Professional Documents
Culture Documents
YAZAR
Abdusselâm YASİN
M� TERC�M
M. Beşir ERYARSOY
MATBAA
Step Ajans Matbaacılık
Göztepe Mahallesi Bosna Caddesi No.11
Bağcılar/İ�stanbul Telefon: 0212 446 88 46
stepajans@stepajans.com
Matbaa Sertifika No: 12266
Kasım - 2012
NEBEVÎ YÖNTEM
Eğitim, Yapılanma, Hareket
1 Nûr 24/55
Üçüncü Baskıyı Sunarken 9
2 Neml 16/88.
3 Bk. Nûr 24/55.
10 Nebevî Yöntem
25 Cemaziyelevvel 1413
Abdusselam YASIN
BİRİNCİ BASKININ ÖNSÖZÜ
1 Şaban 1401
ÇEŞİTLİ MUKADDİMELER
NÜBÜVVET YÖNTEMİ
4 Mâide 5/48.
18 Nebevî Yöntem
7 Şuarâ 26/151-152.
Çeşitli Mukaddimeler 33
8 Beled 90/4.
9 Beled 90/11-20.
38 Nebevî Yöntem
10 Buhârî, et-Târîhu’l-Kebîr, VI, 191; Müslim, İmâre 158; Ebu Davud, Cihâd
18; Nesâî, Cihâd 2; Ahmed bin Hanbel, II, 374; Ebu Avâne, Müsned, IV, 292;
Hâkim, Müstedrek, II, 88.
42 Nebevî Yöntem
bir ümmet olarak vakıamızı teşkil eder. Allah’a karşı olan gö-
revleri de aşılması istenen yokuşun tepesine/zirvesine ulaş-
makla sona erer. Bu ise mirası alan bu ümmetin, Allah’ın
ve Rasûlü’nün halifelik makamına gelmesiyle olur. Hikmete
uygun olduğu takdirde ise bu, iç içe ve zamanların birbirine
karışmasına fırsat vermeyecek bir sıraya uygun olarak orta-
ya çıkar.
15 Tevbe 9/33.
16 İbn Hibbân, Sahîh, XV, 91, 93; Hâkim, Müstedrek, IV, 477.
17 Ahmed bin Hanbel, II, 176; Dârimî, Mukaddime 43; İbn Ebi Şeybe, Musan-
nef, IV, 219; Hâkim, Müstedrek, IV, 468, 553, 598.
50 Nebevî Yöntem
Apaçık Yol
Bizler, zorba dikta yöneticilerini tevbe etmeye ve Ömer
bin Abdulaziz’in yolunu takip etmeye çağırdığımız zaman
kendimize de onlara da yalan söylemiyoruz. Bizler, onlara
açıkça meydan okuyor ve bizim de onların da kelimelerin ne
anlama geldiğini herkesin bileceği siyasi bir şemsiye ediniyoruz.
Allah’a Giden Yolda Yokuşu Aşmak 53
18 Yunus 10/71.
19 Hûd 11/55.
54 Nebevî Yöntem
20 Hûd 11/93.
21 En’am 6/135.
22 En’âm 6/34.
Allah’a Giden Yolda Yokuşu Aşmak 55
23 Nisâ 4/59.
Allah’a Giden Yolda Yokuşu Aşmak 57
24 Ahmed bin Hanbel, I, 399; İbn Mâce, Cihâd 40; Taberânî, el-Mu‘cemu’l-
Kebîr, X, 173.
25 Ahmed bin Hanbel, V, 346; Ebu Davud, Sünne 15; Tirmizî, Îmân 9; Nesâî,
Salât 8; İbn Mâce, İkâmetu’s-Salât 77; İbn Hibbân, Sahîh, IV, 305; Hâkim,
Müstedrek, I, 48.
58 Nebevî Yöntem
29 Hadisin yer aldığı kaynaklarda “Musa’nın ashabı” ifadesi yerine “İsa’nın as-
habı” ifadesi geçmektedir. (Editör)
30 Bk. Taberânî, el-Mu‘cemu’l-Kebîr, XX, 90; Ebu Nuaym, Hilyetu’l-Evliya, V,
165-166.
60 Nebevî Yöntem
Esneklik
Diktatör düzenlerden biri, kimimizi, herhangi bir şekil-
de genel hürriyetler kapısını aralamanın meşruriyetini araş-
tırmaya mecbur etmiş olabilir. Böyle bir durum söz konusu
olmuşsa, merhum ilim adamımız Mevdûdî’nin çizgisi, Müs-
lümanların da demokratik oyuna katılmaları yönündedir. Bu,
Müslümanlara kendi meselelerini ve ümmetin problemlerini
gün gibi açık bir şekilde nasıl çözeceklerini anlatma fırsatı
sunacaktır. Böyle bir açıklık var olduğundan dolayı Müslü-
manlar delile karşı delille mücadele etme imkânı bulurlar. İn-
sanlara parlamentodaki kürsülerden, toplantılardan ve seçim
propogandaları yoluyla mesajlarını ulaştırabilirler. Bu, güzel
bir şeydir. Bununla birlikte İslâm’ın kendine ait bir meşruiye-
tinin olduğu hakkında zorunlu olarak ve geçici bir suskunluk
dönemi de söz konusudur. Böyle bir durum ise, Amerika ve
Rusya yapımı varlıkların ümmetin kürsülerine bağdaş kurup
64 Nebevî Yöntem
35 Ra‘d 13/28.
36 Tirmizî, Daavât 9; Nesâî, es-Sünenü’l-Kübrâ, VI, 208; İbn Mâce, Edeb 55;
İbn Hibbân, Sahîh, III, 126; Hâkim, Müstedrek, I, 676, 681.
İSLÂM, İMAN VE İHSAN
37 Müslim, Îmân 1; Ebu Davud, Sünne 17; Ahmed bin Hanbel, I, 27, 51, 52; İbn
Hibbân, Sahîh, I, 389, 397.
Dinin ve İmanın Yenilenmesi 77
EĞİTİM
EĞİTİM
Kapsamlı Kişilik
İlim adamlarımızdan rical tabakatına dair eser telif etmiş
olanlar, “Filan kişi, kendi kategorisi içerisinde eşsiz birisiydi”
diye yazarlar. Bununla kasdettikleri şudur: Kendisinde bir ara-
ya gelmiş olan ilim ve amel üstünlükleri, onu, bunca üstünlük-
lerin bir araya gelişi bakımından kimsenin benzeri olmayacak
şekilde ayrıcalıklı hâle getirmiştir.
Biz de şuna inanıyoruz ki, nimetleri sonsuz olan Yüce
Allah’ın, diğerlerinden farklı bedenî ve aklî özellikler, iman ve
ihsan kabiliyetleri bağışlamadığı hiçbir kulu yoktur. Bundan
dolayı eğitimin, bireyleri bir fabrikanın ürettiği mal gibi birbiri-
nin aynı olan bir nesil üretmesi imkânsızdır. Bu sebeple bizler
de “kapsayıcı kişilik (mecmû’)” lafzını ve mefhumunu mahfuz
tutuyoruz.
Bedevilik
Bedevilik, bedevilerin bir niteliğidir. Bu lafzın bir sözlük
anlamı vardır. Bedevi (Arap) kelimesi sözlükte, çölde yaşa-
yan Araplar anlamına gelir. Aynı şekilde bu kelimenin, İslâmî
ve Kur’ânî bir anlamı da vardır. Kur’ân ve sünnette bedevi-
ler, Müslüman olmakla birlikte, Rasûlullah sallallahu aley-
hi ve sellem’in yanına hicret etmeyen ve Evs ve Hazrec’in
kendisine yardım ettikleri gibi yardım etmeyen kimselerdir. O
86 Nebevî Yöntem
39 Tevbe 9/105.
Eğitim 87
olan ve Allah’tan bir pay sahibi olan herkes tabanda bir araya
gelir. Yüce Allah’ın izniyle bundan sonraki bölümde bu pira-
mitsel yapıyı tekrar ele alacağız.
Hz. Ömer’in kullandığı ölçü, eğitmek istediğimiz, özellikle
de önderlik yapacak üyelerin kişilik niteliklerini tayin etmede
bize faydalı olacaktır. Müslüman olarak davaya faydalı olmuş
ve katkısı bulunmuş, belli bir geçmişi bulunan ve Allah’tan
pay sahibi olan bir kimse de davranışı, ahlâkı, imanı, ilmi,
kendisine verilmiş olan cemaati ilerletme ve eğitme gücü bakı-
mından “iman toplumu”nun kendisinde müşahhaslaşmasına
layık bir kimsedir.
41 Mâide 5/8
Eğitim 91
Mescitlerdeki Halkalar
Mescid, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem ve raşit ha-
lifeler döneminde aslanların barındığı bir yer, cihad bahçeleri,
kapsamlı bir üniversite, Allah’ın erlerinin, generallerinin ko-
muta merkezi ve şuralarının meclisiydi. Gidip gelmeye, top-
lanmaya ve Allah’ın ordusunun birbiriyle kaynaşmasına en
layık ev hiç şüphesiz Allah’ın evidir.
Diktatör yönetimlerin düşüncesinde, mescitlerin
İslâm’dan kurtarılıp özgürleştirilmesi temel bir istek olmaktadır.
İslâm devleti kurulmadan önce mümkün olduğu kadar, bun-
dan sonra ise de kesin bir şekilde mescidin halk ile buluşma
yeri, genel bir eğitim okulu ve iman meclislerinin oluşturuldu-
ğu bir yer olması bir zorunluluktur.
Mescitlerdeki ders halkalarında halkın geneliyle birlikte
üsra üyeleri de hazır bulunurlar. İnsanlarla tanışır, onlara bir
şeyler öğretirler. Üsra oturumlarında ve evde öğrenilmesine
fırsat bulunmayan birtakım bilgileri de öğrenirler.
Kamplar ve Ribatlar
Mü’minleri birbirlerine bağlayan en önemli hususlardan
biri de insanların kalabalık ve gürültüsünden uzak, ciddi ve
semereli yardımlaşmanın güzel atmosferinde iman ve kardeş-
lik temeli üzere mümkün olduğunca şehir dışındaki kamplara
katılmaktır. Bunlar, özellikle yeni katılan gençlere çok faydalı
olur. Her bir şubenin kampın gereklerini, gereçlerini ve orada
kalma yollarını -sadece kendisine ait olmak üzere- hazırlaması
gerekmektedir. Yine her bir şube, kendisine bağlı üsralar için
periyodik kamplar düzenlemeye hazır olmalıdır.
Her bir kampın programının da dikkatle hazırlanması
gerekir. Bu kampta muayyen bir inceleme konusu tespit edi-
lir. Gece ve gündüz zamanları; gece namazı kılmak, Kur’ân
okumak, öğüt ve sohbette bulunmak, spor yapmak, tanışmak,
bilgi aktarımı ve değişimi ve geleceğin hazırlanması şeklinde
programlanmalıdır. Ayrıca uzun olmaması gereken periyot-
larda mü’minler imanın yenilenmesi, azim ve kararlılıkların
güçlenmesi için Yüce Allah’ı zikretmek üzere itikâfta buluna-
cakları bir ribatta oturmalıdırlar.42
Gençlerin Eğitimi
Bizler bir ümmeti yeniden inşa etmeye muhtacız. Fitneye
maruz bırakılmış toplumlarımızda ise gençler, kötü bir şekilde
eğitim ve öğretimden geçirilmiş bir işsizler ordusu teşkil et-
mektedirler. İslâm devletinin kurulmasından önce ve sonra
elimizde yetişecek olurlarsa, özgürlük ve inşa hareketimizin
erlerinden olmaları için onları ciddi bir şekilde hazırlamalıyız.
1. Kur’ân-ı Kerim
Ezber, tecvid ve tefsir: Nevevî’nin et-Tîbyân adlı eserinde-
ki “Âdâbu’l-Kur’ân” bölümü. Tefsir alanında İbn Kesîr Tefsîri,
Ebu Bekir İbnu’l-A‘râbî’nin Ahkâmu’l-Kur’ân’ı ve Seyyid
Kutub’un Fi Zilâli’l-Kur’ân’ı.
2. Hadis
Buhârî ve Müslim’in Sahîh’leri ile Sünen kitapları ve bir
yol arkadaşı olarak da Riyâzu’s-Sâlihîn. Bunlarla birlikte özel-
likle Fethu’l-Bârî gibi bir hadis şerhi. Ezber ve öğrenim için de
asgari olarak Nevevî’nin Kırk Hadis’i.
Eğitim 97
3. Akide Fıkhı
4. İbadetler Fıkhı
Dört mezhebin fıkhına itiraz söz konusu değildir. Fa-
kat özellikle ibadetlerle ve Rasûlullah sallallahu aleyhi ve
sellem’in “Benim nasıl namaz kıldığımı gördüyseniz, siz
de öylece kılınız”43 hadisi ile amel etmek üzere, mü’minin,
hükümlerin delillerine dair bilgi sahibi olmasını tercih ederiz.
Bu husustaki eserler ise, Seyyid Sâbık’ın Fıkhu’s-Sünne adlı
eseri ile Şevkânî’nin geniş fıkhî bilgiler ihtiva eden Neylü’l-
Evtâr adlı eseridir.
5. Sîret Fıkhı
Muhammed Gazâlî’nin Fıkhu’s-Sîre’si, İmam Süheylî’nin
er-Ravdul-Unf adlı hâşiyesi ile birlikte İbn Hişam’ın Sîre’si,
Şeyh Muhammed Yusuf el-Kandehlevî’nin Hayâtu’s-Sahâbe
adlı eseri.
6. Sünnet Fıkhı
43 Buhârî, Ezân 18, Âdâb 27, Ahbâru’l-Âhâd 1; Ahmed bin Hanbel, V, 53.
98 Nebevî Yöntem
8. Davet Fıkhı
İmam Hasan el-Bennâ’nın risaleleri, üstad Mevdûdî’nin
eserleri, Yusuf el-Kardâvî’nin eserleri, şeyh Saîd Havvâ’nın
eserleri, Şeyh Hasan en-Nedvî’nin eserleri.
kimse, uyumadan önce vitrini kılar. Fakat vitri seher vakti kıl-
mak daha güzeldir.
5. Yüce Allah ile birlikte kalp huzuru ile “Lâ ilahe illallah”
zikrini yapmak üzere günde en az on beşer dakikalık üç otu-
rum.
6. Günlük en az üç yüz defa olmak üzere Nebî sallallahu
aleyhi ve sellem’e salavât getirmek. Özellikle de Cuma gecesi
ve gündüzünde ona salavât getirmek.
7. Uyumadan önce Yüce Allah’a yönel, kendini hesaba
çek, tevbeni yenile, Yüce Allah’ı zikrederek ve en güzel karar-
ları alarak uyu ki, uyanık kaldığın son zamanın da yüce Rab-
bine, önünde cihadın kapılarını ve O’na ulaşmanın yollarını
açması niyazı olsun.
8. Öğrenciysen derslerini hazırlamak için yeterli çaba ve
gayreti göstermelisin. Namaz, tilavet, zikir ve asgari düzeydeki
ilim tahsilinden sonra görevlerinin ilki, öğreniminde üstün bir
başarı elde etmektir.
9. İman üsran ya da davet ve öğrenim (ders) için ziyarete
ayıracağın belli bir zaman olsun.
Zamanın, senin için harcamanı yaptığın bir bütçen gibi
olsun. Zamanında, onu gafletlerde harcamak ve anlamsız iş-
lerde zayi etmek noktasında çok cimri olmalısın. Şunu bil ki,
pişmanlığın fayda vermeyeceği günde harcadığına pişman
olacağın zaman, Yüce Allah’ı dille, kalple ve dinine yardımcı
olmak için cihadla anmadığın vakittir. Nefsine ayırdığın za-
manı iktisatlı kullan, uzun ziyaretler yaparak ve sözünde az
durarak kardeşlerinin zamanını da boşa harcatma.
Eğitim 103
Terbiyede Denge
Şüphesiz eğitimde meydana gelen dengesizlik ve tutar-
sızlık, örgütlenmede de tutarsızlıkları doğurur. Buradan da
cihadın tamamında başarısızlık ortaya çıkar. O hâlde çalışma-
ların başarısı, yiğitlerin gücüne yani imanlarının derinliklerine,
ahlâkî metanetlerine, dirayetlerine ve işleri başarı ile gerçek-
leştirmelerine bağlıdır.
Allah’ın erlerinin baskın niteliği, ruhanilik iddiası ile zühd
ve düşünceye dalıp gitmek de olmamalı, harekette kusur ve
aşırılık da olmamalıdır. Hz. Ali fitne savaşlarında askerlerine
hitap ederek, “Ey gerçekte yiğit ve mert olmayan, adam kılıklı
kimseler!” derdi. Bunun sebebi ise onun askerlerinin, genel
olarak fetihler sonrası Müslüman olup imamın/halifenin tanı-
dığı, aralarında yaşayıp cihad ettiği o gerçek yiğit erlerin sahip
oldukları kadar eğitimden pay almamış olmalarıydı.
Zahitlik ve toplumdan kaçmak şeklindeki Müslümanlık,
fikrî Müslümanlık ve takva ve ilim aleyhine hareket Müslü-
manlığı üç kaygan zemindir.
Eğitimin Şartları
ÖRGÜTLEME
MÜ’MİNLERİN VELİLİĞİ
45 Enfâl 8/72-75.
110 Nebevî Yöntem
46 Buhârî, Îmân 4, Rikâk 26; Ebu Davud, Cihâd 2; Nesâî, Îmân 9; Ahmed bin
Hanbel, II, 163, 192, 193, 205, 209, 212, 224;
47 Buhârî, Cihâd 1, 27; Müslim, İmâre 20; Ahmed bin Hanbel, I, 226, 355, III,
22, 401,
48 Buhârî, Cihâd 194.
112 Nebevî Yöntem
49 Hadîd 57/10.
Üçüncü Baskıyı Sunarken 113
EMİRLİK
50 Nisâ 4/59.
114 Nebevî Yöntem
52 Müslim, İmâre 53, 54; Nesâî, Tahrîmu’d-Dem 28; Ahmed bin Hanbel, II,
296.
EMİRLİK DÜZENİ
1. İrşad Meclisi
Genel irşad meclisi, üyeleri arasından genel mürşidi seçer.
2. Genel Mürşid
Genel mürşid, bütün düzeylerdeki nakib ve mürşidleri
görevlendirir, eğitim ve örgütlenmeyle ilgili bütün kararları
alır. Görüş ihtilafı bulunan hususlarda şer’î hükümler arasın-
da tercih yapar, sorumlulukları dağıtır, önemli işlerde başka-
larına yetki verir. Bütün bunlarla ilgili en önemli kararlarda
istişare meclisiyle istişare eder. Bizim görüşümüze göre, emir,
icma gibi değerlendirilebilen üyelerin üçte ikisinin ittifakı söz
konusu değilse azınlığın görüşünü tercih edebilir. O hâlde ic-
manın tam olması hâlinde ona uyması daha uygundur. Di-
ğer taraftan, irşad meclisinin diğer üyeleri ya da irşad meclisi
dışındakiler arasında özel uzmanlıkları ve bilgisi olanlara da
danışması gerekir. Acilen uygulanması gereken cüz’î birtakım
118 Nebevî Yöntem
3. Meclisler
a. Üsra: Bir meclistir ama eğitici nakibin bilgisi altında,
açık bir meclistir. Nakib, üsranın çalışmalarında ortak olmak
üzere üyelikleri kabul edilmiş üsra üyeleri tarafından tezkiye
edilmesi hâlinde gelen üyenin üyeliğinin kabulü için üsranın
diğer üyeleriyle danışır. Gelen üye en az bir senelik süre içe-
risinde doğruluğunu ve yetkinliğini ortaya koyduktan sonra
120 Nebevî Yöntem
1. Emir/Genel Mürşid
Emir/genel mürşid, birinci mürebbidir. O, nakibler mec-
lislerinin seçtiği kimselerle, bölgesel yürütme meclisi üyelikleri
için genel kongrenin seçtiklerini ve görevlerini onaylar veya
veto eder. Nakiblik ya da yürütme meclisi üyeliği düzeyinde
emirlik, ancak kendisinin ya da vekilinin imzaladığı bir berat
ile gerçekleşir. Aday gösterilen bir kişinin tayinini yapmayacak
olursa, defalarca dahi olsa seçim tekrar edilir. Bununla birlikte
genel mürşidin, genel irşad meclisi üyelerinden herhangi bi-
rini görevden uzaklaştırma yetkisi yoktur. Onun, ancak genel
kongreyi toplayıp kongreye irşad meclisi üyelerinden birinin
azledilmesini teklif etme hakkı vardır. Bu hususta kendi eliyle
bir belge düzenler ve bu husustaki nasihatının samimi oldu-
ğuna Allah’ı ve mü’minleri şahit tutarak, bu üyeye yönelttiği
ithamın ve onu azletme teklifinin sebeplerini açıklar. Kongre
üyelerinin üçte ikisi o kişinin aleyhine oy verecek olursa, o
üye görevden alınır. Emirin ise meclis üyeleri arasından sene-
de bir üyeden daha fazlasının azledilmesini teklif etme hakkı
yoktur. Bununla birlikte genel kongrenin huzurunda, genel ir-
şad meclisini feshetme hakkı vardır. Bu suretle ise kendisinin
emirliği de aynı şekilde feshedilmiş olur ve kongre de derhal
yapacağı oturumlarla yeni genel irşad meclisi üyelerini seçer.
Buna bağlı olarak genel mürşidi de seçer. Eğer seçilen yedi
126 Nebevî Yöntem
3. İrşad Meclisi
Bunlar, emirin danışmanları ve vezirleridir (yardımcıları-
dır). Aralarından dilediği kimseye eğitim, idare, nakiblik veya
medya organlarından birini ya da daha fazlasını kontrol etme
Örgütleme 129
5. Nakibler Meclisleri
Bu meclisler, eğitici, irşad edici ve yürürlüğe koyucu mec-
lislerdir. Kendilerine aşağılarından gelen görüş ve teklifleri
tartışır. Bunların, bir düzeyden bir düzeye, ta irşad meclisi-
ne, oradan da emire çıkarıncaya kadar ileriye gitmesini sağlar.
Kendisine yukarıdan gelen emirleri de tam bir disiplin, katılım,
ihlâs ve samimiyetle uygular. Yürütme meclisi, onun organları
ve büroları ise, tabandaki nakibler meclisi ile emirde ve onun
irşad meclisinde müşahhaslaşan komuta ve emir meclisleri
arasında bir aracıdır.
56 Buhârî, Cihad 164, Megâzî 60, Ahkâm 22; Müslim, Eşribe 71; Ahmed bin
Hanbel, IV, 417; İbn Hibbân, Sahîh, XII, 194, 196.
136 Nebevî Yöntem
1. Mescit
Mescit, davetin ilk kurumudur, Allah’ın evidir. Cihad ora-
dan başlar, orada cihadın planları yapılır ve oraya sığınılır.
Yöneticilerin, egemenlikleriyle mescitlere musallat oldukları
bölgelerde, davet adamlarının ilk talepleri, mescidin, yöne-
ticilerin İslâm’ı olan resmî İslâm’dan ve donuk İslâm’ı temsil
eden merasimlerin ve protokollerin İslâm’ından kurtarılmasını
istemek olmalıdır.
Esas olarak şubenin nakibi, köyün ve mahallenin hatibi
ve imamı olmalıdır. O cihetin nakibi de o cihetin camisinin
imamı ve hatibi olur. İklimin nakibi de büyük caminin imamı
ve hatibi olur.
Mescitlerin inşa edilmesi, çoğaltılması ve imar edilmesi,
halkı eğitmenin en önemli yollarındandır. Mescidin yanında
ise kütüphane, öğrenim mekânları, abdesthane, spor yapıla-
cak yerler ve misafirlerin kalacakları mekânlar gibi alt yapıla-
rın da bulunması gerekir.
Mescitlerdeki öğretim halkaları ve iman meclisleri,
mü’minlerin eğitim programının ayrılmaz bir parçasıdır. Bu
vesile ile halkın yanına otururlar, onlarla temas kurarlar, bu
temasları sağlamlaştırırlar ve davete yardımcı olanların sayı-
sını artırırlar.
144 Nebevî Yöntem
2. Üyelik Bürosu
Yapılanma içerisinde var olan insan gücünü disiplin altı-
na almak için, durumun gerektirmesi hâlinde, merkezi ve şu-
beleri olan bir bürodur. Bununla birlikte şubelerin bürokratik
hastalıkların içine düşmemesi için asgari düzeyde kırtasiyecilik
yapılması gerekir.
3. İlişkiler Bürosu
Bilgiler, planlar, iç ve dıştaki iletişim ve bağlantı araçlarına
dair bilgiler burada toplanır.
4. Eğitim Komitesi
5. Siyasî Komite
Siyasî komite; şartların analizini yapmak, bilgi toplamak,
cemaatin siyasal çizgisinin doğru istikamete yol almasını sağ-
lamak ve bölgedeki problemlerin çözümü için orada olup bi-
tenleri tam anlamıyla bilmek suretiyle İslâmî hüküm (yönetim)
programlarını hazırlamak içindir.
6. Öğretim Komitesi
Öğretim komitesi, davetin öğrenciler arasında yönlendiril-
mesine ve öğrencilerin davaya hizmet edecek şekilde öğretim-
deki uzmanlıklarının düzenlenmesine dikkat eder, bununla ilgi-
lenir. Aynı zamanda öğretim elemanlarıyla (akademisyenlerle)
Örgütleme 145
8. Medya Komitesi
Bu komite, bölge halkına, Müslüman ümmete ve bütün
dünyaya Müslümanlarla ilgili haberleri gerçek şekliyle ulaştır-
makla yükümlüdür. Böylelikle düşmanlık eden medya araçla-
rına karşı mücadele eder. Bunu sağlayabilecek gerekli haber
ajansları, gazete, dergi, kitap, radyo, televizyon vb. kurumlar
edinir.
9. Malî Komite
Cemaatin mallarını idare eder. Üye aidatlarını, maaşla-
rı, zekâtları toplar ve zekâtı Kur’ân-ı Kerîm’de sözü edilen sekiz
gruptan hak edenlere infak eder. Diğerlerini ise infak eder veya
dava için yatırım alanlarında kullanır. Ticarî müesseseler, sanayi
146 Nebevî Yöntem
58 Fetih 48/29.
59 Âl-i İmrân 3/159.
60 Mâide 5/54.
Örgütleme 151
65 Enfâl 8/62-63.
66 Fetih 48/29.
Örgütleme 155
İstihare
Allah’ın erlerinden oluşan cemaati bekleyen en büyük
hastalık, Allah’tan gafil olmaktır. Bundan dolayı Hz. Ömer,
yardım isteyen askerlerine, “Bana göre sizin en önemli işiniz
namazdır” diye yazmıştır.
Bizler istişareden önce de istişare esnasında da istişare-
den sonra da Allah’ın huzurundayız. Yaptığımız işlerin, ara-
mızda elden ele dolaşan menfaatlerimize dönüşmemesi için,
cihadımızın yatay ve yeryüzünü aşmayan ilişkilere dönüşme-
mesi için, şûrâ esnasında Allah’ı zikreder ve O’ndan istihare
de bulunuruz (hayırlı olanı dileriz). Candan sevdiğimiz Mu-
hammed sallallahu aleyhi ve sellem, ashabına, Yüce Allah’ın
Kitabı’ndan bir âyeti öğretircesine istihare duasını öğretirdi.
Nitekim “İstihare yapan zarar etmez, istişare yapan
pişman olmaz, iktisadı elden bırakmayan da fakir
düşmez”67 buyuran da odur. Bu hadis, Taberânî’nin, Enes
bin Mâlik’ten rivayet ettiği hasen bir hadistir. Hz. Peygamber
bu hadiste, Allah’a bağlılık ve O’na güvenmek demek olan
68 Enfâl 8/62.
69 Buhârî, Îmân 42; Müslim, Îmân 95.
Örgütleme 163
71 Nisâ 4/59.
Örgütleme 167
72 Nisâ 4/59.
168 Nebevî Yöntem
İtaat ve Heybet
Bizler, yapılanma içerisinde itaatin payından söz ettik.
Onun içerisinde terbiyenin (eğitimin) payına gelince yani
170 Nebevî Yöntem
73 Nûr 24/63.
Örgütleme 171
Emirlik Akdi
Davet adamları ya da davetin içerisine bir şekilde atıl-
mış kimselerden bazılarının, kendisine uyanlardan sınırsız ve
şartsız dinleyip itaat etmelerini istediğini görebilmekteyiz. Aynı
zamanda “biat” sözcüğünün kötü kullanıldığını, bunun neti-
cesinde Müslümanlardan bir topluluğun kendi kabuğu için-
de kalıp marjinalleştiğini ve aradan fazla bir süre geçmeden
kendisine muhalif olanların dalalet içine düştüklerini ve kâfir
olduklarını söylemeye başladığını da görürüz. Bizler herhangi
bir kimseyi bu sözlerimizle ima edecek durumda değiliz. An-
cak ne olursa olsun başkasına uyan immea (silik şahsiyetli)
olmayan fakat sorunlu olan mü’minler için bir eğitim ve yapı-
lanma yöntemini araştırmakla uğraşıyoruz.
Bizler onun şanının büyüklüğünü kabul ederek biat keli-
mesini kullanmıyoruz. Çünkü bu, hilafet akdinin kavramların-
dandır. Bu kavramı Allah’ın, ümmetin dağınıklığını bir araya
getirebileceği bir güne saklıyoruz. Fakat akit, ahit ve misak
da bir zorunluluktur. Bir bölge cemaatinin akdi ise kaçınılmaz
bir aşamadır. Halifeliği gerçekleştirmek de Müslümanların bir
görevidir. Kendisi olmadan vacibin tamamlanamadığı her
bir husus da ayrıca vaciptir. Buna göre herhangi bir bölgede
İslâm davasına hizmet etmiş, geçmişte katkıları bulunmuş ve
Allah’tan da bir pay sahibi olan mü’minlerin söz birliği edip
emirlik akdi yapmaları hâlinde bu akde riayet etmemenin ha-
ramlılığı, tıpkı biata bağlı olmamanın haram olduğu gibidir.
Aralarındaki tek fark, bunun biat olmamasından ibarettir. Ona
böyle bir saygıyı kazandıran ise, bu hususta onun hilafete
172 Nebevî Yöntem
74 Mümtehine 60/12.
Örgütleme 173
Akdin Muhtevası
Emirlik akdine, hak ettiği ciddiyetin ve kutsallığın tama-
mı verilir. Çünkü o, Yüce Allah’ın önünde yapılan bir ahiddir.
Onun gereğince biat eden de kendisine biat edilen de akde
bağlı kalacağını taahhüt eder. Biatleşme de her iki tarafın ka-
bul ettiği karşılıklı şartlar üzerinde yapılan bir akiddir. Yüce
Allah da “Ey iman edenler! Akidlerin gereğini eksiksiz
yerine getirin”75 buyurmaktadır. O hâlde mü’minler arasın-
daki her bir akid, ticarî olsun ya da olmasın saygı duyulması
gereken bir akiddir. Fakat üzerinde akid yapılan hususun say-
gınlığı ne kadar çoksa o akdin de saygınlığı o kadar fazladır.
Emirlik akdinin konusu, konuların en şereflisi olduğuna göre
ona eksiksiz bir şekilde bağlılık, kişiyi Yüce Allah’a yakınlaştı-
ran amellerdendir. Bunu oyuncak hâline getirmek ise günah-
ların en büyüklerindendir.
Bundan dolayı bizler, takdir muhtevasının açık olması-
nı arzu ederiz. Böylelikle helâk olan, apaçık bir delil üzerine
helâk olsun, hayat bulan da apaçık bir delile bağlı olarak ha-
yat bulsun. Şüphesiz Yüce Allah, her şeyi işitendir, bilendir. O,
hem Nebisi’ne hem de bizlere, “Şüphesiz sana biat eden-
ler, ancak Allah’a biat ederler. Allah’ın eli onların eli-
nin üzerindedir”76 buyurmaktadır. Aynı şekilde Allah’ın eli,
yeryüzü Müslümanlarının o yüksek makam için ve en büyük
sorumluluğu yüklenmek üzere seçecekleri bir kişi etrafında
75 Mâide 5/1.
76 Fetih 48/10.
174 Nebevî Yöntem
77 Buhârî, Îmân 11, Menâkıbu’l-Ensâr 43, Ahkâm 49; Müslim, Hudûd 41-44.
Örgütleme 175
81 Tevbe 9/71.
82 Nisâ 4/65.
Örgütleme 183
83 Nisâ 4/59.
84 Enfâl 8/74.
85 A‘râf 7/57.
184 Nebevî Yöntem
vahiy gelen bir nebi idi. Bu sebeple herhangi bir kimsenin Allah
Rasûlü’nün huzurunda öne geçmesine imkân yoktur. Emir ise
içtihat ettiği zaman isabet de edebilir, hata da edebilir. Tıpkı
mü’minler arasından içtihada yetkin kılan niteliklere sahip olan
kimselerin içtihat ederken isabet ve hata ettikleri gibi… İçtihada
yetkin kılan sebepler ise Allah’ın Kitabı’nı, Rasûlü’nün sünne-
tini, şeriatın maksatlarını ve Arap dilini iyice bilmek suretiyle
Allah’tan gelen buyrukları anlamak, nasih ve mensubu bilmek
sonra da vakıayı, dünyanın hareketini, düşmanların hile ve tu-
zaklarını ve ümmetin ihtiyaçlarını bilip idrak etmektir.
Mü’minler arasındaki görüş ayrılıklarının kesin çözüme
kavuşturulması temel bir ihtiyaç olduğu için emir, görüş ay-
rılıklarının derinleşmemesi ve fitnenin baş göstermemesi için
ortaya çıkan anlaşmazlıklar hakkında hüküm verir.
Ayrıca hatadan korunmuş olmadığı ve hata etmekle karşı
karşıya bulunduğu için emire bir süre tanınır. Verdiği hüküm ve
aldığı kararlarda -mesela; herhangi bir mezhepteki daha uygun
olana muhalif tercihte bulunduğu iddiası ile- ona zorluk çıkar-
tılmaması, sıkıntı verilmemesi gerekir. Emirin samimiyeti husu-
sunda herhangi bir ithamda bulunmadığımız sürece ona içtihat
edip hata yapma hakkı da tanımamız gerekir. Bu da Rasûlullah
sallallahu aleyhi ve sellem’in şu hadisini uygulamanın gereği-
dir: “Hâkim hüküm verip içtihat ettikten sonra isabet
ederse ona iki ecir vardır. Hüküm verip içtihat ettikten
sonra hata ederse ona bir ecir vardır.”86 Bu hadisi Buhârî,
Müslim ve başkaları rivayet etmişlerdir.
Hâkimin içtihadında hata etmesinin sınırı da bellidir. Bu
sınır, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in şu hadislerinde
ifade edilmiştir:
86 Buhârî, İ‘tisâm 21; Müslim, Akdiye 15; Ebu Davud, Akdiye 2; Tirmizî,
Ahkâm 2; Ahmed bin Hanbel, IV, 198, 204.
Örgütleme 185
YAPILANMANIN HASTALIKLARI
Görüş Ayrılığı
Yüce Allah şöyle buyurmuştur: “Rabbin dileseydi
bütün insanları bir tek millet yapardı. (Fakat) onlar
ihtilafa düşmeye devam edecekler. Ancak Rabbinin
merhamet ettikleri müstesnadır. Zaten Rabbin onları
bunun için yarattı.”89
Emrolunduğumuz, bizim için şartları belirlenmiş,
mü’minler arasındaki velilik görevi, Allah’ın bizi ümmetler
arasında, kesimler arasında ve bireyler arasında sınadığı bu
fitrî görüş ayrılıkları ile çelişki arzeder. Velilik nefsi dizginlemek,
nefsi bir kenara bırakmak, mü’minlerle yardımlaşmaya, onla-
ra karşı mütevazı olmaya -yani kolaylık ve yumuşaklık göster-
meye- alıştırmak suretiyle görüşler, iradeler ve bencillikleri bir
noktada toplayıp birleştirmeyi gerektirir. Görüş ayrılıklarına
kendisini kaptırıp dizginlerinden boşalmış olan nefis ise, ak-
ranlarına karşı, kişinin, kendisine yardımcı olmasını ve savaş
noktasına kadar kendi nefsî kanaati uğruna taassup göster-
mesini istemektedir.
Müslümanlar, emperyalizmin, bölge ve yurtlarını bölüp
parçaladığı devletçikler hâlinde darmadağın olmuşlardır.
Her bir devletçiğin bir ulusçuluğu ya da birkaç ulusçuluğu
89 Hûd 11/118-119.
Örgütleme 187
Lâ ilahe illallah
“Lâ ilahe illallah”ı çokça söylediğimiz zaman onunla ima-
nımızı yenileriz. Bu söz bizi birleştirir ve aramızdaki ihtilafları
giderir. “Lâ ilahe illallah,” onu söyleyip Rabbimizi ve O’na
döneceğimizi hatırlayacak olursak bizi birleştirip bir araya
getirir. Çünkü bu söz, bizden gafleti uzaklaştırır. “Lâ ilahe
illallah,” bize, Allah’ın geniş rahmetinin, sevgisinin ve O’na
yakın olmanın kapılarını açtığı zaman bizi gazabın ve ihtilafın
Allah’tan uzaklaştırıcı dar girdaplarından kurtarır.
“Lâ ilahe illallah,” bizi yalnızca Allah’a ubudiyet konumu-
na yerleştirdiği zaman O’nun egemenliğini kabul eder, heva
ve şeytan tağutunun egemenliğini reddeder ve onu kahre-
deriz. O, zalim hükümdarlardan oluşan yeryüzü tağutlarının
karşısında bizi birbirimize bağlar, kaynaştırır. Birbirimize bakıp
da Allah’ı ve Allah yolunda cihadı unuttuğumuzda katılaşan
duygularımızı eritir.
“Lâ ilahe illallah Muhammedun Rasûlullah,” bizi Allah’ın
Kitabı’na ve Rasûlü’nün sünnetine yönlendirdiği zaman kalp-
lerimizden taassubun sıkıntılarını giderir. Bizi yumuşak bir şe-
kilde Allah’ın ve Rasûlü’nün huzuruna götürür. Biz de işimizi
onlara havale ederiz. Aramızdan emir sahiplerinin verdikleri
91 Hûd 11/118-119.
Örgütleme 191
92 Enfâl 8/72.
192 Nebevî Yöntem
93 Buhârî, Megâzî 6.
94 Bakara 2/246.
95 Kıssanın tamamı Bakara sûresinde 246-252. âyetler arasındadır.
96 Bakara 2/247.
Örgütleme 193
97 Bakara 2/249.
98 Bakara 2/249.
99 Bakara 2/249.
100 Bakara 2/250.
194 Nebevî Yöntem
Fer’i Hastalıklar
Bundan anlaşıldığı üzere tepkisel ayrılık ve muhalefet
hastalıklarının ilacı derin, sakin ve imanî istişaredir. Nihayet iş
hakkında karara varılınca mü’minlerin, emirlik akdi esnasında
akitleştikleri doğrultuda itaat etmeleri icap eder. İşte bu emire
itaat, Allah’ın ve Rasûlü’nün itaatinden türeyen bir itaat oldu-
ğu ve onun kapsamına girdiği zaman, isyan afetlerinin hatta
musibetlerinin ilacı ve tedavisi olur. Fakat emirin verdiği emir,
muhkem bir âyetteki icma ile kabul edilmiş bir anlayışa ya
da anlaşılmasında görüş ayrılığı bulunmayan sahih bir hadise
muhalif ise böyle olmaz.
Bu iki temel hastalığın yani tepkisel muhalefet ve isyanın,
nefsî (psikolojik) esaslarına gelince; biz bunları Tâlût ve Uhud
kıssalarında görüyoruz. Şimdi onlara başvuralım:
1. Cihad etme davasında yalan söylemek: Bu, bir hasta-
lıktır. Bunun sağlıklı yapıdaki karşılığı sadakat ve doğruluktur.
2. Haksız yere kendini yüksek görmek: Bu da bir hasta-
lıktır. Bunun sağlıklı yapıdaki karşılığı mü’minlere karşı zelil
olmak yani onlara karşı mütevazı olmak ve bencillikten vaz-
geçmektir.
3. Kişisel görüşü emirin kararından üstün tutmak: Bu da
bir hastalıktır. Bunun imanî karşılığı ise ahde ve akde vefa
göstermektir.
4. Zahirî üsluplara bel bağlamak: Bu da bir hastalıktır.
Bunun karşıtı, Yüce Allah’a tevekkül etmektir. Fakat bununla
198 Nebevî Yöntem
Hasta Unsurlar
İslâmî yapılanma, kapalı bir grup ve halk safları dışında
ve onun üstünde seçkin bir grup da olmamalıdır. Fırsatçılık
tehlikeleriyle saflarımıza Müslüman cemaat arasında kaynaş-
ma istibdadına sahip olmayan menfaat sahiplerinin girmesi
tehlikesi bizi tehdit etmektedir. Bunların, birinci meseleleri
olan toplumsal adalet ve eşitlik temeli üzerinde ümmetin ye-
niden inşa edilmesine katkıda bulunmak için ellerinde bulu-
nan mal ve gayretlerini Allah yolunda harcamadıkça Allah’tan
gafilliklerinden ayrılmaları da söz konusu değildir.
Sınıf ayrımcılığı, fesat ve az bir bedele satılmak… Bun-
lar her zaman münafıklığın göstergeleridir. İslâm safı arasında
münafıkların varlığı ise kaçınılmazdır. Özellikle yapılanma bü-
yüyüp genişlediği ve İslâm devleti kurulacağı zaman… Kitap
ve sünnet, bizi münafıklardan sakındıran buyruklarla doludur.
Bizim görevimiz ise bize iç yüzünü açıkça gösteren her bir mü-
nafıktan saflarımızı temizlemek için tedbirimizi, araç ve gereç-
lerimizi edinmektir.
Bununla birlikte gelen kimseleri üyeliğe kabul etmekteki
kesin ilkelerimizin bu gibi unsurların karşısında duracak ilk set
olması gerekir. İslâm hareketinin zafere kavuşmasından son-
ra gelenlerin çokluğuna karşı tedbirli olmalıyız. Çünkü değerli
değersiz, özel ve genel kimselerin önüne kapıları sonuna ka-
dar açmaktan daha ağır bir darbeyi bir başka yerden alırız.
Zorba Önder
En büyük kaygan zemin, işin, ehil olmayan kimselere
verilmesidir. Bu da hadiste109 belirtildiği üzere kıyametin
Cezalar
Görevden uzaklaştırmadan, kestirip atmadan ve dağla-
madan önce yapılanmanın, düzeltilerek ıslah edilebilecek ve
ümit kesilmeyecek hâle gelinmedikçe sağlığını tekrar kazan-
dırabilecek bir neticeyi verecek sürekli bir tedaviye ihtiyacı
vardır.
Yapılanma içerisinde birtakım cezaları verme zarureti, eği-
timde bir tutarsızlığın bulunduğuna ve salih kimselerin seçi-
mi esnasında ayırt edici gücün yetersiz olduğuna delildir. O
hâlde bütün düzeylerde insanlar ve yapılacak işler için sürekli
düzenleyici, doğruluğa sevk eden bir ilkenin bulunması zo-
runludur. Böylelikle basit ve normal hatalar telafi edilebilsin
ve sonunda da bunların büyük olanlarının nereden kaynak-
landığı öğrenilebilsin.
Şayet hatalar gaflet zamanlarından sonra mü’minlerin
karşı karşıya kaldıkları ve kendilerini Allah’ı anmaktan uzak-
laştıran geçici kalbî murakabedeki gevşeklikten ileri geliyorsa,
biz de bu hususta kalbi uyandıracak ve onu vicdanî olarak
Örgütleme 203
113 İbn Sa‘d, Tabakât, VII, 423; Beyhakî, Şuabu’l-Îmân, II, 170, VII, 147.
İMANIN ŞUBELERİ
Arkadaşlık ve Arkadaş
Hasan el-Bennâ’nın esaslarından biri de şudur: Salih ki-
şileri sevmek, onlara saygı duymak ve bilinen hoş amelleri
sebebiyle onları övmek, Yüce Allah’a yakınlaştırıcı bir ameldir.
Allah’ın velileri (dostları) ise, Yüce Allah’ın, “İman edenler
ve takvalı hareket edenlerdir”119 buyruğunda sözü geçen
kimselerdir. Keramet de şer’î şartları ile onlar hakkında sabittir.
Bununla birlikte onlar, ister hayattayken ister ölümden sonra
olsun, “kendilerinden başkalarına böyle bir şey bağışlamaları
şöyle dursun, kendilerine dahi herhangi bir fayda ya da zarar
veremezler.”
Şeriatın sınırları içerisinde sevgi, saygı ve övgü, ister hayat-
ta olsunlar, ister ölmüş olsunlar bu ümmetin salih insanlarına
yakışandır. Hasan el-Bennâ’nın, bu sözleriyle onların beşer ol-
duklarına ve fayda ve zarar sağlamaktan aciz olduklarına dik-
kat çekmesi ise bu husustaki önemli bir noktaya işaret etmek
118 Müslim, Hac 425; Tirmizî, Daavât 42; Ahmed bin Hanbel, I, 255, 299.
119 Yunus 10/63.
İmanın Şubeleri 223
121 Ebu Davud, Edeb 19; Tirmizî, Zühd 45. Tirmizî bu hadisi “hasen-garip” ola-
rak değerlendirmiştir.
İmanın Şubeleri 225
Kardeşlik Akdi
Allah’ı bilmeye şevk duyan, Allah’tan başka her şeyden
ümidini kesmiş olan, tam anlamıyla yalnızca Allah’a muhtaç
olduğunun bilincinde olan ve O’na yakınlaştıracak kaynakla-
ra susamış olan üstün gayret sahiplerinin az bulunması dolayı-
sıyla bizler de ihsan ve irfanın yoluyla ilgili söylediklerimizden
daha geniş açıklamalar yapmak isteriz. Bu, aslında Allah’ın
saygı duyulmasını istediği önemli bir alan olmakla birlikte in-
sanlar bunu bırakıp geçmektedirler. Biz de Allah’ın kendilerini
yalancıların deccalliklerinden ve cahillerin şüpheye düşüren
tutumlarından korumuş olduğu, tarikat meşayihinin kitapları-
na işi havale ediyoruz.
Salih selef, salih kimseler olacaklarını ümit ettikleri kim-
selerle Allah yolunda kardeşlik akdi yapagelmişlerdir. Allah
yolunda kardeşlik akdi de bir çeşit sohbettir (arkadaşlıktır). Bu
ise öğrencilik, dostluk (halillik) ve belirli bir istikamete yön-
lendirilmiş sülukten (yaşayıştan) daha aşağı bir mertebedir.
Bizden önceki âlimlerimiz ve salih şahsiyetlerimiz, hayır ehli
kimseleri çokça ziyaret eder, onlarla karşılaşmanın bereketi-
ni umar ve birbirlerine dua etmeyi karşılıklı tavsiye ederlerdi.
Gerek yalnız kaldıkları zamanlarda, gerek başkalarıyla birlikte
oldukları hâllerde, gerekse de teheccütlerinde Yüce Allah’ın
huzurunda birbirlerini hatırlarlardı.
Rabıta Duası
Bu dua, Şeyh Hasan el-Bennâ’nın “Rabıta virdi” adını
verdiği, aslında mü’minler arası kardeşlik akdinin müşahhas
bir şekli ve amelî bir uygulamasıdır. Bizler, mü’minleri bir
cemaat içerisinde birbirine rabtetmek (bağlamak) için rabı-
ta duasının zorunlu olduğunu görüyoruz. Defalarca oturup
kalkmak ile rabtetme anlamı yayılıp namazda, ortak olarak
yapılan amellerde bağlayıcı (rabtedici) duada Allah’ın huzu-
runda defalarca durulacak olursa, artık arkadaşlık, cemaat ile
bir araya gelip kavuşmuş olur. Cemaat de bir şekilden ibaret
kalmaz, arkadaşlık da bireysel bir arkadaşlık olmaktan çıkar.
Her bir mü’minin -ki daha üstün olan, Rabbimizin dün-
ya semasına inip “Tevbe eden ve dilekte bulunan kimse
var mı?”129 diye bizi çağırdığı zamanlarda yapılmasıdır- rab-
tedici (bağlayıcı) rabıta duasını, Fatiha sûresi ile başlayıp son-
ra kendi günahları için Allah’tan mağfiret dileyerek, kendisi,
anne-babası, aile halkı, çocukları ve akrabaları adına dünya
ve ahiretin hayrını istemesi, Allah’ın Rasûlü’ne, Allah’ın diğer
nebi ve rasûllerine salât ve selam getirmesi sonra da raşid ha-
lifelerle ashab-ı kirama, Allah Rasûlü’nün eşlerine ve zürriye-
tine salât ve selam getirmesi, ardından tâbiîne, ümmetin salih
129 Buhârî, Teheccüd 14; Tirmizî, Salât 329; Ahmed bin Hanbel, II, 267, 419,
487, 504.
230 Nebevî Yöntem
Arkadaş İmam
Buhârî, Misver bin Mahreme radıyallahu anh’ın şöyle de-
diğini rivayet etmiştir:
Ömer, suikast ile hançerlenince acı çekmeye başladı. İbn
Abbâs, ona, teselli etmek ve sabrını artırmak istercesine şöyle
dedi: “Ey mü’minlerin emiri, velev ki böyle olsun -yani farze-
delim ki bu aldığın yaralardan dolayı vefat ettin,- şüphesiz ki
sen, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem ile arkadaşlık et-
tin. Onunla güzel bir arkadaşlığın oldu. Sonra o senden hoş-
nut iken ondan ayrıldın. Sonra Ebu Bekir ile arkadaşlık ettin.
Onunla da güzel bir arkadaşlığın oldu. Sonra o da senden
hoşnut iken ondan ayrıldın. Sonra her ikisinin ashabı ile ar-
kadaşlık ettin. Onlarla da güzel arkadaşlığın oldu. Eğer onlar-
dan ayrılacak olursan şüphesiz onlar senden hoşnut oldukları
hâlde onlardan ayrılacaksın.”
Bunun üzerine Ömer dedi ki: “Sözünü ettiğin Rasûlullah
sallallahu aleyhi ve sellem ile arkadaşlık ve onun hoşnutluğu,
şüphesiz Yüce Allah’ın bana ihsan ettiği bir lütuftu. Sözünü
Bu Hasletin Şubeleri
Bizler daha önceden de belirttiğimiz gibi imanın şubele-
rinden özetle söz edeceğiz. Bununla birlikte, Yüce Allah’tan
tahkikini ve basımını kolaylaştırmasını niyaz ettiğimiz Şuabu’l-
Îmân/ İmanın Şubeleri adlı eserimize başvurulabilir. Orada,
her bir şubeyi günahtan, hatadan korunmuş Nebi sallallahu
aleyhi ve sellem’in sözlerine dayanarak açıkladık ve her bir
şubenin neye delil olduğunu ortaya koyacak şekilde etraflı ha-
dislere yer verdik.
146 Buhârî, Îmân 8; Müslim, Îmân 70; Nesâî, Îmân 19; Ahmed bin Hanbel, III,
177.
147 Ahmed bin Hanbel, V, 229, 239, 328; İbn Hibbân, Sahîh, II, 388; Taberânî,
Müsnedü’ş-Şâmiyyîn, III, 265; Hâkim, Müstedrek, IV, 187.
İmanın Şubeleri 247
Esaslar
Merhum Hasan el-Bennâ’nın öngördüğü esaslardan biri
şudur: “Kur’ân ve hak sünnet, İslâm’ın hükümlerinin bilinme-
sinde her Müslümanın başvuru kaynağıdır. Kur’ân herhangi
bir zorlama ve aşırılığa kaçmadan Arap dilinin kurallarına uy-
gun olarak anlaşılır. Hak sünnetin anlaşılmasında ise kendile-
rine güvenilen (sika) hadis âlimlerine başvurulur.”
Yine Hasan el-Bennâ’nın esaslarından biri de şudur: “Sa-
mimi imanın, sahih ibadetin ve mücahedenin bir nuru ve bir
lezzeti vardır ki, Allah bunu kullarından dilediği kimselerin kal-
bine bırakır. Fakat ilham, havatır (kalbe doğan düşünceler),
keşif ve rüyalar, şer’î hükümlerin delillerinden değildir ve bun-
lar, ancak dinin hüküm ve naslarıyla çatışmamaları şartıyla
muteberdir.”
Yine onun belirlediği bir esas da şudur: “Kabir ziyareti, ne
olursa olsun, ilgili rivayetlerde tespit edilmiş şekliyle sünnettir,
260 Nebevî Yöntem
Kemali istemek
Hasan el-Bennâ’nın işaret ettiği nur, lezzet, ilham, keşif ve
salih rüyalar, Allah’ın, zikreden ve hak yolu izleyen mü’min
kullarından dilediği kimselere özel bir bağışıdır. Bütün bunla-
rın vardıkları son nokta ise Allah’ın veli kulları için hâsıl olan
en büyük fetihtir. Allah’ın velileri ise derece derecedirler. Fetih
de derece derecedir. Bu alanda sözü, evliyanın ileri gelenle-
rinden biri olan Şeyh Abdülkâdir Geylânî’ye bırakalım.
Geylânî, kendilerine fetih nasip olanların hâlini anlatırken
şunları söylemektedir: “İmanı güçlenen ve yakini sağlamlaşan
kimse, Yüce Allah’ın kıyametle ilgili haber verdiği hususların
tamamını kalbiyle görür. Cenneti, cehennemi, onlarda olanla-
rı görür. Suru, sur ile görevli olan meleği görür. Eşyayı olduğu
gibi görür. Dünyayı, dünyanın zevalini, dünyadakilerin dev-
let ve güçlerinin tersyüz olmasını görür. İnsanları yürüyen
kabirlermiş gibi görür. Kabirlerden geçince kabirdeki azabı
ve nimeti hisseder. Kıyameti ve kıyamette gerçekleşecek
İmanın Şubeleri 261
Virdler
Bu ümmetin salihleri, “Virdi olmayanın vaidi olmaz” der-
ler. Vaid ise, başka aykırı hususlardan uzaklaşıp kendilerini
Allah’ı çokça anmaya veren ve teheccüd kılanların kalbine
Yüce Allah’ın bıraktığı iman artışıdır.
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in virdleri, hizble-
ri (Kur’ân’dan okuduğu bölümleri) ve günlük hayır türünden
yaptıkları nafileleri vardı ki, o, bunları yapmadan uyumazdı.158
Allah erinin de virdleri yani bu hasletin bütün şubelerin-
den devamlı yaptığı amelleri bulunur. Kimisi az, kimisi çok
yapar. Yavaş yavaş imanın güçlenmesine doğru gidilir ve artık
Allah’ı anmak kaçınılmaz bir gıda olur. Bu hoş sözle (“Lâ ilahe
illallah”la) ve O’nu anmakla dil sürekli nemli olur.
Allah’ın anılması hususunda kardeşlerin birbirlerine tav-
siyede bulunup birbirleriyle yarışmalarında bir sakınca görül-
mez. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem tarafından sayıları
sınırlandırılmış bulunan zikir ve ibadetleri aşmaya da imkân
yoktur. Tercih hakkını bize bıraktığı ya da çok yapmamız için
bizi teşvik ettiği hususlarda ise biz de çoğaltırız.
Sayıyı belirlemek ve bunu tedrici bir şekilde yükseltmek,
yorgun düşen ve tembellik eden nefisler için izlenen bir poli-
tikadır. Bazı kimseler, kendisi için belirli miktardaki nafile zikir
ve dualar ile Kur’ân’dan belirli bir miktarı tayin etmeyi ya da
başkası tarafından kendisi için tayin edilmesini tenkit ederek
bunu şeriat koyucunun önüne geçmek olarak değerlendirir.
Hâlbuki bu ancak bir siyasettir. Sakıncalı olan, herhangi bir
kimsenin sayısı nas ile tespit edilmiş hususlarda Allah’ın ve
Rasûlü’nün önüne geçmesidir. Mekruh olan da sünnetin çer-
çevesinin dışına çıkmaktır. Kur’ân-ı Kerim’i bir aydan daha
Bu Hasletin Şubeleri
169 Ahmed bin Hanbel, IV, 260, V, 363, 370, 372; Beyhakî, Şuabu’l-Îmân, I, 436,
III, 291.
İmanın Şubeleri 273
170 Müslim, Zikr 38; Ebu Davud, Salât 349; İbn Hibbân, Sahîh, III, 45.
İmanın Şubeleri 275
181 Buhârî, Teheccüd 14; Tirmizî, Salât 329; Ahmed bin Hanbel, II, 267, 419,
487, 504.
İmanın Şubeleri 283
182 Müslim, Salât 11; Ebu Davud, Salât 361; Tirmizî, Salât 352; Nesâî, Sıfatu’s-
Salât 55.
284 Nebevî Yöntem
samimi bir akide, doğru bir ibadet oluşu gibi… Bütün bu hu-
suslarda hiçbiri arasında fark yoktur.”
6. Kişilerden oluşan unsurları seçmeden ve denemeden
çokluğu hedef alan toplamacılık. Yine Hasan el-Bennâ, 5.
Kongredeki konuşmasında şöyle diyor: “Şüphesiz pek çok
kimse bir şeyler söyleyebilir fakat bunlar arasından, amel
gerektiği yerlerde sebat gösterenler azdır. Bu azlığın birçoğu
amel edebilir fakat onlar arasından bir azınlık, ağır cihadın ve
meşakkatli amelin yüklerini taşıyabilir. Yardımcılardan oluşan
az miktardaki seçkin kimseler olan bu mücahidler ise, eğer
Allah’ın inayeti kendilerine yetişmeyecek olursa yolu şaşıra-
bilir, hedefi isabet ettiremeyebilirler. Bu sözlerime Talut kıssası
açıklık getirmektedir.
O hâlde kendinizi hazırlayın. Doğru terbiye ve hassas se-
çim ile ona gereken itinayı gösterin. Onu amelle yani onun
hoşlanmadığı, ona zor gelen güçlü ve meşakkatli işlerle sına-
yın. Onu arzularından, alışkanlıklarından, adetlerinden uzak
tutun, onlarla alakasını kesin.
Bizler dışarıdan gelen bir kimsenin doğruluğunu ve ha-
zır olduğunu, ancak bunu amelleriyle, duruşlarıyla, itaat ve
uygulamaya yatkın oluşuyla ve kendisini dizginleme gücüyle
ispatlaması hâlinde bilebiliriz.
Gelen kişi, olgunluğunu ve doğruluğunu bilinceye kadar
sürekli sınanır. Sonra da sınama, her bir mü’minin bize cihad
yolu boyunca doğruluğunun delilini vermesi isteği ile devam
eder. Çünkü mesele, biri diğerinin arkasında verilen sonra da
üyenin bencilliğine kapılıp üyeliğinin köşkünde oturacağı bir
mesele değildir. Mesele bundan daha da büyüktür. Çünkü
Aziz ve Celil Allah’a kavuşacağını ümit eden bir kimse, ken-
disini, yokuşu aşmaya ve hayatta kaldığı sürece bunun için
kollarını sıvalı tutmaya alıştırmalıdır. Allah yolunda ölürse
296 Nebevî Yöntem
Gayret ve İrade
Bu mübarek İslâmî uyanış, dünyanın gördüğü ve önem-
sediği apaçık bir gerçektir. Acaba bu yükselen bir toz ve
rastgele yol alan bir köpük müdür? Asla! Dünyanın gördü-
ğü, yakından ilgilendiği bu vakıa, derinlerden gelen iman ile
çarpan kalplere ait, tarihte fiilen dehşet verici şekilde etken
bir iradenin ve derinliklerden gelen diri bir hareketin görünen
yüzünden başkası değildir. Ve bu hareket hâlâ yola ilk çıkış
zamanlarındadır.
Bu, uykusu uzun süredir devam eden arazide, Yüce
Allah’ın diktiği bir fidandır. O gittikçe güçlenmekte, su ile
beslenmektedir. Aziz ve celil Rabbi, onu iman suyu ile besle-
mektedir. O, Yüce Allah’ın güç ve kuvvetiyle, çıkışına ve tam
olarak olgunlaşıncaya kadar büyüyüp gelişmesine devam et-
mektedir.
Bazen yeni gelenler, kaynayıp coşan ve atılgan bir ha-
maset ile gelebilmektedirler. Fakat hamaset bir saman alevidir.
Onu esas almak söz konusu olmaz. Eğitimin işi ise yeni gelen-
leri şefkatle alıp hamasî duygularının soğumasını beklemektir.
İmanın Şubeleri 301
Mücahid Öncüler
“Öncüler: Talîa,” bizim, kaybettiğimiz bir sözcüğümüzdür.
Onu geri alıyoruz. Biz bunu devrimcileri taklit etmek üzere kul-
lanmıyoruz. Aksine biz bunu, mücahidlerin önderi Rasûlullah
sallallahu aleyhi ve sellem’in sünnetinden alıyoruz. Buhârî’de
öncü birliğin (talîanın) fazileti hakkında bir bab yer almak-
tadır.195 Biz bu kelimeye, alanı keşfetme, tehlikeleri ortadan
kaldırma ve erlerin önünde fedailik yapmak için ordunun
önünden gitme ve önden ilerleme anlamını veriyoruz.
Ümmetin açık bir iradesi yoktur. Görünlen vicdani açı-
dan arzuladıkları emeller; tarihimizin ve dinimizin anılmasın-
dan ve Afganistan, Suriye ve İran’daki İslâmî öncü birliklerin
gerçekleştirdiklerinden dolayı duygularımızı harekete geçiren
sarsıcı olaylardan ibarettir.
Yönetime varmadan önce ve yönetimi elde ettikten sonra
bölgesel yapılanma, gelecek için planlananları yapması gere-
ken kahraman öncü bir birliktir. Böylelikle ümmetin geleceğe
doğru gerilimi, rüyalar gören bir hamaset değil, uyanık bir ira-
de hâline gelsin. Bu öncü birliğin cihad alanında sabit adımlar
atması gerekir ki, ümmet de onun adımlarını izlesin. Halkımız
arasındaki bütün Müslümanların kulağına cihad çağrısının
açık bir şekilde ulaşması ve oradan akıllara kadar varması ve
doğru bir şekilde kalplere kadar sirayet etmesi gerekir.
Günahkâr Batıcıların yalanı açıkça ortaya çıkmıştır. Bunlar,
ümmetin güvenini de kaybetmiş durumdadırlar. Artık ümmetin,
Allah’a kavuşmayı temenni eden ve düşmanlarımıza kuyruk ol-
mayan evlatlarının doğru ve sadık mü’minler olduklarını bilme-
lerinin zamanı gelmiştir. Bizim de bu ümmete; yaşayışımızın ör-
nekliğiyle, şehitliği dileyişimizle ve kahramanlığımızla ümmetin
şimdiki hâlinin ve geleceğinin kendisinden istediği gerçeklere
yükselmesinin, ancak bu doğru öncü birlikle birlikte yürümesiy-
le mümkün olacağını öğretmemizin zamanı da gelmiştir.
Bizden başkaları yalan propagandaya, kışkırtıcılığa, he-
yecana sürüklemeye ve içi boş dinamizme dayanmaktadır.
Bizim öncü birliklere yakışan yolumuz ise, iyiliği emredip kö-
tülükten alıkoymaktır. Bu görev uğrunda bu öncü birliğin karşı
karşıya kalacağı bütün baskılar ise onun lehine yapılabilecek
en büyük ve en doğru propagandadır.
Yönetimi ele almadan önce ve sonra en çok muhtaç
olduğumuz şey, önce Yüce Allah’a sonra birbirimize güven-
mektir. Öncü birlik ise, görevi gereği düşman arazisinde ön-
den gider. Bu sebeple bu birlik, iftiraya ve hakkında şüpheler
uyandırılmaya maruz kalır. Bazen ortamın fesadı ve yalancı-
lar, riyakârlar, ikiyüzlüler, yalan propagandalar ve kışkırtıcılar
arasındaki doğrular o kadar garip kalır ki, düşmanlar bizim
iyiliklerimizi münker gibi gösterecek noktaya kadar varırlar.
O hâlde aleyhinde şüphelerin uyandırılmaması için öncü
birliğin gerekli ihtiyat ve tedbirleri alması kaçınılmazdır. Lider-
lik makamına tam güven, Allah’ın erlerinin gücünün dosdoğ-
ru durması demektir. Safa ancak güvenilir kimselerin girmesi
304 Nebevî Yöntem
Bu Hasletin Şubeleri
200 Buhârî, Îmân 9, 14, İkrâh 1; Müslim, Îmân 67; Tirmizî, Îmân 10; Ahmed bin
Hanbel, III, 103, 207.
İmanın Şubeleri 309
201 Buhârî, Îmân 7; Müslim, Îmân 71; Tirmizî, Sıfatu’l-Kıyâme 59; Nesâî, Îmân
19, 33; Ahmed bin Hanbel, III, 176, 206, 251, 272, 278, 289.
202 Müslim, Îmân 93.
310 Nebevî Yöntem
207 Buhârî, Îmân 42; Müslim, Îmân 95; Ebu Davud, Edeb 67; Tirmizî, Birr 17;
Nesâî, Bey’at 31.
316 Nebevî Yöntem
Fütüvvet
“Feta” kelimesi, Kur’ân-ı Kerim’de müzekker, müennes,
müfred ve çoğul olarak altı defa geçmektedir. Hz. İbrahim
-ona, Nebimize ve bütün nebilere en üstün salât ve selamlar
olsun- feta diye nitelendirildiği gibi Kehf ashabı da bununla
nitelendirilmiştir. Bu, hak yolda yapılan kahramanlıkları anla-
tan bir kelimedir. Allah’ın, putları kıran nebisinin kahraman-
lığıyla, küfürle ilişkilerini koparıp Allah’a hicret eden mü’min
gençlerin (fetanın çoğulu fitye) kahramanlığı… Nitekim başka
âyetlerde hizmet görenler de iş yapanlar da “fütüvvet” ile ni-
telendirilmişlerdir ki, bunların en şereflileri de Hz. Musa’nın
fetası (hizmetindeki genç delikanlısı) Yuşa aleyhisselâm’dır.
İmanın Şubeleri 327
220 Buhârî, Bed’u’l-Vahy 3, Ta‘bîr 1; Müslim, Îmân 252; Ahmed bin Hanbel, VI,
232; İbn Hibbân, Sahîh, I, 216.
221 Bakara 2/264.
İmanın Şubeleri 329
222 Müslim, Îmân 171; Nesâî, Zekât 69; İbn Mâce, Ticârât 30; Ahmed bin Han-
bel, V, 148, 158, 162, 168, 177.
330 Nebevî Yöntem
Mal ve Şeref
Mal sevgisi ve insanlar tarafından övülmeyi sevmek,
Allah’a giden yoldaki yokuşu aşmanın önünde, nefisten kay-
naklanan iki engeldir. Allah, büyüklük taslayan kimseye, ken-
disini insanlardan üstün tuttuğu için bakmaz. Cimri bir kişi ise
Allah’tan da uzaktır, insanlardan da.
Allah’ın erlerinin, ümmete karşı zorbalık taslayan bir ke-
sim olması istenmez. Aksine onların, kardeşlik uygarlığını ye-
niden inşa etmeleri umulur. Bu uygarlığın ilk belirtisi ise in-
sanlar arasında eşitliktir. Dolayısıyla mal, zenginler arasında
elden ele dolaşan bir güç olmaz. İnsanların bir kısmı, Allah’ı
bırakıp başkasını Rab edinmez.
Toplumsal hastalıklarımız arasında sınıf ayrımcılığı, ken-
dini üstün tutup tercih etmek ve varlıklı, müstekbir kimselerin
zayıf düşürülmüş fakirleri sömürmesi vardır.
Mü’min fetaların yeri, halkın ortasıdır ve halkın hizmetin-
de olmaktır. Onların bütün tutkuları Yüce Allah’ın rızasını ka-
zanmaktır. Bu, onların çaba ve gayretlerini alçaltıcı iki nitelik
olan cimrilik ve büyüklük taslamanın çok yükseğine çıkartır.
Çünkü bunlar aşağılık nefislerin belirtileridir.
Aynı zamanda bunlar, dini tahrip eden ve yiyip bitiren iki
niteliktir. Ahmed bin Hanbel ve Tirmizî’nin Ka‘b b. Mâlik’ten
rivayet ettiklerine göre, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem
şöyle buyurmuştur: “Koyunlar arasına salınmış iki aç
224 Tirmizî, Zühd 43; Ahmed bin Hanbel, III, 456, 460.
225 Bk. Müslim, Zühd 73; Ahmed bin Hanbel, VI, 16.
332 Nebevî Yöntem
Tatavvu (İnfak)
Zorba ve diktatör yöneticiler Müslümanların malını talan
etti, hâlen de etmektedirler. Onların kafileleri arasında yol alıp
onların sofralarında yemek yiyenler ise müstekbir ve talancı
bir sınıftır.
226 Müslim, Tahâret 1; Tirmizî, Daavât 86; Ahmed bin Hanbel, V, 342, 343.
334 Nebevî Yöntem
Faal Davetçiler
Biz yarınlarda, halkın tepelerinin üstünde ateşli hatiplere
değil, faal davetçilere muhtaç olacağız.
340 Nebevî Yöntem
Bu Hasletin Şubeleri
Faydalı İlim
Faydalı ilim, nakillerin üst üste yığıldığı, anlayışın kıt oldu-
ğu ve iradenin görülmediği bir ilim değildir. İmam Mâlik dedi
ki: “İlim, çokça rivayet etmek değildir. İlim, ancak Allah’ın kal-
be koyduğu bir nurdur.” Evet, bir nur. Ahmed bin Hanbel de
Ebu Hanife’nin şöyle dediğini nakletmiştir: “Biz, Ali’ye ‘Sizin
354 Nebevî Yöntem
Bir kişinin bize geldiği ilk zamanlarda onu basit fıkıh kitapla-
rına yönlendiririz. Böylelikle onlardan payını almasını sağla-
rız. Aynı zamanda biz de Kur’ân’ı öğrenmek, hadis ve siret
derslerini görmek için mescitteki halkalarda bulunuruz. Sözü
geçen bu derslerin avamın kendi düzeylerinde onlardan ya-
rarlanabilecekleri şekilde düzenlenmesi gerekir. Allah’ın erleri,
bu derslerde ise her biri kendi derecesine göre daha fazlasını
bulabilir. Bir ya da iki tefsirle ve Kur’ân’ı okumak suretiyle
ilimde daha da derinleşerek bunu yapar. Muteber şerhleri ile
birlikte doğrudan Buhârî ve Müslim okunur. Bu esnada ise
yenilikçi nesil Kur’ân ve sünnetin dilini öğrenir. Çünkü Arapça,
o sapasağlam ve arıduru olan Arapçadır, gazetelerin dili değil-
dir. Böyle bir Arapça ise, bize apaçık bir Arapça ile indirilmiş
olanları anlamanın aracı ve aletidir. O dil olmadan böyle bir
beyan ve açıklık söz konusu olmaz.
(Farz) kifaye olan ilimler arasında, yabancı dilleri, deney-
sel teknik bilimleri, örgütlenme ve idare bilimlerini ve siyaset
ve toplum bilimlerini sayabiliriz. Biz her şeyden önce bütün
bu ilimleri, cahiliye mensublarının bunlara bulaştırdıklarından
soyutlarız, temizleriz. Beşerî (sosyal) ilimler adını verdikle-
ri bilimlere ve kâfir felsefe türlerinden ideolojilere ve maddî
kuramlara da böyle yaklaşırız. Biz bunları, evlatlarımızdan
bunlara aldanmış ve saptırılmış kimselerle tartışmalarımızda
çürütmek için öğreniriz.
Sonraki bir aşamada bu ilimleri şekillendirir ve bunlarda
uzmanlaşırız. Böylelikle bunların bizim ilmî yapımız içerisinde
hazmedilmesini ve kendi potamızda eriyip hedeflerimize hiz-
met etmesini sağlarız.
Eleştiri, mülahaza, analiz, sentez ve deney alanlarında bi-
limsel yöntem ise, bizim sözden ibaret geleneksel aklî yapımı-
zı; hassas, düzenli ve yapıcı bir aklî yapıya dönüştürmek için
zorunlu bir disiplin ve temel bir şarttır.
358 Nebevî Yöntem
Zihniyetler
Kendisini beğenen, işaret parmağı ile başkalarını itham
eden, çocukça ve gülünç düşüncelerle bozgunculuk çıkaran
bir yapıya sahip, basite indirgeyici zihniyeti daha önce ele al-
mıştık.
Basite indirgemeci bu zihniyetin kendine güvenmesi bir
âdettir. Kendi dar bakış açısına muhalefet eden her bir şeyi
hata olarak nitelendirir, aldanır ve taassupla (yanlışlarını) sa-
vunur.
İmanın Şubeleri 361
Toplu İçtihat
Allah’ın erlerinin genel çizgi ile ilgili tek bir kuramlarının,
karşı karşıya kalınan yeni olaylar ile ilgili tek bir içtihatlarının,
(anlamsız) bir tartışma hâline gelmeden önce şûrânın ula-
şabileceği bir son sınırının olması için mü’minler arasından
bir topluluğun içtihat etmek üzere öne çıkması bir zorunlu-
luktur. Çünkü çağın problemleri, görevlerimizin çok ve farklı
olması, önümüzdeki naklî birikim, irade ve akıl farklılığı gibi
hususların üstesinden tek bir müçtehid de gelemez, içtihat
edebilecek birkaç fert de bunu başaramaz. O hâlde toplu
bir içtihad kaçınılmazdır. Bir içtihat meclisinin bulunması bir
zorunluluktur. Müçtehitler arasında çıkan görüş ayrılıkları hu-
susunda da son sözü söylemek emirin hakkıdır. Böylelikle o,
bakış açılarının bir noktada toplanmasından acze düştükleri
yerde tercihte bulunacaktır. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve
sellem, içtihat yetkisini hâkime vermiştir. Emir ise birinci de-
recedeki hâkimdir. Onun altındaki mertebelerde içtihat eden
kimseler ise, onun görevlendirmesiyle ona vekâleten ve farz-ı
kifaye olan bu içtihat farzı görevini yerine getirmek için içtihat
ederler. Görevlerin büyüklüğü, izlenecek yolların net olmayı-
şı, yüklenilen sorumlulukların ağırlığı ile birlikte bireyler tek
başlarına bunun üstesinden gelemezler. Ahmed bin Hanbel,
Buhârî, Müslim ve Sünen sahiplerinin rivayet ettiklerine göre,
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, “Hâkim hüküm ver-
diği zaman içtihat edip de isabet ederse, onun iki ecri
vardır. Hüküm verdiği zaman içtihat edip hata ederse
onun da bir ecri vardır” buyurmuştur.232 İmam Dârimî’nin
Sünen’inin Mukaddime’si bize selef-i salihte içtihat kabiliyeti-
nin fıtrî olduğu tablosunu çizmektedir. Ümmet arasında daha
önce görülmemiş yeni birtakım hâller baş gösterince -Ömer
232 Buhârî, İ‘tisâm 21; Müslim, Akdiye 15; Ebu Davud, Akdiye 2; Tirmizî,
Ahkâm 2; Ahmed bin Hanbel, IV, 198, 204.
364 Nebevî Yöntem
Bu Hasletin Şubeleri
239 Tirmizî, İlm 19; İbn Mâce, Mukaddime 17; Beyhakî, Şuabu’l-Îmân, II, 265,
267.
İmanın Şubeleri 371
240 Buhârî, Fezâilu’l-Kur’ân 21; Ebu Davud, Salât 349; Tirmizî, Fezâilu’l-
Kur’ân 15; İbn Mâce, Mukaddime 16; Ahmed bin Hanbel, I, 69; Bezzâr,
Müsned, III, 356; Ebu Ya‘lâ, Müsned, II, 136; İbn Hibbân, Sahîh, I, 324.
İmanın Şubeleri 373
242 Müslim, Cum’a 43; İbn Sa‘d, Tabakât, I, 376-377; Beyhakî, es-Sünenü’l-
İmanın Şubeleri 377
Fitneden İmana
Öğrenim, ilim sahibi bir öğretici ve aklî ve psikolojik isti-
dadı itibariyle öğrenme kabiliyetine sahip bir öğrenci olma-
dan gerçekleşemez. Ümmeti İslâmî temeller üzerinde yeniden
inşa etmek cihadı da eğitim ve yapılanma bakımından cihadî
işlem için yeterlilik sahibi mücahidler olmadan hayata geçiri-
lemez. Bununla birlikte halkın da siyaset, ekonomi ve sosyal
hayatta İslâmî düzeni kabul edebilecek bir kabiliyetinin bulun-
ması gereklidir.
Bizler bu yükselen nesillerde Allah Teâlâ’nın, Allah’ın ve
Rasûlü’nün sevgisini ve İslâm’a ve İslâmî hayata özlemi, da-
vetçilerin çağrısını kabul etmek suretiyle nasıl yeniden canlan-
dırdığını gördüğümüz gibi Yüce Allah’ın, fitne yöneticilerinin
ve bu fitnenin koruyuculuğunu yapanların çaba ve gayretleri-
ni nasıl sonuçsuz bıraktığını ve bütün alanlarda bunların nasıl
başarısız olduklarını da görüyoruz. Diğer taraftan temizliğe
ve cihada atılan bu gençlikte müşahhas ifadesini bulan İslâm
davetinin, fitnenin koruyuculuğunu yapanlara karşı halkın öf-
kesiyle nasıl bir araya geldiğine de şahit oluyoruz. İslâmî uya-
nış, uyanıklık ve geniş çapta bir nefer olma derecesine ulaşır,
İmanın Şubeleri 379
halkın öfkesi de bir sel gibi coşkun bir hâl alacak olursa, İslâmî
kıyam için zorunlu olan iki şart da bir araya gelmiş olur.
Zatî etkenin -organize olmuş Allah erlerinin doğru yolda
yürümelerini ve güçlerini kastediyorum- olgunlaşmasını ve
ümmet nezdinde İslâmî çözümün kabul edilmesi istidadının
tamamlanmasını beklerken yerine getirmemiz gereken görev
ise, münkeri (kötülüğü) değiştirmeye muktedir nesli eğitmek
ve açık duruşlarımızı, çalışma plan ve programlarımızı, yaşa-
yışımızın örneklerini ve ümmetin ve her bir birey ile her bir
kesimin geleceği açısından İslâmî hayatın ne anlama geldiğini
insanlara göstermek için çalışma meydanına girmektir.
Alanda, birbirleriyle kavga eden siyasî partiler, kendileri
dolayısıyla anlaşmazlık çıkarılan menfaatler, kendi dengesini
ve Allah’ın erlerini vurmak için İslâmî sloganları benimseme-
ye hazır sosyal ve siyasal güçler arası dengeyi korumaya ça-
balayan diktatör bir yönetim vardır.
Bizler, olayların coşkun dalgaları arasında alandaki gün-
lük çalışmalar sırasında baskı ve zulme direnirken kendimizi
saklamaya da çalışmaktayız. Garipler ise yine gariplerle kar-
şılaşıp safı bir araya getirmek için çalışmaktadır. Bu direniş ve
bu şekildeki bir görünüş, bizim için bir zorunluluktur. Çünkü
cihad, boşlukta olmaz. Cihad, ancak kabul olunmayan bir va-
kıaya karşı ve bizim türümüzden unsurlarla birlikte yapılır. O
hâlde görevimiz, alabileceklerimizi, fitnenin azı dişleri arasın-
dan çekip kurtarmaktır. Bunu da üzerimizdeki baskı etkenle-
rinin ve içten ve dışarıdan bize karşı girişilen savaşın iç içe
dalgalar hâlinde geldiği şartlarda yapmak durumundayız.
Kervan, Allah’ın izniyle hayra hareket etmektedir. Fakat
alandaki çalışma için sağlam bir plan, incelenmiş bir istika-
met, bilinen bir araç, aşamaların hedefleri ve Allah erlerinin
bölükleri arasında görev paylaşımı yoksa bu, -belirli bir hacmi
bulunan bir kitleleşme oluşumuna götürse dahi- arzu edilen
380 Nebevî Yöntem
gireriz. Alanda atılan her bir adım, genel cihadî çalışma yo-
lunda bizi ileriye götürmediği sürece böyle olmamız mümkün
olmayacaktır. İman şubelerinin her biri, fert ve cemaat olarak
yaşayışımızda amele dönüşmedikçe, bu da İslâm’ın gölgesi al-
tında ümmetin hayatının küçük bir örneği hâline gelmedikçe
yine böyle olamaz. Bizim amelî yaşayışımız, hâl diliyle, insan-
lara ümmetin geleceğiyle ve her bir bireyin ve kesimin gelece-
ği bakımından İslâmî çözümün ne anlama geldiğini ifade eder.
Sözlü olarak ve bütün medya ve iletişim araçlarıyla istediği-
miz değişimin bütün yönleriyle ilgili kuramımızı ifade ederiz.
Bu değişimi de rakamlar, istatistikler, zaman, mekân, gelirler
ve imkânlar düzeyinde, kıyam gününe ve sonrasına kurmak
ve inşa cihadına hazırlık olmak üzere hazırlayıp ortaya koyarız.
İman eden kimselerin, ahirette bireysel kurtuluşlarını ve
tarihsel akıbeti itibariyle de ümmetin kurtuluşunu sağlayacak
salih işler yapmaları gerekir.
Hâlâ fitnenin zebunu olmuş ve başkalarını fitneye düşü-
ren birtakım nesiller, kökten kazıyıcı kılıçları ellerinde tutmakta
ve fesat tohumlarını ekmeye devam etmektedirler. Allah ise
fesat çıkaranların çalışmalarını, amellerini düzeltmez. Fakat
artık onların temelleri sarsıldıkça sarsılmaya başlamıştır. Fikrî
dengelerini ve duruşlarını yitirmektedirler. Sulandırmak ama-
cıyla İslâmî sloganları yüksekçe seslendirmekte ellerini ça-
buk tutmalarından daha çok bunu gösteren bir delil yoktur.
Allah’ın erleri ise ilerlemelerine devam etmektedirler. Onlar,
saflarına insan kazanmak ve halkın arasına girmek suretiyle
alandaki yerleri ele geçirmekle görevlidirler. Fakat aynı şekilde
insanlara İslâmî değişimin boyutlarını da açıklamalıdırlar. Bü-
tün kapsayıcılığıyla yerine getirmekle emrolunduğumuz salih
amel kuralımızın bir olması gerekir. Böylelikle insanlara onun
bir tablosunu sunup onun planını yapmalıyız. Yol açmayı, bu-
nun dinamiklerini, yolu, yolun uzaklığını, hedefini, aşamalarını
382 Nebevî Yöntem
O Hâlde Ne Yapmalı?
Eğer bir mühendis ve bir inşaatçı, içinden pek büyük bir
iş yapmayı geçirirse, bu darmadağın maddeyle lağımlı ze-
min ve önüne geleni alıp götüren seller karşısında kendilerini
bulmadan önce kendilerine bu soruyu sormayacak olurlarsa,
şüphesiz ki bunlar akılsızdırlar.
Allah’ın izniyle zafere giden bu ilerleyişimizde ve dünya,
İran’daki Müslümanların kıyamı ile beklenmedik bir zamanda
karşı karşıya kaldığı gibi olaylarda ansızın karşımıza çıkmadan
önce aşağıdaki çizgiler doğrultusunda safın içinden bina ve
inşa cihadına başlıyoruz.
1. Ümmetin kendisine yeniden güvenini tazelemek.
Değişimin konusu, ümmetin tamamı ve tüm bölgesel
halklardır. Biz bunlara “fitneye maruz kalmış toplum” adını
veriyoruz. Bu, genel bir isimdir. Bilgileri, sayıları, olayları ve
ilişkilerin gelişimini iyice tespit edip dökümlerini yapmakla
görevliyiz.
Bu da bizim vakıayı anlamamıza yardımcı olacaktır. Va-
kıayı anlamakla da geleceğin planlamasını yapmamız ve de-
ğişim seyrini ortaya koymamız mümkün olur. Bu iki hususu
kendimiz ve ümmet için açıklığa kavuşturup ümmet için ve
kendimiz için çalışmada atılacak adımları belirleyecek olursak,
bunlar, kendimize güven duymamıza, ümmetin de sorumlu-
luğu yüklenmek için yeterli olduğuna güvenmesine yardımcı
olacaktır.
Değişimin konusunu, hacmini, miktarını, keyfiyetini ve
gelişmesini, içindeki ve etrafındaki mücadele güçlerini bilmek
ise, Allah’ın erlerinin, imanî iradeyle ilim kapısından geleceğe
İmanın Şubeleri 391
Bu Hasletin Şubeleri
aktı. Biz de onun yan tarafı üzerine ateş yaktık, onu pişirdik,
közledik ve doyuncaya kadar yedik.”261
Allah’ın mü’minlerin cihadını desteklemesi, kalplerini
sağlamlaştırması ve dinine yardım ettikleri vakitte kendileri-
ne yardım eden bir Rablerinin bulunduğunu öğrenmeleri için
zorluk ve sıkıntı zamanlarında gelen mucizeler… İşte bizler de
önümüzdeki meşakkatli görevleri ve sorumlulukları sayıp du-
rurken kendi büyüklüğümüze bel bağlamıyoruz. Allah’a ver-
diğimiz sözü yerine getirdiğimiz takdirde -inşaallah- Allah’ın
yardımı bizimle de birlikte olacaktır. Allah en büyüktür.
263 Ebu Davud, Edeb 2; Tirmizî, Birr 66; Ahmed bin Habel, I, 296.
264 Makdisî, Muhtâre, VI, 194.
422 Nebevî Yöntem
266 Müslim, Birr 139; Ebu Davud, Edeb 85; Ahmed bin Hanbel, II, 272, 342,
465, 517; İbn Hibbân, Sahîh, XIII, 74.
426 Nebevî Yöntem
Münafıkları Müjdele
Ebu Davud ve Taberânî’nin rivayet ettiklerine göre,
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, “Bir kavme benze-
meye çalışan onlardandır” buyurmuştur.267 Kâfir örnekten
uzak kalmadıkça, şirkten ve münafıklıktan ayrılmakla, ayrı
kalmak (ziyal) tamamlanmış olmaz. Düşüncesiyle, ahlâkıyla,
gelenekleriyle kâfir örneğe benzemeye çalışmamak gere-
kir. Çünkü hiç şüphesiz izzet, bütünüyle Allah’a aittir. Her
kim O’ndan başkasından izzet isteyip de kâfirlerin yollarını
izlemekte bir güç aramaya kalkışırsa, kendilerine karşı alçal-
maması gereken kimselerin önünde kendisini alçaltmış olur.
Yüce Allah ise şöyle buyurmaktadır: “Allah, mü’minlere
karşı alçak gönüllü, kâfirlere karşı onurlu ve şiddetli,
zorlu bir toplum getirecektir. (Bunlar) Allah yolunda
cihad ederler ve hiçbir kınayanın kınamasından kork-
mazlar (hiçbir kimsenin kınamasına aldırmazlar). Bu,
Allah’ın, dilediğine verdiği lütfudur.”268
Cahiliye mensuplarının üstünlük taslamaları, Allah’ın ger-
çek kullarını kendisine kul edemez ve bu sebeple de onları
Onların asıllarının sefil bir kopyası olan bize bir defa bak-
mak yeterlidir. İslâm, ailenin ve evin nasıl olmasını ister ve
bunlar aramızda nasıldır? Öğrenim, çıplaklık, zina, çözülüş,
içkiler, uyuşturucular, eğlence ve talan edercesine zevke da-
lış, fikrî tutarsızlıklar ve saçmalıklar, ithal ettiğimiz ve etmeye
devam ettiğimiz bu hastalıklara karşı malla, canla ödediğimiz
bedeller gerçekten çok yüksektir. Onların hastalıklarının etki-
siyle doğan yerel hastalıklarımıza gelince; bağımsız bir düşün-
ce ortaya koymaktan acizlik, yapmamız gerekeni bilmemek,
tutarsız hareketler ve gelişigüzellik, birbiriyle boğuşan, kavga
eden partiler, zalim yöneticiler, istibdat, Frenkleşme… Bunun
bedelini mustaz’aflar ödemekte ve taklitçi maymunlar ise bu-
nun pis elbiseleri içerisinde böbürlenerek ortaya çıkmaktadır.
Her tarafta genel bir geri kalmışlık, rüşvet, yönetim, kibir, rüş-
vetçi bir yargı, hukuksal bir anarşi, polis baskısı… Liste olduk-
ça uzundur.
Fitne ortamı içerisinde insanların hayatlarına, günlük,
haftalık, mevsimlik zamanlarına, ilişkilerine, âdetlerine, alış-
kanlıklarına, işte, evde ve çarşıdaki düzenlerine, kültürlerine,
okullarına, gazetelerine, kitaplarına ve medyalarına bozuk
cahilî örnek egemendir. Onların hareketi bizim yolumuzdan
farklı bir yolda ilerlemektedir. Duygu, düşünce ve beden, artık
maruf hâlini almıştır, münker bir yaşayış ile ipotek altındadır.
Onun tarafından sıkı sıkı bağlanmış, köleleştirilmiştir. Bu ya-
şayışı da alışkanlık dayatmış olduğu gibi, galip gelip üstünlük
sağlamanın gücü de bunu uygarlık savaşı alanına egemen kıl-
mıştır. Yere yıkıldık ve yenik düşürüldük.
O hâlde Allah’ın erlerinin, düşmanın mevzilerinin üzerine
yürümesi, ümmetin hayatını bütün alanlarda imanî yaşayış ile
doldurup taşırması bir zorunluluktur. Yolu ve istikameti mutla-
ka değiştirmelidirler. Allah’a hamd olsun, tertemiz ve yükselişe
geçen bu gençliğin fütüvvet ve ahlâkı, bizim tarihi yıkılışımızdan
İmanın Şubeleri 435
276 Münâfıkûn 8.
İmanın Şubeleri 439
Bu Hasletin Şubeleri
278 Kesme ve sakalı bırakma keyfiyeti hakkında tartışmaya gerek olmadığı gibi
İmanın Şubeleri 441
284 Ahmed bin Hanbel, II, 501; Tirmizî, Birr 65; İbn Hibbân, Sahîh, II, 372, 374,
XIII, 10.
İmanın Şubeleri 447
286 Buhârî, Menâkıb 23; Müslim, Fezâil 67; Ahmed bin Hanbel, III, 71, 79.
287 Buhârî, Menâkıb 23; Müslim, Fezâil 67; Ahmed bin Hanbel, III,71, 79.
İmanın Şubeleri 449
288 Buhârî, Salât 2; Müslim, Salâtu’l-Iydeyn 12; Tirmizî, Salât 388; Ahmed bin
Hanbel, V, 84.
289 Müellifin mezhep olarak Mâlikî olduğu hatırlatırız.
İmanın Şubeleri 459
Sürü Zihniyeti
Yüce Allah, Firavun hakkında, “Kavmini böylece ha-
fife aldı, onlar da ona itaat ettiler. Çünkü onlar bir
fasıklar topluluğu idi”290 buyurmaktadır. Eğer kavminin kıt
akıllılığı ve onların güçlü ve varlıklı kimseye uymak için sa-
hip bulundukları sürü istidatları bulunmamış olsaydı, Firavun,
kavmini peşine takamazdı. Firavun’un, kavmine kendisiyle
vazife aldığını gösteren seslenişi de Yüce Allah’ın bize anlat-
bulunmayan -ister ona fazla bir şey eklemekle olsun, ister on-
dan eksiltmek suretiyle olsun- ortaya çıkmış her bir bid’at bir
dalalettir (dinde sapmadır). O bid’atten daha kötü (şerli) bir
sonuca götürmeyecek en uygun yolla onunla savaşmak ve
onun sonunu getirmek gerekir.”
Bu sebeple, Allah’ın erlerinin karşı karşıya kaldıkları ezi-
yetler arasında, kendi kanaatince bir ferdi bina etmek için aslı
yıkanlar, yine kendi zannınca bir sünneti ikame etmek için far-
zın ihlal edilmesine sebep olanlar ve kendi kanaatince benim-
sediği birtakım yollarla fakat daha şerlisine götüren bid’at ile
savaşanların verdikleri eziyetler yer almaktadır. Bu, hiç şüp-
hesiz bizim uzunca sabır ve tahammülümüzle karşılanmaya
ihtiyacı olan bir hafifliktir.
Aslolan “Lâ ilahe illallah”tır. Biz bu sözü hakkıyla söyle-
yecek olursak, gerçek anlamda kurtuluşa ereriz. Mü’min; ce-
maatin üyesi, nakibi ve mürşidi olarak davanın mesuliyetini
taşıyan kimsedir. O, inkârcılığın davetçileriyle, hizipçiliğin pro-
pagandacılarıyla, Müslümanların kâfir olduğunu söyleyenler-
le birlikte fitneyi körüklemek maksadıyla hamasetçi dava gü-
dücüleriyle birlikte bir yerlere sürüklenmez. Hasan el-Bennâ,
Usûl’ünde şunları söylemektedir: “İki şehadet kelimesini söy-
leyip ikrar eden, gereklerince amel edip farzını eda eden Müs-
lüman bir kimseyi, herhangi bir görüş ya da bir masiyet sebe-
biyle -küfür sözünü söylemedikçe, dinden olduğu kesin olarak
bilinen bir hususu inkâr etmedikçe, Kur’ân’ın sahih anlamlı
bir buyruğunu yalanlamadıkça, onu Arap dili anlatım üslup-
larının hiçbir şekilde kaldıramayacağı bir şekilde yorumlama-
dıkça ya da küfürden başka bir şekilde yorumlanma ihtimali
olmayan bir amel işlemedikçe- tekfir etmeyiz.”
İmanın Şubeleri 467
294 Ahmed bin Hanbel, V, 252, 256; Tirmizî, Tefsîru’l-Kur’ân 44; Hâkim, Müs-
tedrek, II, 486.
468 Nebevî Yöntem
Mü’minlerin Temennisi
Hz. Ömer, arkadaşlarıyla birlikte oturdu. “Bizden her bi-
rimiz bir temennide bulunsun” dediler. Mecliste bulunanların
her biri kendi gayretleri ve önemsedikleri şeyler çerçevesinde
temennilerde bulundu. Ömer radıyallahu anh ise, içinde bu-
lundukları yeri dolduracak kadar Ebu Ubeyde misali adamla-
rının olmasını temenni etti. İçinde bulundukları oda da ancak
sınırlı sayıda adam alabilecek kadar mütevazı bir odaydı.
Çünkü Ömer, yiğitlerin değerini ve onlar arasında üstün
nitelikli sınıfın çok az rastlanılır olduğunu biliyordu. Onun
bütün meselesi ise bir ümmet inşa etmekti. Birinci derecede
sorumlu birisi olarak Ebu Ubeyde gibi pek yiğit kimselerin de-
ğerinin farkındaydı.
Şüphesiz Allah’ın erleri bir cemaattir. Onların her biri de…
Özellikle değişik gruplar var ve bunlar da sayılarını artırmak
için birbirleriyle -iyi unsurları toplamak üzere- yarışmakta ise-
ler, çok sayıda kimseyi toplama ve safı doldurma arzusu, o
470 Nebevî Yöntem
kişiyi, isimler listesine, olur olmaz türden her bir kişiyi ekle-
meye iter.
Kalite aleyhine sayıların kabarması en tehlikeli zeminler-
dendir. Mü’minler zulüm ve baskı altında bulundukları sürece
onları çevreleyen eziyet ve tehlikelerin de insanları mü’minlerin
cihadına teşvik eden bir tarafı vardır. Fakat sıkıntının gidip
Allah’ın erlerinin zafer kazandıkları gün gelince bu sefer teklifler
çoğalır ve insanlar üyelik için birbirleriyle yarışırlar. Bizler, men-
faatlere ulaşma isteğinin tamamen tahrip ettiği siyasî partiler
gördük. O partilerin asıllarındaki kötülükle birlikte makam ve
mevki onun uğursuzluğunu daha da artırmıştır.
Baskı ve zulmün varlığına rağmen insanlar arasında sade-
ce sivrilmek, baş olmak ve parmakla kendisine işaret edilmesi
için her türlü eziyete katlanacak kimseleri görebilirsiniz.
Gerek eğitimin, gerekse de yapılanmanın en tehlikeli afet-
lerinden biri ise, cemaate gelen ve atılgan bir kimsenin kont-
rolsüz iştahı ve saman alevi gibi yükselip sonra dinen taşkın-
lıklarda gayretlerini darmadağın eden hareket sarhoşluğudur.
Önünde yol açıkken bütün gücüyle ve hızıyla koşan fakat
çamurlarda ve taşlı yollarda da ağırlıkları taşıyıp arabayı çek-
mekten geri kalmayan asil bir atın bazı niteliklerinden kısaca
söz etmek istiyoruz:
1. Adımlarda Tedricilik: Koruk olmadan kuru üzüm olmak
iddiasıyla ne bir meyve ümit ederiz ne de bunu kabul ederiz.
Sağlam temellerine oturup yeterli deneyime sahip olmadan
gerekli çerçeveleri ve iyice etüd edilmiş programları hazırla-
madan önce yapının devletin yükünü taşımasını da bekleme-
yiz. Çünkü devrimci yapılanmaları hafife alıp aceleye getiren
hususlardan biri de onun, artık barajları yıkıp rüyaları kurabi-
lecek güce sahip olduğunu hayal edeceği belli bir sayısal ço-
ğunluğa vardığını hissetmesidir. Bunun sonucunda ise kendi-
sini de kendisiyle birlikte halkı da batıracak bir maceraya girer.
İmanın Şubeleri 471
303 Ebu Ya ‘lâ, Müsned, XIII, 267; İbn Hibbân, Sahîh, XIV, 525.
304 Mümtehine 60/4.
480 Nebevî Yöntem
Bu Hasletin Şubeleri
Bu ise uzun mesafeli hareketi, yola çıkışı ve yol alışı zor bir
geçiştir. Çünkü beşerî yasalar, dikta yönetimler altında hük-
mün ve yönetimin esasını teşkil eder. Bununla birlikte arzu ve
heveslerinin Yüce Allah’ın ubudiyetini kabul etmediği kimse-
lerin görüşlerinin hakem kılındığı ve lüks ve refah içindeki bir
sınıfın maslahatlarını ve onların kâfir dost ve müttefiklerinin
menfaatlerini dikkatle koruyan yasalar da bulunur.
Dinî hükümler için “ahvâl-i şahsiyye/medeni hâller” adını
verdikleri oldukça daraltılmış bir alan bıraktılar. Bıraktıkları bu
alan da ticaret, ceza, iktisat idareleri ve toplumsal yasaların
teşkil ettiği büyük karaların ortasında kalan küçük bir alandır.
Halkta ise evlilik, miras gibi şahsî ilişkiler hakkındaki Allah’ın
hükümlerine bir dereceye kadar saygılı olma şuuru devam et-
mektedir. Bununla birlikte pek çok gelenek-görenek, yalan ve
rüşvetin fesadında bir arada bulunmaktadır. Dinî eğitimi, doğ-
rudan sapıp uzaklaşmaları doğrultmayı ve cinayet ve suçların
kökünü kazımayı ihmal etmişlerdir ve tüm bunlar karmakarı-
şık bir vaziyettedir. Ahvâl-i şahsiyyenin dışına gelince; insanlar,
yönetimin cezalandırması korkusu dışında her bir engelleyici
ahlâkî bağdan kurtulmuş ve tam çözülüşe alışmış vaziyette-
dirler. Yönetimin cezasından ise bir şeyler ödeyen ve araya
iltimasçı sokan kimseler kurtulabilmektedir.
Kapitalist ve sosyalist doğrultudaki yasalar ve onların
yönlendirmeleri ümmetin ruhunu öldürmüştür. İslâm devle-
tinin görevi ise, ümmete, İslâmî yasama ve yönlendirmenin
kesinliğini yeniden getirmesidir. Bir kenara attıkları Allah’ın
hükümlerinin ise, bütün konu ve duruşlarında ümmeti can-
landırma işine bir çerçeve olmak üzere uygulanması gerek-
mektedir.
Allah’ın mü’minlerin işlerini bereketlendirmesi için,
Allah’ın sınırlarının yargıda ve paylaştırmada adalet anlamı-
na gelmesi gerekir. İçki yok, zina yok, kumar yok; evet, slo-
486 Nebevî Yöntem
309 Tirmizî, Ahkâm 12; İbn Mâce, Ahkâm 7; Beyhakî, es-Sünenü’l-Kübrâ, VIII, 123.
İmanın Şubeleri 493
314 Buhârî, Îmân 5; Müslim, Îmân 66; Tirmizî, Sfıatu’l-Kıyâme 52; Nesâî, Îmân
11; Ahmed bin Hanbel, II, 206, 215.
502 Nebevî Yöntem
Maddî Temel/Zemin
Materyalist analizcilerin beşeriyet tarihinde önemini vur-
guladıkları iktisadi etkenlerin gerçekten de büyük bir önemi
vardır. Soyut bir iman, en önde ve şartları arasında maddi güç
hazırlığını saymayan bir cihad, aslında davet adına bir kötü-
lüktür. Diğer taraftan giriştiği işinde hiçbir amaca ulaşamaya-
caktır. Çünkü Allah’ın kâinattaki yasalarından yüz çevirmek-
tedir. Yüce Allah şöyle buyurmuştur: “Siz de onlara karşı
gücünüzün yettiği kadar kuvvet ve bağlanıp beslenen
atlar hazırlayın.”325 Şu “bağlanıp beslenen atlar” lafızları,
bizi maddi, ekonomik mesele ile karşı karşıya getirmektedir.
Bu lafızlar atların üretimini ve bağlanıp beslenmelerini ifade
eder, zira at, yem, davarların eğitimi, silah ve bütün bunların
organizasyonu…
Eğer kapitalistiyle, sosyalistiyle, komünistiyle bütün ma-
teryalistler ekonomik temeli insanın sosyal yapısında başlan-
gıç ve amaç olarak kabul ediyorlarsa şüphesiz Yüce Allah da
bizim dikkatimizi maddi sebeplere çekmiş bulunmaktadır. On-
Sorumluluklarımız
Küresel kriz büyümekte, İslâm ülkelerinde durumlar git-
tikçe içinden çıkılmaz bir hâl almaktadır. Kimileri ipekler içeri-
sinde gezip tozarken hatta bazıları Londra namelerine uygun
İmanın Şubeleri 521
Esaslar
Allah’a giden yolda ilerleyen mü’min; eğitim, mal ve dün-
ya metaı ile ilişkilerinde 3 esası göz önünde bulundurur:
Genel İstihlaf
Bu istihlafın (halifelik makamına getirmenin) gereğin-
ce Yüce Allah, ümmeti, mallara halife yapmıştır. Yüce Allah,
“Mallarınızı beyinsizlere vermeyin”333 buyurarak malların
tamamını bize nisbet etmektedir. Bakımından sorumlu olan
kişinin himayesinde bulunan herhangi bir sefih, miras aldığı
Üretim
Ahmed bin Hanbel’in Enes’den rivayet ettiğine göre,
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:
“Sizden biriniz, elinde bir hurma fidanı varken başına
kıyamet kopacak olursa, derhal o fidanı diksin.”335
Hadis, insanlara faydalı olan hususlara sebep olmayı
teşvik etmektedir. Öyle ki ne kadar büyük olursa olsun hiç-
bir husus bundan bizi alıkoymamalıdır. El emeği ile çalışmak,
meslek edinmek, doğru ticaret ve ziraat gibi işlerde çalışmayı
teşvik eden Nebevî hadisler pek çoktur. Hepsi de bize Yüce
Allah’ın şu buyruğundaki emrini genişçe açıklamaktadır: “Ey
iman edenler! Kazandıklarınızın en güzellerinden ve
sizin için yerden çıkardığımız şeylerden infak edin.”336
Yüce Rabbimiz, İslâm’ın maksatlarına hizmet edecek bir
şekilde yeryüzünü imar etmemizi emretmiştir. Bu emri bize
yeryüzünü azgınlık yoluyla, süs ve mal çokluğuyla böbür-
lenmek için imar eden kâfir kasabaların hallerini anlatmak
suretiyle vermektedir. Sahip bulundukları bahçeler, pınarlar,
ekinler, oldukça değerli kalınacak yerler ve nimetlerin çokluğu
onları kör etmiş; Allah’a itaat etmeyi, adaleti uygulamayı, ne-
Dağıtım
Adaletli dağıtım meselelerini sadece bir takım otoriter uy-
gulamalarla çözmeye imkân yoktur. Bu türlü icraat mutlaka
gereklidir. Tevhid ve adalet üzere yükselen İslâm şeriatı da
bunlara en büyük çapta etkinlik sağlamanın teminatıdır. Fakat
cömertçe verip zulmetmeyen, maddi çokluğun Allah’ı anmak-
tan kendisini alıkoymadığı, hırs ve tamahkârlığın karaborsaya,
mal toplayıp yığmaya, onu kimseye koklatmamaya, hırsızlık
yapmaya, aldatmaya, rüşvete ve faize itmediği üretken ve
faydalı mü’minin eğitilmesi tek başına zulmün köklerini or-
tadan kaldırmanın teminatıdır. İslâmî bir ekonominin İslâmî
olmayan bir toplumda ayakta durması imkânsızdır. Üretim ve
dağıtım işleminin kapsamlı işlemden dinin ve imanın yenilen-
mesi işleminden de ayrı durmasına imkân yoktur.
Birinci Mülahaza
Servet önce üretilmeden dağıtımına imkân yoktur. Bu
zorunlu olarak bilinen apaçık gerçeklerden birisidir. Burada
538 Nebevî Yöntem
İkinci Mülahaza
İslâm ülkelerinde servet dağılımı oldukça kötüdür. Her bir
bölge içerisinde genel olarak lüks ve israf içerisinde yaşayan
(mutref) bir sınıfın varlığına kadar ulaşan çeşitli sınıflar bulun-
maktadır. Bu sınıf seçkin malları, üretim araçlarını ve yöne-
timin dizginlerini kendi tekeline almış, sosyal merdivenin en
alt basamağında bulunan sefil, mahrum, cahil bırakılmış ve
hasta sınıfa üstünlük taslamaktadır.
Bu, bir vakıadır. Teorilerine bir üstünlük kazandırmak için
Kur’ân’a öğrencilik yapmaya ihtiyacı bulunan sol ideolojilerin
düşüncelerinin ürünü değildir.
Kur’ân-ı Kerim müstekbirlerle mustaz’afları her bir sınıfın
özellikleri ile nitelendirmektedir. Maddi özellikleri olan fakirli-
ğin yanıbaşında servetlerin tekelleştirilmiş olması, psikolojik
özellikleri itibari ile bir taraftan müstekbirlik, diğer taraftan
(ona) uyan zayıf bir duruş, toplumsal siyaset bakımından ta-
hakküm eden egemen bir ileri gelenler topluluğu ile meşak-
ket ve sıkıntılar çeken avam, dini açıdan Allah’ın rasûlleri ile
mü’minlerle savaşan, Allah’a ve âhiret gününe inanmayarak
bunu kazanımlarını, konumunu, başkanlığını ve yararlandığı
imkânlardan savunmak için yapan mütref (lüks ve refah içeri-
sinde yaşayan) bir sınıf.
İslâm topraklarında görülen mütref (lüks ve refah içindeki)
sınıflar onların dışındaki aynı mütref sınıfların kardeşidir. Hep-
si birbiriyle yardımlaşmakta, dayanışmakta ve sömürmektedir.
Aynı fikirler, aynı duruşlar, aynı hedefler, aynı niyetler…
O hâlde Allah’ın erlerinin, -Allah’ın izniyle- İslâm ülkeleri
içinde de dışında da mustaz’afların yanında saf tutması ge-
rekir. Bizim, davetimizi Allah’ın dinine büyük kitleler hâlinde
girmeleri için yeryüzü mustaz’aflarına yönlendirmemiz gerek-
tirmektedir. Fakat bundan önce Allah’ın dininin adaletin ta
İmanın Şubeleri 541
Üçüncü Mülahaza
Cahilî tüketim modeli bir bakımdan sınıfsal haksızlıklar
üzerinde diğer bakımdan da israf ve savurganlık üzerinde
yükselir.
Sosyalist felsefeler kapitalizmi ancak sınıfsal zulme ulaşan
bir düzen olmakla eleştirmeye kalkıştı. Fakat yapısı içerisinde
sınıfsallığın mikrobunu taşımayan ekonomik bir düzen kur-
makta da bütün sosyalizm türleri başarısız olmuştur. O hâlde
Müslümanların görevi, Kur’ân’ın ve İslâm hilafetinin otoritesi-
nin dinamik yönüyle, fiilen İslâm düzeninin sınıfsallığı ortadan
kaldırabileceğini delillendirmeleri gerekir.
Şimdilerde henüz beşiklik döneminde bulunan bir takım
felsefeler kapitalist ve sosyalist bölümleri ile materyalist uy-
garlığı eleştirmeye kalkışmaktadır. Bu eleştirilere göre bunlar
yerkürenin güç ve imkânlarını darmadağın etmekte, zenginlik
kaynaklarını israf etmektedirler. Karayı, denizi, havayı ve in-
san hayatını bozmaktadır. Bunların hepsini fabrika bacaları-
nın dumanları, kimyasal üretimlerin atıkları ve atom silahları
ile radyasyonlarla bozmaktadır.
Müslümanların görevi ise güç ve enerjiyi parçalayıp da-
ğıtmayacak, malları savurganlıkla israf etmeyecek, tabiatı
tüketmeyecek bir yaşama tarzını yerküresi üzerinde ortaya
koymaktır. Onlar cahili örneği bir daha dönmemek üzere ke-
sinlikle boşamalıdırlar.
542 Nebevî Yöntem
Bu Hasletin Şubeleri
343 Ahmed bin Hanbel, V, 243, 244; Ebu Nuaym, Hilye, V, 155.
İmanın Şubeleri 553
Devrim ve Kıyam
Müslümanlar tarih kitaplarında iki tür hareketten söz
ederler:
İmanın Şubeleri 585
Allahu Ekber
Eğitimimizde, yapılanmamızda ve ilerleyişimizde Müslü-
manların duygu ve düşüncelerinin zulme karşı öfkelenmenin
teferruattaki sebepleri olan yeryüzü menşeili siyasal, sosyal
ve ekonomik sebeplere kapılmasının önüne geçeriz. Bundan
sonra da zulme karşı tabii olan intikam duygusunu din ile ir-
tibatlandırırız. Çünkü bu dindendir. İyiliği emretmek dinden,
kötülüğü alıkoymak dindendir. Mazluma yardımcı olmak,
mustaz’aflar için savaşmak dindendir.
592 Nebevî Yöntem
Ölüm Sanatı
Şüphesiz siyasal iradenin yeterince varlığı güçlü ve itaat
olunan bir liderliğin komutası altında düzeni sağlam bir şekil-
de örgütlenmiş bir kitle hâlinde müşahhaslaşmasından sonra
bu irade sahiplerinin yapılanmalarına sebeb olan davaya tam
bir kanaat ile inanmaları, toplumlarda değişikliği gerçekleştir-
menin temel etkenlerindendir.
Hareketlerin başarısı önder öncü kadro ile bu maksatla
hazırlanmış temel unsurların fedakârlıklarda bulunmaya hazır
ve çaba ve gayretleri gerilimin ve etkinliğin zirvesine sevk ede-
bilme gücüne bağlıdır.
Bu toprakların savunması çerçevesinde, duyguların ve
araçların birbirlerine karşı gelmeleri hâlinde söz konusu olan
beşeri hareketlenmelerin geneli hakkında söylenecek sözlerdir.
İslâmî hareketlerin ise ayrıcalıkları vardır. O hareketin ör-
neği Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in cihadı ile onunla
birlikte ashabının ve ondan sonrakilerin cihadıdır. Bu cihadda
manevi etken oldukça yüksektir. Bu manevi etken de karşı
karşıya kalınacak sonuç ister şehadet ister zafer olsun iki güzel
neticeden birisinin olacağına dair kesin imandır. Rasûlullah
sallallahu aleyhi ve sellem’in hazırlık olarak ilk hazırlıkları
mücahidlerin maneviyatı idi. Ömer bin el-Hattâb radıyallahu
anh’a savaşlardan birisinde kendisinden yardım istemek üze-
re bir mesaj gönderdiklerinde kendilerine: “Bana göre sizin en
596 Nebevî Yöntem
ölümü ümmeti için bir kâr, düşmanlarımız için bir zarar olma-
lıdır. Beraberinde öldüğü kimseler ile cihadı Allah’ın cihadının
erleri ile birlikte olması için ölür, onun ölümü cihad çarkının
daha ileriye gitmesinde katkı olsun diye söz konusu olur.
Hasta nefislerimizdeki en değersiz duygu ölümden hoş-
lanmamaktır. Hatta hastalığın vebalin ve musibetin ta kendisi-
dir. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Muhammed Mustafa
bize hastalığı teşhis etmiş ve reçeteyi vermiştir. Ebu Davud ve
İbn Asâkir sahih bir senetle Sevbân’nın şöyle dediğini rivayet
etmişlerdir: Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki:
“Fazla olmayan bir süre sonra ümmetler yemek yiyenle-
rin bir çanak etrafında toplanmak için birbirlerini ça-
ğırdıkları gibi sizin üzerinize üşüşmek üzere birbirle-
rini çağıracaklardır.” Birisi: O gün az olacağımızdan dolayı
mı (böyle olacak) dedi. Allah Rasûlü “Hayır! O zaman siz
sayıca çok olacaksınız ama selin üzerindeki köpükle-
ri andıracaksınız. Allah düşmanlarınızın kalplerinden
sizden korku ve çekinmeyi de söküp alacaktır. Sizin
kalplerinize ise vehni bırakacaktır.” Birisi: Ey Allah’ın
Rasûlü! Vehn nedir dedi? Allah Rasûlü: “Dünyayı sevmek,
ölümden hoşlanmamaktır” buyurdu. İşte nefislerimizdeki
hastalık budur. Nefislerimizdeki o hastalığı yani vehni değiş-
tirmedikçe herhangi bir değişiklik ümit edemeyiz. Peki, onu
söküp almanın yolu nedir, tedavisi nedir, aracı nedir?
İşte bu yüz milyonlar Allah’a hamd olsun uyanmaya
başlamıştır. İşte Afganistan’daki kahraman mücahidlerimizin
cihadı, onların ahitlerine olan bağlılıklarını, ölüm üzerine atıl-
maları, Allah’ın onlara olağanüstü bir şekilde yardımcı olması,
bu ilk ahde olan bağlılıklarını hatırlatmaktadır.
Afganistan’da -Allah’tan onları ümit ettiğimiz şekilde ko-
rumasını niyaz ederiz- gerçekleştiği şekilde cihadın, bütün
600 Nebevî Yöntem
Cihadın Çeşitleri
Allah’ın izni ile burada cihad türlerinden onbir türü sıra-
layacağım. Bunların bir kısmı eğitim ile alakalı olup mü’minin
kendi nefsini ilgilendirir. Allah ile olan, ümmeti ile olan ve bü-
tün insanlarla olan ilişkileri ile alakaladır. Bir kısmı ise hazırla-
nışında ve ilerleyişinde cemaatin öncü kadrosunu ilgilendirir.
Diğer bir kısmı yönetime varmadan önce yürüyüş esnasında
ve yönetimin dizginlerini ele aldıktan sonra Allah’ın erlerini
ilgilendirir. Burada sıraladığımız ve hareketin açacağı bütün
cihad kapılarından girmemiz -görevimizin düzeyine gelebil-
memiz için- bizim için bir zorunluluktur. Eğer hergangi bir ci-
hette eksik kalıp boyut, genişlik ve derinliklerin tamamında
amaçlanan noktaya ulaşmayacak olursak o takdirde zamanla
yetersizleşiriz ve kurtların sofrasında yetim kalırız.
Allah’ın güvenilir ve güçlü erlerinin manevi imkânı ile
araçlarının nasıl alanda faal bir cihada dönüştüğünü görme-
miz gerekir. Hatta burada düşüncemiz ile görevlerin geniş bo-
yutlarını ve bunun gerektirdiği uzun nefesi dahi görmeliyiz ki
bir anlık sağlam duruşun yahut da mücadele esnasında bin-
lerce şehid vermenin zaferi gerçekleştirmek için yeterli oldu-
ğunu beklemeyelim.
“Ölmek sanatı” başlığı altında söylediklerimizin hepsi an-
cak önemini açıkça ortaya koymak maksadıyla küçük cihad
görevi ile ilgili yazılan bir kaç satırdan ibarettir. Geriye büyük
cihad olan başlı başına bir varlık olan nefis cihadı kalmakta-
dır. Onunla cihad Allah’a ubudiyetinin dosdoğru olması için
yapılır. Onunla cihad ahlâka sahip olması, cömertçe vermesi,
öğrenmesi, amel etmesi ve cihad etmesi için yapılır. Geriye
ise bütün yapılanma, yürüyüş, planın uygulanması, bâtılın çü-
rütülmesi, hakkın hak olarak yerini bulması ve ümmetin inşa
sürecindeki yokuşlar boyunca devam edecek Allah erlerinin
uzun ve meşakkatli cihadı kalır.
602 Nebevî Yöntem
3. Öğretim Cihadı
Devletin ve devlet organlarının gelişmesi karşısında davet
geri çekilince Müslümanlar nezdinde tebliğ ve öğretim ruhu
da yavaş yavaş geriledi. Hem davet geri çekildi hem de ilim
öğrenmek ve ilmi yaymak yerine getirilmesi gereken bir fariza
iken ilk asırlardan itibaren bu işin herhangi bir karşılık bekle-
meden yapılması da azaldı. Isırıcı yöneticiler ve diktatörlerin
ümmetin boynunu yakalamalarından dolayı tarih boyunca
davetçilerin yöneticinin sancağı altına girip onun sofrası üze-
rinde yaşayıp geçinmekten yahut da müstekbir kesimin gel-
mesinden korkulan şerrin korkusu ile birlikte uzak bir yerde
inzivaya çekilmekten başka yapacak bir şey kalmamıştı.
Müstekbir yöneticilerin en çok korktukları husus ise, üm-
mete ilim öğretecek ve ümmetin saflarını güçlendirecek bir ce-
maatin ortaya çıkmasıdır.
İnsanlara hayrı öğretenler kamu hayatının kıyılarında ya-
şadılar. Eğer vaziyet dosdoğru olsaydı daha uygunu onların
ümmetin beynini teşkil etmeleri ve onlara ümmetin nefisler-
deki ve akıllardaki kıtlığı verimli hale getirmek için onların
iman ve mertlik ihtiyaçlarını karşılanması, bilgisizliğin ve ca-
hiliyenin karanlıklarından aydınlığa çıkarılmaları için gerekli
fırsat ve araçların verilmesi idi.
Şüphesiz ümmetin öncü kadrosu Allah’ın mücahid erleri
Allah’ın izni ile zaferin ertesi günü ümmetin öğreticileri olacak-
tır. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem bir öğretmen olarak
gönderildiği gibi onlar da öğretmek için gönderilmiş kimseler
olacaktır. O risalet ile peygamber olarak gönderilmişti, kendi-
leri ise risaleti miras alanlar, onu ayakta tutanlardır. Onların
öğretim maksadı ile gönderilmeleri de onun mirasının bir bö-
lümüdür.
612 Nebevî Yöntem
7. Siyasal Cihad
Yüce Allah “Sizden hayra çağıran, iyiliği emreden
ve kötülükten alıkoyan bir topluluk bulunsun. İşte on-
lar kurtuluşa erenlerin ta kendileridir.”382
“Sizden bir topluluk (ümmet) bulunsun.” Ümmetin
geneli arasından özel bir ümmet. Birbiriyle uyumlu, birbiriyle
dayanışan ve birbiriyle kaynaşmış bir topluluk. Nitekim “üm-
met” lafzı buna delildir.
Müslümanlar, yönetimin bozulup nübüvvetten ve raşid
halifelikten ısırıcı melikliğe geçişinden ve zorba yönetimlerin
gelişinden sonra asırlar boyunca gasıp yöneticilerin her şey
oldukları o istisnai vaziyete alıştılar.
Ümmet bu asırlar boyunca bu özel ümmetin dehşet verici
bir şekilde kaybolduğu bir hâlde yaşadı. Hâlbuki bu durum,
Yüce Allah’ın bizden, aramızdan çıkmasını emretmiş olduğu
Müslüman cemaattir.
Tarih boyunca yönetime talip olan pek çok cemaat ortaya
çıkmıştır. Bunlardan kimilerinin yaptıkları işler meşru idi.
İlim adamlarımız buna “Ehl-i Beyt’ten kıyam edenin kıya-
mı” adını vermişlerdir. Kimileri de kavmiyetçi bir düşünceyle
ve bir tağutun başka bir tağutun yerine geçirilmesi için yöneti-
mi ele geçirmek isteği ile yapılmıştı. İlim adamlarımız bunlara
da “sevra (devrim, inkılab)” adını vermişlerdir.
383 Ebu Ya‘lâ, Müsned, XIII, 307; Taberânî, el-Mu‘cemu’l-Kebîr, XIX, 393.
640 Nebevî Yöntem
8. Uygulama Cihadı
Birbirini seven, birbirine merhamet eden, Allah için birbi-
rini sevmek, istişare ve itaat üzere yapılanmış organik bir da-
yanışma oluşmadan önce söz söylemenin bir anlamı yoktur.
Söz söylemenin anlamı yoktur derken vakıada ümit edilir bir
etkisinin olmayacağını kastetmekteyiz. Sözün kararlı iradele-
rini ve cihad niyetlerini ifade edeceği erlerin varlığından önce
söz söylemek, umulur ki oradan geçip gidecekler toplanır diye
uzaktan ışığı açmaya benzer. Sözünü ettiğimiz yol ise, Allah’ın
642 Nebevî Yöntem
Bu şer’î bir görev olup içinden başka bir arzu geçiren bir
kimse günahkâr olur ve bu cemaat çeşitlilik bakımından bir-
den çok yapı ihtiva etse dahi herhangi bir asabiyete (kavmi-
yetçilik ve bu gibi) ya da asabiyet benzerine davet eden bir
kimse Müslüman cemaatin dışına atılmayı hak eder.
Büyük sahabî el-Hubâb bin el-Münzir, Sakife gününde
-ensarı kastederek- bizden bir emir -muhacirleri kastederek-
sizden de bir emir olsun deyince bu isteği kabul edilmedi.
Eğer ortada kabileciliğe bağlılık şuurundan bir kalıntı kalmış
ise şüphesiz Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem asabiyeti
ortadan kaldırmak ve en kötü şekilde nitelendirmek için bul-
duğu her bir fırsatı mutlaka değerlendirmiştir.
Yüce Allah’ın asabiyeti ve kavmiyet davasını cahiliye ola-
rak nitelendirmiş olması yeterlidir. Yüce Rabbimiz şöyle bu-
yurmaktadır: “Hani kâfirler kalplerine taassubu, cahili-
ye taassubunu yerleştirmişlerdi.
Allah da hemen huzur ve sükûnunu Rasûlü’nün
ve mü’minlerin üzerine indirdi. Onların takva sözünü
tutmalarını sağladı. Onlar zaten buna daha layık ve
ehildiler. Allah her şeyi çok iyi bilendir.”387
Şüphesiz ki yeniden inşa aşamaları işe bölgedeki İslâmî
cemaatleri uygun bir şekilde birbirleriyle kaynaştırmakla baş-
lamalıdır. Eğer hikmet bir süre çeşitlilik içerisinde birden çok
olmayı gerektiriyor ise hem şer’î hem siyasal açıdan bu cema-
atler kendi içlerine kapanmamalı ve birbirine düşman yapılar
olarak kemikleşmemelidirler. Aksine genel velayet görevi ge-
reği hepsinin iyilik ve takva üzere iyiliği emredip kötülükten
alıkoymak, söz birliğini gerçekleştirmek, kişisel içerlemeleri
bir kenara atmak, İslâm devletini destekleyip onun yapısını
olan geride şanlı bir tarihleri vardı. İşte bu anayasa ise o tari-
hin belli aşamadaki bir taçlandırması idi.
İlim adamları şeriate uygun olmayan bir yönetimi ana-
yasa ile kayıtlamayı kabul etmişti. Çünkü bu ileriye doğru bir
adımdı. İkinci adımı ise Âyetullah Kâşânî’nin ulusal bir mese-
le olan ülkedeki yabancı petrol tekellerini kırma meselesinde
Musaddık ile yaptığı antlaşma idi.
Musaddık başarısız olup Amerika’nın tuzağı ve komplola-
rı karşısında yapısı yıkılınca halk bütün kesimleri ile yalnızca
İslâm’ın bir devrimi canlandırıp yönlendirebilecek, onu silah-
landırabilecek ve zafere kadar liderlik edip götürebilecek bir
derinliğe sahip olduğundan kesin olarak emin oldu.
Durum böyle idi. İmam Humeyni’nin dehası ise ancak
imanî motivasyonların verilerini gerçekleştiren bir liderlik et-
keninden ibarettir. O bu vasfı ile bu verileri etkinliklerinin zir-
vesine taşıdı. Yüce Allah ise her şeyi çepeçevre kuşatandır.
Biz İslâm’ın geleceğinin bizim İran dersini iyice öğrenme-
mize bağlı olduğu görüşündeyiz.
Oradan ilim adamlarının geleneksel bir saygınlığı vardı,
ekonomik bağımsızlıkları da mescitlerde ve mahalle ve kasa-
balardaki küçük mescitler olan Hüseyniyelerde de yoğun ve
fiili varlıkları da vardı. Ve en önemlisi bir saygınlıkları ve bir
ta’zimleri bulunuyordu.
Özellikle kıyamdan sonra Allah’ın onlara ihsan ettiği
bir başarı da ilim adamlarının hareketin gidişini sapasağlam
bir yerden yakalayabilmiş olmaları idi. Bu ise onların mus-
taz’afların yanında yer almalarıydı. İşte Allah’ın emrettiği ve
Rasûlü’nün de yaptığı bu olmuştu.
Halkın nazarında bir saygınlıklarının ve bir ta’zimlerinin
olmasına davetçilerin ihtiyacı ne kadar da büyüktür. Özellikle
652 Nebevî Yöntem
391 Ebu Nuaym, Hilye, III, 53, 109, VIII, 253; Ali el-Muttakî, Kenzu’l-Ummâl,
VI, 492. Zikri geçen bu kaynaklarda hadis, Hz. Peygamber’den merfu olarak
rivayet edilmiştir.
392 Ahmed bin Hanbel, II, 33.
İmanın Şubeleri 653
mızda istişare ile olması için başarı ihsan etmesini niyaz ederiz.
Nesiller boyunca istişareyle yürütülmeye devam etsin. Geçmiş
dönemlerde Müslüman ülkelerde meydana gelmiş tökezleme-
den Allah’a sığınırız. Çünkü kavmine önderlik eden ve uygun
bir düzen kuran salih ve ıslah edici bir adamın arkasından kısa
bir süre geçmeden yönetim, miras olarak geçen bir krallığa
dönüşüvermektedir. Yeni bir emelin ölümünde ve nübüvvet
yöntemi üzere kurulmuş halifeliğin, babaların heybeti altın-
da oğullara taç giydirilmekle tökezlemesinden Allah’a sığınırız.
İşte ülkelerimizde doğan salih yöneticileri suikast ile öldüren
bu olmuştur.
Salihlerin gerçek dostu olan Allah’a sığınmaktan sonra,
ısırıcı heva ve hevesler ile diktatörlüğe karşı ümmete bir bağı-
şıklık kazandırmaktan başka kullanılacak bir ilaç yoktur. Çün-
kü ümmet aldatılıp kandırılacak olursa kanabilir. Hiç şüphesiz
kurtçuklar ölü cesetleri yiyip bitirir.
Bizler kıyamdan önce ve kıyamdan sonra halkı uyandır-
maya, halkı kendi işine ortak etmeye çalışırız. Böylelikle şerefli
ve sorumluluk hissi ile bir hayat yaşasın, baskının, istibdadın
ve büyüklenmeyi reddetmek onda bir meleke haline gelsin,
yönetimde şûradan, paylaşımda adaletten, uygulamada so-
rumluluktan sapmaya karşı sapasağlam toplumsal kıyam ve
direniş her bir erkek ve kadının tabiî bir davranışı haline gelsin.
İstişareye dayalı yaşayış ile akıl yapısının ve iradesinin
yerleştirilip ona alıştırılması için eğitim bir zorunluluktur. Hal-
kın sorumlulukları yüklenmesi için eğitilmesi ve bu sorumlu-
luklara ortak edilmesi gerekir.
Zorba yöneticilerin üslupları, demir yumruk ile demokrasi
adı altında kandırmak, görünüşü itibari ile delilik olan halk kong-
releri gibi yerlerde kışkırtma ve coşturmalar arasında gidip gelir.
İmanın Şubeleri 663
Bu Hasletin Şubeleri
401 Buhârî, Cihâd 21; Müslim, İmâre 109; Tirmizî, Fezâilu’l-Cihâd 13.
402 Buhârî, Cihâd 6.
İmanın Şubeleri 681
410 Müslim, İmâre 53; Nesâî, Tahrîmu’d-Dem 28; Ahmed bin Hanbel, II, 296.
690 Nebevî Yöntem
411 Tirmizî, Menâkıb 16; İbn Mâce, Mukaddime 11; Ahmed bin Hanbel, V, 382.
692 Nebevî Yöntem
BİRİNCİ BÖLÜM
ALLAH’A GİDEN YOLDA YOKUŞU AŞMAK
YOKUŞLAR.................................................................... 37
ALLAH’IN ERLERİNİN GÖREVLERİ................................... 44
1. Belirli Bir Alandaki Müslüman Topluluğu Bir Araya Getirmek ve Bu
Topluluğun Fertlerini Eğitip Örgütlemek.................................... 45
2. Bölgesel İslâm Devletinin Kuruluşu....................................... 47
3. İslâm Vatanının Çeşitli Bölgelerinin Bir Araya Getirilmesi....... 47
Nübüvvetin Mirasçısı Halifelik................................................... 48
ALLAH’IN ERLERİ GÖREVLERİNİ NASIL İFA EDERLER?.... 51
Apaçık Yol.............................................................................. 52
Net Siyasal Çizgi..................................................................... 55
Bedel: Allah’ın Rızasının Bedeli................................................ 59
Esneklik.................................................................................. 63
İKİNCİ BÖLÜM
DİNİN VE İMANIN YENİLENMESİ
YENİLEME (TECDİD) ...................................................... 69
İSLÂM, İMAN VE İHSAN.................................................. 74
İMANIN ŞUBELERİ ......................................................... 79
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
EĞİTİM
KAPSAMLI KIŞILIK ........................................................ 85
BEDEVILIK .................................................................... 85
ALLAH’IN ERLERININ MERTEBELERI .............................. 86
KIŞI VE MÜSLÜMAN OLARAK KATKILARI ...................... 88
ADALETLE ŞAHITLIK EDEN MÜ’MIN................................ 90
GELECEĞE YÖNELIK BIR EĞITIM ................................... 91
ÜSRA DENILEN HÜCRE ................................................. 92
MESCITLERDEKI HALKALAR ......................................... 93
İSLÂMÎ KÜLTÜREL HAFTALAR ....................................... 93
KAMPLAR VE RIBATLAR ............................................... 94
GENÇLERIN EĞITIMI....................................................... 94
MÜ’MIN HANIMLARIN EĞITIMI........................................ 95
PROGRAMLAR, KITAPLAR VE ZAMANLAMA................... 95
1. Kur’ân-ı Kerim..................................................................... 96
2. Hadis.................................................................................. 96
3. Akide Fıkhı......................................................................... 97
4. İbadetler Fıkhı..................................................................... 97
5. Sîret Fıkhı........................................................................... 97
6. Sünnet Fıkhı....................................................................... 97
7. Kalbi İncelten, Ruhların Hastalıklarının Reçetelerine ve Yaşayış
İlmine Dair Eserler................................................................... 98
8. Davet Fıkhı......................................................................... 99
9. Küçük İslâm Tarihi.............................................................. 99
10. Tarihe Mal Olmuş Kişilerin Biyografileri............................... 99
11. Arap Dili ve Grameri.......................................................... 100
VAKIANIN FIKHI VE UZMANLIK....................................... 100
GECE VE GÜNDÜZ YAPILACAK İŞLER (AMELU’L-YEVM VE’L-
LEYLE)........................................................................... 100
TERBIYEDE DENGE........................................................ 103
EĞITIMIN ŞARTLARI ...................................................... 103
Birinci Şart: Arkadaşlık ve Cemaat........................................... 103
İkinci Şart: Zikir....................................................................... 104
Üçüncü Şart: Sıdk (Doğruluk)................................................... 105
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
ÖRGÜTLEME
MÜ’MİNLERİN VELİLİĞİ.................................................. 109
EMİRLİK........................................................................ 113
EMİRLİK DÜZENİ............................................................ 116
YAPILANMANIN KOMUTA BİRİMLERİ.............................. 117
1. İrşad Meclisi........................................................................ 117
2. Genel Mürşid...................................................................... 117
3. Meclisler ............................................................................ 119
MÜLAHAZALAR.............................................................. 124
ÖRGÜTLENME BAŞKANLARININ ZORUNLULUKLARI ...... 125
1. Emir/Genel Mürşid ............................................................. 125
2. Emirin/Genel Mürşidin Azledilmesi . .................................... 127
3. İrşad Meclisi ....................................................................... 128
4. Bölgesel Uygulama Meclisi .................................................. 129
5. Nakibler Meclisleri .............................................................. 130
6. Dava İçin İşini Gücünü Bırakmak . ....................................... 130
7. Teklifler ve Hemen Uygulamaya Geçmek . ........................... 131
8. Eğitim ve Öğretim Görevleri . .............................................. 132
9. Aday Olma ve Seçilme ....................................................... 133
10. Toplantılar ve Toplantıları Düzenleyecek Kimseler .............. 136
YAPILANMA AYGITLARI ................................................ 138
YÜRÜTME MECLİSİ NAKİBİ ............................................ 140
CİHAZLAR (ORGANLAR/AYGITLAR) ............................... 142
1. Mescit ................................................................................ 143
2. Üyelik Bürosu..................................................................... 144
3. İlişkiler Bürosu ................................................................... 144
4. Eğitim Komitesi . ................................................................ 144
5. Siyasî Komite ..................................................................... 144
6. Öğretim Komitesi ............................................................... 144
7. Organizasyon Planlamak ve Çalışma Üsluplarını Geliştirmek İçin
Teknik ve Yasal Komite .......................................................... 145
8. Medya Komitesi ................................................................. 145
9. Malî Komite ....................................................................... 145
10. Gezi, Kamp ve Spor Bürosu . ............................................ 146
11. Hayır İşleri ve Tıbbî Acil Yardım Komitesi .......................... 146
12. Evlilik ve Hac Sandığı . ...................................................... 146
BELİRLEYİCİ/DÜZENLEYİCİ ÜÇ ETKEN........................... 147
Düzenleyici Birinci Etken: Allah İçin Sevmek ............................ 149
Düzenleyici İkinci Etken: Nasihat ve Şura ................................. 153
İstişarede Uyulması Gereken Edepler..................................... 156
İstişarenin Şer’î Ölçüsü......................................................... 159
İstihare................................................................................ 161
Genel ve Özel Nasihat.......................................................... 162
Düzenleyici Üçüncü Etken: İtaat............................................... 166
İtaat ve Heybet..................................................................... 169
Emirlik Akdi . ...................................................................... 171
Biatın Birden Çok Oluşu ve Tekrarı....................................... 172
Akdin Muhtevası ....................................................................................... 173
Emir Bir Hakemdir............................................................... 182
YAPILANMANIN HASTALIKLARI...................................... 186
Görüş Ayrılığı.......................................................................... 186
Lâ ilahe illallah........................................................................ 190
Emir Sahiplerine İsyan Etmek En Tehlikeli Hastalıktır................ 191
Fer’i Hastalıklar....................................................................... 197
Hasta Unsurlar . ..................................................................... 200
Zorba Önder........................................................................... 200
Cezalar .................................................................................. 202
BEŞİNCİ BÖLÜM
ON HASLET VE İMANIN ŞUBELERİ
ALLAH’A GİDEN YOLDA YÜRÜMEK................................. 207
İMANIN ŞUBELERİ.......................................................... 209
YAŞAM TARZININ BİRLİĞİ ............................................. 215
ON HASLET . ................................................................. 217
BİRİNCİ HASLET: ARKADAŞLIK VE CEMAAT .................. 221
Eğitim Açısından Arkadaşlık ve Cemaat.................................... 221
Arkadaşlık ve Arkadaş.............................................................. 222
Kardeşlik Akdi......................................................................... 228
Rabıta Duası........................................................................... 229
Örgütlü Bir Cemaat Olmadan Cihad Olmaz.............................. 230
Yapılanma Açısından Sohbet (Arkadaşlık) ve Cemaat................. 233
Arkadaş İmam......................................................................... 235
“Eğer Bana Uyarsan…”.......................................................... 237
Mü’minler Arasında Kardeşlik................................................... 239
Arkadaşlık (Sohbet) ve Hayır Arayışı......................................... 242
Halkla Arkadaşlık (Sohbet)....................................................... 243
Bu Hasletin Şubeleri................................................................ 244
Birinci Şube: Allah’ı ve Rasûlü’nü Sevmek............................. 245
İkinci Şube: Yüce Allah Yolunda Sevmek............................... 246
Üçüncü Şube: Mü’minlerle Sohbet Etmek ve Onlara İkramda
Bulunmak............................................................................ 247
Dördüncü Şube: Hz. Peygamber’in Ahlâkına Uymak.............. 247
Beşinci Şube: Evde Allah Rasûlü’ne Uymak........................... 248
Altıncı Şube: Anne-Babaya, Akrabaya ve Arkadaşa İyilik Yapmak...248
Yedinci Şube: İslâmî Adap ve Hukuka Uygun Evlilik .............. 251
Sekizinci Şube: Kivamet ve Koruyuculuk................................ 252
Dokuzuncu Şube: Komşuya ve Misafire İkram........................ 253
Onuncu Şube: Müslümanların Haklarına Riayet Etmek ve İnsanların
Arasını Düzeltmek................................................................ 255
On Birinci Şube: Birr (İyilik) ve Güzel Ahlâk........................... 256
İKİNCİ HASLET: ZİKİR.................................................... 257
Terbiye olarark Zikir................................................................ 257
Allah’ın Kitabı ve Âlemin Hezeyanı........................................... 258
Esaslar.................................................................................... 259
Kemali istemek........................................................................ 260
Virdler ................................................................................... 262
Yapılanma Açısından Zikir........................................................ 264
Velayet Allah’a mahsustur (Yanlız Allah, Veli ve Dost Edinilir)..... 264
Cahiliye Davalarını Gütmek . ................................................... 266
Bu Hasletin Şubeleri................................................................ 269
On İkinci Şube: La İlahe İllallah ............................................ 269
On Üçüncü Şube: Namaz .................................................... 272
On Dördüncü Şube: Nafileler ............................................... 273
On Beşinci Şube: Kur’ân Tilaveti . ........................................ 274
On Altıncı Şube: Zikir ve Etkisi . ........................................... 276
On Yedinci Şube: İman Meclisleri . ....................................... 277
On Sekizinci Şube: Hz. Peygamber’in Yaptığı Zikirlere Uymak .280
On Dokuzuncu Şube: Dua ve Dua Adabı .............................. 281
Yirminci Şube: Nebi sallallahu aleyhi ve sellem’in Dualarına Uymak ..282
Yirmi Birinci Şube: Hz. Peygamber’e Salavât Getirmek ......... 283
Yirmi İkinci Şube: Tevbe ve İstiğfar ...................................... 285
Yirmi Üçüncü Şube: Havf ve Reca (Korku ve Ümit)................ 286
Yirmi Dördüncü Şube: Ölümü Hatırlamak.............................. 287
ÜÇÜNCÜ HASLET: SIDK (DOĞRULUK)............................ 291
Terbiye (Eğitim) Açısından Sıdk................................................. 291
Yapılanma Açısından Doğruluk................................................. 299
Gayret ve İrade ...................................................................... 300
Mücahid Öncüler..................................................................... 302
Hicret ve Yardımcılık (Ensar Ruhu)........................................... 305
Bu Hasletin Şubeleri................................................................ 306
Yirmi Beşinci Şube: Allah’a ve O’nun Gaybına İman............... 306
Yirmi Altıncı Şube: Ahiret Gününe İman................................ 310
Yirmi Yedinci Şube: Niyet ve İhlâs......................................... 311
Yirmi Sekizinci Şube: Doğruluk ............................................ 313
Yirmi Dokuzuncu Şube: Nasihat............................................ 314
Otuzuncu Şube: Emanet ve Ahde Vefa.................................. 315
Otuz Birinci Şube: Kalbin Selim Olması................................. 317
Otuz İkinci Şube: Hicret ...................................................... 318
Otuz Üçüncü Şube: Yardımcılık (Ensar Ruhu)......................... 321
Otuz Dördüncü Şube: Şecaat................................................ 322
Otuz Beşinci Şube: Salih Rüyanın Doğrulanması ve Yorumlanması.323
DÖRDÜNCÜ HASLET: CÖMERTÇE VERMEK (BEZL)......... 326
Eğitim Bakımından Cömertçe Vermek...................................... 326
Fütüvvet................................................................................. 326
Mal ve Şeref............................................................................ 330
Şu Gencin Rabbi Olan Allah’ın Adıyla!...................................... 331
Allah Yolunda İnfak................................................................. 332
Yapılanma Açısından İnfak....................................................... 333
Tatavvu (İnfak)......................................................................... 333
Faal Davetçiler........................................................................ 339
Bu Hasletin Şubeleri................................................................ 343
Otuz Altıncı Şube: Zekât ve Sadaka....................................... 343
Otuz Yedinci Şube: Cömertlik ve Allah Yolunda İnfak............ 345
Otuz Sekizinci Şube: Akrabalara, Yetimlere ve Yoksullara Vermek..346
Otuz Dokuzuncu Şube: Yemek Yedirmek.............................. 348
Kırkıncı Şube: Malın Paylaşılması.......................................... 349
BEŞİNCİ HASLET: İLİM................................................... 351
Eğitim Açısından İlim............................................................... 351
Fayda Vermeyen İlimden Allah’a Sığınırız.................................. 351
Nakil, Akıl ve İrade.................................................................. 352
Faydalı İlim............................................................................. 353
Yapılanma Açısından İlim......................................................... 358
Tasavvuf (Kuram) Birliği........................................................... 358
Zihniyetler............................................................................... 360
Toplu İçtihat............................................................................ 363
Bu Hasletin Şubeleri................................................................ 368
Kırk Birinci Şube: İlim Tahsili ve İlmi Yaymak........................ 368
Kırk İkinci Şube: Öğretim, Öğrenim ve Âdabı........................ 371
Kırk Üçüncü Şube: Kur’ân’ı Öğrenmek ve Öğretmek............. 372
Kırk Dördüncü Şube: Hadis ve Sünnete Uymak..................... 374
Kırk Beşinci Şube: Hitabet ile Öğretim................................... 375
Kırk Altıncı Şube: Vaazlarla ve Kıssalarla Öğretim.................. 377
ALTINCI HASLET: AMEL................................................. 378
Eğitim Bakımından Amel......................................................... 378
Fitneden İmana....................................................................... 378
Görevleri Yapabilme Gücü....................................................... 382
Yapılanma Bakımından Amel................................................... 386
Heder Edilen Güçler................................................................ 386
O Hâlde Ne Yapmalı?.............................................................. 390
Bu Hasletin Şubeleri................................................................ 400
Kırk Yedinci Şube: Kazanç Yollarına Başvurmak.................... 400
Kırk Sekizinci Şube: Helal İstemek........................................ 402
Kırk Dokuzuncu Şube: Adalet............................................... 406
Ellinci Şube: Yoldan Rahatsızlık Veren Şeyleri Uzaklaştırmak.. 409
Elli Birinci Şube: Hakkı ve Sabrı Tavsiye................................ 411
Elli İkinci Şube: Allah’ın, Cihad Eden Kullarını Gaybî Yardımlarla
Desteklemesi....................................................................... 416
Elli Üçüncü Şube: Cihad Edenlerin Rızıklarındaki Bereket....... 418
YEDİNCİ HASLET: GÜZEL HÂL VE GÖRÜNÜŞ (SEMT)....... 421
Eğitim Bakımından Güzel Hal ve Görünüş................................. 421
Ziyal (Cahiliyeden Ayrılmak)..................................................... 421
Yargılayıcı Değil Davetçi........................................................... 424
Yapılanma Açısından Güzel Hâl ve Görünüş.............................. 429
Münafıkları Müjdele................................................................. 429
Ona, “Onu Isır…” (Deyin)......................................................... 432
Bu Hasletin Şubeleri................................................................ 439
Elli Dördüncü Şube: Taharet ve Temizlik............................... 439
Elli Beşinci Şube: Giyim Adabı.............................................. 441
Elli Altıncı Şube: Güzel Hal ve Görünüş ve Güleç Yüz............. 444
Elli Yedinci Şube: Hayâ........................................................ 446
Elli Sekizinci Şube: Adab-ı Muaşeret (Görgü Kuralları)............. 449
Elli Dokuzuncu Şube: Cuma ve Bayramlar............................. 456
Altmışıncı Şube: Mescitleri İmar Etmek.................................. 459
SEKİZİNCİ HASLET: VAKAR............................................ 462
Eğitim Bakımından Vakar........................................................ 462
Sürü Zihniyeti.......................................................................... 462
“Lâ İlahe İllallah” Deyin, Kurtulursunuz...................................... 464
İhtilafa Düşmedikçe Hiçbir Kavim Sapmaz................................ 467
Yapılanma Açısından Vakar..................................................... 469
Mü’minlerin Temennisi............................................................ 469
Bu Hasletin Şubeleri................................................................ 482
Altmış Birinci Şube: Oruç...................................................... 482
Altmış İkinci Şube: Allah’ın Sınırlarında Durmak..................... 483
Altmış Üçüncü Şube: Kanın Korunması ve Müslümanları Affetmek.496
Altmış Dördüncü Şube: Dili ve Sırları Korumak...................... 499
Altmış Beşinci Şube: Susmak ve Tefekkür.............................. 501
Altmış Altıncı Şube: Sabretmek ve Eziyete Katlanmak............. 502
Altmış Yedinci Şube: Rıfk (Yumuşak Huyluluk), Ağırbaşlılık, Hilm ve
Yaratılmışlara Merhametli Olmak . ........................................ 503
Altmış Sekizinci Şube: Tevazu (Alçak Gönüllük)...................... 505
DOKUZUNCU HASLET: İKTİSAT..................................... 509
Eğitim Bakımından İktisat......................................................... 509
Oturmak mı, İdealizm mi?........................................................ 510
Fakirlik ile Refah Arasında....................................................... 511
Allah’a Giden Yolda Yürümek.................................................. 515
Yapılanma Bakımından İktisat ................................................. 516
Maddî Temel/Zemin................................................................ 516
Yolumuzu Nasıl Açacağız?........................................................ 517
Sorumluluklarımız.................................................................... 520
Bazı İslâmî Kurallar.................................................................. 524
Esaslar.................................................................................... 525
Malı Elde Etme Yolları............................................................. 526
Genel İstihlaf .......................................................................... 529
Özel Anlamıyla İstihlaf ............................................................ 530
Üretim . ................................................................................. 532
Dağıtım.................................................................................. 536
Birinci Mülahaza...................................................................... 537
İkinci Mülahaza....................................................................... 540
Üçüncü Mülahaza.................................................................... 541
Bu Hasletin Şubeleri................................................................ 552
Altmış Dokuzuncu Şube: Malı Korumak................................. 552
Yetmişinci Şube: Zahitlik ve Az ile Yetinmek.......................... 558
Yetmiş Birinci Şube: Dünyanın Aldatıcılığından Korkmak........ 565
Hava İçinde Hava.................................................................... 571
ONUNCU HASLET: CİHAD.............................................. 572
Dünyadan Payına Düşen.......................................................... 572
Eğitim ve İlerleyiş Bakımından Cihad........................................ 574
Başladığımız Noktaya Geri Dönmek.......................................... 574
Büyük ve Küçük Cihadlar......................................................... 582
Devrim ve Kıyam.................................................................... 584
Yapılanma ve Yürüyüş Bakımından Cihad................................. 591
Allahu Ekber........................................................................... 591
Ölüm Sanatı............................................................................ 595
Cihadın Çeşitleri...................................................................... 601
1. Can ile Cihad................................................................... 602
2. Mal ile Cihad.................................................................... 606
3. Öğretim Cihadı................................................................ 611
4. İyiliği Emredip Münkerden Alıkoyma Cihadı....................... 615
5. Sözle ve Delille Cihad....................................................... 619
6. Hazırlık ve İnşa Cihadı...................................................... 631
7. Siyasal Cihad................................................................... 637
8. Uygulama Cihadı.............................................................. 641
9. Küfre Karşı Cihad............................................................. 652
10. Başarılı Örnek Cihadı...................................................... 658
11. Tevhid Cihadı................................................................. 668
Bu Hasletin Şubeleri................................................................ 675
Yetmiş İkinci Şube: Hac ve Umre.......................................... 675
Yetmiş Üçüncü Şube: Allah Yolunda Cihad............................ 678
Yetmiş Dördüncü Şube: Cihadda Hz. Peygamber’e ve Ashabına
Uymak................................................................................ 680
Yetmiş Beşinci Şube: Halifelik ve Emîrlik................................ 682
Yetmiş Altıncı Şube: Biat ve İtaat Etmek................................ 687
Yetmiş Yedinci Şube: Yüce Allah’a Davet Etmek.................... 692
SONUÇ.......................................................................... 702