail Kralı Süleyman, Sur Kralı Hiram ve Hiram Abif vardı. Beş Locayı ayakta
tutar, adları Tuscan, Dorik, İonik, Korentyen ve Kompozit olan mimarlıktaki beş tarzı
anımsatır. Yedi veya daha fazlası bir locayı kusursuz kılar, çünkü Kral Süleyman‟ın Kudüs
Mâbedini inşa ettirmesi, tamamlaması ve Tanrı‟nın hizmetine sunması yedi yıl ve daha fazla
dürmüştür. Gene adları gramer, retorik, mantık, aritmetik, geometri, müzik ve astronomi
olan yedi liberal sanat ve bilimi çağrıştırır” olarak açıklanmıştır.

Merdivenin ilk üç basamağına, iman, ümit, şefkat ya da ruh, can, beden, beş basamağa
hayatın beş evresi, doğum, çocukluk, erginlik, olgunluk, ölüm, yediye de yedi gezegen,
haftanın yedi günü, yedi günah yakıştırılır. Dönemeçli Merdiven, esas olarak, bilginin özüne
varmanın, varlığın yücelmesinin sembolüdür. Bu merdiveni ümit, iman ve sabırla çıkmak
gerekir. Bu merdivenin sonunda Orta Hücreye, yani nura, akıl ve hikmete varılacağını bilmek
lazımdır. Nasıl hayatta geleceğin ne olacağı bilinemezse, bu merdivenden çıkan da, başta
iken sonu, kıvrımın ötesinde ne olduğunu göremez. Hayatın akışı içinde durmadan geleceğe
doğru yol alındığı gibi, hakikate giden bu merdivende de durak veya geri dönüş yoktur.

Her birine bir Liberal Bilim ve Sanatın yakıştırıldığı Hayat merdiveninin basamaklarından
çıkarken beş duyumuzu en iyi şekilde kullanmamız öğretilir. Gramer ve Retorik basamağı
yalnız lisan bilgisini değil, her türlü iletişim yöntemlerini de dikkate almak gerektiğini anlatır.
Mantık basamağı bilgiyi ifade eder. Aritmetik ve Geometri her türlü bilimin dikkatle takip
edilmesini işaret eder. Müzik yalnız hoş ve uyumlu sesleri değil ama şiirselliği, sanatı, tabiatı,
güzelliği, sevgiyi hatırlatır. Son basamak Astronomi ise, yalnız güneş sistemini, yıldız ve
gezegenleri değil, evrendeki yüce yaratıcı gücü ve ilahi akıl ve hikmeti sembolize eder.

Nasıl Evrenin Ulu Mimarı dediğimiz Yüce Varlık büyük evrenin düzenini kurmuşsa, küçük
evren olan insan da, aklıyla ve gönlüyle aynı düzeni kendinde kurmalıdır. Kendisiyle ve kendi
dışındaki dünyayla uyumlu bir düzen için duyularını ve yeteneklerini geliştirerek bilgiyi
yakalamalıdır. Kalfa, bir anlamda, hakikati aramakta olan insanı temsil eder, dönemeçli
merdiven de bu arayışta hakikate götüren yoldur. Burası, tekris töreniyle Masonun önünde
açılmış olan evrim yolunun bir safhasıdır.

Anglosakson ritüellerinde, Kalfaların Eyvan‟a girdiklerinde İkinci Nazırın onları durdurup


kendilerinden birinci dereceden ikinciye dereceye götürecek olan geçiş kelimesi ile geçiş
dokunuşunu istediği yazılıdır. Kelimenin, Ş...t olduğu, resimde “akan dere” veya “buğday
başağı” ya da “bir akarsu kenarında buğday başağı” olarak resmedildiği, anlamının “yeterince

120
(ya da helal) yiyecek, yeterince (ya da helal) içecek” veya “bereket” olduğu açıklanır.
Hikâyesi de şöyle verilir32:

Ş........t kelimesi bir Efraim ordusunun, Erden nehrini geçerek Gileadlı tanınmış general
Yeftah'a karşı hareket ettiği zamandan kalmıştır. Bunların dost olmayan ziyaretlerinin
nedeni, Ammon oğulları ile harp etmeye çağrılmamış olmalarıydı. Ama asıl sebep
Yeftah ve ordusunun elde etmiş oldukları büyük ganimetten paylarını almak
istemeleriydi. Efraimiler bozguncu ve saldırgan insanlar olarak tanınıyorlardı. Sık sık
Gileadlılara saldırıp onları tâciz ediyorlardı. Bu defa, onları muzaffer kumandanlarını
öldürmek ve evini yakmakla tehdit ettiler. Yeftah onları yumuşatmak için her yolu
denedi, ama bir sonuç alamayınca kuvvete başvurmak zorunda kaldı. Ordusunu
topladı, Efraimilere karşı harbe girdi ve onları bozguna uğrattı. Hem zaferini
kesinleştirmek, hem de ileride bu tür saldırılara karşı kendini emniyete almak için, bir
kısım askerini Erden nehri geçitlerini emniyete almaya gönderdi. Kaçakların
memleketlerine dönmek için saldırmak zorunda olacaklarını biliyordu. Buradan geçen
ve Efraimi olduğunu söyleyen kaçağı hemen öldürmelerini emretti. Kaçamak cevap
verir veya Efraimi olmadığını söylerse, bir test kelimesini söylemesi istenecekti -
kelime Ş…t.

Efraimiler şivelerine has bir ses bozukluğundan dolayı bunu doğru söyleyemiyorlar,
s............t diyorlardı. Bu küçük fark nereli olduklarını ortaya çıkarıyor, hayatlarına mal
oluyordu. Tevrat‟ın bize söylediğine göre, o gün harp meydanında ve Erden geçitlerinde,
Efraimden 42000 kişi öldü.

Ş..........t, dostu düşmandan ayırmak için kullanılan test kelimesi olduğundan, daha
sonra Kral Süleyman da bunu ehil olmayan bir kimsenin Mâbedin orta hücresine giden
dönemeçli merdivenden çıkmasını önlemek için Kalfa Locasında geçiş kelimesi yaptı.

Orta Hücre

Merdivenden çıkılıp koridordan geçildikten sonra Orta Hücreye gelinir.

Orta Hücrenin Tevrat‟taki33 açıklaması şöyledir: Ve arka tarafına zeminden çatı duvarlarına
kadar erz ağacı tahtaları ile yirmi arşın bina etti; onlan iç oda olarak, kudsülakdas olarak
içerden yaptı... Ve evin en içeri tarafından, Rabbin ahit sandığını koymak için bir iç oda
hazırladı...

32
Mezmurlar, LXXXIV, 11.

33
I. Krallar, VI. 16-21.

121
Emulation‟da şöyle yazıldır: Eski Kardeşlerimiz dönemeçli merdivenin tepesine çıktıktan
sonra, orta hücenin kapısına geldiler, kapıyı açık buldular, fakat Kalfa derecesine gelmemiş
olanlara karşı, onlardan Kalfalığın işaret, dokunuş ve kelimesini isteyen I.Nazır 34 tarafından
korunuyordu. Kendilerini kanıtlamalarından sonra, onlara “geçiniz...” dedi. Onlar da, ücret-
lerini almak üzere Mâbedin orta hücresine girdiler. Ücretlerini çekinmeden, şüphe ve endişe
etmeden aldılar; çekinmeden, çünkü hak etmiş olduklarını biliyorlardı; şüphe ve endişe
etmeden çünkü o günlerde işverenlerine büyük güvenleri vardı.

Gene ritüellerde, Kalfaların Süleyman Mâbedinin inşaatında büyük hizmetler verdikleri, bütün
malzemenin, ağacın ve taşın, ormanda ve ocakta ölçülerine uygun olarak hazırlandığı, deniz
ve kara yoluyla Kudüse gönderildikten sonra, özellikle bu iş için hazırlanmış tahta tokmaklar
ve diğer avadanlıklarla birleştirildiği, Kalfaların da Çıraklarının yardımıyla ve sabır, dikkat,
itina ve büyük becerileri sayesinde sanatlarının eşsiz güzelliğini binanın her parçasına
yazdıkları, işin gereği her sınıftan çok sayıda sanatkâr istihdam edildiği, ücretlerin yeteneğe
ve işin niteliğine göre ödendiği, geleneğimizin gösterdiği gibi, Çırakların ücretlerini buğday,
şarap ve yağ, Kalfalann ise para olarak ve Mâbedin Orta Hücresinden aldıkları, buraya
binanın duvarlarına bitişik üç odadan ortadaki olması dolayısiyle orta hücre dendiği, kapısının
da evin sağ tarafında olduğu, yazılıdır.

Yüzlerce, binlerce insanın ücretlerini almak için Orta Hücreye girip çıkabileceği pek mantıklı
değildir. Üstelik, Orta Hücre de, muhasebe veya kasa bölümü değildir. Ama böyle hikâye
edilmiştir.

Maalesef unutulmakta olan, masonik terimlerden biri de “nafaka”dır. Nafaka, Masonlukta,


kazanılan ödüldür. “Nafakanın artırılması” bir üst dereceye geçilmesi, yani gösterilen
başarının, çabanın, hizmetin ödüllendirilmesidir. Süleyman Mâbedinde çalışanların ücretleri
de onların nafakalarıdır. Bu açıdan, Çıraklara buğday, şarap ve yağ olarak ödenen ücretleri
onların iç evrimleri için gerekli ve yeterli olan nafakalarıdır. Kalfaların nafakaları ise paradır
ve de Orta Hücrede ödenmektedir. Kendi iç evrimini tamamlamış olan Kalfa, artık dışa
açılabilir, madenlerini de nasıl kullanacağını öğrenmiştir. Orta Hücre, buraya girmeye hakkı
olan kişinin, ham taşı mikâp taşa çevirmiş olduğunu işaret eder.

Bu derecenin anlattıklarından bir tanesi de erginliktir. Çırak Mason hayat kapısındaki


çocuktur, gözleri doğmakta olan güneştedir. Üstat Mason yaşını almış insandır, gözlerine
batmakta olan güneş vurmaktadır. Kalfa, hayatın tam ortasında, donanımlı, deneyimli, güçlü,
kuvvetli, gündüzün kavuran sıcağına dayanabilen insandır. Yaşamının ortalarında olan insan
her türlü sorumluluğu taşıyabilir, sahip olduğu tecrübe ve beceriyle her türlü Sanatı icra edip

34
Orta Hücrenin kapısının önündeki. Bazı tablolarda kimse yoktur.

122
yüceltebilir. Bir süre sonra, güneş batacaktır. Ama şimdi, hayatının öğle vaktinde, eğilip yükü
sırtlamalıdır. Kalfa, kendisine verilen görev ve sorumlulukları taşıyabilmek için de donanımlı
olmak zorundadır. Onun için de hayatın gerçekleri ile deneyim kazanmalıdır. Böyle bir dene-
yim ise zamanla kazanılır. İnsan yaşadığı olaylardan ders almalı, bunlara ertesi gün
kazanacaklarını da ekleyerek yaşadığı hayatı daha iyi anlayacak ve ustalıkla sürdürebilecek
hale gelmelidir.

İkincisi eğitim ve öğretimin gereğidir. İnsanın şahsi deneyimleri sınırlıdır. Sadece kendi
duyularımızla hayatı öğrenmemiz mümkün olmadığı için zorlukla kazandığımız kendi
deneyimlerimize başkalarının da deneyimlerini katarız, kendimize ait olanları
başkalarınınkiyle zenginleştiririz. Bilgimiz insanlığın bilgisiyle beraber artar.

Masonların gerçek inşacı oldukları zamanlarda, Çırak on-onbeş yaşlarında bir çocuktu, bir
avadanlığı diğerinden zor ayırıyordu, inşa mesleğinin sırlarından bihaberdi. Ancak yedi yıl
sonra, Ustasının verdiği işi yapabiliyor, kendi sanat ürününü ortaya koyabiliyordu. Bunu da
yardımsız, kendisine yol gösterenlerin bilgi ve sabırları olmaksızın başarması mümkün
değildi. Kalfa bilgi ve deneyimle teçhiz olmak zorundadır. Ancak daha da önemlisi akıl ve
hikmet sahibi olmaktır. Dönemeçli merdivenle çıkılan Orta Hücrenin bir anlamı da akıl ve
hikmettir. Bilgi ve deneyimle hayat merdivenlerinden çıkan insanın bütün duyuları,
heyecanları, ruhsal nitelikleri, düşünce ve davranışları akıl ve hikmetle dengelenir, böylece
bütün benliği birlik, ahenk ve denge içinde bütünleşir. Ustalık, üstatlık budur.

Yardımcı öğeler

Bazı ritüellerde, Kalfalar orta hücreye girdikleri zaman “bazı ibrani harfleri” ya da “Evrenin
Ulu Geometricisini temsil eden bir G harfi” dikkatlerini çeker, denilmektedir. Oysa, Tabloda G
harfi orta hücrenin dışında, resmin üstünde ve alev saçan bir yıldızın içindedir. Yıldız, bazı
resimlerde, beş, bazılarında ise, altı köşeli yani Davud‟un kalkanı ya da Süleyman‟ın mühürü
denilen iç içe iki üçgendir. Bazı Tablolarda, orta hücrenin kapısının üstünde bulunan ibrani
harfleri, Tanrının adı Yahve ya da Yehova‟dır.

G harfine, genel olarak, iki anlam verilir. Bir tanesi, anglosakson ritüellerinin çoğunda açıkça
belirtildiği gibi, Tanrı (God) adının ilk harfidir. Bu, Kalfa derecesinde, Evrenin Ulu
Geometricisini ifade eder. İkincisi ise, özellikle 18. yüzyıl kitaplarında da açıklandığı gibi,
operatif masonların temel bilim olarak gördükleri, spekülatif masonlara göre de bütün evreni
yöneten değişmez tabii yasaları sembolize eden Geometrinin baş harfidir. Bu iki anlam,

123
birlikte, Geometri ile bize açıklanan Tanrı‟nın sıfatı sembolü olarak yorumlanır. Tanrı evrenin
Akıl ve Hikmetidir.

Bu harf üzerine sayısız yorum yapılmıştır. Örneğin, bu harfin anlamının Gloire 35, Grandeur36,
Geometri37 kelimelerinde aranması söylenmiştir, ya da, G harfi, Gravitation 38, Geometri,
Génération39, Génie40, Gnose41 kelimelerinin başharfidir. Kimine göre, G, gamma‟ya
benzediğinden kuvveti ifade etmektedir; kimine göre, bu harf, Giblim42 dir. Simyacılara göre,
Tuzun sembolü Θ; kabalacılara göre ise, Ghimel 43 ya da telâffuz edilemeyen ilahi isim
lod‟dur.

G harfi, kesin tanımı olmadığı için, canlı ve dinamik bir semboldür. Bu harf, bu şekilde,
sonsuza dek aranacak olan mutlak hakikati gizler.

G harfi ile Alev Saçan Yıldız, tek bir sembol olarak bir arada, 1760‟lı yıllarda resimli yer
döşemelerinde görülmeye başlamıştır. Bazı tablolarındaki altı köşeli yıldız ise Tevrat‟tan44
mülhemdir.

Yer döşemesi, Çırak tablosunda olduğu gibi, siyah beyaz mozaiktir, yalnız motifi değişiktir.
Döşemeyle ile ilgili yorumlar aynıdır. Çırak Tablosunda da söylediğimiz gibi, Roma inşa
sanatının bir ürünü olan mozaik döşemeler bütün büyük binalarda değişik motifler halinde
kullanılmıştır. Kalfa Tablosunda, motifi çok belirgin olan döşeme, hayatın gerçeklerini,
insanların ve insanlığın refah ve mutluluğu için hizmet etmenin görev ve sorumluluk

35
Gloire, Fr., hem şan, hem de hâle demektir. "Evrenin Ulu Mimarının Yüce Şanına" ifadesinde olduğu
gibi kullanılmaktadır. Hâle olarak da, "alev saçan yıldız"ın etrafındaki ışınlara bir atıftır.

36
Grandeur, Fr., büyüklük.

37
Geometri, bazı kitaplarda "Tanrı için Şan, Üstadı Muhterem için Büyüklük, Kardeşler için Geometri"
olarak açıklanıyor. Masonik çerçevede, geometri, her türlü araştırmanın temelinin mantığa, akla dayalı
olması gerektiğini işaret ediyor.

38
Gravitation, Fr. yer çekimi, masonik söylemde, masonları birbirine çeken evrensel güç, kardeşlik
birliği, malzemesi canlı varlık olan masonluk binasının dayanışması olarak anlaşılıyor.

39
Génération, Fr., nesil, zürriyet demektir. Burada, diğer yakıştırma kavramlar içinde, hayati bir
hamlenin başında olmak, yeni bir dinamik yaratmak, diye yorumlanabilir.

40
Génie, Fr., üstün yaratık, burada hem "eylemde devamlılık, çabada sebat”, hem de “uzun sabır”
olarak yorumlanıyor.

41
Gnose, Masonik anlamda, inisiyasyonla yani kişisel çabayla ulaşılan bilgidir.

42
Giblim, İbr. "taş yontucu".

43
Ghimel, İbr., "ilahi kıvılcımı taşıyan Ben".

44
Tevrat, Hâkimler, XII, 1-6.

124
olduğunu anlatmaktadır. Döşeme, bir anlamda da, sevgiyle örülmüş kardeşlik zincirini
sembolize etmektedir.

Bu Tabloda da, Çırak Tablosunda olduğu gibi, Üstadı Muhterem ve Nazırları temsilen, bijuları
Gönye, Şakul ve Tesviye tâli öğe olarak çizilmiştir.

Üstat Tablosu

Üstat derecesi Tablosu, Kalfa Tablosu gibi, Mâbette bir detayın planıdır. Bu plan, ayrıca, Üstat
derecesi ritüelinin içeriğini oluşturan öğeleri ihtiva eder. Bu öğeler, Hiram efsanesinin yapı
elemanlarıdır. Tablodaki semboller de Hiram efsanesinin parçalarıdır.

Üstat derecesi Tablosunda önemli iki özellik dikkati çeker.


Bunlardan birincisi, bu tablonun ritüelle de uyumlu
olmasıdır. Tabloda ritüeldeki senaryonun öğeleri
resmedilmiştir. Çırak ve özellikle de Kalfa tablosunun
ritüelleriyle pek bütünlükleri olduğu söylenemez.

İkincisi ise, bu tabloda alt taraf Doğu, üst taraf Batı, sağ
Kuzey, sol da Güneydir. Bunun nedeni, Emulation
lecture‟larında, çalışma tablosunun ya da ilkel işleviyle çizim
levhasının, “üzerinde tasarımlarını yapması için Üstada ait
olduğu” açıklamasından çıkar. Üstada ait tahta Üstada, Çırak
ve Kalfa çizim tahtaları, üzerindekileri görüp anlamaları için de Çırak ve Kalfalara dönük
duracaktır.

Sembolik uygulama olarak, antikçağda ve katolik âdetlerinde, ölünün ayakları doğuya dönük
olarak yatırıldığı görülür; böylece yüzü doğan güneşe çevrilir. Buna karşılık papazlar ise
başları doğuda, yüzleri batıya bakar yatırılırlar. Bununla, tekrislinin bir harici gibi nura ihtiyacı
olmadığı gösterilir.

Tablonun yönüyle ilgili daha değişik yorumlar da yapılabilir. Ancak, esas olan, tablonun
yönünden ziyade, tablonun ifade ettiği anlamdır. Üstat tablosunda, bütün semboller Hiram‟ın
öldüğünü ve toprağa döndüğünü anlatır. Bu toprak, bir anlamda, simyacıların çürüme kabıdır.
Çürüme ise transformasyon için gerekli olan temizlenme demektir. Böylece, çürüyen beden
toprağı tohumlayacak ve buradan yeni bir canlı çıkacaktır.

Derece tablolarını yapmış olan sanatkârların da yorumlan birbirinden farklıdır. Üstat


tablolarının çoğu, esas olarak, Cole‟ninkine benzer; belki de bilinen ilk resimleri o yapmış
olduğu içindir. Cole resmine yaprak bordur yapmıştır, ancak akasya mıdır, yoksa başka bitki
midir, anlaşılmaz. Tabutun içinde, baş tarafta, aşağıya bakan bir Gönye, altta ise iki ucu

125
yukarı bakan bir Pergel vardır. Avadanlık olarak da, tokmak, düzleme tırmığı ve işaret
çubuğu ve ayrıca bir de plaket görülür.

John Browne‟de ise bordür düz siyah çizgi ve dört köşede içeriye sarkan birer püskül vardır.
Tabutun dışında ve yukarı kısmında, Cole'ünküne benzeyen fakat daha az itina gösterilmiş bir
manzara ve dal koparan biri, tespih gibi dizilmiş üç boncuk vardır. Yorumculara göre, bunlar,
Hiramı‟ı aramaya giden üç Kalfa Locasını temsil etmektedir.

Jacob resmine düz siyah bordur yapmıştır. Tabut yarı açıktır, ölünün başı, Cole'ünküne göre,
daha örtülüdür. Ölü, kıyafetiyle arap ya da Ortadoğuluyu andırmaktadır. Resmin sol üst ve
sağ alt köşelerinde birer dal, tepede, ortada, ortasında göz olan beş köşeli bir yıldız vardır.

Bowring iki tip tabut yapmıştır. Biri, içindeki ölünün görüldüğü açık bir tabut, diğeri kapalıdır.

Harris‟in ilk resimlerinde üzerinde HAB yazılı


bir plaket vardır. Tarihler latincedir. Resmin
altında, iki tane ve masonik şifreyle yazılmış
MB görülür. İsim plaketi ve daha başka yazılar
da şifrelidir.

Çok değişik resimler vardır. Bir kısmında, res-


min altında üç C harfi görülür. Bu üç C, Chalk
(Tebeşir), Charcoal (Kömür) ve Clay (Kil)
kelimelerinin baş harfleridir.

Lecture‟larda, bunlar, Çıraklar, Ustalarına Özgürce (Freedom), Şevkle (Fervency) ve Gayretle


(Zeal) hizmet etmelidirler. C, C, C de bu niteliklerin remizleridir, Çünkü, tebeşirden daha
özgür bir şey yoktur, en ufak temasında bile iz bırakır. Kömürden daha şevkli bîr şey yoktur,
iyi yakılırsa gücüne çok az maden dayanır. Kilden daha gayretli bir şey yoktur, dünya anamız
insanlığın hayrına durmadan çalışmaktadır. Ondan geldik, herşey ona dönecektir şeklinde
açıklanmıştır.

Bazı resimlerde, plakette, ibranice, sağdan sola H A B ve A L harfleriyle 3000 rakamı vardır.
H A B, Başmimarın adının başharfleri, A L, Anna Lucus yani latince ışık yılı, 3000 de Hiram
trajedisinin cereyan ettiği yıldır.

Yazı, böylece “Hiram Abif dünyanın yaradılışından 3000 yıl sonra katledildi” demektedir.
Ayrıca, plaketin sağında T, solunda C harfi vardır. Bu da, ikinci dereceden üçüncü dereceye
geçiş kelimesi olan ilk maden işçisi … dir. Sağdan sola MB, MB, üstat derecesinin kelimeleri ...
ve ... dir. Ritüellere göre, biri inşacının öldüğünü, diğeri öldürüldüğünü ifade eder. MB, ayni
zamanda, Master Brother (Üstat Kardeş) anlamına da gelir.

126
Tablonun açıklaması

Üstat tablosuyla ilgili olarak da The Modern Ritual'ın açıklaması buraya alınmıştır:

Bu gece, masonik dramanın üçüncü perdesi tamamlanmış bulunuyor. 1.Derecede vurgulanan


prensip, insanın önünde her türlü imkân ve ihtimale gebe olan geleceğiyle hayatın sabahıydı.
2.Derecede, ana fikir, insanın gücünün zirvesine çıktığı ve bütün gücüyle bilgi edinme peşinde
koştuğu öğle vaktiydi. Şimdi, 3.Derecede, başlıca öğreti hayat güneşinin batışı ve ölümsüzlük
yıldızının doğuşudur.

Ölümün remizleriyle birlikte Tabut, bize insanın kaçılmaz


kaderini hatırlatır, diğer semboller Hiram trajedisinin ışığı
altında yorumlanacaktır. Hiram Abifin öldürüldüğü
avadanlıkları, gömüldüğü yeri işaretlemek için kullanılan
akasya dalını, kaybolan usta hakkında birşeyler
öğrenebilmek için Kral Süleyman‟ın yolladığı ve İbranice
rakamlarla gösterilmiş olan üç kalfa locasını insan
tanıyabilir.

Ama, yerin derinliklerinden çıkarılan madenlerin insanların


gözünde kıyıdaki çakıl taşlarından daha değerli olmaları
gibi, masonik sembolizmanın derin anlamı da, bizim için
rastgele yorumundan daha büyük önem taşır. Böylece,
insanın yüksek niteliklerinin sembolü âletler, bu niteliklerin
çok büyük olmalarından, sırf bencil ve hırs dolu amaçlar için
kötüye kullanılmaları halinde, yüce ümit ve emellerimizi mahvedeceğini bizlere öğretir.
Ölümsüzlüğün remzi akasya dalı, kardeşimizin hâlâ yaşamakta olduğuna inandığımızı ifade
etmek ve ölümlü bedeninin istirahat edeceği yer burasıdır demek için tarafımızdan bir mason
kardeşimizin açık mezarının içine bırakılır. Üç beşler, kardeşliğin beş noktasını, insanın beş
duyusunu ve mimarlıktaki beş sütun düzenini temsil eder; bunların toplam sayısı onbeş,
önceki derecede açıklandığı gibi, ölümün gölgesinde bile, İlahi Varlığından güç ve huzur
bulacağımız Tanrı‟nın adını temsil eder.

Fakat, bu çizim tahtasında soğuk kucaklamasıyla herşeyi içine alan tabutla bize sembolik
olarak iletilen büyük ders, tam o anda, hattâ ölümün kendisinden bile, ölümsüz hayat
fışkırdığıdır. Burada, ölümün bağrında, gene hayatın benzeri mozaik döşemeyi görüyoruz;
mamafih, daha önce dönemeçli merdivenle temsil edilen çaba ve zorluklarla geçirilmiş hayat
değil, fakat revaktan dosdoğru Kutsalların Kutsalına götüren ölüme galip gelmiş ebedi
hayatır.

127
İlahî hakikatin ortaya çıkışını remzen içeriye aksettiren çatı penceresine bakınız;
Hürmasonun, daima hakikati aradığı halde, kaderi icabı bunu hiçbir zaman bütünüyle
bulamayacağı, masonik sembolizmanın en güzel ve aynı zamanda da en gizemli
doktrinlerinden biridir. Bu, ona Tanrı„nın doğası ve insanın O‟nunla ilişkileri bilgisinin ki bu
bilgi ilahi hakikattir, bu hayatta asla elde edilemeyeceğinin küçültücü, fakat gerekli dersini
öğretir. Böyle bir bilginin tamamı, yalnız ölüm kapısından geçip vahyin bütün ışığı üzerinde
olarak hayat mahkemesinin huzurundayken ona gelir.

Semboller

Tablodaki ana şekil Tabuttur. Tabut, ölümün remzidir. Ancak buradaki ölüm bir son değildir.
Efsanenin dramatize edildiği Üstatlığa Yükseliş Töreninde, aday Hiram‟la
özdeşleştirilmektedir. Bütün tekris sistemlerinde mevcut olan bu sembolik ölüm, Tefekkür
Hücresinde olduğu gibi, bir yeniden doğuşun prelüdüdür. Buna paralel. Akasya da, yeni bir
Hiram olarak, fîziken, ruhen ve zihnen yeniden doğmayı sembolize eder. Esasen, tekris, kendi
içinde ölmek ve bireyleşmek sürecidir. Hiramla birlikte sırrın da kaybolması ve Üstadın bunu
araması, bir anlamda, kendi içinde olmak, ruhsal transformasyonla bireysel bütünlüğü
yakalama kuralı ve yasasıdır. Bu suretle, kardeşliğin beş noktası ile tabuttan kaldırılan kişi
Hiramın niteliklerine sahip bir Üstat olur. Yorumculara göre, üç katil Cehalet, Riyakârlık veya
Bağnazlık, Hırs veya Haset‟i temsil eder. Bunlara karşılık, Hiram‟m nitelikleri ise, Akıl ve
Hikmet, Bilgi, Hoşgörü ve Gönül Zenginliğidir.

Kalfa Tablosunda, dönemeçli merdivenden sonra varılan ve perdeyle de kısmen kapatılmış


bulunan Orta Hücre, Üstat Tablosunda, giriş kısmı daha yakın planda olarak tabutun
ortasında görülür. Böylece, Üstat Mason artık Orta Hücrenin eşiğindedir.

Emulation ritüelindeki açıklama şöyledir:

Üstat Mason Locasının süsleri Eyvan, Çatı Penceresi ve Damalı Döşemedir. Eyvan,
Kutsalların Kutsalının girişi, Çatı Penceresi buranın ışık aldığı yerdir; Damalı Döşeme de
Büyük Rahip‟in üzerinde yürümesi içindir. Büyük Rahip‟in görevi, Yüceler Yücesinin
şeref ve şanına buhurlar yakmak ve müteakip sene zarfında İsrailoğullarına barış ve
huzur vermesi için akıl ve hikmeti ile iyiliği sınırsız Tanrıya coşkuyla dua etmekti.

Ancak, bu açıklamanın pek tutarlı olduğu söylenemez. Çünkü damalı döşeme, her üç
derecenin tablosunda da vardır; çıraklar, kalfalar, üstatlar üzerinde yürürler. Ayrıca,
Tevrat‟ta, “o zaman bulut toplanma çadırını örttü ve Rabbin izzeti meskeni doldurdu”
dendiğine göre, ışık çatı penceresinden değil, içerden gelir.

128
Eyvan yani Kutsalların Kutsalının ana girişi geçit değil, durak yeridir. Burası, Localarımızı
harici dünyadan ayıran son sınır çizgisi İki Sütun gibi, aklını ve gönlünü harici değerlerden
temizleme yeridir.

Orta Hücre varılacak son yerdir. Ancak inşa planına göre burası son değildir, binanın
ortasındadır. Böylece orta hücre burada merkez olur. Üstat derecesinin bütün sembolizmi,
temel olarak, orta ve merkez üzerinedir. Bunu değişik ritüellerde görmek mümkündür.

Emulation ritüelinde, Hiram‟ın mezarının boyutları da verilir:

Üstadımızın, İsrail yasalarının izin verdiği kadar, Kutsalların Kutsalına en yakın bir yere
gömülmesi emredildi. Buna göre, mezar, merkezden Doğuya üç ayak, Batıya üç ayak,
Kuzeyle Güney arası üç ayak, dikey olarak da beş ayak veya daha fazla idi. Kutsalların
Kutsalına gömülmedi, zira oraya hiçbir avam veya temiz olmayan giremezdi. Sadece
Büyük Rahip ki o da senede bir defa, yalnızca büyük kefaret gününde, defalarca
yıkanıp temizlendikten sonra girebilirdi. İsrail yasalarına göre her türlü et temiz değil
diye kabul edilirdi.

Merkez nokta burada da vardır. Üstadın vakitsiz ölümüyle kaybolan Üstat Masonun gerçek
sırlarını, çevresindeki bütün noktaların eşit mesafede olduğu dairenin ortasında bulunan ve
bir Üstat Masonun hiçbir zaman yanılmayacağı adaletle hakikatin sembolü olan geometrik
noktada bulunabileceği ümidi, ya da bir ucu Masonun kalbine dayanan, diğer ucu insanları
bağlayan tüm hakikatleri içine alan Pergelin çizdiği daire gibi ifadeler orta ve merkeze
dayanır.

Orta veya merkez, değişmeyen, sabit ortamdır. Üstatlar Locası yani Orta Hücre, Kutsalların
Kutsalıdır. Loca, genel olarak, evrendir. Üstat Masonlar bu evrenin en kutsal kabul edilen
yerinde toplanırlar. Burası, çarkın, tekerleğin merkezidir. Bu değişmez merkez, hareketin,
dinamiğin merkezidir. Buraya varabilen yani gerçek Üstat olabilen Mason böylece bizzat
360°nin merkezi olur.

Orta Hücre ya da merkez, operatif olarak, Gönye ve Pergelle bağlantılıdır. Iskoçya Büyük
Locasında, Üstadı Muhterem bijusunda, Gönye ve Pergel 90°lik bir daire yayıyla
birleşmiştir, ortasında da parlayan bir güneş vardır. Önceki Üstadı Muhterem bijusu da
aynıdır, fakat güneşi yoktur. İngiliz Masonluğunda ise, biju gönyedir, Önceki Üstadı
Muhterem bijusu Öklid‟in 47. önermesi ya da Pitagor teoremidir.

Yardımcı öğeler

Üstat Tablosunu bütünleyen diğer öğeler, Akasya, Üstat Mason avadanlıkları, plaket, kemikler
çatılı kurukafa, üç tane beş rakamı, Hiramın öldürüldüğü cinayet âletleri ve gönyedir.

129
Akasya ile ilgili olarak ritüellerde iki versiyon vardır. Birinde, katiller Hiram‟ın cesedini
gömdükten sonra, yeri belli olsun diye, örttükleri toprağın üzerine dikerler. Bu, anlaşılır gibi
değildir. Bir kere niye öldürkleri yerde bırakmazlar. Amerikan ritüellerinde, bir de
öldürdükten sonra önce bir çöplüğe taşırlar, sonra hava kararınca gelir, götürüp başka bir
yere gömerler. Kaçmak için ancak vakitleri varken, sanki yakalanmak isterlermiş gibi bir
kurgu vardır. Diğerinde ise, Hiram‟ı aramaya gidenlerden gömülü olduğu yeri bulan grup
haber vermek için dönerken yeri belli etmek için akasyayı dikerler. Bu, akla daha yatkındır.

Akasya, bölgede çok olan, mimozagillerin bir alt türü olan ağaçtır. Dış görünüşü kurumuş
gibidir, bu halde toprağa girdikten sonra tekrar canlandığı için de yeniden diriliş ve
ölümsüzlük sembolü olarak kabul edilmiştir. Akasya, ayrıca, masumiyet, safiyet ve temizliği
de ifade eder. Tabutun tepesindeki akasya, ölümden sonraki hayatın sembolüdür. Batıda
masonik cenaze törenlerinde, masonun mezarının içine akasya dalı konur; böylece
ölümsüzleştirilir.

Anglosakson Masonluğunun avadanlıkları içinde Mala yoktur. Onun yerinde Çırpı İpi vardır.
Çırpı İpi, Operatif Masonlukta, binanın oturacağı yerin sınırlarını belirtmek için kullanıl-
maktadır. Spekülatif anlamda ise, insanın kendi düzenini, ölçü ve sınırlarını anlatmaktadır.

Kemikler ve kurukafa, iskelet gibi, fiziki ölümün remzidirler. Ancak, burada, tekris evresini
sembolize ederler. Tabutta olduğu gibi, bedenin ölümü daha üstün bir hayata yeniden
doğumun hazırlığıdır. Kafatasının Saint André haçı biçiminde iki kemik arasına konulmuş
olması, aklın gücüyle maddeden uzaklaşarak manevi olgunluğu yakalamayı sembolize eder.

Çırak ve Kalfa Tablolarında tekrarlanmış olan Üstadı Muhterem, I. ve II. Nazırın bijuları Üstat
Tablosunda yoktur. Burada, yalnız Üstadı Muhteremlere atfedilen Gönye vardır. Bu gönye,
hem avadanlıkları ayar etmek için uygulanan usûlü anımsatır, hem de doğruluk, düzgünlük
niteliklerini anlatır. Tabutun üst tarafında Üstat avadanlıklarının ortasındaki Pergel, İngiliz
Masonluğunda, Büyük Üstada yakıştırılmıştır45. Tabloda uçları aşağıya bakan Pergel ile kollan
yukarı bakan Gönye iki taraftan herşeyi kucaklamış gibi durmaktadır.

Üstat derecesi ritüelinin esasını teşkil eden efsane Tevrat‟ta yoktur. Ama güzel bir efsanedir.
Burada, ana fikir, Tefekkür Hücresinde ölüm ve yeniden doğuşla başlamış olan tekris
sürecinin bu son evresinde, tekrar yeni bir ölümle, fakat bu defa ölümü aşarak ölümsüzlüğün
yakalanmasıdır. Bu, bir başka ifadeyle, resmin tamamını kaplayan ve bedenin ölümünü ifade
eden tabuttan kurukafa olarak çıkma olgusudur. Kurukafa fiziksel ölümün diğer ucu olan Akıl
ve Hikmettir. Bunu da Üstatlık diplomasına yazmak mümkün değildir.

45
Iskoçya Büyük Locasında Büyük Üstat ile Üstadı Muhteremin bijularının aynı olması, Büyük Üstadın
vizyonunun Üstadı Muhteremin misyonu olacağı düşüncesindendir.

130
Sonuç

Bu resimler veya tablolar sadece ve sadece Emulation ritinin unsurlarıdır. Zaten doğuşu,
gelişimi ve yerleşmesi Britanya Adasında olmuştur. Buradan, moda diye, görüp hoşlananlarca
kendi ülkelerine götürülmüştür. Oralarda da birkaç değişik resim çıkmasına vesile olmuştur.
Emulation ritini uygulamayanlar tarafından kullanılmaz.

Bizde Emulation riti uygulanmıyor, zaten uygulanması da mümkün değildir. Çünkü bu ritin
dinsel unsurları çok fazladır, Tevrat kaynaklı çok fazla referansı vardır. Ayrıca, ritüel paketinin
içinde çok daha önemli şeyler varken, onların yerine bu resimlerin seçilmiş olmasının da
hiçbir masonik gerekçesi yoktur. Üstelik bizim ritüellerimizin içerikleri, özellikle de Kalfa
ritüeli, bu resimlerle uyuşmadığı gibi, Masonluğun esası, özü zedelenmiştir.

Bir kere, bunların sır gibi, kutsal emanet gibi saklanmaları anlaşılır gibi değildir. Öyle dikkatle
açılıp kapatılır ki sanki diğerleri görülecek olsa tılsım bozulacak. Oysa, bunlar sokaktaki
Mason malzemesi satan her yerde açıkca teşhir ediliyor. Zaten bizim sır dediğimiz hiçbir şey
de sır değil; asıl sır farkına varamadıklarımızdır.

Ayrıca, paketin içinden çıktıkları için alıp kabul edilen bu resimler, yerleşim düzeni ve
dekorasyon esaslarına dikkat edilmeden, Locanın en önemli yerine, Üstadı Muhterem
Kürsüsünün dibine, bazı Localarda da tam Doğuya yerleştirildi. Bu resimleri Doğuda
oturanların da görmeleri gerektiği hiçbir zaman düşünülmemiştir. Resimler, sade ve
sembolleri olmayan Localarda, üzerindekilerini herkes görsün, kendine dersler çıkartsın diye
göz önünde dururlar. Bizde Doğuda oturanların artık tefekküre ihtiyaçları yok mudur?

Üstelik bu resimlere diğer bütün eşyaların ötesinde özel bir yer de verilmiştir. Bunlar törenle
açılıp kapatılır, herkes ayakta, sadakat duruşunda bekler.

Ama en önemlisi, Locanın bu resimlere bağlı olarak aydınlatılıp karartılma uydurmacasıdır.


Tam aydınlatma ve karartmanın kürsülerin tepesindeki spotlarla üç sembolik nura ve/veya
Kutsal Kitaplara bağlanması inancın saptırılmasından başka birşey değildir.

Masonlukta tek bir nur kaynağı vardır, o da Doğudur. Başka nur kaynağı da yoktur. Locanın
aydınlatılmasıyla ilgili olarak da iki temel sistem vardır. Birincisinde, Loca karartılır ama Doğu
hep aydınlıktır. Üstadı Muhteremin kürsüsündeki üçlü şamdan da bu aydınlığın remzi olarak
yanıktır. Loca, bu şamdandan (ortasından) sembolik olarak alınıp Orta Sütunlara aktarılan
ışıkla birlikte (ikinci sütun yakıldığında) aydınlatılır. Bunlar söndürülünce Loca karartılır, ama

131
Doğunun ve şamdanın ışıkları gene sönmez. Bizde de yıllarca böyleydi46. İkinci bir sistem
daha vardır. Buna göre de, Doğunun ışığı Locayı aydınlattığı için burası hep aydınlık bir
yerdir, onun için de ışıklar açılıp kapatılmaz.

Bu böyleyken, yeni nur kaynakları yaratmak icat değil midir? Hele bu uydurma icatlarla
Masonluğun esasını, özünü zedelemeye, değerini düşürmeye kimsenin hakkı yoktur.

Bizim Localarımızın dekor ve aksesuarı içinde, zaten tablolardaki bütün semboller, eşyalar
vardı. O bakımdan bu resimlere gerek yoktu. Bugün kaldırılmasalar bile herkesin görebileceği
şekilde ışıklı pano içinde duvarlara asılabilirler. Hangi dereceninki gerekiyorsa onun ışığı
yakılır, olur biter. Hem törene, ayakta beklemeye, özel işleme gerek kalmaz, hem de bu yeni
nur ayıpları ortadan kalkar.

Üstelik, bizim Localarımız belki devasa değildir, ama bugün görüntüleriyle eski yıllara
nazaran daha güzel, daha zengindirler. Zaten, Sembolik Üç Büyük Nur ile Akıl ve Hikmet,
Kuvvet ve Güzellik ilkeleri Localarımızda bir arada, birlikte bir bütün oluştururlar. Bunların
arasında uydurmacaların yeri olur mu?

46
Ritüeldeki dip not, gene birileri tarafından yok edilmemişse, böyle olduğunu gösteriyor.

132
İş âletleri, avadanlıklar, ekipmanlar1

1
Bu bölümün temel kaynağı: Dictionnaire des Symboles Maçonniques, Jean Ferré, Éditions du Rocher,
1997.

133
Spekülatif Masonluk da Operatif Masonluk gibi inşa işiyle uğraşır. Ama bu, bina, saray,
katedral inşası değil, insanın inşası işidir. İnsandan sonra toplum, toplumdan sonra da tüm
insanlık inşa edilecektir.

İnsanın inşası inisiyatik bir metodoloji üzerine kurulmuştur. Bu metodoloji, eski inşa
mesleğinin şantiyesi olan Locada yaşanmakta ve uygulanmaktadır. İnşaatta çalışma, gün
ağarınca başlar, gün batımında sona erer. Locada ise, tam öğle vakti başlar, gece yarısında
sona erer. Çırak, inşaatta taşı, Locada kendini yontar. İnşaat avadanlıkları da bu sebeple
bugünkü Locada vardır.

Avadanlık, sahibinin bunu kullanabiliyor olduğunu gösterir. Bunu kullanabiliyor olması o


insana avadanlık kullananan başka insanların arasına katılma yetkinliğini, ayrıcalığını ve
onurunu verir. Operatif Masonlukta avandanlıklar inşaat erbabının gururuydu, onların
meslekten olduğunu gösterirdi. Usta olan kendi avadanlığını kendisi yapardı. Çünkü kimse bir
başkasından avadanlığını isteyemezdi. Avadanlıklar, öyle sıradan, basit tahta, demir, bakır
parçaları da değildi. Bunlar Mesleğin, Zenatın ta kendisiydi.

Manüskrilerde, kitaplarda geçen avadanlıklar ve bunlara ait açıklamalar birbirinden değişiktir.


Örneğin, Graham'de2 "bunların çoğu olmadan bir mason iyi bir iş çıkaramaz" denilerek altı
avadanlık sayılmıştır. Bunlar "gönye, cetvel, kurşun, ip, çekiç ve kalem"dir. Ancak bu
avadanlıklar, Baba, Oğul ve Kutsal Ruh ve Güneş, Ay, Üstat Mason’la birlikte Locanın 12
Nurudur. Trahi'de3 ise yedi avadanlık vardır. Bunlar "çekiç, gönye, çizim tahtası, tesviye,
şakul, mala, pergel"dir.

Spekülatif Masonlukta ritüeller düzenlenirken4 avadanlıklar, özelliklerine, yaradıkları işlere


göre derecelere uyarlanmıştır. Her Rit avadanlıkları kendi anlayışına göre seçmiş ve kurgusu
içinde belirli yerlere oturtmuştur. Aynı rit farklı Obediyanslarda uygulandığında da
avadanlıkların yerleri ve tanımları değişir. Yalnız Çekiç ve Taşçı Kalemi bütün ritlerde ortak,
çırakların avadanlıklarıdır. Çırak, II.Nazıra bağlıdır, onun emrinde çalışır; ondan Çekiç ve
Taşçı Kalemini kullanmayı öğrenir. Kalfa olduğunda I.Nazıra bağlanır; ondan da başka
avadanlıkların eğitimini alır.

İnşa mesleğinde, biri taş, diğeri duvar, harç ve alçı işinde çalışan iki ana sınıf vardır. Taş
işinde ayrıca yontucular, kesiciler, yerleştiriciler çalışır. Taşın kaldırılması, taşınması da apayrı
bir iş, bir lojistik işidir. Taşın ocakta yontulmuş olması yetmez; ayrıca şantiyede ustanın

2
1726 tarihli Graham manüskrisi. The Early Masonic Catechisms (EMC), Manchester University Press,
1963, s.91-92.
3
1745 tarihli L'Ordre des Franc-Maçons Trahi et leur Secret des Mopses Révélé. The Early French
Exposures (EFE), The Quatuor Coronati Lodge No. 2076, London, 1971, s.242.

134
tarifine, verdiği ölçüye, kullanılacağı yere göre hazırlanacak, cilalanacaktır. Her iş o işe uygun
avadanlıkla yapılır. Çırakların, Kalfaların, Ustaların avadanlıkları da yaptıkları işler dolayısiyle
aynı değildir.

Operatif Masonlukta, insanlar avadanlıklarla malzemeyi yontup, kesip, ölçüp, biçip,


şekillendiriyorlardı. Şimdi Spekülatif Masonlukta ise, avadanlıkları onları yontup, kesip, ölçüp,
biçip, şekillendiriyor.

Pergel

Ortaçağda, Tanrı, elinde Pergel, yeri ve göğü yaratan mimar olarak betimlenmiştir5.

Şantiyede Pergel, kullanmasını bilenin çok işine yarar; bununla daire veya
çember çizilir, ölçü alınır, ölçü taşınır.

Pergel önemli bir avadanlıktır, ama nedense 1700 öncesine ait


6
manüskrilerde bahsi geçmez. Pergel, Dumfries'de Üstadı Muhteremin sarı
mavi elbisesi, Confession'da7 masonun sarı kepi mavi pantalonu,
8
Dissected'da Üstadı Muhtremin sarı ceketi mavi pantalonu olarak
anlatılmıştır. Sarı ceket Pergelin bakırı, mavi pantalon Pergelin demir ya da çelik iki ucudur.
Examination'a9 göre, bir Locayı, Gönye, Pergel ve Taş Kalıbıyla10 birlikte, Üstadı Muhterem,
iki Nazır, dört Kalfa, beş Çırak tam ve kusursuz yapmaktadır. Dissected'da Pergel, Kutsal
Kitap ve Gönyeyle birlikte Locanın "eşyalar"ındandır11. TDK'da, Pergel, Kutsal Kitap ve
Gönyeyle birlikte, "Masonluğun Üç Büyük Nuru"ndan biridir ve "tüm insanlara, özellikle
kardeşlerimize karşı kendimizi doğru sınırlar içinde tutmak içindir"12.

Birçok yazar, Pergeli, aklın, zekânın sembolü kabul etmiş, bir masonun tüm insanlara ve
özellikle de kardeşlerine karşı davranışı olarak yorumlamıştır. Davranış birtakım ahlâk
ilkelerini içerir.

4
Düzenlemeleri yapanlar, bugünkü hırdavat superstore'larından bilmedikleri ve asla kullanmayacakları
bir sürü âlet ve edevatı alanlardan pek farklı değiller.
5
1250'lerde yazıldığı sanılan Bible Moralisée.
6
Dumfries No.4 MS, 1710, EMC, s. 63.
7
A Mason's Confession, 1727, EMC, s. 103.
8
Prichard's Masonry Dissected, 1730, EMC, s. 164.
9
A Mason's Examination, 1723, EMC, s. 73.
10
Taş Kalıbı, İng. Common Gudge, Fr. Jauge Commune, terzinin elbise dikerken kullandığı patron gibi,
taşın hep aynı biçim ve aynı ölçüde yontulması için ahşap ya da madeni taş patronu.
11
Eşya, İng. Furniture, Fr. Meuble. EMC, s. 162.
12
Three Distinct Knocks (TDK), 1760, English Masonic Exposures 1760-1769 (EME), s. 70.

135
Pergel, daire, yay, çember, elips, spiral, vb. gibi muntazam
geometrik şekiller çizilebilmesi ve ölçülerinin hassasiyetle
alınabilmesi dolayısiyle, kral avadanlık görülmüş ve
Geometriye yakıştırılmıştır. Buradan da Bilgiyi ifade etmiştir.
Bu bilgi, inisiyasyonla kazanılan bilgidir. Pergel, daire (gök
sembolü) çizilebilmesiyle göksel bir nitelik de kazanmış, Evrenin Ulu Mimarına yakıştırılmıştır.

İngiliz Masonluğu, yorumu, ritüellerindeki açıklamalarla sınırlandırmıştır. Başka sistemler


yoruma açıktır, böylece her yorum başka bir yorumu zenginleştirir.

Masonlukta, Pergelin kolları 90° ile sınırlandırılmıştır; bununla insanın edinebileceği azami
bilgi anlatılmak istenmiştir. Çünkü insanın sahip olabileceği bilgi sınırsız değildir.

Pergel, 90° olduğunda Gönyedir; bu, maddiyat ve maneviyatta denye ve uyumu sağlamış
olan gelişmiş insanı anlatır. 0° cahillik ile 180° tam bilgi, İlahi Işık, ortasındaki 90° açılı
Pergel gösterir.

Başlangıcı ve sonu olmayan geometrik çizimlerin yapılabilmesinden dolayı, Pergel,


sonsuzluğu, zamanı ifade eder. Dumfries ve benzerlerinde Pergelin Üstadı Muhteremle
özdeşleştirilmesi, onu bu bağlamda, ataların kurdukları şantiye mirasıyla başlamış, gelecekte
de insanların çalışmalarıyla sürecek olan zincirin bir halkası yapmıştır. Ancak, zaman içinde,
İngiliz Masonluğu, Pergeli Üstadı Muhteremden alıp Büyük Üstada yakıştırmış, Üstadı
Muhtereme de Gönyeyi vermiştir.

Gönye

Yazarların en fazla ilgi duydukları avadanlık Gönyedir. Gönye, inşaatta dik açı yapmaya ve
bunu kontrol etmeye yarar. Gönyedeki değer sabittir. Buradan da, gönye, spekülatif mason
için, doğruluk, düzgünlük, adalet gibi kavramları ifade etmiştir.

Dumfries'de, Gönye, Pergel ve Kutsal Kitapla birlikte Locanın üç sütunundan biridir ve


"Masonluk gönyeyle meydana getirilen eserdir"13.

Dissected'da, Gönye, Tesviye ve Şakulle birlikte, Locanın "hareketli mücevher"lerindendir ve


"gerçek ve doğru hatları çekmek içindir."14 Spekülatif Mason olarak, ketûmiyeti, ahlâkı ve

13
EMC, s. 62.
14
EMC, s. 162.

136
dostluğu, Operatif Mason olarak da, "rengi, gönyeyi, taşı biçimlemeyi, tesviye yerleştirmeyi
ve şakul çekmeyi" öğrenir.15

Bazı kitaplar, çok eskilerde, işini iyi yapan kalfanın uzman taş yontucu yapıldığını yazıyor. O
zaman ona bir işaret öğretiliyormuş. Sol kolunu dik olarak yukarı kaldıracak, sağ kolunu yere
yatay olarak ileriye doğru uzatacakmış. Böylece, iki kolu birlikte 90° lik açıyla Gönye, ayrı
ayrı sol kolu Şakul, sağ kolu da Tesviye olarak üç avadanlığı bir arada temsil ediyormuş.

Masonlukta, Gönye, çoğunlukla kolları 3/4 oranında çizilmiştir. Böylece ortaya çıkan üçgenin
hipotenüsü 5'dir. Yorumcular, üçgenin iki kenarına formasyon halinde insan yakıştırması
yapmışlar, hipotenüse de yaşama verdiği anlam demişler. Gene, eğer 3 Çekiçle Taşçı
Kalemini kullanan işçi ise, 4 ham taş, 5 de küp taş olmuştur. Küp taş, aklın madde üzerindeki
çalışmasının temel hedefidir.

Bazı ritüellerde, bir masonun, "gönye gibi davranması" öğütlenir. Bundan kasit, düşünce, söz
ve davranışlarında doğru olmasıdır. Gönyedeki doğruluk, ölçünün değişken olmamasından
dolayı güven kriteri olarak da kabul edilmiştir. Bizim ritüelimizde, bir masonun "gönye gibi
güven vermesi" tavsiye ve temennisi muhtemelen bundan dolayıdır.

Gönye, dik açının kontrol edilip doğrulanabilmesi için kullanıldığından Kalfanın avandanlığıdır.
Çırak taş yontar, zira henüz Gönye kullanmayı bilmemektedir. Ancak birtakım yolculuklardan
sonra, taşın açılarının, kenarlarının dikeyliğinin doğruluğunu nasıl anlayacağını öğrenecektir.

Gönye ve Pergel

Gönye ve Pergel Masonluğun amblemidir. Rozetten kol düğmesine, tabaktan kaskete kadar
her türlü eşyaya işlenmiştir.

Birçok yazara göre, Gönye ve Pergel, ancak birlikte sembolik bir anlam kazanırlar. Kalfa,
Pergel ve Gönyeyi kullanarak taşın küplüğünü anlar. Pergel, kenarların ölçüsünü, Gönye
açıların doğruluğunu verir.

Masonlukta Gönye ve Pergel üç şekilde bir aradadır:

15
EMC, s. 164.

137
Gönye Pergelin üstünde
Çırak madde üzerinde çalışır. İşi ham taşı yontmaktır. İki avadanlığı, Çekiç
ve Taşçı Kalemini kullanır. İşyeri Mâbedin dışındadır. Çırak binanın ne ve
nasıl olacağını bilmez, çünkü planlardan haberi yoktur.

Gönye ve Pergel birbirine geçmiş


Kalfa, Ustaların hazırladığı planları görmüştür, bunları uygulayabilecek
sevyededir. Ancak, kişisel formasyonu henüz tamamlanmamıştır. Taşı,
binaya uygun küp taşa dönüştürmek için yontmaya devam edecektir.

Gönye Pergelin altında


Usta, kontrol görevi dışında, maddeyle birebir çalışmaz. Onun asıl avadanlığı
Çizim Tahtasıdır. O daha ziyade fikir dünyasında gelişecektir.

Görüldüğü gibi, Gönyenin ağzı yukarıya, Pergelin kolları aşağıya açılmıştır. Bununla, bir
masonun sadece eskiden aktarılmış olanlarla yetinmeyip yeniliğe açık olması gerektiği
anlatılmak istenmiştir. Salt düşünce planında kalmak insanı kısır yapar, onun için de
düşünceler uygulamaya konmalıdır. Öte yandan, insan maddenin de esiri olmamalı, uyum ve
huzur içinde yaşayabilmek için maddeye hâkim olup onun üstüne çıkmalıdır.

Yazarlar, inşacıların çözmek zorunda oldukları iki sorundan bahsetmektedir. Bunlar ağırlık ve
karanlıktır. Yapı sağlamlığı bozulmadan hafifleştirilmeli, ayrıca içerinin ışık ve hava alması
sağlanmalıdır. Bu sadece dışarının ışığı, havasıyla değil, açıklıkların, boşlukların doğru
kullanılmasıyla da mümkündür. Bunlar Gönye ve Pergelle sağlanır. Burada, biri, maddenin,
ağırlığın avadanlığı olan Gönye ile diğeri göğün, ışığın avadanlığı Pergel birleşirler.

RER'de16, aday, yeminini, sol bacağını yemin kürsüsünün ikinci basamağına gönye gönye
biçiminde koyarak, sağ eli St. Jean'ın ilk bölümü açık İncil'in ve kılıcın üzerinde yapar. Ayrıca,
gönye olarak açılmış pergeli sol eliyle tutup ucunu açık kalbinin üzerine koyar. Bu ritte,
Pergel, Mala ve Çekiçle birlikte, üç hareketli eşyadan biridir ve planlara doğru oranları
vermeye yarar17. Gönye ise, Tesviye ve Şakulle birlikte Locanın üç mücevherinden biridir ve
Üstadı Muhteremin tüm planlarına yön verdiği Loca çalışmalarındaki düzen ve kusursuzluğun
remzidir18.

16
Rituel du Grade d'Apprenti, Rite Ecossais Rectifié (RER), Grande Loge Nationale Française, s. 45-56.
17
RER, s. 76.
18
RER, s. 77.

138
EKSR'de19, Yemin Kürsüsünün önünde adayın ayakları gönye vaziyetine getirilir, sağ eli
Masonluğun Üç Büyük Sembolik Nuru, Kutsal Kitap, Pergel ve Gönyenin üzerine konur, sol
eline de bir ucunu kalbine bastıracağı Pergel verilir. Yemin sırasında, Muhakkik kılıcıyla, Tören
Üstadı da âsâsıyla başının üzerinde Gönye yaparlar. Daha sonra, derecenin sırlarını verirken,
II.Nazır "bütün Gönyelerin, Tesviyelerin ve Şakullerin bir mason için gerçek tanışma
işaretleri" olduğunu ve "ayakları gönye vaziyetinde dik durmasını" söyler20. Kalfalığa geçiş
töreninde21, dördüncü yolculuk, Gönye ve Cetvelle yapılır ve Gönyenin doğruluğun sembolü
olarak, küp taşın diğer taşlarla doğru oturduğunun anlaşılabilmesi için verilmiş olduğu
söylenir.

Emulation'da22, aday, sol dizi üzerine çöker ve sağ ayağıyla bir Gönye meydana getirir. Sağ
eli Kutsal Kanunun Kitabı üzerine konurken sol eline de uçları açık bir ucunu kalbine doğru
tutacağı bir Pergel verilir.

RF'de23, I. Muhakkik adayı yemin kürsüsüne getirdikten sonra, sağ dizini, üzerine gönye
çizilmiş bir yastığın üzerine koyar; sol dizi kalkıktır. Sol eline gönye olarak açılmış bir pergel
verilir, bir ucu sol memesine bastırtılar. Sağ eli Kutsal Kanunun Kitabının üzerinde yatay
olarak duran kılıca konur. Kalfalığa geçiş töreninde 24, ikinci yolculuk pergel ve cetvelle,
dördüncü yolculuk gönye ve cetvelle yapılır. İkinci yolculuğun sonunda, bu avadanlıkların, bir
Kalfanın ikinci yılında uygulamalı masonluğun bilgilerini kazanması gerektiği, bunların
yontulmuş ve yerine konmuş malzemelerin üzerine çizgi çekmeyi öğrenmesi için verildiği
söylenir. İnsan hayatında, ilk engelin cehalet olduğu, eğitilmiş insanların bilimin ilk öğelerini
bize öğrettikleri, ellerimizle yaptığımız ilk denemelerin zayıf olacağı, ama eğitim bilimin
yollarını açtığında, daha iyi düşünülmiş çalışmaların hakikati bulmaya götüreceği anlatılır. Bu
açıklamada, Pergel, meslek için gerekli olan bilgileri ifade etmektedir. Dördüncü yolculuğun,
Kalfanın dördüncü yılında, binaların inşası ve elevasyonları ile uğraşacağı ve bunları
yöneteceği, aynı zamanda da taşların doğru yerleştirildiğini, malzemenin doğru kullanıldığını
kontrol edeceği, böylece çaba, gayret, sabır ve bilgiyle başka insanlardan üstün olunacağı,
kardeşlerini faydalı derslerle eğitmesi, onlara erdem yolunda rehberlik etmesi ve kendisi
örnek olarak onları yapılandırması, Gönyenin düşünce ve davranışlarda doğruluğu sembolize
ettiği söylenir25.

19
Rituel du REAA d'après les Rituels Anciens (REAA), Apprenti, Grande Loge Nationale Française,
s. 31.
20
REAA, s. 35.
21
REAA, Compagnon, s. 30.
22
Emulation Ritual (Emulation), Lewis Masonic, London, 1986, s. 74.
23
Rite Français (selon le Régulateur du Maçon de 1801) (RF), Apprenti, Grande Loge Nationale
Française, s. 34.
24
RF, Compagnon, s. 18-19.
25
RF, Compagnon, s. 19-20.

139
Bir başka RF ritüelinde, aday yemini vicdanın, doğruluğun, hak ve hukukun remzi olarak
açıklanan gönye ve Yasa Kitabı üzerine eder26. Kalfalığa geçişin ilk yolcuğunu gönye ve
pergelle yapar. Burada, adaya "gönyeyi kullanmayı bilmek, Mâbedin inşasında yerini
bulabilmesi için taşın kusursuz biçimde yontulup yontulmadığını anlamaktır, pergeli
kullanmayı bilmek, merkezi bir noktadan hareketle tedricen dünyayı keşfetmektir, bu nokta
ise sensin" denir. Gönye ve pergel, birçok geometrik şekil çizmeye yaradıkları için, buradan
hayal etme, açıklama ve gerçekleştirme yeteneklerimizi ifade edebilir, denilmiştir27.

Cetvel

Cetvel denilen avadanlık düz bir çubuk veya uzunca bir tahtadır, doğru çizmeye yarar. Eğer
üzerinde dereceler varsa, ölçü almakta, ölçüyü kontrol etmekte kullanılır.

Cetvel, Pergel ve Gönye arasında benzerlik vardır. Gönye 90°, Cetvel de 180° açılmış bir
Pergeldir.

Mimar, üzerinde birimlerini tesbit ettiği bir cetvel veya âsâ taşır 28. Cetvel, bir kere, çizim
yapmak için kullanılır. Bu durumda, Gönye gibi doğruluğu ifade eder. Aynı zamanda da yasa,
kural, şaşmazlık anlatır; bir birimin, bir modülün aktarılmasına yarar. Derecelendirilmiş ise,
Pergel gibi ölçer. Buradan da, ahlâkı, ödev anlayışını ifade eder. Bütün bunlar
birleştirildiğinde, Cetvel, planların iyi ve doğru uygulanıp uygulanmadığını anlamaya yarar.

Emulation'da29 Cetvel, 24 inç30 ve üç bölümlüdür. Açıklamaya göre, inşatta yapılan işi


ölçmeye yarar. Spekülatif Masonlukta ise, günün 24 saatini gösterir. Bir kısmı Tanrı'ya
şükretmek, diğer kısmı çalışmak ve dinlenmek, üçüncü kısmı da ihtiyacı olan bir dosta veya
bir kardeşe hizmet için harcanır.

Cetvel, çoğunlukla tek olarak değil, başka avadanlıklarla birlikte kullanılır. Kontrol edilecek
yere konduğunda, yatay bir elemansa Tesviye, dikey ise Şakul, köşe ise Gönye de gerektirir.
Bu sebeple, Kalfa yolculuklarında, Cetvelin yanında ikinci bir avadanlık daha vardır.

26
Cahier des Rituels des Trois Grades Au Rite Français (GOdF), Grand Orient de France, Édition 6002,
s.68.
27
GodF, s. 174.
28
Büyük katedrallerin, sarayların yapıldığı devirde bugünkü gibi uluslararası ölçü normları mevcut
değildi. Ölçü birimi bir ülkeden diğer ülkeye, hattâ bir inşaattan diğer inşaata değişiyordu. Her mimar
kendi ölçü birimini kendisi tesbit ediyor, o inşaatta hep bu modül kullanılıyordu.
29
Emulation, s.94.
30
Inch, Fransızca çevirilerde "pouce" (parmak, baş parmak) olarak geçer.

140
RF'in31 Kalfa Derecesi ikinci yolculuğu Cetvelle yapılır. Ritüelin açılmasına göre, doğru
çizmeye yarayan cetvel, bir Masonun doğru, namuslu ve örnek yaşamının sembolüdür.
Dereceli Cetvel ölçmeye yarar, Masonlar için, hareketlerimizdeki, sözlerimizdeki ölçünün ve
de toleransın ve kendine sahip olmanın sembolüdür.

Manüskrilerde, birçok yazarın Cetvel deyip geçtiği bir ölçek vardır; ustanın bir taş yerleştirci
veya cowan için bunu imal etmemesi yazılmıştır.

Dumfries'de32, Locada, Nazırların arka tarafında üç raf durur, üzerlerinde biri 36, diğeri 34,
üçüncüsü 32 ayak uzunluğunda birer cetvel vardır. 36 ayaklı olanı
Tesviye, 34 olanı iki taraflı tesviye33 olarak kullanılır, 32 olanı araziyi
ölçmeye yarar, diye açıklanmıştır. Bu 36, 34, 32'lik üç Cetvelin
özellikle saklanmış bir anlamı varmış. Bu üç Cetvel, tersten, 5, 7 ve 9
ediyormuş. Bunları 234 sayısıyla sağlamak mümkünmüş. 2, 3 ve 4,
5, 7 ve 9'dan çıkarılınca kalan 3, 4 ve 5 bu üç Cetvelin değerleri olarak birlikte mısırlıların
üçgenini veriyormuş. İnşacılar bunları kiliselerini inşa ettikleri rahiplerden, onlar da
Vitruve'den öğrenmişler. Vitruve'e göre, Gönye Pitagor'un icadıdır, buradan dik üçgen
çizmeyi çıkartmıştır. Buna göre, biri üç, ikincisi dört, üçüncüsü de beş ayaklı üç cetvel alıp
bunları köşelerinden birleştirerek tam Gönye olan bir üçgen meydana getirilir. Bu üç sayı
ölçüm yapmak ve ayrıca bir merdivenin basamaklarının yüksekliğini hesaplamak için çok
yararlıymış. Zemin kat ile birinci kat arasındaki mesafe üçe bölünecek olursa, eğim için en
uygun mesafe için beş verilmeliymiş. Bu durumda, birinci katın tabanından zemine isabet
eden düşeyden alınacak dört, merdivenin ilk basamağının yerini tesbite yararmış. Böyle olup
olmadığını mimarlar, mühendisler söyleyeceklerdir. Eğer böyle değilse, mazeretleri var,
çünkü ritüelleri düzenleyenler inşacı masonlar değil, belki de hayatlarında hiç avandanlık
görmemiş olmaları muhtemel spekülatif masonlardı.

Cetvel, Graham'de, iki Institution'da34 Locanın oniki nurundan biridir. Loca, Mystery'de35
Gönye ve Cetvelle, başka bir Institution'da36, Gönye, Şakul ve Cetvelle yönetilmektedir.
TDK'da, Cetvel, 24 inçlik ölçek, ölçme içindir ve günün 24 saatini gösterir. 6 saati çalışmak, 6
saati Tanrı'ya hizmet, 6 saati de, kendisine ve ailesine zararı olmadan elinden geldiğince bir
dosta veya bir kardeşe hizmet için harcanır. Yazmıyor ama geriye kalan 6 saatlik süre
herhalde uyku ve istirahat içindir.

31
GodF, s. 176.
32
EMC, s. 66.
33
İki Taraflı Tesviye, İng. Bevel, Fr. Biveau, bir kolu eğri (iç bükey ya da dış bükey) olan gönyedir ve
yuvarlak profilleri kontrol için kullanılır.
34
The Whole Institution of Masonry, 1724, EMC, s. 81. The Whole Institution of Free-Masons Opened,
1725, EMC, s. 87.
35
The Grand Mystery of Free-Masons Discover'd, 1724, EMC, s. 76.
36
Institution of Free Masons, 1725, EMC, s. 83.

141
Çekiç

Eski Sanat ve Zenaat Sözlükleri, Çekiçle ile ilgili olarak, taş


yontucunun taş ocağından çıkan taşı, verilen çizime uygun
olarak, yontan ve kesen işçi olduğunu ve iki çeşit çekiç
kullandığını yazmaktadır. Bu çekiçlerden biri taşın kabalarını
almak, diğeri daha ince işler için kullanılırmış.

Yorumcular, taş yontucunun çekici ile demircinin çekicini


özdeşleştirmişler. Demirci demiri döverken nasıl kıvılcım çıkartıyorsa,
taşcı da yonttuğu kayadan demirden çekici ile kıvılcım çıkartıyor. Böylece
çekiç, ateş, yıldırım, ışık, şimşek, fırtınaya benzer. Şimşek çakar ışık
verir, yıldırım düşer, düştüğü yeri yakar. Çekiç hem yaratıcı hem de yok
edicidir. Çekiç, kullanmasını bilenin elinde demiri, taşı yaratır, aceminin,
bilgisizin elinde kaba silah olur.

Kitaplar, XII. yüzyılda, bazı bölgelerde, taş yontucularının ağaç tokmaklar kullandıkları
yazıyor. Bu tokmaklar her vuruştan sonra, tek yerden delinmesin diye, elde çevrilerek
kullanılıyormuş.

Çekiç, Çırak için, en çetin malzemeyi çalışmaya imkân verdiğinden irade ve yaratıcılığın
sembolü olarak görülmüştür. Bu çetin malzeme, spekülatif anlamda, kişinin kendisidir.

Çekiç, eski manüskrilerde pek geçmiyor. Bazı manüskrilerde Locanın nurlarından sayılmış.
TDK'da37, 24 inçlik ölçek ve gönyeyle birlikte üç çırak avadanlığından biri ve "gönyenin
kolayca ve tam oturabilmesi için fazlalıkları almak için" kullanılıyor.

EKSR'de, çekiç, bir hariciyi inisiyeye dönüştürmek için gerekli irade ve kararlılığı temsil
etmektedir38.

RER'de39, Çekiç, çırakların ham taşı yontmalarına, kalfaların önceden hazırlanmış malzemeleri
kullabilmelerine yaradığı, Üstadı Muhterem ve Nazırların ellerinde de, işçilerin çalışmalarını
yönlendirecek birlik ve kararlılığın remzi olduğu, açıklanmıştır.

37
EME, s. 73.
38
REAA, s. 54.
39
RER, s. 77.

142
Emulation'da, taşı yontmak ve pürüzlerini almak için kullanılır. Bu, düşünce ve
hareketlerimizin Tanrı katına tertemiz ve lekesiz olarak yükselebilmesi için her türlü boş ve
zararlı düşünceyi uzak tutan vicdanın gücüdür40.

RER'de ve RF'de, çırak, çekiçle ham taşa, EKSR'de ise taşçı kalemine vurur. Birincilerinde
kaba, ikincisinde ise daha ince bir iş yapmaktadır.

Çekiç, çırağın ya da kalfanın eline tek başına verilmez, yanında taşçı kalemi de vardır.
Bununla, onlardan operatif bir iş beklenmekte, bu iki avadanlıkla kendilerini yontmaları
istenmektedir. Tabii, bu çekicin Locada Üstadı Muhteremin ve Nazırların çekiçleriyle bir ilgisi
yoktur. Üstadı Muhterem ve Nazırların çekiçleri ise onların gücünü gösterir. Ancak bu güç,
çekici kullanmasını bilenin elinde sevgiyle vurur, bilmeyende gönül kırar.

Güç, otorite sembolü olarak Çekiçi, Üstadı Muhterem ve iki Nazırdan başka İs'ad Üstadı
Muhteremi de kullanır. İs'ad Töreni tamamlandığında, çekici Üstadı Muhtereme teslim
ederken yetkilerini keyfî ve zorbaca değil, sevgiyle kullanması gerektiğini, Kardeşlerinin
kalplerini kazanmakla onların sadakat ve itaatlerini de temin edeceğini söyler.

Çekiç, Büyük Locada, Büyük Üstat ile Büyük I. ve II.Nazırın görev sembolleridir. Büyük
Üstadın Çekici onun Obediyansın tek ve emsalsiz otoritesi olduğunu gösterir. Bu otorite bir
başkası tarafından paylaşılamaz, bir başkasına devredilemez, onun için Çekicini bir başkası
kullanamaz. Ancak, istifası, ölümü veya başka bir nedenle yokluğunda onun yerine Büyük
Üstat Vekili sıfatı ile aynı görev yapanın bu Çekici kullanmaya hakkı vardır. Tabii yeni bir
Locanın Açılışı ile yeni bir Mâbedin çalışmalara tahsis törenlerinde Büyük Üstat adına ve
Büyük I. ve II. Nazır olarak görev yapan temsilciler de, istisna olarak ve yalnız tören
sırasında, vekâleten çekiç kullanırlar.

Taşçı Kalemi

Taşçı Kalemi ya da Keski, uzun, ucu yassı ve keskin bir avadanlıktır. Bu da,
Çekiç gibi, bazı manüskrilerde Locanın nurlarından biri olarak geçmektedir.

Taşçı Kalemi, sol elde tutularak ve kesici ucu taşa dayanılarak kullanılır. İşin ne
şekilde sonuçlanacağını birçok şart belirler. Bir kere malzemeyi tanımak gerekir. Taşın yapısı
nedir, damarı nerededir, nereden kırılabilir, neresi güçlü, neresi zayıftır? Ayrıca, işten
anlamak lazımdır. Taş nereye, hangi ölçüde, hangi biçimde konacak? Ustanın ne istediğini
anlamış olmak ve ona göre biçim ve ölçüyle yontmak, kesmek lazımdır. Bir de işi yapan hem
kendini hem de avadanlığını tanımalıdır. Gücünü bilmezse, ya boşuna vurur, ya da hem taşa
hem de avadanlığa zarar verir.

40
Emulation, s. 95.

143
Bütün bunlar, kişinin zâfiyeti, olanakları, bilgi ve becerileri olarak alınıp insana uyarlanabilir.

Taşçı Kalemi, Emulation'da41, taşı düzeltmek ve daha ehil işçiye teslim edilebilecek duruma
getirmek için kullanılır. Spekülatif anlamda, insanın düzenli bir toplumda saygın bir yere
sahip olabilmesi için eğitimin yararlarını anlatır.

İnsan, ham hâliyle, kalın bir tabaka ile kaplı elmas gibidir. Kabuğu alınmadıkça parlamaz,
ışımaz. Taşçı Kalemi taşa ne veriyorsa eğitim de insana onu verir. Bu, sadece yüzeysel bir
zerafet ve letafet değil, görüntünün altındaki güzelliktir. Eğitim, kendini yontma, değişme ve
gelişmedir.

Çırak derecesinde, Çekiç, Taşçı Kalemi ve Ham Taş, üçü birlikte ayrılmaz bir bütündür. Çekiç
ve Taşçı Kalemi boşa değil, taşa vurulur. Bu taş insandır.

Tesviye

Tesviye, çoğunlukla, tepesinden şakul sarkan bir gönyedir.

İki kolu tutan yatay parça bazen dereceli yapılır. Bu durumda, eğimleri ölçmekte, meyil
vermekte, kontrol edip düzeltmekte kullanılır. Tesviye, dikeyden yatayın elde edilmesine
yarar. Bu bakımdan sembolizması geniştir. İnşaat ile ilgili kitaplar, uzun bir cetvelin
yardımıyla daha doğru iş yapabilmek için, tesviyenin, duvar yükseldikçe taşları tesviyesinde
yerleştirmeye yaradığını yazıyor.

Bazı eski kitaplarda "Spirit Level" diye bir avadanlık vardır. Bu bizde, spirit'in sözlüklerde ilk
karşılığı ruh olarak verildiği için "Tesviye Ruhu" olmuştur. Oysa, spirit aynı zamanda
ispirtodur. Spirit Level, Su Terazisi gibidir, ancak içinde su yerine renkli ispirto vardır, adı da
"İspirto Terazisi veya Tesviyesi"dir.

Tesviye, Gönye ve Şakulle birlikte Locanın üç hareketli mücevherinden biri. Wilkinson'da köşe
taşlarının tesviyesinde konulup konulmadığı anlamaya, Prichard'da tüm yatayları kontrole
yarıyor42.

RER43, Tesviyenin olarak, Üstadı Muhteremin talimatları ile Kardeşlerin yaptıkları işler
arasında tam bir uygun olması gerektiğine işaret ettiğini, Birinci Nazırın, işleri denetlemek,
işçileri düzene koymak göreviyle, iş müfettişi olarak, bu avadanlığı taktığını açıklamakatadır.

41
Emulation, s. 95.
42
The Wilkinson MS., EMC, s. 132. Prichard, EMC, s. 162.
43
RER, s. 77.

144
Emulation'a göre44, Tesviye, yatay yerleştirilmek ve yatayları kontrol etmekte kullanılır,
Spekülatif Mason olan bizlere Eşitliği öğretir. RF'de45, taşlarının birbirinin yanına yatay olarak
yerleştirilmeside kullanıldığını, ahlâki anlamda ise tüm Masonlar arasında mükemmel bir
eşitliğin hâkim olması gerektiğini anlatıyor. Tesviye, bir başka açıklamaya göre 46, tüm
insanların kardeş ve hukuken eşit olduklarını hatırlatmaktadır.

Yorumlar, Tesviyenin eşitlik sembolü olarak, kim olursak olalım, tüm insanların Kardeş, doğa
az becerikli insanlar yaratmış olsa da onların da yaşam ve mutluluk hakları olduğunda
odaklanmıştır.

Masonluğun anladığı eşitlik doğal eşitlik değildir. Tesviyeyle


anlatılmak istenen eşitlik, çalışma, çaba ve gayretle ortaya
çıkarılmış, bina edilmiş bir eşitliktir. Bu, dışarıya karşı yapılan
çalışmadan ziyade özellikle kişinin kendi üzerindeki çalışmasıdır. Bu
eşitlik özellikle Locada yaşanır. Çünkü herkes madenlerini kapıda
bırakır; buraya sadece insan olarak, birey olarak, sokaktaki sıfat ve unvanlarından, malından
mülkünden arınmış olarak gelir.

Bir de, gene Masonlukta eşitlik, herşeyi tırpan gibi keserek tesviye etmek değildir. İş,
yücelttikten, yukarı çıkarttıktan, seviyesini yükselttikten sonra üst seviyede buluşup
eşitlenmektir.

Tesviyenin taşıdığı yatay ve dikey hatlar, bir yandan insanın günlük sosyal yaşamını
sürdürürken diğer yandan da kendini daha yapıcı düşünce ve işlere vermesini anlatır.

Şakul

Şakul dış yüzeyin ya da duvarın dikeyliğini kontrole yarar. Şakul denilen avadanlık, bir tahta
parçasına bir ip dolanarak, ipin ucuna da bir parça kurşun, bakır veya demir (buna da kurşun
denirmiş) takılarak yapılırmış. Alttaki ağırlığın zeminde düştüğü ve işaret ettiği nokta,
referans noktası olarak da işe yararmış.

1727 Wilkinson manüskrisine göre, Şakul, dikey çıkmaya, 1730 Prichard'a göre ise, dikeyi
kontrole yaramaktadır.

44
Emulation, s. 137-138.
45
RER, Compagnon, s. 33.
46
GodF, REAA, Compagnon, s. 40.

145
Şakul, tüm nimetlerin yukardan geldiğini anlatır47. Şakul, aynı zamanda, temelleri üzerinde
tam tamına yükselmesi gereken masonluk eserlerinin sağlamlığının sembolüdür. İkinci Nazır,
Masonluk Nizamının tüm yasa ve kurallarının Locada gözetilmesini sağlamakla görevli olarak
bijusunda bu avandanlığı takmaktadır48. Emulation'da49, Şakul, birbirinin üstüne gelecek
şeyleri doğru temeller üzerine oturtmak ve kontrol etmekte kullanılır. Ahlâki anlamda,
Spekülatif Masonlara, yaşamlarında ve davranışlarında doğru ve dimdik olmayı öğretir.

Çırak, Kalfa olduğunda, Şakulden Tesviyeye geçti denir. Bunun anlamı gayet
açıktır; II. Nazırdan ayrılıp I.Nazıra bağlanır.

Şakul dikeyi, Tesviye yatayı verir. Bu ikisi Gönyede birleşip dengelenir. Zaten
Şakul ve Tesviye hep birliktedir. Şakul, kendini derinine araştırıp incelemeyi,
tesviye yükselmeyi, gelişmeyi anlatır. Böylece kendini tanıyan, bilen kişi, kendini
yükseltirken, başkasını da yükseltmek için çaba gösterir.

Levye

Levye (Kaldıraç), taşın, malzemenin altına sokulup, bir dayanak noktasından üstteki ağır
kütleyi kaldırmaya veya çevirmeye yarayan bir avadanlıktır.

Bu avadanlık, Fransız Ritinde50, çalışmanın gücünün remzidir, doğanın incelenmesini


sembolize eder. Aynı zamanda, adalet, hak ve hukukla donanmış ise, önünde durulamayacak
iradenin remzidir. EKSR'de51, Sembolik Mâbedin inşasında kullanılacak taşların gerekli yerlere
yerleştirilebilmesi için güçlerin birleştirilmesini anlatır. Bir diğer EKSR'de52, Masonluk eserinin
yerine getirilmesine imkân verecek olan ham ve katı güçlere karşı koyan gücün, zekânın ve
aklın sembolüdür.

Levyenin sembolizması zengindir. Bir yandan, insanın evrende zayıf bir varlık olduğunu, öte
yandan da bu zayıf varlığın akıl ve zekâsıyla fiziksel zâfiyetini telâfi edebildiğini anlatır. Bilek
gücü ile kaldıramayacağı kütleyi, avadanlık kullanarak gücüne güç katar. Tabii, kontrol
edilemeyen güç faydadan çok zarar getirebileceği için de levye acemi olan çırağa verilmez.

47
RF, Compagnon, s. 33.
48
RER, s. 77.
49
Emulation, s. 138.
50
GodF, s. 195-196.
51
REAA, Compagnon, s. 28.
52
GodF, s. 40.

146
Mala

Duvarcı malası, yassı, düz, ince ve ucuna doğru sivrilen bir demir avadanlıktır; taşları
birbirine bağlamaya, sıvamaya, rötuş yapmaya, sıvayı düzlemeye yarar. Spekülatif anlamda,
Mala, masonları birbirlerine bağlayan sevgidir. Mala, aynı zamanda ayıbı, kusurları örter;
Tesviye gibi tüm kardeşleri birbirleriyle aynı düzeyde ve aynı eşitlik içinde buluşturup
birleştirir.

Mala, genel olarak, Mâbedin taşları olarak kabul edilen Masonları


birleştirecek olan dayanışmanın remzi olarak açıklanmaktadır. Üstadı
Muhtereme yakıştırılarak, Locasını adalet, hakkaniyet, eşitlik içinde
gerçek bir kaynaşma yaratarak birlikte tutması gerektiği anlatılır.

Mala, Rektifiye Ritinde53, remzî hareketli eşyalar içinde sayılmış, Masonlarca erdeme
mâbetler inşa için kullanılmaktadır. Fransız Ritinde54,kalfa adayı dördüncü yolculuğunu
malayla yapar. Malanın, inşaacıya özgü olduğu, üçgen kısmının deltayı temsil ettiği, sap
kısmının gök kaynaklı şimşeği temsil ettiği, böylece, yaratıcı ve birşleştirici gücü gösterdiği
açıklanır. Mala, malzemeyi birleştirmek, inşaattaki eşitsizlikleri ortadan kaldırmak için
kullanılmalıdır.

Emulation avadanlıkları içinde mala yoktur. Bizim ritüelimizde Mala, Emulation'ın 3. Derece
Tablosundaki Çırpı İpinin yerine konmuştur.

Kavraç

Kavraç (İng. Lewis, Fr. La Louve55)


bir tek Emulation'da vardır. Bu,
avadanlık değil, ağır malzemeyi
yerinden belirli bir yüksekliğe
kadar kaldırıp sonra konulacağı
yere indirmek için kullanılanılan bir
ekipmandır. Birtakım aparatlar
eklendiğinde caraskal olur. Çeşitleri
vardır.

53
RER, s. 76.
54
GodF, s. 166 - 167.
55
La Louve, bir Compagnonage terimi, dişi kurt demek. Hayvanın avını pençeleriyle kavramadaki güç ve
kuvveti benzetilerek ekipmana bu ad verilmiş olması mümkündür. Le louveton, yavru kurt.

147
"Lewis" aynı zamanda "Masonun oğlu" için de kullanılmaktadır. Emulation'da, Lewis, güç
olarak açıklanır. Bu çocuk yaşlılıklarında ana babasının yaşamını kolaylaştıracak, ağır yükü
onların sırtından alacaktır. Böyle yaptığı için de herkesten fazla, tabii eğer layık ise, tekris
edilme önceliğine sahip olacaktır.

Yazarlar, sembolizmasını merdivene benzetmişlerdir. İkisi de nasıl yukarı çıkmak, çıkartmak


içinse, çalışıp gayret ederek kendini işleyen insan da yukarı çıkacaktır. Bu ekipman, taşla
birlikte, insanın ayağının yere sağlam basması gerektiğini anlatmaktadır. Operatif Mason,
eğer doğa kanunlarını (kayanın yapısı, ağırlığı, malzemenin direnci, yer çekimi) dikkate
almayacak olur, kendini hırs, hayal ve fantezilere kaptırırsa başarılı olamaz.

Kurşun Kalem

Kurşun Kalem de Emulation'ın bir avadanlığıdır. Usta, planlarını, projelerini, detaylarını


uygulayıcılara Kurşun Kalemle çizerek anlatır. Buradan da, Kurşun Kalem, insanın yaratıcı
düşüncesinin ve bu düşüncenin aktarılmasının yani iletişimin sembolü olmaktadır.

Ritüeldeki açıklamaya göre, Kurşun Kalem, bize, tüm söz ve eylemlerimizin, yaşamımızdaki
tüm davranışlarımızın hesabını vermekle yükümlü olduğumuz En Yüce Mimar tarafından
gözlemlenip kaydedildiğini öğretmek içindir.

Çırpı İpi

Bu da, bir Emulation avadanlığıdır. İnşaata başlanmadan önce yere


kazıklar çakılır ve kazıklardan bir ip çekilir. Bu ip, çırpı ipidir. Temel
buna göre kazılır. Düz inilip inilmediği, derinlik buna göre anlaşılır.
Çırpı ipi duvar örerken de kullanılır. Her yeni sırada ip bir yukarı
çıkarılıp iki uçtan çiviyle tutturulur.

Emulation'daki açıklamaya göre, bu ip, inşaatın çeşitli kısımlarının sınırlarını ve oranlarını tam
ve hassiyetle ölçüp tesbit etmek için kullanılır. Çırpı İpi, Ulu Mimarın şaşmaz ve tarafsız
adaletini gösterir, çünkü O insanlar öğrensinler diye iyinin ve kötünün sınırlarını tesbit
etmiştir.

Çırpı ipi, bir röper hattıdır; sembolik olarak, bir Masonun yaşam
çerçevesini çizer, aşmaması gereken sınırlar
olduğunu gösterir.

Kitaplar, Masonların, birim olarak aldıkları


ölçüyü oniki defa bir ipe taşıdıklarını yazıyor.

148
3, 4 ve 5 oranlarında, arazide kullanılabilir büyük bir gönye yapıyorlarmış. Kolay kullanılsın
diye, 1, 5, 8 ve 13 düğümlerini boyuyorlarmış. Bu gönyeyi arazide gezdirirken, üç işçi
kolaylıkla kusursuz bir kare çizebilirmiş. ABC üçgeni işaretlendikten sonra, üçgeni
çeviriyorlamış, A B'ye geldiğinde BDF'yi işaretliyorlarmış. D'ye gelip ABDE karesini elde
ediyorlarmış.

Aynı kitapların yazdığına göre, spekülatif masonlar bu geometrik işlemden anlamadıkları için,
bu ipi () işaretli ipe çevirerek kardeşlik zincirinin sembolü yapmışlardır.

Çizim Tahtası

Kitaplar, büyük inşaatlarda, kötü hava şartlarında da çalışılabilmesi için bir hangar
bulunduğunu yazıyor. Bu hangarın zemini dümdüz olurmuş ve yapılacak işler yere çizilerek
anlatılırmış. Çizim Tahtasının bu çizim yapılan zemininden çıktığı söyleniyor.

Çizim Tahtasının Emulation'da çok önemli bir yeri vardır. Açıklamaya göre Üstadı Muhtereme
aittir. İnşaatla ilgili olarak bu mimara, işin ehline aittir. İşi uygulayacak olanların tahtanın
üzerindekilerden haberdar olmaları lazımdır. Usta kafasındaki projeyi çizecek, ilgililer de
görüp, anlayıp uygulayacaklardır. Bu, masonik çalışmanın bir ekip işi olduğunu gösterir.
Harici, gelir, tekris olur, Locada yerini alır. Loca çalışması, ritüeller, Kardeşleri, onun inisiyatik
yaşamındaki yardımcılardır. Harici ile inisiye arasındaki temel farklardan biri bu kollektif
çalışmadır. Üstadı Muhterem yol gösterir, yön çizer, çıraklar, kalfalar, ustalar da, kendi
becerileri, yetenekleriyle bu çalışmaya katılırlar. Resim Tahtasının üstünde, her gözün rahat
göreceği birtakım şekiller, işaretler, resimler vardır, ama inisiye bunların altında İdeal
İnsanlık Mâbedinin resmini görür. Çünkü bu Mâbet onun ülküsüdür, gün gelecek o da bu
Mâbedin bir taşı olacaktır.

Resim, Locadaki eşyalarla bir Masonun tasviridir. Başı etrafa ışık


veren Güneş, kolları Cetvelle Gönyedir. Göğe kalkmış sağ elinde
90°'lik bir Pergel, yere bakan sol elinde bir Şakul vardır. Omuzlarıyla
boynu Tesviyedir. Elleri caraskaldır. Göğsü, kırmızı renkte, Kutsal
Kitaptır. Ayaklarının dibinde, sağ tarafta, üzerinde Çekiç ve Keskiyle
Ham Taş, ötede, üçüncü bir caraskalla Küp Taş vardır. Şakulün
altında Pitagor Teoreminin ispatını gösteren Çalışma Tablosu
durmaktadır.

Tekris töreniyle birlikte, inisiye, Kral Sanatla bütünleşir. Locadaki semboller, eşyalar,
avadanlıklar onun beyin gücü, gönül gözü, düşünceleri, duyguları, değerleri ve davranışları
olacaktır. Tefekkür Hücresinde ölen eski insan şimdi bir mason olarak bütün bu avadanlıklarla
kendini yeniden yapılandıracaktır.

149
Çırak Derecesi Ritüeli

Locanın açılışı

Masonlukta, Loca çalışmasının açılış düzeniyle ilgili olarak iki ana sistem vardır. Birincisinde
görevliler dahil herkes Locada yerini alır, kapı kapatılır ve başlanır. İkincisinde ise, görevliler
dışındakiler Locadadır, görevliler belirli bir düzenle içeri girerler, yerlerine geçtikten sonra
başlanır. Giriş, karşılama nasıl olursa olsun, Loca çalışmasına başlanmadan önce bazı
şartların sağlanması gereklidir.

Önce Loca emniyet altına alınır. Locayı dışardan Gözcü ya da Harici Muhafız, içerden
Koruyucu veya Dahili Muhafız, eski deyimle, mahfuz tutarlar. Gözcü yabancının kapıya

150
yaklaşmasını önler, tehlike varsa içeriyi uyarır. Koruyucu kapıdaki ikinci emniyet ve kontrol
görevlisi olarak doğrudan veya II. Nazır vasıtasıyla Üstadı Muhteremi durumdan haberdar
eder. Tabii bu iki görevli, bugünkü banka vb. yerlerdeki koruma görevlileri, nizamiye
nöbetçileri değillerdir. Bunlar, operatif devirden kalma gözleme ve çalışmayı aksatacak dış
etkenleri, hakkı olmayanları Locadan uzakta tutma işinin bugünkü temsilcileridir.

Kapının dışardan emniyet altına alınmış olduğunu anlamak için, Emulation vb. ritüellerde,
genel olarak, Koruyucu kapıya bir defa vurur. Gözcü de bunu tekrar eder. Bazı ritüellerde,
Koruyucu, kapıyı açar, Gözcünün yerinde olup olmadığına bakar, Gözcüyü gördükten sonra
kapıya bir kere vurur, Gözcü de aynı şekilde tekrar ettikten sonra kapıyı kapatır. Bizim
düzenimizde Gözcünün adı vardır, ama kendisi yoktur. Ama buna rağmen, ritüelde
Koruyucunun kapıya bir kere vurup Gözcüden karşılığını alacağı yazılıdır. Olmayan bir
Gözcünün yapamayacağı bir vuruş için Koruyucunun kapıya vurması anlamsızdır. Doğrusu ve
mantıklısı Koruyucunun kapıyı açıp bakması, kapadıktan sonra, Locanın korunmakta
olduğunu söylemesidir. Her toplantı için bir Gözcü tayin edip, kapıya vurdurduktan sonra içeri
almak ise çocukca bir oyundur.

Daha sonra, içerde yabancı bulunmadığından emin olunur. Loca çalışmasında yalnız ve
yalnız Masonlar olacaktır. Locada bulunanların Mason olduklarını anlayıp bildirme görevi,
ritüele göre, I. Nazırındır. Onun için de, eğer tanınmayan birisi gelmişse, önceden mutlaka
sınanacak ve I. Nazıra tanıtılacaktır. I. Nazır içeridekilerin Mason olduklarını önceden görüp
anlamış olabilir, “Sütunları süsleyen Kardeşler”in1 verecekleri işaretle durum bir daha
anlaşılacaktır. Bunun için, Üstadı Muhterem, herkesten Çırak Mason olarak işaret vermesini
ister. İşaret, bizim ritüellerimizdeki açıklamaya2 göre, sadece ceza işaretidir. Düzenli duruş 3,
işaret ve sadakat duruşuna da Masonik selam denmiştir. Ancak, açıklama eksiktir, çünkü
düzenli duruş, adımsız yapılmaz. Ayrıca, düzenli duruş, işaret ve sadakat duruşu ile düzenli
duruş, işaret ve tekrar düzenli duruşun tam ne zaman yapılacağı da ritüelimizde
açıklanmamıştır. Muhakkik bilgilerinde de birlik ve düzen yoktur. Eğitim Localarının görevi
eksiklikleri, boşlukları yorumlayarak doldurmak değil, eksiksiz ve kusursuz hazırlanmış ve de
mutlaka Konvandan geçmiş ritüellerin tüm Localarda aynı biçimde uygulanmasının
sağlanması için provalarını yaptırmaktır.

İşaret, kimlik kontrolü içindir. Burada, adım, düzenli duruş ve işaretten sonra tekrar düzenli
duruşa dönülerek beklenilir. Daha sonra Üstadı Muhterem, işaretin doğruluğunu onayladığını
ifade ederek aynı şekilde adım, düzenli duruş, işaret ve düzenli duruş gösterir.

1
Kuzey veya Güney Sütunu da aynı anlamdadır. Bu güzel terim anlamsızca kaldırıldı ve yerine hem
masonik hem de hoş olmayan “yön” kondu.

2
ÇDsi Ritüeli, 6. Baskı, 1992. Sayfa 8, Madde 12.

3
Düzenli duruş, sanki bir de düzensiz duruş varmış gibi, yanlış bir terimdir. Doğrusu, bana göre, düzen
duruşudur.

151
Üstadı Muhteremin sorusu üzerine, I. Nazır olumsuz cevap verecek olursa, Locada bir
haricinin ya da I. Nazırın tanımadığı bir ziyaretçinin var olduğunu gösterir. Böyle bir
durumda, anglosakson uygulamasında, kuzeydoğudan başlanarak kefalet istenir. Kefil olan
yoksa yabancıyı bir Önceki Üstadı Muhterem ya da önceki Üstadı Muhteremlerden biri
dışarıya alarak sınar. Sınamanın sonucunda intizamı anlaşılan tekrar içeri alınır; yeniden
herkesten adım, düzenli duruş, işaret ve tekrar düzenli duruş göstermesi istenir.

Açılış konuşmalarında görevlilere adlarıyla ya da sıfatlarıyla hitap, konuşmaların içerikleri


ve bunların sıraları ritlere göre değişmektedir. Bizde, kimlik kontrolünden sonra, Üstadı
Muhteremle, I. ve II. Nazır arasında bir Locanın tam, kusursuz ve düzenli olmasına ilişkin
şartlar, Nazırların görevleri ve yerleri, Önceki Üstadı Muhteremle de Üstadı Muhteremin yeri
üzerine bir seri diyalog vardır.

Emulation’da konuşmalar şöyledir:

Üstadı Muhterem
İkinci Nazır Kardeşim, Locanın asıl vazifelileri kaç kişidir?

II. Nazır
Üç kişidir; Üstadı Muhterem, Birinci ve İkinci Nazır.

Üstadı Muhterem
Birinci Nazır Kardeşim, yardımcı vazifeliler kaç kişidir?

I.Nazır
Harici Muhafızın dışında üç kişidir, I. ve II. Diyakon5 ile Dahili Muhafızdır6.
4

Üstadı Muhterem
II. Nazır Kardeşim, Harici Muhafızın yeri nerededir?

II.Nazır
Locanın kapısının dışındadır.

4
Tyler: Gözcü.

5
Deacon, Fr. diacre, Anglosakson ve Amerikan Masonluğunda bir görevli. EKSR ve Fransız Ritindeki
Expert ya da Grand Expert, bizdeki Muhakkik Deacon’a uymaz. Sözlükler Türkçe karşılığını, papaz
çömezi, “Diyakoz” olarak veriyorlarsa da ben Emulation ritüellerini çevirirken ses benzerliğinden dolayı
“Diyakon”u tercih ettim.

6
Koruyucu.

152
Üstadı Muhterem
Vazifesi nedir?

II. Nazır
Yalın bir kılıçla donanmış olarak, bütün davetsizleri ve ehil olmayanları Masonluktan
uzak tutmak ve Namzetlerin gerektiği gibi hazırlandıklarını anlamaktır.

Üstadı Muhterem
I. Nazır Kardeşim, Dahili Muhafızın yeri nerededir?

I. Nazır
Locanın girişinin iç tarafındadır.

Üstadı Muhterem
Vazifesi nedir?

I.Nazır
Masonları imtihan ederek içeri almak, Namzetleri gerektiği gibi kabul etmek ve
II.Nazırın emirlerine itaat etmektir.

Üstadı Muhterem
II.Nazır Kardeşim, II. Diyakonun yeri nerededir?

II.Nazır
I. Nazırın sağ tarafındadır.

Üstadı Muhterem
Vazifesi nedir?

II.Nazır
Üstadı Muhteremin tüm haber ve emirlerini I. Nazır’dan II. Nazıra götürmek ve aynen
yerine getirildiğini anlamaktır.

Üstadı Muhterem
I.Nazır Kardeşim, I.Diyakonun yeri nerededir?

I. Nazır
Üstadı Muhteremin sağında ve yakınındadır.

153
Üstadı Muhterem
Vazifesi nedir?

I. Nazır
Üstadı Muhteremin tüm haber ve emirlerini I. Nazıra götürmek ve II. Diyakonuın
dönmesini beklemektir.

Üstadı Muhterem
II.Nazır Kardeşim, Locada sizin yeriniz nerededir?

II. Nazır
Güneydedir.

Üstadı Muhterem
Neden oradadır?

II. Nazır
Öğle vaktine dikkat etmek, sonuçta hem yararlanmış hem de keyfetmiş olsunlar diye,
kardeşleri çalışmadan dinlenmeye ve dinlenmeden çalışmaya çağırmak için.

Üstadı Muhterem
I.Nazır Kardeşim, Locada sizin yeriniz nerededir?

I.Nazır
Batıdadır.

Üstadı Muhterem
Neden oradadır?

I. Nazır
Güneşin batışına dikkat etmek, her kardeşin hakkını aldığını anladıktan sonra, Üstadı
Muhteremin emriyle Locayı kapatmak için.

Üstadı Muhterem
(I.Nazıra hitaben) Üstadı Muhteremin yeri nerededir?

I.Nazır
Doğudadır.

154
Üstadı Muhterem
Neden oradadır?

I.Nazır
Güneş günü açmak ve hayat vermek üzere nasıl Doğudan doğarsa, Üstadı Muhterem
de Locayı açmak ve Kardeşleri Hürmasonluk yolunda çalıştırmak ve eğitmek için
Doğuda yer alır.

Emulation ve York ritlerinde, bu konuşmaları Chaplain’in (York'ta Marshal) duası takibeder.


Sonra Üstadı Muhterem Locanın Birinci Derecede açıldığını ilan ederek çırak usûlü vurur.
Vuruşları I. ve II. Nazır, Koruyucu ve Gözcü tekrar ederler.

Emulation’da, Bir Önceki Üstadı Muhterem Kutsal Kitabı (tek Kitap bulundurdukları için),
Üstadı Muhteremin okuyabileceği gibi ona doğru açar, üzerine Gönye ve Pergeli koyar. Bizde
girişteki J ve B sütunları Nazırların kürsülerin üzerinde minyatür olarak bulunduğundan,
I.Nazır yatık duran sütununu diker, II. Nazır kendininkini yatırır. II.Diyakon çizim tahtasını
açar.

Bazı ritüellerde, Üstadı Muhterem derecenin düzenli duruş ve işaretini bir kere daha
gösterdikten ve herkes de aynı şekilde tekrar ettikten sonra org eşliğinde açılış ilahisi 7
söylenir.

Açılıştaki konuşmalardan en önemlisi Üstadı Muhteremin “Mason musunuz?” sorusu ve


I.Nazırın “Kardeşlerim beni öyle tanırlar" cevabıdır. Bu soru ve cevap Fransız Ritinde ilk
diyalogdur.

Bizim ritüellerimizde bu soru ve cevap hep vardır, kaynağı da EKSR’dir. Bir yoruma göre,
insan ancak ebedi maşrıkta mason olur. Onun için de, yaşarken, hele daha çırakken mason
olduğunu söylemesi mümkün değildir. Bir başka yoruma göre, henüz Çırak Masonum, bilme
değil, olma safhasındayım, kardeşlerim hakkımda ne düşünüyorlarsa öyledir, demektir. Bu
cevap, Masonum demekle Mason olunamayacağının bir başka biçimde ifadesidir. Mason
olmak kolay değildir, niyet ister, çaba ister, zaman ister. Tekris vetiresinin özü bu cevaptadır.

Gene cevaptaki önemli bir başka husus da insanın egosu ile ilgilidir. Bu soruya “evet” diye
cevap verenin egosunda kibir, kendini üstün, ayrıcalıklı görme duygusu sezilir. Belki Mason

7
Mozart ve onun gibi daha başka Kardeşlerimizin marşları, kompozisyonları, kendi ritüellerine uygun
olarak ve de tüm kardeşlerce birlikte söylenmek üzere hazırlanmıştır. Bunlar o dilleri kullanan ülkelerde,
o tarihlerdeki kadar olmasa da, bugün de kullanılmaktadır ama ana dili bambaşka olan bizden başka
hiçbir yerde çalınmamaktadır. Zaten çalmanın da bir anlamı yoktur. Hele fon müziği olarak kullanılmaları
da biraz ayıp, biraz da bestecileri hafife almaktır. Herşeyde olduğu gibi, müzik işini bizden başka abartıp
aslından saptıran da yoktur. İngiltere Büyük Locasında çalınıyor diye Westminster müziğini alıp ki orada
orgla çalınıyor, Konvan müziğimiz yapmak ayrı bir hoşluktur.

155
olmaktan dolayı sevinç duymamak, mutlu olmamak, gurur duymamak mümkün değildir.
Çünkü karanlıklardan kurtulup nuru ziya kavuşmak, haricilikten çıkıp kardeşlik zincirine
katılmak bir farklılık, bir ayrıcalıktır. Ama, Mason, artık egosunu, başkalarından üstün
gördüğü yargı ve değerlerden, egoist ve egosantrik düşüncelerden temizlemek
durumundadır. Böylece, Çırak Mason, herşeyden evvel alçakgönüllü olmayı bilmelidir.
Cevabın içeriğinde bir de bu alçakgönüllülük vardır.

Esasen tekris geleneklerinde ortak bazı ilkeler vardır. Bunlardan biri, tekris yoluna girmiş,
hakikati arayanın egosuna, aklını ve gönlünü aldatıcı yanıtlara karşı koyması kuralıdır. Bu
soruya “evet” dememek, mason olduğunu saklamaktan değil, Masonluğu kendi tefekküründe,
iç dünyasında yaşamaktan gelir. Bu, tıpkı amin ya da inşallah demek gibi gönülden duymak,
istemek, temenni etmektir. Tekrisin amacı, kişinin ifade edemeyeceği, anlatamayacağı,
ruhsal dinginliği sağlamaktır. Yaşanan tekris süreci duyulur ama ifade edilemez. Eğer bu, söz
olarak değil, gerçekten sağlanabilmişse, diplomasında “masonluğun en son ve en âli
derecesi” Üstatlığa varmış olduğu yazılı Üstat Mason gerçekte halâ Çırak olduğunu ve
ebediyen de Çırak kalacağını bilir.

Açılışın bir başka konuşmasında, Üstadı Muhterem I. Nazıra yerini ve görevini sorduğunda,
I.Nazır, yerinin Batıda, görevinin “her kardeşin hakkını aldığını anladıktan sonra” Locayı
kapatmak olduğunu söylemektedir. Bir yoruma göre, buradaki “hak”, hizmetin, emeğin
karşılığı ücret değildir. Bu, Nazırın operatif devirdeki görev ve sorumluluğu ile ilgilidir. 13 ve
14. yüzyıllarda, Operatif Localardaki Nazır yalnız inşaat işlerinden değil işçilerden de
sorumludur. Sürveyanlık görevinin yanında kendisine bağlı işçiler arasındaki sorunları,
anlaşmazlıkları da çözmekle görevlidir. Eğer anlaşmazlık anında çözülememişse, konunun
görüşülüp tarafların uzlaşabilmeleri için bir gün tesbit edilmesi usuldendir. O güne de “sevgi
günü”8 denirdi. Nazırın “herkesin hakkını aldığına kanaat getirmesi”, herhangi bir anlaşmaz-
lığın olmadığını ya da anlaşmazlığın çözüldüğünü ya da anlaşmazlığın çözümünün sevgi
gününe bırakıldığını, fakat mevcut durumun çalışmayı aksatmayacağını ve tarafların gönül
rahatlığı içinde olduklarını anlatmaktadır.

Çok eski ritüellerdeki "herkesin emeğinin tam karşılığını aldığını" anlamak ifadesi de, bir
başka yoruma göre, operatiflikten kalmadır ve ücretlerin ödenmiş olduğunu gösterir.
Günümüze aktarıldığında, Loca çalışması boşa geçmemiştir, herkes aklını ve gönlünü
doldurmuş, mason olma yolunda bir adım daha ilerlemiştir, diye yorumlanabilir.

Gene, ritüelimize göre, The Modern Ritual’dan aynen alındığı gibi, II. Nazırın görevi
“kardeşleri istirahate, istirahatten de çalışmaya çağırmak”tır. Operatif devirde tek
Nazır varken, spekülatif Masonlukla birlikte bir nazır daha görevliler arasına katılınca, bu

8
Bkz. Regius, Mimar Sinan Yayınları, Çeviren Sahir Erman, Altıncı Nokta (s.31), Sekizinci Nokta (s.33).

156
nazıra bir görev bulunması gerekmiştir. Tavernalarda yapılan toplantılara ara verilip, dışarı
çıkılıp birşeyler yenip içildikten sonra tekrar toplantıya dönüldüğünü biliyoruz. II. Nazırın,
“işten istirahate, istirahatten işe” çağrısı hem bu teneffüsü, hem de işçilerin öğle paydosunu
anlatmaktadır. Anglosakson Masonluğunda, bu refreshment âdeti uzun süren toplantılarda
uygulanmıştır. Bizde ise sadece Büyük II.Nazırın işidir, Konvanı öğle yemeğine, sonra
toplantıya çağırır.

Açılıştaki önemli bir soru da, “ne maksatla toplandık?”tır. Cevabı eski ritüellerimizde, aşağı
yukarı, “yalnız bizim için değil, tüm insanlar ve insanlık için bir mutluluk ve barış yuvası
olacak bir ülkü mâbedi kurmaya gayret/inşa etmek için”dir. Bu yüce hedef ve gayeye
erişebilmek için ilk şart, kendini tanımak, kendini bilmektir. Kendini insanlık hizmetine
verebilmek için bu esastır. Masonun hırslardan, bağnazlıktan, peşin fikirlerden kurtulmak için
yapacağı çalışma bireyseldir. Buna karşılık Loca çalışması kollektiftir. Kollektif çalışma, birlik,
beraberlik, dayanışma demektir. Loca çalışmasında, ortak amaç için bir araya gelen
insanların mutluluğu, sevinci ve gönül birliği vardır. Gönül ve amaç birliği içinde topluca
yapılan hareketler, verilen işaretler kardeşleri birbirlerine kaynaştırır, çalışmaya bir bütünlük,
dinamik bir birlik verir. Ancak bütün bunların gerçekten sağlanabilmesi için herkesin içtenlikle
aynı niyete sahip olması gerekir. Böyle bir amaca yönelik çalışma için de, Locaya, sokaktan
arınmış, aklı ve gönlü temiz pak olarak girmek lazımdır.

Çırak, daha işin başındadır, toydur, acemidir. Masonluk işleri ile ilgilenmesi için yetişmesi
gereklidir. O bakımdan çırak derecesinde idari hiçbir işlem yapılmaz. Bizde, Büyük Loca
olarak tatillerin ne zaman başlayacağı, ne zaman biteceği tüzük olarak belirlenmemiş olduğu
için, bu konuda kararlar Localara bırakılmıştır. Bu tatil kararı Localarda çırak toplantısında
alınır. İşte bir tek burada Çırak inisiyatif kullanır. Tabii Çırak olarak sanki başka hakkı
yokmuş, sadece sorumluluları ve ödevleri varmış gibi gözükürse de, bu öyle değildir. Her
masonun kendi derecesine ait bilgilerin kendisine verilmesini isteme hakkı vardır. Bu,
Üstatların, sıfatlarına lâyık ve mustahak olduklarını göstermeleri için bir fırsattır. Çırak bu
hakkını kullanmalı, Üstatlar da, daha erken, zamanın var, derecen müsait mazeretinin
arkasına saklanmamalıdırlar.

Çıraklık Masonluğa açılan ilk kapıdır. Burada hem eğitim yapılır hem de bir hariciye
Masonluğa ilk adımları attırılır.

157
Tekris

Tekris9, bize özgü bir terimdir. Bir ara "eriştirme" de dendi, ama tutmadı. Tekrisin Fr. ve İng.
karşılığı initiation (Lat. initiatio, misterlere kabul). İnisiyasyon literatüre 19. yüzyılda girmiş.
Daha ziyade, yapmak (to make a mason), kabul etmek (réception) kullanılmış.

İnisiyasyon, sözlüklerde, başlama, girme, giriş; bir din, tarikat veya örgütle ilgili olarak,
törenle alma, törenle alınma, girme; bir sanat veya bilimle ilgili olarak, öğretme, öğrenme
olarak açıklanıyor. Kelimenin kökeni, Lat. initiare, başlatmak demek.

Tekrisin, kürsü diye bildiğimiz kelimenin arapçası “kürsî”den geldiği söylenmişti 10. “Kürsî”
iskemle, sandalye, koltuk; mecazi anlamda, oturulacak yüksekçe yer, taht, makam, görev
demektir. İslamda, alınyazısı defterinin bulunduğu en yüksek yerdir. O bakımdan, tekrisle
kürsî arasında bir bağ yoktur. Sözlükler, karşılığını “temele taş koymak” diye veriyorlar.
Ancak, tekris kelimesi arapçada da “kendini adamak, bir yola baş koymak” demek. Tekris
mastarından, kerrese (kendini adamış), mükerris (kendini adayan), yükerris (kendini adar)
türetilmiş. Biri tören diğeri süreç olarak tekrisin işlevini anlatıyor.

Etnologlar, birçok inisiyasyon türü olmakla birlikte bunları üç ana grupta topluyorlar.

Birincisi kabile inisiyasyonları. Bunlar herkes için zorunlu olan uygulamalar. Bu


inisiyasyonlarda çocuklar ailelerinden alınarak yetişkinler dünyasına aktarılıyor.

İkincisi dinsel inisiyasyonlar. Bu inisiyasyonlarda bireyler kutsal bir dünyaya katılıyorlar,


insanla ilahi dünya arasındaki ilişkilere ait bilgilere etap etap nüfuz etmeyi öğreniyorlar. Gizli
örgütlere, kardeşlik topluluklarına katılmalar bu türe giriyor. Kabile inisiyasonlarından farkı
bunların zorunlu olmaması.

Üçüncüsü ise sihirsel inisiyasyonlar. Bunlar, sıradan bir durumu bırakıp çoğunluğun
ulaşamayacağı doğa üstü güçlerle iletişim kurmak için büyücülerin, şamanların kişisel bilgi ve
deneyimleriyle geliştirdikleri uygulamalar.

Genel olarak, inisiyasyon denildiği zaman iki şey anlaşılır. Biri, giriş, kabul törenidir. Diğeri,
sıradan bir yaşamı daha yüksek bir seviyeye çıkartmaya yönelik eğitim ve uygulamalar
dizisidir.

9
Başlıca kaynaklar: La Symbolique du Cabinet de Réflexion, Jean-Pierre Bayard, Édimaf, 1984;
Symbolisme Maçonnique Traditionnel, I., Jean-Pierre Bayard, Édimaf, 1982; Dictionnaire des Symboles,
Jean Chevalier-Alain Gheerbrant, Laffont, 1987.

10
Yanlış hatırlamıyorsam rahmetli Ziya (Umur) Ağabey.

158
Masonlukta inisiyasyon ya da tekris töreni, bir ölüm ve yeniden doğuş kurgusudur. Tören,
haricinin11 mason yapılmasıdır; Tefekkür Hücresine girişle başlar, gözlerine ışık verilmesiyle
biter. Ancak bu, işin sembolik tarafıdır. Çünkü, bir akşamda gözüne ışık tutulup nur verildi
diye harici gelinip Mason çıkılmaz. Masonluk bir yoldur, yaşam tarzıdır. Bu yolda emek, sabır,
gayret, çaba gereklidir.

Harici, tekris töreniyle, sıradan bir dünyadan kutsal bir dünyaya geçer, seviye değiştirir,
başka biri olur. Bu bağlamda, tekris, bir biçim ve yapı değiştirme olgusudur.

İnisiyasyon, insanın düşüncesini ve yaşama biçimini değiştirme eylemidir. Onun için inisiyatik
kurumlar adayın sıradan olmamasına dikkat ederler. Bizim Masonluğumuzda, yasa ve tüzük
şartlarının dışında, temsil ve temessül kabiliyeti aranması bundandır.

İnisiyasyonda, belirli bakışlar değil, vizyon kazanılır. Vizyon, başka türlü bakabilmek, başka
türlü düşünebilmek demektir. Haricilikten kurtuluş buradadır.

İnisiyatik sistem, psikolojik ve pedagojik bir evrim yoluna göre kurulmuştur. Birtakım
işaretler yol gösterir. Ancak kalıp, kısıtlama yoktur. Çünkü inisiyatik yaşam, bir ifade ile,
sorgulayan insanın kalıp cevaplara kanmayıp kendi kendine aramasıdır.

Arayan insan aydınlanır ve ışık saçar. O zaman inisiye olur. Tekrisin özü, uyanma,
aydınlanma ve etrafını aydınlatmadır.

Tekris Töreni

Tekris töreni iki safhadır. Birincisi Mâbet dışında, ikincisi Mâbet içinde gelişir.

Birinci safhada, harici, Bekleme Odasından alınıp önce Tefekkür Hücresine götürülür, sonra
buradan alınıp Mâbedin Kapısına getirilir. İkinci safhada, Locada, yolculuklar yapar,
elementlerle arınır, yemin eder, derecesine ait bilgileri alır, görev ve sorumluluklarını öğrenir.

Evine dönmek için sokak kapısından çıktığında başka biri olmaya doğru gidip gitmeme
ikilemiyle de karşı karşıyadır. Tören kendisi için basit heyecan ve değişik atmosferden başka
birşeyler hissettirmişse yola adımını atmış demektir. İçine işlemediyse yapacak birşey yoktur.

11
Emulation aday (candidate), EKSR harici (profane) diyor. EKSR'de, harici, Tefekkür Hücresine
alındığında postulant, Locaya alındığında récipiendaire, yolculuklar sırasında Muhakkik tanıtırken
candidat, gözleri açılıp nur verildiğinde néophyte ve nihayet Kardeş olur.

159
Tefekkür Hücresi

Tefekkür Hücresi (Düşünme Odası)12, Emulation, York, Rektifiye ritlerinde yoktur. Onlarda
"Hazırlık Odası" dedikleri bir oda vardır, aday burada soyunup giyinir. Bir de bir görevli gelip
bazı sınavlardan geçeceğini, heyecanlanmamasını, kendisine yardım edileceğini söyler13. O
kadar. Zaten bu ritlerde yolculuk14 ve elementlerle temizlik de yoktur. Sadece aday, erkek ve
de kıyafetinin uygun olduğunun görülmesi için Locada dolaştırılır. Rektifiye'deki odada birkaç
pano ve bazı yazılar vardır, ama orası gene de Tefekkür Hücresi değildir.

Tefekkür Hücresinin Masonluğa 1735-1740 yılları arasında girdiği söylenmektedir.


Araştırmacılara göre, Rozkrualar getirmiş; onlar da Simyacılardan almışlar. Bize Fransa'dan
gelmiştir15. Ritüellerimiz 1965'den sonra Iskoçya etkisiyle yeniden düzenlenirken, Tefekkür
Hücresi orada yok diye kaldırılmadı. İyi de oldu, çünkü Tefekkür Hücresi tekris töreninin en
can alıcı bölümüdür.

Masonlukta Tefekkür Hücresinin çok önemli ve anlamlı bir yeri vardır. Bir harici, tekris
töreniyle ilgili çok şey biliyor olabilir, ama bütün bildiklerini başkalarından dinlemiş, okumuş,
öyle öğrenmiştir. Oysa önemli olan tekrisi kendisinin bizzat yaşamasıdır. İşte bunu
yaşayacağı, Masonlukla ilk defa yüzyüze geleceği yer burasıdır. Bir kere bunun için önemlidir.
Bir de, Tefekkür Hücresi, kişinin bir başına kalacağı ilk ve son yerdir. Locaya getirildikten
sonra artık bir daha yalnız kalmayacaktır16. Bir de bunun için önemlidir.

Tefekkür Hücresi, Tekris Töreninin ilk ve en önemli etabıdır. Harici ilk sınavını burada verir.
Mahuf17, hariciyi "Bekleme Odası"ndan18 alıp buraya getirirken ilk yolculuğunu yaptırır.
Buradan alınıp Mâbedin kapısına getirilişi de ikinci yolculuğudur. O bakımdan Mâbetteki

12
Ritüellerimizdeki gereksiz kısaltmalardan dolayı Düşünme Odası "Düşünce" Odası oldu; "Düş" Odası
diyenler bile var.

13
Bizde de olduğu gibi, aşağı yukarı şu sözler söylenir: "Biraz sonra, yüzyıllardan beri Masonluğun eski
bir geleneği olarak sürüp gelen güzel ve anlamlı bir törene katılacaksınız. Bu törenle ilgili olarak, kaba ve
çirkin şakalar yapılmış olduğunu duymuş olabilirsiniz. Oysa bu törende, insanlık şeref ve haysiyetine
aykırı hiçbir şey yoktur. Törenin esası sembolik olarak yeni bir hayata doğuştan başka birşey değildir.
Birtakım sınavlardan geçeceksiniz, size yardım edecek, yol gösterecek olanlara güvenin, rahat ve sabırlı
olun; olup bitenleri iyice anlamaya, kavramaya çalışın."

14
Emulation'da Nazırların adaya "geçiniz" demeleri bir yolculuk yapıldığını düşündürebilir ama bu da
sadece bazı ritlerde yolculuk olduğunu bilenleri.

15
EKSR'den gelmiştir diyemiyorum; çünkü bizde tam bir EKSR ritüeli hiçbir zaman uygulanmamıştır.

16
Eskiden bir de İs'adda, herkes dışarı çıkar, Üstadı Muhterem, kendisiyle başbaşa kalıp düşünebilmesi
için Loca'da tek başına bırakılırdı.

17
Mahuf, Arapça, korkutan, korkulu, korkunç, ürküten demekse de görevi hariciyi korkutmak değil,
sembolik bir ölümle karşılaştığını göstermektir.

18
Lokanta, kafeterya vb. yerler Bekleme Odası değildir. Odada adayın yanında yalnız kendisini getiren
kalmalı, o da Görevli gelince çıkmalıdır. Tahsilat için Hazine Emininin girmesi bile mazur görülmemelidir.

160
ciddiyetin dışarda da aynen devam ettirilmesi, her şeyin düzgün, dikkatli ve itinayla yapılması
gerekir.

Harici, gördüklerini inceleyip düşünebilmesi için Hücrede 20-30 dakika kadar bırakılmalıdır.
Çevre tam bir sessizlik içinde olmalı, orada yalnız olduğunu hissetmeli, kendini kendine
verebilmelidir. Yanına girilip çıkılmamalı, sadece sessizce dışardan gözlenmelidir.

Tefekkür Hücresi yerin altındaki mağara, toprağın bağrı olarak düşünülmüş, onun için de
çoğunlukla binaların bodrumuna inşa edilmiştir.
Bodrumda olmasa bile, harici, oraya sanki aşağılarda
bir yere indiriliyormuş gibi ve de dolaştırılarak
götürülür. Çünkü kutsallığı olan yerler saklıdır,
oralara giden yollar gizlenmiştir.

Tefekkür Hücresi, küçük ve karanlık bir odadır;


mumla veya kısık bir ışıkla aydınlatılır. Her tarafı
siyahtır. İçinde basit ve küçük bir masa ve sandalye
vardır. Masanın üstünde bir kurukafa, bir kum
saati, bir parça kuru ekmek (ya da bir buğday
başağı), bir bardak (ya da kırık bir testi) su, birinde
tuz, diğerinde kükürt, diğerinde cıva olan üç küçük
kap ve bir ayna bulunur. Duvarlarda birtakım
resimler ve yazılar vardır.

Tefekkür Hücresinin dekorasyonu, eşyalar her yerde aynı değildir. Örneğin bizde bazı
semboller, resimler ve yazılar yoktur ya da değişiktir. Bu da doğaldır, her rit, her Büyük Loca
burasını kendi anlayışına göre düzenler.

Sır odası

Hemen hemen bütün inisiyasyon sistemlerinde bir sır odasından (gizli oda) geçme sınavı
vardır. Sır odası denilen yer, bir mahzen, bir dehliz, bir oyuk, yerin altında bir mağara,
ormanın içinde bir düzlüktür, yani gözden uzak, dışarıya kapalı bir yerdir. Aday, sır odası
denilen bu yerde kutsal suyla ya da kurban kanı ile yıkanır. Çoğunlukla, geceyi burada
geçirir; uykusunda veya yarı uyku halinde, ilahi ilham ve vahyi aldığı varsayılır. Örneğin, Eski
Mısır’da, adaylar, sır odasına konur, buradan soluklar, nefesler geçer, ölüler burada yeniden
güç ve kuvvet kazanarak yeni hayata hazırlanırlarmış. Bizim Tefekkür Hücremiz de, bu
bağlamda, bir sır odasıdır.

Bazı peri masallarında üç sır odası vardır. Bu üç odanın kilit ve anahtarlarından biri gümüş,
bir altın, biri de elmastır. Odalar, tekrisin üç evresini, üç safhasını temsil eder. Aday, önce,

161
temizlenir, arınır (gümüş anahtar), sonra doğa güçlerine hâkim olabilmesi için eğitilir (altın
anahtar), nihayet ilahi bilgiyle aydınlanıp güç kazanır (elmas anahtar). Bu üç oda, insanın
kutsala yönelişini ve olgunlaşma evrimini ifade eder.

Tasavvufta da dört kapı vardır. Dört kapıya sırasıyla hava, ateş, su, toprak elementleri
uydurulmuştur. İlk kapıda Kur’an yani din kelâmı (Şeriat) öğrenilir; görünen hakikat zahiri
yani sadece görüntü olduğu için talip henüz boşlukta, havadadır. Tekrisin eşiğinden geçerken
yanar yani zahiri hakikatin görüntülerini kendinde yakar. Burası ikinci kapıdır, mürit olmuş,
tekâmül yolunu (Tarikat) seçmiştir. Üçüncü kapı mistik bilgiye açılan kapıdır (Marifet), burada
ârif olur, ilahi ve tek hakikati kavramaya başlar. Buna su uyar, çünkü herşey daha tam olarak
oturmamıştır, henüz kaygandır, oynaktır. Nihayet, Hak’a, Allah’a ulaşır ve tek ve ilahi
Hakikatte erir. Bu da, dördüncü kapıdır (Hakikat). Bu kapıya en yoğun, en katı, en sağlam
element, toprak, uymaktadır. Bu dört kapı, insanın mânen gelişimini sembolize etmektedir.

Karanlıktan aydınlığa

Tefekkür Hücresi, çoğunlukla, ilkel insanın barınağı mağara olarak yorumlanmıştır. Mağara,
kaçma, geri çekilme yeridir. Burası aynı zamanda ana rahmidir. Aday burada ilk saflık hâline,
ana yumurtaya döner; buradan çıkarken yeni bir insan olur.

Mağara, bazı kültürlerde, mezar olarak görülür. Mezar, hem başlangıcı hem de sonu ifade
eder. Böylece, Tefekkür Hücresi, harici olarak bir hayata ölümün, tekrisli olarak aydınlık bir
hayata doğumun gerçekleştiği yerdir.

Yunan inisiyasyon geleneğinde, mağara bu dünyanın imajıdır. Eflatun'a göre, bu dünya,


cehalet, azap ve ceza yeridir. Eflatun’un bir de miti vardır:

Gün ışığını yalnız ön cephesinden alan bir mağarada, çocukluklarından beri ayaklarından ve
boyunlarından zincire vurulmuş insanlar yaşamaktadır. Hareket edemeyen ve sağa sola
dönemeyen bu insanlar hep aynı yöne bakmak zorunda olduklarından yalnız karşılarında
olanları görebilmektedirler. Arkalarından gelen güneşten, ışık, ateşten dolayı da dış dünyayı
mağaranın arka duvarına vuran gölgelerle algıladıkları için gölgeleri gerçek ve canlı
sanmaktadırlar. Oysa hakikat mağaranın dışındadır.

Eğer insan neden ve nasıl olduğunu araştırmadan yalnız dış görüntüyle yetinirse, zincire
vurulmuş bu insanlar gibi karanlıkların esiridir, duyuları gölge ve hayal oyunlarıyla
bozulmuştur. Mağaranın duvarlarını aydınlatan dolaylı ışık görünmeyen bir güneşin ışığıdır;
bu ışık iyi ve doğruyu bulmak için aklın ve vicdanın takip etmesi gereken yolu gösterir.

İnsan gerçek ışığa açılan mağaranın dar kapısına varmak istiyorsa zincirlerinden kurtulup,
bilgisizliğiyle, sanılarıyla savaşmalıdır. Eflatun’a göre, birdenbire ışıkla karşılaşan insan önce

162
kör olur, gerçek şekli hemen göremez; kolaylıkla algıladığı önce gölgelerdir, nesneleri
oldukları gibi daha sonra görecektir. Bu, bilginin yavaş yavaş kazanıldığı tekris aşamalarının
da esasıdır.

O insan ışık dünyasını anlayıp, bu dünyayla bütünleşebilirse, halâ zincirli olan eski
arkadaşlarının hakikat dünyasına yani bilgiye geçişlerini kolaylaştırıp yardım etmek için
mağaraya tekrar dönmelidir. Eflatun’a göre, bu eski tutsak, şimdi bir rehber, bir eğitimci
olacaktır.

Tefekkür Hücresi Eflatun’un mağarası gibi karanlıktır. Belki de ikisi arasındaki tek benzerlik
budur. Tefekkür Hücresinde, harici zincirli değildir; buraya kendi arzu ve isteğiyle, özgür
iradesi ile gelmiştir. Ayrıca, burası bir ümitsizlik mağarası da değildir; aksine, haricinin içinde
bir süre sonra buradan alınıp eskisinden çok daha güzel olacağına inandığı yepyeni bir
dünyaya doğacağı ümit ve inancı vardır. Eflatun’un ölü bir dünya olan mağarasına karşılık,
Tefekkür Hücresi, aydınlanmaya, bilinçlenmeye, bilgilenmeye açılan mağaradır.

Tefekkür Hücresi, Mısır piramitlerinin bir labirenti, Delf Mâbedinin bir dehlizi, Avanos’ta bir
oyuk gibi, ağzı dar, dışa kapalı, karanlık, yerin altıdır. Compagnonage'da, aday, buraya
ayakları üzerinde emekleyen bir çocuk, dört ayaklı bir hayvan gibi girmek zorundadır. Çünkü
hayvanlıktan insanlığa geçişin sembolü Sfenks 19 gibi, insanlığa doğabilmek için ilkelliği
aşmak, önce hayvanı öldürmek gerekir.

Tekris kurgularında iki ana unsur vardır: ölmek, geçmişle bağları koparmak ve bu geçmişten
çok daha iyi, çok daha üstün yeni bir hayata doğmak. Tekris, tören olarak, öldürmedir.
Yalnız, buradaki ölüm ve öldürme yok etme değil, bir çıkış, bir kapıdan başka bir yere
geçiştir. Tekris, bir başka ifadeyle, harici dünya ile kutsal dünyayı birbirinden ayıran ateş
perdesini açıp başka bir dünyaya geçme eylemidir. Harici böylece bir transformasyona uğrar
ve seviye değiştirir, yani kendisi değişir.

Antikçağ tekrislerinde, bu ölüm ve yeniden doğuşu vurgulamak için, adaylar kefenlenip


tabuta yatırılır, hattâ ölüye benzesinler diye bütün vücutları pudralanırmış. Bugün de, örneğin
Tibet’te, saçları kesiliyor, yeni yaşamlarına yeni kimlik ve adlarla giriyorlar.

Daha ziyade fiziksel olan antik tekris törenleri, hep yerin altında, mağaralarda, dehlizlerde
yani toprağın içinde yapılmış. İster doğal, ister sembolik doğum olsun, mutlaka bu ilk
noktadan başlamak gereklidir. Yerin altı, yeni canlının oluşmaya başladığı, yeni hayata
doğmaya hazırlandığı ana rahmi gibi karanlık, sessiz ve dış dünyaya kapalıdır. Mağara, ana

19
Sfenks, insan başı, aslan pençesi, boğa gövdesi, kartal kanatları ile bir insan ve hayvan karışımıdır.

163
rahmi gibi, bereketlidir, doğurgandır, burada hayat tohumlan vardır. Bu yerin altı büyük
değişimlere gebedir, tohuma can verir, ölümden hayat doğar.

Yanardağlardan püsküren lavlara bakan eskiler, yerin altında cehennem var diye
düşünmüşler; dağın ateşi hiç bitmediğine göre içindeki cehenneminki hiç sönmüyor demektir.
Cehennem, azap çekilen yerdir. Masallara, efsanelere konu olan mağara da bir bakıma
cehennemdir. Ruhlar önce cehennemde azap çekerler, sonra buradan kurtulurlar. Yerin yedi
kat dibine et ve kemik olarak inen insan ateşlerden geçer, devlerle savaşır, savaşı kazanır,
sınavları başarabilirse kahraman olup aydınlığa kavuşur.

Cehennem temizlenme yeridir, ateşi yakar, ama yoketmez. Burası insanın kirini temizleyen,
kusurlarını yok eden bir yerdir. Burada eski insan ölür, yerini yepyeni bir insan alır. Ateş
sınavı aşağı yukarı bütün ezoterik sistemlerde vardır. İnsan nura kavuşmaya lâyık olduğunu
mutlaka yerin altındaki bu ateşten geçerek kanıtlamak zorundadır.

Adayın Tefekkür Hücresine, yerin yedi kat altına inişi, ruhun maddeye inişidir. Yeniden
yükselebilmesi, ancak ölümle mümkündür. Cehennemden çıkmak, nuru ziyaya doğru
ilerlemek demektir.

Bazı geleneklere göre ise, yerin altında, cehennem değil, mis kokuları, bereketi, renk
cümbüşü ve ebedi güzelliğiyle bir cennet vardır. Burası, göbek bağı, hayatın merkezidir.
Burada ebedi bir bahar yaşanır, bir çeşmeden Kutsal Kitaplarda bahsi geçen dört nehir
fışkırır. Bu dört nehir Ganj, Nil, Fırat ve Dicle’dir. Bu merkez noktada bütün zıt güçlerden bir
sentez oluşur. Burası değişmez ortam, kozmik bölgenin merkezidir. Herşey buradan çıkar ve
tekrar buraya geri döner. Çünkü evrensel hayat buradan doğar.

Efsanelerde, masallarda bir de cadı kazanı vardır. Cadı yakaladığını bu kazanda pişirip yer.
Kazandan çıkıp kurtulan ise bir anda gençleşip güzelleşir. Bu, dünyanın karnındaki ateşin
bereketindendir. Tefekkür Hücresinin insanı yeniden ve daha güzel yaratmadaki güç ve
bereketi, bir bakıma, bu cadı kazanına benzetilebilir.

Mağaraya inmek bir arayıştır; tekris yolculuğu da öyledir. Fakat mağaranın kapısını bir tekrisli
gibi vurmayı öğrenmek, Ali Baba masalındaki mağaranın taş kapısını aralayabilmek lazımdır.
Mağaranın kapısını açan sır ise o küçücük susam tanesidir. Akıl ve Hikmet kapısından
girebilmek için işte bu küçücük sırrı yakalayabilmek gerekir, yoksa ölünceye kadar kapıda
kalmak vardır.

Tekris öğretilerinin hemen hemen hepsinde mevcut olan mağara sembolizmasının ana fikri,
kişinin kendi kendini sınamasıdır. Bu, kişinin kendi değerlerini yeni baştan saptaması
demektir. Bir başka ifade ile, kişi kendine “sen busun” diyecektir. İster karanlık oda, ister

164
mezar, mağara, ister cadı kazanı olsun, burada eski hayattaki değerler bırakılır. Geride
bırakılan değerlerin yerini nuru ziyayla birlikte yenileri, yeni yapı taşları alır.

Harici, Masonluğa, gerçek ve suni değerlerin birbiri içinde kaybolduğu, karanlıklar dediğimiz
dış dünyadan gelmektedir. Tefekkür Hücresinin alaca karanlığı, sessizliği ve kendi
yalnızlığında, belki de hayatında ilk defa, kendisiyle ilgili bir değerlendirme yapacak, kendini
kendinden kurtaracak, kozasından çıkmaya hazırlanan ipek böceği krizalidi gibi kendini
dalmış olduğu uykudan uyandıracaktır. Eski misterlerde, buna, otopsi yani kendine bakış,
introspection denmiştir.

Tefekkür Hücresi, bir nefis muhasebe ve murakabesinin yapılacağı, değer yargılarının,


ölçülerin gözden geçirilip yeniden yapılandırılacağı, nefsin arındırılacağı ve kişinin kendisiyle
uzlaşacağı yerdir. Ancak, buradan Orfeus gibi çıkmamak, yani arkada bırakılan karanlığa
dönüp bakmamak lazımdır.

Kurukafa, İskelet, Tırpan, Kum Saati

Bütün bu semboller ölümün remizleridir, hariciye burada öleceğini işaret ederler. Bu ölüm
sembolleri, hariciye, yeni hayata hazır olabilmesi için eski insanı unutmasını öğretmek içindir.
Buradaki ölüm bir son değildir; bu ölümde eskisinden daha iyi ve daha üstün olan yeni bir
hayatın ümidi vardır. Harici, buradan, hem canlanmış, hem de daha sonra geçireceği
sınavlara dayanacak gücü kazanmış olarak ve nuruziyaya kavuşmak ümidi ile çıkacaktır.

Tefekkür Hücresi, simyacıların çürüme kabıdır. Simyada amaç, çürüme prosesi ile madenleri
gümüş veya altına çevirmektir. Buna büyük iş, büyük eser deniyor. Burada ise, ham maden
harici, sembolik ölüm ve çürüme ile, altın inisiyeye transforme olacaktır.

Kafatası, aklın, düşüncenin merkezi, bilginin rahmidir. Burada, kafatası, aklın hâkim olacağı
daha yüksek bir hayata doğmak üzere bedenin ölümünü sembolize etmektedir. Bu ölüm,
simyadaki çürümeye benzetilebilir; değişmek için eski insanın yok olacağı potadan yepyeni
bir insan çıkacaktır.

Kurukafa, genellikle, Saint André haçı biçiminde "X" işareti gibi çapraz
iki kemik arasında temsil edilir. Bu, aklın mükemmelliğini ifade eder.
İnsan iskeleti, simyada, değişimden önceki çürümenin, çözülmenin
sembolüdür. İskelet, kati ve statik ölümü değil, fakat dinamik bir
ölümü, yeni bir yaşam biçimini işaret eder. İskeletin yüzündeki gizemli
ifade de ölüm ötesinin sırrını yakalamış olduğunu anlatır.

165
Tırpan, önüne çıkan herşeyi, ölüm gibi her canlıyı ayırım yapmadan kesen kör bir âlettir.
Burada, zamanın (kum saati) ve hayatın, bir anda, ödünsüz kesileceğine işaret edilmektedir.
Tırpan, dur durak bilmez tesviyeci ölümün insanın başında beklemekte olduğunu hatırlatır.

Kum Saati, Lamartine’in ifadesiyle, zamanın ebedi düşüşünü, zamanın akışını ve insanın
ölümle biten sonunu sembolize eder. Buradan da, saatten akan kumların hızı gibi, zamanın
çabuk geçtiği, onun için de iyi kullanılması gerektiğini hatırlatır.

Bir başka yoruma göre, bir kum tanesi hiçtir, ama kum taneleri birlikte güç olur. Bir tanenin
başka taneleri akıtması gibi, bir hiç gibi görülen an, başka anlarla birlikte zaman olur.
Böylece, yaşamda her anın, kısalığına bakılmaksızın, dikkatten kaçırılmaması gerektiğine
dikkat çekilir.

Ekmek ve Su

Gelenekler, suya önemli ve çok değişik anlamlar yüklemişlerdir. Sulara girip erimeden
çıkmak, kaynaklara geri dönmek, muazzam bir güç kaynağından yeni bir kuvvet almak, ana
rahmine, hayatın kaynağına girmek demektir. Su, içine girene, bereket verir, canlandırır. Su,
geçmişi siler ve bir anda, geçmişle ilgili her şey unutulur. Hıristiyan vaftizinde, su, hem
temizler hem de bereket verir.

Su ve ekmek insanın temel gıdasıdır. Ancak, beynin işleyebilmesi bedenin, bedenin


işleyebilmesi de beynin tatminine bağlıdır. Bu korelasyon ve karşılıklı etkileşim sebebiyle,
ekmek ve su, hem bedensel, hem ruhsal, hem de zihinsel gıdayı sembolize etmektedir.

Toprağa atılan tohum nasıl ölmez, çatlayıp bundan yeni ve taze bir bitki çıkarsa, toprakla
örtülen tohumdan çıkan başak gibi burada zahiri ölümden hayat çıkar. Ekmek ya da başak ve
su, ölüm ve yeniden canlanmadır.

Tefekkür Hücresinde, Su ve Ekmek, hariciye geçireceği sınavlara dayanabilmesi için ihtiyacı


olan güç ve kuvveti verir. Bunlar bir hücreye kapatılmış olanın ancak bulabileceği ve ayakta
kalabilmesini sağlayacak yiyecek ve içecektir. Su berekettir, ekmek çabadır. Ekmek ve Su,
yiyip içene ebedi hayat için gerekli olan erdemleri kazandırır.

Bazı eski ritüellerdeki yoruma göre, Ekmek ve Su, haricinin yeni hayatını düzenleyecek olan
sadelik ve tevazuu işaret etmektedir. Ekmek ve Su, yaşam için gereklidir ama amaçla aracı,
ihtiyaçla lüksü karıştırmamak lazımdır.

166
Tuz, Kükürt, Cıva

Bunlar da simya kaynaklı sembollerdir. Tabii burada Kükürt S, Cıva Hg, Tuz da NaCl değil,
sembolik elementlerdir.

Simyada, Felsefe Taşı ile kurşunun altına dönüştürülmesinde, önemli safhalardan biri, ham
maddenin içindeki uygunsuz, birleşemeyen parçaların temizlenmesidir. Tefekkür Hücresindeki
bu simya sembolleri de, geçmekte olduğumuz dünya sahnesindeki görevimizin, kötü yani âdi
madenleri (hata ve kusurlarımızı) saf altına (asil niteliklere) dönüştürmek olduğunu anlatır.
Laboratuarlarda kullanılan yardımcı kimyasal maddeler gibi, burada da bu elementler
hammadeyi (aday) etkileyerek onu transforme ederler.

Kükürt ve Tuz, hariciye, istemesini, şevkli, dirayetli, kararlı ve sebatkâr olmasını, ama itidal
ile de nefsine hâkim olmayı bilmesi gerektiğini anlatırlar. Tuz, ihtiraslardan kurtulmak, itidalli
ve ihtiyatlı olmak demektir. Tuz, Akıl ve Hikmet ile Bilimi sembolize eder.

Bazı yorumcular, Kükürte iman, Cıvaya ümit, Tuza şefkati yakıştırır.

Simyada, Kükürt, genişleyen, yayılan, dağılan enerji, erkek ilkedir. Buna tez denilebilir. Cıva,
içteki ve bastırılmış, dişi ilkedir, şekli doğuran etkendir. Bu da antitez olabilir. Bu iki zıt
kuvvet, yani kükürdün enerjisi ile cıvanın ihtirası, ikisininn arasında bir bağlantı çizgisi,
kristalizasyon ilkesi olan nötr tuzda dengelenir. Böylece aralarında bir sentez meydana gelir.
Bu kimyasal sentez, kişinin iç çatışmalarına son vererek kendi kendisiyle uzlaşmasıdır.

Ayna

Ayna, ışığı, dış görüntüyü yansıtan bir yüzeydir. Aynanın yansıttığı görüntü aynanın içinde
değil, yüzeyindedir. Birçok masalda ayna vardır. Masallarda, insan, aynaya hem kendi
güzelliğini görmek, kendini seyretmek, hem de kendine başkalarına daha iyi görünecek bir
dış görüntü verebilmek için bakar. Hakikatte de bu böyledir.

Masallardaki aynalar bir nevi yalan aynasıdır. Tefekkür Hücresindeki ayna ise, bir yalan
aynası değil, kendini, gerçeği görmek isteyen insanın kendini tanımasına yardımcı olan
hakikat aynasıdır. Aynanın bir benzeri de Mâbedin Doğusundaki herşeyi gören, her şeyi bilen
göz, vicdanın gözüdür. Bu, bir anlamda, Rampa’daki gibi, aynaya bakmasını bilenin üçüncü
gözüdür.

Ayna, doğru bakmasını bilene, hakikati, samimiyeti, doğruluğu, kalbin ve vicdanın içini
gösterir. Ayna, kuruntu ve hayaldir. Hayal ise zahiridir, görüntüdür, geçicidir. Ayna, kuruntu
ve hayal dünyasında kendini bilmenin remzidir. Burada, kişinin kendisinin olmayan kimliğiyle
yüzleşme cesaretini aşılar.

167
Yazılar

Birçok obediyans, masanın üstüne, temel ilkelerini de koyar. Bazısı, hariciye kimsenin baskısı
olmadan kendi arzusu ile müracaat ettiğine, bundan sonra görüp işiteceklerini kimseye
söylemeyeceğine dair bir beyan ve taahhüt imzalattırır. Bizim Tefekkür Hücremizde de bir
yazı vardır20.

Hücrenin karşı duvarında, ortasında horoz resmi olan "Uyanıklık - Sebat" yazılı bir bandrol
bulunur.

Horoz, geceyle gündüz arasındaki habercidir. Uyanıktır, insanlara gecenin bitmekte,


aydınlığın geri gelmekte olduğunu haber verir. Buradaki horoz karanlığın biteceğini, toprağın
karanlığından yeni bir ışık doğacağını anlatır. Haricinin, bu ışığı algılayabilmesi için uyanık,
yaşayacağı töreni anlayabilmesi için dikkatli olması lazımdır. Giriş bağışı ödemekle, gözüne
ışık verilmekle insan mason olmaz. Bunun için uyanık ve dikkatli olmak, sebat edip gayret ve
çaba göstermek gerekir.

Duvarlarda, ritlere göre değişen, şöyle cümleler vardır21:

- Burada herşey semboldür.


- Düşün, gördüklerini anlamaya çalış.
- Seni buraya tecessüs getirdiyse, çekil git.
- Kusurlarını ortaya çıkaracağımızdan kaygılanıyorsan, aramızda rahat edemezsin.
- Gerçek niyetini saklıyorsan, dikkat et, ortaya çıkartılır.
- İnsanlar arasında ayırım yapıyorsan, çık git, biz böyle şey tanımayız.
- Korktuysan, daha ileri gitme.
- Sebat edersen, elementler seni arındıracak, karanlıktan kurtulup nuru ziyaya kavuşacaksın.
- İyi yaşamak istiyorsan, ölümü unutma.
- Vatanına hizmet et.
- Kendini tanı.
- İyi duygulara sahipsen, yoluna devam et.

20
Yazı şöyle olsa galiba daha doğru olacak: "Mason olmak için, bilerek, isteyerek, hiçbir baskı altında
kalmadan, kendi hür iradenizle Hür ve Kabul Edilmiş Masonlar Büyük Locasına başvurdunuz. Masonluğun
ve Büyük Locamızın gelenek ve göreneklerine, yasa ve kurallarına uymayı kabul ve taahhüt ettiniz. Şu
andan itibaren, görüp işiteceklerinizi, dışarda kimseye anlatmamanız gerektiğini size hatırlatırız."

21
Arşivimizdeki bir nottan, çok eski tarihlerde bizde "Kabahatlerinin meydana çıkmasından korkuyorsan
aramıza giremezsin", "Boş bir tecessüs fikriyle gelmişsen, defol", "Kapımızı fedakârlık fikri ile
çalmıyorsan, çekil", "Terakkiyi inkılâp ile değil, ihtilal ile arıyorsan bizden olamazsın" yazıldığını biliyoruz.

168
Rektifiye Ritinde, Hazırlık Odasının duvarında, siyah fon üzerinde gümüşi bir kuru kafa ve
altında çapraz iki kemik vardır. Üstte "ölmeye geliyorsun", altta "hayat kirlenmişti ama ölüm
hayatı onardı" yazılıdır. Duvarlardaki levhalarda da şunlar yazılıdır:

1. Kabul edilmek istediğiniz Kurumun yardımıyla yönlendirilmeyi ve aydınlanmayı


içtenlikle istiyorsanız, şu anda kendinize ininiz ve çekildiğiniz bu yerde size sorulanları,
yapmanız gereken çalışmanın değerini anlayınız.

İçinde bulunduğunuz yalnızlıkta, neyin gerçek olduğunu anlamayı ve iyiyi ve doğruyu


yapmayı içtenlikle istiyorsanız, bu nesneler üzerinde ciddiyetle düşününüz.

Burada gerektiği kadar kalacaksınız, bundan yararlanmayı bilin.

Ölümün gölgesiyle sarılmış olsanız da, içinizde hâla bir ışık var, onun için hiçbirşeyden
korkmayın.

Şimdi yapamasanız bile, birgün sizi vereceğiniz cevapla tatmin olacağınız bir duruma
getirebilmek için şu temel üç noktayı düşününüz.

Gelişmeniz takip edeceğiniz zahmetli ve saygın yoldaki devamlılığınıza bağlı olacaktır.

2. Görünen bu yalnızlıkta, yalnız olduğunu sanma.

Diğer insanlardan tamamiyle ayrılmış olarak, burada kendi içine gir ve varlığına ve
hayatına sahip olduğundan sana daha yakın bir varlık var mı, gör.

Evet, o senin yanıbaşında; fakat sen ondan çok uzaksın.

Kendi isteğinle ve onun yasalarına uyarak ona yaklaşmayı dene.

Bu mutlu sona erişebilmek için zor bir çalışma yapmak zorundasın, arayacak, sebat
edecek ve eziyet çekeceksin. Bunda kararlı mısın?

3. Cesur ol; hayat kısadır, acıların geçicidir; ama ödülün teminat altındadır.

Adalet senden bu çalışmayı istiyor. Şimdi karar zamanı: içinde bulunduğun sefil
durumu, seni saran karanlığı, sana vâdedilen ışığı dikkate al. Düşün ve seç.

Eğer önünde açılan zor yola kendini cömertce adarsan, sana seni tehlikelerden
koruyacak emin ve sadık bir rehber verilecektir.

169
Vitriol (um)

Bir duvarda, Vitriol ya da V.I.T.R.I.O.L. diye bir kelime vardır. Bu,


kimyada sülfirik asittir. Ama burada, “Visita Interiorem Terrae,
Rectificando, Invenies Operae Lapidem”dir. Anlamı, toprağın
derinliklerine in, işleyerek, düzelterek eserin taşını bulacaksın,
demektir. Bir yoruma göre, bu “Visita Interiora Terrae,
Rectificando, Invenies Occultum Lapidem”dir. Bu da, toprağın içini
araştır, arındırarak gizli taşı bulacaksın, demektir.

Bazı yerlerde, terim V.I.T.R.I.O.L.U.M.'dur. Sondaki U.M., "Veram Medicinam", gerçek ve


doğru ilaç, diye çevrilir. Simyacılar Lat. Vitriolum denilen uyuşturucudan birçok ilaç
yapmışlar. Biraz abartarak harflerinden de anlam çıkartmaya çalışmışlar. Bu tuz minarelinin
nerede aranacağını, yerin altına giriş yolu olan maden ocaklarından madenin nasıl çıkarılıp
arındırılacağı, iyiliği, faydası, içinde olandan nasıl gerçek ilaç yapılacağını anlatmışlar.
Tefekkür Hücresinde, kendi içindekini bul, gerçek ilaç odur, diye yorumlanır.

Bu harfler, insanın özündeki çekirdeğe dönmesi ile ilgili bir değişim kuralını ifade etmektedir.
Bir başka ifade ile, kendinin derinine in, bölünmez, parçalanmaz çekirdeği yani kendi özünü,
kendi gerçeğini bul, bunun üstüne yeni insanı bina edebilirsin, tüm sorunların çözümü
buradadır, hakikati ancak aklını ve gönlünü arındırak bulursun, demektir.

Burada, bilinç altındakileri, cehaletten, önyargıdan kaynaklanmış olanları tesbit et, temizle,
kendini sağlam bir bilinç üzerine yeniden inşa etmeye başla, diye bir ikaz vardır. Harici
burada vasiyetnamesini hazırlayacaktır; onun için de geleceğe dönük bu sözleşme her şeyiyle
sağlam bir temele dayanmalıdır.

Bazı yorumcular, harfleri altı köşeli yıldızın köşelerine ve ortasına yerleştiriyorlar.

Simyacılar, kralı, bir taçla göstererek, madenlerin kralı altını anlatmak


istemişler. Buna göre, kral yaşıyor (Le roi vit), altın yaşıyor ya da vardır,
yani aday için değişim mümkündür.

Âdi üçlü (vil trio) üç ilke, cıva, kükürt ve tuz veya üç âdi maden bakır,
demir ve kurşunu anımsatmaktadır. İlk ikisi gümüşe, üçüncüsü de altına
dönüştürülebilir, yani aday asil niteliklerle yeniden doğabilir.

170
Yorumlar ne olursa olsun, Vitriol, bir yandan aynanın, diğer yandan mağaranın anlattıkları ile
birlikte, kişiye kendini tanımanın, bilmenin, mason olmak için temel şart olduğunu işaret
eder.

Vasiyetname

Sorular, çok farklı olmamakla birlikte, ritlere göre değişir. Bazı yerlerde
sorular üzerinde düşünülsün diye hücrenin duvarlarına asılmıştır.
Bazılarında da kâğıtta verilir, cevapları yazılı istenir. Sorular insanın
kendisine, ailesine, başka insanlara, vatanına, insanlığa, Tanrı'ya karşı
ödevleri üzerinedir.

Rektifiye Ritinde vasiyetname yoktur. Onun yerine duvarda şu üç soru


vardır:

1.Herşeyin yaratıcı ve tek ilkesi olan bir Tanrı'nın varlığı, Takdiri İlahi ve insan ruhunun

ölmezliği üzerine inancınız nedir; hıristiyan dini üzerinde ne düşünüyorsunuz?

2.Tanrıyla ve dinle ve kendinizle ve diğer insanlarla ilişkilerinizde erdem üzerinde

düşünceniz nedir?

3.İnsanların gerçek ihtiyaçları hakkında fikriniz nedir ve onlara daha fazla nasıl

yardımcı olabileceğinize inanıyorsunuz?

Tefekkür Hücresi, EKSR'deki ifadeyle "felsefi ölüm mahzeni"dir. Hariciden cevaplaması


istenen üç soru da onun felsefi vasiyetnamesidir. Tabii bu, harici anlamda bir vasiyetname
değildir; hem içeriği, hem de düzenlenme biçimi farklıdır. Noter tasdiği yoktur, bir gün açılıp
içeriği açıklanmak üzere kasada ya da dosyada saklanmaz.

Harici, Tefekkür Hücresine eski hayatına ölmek üzere girmiştir. Ölmeye hazırlanan bir insanın
vasiyetname düzenlemesi doğaldır. Harici, bu hücrede harici hayatının bir bilançosunu
çıkartacaktır. Bundan sonraki hayatında değerlerin farklı olacağını da bilmektedir.
Doğrularının yanlışlarının hesabını çıkartırken bu sorular ona yeni hayatında nelere değer
vermesi gerektiğini düşündürecektir. Yazdıklarının sade ya da süslü olması hiç önemli
değildir. Önemli olan düşünmesi, geçmişi ile geleceği arasında kararlı bir denge kurabilmesi,
iyinin, doğrunun ve güzelin yolunu çizebilmesidir.

Verdiği cevaplar onun duygu ve düşünceleri, bundan sonrası için taşıdığı niyetleridir. Böylece,
vasiyetname, bir sözleşme, bir akittir ve harici yazdıkları ile kendi kendini bağlar.

171
Törenin sonunda, vasiyetname yakılırken, bazı ritüellerde, “artık eski hayatına ait duygu ve
düşüncelerinin yeni hayatında izi kalmasın” denir. Bununla herşeyin Locada bir sır olarak
kalacağı da anlatılır.

Bu sorular, ona, hem insan hem de Mason olarak birtakım ödevleri olduğunu hatırlatmak
içindir. Soruların cevaplarını yani ödevlerinin ne olacağını daha sonra edeceği yeminin içinde
bulacaktır. Bunlar da, bizim sistemimizde, yurduna ve ailesine bağlı kalmak, onlar için
elinden gelen hiçbir şeyi esirgememek, cahillik ve taassupla savaşmak, hak ve adaletten
yana olmak, başkalarının hakkını kendi hakkı gibi korumak, kardeşlerinin yardımına koşmak,
insanların mutluluğuna çalışmak, ketûm olmaktır.

Yemin önemlidir, ama asıl önemli olan bunları yerine getirebilmektir. Aksi halde, harici olarak
gelinen Kurumda harici kalınır.

Madenler

Harici, vasiyetnamesini hazırlamaya başlamadan evvel üstündeki bütün madenlerden


arındırılır. Maden, aldatıcı parlaklığı olan herşey demektir, yani madenî ve kâğıt para, her
türlü mücevher, alyans, çakı, saat, anahtar, rozet, vs. 22

Kimi yorumcuya göre, madenler, harici, Tefekkür Hücresine girmeden, kimine göre de
çıktıktan sonra Locaya getirilmeden önce alınmalıdır. Tefekkür Hücresine girmeden önce
alınması, haricinin burada öleceği ve bunlara artık ihtiyacı olmayacağındandır. Sonra alınması
da, Locaya dış dünyada insanlar arasındaki farklılıkları gösteren işaretlerle, değerlerle
girilmeyeceği düşüncesindendir.

Hariciden madenlerini bir torbaya koyması istenir, ama, onun onları kendi isteği ile bıraktığı
söylenir. Torbadakiler zaten haricinin tüm maddi varlığı değildir; bunlar onun harici dünyayla
olan bazı bağlantılarıdır. Madenleri terketmek, zahiri, geçici, maddi dünyaya ait suni
değerlerden isteyerek arınmak demektir. Bu eski bir gelenektir. Simyacılara göre, madenlerin
bırakılmasıyla, madde, sembolik olarak, doğallığa, ilk sâfiyetine döner, yani mükemmel olur.
Harici de, böylece, her türlü kötü, boş duygu ve düşüncelerden kendini kurtarır, serbest
kalarak saf ve temiz hâle gelir.

Simyacılar ve astrologlar, her madene bir gezegeni uydurmuşlar, bir de hıristiyanlıktaki yedi
büyük günahı eklemişler.

22
Bazı yorumcular, sadece demir gibi âdi metallerin alınmasını, altın gibi kıymetli metallerin alınmasına
gerek olmadığını söylüyorlar.

172
Madenler Gezegenler Günahlar
Altın Güneş Kibir
Gümüş Ay Tembellik
Demir Mars Öfke
Cıva Merkür Haset
Kalay Jüpiter Oburluk
Bakır Venüs Lüks
Kurşun Satürn Cimrilik

Madenlerinden arınan böylece bu madenlere uyan günahlardan da arınmış olacaktır.

İnsan iyi düşünebilmek için bildiğini zannettiği şeyleri terk etmeli, zihnini mümkün olduğu
kadar boşaltabilmelidir. Kendi arzu ve iradesiyle tabiat haline dönmesi, kişiye aklını yanlış
değerlerden temizleyerek daha rasyonel bilgileri özgürce araştırma imkânı verir. Madenlerden
tecrit araştırmanın ilk safhasıdır23.

Sınavlardan geçecek, yolculuklar yapacak olan harici, gerçek tekrise varabilmek için boş ve
itibari değerlerden, peşin yargılardan kurtulmalı, zenginlikten, gösterişten arınmalı, bunları
yaparken de gerçekten samimi olmalıdır. Böylece, süssüz, özentisiz, doğal ve sade bir insan
olarak, kendini açık ve seçik görebilme imkânına sahip olacaktır. Zaten erdemin süsü de
kendindedir.

Anglosakson ritüellerine göre, Locada bulunan herkes, harici âlemdeki farklılık, ayrıcalık ve
üstünlüklerinden arınmış olarak aynı seviyededir, bir ve eşittir. Onun için de, aday, Locaya bu
uyumu bozacak suni ayrıcalık unsurlarıyla girmemelidir. Aksi halde, Masonluğun temel ilkesi
eşitlik ihlal edilmiş olur.

Bir de, böylece, Süleyman Mâbedinin inşaatında, ne çekiç, ne balta, ne de demir bir âlet sesi
duyulmamış olmasına benzetme yapılmaktadır ki aslında bu, Masonun iç huzuru,
tefekkürünün sessizliğidir.

Birçok dinî kurumda, madenler gerçekten terk edilir; bunlar kurumun ortak malı olur ve hayır
işlerine harcanır. Masonlukta madenlerin alınması semboliktir, zira törenin sonunda sahibine
iade edilir. Harici, sembolik de olsa, Mason olmuştur, artık madenlerini bir Masona yakışır gibi
yani akıl ve hikmetle kullanabilecektir. Yardım yaparken mağrur olmayacak, alanı da mahcup
etmeyecektir. Çünkü, şefkat ve sevgi, eğer aksi biçimde kullanılırsa erdem olmaktan çıkar.

23
Analitik geometri, yeni doğrulara varma: "Önce, bir ilke olarak, edinilmiş bütün bilgilerimden şüphe
etmeliyim ve onları bir kenara bırakarak ilk ve sağlam yeni bir düşünceden yola çıkmalıyım". Descartes

173
Madenlerin Locanın dışında bırakılması, hem maddi hem de manevi bakımdan
temizlenmektir. Maddi bakımdan, geçici, suni değerlerden kurtulmaktır. Manevi bakımdan
ise, sadeliğe, sükûnete dönmek, aklını ve gönlünü özgür kılmaktır.

Kıyafet

Haricinin madenleri alındıktan sonra, ritüelimize göre, ceketi ve kravatı


çıkartılır, göğsü açılır, kolları sıvanır, sağ ayakkabısı çıkarılarak ayağına
terlik giydirilir ve sağ paçası dizine kadar sıvanır.

Bazı ritüellerde, sağ kol, sol göğüs, sol diz çıplak; sağ topuktan çorap
sıyrılır, sağ ayağa terlik giydirilir. Daha başka ritüeller (örneğin EKSR), sol
kol, sol göğüs, sağ diz, sol ayak, diyor. Bu, birinin doğru, diğerinin yanlış
olduğunu göstermez. Önemli olan, tutarlı bir sembolizmi benimsemektir.

Ayrıca, birçok ritüelde, hıristiyani unsurlar, kilise âyin usûlleri önemli bir yer tutmaktadır. Bu
da Hıristiyan toplumu için çok doğaldır. Örneğin, aday, Locaya girdikten sonra, yemin
kürsüsünün önünde diz çöküp yemin eder. Paçası, dizinin yerle, kutsal zeminle doğrudan
doğruya temas etmesi için kıvrılır. Ancak, Masonlukta sembollerin taşıdıkları mesajlar
dolayısıyle önemli olduklarını, fakat bunların o toplumun duygu ve düşüncelerine, inançlarına
uyması gerektiğini de unutmamak lazımdır. O bakımdan bütün semboller her zaman evrensel
boyutta değildir.

Yorumculara göre,

* ceket ve kravatının çıkartılıp, kollarının sıvanması, doğacağı yeni dünyaya, harici âlemin
verdiği her türlü suni ayrıcalıktan arınmış olarak, tabii halde, itaat ve teslimiyetle gireceğini
işaret içindir.

* Göğsü, samimiyeti, doğru sözlülüğü ve sadakati hatırlatmak için açılır. Ayrıca, erkek olduğu
da bu şekilde Locadakilere gösterilir. Göğsün açılması, bir de kılıcın ete doğrudan değmesi
içindir; böylece hırslarına ve duygularına hâkim olması gerektiği anlatılır.

* Paçanın sıvanıp bacağın dize kadar açılması, sahip olması gereken alçak gönüllülük ile
ihtiyatı işaret içindir.

* Ayakkabı, kutsal bir yere girdiğini göstermek için saygı işaret olarak çıkartılır. Eski bir
yahudi âdetine göre, ayakkabının sağını çıkartıp yanındakine vermek sadakat işaretidir,
birlik, bağlılık ve sözleşmeye sadakati ifade eder.

174
Ayak ve topuk, antik çağdan beri, hasassiyet noktası olarak görülmüştür. Örneğin,
Oedipus’ta, Delf kâhininden, kraliçenin karnında taşıdığı çocuğun babasını öldürüp annesi ile
evleneceği öğrenilince, bebek doğar doğmaz ayak bilekleri delinip bir kayışla dağda bir ağaca
asılır. Oedipus, bundan dolayı, ayağı şiş anlamına gelir. Truva destanında da, Paris
Akhilleus’u topuğuna attığı bir okla öldürür.

* Ne tam giyinik ne de tam çıplak olması, Masonluğun dış dünyadan farklı ölçülere değer
verdiğini, insanı asıl Mason yapan değerin iç nitelikler olduğunu işaret eder. Bu kıyafet,
placenta içinde dünyaya gelen bebeği anımsatır.

* Başın açık olması, Ulûhiyetle, topuğunun açık olması Toprak-Ana ile doğrudan iletişim
kurulduğunu gösterir.

Göz Bağı, Boyun İpi

Harici, Tefekkür Hücresine gözleri bağlı götürülür. Daha sonra, Mâbede getirilmek üzere
tekrar gözleri bağlanır. Çünkü böyle yerler ritüel olarak gizlenmiştir. Buralara giden yollar
uzun ve karmaşıktır; yolda herhangi bir iz veya işaret yoktur. İzinsiz ve hakkı olmadan
gitmeye kalkanlar kaybolurlar. Harici de tek başına nereye, nasıl gideceğini bilemez. Onun
için kendisini götürecek ele güvenmek ve ona sıkı sıkı tutunmak zorundadır.

Bazı ritüellerde, haricinin gözlerinin öncelikle emniyet sebebiyle bağlandığı yazılıdır yani şu
veya bu sebepten dolayı tekris töreni yarım kalacak ve dışarı çıkartılacak olursa Locayı ve
oradakileri görmemiş olacaktır. Bu düşünce Masonlukla ilgili çok az şeyin bilindiği eski
zamanlar için doğru olabilir ama artık günümüz için geçerli değildir.

Bazı yazarlara göre, haricinin gözleri bağlanarak, hem ana rahminin karanlığı, hem de yeni
doğan bebeğin çevresine gözleri ile yavaş yavaş intibakı anlatılmak istenmektedir.

Bazıları da, gözler bağlanıp görme engellendiğinde, diğer duyular, özellikle işitme daha
kuvvetlenip hassaslaşır, harici, etrafında olup bitenleri kalbinin gözleri ile görür, anlamaya,
hissetmeye çalışır, gördüklerini değil, duyduklarını değerlendirir, tekrisi gözüne değil, gönlüne
yerleştirir, diyor.

Göz bağı, haricinin cehaleti, peşin hükümleri, kendini bilmezliği olarak da yorumlanır.

Tefekkür Hücresinden alınıp Locaya getirilirken ayrıca boynuna bir ip geçirilir. İp, bazı
ritlerde, kement biçimindedir, ucu sırtından sarkıtılır; bazısında, gene kement biçimindedir,
ucu önden indirilip haricinin beline dolanır. Bazısında da, omuz ve koltuk altlarından geçirilir.

175
Bu İp, maddi olarak, boyunduruktur, adayın çekilip götürülmesini sağlar. Bazı 18. yüzyıl
lecture'larında, "aday tekris töreninden kaçacak olursa, yolda biri onu boynundaki ipten tanır,
getirip Locaya teslim eder" diye komik bir açıklama vardır. Tabii bu tür lecture'ların
yazarlarının mason olmadığı, Masonluğu ve masonları küçük düşürmek isteyenler tarafından
kaleme alınmış olduğu bilinmelidir.

İp, haricinin geldiği dünyayla henüz kopmamış bağlarını, harici dünyaya olan tutsaklığını,
bağımlılığını sembolize eder. Bu ip, Emulation'da ve bizde, adayın Masonluğa, yani yeni
hayata doğuşuyla birlikte çıkartılır. EKSR'de yolculuklar sırasında çıkartılır ve "inisiye o dünya
ile göbek bağını kopardı" denir. Bundan böyle iyi, doğru ve güzel olan yeni bir hayatı
yaşamaya başlayacaktır.

Locadaki tören

Tekris törenin Locada cereyan eden bölümü çeşitli etaplardan oluşur:

kapıda karşılama  yolculuklara hazırlık  yolculuklar, elementlerle temizlik  yemin 


nur verilmesi  sırların açıklanması  önlük kuşanma  avadanlıkların teslimi  tablo
açıklaması  kuzeydoğu köşesi  hak ve sorumlulukların anlatılması  hasenat denemesi 
vasiyetnamenin imha edilmesi  Kardeşlik Zinciri

Loca kapısından elini kolu sallayıp girmek kolay değildir. Gözcünün aşılması, kapının açılması,
Koruyucu izin vermesi, Üstadı Muhteremin buyur etmesi gereklidir. Üstü başı perişan,
ayakları engelli, üstelik gözleri bağlı, bir de boynunda ip olan bir harici için ise imkânsızdır.
Yanında Locanın tanıdığı, itibar ettiği insanlar olsa da kapıda durdurulur. Kimdir, niyeti nedir?

Emulation’da, karanlıkta kalmış bir Adaydır. İyi ve değerli bir kimsedir, usulünce tavsiye ve
teklif, çalışmakta olan bir loca tarafından da tasvip edilmiştir. Şimdi kendi hür iradesiyle,
usulünce hazırlanmış olarak, Masonluğun sır ve imtiyazlarına sahip olmak ümidiyle, Locanın
kapısında tevazu içerisinde beklemektedir. Bu imtiyazlara Tanrının yardımı, sahip olduğu
hürriyet ve iyi şöhretle erişebileceğini ümit etmektedir.

Fransız Ritinde24, Masonluğa alınmak isteyen bir harici olarak, Masonluğun misterlerine tekris
edilmek ve kendisine uygulancak sınavlardan geçmek için kapıya gelmiştir. Adı, soyadı,
memleketi, işi, oturduğu semt öğrenildikten sonra içeriye girmesine izin verilecektir.

24
Grande Loge Natinale Française, Rite Français (selon le Régulateur du Maçon de 1801).

176
Tefekkür Hücresi adayın kendine döndüğü ana rahmiydi; orada yalnızdı. Locaya alındığı
andan itibaren artık yalnız kalmayacak, teklikten çokluğa geçecektir. Onun için de, içeriye
başı eğilerek alınır. Böylece ana rahminden çıkıp dünyaya doğuşu canlandırılır.

Emulation vb. ritüellere göre, adayın, Mason olmak üzere üstündeki kıyafetiyle yani dış
görünüşüyle hazırlanmış olduğunu Locadaki herkes görmektedir, ama vasıflarının, arzu ve
niyetinin buna uygun olduğunu dışardan anlamak mümkün değildir. Uygulamada, bunu hiç
tanımadığı bir kardeşi kefalet vererek teyid etmektedir.

Yolculuklar bir hazırlıktan sonra başlar. Hazırlık safhasında, her ritin ve obediyansın önem
verdiği hususlar üzerine bazı bilgiler verilir, sorular sorulur.

Düzenli Masonluğun en temel ilkesi, Yüce bir Varlığa inanç ve bunun beyan edilmesidir. Onun
için de, adaya, açık ve kesin cevap verebilmesi için, “Tanrı’ya inanıyor musunuz?” diye
sorulur.

Her adayın Mason olmayı kendi hür iradesiyle, hiçbir etki ve baskı altında kalmadan istemesi
esas olduğundan, bizdeki gibi, bazı ritlerde, kendisine bu da sorulur. “Talepnamenizi kendiniz
mi imzaladınız?” sorusu bundandır.

Fransız Ritinde, soruları, Üstadı Muhterem sorar: buraya gelmesindeki maksat nedir, bunu
kimden dolayı istemiştir, merakı mı getirmiştir, Masonluk hakkında ne düşünmektedir,
sınavlara hazır mıdır, Masonların yeminlerinin ne olduğunu biliyor mu, kendisini kim teklif
etmiştir, Masonların ne yaptıklarını biliyor mu, Hücrede gördüklerinden ne anlamıştır, kılık
kıyafeti, içinde bulunduğu durumu hakkında ne düşünmektedir?

EKSR’de, hariciye Sütunlardan da soru sorulabilir. Ritüeller arasında bazı farklar olmakla
birlikte metinler aşağı yukarı şöyledir:

Bizler, ihtiraslarımızı dizginlemek, kendimizi harici dünyada insanları allak bullak eden
küçük menfaatlerin üstüne çıkartmak için Mâbetlerimizde toplanıp çalışıyoruz.

İnsan, eğilimlerini, alışkanlıklarını ölçülü hâle getirerek ruhunu dengeleyebilir. Bilgelik


yani yaşam sanatı budur.

Eğer aramıza alınacak olursanız, bilginizi ve ahlâkınızı geliştirmek için durmadan


çalışma kararlılığı ve azminde olmak zorundasınız.

Ama bu çalışma zordur, birtakım fedakârlıklar ister.

Buna rağmen, hâlâ Hür masonluğa kabul edilmek için israr ediyor musunuz?

177
(Haricinin cevabından sonra)

Buraya ne maksatla geldiniz? Aradığınızı bulacağınızdan emin misiniz?

(Haricinin cevabından sonra)

Aramıza alınabilmeniz için, sizden büyük bir samimiyet, temiz bir yürek bekliyoruz.

Burada size sorulacak sorulara vereceğiniz cevaplar, hakkınızda alınacak karara esas
olacaktır.

Şunu iyi bilmelisiniz ki Hür masonluk üyelerine maddi bir çıkar sağlamaz. Bizler,
hırslarımıza hâkim olmak, cehalet ve bağnazlıktan kurtulmak, nefsimizi terbiye etmek,
şeref ve fazileti aklımıza ve gönlümüze nakşederek kendimizi akıl ve hikmete yani
hayat ilmine yüceltebilmek, hakikate varabilmek için durmadan çalışıyoruz. Biraraya
gelişimiz, bu amaçta çabalarımızı birleştirmek, birbirimize destek olmak içindir. Bu
çalışma zordur, özveri ister, inanç ister, gayret ve sabır ister.

(Kısa duraklama)

Siz de bu çalışmaya katılmaya niyetli ve gönüllü müsünüz?

(Haricinin cevabından sonra)

Gelişme, olgunlaşma, evrim, her şeyden önce kendini bilmekle olur.

Yanlış eğitim ve kötü alışkanlıklar, insanı bâtıla ve yanılgılara götürür.

Siz kendinizi bâtıldan, hata ve kusurlardan tamamiyle sıyrılmış sayıyor musunuz?

(Haricinin cevabından sonra)

Bizi cehaletin karanlığından, ancak kendi azim ve irademiz, kendi çaba ve gayretimiz
kurtaracaktır. Fakat insan sadık bir rehberin yardım ve yol göstericiliği ile hareket
ederse, ortak güçler aynı amaca yöneltilirse, hakikate giden yol daha kolay ve çabuk
bulunur. Bunun için de en başta gelen şey, samimi ve açık yürekli olmak, gerçeklerden
korkmamaktır.

Hata ve kusurlarınızı bilmeniz yetmez. Bunları açıklama yürekliliğini de göstermelisiniz.


Böylece azim ve iradenizi güçlendirmiş, dostlarınızın size yardımını kolaylaştırmış
olursunuz.

178
...., acaba hayatınızda işlemiş olduğunuz hata ve kusurlardan bazılarını bize
söyleyebilir misiniz?

(Haricinin bir iki kelime söylemesine izin verilir, ama hemen, Üstadı Muhterem bir Çekiç vuruşu ile
sözünü keser)

(●) Teşekkür ederim, bu kadar yeter. Her hata ve kusurun çekinmeden


açıklanabilmesi, kendimize karşı bir başarı, hakikata doğru atılmış bir adımdır.

(Duraklama)

Hür masonlar birbirlerine Kardeş derler, ama iyi ve doğru insanları, hür mason
olmasalar da, kardeş bilir öyle severler. İnsan sevgisi olmayan yerde, mutlaka sevgiyi
yok eden bir bağnazlık ve cehalet vardır.

(Duraklama)

Herhalde birçok insan tanıyorsunuzdur. Aralarında dostlarınız olduğu gibi, iyi


geçinemediğiniz, anlaşamadığınız insanlar da olabilir.

Sayın ..., şimdi size soruyorum. Aramıza katıldığınız takdirde, dışarda kendisiyle iyi
geçinemediğiniz birisine tesadüf edecek olursanız, ona elinizi sevgi ile uzatabilecek
misiniz?

(Harici evet demezse, Üstadı Muhterem hoşgörüden bahseder)

Bu duygunuz size onur verir. Çünkü, benliğinize hâkim olduğunuzu gösterir. Bu


duygunuzdan biz de onur duyuyoruz. Çünkü aramızda saygı ve sevginize lâyık
olmayacak bir kimseye rastlamayacağınızdan eminsiniz demektir.

Kendinize ve başkalarına karşı beslediğiniz bu sevgi, saygı ve güveni, asla yitirmeyiniz.

(Duraklama)

Sayın...., bâtıl ve bağnazlık hakkında ne düşünüyorsunuz?

(Haricinin cevabından sonra)

Hür masonluk, hangi şekil ve hususta olursa olsun, bâtıl ve bağnazlığı ahlâki
duyguların aldanışı olarak kabul eder. Ahlâka aykırı bulunmamak ve samimi olmak

179
şartıyla tüm dinleri, inançları ve kişisel düşünceleri makbul tutar; ancak kelimenin tam
anlamında dinsiz ve inkârcı olanların, hiçbir inanca bağlı olmayanların, kendilerine de
topluma da yararlı olamayacaklarına inanır.

Hür masonluk, insanlar arasında kin ve fesat tohumları saçan ve sevgiyi yok ederek
onları birbirine düşüren her türlü bağnazlığa karşı koyar; her türlü hür düşünce ve iyi
duyguları, kabul edilmese bile, hoşgörü ile karşılamayı telkin eder.

(Erdem, Ahlâk üzerine daha başka sorular da sorulabilir)

(Duraklama)

Sayın …, eğer buraya başka birtakım niyetlerle geliyorsanız, olgunlaşmak için çaba ve
gayret göstermek sizin için bir şey ifade etmiyorsa, hemen şimdi vazgeçebilirsiniz,
bundan dolayı kimse sizi kınamayacaktır.

EKSR’de bu açıklama ve sorulardan sonra, harici Loca dışına çıkartılır. Cevapları hakkında
Sütunlara söz verilir. Tekris törenine devam edilmesine karar verildikten sonra tekrar içeri
alınır.

Tekris töreninde aday üç yolculuk yapar ve öğelerle temizlenir. Bunlar EKSR’de ve Fransız
Ritinde vardır. Yolculukların anlamları aşağı yukarı aynı olmakla birlikte ifadeler değişiktir.
Ancak elementler ve sıraları aynı değildir. EKSR ve RF'de Hava, Su, Ateş, RER'de25 bizdeki
gibi Ateş, Su ve Topraktır. RER'de ve bizde, havanın yolculuklar sırasında teneffüs edildiği
varsayılmıştır. Diğerlerinde Toprak Tefekkür Hücresi olarak kabul edilmiştir.

Emulation ve York Ritlerinde aday Locada dolaştırılır, ama bu yolculuk değildir. Maksat, onun
Hürmasonluğa kabul edilebilmesi için usûlüne göre hazırlanmış olduğunu kardeşlere
göstermektir. Ayrıca elementlerle temizlik de yoktur.

EKSR’de ilk yolculuk ters yönde yapılır. Açıklamaya göre, harici evren yasalarını henüz
bilmemektedir. Bu yolculuk bir tahtıravalliye çıkartılıp indirilerek ve yüzüne hava üflenerek
yaptırılır. Yolculuğun sonunda Üstadı Muhteremin açıklaması şöyledir:

Sayın …, yaptığınız bu sembolik yolculuk insan hayatının remzidir. Duyduğunuz


gürültüler, insan hırslarını, karşılaştığınız engeller de hayatın zorluklarını gösteriyordu.

25
Rite Ecossais Réctifié.

180
İnsan, zorluklarla, moral gücü, bilgi ve diğer insanlardan alabileceği yardımla
başedebilir.

Nura kavuşmamış olanların zorlukları aşması çok daha zordur; çünkü onlar Evren
yasalarını bilmezler, onun için de bu yasalara karşı durmaya çalışırlar.

Sizin de, bu yolculukta olduğu gibi, çıkmaya çalışırken düşmeniz, hatta ölmeniz, kardeş
ellerinin yardımı olmasaydı, kaçınılmaz olacaktı.

Bu sembolik deneyim, size, niyetlerinizde akıl ve hikmetin, teşebbüslerinizde basiretin


rehber olması gerektiğini öğretmelidir.

İkinci yolculukta, harici oynak bir zemin üzerinden geçirilir ve suyla temizlenir. Üstadı
Muhterem bu yolculuğu şöyle açıklar:

bu yolculuk sırasında, daha az gürültü duydunuz, önünüze daha az engel çıktı.


Bununla, Erdem yolunda sebat ve azimle ilerleyen insanın, karşılaşacağı engel ve
zorlukları kolaylıkla aşabileceğini anlatmak istedik. Bununla beraber, duyduğunuz tek
tük gürültü ve kılıç sesi, insanın hem kendi, hem de başkalarının hırslarının üstesinden
gelme savaşının henüz bitmemiş olduğunu gösteriyordu.

Üçüncü yolculuk engelsizdir, harici ateşle temizlenir:

bu yolculukta hiç gürültü duymadınız. Bu, büyük bir kararlılık ve azimle Erdem yolunda
sebat edildiği takdirde, yaşamın huzur, barış ve mutlulukla dolacağını anlatıyordu.

Tefekkür Hücresinde Toprak, birinci yolculuğunuzda Hava, ikinci yolculuğunuzda su ile


temizlendiniz. Bu yolculuğunuzda Alevlerden geçerek böylece temizliğiniz tamamlandı.
Sizi saran bu ateş, gönlünüzü insanlık sevgisiyle doldursun; merhamet ve şefkat,
bundan böyle, düşünce, söz ve hareketlerinize yön versin.

Tüm insanların bildiği şu sözü unutmayınız: sana yapılmasını istemediğin şeyi


başkasına yapma.

Hür masonluk bunu başka türlü söylüyor: sana yapılmasını istediğin tüm iyilikleri
başkasına yap.

Kitaplarda elementlerle ilgili değişik yorumlar vardır:

Su, genel olarak, hayat kaynağı, temizlenme vasıtası, canlanma merkezi olarak görülmüştür.
Su, insanın her türlü kirini temizler. Su, şuur ve vicdanı temizleyen, harici âlemle ilgili izleri

181
silen bir nevi vaftiz, bir nevi felsefi abdesttir. Harici, peşin hükümlerden ve kalıplardan
kurtulup zahiri görüntülerin arkasındaki sırrı çözmeyi öğrenecektir. Çok eski çağlardan beri
evrensel cevherin sembolü olarak kabul edildiğinden, hariciyi temizleyerek tekris nurunu
alabileceği uygun hammadde haline getirecektir.

Ateş, ölüm ve diriliş ritlerinde, karşıt ilkesi Su ile beraberdir. Güneş ışınları gibi, ateş de
alevleriyle, bereketli, temizleyici ve aydınlatıcı eylemi sembolize eder. Ateş, Tekris ve Ruhun
sembolüdür. Harici kendi içindeki gerçeği görebilmek için, hırslarını remzeden alevleri aşmak
zorundadır. Aday, yanar, ama bu ateş onu etkilemez, korkmaz, geri kaçmaz, alevlerin
arasından geçip içindeki şevkin ateşiyle hakikate doğru ilerler.

Toprak, evrensel olarak, rahimi, analığı sembolize eder; alır ve verir. Haricinin Toprakla
temizliği, zahiri, harici hayata ölmesini ve yeni hayat Masonluğa doğmasını sembolize eder.

Hava, sembolik olarak, rüzgâr ve nefestir. Hava, gökle yer arasındaki uçan ve yayılan
dünyadır. Hava, hariciye, niyetlerinde akıl ve hikmeti, teşebbüslerinde itidali işaret eder.

Yolculuklardan sonra, nur verilmeden önce Aday yemin eder.

Yemin Masonluğun her derecesinde vardır. Bunların en önemlisi ise Adayın Çırak Mason
olmak için ettiği yemindir.

Bizim ritüelimizde, “Nurun kaynağına yaklaşması için adayın Çırak adımları atmasına yardım
ediniz.” diye bir ifade vardır. Yabancı ritüelden aktarma yapılırken burada iki temel yanlışlık
yapılmıştır.

Masonlukta nurun kaynağı Doğudur, başka nur kaynağı yoktur. Anglosakson Loca düzeninde
yemin kürsüsü Doğuda, Üstadı Muhteremin Kürsüsünün dibindedir. Bizde burada genellikle
Loca Tabloları durmaktadır, Yemin Kürsüsü ise aşağı yukarı ortadadır. Düzenliliğin şartı inanç,
bilerek ya bilmeyerek abartıldığından, yeni bir nur kaynağı ortaya çıkmıştır. Oysa cümle The
Modern Ritual’da açık ve seçik olarak “adaya nurun kaynağı olan Doğuya bilinen adımlarla
ilerlemeyi öğretiniz”dir.

İkincisi Çırak adımları yoktur, Çırak adımı vardır, bu da işarete bağlı olan adımdır. Ritüelinde
kürsünün önüne nasıl gelineceği de şöyle açıklanmıştır:

Karanlıklar içinde bulunuyorsunuz. Fakat Doğu nurun kaynağıdır. Ben taşlık zeminden
aşırtarak nur kaynağına remzen ulaşmanıza yardım edeceğim. Usûlü açıkladıktan sonra
size yol göstereceğim. Şimdi ileriye doğru uzunluk bakımından hepsi de gayri
muntazam üç adım atacaksınız. İlkin sol ayağınızla kısa, arkasından sağ ayağınızla

182
biraz daha uzun bir adım, sol ayağınızla da üçüncü adımınızı daha da uzun attıktan
sonra topuklarınızı bitiştireceksiniz.

Emulation’da gene birbirinden uzun üç adım atılır ama her adımda sağ ayak solun topuğuna
getirilir. Yürüyüşe başlamadan sol ayak Doğuya, sağ Güneye bakar, topuklar birleşik gönye
vaziyetindedir. Üçüncü adım tamamlandığında gene ayaklar başlangıçtaki gibi gelecektir.

Yemin, en eski ve en ilkel toplumlarda vardır; bütün ritlere girmiş ve bir gelenek olarak
günümüze kadar devam edip gelmiştir.

Ansiklopedilere göre, klâsik yemin metinleri başlıca üç kısımdan meydana gelmektedir:

Çağrı: yeminin bu bölümünde ilâhlara çağrıda bulunulur, Tanrı’ya dualar edilir, niyazda
bulunulur.

Taahhüt: yemin konusunun geçtiği bölümdür; burada yapılması gerekenler ve yasak olanlar
vardır.

Lanetleme veya ceza: yeminin bozulması, taahhütlerin yerine getirilmemesi hâlinde verilecek
cezalar bu bölümde yer alır.

Masonluk yeminleri de, genellikle, klâsik yeminler gibidir. Evrenin Ulu Mimarına çağrı ile
başlar, yükümlülüklerin yerine getirileceği, yasakların tutulacağı taahhüdüyle devam eder,
sırların ifşa edilmesi halinde verilecek cezalar ve bu cezaların peşinen kabul edilmesi ile biter.
Masonluk yeminlerinde, bir de, Locada bulunan bütün Kardeşlerin tanıklığının (Burada
toplanmış bulunan Masonların önünde...) altı çizilir.

Günümüzde, yeminin tutulmaması halinde verilecek cezalar yemin metninden çıkartılmıştır.


Eskiden varolan cezalar26 da esasen semboliktir. Yeminin tutulmaması halinde Masonluk veya
Masonlar tarafından herhangi bir ceza zaten mevzu bahis değildir. Bugünkü ritüellerde yazılı
olduğu gibi en büyük ceza yeminine sadık kalmayan insanın kendi kendini şerefsizliğe
mahkûm etmesidir.

Bazı yazarlar, ceza ile saklanacak sırlar arasındaki illiyetin mesleki nedenlerle doğmuş
olduğunu, ortaçağda inşacıların, yeminlerle, mesleki ve iktisadi bir tekel kurmaya çalışmış
olduklarını ileri sürmüşlerdir.

26
Yeminlerin sonundaki cezaların 14. ve 15. yüzyıllarda İngiliz bahriyesinde hiyanet suçlarına verilen
cezalardan alındığı söylenir.

183
Bizim ritüelimizdeki yemin haricinin hazırladığı vasiyetnamedeki soruların cevabı gibidir.
Vasiyetnameyi şu veya bu şekilde cevaplamış olan Mason adayı şimdi bu yemin metninde
kısmen bu soruların cevabını yani mükellefiyetlerini bulacaktır.

Emulation kaynaklı Anglosakson yeminleri şöyledir:

Ben …… Evrenin Ulu Mimarının huzurunda ve usulüne uygun olarak kurulmuş ve


muntazam olarak toplanmış bulunan Kadîm Hür ve Kabul Edilmiş Masonların işbu
Muhterem Locası önünde, elim şu Kutsal Kitap üzerinde, kendi rızam ve hür irademle
ve tam bir şeref ve hulûsla yemin ederim ki :

şimdi veya daha sonra bana öğretilecek Kadîm Masonluk misterleri ile bunlara ait gizli
sanatları, yönleri ve noktaları, bu dereceye usulüne göre kabul edilmiş olanların dışında
hiçkimseye, kim olursa olsun, hiçbir surette açıklamayacağım, veya yalnız tam,
kusursuz ve muntazam bir Locada iken27 ve onların da kendim gibi düzenli olduklarına
tam bir kanaat getirdikten sonra usulüne göre açıklayacağım.

Yine söz verir ve şerefim üzerine yemin ederim ki bu sırları, hareketli veya hareketsiz
hiçbir şeyin üzerine yazmayacak28, basmayacak, kazımayacak, işaretlemeyecek,
resmetmeyecek, kesmeyecek, veya elimden gelip gücüm yettiğince de başkalarına
yaptırtmayacak, yapmalarına engel olacak, yapmalarına göz yummayacağım ki bu
hareketli ve hareketsiz şeyler üzerinde herhangi bir kelime, hece, harf, işaret veya
şekil, yahut bunların en küçük bir izi bile, benim ihmal veya liyakatsizliğimden dolayı
sırlarımız ile misterlerimizin usulsüz olarak bir başkasının okuyup anlamasına,
öğrenmesine, ortaya çıkmasına sebep olmasın.

Ve yine, … Büyük Locasını … Masonluğunun tek ve en büyük otoritesi olarak


tanıyacağım, bu Büyük Locanın Anayasası ile kanun ve nizamlarına uyacağım, bunları
savunacağım, her zaman ve her yerde ana Locam olaraktanıyacağım; … Büyük
Locasının … No.lı matrikülünde kayıtlı bu … Muhterem Locasının nizamlarına tamamiyle
uyacağım.

Ve bütün bunlar için bir kere daha söz verip yemin ederim ki, bunlara uymadığım
takdirde yalan yere yemin eden, her türlü ahlâki değer ve meziyetlerden yoksun olarak
ve bu ve bunun gibi muntazam bir başka Locaya, Hakikat ile Şerefi her türlü boş,

27
Böylece Adaya sırların verilmesi yeminin ihlali olmayacaktır.

28
Bazı Anglosakson uygulamalarında, sırlar verildikten sonra, yeni Çırak bazı evrakları imzaladığı sırada,
kendisine bir kâgıt uzatılır, aklında kaldığı kadarı ile derecenin kelimesini yazması istenir. Boş bulunup
yazmaya kalkacak olursa, yanındaki bir Kardeş cetvelle eline vurur. Bunun üzerine, Üstadı Muhterem
yeminde söylediklerini hemen unuttuğunu hatırlatarak dikkat, ihtiyat ve ketumiyetle ilgili öğütler verir.

184
maddi ve zahiri çıkarların üstünde tutan bir başka Cemiyete girmeye lâyık olmayan bir
kimse olarak damgalanayım. Verdiğim sözleri yerine getirmediğim takdirde, boğazımın
boydan boya kesilmesinden, dilimin kökünden koparılmasından, yirmidört saatte iki
kere met ve cezir olan sığlık denizin kaba kumlarına gömülmekten de ağır cezaları
peşinen kabul ederim.29

Hiçbir tevile ve art düşünceye kapılmadan, içten hesaplara girişmeden sadakat


göstereceğime tam bir hulûs ile şerefim üzerine yemin ederim. Verdiğim sözleri,
ettiğim yemini yerine getirmemde Evrenin Ulu Mimarı yardımcım olsun, şu anda ettiğim
bu Çırak yeminimden beni döndürmesin.

Masonlukta sırların saklanması, korkulduğu ya da utanıldığı için değildir. Masonluk bir büyük
ailedir; sırlar aile içinde kalır, ilişkiler saklıdır, kutsaldır, bunun için. Bir de ketumiyet kişisel
bir disiplindir.

Mason, ettiği yeminle, kendini iyiliğe, doğruluğa, hakka, adalete, fazilete, hoşgörüye,
sadakate, sabıra, itaate, özgürlüğe, kendini bilmeye, kardeşlik ve insanlık sevgisine vermeyi
taahhüt eder. Yeminin esası budur.

Yemin bizde Kutsal Kitaplar (Kuran, Tevrat ve İncil), Gönye ve Pergelin üzerine ayakta
yapılır. Batı Masonluğunda kürsüde tek kitap, Kitabı Mukaddes, vardır ve yemin yere diz
çökülerek yapılır. Singapur’da müslüman da diz çökerek yemin etmektedir. Yalnız burada
Kur’an adayın başının üstünde tutulmakta, yemin “burada ve bunun altında” diye
başlamaktadır. İsrail’de Ortodoks Yahudiler yeminlerini ayakta, elleri Eski Ahid üzerinde,
başları kitaba eğik vaziyette yapmaktadırlar. Geleneğe göre, Mâbedin yıkılmasından bu yana
Yahudiler diz çökmemektedirler. Gene Yahudiler, Locada başları kapalı oturmaktadırlar.

Çoğu yerde, Hıristiyan, Yahudi, Müslüman farketmeksizin yeminden sonra Kutsal Kitabı öper.
Budist aday yemin ederken bir mum yakılır, yeminden sonra söndürür.

Yemin sırasında, bizde adayın arkasında Birinci Tören Üstadı âsâsını, Muhakkik kılıcını çatar.
Tören Üstadının Muhakkik gibi kılıç alıp çatması yanlıştır, çünkü kılıç ona ait bir âlet değildir.
İki Muhakkik olan sistemlerde, yolculukları Muhakkikler yaptırır. Zaten doğrusu da budur.
Yolculuk yapılan sistemlerde Tören Üstadı işe karışmaz, yemin sırasında da devreye girmez,
Muhakkikler kılıç çatarlar.

Yeminden sonra Adayın gözleri açılır, Nur verilir. Işığın gözleri kör ettiği o anda, ışık belki
fizikseldir, ama başkalaşma, başka insan olma yaratır. Aday nura kavuşturulur, bu

29
Bkz. EMC, Edinburgh Register House Ms, 1696, s. 33.

185
semboliktir, işin dış tarafıdır. Hakikatte ise Nur öyle bir anda nura kavuşulmaz. Nura
kavuşmak zaman ister, sabır ister, çaba ve gayret ister. İşin önemli ve zor tarafı da budur.
Sembolik olarak aydınlığa kavuşan acaba kendi içinde de aydınlığa, nura kavuşabilecek
midir? Asıl mesele buradadır.

Gözleri alıştığı zaman farkettiği kendisine çevrilmiş kılıçlar, bir tehdit veya ihtar değildir.
Bunlar yardıma muhtaç veya tehlikede olduğunda kardeşlerinin kendisini korumaya hazır
olduklarını işaret eder. Bu, Hürmasonluktaki kardeşlik sevgisinin ve dayanışmanın bir
teminatıdır.

Artık Çırak Hürmason olarak evrensel Masonluk ailesine girmiştir, herkes kendisini böyle
tanıyacaktır. Nitekim ritüel düzeninde bu daha sonra ilan edilir.

Ritüelimize göre, Üstadı Muhterem Nazırları da alarak yeni Çırak masonu kutlamaya gider ve
yeni Cırak’ın elini çırak dokunuşu ile sıkar. Burada bir yanlışlık vardır. Muhakkik henüz
bilgileri vermemiştir. Dokunuş da zaten kelimesiz olmaz. Çırak, bu işareti farketmeyebilir,
Üstadı Muhteremin tuhaf bir biçimde el sıktığını da düşünebilir. Bu kısmı Anglosakson
ritüellerinden aldık. Ama onlarda Üstadı Muhterem herkesi yerine oturtur, “Şimdi
makamımdan inip Locada sizinle aynı düzeyde olarak ve aynı eşitlik içinde size elimi içtenlikle
ve kardeşçe uzatmaktan büyük mutluluk duyacağım” der ve yerinden kalkıp tek başına yeni
kardeşe gider, elini sıkar ve boynundan ipi çıkartır. Buradaki hareket, hem Masonluktaki
eşitliğin vurgulanması, hem de tebrik içindir.

Yeni Çırak artık yepyeni bir insan olarak toplantılara katılabilecektir. Haricilerin giremediği
Locaya katılabilmesi Mason olmakla kazandığı ayrıcalıklardan biridir. Bu ayrıcalığı yeni
kıyafeti belli eder. Bu kıyafet iki parçadan oluşur: önlük ve eldiven.

Önlük, kardeşlik birliğine katılan insana verilen elle tutulur gözle görülür ilk nesnedir. Böylece
kişiye farklı, ayrıcalıklı bir insan olduğu belli edilir. Her ne kadar Locada kendi düz
önlüğünden başka, üstünde işaretler olan başka önlükler olsa da özü gene önlüktür. Çırak
önlüğü beyazdır ve de kuzu derisindendir30. Beyaz, saflık, temizlik, sadelik, ifade eder. Beyaz
ve kuzu mâsumiyettir; Masonun temiz hayatını, düşünce ve davranışlarının doğruluğunu,
yüksek ve asil fikirlerini anlatır. Ritüellere göre, düşünce kadar el emeğinin de yüce
tutulduğunu gösterir.

Emulation’da önlükle ilgili sözler şöyledir:

30
Keşke herkesin kendi önlüğü olsa ve ona iyi bakabilse de plastik veya kumaş önlüklere gerek kalmasa.

186
Kardeşim, Üstadı Muhteremin emriyle size Mason önlüğünü takıyorum. Bu,
Altın Post31 veya Roma Kartalından32 daha eski, Diz Bağı Nişanından33 veya
bugün mevcut topluluklar ve pâyelerden daha şereflidir 34. Masumiyetin işareti,
arkadaşlığın bağıdır. Sizden onu daima böyle takmanızı ve böyle kabul
etmenizi istiyorum. Eğer siz bu önlüğün yüzünü karartmazsanız (sağ eliyle
Namzedin önlüğünü tutar, aynı anda herkes kendi önlüğünü tutar) o da asla sizin yüzünüzü
karartmayacaktır.

Spekülatif Masonluğun ilk yıllarına ait resimlerde önlüğün bugünküne nazaran epeyce uzun
olduğu ve bacakları iyice örttüğü görülür. Ancak zamanla küçülmüş ve bugünkü ölçülere
(aşağı yukarı 35x40 cm) inmiştir. Tabii daha büyük veya daha küçük önlükler de var.

Kıyafetin ikinci parçası eldivendir.

Eldiven soğuğa ya da yaralanmaya karşı eli korur.

Bazı yazarlara göre, eldiven, kılıç veya başka bir el silahı dolayısiyle hem eli korumak hen de
bileğin rahat hareketini sağlamak için askerlikte kullanılan bir nesnesir. Önce deriden
yapılmış sonra çelik gibi madenle kaplanmıştır.

Eski operatif çizimlerde masonların önlükleri var ancak eldivenleri yok.

31
İng. The Noble Order of Golden Fleence, Fr. Le Noble Ordre de la Toison d’Or, 10 Haziran 1430’da,
Portekiz Kralının ikinci çocuğu İzabel ile evlendiği gün Burgonya Dükü III. Filip tarafından, gücünün
Avrupadaki tüm hükümdarlara eşit olduğunu göstermek için, İngiliz Diz Bağı Kurumuna inat, Belçika
Bruges’de kurulmuş. Filip’e 1422’de Diz Bağı nişanı verilmiş fakat reddetmiş. Şövalyelik adını eski Yunan
efsanesinden, üzerinde deniz geçilen kanatlı koçtan almış. Başlangıçta 24 şövalyeden oluşmuş. Kapalı bir
şövalyeliktir, amaç Burgonya Dükünün yabancı yandaşlarını onurlandırmaktır.

32
Kanatları açık tek başlı kartal Roma’nın sembolüdür. Hikâyeye göre, Romulus bir kartal görmüş, ondan
yeni bir şehir kuracağını öğrenmiş. Roma Ordusunda kartal sembolleri özel askerler tarafından taşınmış
ve komutanların yerlerini işaret ederek askerlere güven vermiş. Daha sonra kazanılan topraklarda
Romanın gücünü sembolize etmiş.

33
İng. The Most Noble Order of the Garter, Fr. L’Ordre Très Noble de la Jarretière, bir ingiliz şövalyelik
kurumu. Hikâyeye göre 1348’de III. Edward tarafından kurulmuş. Saraydaki bir balo sırasında kralın
metresi Salisbury kontesi jartiyerini düşürmüş. Kral yerden alıp kontese vermiş; ortalığın alaya alması
üzerine “kötü düşünenin gözü çıksın” diye bağırmış. Bu söz kurumun dövizi olmuş. Ertesi günü, kendisi,
Galler prensi ve çoğunluğu henüz yirmi yaşında bile olmayan 24 yandaşı ile birlikte bu şövalyelik
düzenini kurmuş. Bugün İngiltere’nin en önemli ve en saygın kurumudur. Arasına aldıklarına “Sir” unvanı
verir. Başında kral veya kraliçe, yanında 3 kraliyet şövalyesi (Galler Prensi, Edinburgh Dükü, Kent Dükü),
3 hanım, en yüksek asiller arasından çok eskiden seçilmiş 24 şövalye ve 7 ekstra şövalye (bunların
arasında Belçika, İsveç, İspanya ve Lüksemburg Kralları vardır) vardır.

34
Burada başka işaret, sembol, nişan ve kurumları küçültme mevzu bahis değildir. Sadece önlüğün
kadim oluşu ve Masonluğun verdiği önem vurgulanmak istenmiştir. Bu kurumlar hep güç, zafer, şan,
şeref, unvan işaret etmektedirler. Masonluk ise her türlü sıfat ve unvanın ötesinden sadelik ve tevazu
öğretir.

187
Ortaçağda, eldiven kullanımı moda olmuş. Okçulukta, şahinle yapılan avlarda kullanılmış.
Şövalyenin kokulu beyaz eldivenini bir hanımın kabul etmesi, birbirlerine olan bağlılığı ifade
etmiş.

Gene eskilerde, kilisede de kullanılmış; Tanrı hizmetkârının ellerini ismet ve sâfiyetle örttü,
demeye getirilmiş. Fransa’da krala tahta oturtulurken, kilisedeki gibi, ellerinin temiz olmayan
şeylerle temas etmemesi için, bir çift eldiven verilirmiş. Törenden sonra, başka şeyler için
kullanmasın diye yakılırmış.

Bazı yorumculara göre, eldiven alçak gönüllüğün sembolü olarak, yapılan iyiliklerin gizli
olması gerektiğini anlatıyormuş.

Orta çağda, İskoçya kaynaklarına göre, yeni işe başlayanlara, duvar döşeyenlere eldiven
veriliyor. Bazı yerlerde, eldiven yerine parası ödeniyor.

İngiltere’de 16-17.yylarda, eldiven bir prestij eşyası olarak görülüyor. Hanımlara takdim
ediliyor, bazı yerlerde hanımlar ısrarla beylerden kokulu eldiven istiyorlar.

Eldiven, bir ara, yılbaşı hediyesi oluyor. Bir süre de sevgililerin nişan hediyesi olarak sürüyor.

Eldivenle ilgili en eski masonluk kaydı, 28 Aralık 1599 tarihli Shaw Tüzüğününün Kilwinning
Locasıyla ilgili olarak, Kalfa olacakların 10 İskoç poundu ve 10 şilin eldiven için ödemeleri
gerektiğini söylüyor.

Bazen, yeni mason giriş bağışı olarak herkese eldiven almak zorunda. Atelyelerin önlük ve
eldiven ihtiyaçları böyle karşılanıyor. Buna “locayı giydirmek” deniyor. Bazı yerlerde deri
eldiven pahalı olduğu için kumaş eldiven alınıyor.

Bazı daha yeni kayıtlara göre, Loca, girenlere eldiven ve önlük veriyor. Gene bazı kayıtlarda,
girenler, herkese, hanımları için de olmak üzere, ikişer çift eldiven veriyor.

Eldiven, 18. yy tekrislerinde, özellikle Fransa’da bir gelenek oluyor.

19. yy’ın başlarında bu âdetin İngiltere ve Iskoçya’da terk edildiği anlaşılıyor, çünkü hiçbir
kayıt yok. Emulation’da da bahsi geçmiyor. Özellikle EKSR’de çalışan localar eldiven âdetini
sürdürüyorlar. Genel olarak, Üstadı Muhterem eldivenleri verirken, tekrisle ellerinin
arındırıldığını, bir daha bunu kirletmemesini, ikinci çiftin, Masonların genel olarak kadınlara
karşı olan büyük saygılarının ifadesi olarak yüreğindeki kadına vermesi için olduğunu
söylüyor. Bu eldiven hayatta bir defa ve bir kişiye verilir. Özelliği de budur. Bazı ritüellerde,
eskiden eldiven verilirdi ama şimdi gül veriyoruz deniyor.

Eldivenin aynı zamanda manevi bakımdan da koruyucu olduğu görüşüyle yemin sırasında
Kutsal Kitaba dokunurken, ayrıca kardeşlik zinciri kurulduğunda da çıkartılması söyleniyor.
Böylece enerji serbestce dolaşabilmeliymiş.

188
Çırak Masonun ellerinin temiz kalmasını sağlayan beyaz eldivenler, ona aklının, vicdanının ve
işinin saf ve temiz olması gerektiğini ve Mason olarak ödevlerini hatırlatır.

Operatif Masonlukta kullanılan avadanlıklar, zenaatkârın elinde, işlevlerinden dolayı


dinamizmi, yaratma gücünden dolayı da kutsallığı temsil etmektedir. Operatif Masonların
kullandıkları avadanlıklar daima saf ve temizdir, hepsinde inşa mesleğine özgü geometrik bir
sembolizm mevcuttur.

Spekülatif Masonlukta ise avadanlıklar sembolik ve tefsiridir. Bugün Localarımızdaki


avadanlıklar inşacı avadanlıkları gibi gerçek değildir, çünkü Loca artık bir şantiye değildir.
Operatif Masonların dinamik avadanlıklarına, el âleti olmalarının dışında, yaratma güçleri
dolayısıyle sihirli ve kutsal değerler verilerek, el hareketi ve maharet yüceltilmiştir.
Avadanlıklar birer anahtardır; özellikleri ve şekilleriyle bilginin kapılarını açarlar, hayal ve
tefekkür dünyasına girerler.

Çırak avadanlıkları Cetvel, Çekiç ve Taşçı Kalemidir. Bunlar The Modern Ritual’da şöyle
açıklanmıştır:

Çırak Masonun avadanlıkları Cetvel, Taşçı Çekici ve Taşçı Kalemidir. Operatif Masonlar,
Cetveli süre ve emeğin muhtemel maliyetini hesap etmek için yapılan işi ölçmekte
kullanırlardı. Çekiç, taş işinde önemli bir avadanlıktır, bununla taşın kabalan alınır. Bu
avadanlık olmadan el emeği ve maharet isteyen işlerin pek azı tamamlanabilir. Kalem,
taşı yontmaya, şekilsiz, biçimsiz taşa şekil ve düzen vermeye yarar.

Bizler, spekülatif Hürmasonlar olarak bunlan mecazi ve manevi anlamda kullanıyoruz.


Cetvel, işlerimizin lâyıkı ile idaresinde doğruluk ve düzgünlüğün gerekli olduğunu
öğretir. Cetvel 24 eşit parçaya bölünmüştür. Bu, bize günün 24 saatini temel hedef ve
maksatlar, yani kısmen insanlara faydalı işler yaparak, kısmen çakarak, kısmen de
istirahat ederek kullanmayı öğretir. Çekiç, çaba ve gayret olmadan, ustalık ve
maharetin pek işe yaramayacağını anlatır. Zira, el ve maharet, başarmak için hazır
değilse, gönlün muradı, aklın icadı boşunadır. Çekiç, aynı zamanda, vicdanın gücüdür.
Kalem, olgunluğa varabilmek için sebat ile eğitim ve öğrenimin şart olduğunu işaret
eder.

İs’ad Töreninde, İs’ad Üstadı Muhteremi, Üstadı Muhtereme çırak avadanlıklarını verirken bu
avadanlıkların daha farklı işlevleri olduğunu açıklar:

Hayattaki görevlerinizi ihmal etmeden, zamanınızın bir kısmını Locanızın yararını,


Kardeşlerinizin iyiliğini düşünmeye ayırmalısınız (Cetvel), Locanızın işlerini eziyet
olarak değil zevk olarak görmelisiniz (Çekiç), göreviniz süresince tüm becerinizi ve

189
çabanızı, Masonluğun ilke ve amaçlarını Kardeşlerinize doğru öğretmekte
kullanmalısınız (Kalem).

Kanaatimce, ritüeller, tüzükler gibi, her zaman değiştirilebilir. Ama mutlaka değiştirilmelidir,
demiyorum. Batıda bile, oturmuş ritüellerde birkaç yıl önce değişiklikler, düzenlemeler
yapılmıştır. Ancak bunların mutlaka Konvandan geçirilmesi lazımdır. Bizde bugün iki ritüel
dışındaki hiçbir metin Konvandan geçmemiştir. Esasen bizim ritüellerimizin tümünün gözden
geçirilmesi, birlikte ele alınıp düzenlenmesi gereklidir. Zira 1965 yılından sonra yapılmış olan
ritüel düzenlemeleri, belirli esaslar tesbit edilmeden yapılmış montajlardır. Ritüel ancak
sistem ve ilkeler belirlendikten sonra sonra düzenlenir. Çünkü ritüel sistemin yazılımıdır.
Yazılımdan da sisteme geçilmez.

Yapılan bir değişiklikle, yeni çırak, muhakkik bilgilerini almadan, kıyafetini değiştirmesi için
Loca dışına çıkartılmaktadır. Elini kolunu sallayarak çıkıp girmektedir. Birçok sistemde
böyledir. Anglosaksonlarda durum farklıdır. Muhakkik bilgileri verilir ki onlarda Muhakkik
olmadığı için bu bilgileri Üstadı Muhteremin kendisi verir, sonra aday dışarı alınır. Çıkarken de
tekrar döndüğünde de, Üstadı Muhteremi, henüz öğrendiği gibi, acemice de olsa selamlar.
Bunun yaptırılmasının bir nedeni Locaya girişlerde ve çıkışlarda mutlaka selam verilmesi
gerektiğindendir. Bir de adım ve işaret tekrar ettirilerek test edilir.

Ritüelimizde tekris töreniyle ilgili önemli bazı eksiklikler vardır.

Yeni Çırak Mason kuzeydoğu köşesine oturtulur. Ancak ritüelimizde açıklaması yoktur.
Kaynak aldığımız ritüelde açıklaması şöyledir:

Bütün zarif ve haşmetli binaların inşaatında ilk temel taşını yapının kuzeydoğu köşesine
koymak eski bir âdettir. Masonluğa yeni alınmanız dolayısiyle, bu taşı temsilen, size
Locanın kuzeydoğusunda yer gösterildi. Dileğim odur ki, bu akşam atılan temel
üzerinde, her bakımdan kusursuz, mimarına, ustasına şeref verecek bir bina
yükseltesiniz. Şimdiki halde, dıştan, siz, doğru, âdil, namuslu bir insan
görünümündesiniz. Hep böyle kalmanızı, söz ve davranırlarınızın hep bu yönde
olmasını canı gönülden temenni ederim.

Temel taşı veya köşe taşı, Tevrattaki öneminin dışında çok eskiden beri büyük inşaatlarda
törenle yerleştirilmiştir. Bunda bazen bir boşluk yapılmış, bu boşluğa gelecek nesillere
bırakılacak mesajlar yerleştirilmiş ya da üzerinde inşaatın başlangıç tarihi, mimarı vs. bilgi
yazılı ayrı bir plaka konmuştur.

Burada da yeni çırak gelecek için bir teminat olarak oturtularak kendisine duyulan güven
peşinen ifade edilerek üzerine sorumluluk yüklenmektedir. Eğer bunu anlıyorsa Masonluğun
öyle sıradan bir üyelik olmadığını idrak edecektir.

190
Daha sonra dul kesesi tutulur, ancak açıklama yetersizdir. Oysa Masonlukta önemli bir yeri
olan hayır ve yardımseverliğin vurgulanması lazımdır. Başka ritüeller daha ayrıntılıdır:

Gerçek bir Hürmasonıın kalbinin açık ve seçik niteliği olan bir meziyet ve fazileti yerine
getimeğe davet ederek, yani hayır ve yardımseverliğinizi göstermenizi isteyerek sizi
sınamak istiyonım. Bu faziletin mükemmelliği konusunda ayrıntıya girecek değilim.
Çünkü, sizin bu duyguya sahip olduğunuzdan, yardım ve hayır yaptığınızdan da
şüphem yok.

Dünyanın dört bir köşesine yayılmış Masonlar arasında paye ve büyük servet sahibi
kimselerin bulunduğu inkâr edilemez. Ama, aramızda her türlü dert, sıkıntı, ıztırap,
sefalet ve yoksulluk içinde olanlar da vardır. Onlar için, her tekris edilenden, mali
durumuna, insaf ve adaletine göre, yardım istemek âdetimizdir. Bu itibarla,
gönlünüzden ne koparsa, lütfen Hasenat Emini Kardeşimize veriniz. Şundan da emin
olun ki, vereceğiniz miktar, ne olursa olsun, şükranla kabul edilecek ve olduğu gibi
yerine ulaşacaktır.

(Hasenat Emini keseyi tutar ve beklemeden)

Üstadı Muhterem, Yeni Kardeşimizin üzerindeki para ve her türlü kıymetli eşyası ve
madenleri alınmıştır. Eğer, yanında para bulunmuş olsaydı, gönül isteğiyle, seve seve
vereceğini söylüyor.

(Hasenat Emini yerine oturur)

Kardeşim, sizi bu güzel ve temiz duygunuzdan dolayı kutlarım. Sakın sizi, duygularınızı
hafife almak gibi bir düşünceyle denediğimizi zannetmeyin. Tanrı esirgesin, bu niyet ve
maksatlar bizim harcımız değildir.

Bunu üç sebepten yaptık. Birincisi, sizi sınamak, ilkelerinizi mihenge vurmak içindi.
İkincisi, üzerinizde para, değerli ve madenî eşya bulunmadığını Kardeşlere göstermek
içindi, aksi halde yapılmış olan törenin tekrarlanması gerekecekti. Üçüncüsü de, günün
birinde, yardımınıza muhtaç, yoksul ve darda kalmış bir kardeşe rastladığınızda,
kendinizin de Masonluğa fakir, parasız ve pulsuz girdiğiniz bugünkü hâlinizi
hatırlayarak, bu meziyeti, fazileti güleryüzle, karşılık beklemeden yetine getirmeyi
gönlünüze sokmak içindi.

Şunu da unutmayın ki, Masonlukta yardım, alanı mahcup, vereni de mağrur etmeyecek
biçimde yapılır. Madenlerinizi bundan böyle bir Masona yakışır gibi kullanacağınızdan
eminim.

191
Gene ritüeldeki önemli bir başka eksiklik kardeşlik zincirinin ne olduğunun
söylenmemesidir. Senelik Kelime zincir kurularak verilirmiş gibi anlaşılabilir. Maksat senelik
kelimeyi vermek olsaydı, Üstadı Muhterem, eskiden olduğu gibi, yanına çağırıp kulağına
fısıldayıverirdi. Bir ritüeldeki kardeşlik zinciri açıklaması çok güzeldir. Üstadı Muhterem yeni
kardeşi sağına, Bir Önceki Üstadı Muhteremi de soluna alarak şunları söyler:

Kardeşim, gördüğünüz gibi kollarımızı açtık, sizi aramıza aldık, kalplerimize soktuk.
Kenetlenmiş olan elleriniz, sizi, bize ve hakikat yoluna bağlasın. Kardeşlik Zinciri,
hakikatten, adaletten ve kardeşlik sevgisinden kopmadığınız sürece, bizim de sizi
bırakmayacağımızı gösteriyor. Kolların göğsün üstünde çaprazlanması, bir kardeşin
diğer kardeşin her ihtiyacında yardımına koşacağını ve onu daima koruyacağını
anlatıyor. Kolların, yandaki kardeşin kollarıyla birleşmesi, Masonlukta yardımın ne
kadar ileriye gidebileceğini gösteriyor.

Kardeşlik Zinciri, çift halkalıdır, böylece iki kere sağlamdır. Bunun iki anlamı vardır.
Birincisi, sizi aramıza nasıl aldığımızı gösteriyor. Siz Üstadı Muhteremin göğsünün
üstünden Önceki Üstadı Mühteremin ellerini tutuyorsunuz. Siz geleceği, Üstadı
Muhterem şimdiyi, Önceki Üstadı Muhterem de geçmişi temsil ediyor. Böylece, geçmiş,
hizmetin devamlılığını görmek için şimdinin üzerinden geleceğe bakıyor. İkincisi de,
zincir çift halkalı olduğundan, Evrenin Ulu Mimarı bir kardeşimizi Ebedi Maşrıka
çağırdığında, bir halka kopsa dahi, zinciri diğer halkalar tutuyor. Zincir, bir süre zayıf
kalıyor, ama her yeni kardeş, bu zinciri takviye ettiği için de yeniden sağlamlamıyor.
Bu akşam, Kardeşim, siz de, bu zincirin yeni bir halkası oldunuz.

Kardeşlik Zinciri, sağlamlığı üç kere test edildikten sonra bozulur; bu zincir gerilir, ama
asla kopmaz.

Her toplantının sonunda kardeşlik zinciri kuranlarda da şöyle kısa bir açıklama vardır:

Kardeşlerim, unutmayalım ki bir zincir en zayıf halkası kadar sağlamdır. Dileriz ki


zincirimiz hiç kopmasın, halkaları hep artsın, hiç eksilmesin. Ellerimizle kurduğumuz
zinciri birazdan bozacağız, ama gönüllerimizde kurduğumuz zincir hep bâki kalacaktır.

Aşağı yukarı bütün ritlerde olduğu gibi, tekris töreni, toplantı kapatıldıktan sonra sofrada
devam eder. Bu sofra, resmî agap olmamakla ya da şölen şeklinde yapılmamakla birlikte,
mûtad toplantılardan sonraki sofradan farklıdır, ya da öyle olmalıdır.

Bugün tekris töreninden sonra genç masonlara, başka derneklerde yapıldığı gibi, harici
hayatları anlattırılmaktadır. Buna gerek yoktur. Son yıllarda unutulmuş olan ve bir çok
kardeşimizin hiç bilmediği bir âdeti geri getirip yaşatmak lazımdır. Bu sofrada, sıcağı sıcağına

192
tekris intibaları anlattırılmalıdır. Bir sonraki toplantının gündemine alınıp istenilen intibalar
çoğunlukla ritüelin şişirilmiş özetleri olmaktadır.

Locanın kapanışı

Tekris töreni olsun veya olmasın, Loca, mazeretlerin bildirilmesinden, yararlar üzerine söz
alınıp konuşulduktan (Tekris Törenlerinde yararlar üzerine söz verilmesi mûtad değildir)
sonra kapatılır. Kapanışta bazı ilkeler vurgulanır. Taahütlerin Loca dışında da uygulanarak
Masonluğun yaşam biçimine dönüştürülmesi, ketûmiyet, samimiyet, sadakat, eşitlik,
doğruluk, güven, kardeşlik sevgisi tavsiye ve telkin olunur.

Emulation’da, Üstadı Muhterem, üç defa, “Herhangi bir Kardeşin Hür Masonluğun genel veya
bu Locanın özel yararı için teklif edeceği birşey var mı? diye sorar. Birincisinde, Sekreter,
Büyük Üstat veya Büyük Loca tarafından gönderilmiş levhaları duyurur. İkincisinde, Sekreter,
diğer Localardan gelen levhaları okur. Üçüncüsünde, Kardeşler söz alıp konuşurlar. Ne
Emulation’da, ne de başka bir ritte, başka hiçbir Büyük Locada, bizdeki gibi gereksiz evrak
okunmaz ve de Masonlukla uzaktan yakından ilgisi olmayan konuşma yapılmaz. Çünkü,
sokaktaki asgari saygı Masonlukta fazlasıyla vardır, içi boş yazı veya sözlerle kimsenin
başkasının vaktini almaya hakkı yoktur. Zaman kaybı Sekreterlerin kalıp başlıkları ve kapak
yazılarını, imzalar dahil, aynen okumalarından, söz alanların sokak işlerini içerde anlatmak
heyecanından kaynaklanmaktadır. Bunlardan şikâyet yoktur, hattâ pek de memnun
olunmaktadır ki böyle sürüp gitmektedir. Oysa zamanı Locada ve Kardeş Sofrasında
tüketmek yerine değerlendirmek herhalde daha gerekli ve faydalıdır.

193
Kalfa Derecesi Ritüeli

Locanın açılışı

Masonlukta toplantı düzeni bütün derecelerde aynıdır. Açılış ve kapanış ile arada gündemin
uygulanması toplantının esasını teşkil eder. Yalnız her derecenin açılış ve kapanışlarındaki
ifadeler farklıdır. Maksat toplantıya katılanları o derecede yapılacak olan çalışmaya
hazırlamaktır.

194
Bu derecede de, açılışta önce Locanın korunduğundan ve de orada bulunanların en az Kalfa
derecesinde olduklarından emin olunur.

Daha sonra, Üstadı Muhterem I.Nazıra “Kalfa Mason musunuz” diye sorar, “G harfini bilirim,
beni Gönye ile deneyebilirsiniz” cevabını alır. Bu sorunun cevabı, 1965 öncesinde, “G harfini
bilirim, ışık saçan yıldızı gördüm” idi.

Anglosakson ritüellerinde karşılıklı konuşmalar genel olarak şöyledir:

Üstadı Muhterem
Kalfa Hürmason musunuz?

I. Nazır
Evet, beni deneyip sınayınız.

Üstadı Muhterem
Mimarlıktaki hangi avadanlıkla sizi deneyip sınayabiliriz?

I. Nazır
Gönye ile.

Üstadı Muhterem
Gönye nedir?

I. Nazır
90°lik bir açı veya bir dairenin dörttebiridir.

Üstadı Muhterem
Uygun yöntemi bildiğinize göre Kalfaları verecekleri işaretle sınayınız, yaptıklarını
aynen yaparak bana da kanıtını gösteriniz.

Bunun üzerine herkes (I.Nazır ve Üstadı Muhterem dışında) Kalfa işareti verir, sonra I. Nazır
işareti tekrar eder. Üstadı Muhterem, “işaretin doğruluğunu kabul ve teyid ederim” der,
işareti verir, herkes sadakat duruşuna geçer.

Bunun bazı değişiklikleri vardır. Örneğin, Emulation’da bu konuşmalar Üstadı Muhteremle


II.Nazır arasında geçer. Ayrıca, önce ayakta Çırak işareti ile ayakta durulurken, Kalfa
işaretine geçilir.

Eski Masonluk belgelerinin çoğunda, Masonluk ile Geometri ve Mimarlık aşağı yukarı aynı şey
olarak görülmüştür. Üçüncü derecenin ortaya çıkmasıyla birçok sembol kalfalık derecesinden

195
alınarak bu yeni dereceye kaydırılmıştır. Gene de Kalfa derecesi mesleki bir derece olarak bir
miktar kimliğini koruyabilmiştir. Açılıştaki geometri terminolojisi bundandır. Nitekim Evrenin
Ulu Mimarı da bu derecede Mimarlıktan Geometriciliğe geçmiştir1.

Regius (1390) ve Cooke (1410) Masonluğun en eski iki belgesi olarak kabul edilir. Regius'ta
anlatılanlara göre, efendilerin isteği üzerine Geometri icad edilmiş ve buna zenaatların en
soylusu olan masonluk adı verilmiştir. Ayrıca Öklid, masonlara aktardığı matematik
bilgilerinin dışında, bir çalışma kural ve ahlâkı getirmiş, masonluğu yedi bilimden biri
yapmıştır.

Cooke'da ise, Geometrinin kökeni Kutsal Kitaba dayanır, bütün bilim ve zenaatlar hepsinin
temeli olan Geometriden çıkmıştır. Geometri, insanlara ölçmeyi, bütün ölçüleri ve çeşitli
mesleklerde düşünme sanatını öğretir. Geometri, insanların kafalarını kullanarak
yaşayacakları bir sanattır.

1583 yılına ait Grand Lodge manüskrisinde, beş liberal sanattan beşincisi Geometridir.
Geometri insana dünyanın oranlanmasını ve ölçülmesini öğretir. İnsan yoktur ki, hangi sanatı
icra ederse etsin, ölçmesin, kıyaslamasın, ölçüp tartmadan alıp satsın. Bütün bunlar
Geometridir, denilmiştir.

İnşacılar için Geometri bilmek o kadar önemliydi ki bu zenaatın etrafını bir gizem sarmıştı.
Geometri ezoterik bilgi olarak görülmüş, ancak lâyık ve müstahak olanlara öğretilmiş ve
böylece Zenaat korunmuştur. Mason, Geometri sanatına vakıf insan olarak sayılmıştır.

Meslekten Mason olmayanların Localara girmek istemeleri belki biraz da bundandır. Kalfa
derecesinde, az ya da çok, Geometriden bahsedilmesi gene bundan dolayıdır.

Bizim bugünkü ritüelimiz aşağı yukarı 1965 öncesi ritüelimizle aynıdır. Ancak bu ritüelin
özellikle geçiş törenine ilişkin bölümünün herhangi bir Anglosakson veya EKSR veya Fransız
Riti ritüeliyle de uzaktan yakından ilgisi yoktur. Muhtemelen bizde birisi veya birileri
yazmıştır2.

Mevcut ritüelimizde, “Kalfa mısınız?” sorusuna verilen cevapta, bu derecenin baş sembolü “G”
harfi geçmemektedir. Ancak “G” harfi de tek başına değil, alev saçan yıldızla beraber
bulunduğu için, ritüeldeki ifade eksik kalmıştır. O bakımdan, "G harfini bilirim, alev saçan
yıldızı gördüm, beni gönyeyle sınayabilirsiniz” denseydi, daha doğru ve tam olacaktı.

1
Grand Geometrician “Evrenin Geometrik Düzenini Kuran Yüce Varlık” yerine Büyük Geometrici bile
yapılsaydı çok daha iyi olurdu. Aslında Ulu Mimar’dan (Great Architect) çağrışımla Büyük Geometri Üstadı
olabilir.

2
Herhangi bir işaret olmamakla birlikte, ara bölümü Rıza Tevfik’in yazmış olabileceğini düşünüyorum.

196
Kalfa derecesinin açılışındaki önemli bir soru da “Burada ne amaçla toplanmış
bulunuyoruz?”dur. Bunu I.Nazır “Bâtıl inançlardan kurtularak olgunlaşmak ve İnsanlık
Mâbedinin yapımına katılabilmek için” diye cevapladıktan sonra, Üstadı Muhterem, “insanlık
Mâbedinin yapımına katılabilmek için nasıl çalışıyoruz?” diye sorar. Bunun cevabı da
“Mutluluğa ancak ahlâki olgunlukla ulaşılabileceği inancı içinde, aldığımız Nur’u, Nur
arayanlara aktararak”tır.

Aynı konuşmalar 1965 öncesi ritüelimizde şöyleydi:

Üstadı Muhterem
Biz burada ne maksatla toplanıyoruz?

II. Nazır
Tekâmül ederek bâtıl fikirlerden kurtulmak, insanlık Mâbedinin inşasına hazır
olduğumuzu temin etmek maksadıyla toplanıyonız.

Üstadı Muhterem
Bu maksat için ne gibi hazırlıklarda bulunduk ve insanlık Mâbedinin inşasına ne suretle
çalışacağız?

I. Nazır
Biz, insanların ancak ahlâken tekâmül ederek saadete ulaşabileceklerine inanıyoruz.
Aldığımız nurla nur isteyenleri aydınlatmak suretiyle insanlık Mâbedini inşaya
çalışıyoruz.

Üstadı Muhterem
Öyle ise Mâbedimiz daima aydınlık bulunsun ki gittiğimiz yolda bizi aydınlatan nur ve
ziyayı yakınlarımıza da gösterebilelim...

Her iki ritüelin ifade ettiği aynı olmakla birlikte ikisi arasında bir metod farkı görülmektedir.
Eski ritüel “önce tekâmül edileceğini ve böylece bâtıl fikirlerden kurtulunacağı”nı söylüyor.
Bugünkünde ise “bâtıl inançlardan kurtulunarak olgunlaşılacak”tır. Bir de bugünkü
ritüelimizde soru biçimi, Kalfa derecesi toplantılarının genelde amacının ne olduğunu değil,
sanki özellikle o toplantıdan maksadın ne olduğunu öğrenmek için sorulmuş gibidir. Çırak
derecesi açılışındaki “burada ne amaçla toplanıyoruz?’ sorunda olduğu gibi cümlenin kuruluşu
daha doğrudur. Açılış ve kapanışlardaki soru kalıpları her derecede aynı olmalıdır, ama
burada buna dikkat edilmemiştir.

197
Gene bu bölümde, Çırak derecesinin açılışında sözü edilen “ülkü mâbedi”nin “İnsanlık
Mâbedi” olduğu anlaşılıyor. Çırak olarak kendini hazırlayan Masonun şimdi Kalfa olarak
bilgilerini kullanmaya yani aktif çalışmaya geçişini izliyoruz. Bu aktif çalışma, masonik tekris
sürecinde bir durum değiştirmedir. “Olma” çabası göstermiş Mason şimdi “yapma” çabası
içine girecektir.

Kalfa derecesindeki “yapma” kollektif bir çalışmadır. Bu çalışma toplumu yeniden inşadır.
Bunun için de bu derecede toplumu bir arada tutan ya da bölünmesine neden olan unsurlar
tanıtılır. Bizim ritüelimizin ana öğretisi budur. Eski ritüellerimizdeki İrfan kendini bilmede! -
Kuvvet icrada! - Güzellik hemcins ile münasebette!, bu ana öğretiyle ilgilidir.

Kalfalığa geçiş töreni

Localar Genel Tüzüğüne göre, bir Çırak, tekrisinden itibaren en az oniki ay geçmiş ve en az
on Çırak toplantısına katılmış ve hakkında disiplin müeyyidesi uygulanmamış olmak şartıyla
Kalfalığa geçme talebinde bulunabilir. Bu tüzük kuralı olarak böyledir, ama masonik
bakımdan da Çırak’ın haklarından biridir. Gene de, bu Çırak’ın Hazineye borcunun olmaması
ve derecesi hakkında yeteri kadar bilgi sahibi olduğunu, Masonik konularda fikrî çalışmalar
yapabileceğini göstermiş olması gerekir.

Çırak’ın Kalfalığa geçiş isteği Üstatlar tarafından görüşülüp karara bağlanır, geçişi Kalfa
ritüeline uygun törenle yapılır.

Locaya ilk defa ve gözleri kapalı olarak giren Çırak Mason Adayı, burada, sembolik olarak,
nura kavuşur. Bizzat rol aldığı tekris töreninden her şeyi bir anda anladığı söylenemez.
Yaptığı yolculuklar, duyduğu gürültüler, kılıç sesleri sona erip de gözleri açıldıktan ve biraz
rahatlayabildikten sonra bazı şeylerin farkına varmaya başlar.

Çırak Mason konuşmaz3, bakar, dinler, düşünür. Bu devrede tekris ile kendisine aşılanan
gücün de yardımıyla gizemli nura yavaş yavaş nüfuz etmeye başlar. İkinci dereceye
geçebilmesi uyum sağlayabilmesine bağlıdır. Uyum sağlamak, düşünmeyi, tefekkür etmeyi
öğrenmiş olmaktır.

Çırak kendine, Kalfa ise dışarıya, kollektif çalışmaya dönüktür. Kalfanın çalışması Üstatların
kabul ettikleri teorik planın uygulamasıdır.

Kalfa kendisini etkin bir çalışma için hazırlar. Bu evre, beş sayısına bağlı sembolizmi, alev
saçan yıldızı ile Masonu gerçek dirilişe doğru yönlendirir. Gerekli olan kişinin kendi

3
Hiç konuşmaz değil, konuşmaktan çok düşünür, boş konuşmamayı öğrenir.

198
niteliklerini bilip kabul etmesi, çürümüş değerlerden kurtulmasıdır. Bu, uyanıştır, insanın
kendini aşabilmesidir, özgürlüktür. Bu da ebediyet, ölümsüzlük yoludur.

Kalfalığa terfi törenlerinde adayların kıyafetleri Obediyansların takip ettikleri sistemlere göre
değişiklikler gösterir.

Bazısında, adayın sol göğsü açılır, sağ kolu ile dizine kadar sol paçası sıvanır, sağ ayağına
terlik giydirilir. Bir başkasında, Adayın sağ göğsü açılır, sol kolu ve sağ bacağı sıvanır, sol
ayağına terlik giydirilir. Hattâ, bazılarında, Çırak Masonluğa kabulünde olduğu gibi, gözleri
bağlanır, boynuna ip geçirilir.

Gözleri bağlayan Obediyanslar kişinin Masonluk Nuruna ancak Üstat olduğunda kavuştuğunu
düşünürler. Buradaki İp de, Kalfa Adayının henüz harici bağlarından tam olarak
kopamadığını, bunun ancak Üstatlık Nuruna kavuştuğunda başaracağını varsaymalarındandır.
Bazı ritüellere göre, bu ip, Kalfa adayının kardeşlik birliğine iki kere bağlanmış olduğunu
anlatır.

Yolculuğu sırasında yolunu kaybetmiş, kaybolmuş kahraman yoktur. Yolculuk insanın


sınavıdır. Yolculuk hem bir zorunluluk, hem de bir olanaktır. İnsanın, kendisini sınaması için
bir zorunluluk, kendisini ve dünyayı tanıması için de bir olanaktır.

Ermişin sınavı sabırdır. Yolculuk da bilginin sınavıdır. Antikçağdan beri bilgelik, akıl ve hikmet
gerçek veya sembolik yolculuklarda kazanılmıştır.

Örneğin, Compagnonage’da Kalfa, Fransa turunu hem mesleğini tanımak, çeşitli yörelerdeki
çalışma şartlarını, buralardaki usûlleri öğrenmek için, hem de kendini sınamak, kendini
kanıtlamak için yapmıştır. Benzetme ve yorumlardan başka Compagnonage ile Masonluk
arasında hiçbir bağlantı olmadığı da bilinmelidir.

Çırak’ın yolculuğu kendini tanımak, kendini bilmek içindir. Kalfanın yolculuğu ise ödevlerini ve
imkânlarını araştırmak, öğrenmek içindir. Kalfa, yolculuklarında kullanacağı kaynakları
araştırır. Yolculuk, gelecektir. Bu gelecek, hakikate, akıl ve hikmete yaklaştıkça tekrislinin
önünde yavaş yavaş açılmaya başlar.

Çırak Mason Kalfa Locasına gelinceye kadar, ham taşı, kendini yontmayı öğrenir. Kalfa olarak
artık sahip olduğu temel bilgilerle dışa açılmaya, kollektif çalışmaya başlayacaktır. Bunun
işareti olarak, Kalfalar Locasına, kardeşlik zinciriyle girer. Bu zincir insanı asıl güçlü yapan
şeyin beraberlik, dayanışma olduğunu da gösterir.

199
Kardeşlik zinciri, bir başka anlamda, eski Fransız Loca tablolarında görülen, bugün de bazı
Mâbetlerin duvarlarındaki Locayı çepeçevre sarıp sarmalayan düğümlü kordonun insani
planda temsilidir.

Kalfa Adayı, Kalfalar Locasına adımını atar atmaz göğsünün sol tarafına Gönye dayanır. Bu
ona Masonlukta kardeşlerine olduğu gibi, bütün insanlara ve insanlığa Gönyenin gösterdiği
gibi doğru hareket etmeyi öğretmek içindir.

Kalfalığa tekris töreninde, Kalfa adayı üç yolculuk yapar. Bu yolculuklarda, zengin olma
hırsını, mevki hırsını ve kaba kuvveti yenmeyi öğrenir. Bunlar, 1965’den önceki ritüelde,
toplumun gelişmesini veya geri kalmasını etkileyen önemli unsurlar olarak ifade edilmiştir. O
zaman birinci yolculuğunu cetvel pergelle, ikinci yolculuğunu cetvel, levye ve tesviyeyle,
üçüncü yolculuğu malayla yapıyordu. Gene o zaman, törenden önce, Çırak içeri alınıyor,
bilgilerini yoklanıyor, sonra dışarı çıkartılıp cevapları müzakere ediliyordu. Sonra tekrar içeri
alınıyordu. Ritüelde de yolculuklar şöyle açıklanıyordu:

* birinci yolculuk,

II. Nazır
Zengin olma hırsı iyi duyguları boğar, dostluk duygusunu yok eder, insanı kötülüğe
sürükler. Zenginlik hırsı insanlar arasındaki iyi ilişkileri bozar, karşılıklı güveni sarsar,
fikrî gelişmeyi güçleştirir. Fakat insanlara karşı duyulan sevgi, bencillikten kuvvetli
olursa, zenginlik bir mutluluk kaynağı olabilir. Zenginlik hayırlı işlere, toplum yararına
kullanılırsa, mutluluk verir.

Hiçkimse, kötüye kullanmaya mâni olacak bir irfana sahip değilse, zengin
olmayı istemesin!

Üstadı Muhterem
Bu yolculuk malzemeyi tanımak ve ona göre yontma usulünü öğrenmeye ayrılan
Kalfalığın ilk bölümüdür. Çırak olarak ham taşı yontmak için çekiç ve kalemi
kullanıyordunuz. Kalfa olunca, bu avadanlıklara cetvel ve pergel katılacak. Bu
avadanlıklarla ham taşı cilalayıp ona biçim, güzellik ve zerafet kazandıracaksınız. Küb
şeklindeki taşın mükemmelliğini nefsinizde de taklide gayret ediniz; yani kendinizi islah
ediniz, bilginizi genişletiniz.

İnsanın kişiliği duygularının gelişmesi nisbetinde belli olur. Etrafımızdaki eşyayı bu


duygularımızla tanır, öğreniriz. Aklımızın ve ahlâkımızın gelişmesi bu duyguları iyi
kullanmakla gerçekleşir.

200
Size sanatları incelemenizi de tavsiye edeceğim. Çünkü sanatlar toplumun gelişmesine
yardımcı olurlar. Geçmiş medeniyetleri sanatlarını inceleyerek tanıyoruz. Sanatları
incelemek insanlığı incelemek demektir. Sanat hem duyguya hem de akla hitap eder;
insana saf, yüce, güzel duygu ve heyecan verir. Sanat insanlar arasındaki ilişkileri
kolaylaştırır, birlikte gelişmeyi sağlar.

* ikinci yolculuk,

I. Nazır
Mevki hırsı aklı karıştırır, kalbi katılaştırır, insanı iki yüzlü yapar. Kıskançlık kardeşlik
sevgisini parçalar. Kibir ve gurur insanı öyle külfetlere sokar ki sonunda başkalarına
esir eder. Fakat yüksek mevki sahibi olan kimse, bu mevkinin güç ve nüfuzunu hak ve
hakikatin yayılmasına harcar, hayır işleri yapmakta kullanırsa, insanların iyiliğine ve
yükselmesine hizmet etmiş olur. İnsanı ancak, faydalı ve hayırlı işler yaparak kazanılan
şan ve şeref bahtiyar eder. Yüksek bir mevkide olmak kâfi değildir, buna lâyık ve
müstahak olmak gerekir.

Hiçkimse, iyiye kullanma iktidarını kendinde görmedikçe yüksek mevki almayı


istemesin!

Üstadı Muhterem
Bu yolculuk tabiatı araştırmak ve incelemek gereğini anlatır. Bize Tabiatı öğreten ilim
ve sanattır. İlim ve sanatla, tabiat kanunlarını, sırlarını anlamayı, ona nüfuz etmeyi
öğreniyoruz. Ferdin ahlâki gelişmesi, toplumun düzen için korunması ilim ve irfan
sayesinde mümkün olur. Ferdî ve toplumsal ilerleme ve yükselme ilimsiz ve sanatsız
mümkün değildir. Bunun için ilime ve sanata gereken önemi verelim, insanlar arasında
yayılıp gelişmesine gayret edelim.

* üçüncü yolculuk,

Üstadı Muhterem
Kaba kuvvet aşk ve muhabbet tanımaz, hayatın neşesini yok eder, ihtirasları kamçılar,
zulüm ve cinayetleri teşvik eder.

Fakat, kuvvet, akıl ve hikmet, irfan ve dirayetle birleşince, hakkı, hakikati ve adaleti
muzaffer kılar. Boş heveslerine galip gelen bir kimsenin iktidar mevkiine
yükselmesinden korkulmaz.

Hiçkimse, itidali temin edecek nefis hâkimiyetine mâlik olmadıkça kuvvet ve


kudret sahibi olmayı istemesin!

201
İnsanlık ancak devamlı çalışma ile sağlanan bilgi ve tecrübeler sayesinde gelişir.
Toplumda her ferdin yapmakla mükellef olduğu görevleri vardır. Tembellik,
sorumsuzluk, boş durmak daima felâket getirir. Her çabanın, meydana getirilen her
eserin, hem insanın kendisine, hem de topluma faydası vardır. Çalışmayı sevelim,
çalışanları takdir edip sayalım.

Bazı ritlerde, Aday bizdeki gibi üç değil, beş yolculuk yapar:

Kalfa Adayı, ilk yolculuğunu, bir usûlde, elinde Çekiç ve Taşçı Kalemi, bir başkasında da
Cetvel, Çekiç ve Taşçı Kalemi ile yapar. Yolculuğun sonunda dikkati beş duyuya çekilir.
Burada, Taşçı Kalemi tefriki, Çekiç iradeyi anlatır. Tefrik, akıldan ve gönülden temizlenecek
olan kusurların (egoizm, öfke, nefret, saldırganlık, yalan, kıskançlık, riya, bağnazlık, peşin
hükümler, vb.) seçilip bir sıraya konularak ayıklanmasıdır. İrade, taş yontucunun darbe
üstüne darbe vurarak istemediği kısımları taştan temizlemesi gibi, insanı sapı samandan
ayırmaya yönelten iç kuvvettir. Cetvel, tekrislinin önce kendini tanıyarak çizdiği doğru ahlâk
ve yaşam biçimini, kendini yönetmesini anlatır. İnsanın kendini yönetmesi, özgür
düşünebilmesi, hüküm ve davranışlarında âdil olabilmesi, dostluklarını da kardeşlik sevgisi
üzerine kurabilmesidir.

Bir ritüel,

... Bu taşın cilası, zerafet ve inceliği, Masonluğun inşa etmekte olduğu binaya lâyık
olmalıdır. Taş, eğer tabiatı, niteliği bilinmezse yontulamaz. Siz de onun için kendi
tabiatınızı iyice tanımalısınız. İyi bir işçi, iyi bir emekçi olabilmek için, insan beş
duyusunu da geliştirmelidir; duyular hem dış dünya ile temas kurabilmek, hem de
araştırma için gerekli olan kontrol araçlarıdır.

bir başka ritüel,

Duyular zekâmızı ve yeteneklerimizi geliştirmek için gerekli yardımcı unsurlardır.


Düşüncenin gelişmesi bu duyuların iyi eğitilip iyi kullanılmasına bağlıdır.

diyor.

Bazı yorumcular, beş duyuya, sembollerin iyi kavranması için gerekli olan hayal duygusunu,
ezoterik bilgiyi yakalayabilmek için lazım olan zekânın iç gözü sezgiyi de ekliyorlar.

İkinci yolculuk, Cetvel ve Lvye ya da Gönye ve Pergelle yapılır. Bu yolculuk Kuvvet Sütunu
önünde tamamlanır. Adaya burada Sanat veya mimarlığın beş sütun başlık düzeni (Dorik,
İyonyen, Korentyen, Toskan ve Kompozit) anlatılır. Levye, Masonun, toplumun seviyesinin
yücelmesi, daha âdil, ödevlerine daha bağlı insanların bir arada daha mutlu olacağı bir

202
insanlık bina edebilmek için kendini düzelteceğine, kendi taşını yontacağına olan iman ve
güvenini ifade eder.

Ritüel,

İnsan önce dış dünya ile duyularının verdiği izlenimleri taşa yazmayı denemiş, bu da
Sanatın başlangıcı olmuştur. Sanat, insana, İdeal arzusunu ve duygusunu verir, insanın
kendini aşmasına, en asil duyguları ifade etmesine, kalbini en cömert duygulara
açmasına imkân sağlar. Sanat, insanın gelişmesi için temel şartlardan biridir.
Çalışmalarımızda ve gelecek nesillerin eğitiminde sanata geniş bir yer ayıralım.

bir başkası,

... Zaman içinde değişik mimari üslûpları birbirini takip etti. Hepsinin amacı ortaya
konacak esere uyum kazandırabilmekti. Mâbetlerimizde, Loca tablolarımızda
gördükleriniz hep bu Sanatın malzemeleri, avadanlıkları, şaheserleridir. Bunların hepsi
atalarımızın başlattıkları esere devam ederken ortaya koymaya çalıştığımız Mâbedin
inşasında birleşirler. İnşa mesleği, atalarımız için kutsal bir sanattı, bu sanatla
geleneksel eğitimi devam ettiriyorlardı. Mâbetlerimizin girişini süsleyen iki Armoni
Sütunu gibi, siz de, temelinizi sağlamlaştırarak kendinizi yüceltiniz. Böylece siz de
Mâbedimizin sağlam bir sütunu olacaksınız.

diye açıklıyor.

Üçüncü yolculukta, Adaya, Şakul ve Tesviye, ya da Cetvel ve Levye verilir. Şakul, hakikatin
hem temelde hem de zirvede aranması gerektiğini işaret eder. Bu, olgunlaşmanın ilk şartı
olan kendini bilmek için kişiliğin derinine incelenmesidir. Tesviye, insanların tabiat ve
eğilimlerindeki temel eşitliği gösterir; Masona katettiği yol ne olursa olsun mütevazı olmayı
öğretir. Bu yolculuk Akıl ve Hikmet Sütunu önünde tamamlanır. Bu yolculukta yedi temel
bilimden (Gramer, Retorik, Mantık, Aritmetik, Geometri Müzik, Astronomi) bahsedilir.

Ritüeli şöyle diyor:

insan, tabiatı Bilimle tanır, tabiat olaylarını, maddenin özelliklerini, hayatın tekâmül ve
toplum içinde yaşayan canlıların ilişkilerini yöneten yasalan bilimle anlar... Bu bilimlerin
her biri hakikatin bir veçhesini görmeye imkân veren bir basamaktır.

Dördüncü yolculukta, ya Gönye ya Tesviye, ya da Cetvel ve Gönye verilir. Ritüele göre,


Gönye, doğruluğun, düzgünlüğün sembolüdür. Gönye, Mâbette diğer taşların arasına
yerleştirilecek mikâp taşı doğru oturtmak için kontrol etmeye yarar. Yolculuğun sonunda
Aday Doğunun basamakları önüne getirilir, burada kendisine J ve B Sütunları üzerindeki yer

203
ve gök küreler gösterildikten sonra iki Sütun arasına alınır. Bu yolculukta Adaya İnsanlık veya
Büyük İnisiyeler anlatılır.

Ritüelde okuyoruz,

Sanat ve Bilimle insan yavaş yavaş tekâmül eder, Yardımseverlik, Kardeşlik,


Dayanışma, Adalet ve Eşitlikte daha sağlam bir anlayışa erişir.

Büyük inisiyelerle ilgili olarak da şunları söylüyor:

tüm zamanların inisiyelerinin meydana getirdikleri sembolik zincirin halkaları içinden


bir kaç inisiyeyi size bu yolculukta tanıttık. İnisiyasyon, düşünen İnsanlığın doğuşunda,
Evrenin, değişen görüntülerine rağmen üstün insanın bulmaya gayret edeceği, ilahi bir
Plana, ahlâki ve fiziki yasalara tâbi olduğunu sezgi yoluyla başlatmıştır.

Beşinci yolculuğu, Aday, bazı ritlerde elleri serbest, avadanlıksız, bazılarında da ya mala ya
da cetvelle yapar. Avadanlıksız yolculukta, Adaya hakettiği ücreti alması için ellerinin boş
olduğu söylenir. Avandanlık verilmemesinin bir anlamı da, artık elde edilen bilgilerden sonuç
çıkarılacak, bilgiler insanların, toplumun hizmetine sunulacaktır. Prensip önce kendini bilme,
yetiştirme, sonra da topluma yönelmedir. Mala, Masonların yakın çevrelerinden itibaren tüm
insanlara saçacakları sıcak sevgiyi, kardeşlik duygularını, insanların birbirlerine bağlanmaları
gereğini anlatır. Bu yolculukta çalışmanın önemi ve yüceliği vurgulanır.

Ritüeli diyor ki:

insan önce çalışmalıdır, ancak ondan sonra hizmetlerinin karşığını bekleyebilir. Hattâ,
biz inisiyeler, mecbur olduğumuzdan veya zorla değil, kendisi için yalnız sanatı önemli
olan bir sanatkâr gibi gönül isteğiyle ve de bir ödül beklemeksizin çalışmalıyız. Biz
Masonlar için çalışma bir görevdir, insanlık Mâbedinin yapımına bu biliçle katılıyoruz.

Kalfalığa geçiş törenin en önemli ânı, Tefekkür Hücresinde gördüğümüz hakikat aynasının bu
geçiş töreninde de ortaya çıkmasıdır.

Bir ritüel uygulamasında, dördüncü yolculuk tamamladığında, iki Nazır kalfa adayını alıp iki
yanında mum olan bir perdeyle kapatılmış bir yere getirirler. Perdenin üstünde “Gerçekten
istiyorsan, cesaretin de varsa, perdeyi aç, kendini tanımayı öğren” yazılıdır. Aday perdeyi
aralayıp kendini gördükten sonra I.Nazır “bakın nasıl olduğunuzu görün” der.

Bir EKSR ritüelinde uygulama şöyledir:

Üstadı Muhterem

204
Çırak Kardeşim, Üstatlar nafakanızın artırılmasını kabul ettiler. Kalfaların da terfiinize
itirazları yok.

Fakat, bir yandan kardeşlik duygularımız, diğer yandan da kendi kusurlarımızın bilinci
kardeşlerimiz hakkında hüküm vermemize engel oluyor. İçinizde gizlediğiniz sırrı da
bizim bilmemiz mümkün değil. Üstelik bizler de yanılmaz yargıçlar değiliz.

Ama, bir yargıç var ki ondan hiçbir şey saklanamaz. Bir tek o, doğru hüküm verebilir.

Onunla yüzyüze gelme cesaretini her kim gösterebilir, her kim onun verdiği hükmü
kabul edebilirse, o kimse Akıl ve Hikmet yolunda demektir.

Tören Üstadı Kardeşim, Adayı yüce yargıcın karşısına çıkartın; adalet yerini bulsun.

(Tören Üstadı, adayı, vicdanın sembolü aynanın karşısına götürür.


Bir süre beklenir.)

Üstadı Muhterem
İçinizde olan yüce yargıcın karşısında bulunuyorsunuz. Hakkınızda vereceği hükmü
düşünün.

Görüyorum ki soğukkanlılığınızı kaybetmediniz, demek ki Yaşama bağlısınız ve Nura


doğru yürümekte kararlısınız.

Burada önemli olan aynanın yüzeyindeki imaja bakmak değil, özü, cevheri aramak gereğidir.
Bunun için niyet ve istek lazımdır. Bunlar da insanı erdeme iten güçlerdir.

Ayna, gerçeği, doğruyu, samimiyeti, kalbi, vicdanı yansıtır. Ayna bir aydınlanma aracıdır, akıl
ve hikmet ile bilginin remzidir.

Anglosakson yeminlerinde özellikle ketumiyet unsuru önem taşır. Buna bağlı olarak,
sembolik cezalar, çağdaş düzenlemelerde kaldırılmış olsa da, yeminin sonunda verilir.

Yeminler daima Evrenin Ulu Mimarına çağrı ile (...huzurunda ya da ...anarak) ve Masonların
şehadetleri (...Locasının, ...Kardeşlerin önünde ) ile başlar.

Biçimi ve içeriği ne olursa olsun, yemin, kişiyi zihnen ve ruhen şartlamak içindir. Kişi,
Masonluğun beklediklerini içinde duyup bunları uygulamalıdır. Bunu yapması da kişinin kendi
değer ölçülerine, Masonlukla ilgili yaklaşımına bağlıdır.

205
Aday, bizde Yemin Kürsüsüne, Geçiş Kelimesini alıp, Kalfa adımlarını atarak gelir. Ritüelde,
çırak adımlarında olduğu gibi kalfa adımları denmiştir. Oysa Kalfa adımları yoktur, kalfa işaret
ve adımı vardır. Emulation’da önce Çırak Derecesinde Adayın Çıraklık bilgileri yoklanır, sonra
geçiş dokunuşu ve geçiş kelimesi öğretilir ve dışarıya çıkartılır. Loca ikinci dereceye
yükseltildikten sonra içeri alınır ve törene geçilir. Gene Emulation’da bu derecede de yolculuk
yoktur, Kalfa adayı olarak hazırlanmış olduğu gösterilmek üzere dolaştırılır. Sonra Doğuya
nasıl ilerleyeceği anlatılır. Ritüelde açıklama şöyledir:

I.Diyakon Üstadı Muhteremin kürsüsünün birkaç adım önünde ve tam karşısında


Güneye dönük durur. Ayaklarını gönye şeklinde, topuk topuğa, birbirine dik tutar. Sağ
ayağı Batıya, sol ayağı Güneye bakar. Sol ayağı ile başlayarak ve her adımda ayağını
yukarı kaldırarak döner bir merdivenin basamaklarını çıkar gibi yürür. Locanın orta
hattından başlayarak bir yarım daire çizer ve gene orta hatta Üstadı Muhteremin
Kürsüsünün önüne gelir4. Sağ ayağı Doğuya, sol ayağı Kuzeye dönük, topuk topuğa
durur.

Bu derecenin Anglosakson yemini şöyledir:

Ben ... Evrenin Ulu Geometricisinin huzurunda ve usulü dairesinde teşekkül etmiş,
burada muntazam olarak toplanmış bulunan işbu Muhterem Kalfa Hürmasonlar Locası
önünde şeref ve samimiyetle yemin ederim ki:

Masonluğa ve Kalfa derecesi adı verilen Masonluğun bu ikinci derecesine ait sırlar ile
misterleri her zaman saklayacak, gizleyecek ve bunları Mason olmayan harici âlemden
hiçkimseye, Çırak olarak yeterince hizmet edip Kalfa derecesine geçmek için
hazırlanmış Kalfa adayı Çırak Masona bile, eğer Kalfa Masonların muntazam Locasında
değilse, açıklamayacağım.

Doğru ve sadık bir Kalfa olarak yemin ederim ki, gönye gibi hareket edeceğim, işaret
ve çağnlara cevap vereceğim, birinci derecedeki ilkelere uyacağım.

Bütün bunları hiçbir tevile sapmadan ve aklım yerinde olduğu müddetçe tutacağıma
tam bir hulûsla yemin ederim.

Eğer bilerek ve isteyerek Kalfa Masonlar önünde ettiğim bu yeminimi bozacak olursam,
sol göğsümün yarılıp, kalbimin yerinden sökülerek göklerdeki kuşlara ve çöllerdeki
hayvanlara yem olarak atılmasına razıyım.

4
Yemin Kürsüsünün (daha doğrusu diz çökme pufunun) Üstadı Muhteremin Kürsüsünün önünde ve
yerde bulunduğu unutulmamalıdır.

206
Kalfa Masonu dış görünüşüyle tanıtan taktığı önlüktür. Bu derecede önlük, Çırak önlüğü gibi
beyaz olmakla birlikte üzerinde iki ponpon vardır. I.Nazır önlüğü takarken şu sözleri söyler:

Ustadı Muhteremin emriyle, Masonluk sanat ve iliminde göstermiş olduğunuz


ilerlemenin işareti olarak size Kalfa Hür Masonun mümtaz alâmetini takıyorum.

Üstadı Muhterem
Birinci Nazırın söylediklerine eklemek isterim ki şimdi taktığınız bu önlük, bundan sonraki
incelemenizin liberal sanatlar ve ilimler olacağını işaret etmektedir. Böylece bir Mason
olarak görevlerinizi daha iyi yerine getirebilecek ve Ulu Tanrı'nın harikulâde eserlerini
daha iyi anlayabileceksiniz.

Nasıl bir harici Çırak Mason olduktan sonra bu unvanı ile tanınmaya başlıyorsa, yeni Kalfa da
Masonluk mesleğinde artık böyle tanınacaktır. Çırak Mason olarak Locanın kuzeydoğu
köşesine oturtulmuştu, şimdiki yeri eski yerinin tam karşısı Güneydoğu’dur:

Masonluk ileri giden bir ilimdir. Çırak Mason olarak kabul edildiğinizde, Locanın
Kuzeydoğu köşesine yerleştirilmiştiniz. Bu sizin yeni kabul edildiğinizi gösteriyordu.
Şimdi ise bu ilimde göstermiş olduğunuz ilerlemeyi göstermek üzere Güneydoğuya
yerleştirildiniz. Dışardan bakılınca, doğru ve dürüst bir Kalfa Hür Mason olarak
görünüyorsunuz. Sizden ısrarla hep böyle davranmanızı istiyorum. Bir önceki derecede
size söylenenlerin hiçbir zaman hafızanızdan silinmeyeceğini ümit ederim. Bir noktayı
size hatırlatmak istiyorum. Bir önceki derecede size verilmiş olan ahlâki hakikat ile
fazilet prensiplerini öğrenmiştiniz, şimdi de araştırmalarınızı tabiatın ve ilimin saklı
misterleri üzerine yapacaksınız.

Masonluk, genel olarak, sembollerle ilgili yorum ve açıklamaları dogmatik kurallara


bağlamaz. Herkes kendi ölçüsüne göre, kendi ifade biçimi ile bu sembolleri yorumlayabilir,
kendine göre kıssadan hisse çıkartabilir. Emulation riti yoruma sınır koymuştur. Onların
anlayışına göre ne anlaşılması gerekiyorsa ritüellerde o şekilde ve yeterince açıklanmıştır;
onun için de ritüel ezberlenmelidir, iyice ezberlenince daha iyi anlaşılacaktır.

Çırak avadanlıkları, Cetvel, Çekiç ve Taşçı Kalemidir. Bu üç avadanlık, inşaatta kullanılacak


malzemeyi hazırlamak ve işi ölçmek için kullanılan avadanlıklardır. Kalfa, Çırak olarak
yonttuğu taşa son şeklini verecek, bu taşı Mâbetteki diğer taşların arasına uyumla
yerleştirecektir.

Çırak avadanlıkları ile hazırlanan malzeme yapıdaki yerine Kalfa avadanlıkları ile kontrol
edildikten sonra konur. Bu avadanlıklar Gönye, Şakul ve Tesviyedir. Bunlar, çalışma
avadanlığı değil, test avadanlıklarıdır. Bunlarla, Kalfanın, el maharetinin ötesinde belirli bir
bilgi birikimi isteyen avadanlıkları kullanabilecek kadar meslekte yetişmiş olduğu anlatılır.

207
The Modern Ritual’da bu avadanlıklar şöyle açıklanmıştır:

Size bu derecenin avandanlıkları Gönye, Tesviye ve Şakulü veriyorum. Operatif yani


amelî masonlar, Gönyeyi yapının dikey köşelerini kontrol edip düzeltmek ve ham
maddeyi gereken şekle getirmekte kullanırlardı.

Tesviye, düz yerleştirmek ve yataylığı kontrol etmekte, Şakul de, kaideleri üzerine
oturtulurken bütün dikeyleri kontrol edip düzeltmekte kullanılırdı. Fakat, bizler operatif
değil, hür ve kabul edilmiş ya da spekülatif masonlar olduğumuz için, bu avandanlıkları
temsili ve ahlâki anlamlarda kullanıyoruz. Böylece, gönye davranışlarımızı masonluk
kural ve çizgisine göre düzenlemeyi, hareketlerimizi ahlâk ve erdem ilkeleriyle uyumlu
hâle getirmeyi öğretir. Tesviye, aynı kökten geldiğimizi, aynı tabiatın parçası
olduğumuzu, aynı ümitleri paylaştığımızı, mevki ve servet itibariyle birbirimizden ne
farklı olursak olalım, tesviyeci ölüm geldiğinde, iyilik ve erdem dışında herşeyin sona
ereceğini anlatır. Şakul, hangi görev ve sıfata sahip olursak olalım doğru ve dürüst
davranmayı, adalet terazisini dengede tutmayı, cimrilikle müsriflik arasında tam
kararda olmayı, ifrat ve tefritten kaçınmayı, ihtiras ve peşin hükümlerimizi görev
çizgisine uydurmayı işaret eder. Böylece, davranışı dürüst, ayaklan denk, daima dimdik
bir şekilde, her türlü iyiliğin tecelli ettiği o ölümsüz ilkeyi gerçekleştirme yoluna
yükselmeyi ümit edebiliriz.

İs’ad Töreninde, İs’ad Üstadı Muhteremi, Üstadı Muhtereme kalfa avadanlıklarını verirken bu
avadanlıkları ne için kullanacağını şöyle açıklar:

Hem Kardeşleriniz, hem de dış dünya, ilkelerinizin doğruluğuna (Gönye), niyet ve


tasarruflarınızın hayırseverlik ve insanlığına (Tesviye), hayatınızın ve idarenizin
düzgünlüğüne (Şakul) bakarak bu görevi hak edip etmediğinize hükmedecektir.

“Kalfalık” teknik bir terimdir. Kalfa, duvarcılık, inşaatçılık, marangozluk, boyacılık vb. gibi
meslek ve zenaatta ehliyet sahibi olan, o meslekte ilerlemiş kimsedir. Masonlukta, Kalfalık
mesleği denildiği zaman inşaatın şantiyesi, kazılacak ve atılacak temeller, kurulacak iskeleler,
taşların toplanması ve yerlerine yerleştirilmesi, duvarların örülmesi, çatının örtülmesi,
vitrayların aydınlatılması, vs vs ... yani hareketli, renkli bir ortamda bir iş akla gelir. Öte
yandan, Kalfalık (Compagnonage) bir de başta Fransa olmak üzere bütün Avrupa’da dolaşan
inşaat erbabını hatırlatır.

Operatif devirde, Masonluk iki dereceye ayrılmıştı. İlk ve başlangıç derecesi Çıraklıktı.
Operatif Masonlar aralarına alıp yetiştirmek üzere oniki ilâ onbeş yaşlarındaki erkek çocukları
seçiyorlardı. Böyle bir çocuk, üyelerce kabul edildiğinde, öğreneceğine, mesleğe

208
bağlanacağına yemin ediyor, sonra da deneyimli bir Masonun yanına veriliyordu. Eğer daha
sonra lâyık ve müstahak görülecek olursa, adı resmen loca defterine kaydediliyor, sıfatı da
girmiş, alınmış, kaydedilmiş Çırak (Entered Apprentice) oluyordu. Kural olarak, bu çocuk,
Ustasıyla yedi yıl yaşıyordu. Kendisine bir şey ödenmiyor, yalnız yemesi, içmesi ve giyinmesi
karşılanıyordu.

Çıraklığını tamamladığında locada sınavdan geçiliyordu. Eğer başarılı olursa, birtakım görev,
hak ve ayrıcalıklara sahip olarak Mesleğe tam üye olarak alınıyordu. O zaman Meslekte Kalfa
(Fellow Craft) oluyordu. Bu, sanatı öğrenmiş, öğretmene ihtiyacı kalmamış demekti; bir
anlamda Ustaydı. O devirde Kalfalık ile Ustalık aynı şeydi.

Bugün operatif düzen yoktur, o zamanki teknik terim yerinde kalmakla birlikte anlamı
değişmiştir. Kalfalık, Spekülatif Masonlukta, bu dereceye geçiş törenini, Locanın bu derecede
açılış ve kapanışını ve derecenin öğretisini anlatır.

Masonluk, bir ritüel öğretisi içinde, ya da bir tören akşamında anlatılamayacak kadar geniş ve
kapsamlıdır. Onun için de bir derece öteki dereceyi takip eder. Ancak, Masonluk, salt beyinle
değil, kalbin zekâsı ile, gönül gözüyle yakalanır.

Çırak Mason hayat kapısındaki çocuktur, gözleri doğmakta olan güneştedir. Üstat Mason
yaşını almış olan insandır, gözlerine batmakta olan güneş vurmaktadır. Bunların arasında,
Kalfa, hayatının tam ortasında, deneyimli, güçlü, kuvvetli, kaynakları sağlam, günün ateşine
ve yakıcılığına dayanabilen insandır. Yaşamının ortalarında olan insan daha ziyade sorumluluk
taşıyıp kaldıracak güçtedir. Deneyim ve yetenekleri, ona her türlü sanatı icra edip yüceltme
imkânı verir. Birgün gelecek, güneş batacaktır. Şimdi hayatının öğle vaktindeyken kaldırıp
yükü sırtına vurabilmelidir. Ancak yükü, görev ve sorumlulukları taşıyabilmek için de teçhiz
olmak zorundadır. Bunun için, önce, eğitim ve öğretim gereklidir. İkincisi, hayatın gerçekleri
ile deneyim kazanmalıdır. Üçüncüsü ve en önemlisi akıl ve hikmet sahibi olmalıdır.

Dönemeçli merdivenle çıkılan Orta Hücrenin ifade ettiği bir çok anlamdan biri de akıl ve
hikmettir. Bilgi ve deneyimle hayat merdiveninden çıkan insanın bütün duyulan, heyecanları,
düşünce ve davranışları yani aklı ve gönlü akıl ve hikmetle dengelenir, böylece bütün benliği
birlik, ahenk ve denge içinde bütünleşir.

Kalfa, geniş donanımı ve yüklü sorumluluğu olan insandır. Hayalleri geride kalmış, gerçekler
içinde yaşamaktadır. Ödevlerinin bilincindedir, bunları bilgi, deneyim ve coşkuyla ele alır.
Ailesinin, kardeşlerinin, insanların kendisine ihtiyacı vardır; onların refah ve mutluluğu için
hizmet etmenin görev olduğunu unutmaz. Hayatın gerçekleri içinde bedeniyle, aklı ve
gönlüyle dimdik, sapasağlam durur.

209
Locanın kapanışı

Kalfa Derecesinde, Loca, geleceğe güven, kendini tanıma, kardeşlik ve insanlık sevgisi,
adalet, ümit tavsiye ve temennileriyle kapatılır. Emulation’da son sözler şöyledir:

Mutlulukla buluştuk
Mutlulukla ayrılalım
Yine buluşalım mutlulukla.

Bir EKSR ritüelinde Kalfalığa geçiş töreninin sonunda yeni Kalfa iki Sütun arasına alınır ve
eski Compagnonage’daki Fransa Turu için yola konur.

Kalfa Kardeşim, bu akşam size birtakım bilgiler, bir çalışma metodu verildi.

Malzeme çok, bunları toplayın, birleştirin. İyice düşünün, ama hazmederek iyice ve
uzun uzun düşünün.

Eğer gerçekten, samimiyetle, kendi Mâbedinizi yapmak istiyorsanız, devam edin,


yolunuz açık olsun.

Üstadı Muhterem
Teşekkür ederim, Hatip kardeşim.
(Duraklama)

Üstadı Muhterem
Muhakkik ve Tören Üstadı kardeşlerim, yeni Kalfa Kardeşimizi İki Sütun arasına
götürünüz.

(Muhakkik yeni kalfayı İki Sütun arasına getirir. Loca hafifce karartılır, Batı aydınlık bırakılır.)

Üstadı Muhterem
Sekreter Kardeşim, Kalfa hazır mıdır?

Sekreter
Heybesi yok, Üstadı Muhterem.

Üstadı Muhterem
Hazine Emini Kardeşim, görevinizi yapın.

210
(Hazine Emini heybeyi yeni Kalfaya verir)

Hazine Emini
Hayatın yükünü yiğitce taşıyabilecek misiniz?

II.Nazır
Üstadı Muhterem, Kalfa Kardeşimize heybe verildi.

Üstadı Muhterem
Hatip Kardeşim, Kalfa hazır mıdır?

Hatip
Avadanlıkları yok, Üstadı Muhterem.

Üstadı Muhterem
Tören Üstadı Kardeşim, görevinizi yapınız.

(Tören Üstadı, cetvel, pergel, gönye, levye, tesviye, şakul, çekiç ve kalemi Kalfaya getirip
heybeye koymasını söyler)

Tören Üstadı
Avadanlıklarını iyi ve doğru kullanırsan Yıldıza giden yolu alabilirsin.

I.Nazır
Üstadı Muhterem, Kalfaya gerekli avadanlıklar verildi.

Üstadı Muhterem
Sekreter Kardeşim, Kalfa hazır mıdır?

Sekreter
Azığı yok, Üstadı Muhterem.

Üstadı Muhterem
Hasenat Emini Kardeşim, görevinizi yapınız.

(Hasenat Emini Kalfaya bir parça ekmek verir)

Hasenat Emini
Kardeşim, eğer bir gün hak ettiğin halde ekmek bulamazsan, kardeşlerin olduğumuzu
hatırla.

211
I.Nazır
Üstadı Muhterem, Kalfaya ekmek verildi.

Üstadı Muhterem
Hatip kardeşim, Kalfa hazır mıdır?

Hatip
Yolu uzundur, bir dayanağa ihtiyacı olacaktır.

Üstadı Muhterem
Tören Üstadı Kardeşim, görevinizi yapın.

(Tören Üstadı Kalfaya ucunda kırmızı kurdele olan bir sopa verir)

Tören Üstadı
Yorulduğunda ve tehlikede olduğunda bu sana destek olsun.

I.Nazır
Üstadı Muhterem, Kalfa şimdi hazırdır.

Üstadı Muhterem
Kardeşlerim ayağa kalkınız ve düzen duruşuna geçiniz.

Kalfa Kardeşim, yola koyulma zamanı geldi. Eskilerden bize intikal etmiş olan bu
derecenin sırlarını size verdik. Başka şantiyelerde başarıyla çalışabilmeniz için bütün
bilgimizi size aktardık. Ayrıca, size heybe, avadanlık, azık ve bir de dayanak verdik.

Yolculuğunuz süresince, Kardeşlerinizin derin muhabbeti de üzerinizde olacaktır. Gidin,


Alev Saçan Yıldız yolunuzu aydınlatsın.

(Kısa duraklama)
Şimdi Batıya dönünüz.

(Tören Üstadı Kalfayı kapıya döndürür)

Bakalım, bir ustaya yakışır eser ortaya koyabilecek ehliyet ve yetkinliği kazanmış
olarak dönecek misiniz? Sizi sevinç ve coşkuyla karşılayabilecek miyiz?

(Koruyucu yavaşca kapıyı açar. Tören Üstadı Kalfayı dışarı çıkartır.)

212
Üstat Derecesi Ritüeli

Locanın açılışı

Locanın kontrol altına alınmasından, toplantıya katılanların en az o dereceyi haiz olduklarının


anlaşılmasından sonra konuşmalar başlar.

Üstat derecesinde, Üstadı Muhterem, I.Nazıra “Üstat Mason musunuz?” diye sorar. Bizim
ritüelimizde cevap “Akasyayı gördüm, beni gönye ve pergelle deneyebilirsiniz”dir. Bu cevap
biraz havadadır. Çünkü aktarılırken kaynağındaki mantık sırasına dikkat edilmemiştir.

213
Anglosakson ritüellerinde, Locanın korunmakta olduğunun anlaşılmasından sonra, herkesin
Üstat Mason olarak düzen duruşuna geçmesi istenir. Bundan sonra, soru-cevap akışı şöyle
devam eder:

Üstadı Muhterem
I.Nazır Kardeşim, Üstat Mason musunuz?

I.Nazır
Öyleyim, Üstadı Muhterem, beni deneyip sınayınız.

Üstadı Muhterem
Mimarlıktaki hangi avadanlıkla sizi deneyip sınayabiliriz?

I. Nazır
Gönye ve Pergelle.

Üstadı Muhterem
Siz uygun yöntemi bildiğinize göre, Kardeşlerin Üstat Mason olup olmadıklarını
işaretlerinden anlayınız, sonra da aynen yaparak bana kanıtını gösteriniz.

I.Nazır’ın daveti üzerine herkes işaret verdikten sonra, I.Nazır’ın kendisi de işaret verir.
Bunun üzerine Üstadı Muhterem “kanıtın doğruluğunu onaylarım” der ve işaret verir.

Çırak derecesinde, Anglosakson ritüellerinde, Çırak “kendisini aydınlatacak bir Üstat bulmak
için Batıdan Doğu‟ya gider”. Zira, bu ritüellerde, “Bilimin Doğuda doğup geliştikten sonra
Batıya geçtiği” yazılıdır. Böylece, Çırak bilim ışığının kaynağına yöneltilmektedir.

Üstat derecesinde, “Doğu‟dan Batı‟ya” gidilmektedir. Üstat Mason, teorik olarak, Masonluğun
“en son ve en âli derecesi”ndedir ve bilginin tamamına sahip olmuştur, şimdi bunu yaymak
için Batıya dönmektedir. Ancak, Hiram’ın ölümüyle Üstat Masonun gerçek sırları kaybolmuş
olduğundan da Üstat Mason kendi gayret ve çabasıyla bunları bulmaya çalışmaktadır.
Bulacağını ümidettiği yer “geometrik nokta”dır. Geometrik nokta, ritüellerdeki açıklamaya
göre “çevresindeki bütün noktaların eşit mesafede olduğu dairenin ortasında bulunan ve bir
Üstat Masonun hiçbir zaman sapmayacağı1 adaletle hakikatin sembolü”dür.

Bizim bugünkü sembolik avadanlıklarımız operatif masonların gerçek avadanlıkları yani iş


âletleridir. Operatif Masonlukta iş âletlerinin iş yaparken kullanıldıkları için sağlam, hatasız ve

1
Hıristiyani ağırlıklı ritüellerde, yanılmayacağı ya da sapmayacağı değil, "günahtan sakınacağı"
şeklindedir.

214
kusursuz olmaları lazımdır. Şu veya bu sebeple bozulan, hasar gören âletler önce tamir sonra
ayar ister.

Gönyeyi ayar edebilmek için 90°lik bir açıya ihtiyaç vardır. Operatif Masonlar bunun için iki
yöntem takip etmişler.

Birincisi, Öklid’in 47. önermesidir. Buna göre, biri 3, diğeri 4, bir diğeri de 5 birimlik üç
değnek, üçgen şeklinde birleştirilerek 90°lik bir açı elde ediliyor.

İkinci yöntemde ise, pergelle bir daire çiziliyor, sonra bu dairenin tam merkezinden bir doğru
geçiriliyor, doğrunun dairenin çemberini kestiği iki nokta işaretlenerek çemberin üzerinde
alınan herhangi bir başka noktayla çemberin üzerine işaretlenmiş iki nokta bileştirilerek
çemberin üzerindeki bu noktada 90°lik bir açı sağlanıyor. İşte, ritüellerdeki “usûlüne göre
kurulmuş bütün Localarda bir Üstat Masonun asla sapmayacağı daire içinde bir nokta vardır”
cümlesi operatif masonların kullandıkları bu ayar tekniğinin sembolik ifadesidir.
Operatiflikteki bu ayar tekniği, spekülatif anlamda, bir Masonun alışkanlık haline getirmesi
gereken otokontroludur. Ritüele göre, bu kontrol ve ayarın ölçüsü adalet ve hakikattir.

Ritüelimizde, Üstadı Muhterem, I.Nazıra “aramalardan bir sonuç umuyor musunuz” diye sorar
ve “hayır” cevabını alır. Bu cevap üzerine, mantıken “o halde çalışmaya neden devam
ediyoruz” diye sorması gerekir. Çırak ve Kalfa ritüellerinde olduğu halde, bu derecede
unutulmuş olan bir soru vardır: Burada ne maksatla toplanıyoruz? Belki konuşmalardan
maksat bellidir ama bütün açılışlarda bütünlüğün sağlanması bakımından bu soru burada da
olmalıdır.

Bu soruyu ekleyerek ve bazı cümleleri çıkartarak ritüelin bu bölümü aşağıdaki gibi


düzenlenebilir:

Üstadı Muhterem
I.Nazır Kardeşim, burada ne maksatla toplanıyoruz?

I.Nazır
Bütün çabalarımıza ve katlandığımız güçlüklere rağmen, arzu ve ümidettiğimiz
amacımıza erişemediğimizi anlamak için, Üstadı Muhterem.

Üstadı Muhterem
I.Nazır Kardeşim, madem ki amacımıza erişemiyoruz, o halde çalışmaya neden devam
ediyoruz?

215
I. Nazır
Bizim çalışmalarımız ömrümüzle sınırlıdır. Oysa ürettiğimiz eserler ve fikirler bizden
sonra da devam edecektir. O sebeple bunların çoğalması ve yayılması için çalışmaya
devam ediyoruz.

Orta Sütunlar yakılırken,

“Bilim, Akıl ve Hikmete destek olur”,


“Emek, Kuvveti sürdürür”,
“Her keder, daima kurtuluşla sona erer”
sözleri,

1965 öncesinde,

“İlim akıllandırır”,
“İş kuvveti devam ettirir”, “Amel, kuvveti idame eder”
“Kederde kurtuluş vardır”, “Kederde necat vardır” idi.

Şimdi söylenen “her keder daima kurtuluşla sona erer” yanlıştır. Çünkü her keder kurtuluşla
sona ermez.

Anglosakson ritüellerindeki “Most High”ın karşılığı, 1965’den sonra ritüelimize “Yücelerin


Yücesi” olarak girmiştir. Bununla, anlaşıldığı kadarı ile, Yücelerin Yücesi, Kutsalların Kutsalı’na
(Sanctum Sanctorum) benzetilmek istenmiştir. Oysa “Yüceler Yücesi” olmalıydı. “Evrenin Ulu
Yaradanı”, bir zamanlar üzerinde birtakım tartışmaların geçmiş olmasından dolayı
korunamadı. Ben, “Evrenin Ulu Mimarı”nın, Kalfa derecesinde “Geometrician”, Üstat
Derecesinde “Most High” olmasındaki masonik gerekçeyi, tabii eğer varsa, kavrayabilmiş de
değilim. Çünkü Tanrı'ya sıfatlar verilmesinin Masonluğun işi olmadığını düşünüyorum.

Üstatlığa yükseliş töreni

Anglosakson ve Amerikan Localarında, bizdeki gibi, bu derecede siyah örtüler ve perdeler


yoktur.

Tezyin ve tefrişi bizimkilere benzeyen Localarda, tören için, her taraf siyahlarla örtülür, her
yer iyice karartılır, Orta Sütunlardan yalnız II. Nazırın Güzellik Sütunu yanık bırakılır.
Efsaneye göre, Kuvvet, kaba kuvvet olmuş ve Akıl ve Hikmeti öldürmüştür. Bazı Mâbetlerde,
İkinci Nazırın Sütunu yerinden alınıp Doğu’ya yakın bir yere konur. Doğu ve doğudaki üçgen
yanık kalır, Alev Saçan Yıldız batıya iki Sütun arasına alınarak hafif bir ışıkla aydınlatılır.
Mâbedin iyice karanlık olması için Doğu, basamaklardan itibaren, siyah örtüyle kapatılır.
Üstadı Muhterem kürsüsünden iner, Doğunun ön tarafına konulan bir masaya geçer.

216
Boyunluk ve kordonlar, siyah olan iç tarafları dışa gelmek üzere takılır. Kılıç askısı ve önlükler
aynen kalır. 1965 öncesinde bizde de aşağı yukarı böyle yapılıyordu.

Diğer eşyalar bizdeki gibidir. Bizde Üstadı Muhteremin kürsüsündeki Kum Saatinin pek bir
anlamı yoktur. Kum saati, Tefekkür Hücresinde, ölümle yüzyüze gelen harici için zamanın
akışını ifade için vardır, ama Üstat derecesinde zamanın akışıyla ölüm korelasyonunu kurmak
biraz zorlamadır.

Bütün ışıkların söndürülmesi ve her tarafın siyah örtülerle karartılması matem havasını
vurgulamak içindir. Doğunun ışıklarının söndürülmemesi ise Doğunun ışığının hiçbir zaman
sönmeyeceğindendir.

Bu derecede, Doğuya “Debhir veya Deb’ir ya da Devir”, Locanın geri kalan kısmına da “Hekal
ya da E’hal” denir. “Ulam” revak ya da giriş kısmıdır.

Eski uygulamamızda Üstat Mason Adayı iki omuzundan tutularak ve geri geri yürütülerek
Mâbede alınır ve arkası dönük olarak bir sandalyeye oturtulduktan sonra önceki derecelere
ait bilgisi yoklanırdı. Daha sonra dışarı çıkartılır ve yükselebilmesi hususu Locada oylanırdı.
Şimdi, bunun yerine, Üstadı Muhterem, Aday için “bilgisini yoklamakla görevlendirdiğimiz
Kardeşimiz bu dereceye geçmeğe hazır olduğu kanaatindedir” diyor. Bu, bugünkü
uygulamamıza uygun düşüyor. Zira Localarımızda masonik eğitim ve öğretime eskiden
olduğu kadar önem verilmiyor. Zaten Localar da bu işi Konvan kararıyla Eğitim ve Öğretim
Localarına devrettiler. Eğitim ve öğretim bir Locanın temel ve vazgeçemeyeceği işidir.
Bundan vazgeçmesi var olma nedenini ortadan kaldırır. Kalfa Derecesi bir süredir transit
derece olmuştur, sadece geçiş törenlerine ve kısa geçişlere yarar. Üstat Masonlar Locasında
da idari işlerle terfi törenleri yapılır. Loca dışında çalışma yapan, eğer tez istenmemişse, pek
azdır. Rehberler, eğer görevlerini yapmışlarsa, Çırakları Kalfa olduklarında işlerinin bittiğini
sanırlar. Herkesin Loca dışında çalışma yapması beklenemez, kimse de mecbur değildir. Ama
Locada Masonik çalışma yapılması sistemin kural ve gereğidir ve eğitim her derecede

217
yapılmalıdır. Ama yapılmadığına ya da yeterince yapılmadığına göre de, yapılmamış
çalışmanın sınavı da olmamalıdır. Onun için de kalkmıştır.

Adayın geri geri getirilmesi, eğer bu dereceye yükselmesi son anda kabul edilmezse bu
derecede oynan dramanın dekorlarını, Mâbedi sarmış olan matem ve perişanlığı görmemesi
içindir.

Mâbedin yarı aralık kapısında beklemekte olan Kalfa adına konuşan Muhakkik, onun Üstat
derecesine, “Tanrı‟nın yardımı, pergelin desteği ve kendi gayretiyle” erişebileceğini
ümidettiğini söyler. Anglosakson ritüellerinde ise, “Tanrı‟nın yardımı, gönye ve pergelin
birlikte yardımı ve geçiş kelimesi sayesinde”dir. Kalfa derecesinde de, aynı şekilde, geçiş
kelimesi yani parola yardımcıdır. Çırak derecesinde ise geçiş kelimesi yoktur, çünkü Masonluk
dünyasına girmeye hazırlanan bir hariciye harici dünyanın vereceği ve Masonluk dünyasında
geçerli olabilecek bir kelime ya da parola olamaz. Onun için de haricinin sınavlara
dayanabilmesi “kendi gayreti”ne bağlıdır. Çırak için geçiş kelimesi olmamasının bir başka
nedeni, operatiflikte bu kelimenin ancak temel çıraklık dönemini tamamlayıp Locaya
kaydedilenlere verilmesidir. Düz Çırak Locaya kayıtlı değildir, Locaya veya şantiyenin özel
bölümüne girip çıkabilmekte, kendisine birşey sorulmamaktadır.

Kalfa ve Üstat adaylarına verilen parola kelimeler o ritüellerden aynen alınmıştır. Ancak o
ritüellerde, bu kelimeler adaylara verildikten sonra adaylar dışarı çıkartılır, Loca onların terfi
edecekleri dereceye yükseltildikten sonra bu derecelere geçiş için gerekli kelimeyi haiz olarak
tekrar içeri alınırlar. Bizde ritüellerden alıntı yapılırken kelimelerin verilmesi Adayın yemin
kürsüsüne gidişine monte edilmiştir. Böylece sanki geçiş kelimesi ile yemin kürsüsüne
giderken atılan adımlar bir bütünmüş gibi gösterilir. Bazı ritüellerde geçiş kelimeleri adaylara
yemin ettirildikten sonra verilir.

Teist bütün ritüellerde, “Tanrı‟nın yardımı” daima esastır. Dik açı elde etmek için gerekli olan
iki temel avadanlık “Gönye ve Pergel”, burada, Üstat olarak apayrı bir planda, eskisi gibi
ellerini değil, artık kafasını kullanması gerektiğini işaret eder.

Koruyucu, içeri alınan Kalfanın göğsüne pergelin sivri ucunu dayar ve bunun “gösterdiği yolda
ölçülü davranması gerektiğini hatırlattığını” açıklar. Ritüelimizin alıntı yapıldığı kaynak ritüelle
diğer bütün anglosakson ritüellerinde açıklandığı gibi, Üstat Mason adayı göğsüne pergelin iki
ucu birden bastırılarak içeri alınır ve bundan maksadın “insanın en hayati uzuvları nasıl
göğsünün içindeyse, Hürmasonluğun başlıca ilkeleri olan kardeşçe sevgi, yardım ve hakikatin,
sembolik olarak, pergelin iki ucu arasında olduğunu öğretmek” olduğu söylenir.

Bu şekilde içeri alınan Üstat Mason adayına bazı öğütler verilir. 1965 öncesi ritüelimizde
şunlar söyleniyordu:

218
Kabrin kenarında nefsinizi yoklayınız. Hakikatın, hayatınızdan aziz olup olmadığını
kendinizden sorunuz. Sizi terk etmiş olsaydık hakikate sadık kalacak mıydınız? Siz
dünyaya muhtaç ve çıplak olarak geldiniz, yine muhtaç ve çıplak olarak gideceksiniz.
Bu abedin eşiğini ilk atladığınız zaman nasıl karanlık ile çevrili idiyseniz son
tekemmülünüze de yine öyle karanlık bir yoldan yetişeceksiniz

Siz, ölümün hayali karşısında bulunuyorsunuz. Mezahirin2 bir ân olduğunu hatırladınız


mı? Bu âlemi terk edeceğiniz zaman ne eser bırakacağınızı kendinizden sordunuz mu?
Siz faraza bugün ölseniz vaatleriniz yerine getirilecek mi? Kusurunuz olduğundan
şüphe etmiyor musunuz? Kardeşlerinizi sevdiniz mi? İnsaniyete faydalı oldunuz mu?
Susuyorsunuz; sakın size karşı hâkim vaziyet takındığımız fikrinde bulunmayınız. Biz
kendi kusurlarımızı biliyoruz. Bunun için tekemmülümüzü daima yakınlarımızın
muhabbet ve samimiyetinde, faydalı ikazlarında arıyoruz. Nihayete kadar da bu yolda
hareket ve bu fikirde sebat etmek niyetindeyiz.

Hakiki Mason şimdi size sorduğum sualleri daima hatırında tutmalı, fiil ve
hareketlerini öyle bir surette tanzim ve idare etmeli ki namuslu bir adama lâyık olan
vicdanı, bu suallere hayatının her anında müsbet cevap verebilmek için elinden gelen
her şeyi yaptığını tasdik etsin.

Ölüm saatını düşününüz! Aklınız hakikati size tanıtmamış ise imanınız sizi
muhafaza edemez.

Son saatinizi hatırlayınız! Kalpten gelmeyen dostluk sizi memnun edemez.

Ölüm ânını düşününüz! Arzularınız vazife icabına uymuyorsa sizin için ümit
kalmaz.

Bu konuşmalar, bu derecenin temel konusu olan Hiram lejandına hazırlık içindir. Nitekim bu
derecede yapılan üç yolculuk sırasında, Üstat adayı, ne olduğunu tam olarak anlamadığı bir
cinayet soruşturmasından geçer, elleri ve önlüğü kontrol edilir.

Aday, cinayet hikâyesi kendisine anlatılmadan önce yemin3 eder. Ritüelimizde, gene Kalfa
deceresinde olduğu gibi, Geçiş Kelimesi verilir, Üstat adımları attırılarak Yemin Kürsüsüne

2
Mezahir: görüntüler.

3
Masonlukta yemin edilmeden hiçbir sıfat kazanılmaz, hiçbir göreve başlanılmaz. Bizde yemine hiç önem
verilmemektedir. Büyük Görevliler Kurulunda boşalma olur, yedek doldurur, ama yemin etmez. Onun için
de “Pek Muhterem” değil, “Çok Muhterem” olur. Yargı Kurullarında seçim yoktur, hem tâyinle gelirler
hem de yemin etmezler. Büyük Loca Müfettişi diye Büyük Görevliler Kurulunca tâyin edilen de yeminsiz
görev yapar.

219
getirilir, deniyor. Bu adımlar da, Çırak ve Kalfa adımları olmadığı gibi, Üstat adımlarıyla değil,
bilinen adımlarla Doğuya ilerlemedir.

Emulation’da Loca Kalfa Derecesindedir, Adayın Kalfalık bilgileri yoklanır, sonra geçiş
dokunuşu ve geçiş kelimesi öğretilir ve dışarıya çıkartılır. Loca üçüncü dereceye yükseltilir,
Aday içeri alınır ve törene geçilir. Bu derecede de yolculuk yoktur, Üstat Mason adayı olarak
hazırlanmış olduğu gösterilmek üzere dolaştırılır. Sonra Doğuya nasıl ilerleyeceği anlatılır:

Bu derecede Batıdan Doğuya ilerlemenin usûlü 7 adım atmaktır. İlk 3 adım sanki bir
mezarı atlarmış gibi atılır. Sizin için yürüyüşü önce ben göstereceğim, sonra siz tekrar
tekrar edeceksiniz.

I. Diyakon Mezarın başına veya Batı ucuna gider, Doğuya döner ve durur. Sol ayağı
Doğuya, sağ ayağı Güneye dönük olarak topuklarını bitiştirerek Gönye yapar. Sol ayağı
ile başlayarak mezarın üstünden Kuzeydoğu yönünde bir adım atar, sağ ayağını solun
yanına getirip topuklarını bitiştirir. Sağ ayağı doğuya bakar. Sağ ayağı ile başlayarak
mezarın üstünden Güneydoğuya doğru ikinci adımı atar, sol ayağını sağın yanına
getirir. Sol ayağı doğuya bakar. Ayaklar Gönye vaziyetindedir. Sol ayağı ile başlayarak
üçüncü adımı mezarın ayak ucuna doğru atar. Sol ayağı doğuya bakar. Sağ ayağını
solun yanına getirip, topukları bitiştirir. Sağ ayağı güneye bakar. Sonra sol ayağı ile
baslayarak dört adımda Üstadı Muhteremin kürsüsüne gelir. Sol ayak kuzeydoğuya,
sağ güneydoğuya bakacak şekilde topukları bitiştirir, gönye yapar.

Anglosakson Üstat derecesi yeminleri hemen hemen şöyledir:

Ben ... En Yücenin huzurunda ve burada muntazam olarak toplanmış ve usulüne göre
teşekkül etmiş, bu beratlı ve pek Muhterem ... Locasının önünde, kendi rızam ve hür
irademle, tam bir hulûs ve samimiyetle söz verir ve yemin ederim ki,

Üstat Mason derecesinin ve bu dereceye ilişkin sır ve misterlerin her birini daima
gizleyecek, saklayacak; meşru ve haklı olanlardan başka dünyada hiçkimseye veya
kimselere, hattâ usulünce denedikten ve sıkı bir sınavdan geçirmeden ve onun ya da
onların bu güvene lâyık olduğuna veya olduklarına tam bir kanaat getirmeden, ya da
merkezin4 üzerinde açılmış Üstat Masonlar Locasından başka bir yerde asla
açıklamayacağım.

Ve yine söz verir ve yemin ederim ki, gönye ve pergelin ilkelerine bağlanacağım,
elimden geldiği gücüm yettiği kadar, bir Üstat Mason Locasından bana gönderilecek

4
Geometrik nokta.

220
bütün yasal işaret ve çağrılara cevap verip itaat edeceğim, hastalık ya da genel
hizmetlerimle şahsi işlerimin gerektirdiği âcil ve olağanüstü durumların dışında mazeret
iddia etmeyeceğim.

Aynca, kardeşliğin beş noktasını, sözde olduğu gibi fiilen de koruyup yükselteceğim; bir
Üstat Masona uzattığım elim kardeşliğin en emin teminatı olacak; ayaklarım biribirimizi
korumak ve desteklemek için bir temel kurmak üzere onunkilerle birleşerek tehlike ve
zorlukların üstesinden gelecek; her gün dua ederken onun da dileklerini hatırlayacak,
kendime veya yakınlarıma zarar vermeden, ona kalpten yardım etmeye ve ihtiyaçlarını
karşılamaya çalışacağım; göğsüm, cinayet, ihanet, Tanrı‟nın buyruklarına karşı gelme,
devlet düzenini bozma gibi suçlar her zaman hariç olmak üzere, bana emanet ettiği
sırlarının harimi olacak; ve nihayet yemin ederim ki, bir Üstat Masonun şerefini, kendi
şerefim gibi özenle koruyacağım. Onu ne incitecek, ne de, önüne geçmeye gücüm
yetiyorsa, başkalarının incitmesine bilerek izin vereceğim; bilakis, onun iyi isminin
kötüye çıkmasına mâni olacak, kendisine yakın ve aziz olanların yani karısı, kızkardeşi
ve çocuğunun ismet ve namusuna büyük saygı göstereceğim.

Bütün bunlara sadakat, hiçbir tevile sapmadan ve içten hesaplar yapmadan söz verip
yemin ederim.

Bu hususlardan herhangi birini tutmamam halinde cezam en azından, bilerek yalan


yere yemin etmiş, her türlü ahlâki değerden yoksun bir kişi olarak damgalanmak
üzere, bedenim ikiye kesilsin, bağırsaklarım yanıp kül olsun, bu küller yeryüzüne
savrulsun ve dört ana yönün rüzgârıyla etrafa dağılsın.

Ulu Yaradanım, Üstat Mason olarak ettiğim bu kutsal yemini yerine getirmemde bana
yardım et, yeminimden beni döndürme.

Yeminden sonra, bu dereceyle ilgili aşağıdaki açıklamayla Hiram efsanesine geçilir:

Üstadı Muhterem
Üstat Mason kutsal yeminini etmiş biri olarak artık bu derecenin sırlarına katılmak için
son ve en büyük imtihandan geçmeyi istemek hakkınızdır. Fakat, benim ilk görevim,
bütün sistemimizin bağlantısını ve çeşitli parçalarının birbiriyle bağımlılığını daha iyi
ayırd edip takdir edebilmeniz için, sizi geçtiğiniz Hür Masonluk derecelerine geri
döndürüp dikkatinizi çekmektir.

Masonlar arasına çaresiz bir yoksulluk içinde katılmanız bütün insanların bu fâni hayata
başlayışlarının remziydi. Bu, tabii eşitliğin ve karşılıklı bağımlılığın faydalı derslerini
telkin etti; zor zamanlarında hemcinslerinize yardım elinizi uzatarak ıstıraplarını
hafifletmek suretiyle kendi elem ve ıstırabınızın tesellisini, evrensel hayırseverlik ve

221
yardımseverlik prensiplerini öğretti. Hepsinden fazla size Kâinatın Ulu Mimarının
iradesine tevazu ve tevekkülle boyun eğmeyi, bu suretle her türlü zararlı ve kötü
ihtirastan arınmış olarak, hakikat ile akıl ve hikmeti kabule hazır kalbinizi O‟nun şanına
ve hemcinslerimizin refahına vakfetmeyi öğretti.

Yine, ahlâki hakikat prensipleri ilerlemenize öncülük ederek, Tanrı katına kadar çıkan
ilahi bilim yolları boyunca, fikrî kabiliyetinizi görmek ve gelişmesini takip etmek için
ikinci dereceye alındınız. Tabiatın sırları ve fikrî hakikat prensipleri o zaman gözlerinizin
önüne serildi. Bu suretle fazilet ve bilimle şekillendirilmiş olarak Tabiat zihninize büyük
ve faydalı bir ders daha veriyor. Tabiat düşüncelerimizde sizi varlığınızın sona ereceği
saate hazırlıyor ve bu düşünceler yolu ile bu fâni hayatın zorluklarla dolu yollarından
geçirdikten sonra size nasıl ölüneceğini öğretiyor.

İşte Kardeşim, Hür Masonlukta üçüncü derecenin kendisine has maksadı bunlardır.
Bunlar sizi bu mühim mevzu üzerinde düşünmeye davet eder, âdil ve faziletli bir insan
için ölümün, sahtekârlık ve şerefsizlik lekesiyle eş bir dehşette olmadığını anlamayı
öğretir. Masonluk tarihleri, bu büyük hakikatten, baş mimarı olduğu Kral Süleyman
mâbedinin inşaatının tamamlanmasından hemen önce katledilen Üstadımız Hiram
Abif'in, sarsılmaz sadakat ve asil ölümünü muhteşem bir misal olarak kaydeder. Ölümü
şöyle olmuştu.

Hiram kimdir? Kimliği ile ilgili en temel kaynak Tevrat’tır: I.Krallar, 7:13-14’de şöyle yazıyor
“Ve kral Süleyman gönderip Surdan Hiramı getirtti. Naftali sıptından dul bir kadının oğlu idi,
ve babası Surlu bir adamdı, tunç işçisi idi; ve Hiram bütün tunç işleri işlemekte hikmetle ve
anlayışla ve hünerle dolu idi Ve Süleymana gelip
bütün onun işlerini yaptı”. Bir kayıt da II.Tarihler,
2:13-14’de: “Ve işte, senin hünerli adamlarınla ve
baban efendim Davudun hünerli adamları ile
beraber kendisine bir yer verilsin diye, hüner ve
anlayış sahibi bir adamı, benim Huram Babayı
gönderdi. Dan kızlarından bir kadının oğludur, ve
babası Surlu bir adamdı; altın, ve gümüş, tunç,
demir, taş, ve kereste, erguvanî, lacivert, ve ince
keten ve kırmızı işlemede, ve herçeşit oyma işinde,
ve her çeşit icadda hünerlidir”.

Birinci kayıtta Hiram, ikincisinde Huram Baba diye


geçiyor. Birçok kitapta, Chiram, Hyram, Heiram,
Hiram-Abi (Abif, Abiff, Aviv, Awiw) olmuştur. 18 ve
Kral Süleyman ve Hiram 19. yüzyıllarda Fransa’da Hiram Adoniram’la

222
karıştırılmış ve bir “adoniram masonluğu” ortaya çıkmıştır. İsim konusu karışıktır. Önemli
değildir. Önemli olan, adı ne olursa olsun, hikayenin özüdür.

Ayrıca Hiram’ın sadece tunç direkleri ve tunç denizini ve daha başka madenî objeyi yaptığı,
sadece maden ustası olduğu için Süleyman Mâbedinin mimarlığını yapmadığı da yazılmıştır.
Bu da önemli değildir. Efsane güzeldir, Üstat derecesi de Hiram efsanesi üzerine kurulmuştur.
Dahası Üstat derecesi ile Hiram efsanesi özdeşleşmiş, bir bütün olmuştur. Bundan dolayı,
Üstat derecesini iyice anlayıp yorumlayabilmek için Hiram efsanesini iyi bilmek lazımdır.

Bilindiği gibi, üç kalfa Hiram’dan üstatlık sırlarını elde edemeyince onu öldürürler ve cesedini
gömerler. Araştırmalardan sonra Hiram’in cesedi bulunur ve Mâbedin en kutsal yerine yakın
bir yere şanına yakışır bir törenle gömülür. Bu arada katiller yakalanıp cezalandırılır. Hiram’m
sahip olduğu sırları zor karşısında açıklamış olması ihtimaline karşılık Hiram’ın cesedini
bulanlar tarafından söylenmiş ilk sözler ile yaptıkları ilk işaretler asıl sırların yerine ikame
edilir. Hikâyenin ana hatları budur.

Hiram efsanesinin değişik versiyonları vardır. Bunlardan biri de Nerval’inkidir5. Kitabın


“Makbenah” başlığını taşıyan XII. Bölümünde hikâyesi şöyledir:

Süleyman kır evinde Saba Melikesini ağırlarken, Moria tepelerinden geçen bir adam,
Mello‟nun gölgeleri altında, bulutlarda sönen alaca karanlığı ve takım yıldızı gibi yanan
meşaleleri düşünceli düşünceli seyrediyordu. Son bir defa yaşadığı aşkları düşündü,
artık bir daha hiç görmeyeceği Solim kayalıkları, Sedron kıyılarıyla vedalaştı.

Gün bitmişti; güneş sararıp solduğunu, gecenin yeryüzüne çöktüğünü görmüştü.


Tokmak gürültülerinin tunca vuran çağrısıyla, Adoniram, düşüncelerinden sıyrıldı,
toplanmış işçi kalabalığının arasından geçip ücret ödemesine nezaret etmek üzere,
doğu kapısını aralayıp mâbede girdi, Jakin sütunun dibinde yerini aldı.

Sütunlu iç avluda, yanmakta olan meşaleler serin bir yağmurdan vuran birkaç damla
serpintiyle parıldarken, işçiler yağmurun okşamasına neşeyle göğüslerini açıyorlardı.

Kalabalık fazlaydı; Adoniram‟ın emrinde, muhasiplerin dışında, daha başka emirleri


yerine getiren dağıtıcılar vardı. Üç derecenin aynlması bir nizam vaziyeti kelimesiyle
oluyordu ki, zaten bu durumda, el işaretlerinin karşılıklı olarak verilmesi çok zaman
alacaktı.

5
Voyage en Orient, Gérard de Nerval, GF Flammarion, 1980. Nerval özellikle iki kitaptan L'ordre des
Francs-Maçons trahi et le secret des Mopses révélé ile bilhassa Recueil précieux de la Maçonnerie
adonhiramite’den yararlanmıştır. Yazdıkları hoştur, ancak, Fransa’da 18. yy’ın ikinci yarısında Hiram ile
Adoniram arasında karar verememiş iki taraf bulunduğu bilinmelidir.

223
Çırakların nizam vaziyeti kelimesi, evvelce, bronz sütunlardan birinin adı olan Jakin‟di;
diğer kalfaların kelimesi, öteki direğin adı Booz; üstatlannki de Jehovah idi.

Sınıflandırılmış ve tek sıra olmuş işçiler, başlarında Adoniram‟ın bulunduğu levazım


görevlilerinin önüne geliyorlar, Adoniram onlara elini uzatıyor, onlar da onun kulağına
bir kelime fısıldıyorlardı. Bu son gün için, geçiş kelimesi değişmişti. Çırak Tubal-Kain,
kalfa Şibbolet, usta da Giblim diyordu.

Yavaş yavaş kalabalık azaldı, çevre tenhalaştı, sondakiler de oradan ayrıldıktan sonra,
herkesin gelmemiş olduğu anlaşıldı, çünkü kasada daha para kalmıştı.

Yarın, dedi Adoniram, hasta ya da ölen işçi var mı, öğrenmek için yoklama
yapacaksınız.

Herkes uzaklaştıktan sonra, son güne kadarki dikkati, itinası ve gayretliliğiyle,


Adoniram, mûtadı üzere, emirlerinin yerine getirilip getirilmediğinden ve etrafta yanık
bir ateş bırakılmadığından emin olmak için kimsenin kalmadığı atelyeleri ve mâbedin
çeşitli bölümlerini dolaşmak için bir lamba aldı. Adımları döşemenin üzerinde hüzünlü
bir akis bırakıyordu: bir defa daha eserlerini seyretti, genç Benoni‟nin son çalışması
kanatlı bir kerubi gurubu önünde uzun uzun durdu.

Sevgili çocuk, diye içini çekerek mırıdandı.

Bu ziyaret tamamlandıktan sonra, Adoniram


kendini mâbedin büyük salonunda buldu.
Kuzey, batı ve doğuya bakan üç kapıdan
çıkılan mâbedin kubbe nervürüyle odanın
yüzeylerine vuran lambasının etrafında
kalınlaşan karanlık kırmızımsı kıvrımlar hâlinde
yayılıyordu.

Kuzeydeki birinci kapı halka ayrılmıştı; ikinci kapı krala ve savaşçılarına; Doğu kapısı
da Levililere aitti; tunç sütunlar, Jakin ve Booz, üçüncü kapının dışından farkediliyordıı.

Kendine en yakın Batı kapısından çıkmadan evvel, Adoniram, salonun karanlık ucuna
baktı ve seyrettiği sayısız heykellerin çarptığı belleğinde gölgelerin arasında Tubal-
Kain‟in hayali canlanır gibi oldu. Sabit bakışı karanlıkları delmeğe çalıştı; fakat düş
silinerek büyüdü, mâbedi doldurdu ve gittikçe uzaklaşan bir meşaleyle aydınlanmış bir
adamın vuran gölgesi gibi duvarların derinliklerinde kayboldu. Acı bir haykırış
kubbelerin altında yankılanır gibi oldu.

224
Adoniram çıkmak için döndü. Birdenbire bir insan şekli duvarın dibinden çıktı ve
acımasız bir sesle, ona:

- Eğer çıkmak istiyorsan, bana üstatların geçiş kelimesini ver, dedi.

Adoniram silahsızdı; herkes tarafından saygı görür, öyle ki bir işaretle yönetmeyi
bilirdi, kendini savunmanın gerekeceğini de hiç düşünmezdi.

Kalfa Methusael‟i tanıyarak,

- Bedbaht, uzaklaş! dedi. Sen ihanet ve cinayet ödüllendirildiği zaman üstatlar arasına
kabul edileceksin! Süleyman‟ın adaleti başlarınızı uçurmadan suç ortaklarınla kaç!

Methusael bunu duyunca, çekicini kuvvetle kaldırıp Adoniram‟ın başına indirdi. Birden
sarsılıp sersemleyen sanatkâr, içgüdüyle, Kuzeydeki ikinci kapıdan çıkmak istedi.
Burada Suriyeli Phanor bekliyordu, ona:

- Eğer çıkmak istiyorsan, bana üstatların geçiş kelimesini ver! dedi.

- Senin yedi yıllık çalışman yok! diye boğuk bir sesle cevap verdi Adoniram.

- Geçiş kelimesi!

- Asla!

Duvarcı, Phanor, taşçı kalemini böğrüne sapladı, ama ikinci defa saplayamadı, zira
mimar, can havliyle, katillerden kaçmak için ok gibi fırlayıp Doğu kapısına gitti.

Orada Fenikeli, kalfa doğramacı, Amru, onu bekliyordu:

- Geçmek istiyorsan, bana üstatların geçiş kelimesini ver.

Bitmiş tükenmiş Adoniram zahmetle:

- Ben kelimeyi bu şekilde elde etmedim, seni gönderene sor, dedi.

Kendine bir geçit açmaya çalışırken de Amru pergelinin ucunu kalbine sapladı.

İşte o anda, büyük bir yıldırım fırtınanın patladığını haber verdi.

225
Adoniram yerde yatıyordu, vücudu üç döşeme taşını örtmüştü. Katiller ayak ucuna
toplanmışlardı, Phanor elinden tutarak:

- Bu adam büyüktü, diye mırıldandı.

- Mezarda senden fazla yer kaplamayacak, dedi Amru.

- Kanı Süleyman Ben-Davud‟un üzerine aksın!

- İnleyelim! diye cevap verdi Methusael, kralın sırrına sahibiz; cinayet delilini de yok
etsek iyi olur; yağmur başladı; gece de zifiri karanlık; İblis bizi korusun, bu kalıntıları
şehrin uzağına götürelim ve toprağa emanet edelim.

Bunun üzerine cesedi uzun beyaz bir önlüğe sardılar ve kollarına alıp kaldırarak Betani
yolunun ötesinde ıssız bir tepeye doğru gitmek üzere çıt çıkartmadan Sedron‟un
kıyısına indiler.

Hikâyenin devamında Hiram’ın cesedinin bulunması da şöyledir:

Adoniram‟ın öldürüldüğü haberi yayılmıştı, halk ayaklanmış adalet istiyordu, kral dokuz
ustadan cesedi bularak sanatkârın ölmüş olduğunu ortaya çıkartmalarını emretti.

Onyedi gün geçmişti: mâbedin çevresinde aramalar sonuç vermemişti, üstatlar kırları
boş yere dolaşıyorlardı. İçlerinden biri, sıcaktan bunalmış bir halde, daha rahat
tırmanabilmek için parlak ve hiç bilmediği bir kuşun uçtuğu bir akasya dalına tutunmak
isterken, ağacın elinden kaydığını ve toprağın da ağacı tutmadığını hayretle farketti.
Toprak yeni kazılmıştı, üstat şaşkınlıkla arkadaşlarını çağırdı.

Dokuzu hemen tırnaklarıyla toprağı kazdılar ve orada bir çukur bulunduğunu


farkettiler. Biri kardeşlerine:

- Suçlular Adoniram‟dan üstatların geçiş kelimesi almak isteyen hainler olabilirler. Elde
de etmiş olabilirler, onun için kelimeyi değiştirmek bir tedbir olmaz mı?

- Öyleyse hangi kelimeyi kabul edeceğiz? diye biri karşılık verdi.

- Eğer burada üstadımızı bulursak, dedi bir üçüncüsü, birimizin ağzından çıkacak ilk
kelime geçiş kelimesi olacaktır; bu kelime bu cinayetin ve çocuklarımızın canilerden ve
onların gelecekteki kuşaklarından intikam almak için edeceğimiz yeminin anısını
ebedileştirecektir.

226
Yemin edildi; elleri çukurda birleşti ve büyük bir gayretle kazmaya başladılar.

Ceset ortaya çıkıp tanınınca, ustalardan biri parmağını tuttu, derisi elinde kaldı;
ikincisine de aynı şey oldu; üçüncüsü, ustaların kalfalara yaptıkları gibi bileğinden
tuttu, deri gene sıyrıldı; bunun üzerine “et kemikten ayrılıyor” anlamına gelen
Makbenah diye haykırdı.

Orada, bu kelimenin bundan böyle usta kelimesi ve Adoniram„ın intikamını alacak


olanları birleştiren bir haykırış olmasını kararlaştırdılar, Tanrı‟nın adaleti de, bu
kelimenin, asırlar boyu, halklara, krallara başkaldırma simgesi olmasını istedi.

Fanor, Amru ve Methusael kaçmışlardı; fakat sahte kardeş sayıldıklarından Sterkin,


Oterfu ve Hoben isimleriyle saklandıkları Get kralı Maaka‟nın ülkesinde işçilerin
ellerinde öldüler.

Hiram efsanesine benzeyen başka hikâyeler de var. Bunlardan en eskisi Oziris efsanesidir.

Mısır kralı Oziris, kendisine bağlı halklara medeniyetin sırlarını açıklamak için
ülkesinden ayrılırken yönetimi karısı İzis‟e bırakır.

Yokluğunda kardeşi Tifon onu yok etmek ve tahtını ele geçirmek için türlü yollara
başvurur. Oziris döndüğünde tertiplenen bir şölene davet edilir. Tifon, ölçüleri yalnız
Oziris‟inkine uyan altın işiyle süslenmiş bir zırh yaptırmıştır. Zırhı görenler hayran olur.
Tifon, zırhı, en çok kime uyarsa ona vereceğini söyler. Oziris de denemek için giyerken
zırhı kapatıp çivilerler ve nehire atarlar.

Oziris‟in cesedi dalga ve rüzgârla Finike‟de


kıyıdaki bir akasya ağacının dibine kadar
sürüklenir.

İzis Oziris‟in başına gelenleri öğrendikten sonra


kocasının cesedini aramak için yollara düşer.

Gideceği yolu bilmemektedir ama her önüne


gelen sorar. Başına gelmedik kalmaz, bir gün
rastladığı gençler aradığı cesedin sularla Finike‟ye sürüklendiğini ve bir akasya ağacının
dibine yapıştığını söylerler. İzis, Finike‟ye gelir, zırhı bulur. Orada Finike kralının
çocuklanna bakıcı olur. Hizmetinin ödülü olarak kral onun tabutu alıp gitmesine izin
verir.

227
Mısır‟a döndüğünde, gömmek için özel tören yapana kadar ölüyü gizli bir yere saklar.
Tifon, hileyle ölüyü bulur ve ondört parçaya bölerek parçaları değişik yerlere saklar.

İzis, yeniden aramaya koyulur, parçaları bulur, bunları tekrar birleştirir. Yalnız cinsel
organını bulamaz, bunun yerine de, ikame bir fallus koyar.

Oziris ve Hiram efsanelerinin ortak noktaları çoktur. Oziris’in de Hiram’ın da ellerinde önemli
şeyler vardır; biri krallığa, diğeri üstatlık kelimesine sahiptir. İkisi de kardeş kurbanıdır. İkisi
de kaybolur, sonra bulunur. İkisinin de yerini akasya belli etmiştir. İkisinde de kaybolan
şeyler vardır; birinin bedeni ve parçaları, diğerinde üstatlık kelimesi kaybolur. Her ikisinde de
kaybolan asılların yerine taklitleri konur; birinde fallus, diğerinde cesetle karşılaşıldığında
ağızdan çıkan ilk sözler ile yapılan ilk işaretler.

1726 tarihli Graham manüskrisinde6 de Hiram efsanesine benzeyen iki efsane vardır.
Bunlardan biri Nuh’un üç oğlunun efsanesidir.

Yeni dünya için lazım olan herşey Nuh‟la birlikte gemisinde bulunuyordu. Nuh
öldüğünde, üç oğlu, Ham, Sam, Yafes, babalarının sahip olduğu erdemli sırra
kendilerini götürecek bir şey bulabilmek için onun mezarına giderler... Aradıkları gerçek
sırrı bulamazlarsa, bulacakları ilk şeyin sır olmasına karar verirler. Mezarı açtıklarında
tamamen çürümüş, çözülmüş cesetten başka bir şey bulamazlar. Parmağını
tuttuklarında ekleminden kopar, aynı şekilde bileği, dirseği ayrılır. Bunun üzerine, ayağı
ayağına, dizi dizine, göğsü göğsüne, yanağı yanağına, eli de sırta koyarak ölü bedeni
kaldırırlar... “Ey babamız, yardım et” diye bağırırlar, bunu sanki “Ey göklerdeki
babamız, şimdi bize yardım et, dünyevi babamızı ölü bir beden gibi tekrar
yatıramayacağız” gibi söylerler. O zaman biri, “bu kemiğin içinde halâ ilik var”, ikincisi
“sadece kuru bir kemik”, üçüncüsü de “kötü kokuyor” der. Bunun üzerine, ona
günümüz Hürmasonluğunun da bildiği bir ismi vermeyi kararlaştırırlar.

Burada aranmakta olan sır harekete dönüşmektedir. Bu hareket sembolizminin yanındaki


üçleme, üç kardeş ve üç cümle, bir Masonun Çıraklık, Kalfalık ve Üstatlık evrelerini gösterir.
İlk kardeşin ağzından çıkan cümlenin Anglosakson dilindeki karşılığı günümüz Masonluğunda
kullanılan kelimedir.

Aynı manüskrideki diğer efsane ise Bazalliell efsanesidir.

Bazalell de Hiram gibi inşaat konusunda ünlü biridir. Kral Alboyne‟in iki genç kardeşi
ondan yüksek ilmini kendilerine öğretmesini isterler. O da üçlü bir ses meydana

6
The Early Masonic Catechisms, 2nd Edition by Harry Carr, Manchester University Press, 1963, s.89-96.

228
getirecek bir başkası olmadan açıklamamaları şartıyla kabul eder, onlar da bunun için
yemin ederler... O da masonluğun teorik ve pratik taraflarını öğretir. Böylece,
masonlar krallar ve prenslere eşit sayıldılar. Bezaleel ölümünün yaklaştığını
hissettiğinde, Jehoshaphat vâdisine gömülmeyi ve baş ucuna bir kitabe yazılmasını
ister. Bu iki prens onun bu isteğini yerine getirirler. Kitabe şöyledir:

Burada bir çok kimseye üstün,


bir kralın dostu iki prensin kardeşi Masonluğun çiçeği yatıyor,
burada bütün sırları saklayabilmiş kalp yatıyor,
burada hiçbir şeyi açıklamamış dil yatıyor.

Bezaleel öldüğünde, çevre halkı masonluk sırlarının kaybolduğuna inandı, artık


bunlardan bir daha bahsedildiğini duyan olmadı. Çünkü sırları o iki prensten başka
bilen yoktu, onlar da üçüncü bir ses olmadan açıklamayacaklarına yemin etmişlerdi.
Bezaleel masonluk bilgilerini vermişti ama asıl derin sırrı vermemişti.

Bu efsanede sırrın paylaşılması bir esasa bağlanmıştır. Sır ancak üç kişi beraber olunca
açıklanabilecektir, ancak ikisinden biri ölürse kaybolup gidecektir. Bezaleel asıl sırrı
vermemiştir. Çünkü asıl sır pratik bilgide değil, insanın yüreğinde, gönlündedir. Bunu da
nakletmek pek mümkün değildir. Kişi bunu ya kendi kendine yakalar, ya da onun içine doğar.
Belki de içindedir de o farkında değildir.

Asıl sır kaybolmuştur, yerini ikame sır tutmaktadır. Ama ikame sırlar, hep olduğu gibi, daha
sonra gerçeklerin yerine geçer.

Burada Bezaleel sahip olduğu sırrı ifşa etmeden ölen ilk insan örneği olarak da kabul
edilebilir.

Graham manüskrisinde üçüncü bir efsane daha vardır, Hiram’la ilgili değildir ama Süleyman
Mâbedinin inşası sırasında işçilerle masonlar arasında ücret konusunda çıkan bir
anlaşmazlıktan bahseder.

Ortalığı yatıştırmak ve havayı yumuşatmak için, Süleyman, herkesin rahat olmasını ve


herkese eşit ücret ödeneceğini söyler. Bununla beraber, Masonlara işçilerin bilmediği bir
işaret yapar ve bu işareti yapana Masonlar gibi ücret ödeneceğini söyler, işçiler bu işareti
bilmediklerinden eski ücretlerini alırlar.

Hikâye, devamında, Süleyman’ın taraf tutarak mason olmayanları aldatmasının “hoşgörüyle


karşılanması” söylüyor, o “herkese hakkını vermeyi” istemiştir.

229
Eski belgelerdeki efsaneler bunlardır. Hiram efsanesinin ortaya çıkışı daha sonradır, bugün,
ufak tefek farklılıkların dışında, her yerde aynıdır.

York ritinde, efsane anlatılmak yerine replikli olarak oynanır. Sonunda, Üstat Adayının
kafasına uzun saplı bir tokmakla vurulur. O sırada arkasında tutulmakta olan örtüye devrilir,
taşınır ve tabuta yatırılır. Oyunun devamında, katiller kaçarlar, Habeşistan’a gitmek için bir
gemiye binmek isterler. Kaptan, Süleyman’ın imzalı pası olmadan kimseyi almayacağını
söyler. Ülke dışına kaçamayacaklarını anlarlar ve saklanırlar. Aramaya çıkanlar onları bir
mağarada bulup Süleyman’a getirirler.

Anglosakson ritüellerinde, efsane bizdeki gibidir. Ama bizde, bu derecede katillerle


ilgilenilmez. Onlarda, katiller yakalanır, cezalarını görürler. Hiram da gömüldüğü yerden
alınıp Mâbede yakın bir yerde yaptırılan mezara kaldırılır.

Hiram efsanesinden sonra yeni Üstat Mason önlük kuşanır. Emulation’daki sözler şöyledir:

I.Nazır
Kardeşim, Üstadı Muhterem emri ile, Masonluk ilim ve sanatında göstermiş olduğunuz
daha fazla ilerlemenin işareti olarak Üstat Masonun mümtaz alâmetini takıyorum.

Üstadı Muhterem
Şimdi taktığınız bu alâmet sadece Üstat Mason olarak mertebenizi işaret etmekle
kalmaz, ettiğiniz yemin ile üzerinize aldığınız önemli vazifeleri de hatırlatır ve sizin
üstünlüğünüzü gösterirken sizi alt derecelerdeki Kardeşlerinize yardım etmeye ve
onları eğitmeye davet eder.

Emulation’da Üstat Masonun avadanlıkları Çırpı İpi7, Kurşun Kalem ve Pergel’dir. Bizde, çırpı
ipinin yerine Mala konmuştur. Ritüelindeki açıklama şöyledir:

Şimdi size bir Üstat Masonun çalışma âletlerini takdim ediyorum. Bunlar Çırpı İpi,
Kurşun Kalem ve Pergel'dir.

Çırpı ipi, merkezi bir pime bağlı olarak hareket eder, yapılacak binanın, yere temelini
işaretlemek için hat çekildiğinde kullanılır. Kurşun Kalemle, mahir bir sanatkâr işçilerin
eğitimi ve yönlendirilmesi için binanın taslak veya planını çizer. Pergel bu sanatkârın
muhtelif kısımların sınır ve oranlarını hassas bir şekilde anlamasına ve tayin etmesine
yarar.

7
İng. skirret.

230
Ama bizler, operatif değil, hür ve kabul edilmiş veya spekülatif Masonlar
olduğumuzdan, bu aletleri ahlaki bakımdan kullanırız.

Bu anlamda çırpı ipi bize takip etmemiz gereken doğru ve sapılmadan gidilecek yolun
kutsal kitapta gösterilmiş olduğuna işaret eder. Kurşun Kalem, hayatımız boyunca söz
ve hareketlerimizin, bir gün yaptıklarımızın hesabını vereceğimiz Ulu Mimar tarafından
gözlenip kaydedildiğini öğretir. Pergel ise, O'nun şaşmaz ve tarafsız adaletini hatırlatır.
O bizim için iyinin ve kötünün sınırlarını belirlemiştir, Onun ilahi emirlerine uymamıza
veya itibar etmemize göre bizi mükâfatlandıracak veya cezalandıracaktır.

Üstat Masonun bu çalışma âletleri bizlere bu dünyadaki mekânımızdan çağrılacağımız


zaman, Kâinatın Ulu Mimarı‟nın yaşadığı ve hükmettiği, yukarıdaki Büyük Locaya kadar
çıkabilmemiz için, Ulu Yaradan‟ın kanunlarını aklımızdan çıkartmamamızı ve bunlara
göre hareket etmemizi öğretir.

İs’ad Töreninde, İs’ad Üstadı Muhteremi, Üstadı Muhtereme üstat avadanlıklarını verirken
bunların sembolik anlamlarını şöyle açıklar:

İdeal Mâbedin temeli, harcı ve şanı olan kardeşçe sevginin geliştirilmesi (Mala),
Locanızın yararına olacak herşeyin itina ve dikkatle göz önünde tutulması (Kurşun
Kalem), masonluk erdemlerinin hem Locada hem de dışarda şahsen ve devamlı
uygulanması (Pergel) bir Üstadı Muhteremin en başta gelen ödevlerindendir.

Masonlukta nihai hedef nura kavuşmaktır. Bu sembolik değil, gerçek nurdur. Çünkü sembolik
nur zaten ilk tekris töreni sırasında verilmektedir. Tasavvuf terimiyle, nura kavuşmak kâmil
insan olmak demektir. Ama önce insan olmak lazımdır. Bunun için de kendini bilmek gerekir.

Mimarlık terimleriyle söylenecek olursa, ham taşı yontmaktan İdeal Mâbedi inşa etmeye
gidilmektedir. Çırak derecesinde kendini inşa etmek öğrenilir. Eski hayatın muhasebesi
yapılır, suni değerler, ön yargılar, geçici heves ve istekler, hırslar törpülenir, cehalet ve
bağnazlıkla savaşılır. İman, Ümit, Şefkat, İtidal, Cesaret, Basiret, Adalet, Kardeşçe sevgi,
Yardım ve Hakikat erdemleri kazanılmaya çalışılır. Böylece, Çırak kendinin mimarı olmaya
çaba gösterir.

Kalfa derecesinde, kendini inşa etmeye öğrenmiş Çırak toplumun inşasına yönelir. Onun için
de, ritüelde toplumu yıkan veya yücelten unsurlar anlatılır.

Üstat derecesinde, sembolizm şekil değiştirir. Belki hareket planı gene Mâbet ve inşaattır,
ama özünde ölüm ve diriliş vardır. Tefekkür Hücresinde başlayan ölüm ve diriliş süreci Üstat
derecesinde tamamlanır. Böylece, daire kapanır. Ölmeyi bilen yani hırslara, kötülüklere
ölmesini bilen, kardeşliğin beş dokunuş noktası ile yeni ve ebedi hayata doğmayı da bilir.

231
Locanın kapanışı

Anglosakson Masonluğunda Kutsal Kitabın açılması Locanın açıldığını, kapatılması kapandığını


işaret eder. Bütün sistemlerde Locanın kapandığı ilan edildikten sonra yapılacak iş Locadan
çıkmaktır. Bizde biraz karışıktır; Locanın kapandığı ilan edildikten sonra daha birtakım
hareketler, sözler sürmektedir. Ayrıca bizde kapanış açılışın geri sayımı biçiminde de değildir,
sırada yanlışlık vardır.

Gene de bütün bu aksaklıkların arasında, finalde Üstat için önemli bir uyarı yapılır. Derece
farklılıklarını belirtmek için değişik vurulsa da, buradaki üçlü çağrı Üstatlığın kâğıt üzerinde
değil beyinde ve gönülde olması gerektiğini hatırlatmak içindir.

Üstat

Akıl ve Hikmet, Kuvvet, Güzellik,


İyilik, Doğruluk, Dürüstlük,
İlim, Bilgi, İrfan, Kendini Bilme, Nefis Hâkimiyeti,
Samimiyet, Alçakgönüllülük, Sadelik, Hoşgörü,
Sâfiyet, İyi Niyet, Minnet, Vefa,
Özveri, Güven, Sabır, Gayret,
Şeref, Namus, Saygı, Sadakat, Ketûmiyet,
Sevgi, Hayır, Hasenat, Yardım, Cömertlik,
İtidal, Metanet, Basiret, Cesaret,
İnsaf, Merhamet, Bağışlama, Hakkaniyet, Adalet

ve daha başka değer, ilke ve erdemlerle bütünleşmiş (ise) gerçek masondur.

232
Kaynaklar

Ars Quatuor Coronatorum (A.Q.C.), Transactions of the Quatuor Coronati Lodge No. 2076,
London

AYFER, Murat Özgen


Anderson’un Kitabı, Sim Matbaacılık Ltd. Şti., Ankara, 2003
Masonluk Nedir ve Nasıldır?, Çiftay Matbaası, İstanbul, 1992
Ansiklopedik Mason Sözlüğü, Tiglat Matbaacılık A.Ş., İstanbul, 1999
Masonlukta Etiket, Sim Matbaacılık Ltd. Şti., Ankara 2002

BAYARD, Jean-Pierre
La Spritualité de la Franc-Maçonnerie, Dangles, 1982
Le Symbolisme Maçonnique Traditionel, Édimaf, 1982
La Symbolique du Cabinet de Réflexion, Édimaf, 1984

BEDE, Elbert
The Landmarks of Freemasonry, Macoy, 1954.

BOUCHER, Jules
La Symbolique Maçonnique, Dérvy, 1948

BRODSKY, Michel L.
La Grande Loge Unie d’Angleterre, Édimaf, 1999

CARR, Harry
The Freemason at Work, A. Lewis Ltd., 1976
World of Freemasonry, Lewis Masonic, 1983
The Early French Exposures, The Quatuor Coronati Lodge No. 2076, 1971

CARWRIGHT, E.H.
Masonic Ritual, Lewis Masonic, 1985

CAWSEY, Peter A.
The Ancient Landmarks, Transactions, Phoenix No. 30, Vol. 7, 1975/76

CHEVALIER Jean, GHEERBRANT Alain


Dictionnaire des Symboles, Laffont, 1969

COIL, H.W.
Masonic Encyclopedia, Macoy, 1961

233
DACHEZ, Roger
Des Maçons Opératifs aux Francs-Maçons Spéculatifs, Édimaf, 2001

DRING, E.H.
The Evolution and Development of the Tracing or Lodge Board, A.Q.C., XXIX, 1916

Emulation Ritual, Lewis Masonic, London, 1986

FERRÉ, Jean
Dictionnaire des symboles maçonniques, Éditions du Rocher, 1997

HAUNCH, T.O.
Tracing Boards, Their Development and Their Designers, A.Q.C., LXXV, 1962

HEXTALL, W.B.
The Landmarks, A.Q.C. XXV

JACKSON, A.C.F.
English Masonic Exposures 1769-1769, Lewis Masonic, 1986

JONES, Bernard E.
The Freemasons’ Guide and Compendium, Harrap, 1950

KNOOP D., JONES G.P., HAMER D.


The Early Masonic Catechisms, Manchester University Press, 1963
Early Masonic Pamphlets, Q.C. Correspondence Circle Ltd., 1978

KORAY, Tanju
Çırak, Kalfa, Usta, César Rigo Basımevi, İstanbul, 1973
Yorumlar, Anadolu 12, 1992

LÂYIKTEZ, Celil
Başlangıcından Bugüne Kadar Ritüelimizin İnkişafı, Mimar Sinan Yayınları 1, 1972

LIGOU, Daniel
Dictionnaire de la Franc-Maçonnerie, Press Universitaires de France, 1991

MAINGUY, Irène
Les initiations et L’initiation Maçonnique, Édimaf, 2000

Modern Ritual, The, The Mountain Press, Edinburgh, 1969

234
NERVAL, Gérard de
Voyage en Orient, Garnier-Flammarion, Paris, 1980

ÖRS, Hayrullah
Musa ve Yahudilik, Remzi Kitabevi, 1966

PICK, Fred L., KNIGHT, G. Norman


The Freemason’s Pocket Reference Book, Frederick Muller Ltd., London, 1983

PION, Étienne
Une fois le bandeau enlevé, Édimaf, 2000

Regius
Çev. Sahir Erman, Mimar Sinan Yayınları 4

RIFFARD, Pierre A.
L’ésotérisme, Robert Laffont, Paris 1990
Ésotérismes d’ailleurs, Robert Laffont, Paris 1997
Dictionnaire de l’ésotérisme, Éditions Payot & Rivages, Paris, 1983

Rite Français (selon le Régulateur du Maçon de 1801), Apprenti, Compagnon, Maître,


G.L.N.F.

Rituels du Grade d’Apprenti, de Compagnon, de Maître, Rite Écossis Rectifié, G.L.N.F.,1999

Rituels des Trois Grades au Rite Français, Grand Orient de France, 2002

SOLIS, Jean J.
Guide pratique de la Franc-Maçonnerie, Éditions Dérvy, 2001

STEVENSON, David
The First Freemasons, Aberdeen University Press, 1989
The Origins of Freemasonry, Cambridge University Press, 1990

Travaux de la Loge Nationale de Recherches Villard de Honnecourt, Neuilly-surSeine, GLNF

VERVAL, Guy
À la recherche de Jakin et Boaz, Tradition et Documents Maçonniques, 1989

235

You might also like