Professional Documents
Culture Documents
SOLUK ve SES !!
"A, E, İ, O," vb simgeleri ile yazıda temsil edilen sesbirimlerine (seslik, fonem)
eskiden "sesli", "B, C, D, F," vb simgeleri ile temsil edilenlere ise "sessiz" adı
verilirken, bugün bu terimlerin "ünlü - ünsüz" şeklinde değiştirilmiş olmasının
nedenini düşünmüş müydünüz?
Acaba, "B, C, D, F," vb simgeleri ile temsil edilenler gerçekten "sessiz" olsaydı,
bunları işitebilir miydik? Doğaldır ki, hayır.
Başka bir deyişle, "ünlü" veya "ünsüz", hepsinde "ses" vardır... Ses kirişleri
titreştirilsin veya titreştirilmesin, konuşulsun veya fısıldansın, konuşma yolunda
boğumlama (= artikülasyon) yapılsın veya yapılmasın, ister üflensin ister
"hohlansın", "ses" hep vardır. Ama, Türkçe'de bu sözcükle karşıladığımız olgular
demeti İngilizce'de ise iki farklı sınıfta değerlendirilir: İngilizce'deki "sound" (= ses)
ve "voice" (= insan sesi) ayrımını ne yazık ki Türkçe'miz gözetmiyor. Her ikisi de
"ses" olarak sınıflıyoruz.
Dar anlamda "insan sesini" oluşturan, ses kirişlerinin (eskiden bunlara ses telleri
denirdi) titreştirilmesidir. Titreştirirseniz, "insan sesi" (= voice) elde edersiniz.
Titreştirmiyorsanız, elde ettiğiniz şey "soluk sesi" (= breath) dir.
Larinkste, ses kirişlerinin hemen üstünde yer alan yalancı ses kirişlerini
titreştirirseniz, bu defa da çeşitli fısıltı (= whisper) türlerini elde edersiniz.
Örnekler:
Ünlü / Ünsüz: /a/, /e/, /i/, /o/ ------ /b/, /c/, /d/, /f/
Titreşimli / Titreşimsiz: /b/, /d/, /v/, /z/ ------ /p/, /t/, /f/, /s/
İşte bu noktada, "ünlü" - "ünsüz" tanımlarını artık açıklamakta yarar var. Aslında
bu terimler de bir yanıltmacayı içlerinde taşıyor; çünkü, nasıl ki gerçek anlamda
"sessiz ses" olamazsa, doğaldır ki "ünsüz ün" de olamaz... Aslında sözkonusu olan,
"ün" varlığı veya yokluğu değil, varolma düzeyidir. Yani, asıl kastedilen, "bol
ünlü" ve buna karşı "az ünlü" olma durumlarıdır.
Ünlü (yani, bol ünlü) sesbirimleri üretilirken, konuşma yolunun hiçbir bölümünde
kayda değer bir daraltma ve engelleme sözkonusu olmaksızın, ciğerlerden gönderilen
sürekli bir hava akımı sözkonusudur. Ayrıca tümü titreşimli seslerdir; yani, ses
kirişleri titreşmektedir. (Ancak, bildiğiniz gibi, bu sonuncu durum, ayırıcı bir özellik
değildir)
Diğer sesbirimleri ise, "ünsüz" (daha doğrusu "az ünlü") konuşma seslerini
oluşturur.
HECE VURGUSU !!
Türkçe aşağı yukarı "yazıldığı gibi okunduğu" için şanslıyız. Üstelik Türkçede hece
vurgusu, pek az sözcük dışında anlamı değiştirmiyor (GE-lin ve ge-LİN, veya, /BAĞ-
la-MA/ çalgı, /bağ-LA-ma/ emir kipi fiil gibi)... Öyleki, Türkçeyi tamamen
kitaplardan öğrenen bir yabancı, size telefon ederek şu heceleri peşpeşe sıralasa,
eminim ki anlaşılacaktır:
/bu-AK-şamınınkı-RA:-yı-U:-çak-LA:-GE-li-YO:-rum/
Yani, bizler bu şarkıyı "düm-teketek" düzeninde de söyler, "teketek-düm" düzeninde
de anlarız!!!
Biliyorsunuz, İngilizcede işler böyle değil. Sözcüğün yazılışına bakarak (ileri düzey
ingilizce bilenler için bir tahmin mümkün olsa da) okunuşu konusunda kesin birşey
söylemek olanak dışı...
Türkçe öğrenmek isteyen yabancılar için "hece vurgusu" sorun oluşturmaz. Yani,
"yaşamsal" düzeyde bir sorun oluşturmaz. Yanlış hece vurgusu anlamı değiştirmez,
yalnızca "yabancı aksan" olarak algılanır. İstisnalar pek azdır: "Koşun, GE-lin! Ge-
LİN geliyor." örneğinde görüleceği gibi.
"Ne zaman gelecek, gözayaşımı sileceksin?" cümlesini aşağıdaki şekilde söyleyecek bir
yabancıyı, biz yine de anlarız:
/ne-ZA:-mın-GE-licik-gözya-ŞI:-mı-Sİ:-leciksin/
İngilizce'de deneyelim: "Experts say syllabic accent is very important."
Doğru vurgulama:
/EKS-pö:tssei-sı-LÆ-bik-ÆK-sıntis-VE-riim-PO:-tınt/
Yanlış vurgulayalım:
/iks-PÖ:TS-sei-SI-læbisæk-SINT-isve-Rİ:-impı-TANT/
Anlaşılması olanak ve olasılık dışıdır.
2. Vurgu sorunları
2. Yanlış vutgulanan bir sözcüğün anlaşılması çok zor, ve çoğu zaman olanak
dışıdır.
3. Birden çok heceli sözcüklerde, vurgulu hecenin kaçıncı sırayı alacağı
konusunda bir genelleme yapılamaz. Her sözcüğü ayrı ayrı öğrenmek zorundayız.
İleri derecede İngilizce bilenler, hatta anadil konuşanlar bile ilk defa işitecekleri bir
sözcükteki hece vurguları konusunda emin olamazlar. Sürprizlere herzaman açık bir
konudur. (Bu nedenle, yeni öğrendiğiniz her sözcüğün hece vurgusuna da dikkat
etmeniz, bunu bir kenara not etmeniz büyük önem taşıyor.)
NOT: Vurgulu hecedeki ünlünün "dolu dolu" telaffuz edildiğine, vurgusuz hecelerdeki
ünlülerin ise "schwa" sesine dönüştürüldüğüne dikkat ediniz. Şu örneğe bknz:
/DRİNK-ı-PAYNT-ıv-MİLK-ı-DEİ/
Dikkat ederseniz, anlamı asıl aktaran, anlamın çözülebilmesi için önem taşıyan öğeler
vurgulanıyor. Yukardaki örnekte diğer öğeler olağan gramer birimleridir.
Karşınızdaki kişi ile aynı grameri paylaştığınıza göre, bunları vurgulamanıza gerek
yoktur.
/DRİNK-YO:-MİLK/
veya,
/DRİNK-yı-MİLK/
Öte yandan, birden çok heceli sözcüklerde, doğru hecenin vurgulanmasının, anlam
açısından birincil önem taşıdığını söyledik.
1. Bu kitapta, vurgulu hece için, iki kısa tire işaret içinde kalın (bold) yazı ve
büyük (kapital, majiskül) harflerle yazım kullanıyorum. Yani, birincil
vurgu taşıyan heceyi veya heceleri KAPİTAL VE BOLD yazıyorum.
Örnekler:
2. İkincil vurgu taşıyan heceleri ise, yine KAPİTAL harflerle, fakat kalın
yazmaksızın gösteriyorum.
Örnekler:
exercises, /EK-sı-SAY-ziz/
paradise, /PÆ-rı-DAYS/
espionage, /ES-piı-NA:J/
retrograde, /RE-trı-GREYD/
/kı-Pİ-tı-LİS-tik/ (tek-DÜM-tek-DÜM-tek)