You are on page 1of 330

.Atatürk Üni. Ziraat Fak. Ders Yayınları No:226, Atatürk Üni. Ziraat Fak. Ofset Tesisi, Erzurum.

Su Kirliliğine Giriş
Ders Notları

Yanik T., Atamanalp M.


Atatürk Üniversitesi
Ziraat Fakültesi Su Ürünleri Mühendisliği
Bölümü
ERZURUM - 2001
I. BÖLÜM

1. SU POTANSĠYELĠ
1. 1. Su Kaynakları
Ġç sular karasal su sisteminde bulunan tüm suları içine almaktadır. DıĢ
görünümleri bakımından iç sular; durgun su, akarsu ve yeraltı suyu olarak çok
değiĢiklik arz etmektedirler.
Durgunsular; göl, gölet, gölcük, rezervuar, baraj gölü ve geniĢ balık
havuzları gibi büyük kalıcı (nadiren periyodik) su kütleleridir. Ayrıca, yağıĢların
oluĢturduğu su birikintileri, taĢlar üzerinde biriken sular, karalarda bulunan tuzlu
su kütleleri, sediment birikimi (siltasyon) ve yapı değiĢmesi (transition)
neticesinde oluĢan bataklıklar ve benzeri su kütleleri de durgun sular
kapsamındadır. Yüzey suları ise, akarsular olarak bilinen dereler ve bu derelerin
beslediği ırmaklar, dağ sel suları ve nehirlerdir. Toprak altında hareketli yada
sabit olarak duran ve çeĢitli nedenlerle yeryüzüne çıkabilen sular ise yeraltı
sularıdır.
Hidrojen oksitlenmesi sonucu oluĢan su yeryüzündeki çok önemli
bileĢiklerden biridir. Yeryüzü yaklaĢık 1.45 milyar km3 suyla kaplanmıĢtır. Bunun
sadece 28,38 milyon km3‟ü yani % 1,92‟si tatlı sudur. Suların dağılımı Tablo
1.1‟de, tatlı su dağılımı ise Tablo 1.2‟ de verilmiĢtir.

Tablo 1.1. Su kaynakları ve hidrosferdeki miktarları (Lvovitch, 1979).


Hacim (km3 x 103) Toplam Hacmin %‟si
Okyanuslar 1370323 93.94180
Derin yeraltı suları 60000 4.11320
Aktif yeraltı suları 4000 0.27400
Buz 24000 1.64500
Göller 280 0.01900
Toprak nemi 85 0.00580
Atmosfer 14 0.00096
Nehirler 1.2 0.00008
Toplam Tatlı su 28380.2 1.92000
Genel Su Toplamı 1458703 99.99984

Atmosferdeki bütün gazlar sularda çözünmüĢ halde bulunmaktadır.


Su Kirliliğine Giriş - 2

Denizlerdeki yüzey sularında sıvı fazı ile gaz fazı arasındaki denge sabittir. Deniz
suyu içerisindeki çözünmüĢ oksijen miktarı litrede 0-10 ml arasında
değiĢmektedir. Sıfır değeri tamamen kirlenmiĢ sularda, 10 değeri ise aĢırı
doygunluğa ulaĢmıĢ bölgelerde örneğin, yüzeyde ve büyük fotosentez
aktivitesinin oluĢtuğu yerlerde söz konusu olmaktadır.
Atmosferde ve deniz suyunda bulunan gazlar Tablo 1.3‟ te sunulmaktadır.

Tablo 1.2. Dünyadaki tatlı suların dağılımı (Klee, 1990)


(km3) (%)
Buzullar 27818246 77,23
Yeraltı suları 800 m derinliğe kadar 3551572 9,86
Yeraltı suları 800 – 4000 m arası 4448470 12,35
Yüzey nemi 61234 0,17
Göller 126070 0,35
Akarsular 1080,60 0,003
Mineral sular 360,20 0,001
Bitki, hayvan, insan 1080,60 0,003
Atmosfer nemi 14408 0,04
Toplam 36022521,40 100,00

Tablo 1.3. Atmosferde ve deniz suyunda bulunan çözünmüş gazlar


(Kocataş,1986)
Atmosferde (%) Deniz suyunda (%0 35 ve 10 oC)
Azot 78.98 62.1
Oksijen 20.95 34.4
Argon 0.93 1.7
Karbondioksit 0.03 1.8

Gazların sudaki çözünürlükleri sıcaklık arttıkça düĢmektedir. Tatlı suda 1


atmosfer basınçta sıcaklığa bağlı olarak saf gazların doygunluk değerleri Tablo
1.4‟de, normal Ģartlar altındaki gaz konsantrasyon değerleri ise, Tablo 1.5‟te
verilmektedir.
Gazlar; sabit hareketli moleküllerden oluĢmaktadır. (bazı durumlarda bu
moleküller yanlız atomlardır) Küçük moleküllerden oluĢan pek çok madde normal
Ģartlar altında gaz veya uçucu sıvı halindedir. Tablo 1.6‟da yaygın olarak bilinen
bazı gazlar ve özellikleri verilmektedir.
Su Potansiyeli - 3

Tablo 1.4. Tatlı suda gazların sıcaklığa bağlı olarak değişimleri (Schwoerbel,
1987)
Sıcaklık (oC)
Gazlar 0 10 20 30
Oksijen 69.5 53.7 43.3 35.9
Azot 28.8 22.6 18.6 15.9
Karbondioksit 3.350 2.320 1.690 1.260

Tablo 1.5. Normal şartlar altında gazların sudaki konsantrasyonları (Schwoerbel,


1987)
Kısmi Basınç Çözünürlük
o o
Gazlar (%) 0 C 10 C 20 oC 30 oC
Oksijen 20.99 14.5 11.1 8.9 7.2
Azot 78.0 22.4 17.5 14.2 11.9
Karbondioksit 0.03 1.005 0.70 0.51 0.38

Tablo 1.6. Seçilmiş bazı gazların özellikleri (Ebbing, 1987)


Ad Formül Renk Koku Toksiklik
Amonyak NH3 renksiz keskin toksik
Karbondioksit CO2 renksiz kokusuz toksik değil
Karbon monoksit CO renksiz kokusuz çok toksik
Klor Cl2 mat yeĢil sinir bozucu çok toksik
Helyum He renksiz kokusuz toksik değil
Hidrojen H2 renksiz kokusuz toksik değil
Hidrojen Klor HCl renksiz sinir bozucu tahrip edici
Hidrojen sülfür H2S renksiz iğrenç çok toksik
Metan CH4 renksiz kokusuz toksik değil
Neon Ne renksiz kokusuz toksik değil
Nitrojen N2 renksiz kokusuz toksik değil
Nitrat NO2 kırmızı -kahve sinir bozucu çok toksik
Oksijen O2 renksiz kokusuz toksik değil
Kükürt dioksit SO2 renksiz boğucu toksik

1.2. Suyun Hidrolojik Çevrimi


Hidrolojik çevrim, suyun okyanus ve denizlerden buharlaĢarak atmosfere
geçmesi, yağıĢlarla yeryüzüne düĢmesi ve karalar üzerinde toplanıp tekrar deniz
Su Kirliliğine Giriş - 4

ve okyanuslara dönmesi süreci olarak tanımlanmaktadır. Doğada oluĢan gerçek


çevrim, bu tanımla anlatılmak istenenden çok daha karmaĢık olup nedenleri
aĢağıda sıralanmıĢtır.
1. Hidrolojik çevrimi meydana getiren iki temel unsur olan yağıĢ ve
buharlaĢmanın oluĢması, özellikle ısı alıĢ veriĢiyle bağlantılı olduğundan,
hidrolojik olaylar atmosferdeki çok karmaĢık termodinamik olaylar tarafından
etkilenmektedir.
2. Zaman sürecinde, hidrolojik çevrimde önemli değiĢmeler gözlenebilir.
Kurak dönemlerde çok yavaĢlayan çevrim oranı, sulak dönemlerde sürekli bir hal
almakta ve artmaktadır.
3. Çevrimin Ģiddeti ve dönüĢ hızı, coğrafi ve iklimsel özelliklere göre
değiĢmektedir. Bunun en önemli sebebi, güneĢten gelen enerjinin yeryüzündeki
enlem derecelerine ve mevsimlere göre farklılık arz etmesidir.
4. Hidrolojik çevrimin çeĢitli aĢamalarında kısa devreler olabilmektedir.
Örneğin, yağıĢlar doğrudan doğruya denizlere, göllere veya akarsulara düĢebilir
veya yağıĢlar toprak yüzeyine absorbe edilip akıĢa geçmeden
buharlaĢabilmektedir. Yerçekirdeğinden kaynaklanan az miktardaki radyoaktif
enerji ve ısı transferi dıĢında hidrolojik çevrim için gerekli olan enerji güneĢten
sağlanmaktadır. GüneĢin yeryüzüne verdiği toplam güç 1.73 x1017 j/s‟dir.
GüneĢten gelen toplam enerjinin %30‟u atmosferden yansıyarak uzaya geri
dönmekte, %47‟si atmosfer ve yeryüzünde soğurulmakta ve % 23‟ü ise hidrolojik
çevrimde kullanılmaktadır. BaĢka bir ifadeyle, yeryüzüne ulaĢan güneĢ enerjisinin
yaklaĢık 1/3‟i hidrolojik çevrimde kullanılmaktadır. Hidrolojik çevrimde, terleme-
buharlaĢma, atmosfer nemi, yağıĢlar ve akıĢlar olmak üzere baĢlıca dört ana unsur
rol oynamaktadır.
a. BuharlaĢma ve terleme
Bitkilerin terlemesinden, nemli topraklar, akarsular, göller, denizler ve
okyanuslardan her yıl yaklaĢık 500.000 km3 su buharlaĢarak atmosfere
karıĢmaktadır. Bunun % 85‟i okyanuslardan ve denizlerden, kalan %15‟lik kısım
ise iç sulardan ve bitkilerin terlemesinden atmosfere geçmektedir (Cirik ve Cirik,
1995).
b. Atmosfer nemi
Yerküre üzerinde lokalize olmuĢ tuzlu ve tatlı büyük su yüzeylerinden ve
karadan gelen buharlaĢma ile bitkilerin terlemesi, atmosferdeki su buharının
baĢlıca kaynaklarıdır. Atmosferde bulunan toplam su miktarı Tablo 1.1‟de
verilmektedir.
Su Potansiyeli - 5

Yoğunlaşma

Yağışlar
Yü Terleme
ze
Sızma y
ak
ışı
Kaynak suları
Emilme

Yeral Göl
tı su ak Buharlaşma
ışı
Su tablası
Nehir

Yeraltı Su Rezervi Okyanus

ġekil 1.1. Suyun hidrosiklusu

c. YağıĢ
BuharlaĢma ve terleme neticesinde atmosferde biriken su buharı çok küçük
damlacıklar halinde yoğunlaĢmakta ve bulutları oluĢturmaktadır. Su damlacıkları,
ağırlık ve hacim olarak bulutların bunları taĢıyabilme sınırına kadar artmakta ve
toplam yük taĢıma kapasitesini aĢtığında ise yağıĢlar halinde yeryüzüne
atmosferdeki sıcaklığa bağlı olarak kar, dolu, ve yağmur olarak inmektedirler.
d. AkıĢlar
Yeryüzüne inen yağıĢların bir kısmı bitkiler tarafından tutulmakta, bir kısmı
ise, direkt nehir, göl ve deniz gibi yerüstü sularına karıĢmakta, bir kısmı da
topraktan yüzey akıĢları ile su kütlelerine ulaĢmaktadır. Ayrıca, toprağın değiĢik
katmanlarından yerçekimi etkisiyle derinlere sızarak yeraltı sularını
Su Kirliliğine Giriş - 6

oluĢturmaktadırlar. Toprağa sızan sular, aĢağıya doğru hareketlerine devam


etmekte (perkolasyon) ve yeraltı suyu akıĢlarını oluĢturmaktadırlar. Bu yeraltı
suları yüzeydeki akarsuları, gölleri beslemekte ve yüzey sularının buharlaĢması ile
su dolaĢımı (hidrosiklus) yeniden baĢlamaktadır (ġekil 1.1).
II. BÖLÜM

2. SULARIN ÖZELLĠKLERĠ

2.1. Suların Kimyasal Özellikleri


Bir materyalin kimyasal özelliği yapısında bulunduğu maddenin kimyasal
içeriğini değiĢtirme kabiliyeti Ģeklinde tanımlanmaktadır. Örneğin sodyumun
kimyasal özelliklerinden biri onun klorle tam olarak reaksiyona girme
kabiliyetidir. Ayrıca, sodyum suylada kuvvetlice reaksiyona girmektedir, yani
suda tam olarak çözünmektedir.
Sularda bulunan kimyasal madde miktarları her çeĢit canlı organizmalar
üzerine oldukça fazla miktarda değiĢik etkiler yapmaktadır. Örneğin, deniz
balıkları için tuzluluk oldukça önemli bir kimyasal kriterdir. Ayrıca, sularda
bulunan besin zinciri üzerinde oldukça önemli etkilere sahip olan, azot, silis ve
fosfor gibi mineraller besleyici elementler olarak isimlendirilmektedirler. Suların
genel bazı kimyasal özellikleri aĢağıdaki gibi sıralanarak, balık yetiĢtiriciliği için
fazlaca önem arzedenler ayrıntılı olarak ele alınmıĢtır.

1. Tuzluluk, 2. ÇözünmüĢ Oksijen, 3. Karbondioksit, 4. Amonyak


5. Nitrit, 6. Fosfor, 7. Hidrojen sülfür, 8. Kükürt, 9. Asidite,
10. pH ve SBV, 11. Sertlik, 12. Silis.

2.1.1. Tuzluluk
Yeryüzünde bulunan en önemli ve en büyük su kütleleri, dünyanın su
varlığının % 93.94‟ lük kısmını oluĢturan denizler ve okyanuslardır. Deniz suyunu
diğer sulardan ayıran en önemli özellik, nehir ve yağıĢ sularıyla karalardan taĢınan
çözünmüĢ maddelerden meydana gelen tuzluluktur. Tuzluluk, (salinite) 1 kg deniz
suyunda çözünmüĢ halde bulunan katı cisimlerin tümünün gram olarak miktarı
Ģeklinde tanımlanmaktadır. Deniz suyunun bir çok fiziksel özelliği saliniteye bağlı
olarak değiĢimler göstermektedir.
Örneğin, salinite artıĢına paralel olarak deniz suyunun yoğunluğu, molekül
viskozitesi, elektrik iletkenliği ve osmotik basıncı artarken, spesifik ısısı, donma
noktası sıcaklığı ve ısı iletkenliği azalmaktadır. Tuzluluk derecesi, buharlaĢma,
deniz suyunun donması ve vertikal karıĢımlar ile artarken, yağıĢlar, buzların
çözülmesi, daha az tuzlu derin su tabakalarıyla olan vertikal karıĢımlar ve
Su Kirliliğine Giriş - 8

özellikle kıyı bölgelerindeki sularda etkili olan nehir sularının karıĢımları ile
azalarak çok değiĢiklik arzetmektedir. Mesela, Marmara sularıyla beslenen Kuzey
Ege‟de tuzluluğun %o 37, Güney Ege‟nin her noktasında %o 38.8, geniĢ havzalı
ve yüksek debili nehirlerle beslenen Karadeniz‟ de ise %o 17 olduğu
bilinmektedir. Karadeniz‟de bu oranın düĢük olmasına bölgenin ikliminin etkisi
oldukça fazladır. Bu denizde buharlaĢmadan dolayı su kaybı diğerlerine oranla
daha düĢüktür.
Dünya denizlerinin okyanuslar dahil ortalama tuzluluğu ağırlıkça 34.7‟dir,
yani 1000 gramında 34.7 g çözünmüĢ madde bulunmaktadır. Fakat, genellikle,
deniz sularının (tipik deniz suyu) 1000 gr‟ında 35 g tuz bulunduğu (%0 35 tuzlu)
farz edilmektedir. “Tipik” tuzlulukta deniz suyunun bileĢimi Tablo 2.1‟de
verilmektedir. Tablodaki bileĢikler 1 kg suda çözündürülerek sentetik “Tipik”
deniz suyu elde edilmektedir.

Tablo 2.1. Sentetik deniz suyunun kompozisyonu (Müezzinoğlu, 1987)


Element Miktar (g) Element Miktar (g)
NaCl 23,45 NaHCO3 0,192
MgCl2 4,98 KBr 0,096
Na2SO4 3,92 H3BO3 0,026
CaCl2 1,10 SrCı2 0,024
KCl 0,66 NaF 0,003

Denizlerde suyun çözünmüĢ tuzlara oranı değiĢiklik arz etmesine rağmen,


majör elementlerin deniz sularındaki oranları neredeyse sabittir. ÇözünmüĢ
maddelerin %99.28‟ini major elementler teĢkil etmektedir. Bunlar; klor, sülfat,
bikarbonat, brom ve flor anyonlarıyla, sodyum, magnezyum, stronsiyum,
kalsiyum ve potasyum katyonlarıdır. Deniz suyunda bulunan iyon halindeki çeĢitli
elementler ve miktarları Tablo 2.2‟ de verilmektedir. Denizlerdeki kütlenin
ortalama % 96.5‟ini su oluĢturmaktadır.
ÇözünmüĢ katı maddelerin %90‟ından fazlasını altı elementin teĢkil ettiği
Tablo 2.2‟de görülmektedir. Bunlar; klor, sülfat, sodyum, magnezyum, kalsiyum
ve potasyum‟dur. Tuzlu sularda iyon konsantrasyonunun %55.04‟ünü klor iyonu
oluĢturmasına karĢın, tatlı suların karbonatlı olduğu, bu sularda fazla miktarda
kalsiyum (%20.39) ve karbonat bulunduğu (35.15) kaydedilmektedir (Tablo 2.3).

Tablo 2.2. Deniz suyunda bulunan çözünmüş maddeler (Thurman, 1988)


Major elementler Minör Elementler Ġz elementler
Suların Özellikleri, 9

( >100 ppm ) ( 1-100 ppm ) ( < 1 ppm )


-
Klor (Cl ) 55,04 Bromin 65 Nitrojen
Sodyum (Na+) 30,61 Karbon 28 Lityum
-2
Sülfat (SO4 ) 7,68 Stronsiyum 8,0 Rubidyum
+2
Magnezyum (Mg ) 3,69 Bor 4,6 Fosfor
Kalsiyum (Ca+2) 1,16 Silikon 3,0 Ġyodin
Potasyum (K+) 1,10 Florin 1,0 Demir
Toplam 99,28 Çinko
Molibden

Tablo 2.3. Tatlı su ve tuzlu su bileşenlerinin karşılaştırılması (hacim/hacim'in


toplam %'si olarak) (Schwoerbel, 1987)
Deniz Suyu Tatlı Su (Nehir suyu)
-2 -
CO3 0.41 (HCO3 ) 35.15
SO4-2 7.68 12.14
Cl- 55.04 5.68
NO3- - 0.90
Ca+2 1.15 20.39
Mg+2 3.69 3.41
Na+ 30.62 5.79
K+ 1.10 2.12
(Fe, Al)2O3 - 2.75
SiO2 - 11.67
Sr+2, H3BO3, Br- 0.31 -

2.1.2. ÇözünmüĢ Oksijen


Suyun oksijen kaynakları genellikle havanın su yüzeyinden difizyonu ve
bitki fotosentezidir. Oksijen, havanın büyük bileĢenlerinden (%20.95) birisi
olmasına rağmen, suda çözünmesi sınırlıdır. ÇözünmüĢ oksijen konsantrasyonları
0oC‟de en büyüktür ve sıcaklığın artmasıyla azalmaktadır. Tablo 2.4‟te 760 mm
cıva basıncında (1 atm.‟lik basınç) saf suda çözünmüĢ oksijen miktarları
verilmektedir. Diğer atmosferik basınçlara göre oksijenin çözünebilirliğini
düzeltmek için aĢağıdaki formül kullanılmaktadır
DOC = DOt x (((P0 - Pw)) / (760 - Pw))
Su Kirliliğine Giriş - 10

DOc = DüzeltilmiĢ oksijen çözünürlüğü


DOt = 760 mm basınçta oksijenin çözünürlüğü
Po = Belirtilen atmosfer basıncı
Pw = Suyun buhar basıncı

Tablo 2.4. Farklı sıcaklıklarda saf suda oksijenin çözünebilirliği (Boyd, 1992)
Sıcaklık ÇözünmüĢ Sıcaklık ÇözünmüĢ Sıcaklık ÇözünmüĢ
(oC) oksijen (oC) oksijen (oC) oksijen
(mg/l) (mg/l) (mg/l)
0 14.16 12 10.43 24 8.25
1 13.77 13 10.20 25 8.11
2 13.40 14 9.98 26 7.99
3 13.05 15 9.76 27 7.86
4 12.70 16 9.56 28 7.75
5 12.37 17 9.37 29 7.64
6 12.06 18 9.18 30 7.53
7 11.76 19 9.01 31 7.42
8 11.47 20 8.84 32 7.32
9 11.19 21 8.68 33 7.22
10 10.92 22 8.53 34 7.13
11 10.67 23 8.38 35 7.04

Farklı sıcaklıklardaki suyun buhar basıncı Tablo 2.5‟te gösterilmiĢtir.


Atmosferik basıncı etkileyen en büyük etken yüksekliktir. Yükseklikle birlikte
basıncın düĢüĢü yaklaĢık olarak Ģu Ģekildedir; 0 - 600 m arası her 300 m‟de % 4,
600 - 1500 m arası her 300 m‟de % 3, 1500 - 3000 m arası her 300 m‟de % 2.5.
Hutchinson (1957), atmosferik basıncın daha doğru hesaplanması için denklemler
geliĢtirmiĢtir, fakat basıncı bir barometre ile ölçmek daha uygun ve daha
doğrudur. Oksijenin suda çözünürlüğü tuzluluğun artıĢıyla azalmaktadır,
tuzluluktaki her 9000 mg/l‟lik artıĢ, saf suda oksijenin çözünürlüğünü % 5
oranında azaltmaktadır. Bu nedenle, tatlı sularda tuzluluğun etkisi pek
önemsenmemektedir.

Tablo 2.5. Farklı sıcaklıklarda saf suyun buhar basıncı (Boyd, 1992).

(oC) mm-Hg (oC) mm-Hg


0 4.58 20 17.54
Suların Özellikleri, 11

5 6.54 25 23.76
10 9.21 30 31.82
15 12.79 35 42.1

Suyun ihtiva ettiği çözünmüĢ oksijenin miktarı, atmosferinkine eĢitse bu su


oksijenle doymuĢtur. Kapasitesinin altında oksijene sahip sulara doymamıĢ sular
denmektedir. Suda denge durumundan daha fazla oksijen olmasına, süper
doymuĢluk veya süper saturasyon denilmektedir. BaĢka bir ifadeyle suda bulunan
çözünmüĢ oksijen miktarı havanın oksijeninden fazlaysa su, süper doygunluğa
ulaĢmıĢ demektir.
Oksijen konsantrasyonunu doymuĢluğun yüzdesi olarak belirtmek
o
uygundur. Örneğin, 25 C ve 760 mm basınçta 5.15, 8.11 ve 13.25 mg/l çözünmüĢ
oksijen ihtiva eden suların % doymuĢluğu aĢağıdaki gibi hesaplanmaktadır. Tablo
2.4‟e bakıldığında teorik doymuĢluk 8.11‟dir.

Bu nedenle;
(5.15 / 8.11) x (100) = % 64 (DoymamıĢ)
(8.11 / 8.11) x (100) = % 100 (DoymuĢ)
(13.25 / 8.11) x (100) = % 163 (Süper-DoymuĢ)

Oksijenin sudaki çözünebilirliği oksijenin kısmi basıncı (tension) olarakta


ifade edilmektedir. Oksijen tensionu, suda belirli bir oksijen konsantrasyonunun
tutulabilmesi için, atmosferde bulunması gerekli olan oksijenin kısmi basıncını
temsil etmektedir. Havadaki oksijenin tensionu yada kısmi basıncı, standart
basınçta, 760 mm x 0.2095 = 159.2 mm‟dir. ÇözünmüĢ oksijen miktarı 4.4 mg/l
ve sıcaklığı 20oC olan sudaki oksijen tensionu ise; (4.4 / 8.84) x (159.2) = 79.2
mm olarak hesaplanmaktadır.
Diğer bir deyiĢle; atmosferde 79.2 mm‟lik bir oksijen tensionu olması
durumunda, 20 oC sıcaklığa sahip sudaki çözünmüĢ oksijen miktarı 4.4 mg/l
olmaktadır. 20 oC‟de 15.2 mg/l çözünmüĢ oksijen içeren bir suyun tensionu daha
büyük olacaktır: (15.2 / 8.84)x(159.2) = 273.7 mm
Oksijen konsantrasyonları her litre suda bulunan mililitre olarak ta ifade
edilmektedir. 0 oC ve 760 mm basınçta bir su doygunlukta 14.16 mg/l çözünmüĢ
oksijen ihtiva etmektedir. 0 oC ve 760 mm basınçta 22.4 litre hava 1 mol oksijen
ihtiva ettiği farzedildiğinde, mililitreye çevirmek için oksijenin yoğunluğu 32,000
Su Kirliliğine Giriş - 12

mg/mol  22,400 ml/mol = 1.43 mg/ml olmaktadır. Oksijenin ağırlığını hacime


çevirdiğimizde; 14.16 mg/l  1.43 mg/l = 9.90 ml/l bulunur. Oksijenin yoğunluğu,
sıcaklığın yükselmesi ve basıncın düĢmesiyle azalmaktadır. Oksijenin 1 molü
tarafından tutulan hacim ise genel gaz kanunundan hesaplanmaktadır:

PV=nRT
P : basınç (atmosfer); V : hacim (litre); n : mol sayısı
R : 0,082 (gaz sabiti)
T : sıcaklık (oK)
ÇözünmüĢ oksijen intensif balık kültüründe çok önemli bir faktördür.
Balıkçıların baĢarısı bir anlamda düĢük oksijen miktarlarıyla mücadele etme
kabiliyetleriyle ölçülmektedir. Balıklar için oksijen gereksinimi türlere, yaĢa ve
kültür Ģartlarına göre değiĢmektedir. Ilık su balıklarının çoğusu en az 4 ppm,
soğuk su balıkları ise büyüme ve üremeleri için en az 5 ppm çözünmüĢ oksijene
ihtiyaç duymaktadırlar. Yavru balıklar erginlere göre daha fazla miktarlarda
oksijene ihtiyaç duymaktadırlar. DüĢük miktardaki oksijen, stres ve enfeksiyöz
hastalıkların artmasına sebep olmaktadır. Havuzlarda balıklar, böcekler, bakteriler
ve sucul bitkiler oksijen tüketmektedirler. Havuz ve göllerde oksijen üretimi ve
tüketimi arasında bir denge mevcuttur. Oksijen azalması sonucu bu denge
bozulmakta ve balıkların ölümüne neden olabilmektedir. Su kaynaklarında oksijen
azalmasına sebep olan unsurlar aĢağıdaki gibi sıralanabilir:
1. Suya giren organik atıkların artması
Herhangi bir organik materyal örneğin çiftlik gübresi, fosseptik çukur ve
aĢırı balık beslemeden kaynaklanan artıklar sulardaki oksijen ihtiyacını
arttırmaktadır. Çünkü bu materyallerin çürüyebilmeleri için oksijen
gerekmektedir.
2. Su bitkilerinin ölmesi
Sucul bitkiler havuz ve göllerde oksijenin baĢlıca temel kaynağı
olduğundan, herbisit yada doğal sebeplerden kaynaklanan ani bitki ölümleri
ortamdaki oksijenin azalmasına neden olmaktadır. Ayrıca, ölen bu materyallerin
ayrıĢabilmesi için yine oksijene gerek olduğundan problem daha da
büyümektedir.
3. Su bitkilerinin aĢırı çoğalması
Sıcak aylarda bitki geliĢmesi özellikle fitoplanktonlar ve submers bitkilerin
aĢırı çoğalması sonucunda ürettikleri oksijen miktarı suyun tutabileceğinden fazla
olduğu için süper saturasyona neden olmaktadır. Geceleyin bitkiler tarafından
Suların Özellikleri, 13

tüketilen oksijen miktarı fazla olduğundan 24 saatlik periyotta çözünmüĢ oksijen


miktarında büyük dalgalanmalar ortaya çıkmaktadır. BaĢka bir risk ise uzun süre
kapalı havaların devam etmesi nedeniyle ıĢığın yoğunluğunun azalması ve
sulardaki oksijen talebi aynı olmasına rağmen oksijen üretimlerindeki düĢüĢler
neticesinde ölümlerin olabilmesidir.

2.1.2.1 Oksijen noksanlığının anlaĢılması


Havuzlardaki oksijen konsantrasyonları gün boyunca dalgalanmalar
göstermektedir. Konsantrasyonun en yüksek olduğu zaman 12 ila 16 saatleri
arasıdır (öğlen ve sonrası), ve en düĢük konsantrasyon Ģafaktan hemen önce
gözlenmektedir. Bu nedenle sabahın eken saatleri en kritik dönemdir. Bir oksijen
metre veya kimyasal test kiti çözünmüĢ oksijenin düĢme miktarını tespitte en iyi
yoldur. ÇözünmüĢ oksijen konsantrasyonlarının gecenin geç saatlerinde veya
sabahın erken saatlerinde ölçülmesi gereklidir. Bunun yapılamadığı zamanlarda
oksijen miktarındaki düĢüĢler, akĢamın erken saatlerindeki ölçümler ve 2-3 saat
sonra tekrar yapılan ölçümler esas alınarak tahmin edilebilmektedir. Oksijen
metre yada test kiti olmadığı zamanlarda, aĢağıdaki gözlemler ve durumlar
oksijen eksikliğini tahminde kullanılabilir:
1. Balıkların, gecenin geç veya sabahın erken saatlerinde su sathına yakın
yüzmeleri yada baĢlarını sudan çıkararak hava yutmaları.
2. Balıklarda yem alımının aniden durması
3. Su renginin hızlı bir Ģekilde kahverengi, siyah veya gri renge dönüĢmesi
4. Sulardan çürük madde kokusunun yayılması
5. Alglerin azalması
6. Sıcak ve bulutlu hava periyotlarının uzun sürmesi
7. ġiddetli yaz rüzgarları ve yağmur fırtınaları olması

2.1.2.2. Balıkların oksijen ihtiyaçları


Hemoglobinin oksijen ile yüklenmesi ve boĢaltılması oksijen tensionu
tarafından idare edilmektedir. Solungaçlardaki suyun oksijen tensiyonu
kanınkinden daha yüksek olduğundan hemoglobine oksijen yüklenmektedir.
Dokularda oksijenin hızlı kullanımı buralardaki oksijen tensionunun kandakinden
daha düĢük olmasına sebep olmaktadır. Bu nedenle hemoglobin oksijeni dokulara
boĢaltmaktadır. Oksijen tensionu ve hemoglobinin oksijenle yüzde olarak
doygunluğu arasındaki iliĢki oksihemoglobin ayrıĢma eğrisiyle gösterilmektedir
(ġekil 2.1). Eğriler ya hiperbolik yada sigmoid olmaktadırlar. Sıcak su türleri tipik
olarak sigmoid oksihemoglobin çözülme yada ayrıĢma eğrisine sahiptirler. Bunlar
hemoglobini oksijen ile düĢük oksijen basıncında yükleyebilirler ve dokulardaki
Su Kirliliğine Giriş - 14

hemoglobinde bulunan oksijeni soğuk su balıklarından (genellikle hiperbolik


oksihemoglobin ayrılma veya dissosiasyon eğrisine sahiptirler) daha büyük
oranda boĢaltabilirler.
Karbondioksit kanla taĢınmaktadır. Venalardaki basıncı suyun basıncından
daha büyük olduğundan suya solungaçlardan bırakılmaktadır. Arterlerdeki
karbondioksit basıncının düĢük, dokulardakinin ise yüksek olmasından dolayı
hareket yönü dokudan kana doğrudur. Belli bir oksijen basıncında hemoglobinin
oksijenle doymuĢluk yüzdesi karbondioksit basıncının artmasına paralel olarak
düĢmektedir. Bu olay oksijenin hemoglobinden dokulara bırakılmasını
kolaylaĢtırır. Bununla beraber suda karbondioksitin yüksek konsantrasyonları,
hemoglobinin oksijen ile yüklenmesine ters etki eder. Bu yüzden, balıklar suda
karbondioksit konsantrasyonu fazla olduğunda daha fazla çözünmüĢ oksijene
ihtiyaç duymaktadırlar.
Balıkların oksijen ihtiyaçları genellikle oksijen basıncına bağlı olarak litrede
miligram (ppm) cinsinden ifade edilmektedir. Örneğin; 2 mg/l oksijen tutunması
30 oC ve 42 mm‟lik oksijen basıncında ve 15 oC‟de 33 mm‟lik basınçta
gerçekleĢmektedir. Oksijenle doymuĢ suda hemoglobinin oksijen ile yüklenmesi
30 oC‟de, 15 oC‟dekinden daha fazla olabilmektedir.
Balıkların solunum oranları (oksijen tüketimi); türe, balık büyüklüğüne,
aktiviteye, sıcaklığa, beslenme durumuna ve diğer faktörlere göre farklılıklar
göstermektedir. Yaygın olarak bulunan bazı tatlı su balıklarının 17 - 20 oC de,
dinlenme anında oksijen tüketimleri (Tablo 2.6) 65 ile 210 mg/kg /saat arasında
değiĢmektedir (Clausen,1936). 20 oC‟ de harekete zorlanan balıkların oksijen
tüketimi (Tablo 2.6) 266-888 mg/kg/saat arasında değiĢmektedir (Basu, 1959).
Shell (1965), aktivitesi az, beyaz kedi balıklarının (beyaz yayın, Ictalurus catus)
oksijen tüketimlerinin 11 oC‟ de 60 mg/kg/saat iken, 25 oC‟de 276 mg/kg/saat‟a
çıktığını bildirmektedir. Tilapia nilotica‟nın 25 oC‟de oksijen tüketimi; saniyede
30 cm, yüzmeye zorlandığında 220 mg/kg/saat iken, 60 cm/s‟ye zorlandığında
458 mg/kg/saat olarak kaydedilmektedir (Farmer ve Beamish, 1969).
Yapılan karĢılaĢtırmada az önce yemlenmiĢ kanal kedi balıklarının (channel
catfish) oksijen tüketim hızlarının yemlenmemiĢ balıklardan daha yüksek olduğu
tespit edilmiĢtir (Andrews ve Matsuda,1975). Örneğin; sıcaklığı 28 oC ve 7 mg/l
çözünmüĢ oksijen içeren suda bulunan balıkların oksijen tüketimleri; yemlemeden
hemen sonra 520 mg/kg/saat, yemlemeden 1 saat sonra 680 mg/kg/saat, tüm gece
aç bırakılanlarda 380 mg/kg/saat, 3 gün aç kalanlarda 290 mg/kg/saat ve 9 gün
açlık çekenlerde 290 mg/kg/saat olmuĢtur. Bunun yanında; Catfish‟in oksijen
tüketimi, yüksek çözünmüĢ oksijen konsantrasyonlarında düĢük oksijen
konsantrasyonlarındakinden daha fazla olmuĢtur (Tablo 2.7). Oksijen
konsantrasyonları 1 ve 2 mg/l olduğunda aç bir balık beslenmiĢ bir balık kadar
Suların Özellikleri, 15

oksijen tüketmiĢtir.
Andrews ve Matsuda (1975), yemlenmiĢ ve aç balık için Q10 değerlerini
(sıcaklıktaki 10 oC‟lik artıĢın oksijen tüketimindeki artıĢa etkisi) sırasıyla 1.9 ve
2.3 olarak rapor etmektedirler. Tablo 2.7‟de channel catfish‟ler için gösterildiği
gibi benzer Ģekilde diğer balık türlerinde de ağırlığa oranlandığında küçük balıklar
daha fazla oksijen tüketmektedirler. Moss ve Scott (1964), catfish‟lerin zayıf
olanlarının kondüsyonu iyi olanlardan daha az oksijen tükettiğini
kaydetmektedirler.
Boyd et. al., (1978), yemlenmiĢ ve aç channel catfish‟lerin ortalama oksijen
tüketimleriyle yaptıkları çoklu regresyon analizinden aĢağıdaki denklemi elde
etmiĢlerdir.

log O2 tüketimi (mg O2/g balık/saat) = - 0.999 - 0.000957 W + 0.0000006


W + 0.0327 T + 0.0000087 T2 + 0.0000003 WT
2
W : ortalama balık
o
ağırlığı (g); T : C ; Korelasyon katsayısı : 0.99

Yukarıdaki eĢitliğin hazırlanmasında kullanılan verilerdeki balık ağırlıkları;


2.3 - 1,006 g, sıcaklık ise 24 - 30 oC arasında değiĢmektedir. Bu eĢitliğin bazı
sınırlamaları vardır; ancak havuzlarda tutulan channel catfish tarafından tüketilen
oksijenin tahmin edilmesinde kullanılmaktadır.

100
Hemoglobin doymuşluğu (%)

80
lik
bo

60
oi
er

gm
ip
H

Si

40

20

0 20 40 60 80 100 120
Oksijen kısmi basıncı (mm-Hg)
Su Kirliliğine Giriş - 16

ġekil 2.1. Ilıksu ve soğuksu balıkları için oksihemoglobin çözülme eğrileri (Boyd, 1982)

Moss ve Scott (1961), oksijen tüketimini 26 - 35 oC‟de istirahattaki bluegill


53 - 195 mg O2/kg/h, largemouth bass 100 - 119 mg O2/kg/h ve channel catfish
için 83 - 171 mg O2/kg/h olarak kaydetmiĢlerdir. Küçük bluegill (< 15 g) büyük
bluegill (30 - 50 g) „den daha fazla oksijen kullanmıĢtır, fakat largemouth bass‟ta
(5 - 80 g) ve channel catfish‟te (20 - 105 g) büyüklükle oksijen tüketimleri
arasında fark bulunamamıĢtır. Adı geçen balık türleri oksijen bakımından fakir
olan sularda oksijenle doymuĢ sulara nazaran daha fazla oksijen tüketmiĢlerdir.
Ayrıca, üç türün yaklaĢık eĢit büyüklükteki bireylerinin 25 ve 35 oC‟de yaklaĢık
oranlarda oksijen tükettiklerini rapor etmiĢlerdir.
Schroeder (1975), 20 - 30 oC‟de balık respirasyonunu hesaplamak için genel
bir eĢitlik vermektedir. AĢağıdaki eĢitlikle oksijen tüketimini yaklaĢık olarak
tahmin etmek mümkündür.
Y = 0.001 x W0.82
Y: Oksijen tüketimi (g/saat)
W: Ağırlık (g)

Tablo 2.6. Bazı tatlısu balıklarında 17 - 20 oC’de oksijen tüketimi (mg/kg/h) (Basu,
1959; Clausen,1936)
Türler Dinlenme Aktif
Micropterus salmoides 228 -
Ictalurus melas 273 -
Pomoxis annularis 205 -
Notemigonus crysoleucae 278 -
Notropis cornotus 329 -
Erimyzon sucetta 449 -
Campostoma anomalum 500 -
Etheostoma blennioides 261 -
Salvelinus fontinalis - 329
Catostomus commersoni - 306
Cyprinus carpio - 888
Carassius auratus - 373
Ictalurus nebulosus - 266
Suların Özellikleri, 17

Tablo 2.7. İyi beslenen channel catfish’in 26 - 28 oC’de oksijen tüketimi (Andrews
ve Matsuda, 1975)
ÇO (mg/l) Ağırlık (g) O2 Tüketimi (mg O2/kg/h)
1 200 90
2 200 190
4 200 390
7 200 690
7 5 1,225
7 10 1,050
7 50 750
7 100 625
7 500 480
7 1,000 340

ÇözünmüĢ oksijenin sublethal dozlarına uzun süre maruz kalınması balıklar


için zararlı olmaktadır. Fathead minnows (Pimephales promelas) 11 ay boyunca
devamlı olarak çözünmüĢ oksijenin düĢük konsantrasyonlarına maruz
bırakılmıĢtır (Brungs, 1971). ÇözünmüĢ oksijenin 4 mg/l yada daha düĢük olduğu
konsantrasyonlarda fryların yaĢama gücü düĢmüĢtür. Kontrol değeri olan 7.8
mg/l‟nin altındaki çözünmüĢ oksijen konsantrasyonlarında ise fryların büyümesi
azalmıĢtır. Andrews et al., (1973), channel catfish‟i laboratuarda tanklarda
çözünmüĢ oksijenin 3 farklı seviyesinde (100 , 60 ve % 36) büyütmüĢler;
Adlibitum yemleme yapıldığında ağırlık kazanması ve yem tüketimi azalan
çözünmüĢ oksijen saturasyonu ile düĢme eğilimi göstermiĢtir. Havuzlarda
çözünmüĢ oksijen konsantrasyonlarının düĢük olduğu durumlarda channel
catfishler yem tüketimlerini azaltmaktadırlar (Tucker et al., 1979). Benzer Ģekilde,
Largemouth bass‟larda düĢük çözünmüĢ oksijen konsantrasyonlarına devamlı
maruz kaldıklarında yem alımı ve büyüme azaltmıĢtır (Stewart, 1967).
DüĢük miktardaki çözünmüĢ oksijene devamlı maruz kalınması aynı
zamanda balıkta bakteriyel enfeksiyonun prekursoru yada habercisi olarak dikkate
alınmalıdır (Snieszko, 1973; Plumb et al., 1976). Kültür Ģartları altında,
karbondioksit ve amonyum konsantrasyonları, çözünmüĢ oksijen
konsantrasyonları düĢükken genellikle yüksektir. Walters ve Plumb (1980) ,
balıklarda bakteriyel enfeksiyonlara sebep olmada çevre Ģartlarının düĢük oksijen
konsantrasyonlarından daha etkili olduğunu göstermiĢlerdir.
Havuzlarda tipik olarak gözlenen çözünmüĢ oksijen konsantrasyonları gün
boyunca geniĢ dalgalanmalar göstermektedir. Rappaport et al., (1976) Ġsrail‟de
sazanlarla yaptıkları bir çalıĢmada havuz sularında çözünmüĢ oksijen
konsantrasyonunun gündüzleri saturasyonun % 25‟in altına düĢtüğünde büyümede
Su Kirliliğine Giriş - 18

gerileme olduğunu bulmuĢlardır.


ÇözünmüĢ oksijenin minimum tolere edilebilir konsantrasyonu türlere,
büyüklüğe, fiziksel Ģartlara, eriyen maddelerin konsantrasyonuna ve diğer
faktörlere bağlı olarak değiĢmektedir. Balıklarca tolere edilen çözünmüĢ oksijenin
minimum konsantrasyonu her hangi bir konsantrasyona maruz bırakılma
zamanına bağlıdır. Bir balık 0.5 mg/l çözünmüĢ oksijende birkaç saatliğine
yaĢayabilir fakat günlerce yaĢayamaz. Moore (1942), yapmıĢ olduğu denemede
bir gölde pek çok balık türünü kafeslere koyarak farklı derinliklere (oksijen
konsantrasyonları farklı) indirmek suretiyle lethal etkiye sahip düĢük oksijen
konsantrasyonlarının ortalama değerlerini (24 ve 48 saat maruz bırakılma); yazın
3.1 mg/l, kıĢın ise 1.4 mg/l olarak kaydetmiĢtir (Tablo 2.8). Bazı ılık su türleri için
laboratuar testleri ile tespit edilen çözünmüĢ oksijenin lethal konsantrasyonları
Tablo 2.9‟da verilmektedir. Bu konsantrasyonlar genellikle Moore (1942)
tarafından rapor edilenlerden daha düĢüktür.
Ilık su türlerine nazaran soğuk su türleri, çözünmüĢ oksijenin daha yüksek
konsantrasyonlarında ölmektedirler. Örneğin; gökkuĢağı alabalığı (O. mykiss)
minimum 1.89 - 3.00 mg/l ve levrek (Perca sp.) türleri minimum 1.05 - 1.34 mg/l
oksijenle 84 saat yaĢayabilmektedirler. (McKee ve Wolf, 1963).
Ellis et al., (1948), balıklar için çözünmüĢ oksijenin zararlı dozunun normal
akarsu Ģartlarında ortalama 3.0 mg/l yada daha az olduğunu, normal dozun ise 5.0
mg/l yada daha fazla olması gerektiğini bildirmiĢlerdir. Mckee ve Wolf (1963),
ılıksu balıkları için habitatlarında çözünmüĢ oksijen muhtevasının her 24 saatlik
periyotta en azından 16 saatte 5 mg/l‟den daha az olmaması gerektiğini
kaydetmiĢlerdir. Her 24 saatte 8 saati aĢmayan bir sürede 5 mg/l‟den az olabilir
fakat hiçbir zaman oksijen içeriği 3 mg/l‟den az olmamalıdır. Soğuk su türleri için
çözünmüĢ oksijenin kritik konsantrasyonları, 2-3 mg/l olarak bildirmektedir
(Tablo 2.10).

Tablo 2.8. Yaz ve kış mevsiminde bir gölde kafeslerde tutulan balık türleri için
ölçülen en yüksek çözünmüş oksijen konsantrasyonları (Moore,
1942).
Türler Yaz KıĢ
(24 saat sonra ölüm) (48 saat maruz bırakma)
Esox lucius 3.1 2.3
Micropterus salmoides 3.1 2.3
Pomoxis nigromaculatus 4.2 1.4
Lepomis cyanellus 3.1 0.8
Perca flavescens 3.1 1.5
Lepomis gibbosus 3.1 0.8
Suların Özellikleri, 19

Ictalurus melas 2.9 0.3

Tablo 2.9. Havuz balıkları için çözünmüş oksijenin lethal dozları (Doudoroff ve
Shumway,1970)
Türler mg/l
Carassius auratus 0.1 - 2.0
Catla catla 0.7
Cirrhina mrigala 0.7
Ctenopharyngodon idella 0.2 - 0.6
Cyprinus carpio 0.2 - 0.8
Hypophthalmichthys molitrix 0.3 - 1.1
Labeo rohita 0.7
Ictalurus punctatus 0.8 - 2.0
Lepomis macrochirus 0.5 - 3.1
Micropterus salmoides 0.9 - 3.1
Davis (1975), çözünmüĢ oksijenin letal seviyelere düĢtüğünde balıklarda
davranıĢ ve kan kimyasında değiĢmeler olduğunu bildirmektedir. Örneğin,
bluegill ve largemouth bass‟ın 0.8 - 1.0 mg/l çözünmüĢ oksijen ihtiva eden suda
en azından 2 hafta canlılığını sürdürebildiği kaydedilmektedir (Moss ve Scott,
1961).

Tablo 2.10. Soğuk su balıklarında çözünmüş oksijen miktarının etkileri (Mckee ve


Wolf ,1963; Swingle, 1969).
ÇözünmüĢ oksijen Etkiler
< 1 mg/l Birkaç saatten fazla maruz kalınırsa ölüm
1 - 5 mg/l Balık canlılığını sürdürür fakat maruz kalma devam ederse
üreme ve büyümede gerileme
> 5 mg/l Balık üreme ve büyümesi normal

Çağlayan sularının atmosferik gazlarla süpersaturasyona uğramaları


neticesinde bu suların beslediği kaynaklarda yaĢayan balıklarda gaz kabarcığı
hastalığı ve ölümlerin görüldüğü bildirilmektedir (Nebeker ve Brett, 1976). Gaz
kabarcığı hastalığı, balığın yüksek çözünmüĢ oksijen konsantrasyonuna sahip
sudan düĢük çözünmüĢ oksijen konsantrasyonlu suya aniden geçmesiyle de
görülebilir. Bunun tam terside söz konusudur.
Bununla beraber, 3 - 4.5 mg/l‟lik çözünmüĢ oksijen konsantrasyonlarının
her iki türde de davranıĢlarda değiĢikliğe sebep olduğu bildirilmektedir (Davis,
Su Kirliliğine Giriş - 20

1975).
Havuz sularında gün ıĢığı saatlerinde fitoplankton fotosentezinden dolayı
süpersaturasyon normal bir durumdur. Mckee ve Wolf (1963), havuzlarda % 150
oksijen saturasyonuna maruz kalan sazanların % 100 - 125 oksijen saturasyonuna
maruz kalan sazanlardan daha büyük bir sıklıkta hastalığa yakalandıklarını,
havuzda oksijen konsantrasyonunun % 300‟e ulaĢtığında ise balıkların öldüklerini
bildirmektedirler. Ölüm sebebi, solungaçları çevreleyen oksijen kabarcıklarıdır.
Faruqui (1975), sazan fry‟ı kuluçka havuzlarında gaz kabarcığı hastalığı ve ölüme
sebep olarak fitoplankton büyümesinin hızlanması nedeniyle çözünmüĢ oksijenin
20 mg/l‟ye ulaĢmasını ileri sürmektedir.
Havuz balıklarında gaz kabarcığı hastalığının ortaya çıkıĢı detaylı olarak
çalıĢılmamıĢtır. Fakat, havuzlarda mevsimler ve aĢırı besin madde giriĢi gibi
faktörlere bağlı olarak meydana gelen fitoplankton patlamaları neticesinde su
yüzeyinde oluĢan fitoplankton tabakalarının ıĢığın derinlere penetrasyonunu veya
nüfuzunu sınırlandırması neticesinde, yüzey sularında süpersaturayon
oluĢmaktadır. Yüzey sularında oksijenin zararlı seviyelere ulaĢması durumunda,
balıklar oksijen saturasyonunun daha az olduğu derinlere inmektedirler. Bu
nedenle, havuzlarda oksijenle süpersaturasyon, çoğu zaman sadece hareketi sınırlı
olan yumurta ve fryları tehdit etmektedir. ġüphesiz süpersaturasyon havuzların
derin kısımlarında da oluĢabilmektedir yeterki su berrak olsun ve ortamda
makrofitler bol olsun.

2.1.3. Karbondioksit
Bütün sular belli bir miktar çözünmüĢ karbondioksit içermektedirler.
Karbondioksit bitkilerin geliĢmesi için önemli bir bileĢiktir. Su bitkileri ve
fitoplanktonlar gün boyunca fotosentezle karbondioksit‟i sudan
uzaklaĢtırmaktadırlar. Hemen hemen bütün yaĢayan organizmalar sürekli olarak
suya karbondioksit vermektedirler. Ayrıca, geceleri fotosentez durduğundan
bitkilerde suya karbondioksit vermektedirler. Bu nedenle 24 saatlik periyot
süresince karbondioksit, çözünmüĢ oksijen değiĢimine karĢı dalgalanma
göstermektedir.
Karbondioksit konsantrasyonundaki değiĢmelere bağlı olarak asidite gün
boyunca dalgalanmaktadır. Suya karbondioksit ilave edildiğinde asit oluĢturarak
pH‟nın düĢmesine neden olmakta, bunun aksine karbondioksit sudan
uzaklaĢtırıldığında ise, suyun pH‟sı yükselmektedir. Karbondioksitin sulardaki
miktarı oksijenden bağımsız olarak arttığından problemlere yol açmamasına
rağmen oksijen noksanlığına bağlı olarak miktarının artması problemlere neden
olmaktadır. ÇözünmüĢ oksijen sınırlandığında yükselen karbondioksit seviyeleri
balıkların kalan oksijeni alma kabiliyetini olumsuz yönde etkilemektedir.
Metrekareye 3.35-5.6g sulandırılmıĢ kireç atılması durumunda ortamda kalsiyum
Suların Özellikleri, 21

karbonat olarak çökeceğinden karbondioksit değeri azalacaktır. 1 ppm


karbondioksit‟i nötralize etmek için gerekli olan sulandırılmıĢ kireç miktarı
yaklaĢık 1 ppm‟dir. Çok düĢük alkaliteye sahip havuzlarda fazla miktarda
sulandırılmıĢ kireç kullanılması, pH değerinin toksik seviyelere çıkmasına neden
olacağından, kullanılacak kireç miktarına dikkat edilmelidir. Kronik olarak
yüksek karbondioksit konsantrasyonuna sahip havuzlar genellikle yüksek azotlu
madde konsantrasyonlarına sahiptirler.
SulandırılmıĢ kireçle yapılan uygulamada pH artmakta ve balıklar için
potansiyel tehlike oluĢturan toplam azotlu maddelerin toksik yada iyonlaĢmamıĢ
formlarının artmasına neden olmaktadır. ġurası unutulmamalıdır ki; sulandırılmıĢ
kireçle muamele yüksek karbondioksit seviyelerinin düĢürülmesine çok az etki
yapmaktadır. Çevrede değiĢiklikler yapılmaması durumunda karbondioksit
seviyesi tekrar yükselmeye baĢlayacaktır. Karbondioksit, pH, sıcaklık ve
alkalinite arasındaki iliĢkiler, karbondioksit konsantrasyonlarını hesaplamak için
kullanılmaktadır. Suyun pH, sıcaklık ve toplam alkalinitesinden (ppm CaCO3),
karbondioksit seviyelerini elde etmek için Tablo 2.11 kullanılabilir.

Tablo 2.11. pH, sıcaklık ve toplam alkaliteden karbondioksit’i belirlemek için


çarpım katsayıları (Anonymous, 1989).

Sıcaklıklar ( oC)
pH 5 10 15 20 25 30 35
6,0 2,915 2,539 2,315 2,112 1,970 1,882 1,839
6,2 1,839 1,602 1,460 1,333 1,224 1,187 1,160
6,4 1,160 1,010 0,921 0,841 0,784 0,749 0,732
6,6 0,732 0,637 0,522 0,531 0,493 0,473 0,462
6,8 0,462 0,402 0,367 0,335 0,313 0,298 0,291
7,0 0,291 0,254 0,232 0,211 0,197 0,188 0,184
7,2 0,184 0,160 0,146 0,133 0,124 0,119 0,116
7,4 0,116 0,101 0,092 0,084 0,078 0,075 0,073
7,6 0,073 0,064 0,058 0,053 0,050 0,047 0,046
7,8 0,046 0,040 0,037 0,034 0,031 0,030 0,030
8,0 0,029 0,025 0,023 0,021 0,020 0,019 0,018
8,2 0,018 0,016 0,015 0,013 0,012 0,012 0,011
8,4 0,012 0,010 0,009 0,008 0,008 0,008 0,007

Karbondioksit konsantrasyonunu elde etmek için Tablo‟11‟den gözlenen pH


ve sıcaklık değerleri ile ilgili faktör bulunup bunun toplam alkalinite ile
çarpılması gerekmektedir. Örneğin; pH 7,4, sıcaklık 20 oC ve CaCO3 cinsinden
Su Kirliliğine Giriş - 22

alkalinite 200 ppm farzedildiğinde Tablo 2.11‟den elde edilen faktör değeri
0.084‟tür. O halde, karbondioksit miktarı (ppm) = 0,084 x 200 = 16,8 olarak
bulunur.
Genellikle karbondioksit konsantrasyonu 5 ppm‟in altında olan sular balık
populasyonlarının rahatça yaĢayabilmeleri için elveriĢlidirler. Bu değerin 20
ppm‟i aĢması populasyonlar için zararlı olmaktadır. Sudaki çözünmüĢ oksijen
miktarının 3-5 ppm‟e kadar düĢmesi durumunda daha düĢük karbondioksit
konsantrasyonları da zararlı olabilmektedir.

2.1.4. Amonyak
Toplam amonyum nitrojen, (TAN) toksik yani iyonlaĢmamıĢ amonyak
(NH3) ve molekular (iyon) formdaki (NH4+) amonyumdan oluĢmaktadır
(Stickney, 1991). Ġyonize olmamıĢ amonyak (aniyonize), balıklara yüksek
derecede toksiktir fakat amonyum iyonu (NH4-) nispeten zararsızdır. Amonyum
ve iyonize olmamıĢ amonyumun bir kısmının toplamına toplam amonyum
nitrojeni (TAN) denmektedir. TAN'ın sadece küçük bir kısmı iyonize olmamıĢ
toksik amonyak olarak bulunur ve moleküler amonyumla arasında bir denge
mevcuttur.
H+ + (NH3)  (NH4+)
Amonyak havuz sularına, gübrelerle, balık dıĢkılarıyla ve nitrojenli
bileĢiklerin mikrobiyal çürümesiyle ulaĢırken, bitkilerin absorbsiyonu, bazı
bakterilerin nitrata dönüĢtürmeleri ve diğer döngülerle (pathway) kaybolmaktadır.
Fakat, balık yoğunluğunun çok fazla olduğu havuzlara yapılan aĢırı yemleme de,
amonyak konsantrasyonunu istenmeyen seviyelere çıkarabilmektedir. Balıklar,
yemle aldıkları proteinleri sindirmeleri neticesinde açığa çıkan amonyağı
solungaçları ve diğer nitrojenli bileĢikleride dıĢkılarıyla bulundukları ortama
atmaktadırlar. Atılan bu nitrojenli maddelerin miktarı kültür sistemine veya
havuza verilen yemin miktarına göre değiĢmektedir, yani yemleme oranı arttıkça
amonyak oranı da artmaktadır. Ayrıca, yenmemiĢ yemler, ölü algler ve akuatik
bitkilerin bakteriyel dekompozisyonu sonucu da havuzlara amonyak giriĢi olduğu
kaydedilmektedir.
Yapılan araĢtırmalara göre 1 kg yemden meydana gelen toplam atık
amonyum miktarı 0.0032 kg kadardır (Laird and Neednam, 1987). Fakat bunun %
kaçının toksik formda olduğu sıcaklık ve pH tarafından belirlenmektedir ve elde
edilen değer taĢıma kapasitesi olarak adlandırılmaktadır (Tablo 2.14).
Suların Özellikleri, 23

Yem kaynaklı toplam amonyum miktarını bulmak için aĢağıdaki


bağıntılardan faydalanılmaktadır. Bunlar:

N = (0.032 x r)/(0.00143 x 0.02) ve


p=R/N
N : akıĢ hızı (l/dk/yem mik.)
0.032 : kg‟daki NH3 miktarı
r : Toplam NH3 %'si (Tablo 2.14)
0.00143 : dönüĢüm sabiti
0.02 : Bulunması gereken max. NH3 miktarı
p : Yem miktarı (kg)
R : Toplam akıĢ oranı (l/dk)

Örneğin: 12 C' lik sıcaklıkta ve pH 8.0 da toplam amonyum miktarı esas


alınarak 1 kg yem için 23.7 l/dk 'lık bir akıĢ hızının gerekli olduğu aĢağıda
görülmektedir.

N= (0.032 x 0.0212)/(0.00143 x 0.02) = 23.72 l/dk/kgyem

Toplam amonyum miktarı esas alınarak 1200 l/dk‟lık bir akıĢta gerekli olan
toplam yem miktarı:

P=1200 l/dk / 23.7 l/dk/kg = 50.6 kg yem olarak bulunmaktadır.

Aynı Ģekilde amonyum seviyesinden hareketle elde edilen taĢıma kapasitesi,


verilecek maksimum yem miktarına eĢit olmaktadır. Eğer 7.5 cm'lik balık 12
derecede canlı ağırlığının %3'ü kadar yemlenirse, 50.6 kg yem havuzdaki 1687 kg
balığa yeterli olabilecektir. Fakat, eğer pH 8.5 olursa gerekli olacak minumum
akıĢ oranı 71.6 l/dk/kg yem olmaktadır. Buda günlük verilecek yem miktarının
sadece 16.8 kg ve besleyeceği balık miktarının da 560 kg olması demektir
(Stickney, 1991). Yapılan bir araĢtırmada 1 ton balıktan elde edilen net nitrojen
miktarı Tablo 2.12‟ deki gibi bulunmuĢtur.
Su Kirliliğine Giriş - 24

Bazı araĢtırmacıların 1 ton balıktan kg olarak tesbit etmiĢ oldukları atık


madde miktarları Tablo 2.13‟ te verilmektedir.

Tablo 2.12. 1 ton balıktan elde edilen net nitrojen miktarı (Laird ve Neednam,
1987).
Amonyak 55.5
Nitrit (kg N) 1.8
Nitrat 10.2

Tablo 2.13. 1 ton balık tarafından üretilen atık maddeler (kg)


NH3-N NO2-N NO3-N Top.-N
Alabaster (1982) 36-146 0 - 547 -
Penczak et al. (1982) - - - 100
Phillips et al. (1986) - - - 78 -117
Solbe (1982) 55 2 10 -
Warrer-Hansen (1982) 45 - - 83

Algal planktonlar vasıtasıyla yapılan amonyak assimilasyonu (özümseme)


balıklarla temasta olan amonyağın azalması bakımından önemlidir. Sonbahar ve
kıĢ aylarında amonyum miktarı artmaktadır. Çünkü bu mevsimlerde havuzlardaki
alg populasyonları sudaki amonyağı alamayacak derecede azalmaktadırlar. Buna
ilaveten düĢük su sıcaklıklarında aerobik bakteriyel aktivite yavaĢlamakta, buna
bağlı olarak nitrifikasyon olayı yavaĢlamakta ve sonuçta nitrojenin zararsız Ģekle
yani nitrata dönüĢmesi yavaĢlamaktadır (ġekil 2.2). Alglerin ölüp tükenmeleride
amonyak yükselmesine sebep olabilmektedir. Fakat alglerin yok olmasıyla oluĢan
düĢük pH ortamda var olan toksik iyonlaĢmamıĢ amonyağın oranını
azaltmaktadır. Balıkları birkaç günde öldürebilen tehlikeli kısa-dönem toksik
iyonlaĢmamıĢ amonyak seviyeleri, 0.6 ppm'den baĢlamaktadır. ĠyonlaĢmamıĢ
amonyumun 0.06 ppm‟lik seviyesine dahi kronik (sürekli) olarak maruz kalma:
solungaçlarda ve böbreklerde hasara, büyümede gerilemeye, beyinin iĢlevlerini
yürütememesine, ve balığın oksijen taĢıma kapasitesinde azalmaya sebep
olabilmektedir (Durborow et al., 1992b). Amonyağın 0.02 ppm 'lik seviyede
olması dahi alabalıklar için toksik olmaktadır (Stickney, 1991).
Sularda iyonize olmamıĢ amonyağın miktarı, pH ve sıcaklığa bağlı olarak
değiĢmektedir. Suyun sıcaklığı ve pH'sı arttıkça toksik formdaki TAN'ın oranı
artmaktadır (Tablo 2.14). Ġyonize olmamıĢ amonyağın konsantrasyonu üzerinde
pH‟nın etkisinin sıcaklıktan daha fazla olduğu kaydedilmektedir. pH'nın bir birim
artmasına karĢılık toksik iyonize olmamıĢ amonyak 10 kat artmaktadır
Suların Özellikleri, 25

(Durborow et al., 1992b). Amonyağın pH ile logaritmik olarak azaldığı, örneğin


pH 8.5'ten 6.5'e düĢtüğünde etkisinin 100 kat azaldığı bildirilmektedir (Tablo
2.14) (Stickney, 1991). AĢağıdaki reaksiyon, iyonize olmamıĢ amonyağın
amonyum iyonuna dönüĢümünü göstermektedir.

NH3 + H2O  NH4+ + OH-

Tomasso et al., (1980), amonyak toksisitesinde pH‟nın önemli olduğunu


göstermek için yaptıkları araĢtırmada, catfishlerde toplam amonyak nitrojeninin
24 saatteki LC50 değerlerinin pH 7, 8 ve 9‟da 21-25 oC‟de 264, 39 ve 4.5 mg/l
olduğunu ve bu değerlerin NH3-N‟in pH 7, 8 ve 9 iken, 24 saatlik LC50
değerleriyle 1.39, 1.82 ve 1.49 mg/l uyum gösterdiğini, ayrıca ortamdaki kalsiyum
konsantrasyonunun artmasıyla amonyak toksisitesinin de hafifçe azaldığını
kaydetmektedirler.
Colt ve Armstrong (1979)‟a göre, suda amonyak seviyesi yükseldiğinde,
balığın boĢaltımla attığı amonyak miktarı azalmakta, kan ve dokudaki amonyak
miktarı yükselmekte ve buna bağlı olarak; kan pH‟sında artıĢa, enzimi katalize
eden reaksiyonlarda ve membran stabilitesinde ise ters etkilere sebep olmaktadır.
Sudaki yüksek aniyonize amonyak konsantrasyonları, balığın su geçirgenliğini
etkilemekte ve dahili iyon konsantrasyonlarını azaltmaktadır.
Amonyak, dokulardaki oksijen tüketimini arttırmakta, solungaçlara zarar
vermekte ve kanın oksijen taĢıma kapasitesini azaltmaktadır. Amonyağın
sublethal dozlarına maruz bırakılan balıkların böbrek, dalak, tiroit bezi ve
kanlarında histolojik değiĢiklikler ortaya çıkmaktadır. Amonyağın sublethal
(ikincil derecede ölümcül) dozlarına maruz kalma, balıklarda hastalıklara karĢı
direnci düĢürmektedir. Anonymous (1973), kısa dönemde amonyağa maruz
bırakılan balık türlerinin pek çoğunda NH3-N‟in toksik konsantrasyonunu 0.6-2
mg/l olarak bildirmektedir. Ball (1967), ve Colt ve Tchobanoglous (1976), NH3-
N‟in balıklarda 96 saatlik LC50 değerinin 0.4 ile 3.1 mg/l aralığında olduğunu
rapor etmiĢlerdir. Channel catfish (Ictalurus punctatus) fingerlinglerinde
amonyağın 24 saatlik LC50 değeri 2.36 mg/l olarak tespit edilmiĢtir (Robinette,
1976).
Amonyağın 0.006 - 0.34 mg/l‟lik sublethal konsantrasyonlarına sürekli
maruz kalma balık organ ve dokularında patolojik değiĢikliklere sebep olmaktadır
(Smith ve Piper, 1975). Kültür tanklarında yetiĢtirilen balıklarda gözlenen
büyümedeki gerilemelere ortamda biriken amonyak neden olmaktadır (Smith ve
Piper, 1975; Andrews et al., 1971). Örneğin, amonyağın 0.12 mg/l olması
catfishlerde büyümede gerilemeye ve solungaçlarda zarara sebep olurken, 0.06
mg/l olmasının ise herhangi bir zararlı etkisi olmamaktadır (Robinette, 1976).
Su Kirliliğine Giriş - 26

Colt ve Tchobanoglous (1978), yaptıkları bir çalıĢmada, channel catfish


yavrularını 31 gün süreyle test etmiĢler ve aniyonize amonyağın büyümeyi
azalttığını bulmuĢlardır.

N2 NO3
on

Bakteriyel
Fi siy

dönüşüm
ks rb
as so
yo
Ab
Bakteriyel fiksasyon

Absorbsiyon
Bitkiler NO2
Tüketim

Bakteriyel dönüşüm
iy on

A
bs

Hayvanlar bs
s or

or
bs
Ab

iy
üm Boşaltım on
Öl
Ölüm
Organik
Nitrojen NH3

Mineralizasyon

Sediment
ġekil 2.2. Havuzlarda Nitrojen Döngüsü

AraĢtırmada, NH3-N‟in etki aralığının 0.058-0.99 ppm olduğunu, 0.52


mg/l‟lik bir konsantrasyonunun büyümede % 50‟lik bir azalmaya sebep olduğunu,
0.97 mg/l‟de ise hiç büyüme olmadığını, neticede amonyağın ortamda olmasının
(miktar olarak konsantrasyonu önemli değil), büyümeyi ters yönde etkilediğini
belirtmiĢlerdir. Ancak, bu ifade tam manasıyla doğru değildir. Çünkü, balık
havuzlarında amonyak nitrojenin birikimini önlemenin herhangi bir pratik yolu
yoktur ve balık kültürünün karlı olduğu havuzlarda genelde oldukça yüksek
konsantrasyonlar (1-2 mg/l) gözlenebilmektedir. Soğuk su türleri ile yapılan
çalıĢmalarda da NH3-N‟in 0.05 ppm‟lik konsantrasyonlarının bile büyümeyi
Suların Özellikleri, 27

azalttığı kaydedilmektedir.
ÇözünmüĢ oksijen konsantrasyonu düĢük olduğunda amonyak toksisitesinde
artıĢ olduğu kaydedilmektedir (Merkens ve Downing, 1957). Fakat, çözünmüĢ
oksijen seviyesinin düĢmesiyle karbondioksit konsantrasyonunun yükseldiği, buna
bağlı olarakta amonyak toksisitesinin düĢtüğü, bu düĢme miktarının çözünmüĢ
oksijen noksanlığından kaynaklanan toksisite artıĢına yakın veya daha fazla
olduğu, dolayısıyla çözünmüĢ oksijenin balık havuzlarındaki amonyak toksisitesi
üzerine yapmıĢ olduğu etkinin önemsiz olduğu vurgulanmaktadır (Lloyd ve
Herbert, 1960).
Havuzda bulunan toksik iyonize olmamıĢ amonyum konsantrasyonunu elde
etmek için, bir su kalitesi ölçüm kitiyle TAN (toplam amonyum nitrojen) değeri
tespit edilir. Daha sonra ise, suyun sıcaklık ve pH'sı temel alınarak yapılmıĢ olan
Tablo 2.14'den TAN'ın toksik fraksiyonlarıyla karĢılaĢtırılmak suretiyle o andaki
durum daha iyi anlaĢılmaktadır. Elde edilen bu fraksiyonu TAN'la çarpmak
suretiyle suda bulunan toksik iyonlaĢmamıĢ amonyum konsantrasyonu ppm olarak
bulunmaktadır. Örneğin, suyun pH'sı 8.6, su sıcaklığı 30 °C, ve TAN 3 mg/l ise
Tablo 2.14'e bakılarak 0.2422 ile çarpılır ve sonra TAN değeriyle de çarptıktan
sonra toksik iyonlaĢmamıĢ amonyum miktarı 0.73 mg/l olarak hesaplanır. Suyun
sıcaklığı 24 oC ve pH‟sı 9 olursa ihtiva ettiği aniyonize amonyak miktarı 3 x 0.344
= 1.032 mg/l olmaktadır.

2.1.4.1. Tedavi yöntemleri


Yüzey alanı fazla olan havuz sistemlerinde yüksek TAN konsentrasyonları
için tedavi zor olmaktadır. Havuzun tamamında amonyak seviyesinin düĢürülmesi
maksadıyla havuza su pompalama yöntemi pratik ve ekonomik olmamakta,
sadece içe akan suya yakın bir yerde balıkların gidip rahatlayabilecekleri bir bölge
sağlanmaktadır. Havalandırma suretiyle yüksek oranda çözünmüĢ oksijen
sağlanması ise, iyonlaĢmamıĢ amonyumun toksik etkisini azda olsa azaltmaktadır.
Yüksek oksijen seviyesinden dolayı aerobik bakteriyel aktivite artmakta ve TAN
seviyelerinde de azalma olmaktadır. TAN seviyelerinin kabul edilebilir bir
seviyeye düĢmesine kadar geçici olarak yemleme oranında azaltma yapmakta
tavsiye edilmektedir. Yukarıda sıralanan önlemlere rağmen problemi çözmede en
iyi yol yüksek TAN'ın oluĢmasını önleme yaklaĢımlarıdır. TAN seviyelerini
düĢük tutmada, yemleme oranlarının azaltılması ve iyi bir yemleme programı
yapmak büyük rol oynamaktadır. Fazla miktarda atık yemin havuz dibinde
birikmesi veya yemleme oranının günlük 0,404 ha için 45360g‟ı aĢması
durumunda, yetiĢtiriciler yüksek TAN konsantrasyonları için hazırlıklı
olmalıdırlar.
Balıklar fazla miktarda yemlenmemeli ve yemleyici, verilen yemin balıklar
tarafından tüketildiğinden mutlaka emin olmalıdır. Bu hem pratik hemde
Su Kirliliğine Giriş - 28

ekonomik yönden önemlidir, çünkü yem fiyatları üretim masraflarının büyük bir
parçasını oluĢturmaktadır ( Akyurt, 1989; Yanık, 1991; Yanık ve Aras 1996).

Tablo 2.14. Toplam iyonlaşmamış amonyum yüzdesi ile pH ve sıcaklık arasındaki


ilişkiler (Trussell, 1972; Emerson et al., 1975; Anon.1989; Boyd,
1992).

Sıcaklıklar (oC )
pH 4 6 8 10 12 14 16 18 20 22 24 26 28 30 32
6,0 0,01 - 0,02 - 0,02 - 0,03 - 0,04 - - - - - -
6,5 0,03 - 0,05 - 0,07 - 0,09 - 0,13 - - - - - -
7,0 0,12 0,13 0,16 0,18 0,21 0,25 0,30 0,34 0,40 0,46 0,52 0,60 0,70 0,80 0,95
7,2 - 0,21 - 0,29 0,34 0,40 0,47 0,54 0,63 0,72 0,82 0,96 1,10 1,26 1,50
7,4 - 0,34 - 0,46 0,54 0,63 0,74 0,85 0,99 1,14 1,30 1,50 1,78 1,98 2,36
7,5 0,37 - 0,50 - 0,68 - 0,92 - 1,24 - - - - - -
7,6 - 0,53 - 0,73 0,85 1,00 1,17 1,34 1,56 1,79 2,05 2,36 2,72 3,10 3,69
7,8 - 0,84 - 1,16 1,35 1,57 1,84 2,11 2,45 2,81 3,21 3,70 4,24 4,82 5,72
8,0 1,10 1,33 1,58 1,82 2,12 2,47 2,88 3,30 3,83 4,38 4,99 5,74 6,55 7,43 8,77
8,2 - 2,10 2,50 2,86 3,32 3,85 4,49 5,14 5,94 6,76 7,68 8,80 10,00 11,29 13,22
8,4 - 3,28 3,90 4,45 5,15 5,97 6,93 7,90 9,09 10,31 11,65 13,26 14,98 16,78 19,46
8,5 3,39 - 4,82 - 6,40 - 8,52 - 11,18 - - - - - -
8,6 - 5,10 6,00 6,88 7,93 9,14 10,56 11,97 13,68 15,41 17,28 19,50 21,83 24,22 27,68
8,8 - 7,85 9,20 10,48 12,01 13,76 15,76 17,73 20,08 22,41 24,88 27,74 30,68 33,62 37,76
9,0 - 11,90 13,80 15,65 17,78 20,18 22,87 25,46 28,47 31,40 34,42 37,83 41,23 44,53 49,02
9,2 - 17,63 20,40 22,73 25,53 28,61 31,97 35,12 38,69 42,04 45,41 49,09 52,65 55,99 60,38
9,4 - 25,33 30,0 31,80 35,20 33,84 42,68 46,18 50,00 53,48 56,86 60,45 63,79 66,85 70,72
9,6 - 34,96 39,20 42,49 46,27 50,16 54,14 57,62 61,31 64,56 67,63 70,78 73,63 76,17 79,29
9,8 - 46,0 50,50 53,94 57,72 61,47 65,17 68,31 71,53 74,28 76,81 79,33 81,57 83,51 85,85
10,0 - 57,45 61,70 64,98 68,40 71,66 74,78 77,35 79,92 82,07 84,00 85,88 87,52 88,92 90,58
10,2 - 68,15 71,90 74,63 77,42 80,03 82,45 84,41 86,32 87,88 89,27 90,60 91,75 92.71 98,84

Ortamda var olan iyonlaĢmamıĢ amonyağın miktarını tespit etmek için:


a. Tablodan belirli bir sıcaklık ve pH değeri için verilmiĢ olan iyonlaĢmamıĢ
amonyak fraksiyonu bulunur (Tablo değerlerini 100‟e bölünüz).
b. Toksik (iyonlaĢmamıĢ) amonyak'ın mg/l cinsinden konsantrasyonunu
bulmak için, örnekte bulunan toplam amonyum nitrojen miktarıyla, tablodan elde
edilen fraksiyon çarpılır.

Bunlara rağmen, stok yoğunluğunun devamlı surette arttığı havuz ve


tanklarda, yemleme oranın azaltılması her zaman pratik bir çözüm olarak kabul
edilmemektedir. Fakat, kültür sistemlerindeki organik yüklenmeler veya
birikmeler, üzerinde durulması gereken en önemli faktördür. Fazla miktardaki
nitrojeni bertaraf etmede entansif (tam kontrollü) resirkülasyon sistemleri daha
uygun olabilir. Fakat, çoğu havuz sistemlerinde kontrol altına alınabilecek
Suların Özellikleri, 29

nitrojen ve organik madde birikimini ölçmek çok zordur. Daha etkili çözümleme
teknikleri geliĢtirilmediği taktirde, nitrojen ve organik madde birikimi, kültür
havuzlarına stoklama kapasitesi üzerinde ve üretim oranında sınırlayıcı bir faktör
olabilir.

2.1.5. Nitrit
Balıklar tarafından yem sindirildikten sonra azotlu bileĢikler balık kültür
sistemine girmekte ve fazla nitrojen amonyağa dönüĢmektedir. Daha sonra toplam
amonyum nitrojen (TAN) nitrite çevrilmekte, buda ortamda tabii olarak varolan
bakteriler tarafından hızlı bir Ģekilde toksik olmayan formuna yani nitrata (NO3)'e
dönüĢtürülmektedir (ġekil 2.2). Aynı Ģekilde yenmemiĢ (zayi olmuĢ) yem ve diğer
organik materyallerden kaynaklanan nitrojenli atıklarda amonyak, nitrit ve nitrata
dönüĢmektedirler (Durborow et al., 1992a). Nitrifikasyon olarak isimlendirilen
bu olayda rol alan bakteriler ve kimyasal olaylar aĢağıdaki gibidir:
Nitrosomanas bakterileri amonyumu nitrite dönüĢtürmektedirler.

NH4++ 1.5 O2  NO2- + 2H++H2O

Nitrobacter bakterileri ise nitriti nitrata dönüĢtürmektedirler ( Landeu, 1992)


-
NO2 + 0.5 O2  NO3-

Havuzlardaki aĢırı nitrit kaynakları kesin teĢhis edilememekle beraber,


anaerobik çamur yada suda bulunan bakterilerin nitratı redüksiyona
uğratmalarından ileri gelebileceği kaydedilmektedir (Hollerman ve Boyd 1980).
Fakat, yaygın kanaat nitrifikasyon reaksiyonundaki bir dengesizliğin nitrit
akümülasyonuna veya birikimine sebep olacağı yönündedir. Kaynağını tespit
etmeden yapılan ölçümlerde havuzların nadiren NO2-N‟in 0.5-5 mg/l‟lik nitrit
konsantrasyonlarını ihtiva ettiği bildirilmektedir.
Nitrit balık tarafından absorbe edildiğinde hemoglobin ile reaksiyona
girmekte ve metahemoglobini oluĢturmaktadır. Metahemoglobin iyi bir oksijen
taĢıyıcısı olmadığından dolayı, nitrit absorbsiyonunun devam etmesi hypoxia
(dokulara oksijenin taĢınamaması) ve cyanosis‟e (dokulara oksijen gitmemesi
neticesinde, derinin soluklaĢması veya koyu mavimsi bir hal alması) sebep
olmaktadır. Fazla miktarda metahemoglobin içeren kan kahverengi renktedir, bu
nedenle balıklarda nitrit zehirlenmesi genellikle kahverengi kan hastalığı olarak
isimlendirilmektedir. BaĢka bir ifadeyle; su yüksek miktarda nitrit
konsantrasyonları içerdiğinde Kahverengi Kan Hastalığı (Brown Blood Disease)
meydana çıkmaktadır (Durborow et al. 1992a). Bu hastalıkta; nitrit solungaçlar
Su Kirliliğine Giriş - 30

vasıtasıyla Kan DolaĢım Sistemine geçmekte ve kanı çikolata rengine yani


kahverengiye dönüĢtürmektedir. Kandaki oksijeni hücrelere taĢıyan, hemoglobin
nitritle birleĢerek methemoglobini oluĢturmakta, bu madde ise oksijeni dokulara
taĢıyamamakta, neticede buna maruz kalan balıklar suda yeterli oksijen olmasına
rağmen, boğularak ölmektedirler. Kahverengi kan hastalığına yakalanmıĢ
balıklarda, suda oldukça yüksek miktarda oksijen olsa bile solunum hızı
artmaktadır.
Nitrit problemleri daha çok kapalı, entansif kültür sistemlerinde yetersiz,
etkisiz, veya iĢlevsiz filtrasyon sistemlerinden dolayı ortaya çıkar. Havuzlardaki
yüksek nitrit konsantrasyonları daha çok ilkbahar ve sonbahar aylarında
temperatürün çokça değiĢtiği zaman ortaya çıkar. Ayrıca, bu mevsimlerde
plankton miktarının azalması ve bakteriyal aktivitenin azalması da nitrojen
siklusunda kırılmaya sebep olur. Havuzlardaki plankton aktivitesinde düĢük
sıcaklıklardan, besin yetersizliğinden, kapalı havalardan, yabancı otlarla mücadele
vb. sebeplerden dolayı meydana gelen bir azalma, algler tarafından daha az
amonyağın assimile edilmesine veya özümsenmesine sebep olur ve bu yüzden de
nitrifikasyon için bakterilerin üzerindeki yük artar (ġekil 2.2). Eğer ortamda nitrit
seviyesi artarsa, mevcut bakteriler nitrata çevirme iĢlemi için çok hızlı çalıĢmak
zorunda kalırlar. Sonuçta ortamda bir nitrit birikmesi oluĢabilir ve bu durumda ise
kahverengi kan hastalığı riski ortaya çıkar. Su değiĢim kapasitesi yüksek olan
veya iyi filtrasyon sistemlerine sahip olan sistemlerde nitrit problemlerinin seyrek
olarak ortaya çıkmasına rağmen, bu iĢletmelerde (her çeĢit iĢletme dahil),
sistemler mutlaka bütün yıl boyunca düzenli Ģekilde izlenmeli ve kahverengi kan
hastalığından dolayı doğabilecek büyük kayıpları önlemek için gerekli olduğu
zamanlarda müdahaleler yapılmalıdır.

2.1.5.1. Balık türlerinin nitrit toksisitesine olan hassasiyetleri


Nitrit kanla birleĢtiğinde oksijen alımını azalttığı için nitrit zehirlenmesinin
semptomları oksijen noksanlığı arazlarıyla, semptomların gün boyu sürmesi
haricinde oldukça benzerdir. Balıklar için toksik olan nitrit konsantrasyonu; balık
türlerine, suda bulunan klor iyonu miktarına (Cl-) ve çözünmüĢ oksijenin
miktarına bağlıdır. NO2-‟in 0.5 mg/l‟lik düĢük konsantrasyonları bazı soğuksu
balıklarında toksik etki yapmaktadır (Crawford ve Allen, 1977). Örneğin,
gökkuĢağı alabalıkları 0,15 ppm nitrite maruz kaldıklarında strese girmekte, bu
miktar 0,55 ppm olduğunda ise ölmektedirler.
Kanal kedi balıkları nitrite daha fazla dayanıklıdırlar. Fakat, 29 ppm‟de
onlarda ölmektedirler. Konikoff (1975) bir araĢtırmasında, 21 oC‟lik suda tutulan
channel catfishler için NO2- -N‟in 96 saatlik LC50 değerini 4.6 mg/l olarak tespit
etmiĢtir. Yine aynı balıkta NO2- -N‟in 96 saatlik LC50 değeri 13 mg/l olarak
Suların Özellikleri, 31

yayınlanmıĢtır (Russo ve Thurston 1977). Tomasso et al., (1979), channel catfish


fingerlinglerini 24 saat süreyle NO2-‟in 1; 2.5 ve 5 mg/l dozlarına tabi tutmuĢlar
ve kandaki metahemoglobin seviyelerini sırasıyla %21, %60 ve %77 olarak tespit
etmiĢlerdir. Sulara kalsiyum ve klor eklenmesinin balıklarda nitrit toksisitesini
azalttığı kaydedilmektedir (Perrone ve Meade, 1977; Wedemayer ve Yasutake,
1978; Tomasso et al., 1979).
Büyük ve küçük ağızlı levrekler (Labrax lupus veya Largemouth ve
Smallmouth bass), yeĢil güneĢ balıkları (Green sunfish), güneĢ, ay veya pervane
balıkları (Mola mola,), mavi-solungaçlı balıklar (Pomatomus saltatrix veya Blue
gill) yüksek derecedeki nitrit konsantrasyonlarına karĢı oldukça dayanıklıdırlar ve
büyük ölçüde tolere edebilmektedirler. Bazı sıcak su balıkları örneğin
Centrarchids'ler solungaçlarından nitrat geçiĢini engellemektedirler, fakat
güneyde, ılıman bölgelerde yaĢayan diğer sıcak su balıkları bunu yapamamakta ve
kanlarındaki nitrit konsantrasyonları artmaktadır. Mesela, tilapialar ve kedi
balıkları nitrite oldukça hassastırlar. Yüksek nitrit konsantrasyonlarından dolayı
kahverengi kan hastalığına yakalanma hassasiyetleri bakımından altın balıklar
(Carassius auratus veya Gold fish) ve büyük baĢlı golyan balıkları (Phoxinus
phoxinus) kedi balıkları ve levrekler arasında yer almaktadırlar. Yani, nitriti
levrekten daha az, kedi balıklarından daha fazla tolere edebilirler. Çıplak levrekler
ve melezleri (Striped bass) nitrite hassasiyet göstermektedirler, fakat diğer türlerle
karĢılaĢtırıldıklarında bu hassasiyetin oranı hakkında az miktarda bilgi
bulunmaktadır.

2.1.5.2. Tedavi Yöntemleri


Kahverengi kan hastalığının nitrojenle iliĢkili bir problem olmasından
dolayı bunu tedavi için yapılacak en etkili iĢlem yemleme oranını azaltmak
suretiyle sistemde mevcut olan nitrojen miktarını azaltmak veya minimize
etmektir. Fakat, fazla miktarda stok yapılıp ve hızlı büyütme suretiyle kısa sürede
istihsali hedef alan modern entansif havuzlarda veya kapalı sistem balık
kültüründe uzun müddet az yem verilmesi bu iĢi yapan pek çok çiftçi tarafından
tutarlı bir seçenek olarak kabul görmemektedir.
YetiĢtiriciler havuzlarda yüksek derecede nitritin ortaya çıkmasını çoğu
zaman önleyememelerine rağmen, olumsuz etkilerini güvenilir bir Ģekilde ve
ekonomik olarak minimize edilebilme veya nötralize edilebilme Ģansına sahip
olmaları bakımından Ģanslı sayılmaktadırlar. Sodyum klor (adi tuz veya NaCl)
kahverengi kan hastalığını tedavi etmekte kullanılmaktadır. Kalsiyum klor'de
kullanılabilir fakat bu daha pahalıya mal olmaktadır. Solungaçlardan absorpsiyon
için tuzun klor kısmı nitritle rekabete girmektedir. Bir havuzda klorün nitrite en
azından 6:1 (altıda bir) oranında ayarlanması kedi balıklarına nitrit giriĢini etkili
bir Ģekilde önlemektedir. Eğer havuzlarda bulunan kedi balıkları veya diğer
Su Kirliliğine Giriş - 32

balıklar bakteriyal veya diğer parazit hastalıklarına sahiplerse, nitrite olan


hassasiyetleri daha fazla olabilmektedir. Dolayısıyla, daha fazla koruma
sağlayarak kan dolaĢım sistemine nitrit geçiĢini önlemek için daha yüksek klor
nitrit oranı gerekmektedir. Bir kural olarak kedi balığı üreticileri yüksek nitrit
konsantrasyonlarından kaynaklanabilecek ölümlere karĢı bir "sigorta" olarak
havuz sularında en azından 25 ila 50 ppm arasında bir klor miktarı tutturmaya
çalıĢmalıdırlar. Diğer balık türlerinin kültürleriyle uğraĢan yetiĢtiricilerde nitriti
potansiyel bir problem olarak düĢünebilir ve tuzu diğerlerinde olduğu gibi bir
sigorta bufferi olarak kullanabilirler. Ġhtiyaç duyulan tuz miktarının nasıl
hesaplanacağına gelince;
Tedaviden önce oranların hesaplanması gereklidir. Bunun için, havuzun
veya tankın hacminin hesaplanması yanında, sudaki klor ve nitrit
konsantrasyonları mutlaka tespit edilmelidir. Bu maksatla piyasada satılan su
kalite test kitleri veya cihazları da kullanılabilir.
Havuzlar için ihtiyaç duyulan tuz miktarı aĢağıdaki formüllerle
hesaplanabilir. 1. Formül:
(Havuz NO2 konsantrasyonu x 6) - (Havuz Cl konsantrasyonu) =
Havuza ilave edilecek klor miktarı (ppm)
Formülde kullanılan "6" rakamı arzulanan minimum klor:nitrit oranını
göstermektedir. Burada 6:1 oranında klor nitrit oranı sağlamak için
kullanılmaktadır. Eğer daha fazla miktarda bir oran arzu edilirse formüldeki "6"
rakamının yerine daha büyük bir rakam yazılmalıdır.
Eğer sonuç "0" veya negatif bir sayıysa bu demektir ki, havuzdaki klor
konsantrasyonu Kahverengi Kan Hastalığını önlemek için yeterli düzeydedir.
Birinci formülden elde edilen sonuç aĢağıdaki formülde kullanılır. 2. Formül:
Yüzey alanı (acre) x Ortalama derinlik (feet) x Havuza ilave edilecek
klor miktarı (ppm) x 4.5 = Havuza ilave edilecek tuz (NaCl) miktarı (pound)

1 acre-foot = 1233 m3
1 acre = 0.404 dönüm veya hektar (ha)
1 feet (ft)= 12 inch = 0.305 m
1 pound (lb)=16 ounces = 453.6 g
Bir acre-food (1233 m3) alanda bulunan klor konsantrasyonunu 1 ppm
arttırmak için 4.5 pound veya 2.04 kg tuz eklemek gereklidir.
Mesela:
AĢağıdaki veriler derinliği ortalama 4 feet (121.92 cm) olan ve 20-acre'lik
Suların Özellikleri, 33

(80940 m2) bir yüzeye sahip olan bir kedi balığı havuzundan alınmıĢtır.
Veriler;
4 ppm nitrit
15 ppm klor
Önce birinci formül kullanılırsa;
(6 x 4 ppm nitrit) -15 ppm havuzdaki klor = 24 -15 = 9 ppm klor havuza
ilave edilmelidir.
Ġkinci formülü kullanıldığında ise;
20 acre (80940 m2) x 4 feet (1,22 m) ortalama derinlik x 9 ppm (havuza
ilave edilecek klor x 4.5 = 3240 pound (1467.72 kg) tuzun havuza ilave edilmesi
gereklidir.
Dikkat edilmesi gereken husus bu formüllerde mutlak surette formülde
verilen birimlerin kullanılması gerekmektedir. Çünkü, 2. formüldeki katsayı bu
ölçü ve tartı sistemleri esas alınarak hazırlanmıĢtır, aksi taktirde aynı sonucu
almak mümkün değildir. Örneğin yukarıdaki iĢlemi yeniden yapacak olursak;
80940 m2 x 1.22 m x 9 ppm (0.009 kg/m3) x 4.5 = 3999.24 kg tuzun havuza
ilave edilmesi gerekecektir ki, bu sonuç yukarıdaki sonucun 2 katından daha
fazladır. Hesaplamayı 2. formüldeki “4.5” katsayısının değiĢtirdiği görülmektedir.
Hesaplanan tuzun havuzlara tatbik edilmesi iĢlemi çeĢitli motorlu araçlarla
kenardan veya teknelerle vs. yapılmalıdır. Balıklar Kahverengi kan hastalığına
yakalandıklarında tuzun homojen bir Ģekilde ve mümkün olduğu kadar çabuk
havuza yayılması gereklidir. Havuza tuz tatbik edilmesinden itibaren 24 saat
içinde kahverengi kan hastalığının önüne geçilebilmektedir. Su kalitesini düzenli
Ģekilde izlemek için yapılacak iyi bir program kahverengi kan hastalığını
önlemede etkili olmaktadır. Havuz suyu ilkbahar ve sonbahar aylarında haftada en
az 2-3 kez kontrol edilmelidir. Yılın diğer aylarında ise en azından haftada bir
kez kontrol edilmelidir.
Kedi balıkları için tavsiye edilen klor nitrit oranı en az 6:1 olmalıdır.
Havuzlarda yeterli miktarda klor olsa bile olası bir nitrit yükselmesine karĢı
havuzlar günlük olarak kontrol edilmelidir. Bunlara ilaveten, ağır yağıĢlardan
veya kuyu sularının aktif akıĢ periyotlarından sonra klor miktarı ölçülmelidir.
Çünkü her iki olayda da klor konsantrasyonları dilusyona (sulandırma)
uğrayabilmekte ve neticede klor:nitrit oranı azalmaktadır. Bu nedenle sürekli
olarak havuzlarda ani nitrit artıĢlarına karĢı bir buffer olarak görev yapabilecek
miktarda genellikle 25-50 ppm arasında klor konsantrasyonu bulunması
gerekmektedir. Bu iĢlem kedi balığı yetiĢtiriciliğinde havuzlarda bir standart
olarak uygulanmakta, dolayısıyla kedi balığı yetiĢtiriciliğinde kahverengi kan
Su Kirliliğine Giriş - 34

hastalığına çok nadir rastlanmaktadır. Havuzlarda klor konsantrasyonunu 25-50


ppm seviyesinde tutmak oldukça kolaydır. Örneğin, eğer bir havuz 4 ppm klor
konsantrasyonuna sahipse bunu 25 ppm'e yükseltmek için basit olarak 21 ppm
klor eklenmelidir. Bunu sağlamak için gerekli olan tuz miktarı ise ikinci formül
kullanılarak hesaplanılabilir.
Kahverengi Kan Hastalığını kontrol altına almak için kullanılacak baĢka bir
yol ise, TAN değerinin (toplam amonyum nitrojen konsantrasyonu) her hafta
düzenli olarak kontrol edilmesidir. TAN'ın her 1 ppm'i oldukça kısa bir sürede 3
ppm nitrite dönüĢebilir. Yüksek TAN seviyesi yetiĢtiriciyi bir kaç gün içinde nitrit
problemiyle karĢılaĢacağı hususunda alarm durumuna geçirmekte ve böylece
tahmin yapıldıktan sonra önlem almak kolaylaĢmaktadır. Pek çok bölgede, su
kendiliğinden doğal olarak yüksek klor konsantrasyonları içermektedir bu
durumlarda sigortalama için ilave tuza gerek kalmamaktadır. Buna rağmen yinede
sular sık sık kontrol edilmelidir, çünkü klor seviyeleri de geniĢ ölçüde
dalgalanmaktadır (Durborow et al., 1992a,b).
Sonuç olarak, Kahverengi kan hastalığı nitrit, klor ve TAN'ın yakından
izlenmesiyle, ve uygun klor nitrit oranının sağlanmasıyla önlenebilir veya en
azından minimize edilebilir. Eğer kahverengi kan hastalığıyla karĢılaĢılırsa suya
tuz ilave etmek suretiyle tedavi edilebilir. Kedi balıkları ve bunun gibi diğer
balıklar kahverengi kan hastalığına veya nitrit streslerine maruz kaldıklarında
bakteriyel enfeksiyonlara, anemiye, ve stresten kaynaklanan diğer hastalıklara
karĢı daha çok hassaslaĢmaktadırlar. Sublethal (ikinci derecede öldürücü)
problemler ise, genellikle kahverengi kan hastalığının meydana çıkıĢından 1-3
hafta sonra meydana çıkan Aeromanas ve Columnaris kaynaklı bakteriyal
enfeksiyonlardır.
Günümüzde balıklar üzerinde nitritten veya diğer stres yapıcı unsurlardan
kaynaklanan sublethal etkilerin azaltılması için daha fazla miktarda klor
uygulanmasının faydalı olup olmayacağını tespit etmek için araĢtırmalar devam
etmektedir.

2.1.6. Fosfor
Fosfor, azot ve potasyum besleyici elementlerdir. Sularda bulunan fosfor
formları genellikle ortofosfatlar, organik fosforlar ve partikül fosforlardır. Tabi
sularda fosforun inorganik formları genelde orthofosforik asidin ürünlerini
iyonize etmektedir.
H3PO4  H+ + H2PO4-
H2PO4-  H+ + HPO42-
HPO42-  H+ + PO43-
Suların Özellikleri, 35

Tabii sularda H2PO4- ve HPO4-2 genelde dominanttır. Akuatik


ekosistemlerde, fosfor tali bir unsur olmasına rağmen üretimde çok önemlidir. Bu
yüzden, havuz sularında fosfor konsantrasyonları ve çamur önem arzetmektedir.
Fosforlu gübreler balık kültüründe geniĢ kullanım alanına sahiptir ve metabolik
atık orijinli fosfor, havuzlarda besleme açısından önem taĢımaktadır. Analizler
yapılırken dikkate alınan fosfor formu genellikle çözünebilen veya filtre
edilebilen ortofosfattır. Miktarı havuzlar gübrelendikten hemen sonra artmaktadır.
Havuzlardaki ortofosfat konsantrasyonunun gerekli fosforu karĢılaması
bakımından 0.1-0.5 mg/l olması arzu edilmektedir. Ortamda bulunan ortofosfat,
bakteriler, fitoplanktonlar ve makrofitler (çıplak gözle görülebilen su bitkileri)
tarafından hızlı bir Ģekilde absorbe edilmektedir.
Yapılan çalıĢmalarda fitoplanktonların makrofitlerden daha fazla fosfor
absorbe ettikleri hatta ihtiyaçlarından daha fazla fosfor absorbe (bünyeye dahil
edilmesi mesela süngerin suyu emmesi) ettiklerini ortaya çıkarmıĢtır. Ortamda
bulunan ve fitoplanktonlar tarafından absorbe edilmeyen ortofosfatlar ise, çamur
tarafından absorbe edilmektedir. Kuvvetli asidik veya kuvvetli alkali çamurun
hafif asidik veya nötral çamurdan daha fazla ortofosfat adsorbe (herhangi bir
maddenin sıvı yada gazları üzerinde bir tabaka olarak biriktirmesi) ettiği
bildirilmektedir. Örneğin kuru bir çamur fosforun 0.05 ppm‟ini 30 dakika gibi
kısa bir sürede absorbe edebilmektedir. Sularda bulunan kalsiyum miktarıda
fosfor absorpsiyonunu etkilemektedir. Kalsiyum miktarı ve pH‟sı yüksek olan
sularda kalsiyum, kalsiyum-fosfat halinde direkt olarak çökelebilmekte ve
ortamdaki ortofosfat miktarı düĢmektedir. Bir balık havuzundaki fosfor döngüsü
ġekil 2.3‟te sunulmaktadır.
Su Kirliliğine Giriş - 36

Detritus

Çözünebilir
organik
fosfor Tüketiciler

Fitoplanktonlar

Fosfat Makrofitler

Mikrobiyal aktivite
Sedimentte
kalıcı kayıplar

ġekil 2.3. Bir balık havuzundaki fosfor siklusu (Boyd, 1982)

2.1.7. Hidrojen sülfür


Balık avcılığında avcıların zehirlenmesi de dahil pek çok sorunlara yol açan
hidrojen sülfür (H2S); renksiz, bozuk yumurta kokusunda zehirli bir gazdır.
Balıkların solunumlarına karıĢarak onları öldürmektedir. Havuz sistemlerine
bakterilerin faaliyeti ile ayrıĢan organik maddelerden geçmektedir. Büyük bir
kısmı iyonlaĢmadığından en az pH kadar kadar zehirlidir.
Yüksek sıcaklık H2S‟in balıklar üzerindeki zehir etkisini arttırmaktadır.
Suyun sıcaklığı 10oC olduğunda ortamda bulunan gaz balıkları etkilemezken 20
o
C‟de etkilemektedir. Yaz aylarında su sıcaklığı 32,2 oC‟ye yükselince H2S
konsantrasyonu artmaktadır. KıĢ aylarında da ciddi tehlikeler oluĢturmaktadır.
Asitli ve H2S‟li sularda havalandırma yapılmalıdır. Hidrojen sülfürün sulardaki
zehirli etkisini yok etmek için 2-6 mg/l potasyum permanganat kullanılarak bu
problem hızla çözülür. Potasyum permanganat kullanılırken dikkat edilmeli
verilecek miktar aĢılmamalıdır. Aksi taktirde balıklar için öldürücü olmaktadır.
Eğer suyun pH‟sı düĢük ise, H2S‟nin zehir etkisi kireç bileĢimi ile azaltılabilir.
Anaerobik Ģartlar altında, heterotrofik bakteriler, sülfat ve diğer oksidize
Suların Özellikleri, 37

olmuĢ sülfür bileĢiklerini metabolizmada terminal elektron akseptörleri olarak


kullanmakta ve sülfürü aĢağıda gösterildiği Ģekilde açığa çıkarmaktadırlar:

SO4-2 + 8 H+  S-2 + 4 H2O

Hidrojen sülfürün iyonizasyonu sonucunda sülfür açığa çıkmaktadır.


Reasksiyonlar aĢağıdaki gibidir:
H2S  HS- + H+

HS-  S-2 + H+

Toplam indirgenmiĢ sülfürün kendi türleri arasındaki dağılıĢını pH


düzenlemektedir. Aniyonize veya iyonlaĢmamıĢ hidrojen sülfür balıklar için
toksiktir, fakat dissosiasyonu veya ayrıĢması sonucu ortaya çıkan iyonların
toksikliği önem arzetmemektedir. Aniyonize hidrojen sülfür oranı pH‟nın
artmasıyla birlikte artmaktadır. Belirli pH derecelerinde analitik prosedürlerle
elde edilen toplam sülfür konsantrasyonlarından aniyonize sülfür
konsantrasyonlarını tespit etmek için standart tablolar hazırlanmıĢtır (Tablo2.15).
Adelman ve Smith (1970), ortamda 0.006 mg/l H2S bulunması durumunda
turna balığı (Esox lucius) yumurtalarının yaĢama gücü ve frylarının büyümesinin
sınırlandığını göstermiĢlerdir. Mavi solungaçlı balıklar yada bluegill‟lerde
(Lepomis macrochirus) hidrojen sülfüre oldukça hassastırlar. Smith et al., (1976),
bluegill yumurtalarının 22 oC‟ de 72 saatlik LC50 değerini H2S için 0.019mg/l
olarak, 96 saatlik LC50 değerlerini 35 günlük frylarda22 oC‟de 0.013 mg/l,
juvenillerde 20 oC‟de 0.048 mg/l, ve yetiĢkin bluegill‟lerde 20oC‟ de 0.045 mg/l
olarak bildirmiĢlerdir. Kronik olarak 0.002 mg/l H2S‟ye 826 güne kadar maruz
bırakılan bluegillerde ölüm olmamıĢ, fakat yumurta bırakılması görülmemiĢtir.
Ortamda 0.011 mg/l H2S bulunması ergin bluegilllerin büyümesini geriletmiĢtir.
Kanal catfish frylarında 25 - 30 oC ve pH‟sı 6.8 olan suda H2S için 3 saat
LC50 değeri 0.8 mg/l‟dir (Bonn ve Follis, 1967). Kanal catfish fingerlinglerine pH
7 iken, H2S‟nin LC50 değeri 1.0 mg/l, yetiĢkin fingerlinglerde 1.3 mg/l ve
erginlerde 1.4 mg/l olarak tespit edilmiĢtir. Yapılan arazi çalıĢmalarında asidik
göllerde yaĢayan kanal catfishlerin geliĢmesindeki gerilemelere hidrojen sülfürün
yüksek konsantrasyonlarının neden olduğu tespit edilmiĢtir (Bonn ve Follis,
1967). Smith et al., (1976), balık kültür sistemlerinde hidrojen sülfürün hiç
bulunmaması gerektiğini kaydetmektedirler.
Su Kirliliğine Giriş - 38

Tablo 2.15. 25 oC sıcaklık ve farklı pH değerlerinde sulu solüsyonların içerdikleri


aniyonize hidrojensülfür yüzdeleri (Boyd, 1982).
pH % pH %
5.0 99.0 7.5 24.4
5.5 97.0 8.0 9.3
6.0 91.1 8.5 3.1
6.5 76.4 9.0 1.0
7.0 50.6

2.1.8. Kükürt
Sulara karıĢan kükürtlü maddeler tür bakımından çok çeĢitli olup sülfür,
kükürt, sülfat, sülfür, tiyosülfat, kükürt oksitlerle, kükürtlü halojenürler ve çok
sayıda organik kükürt bileĢikleri halinde olabilmektedirler. Bu kadar çok sayıda
kaynaktan çeĢitli fiziksel yada kimyasal formlarda su ortamına giren kükürt,
ortamın redoks potansiyeline ve pH‟ya bağlı olarak doğal çevrime uğramaktadır
(Yaramaz, 1992).
Azot bileĢiklerinin denitrifikasyonu sonucu inert N2 gazı haline
geçmesinden (azotun ortamdan uzaklaĢması) sonra su içerisindeki sülfatlar
organik maddeyi oksitlemeye devam etmektedirler. Ġndirgenme sonucu su ortamı
asidik olmakta ve sülfür, H2S gazı çıkıĢıyla serbest hale gelmekte ve çıkan H2S ve
NH3 gazları arasında pH‟a bağlı sabit bir orantı sağlamaktadır. Yüzeyden 100-150
m derinliklerden itibaren tamamen oksijensiz olan Karadeniz‟de oksijenin 0.11
ml/l değerinden baĢlayarak sülfür deriĢimi hızla artmaktadır. Bu tür ortamlarda
metal katyonları genellikle suda az çözünen metal sülfür (pirit) oluĢumuyla
çökelerek sedimente geçmektedirler. ĠndirgenmiĢ su ortamlarında en çok rastlanan
dengeli kükürt bileĢiği H2S‟dir. Toksik bir gaz olan H2S‟nin normal basınçta ve
25 oC‟deki suda çözünürlüğü oksijene göre 100 kat daha fazladır. Suda çözünmüĢ
H2S zayıf asit özelliği göstermektedir.
Kükürdün Ģu kaynaklardan geldiği bilinmektedir.
1. Kentsel kullanılmıĢ sular
2. Endüstriyel kullanılmıĢ sular ve maden ocaklarından süzülen sular.
3. Kent sokaklarından gelen yağmur suları.
4. Tarlalardan kükürtlü yapay gübreleri yıkayıp çözerek sürükleyen yağmur
suları.
5. Maden çıkarma iĢlemlerinde oluĢan kükürtlü cevher ve kömür
yığınlarından süzülen yıkama ve yağmur suları.
6. Kükürtlü maddelerin kaza sonucu çevreye saçılımı.
Suların Özellikleri, 39

7. Atmosferden yıkanarak veya çökelerek sulara karıĢan kükürtlü maddeler.


a. Fosil yakıtların yanması nedeniyle havaya karıĢanlar.
b. Katı atık yakılması nedeniyle havaya karıĢanlar.
c. Kentsel veya endüstriyel pis suların sığ deniz alanlarında anaerobik
ayrıĢması sonucu havaya karıĢanlar.

2.1.9. Asidite
Asidite suyun hidrojen iyonlarını tutma kapasitesi olarak tanımlanmaktadır.
Asidite karbonik asit ve tannik asit gibi zayıf asitlerle, demir ve aluminyum sulfat
gibi tuzların iyonlaĢmamıĢ kısımlarından kaynaklanmaktadır. Asiditenin standart
ölçü birimi pH olarak ifade edilmektedir. pH değerleri 1 - 14 arasında değiĢmekte
olup numaranın küçüklüğü asitliğin daha fazla olduğunu göstermektedir. Nötr
sularda pH değeri 7 olmaktadır. Balıklar 3.5 - 10.0 pH değerleri arasında
yaĢayabilmektedirler fakat pek çok balık türünün arzuladığı pH değerleri 6.5 -9.0
olmaktadır. Bazı balık türlerinin istemiĢ oldukları optimum pH değerleri Tablo
2.16‟da verilmektedir. Balıkların yüksek sıcaklıklardaki yüksek pH değerlerine
tolerasyonları çok azdır. Yüksek pH‟da amonyum toksisitesi en büyük
problemlerden birisi olurken düĢük pH‟da hidrojen sülfür çok fazla toksik etki
yapmaktadır.
Havuz sularının pH‟sı ortamda bulunan karbondioksitin miktarına bağlı
olarak değiĢmektedir. Ortamda bulunan karbondioksitin baĢlıca kaynağı bitki ve
hayvan solunumudur. Karbondioksit fotosentez esnasında kullanılmaktadır
dolayısıyla sudaki karbondioksit konsantrasyonu geceleyin artmakta ve
gündüzleri azalmaktadır. Karbondioksitin suda bulunması asiditeye delalet
ettiğinden genellikle suyun pH‟sı akĢama doğru en yüksek değerine ulaĢmakta ve
güneĢ doğmadan hemen önce ise en düĢük değere düĢmektedir. Günlük pH
dalgalanmalarının miktarı suyun buffer kapasitesine bağlıdır. Zirai kireç ilavesi
suyun bikarbonat buffer kapasitesini arttırmaktadır, bu ise günlük dalgalanmaları
azaltmakla beraber genellikle sabahları pH‟yı arttırmakta ve öğleden sonraları
düĢürmektedir.

Tablo 2.16. Yetiştiriciliği yapılan bazı balık türleri ve pH istekleri


Balık Türü pH isteği
Alabalık 6.5 - 8.5
Levrek 7.0 - 8.5
Dil Balığı 8.1 - 8.2
Çipura 7.5 -8.0
Su Kirliliğine Giriş - 40

Buffer: Bir solusyonda bulunan hem asitleri hemde bazları solüsyonun


orjinal asiditesini veya alkalinitesini değiĢtirmeden nötralize edebilme yeteneğine
sahip herhangi bir madde.
pH‟da görülebilecek günlük dalgalanmaları doğru tespit etmek için ölçümler
mutlak surette havuz baĢında ve erken sabah saatleri ile öğlen sonrası akĢama
doğru saatlerde yapılmalıdır
pH: Bir çözeltideki hidrojen iyonu konsantrasyonunun eksi logaritması
olarak tarif edilmektedir. pH tayininde genellikle kolorimetrik ve elektrometrik
yöntemler kullanılmaktadır. Elde edilen pH değerlerinin balıklardaki etkileri
aĢağıdaki gibi özetlenmektedir.
1. pH 11‟den büyük olduğunda çözünmüĢ oksijenin çok yüksek olduğu
havuzlar hariç, bütün balıklar için öldürücü olmaktadır.
2. pH 10 - 11 arasında olduğunda çok uzun süreli maruz kalmada pek çok
balık türünde lethal ve sublethal etkilere yol açmaktadır.
3. pH 9-10 arasında bir çok balık türü için ikincil derecede etkiler
yapmaktadır.
4. pH 5.0 -6.0 arasındaki asitik sular alkali suları tercih eden balıklar için
toksik etkilere sahiptir. Asiditenin yükselmesi balıklarda vücut tuzlarının kaybına
ve oksijen alımının kaybolmasına neden olmaktadır. Netice itibariyle suların
verimlilikleri üzerine etki yapmaktadır.
5. pH 4 - 5 arasında vücut tuzlarının kaybı, solungaçların büyümesi,
yumurta veriminde düĢüĢ, büyümede gerileme ve hastalıklara karĢı mukavemetin
azalması gibi sublethal etkiler görülmektedir.
6. pH‟nın 4‟ten düĢük olması bir çok balık türlerinde öldürücü etki
yapmaktadır.
Örneğin, gökkuĢağı alabalığı 48 saat müddetince yüksek pH‟ya (pH 9.5)
maruz bırakılıp daha sonra pH 8.0‟da iyileĢmeye bırakılmıĢtır. Amonyum salgısı
maruz bırakma öncesindeki oranlara düĢmüĢ, fakat plazma TAN konsantrasyonu
yükselmeye devam etmiĢtir. Plazma Na+ ve Cl- konsantrasyonları % 5 azalmıĢtır.
Temizlenme süresince balık tarafından salgılanan aĢırı TAN `nin toplamı,
extrasellüler sıvıdaki TAN kalıntılarından 50 kat daha büyük olarak bulunmuĢtur
(Wilkie ve Wood, 1995). Bir araĢtırmada, ortalama tuzluluk seviyeleri; %0 34 - 35
olan, 7.2 - 7.4 mg l O2 içeren , sıcaklığı 6.4 - 6.6 oC arasında değiĢen ve pH‟sı 7.5
-7.6 olan deniz suyunda 430  73 g ağırlığındaki Atlantik salmonlar, 425 mg /l
TAN (total amonyum-N) 0.01 - 2.78 mg/l NH3-N aralığındaki su amonyum
seviyelerine maruz bırakılıp 48 saat test edilerek, LC50 değerleri TAN için 58.6
mg/l - 59.4 mg/l, NH3-N için ise 0.24 mg - 0.34 mg /l olarak bulunmuĢtur (Knoph
ve Olsen, 1996).
Suların Özellikleri, 41

2.1.10. pH ve asit bağlama değeri (SBV)


Alabalık yetiĢtiriciliği yapılacak suların nötr veya çok hafif alkali olması,
suyun pH değerinin 6,5 – 8,5 arasında, en iyisi 7 civarında olması gereklidir.
5,0‟in altında ve 9,2‟nin üzerindeki pH değerleri alabalıklarda öldürücü etki
yapmaktadır. DüĢük pH değerleri; humik (humustan elde edilen asit) asitli
arazilerden akan sularda, kar suyu karıĢan sularda ve amonyaktan meydana gelen
HNO2 ve HNO3 oluĢumları sonucu ortaya çıkmaktadır. Suyun yüksek pH
değerleri göstermesi halinde NH3 ve azot bileĢiklerinin zararlı etkileri artmaktadır.
Bu nedenle, alabalık yetiĢtiriciliği yapılan suyun pH değeri sık sık ölçülmelidir.
Tesis kurulurken normal değerler elde edilebilir. Fakat mevsimsel olarak bu
değerler değiĢebilir. Özellikle kar suları ve orman arazilerinden gelen sularda,
ilkbaharda pH değerleri düĢebilir. O takdirde, bu değerin arzu edilen değere yani
nötre dönüĢtürülmesi gerekir. Bunun için en kullanıĢlı olan yöntem havuzlara
gelen suyun kireçlenmesi yöntemidir. Su taĢıyan kanal üzerine köy
değirmenlerinin çalıĢma düzenine benzer bir düzenek kurulur ve belli aralıklarla
belli miktarda kireç suya dökülür. Bunun için su kanalı üzerine bir çark
yerleĢtirilir. Bu çark akan su vasıtasıyla döner. Bu dönüĢe bağlı olan bir kol, bir
hazneye yerleĢtirilen kireçten belli bir miktarın suya akmasını sağlar. Suya
dökülen kireç suyun pH‟sını istenilen düzeye yükselttiği gibi, su içerisinde
bulunan muhtemel demir bileĢiklerini de tutarak zararlı etkilerini ortadan
kaldırmaktadır. Demir bileĢikleri balıkların solungaçları üzerindeki alkali vasatta
çökelerek solungaçların tıkanmasına ve balığın ölümüne neden olmaktadır. Suyun
havuza gelmeden, yani balıkla temas etmeden önce kireçlenmesiyle demir
çökeltme iĢlemi gerçekleĢtirilmiĢ olmaktadır. AĢağıda çöktürme iĢlemi
verilmektedir:

CaO + H2O  Ca (OH)2

Ca (OH)2  Ca++ + 2OH-

Fe+++ + 3OH-  Fe(OH)3 (suda çözünmeyen kırmızı çökelti).

Kireç aynı zamanda suyun asit bağlama gücü için de gerekli olan bir
maddedir. Suyun asit bağlama gücü genelde balık yetiĢtiriciliği için önemli bir
faktördür. Suyun asit bağlama gücü, metiloranj indikatörü ilave edilmiĢ 100 ml
suyun 1/10‟ nun HCl asitle titre edildiğinde sarf edilen asidin ml cinsinden ifadesi
olup, sularda 0,1 – 6,0 arasında değiĢme göstermektedir. Alabalık yetiĢtirilecek
sularda bu değerin 1,5 – 2,0 arasında olması arzu edilmektedir. DüĢük değerler
kirecin yetersizliğini, 3,5 – 4,0‟ ün üzerindeki değerler ise ya fazla kireç yada
Su Kirliliğine Giriş - 42

fazla kirliliği ifade etmektedir. 1 asit bağlama değeri 28 mg CaO/lt‟ye denktir. O


halde alabalık yetiĢtirilen sularda 35 – 40 mg CaO/lt olması yeterlidir.
Sazan yetiĢtiriciliğinde suyun pH değeri sınırları 5,5–10,8 olup, optimal
değer 7–8‟ dir. Havuzun doğal verimliliği büyük ölçüde suyun kireç içeriğine
bağlı olup, bunun ölçüsü olan asit bağlama gücü 0,5‟ in altında olduğunda, su az
verimli, 0,5 – 1,5 arasında orta ve 1,5‟ den fazla değere sahip sular verimli olarak
nitelendirilmektedirler. Sazan havuzlarında bir litre suda 42 mg CaO bulunması
optimaldır. Bu değerin altında kireç içeren suların bulunduğu havuzların tabanı
kireçlenerek eksiklik giderilmektedir. Havuz suyunda kireç arttıkça pH değeri
yükselmekte, ancak pH değerinin her yükseliĢi kireç içeriğinin fazlalığı anlamına
gelmemektedir. Özellikle, yazın fitoplanktonların ve diğer su bitkilerinin kuvvetli
fotosentezleri sonucu fazla miktarda CO2 bağlanmakta buna bağlı olarak ta pH
değeri yükselmekte ve yanlıĢlıkla suda fazla kireç bulunduğu kanısına
varılabilmektedir. Havuz suyunda günlük pH ölçümlerinde 6,5–8,5 arasındaki
değerler suda yeterli kireç bulunduğunu göstermektedir. pH değerlerinin bunun
altına düĢmesi halinde kireçleme gereklidir (Çelikkale, 1991).

2.1.11. Sertlik
Herhangi bir suyun sertliği denildiğinde o suyun sabunu çöktürme özelliği
anlaĢılmaktadır. Bu nedenle sert sular köpük oluĢturmak için çok sabun kullanımı
gerektiren sular olarak tanımlanır. Kimyasal olarak sertlik; su içinde çözünmüĢ
(+2) değerlikli katyonlar yani Ca+2, Mg+2, Sr+2, Fe+2, Mn+2 ile HCO3-, SO4-2, Cl-,
ve NO3- gibi anyonlarının bileĢik oluĢturması neticesinde ortaya çıkmaktadır.
(ġengül ve ark., 1986).
Hidrosferde suların sertliği coğrafik olarak değiĢim göstermektedir. Kural
olarak yüzey suları, yeraltı sularından daha yumuĢaktır. Genellikle, suyun sertlik
derecesi, yağmur suyundan baĢlayarak izlediği yol boyunca temasta bulunduğu
jeolojik yapıyla yakından ilgilidir. Toplam sertlik genellikle kalsiyum karbonat
cinsinden ppm olarak ifade edilmektedir. Sertlik dereceleri ve buna tekabül eden
kalsiyum karbonat miktarları Tablo 2.17‟te verilmektedir.

Tablo 2.17. İçermiş oldukları kalsiyum karbonat miktarları bakımından suların


sınıflandırılması
CaCO3 (mg/l) Sertlik Sınıfı
0 – 75 YumuĢak
75 – 150 Orta sert
150 – 300 Sert
300 ve üzeri Çok sert
Suların Özellikleri, 43

Dünyada sık kullanılan sertlik derecelerinin mg/l CaCO3 değerleri aĢağıdaki


gibidir:
1 Fransız sertlik derecesi = 10 mg/l
1 Alman sertlik derecesi = 17,8 mg/l
1 Ġngiliz (Clark) sertlik derecesi = 14,3 mg/l
1 Amerikan sertlik derecesi = 17.16 mg/l

Fransız sertlik derecesi bunların arasında en yaygın olarak kullanılmaktadır


ve buna göre suların sınıflandırılması Tablo 2.18‟te verilmektedir.

Tablo 2.18. Fransız sertlik derecesine göre suların sınıflandırılması


Farnsız Sertlik Derecesi Sertlik Sınıfı
7.2 - 14.5 YumuĢak
21.5 - 32.5 Orta sert
32.5 -54.0 Sert
> 54.0 Çok sert
Sertlik çeĢitleri :
1. Toplam sertlik (Kalsiyum ve magnezyum sertliği)
Doğal sularda en sık rastlanan Ca ve Mg iyonlarının oluĢturduğu sertlik çok
az hata ile toplam sertlik olarak kabul edilebilir. Toplam sertlik terimi, sudaki
divalent (çift değerlikli) metal iyonlarının konsantrasyonunu belirtir ve litrede
miligram cinsinden belirlenen ekuvalent kalsiyum karbonat olarak tarif
edilmektedir.
Toplam sertlik = Kalsiyum sertliği + Magnezyum sertliği
Suların yumuĢatılmasında sık olarak kullanılan kireç-soda yönteminde
harcanacak reaktifi hesaplamaya yardımcı olan bu bilgi, çoğu kez kalsiyum ve
magnezyum iyonlarının ayrı ayrı tayini ile ve daha sonra yukarıda görülen eĢitlik
uyarınca hesapla bulunur.
2. Karbonat sertliği ve karbonat olmayan sertlik
Toplam sertliğin, sudaki karbonat ve bikarbonat iyonlarına karĢı gelen kısmı
karbonat sertliği olarak bilinir. Bu iyonlar aynı zamanda doğal suların
alkalinitesini de belirlendiğinden, eğer alkalinite toplam sertlikten küçükse;
Su Kirliliğine Giriş - 44

Karbonat sertliği (mg/l CaCO3) = Alkalinite (mg/l CaCO3)


Eğer alkalinite toplam sertliğe eĢit veya büyükse;
Karbonat sertliği (mg/l CaCO3) = toplam sertlik (mg/l CaCO3) alınır.
Karbonat sertliğinin ayrıca ele alınmasının nedeni; suyun kaynaması
esnasında veya sönmüĢ kireç ile yumuĢatma iĢlemlerinde bu tür bilgiye gerek
duyulmasıdır.
Kaynama sırasında;
Ca++ + 2HCO3-  CaCO3 + CO2 + H2O
SönmüĢ kireç ile yumuĢatmada;
Ca++ + 2HCO3- + Ca (OH)2  2CaCO3 + 2H2O
Bu Ģekilde kaynatma ile çöktürülerek giderilebilen sertlik geçici sertlik
olarak tanımlanır. Toplam sertliğin karbonat sertliği dıĢında kalan kısmına ise
karbonat olmayan veya kalıcı sertlik denir. Çünkü bu sertlik kaynama ile
giderilemez.
Karbonat dıĢı (kalıcı) sertlik = toplam sertlik – karbonat (geçici) sertlik
eĢitliğinden hesap edilir. Bu son grupta SO4=, NO3-, Cl- gibi anyonlara karĢı gelen
katyonların yarattığı sertlik yer almaktadır.
3. Yalancı (Pseudo) sertlik
Tuzlu sularda sabun köpürmesi, Ģimdiye kadar açıklandığından farklı olarak
sabunun iyonlaĢması engellendiğinden dolayı durur. Bu olayın sorumlusu sabun
ve tuzlu sudaki ortak olan Na+ katyonlarının “ortak iyon etkisi” dir. Sodyumun
normal bir sertlik yaratıcı unsur olmamasına karĢın meydana gelen bu sertliğe
yalancı (Pseudo) sertlik denir.

2.1.10.1. Alkalilik ve sertlik arasındaki iliĢki


Alkalinite ve sertlik birbirine benzer, fakat ölçüm yöntemleri farklılık
arzetmektedir. Alkalinite ve asidite suların hidrojen iyonlarını farklı maksatlar
için kabul etme kapasitesileridir. Anyonlar (negatif yüke sahip olanlar) veya
bazlar baĢlıca karbonat (CO3-2), bikarbonat (HCO3-) ve hidroksil (OH-)
iyonlarından oluĢmaktadır.
Alkalinitede, bu anyonlar kalsiyum karbonatın eĢdeğer konsantrasyonları
bakımından ele alınmaktadır. Örneğin, Arce ve Boyd (1980), Alabama‟daki havuz
sularında, toplam alkalinite ile toplam sertlik arasında yüksek bir pozitif
korelasyon olduğunu göstermiĢlerdir. Kıraç bölgelerin sularında evaporasyon ile
iyon konsantrasyonlarında artıĢlar olmaktadır. Kıyısal ovalar boyunca, bazen
Suların Özellikleri, 45

kaynak suları yüksek alkalinite ve düĢük sertlikte olabilirler, dolayısıyla bu tip


sulardan doldurulan havuzların sularında da yüksek alkalinite ve düĢük sertlik
görülebilir. Havuz sularında toplam sertlik ve toplam alkalinite ile ilgili bazı
seçilmiĢ veriler Tablo 2.19‟da verilmektedir.

Tablo 2.19. Bazı farklı havuz sularının toplam sertlik ve toplam alkaliniteleri.
Su Tipi Toplam Alkalinite Toplam Sertlik
(mg/litre) (mg/litre)
Kumlu topraktaki havuz 13.2 12.9
Asidik, killi topraktaki havuz 11.6 12.3
Kalkerli topraktaki havuz 51.1 55.5
YumuĢak fakat alkalin kaynak 93.0 15.1
suyu ile doldurulmuĢ havuz
Kıraç bölgedeki havuz 346 708

Genellikle herhangi bir suyun sertliği, suyun sabunu çöktürme kapasitesinin


ölçüsü olarak tanımlanmaktadır. Sabun baĢlıca kalsiyum ve magnezyum iyonları
tarafından çöktürülmektedir. Fakat, aliminyum, demir, manganez, stransiyum ve
çinko gibi diğer metal iyonları ile hidrojen iyonları tarafından da çöktürülebilir.
Sertliğin rakamsal olarak karbonat ve bikarbonat iyonlarının toplamından
büyük olduğunda, sertliğin miktarı toplam alkaliniteye eĢdeğer olup “karbonat
sertliği” olarak adlandırılmaktadır. Sertliğin miktarı toplam alkalineteden fazla
olduğunda “karbonat olmayan sertlik” adını almaktadır. Sertlikte alkalinite gibi
kalsiyum karbonatın (CaCO3) eĢdeğeri olarak ifade edilmektedir. Bir çok
araĢtırıcı “sert su” terimini alkalinitesi yüksek su manasında yanlıĢ ifade
etmektedirler. Alkalinitesi yüksek pek çok su sert sudur fakat bu her zaman doğru
değildir. Balık kültürü ile ilgilenenler çoğu zaman suların toplam sertliğine
gereğinden fazla önem vermektedirler. Oysaki, balık havuzlarında toplam sertlik
genellikle toplam alkalinite kadar önemli değildir.
Balıklar geniĢ alkalinite ve sertliği sınırları altında geliĢmektedirler.
Litresinde 40 mg veya daha fazla toplam alkalinite içeren doğal sular, düĢük
alkaliniteye sahip sulardan daha fazla verimli olarak kabul edilmektedirler. Fazla
miktardaki verimlilik direkt olarak toplam alkalinitenin bir sonucu olmayıp
toplam alkalinite ile birlikte miktarları da artan fosfor ve diğer besleyici
elementlerin miktarına bağlıdır. Normalde 20 - 120 mg/l arasında toplam
alkaliniteye sahip havuz sularına yapılan gübrelemenin balık üretiminde çok az
bir etkiye sahip olduğu, bu değerin 20 mg‟dan daha az olması durumunda yapılan
gübrelemenin ise, alkalinite artıĢına paralel olarak balık üretimini de arttırdığı
Su Kirliliğine Giriş - 46

kaydedilmektedir.
DüĢük alkalinitede, sular asiditeye karĢı olan buffer veya tampon özelliğinin
çoğunu kaybetmekte ve sonuçta pH‟da dalgalanmalar görülmektedir. Hatta
alkalinite “0” olduğu zaman bile, ortamda tannik asit gibi zayıf asitlerin olması
düĢük alkaliniteli suların bu asitlerin hidrojen iyonlarını bağlayabilecekleri ve bu
yüzden de pH‟da değiĢmelere neden olabileceği bildirilmektedir. Ayrıca, düĢük
alkalinitede balıklar bakır gibi toksik maddelere karĢı daha fazla duyarlı
olmaktadırlar.
Su sertliği ve alkalinitesinin tespiti hemen su baĢında su test kitleriyle yada
sulardan örnek alınarak laboratuvarlara yapılmaktadır. Alkaliniteyi arttırmak için
zirai kireç (dolomit) kullanılması tavsiye edilmektedir. Havuzlarda yapılacak
kireçleme için gerekli olan kireç miktarları Tablo 2.20‟de verilmektedir.

Tablo 2.20. Çeşitli alkaliteli havuzlar için gerekli olan dolomit miktarı
Total alkalite (ppm) Dolomit kireç (g) / yüzey alanı (m2)
12 ve daha az 247
12 – 14 185
15 – 25 61.77 -123.54
25 ve daha fazla Ġlaveye gerek yok

2.1.12. Silisyum
Silisyum miktarı diğer besleyici elementlerde olduğu gibi mevsimlere,
derinliğe ve bölgelere bağlı olarak değiĢimler göstermekte, mevsimsel değiĢimler
özellikle yüzey sularında dikkati çekmektedir. Bir hücreli alg yani diatom
çoğalmasının fazla olduğu ilkbahar aylarında Si değiĢimi çok düĢük düzeylerde
olmasına karĢın, fotosentez aktivitesinin diğer bir ifade ile bir hücreli alg
büyümesinin az olduğu kıĢ aylarında değiĢimde bir yükselme görülür. Silis diğer
besleyici elementler gibi canlıların esas yapısına girmez, fakat pek çok denizel
formun iskeletlerini oluĢturur. ÇözünmüĢ silikat özellikle fitoplanktonların önemli
bir grubunu oluĢturan diatomların(aynı zamanda silikoflagellatlar ve radiolerlerin
de), silisli algler, silisli süngerlerin yapısal bir bileĢimidir. Diatomların üremesi
için denizlerde Si deriĢiminin belli bir minimumun üzerinde olması gerekir. 30 –
40 g/l oranında veya daha fazla çözünmesi Si bulunduğu sürede üreme devam
etmektedir. Bu element yerküresinde bol olarak bulunduğu halde, deniz suyunda
oldukça düĢük deriĢimlerde bulunur. Özellikle kıyı suları tipik olarak çözünmüĢ
Si içerirler. Karalardan drenaj yoluyla gelen silikat, hızlı biyolojik aktivite ve
nehirlerin taĢıdığı yüksek miktarlı çözünmüĢ maddelerdir. Denizlere, nehirlere
Suların Özellikleri, 47

önemli miktarda Si taĢınmaktadır Dünyada önemli balıkçılık sahalarını oluĢturan


upwelling bölgelerinde (Afrika‟nın batı, Peru sahilleri) yüksek prodüktiviteyi
diatomların oluĢturması nedeniyle Si özel bir öneme sahiptir.
Doğal sularda silis çözünmüĢ olarak silikat ve silisilik asit Ģeklinde veya
süspansiyon olarak SiO2, kil mineralleri ve organik yapıya bağlı olarak bulunur.
Sadece monomerik form bitkilerce alınabilir.

2.2. Suların Fiziksel Özellikleri


Fiziksel özellik; bir maddenin kimyasal yapısı değiĢmeksizin gözlenen
karakterleri olarak bilinmektedir. Mesela, bir maddenin fazları (katı, sıvı, gaz),
rengi, yoğunluğu ve erime noktası fiziksel özelliklerdendir. Fiziksel açıdan su,
eĢsiz özelliklere sahiptir. Tablo 2.21‟de en önemli özelliklerinden bazıları
verilmektedir.

Tablo 2.21. Suyun fiziksel özellikleri


Yoğunluk (25 oC‟de g/cm3) 0.9970
Maksimum Yoğunluk (g/cm3) 1.0000
Maksimum Yoğunlukdaki sıcaklık ( oC) 3.940
Vizkosite (Pascal / s) (25 oC) 0.890 x 10-3
Kinematik Vizkosite (m2/s) (25 oC) 0.890 x 10-6
Erime Noktası (oC) (1 atm=101325 Pa ) 0.0000
Kaynama Noktası (oC) (1 atm) 100.00
Buzun Latent (gizli) Isısı (kJ/mol) 6.0104
BuharlaĢmanın Latent Isısı (kJ/mol) 40.660
Spesifik Isı Kapasitesi (15 oC) (J/kg oC) 4186
Termal Kondüktivite (25 oC) (J/cm.s. oC) 0.0569
Yüzey Gerilimi (25 oC) (N/m) 71.97 x 10-3
Dielektrik sabiti (25 oC) 78.54

2.2.1. Sıcaklık
Sıcaklık sularda tabakalaĢmaya neden olmasından dolayı balıklar üzerine
indirekt etkilere sahiptir. Sıcaklık değiĢtikçe suyun yoğunluğuda değiĢmektedir
4oC‟de suyun yoğunluğu maksimum olmaktadır. Bu dereceden sonra tekrar
düĢmektedir. Su donduğunda buz halini almakta özgül ağırlığı aniden % 9
oranında azalmakta ve su yüzeyinde yüzmektedir. Suyun sıcaklığı ile yoğunluğu
arasındaki bu özel durum, ılımam bölgelerde özellikle kıĢın hava sıcaklığının 0
o
C‟nin altına düĢtüğü yerlerde, dip sularının sıcaklığının +4 oC‟de sabit kalması
Su Kirliliğine Giriş - 48

nedeniyle sudaki hayat için büyük önem taĢımaktadır. Eğer su, sıcaklığı azaldıkça
yoğunluğu artan diğer sıvılar gibi olsaydı, en soğuk sular dibe kadar inecek, kıĢın
Ģiddetli soğuklar esnasında nehir ve göllerin donmaları dipten baĢlayarak satıha
kadar devam edecekti.
Bahar baĢlarında havuz sularının sıcaklığı yüzeyden dibe kadar uniformdur.
Fakat, havalar ısındıkça yüzey suları ısınmakta ve yoğunlukları düĢmektedir. Yaz
baĢlarında ise havuzlarda tabakalaĢma olayı gerçekleĢmekte ve baĢlıca üç tabaka
meydana gelmektedir. Bunlar:
1. Oksijence zengin ve nispeten sıcak, epilimnion adı verilen üst tabaka.
2. Sıcaklıkta ani düĢüĢün meydana geldiği geçiĢ tabakası veya termoklin
(metalimnion)
3. Oksijen bakımından fakir, soğuk ve hipolimnion adı verilen dip tabaka
Bu tabakalardaki sular yoğunluk farklarından dolayı birbirlerine
karıĢamamaktadırlar. Ilıman bölgelerde tabakalar arasındaki sıcaklık farkları
oldukça belirginleĢmekte, yaz mevsiminde ise kuvvetli rüzgar ve yağmurlar
neticesinde sık sık geçici stratifikasyon (tabakalaĢma) ve turnover (karıĢma)
olmaktadır. Turnover havuzlarda zaman zaman su kalitesi problemlerine yol
açabilmektedir, çünkü dipte bulunan sular genellikle bol miktarda çürümüĢ
organik madde, az oksijen ve dekompozisyon sonucu meydana gelen toksik
ürünleri içermektedirler. Yaz turnoveri olduğu zaman suyun rengi hızlı bir
Ģekilde kahverengi, siyah yada griye dönüĢmekte, suyun kokusu çürük kokusuna
benzemekte ve balıklar su yüzeyine baĢlarını çıkarmak suretiyle hava
yutmaktadırlar. Bu saydığımız semptomlar genellikle ağır fırtına ve yağmurlardan
sonra ortaya çıkmaktadır. Turnover ayrıca sularda bulunan fitoplankton miktarının
azalması neticesinde ıĢık penetrasyonunun artmasına bağlı olarak dip sularının
ısınmasıylada oluĢabilmektedir. Küçük havuz ve göllerde yapılacak sürekli
havalandırmayla stratifikasyonun önlenmesi mümkün olmaktadır. Çünkü
havalandırma iĢlemi oksijenin suyun tabakalarına homojen olarak dağılmasına ve
alglerin reklerinin arzu edilen yeĢilden arzu edilmeyen mavi-yeĢile dönüĢmesini
engellemeye yardım etmektedir. Derinliği az, yüksek verimli göl ve havuzlarda
yaĢayan canlılar zaman zaman kıĢ ölümlerinden etkilenmektedirler. Genellikle,
kıĢ sezonunda sıcaklığı 4.4 oC‟nin altına düĢen suların balıkçılık için elveriĢli
olmadığı kaydedilmektedir. Soğuk bölgelerdeki göllerde su sirkülasyonunun
oluĢmaması nedeniyle çözünmüĢ oksijen deriĢimi derine doğru hızla
azalmaktadır. Aynı Ģekilde tropikal bölgelerdeki göllerde mevsimsel sıcaklık
değiĢikliklerine bağlı düĢey hareketler olmadığından, özellikle derin göllerin dip
suları çözünmüĢ oksijen ve canlılık bakımından çok fakirleĢmektedir. KıĢtan yaza
ve yazdan kıĢa geçilen mevsimlerde göl suları gerek sıcaklık gerekse çözünmüĢ
oksijen deriĢimi bakımından daha fazla homojenlik arzetmektedirler.
Suların Özellikleri, 49

Canlılar için maksimum, optimum ve minimum olmak üzere üç önemli


sıcaklık bildirilmektedir. Sıcaklık istekleri bakımından canlılar; euryterm ve
stenoterm olarak iki grupta toplanmaktadırlar. Euryterm olanlar çok geniĢ sıcaklık
değiĢimlerine tahammül etmektedirler. Stenotermler ise dar bir sıcaklık değiĢimi
içinde yaĢayan organizmalardır. Stenoterm organizmalar; yalnız soğukta
(stenoterm psikrofil (soğuk seven) organizmalar) yaĢayanlar ve yalnız sıcakta
yaĢayanlar (stenoterm termofil (sıcak seven) organizmalar) olmak üzere ikiye
ayrılmaktadır. YaĢamıĢ oldukları su sıcaklıkları esas alındığında balıklar; soğuk
su, ılık su ve sıcak su balıkları olarak üç gruba ayrılmaktadırlar ve genellikle;
soğuk su balıkları 15 oC veya daha düĢük, ılık su balıkları 15-20 oC arası, sıcak su
balıkları ise 20 oC‟nin üzerindeki su sıcaklıklarına ihtiyaç duymaktadırlar.
Optimum sıcaklıkları dikkate alarak örnekler verecek olursak;
Çipura balığı larvaları için uygun su sıcaklığı 16-25 oC, yumurtaları için
kuluçka suyu sıcaklığı 17 ± 1oC, prelarvadan postlarvaya geçiĢte 18 oC, postlarval
dönemin 2. haftasıyla birlikte 19 -22 oC olmaktadır. Dil balıkları için optimum
yetiĢtime sıcaklığı 20 - 22 oC olarak verilmektedir. Levrek balıkları larval
dönemde 1. - 10. gün arası 14 - 16 oC, 10. 30. gün arası 16- 18 oC su sıcaklığı
istemektedirler. Alabalıklar, 6-10 oC‟ler arasında yumurta ve milt bırakmakta,
büyümek için 14 -18 oC‟ler arasında optimum sıcaklık istemekte, 22 oC‟ye kadar
yaĢayabilmekte fakat 26 oC‟de % 50 oranında ölmektedirler. Sazan balıklarında
ise; 0-5 oC‟ler arasında büyüme durmakta, 18-20 oC‟ler arasında üreme
faaliyetleri baĢlamakta ve 20-28 oC‟ler arasında optimum düzeyde geliĢme
olmaktadır. Ayrıca, sudak 18-26 oC, yayın 22-28 oC ve turnalar 16-24 oC‟ler
arasında optimum geliĢme göstermektedirler.
Sıcaklık, balıklarda metabolizma, yem değerlendirme ve yaĢama gücü
üzerine direkt etki yapmaktadır. Diğer fiziksel faktörlerden hiç birisi balıkların
büyümesi ve geliĢmesi üzerine sıcaklık kadar etki yapmamaktadır. Balıklarda
metabolizma hızı temperatür artıĢıyla hızlı bir Ģekilde artmakta, temperatürün
düĢmesi durumunda ise balıkların oksijen ve yiyecek talepleri azalmaktadır.
Yumurtlama ve yumurtadan çıkıĢ gibi birçok biyolojik prosesin yıl içinde oluĢ
zamanı çevre sıcaklığı tarafından etkilenmektedir. Balık türleri belirli sınırlar
arasındaki sıcaklıkları tolere edebilmektedirler. Bu sınırlar içerisinde balık
büyüdükçe değiĢebilen büyüme ve üreme gibi özellikleri gerçekleĢmektedir.
Balıklar gibi; hastalık yapan organizmalarda geliĢebilmeleri için optimum
sıcaklıklara ihtiyaç duymaktadırlar. Pek çok kimyasal madde sıcaklık arttıkça
daha hızlı bir Ģekilde suda çözünmektedir, fakat gazlar örneğin oksijen, nitrojen
ve karbondioksit sıcaklık arttıkça daha az çözünmektedirler.
Sıcaklıkta meydana gelen büyük dereceli ani değiĢmeler balıklarda ölümle
sonuçlanabilecek streslere neden olmaktadır. Bu problemle balıkları bir yerden
baĢka bir yere transfer ederken suyun sıcaklığının artması ve varıĢ yerindeki su
Su Kirliliğine Giriş - 50

sıcaklığından farklı olmasından dolayı sıkça karĢılaĢılmaktadır. Bu nedenle


balıkları stoklamak için boĢaltmadan önce, suyun sıcaklığını düĢürerek alıcı ortam
sıcaklığına yaklaĢtırmak gereklidir. Bunun için alıcı ortamdaki su yavaĢ yavaĢ
taĢıma ortamına eklenmelidir. Hassas küçük frylar için su sıcaklığını ayarlama
oranının saatte 3.6 oC, büyük balıklar için ise, saate 9 oC olması balıkların güvenli
bir Ģekilde transfer edilmelerine imkan sağlamaktadır. Örneğin, balıkların
yükleme yapıldığı yerde su sıcaklığı 10oC olsun, transfer esnasında sıcaklığın 17
o
C‟ye yükseldiğini ve boĢaltım yapılacak suyunda 9 oC sıcaklığa sahip olduğunu
farz edelim. Yapılacak hesaplama aĢağıdaki gibidir:
Fry‟lar ve büyük balıklar için 17-9 = 8 oC‟lik sıcaklık farkı elde edilir. Bu
değeri yumuĢatma oranına bölecek olursak gerekli olan süre sırasıyla 8/3.6=2.22
ve 8/9= 0.88 saat olarak hesaplamıĢ olur. BaĢka bir ifadeyle büyük balıklar küçük
balıklara göre 2.22/0.88=2.5 kat daha hızlı adapte olmaktadırlar.

2.2.2. Akıntılar
Akıntıların denizlerde meydana gelmesine etkli eden belli baĢlı faktörler:
1. Rüzgarın su yüzeyindeki sürtünme kuvveti
2. Atmosfer basıncındaki değiĢmeler
3. Deniz yüzeyinin eğiminden doğan yatay basıncın gradyanı
4. Yoğunluğun yatay yüzeyde değiĢmesinden doğan yatay basınç gradyanı
5. Gel-gitlerden doğan kuvvetlerdir.
Meydana gelen akıntıların üzerine coriolis kuvvetleri (dünyanın kendi
ekseni etrafında dönmesi sonucu oluĢan kuvvetler) ve sürtünme kuvvetleri etki
etmektedir.
Akıntılar balık göçlerini etkileyen fiziksel faktörlerdendir. Ġçgüdüsel olarak
göç eden balıkların belirli mevsimleri seçmelerinde, üreme yiyecek bulma gibi
biyolojik faktörlerin, tuzluluk, alkalinite, pH, kirleticiler gibi kimyasal faktörlerin
ve dip yapısı, suyun derinliği, sıcaklık, ıĢık ve akıntılar gibi fiziksel faktörler etki
yapmaktadırlar. Balıklar akıntıların ters istikametinde yüzdükleri için akıntı
hızının fazla olması balıkların daha fazla enerji harcamalarına neden olmaktadır.
Yeterinden daha az enerji depolayan balıkların gidecekleri yerlere ulaĢması
mümkün olmamaktadır. Örneğin somanlar denizlerden tatlı sulara geçiĢlerinde
yolda katiyen yiyecek almamakta sürekli yüzmektedirler. Tatlı sulara geçerek
yumurta ve milt bırakacakları yerlere gelip bu faliyetlerini tamamladıktan sonra
ise ölmektedirler. Tatlı sulara geçmiĢ olsalar dahi enerjilerinin bittiği yerde hemen
ölmektedirler. ĠĢte akıntılar bu enerji harcamasını oldukça arttırmaktadırlar.
Topoğrafik yönden ele alındığında genellikle nehirlerin üst kısımlarında
Suların Özellikleri, 51

akıĢ hızı fazla, aĢağılara doğru ovalara inildikçe akıĢ hızı oldukça azalmaktadır.
AkıĢ hızının azalmasıyla sularda temperatür artmakta ve buna bağlı olarakta
akarsuların bu kısımlarında yaĢayan canlı türleri üst kısımlarda yaĢayanlardan
oldukça farklılık arzetmektedir. AkıĢ hızın azalmasıyla süspanse maddelerde
akarsuların bu kısımlarında miktar olarak oldukça artmaktadır. Sıcaklığın
artmasıyla suların taĢımıĢ olduğu gazların miktarlarıda düĢmektedir. Ova
kısımlarda genellikle oksijene daha az ihtiyaç duyan canlı formları yaĢamaktadır.
Tabiki suların sıcaklığı üzerine rakımın etkisinin mi, atmosferin sıcaklığının
etkisinin mi yoksa akıntı hızının etkisinin mi daha fazla olduğunu tam olarak
tespit etmek oldukça güçtür. Çünkü genellikle sıcaklık üzerine atmosfer
sıcaklığının etkisi değiĢkenlik arzederken, rakım ve topoğrafik yapıdan
kaynaklanan akıntının etkisi daha az değiĢken hatta sabit bir görüntü
arzetmektedir. Dolayısıyla belirli bir zaman için mevsimin etkisini göz ardı
ettiğimizde akıntı hızının düĢmesinden dolayı suyun pek çok fiziksel faktörünün
indirekt olarak etkilendiğini rahatça ifade etmek mümkündür. Elbetteki sıcaklık
ve besin maddeleri yönünden farklılık arzeden bölgelerde yaĢayan canlı türleride
farklı olmaktadır. Örneğin akarsular sıcaklık yönünden alabalık bölgesi, thymalus
bölgesi, barbus bölgesi ve abramis bölgesi olarak dört kısma ayrılmaktadır.
Kirlilik yönünden ele alındığında genellikle akıntının olmadığı durgun sularda ve
akarsuların akıntı hızlarının düĢtüğü bölgelerinde, diğer kısımlarına oranla daha
fazla inorganik ve organik kirlilik olmaktadır.

2.2.3. Yoğunluk

Ortamın en yoğun bulunduğu su sıcaklığı, saf sularda + 3.94 oC olduğu


halde, tuzlu sularda daha düĢük derecelerdedir. Tuzluluk oranı arttıkça maksimum
yoğunluk için gerekli olan sıcaklık derecesi düĢmektedir. Diğer taraftan suyun
donma noktası da tuzluluk arttıkça sıfırın altına düĢmekte, böylece deniz suyunun
donması güçleĢmektedir (Tablo 2.22).
Deniz suyunun yoğunluğu, esasen sıcaklığa, tuzluluğa ve basınca bağlı
olarak devamlı değiĢmekte olup, genelde, 1.0 g/cm3‟ ten biraz büyüktür.
Yoğunluk, tuzluluk ve sıcaklığın etkisi altında derinliğe bağlı olarakta
değiĢmektedir. Kirlenen suların fiziksel ve kimyasal özellikleri değiĢmekte
dolayısıyla yoğunlukları da değiĢmektedir. Kirlenen suların yoğunlukları
genellikle artmaktadır.

Tablo 2.22. Suyun tuzluluğu ve yoğunluğu arasındaki ilişki


Tuz Miktarı (%0) Birim Hacim Ağırlığı (kg/l) 4 oC‟de
0 1.00000
Su Kirliliğine Giriş - 52

1 1.00085
2 1.00169
3 1.00251
14 1.00818
35 (Deniz suyu) 1.02822

2.2.4. Optik özellik


IĢığın suya nüfuzu; yer, zaman ve suyun saydamlık derecesiyle yüzey
sularının durgun yada dalgalı oluĢu gibi koĢullara göre değiĢmektedir. Bu
koĢullara bağlı olarak genellikle gelen ıĢığın % 3-50‟si yansımakta, nüfuz
edebilen ıĢığın büyük bir kısmı (%22) ise çabucak absorbe edilmektedir. Örneğin
berrak bir suda, yüzeyden giren toplam radyasyonun % 80‟i üst 10 m‟de absorbe
edilmekte, 150 m‟nin altına ancak % 0.1‟inden daha azı geçmektedir. IĢığın çeĢitli
dalga boyları, suya eĢit biçimde nüfuz etmemektedirler. 100 m‟den daha derine
spektrumun yalnızca mavi, yeĢil bölgesi nüfuz etmektedir. En çabuk absorbe
edilenler kırmızı ve turuncu ıĢınlar olup, kırmızının çoğu üst 5 metrede
turuncunun çoğu ise 15-20 m‟de absorbe edilmektedir. Bulanık ve kirli sularda
ıĢığın nüfuz edebildiği derinliğin daha az olması bitkisel verimliliği azaltmakta,
böylece ıĢık dolaylı olarak ortamdaki balık miktarına etki yapmaktadır. IĢığın
çeĢitli dalga boylarının suya farklı nufuz ediĢi balıkların renklerini etkilemektedir.
Örneğin, 20 m‟den daha derinde yaĢayan birçok balık türü kırmızı yada turuncu
pigmentli olurken, güneĢ ıĢığının hiç nüfuz etmediği çok derin (1000 m‟den daha
derin) sularda yaĢayan balıklar ise genellikle koyu renkli olup çoğu lüminesans
(ıĢık organı) özelliklidir. Balıkların renkleri, gözlerinin büyüklüğü ve yeri,
lüminesans organlarının bulunup bulunmayıĢı, diğer duyu organlarının geliĢme
derecesi gibi morfolojik özelliklerinin çoğu ortamdaki ıĢığın özellikleriyle
ilgilidir. IĢık ayrıca balıkların hareketlerini ve göçlerini düzenlemekte, üreme
zamanını saptamakta, büyüme düzeni ve oranı üzerinde etkili olmaktadır.
Deniz suyu çeĢitli yapı ve boyutta askıda organik, anorganik ve çözünmüĢ
maddeleri içermektedir. Bu maddelerin varlığı deniz suyunun optik özelliğini
etkileyerek geçirgenliğini azaltmaktadır. GüneĢ ıĢınlarının Ģiddetine, suyun
bulanıklığına, alg ve benzeri mikroorganizmaların varlığına bağlı olarak ıĢınlar
derinlere inerken kayıplara uğramaktadırlar. Suların optik özelliklerinin vertikal
dağılıĢları sahil sularında ve açık deniz sularında farklı Ģekillerdedir. Sahil
sularındaki vertikal dağılıĢ özellikle karasal orijinli taĢınımlara bağlı olduğu
halde, açık denizlerde özellikle biyolojik olaylar ve suların dinamik özellikleri rol
oynamaktadır. Pratikte deniz sularının ıĢık geçirgenliği secchi-disk ile
ölçülmektedir.
Suların Özellikleri, 53

2.2.5. Gel-git
Ay ve güneĢin dünyadaki çekim kuvvetlerinin etkisiyle genellikle
okyanuslarda meydana gelen ve günlük, yarım günlük, günlük ağırlıklı karıĢık ve
yarım günlük ağırlıklı karıĢık olmak üzere dört tipte oluĢan gelgitler periyodik
akıntılara neden olmaktadırlar.
Açık okyanuslarda metreler mertebesinde olabilen gel-git seviye farkı,
denizlerde daha küçük olmaktadır. Ülkemiz kıyılarında gel-git seviye değiĢmeleri
20 - 30 cm dolayındadır. Gel-git med-cezir olarak adlandırılmakta ve med suların
yükselmesi, cezir ise alçalması manasına gelmektedir. Özellikle yumuĢakça ve
kabuklu deniz ürünleri yetiĢtiriciliği elveriĢli bölgelerin haricinde med-cezir
bölgelerinde yapılmaktadır. Çünkü med-cezir bir nevi suların karıĢması
(upwelling) hadisesi olup sahil sularının besin maddelerince zenginleĢmesine
neden olmakta ve verimliliği arttırmaktadır.

2.2.6. Turbidite
Turbidite, ıĢığın suyun alt kısımlarına geçmesini engelleyen asılı katı
maddelerin miktarı olarak tarif edilmektedir. Turbidite planktonik alglerin suda
aĢırı çoğalması ve süspansiyon haldeki humus ve mil gibi her çeĢit maddelerin
miktarlarının artması sonucu meydana gelmektedir. Bunlardan özellikle kil
partiküllerinden meydana gelen turbidite veya bulanıklık istenmez.
Bulanıklık balıkları direkt etkilememesine rağmen, çamur ıĢık geçirgenliğini
sınırlandırmakta ve suyun veriminin düĢmesine neden olmaktadır. Bunun yanında,
mikroskobik bitkilerin besin zincirinin temelini oluĢturmaları ve dolayısıyla balık
veriminini arttırmaları nedeniyle sularda arzu edilmektedirler. Fakat, aĢırı
turbidite ototrof bitkilerin prodiktivetisini düĢürmekte ve ıĢığa aĢırı ihtiyaç duyan
organizmaların da ölümüne sebep olmaktadır.
Bu tip problemler genellikle süspansiyon madde miktarı % 4‟ten fazla
olduğunda, yahutta berraklık 30 cm‟nin altına düĢtüğünde ortaya çıkmaktadırlar.
Su bulanıklığı veya seston tayini secchi disk veya nephalometre ile ölçülmektedir.
Sudaki asılı partiküllerin balık türlerine verdikleri zararlar aĢağıdaki gibi
sıralanabilir:
1. Doğrudan öldürücü toksik etki yapmaktadırlar.
2. Balıkların ve yumurtalarının geliĢmesine engel olmaktadırlar.
3. Besinlerini görmelerini güçleĢtirmekte dolayısıyla avlanamamalarına
neden olmaktadırlar.
4. Balıkların hareketlerine ve göçlerine etki etmektedirler.
5. Balıkların besin zincirinde önemli olan fito ve zooplanktonların yok
Su Kirliliğine Giriş - 54

olmalarına neden olmaktadırlar.


Asılı madde miktarı 25 mg/l‟nin altında olan sular normal temiz su olarak
kabul edilmektedir. 25 - 80 mg/l arasındaki süspansiyon halde madde bulunduran
sularda verimlilik düĢmeye baĢlamakta ve 80-400 mg/l arasında balık sayısı belli
bir Ģekilde azalmaktadır. 400 mg/l nin üzerinde ise balık verimi son derece
düĢmektedir.
Askıda katı maddeler (AKM) sularda; erozyon, pollusyon ve kayaların
aĢınarak alıcı ortam olan suya taĢınmasıyla oluĢabilmektedir. YetiĢtiricilik
sistemlerinde ise fitoplankton patlamaları, yenmemiĢ besin artıkları ve balık
dıĢkılarından kaynaklanabilir. Askıdaki katı maddenin etkisi katının yapısına
bağlıdır. Balıklar için kömür iĢletmesi atıkları ve diatom artıkları diğer
materyalden daha zararlıdır. Katı maddelerin toksik etkisi direkt olarak bu
maddelere duyarlı yapıya sahip olan solungaçlarda görülmektedir. Mukus salgısı
artmakta ve solungaçlarda bakteriyel hastalıklar görülebilmektedir. Ayrıca
yumurtaların üzerini kaplayarak oksijen alımlarını azalttıkları için ölümlerde
artıĢlara yol açabilirler.
Çipura balığı yetiĢtiriciliğinde özellikle yağmurlu günlerde dıĢarıdan
pompalanan su bulanmaktadır. Bulanık sudaki partiküller balıkların
solungaçlarının iyi çalıĢmasını önlediği gibi hastalık ve parazitlere uygun ortam
da hazırlamaktadır. Bu nedenle biyolojik filtreden evvel bir kum filtresiyle bu
partiküller tutulmalıdır. Alabalıklar askıda katı maddeye oldukça duyarlıdırlar, <
20 mg/l doğal ortamlar, < 5 mg/ l kuluçkahaneler için kabul edilebilir değerler
olmaktadır. Bazı tatlı su türleri ise, örneğin tilapialar, sazan balığı türleri ve yayın
balıkları 100 mg/l üzerindeki oranları tolere edebilmelerine rağmen askıdaki
katının yapısı oldukça önemlidir.
Katı süspanse maddelerden ziyade planktonların sebep olduğu türbidite
genellikle balık havuzlarında istenilen bir durumdur. Çünkü plankton patlaması
balığın gıdasını oluĢturan organizmaların büyümesini teĢvik etmekte dolayısıyla
daha fazla balık üretimine imkan sağlamaktadır. Havuzlarda aĢırı miktarda
fitoplankton çoğalmasının oluĢturduğu türbidite problemleri ortama 25-45 kg/ha
Al(OH) veya organik madde eklenmek suretiyle giderilebilir.
Bulanıklığın planktonik alglerden mi yoksa çamurdan mı kaynaklandığını
anlamak için mikroskobik inceleme yapılmaktadır. Bulanıklığın çamurdan
kaynaklandığı tespit edildiğinde havuz suları aĢağıdaki geçici tedavilerin herhangi
birisine tabi tututlmalıdır.
a. 29.39 g/m3 ticari Ģap atılmalıdır. Ortamın pH‟sının düĢmesini engellemek
ve muhtemel balık ölümlerini önlemek için Ģapla beraber 11.02 g/m3 sulandırılmıĢ
kireç ilavesi yapılmalıdır.
Suların Özellikleri, 55

b. 33.58 - 55.96 g/ m2 alçı taĢı atılmalıdır.


c. 7 – 10 küçük saman balyası ve metrekareye 4.47 g süper fosfat
atılmalıdır.
Oksijen düĢüĢüne sebep olacağından üçüncü tedavi Ģekli yaz mevsiminde
yapılmamalıdır. Metotların herhangi birisinin etkili olup olmadığını anlamak için
turbiditenin derecesine bakılmalıdır. Geçiçi olan bu önlemler yerine çamur
turbiditesine neden olan kaynağın uygulamadan önce ortadan kaldırılması daha iyi
bir yoldur.
Yüksek konsantrasyonlu organik bileĢiklerin yol açtığı turbidite balıklara
direkt olarak zarar yapmamakta, fakat böyle sular genellikle asidik olmaları,
düĢük besin seviyesi ve fotosentez için sınırlı ıĢık penetrasyonuna sahip
olmalarıyla distrofik özellikler göstermektedirler. Türbiditenin en sakıncalı olan
tipi kil parçacıklarının süspansiyonundan oluĢanıdır. AraĢtırıcılar, 20,000
mg/l‟den daha yüksek kil türbiditesine maruz kalan balıklarda davranıĢ
değiĢikliklerinin olduğunu, 100,000 mg/l kil türbiditesine maruz kalan balıkların
ancak 1 hafta yada daha uzun süre yaĢadıklarını, fazla ölümlerin 175,000 mg/l ve
üzerindeki değerlerde ortaya çıktığını bildirmektedirler. Ancak, tabii sularda
türbidite miktarı 20,000 mg/l‟yi çok nadiren aĢmaktadır. Türbidite süspanse
toprak partiküllerinden oluĢmuĢ olsa dahi, balıklara ani direkt etkisi hemen
görülmemekte, uzun dönemde balık populasyonları için zararlı olabilmektedir. Kil
türbiditesi ıĢık penetrasyonunu sınırlamakta, verimi olumsuz etkilemekte ve bazı
parçacıkları dibe çöktürerek buradaki yumurtaları boğabilmektedir, yada bentik
komminiteleri tahrip edebilmektedir. Duchrow ve Everhart (1971), su kalitesi
standartları bakımından yapılacak değerlendirmelerde, direk türbidite
ölçümlerinden elde edilecek değerlerin Ģüpheli olabileceğine iĢaret etmiĢlerdir.
Buck (1956), Oklahoma'nın bir bölgesindeki çiftlik havuzlarını; ortalama
bulanıklığı 25 mg/l civarında olan temiz havuzlar, 25 - 100 mg/l arasında olan
orta dereceli havuzlar ve 100 mg/l‟nin üzerinde olan çamurlu havuzlar olarak üç
kategoriye ayırmıĢ, balıkların ortalama toplam ağırlıklarını (sunfish ve largemouth
bass), temiz havuzlarda 181 kg/ha, orta dereceli havuzlarda 105 kg/ha, çamurlu
havuzlarda ise, 33 kg/ha olarak tespit etmiĢtir. Ağırlıklar arasındaki farkların,
türbiditesi az olan havuzlardaki hızlı büyüme sonucu elde edilen fazla üretimden
kaynaklandığını ileri sürmüĢtür. Fitoplankonların net hacimlerini ortalama olarak,
temiz havuzlarda 19.2 l/l, orta dereceli havuzlarda 2.4 l/l ve çamurlu
havuzlarda ise, 1.5 l/l olarak ölçmüĢ, plankton büyümesini sınırlayan en önemli
faktörün ıĢık penetrasyonu olduğunu belirlemiĢtir. Türbiditesi 25 mg/l olan bir
suda kırmızı ıĢığın % 24.9‟unun 10 cm‟lik bir derinliğe nüfuz ettiğini, bu değerin,
50 mg/l ve 150 mg/l‟lık türbiditelerde sırasıyla % 6.3 ve % 0 olduğunu tespit
etmiĢtir.
III. BÖLÜM

3. KĠRLETĠCĠ KAYNAKLAR

3.1. Kirlenme
IOC (Devletlerarası OĢinografik Komisyon) kirlenmeyi, deniz çevresine
insanoğlu tarafından gerek doğrudan gerekse indirekt olarak verilen madde veya
enerji sonucunda; deniz canlıları ve insan sağlığı için zararlı olan, balıkçılık dahil
denizdeki aktiviteyi değiĢtiren, ayrıca deniz suyunun içme suyu olarak
kullanımında kaliteyi bozan ve tatlılığını düĢüren faktörlerin tümü olarak
tanımlamaktadır. FAO (BirleĢmiĢ Milletler Tarım Organizasyonu) su kirliliğini;
canlı kaynaklara zararlı, insan sağlığı için tehlikeli, balıkçılık gibi çalıĢmaları
engelleyici ve su kalitesini zedeleyici etkiler yapabilecek maddelerin suya
atılması olarak tanımlamaktadır.
Bu tanımlara göre deniz kirliliğine neden olan baĢlıca kaynaklar, 1. Evsel
atık sular, 2. Endüstriyel atıksular, 3. Petrol Kirliliği, 4. Toksik metal kirliliği, 5.
Zirai ilaçlamalar, 6. Turizm ve eğlence atıkları olarak sıralanabilir (ġengül, 1991).

1. Evsel Atık Sular


Sularda evsel atık suların aĢırı birikmesi neticesinde azot, fosfor fazlalığı,
oksijen azlığı vs. durumlar ortaya çıkmaktadır. Su sirkülasyonunun az olduğu
kapalı ve yarı kapalı koy ve benzeri bölgelerde oluĢan fekal kirlilik eutrifikasyona
sebep olmakta veya hızlandırıcı rol oynamaktadır (Burhan ve Yılmaz, 1998).
Örneğin, gıda sanayi atık suları sanayinin niteliğine, uygulanan teknolojiye ve
iĢlenen ham maddeye göre; karbonhidrat, yağ, protein veya bunların değiĢik
kademelerdeki parçalanmalarından açığa çıkan ürünler, değiĢik oranlarda organik
kirliliğe yol açmaktadır (Ülkü, 1984).

2. Endüstriyel Atık Sular


a. Süt endüstrisi atıksuları.
Bu sanayiden gelen atılar genel olarak birbirine benzer. Esas kirleticiler
emülsiyon halindeki yağ ve süt atıklarıdır. Alman verilerine göre birleĢik bir süt
fabrikası atık suyunun BOI5 değeri yaklaĢık olarak 1000 mg/l‟dir. Tüm atıklar
taze olduklarımda alkalidirler ve pH = 7.0 - 8.8‟ dir. Kazein tesislerinin atıklarının
pH‟ sı ise 5.5 - 6.5 arasındadır. Atıklar anaerobik ortamda fermentasyona
uğrayarak; laktoz, laktik aside dönüĢtürülür ve ortamın pH‟ sı 4.5-5.0‟ e kadar
düĢer ve kazein çökelir. Peynir fabrikaları atık suları ortamdan kremasız sütün
ayrılması nedeniyle asidiktir. Süt atıkları bulanıktır, beyazımsı-sarımtırak
Su Kirliliğine Giriş - 58

renktedirler ve 160 mg/l konsantrasyonlara varan toplam azot, 2-3 mg/l fosfor
bileĢikleri ve 3- 4 mg/l potasyum içerebilirler.
b. ġeker endüstrisi atıksuları
ġeker üretimi esnasında büyük miktarlarda su kullanılır. Su tüketimi
bölgesel koĢullara bağlı olarak 5 - 19 m3 su/ton pancar Ģeklindedir. Örnek olarak
2000 ton Ģeker pancarını günlük olarak iĢleyen bir tesiste ortalama su tüketimi 15
m3/ton, su ihtiyacı ise 3000 m3/gün‟dür. Bu miktar 150 l/kiĢi/gün su kullanan
200.000 nüfuslu bir Ģehrin günlük su tüketimine eĢittir.
c. Konserve endüstrisi atık suları
Konserve tesislerinde atık suların hacmi ve özellikleri bir tesisten diğer
tesise ve bir tesis içinde de günden güne değiĢiklik gösterebilmektedir. Narenciye
konservesi atıkları kaygani çamurumsu, üniform olmayan bir kütledir. Günde 700
ton narenciye iĢleyen bir tesiste 2700 m3 / gün atıksu ve 6 ton/gün BOI kirlilik
yükü oluĢur. Narenciyelerin konserve yapılması sırasında BOI‟si ve askıda katı
madde konsantrasyonu yüksek olan atıklar meydana gelir.
d. Bitkisel yağ sanayi atıksuları
Ham yağların içerdiği serbest asitliğin nötralize edilmesi ile elde edilen
soapstock yağ iĢletmelerinde önemli bir yan ürünü oluĢturur. Genellikle sabun
imalinde kullanılarak değerlendirilir. Soapstockun yağdan alınmasından sonra,
yağdaki sabun kalıntılarının yıkanması ile atıksu oluĢur. Yağın % 10 - 30‟ u
oranında sıcak su ile yapılan yıkama sonunda elde edilen atıksuda sabun, yağ,
serbest alkali, yağa bulanmıĢ bazı ağır metaller, yağdaki doğal renk maddeleri ve
bazı doğal antioksidantlar yer almaktadır. Yağların rafinasyon aĢamasından
ortaya çıkan en önemli atık maddelerden birisi de renk açmada kullanılan ağartma
toprağıdır. Ham yağların rafinasyonunda koku alma iĢleminde ortaya çıkan atık
maddeleri destilasyon sırasında kondense suyuna karıĢan yağdaki istenmeyen
kokular ve kaçak yağdır. Zeytinyağı üretimi sırasında açığa çıkan atıksular büyük
bir kirletme potansiyeline sahiptir. Zeytinyağı üretimi atıksuları alıcı ortamın
organik madde konsantrasyonunu, bulanıklığı, rengi, kokuyu ve asiditeyi arttıran
özelliklere sahiptir.
e. Fermentasyon endüstrisi ve maya sanayi atıksuları
Fermentasyon sanayiinde çeĢitli atıksu kaynakları içinde dealkolize kazan
kalıntıları evaporatör kondensatları önemlidir. Diğer ikincil ve en önemli atıksular
ise distilasyon kalıntıları ve ekipman yıkama sularıdır.
Maya sanayi atıklarının esas bileĢeni artık nutrientlerdir. Bu atıklar toplam
atıksu hacminin % 20‟ sini toplam BOI‟ nin ise % 75 - 80‟ ini teĢkil ederler. Maya
atıkları kahverengi renkli, tipik maya kokulu ve oldukça higroskobik atıklardır.
Katı maddeler çözünmüĢ ve kolloidal haldedir. Askıda katı madde
Kirletici Kaynaklar, 59

konsantrasyonları ise 200 mg / l kadardır.


f. Alkoloid iĢletmeleri atıksuları
Alkoloid fabrikası atıksularının organik madde içeriği yüksektir. Bu nedenle
atıksuların BOI ve KOI değerleri oldukça yüksektir. Atıksularda alkaloid türevleri
bulunduğundan atıksular alıcı su ortamlarında mikroorganizmalara karĢı toksik
özellik veya inhibe edici özellik taĢımaktadır.
g. Mezbaha ve entegre et atıksuları
Mezbahalarda, kesimhane ve et iĢleme prosesleri sırasında oluĢan atıksular,
genellikle yüksek KOI, BOI5, toplam askıda katı madde, yağ ve gres ve yüzer
madde içermektedir. Mezbaha ve et entegre tesisleri atıksuları kan, et, yağ ve
sakatat parçacıklarını içerir. Hayvanların bekletildiği alanlarda oluĢan atıklar
hem sıvı hem de katı olabilirler. Bu atıkların miktarı ve kirlilik yükü, sığır
miktarına, hayvan pisliklerinin ne sıklıkta ve ne kadar iyi temizlendiğine ve
yıkama frekansına bağlıdır. Et endüstrisi atıklarında en önemli kirliliklerden biri
kandır. Eskiden kanalizasyon sistemine verilen bu atık bugün yan ürün olarak elde
edilmektedir. ĠĢkembe vb. atıklar kanalizasyon sistemine verildiklerinde, toplam
katı madde konsantrasyonunu arttırırlar. Hayvan kesimi ve iĢleme tesislerinde
önemli bir kirlilik kaynağı da temizlik iĢlemleridir. YaĢ iĢlemlerde kirlilik yükü
fazladır. Mezbaha iĢlemleri esas olarak, kesme kısmı etrafında toplanmıĢtır.
Burada oluĢan atıklar kırmızımsı-kahve renkli, yüksek BOI‟li, askıda katı madde
konsantrasyonu yüksek atıklardır. Mezbaha atıkları bileĢimleri ve alıcı sulardaki
etkileri açısından evsel atıksulara benzerler. Bununla beraber, bu atıkların toplam
organik madde içeriği, evsel atıksularınkinden oldukça yüksektir. Diğer taraftan
mezbaha ve et entegre tesisleri atıklarındaki patojenik organizmalaraın tehlikesi
evsel atıklara kıyasla daha azdır. Mezbaha atıkları, yeterli seyreltmenin olmaması
halinde alıcı ortamlarda oksijen azalmasına, çamur birikimlerine, renk
bozulmalarına ve benzeri bozulmalara neden olurlar.
h. Un ve makarna tesisleri atıksuları
Un fabrikaları atıksuları toz, toprak, taĢ ve benzeri kaba birlilikler ile
buğday kabuklarını, saplarını ve kepeği içermektedir. TemizlenmiĢ buğdayın su
ile tavlanması sırasında da atıksu oluĢur. Daha sonra uygulanan kırma, eleme,
temizleme ve inceltme iĢlemleri sırasında da atıksular meydana gelir.
i. Sabun ve deterjan sanayi atıksuları
Sabun ve deterjan sanayinde oluĢan sıvı atıklar hacimce küçüktürler ancak
doğrudan çevreye verildiklerinde zararlı etkileri olmaktadır. Suda çözünen
deterjanların sulardaki kalıntıları çevrede bazı problemlere neden olmaktadır.
Bunlar;
1. Aktif çamur tesislerinde ve alıcı su ortamlarında oksijen transferinin
Su Kirliliğine Giriş - 60

engellenmesi.
2. AĢırı derecede köpük oluĢumu
3. Tatlı sularda yaĢayan balıklara karĢı toksik etkisi
4. Ġçme suyu arıtma tesislerinde arıtılmasının güç olması
Deterjan bileĢiklerinin içme suyu temin edilen kaynaklara karıĢması halk
sağlığı açısından da önem taĢımaktadır. DüĢük miktarlarda da olsa içme suyu ile
birlikte insanlar bir miktar deterjanı içme durumunda kalmaktadırlar. Tüm
deterjanlar biyolojik olarak belli miktarlarda ayrıĢma göstermektedirler. Bu
ayrıĢmanın derecesi tamamen deterjanın kimyasal yapısı ile iliĢkilidir.
Deterjanların yapısındaki diğer bir kirlilik unsuru da polifosfatlar‟dır.
Deterjanlardaki polifosfatların organik asitlerle değiĢtirilerek alıcı su ortamlarında
alg problemine neden olmamaları konusunda yoğun araĢtırmalar yapılmaktadır.
Deterjan ünitelerindeki atıklar; ham madde kaçakları, dolgu maddeleri ve yüzey
aktif madde kaçakları Ģeklinde oluĢabilir. Deterjan artıkları çok miktarda
çözünmüĢ veya kolloidal halde katı madde, organik maddeler ve fosfor içerir.
j. Deri sanayi atıksuları
Deri endüstrisi atıkları genellikle yaĢ iĢlemlerden ileri gelmektedir.
Geleneksel yöntemler ile derilerin iĢlenmesinde 1 kg deri için 50 - 100 kg
dolaylarında su kullanıldığı bildirilmektedir. Deri sanayinde su tüketimi bir
prosesten diğerine değiĢiklik göstermektedir. Genellikle bitkisel tabaklayıcı
maddelerin kullanılması halinde daha az, krom gibi tabaklayıcı maddelerin
kullanılması halinde daha çok su sarf edilmektedir. Islatma - yumuĢatma
iĢlemlerinden çıkan sular bazı protein artıklarını, kan ve benzeri organik
kirlilikleri, kıl, yün ve toprak gibi bazı maddeleri içerirler. Atık suyun en önemli
özelliği yüksek tuzluluk içermesi ve hafif alkali özellikte olmasıdır.
k. Boya sanayi atıksuları
Boya üreten fabrikalardan çıkan kullanılmıĢ suların ana kaynağını tank ve
techizatın yıkanması oluĢturmaktadır. Hammaddeleri karıĢtırma, inceltme - ton
ayarlama ve doldurma, paketleme Ģeklinde üç adımda yapılan boya üretimi
sonunda üretilen boyanın cinsine bağlı olarak bu adımlarda kullanılan tank ve
techizat su veya bir solvent ile yıkanır. Bu iĢlemlerden çıkan sularla boyadan
gelen toksik veya toksik olmayan organik ve anorganik çeĢitli bileĢikler bulunur.
Sıvı atıklar solvent esaslı atık maddeler ve ağır metalleri içeren yıkama sularını
içermektedir.
l. Kimyasal madde ve gübre sanayi atıksuları.
Sülfürik asit üretimi esnasındaki reaksiyonlarda ısı aĢığa çıktığından
soğutma suyu ile soğutma iĢlemi yapılmakta ve neticede bir termal kirlenme
Kirletici Kaynaklar, 61

sorunu ortaya çıkmaktadır. Diğer bir atıksu kaynağı ise sızıntılar ve kaçaklardır.
1. Fosforik asit üretimi
Fosforik asit üretiminde farklı asitlerin kullanılması farklı atıklara neden
olmaktadır. Atık olarak, kalsiyum, flor, demir, aliminyum, silika ve uranyum
sulara karıĢır. Asit olarak sülfürük asit kullanıldığında oluĢan diğer atık kalsiyum
sülfattır.
2. Nitrik asit üretimi
Nitrik asit üretiminde oluĢan baĢlıca atık, proses makinaları yağlanmasında
kullanılan yağlardan gelir.
3. Amonyak üretimi
Amonyak üretiminde karbondioksiti uzaklaĢtırmak üzere amonyak ile veya
sodyum hidroksit ile yıkama iĢlemi uygulanır. Bu son çözeltiler rejenere edilmez
ve atık olarak atılırlar. Bu prosesteki en büyük problem, kazan sisteminde buhar
kondensasyon sularıdır. Kondenzasyon suları bu yöntemle NH3 üretiminde oluĢan
en büyük kirlilik akımını oluĢturur. Diğer bir amonyak üretim metodu ise
sıkıĢtırılmıĢ hava ile hidrojenin yakma fırınında N : H = 3: 1 oranında
karıĢtırılması ile yakılmasıdır. Bu proseste havadaki karbon dioksit sodyum
hidroksit yıkaması ile uzaklaĢtırılır. Soğutma suları ve kazan suları en önemli
atıkları teĢkil etmektedir.
4. Üre üretimi
Üre üretimi prosesi tamamen kapalı devre olduğundan atıksu oluĢmaz.
m. Çimento sanayi atıksuları
Çimento üretimi sürekli bir prosestir. Çimeto sanayinde kullanılan suyun
büyük hacimdeki bölümü esasen kirlenmemiĢ haldedir. Soğutma sularının
sıcaklığının yüksek olması ötesinde baĢka bir kirliliği yoktur.
n. Kömür endüstrisi atıksuları
Kömür yıkama sularındaki en önemli kirlilik askıdaki katı maddeler,
kalsiyum ve magnezyum sülfatlar ile demirdir. Asidik maden drenaj sularını alan
nehir suları asidik olmakla beraber, endüstriyel veya evsel amaçlarla kullanımı
için ilave arıtıma gerek duyulan yüzeysel sulardır. Asidite alkali özellikteki
kimyasal madde ilavesiyle giderilebilir, ancak bu kez de oluĢan su sert su
özelliğindedir ve endüstriyel su temini için yumuĢatılması gereklidir. Asidik
maden drenaj sularını alan sularda genellikle Ģu karakteristikler izlenir: DüĢük
pH, yüksek özgül iletkenlik, yüksek demir, alüminyum, manganez ve magnezyum
konsantrasyonları, yüksek çözünmüĢ katı maddeler, yüksek derecede sertlik
(çoğunluğu da kalıcı sertlik olmak üzere) ve yüksek asidite.
Su Kirliliğine Giriş - 62

Bu sonuçlar asidik maden drenajlarının alıcı su ortamları için büyük bir


kirlilik potansiyeli oluĢturduğunu göstermektedir.
o. Petrol rafinerisi atıksuları
Petrol rafinerisi atıkları sızma ve çatlaklardan çıkan serbest ve emülsifiye
edilmiĢ yağ, sızmalar, tankta kalan pislikler, kimyasal iĢlemlerden çıkan çamurlar,
alkali sular, asitli çamurlar, asitli sular, kimyasal tasfiyeye giden emülsiyonlar,
distile ayırıcılardan gelen kondanse sular, tank tabanı çamurları, kulelerden vs.
gelen kömür atıkları, asitli gazlar, atık katalizör, filtre killeri, kimyasal madde
üretiminde yan ürünlerden çıkan özel kimyasal maddeler ve soğutma sularıdır.
p. Metal sanayi atıksuları ve metal kaplama atıkları
Metal sanayi atıksuları genellikle az miktarda olmakla beraber toksik
özellikte olabilen atıklardır. Atıksular; asitleri, alkalileri, yağları ve metalik
maddeleri içerir. Metal sanayi atıksularının tipik özellikleri; zehirlilik, düĢük
organik madde içeriği ve yağ - gres içermeleridir. Metal endüstrisi atıksularında
asidite veya alkalinite mevcut olabilmektedir. Siyanür ve krom tuzlarını ve diğer
metal tuzlarını içerebilmektedir. Ayrıca, solventler ve deterjanlar, boyalar, yağ ve
gres de metal iĢleme endüstrileri atıksularının tipik bileĢenleridir. Metal kaplama
tesislerinin atıksuları hem alkali hem de asidik özellikte olabilir. Siyanürlü veya
alkali temizleme banyolarının kullanımı ile oldukça yüksek pH‟ li buna karĢılık
kromat banyoları için asidik pH‟ li atıklar oluĢur.
Yapılan yıkama ve temizleme iĢlemi ortaya oldukça asidik atıklar verir.
Krom kaplama tesislerinden krom içeriği yüksek atıklar, çinko kaplama
tesislerinden de siyanürlü atıklar gelir.
r. Demir - çelik sanayi atıksuları
Yüksek fırın gazı suyla yıkandığında yıkamadan çıkan sular baza tozlarını
(katı parçacıkları) içerir. Bunlar arasında demir oksit, alümine, silis, karbon, kireç
ve magnezyum bileĢikleri suya geçen kirlilikler olarak sayılabilir.
s. Pamuklu ve yünlü tekstil sanayi atıksuları
Pamuklu tekstil sanayi atıksularındaki en önemli kirlilik problemleri;
organik madde içeriğinin yüksek oluĢu, pH‟ ın yüksek oluĢu, toksik maddelerin
bulunması, sıcaklığın yüksek oluĢu, deterjan ve sabun içeriğinin olması, yağ ve
gres, sülfür, katı maddeler ve alkalinite içermesi olarak özetlenebilir.
Tekstil endüstrisinde atıksular miktar ve bileĢim yönünden çok
değiĢkendirler. Bu atıkların birinci kaynağı liflerde mevcut olan doğal
safsızlıklardır. Ġkinci kaynak ise proseslerde kullanılan kimyasal maddelerdir.
Tekstil proseslerinde kullanılan boyalat, taĢıyıcılar ve türevleri ve sülfür
çoğunlukla atıklarda bulunurlar. Tekstil boyamada ayrıĢmaya karĢı çok dayanıklı
Kirletici Kaynaklar, 63

boyaların kullanılması istendiğinden, oluĢan boya artıkları da biyolojik ayrıĢmaya


karĢı dayanıklı ve zor ayrıĢır.
Pamuklu tekstil atıkları alkali özellikte, iĢlenen boyanın hakim renginde ve
debisi yüksek atıklardır. Pamuklu, yünlü ve sentetik tekstil endüstrilerinde proses
değiĢimi, kimyasal madde değiĢimi ve bitim iĢlemlerinin değiĢimi atıksuların
karakterinin bir tekstil tesisinden diğerine çok değiĢmesine neden olmaktadır.
Pamuklu tekstil atıkları biyolojik ayrıĢabilir olmakla beraber, bazen biyolojik
proseslerde olumsuz durumlara neden olabilir. Atıksularda bulunan deterjanlar
biyolojik sistemlerde köpük problemi oluĢtururlar.
Atıksular alkali özelliktedir ve pH değerleri yüksektir. PH‟ ın yüksek olması
biyolojik arıtmayı engeller. Bu nedenle biyolojik ayrıĢma öncesi pH‟ ın
ayarlanması gereklidir.
Yünlü tekstil atıksularında saman, diken, pıtrak, toprak, kum, alkali
maddeler; organik asitler, yağ ve H2S, boyalar, deterjanlar, kimyasal ve organik
maddeler bulunur.
Yünün saflığına, kalitesine, boya maddelerinin çeĢidine, deterjan türlerine
ve makine tiplerine göre atıklar farklıdır. Yapak yıkama atıkları yüksek askıda
katı madde ve yüksek BOI5 (5000 - 14000 mg/l) içerirler.
t. Kağıt sanayi atıksuları
Kağıt hamuru hazırlama atıksuları siyah su, kağıt yapma kısım atıksuları ise
beyaz su olarak adlandırılır. Kağıt hamuru atıksuları piĢirme, yıkama, ağartma,
kalınlaĢtırma, elyaflarına ayırma iĢlemlerinden gelir. Bu artıklar sülfit sıvısı, ince
hamur, ağartma için kullanılan kimyasal maddeler, merkaptanlar, sodyum sülfit,
karbonat hidroksiller, kağıt, kazein, kil, mürekkep, boyalar, yağ - gres ve elyaflar
içermektedir. Kağıt yapımında meydana gelen kirliliğin büyük kısmı kağıt hamuru
hazırlama proseslerinden oluĢur. Kağıt hamuru yapan tesislerde çözünmüĢ,
biyokimyasal oksijen ihtiyacı ve askıda katı madde içeriği yüksek atıklar oluĢur.
Atıksu debileri kağıt hamuru atıklarında 100 - 200 l / kg kağıt hamuru ve
BOI5‟i ise 1000 - 2000 mg/l‟dir. Kağıt yapma iĢlemlerinden gelen atıkların hacmi
de yaklaĢık diğeri kadardır. Ancak BOI‟ si kağıt hamuru atığının BOI‟ sinin 1/10‟
u kadardır. Kağıt üretiminde yaklaĢık 400 - 600 m3 su / ton kağıt kullanılır.
u. Balık iĢleme tesisleri atıkları
Balıkların depolandığı kutular içindeki kaçaklar, konveyörlerde taĢıma
sırasında olan sızıntılar, dökülmeler suretiyle veya çatlayan balık kutularında olan
saçılmalar ile oluĢan atıklar yüksek konsantrasyonlarda kan ve çözünmüĢ katı
madde içerirler. Preslerin, tesisin yerinin, tank, santrifüj ve diğer ekipmanların
yıkanmasından oluĢan atıksular tesis yıkama suları olarak deĢarj edilirler.
Su Kirliliğine Giriş - 64

v. Rafine tuz üretimi atıksuları


Rafine tuz üretimi sırasında oluĢan atıksuların kaynakları satüratör ünitesi,
dekantör ünitesi ve soğutma iĢlemini yapıldığı evaporatörlerdir. Atıksu bileĢenleri
dekantör çıkıĢ suları, satüratör çıkıĢ suları ve soğutma sularıdır. Dekantör çıkıĢ
suları anorganik atıklar yani, askıda katı madde ve çözünmüĢ katı madde içeren
katı maddesi yüksek atıksulardır.
Satüratör çıkıĢ sularında toz, kum, taĢ ve çamur bulunur. Satüratör
atıklarının su içeriği çok düĢüktür. Dekantör atıksuları yüksek oranda katı madde
(kalsiyum, magnezyum ve sodyum hidroksitler, klorürler, silisyum dioksit ve
kalsiyum sülfat gibi) içerdiğinden tesisin en önemli atıksu sorununu
oluĢturmaktadırlar.
Soğutma sularının sıcaklığı yüksektir ( 40 - 50 oC gibi). Bu nedenle soğutma
kulelerinde soğutulup alıcı sulara veya kanala deĢarj edilebilir.
y. Alkali ve soda endüstrileri atıksularının özellikleri
Sıyırma kamaralarında oluĢan atıksular bu tesislerin en tipik atıksularıdır.
Bu atıksularda tipik kirletici kalsiyum karbonattır.

3. Petrol Kirliliği (Müezzinoğlu, 1987;Yaramaz, 1992).


Ham petrolün birleĢimi komplekstir ve bölgeden bölgeye farklılıklar
gösterir. Önemli bileĢenleri alifatik hidrokarbonlar, siklik parafin hidrokarbonlar,
aromatik hidrokarbonlar, nafteno aromatik hidrokarbonlar, reçine, asfalteanes,
heteroatomik bileĢikler ve metalik bileĢiklerdir. Aromatik ve nafteno aromatik
hidrokarbonlar, petrol içindeki en fazla toksik bileĢikler olarak kabul edilir ve
bunların petrolün toplam bileĢiğindeki yüzdeleri rafine iĢlemleri sırasında artar.
Petrol hidrokarbonlarının geniĢ anlatımı Neff‟te mevcuttur.
Gemilerden, deniz yatağında yapılan petrol arama ve çıkarma iĢlemlerinden,
kaza sonucu saçılma ve nehirlerde taĢınan petrol yağlarından dolayı dünyada 4
milyon ton/yıl petrol ürünü denizlere bulaĢmaktadır. Bu bulaĢma sonunda sudan
hafif olan petrol yüzeyde ince bir film teĢkil etmek üzere hızla dağılmakta ve etki
alanını geniĢletmektedir. Yıl boyunca denizlere bulaĢan yağlı maddelerin 3.6
x1018 cm2 olan dünya denizlerine homojen yayılması mümkün olsaydı her yıl 6 x
10-3  mikron kalınlığında yeni bir film deniz yüzeyini kabuk gibi örterdi. Bu
kalınlıkta bir film ortalama bir petrol yağı molekülünün iki sıralı üst üste
diziliĢiyle oluĢurdu. Böylece yüzey gerilimli petrol hidrokarbonları molekülleri
atmosfer / deniz arakesitinde pekçok doğal sürece engel olur ve muhtemelen
denizdeki canlı yaĢamı sona ererdi. Neyse ki, bu model birçok nedenle
Kirletici Kaynaklar, 65

gerçekleĢmemektedir. Öncelikle, petrol bulaĢması oldukça yerel boyutlarda olup


deniz yüzeyine homojen dağılma mümkün olmamaktadır. Ayrıca petrol
bileĢimindeki hafif ve çabuk buharlaĢan fraksiyonlar bu saçılma esnasında da
hızla havaya uçarak geride sudan daha ağır katranımsı kısımların kalmasına yol
açarlar.
Türbülans, dalga ve akıntı hareketleriyle çalkantılı olan yüzey kısmında bu
hareketliliğin derecesiyle iliĢkili olmak üzere değiĢik kalınlıkta yağ/su
süspansiyonları oluĢmaktadır. Dökülen petrolün yüzeydeki miktarı fazla ise yağ
içinde su (su/yağ) süspansiyon tabakasıda oluĢur. Suyun az petrolün çok olduğu
bu köpüklü kahverengi emülsiyon tabakası “Chocolat mouse” adıyla da bilinir.
Yüzeyden kopan yağ yuvarlakları (miçeller) su kitlesinde kısmen çözünür,
çözünmeyecek kadar ağır kısımlar ise küresel biçimlerini koruyarak dibe
çökelirler. Çökelme sırasında çarpıĢıp yapıĢmaları sonucu hacimce ve suda
çözünen hafif hidrokarbonların ayrılması sonucu ağırlıkça büyüyen bu yapıĢkan
kürelere “tar-ball” adı verilir. Tar-ball küreleri dip özelliklerine göre dip
akıntılarıyla hareket edebilir, kum veya sedimanla kaplanabilir ve dalga
hareketiyle kıyıya vurabilir. ġekil 3.1‟de petrolün su içindeki davranıĢı
görülmektedir.
Yoğun bir gemi trafiğine ve kıyılarında petrol iĢleyip, tahliye eden ve
tüketen çok sayıda tesise sahip oluĢu nedeniyle Akdeniz ve özelde Ege denizi
petrol filmi oluĢumu açısından özel bir yere sahiptir. Yolda ortalama 350 milyon
ton petrolün Akdeniz‟de hareket halinde olduğu ve bunun 0.5 – 1 milyon tonunun
denize çeĢitli yollardan karıĢtığı açıklanmıĢtır (Le Lourd, 1977). Toplam 2.5 x
1012 m2 yüzeye sahip olan Akdeniz‟de bu miktarın 200 – 400 mg / m2 petrol
saçılması, 70 – 140 mg/ m2 –yıl tar-ball oluĢumu anlamına gelmesi gerekir.
Su Kirliliğine Giriş - 66

ġekil 3.1. Petrolün su içindeki davranıĢı (Ramade, 1979)

Petrol taĢımacılığı trafiğinin önemli bir bölümü de Boğazlar yoluyla


Karadeniz‟e yönelik olduğundan Ege Denizi petrol kirlenmesi açısından oldukça
önemli bir risk altındadır. Ege‟de ayrıca deniz yatağından petrol sızıntısı ve petrol
üretimi de söz konusudur. Ege Denizinde yapılan 3 yıllık mevsimsel petrol
hidrokarbonları ölçümleri sonucunda, örnekleme istasyonunun trafik ve diğer
kaynaklar açısından, konumuna da bağlı olmak üzere; su sütununda 0.18 – 80 g /
l, sedimende ise 0.59 – 997 g / g gibi çok yüksek değerler bulunmuĢtur. Bu
değerler trafik Ģeritleri üzerinde suda 50 g/ l petrol değerlerinin gözlendiğini ve
kirletilmiĢ olan bu bölgenin Akdeniz‟in diğer bölgelerindeki yöresel ölçümlerle
karĢılaĢtırıldığında Ege‟nin petrol kirlenmesi riskinin Akdeniz‟in diğer kirli
kesimlerinden az olmadığına iĢaret eder (Civili, 1985). Ege‟deki örnekleme
sırasında alınan kromatogramlara bakılarak özellikle sedimanda görülen petrol
bulaĢığının Ege petrolünün tipik fraksiyonlarını gösterdiği, bu nedenle deniz dibi
sızıntılarının önemli boyutlarda olduğu düĢünülmektedir (Topçu, 1985) Yapılan
bir çalıĢmada, Kızıl Denizin ekonomik öneme sahip teleost türlerinden biri olan
rabbitfish (Siganus rivulatus ) Basra körfezi ve Suez körfezinden yakalanarak
ham petrolün bunlar üzerindeki toksisitesi belirlenmiĢtir. Testler 3 litrelik küçük
Kirletici Kaynaklar, 67

kavanozlarda, %o 41 tuzluluk ve 23oC‟de yapılmıĢtır. 168 saatte LC50 değerleri


Iran ham petrolü için 0.74 ml/litre ve Sina petrolü için 14.5 ml/litre olarak
kaydedilmiĢtir ( Eisler ve Kıssıl, 1975)

4. Toksik metal kirliliği


a. Jeolojik ayrıĢma
b. Madenlerin endüstriyel iĢlemleri sonucunda
c. Endüstriyel atıklardan
d. Evsel atıklar ve Ģehirsel sel suları
e. Atmosferik kaynaklar
f. Tarım alanlarından gelen metal giriĢleri
g. Özel kaynaklar
h. Çok kaynaklı etkiler diye sıralanabilir.

3.2. Kirleticilerin Sınıflandırılması


Yeryüzünde canlılar için yaĢam kaynağı olan faktörlerden ikincisi olan sular
günümüzde hızlı bir Ģekilde kirlenme ile karĢı karĢıya bulunmaktadır. Sularda
meydana gelebilecek kirlenme çok geniĢ alanlara yayılarak, gerek insanlar
gerekse, diğer canlılar ve toprak için tehlikeli durumlara yol açmaktadır. TaĢıma
gücü fazla olan su, içinde barındırdığı pek çok zararlı maddeyi uzun mesafelere
taĢıyarak hem kendi bünyesinde hemde çevrede kirliliğe sebep olmaktadır
(Soykan, 1997).
Akuatik ortamların kirlenmesi anlamını taĢıyan pollusyonu meydana getiren
atıklara pollutant veya kirleticiler denilmektedir. Fiziksel, kimyasal ve biyolojik
kirleticilerin atmosfer ve ekosisteme dağılımı Tablo 3.1‟ deki gibidir .

Tablo 3.1. Fiziksel, kimyasal ve biyolojik kirleticilerin atmosfer ve ekosisteme


dağılımı (Ramade, 1979).
Ekosistem
Kirleticilerin tabiatı Atmosfer Karalar Ġç sular Denizler
1. Fiziksel kirleticiler
ĠyonlaĢtırıcı ıĢınım + + + +
Termik Pollusyon - - + +
2. Kimyasal Kirleticiler
Hidrokarbonlar ve yanma ürünleri + + + +
Plastik Maddeler + + + +
Su Kirliliğine Giriş - 68

Pestisitler - + + +
Deterjanlar - - + +
ÇeĢitli sentez org. bileĢikler + + + +
Kükürt Türevleri + + + -
Nitratlar - + + +
Fosfatlar - + + +
Ağır Metaller + + + +
Florürler + + - -
Aerosoller + + - -
3. Biyolojik Kirleticiler
Ölü Organik Maddeler - - + +
Patojen Mikro organizmalar + + + +

3.3. Pollusyon Tipleri


Kirlenme çok kaynaklı bir problem olduğundan araĢtırıcılar sınıflandırmada
tam bir ittifak sağlayamamıĢlardır. Bu nedenle pek çok sınıflandırma mevcuttur.
Anonim, (1980)‟e göre su kirliliği değiĢime uğrayan özelliklerine göre 4 grupta
incelenmektedir. Bunlar:
1. Organik pollusyon
2. Anorganik pollusyon
3. Bakteriyolojik pollusyon
4. Termal pollusyon
Heath (1987) ise kirlilik tiplerini aĢağıdaki gibi gruplandırmaktadır:
A. AyrıĢabilen Organik Materyaller
B. AĢırı Beslenme
C. Suspanse katılar (Askıdaki Katı Maddeler)
D. Toksik Kimyasallar
1. Metaller
2.Klör
3. Siyanürler
4. Amonyak
5. Deterjanlar
6. Pestisidler
Kirletici Kaynaklar, 69

7. Poliklörürlü bifeniller
8. Petrol hidrokarbonları
9. Asitler ve alkaliler
E. Termal pollusyon
F. Diğer Pollusyon Kaynakları
1. Hava Kirlenmesi
2. Radyasyon Kirliliği
3. Gürültü Kirliliği
Ülkemizinde kirliliği önemli boyutlara ulaĢmıĢ bölgelerden biri olan Ġzmir
körfezine kirleticilerin denize ulaĢma yolları Tablo 3.2„deki gibidir.

Tablo 3.2. Kirleticilerin denize ulaşma yolları (Kocataş ve ark.1988).


Kirletici Miktar (%)
Evsel ve endüstri atıkları 50
YağıĢlar 15
Nehir ve Akarsular 10
Pestisitler 10
Erozyon 8
Körfez aktiviteleri ve deniz trafiği 4
Diğer kaynaklar 3

3.3.1. AyrıĢabilen Organik Materyaller


Çürüyebilir organik materyaller iyileĢtirilmemiĢ yada yetersiz iyileĢtirilmiĢ
evsel ve endüstriyel atıksulardan kaynaklanabildiği gibi su kaynağı içerisinde
bulunan faaliyetler sonucunda da oluĢmaktadır. Örneğin, balık havuzu sularında
bulunan organik maddeler canlıların atıkları, plankton ve bentikte çürüyen
organik maddelerin (detritus) süspanse partikülleri ve çözünmüĢ organik
maddelerdir. Organik maddelerin mikrobiyal ayrıĢabilmesi için ihtiyaç duyulan
oksijen miktarının nicel ölçümü biyokimyasal oksijen ihtiyacı (BOĠ veya BOD)
olarak adlandırılmaktadır. Sulara sürekli olarak organik madde giriĢi BOĠ‟nı
arttırmakta ve eğer ortama ilave taze su giriĢi yapılmazsa oksijenin anormal
Ģekilde düĢmesine (hypoxia) neden olmaktadır.
Standart BOĠ tayini için bol besinli su örneğinin 20 oC‟de ve genellikle 5
gün inkibasyonuna ihtiyaç vardır (Anonymous, 1975). Ġnkübasyon periyodu
süresince tüketilen çözünmüĢ oksijenin toplamı, örnekteki en çok reaktif organik
maddenin dekompozesi için gerekli miktar olarak kabul edilir. BOĠ değeri su
Su Kirliliğine Giriş - 70

kirliliği araĢtırmalarında faydalıdır çünkü bir effluenti saptamak için ihtiyaç


duyulan toplam oksijen BOĠ‟den ve effluentin hacminden hesaplanabilir.
Standart BOĠ ölçümleri balık kültürü ile uğraĢan kiĢiler için genellikle
manidar değildir çünkü bir havuz suyu örneğinin BOĠ‟nın çoğusu organik
kirliliğinin dekompozisyonundan daha ziyade plankton respirasyonundan
kaynaklanmaktadır. Bundan baĢka, balık çözünmüĢ oksijen kıtlığına çabucak
karĢılık verir, bu yüzden havuz suyunda oksijen tüketiminin saatlik oranı standart
BOĠ değerinden daha kullanıĢlıdır. Boyd et. al., (1978) balık havuzları için BOĠ
değerinin havuz suyunun iĢaretli bir ĢiĢede 6 - 24 saatlik periyotta çözünmüĢ
oksijendeki azalmanın basit ölçümüyle belirlenebileceğini tavsiye etmiĢtir. Havuz
suları için 6 saat BOĠ değerinin fitoplankton yoğunluğu ile yakından iliĢkili
olmuĢtur.
Bir örneğin kimyasal oksijen (KOĠ veya COD) değeri, tüm organik
maddenin karbondioksit ve suya oksidize olması için gereken oksijen miktarını
vermektedir (Maciolek, 1962). Numune sülfürik asit ve potasyum dikromat ile
muamele edilir ve 2 saat bekletilir. Organik maddeyi oksidize ederken tüketilen
potasyum dikromatın oksijen miktarına kimyasal oksijen ihtiyacı (KOĠ veya
COD) denir. KOĠ ve BOĠ arasında genellikle yüksek bir korelasyon mevcuttur.
Bu sebepten dolayı BOĠ, az zaman tüketimi açısından KOĠ analizlerinden
hesaplanabilir. Boyd et. al., (1978), havuz sularında KOĠ‟ndan çözülmüĢ oksijen
tüketimini hesaplamak için kullanılan bir eĢitlik sunmuĢlardır. Bu eĢitlik Ģu
Ģekildedir:
Saatteki mg/l csinden O2 tüketimi = - 1.006 - 0.00148 C - 0.0000125 C2 +
0.0766 T - 0.144 T2 + 0.000253 CT

C= Litredeki mg cinsinden KOĠ; T= Sıcaklık (oC)

Korelasyon katsayısı 0.92‟dir. Bu eĢitliği hazırlamada kullanılan datalar


KOĠ için 20 - 140 mg/l sıcaklık için ise 20 - 32 oC arasında değiĢebilir. Boyd
(1973), havuz sularının KOĠ‟nın yaklaĢık olarak klorofil a konsantrasyonları ile
iliĢkili olduğunu ve fitoplanktonun KOĠ‟nı etkileyen en büyük etkenlerden biri
olduğunu bulmuĢtur.
Münferit ölü organizmaları havuzlardan izole edip bunların KOĠ‟larını
(dekompoze olmaları için gerekli oksijen miktarları) tayin etmek mümkündür.
Balık havuzlarındaki bazı organizmaların KOĠ değerleri 0.96 - 1.28 mg O2/mg
kuru ağırlık arasında değiĢiklik göstermektedir (Tablo 3.3)
Kirletici Kaynaklar, 71

Tablo 3.3 Balık havuzlarında yaygın olarak bulunan organizmaların kimyasal


oksijen ihtiyacı (KOİ) (Boyd,1973)
Materyal Örnek Sayısı KOĠ (mg/l)
Balık 7 1.20
Partikül materyal a 14 0.96
Akuatik angiosperm 9 0.99
Makroskobik alg 4 1.02
Laboratuar kültüründen fitoplankton 10 1.28
a
Çoğunlukla plankton ve organik detritus ihtiva eden havuz suyunun
santrifüjlenmesinden artan rezidü

Planktonun türbiditenin en büyük kaynaklarından biri olmasından dolayı,


Secchi Disk görünebilirliği plankton yoğunluğunun bir tahminini sağlar (Almazan
ve Boyd, 1978). Aynı zamanda havuz sularının KOĠ değeri Secchi disk değerleri
arasında yüksek bir korelasyon vardır (Boyd ve ark.,1978). Buna ilave olarak
havuz sularında çözünmüĢ oksijen tüketiminin saatlik oranı Secchi disk
değerinden Ģu Ģekilde hesaplanabilir:
Saatteki mg/l cinsinden O2 tüketimi= -1.133 + 0.00381 S + 0.0000145 S2
+ 0.0812 T - 0.000749 T2 - 0.000349 ST S= Secchi Disk Değeri
o
(cm); T= Sıcaklık ( C)
Düzeltme katsayısı 0.91‟dir. EĢitlikte kullanılan verilerden Secchi disk
değeri 20 - 120 cm, sıcaklık ise 20 -32 oC arasında değiĢiklik göstermektedir.

3.3.1.1. Biyolojik pollusyon


Ekosistemdeki bireylerin aktiviteleri sonucunda ortam kirlenmesine neden
olan olaylara biyolojik pollusyon denir. Canlı bireyler ekosistem içerisinde
ortamlarının fazla fiziko-kimyasal değiĢimlerine neden olan polluant (kirletici)
deriĢimlerine (konsantrasyonlarına) dayanamıyarak yer değiĢtirirler yada ölürler.
Örneğin, Ġzmir körfezindeki kirlenmeden balıkların ve deniz yıldızlarının ortamı
terketmeleri gibi.
Ekosistem içerisinde bazı türler ortamda çok fazla polluant değiĢimlerine
karĢı yüksek dayanıklılığa sahiptir. Bu türler yaĢadıkları biotobun polluant
düzeyini indike ettiklerinden indikatör tür olarak kabul edilirler. Örneğin Mytilus
galloprovincialis, Nereis diversicolor ortam Ģartlarının değiĢmesine çok
dayanıklılık gösterirler. ÇeĢitli kirlenme ile ilgili laboratuar denemelerini bu türler
üzerinde yapmak daha uygundur.
Su Kirliliğine Giriş - 72

3.3.1.2. Planktonik Pollusyon


Planktonlar sularda asılı halde bulunan ve su hareketlerine bağlı olarak yer
değiĢtiren bitkisel ve hayvansal organizmalardır (fitoplanktonlar-zooplanktonlar).
Bunlar gıda zincirinin ilk halkalarını teĢkil ederler. Bilindiği gibi gıda zinciri:
Fitoplanktonlar  Zooplanktonlar  Küçük Balıklar  Büyük Balıklar
 Ġnsanlar

Dolayısıyla gıda zincirinin bu ilk halkasındaki kirlenme direkt olarak


insanları etkiler.
Fitoplanktonlar ortam kirlenmesinden çok etkilenirler. Planktonların
geliĢmeleri üzerine ortam pollusyonu bazen pozitif, bazen de negatif etki yapar.

3.3.1.3. Red-Tide ve Neden Olduğu Zehirlenmeler


Sadece kıyısal denizlerde görülen ve karasal ekosistemin canlı
topluluklarına, deniz ürünlerinin yenilmesi ile dolaylı yönden ulaĢan bu olay, her
yıl tonlarca kabuklu deniz ürünü, balık, evcil hayvan ve hatta insanların
zehirlenmesine neden olmaktadır. Tropik sularda yaĢayan bazı balıkların yaz
aylarında zehirli olmasının nedeni ile oluĢan Ciguatera hastalığı da bu olayla
ilgilidir.
Bu olayın ilginç yönü, bazıları zehirli olabilen bir hücreli organizmalar
tarafından meydana getirilmesidir. Özellikle ilkbahar sonları ve sonbahar baĢları
arasındaki ani ısınma ve soğuma periyotları arasında deniz suyu içindeki miktarı
litrede en az 100.000 – 1.000.000 adede ulaĢabilen bu canlılar taĢıdıkları renk
maddeleri (pigmentler, özellikle Xanthophyl) sayesinde deniz suyunun rengini de
etkilemektedir.
Red-tide olayı baĢlangıçta sadece bir veya birkaç organizma türünün uygun
ortam koĢullarında hızlı bir Ģekilde üremeleri ve aĢırı miktarlara ulaĢmalarından
ibarettir.
Bu olaydan; Diatomlardan, Chaetoceros, Leptocylindrus, Nitzcshia,
Skeletonema, Thalassiosira, Phaeodactylum; Euglenofitlerden Euglena deniz
suyunun rengini yeĢil kahverengi arasında değiĢtirebilirler. Dünya denizlerindeki
gerçek kırmızı deniz olayları Dinoflagellataların Amphidinium, Ceratium,
Dinophybib, Exuviaella, Gambierdiscus, Gonyaulax, Gymnodinium, Noctiluca,
Ostreopsis, Oxytoxum, Peridinum, Prorocentrum, Protogonyaulax, Ptyochodiscus,
Pyrodinium cinslerine ait bazı türler tarafından oluĢturulmaktadır. Deniz suyunun
rengini kırmızıya dönüĢtürecek kadar fazla üreyebilen yegane siliat ise
Mesodinium rubrum‟dur.
Gerçek kırmızı renkli deniz afetlerinde, suda çözünebilir PSP (Paralytic
Kirletici Kaynaklar, 73

Shellfish Poison) ve yağda çözünebilir NSP (Neurotoxic Shellfih Poison) olmak


üzere iki ana grupta zehir (Biotoksin) sentezlemektedir. PSP, % 15‟lik bir ölüm
oranına sahip olmasına karĢın NSP zehirlenmelerinde hiç ölüm rapor
edilmemiĢtir.
PSP vakalarında en önemli belirti midye, istiridye vs. yiyen insanda
yemekten birkaç dakika veya saat sonra dudaklar ve ağız içinde yanma ve batma
hissi ve uyuĢukluk, NSP zehirlenmesi: hissetme anormallikleri, sıcak ve soğuğu
birbirine karıĢtırma, ağız etrafında karıncalanma ve uyuĢma hissi, mide üĢütmesi
belirtilerdir. Bu vakalarda ölüm daima solunum felci ile olmaktadır.
Ciguatera hastalığı zehirli dinoflagellatlarla beslenmiĢ balığın insanlar
tarafından yenilmesi ile ortaya çıkar. Zehirlenme belirtileri NSP‟ye çok benzer.
Ciguatera hastalığını tipik NSP‟den ayıran en önemli özellik ilk belirtiler atılsa
bile yüz, dudaklar ve ağızdaki uyuĢukluğunun haftalarca devam etmesidir.
Korunmak için: Ġlkbahar sonları ve sonbahar baĢları arasındaki sürede gerek
midye, istiridye gibi deniz kabuklularının gerekse Tetraodontidae ve Labridae
familyasına ait tropik balıkları yememek gerekir. Önlemek için bazı araĢtırıcılar
bakır tuzlarının zehirli dinoflagellataların üremelerine ket vurduğunu saptamıĢ
olmakla birlikte, bu tuzların tüm deniz canlılarına zarar vermesi nedeniyle
kullanılmaları uygun değildir.
Gerek PSP, gerekse NSP tipi zehirler özellikle midye ve istiridyelerle
insanlara ulaĢtıklarında bu organizmalardaki zehiri uzaklaĢtırmanın en yaygın
yolu, toplanan tüm deniz organizmalarının temiz olduğu bilinen ve saptanan
bölgelerde bir hafta, 15 gün süreyle deniz suyu içinde bırakılmalıdır. Bu iĢlemden
sonra zehir ve zehirli organizmaların hemen hemen tamamı atılmaktadır. En
geçerli tedbir bu afetlerin görüldüğü bu bölgelerde kabuklu deniz ürünleri üretim
ve avcılığını engellemek, zehirli dinoflagellatların bulunmadığı sahalara
kaydırmaktır. Ayrıca ağırlıkları tonları bulan bu tek hücrelilerin oluĢturduğu
organik yığın deniz dibine çöktüğünde orada bir tabaka oluĢturacak ve bu
tabakanın bozulması sırasında sudaki çözünmüĢ oksijen kullanıldığından dip
sularından oksijen yetersizliği ortaya çıkacaktır.

3.3.2. AĢırı Beslenme


Tarımsal faaliyetlerin yapıldığı bölgelerde yada ayrıĢmayan deterjanların
suya karıĢtığı bölgelerde, fitoplanktonların geliĢmesi bitki besinlerinin aĢırı
miktarlarına bağlı olarak teĢvik edilmektedir. Bu ötrofikasyon iĢlemi; gün ıĢığında
fotosentezle, gece respirasyonla çözünmüĢ oksijen miktarındaki geniĢ
değiĢikliklerle sonuçlanır. Geceleyin fitoplanktonlar tarafından oksijenin
kullanımı, henüz tanyeri ağarmadan önceki saatlerde çok düĢük çözünmüĢ oksijen
miktarlarına sebep olabilir.
Su Kirliliğine Giriş - 74

3.3.2.1. Balıkların Yemlenmesi ve Su Kalitesi


Balıklar verilen yemin büyük bir kısmını metabolik artıklar halinde suya
atarlar. Yemlerdeki besin maddelerinin ancak % 25‟i balık etine dönüĢür (Boyd,
1973). Bu atık maddeler karbondioksit, amonyak, fosfat, organik ve inorganik
maddeleri ihtiva ederler. Havuzlarda plankton üretiminin düzenlenmesinde bu atık
maddeler kullanılır. Metabolik atıklar olarak suya geçen organik madde
miktarında oldukça azdır (Boyd, 1973). Bir havuzdaki plankton kesafeti yemleme
düzeyi ile yakından ilgilidir.
Örneğin, kedi balıkları havuzlarında balıkların büyüme mevsimi boyunca
yemleme düzeyi tedrici olarak artırılmıĢ, buna paralel olarak Secchi disk değeri de
azalmıĢtır (ġekil 3.2). Secchi disk değerinde azalma, sabahları daha fazla olmuĢ
ve çözünmüĢ oksijen miktarıda daha fazla azalmıĢtır (ġekil 3.2). Aynı Ģekilde
sabahları plankton kesafeti artmıĢ ve yemleme düzeyi yüksek tutulan havuzlarda
oksijen düzeyinde azalmalar meydana gelmiĢtir. Bu konu ile ilgili bir denemenin
sonuçları Tablo 3.4‟de verilmiĢtir. Tablo 3.4‟te de görüldüğü gibi, yemleme
düzeyine bağlı olarak sudaki oksijen miktarı düĢmektedir. Genel bir kaide olarak,
yemleme düzeyi ile birlikte balık üretiminin de linear (doğrusal) bir Ģekilde arttığı
kabul edilmektedir. Fakat yemleme düzeyinin aĢırı arttırılması su kalitesinin
bozulmasına sebep olmaktadır.

Tablo 3.4. Farklı yemleme yapılan kedi balığı havuzlarında sabah saatlerinde
çözünmüş oksijen konsantrasyonu
Yemleme düzeyi ÇözünmüĢ oksijen sabah Secchi disk değeri (cm)
(mg/lt)
DüĢük (kg/ha/gün) 4.71 98
Orta (kg/ha/gün) 2.95 45
Yüksek (kg/ha/gün) 1.95 21
Kirletici Kaynaklar, 75

10 100

Secchi Diski Görünürlülüğü (cm)


8 80
Çözünmüş O2(mg/L)

6 60
Se
cc
h iD
Çö isk
zü iD
4 nm 40
üş eğ
O .

2 20

0 0
10 20 30 40 50 10
Yem (kg/ha/gün)
ġekil 3.2 Kedi balığı havuzlarında büyüme mevsimi boyunca yemleme düzeyi, çözünmüĢ
oksijen ve Secchi disk değeri arasındaki iliĢkiler.

3.3.3. Süspanse katılar (Askıdaki Katı Maddeler)


Suda asılı duran silt asılı maddeler içinde belki de en yaygın olanıdır. Bu
genellikle, toprağın sürülmesi ya da kazılmasından kaynaklanır. Su üzerindeki
tahta lifleri aynı zamanda asılı madde kirliliğinin en belirgin formudur.

3.3.3.1. Organik parçacıklar


Deniz suyunda asılı halde bulunan organik maddelerin temelini canlı
formlar ve detritus oluĢturur. Canlı formlara fitoplanktonlar, zooplanktonlar,
bakteri ve balıklar örnek olarak gösterilebilir. Canlı organizmaların ölüm artıkları
olan parçacıklara detritus denir.

3.2.3.2. Ġnorganik parçacıklar


Deniz suyunda asılı halde bulunan inorganik parçacıklar
Su Kirliliğine Giriş - 76

1. Terrijenik
2. Eolien
3. Meteorik olmak üzere baĢlıca üç bölümde incelenmektedir.
Terrijenik parçacıklar; denizlere akarsuların taĢımasıyla veya sahillerin
aĢınmasıyla geldikleri gibi, insanların denizlere döktükleri atıklarla da ilave
olmaktadır.
Eolien parçacıklar: Atmosferik sirkülasyon ile taĢınmaları sırasında denize
düĢen parçacıklardır. Çok nadirde olsa meteroitlerle de denize asılı inorganik
maddeler ilave olmaktadır.
Deniz veya göllerde turbidite, secchi – disk denilen aletle ölçülmekte,
hassas olarak da seston tayini ile yapılmaktadır. Seston tayininde; analiz edilecek
su örneğinden 1lt alınır. Hassas olarak tartımı alınmıĢ 0.45 m göz açıklığındaki
filtre kağıdından Millipore filtre sistemi yardımıyla süzülür. Filtre kağıdı üzerinde
kalmıĢ muhtemel tuz kristallerini çözmek için 1 ml saf su ile yıkanır. 105 oC‟deki
etüvde petri içerisinde kurutulan örnek desikatörde oda sıcaklığına gelmesi
beklenir. Tekrar tartılır, tartım farkı seston miktarını verir. Sonuç mg/ lt cinsinden
ifade edilir.
Eğer su örneği bulanık ve kirli ise 250 veya 500 ml su örneği filtre edilerek
elde edilen sonuç litreye çevrilmelidir. Örnek kabı filtre iĢleminden önce
çalkalanmalıdır (Yaramaz,1992).

3.3.3.3. Asılı Maddeler Pollusyonu


Rüzgarlar, yağmur suları , erozyon ve diğer yollardan akuatik ortama
taĢınan partikül maddelerin meydana getirdiği pollüsyondur. Bu partikül maddeler
akuatik ortamda türbiditeye neden olurlar. Bu olay daha çok nehir, dere ve
deĢarjların kıyılara açıldığı bölgelerde görülür. Akuatik ortama karıĢan bu katı
partiküller hem ıĢığın ortamda yayılmasına engel olmakta ve fotosentezi
önlemekte, hem de fauna ve flora bireyleri üzerine çökerek bunların fizyolojik
aktivitelerinin azalmalarına ve nihayet ölümlerine sebep olurlar ve böylece
pollusyonun meydana gelmesine neden olurlar. Bu olay hem karalarda hem de
akuatik ortamda görülebilir. Bu tip olayların oluĢtuğu ortamlarda gıda zincirinde
kopmalar ve büyük ölçüde ölümler ve bunların bozunmaları ve ayrıĢmaları
esnasında kokuĢmalar ortaya çıkmaktadır. Bu olayda erozyonda önemlidir.

3.3.3.4. Erozyon
Toprakların aĢınıp taĢınmasıdır. Bu olay rüzgar, su, dalga, buzul ve buna
benzer kuvvetlerle olmaktadır. AĢınan topraklar suya karıĢarak direk kirlenme
Kirletici Kaynaklar, 77

yaptıkları gibi, taĢınan toprak parçacıkları beraberinde kirlenme yapan iyonları da


absorbe ederek içinde taĢındığı, geçtiği ve depolandığı ortamları kirletirler. Ayrıca
toprağın orijinal durumu bozularak kendisi de kirlenir. Toprak hem kirleten hem
de kirlenen bir tabii kaynak olarak karĢımıza çıkar.
Deniz suyu örneği 0.45 m göz açıklığındaki filtreden geçirildiğinde bu
filtre üzerinde kalan tüm maddeler süspansiyon (asılı) parçacıklara dahil edilirler.
Deniz suyunun içerdiği asılı parçacıklar boy ve Ģekil yönünden de farklı
olabilirler. Kendilerine özgü bir hareketten yoksun bu organik (plankton) ve
inorganik (tripton) parçacıklarının tümüne birden seston adı verilir. Sestonun aksi
nekton olup aktif olarak hareket edebilen organizmaları içerir.
Deniz suyunun asılı halde bulunan parçacıkları yapılan yönünden organik
ve inorganik olmak üzere iki grupta incelenir. Bu parçacıkların oranı ve
birleĢimleri derinliğe ve yörelere bağlı olarak değiĢir.

3.3.3.5. Denizde Çökebilen veya Yüzen Maddeler


Deniz suyunun ortalama pH değeri 8.1  0.2‟ dir. Bu pH‟da deniz sistemi
güçlü bir Ģekilde tamponlanmıĢtır. Tamponlayıcı özelliğin çoğunun karbonik asit
bikarbonat – karbonat dengesiyle, az miktarının borik asit – borat denge
sistemlerinden geldiği bilinmektedir. Bu pH‟yı sabit tutmak üzere tampon
dengeleri, atmosferden ve hidrosferin diğer noktalarından gelen asidik/bazik
katkılara göre ya katı madde teĢkil eder veya çözünme yönünde ilerler. Ayrıca
denizdeki çeĢitli çözünmüĢ katyonlarla silikat mineralleri baĢta olmak üzere
çeĢitli katı maddeler arasında iyon değiĢim dengeleri vardır. Özellikle
alüminosilikatların katyon dengelerini sabitleĢtirme bakımından önemli görevleri
vardır.

3.3.3.6. Denizde Askıda Katı Maddeler ve Sediman OluĢumu


Gerek atmosferden toz Ģeklinde yağarak denizde askıda madde oluĢturan,
gerekse ıĢıklı yüzey tabakasında üreyen canlıların artık ve ölülerinin birbiriyle
birleĢip ayrıca çeĢitli canlıların kolonileri için besiyeri görevi üstlenen partiküller,
denizde oldukça yavaĢ bir çökelme prosesi sonunda dip sedimanına ulaĢma
durumundadırlar. ÇeĢitli biçimde ve yoğunluklarda olduklarından suda oldukça
farklı çökelme hızlarına sahip olan bu taneciklerden çaplarına göre en önemlileri
Tablo 3.5‟de verilmektedir. Kolloidlerin elektriksel yük altında kütlesel itme
kuvvetleri ve serbest Brown hareketleri yaparak su içerisinde askıda durmaları ile
iri dispersiyonların Stoke kanununa göre dibe çökme eğilimleri, sonuçta sedimana
ulaĢma hızlarını belirler. Buna göre belli baĢlı deniz içi disperse taneciklerinin
günlük teorik çökelme hızları ġekil 3.3‟te verilmiĢtir.
Bu teorik davranıĢın durgun su ortamı için geçerli olduğunu, suyun
Su Kirliliğine Giriş - 78

bulanıklığına bağlı olarak yüzeyden 8 – 60 m derinlerinde görülen ısıl kaynaklı


konvektif akımların 75 m civarındaki termoklin tabakasının ve deniz içi
akıntıların etkisiyle sedimana ulaĢma süresinin yüzlerce yıl sürdüğünü ifade
etmek gerekir. Pasifik‟te Panama‟dan Filipinlere yönelen akıntı içerisinde bir
taneciğin bir yılda sadece 5 m derine inebildiği belirlenmiĢtir.
Ortalama 1500 m derinlikte kabul edilen kabul edilen dünya denizlerinde
teoride 10m/gün çökelme hızına sahip bir taneciğin 150 gün yerine, Atlantik‟te
275 yıl, Pasifik‟te ise 510 yılda dibe ulaĢabildiği bilinmektedir (Degens, 1986).
Askıda tanecikler baĢlıca; yapıĢkan dokudaki plankton kalıntıları, kara
kaynaklı erozyon malzemesi ve insan faaliyetleri sonucu atmosferden ulaĢan
uçucu kül vb. tozlar olmak üzere üç grupta ele alınmıĢtır. Dipteki konvektif
hareketler ve yüzey türbülansları ile çalkalanma esnasında bu parçacıklar
çarpıĢarak yapıĢarak irileĢir (> 100 m) ve flok halini alır. Ġnsan etkisiyle ulaĢan
bazı radyonüklid, metal ve oksitler ise kimyasal ve biyolojik reaksiyonlara uğrar
veya bu floklar üzerine iyon değiĢimi, adsorpsiyon vb. mekanizmalar sonunda
tutunabilirler. Tane irilik gruplarına göre kimyasal yapılarının karakteristik
özellikler göstermesi bu nedenle doğaldır.
Su altında özel kamera kullanarak 10 m‟den iri tanecikler için yapılan
sayımlar yardımıyla, çökelmekte olan bu flokları mikro ve makrofloklar olarak
ayırmak gerektiği belirlenmiĢtir. Kuzey Atlantik sularında en fazla 40 – 100 m
çaplı mikrofloklar ile 3–5 mm aralığındaki makrofloklar bulunmaktadır.
Kirletici Kaynaklar, 79

İnce Diatome Fekal


Kil Coccolith kum (alg) Yumru Foraminifer
0,5 µm 5µm 20 µm 40 µm 100 µm 200 µm
1 cm

10 c m
Günlük çökelme mesafesi

1m

10 m
KONVEKSİYON

100 m

1000 m

ġekil 3.3. DeğiĢik tane iriliklerinde ince ve kaba taneciklerin deniz ortamında teorik
çökelme hızları (Degens, 1983)

Mikroflokların biyojenik kökenli, yapıĢkan Ģeker türü organik maddelerle


sıkıca birarada tutulan oldukça dayanıklı yapıya sahip olmalarına karĢılık;
makrofloklar kolay parçalanan ve muntazam olmayan amorf doku yapısına
sahiptirler. Sedimana ulaĢma Ģansının makrofloklar için esasen daha çok olmasına
karĢılık; mikroflokların özellikle kıĢ aylarında dalga etkisiyle parçalandıklanda
Su Kirliliğine Giriş - 80

yapıĢkan Ģekerlerin çözünerek suya geçtiği, kalan kısmın ise tam kolloidal bir
davranıĢla çökelmeye karĢı koyduğu belirtilmektedir (Eisma, 1986)

Tablo 3.5. Deniz suyundaki katı maddelerin sınıflandırılması (Müezzinoğlu, 1987)


Türü Tane Ġriliği (µm) Örnek
Ġnorganik basit veya kompleks
Çözelti < 10-3 iyonlar, molekül ve polimerler,
polielektrolit, organik moleküller,
çok küçük aggregatlar
Kolloid dispersiyonu Kil ve kum gibi maddeler, hidroliz
(mikroskop altında ve çökelme ürünleri, dev moleküller,
görülebilirler) 10-3 - 10-1 biyopolimerler, çürüyen madde
yumruları, coccolith ve diatome
kalıntıları,
Mineral maddeler, fekal yumrular,
Kaba dispersiyon > 50 makro plankton, büyük canlıların
kalıntıları

Litojenik kökenli madde akıĢının karalara yaklaĢtıkça arttığı, buna karĢılık


fekal yumru ve karbonat çökelmesi olayının akıĢının karaya olan mesafeden
bağımsız lduğu belirlenmiĢtir (Honjo, 1986).
Kısmen karalardan koparak suya besin maddesi ulaĢtırna ve bu anlamda bir
tür biyolojik pompa görevi üstlenen nehir ağızlarıyla, atmosferde giderek artan
CO2 emisyonlarının deniz suyunun karbonat dengesini etkileyerek daha fazla
Ca++ iyonunun Coccolith kolonilerince kullanımına neden olması sonucu kıyı
sularında, ayrıca sığ sularda sedimandan ayrılıp yeniden disperse olan
malzemenin etkisiyle irilikleri 1 mm‟den fazla olan taneciklerin deniz içinde bir
kar bulutu gibi hareket ettiği son yıllarda tespit edilmiĢtir. Özel kameralarla
yapılan su altı fotoğrafları yardımıyla bulunan ve deniz karı (=marine snow) adı
verilen bu tanecik bulutlarının su içinde düĢey değil yatay ilerleyerek bir tür cephe
sistemi (=front) meydana getirdiği belirlenmiĢtir (Honjo, 1986). Gel-git
bölgelerinde topoğrafik engellerle karĢılaĢarak çarpıp kırılan bu çok bulanık su
tabaksı, diğer bir derinlikte dalga ve akıntı etkisiyle bir baĢka ilerleyebilmektedir.
Dünyanın muhtelif denizlerinde çeĢitli derinliklerden alınmıĢ 100.000 kadar özel
fotoğraf yardımıyla bütün denizlerde bu deniz karlarının yaygın olarak bulunduğu
tespit edilmiĢtir.
Görüldüğü gibi deniz dibi sedimen oluĢumları ile sudaki askıda taneciklerin
tür ve iĢlevleri arasında henüz araĢtırılmaya muhtaç hususlar vardır. Denizlerin bu
Kirletici Kaynaklar, 81

tür detaylı olarak bilinmeyen sırları karĢısında, insanın denizleri kirletme


gerçeğinden doğacak sonuçları Ģimdiden kestirmek imkansızdır.

3.3.3.7. Coccolith
Çökelen tanecikler en çok karalardan önemli miktarda organik madde
getirip, çürütücü canlıların yoğun faaliyete geçmesine yol açan nehir ağızlarında
görülmektedir. Yumrular çoğunlukla kalker iskeleti (coccolith) adı verilen
canlılarla kaplanmakta ve hep birlikte çökelmeye devam etmektedirler.
Çökelmenin tamamlanabildiği sığ kıyı sularında bu canlılar kalkerli sediment
tabakalarının oluĢmasında baĢlıca etken olmaktadırlar. Özellikle Karadeniz‟de
yapılan sediment örneklemelerinde Coccolith kolonilerinden oluĢan yumruların
önemine iĢaret edilmektedir.

3.3.3.8. Deniz ve Ġçsularımızda Kirlilik


Devlet Ġstatistik Enstitüsü verilerine göre, imalat sanayinde tesislerin %
68‟inde arıtma tesisi yoktur. Bunların % 20‟si kamuya ait fabrikalardır. Arıtma
tesisi olan % 32‟lik kısımın % 20‟sinin sanayileĢmenin yoğun olduğu Ġstanbul ve
Çorlu‟da olduğu bilinmektedir. Adana ve civarında bu oran % 2‟lere kadar
düĢmektedir. Sanayisi geliĢmiĢ pek çok Ģehirde ise hiç arıtma tesisi yoktur.
Arıtma tesisi olan firmaların da yaklaĢık % 40‟ı bu tesisleri iĢletirken % 60‟ı ciddi
bir Ģekilde iĢletmemektedir.
Doğal kaynaklarımızın korunmasında önemli bir faktör olan arıtma
tesislerinin kurulmaması yada kurulduktan sonra verimli bir Ģekilde
çalıĢtırılmaması sonucunda denizlerimiz ve iç sularımız olumsuz yönde
etkilenmekte ve bu kaynaklarımızın kullanım süreleri azalmaktadır.
SanayileĢmenin yoğun baskısı altındaki Marmara Bölgesindeki sanayi
kuruluĢlarından kaynaklı atıksularını su ortamına verilmesi nedeniyle Ergani,
Meriç vb. nehirlerin su kalitesi, Su Kirliliği Kontrol Yönetmeliğine göre IV. (Çok
kirli) sınıfa girmektedir. Ayrıca hem etrafındaki sanayi kuruluĢları hem de
nehirlerle taĢınan kirleticiler sonucu-atıkları özümleme kapasitesini sınırlayan
doğal konumu nedeniyle de Marmara denizi bugünkü durumuna gelmiĢtir. Bu
denizimizde sadece Ġzmit körfezine 120‟nin üzerinde sanayi kuruluĢu yaklaĢık
180.000 m3/gün olan atıksularını boĢaltmaktadır. Gemlik Körfezi‟nde yapılan ağır
metal ölçümleri sonucunda temiz deniz suyunda gözlenen konsantrasyonlara
kıyasla 3 kat çinko, 4 kat manganez ve 100 kat kadmiyum bulunmuĢtur.
Marmara‟dan baĢka Ege Akdeniz ve Karadeniz ile ilgili yapılan çalıĢmalar bu
denizlerimizin belirli bölgelerde endüstriyel kirlilikten etkilendiğini
göstermektedir.
Denizlerimizden baĢka göllerimizin sanayi kuruluĢlarımızın yoğun baskısı
altındadır. Örneğin, Avrupa Konseyi A sınıf diplomasına sahip kuĢ cenneti milli
Su Kirliliğine Giriş - 82

parkımız olan Manyas Gölü çevresinde 1988 yılında 43 sanayi kuruluĢu olduğu ve
atıksularını bu göle verdikleri belirlenmiĢtir. Doğal göllerimiz bir yana, içmesuyu
kaynağı olarak kullanılmak üzere oluĢturulan baraj göllerimiz de kirletilmektedir.
Örneğin, Keban baraj gölü havzasında Su Kirliliği Kontrol Yönetmeliği‟ne göre
kurulması yasak olan sanayi kuruluĢları vardır. Bu kuruluĢların atıklarıyla birlikte
kanalizasyon atıksuları kaynaklı atıklarla göl kirletilmektedir. Burada bir
içmesuyu kaynağında olmaması gereken ağır metallerde tespit edilmiĢtir.
Ġstanbul‟a günde 250.000 m3 su veren Büyükçekmece Gölü‟nün uzak koruma
havzasında ise Trakya Serbest Ticaret Bölgesi kurulmaktadır. Ġstanbul‟ a içme
suyu sağlayan Ömerli baraj gölü havzasındaki Sultanbeyli‟ de konut inĢası bile
yasak olduğu halde 1991 yılında bir ilaç fabrikası kurulmuĢtur. Yukarıda sunulan
örnekler ne yazık ki kirlenen su kaynaklarımıza sadece birkaç örnektir.

3.3.3.9. Kirleticilerin Su Ürünlerine Etkisi


Suları kirleten maddeler ve bunların etkileri çok değiĢik ve karmaĢıktır.
Suların kalitesi belli baĢlı üç elemanla karakterize edilir: ÇözünmüĢ oksijen,
sıcaklık değiĢimleri ve çeĢitli toksik maddeler. Su ürünleri yaĢamı için özellikle
sıcaklık ve çözünmüĢ oksijen en önemli faktörlerdir. Su sıcaklığı balık
metabolizması için belirleyicidir. Metabolizmaları yaĢadıkları ortamın sıcaklığına
bağlıdır. Bazı türler kolayca sıcaklık farklarına uyum sağlamalarına rağmen
birçok tür uyum göstermeyip ortamdan uzaklaĢmaktadır. Su kütlesinin hareketsiz
veya çok yavaĢ olduğu bölgelerde kirlenme de fazladır. Bu tipteki köy, körfez ve
benzeri sularda orta fosfat ve nitrat gibi mineral besin maddelerinin çok artması
oradaki canlı faaliyetlerini hızlandırır. Bu bitkilerin ve yaĢayan organizmaların
ölmeleri sonucunda sudaki organik madde miktarı artar, oksijen azalır. Anaerobik
mikroorganizmalarda geliĢerek toksik etki ortaya çıkar. Bu sularda balıkların ve
diğer canlıların yaĢaması imkansızdır.

3.3.3.10. Sanayi atıkları


Arıtımsız olarak sulara boĢaltılan baĢlıca sanayi atıkları: asitler, alkaliler,
deterjanlar, çeĢitli katı maddeler, kolloidler, fenol, amonyak, sülfat, nitrat klorür
bileĢikleri, bakır, demir, arsenik, kadmiyum, kurĢun, çinko gibi ağır metaller,
yağlar, boyalar, pestisitler, fenoller ve bunun gibi maddelerdir. Bunlardan ağır
metaller birikim yaparak gıda zinciri yoluyla insanlara kadar ulaĢır. Ağır metaller
sudaki canlıları uzun yıllar etkiler ve su ürünlerine zehir etkisi yaparlar. Özellikle
bakır, kurĢun, çinko ve civa tuzlarının etkisi diğerlerinden daha fazladır
(Negilski,1981).

3.3.3.11. Denizel Kirlenme (Mar-Pol) SözleĢmesi


Deniz sahillerimizi kirleten kara ve deniz kaynaklı katı atıkların sadece
estetik kirlenmeye neden olmakla kalmayıp, insan sağlığını tehdit ettiği, sucul
Kirletici Kaynaklar, 83

hayatı olumsuz yönde etkilediği, ekosistemin bozulmasına neden olduğu


belirlenmiĢ, Akdeniz Eylem planı çerçevesinde çeĢitli araĢtırmalar yapılarak
alınabilecek önlemler için çalıĢmaların yapılmasına baĢlanmıĢtır. Deniz ve sahil
kirliliğine neden olan katı atıkların kaynağı çok değiĢik ve karmaĢık olduğu için
meydana getirdiği belirlemek zordur. U.S. National Academy of Science
tarafından yapılan bir araĢtırmaya göre denizlere yemek atıkları hariç, gemilerden
her yıl 325.000 ton kadar çöp atıldığı belirlenmiĢtir. Deniz trafiğinin arttığı son
yıllarda ise bu miktar Ģüphesiz çok daha ürkütücü boyutlardadır.
Gemilerden atılan atıklardan baĢka turistler ve balıkçılar tarafından sahillere
bırakılan atıklar yasa ve yönetmeliklere aykırı olarak kanalizasyonlardan sızan
kirlilikler denizlere ulaĢmaktadır. Bu maddeler çok uzun süre deniz ortamında
bozunmadan kalmaktadırlar. DeğiĢik maddelerin denizlerde bozunabilmesi için
gereken süre Tablo 3.6‟da verilmektedir.
Plastikler biyolojik yöntemlerle bozunmadıkları için büyük bir hızla birikip
artmaktadır. Denizlerdeki canlılar ise bunları ya yutmakta veya bu plastik
maddelere takılarak ölmektedir. Malta ve Fransa sahillerinde yakalanan deniz
kaplumbağaları (Caretta caretta) „nın % 9 – 15‟inin sindirim sistemlerinde plastik
kalıntılarına rastlanmıĢtır. Doğal olarak bunlar deniz kuĢları için de büyük bir
tehlike oluĢturmaktadır. Bu çöpler devamlı olarak aynı yerde kalmayıp rüzgar ve
dalgaların etkisi ile sahillere vurmaktadırlar.
Barcelona konveksiyonunu imzalayan Akdeniz ülkeleri aynı zamanda
gemilerden denizlere katı atık atılmasını yasaklayan Mar-Pol antlaĢmasını da
kabul etmiĢlerdir. Türkiye‟de bu antlaĢmayı 1990 yılında imzalamıĢtır.
Denizlerimizin katı atıklardan daha fazla kirlenmesini önlemek için aĢağıda
belirlenen önlemlerin alınmasında büyük yararlar vardır.
1. Liman ve marinalardaki gemilerin, yatların çöplerini sistematik bir
Ģekilde toplayacak sistemin kurulması (seyyar bir teknenin bu amaçla hizmet
vermesi)
2. Sahillere yeterince çöp konteynerlerinin konulması
3. Katı atıklarının miktarını en aza indirmek için kaynakta ayrılmasına ve
geri kazanılmasına çalıĢılması
4. Uluslararası sözleĢmelerle çeliĢkili olmayacak Ģekilde ulusal katı atık
yönetmeliklerinin hazırlanması
5. Halkın ve denizcilerin basın, TV, halk dilinde konferanslarla eğitilmesi,
bu konuda bilinçlendirilmesi
6. Denizciler arasında “Ahlak yasası” geliĢtirilerek uygulanması
Su Kirliliğine Giriş - 84

Tablo 3.6. Çeşitli nedenlerle denizlere giren materyallerin ayrışma süreleri


Madde Süre
Kağıt 2 – 4 hafta
Pamuklu malzemeler 1 – 5 ay
Halat 1 yıl
Boyalı tahta parçası 13 yıl
Teneke kutu 200 – 500 yıl
Plastik ĢiĢe 450 yıl
Cam ĢiĢe Belirsiz

3.3.4. Toksik Kimyasallar


Toksik kimyasallar ve çözünmüĢ oksijenin düĢmesine sebep olan etmenler
belki de balığı etkileyen en önemli su kirliliği tipleridir. Örneğin, laburatuvar
testlerinde Potasyum permanganat (KMnO4) için 96 saat LC50 değeri aralığı,
kanal kedi balığı (Ictalurus punctatus)‟nda 0.750 mg/litre‟den, goldfish
(Carassius auratus)‟te 3.60 mg/litre‟ye kadar uzanmaktadır. Balıklar için
KMnO4`ün zehirliliği, düĢük sıcaklıktaki sularda, sert sularda ya da yüksek pH‟lı
sularda daha fazla olmaktadır (Marking ve Bills,1975). BaĢka bir çalıĢmada ise
bakır sülfat (CuSO4), paraquat (PQ) ve methidathion (MD), sazanda strese ve
dokularda zarara sebep olduğu kaydedilmektedir (Asztalos et. al, 1990). Toksik
kimyasalların en önde gelenleri aĢağıda listelenmiĢtir.

3.3.4.1. Metaller
Aquatik ortamda yaĢayan canlı organizmalar besin zinciri içerisinde
bünyelerinde biriken ağır metalleri birbirlerine taĢıyabilirler. Ortamda hiçbir
Ģekilde yok olmayan ağır metaller, bir takım yollarla insanlarada ulaĢabilmekte ve
insan sağlığını tehdit edip, bazen tehlikeli boyutlara ulaĢabilmektedir (Say ve
Sarıeyyüboğlu, 1991). Elazığ ferrokrom fabrikası cürufunun yağmur sularının
etkisiyle çevreye sızdığını Pb, Cr ve Fe elementlerinin suya geçtiğini
bildirmiĢlerdir (Ekiz ve ark., 1984; Gül, ve ark., 1984). Pehlivan ve Yılmaz,
(1997), Küçükçekmece gölünden alınan örneklerde Hg, U, Pb, Cu ve Se ağır
metalleri belirlenmiĢtir. Yapılan bir araĢtırmada Hazar Gölü bir kısım metaller ve
florür, sülfat, fosfat ve asidite yönünden süperfosfat fabrikası tarafından
kirletilmektedir (Gündüz, ve Çukur, 1984). BaĢlangıçta oldukça temiz akan
Karasu (AĢkale - Erzurum) akarsuyunun daha sonra kentsel ve endüstriyel atık
sular ile aĢırı derecede kirlendiği, akarsuyun 14 km boyunca kendisine bağlı balık
yaĢamını önemli ölçüde etkilediği, özellikle Ģeker fabrikası atıklarını aldıktan
sonra kütlesel balık ölümlerinin meydana geldiği bildirilmektedir (Kırımhan ve
ark, 1984).
Kirletici Kaynaklar, 85

Dünyanın birçok denizinde kirliliğin oldukça ileri boyutlara ulaĢtığı göz


önünde bulundurularak IMO/FAO/UNESCO/WMO/WHO/IAEA/UN/UNEP gibi
çeĢitli uluslararası organizasyonlarca “Joint Group of Experts on the Scientific
Aspects of Marine Pollution” adı altında deniz kirliliğinin bilimsel boyutlarını
değerlendirecek bir uzmanlık komitesi kurulmuĢtur (Varlık ve Uysal, 1991).
Denizlerimiz, giderek geliĢen sanayi atıklarının akuatik ortamlara verilmesi, hızlı
ĢehirleĢme ve nehirlerin getirdiği tarımsal atıklarla sürekli olarak kirlenmektedir
(Cirik ve ark., 1991). Ġzmir Körfezi sediment örneklerinde ağır metallerden Fe‟
nin 9000 - 23450 g/g; Mn 222 - 557.5 g/g; Ni 55.5 - 170 g/g kuru ağırlık
arsında değiĢim gösterdiği bildirilmektedir (Yaramaz, ve ark., 1991).
Metaller cevhere haiz mutlak sıcaklıkla doğrudan doğruya orantılı
elektriksel direnci ve iyi bir elektrik iletme yeteneği gibi tabi fiziksel özellikleri
olan maddedir. Metaller normal durumda kristal haldedir. Ağır metaller 5
g/cm3‟den fazla yoğunluğa sahip metallerdir. Ağır metaller muhtelif yollarla
akuatik ortama girerler ve akuatik organizmaları öldüren yan ve iz element
konsantrasyonu hem element hem deorganizma türüne bağlı olarak değiĢim
göstermektedir. En toksik elementler sırasıyla Hg, As, Cu, Cd, Zn, Pb, Ni ve Co‟
dır. Organizmalar tarafından iz elementlerin akuatik ortamdan alınıĢ yolu
absorbsiyon, adsorbsiyon, sindirim sistemi ve solungaçlar yoluyla olmaktadır.
Ağır metaller organizmalar tarafından ortamdan seçilerek alınıp; regüle edilerek
organ ve dokularında, ortamdaki su düzeylerinden yüzlerce defa yüksek
miktarlarda akümüle edilebilmektedir. Ağır metal kirliliği kaynakları Ģöyledir;
1. Jeolojik aĢınma
2. Maden cevheri ve metallerin endüstride kullanımı
3. Metal ve metal bileĢiklerinin kullanılması
4. Çöp, katı atık gibi materyallerde metal birikimi

Ağır metaller canlı organizmalar için genellikle kümülatif zehirlidirler.


Yani, organizmaya bir defada toksik dozun çok altında girmelerine karĢın
organizmanın belirli yerlerinde birikerek toksik doza ulaĢırlar. Yapılan bir
çalıĢmada, endüstriyel kontaminasyonun olduğu bir akarsudaki balıklarda
metilciva ve inorganik civa (Hg (II)) seviyeleri bakımından yapılan incelemede,
inorganik civa miktarının toplam civanın % 50‟sinden daha yüksek olarak
bulunmasına rağmen, hem besinsel seviyede hem de akarsuyun aĢağısında daha
uzakta, yapılan incelemelerde metilciva oranının daha yüksek olduğunu tespit
etmiĢlerdir. Bu sonuç kaynaktan uzaklaĢtıkça civa konsantrayonlarının da
değiĢtiğini göstermektedir (Hill et al., 1996).
Ağır metal kirliliği içeren atık sular suda yaĢayan veya bu suyu kullanan
Su Kirliliğine Giriş - 86

canlılar için çok zehirli, kendi kendine temizlenme veya arıtılmada etken
mikroorganizmaları öldürücü nitelikte inorganik karakterli sulardır. Ağır
metallerin sulardan uzaklaĢtırılmasında adsorbsiyon, iyon değiĢtirme,
sedimentasyon ve kimyasal çöktürme gibi yöntemlerden yararlanılmaktadır
(Lanouette, 1977; Hannah et al., 1977).
Çoğu metallere memelilerde normal fizyolojik fonksiyon için ihtiyaç
duyulur fakat bu eser miktarlarda olmaktadır. Bunların içinde bakır, demir, çinko,
manganez, iyot, kobalt, selenyum ve krom yer alır. Bunların balıklardaki
fonksiyonları benzerdir, fakat ihtiyaç duyulan miktarın çok az olduğu yaygın
olarak bilinir. Gerek balıklarda gerekse memelilerde, bunlardan biri yada
birkaçının vücut hücrelerinde yüksek konsantrasyonlara ulaĢtığında fizyolojik
fonksiyonları değiĢtirmektedir. Bazı temel metabolik fonksiyonların yürütülmesi
amacıyla az miktarda gereksinim duyulan bakır ve çinko gibi bazı ağır metallerin
ortamdaki deriĢimlerinin artması, metalin öncelikle metabolik aktivitesi yüksek
olan organlarda birikmesine, diğer taraftan da enzimlerin aktif bölgelerini bloke
ederek organizmada toksik etkilerinin ortaya çıkmasına neden olmaktadır (Tort
et.al., 1987; Johnson, 1988; Crespo ve Blasch, 1980; Arumugam ve Ravindranath,
1987). ÇeĢitli metallerin farklı konsantrasyonlarının organizmalar üzerine olan
toksik etkilerinin ve birikimlerinin söz konusu metallere ve organizmaya bağlı
olarak değiĢim göstermesi nedeni ile konu ile ilgili tatlı su ve deniz
organizmalarında çok sayıda araĢtırma yapılmıĢtır (Negilsky et al., 1981;
Moraitouh - Apostolopoulou ve Verriopoulos, 1982; Hemelraad et al., 1987;
Hutchinson ve Sprague, 1989; Erdem ve Kargın,1990; Kargın ve Erdem 1992).
Balıklarda metal etkileĢim çalıĢmaları, metallerin birikimi, biyotransformasyonu
ve atılımlarının belirlenebilmesi açısından önem taĢımaktadır (Wicklund et al.,
1988). Genel olarak, bazı ağır metallerin diğer metallerde birlikte bulunmaları
durumunda, organizmalara olan toksik etkilerinde değiĢimler olabileceği çeĢitli
araĢtırıcılar tarafından ileri sürülmektedir (Pagenkopf, 1983; Hilmy et al., 1987).
Çok sayıdaki endüstri kuruluĢları nedeniyle yüksek düzeyde sanayi
kirliliğinin ve buna bağlı olarak ta ağır metal kirliliğinin etkisinde olan Ġzmir
Körfezinde yaĢayan Lipsoz (Scorpaena porcus L.1758) balıklarında ağır
metallerin değiĢik doku ve organlardaki ortalama birikim düzeyleri yaĢ ağırlığı
esas alınarak Tablo 3.7‟de verilmektedir.
Metaller endüstriyel atıksular ve eski madenlerden sulara geçerler. Asit
akıĢı, aynı zamanda çevredeki topraktan metallerin süzülmesine sebep olur. Balık
fizyolojisi üzerine kirlilik etkileri çalıĢmalarında en yaygın olarak görülen
metaller; bakır, çinko, kalay (öncelikle metylated formu), kadmiyum, cıva (hem
metylated hem de nonmetylated formu), krom, kurĢun, nikel, arsenik ve
alüminyumu kapsar. Kalay ve alüminyum dıĢındakilerin tümü U.S.
Environmental Protection Agency öncelik listesindedirler.
Kirletici Kaynaklar, 87

Tablo 3.7. İzmir Körfezinde yaşayan Lipsoz balığının farklı doku ve organlarında
ağır metal birikim düzeyleri (g / g) (Sunlu ve Egemen, 1997).
Metal Solungaç Karaciğer Et dokusu Kabul edilebilir değer
Cd 0.04 0.09 0.02 0.10
Pb 0.22 0.61 0.04 1.00
Zn 9.41 16.56 1.47 50
Cu 0.08 0.28 0.05 20

Ağır metallerin suda yaĢayan birçok organizma gruplarına olan zararları


süreklidir. Öyleki gelecekteki emisyon isteklerinden daha fazla bir oranda
tehlikeli potansiyeldeki emisyon değerlerine yönlenmek zorundadırlar. Tablo 3.8‟
de bazı ağır metallerin toksik etkileri verilmiĢtir. Toksik etkisi açısından ağır
metallerin Hg  Cd > Cu Ģeklinde sıralanıĢı dikkat çekicidir. Organizmaların
içinde birikmesi bakımından da Ģu sıra geçerlidir. Hg >> Pb > Cr , Cd. Örneğin;
Kargın (1996), yapmıĢ olduğu bir çalıĢmda EDTA‟ nın Tilapia zilli‟nin
dokularında Cd brikimine etkilerini incelemiĢ ve EDTA‟nın dokularda biriken Cd
miktarını önemli ölçüde azalttığını belirlemiĢtir.
Civa, kıyı sularında önemli bir kirletici olması bakımından araĢtırıcıların
oldukça fazla ilgisini çekmiĢtir (Ackefors et al., 1970; Friberg ve Vostal, 1972;
Baker, 1977). Civa kaynakları klor-alkali tesisleri fungusitler, kağıt ve kağıt
hamuru endüstrisi, plastik ve boya endüstrisidir. Ġnsanlara hiçbir fizyolojik
faydası olmayan civanın toplu zehirlenmelere ve ölümlere sebep olduğu eskiden
beri bilinmektedir. Doğal aĢınım, civa yataklarının iĢletilmesi ve kanalizasyon
atıkları sebebiyle akuatik ortama çok farklı formlarda civa giriĢi olmaktadır. Ġnsan
sağlığı için en zararlı olan tipi, toksik etkisinin yüksek olması ve sinir sistemine
etkide bulunması nedeniyle metil civa ve dimetil civadır. Ġnorganik civa
formlarınında diğer biota için oldukça toksik olabileceği bildirilmektedir. Akuatik
sisteme çeĢitli Ģekillerde ulaĢan ve bu ortamda inorganik ve organik formlarda
bulunan civa, diğer metaller gibi canlılar tarafından Ģu yollarla alınır.
1. Ortam suyunda bulunan erimiĢ veya organik moleküllere bağlı iyonların
su ile beraber alınmasıyla
2. Ġçinde ağır metalleri biriktirmiĢ olan besin maddelerinin alınmasıyla
3. Yüzeylerinde ağır metalleri absorbe etmiĢ sestonlarla,
4. Toksik metal iyonlarıyla.

En tehlikeli kirleticilerden birisi olan civayla ilgili ilk vakalar 1953 yılında
Japonya‟da Minamatta‟da 1965 yılında da Nigatad‟ta gözlenmiĢtir hastalar
Su Kirliliğine Giriş - 88

genellikle balıkçı ailelerdir. Bunlarda ölüme kadar varan sinirsel hastalıklar ve


depresyon görülmüĢtür. Civanın elektrik ve kimya endüstrisinde kullanılması,
sanayileĢmiĢ ülkelerin sularını büyük ölçüde kirletmiĢtir. Suda bulunan civa ve
organik civa bileĢikleri (metil, etil ve fenil merkür) sucul organizmalar tarafından
bitkiler dahil absorbe edilmektedir. Uzun süre yaĢayan predatörlerden köpek
balığı, ton balığı, kılıç balığı ve turna balığı vücutlarında fazla miktarda civa
depolamaktadırlar. Canlı (1995), civa, krom ve nikelin sazan balığı, Cyprinus
carpio‟ da bazı kan parametreleri üzerine etkilerini araĢtırmıĢ, civanın kan
hematokrit düzeyini önemli düzeyde arttırdığını, krom ve nikelin ise önemli bir
değiĢime neden olmadığını tespit etmiĢtir.

Kalay ve Erdem (1995), bakırın Tilapia nilotica‟ da karaciğer, böbrek,


solungaç, kas, beyin ve kan dokularındaki birikimi ve kan hemoglobin ve
hematokrit düzeyleri üzerine etkilerini araĢtırmıĢ, incelenen dokularda ortam
deriĢimine ve etkide kalma süresine bağlı olarak bakır birikim düzeyinin arttığını,
karaciğer dokusundaki birikim diğer dokulara oranla önemli düzeyde yüksek
olduğunu, kan hematokrit yüzdesi ve hemoglobin düzeylerinin ortam deriĢimine
bağlı olarak baĢlangıçta arttığını daha sonra ise tekrar azaldığını tespit etmiĢlerdir.
KurĢun kirliliği içeren atık sular insan ve çevre sağlığı için oldukça tehlike
arz eder. KurĢun; hava, su, toprak yoluyla solunumla ve besinlere karıĢarak
biyolojik sistemleri etkiler, özellikle havaya karıĢan kurĢunun kandaki kurĢun
düzeyini arttırdığı bilinmektedir. KurĢun doğada çok az miktarlarda fakat yaygın
olarak bulunan bir metaldir. Ancak yüzbinlerce ton kurĢun, kurĢunlu petrolden
elde edilen ve kurĢun tetra etil eklenerek oktan sayısı arttırılan yakıtlarla çalıĢan iç
yanma motorlarından çıkan gazlarla atmosfere boĢaltılmaktadır. KurĢun madenleri
ve metal endüstrileri, akü ve pil fabrikaları, petrol rafineleri, boya nedüstrisi ve
patlayıcı sanayi atık sularında da istenmeyen deriĢimlerde kurĢun kirliliğine
rastlanır. Örneğin; pil fabrikası atık sularında 5 - 56 mg/l, asidik maden
drenajlarında 0.02 - 2.5 mg/l, tetra etil kurĢun üreten fabrika atık sularında 125 -
150 mg/l organik, 66 - 85 mg/l inorganik kurĢun kirliliğine rastlanmaktadır. Ġçme
suyu standartlarına göre içme suyundaki Pb+2 iyon deriĢiminin 0.05 mg/l‟ yi
geçmemesi istenir. Deniz, göl ve nehirlere verilen atık su içindeki toplam ağır
metal kirlilik yükü ise 10 mg/l‟den az olması gerekmektedir (Aksu ve Kutsal,
1994). Sulardaki Pb+2 iyonlarının giderilmesinde çöktürme yumuĢaklaĢtırma ve
iyon değiĢtirme gibi yöntemler kullanılır. Çöktürmede çöktürücü olarak kireç,
soda, sodyum hidroksit, dolomit (CaCO3 - MgCO3) ve fosfatlar kullanılır. En
uygun pH 9.2 - 9.5 aralığıdır. Ġyon değiĢtirme yöntemi hem organik hem
inorganik kurĢun için uygulanabilir (Weber, 1972; Patterson, 1977; Aksu ve
Kutsal, 1986).
KurĢunun düĢük konsantrasyonlarda bile meydana gelen film Ģeklindeki
Kirletici Kaynaklar, 89

sümüksü form önce balığın solungaçlarını sonra tüm vücudunu kaplamakta ve


balıkları boğarak öldürmektedir. Benzin ve benzeri maddelerde kurĢun tatrail
kullanılması deniz suyunda kurĢun miktarını arttırmaktadır.
Krom (Cr+6) iyonu kirliliği ise krom madenleri, krom endüstrisi ve krom
bileĢikleri kullanan fabrika atık suları ile oluĢmaktadır. Kimya ve eczacılık, krom
kaplama, boya ve vernik, film ve fotoğraf, galvonometri ve elektrik, deri ve tekstil
endüstrileri atık sularında bol miktarda Cr+6 kirliliğine rastlanmaktadır. Cr+6
kirliliğinin en yüksek olduğu metal kaplama iĢlemlerindeki kromik asit ve
çalkalama banyolarında Cr+6 deriĢimi 10.000 - 75.000 ppm arasında
değiĢmektedir. Kaplama atık sularının 600 - 1.300 ppm, elektro kaplama sularının
40 - 140 ppm, deri atık sularının 40 ppm anot banyolarının ise 50 - 175 ppm Cr+6
kirliliği içerdiği bilinmektedir. Cr+6 kalıcı birikim yapan kirleticilerdendir. Balık
ve sulardaki canlılar için çok küçük deriĢimlerde bile zehir etkisi göstermektedir.
Ġnsan vücudunda özellikle akciğer dokularında birikmekte ve kansere sebep
olmaktadır. Atık sudan Cr+6 iyonlarının giderilmesinde çöktürme, Cr+3‟e
indirgeyerek çöktürme, elektrokimyasal çöktürme, iyon değiĢtirme ve
buharlaĢtırarak geri kazanma gibi yöntemler kullanılmaktadır (Weber, 1972;
Patterson, 1977; Aksu ve Kutsal, 1986).
Bakırın suda yaĢayan organizmalara yaptığı toksik etki suyun sıcaklığı,
bulanıklığı, oksijen miktarı gibi parametrelere bağlıdır. Bakır ve klor ortamda
beraber bulunduklarında zehirlilik etkisi daha da artar. Bakır sülfat balıkların iç
organlarının çalıĢma düzenini bozmakta ve zehir etkisi yapmaktadır
Bakır madenleri, bakır ve pirinç kaplama sanayi, kağıt, petrol ve boya
endüstrileri atık suları bakır (Cu+2) iyonları kirliliği içeren ana kaynaklardır. Metal
temizleme ve kaplama banyo atık suları 120 ppm‟e kadar Cu+2 kirliliği içerir.
Bakır iĢleme endüstrisi atık sularındaki Cu+2 kirliliği 400 ppm‟e kadar
çıkmaktadır. Standartlara göre içme sularındaki maksimum Cu+2 deriĢimi 1.0 - 1.5
ppm‟ i sulama sularında ise 0.2 - 5.0 ppm‟i aĢmamalıdır. Bakırın küçük miktarları
sağlığa zararlı değildir, ancak içme suyunda istenmeyen tat yapmakta ve vücutta
aĢırı birikmesi durumunda ise karaciğerde tahribata neden olmaktadır. Cu+2
iyonunun kirliliğinini giderilmesinde indirgeyerek çöktürme, buharlaĢtırarak
uzaklaĢtırma ve elektroliz gibi yöntemler kullanılmaktadır. Çöktürme asidik atık
suya kireç yada metal sülfür eklenerek yapılır. Bakır oksit minimum çözünürlüğe
pH 9.0 - 10.3 arasında eriĢmektedir. BuharlaĢtırarak geri kazanma bir prosestir ve
atıkta bakırdan baĢka istenmeyen maddelerin deriĢimleri de buharlaĢma
sonucunda artmaktadır. Elektrokimyasal yöntemle bakırın geri kazanılmasında ise
atıktaki bakır deriĢiminin 1 - 2 g/l‟den az olmaması gerekmektedir. Gül (1994),
yapmıĢ olduğu bir çalıĢmada Elazığ Maden Bakır fabrikasından çıkan katı
atıklarda bulunan ağır metallerin toprak içerisinde yeraltı suyuna doğru
hareketlerini incelemiĢ ve sonuçta Cd  Zn  Fe  Cu  Co  Mn  Ni
Su Kirliliğine Giriş - 90

sıralamasını elde etmiĢtir. YeĢil alglerden Chlorella vulgaris ağır metal iyonlarını
yüksek kapasitede adsorblamaktadır.
Demirin ana kaynakları demir ve çelik endüstrisi, kömür, sıvı yakıtlar ve
yakılan çöplerdir. Demir suda Fe+2 formunda çözünebilir yada Fe+3 formunda
çözünemez bileĢikler halinde bulunur. Demirin bu iki formunun oranı sudaki
oksijen konsantrasyonuna, pH‟ya ve diğer kimyasal parametrelere bağlıdır. Demir
oksit ve hidroksitleri balıkların solungaçlarında birikerek ölüme neden
olmaktadır. Demir ve tuzlarının zehirlilik etkisi demirin çözeltideki 2 ve 3 değerli
formlarda bulunuĢuna bağlıdır.
Nikel kaynakları; dizel yağı, bazı benzinlerde kullanılan katkı maddeleri,
sıvı yakıtlar, asbest, metal endüstrisi, kömür, rafineriler, yakılan çöpler ve sigara
dumanıdır. Nikel karbonil kanserojen bir madde olup özellikle akciğer kanserine
sebep olmaktadır. Suyun yüzey sathından su içine deĢarj olabilmekte ve miktarı
suyun sertliğine bağlı olarak değiĢmektedir. YumuĢak sularda toksik etkisi daha
fazladır.
Çinkonun ana kaynakları maden iĢleme endüstrisi, araba lastikleri ve çinko
ile galvanizlemedir. Oldukça uçucu bir element olduğu için daha çok hava
kirleticisi olarak kabul edilmektedir. Toksik etkisi, suyun pH‟ sının ve Ca + Mg
konsantrasyonunun yükselmesi ile artmakta ve bu durum balıklarda toksik etki
yapmaktadır. Akuatik ortama transferi atıklar ve yağmur suları ile olmaktadır.
Bazı temel fonksiyonların yürütülmesi amacıyla lağım sularına maruz bırakılan
sazanlarda, amonyum, glikoz, Mg, Cu ve Br seviyelerinin yükseldiği, plazmadaki
protein, K, Fe ve Zn‟nin ise düĢtüğü tespit edilmiĢtir (Kakuta et. al., 1994)

Tablo 3.8. Akarsuyun ağır metal emisyonuna göre sınıflandırılması (g/l) (Wachs,
1969)
Metal
Kirlenme Kirlenme Cd Cr Cu Hg Ni Pb Zn
Dereceleri Dereceleri
0 Temiz
< < 0,01 < 0,5 < 0,02 < 0,3 < 0,2 < 5,0
0,05
I Az 0,05 0,1 – 0,5 - 2 0,02 –0,05 0,3 – 1,0 0,2 – 0,8 5,0 –
KirlenmiĢ –1 0,7 15,0
II Vasat 0,1 – 0,7 – 2 2,0 – 5,0 0,05-0,2 1,0 – 5,0 0,8 – 4,0 15 – 40
KirlenmiĢ 0,40
III Çok 0,4 – 2,0 – 5,0 – 15 0,2 – 0,5 5,0 – 12 4,0 – 12 40 – 100
KirlenmiĢ 1,5 8,0
IV ġiddetli > 1,5 >8 > 15 > 0,5 > 12 > 12 > 100
KirlenmiĢ
Kirletici Kaynaklar, 91

TSE‟ nin su ürünleri yetiĢtiricilik suları için belirlemiĢ olduğu standartlar


Tablo 3.9‟de verilmektedir.

Tablo 3.9. Su ürünleri tüzüğü metal konsantrasyonları


Element Kabul edilen konsantrasyon (mg/l)
Bor 3.0
Kalsiyum 800
Kadmiyum 0.01
Kobalt 1.0
Krom 0.05
Bakır 0.02
Demir 0.7
Mangan 1.0
Molibden 64
Nikel 0.8
KurĢun 0.1
Kalay 1.2
Çinko 0.003
Civa 0.004
Magnezyum 14

3.3.4.2. Klor
Klor sularda tabii olarak bulunur. Yağmur suları, tuzlu kayaçları ve
toprakları yıkayarak gelen yer altı ve yer üstü sularıyla evsel ve endüstriyel
atıklarla miktarı değiĢebilir. Balıklar için tehlikeli olan form klorit iyonu değil,
daha çok gerek endüstriyel soğutma sistemlerindeki boĢaltma ve gerekse
kanalizasyon etkilerinin dezenfeksiyonu amacıyla kullanılan klor gazının su ile
buluĢtuğu anda ortaya çıkan kimyasal formlarıdır. Bağımsız gaz suda belirgin bir
periyotta ortaya çıkmaz, genellikle bağımsız klor olarak adlandırılan HOCl ve
OCl- formları çıkar. Amonyağın varlığında bağımsız klorinin bir kısmı yada
tamamı birleĢik klorin olarak bilinen monokloramine (NH2Cl) dönüĢür. Hem
bağımsız hem de birleĢik klorin daha güçlü olmak için birleĢtirici ile
oksidanttırlar. Toplam rezidüel klor bağımsız ve birleĢik klorun toplamıdır.
Klorun bu formlarına iliĢkin stabilite ve toksisiteleri önemli ölçüde farklıdır.
Bağımsız klor daha toksiktir ama birleĢik formu daha stabildir ve çevrede daha
uzun süre kalır.

3.3.4.3. Siyanitler
Su Kirliliğine Giriş - 92

Çoğu endüstriyel sularda syanid radikal olarak ortaya çıkar, bunlar kısmen
kimyasalların üretilmesi ve metallerin iĢlenmesinde gereklidir. Bağımsız siyanid
(CN iyonu ve HCN), pH 9‟un aĢağısında olmadıkça daha çok moleküler hidrojen
siyanid olarak ortaya çıkar. Syanitin balıklara toksisitesi Doudoroff tarafından
incelenmiĢtir.

3.3.4.4. Amonyum
Bu bileĢik yalnızca atık maddelerle değil aynı zamanda organik maddelerin
tabii dekompozisyonu sonucunda da ortaya çıkar. Amonyumun gaz formu olan
amonyum hidroksit, amonyum ve hidroksil iyonlarına ayrıĢır. Çoğu tabii sularda
pH aralığında ayrıĢma hemen hemen tamamlanmıĢtır ve amonyumun toksisitesi
aniyonize amonyumun konsantrasyonuna bağlı olarak geniĢler. Göllerin dip
kısmında nitratın bakterilerce redüksiyonu sonucu amonyak oluĢabilir. Organik
maddenin bozulmasu ve evsel atıklarla suların kirlenmesi nedeniyle de sulardaki
amonyak miktarı artabilir. Sulardaki amonyak, yükseltgenme ve bakteriyel
faaliyetlerle önce nitritlere sonra nitratlara dönüĢür. Nitritlerin varlığı bakterilerce
amonyağın oksitlenmesi veya nitratların redüksiyonun bağlıdır. Doğal sularda
nitritlere çok nadir rastlanır, kar sularının erimesiyle doğal sularda miktarı biraz
artabilir. Nitratlar, fosfatla gibi bazı elementlerinde varlığında sucul floranın
geliĢimini kamçılayarak prodiktiviteye etki eder. Ancak bu aĢırı olduğunda bazı
olumsuzlukları da beraberinde getirebilmektedir.

3.3.4.5. Deterjanlar
Deterjanlar hidrofil gruplarına göre anyonik, katyonik ve noninyonik olmak
üzere üç gruba ayrılabilirler. Anyonik deterjanlar suda eriyince negatif yüklü,
katyonik olanlar pozitif yüklü yüzey aktif iyonları verirler. Noniyonik deterjanlar
ise suda iyonize olmazlar (Berkün, 1984). Evsel, endüstriyel amaçlar için önemli
miktarda deterjan kullanılmaktadır. Deterjanların çevreye en az zarar verecek
Ģekilde görevlerini yerine getirebilmesi için ihtiva ettikleri yüzey aktif
maddelerin biyolojik bozunabilirliğinin yüksek hızlı olması gerekmektedir (Boran
ve ark., 1998).
Sucul organizmalar için çok kuvvetli bir zehir niteliğini taĢıyan deterjanlar
balıkların solunum yollarını ve tuz dengesini bozmaktadırlar. Solungaç
hücrelerinde incelme, büyüme ve kanamalar meydana getirmektedirler. Balıkların
kronik olarak çok az miktardaki dozlarına maruz kalmaları dahi ölümlerine yol
açmaktadır. Suda devamlı fakat az miktarda bulunması halinde balıklarda
metabolizmayı bozmakta ve kuluçka süresinin uzamasına sebep olmaktadır.
Ayrıca gıda zinciri ile insannlara da geçerek zararlı olmaktadır. Pekçok deterjan
formu piyasada mevcuttur. Bunların tamamına yakını içermiĢ oldukları kimyasal
maddelerle çeĢitli düzeylerde su canlıları üzerine toksik etkiler yapmaktadır.
Kirletici Kaynaklar, 93

Örneğin, deterjan endüstrisinde 1965‟te alkalibenzen sülfonat (ABS)‟tan biyolojik


ayrıĢabilirliği daha iyi olan lineer alkalit sulfonat (LAS)‟a geçilmesi. bunların
çevreye olan etkilerini tartıĢılmaz bir Ģekilde azaltmıĢtır. LAS balıklara ABS‟den
4 kat daha fazla toksik etki yapmakla beraber toksisitesi kesinlikle biyolojik
ayrıĢmada veya biodegragasyonda kaybolmaktadır.
Biodegredasyon, mikroorganizmaların deterjanları kullandığı ve basit
olmayan kimyasal olayların değiĢimidir. Deterjanların mikroorganizmalar
tarafından tüketildiği belirtilmektedir. Yani mikroorganizmalar tarafından gıda
yerine yenilmeleri ile gerçekleĢir. Suda potansiyeli olan birçok organizmalar
mevcut olup, bunların bazıları deterjanlara adapte olmuĢ, bazıları ise
olmamıĢlardır. Ancak uygun sıcaklık koĢullarında degredasyonun
tamamlanabilmesi için uzun bir zamana gereksinim vardır. Eskiden kullanılan
tetrapropilen benzensulfonat % 30 oranında degredasyona uğrarken günümüzde
kullanılan deterjanlar % 90 oranında degredasyona uğramaktadır. Farklı
tuzluluktaki suların yumuĢak deterjanları % 80 – 90 arasında biodegredasyona
uğrattığı saptanmıĢtır (Yaramaz, 1992).

Biodegredasyondan sorumlu olan faktörler:


1. Deterjan aktif madde sayısı
2. Mevcut mikroorganizmaların adaptasyon dereceleri ve tabiatları
3. Deterjan konsantrasyonu
4. pH
5. Sıcaklık
6. Etkilenme süresi
7. Ortamın havalandırılması
8. Ortam bileĢimi
9. Mineral maddelerin seviyeleri ve organik maddelerdir.

Organik madde konsantrasyonunun önemli oluĢu, biodegredasyonunu


kolaylaĢtırmaktadır. Bu ortamda mikroorganizmalar hızlı bir Ģekilde çoğalırlar ve
biomasları artar. Bununla birlikteki ortamdaki isteklerine göre (arıtma merkezleri
ve su ortamında) besinleri kullanmaktadır.

Birçok mikrop türlerinin anyonik deterjanları kuvvetlice absorbladığı göz


önünde tutulursa anyonik deterjanların bulunan değerlerine hem biodegredasyon
Su Kirliliğine Giriş - 94

hem de deterjan–protein etkilemesi sonucunda absorbsiyonunun etkili olması


beklenmelidir.
Son yıllarda NTA (Nitrilotriasetik asit) deterjanlarda fosfatın yerini alan
yeni bir maddedir. Bilindiği gibi fosfor alg büyümesinde önemli bir besleyici
elementtir. Eutrifikasyon olayının fosfatın deterjanlardan ayrılması ile daha iyi
kontrol altına alınabileceği kesindir. Bu da deterjan formüllerinde değiĢiklik
yapmayı zorunlu kılmaktadır.
Deterjanların atık sularda denizleri kirletmeleri birçok çevre sorunlarına yol
açmaktadır. Bunların su canlılarına olan zararları aĢağıdaki gibidir;
1. Toprak geçirgenliğinin değiĢmesi
2. Köpük ile ilgili sorunlar (mikroorganizmaların köpükle konsantre olması
ve yayılması, sulama suyu olarak kullanıldığında bitki ve hayvanlara zararlı
olmaları)
3. Su saflaĢtırılmasına olumsuz etkileri
4. Katkı maddeleri olan fosfatlar nedeniyle suların yaĢlanma sürecini
kısaltmaları
5. Su bitki ve canlılarını etkilemesi, Ģeklinde sıralanabilir.
TaĢımıĢ oldukları anyonik yüzey aktif madde (AYAM)ve toplam fosfor
limitleyici konsantrasyonları bakımından yüzey suları; 1. Sınıf yüksek kaliteli su
(0,02 ppm fosfor ve 0.5 ppm AYAM), 2. Sınıf az kirlenmiĢ su (0,16 ppm fosfor ve
1 ppm AYAM), 3. Sınıf kirlenmiĢ su (0,65 ppm fosfor ve 1.5 ppm AYAM) ve 4.
Sınıf çok kirlenmiĢ su (>0.65 ppm fosfor ve >1.5 ppm AYAM) olmak üzere dört
sınıfa ayrılmaktadır (Yaramaz, 1984).
Yaramaz (1992), tarafından Ġzmir iç körfezde Kasım 1982 - ġubat 1984
tarihleri arasında yapılan çalıĢmalarda anyonik deterjan konsantrasyonu 0.34 –
6.44 mg/l arasında saptanmıĢtır. Daha sonra Ocak 1989 – Kasım 1989 tarihleri
arasında yapılan çalıĢmada ise, 0.032 – 0.25 mg/l arasında saptanmıĢtır. Daha
önce yapılan çalıĢma tarihlerinde ülkemizde deterjan üretiminde yüzey aktif
madde olarak biyolojik parçalanabilirliği çok az olan DDB kullanılıyordu. Daha
sonraları deterjan üretiminde LAB‟ın kullanımına 1987 yılında baĢlanmıĢtır. 1989
yılında yapılan çalıĢmayla elde edilen sonuçlar iç körfezde anyonik yüzey aktif
madde miktarında belirgin bir düĢme olduğunu (% 3.9 - % 9.4) göstermektedir.
Bunun da LAB‟ın biyolojik parçalanabilirliğinin fazla olmasından ve iyonik
olmayan (noniyonik) yüzey aktif maddelerinin kullanılmasından ileri geldiği
kaydedilmektedir (Yaramaz, 1992; Altay, 1990).

3.3.4.6. Pestisitler
Kirletici Kaynaklar, 95

Doğu Karadeniz bölgesinde fındık yetiĢtirilen alanlarda verim artıĢı


sağlamak amacı ile kullanılan pek çok tarım ilacından biri olan Karbaril,
çevredeki yüzey suları, yeraltı sularına bulaĢır. Ayrıca yüzey akıĢları ile toprak,
dere, ırmak ve denizlerin kirlenmesine sebep olur (Özdemir ve Uyanık, 1991;
Özgüven, 1997; Özdemir ve DemirbaĢ, 1997).
Su canlıları açısından her çeĢit pestisit zararlı olmasına rağmen sulara daha
kolay karıĢmaları bakımından insektisit ve herbisitler önceliklidir. Ġnsektisitlerin
4 genel tipi; organoklorin, organofosfor, karbamat ve bitkisellerdir.
Organoklorin insektisitler DDT, aldrin, klordane, dieldrin, endrin, heptaklor,
lindane, metoksiklor ve tokzafon‟dur. Bunların yüksek toksisite ve çevredeki
dayanaklıklarından dolayı çoğusu U.S.‟de yasal olarak kullanılmamaktadır fakat
diğer ülkelerde halen geniĢ bir kullanım alanına sahiptir.
Çukurova‟da drenaj kanallarında, Seyhan nehri yataklarında sulama
kanallarında ve çeĢitli köylerde yeraltı kuyularında yapılan araĢtırmalarda bu
bölgenin sularında fazla miktarda Lindane, Heptaklor, Aldrin, Dieldrin ve
DDT‟ye rastlanmıĢtır. Bunun nedeni bu bölgenin Türkiye‟de kullanılan tüm
pestisitlerin % 70–72‟ini tüketmesidir. Göksu deltasında yapılan bir çalıĢmada ise,
burada yaĢayan çeĢitli sucul organizmaların 13 farklı pestisit ile kontamine
oldukları tespit edilmiĢtir (Ayas ve ark., 1997).
DDT gibi dayanıklı organoklorin pestisitler lipofilik bileĢiklerdir ve çevrede
farklı yapılarda birikme eğilimindedirler, özellikle besin zinciri boyunca aquatik
biyotada. DDT‟nin yaygın olarak kullanımının Amerika‟da ve diğer birçok
ülkelerde 1972‟den beri yasaklanmasına rağmen, hala daha dünyanın birçok farklı
bölgesinden toplanan birçok aquatik örnekte DDT‟nin kalıntıları ve onun
metabolitleri belirlenmektedir (Eisenberg ve Topping 1985; Teran ve Sierra 1986;
Ober et al., 1987; Kurunthachalam, 1995; Wang ve Simpson, 1996). Michigan
Gölü‟ nün güney kısımlarından alınan göl alabalıklarındaki kalıntı DDT
konsantrasyonları ortalama 18,1 ppm olarak, yaĢlı balıklarda DDT birikmesinin
daha fazla, artıĢının ise sabit bir oranda ve yavaĢ olduğunu bildirmektedirler
(Erdem ve Cengizler, 1988). Göl alasının yumurtalarında DDT 2.9 ppm düzeyine
ulaĢtığında bunlardan çıkan yavruların yaĢama güçlerinin çok düĢük olduğu
bildirilmektedir (Özbek, 1988)
Organofosfatlar; diazinon, malathion, paration, metil paration, diklorvos,
dursban vb.yi içerir. Liste geniĢletilebilir. Organofosforlu insektisitlerden
diazinon, malathion, fenitrothion ve EPN‟ye maruz kalan killifish (Oryzias
latipes)‟lerde bu maddelerin akut toksisitesi, birikimi ve boĢaltımı ile bunların
oksidasyon ürünleri; diazinon oxon, malaoxon, fenitrothion oxon ve EPN oxon
miktarlarını tespit etmek için yapılan bir çalıĢmada; 48 saat LC50 değeri diazinon
için 4.4 mg l-1, malathion için 1.8 mg l-1, fenitrothion için 3.5 mg l-1 , EPN için
Su Kirliliğine Giriş - 96

0.58 mg l-1, diazinon oxon için 0.22 mg l-1, malaoxon için 0.28 mg l-1,
fenitrothion oxon için 6.8 mg l-1 ve fenitrothion oxon için 1.8 mg l-1 olarak
tespit edilmiĢtir. Bu sonuçlar göstermiĢtir ki, çevredeki oksidasyon ürünleri ile
balıkların ve diğer aquatik organizmaların kontaminasyonu çok düĢük olmaktadır
(Tsuda et. al., 1997).
Karbamatlı insektisitlerde sevin belki en yaygın kullanılanıdır, aynı
zamanda karbofuran da en popüler olanlardandır.
Bitkisel insektisitler rotenon, pirtium ve alletrini kapsar. Bitkisel deyimi
bunların bitkilerden elde edildiğini belirtmesine rağmen son yıllarda sentetik
formlarında dikkate değer bir geliĢme vardır.
Yapılan bir çalıĢmada adi sazanlara (Cyprinus carpio) sonda yardımıyla hap
Ģeklinde yem olarak rotenon verilmiĢ, deneme formulasyonlarına aynı zamanda,
bir surfactant (sıvının yüzey gerilimini azaltan madde) olan polysorbate 80‟de
katılarak bağırsak yoluyla absorbsiyonu sağlanmıĢ ve ölümler 16 saatlik
beslemeden sonra baĢlamıĢtır. Rotenonun balıklar için letal dozu (LD50) 8.1
mg/kg olarak tespit edilmiĢtir (Fait ve Grizzle,1993). BaĢka bir çalıĢmada ise, adi
sazan (Cyprinus carpio), rotenonun letal bir dozuna (0.01 mg/l) maruz bırakılmıĢ
2 dakika sonra balıklar yüzeyde yüzmeye baĢlamıĢlar, 7 dakika sonra dengeleri
kaybolmuĢ, 21 dakika sonra balıklar dibe batmıĢlar ve 35 - 40 dakika sonra ise
hepsi ölmüĢlerdir.
Yapılan incelemede kandaki oksijenin kısmi basıncı, 21 dakika sonra,
normal balıklarınkine oranla 10 kat arttığı tespit edilmiĢtir. Oksijen basıncındaki
bu artıĢa hücresel oksijen kullanımının bloke olmasının neden olabileceği
kaydedilmektedir (Fajt ve Grizzle, 1998).
Körfez akıntısında kullanılan pestisitlerin sazanlar (Cyprinus carpio)‟da
birikimi üzerine yapılan bir çalıĢmada, tüm vücutta ortalama biyokonsantyon
faktörü (BCF); tolclofos-methyl için 220, chlorpyriph için 460, flutolanil için 20,
izoprothiplane için 27, chlorothalonil için 25, captan için 100, isoxathion için 440
ve iprodione için ise 360 olarak bulunmuĢtur (Tsuda, et. al., 1992).

Herbisitler ve fungusitler amitrol, diquat, endothall, molinate, paraquat,


pentaklorofenol ve silvex‟i kapsar. Bir grup olarak, Organoklorin insektisitlerin
akut toksisiteleri organofosfatlılardan daha büyüktür. Herbisitler pentaklorofenol
gibi birkaç istisnasının dıĢında genellikle balıklara düĢük toksisiteye sahiptirler.

3.3.4.7. Pestisitlerin balıklara ve suda yaĢayan canlılara etkileri


Aquatik organizmalara pestisitlerin tehlikeleri hakkında çok döküman vardır
(Murty 1986; Bush et. al.,1986; Kamaldeep ve Asha, 1993). Pestisitler, suların ve
Kirletici Kaynaklar, 97

su kıyılarının ilaçlanması, ilaçlanmıĢ alanlardaki atıkların drenaj ve yağmur suları


ile yıkanması, endüstri artıklarının dökülmesi ve kanalizasyon gibi yollarla sulara
karıĢmakta, sonuçta; suda yaĢayan organizmalara zararlı olmaktadırlar. Pamuk,
mısır, Ģeker kamıĢı, yağ bitkileri ve baklagiller gibi mahsullerde zararlı olan
böceklerin kontrolünde kullanılan pestisitler, aquatik ekosistemlerin
yakınındalarsa buralara geçmektedirler. Örneğin, bir gölün bitiĢiğindeki çam
tohum bahçesinde, koza ve tohum böceklerini kontrol amacıyla kullanılan
insektisitlerin balıklarda kalıntı oluĢturduğu tespit edilmiĢtir (Bush et. al.,1986).
Suya geçtikten sonra uzak mesafelere taĢınabilen pestisitlerin hareketliliği;
suda eriyebilirliklerine ve formülasyonlarına bağlı olup, suda eriyebilecek Ģekilde
formüle edilen pestisitler kısa sürede dağılmaktadırlar. Toz veya granül halde
formüle edilenler ise, su içerisinde askıda kalarak aktif maddelerin uzun süre
yayılmasına neden olmaktadırlar.
Balıklar solungaçları vasıtasıyla su ortamından bunları absorbe ederek yada
bulaĢık materyalleri besin olarak tüketimi sonucu pestisitle bulaĢabilir yada
zehirlenebilir. Pestisitlerin balıklara etkileri değiĢik Ģekillerde görülür. Direkt
olarak öldürme söz konusu olabileceği gibi yumurtlamayı ve üremeyi durdurmak
suretiyle de balık populasyonları üzerine etkili olabilmektedirler. Dokularda
meydana getirdikleri hasarlar sonucu balıklar aĢırı hassaslaĢırlar, mevsimsel ısı
değiĢimlerinden ve geçici açlıktan daha çok etkilenirler. Yavru balıklarda aynı
hassasiyeti göstermektedirler.
Ġlaçların sularda dağılıĢı çevre koĢullarının yanı sıra kimyasal yapılarına ve
formulasyon Ģekillerine bağlıdır. Bazı ilaçlar sularda daha çabuk çözünürler. Suda
az çözünen bileĢiklerin (Organik klorlular gibi) emülsiyon formulasyonları da
sulara hızla dağıldıklarından toksik etkilerini gösterirler. Sulardaki çok düĢük
düzeyde bulaĢmaların dahi balıklara zararlı etkileri olduğu, geliĢmelerini ve
çoğalmalarını etkilediği bilinmektedir. Balıkların Bitki koruma ilaçlarının zararlı
etkilerinden korunması, daha az toksik, çabuk dekompoze olan (kalıcı etkileri
bulunmayan) bileĢiklerin, toz yerine sıvı ve granül formulasyonların kullanılması;
yer aletleriyle uygulama yapılması gibi husulara dikkat etmekle mümkün olabilir.
Pestisitler gerek topraktan yeraltı sularıyla, gerek yağmurla yıkanmaları
sonucunda ve gerekse pestisit kalıntılarının veya fabrika atıklarının akarsularla
taĢınması sonucu balıklara da zehirli etkiye sahiptir. Bunun sonucu balıklar ve
suda yaĢayan diğer canlıların kitle halinde ölümleri yanında onların yaĢama
yerlerinin değiĢmelerine neden olurlar. Pestisitlerin balıklara etkileri konusunda
fazlaca durulur ve bu konuda pestisitin etiketinde bilgi bulunması zorunludur. Bu
arada pestisitler balıklara olan zehirlilikleri bakımından sınıflandırılmıĢlardır.
Buna göre, pestisitler balıklara zehirlilikleri bakımından 7 gruba ayrılabilirler
(Tablo 3.10).
Su Kirliliğine Giriş - 98

3.3.4.8. Ġç sulara ve denizlerdeki istihsal yerlerine dökülmesi yasak olan


zararlı maddeler listesi
I. Fiziksel özellikleri aĢağıda belirtilen atıklar
1. Sıcaklık: Yılın herhangi bir ayında döküntü veya akıntı olarak karıĢtığı
akarsuyun sıcaklığını bir günde 3 oC‟ den, döküldüğü deniz, göl veya rezervuarın
sıcaklığını 2 oC‟ den, bir saatte, 0,5 oC‟ dan fazla değiĢikliğe uğratan atıklar.
2. Koku: Kokusu su ürünlerine zarar verecek nitelikte olan atıklar.
3. Renk: Alıcı suda yapacağı renk değiĢikliği, gün ıĢığının en az % 10‟unun
5 m derinliğe geçmesine mani olan atıklar.
4. Bulanıklık: KarıĢtığı sıcak akarsuyun berraklığını 50 jackson, soğuk
akarsuyun berraklığını 25 jackson, soğuk göllerin berraklığını da 10 jackson
bulanıklık değerinden daha fazla bulandıran atıklar.
5. Çökelme: Suda çökebilen maddelere haiz atıklar.
II. Alıcı sudaki kirletme değerleri Tablo 3.11‟de verilen tolere miktarlarını
(mg/l) aĢan kimyasal maddeler.

Tablo 3.10. Pestisitlerin balıklara olan zehirlilik derecelerine göre sınıflandırılması


(Öncüer, 1991; Toros ve Maden, 1991)
1. Çok zehirli Zehirli (devam) Orta der. zehirli (devam)
Acrolein Fenitrothion Zineb
Benquinox Folpet Ziram
Crabophenothion 4. Tehlikeli
Fonofos Molinate Aldicarb
Phorate Malathion Dinocap
Pyrethrine Methomyl 5. Az zehirli
TDE Methoxychlor Allylalkol
Toxaphen Metham Dichlorvos
Trifluralin Phoxim Dioxacarb
2. Zehirli Phosmet Dicamba
Azinphos ethyl Pyrazophos Formothion
Kirletici Kaynaklar, 99

Azinphos methyl Phenmedipham Mecoprop


Bensulide Parathion ethyl Metobromuron
Bromophos Parathion methyl Metoxuron
Captan Propachlor Monocrotophos
Carbaryl Telodrin Naled
Carbofuran Tetrachlorvinphos. Nissol
Chlorpyrifos Tetramethrin Prothoate
Chlorthion Thiram Sodyum klorat
Captafol Tridemorph Trichlorphon
Dichlorprop 3. Orta derecede zehirli 6. Çok az zehirli
DNOC Chlorfenson Asulan
Dithianon Demeton Diphenamid
Dialifor Demeton -S- methyl Monolinuron
Diazinon Demeton -S- methyl sülfoxit 7. Zehirsiz
Dimethoate Dicofol Acephate
Dithianon Disülfotan Bentazon
Dinoseb Fenthion Carbendazim
Dinoseb-asetat Mevinphos Piperonly butoxide
Endosülfan Phenthoate

Tablo 3.11. Kirletme değerleri ve miktarları bakımından kimyasal maddeler.


Kimyasal madde Miktar Kimyasal madde Miktar Kimyasal madde Miktar
Asetaldehid 5,3 Klorfenoller Molibden 64
Asetamide 1,3 Monoklorfenoller 0,02 Naftalin 3,4
Asetik asit 15,8 O – Klorfenol 0,015 Nafthol 0,455
Aseton 5,3 P – Klorfenol 0,06 Nafteoquinon 0,1
Alimin. iyonu 0,07 M – Klorfenol 0,06 Nikel iyonu 0,8
Amon. iyonu 0,02 Krom iyonu 0,05 Nitrat iyonları 4,2
Aniline 5,0 Kobalt iyonu 1,0 Nitrik asit 0,01
Arsenik iyonu 1,0 Bakır iyonu 0,02 Nitrit iyonları 0,01
Arsenik trioksid 1,0 Kresol 0,5 Petrol ve yan ürünleri
Baryum iyonu 5,0 Siyanür 0,02 Ham petrol 0,003
Su Kirliliğine Giriş - 100

Benzen 5,0 Dikloropropen 40 Normal benzin 10


Benzoik asit 18,0 Dietinolamin 80 Süper benzin 30
Benzonitril 5,0 Dietilamin 70 Dizel ve fuel oil 50
Berilyum iyonu 0,015 Dimetilamin 30 Dendrin 10
Bor iyonu 3 Dimetildioksan 0,005 Benzen 10
Brom iyonu 1,0 Dinitrobenzen 1,0 Toluidin 18
Butadiene 50 Dinitrokresols 0,1 Chinom 5
Butil alkol 0,2 ÇO 6,0 Mononitrotoluen 10
Butirik asit 100 Flor iyonu 1,5 Dinitrotoluen 10
Cd iyonu 0,01 Halojenli fenoller 0,001 Trinitrotoluen 1,5
Ca iyonu 800 Siyanidrik asit 0,05 Dinitrobenzen 2
Serbest CO2 5 Kükürtlü hidrojen 0,3 Toluen 10
CO 0,01 Hidrokinon 0,2 Phenanthren 1
Kloraminler 0,02 Demir iyonu 0,7 Oksalik asit 1
Klorür 170 KurĢun iyonu 0,1 O3 ve Doğal O2 20
Klor 0,01 Lityum iyonu 33 Metilamin 10
Civa iyonu 0,004 Magnezyum 14
Methanethio l0,5 Manganez iyonu 1,0
Bitkisel ve hayvansal yağların sulandırma oranı 1/2400‟den düĢük olamaz.
Atık su, alıcı suyun pH değerini 0,1‟den fazla değiĢtiremez. (pH 6.5 -8,5)

3.3.4.8.1. Tarım ilaçlarının (pestisitlerin) su kirliliği üzerine etkileri


Pestisitlerin kullanımı, tarımsal üretimde, hayvan beslemede, hasat sonrası
teknolojide, toplum sağlığında ve insanlığın refahındaki faydaları anlaĢıldıkça
daha yaygın hale gelmektedir. Pestisitler sınırlı alanlarda kullanıldıklarında,
yağmurlar ve seller yardımıyla yıkanmakta ve taĢınarak havuz, göl ya da nehirler
gibi daha büyük su kitlelerine ulaĢmakta ve burada suyun fiziko-kimyasal
özelliklerini değiĢtirmektedirler (Richardson, 1988). Suların pestisitlerle ağır
kontaminasyonları oksijen kıtlığına dolayısıyla da zehirlenmelere öncülük
etmekte, sonuçta ise kitlesel balık ölümlerine yol açmaktadır. (Dhawan ve Kaur,
1996).
Tarım ürünlerini hastalık, zararlı ve yabancı otlara karĢı koruyarak, birim
alandan daha fazla ve kaliteli ürün elde etmek için birçok yöntem
kullanılmaktadır. Bu yöntemler içerisinde tarım ilaçları (pestisitler), uygulama
kolaylığı, yüksek derecede etkili olmaları, değiĢik agronomik ve ekolojik
koĢullara uyabilmeleri ve ekonomik olmaları nedeniyle son 40 yıl içerisinde tüm
Kirletici Kaynaklar, 101

dünyada olduğu gibi ülkemizde de giderek artan bir öneme sahip olmuĢtur. Hatta
ülkemizde olduğu gibi tarımsal savaĢ denince akla yalnızca kimyasal savaĢ
gelmektedir. Tarımın entansifleĢmesine paralel olarak, tarım ilacı tüketimi de artıĢ
göstermektedir. Tarım ve KöyiĢleri Bakanlığı verilerine göre, 1982-1992 yılları
arasında ülkemizde etkili madde olarak pestisit kullanımı Tablo 3.12‟de
özetlenmiĢtir.

Tablo 3.12. 1982-1992 yılları arasında etkili madde olarak pestisit kullanımı (Kg
veya l)
Pestisit Grupları Yıllar ve Etkili Madde Tüketimi*
1982 1988 1992
Ġnsektisitler 3318890 2989532 2997668
Akarisitler 244440 286873 340337
Fumigant ve Nematositler 117980 395966 577840
Molluskisitler 900 236 2438
Yağlar 1763153 2019556 1865517
Fungusitler 1465511 2589368 2300802
Herbisitler 2020078 3736481 2772022
TOPLAM 8930952 12018012 10856624
*Bakır sülfat ve toz kükürt tüketimi dahil değildir.

Tablo 3.12‟deki değerler incelendiğinde 1992 yılında 1982‟ye oranla etkili


madde kullanımında % 17,74‟lük bir artıĢ olduğu ortaya çıkar. Buna karĢın, 1988
tüketimine oranla 1992 tüketiminde ise % 9,68‟lik bir azalma söz konusudur.
Özellikle ülkemizde ve geliĢmekte olan ülkelerde tarım ilaçlarının bilinçsiz
ve fazla kullanılmasını, bir yandan tarım ürünlerini hastalık, zararlı ve yabancı
otlara karĢı korurken bir yandan da çevre kirliliği sorunu yaratarak insanlar baĢta
olmak üzere tüm canlıların yaĢamını tehdit etmekte, gerek üretici ve gerekse ülke
ekonomisi açısından olumsuz etkilere neden olmaktadır. Örneğin, ülkemiz balık
üretiminin yaklaĢık % 25‟ ini sağlayan Marmara Denizinden avlanan balıklarda
kanserojen olan benzen-hekzaklorit bulunduğu tespit edilmiĢtir. Kirlenme
denizlerle sınırlı olmayıp akarsular ve sulama suları içinde tehlikeli boyutlara
ulaĢmıĢtır. Mesela, Ege Bölgesinde diğer etkenler yanında tarım alanlarında
kullanılan ilaçların yağmur suları ile Menderes nehrine sürüklenmesi sonucu
nehiĢr balıkları giderek azalmaktadır (Seçkin, 1988).
Pestisitler suya çeĢitli yollarla karıĢabilirler. Suda yaĢayan canlılara veya su
kanallarında yaĢayan bitkilere karĢı yapılan ilaçlamalarla, yerleĢim bölgelerinde
kanalizasyon ve lağım sularına pestisitlerin karıĢması ile pestisit imalat
Su Kirliliğine Giriş - 102

artıklarından suya geçebilirler. Pestisitler aynı zamanda yağmur suları, drenaj


suları, yüzey akıĢları ve sulama sularına karıĢarak bu suları kirletirler. Ayrıca
doğrudan suya yapılan uygulamalarda (örneğin, sivrisinek mücadelesinde)
pestisitler su bitkileri veya dip çamurları tarafından tutulurlar.
Yeraltı sularının yüzey suları ile karıĢtırıldığında göreceli olarak toksik
kimyasallarla kirlenmemiĢ olduğu ve kontaminasyonunun belirlendiği yerlerde ise
bu kimyasalların insan sağlığına doğrudan bir tehlike oluĢturmadığı
varsayılmaktaydı. Bu durumun esas nedeni de yeraltı suyunun kirlenme sürecinin
yüzey suları gibi doğrudan olmamasıdır. Yeraltı sularının kirlenme sürecinde
pestisitler toprağın alt tabakalarına doğru sızmakta ve daha sonra bir koruyucu
tabaka içerisine geçmekte ve sonunda ya orijinal formda yda bozulma ürünleri
Ģeklinde yer altı sularına ulaĢmak zorundadırlar. Bu olayların oluĢumu sırasında
pestisitlerin buharlaĢma, kimyasal bozulma, toprak kolloidleri üzerine
adsorbsiyon-desorbsiyon, aerobik ve anaerobik, mikrobiyal indirgenme
(oksidasyon, redüksiyon, hidroliz ve sentez), kompleks oluĢumu gibi olaylara
maruz kalması nedeniyle yer altı sularının kirlenmesi oldukça yavaĢ ve zaman
alıcıdır. Pestisitler yer altı suyuna ulaĢtıktan sonra bile bazı fizikokimyasal olaylar
kirleticinin toksik etkisini nötralize etmeye yada azaltmaya devam eder. Ancak
son yıllarda yapılan çalıĢmalar toprak çeĢidi, sıcaklık, pH ve organik madde
içeriği gibi toprak koĢullarının uygun olması durumunda yer altı sularının da
yüzey suları kadar kolaylıkla pestisitlerle kirlenebileceğini göstermektedir.
Wisconsin‟de yapılan çalıĢmalar, tarım alanlarının yakınlarında bulunan
yüzeysel su kaynaklarından çıkarılan içme sularında aldicarb kalıntıları
bulunduğunu göstermektedir.
Kaliforniya‟nın içme suyu ihtiyacının % 43‟ü yer altı sularından
kaynaklanmaktadır. Son yıllarda yapılan çalıĢmalarda 512 su kaynağında 5 farklı
pestisit belirlenmiĢtir ve içme suyunda bulunan bu pestisitlerin çoğu DBCP,
etilendibromid (EDB) ve 1,2-diklorpropan (1,2-D)‟dir.
Klorlu hidrokarbonlu bileĢiklerin su içerisindeki çözünülürlüklerinin sınırlı
olması nedeniyle bu bileĢiklerinin çok az bir bölümünün toprakta aĢağılara doğru
hareket edeceği ve büyük bir bölümünün ise toprağın üst tabakalarında kalacağı
düĢünülebilir. Ancak yapılan çalıĢmalar organik klorlu bileĢiklerin uygulama
sırasında toprak partiküllerine bağlanarak nehir, göl, akarsu ve yer altı sularına
karıĢabileceğini kanıtlamaktadır.
Bu konuda yapılan araĢtırmalarda suda klorlu hidrokarbonlu bileĢiklerden
en fazla DDT, Dieldrin ve Endrin kalıntıları bulunmuĢtur. DDT‟nin ilk
kullanıĢından bugüne kadar 450,000 ton kadar kullanıldığı ve ilk
kullanılmasından itibaren çevreyi kirlettiği ve yaygın olarak bulunduğu yapılan
araĢtırmalarla belirlenmiĢtir. Tablo 3.13‟te çeĢitli canlı ve cansız ortamlarda
Kirletici Kaynaklar, 103

bulunan DDT miktarları verilmektedir.


Tablo 3.13‟te görüldüğü gibi DDT bulaĢması çok geniĢ boyutlardadır.
Tarımsal, endüstriyel ve evsel kirli suların karıĢtığı kıyısal bölgelerde yaĢayan
balıklar ve yumuĢakçalar, degradation ürünlerini içeren farklı kimyasallara maruz
kalmaktadırlar. Çevreye dağılan ve aynı zamanda aquatik organizmalarda birikim
yapan kimyasalların çeĢitli zararlarını belirleme ve tanımlama oldukça zordur.
Kirleticilerin konsantrasyonlarının düĢük olmasından dolayı balık ve midyelerde
ölümler ortaya çıkmasa da bunlar aquatik organizmaların biyokimyasını ve
fizyolojisini değiĢtirmektedirler (Oshima et al, 1994). Örneğin, denizlerde petrol
kirliliğini izlemede balıklardaki aril hidrokarbon hidroksilase aktivitesinin miktarı
kullanılmaktadır (Payne, 1976; Payne et al. 1987).
Organofosforlu insektisitlerin metabolizması ve depolanması, balıklarda
kalıntılarının izlenmesinde en önemli göstergelerdir (El-dib et al., 1996). Farklı
özelliklere sahip bölgelerden yakalanan balıklarda, dayanıklı organoklorin
kalıntılarının konsantrasyonlarını belirlemek amacıyla yapılan bir çalıĢmada,
genellikle tropikal balıkların, ılıman bölgelerde yaĢayan balıklardan daha düĢük
konsantrasyonlar içerdikleri bulunmuĢtur (Kannan, et. al., 1995).

Tablo 3.13. Çeşitli canlı ve cansız ortamlarda bulunan DDT miktarları


Ortam Miktar (ppm)
Ġnsan 6,0
Yırtıcı kuĢlar (Balık yiyenler) 10,0
Tatlı su balıkları 2,0
Deniz balıkları 0,5
Su bitkileri 0,01
Tatlı su 0,00001
Deniz suyu 0,000001
Yağmur suyu 0,0002
Su kuĢları 0,5
Planktonlar 0,003
Et 2,0
Tarımsal toprak 2,0

Pestisit ve diğer kirleticilerle kirlenen sular içme suyuna karıĢarak


insanlarda birtakım hastalık ve ölümlere yol açar. Japonya‟ da görülen Minimata
hastalığı bu duruma iyi bir örnektir. Kirlenen bu suların faunaya etkisi daha
büyüktür. Onların oksijen kaynağını azaltırlar. BaĢta balıklar olmak üzere birçok
su ürününün azalmasına neden olmaktadır. Civa ve kurĢun gibi ağır metaller, bu
Su Kirliliğine Giriş - 104

balıkların tüketilmesi ile insanlara da geçmektedir. Uygun olmayan pH derecesine


sahip sular hem toprak hem bitki yönünden olumsuz bir etkiye sahiptir.

3.3.4.9. Poliklorinate bifenil


Poliklorinate bifenil genellikle PCBs diye isimlendirilirler ve daha çok
öncelikle insanlara olan zehirlilikleri dikkate alınarak ilgilenilirler. Bunlar aynı
zamanda balık ve akuatik hayata tamamen zehirlidirler. Arozlor deyimi 4 haneli
bir sayı ile belirlenir ve özel PCB formulasyonunu temsil eder.

3.3.4.10. Petrol hidrokarbonları


a. Petrol hidrokarbonlarının planktonlar üzerine etkileri
Petrol hidrokarbonları ile temasta olan fito ve zooplanktonlar aktif olarak
yer değiĢtiremedikleri için bunlardan oldukça etkilenmekte, hatta büyük zararlar
görmektedirler. Fakat bu etkilerin tespiti, olay yerinde gözlem zorluğu, olayın
meydana geldiği zaman ve doğal farklılıklar nedenleriyle oldukça zordur.
Laboratuar çalıĢmaları fitoplanktonlar için kritik konsantrasyon değerlerinin test
edilen türlere göre 1-10 ppm arasında olduğunu göstermiĢtir (Yaramaz, 1992).
Pollusyon nedeniyle zooplankton türlerinin tamamen kayıp oldukları hiç bir
zaman görülmemiĢtir. Ancak laboratuar çalıĢmalarında zooplanktonların
hidrokarbonlara oldukça hassas olduklarını, ve 100 ppm‟lik konsantrasyonda 24
saat içerisinde öldükleri, 1 ppm‟lik konsantrasyonda olgun organizmaların
yaĢadığı, larvalarının ise 2 -3 günde öldükleri tespit edilmiĢtir (Yaramaz, 1992).
b. Petrol hidrokarbonlarının bentik canlılar ve kabuklular üzerine etkileri
Genellikle petrol kazalarının pek çoğunun ardından sedimentlerin tehlikeli
Ģekilde hidrokarbonlarla kirlendiği tespit edilmiĢtir. Torrey-Canyon (Buzzard
körfezi) kazası esnasında denize boĢalan 117.000 ton mazotun bentik fauna
üzerine etkileri araĢtırılmıĢ, denize boĢalan bu mazotun pek çok mollusk‟un
(Patella sp., Littorina sp., Gibbula sp.) öldüğü, buna mükabil aynı gruptan
Monodonto lineata ve Cirriped‟lerden Chthamalus stellatus‟un daha dayanıklı
olduğu görülmüĢtür. Bilindiği gibi midyeler, istiridyeler, bazı yumuĢakçalar suda
asılı halde bulunan partikülleri süzerek besin olarak alırlar. Bu Ģekilde
beslenmelerinin pollutantlar tarafından fazla etkilenmelerine neden olur. 0.01
ppm‟lik petrol konsantrasyonu istiridyelerin tadını değiĢtirebilmektedir. Tekrar
tatlarının normal hale dönmeleri için temiz bir sahada en az iki ay kalmaları
gerekmektedir (Yaramaz, 1992).
c. Petrol hidrokarbonlarının bentik algler üzerine etkileri
Bentik alglerin üreme periyodu uzun olduğundan büyük ölçüde tahripler o
yerin görünümünü birkaç yıl içinde değiĢtirir. Ayrıca bentik algler normal
ekolojik denge için de gerekli doğal örtüyü oluĢturur. Alglerde, petrol ürünlerinin
Kirletici Kaynaklar, 105

etki mekanizmaları hücre zarının geçirgenliğinin inhibe edilmesi ve dolayısıyla


metabolizmaları için gerekli alıĢ veriĢin engellenmesi ve neticede hücrelerin
ölümüne yol açılması Ģeklinde olmaktadır. DeğiĢik türlerin petrol hidrokarbon
pollüsyonuna dayanıklılığı farklıdır. YeĢil alglerin diğerlerine nazaran en
dayanıklı tür olduğu saptanmıĢtır.
d. Petrol hidrokarbonlarının balıklar üzerine etkileri
Yapılan çeĢitli denemeler balıkların petrol pollüsyonu ile çok az
etkilendiklerini göstermekte ise de çoğu kez balıklar bu petrol atıklarını direkt
olarak yutmaları veya dolaylı olarak beslenme yoluyla almaları neticesinde kötü
bir tada sahip olmalarına neden olur. Bu halleri ile insan sağlığı için zararlı
olurlar. En çok zarar gören türler arasında kefal ve ton bağı baĢta gelmektedir.
Kefal, limanların pollüsyonlu sahalarında bulunur. Ton balığı da zamanla sahile
yaklaĢarak diğer türlerin kontamine olmuĢ bireyleri ile beslenirler. Laboratuar
Ģartlarında karagöz, mezgit ve pisi balığının yumurta ve larvaları üzerine ham
petrolün etkileri incelenmiĢ, yumurtalarının 100 ppm de çok büyük zararlara
uğradıklarını ve bu konsantrasyonda anormal larvaların meydana geldiği
saptanmıĢtır. Rhombus maeoticus (kalkan) larvalarının 0.01 ppm‟ den yüksek
konsantrasyonlara dayanamadıkları gözlenmiĢtir.
Sudaki toksik maddeler sindirim yoluyla alındığından sindirim sitemi
organlarında ( mide, bağırsak ve hücrelerinde) hasarlar meydana getirmekte ve bu
yolla da bu hasarlar vücudun tüm kısımlarına ulaĢmaktadır. Ayrıca balıkların deri
ve solungaçlarında da koku seviyesinde bozulmalar meydana gelmektedir.
DeğiĢiklikler gözle görülebilecek seviyede olmasa bile hücre seviyesindeki
değiĢiklikler organizma metabolizmasını etkiler. Bu etkileĢimler tatlı su ve deniz
organizmalarında farklıdır. Solungaçlarda görülen etkiler, buradaki epitel
hücrelerinin dökülmesi buna karĢı olarak mukus salgılanması ve bunların
neticesinde balıkların solunum yapamayıp ölmeleri Ģeklinde olmaktadır. Petrol
hidrokarbonlarından fenolün tatlı su balıklarından GökkuĢağı alabalığı
solungaçlarını tahrip ettiği, epitel hücrelerini döktüğü saptanmıĢtır. Alabalıkların
yüzecekleri yoluyla aldıkları ham petrolden göz merceklerinin büyüdüğü, ĢiĢtiği
gözlenmiĢtir. Bundan baĢka balıkların koku alma organlarını etkileyerek diĢi ve
erkek bireylerin birbirlerinin bulması mümkün olmaz ve böylece balıkların
üremesini direkt olarak etkiler. Ayrıca, yer seçme, besin bulma düĢmanlarından
kaçabilme kabiliyetlerini de köreltmektedir.

3.3.4.11. Gemilerin petrol atıkları ve sintine yağlarının denizel ortamda


etkileri
Kanserojen etkilerinin de olduğu bildirilen bu yağlar denize atıldığında,
baĢlangıçta yüzeyde bir tabaka meydana getirmekte, müteakiben uçucu kısımları
buharlaĢmakta, geri kalan kısmı ise dalgaların etkisiyle suya karıĢmakta ve
Su Kirliliğine Giriş - 106

mikroorganizmalar tarafından foto - oksidasyon ve oksidasyon sonucunda


ayrıĢmaktadır.
Atılan yağlar su yüzeyinde bir tabaka meydana getirdiğinde:
a. Atmosferden denize oksijen transferini engellemekte, bu Ģekilde değiĢik
biyokimyasal olaylar neticesinde suda azalmıĢ olan oksijenin tekrar eski
seviyesine ulaĢması sağlanamamaktadır. Bunun sonucu da belli balık türleri göç
etmekte veya ölmektedir. Oksijen azalmasının devamı halinde anaerobik Ģartların
oluĢmasına ve çirkin kokuların meydana çıkmasına neden olmaktadır.
b. IĢık geçirgenliğini azaltarak denizel hayat için çok önemli olan fotosentez
olayını engellemektedir.
c. Deniz kuĢlarının kanatlarına yapıĢarak yüzücü ve dalıcı kuĢların uçma
yeteneklerini ve soğuğa karĢı dayanıklıklarının yok olmasına neden olmakta,
kuĢların ölümlerine kadar varabilen olumsuz sonuçlar meydana getirmektedir.
d. Yağlar emülsiyon haline geçtiklerinde balıklar için büyük bir tehlike
oluĢturmaktadır.
e. Atılan bu yağlar ayrıca sahillerin ve teknelerin kirlenmesine neden
olmaktadır.
f. Yağ kirlenmesi suyun rekreasyon amaçlarla kullanılmasını engellediği
gibi estetik değerlerini de önemli ölçüde azaltmaktadır (Yaramaz, 1992).

3.3.4.12. Asitler ve alkaliler


Asit ve alkalilerin akuatik biota üzerinde ana etkileri suyun pH‟sındaki
değiĢikliklere bağlıdır (bkz. asidite ve alkalinite). Ayrıca metaller gibi
kirleticilerin değiĢik toksisitelerine bağlı olarak indirek etkileri de olabilir. Maden
drenajı ve asit yağmurlarından kaynaklanan asit kirliliği, geliĢmiĢ ve geliĢen
ülkelerde büyüyen bir problemdir. Akuatik hayatın tüm formları için asidin
etkileri ile ilgili bilgiler hızla toparlanmaktadır. Anormal alkalin Ģartlarının
etkileri hakkında bilinenler pek fazla değildir. GökkuĢağı alabalığı ve bluegil
sunfish ile yapılan çalıĢmalarda, pH 9‟a maruz bırakılmada 24 – 48 saatte kütlesel
ölümler gözlenmiĢtir.

3.3.5. Termal pollusyon


Bitkiler ve hayvanların en iyi geliĢme ve büyümeleri optimum sıcaklıklarda
olmaktadır. Bu durum, özellikle sudaki sıcaklık değiĢimlerine karĢı vücut
sıcaklığını değiĢtirmeyi baĢaramayan soğukkanlı hayvanlar (poikloterm,
soğukkanlı) için önemlidir. Optimumun altındaki sıcaklıklarda balıklar
hareketsizleĢmekte ve yavaĢ büyümektedirler. Optimumun üstündeki sıcaklıklarda
ise balıklar derhal yemlenme dahil aktivitelerini durdurmaktadırlar.
Kirletici Kaynaklar, 107

Bazı endüstri kuruluĢları özellikle elektrik santralleri faaliyetleri sonucunda


yan ürün olarak termik atık su boĢaltmaktadırlar. Bu ise suların ısınmasına neden
olmaktadır. Sıcak suyun bir diğer kaynağı da jeotermal kaynaklardır. Termal
atıkla ve jeotermal ısının bir miktarı büyüme sezonlarında veya kültüre alınmıĢ
akuatik organizmaların coğrafik sınırlarının belirlenmesinde kullanılabilir.

Termal atıkların kullanılması pek çok probleme yol açmaktadır. Örneğin,


atılan termal su miktarı ihtiyacın en az olduğu yaz aylarında daha suların aĢırı
ısınmasına yol açmaktadır. Ayrıca, 24 saatlik bir periyot göz önüne alındığında
sıcaklık dalgalanmalarına neden olmaktadır. Bu ise özellikle soğuk su balıklar
için tehlikelidir.
Termal akualkültür genellikle iki formda yapılmaktadır. Bunlar:
1. Kafesler veya sallar soğutma suyu olarak kullanılmıĢ sıcak suyun direk
olarak akıĢ yoluna yerleĢtirilirler. Örneğin, Amerika‟da bir tesisin çıkıĢına
yerleĢtirilen istiridyeler 1.5-2.5 yıl daha erken cinsi olgunluğa ulaĢmıĢlardır
(Termal atık su akarsuyun sıcaklığını 11.1 oC arttırmıĢtır).
2. Sıcak su, havuzlara, kanallara ve tanklara su sıcaklığını arttırmak için
belli oranlarda pompalanmak suretiyle kullanılmaktadır. Yapılan bir denemede kıĢ
esnasında kömür yakan jeneratör istasyonundan çıkan sular gökkuĢağı alabalığı
fingerling kanallarına pompalanmıĢ ve 6.5 ay sonunda yaĢama gücü % 80, ağırlık
ise ortalama 245 g olarak kaydedilmiĢtir. Benzer denemeler shrimplerde de
yapılmıĢ ve sonuçlar Tablo 3.14‟ deki gibi bulunmuĢtur.

Tablo 3.14. Termal suların kabuklu yetiştiriciliği üzerine etkileri


AkıĢ oranı Normal su sıcaklığından Ort. Büyüme Oranı YaĢama gücü
artıĢ (oC) (g/Gün) (%)
Yüksek 6.9 0.04 47.25
Orta 4.8 0.015 7.45
DüĢük 0 0 0

Termal atık suyla yapılan ısıtmalar solar ısıtmanın problemli olduğu


bölgelerde daha fazla önem kazanmaktadır. Örneğin, Finlandiya‟da kıĢ
mevsimleri çok uzun olduğundan solar enerjinin ısıtmada kullanılması oldukça
zayıftır. Nükleer güç fabrikalarından çıkan atık ısı atlantik salmonlarının
büyümelerini olumlu etkilemektedir. Yapılan bir araĢtırmada, termal ısının olduğu
bölgelerde bulunan salmonların 4 yıl yerine 3 yıl sonra akarsuya döndükleri tespit
edilmiĢtir.
Su Kirliliğine Giriş - 108

3.4. Diğer Pollusyon Tipleri ve Su Kalitesine Etkileri


1. Hava Kirlenmesi
2. Radyasyon Kirliliği
3. Gürültü Kirliliği
4. Gübrelemenin Su Kalitesi Üzerine Etkisi

3.4.1. Hava Kirlenmesi


Temiz havanın çok açık bir tarifi olmadığı için hava kirlenmesi üzerinde
kantitatif olarak tartıĢmak oldukça zordur. Pek çok araĢtırmacı, temiz havanın
bileĢimini Tablo 3.15‟de verildiği gibi kabul etmiĢtir. Bu tablodaki gazların temiz
bir havayı oluĢturduğu kabul edilirse, bu tabloda bulunmayan herhangi bir
maddenin atmosferde bulunmasını kirletici olarak isimlendirilmek gerekir.
Bununla beraber, hiç kimse böyle ideal temiz bir havayı hiçbir yerde bulamaz.
Bunun için, bu tip maddelerin sadece bulunmasını değil, fakat “çevrede arzu
edilemeyen bir etki yapacak konsantrasyonda bulunmasını” hava kirlenmesi
olarak kabul etmek daha mantıklı olmaktadır. Diğer bir ifadeyle, hava kirliliği
atmosferde toz, gaz, duman, koku, su buharı Ģeklinde bulunabilecek olan
kirleticilerin insan ve diğer canlı ile eĢyaya zarar verici miktarlara yükselmesi
olarak tarif edilebilir.
Hava kirlenmesine sebep olan gaz kirleticiler, normal sıcaklık ve basınç
altında gaz formunda bulunan maddeler ile normal basınç ve sıcaklık altında katı
veya sıvı halde bulunan maddelerin buharlarından meydana gelir. Gaz halindeki
kirleticilerden en önemlileri aĢağıda ele alınmaktadır.

Tablo 3.15. Temiz havanın bileşimi


Madde Miktar (%)
Azot 78.09
Oksijen 20.94
Argon 0.93
Karbondioksit 0.0315
Neon 0.0018
Helyum 0.00052
Metan 0.0001 - 0.00012
Kripton 0.0001
Azot oksidal 0.00005
Hidrojen 0.00005
Ksenon 0.000008
Kirletici Kaynaklar, 109

Azotdioksit 0.000002
Ozon 0.000001 - 0.000004
Toplam 99,994131 - 99,99415

3.4.1.1. Karbonmonoksit ve Karbondioksit


Karbonmonoksit (CO) renksiz, kokusuz, zehirli bir gazdır. Atmosferdeki
karbonmonoksidin büyük bir kısmı, doğal kaynaklardan özellikle metan, yani
bataklık gazının oksidasyonundan meydana gelmektedir. Atmosferdeki kimyasal
maddeler ve topraktaki mikroorganizmalar sürekli olarak karbonmonoksidi daha
az zararlı olan karbondiokside çevirir. Ġnsanlar tarafından da, karbon içeren fosil
yakıtlarından dolayı ve içten yanmalı motorlarda tam olmayan yanma sonucu
önemli miktarda karbonmonoksit havaya verilmektedir. Kömür yerine doğal gaz
kullanılması CO yüzdesini azaltmaktadır. Özellikle, kapalı garajlarda çalıĢan
otomobillerde ve trafiğin yoğun olduğu yerlerde CO yüzdesi yüksek olmaktadır.
Sigara dumanında ise % 0.2 – 2000 ppm oranında CO bulunabilir.
Yoğun trafik ve az geliĢmiĢ endüstri koĢullarında hava ve rüzgar durumuna
göre CO konsantrasyonu 50 ppm‟in üzerine çıkabilmektedir. Sanayii
kuruluĢlarında bir iĢçinin sağlıklı çalıĢabilmesi için maksimum CO
konsantrasyonu 50 ppm‟dir. 250 ppm‟lik CO konsantrasyonuna 2 saat veya daha
fazla maruz kalmak, Ģiddetli baĢ ağrısı ve baĢ dönmesi ve sonunda komaya sebep
olur. 1000 ppm‟lik bir CO konsantrasyonunda 4 saat kalan insan ölebilir.
Karbonmonoksitin zehirlilik etkisi, alyuvarlarda CO-hemoglobin bağı oluĢturarak
O2 taĢınmasını engellediği içindir. Hemoglobin CO ile bağ yapma isteği O2‟ye
oranla 200 kat fazladır. Yapılan bir çalıĢmada, Fox Nehrinde 1950‟li yıllardan
günümüze değin göl mersin balığı (Acipenser fulvescens)‟da dahil olmak üzere 20
balık türünde zaman zaman ortaya çıkan toplu ölümlerinin nedenlerini bulmak
amacıyla, bu nehirden yakalanan fathead minnow (Pimephales promelas) balıkları
incelenmiĢ ve zehir kaynağının karbon monoksit (CO) olabileceği tespit
edilmiĢtir. Karbon monoksitin deniz motorlarından kaynaklandığı, ayrıca
motorların nehirde sebep olduğu ters akıntıların da balık ölümlerini arttırdığı
kaydedilmiĢtir (Kempinger ve Otis, 1998).
Karbondioksit (CO2) havanın normal bir bileĢenidir ve normal olarak
kirletici değil ise de, atmosferdeki konsantrasyonun senede 0.7 ppm düzeyinde
artması, bu gazın muhtemel etkilerinin göz önüne alınmasını gerektirmiĢtir.
Bugüne kadar bilinen etkisi, güneĢ enerjisini absorbe ederek atmosferdeki ısının
artmasına sebep olmasıdır. Bu etkiye sera etkisi de denilmekte ve ileride dünyanın
iklimini etkileyebileceği bildirilmektedir. Karbondioksit için maksimum müsaade
edilebilir değer 5000 ppm‟dir ve hava CO2‟nin bu konsantrasyonuna ulaĢamaz.
Fakat kapalı yerlerde CO2 konsantrasyonu yüksek olursa, ölümlere bile yol
açabilir.
Su Kirliliğine Giriş - 110

3.4.1.2. Hidrokarbonlar
Hidrokarbonlar karbon ve hidrojenden meydana gelen metan, benzen gibi
bileĢiklerdir. Genellikle yanmamıĢ veya kısmen yanmıĢ benzin ve endüstride
kullanılan solventlerin buharlaĢmıĢ Ģekilleri halinde havada bulunurlar. Özellikle
rafinerilerden meydana gelirler. Hidrokarbonların çoğunluğu atmosferde uzun
süre kalmaz ve insan için yüksek konsantrasyonları zararlıdır. Fakat bazı
hidrokarbon türevlerinin kansere neden olduğu bilinmektedir.

3.4.1.3. Hidrojen Sülfür (H2S)


Volkanik gazlarda, termal sularda ve doğal gazlarda bulunur. Kükürt içeren
doğal maddelerin havasız ortamda bozunması sonucunda ve bir çok endüstriyel
iĢlemlerde H2S oluĢur. Suda az çözünür ve zayıf asit reaksiyonu verir. Çürük
yumurta kokuludur., hücre ve ferment zehirlidir. Zehirlenmelere özellikle kapalı
yerlerde rastlanır. Maksimum değeri 10 ppm‟dir.

3.4.1.4. Azot Oksitler (NOx)


NOx esas olarak, azot monoksit (NO) ve azotdioksit (NO2)‟den meydana
gelir. NO içten yanmalı motorlarda ve büyük elektrik santralleri ile endüstri
tesislerinin kazanlarında yüksek sıcaklıklarda, havadaki oksijenin azotla
birleĢmesinden oluĢur. Daha sonra NO daha zararlı bir madde olan NO2‟yi
meydana getirmek üzere oksijenle yavaĢ bir Ģekilde birleĢir. NO2 ve NO
konsantrasyonu, Ģehir atmosferinde diğer bölgelerdekinden 10 – 100 kat fazla
olabilir. NO2 ciğerleri tahrip eder ve bazı bitkilere zarar verir. NO2 20 ppm‟de
gözleri, daha yüksek konsantrasyonlarda ise solunun organlarını tahriĢ eder.
Maksimum değeri 5 ppm – 10 mg / m3‟dür. NO2‟nin 0.4 ppm‟i bile zararlı etki
eder. NO‟in zararı, hemoglobinde nitrosan ve methamoglobin oluĢturarak O2
taĢınmasını etkisizleĢtirmesidir. NO için sınır değeri 0.2 – 0.6 mg / m3‟dür.

3.4.1.5. Kükürt Oksitleri (Kükürtdioksit SO2, Kükürttrioksit SO3)


SO2 ve SO3 tadı ekĢi, korozyon yapıcı ve zehirli gazlardır. Bu gazların
meydana geldiği baĢlıca kaynaklar, elektrik ve endüstri iĢletmeleri ile kömür, ve
fueloil kullanan apartmanlardır. Yakıtlar az miktarda kükürt içermektedir ve
yakıldıklarında oksijenle birleĢerek kükürtdiokside dönüĢür. SO2 havada SO3‟ e
oksitlenir. SO3 havadaki su buharı ile reaksiyona girerek korrozif ve ciğerleri
tahriĢ eden H2SO2 damlacıklarını oluĢturur. Ayrıca SO2 ve SO3 asit yağmurlarına
neden olarak bitki örtüsüne zarar verebilir. Mermeri ayrıĢtırır, demir ve çeliği
paslandırır. Ayrıca güneĢten gelen ıĢığı keserek, görüĢü sınırlandırabilir. Kükürt
oksitleri metal parçacıklarıyla ve havadaki amonyakla reaksiyonu sonucu oluĢan
sülfat tuzları ile sülfürik asit, üst solunum yollarını tahriĢ edebilir değer, (1/2 saat)
1 mg SO2/m3 = 0.3 mg/m3 (24 saat)‟tür.
Kirletici Kaynaklar, 111

3.4.1.6. Ozon (O3)


Ozonca zengin orman havası çeĢitli tedavi merkezlerinde tedavi amacıyla
kullanılmaktadır. Fakat O3 çok düĢük konsantrasyonlarda dahi toksik, tehlikeli ve
tahrip edici bir gazdır. 20 – 40 km yükseklikteki hava tabakalarında UV
ıĢınlarından dolayı moleküler oksijen O3‟e dönüĢür. O3 sağlık için sakıncalı olan
UV ıĢınlarını absorblayarak yararlı olur. 1 – 2 ppm‟i sinir merkezinde, bronĢlarda
ve baĢta rahatsızlık verir. 0.02 ppm koku ile tanınabilir. Maksimum değeri 0.1
ppm‟dir.

3.4.1.7. Partikül Halindeki Kirleticiler (Kirletici zerrecikler)


Partikül halindeki kirleticiler menĢelerine ve tane büyüklüklerine göre
aĢağıdaki gibi sınıflandırılabilir:
1. Ġnce tozlar (dust)
a. Kömür, kül ve çimento gibi maddelerin imal edilmesi, taĢınması ve
kullanması sırasında havaya karıĢan katı zerecikler
b. Mekanik atölyelerden (hızar tozları gibi) doğrudan havaya karıĢan ince
toz zerrecikleri
c. Kum yıkama ve püskürtme tesislerinden iĢleme esnasında atmosfere
karıĢan ince zerrecikler.
2. Kimyasal Dumanlar (Fume)
Buharların süblimleĢtirme (süblimasyon), damıtma veya kimyasal
metotlardan biri ile yoğunlaĢtırılması neticesinde meydana gelen genellikle bir
metal oksittir. Kimyasal dumanlara örnek olarak, yüksek sıcaklıkta gaz haline
gelmiĢ metalin oksitlenmesi ve yoğunlaĢtırılması neticesinde meydana gelen cıva
ve kurĢun oksitler gösterilebilir. Tipik kimyasal dumanların çapları oldukça küçük
olup, 0.03 – 0.3 mikron arasında değiĢir.
3. Kimyasal Buharlar (Mist)
Herhangi bir buharın kimyasal olarak yoğunlaĢması neticesinde meydana
gelen sıvı zerreciklerdir. Bu tip kirleticilerin meydana gelmesine ait en güzel
örnek, sülfürik asit buharlarının ortaya çıkıĢıdır. Kimyasal buharların çapları 0.5
– 3 mikron arasında değiĢir.
4. Yanma Dumanları (Smog)
Karbonlu maddelerin yakılması sırasında yanmanın tam olmaması
neticesinde meydana gelir. Yanma sırasında hidrokarbonlar, organik asitler,
kükürt oksitler ve azot oksitler meydana gelmesine rağmen, sadece karbonlu
maddelerin tam olarak yanmaması neticesinde ortaya çıkan katı zerrecikler
Su Kirliliğine Giriş - 112

yanma dumanı (smog) olarak isimlendirilir. Bu dumanların çapları yaklaĢık olarak


0.05 – 1 mikron arasında değiĢmektedir.
Sprey: Herhangi bir sıvı maddenin atomlarına ayrılması neticesinde
meydana gelen sıvı zerreciklerdir.

3.4.2. Hava Kirliliğinin Nedenleri ve Etkileri


Hava kirleticilerinin pek çoğu tabii olaylar neticesinde atmosfere
verilmektedir. Tabii olarak meydana gelen partiküller; çiçek tozu zerreleri, mantar
sporları, tuz spreyleri, orman yangını dumanları ve volkanik olaylarda ortaya
çıkan ince tozlardan ibarettir. Tabii olarak ortaya çıkan gaz halindeki kirleticilere
örnek olarak da karboksihemoglobinin ayrıĢmasından meydana gelen CO, kükürt
ihtiva eden aminoasitlerin bakteri faaliyetleri bakteri faaliyetleri ile ayrıĢması
sonucu meydana gelen H2S, azot oksitler ve CH4 gazları sayılabilir.
Ġnsan faaliyetleri neticesinde ortaya çıkan kirleticiler ise, yakma
tesislerinden (ısınma v.s.), ulaĢım vasıtalarından ve sanayii kuruluĢlarından
kaynaklanır. Yakma tesislerinde ortaya çıkan kirletici emisyonlar, partikül
halindeki kirleticiler olup, uçucu küller, yanma dumanları, kükürt ve azot
oksitlerden ibarettir. Sanayi tesislerinden atmosfere verilen emisyonlar çeĢitli
fabrikalara göre değiĢir. Bunun için akla gelebilen her türlü kirletici muhtelif
sanayi kuruluĢlarından atmosfere verilebilir.

3.4.2.1. Hava Kirliliğinin Ġnsan Sağlığına Etkisi


KirlenmiĢ havada insanlar için en tehlikeli olan zerreciklerden biri sülfürük
asittir (H2SO4). Sülfürük asitin etkisi, üst solunum yollarının ve balgam çıkarmaya
yarayan dokuların tahriĢ edilmesi ve bronĢların daraltılması Ģeklinde olmaktadır.
Hava kirleticileri arasında insan sağlığına etkide bulunan bir diğer partikülde
kurĢun zerrecikleridir. AraĢtırmalar, kurĢun zerreciklerinin kanda ve idrarda
birikerek, kırmızı kan hücrelerinin geliĢmesine ve olgunlaĢmasına tesir ettiğini
göstermiĢtir. Diğer bir kirletici olan berilyum elementi ise, gazların akciğerlerden
kana karıĢmasını kolaylaĢtırır.
Kükürtdioksit (SO2), suda ve dolayısıyla kanda büyük ölçüde çözünebilen
bir gazdır. Bunun en önemli tesiri, üst tenefüs yollarının cidarlarını zedeleyerek,
neticede hava akıĢına olan mukavetini azaltmasıdır. SO2 aynı zamanda solunum
sisteminin koruyucusu olan tüycüklere de zarar vermektedir. Akciğerlere tesir
eden bir diğer kirletici olan NO2 ise kanamalara sebep olmaktadır. Ozonda
akciğerde kanama ve tıkanmalara yol açar.
Karbonmonoksit (CO), kandaki hemoglobin (Hb) ile birleĢerek
karboksihemoglobin (COHb) yapar. Ġnsan kanındaki hemoglobin CO ile
birleĢmeye karĢı, oksijene nazaran 210 defa daha fazla ilgi duyduğundan, kanda
Kirletici Kaynaklar, 113

oksijen taĢınması sekteye uğrar. Karboksihemoglobin teĢekkülü hücrelere O2


taĢıyan hemoglobini büyük ölçüde azaltır ve O2 eksikliğinden ölümler meydana
gelir.
Hava kirliliğinin bir çok solunum yolu hastalıklarına yol açtığı
bilinmektedir. Hava kirliliğinin neden oluğu hastalıklardan en çok rastlanılanlar
ise; akciğer kanseri, astım ve anfızen gibi kronik hastalıklardır.

3.4.2.2. Hava Kirliliğinin Bitkilere Etkisi


Hava kirliliği bitkiler üzerinde genel olarak üç Ģekilde etki eder.
1. Yaprak dokularının harap olması
2. Yaprakların sararması veya baĢka renklere değiĢerek, yeĢilliğini
kaybetmesi
3. Büyümenin yavaĢlaması

Hava kirlenmesinden yem bitkileri, süs bitkileri ve yenilenilen sebzeler


büyük ölçüde etkilenir. Büyüme yavaĢlar, meyveler küçülür ve besi değeri düĢer.
Çiçekler tahrip edilir. Bitkiler üzerinde en tehlikeli etki, civardaki fabrikalardan
atmosfere verilen kükürtdioksit tarafından meydana getirilir. Kükürtdioksit,
yonca, pamuk, buğday ve elma çeĢitlerine çok etki eder. 0.3 ppm
konsantrasyonuna 8 saat maruz kalan bu bitkiler büyük hasar görürler. Çayır ve
çam kozalarına, florürler çok etki etmektedirler.

3.4.3. Hava Kirliliğinin Hayvanlar Üzerine Etkisi


Bilindiği gibi, hava kirlenmesi insanların yanısıra hayvanların sağlığına da
etki etmektedir. Yakın zamana kadar kanaryalar havadaki zehirli kirleticiler için
deneme hayvanı olarak kullanılmıĢtır. Kronik zehirlenmeler genel olarak yem
bitkilerinde absorbe edilen kirleticilerden ileri gelmektedir. Bu tip zehirlenmelere
sebep olan ağır metaller, arsenik, kurĢun ve molibdendir. 1954 yılında Ġsviçre‟de
bir çelik fabrikasından 100 m ileride otlayan sığırlar molibdende n zehirlenmiĢtir.
Otlaktan alınan numunelerin analiz edilmesi sonucu 1 kg numunede 230 mg
molibden saptanmıĢtır.
Çiftlik hayvanlarına en çok tesir eden ve öteden beri bilinen bir diğer
kirletici de florürlerdir. Çiftlik hayvanlarından özellikle sığırlar ve koyunlar
florürlerden çok etkilenmektedir. Özellikle hayvanlarda diĢ hastalıkları
görülmektedir.

3.4.4. Asit yağmurları


Su Kirliliğine Giriş - 114

YapılaĢma, endüstrileĢme ve nüfus yoğunluğunun artması sebebiyle son


yıllarda yağmur suyu akımının miktar ve kirliliğinde önemli artıĢlar meydana
gelmiĢ ve bu konu araĢtırma ve ilgi odaklarından biri olmuĢtur (Muslu ve Altay,
1997). Çevrenin asitleĢmesi günümüzde en önemli çevre problemlerinden biridir.
Bunun etkisinin en fazla görüldüğü yerler sanayileĢmenin yoğun olduğu Avrupa
ve Kuzey Amerika‟ nın doğu bölgeleridir. Buralarda kimyasal iklimde esaslı
değiĢiklikler ve bununla ilgili olarak yüzey sularının ve karasal ekosistemlerin
kimya ve biyolojisinde esaslı değiĢimler meydana gelmiĢtir. AsitleĢmenin ana
sebebi atmosfere salınan büyük miktarlardaki kükürt ve azot oksitlerdir. Bu
bileĢikler ile bunlardan oluĢan sekonder hava kirleticiler havada ortalama birkaç
gün kalmalarına rağmen en önemli etkilerini asit yağmurları ile emisyon
kaynağının birkaç yüz km uzaklığından baĢlayıp birkaç bin km‟ ye kadar olan
bçlgelerde göstermektedirler (Ayvaz, 1991). Asit yağmuru H. vulgare
yapraklarnda klorozis, V. faba ve S. oleracea yapraklarında hem nekrozis hem de
klorozise neden olmuĢ, yaĢ bitkilerin yapraklarının gençlere oranla asit
yağmuruna karĢı daha duyarlı olduğu, bu bitkilerde boylanmayı ve tohum
çimlenmesini engellemektedir (SağdaĢ ve Öztürk, 1991).
Asit yağmuru pratik olarak yağmurun normalden daha fazla asisdik olması
demektir ve çok komplike bir problemdir. Hava kirliliği neticesinde oluĢan asit
yağmurları, suyun ve kimyasını değiĢtirmekte ve buralarda yaĢayan bitki ve
hayvanların hayat sikluslarını etkilemektedir. Bilim adamları fosil yakıtların
yanması neticesinde oluĢan hava kirliliğinin asit yağmurlarının en büyük kaynağı
olduğunu vurgulamaktadırlar. Enerji fabrikaları ve diğer tesisler kömür ve petrol
yakmaktadırlar. Enerji fabrikaları bu yakıtları evlerimizi ısıtmak, aydınlatmak ve
elektrikli araçlarımızı çalıĢtırmak için kullandığımız elektriği üretmek için
kullanmaktadırlar. Evlerin ısıtılmasında elektrikten baĢka doğal gaz, kömür ve
fuel oil gibi yakıtlarıda kullanmaktadır. Otomobiller, ağır tonajlı araçlar ve
uçaklarda benzin ve diğer fosil yakıtlarla çalıĢmaktadır.
Fosil yakıtların yanmasından çıkan duman ve tütün atmosfere yükselerek
nemle birleĢip asit yağmurların kaynağını oluĢturmaktadırlar. Hava kirlenmesinde
rol oynayan ve asit yağmurlarının oluĢmasına neden olan kimyasal maddelerin
baĢlıcaları sülfür dioksit ve nitrojen oksitlerdir. Asit yağmurları en fazla genellikle
sülfür dioksit ve nitrojen oksitlerin suyla, oksijenle ve oksidantlarla reaksiyona
girdikleri bulutlarda teĢekkül etmektedirler. Buralarda genellikle sülfirik asit ve
nitrik asitin orta dereceli solusyonları oluĢmaktadır. Reaksiyon aĢağıdaki gibidir:

SOx + NOx + H2O  Asit Yağmuru (H2SO4).

Gün ıĢığı bu reksiyonların oranını arttırmaktadır. Sülfirik asit ve nitrik asitin


Kirletici Kaynaklar, 115

orta dereceli solusyonlarını ihtiva eden yağmur, kar, dolu ve diğer precipitasyon
(yağıĢın) formları yeryüzüne asit yağmurları olarak yağmaktadırlar.

3.4.4.1. Asit precipitasyonu (çökelmesi)


YaĢayan her bitki ve hayvanın yapısında bulunan su, karalardan,
okyanuslardan, akarsulardan ve göllerden devamlı surette kaybolarak tekrar
yeryüzüne gelmek suretiyle hidrolojik döngü yapmaktadır. Bu döngüde su
karalardan ve sulardan atmosfere buharlaĢmakta daha sonra yoğunlaĢarak
bulutları teĢekkül etmektedir. Bulutlar ise suları yeryüzüne yağmur, kar ve dolu
olarak tekrar bırakmaktadırlar. Bu yağıĢlar yeryüzüne damlalar halinde inerken
havada asılı halde bulunan partikülleri ve kimyasal maddeleri tutmaktadırlar.
KirlenmemiĢ hava bile bünyesinde bazı partiküller, polen ve karbondioksit gibi
gazları içermektedir. Atmosferde yağmur damlaları ve karbondioksit arasındaki
interaksiyon pH‟yı 5.6 ya düĢürmekte hatta temiz yağmurları dahi zayıf asitik
karakterli yapmaktadır. Atmosferde bulunan asitlerin ve bazların diğer doğal
kaynakları da kirlenmemiĢ yağmurun pH‟sını düĢürmekte veya
yükseltebilmektedir. Fakat yağıĢ özellikle sülfür dioksit ve nitrojen oksitler gibi
kirleticileri (pollutant) içerdiğinde yağan sular çok asitik olmaktadırlar.
Asit yağmurları kirleticilerden kaynaklanan ve yeryüzüne geri dönen toplam
asiditenin tamamını içermezler. Atmosferden kaynaklanan asiditenin yaklaĢık
yarısı gazlar ve kuru partiküller halinde yeryüzüne inmekte ve kuru formda
birikmektedirler. Rüzgar bu asidik partikülleri ve gazları binaların, evlerin,
arabaların ve ağaçların üzerine bulaĢtırmaktadır. Bazı durumlarda bu gazlar ve
partiküller üzerinde birikmiĢ oldukları materyallere aĢındırarak zarar
vermektedirler. Ağaçların üzerine kuru olarak depolanmıĢ gazlar ve partiküller
zaman zaman yağmur fırtınaları ile yıkanmaktadırlar. Bu Ģekilde bu asitlerde asit
yağmurlarına karıĢarak yağıĢların normalde ihtiva ettikleri asit miktarını daha
fazla konsantre hale getirmektedirler. Asit yağmuru + kuru formda birikmiĢ asit
kombinasyonuna “asit depolanması” denilmektedir.
Hava kirliliğini asit yağmurlarına çeviren kimyasal reaksiyonların süresi
birkaç saatten birkaç güne kadar sürebilir. Eskiden fabrika bacalarının genellikle
birkaç bina yüksekliğinde inĢa edilmesi bacalardan kaynaklanan kirliliğin
genellikle yere yakın kısımlarda oluĢmasına sebep olmakta ve bu durum ise
bacaların yakınında bulunan bitki ve hayvanlar için sağlıksız koĢullara yol
açmaktaydı. Bu kirliliği azaltmak için daha yüksek bacaların inĢasına baĢlanıldı.
Bu Ģekilde kirliliği atmosferin üst tabakalarına atılması ve problemin çözülmesi
planlanmaktaydı. Bunun yanlıĢ olduğu bilim adamları tarafından ispatlanmıĢtır.
Çünkü pollüsyonun gök yüzünün üst tabakalarına atılması havada kalıĢ süresini
arttırmakta ve bu nedenle asit yağmuru teĢekkülü daha fazla olmaktadır. Ayrıca
rüzgarda bu kirleticileri kilometrelerce horizantal olarak hareket ettirerek yağmur
Su Kirliliğine Giriş - 116

damlaları ile daha fazla temasa imkan sağlamakta ve asit yağmuru miktarını
arttırmaktadır. Bu nedenle bacalardan çıkan kirleticiler buralardan daha uzak
yerlerde de problem oluĢturmaktadır. Kuru depolanma miktarı genellikle
kirleticilerin havaya boĢaltıldığı bacaların yakınlarındaki Ģehirler ve endüstriyel
bölgelerde daha fazla olmaktadır.
Asitler; volkanlar, tabii gayzerler ve sıcak kaynaklar gibi doğal
kaynaklardan da ortama geçmektedirler. Fakat bunların etkileri tabiattaki çeĢitli
döngülerle ve olaylarla yok edilmektedir. Günümüzde, doğal asitler asidik
yağıĢların oluĢmasında çok az rol oynamaktadırlar. Miktarları az olan bu asitler
aslında toprakta bulunan besleyici maddeler ve minerallerin çözünmesine yardım
etmek suretiyle bunların bitkiler ve hayvanlar tarafından gıda olarak
kullanılmalarına hizmet etmektedirler. Fakat insanlar tarafından üretilen asit
miktarı bu dengeyi bozmaktadır.

3.4.4.2. Asit yağmurlarının suya etkileri


Asit yağmurlarının etkileri genellikle en güzel Ģekilde akarsular, göller ve
bataklıklar gibi akuatik veya sucul çevrelerde görülmektedir. Asit yağmurları,
yeryüzüne (ormanlara, tarlalara, binalara, yollara vs.) yağdıktan sonra buralardan
akıntılarla akarsulara, göllere ve bataklıklara ulaĢmaktadır. Ayrıca, direkt olarak
akuatik habitatlara da yağmaktadır.
Pek çok göl ve akarsu 6 ile 8 arasında pH değerine sahiptir. Fakat, bazı
göller asit yağmurlarının etkisi olmaksızın doğal olarak asidik karaktere
sahiptirler. Göller ve akarsuların karakterleri; içlerinde bulundukları su veya
onları çevreleyen toprağın asit yağmurlarını nötralize edebilecek tampon (buffer)
görevi yapamadıklarında asidik (pH değeri düĢük) olmaktadır. Bazı bölgelerde
toprağın tamponlama kabiliyeti fakir (zayıf) olduğundan o bölgelerde bulunan
göllerin pH değerleri 5‟in altına düĢebilmektedir.
Doğal sularda yaĢayan (balıklar, kabuklular, su böcekleri gibi) canlı
toplulukları değiĢik asidite değerlerini tolere edebîlmektedirler. ġekil 3.4‟te
sularda yaĢayan bazı organizmalar ve pH değerleri gösterilmektedir.

pH Dereceleri
6,5 6,0 5,5 5,0 4,5 4,0
Alabalık
Bass
Perch
Kurbağa
Salamender
Kirletici Kaynaklar, 117

Ġstiridye
Kerevit
Yılan
Mayıs böceği
ġekil 3.4. Sularda yaĢayan çeĢitli türlerin pH toleransları

Genellikle pekçok türün genç bireyleri erginlerinden daha fazla hassasiyet


göstermektedirler. Kurbağalar asiditenin oldukça yüksek seviyelerini tolere
edebilmektedirler. Fakat, kurbağaların tükettikleri Mayıs böceği gibi yem
kaynaklarının asiditeden dolayı kaybolmaları onlarında açlıktan dolayı
kaybolmalarına indirekt olarak sebep olacaktır. Göller ve akarsuların asiditeleri
arttığında bu sularda yaĢayan balık türleri, diğer akuatik hayvanlar ve bitkilerin
türlerinde sayıca azalmalar görülmektedir. Bazı bitki ve hayvan türleri asidik
sularda yaĢayabilmektedirler. Fakat diğerleri aside karĢı hassas olduklarından pH
düĢtüğünde ortamdan yok olmaktadırlar. Bazı asit karakterli göllerde hiç balık
bulunmadığı kaydedilmektedir. pH‟nın 5 olması durumunda pek çok balık
türünün yumurtaları açılmamaktadır. DüĢük pH seviyelerinde bazı ergin balıklar
dahi ölmektedir. Topraktan suya yıkanarak geçen alüminyum gibi toksik maddeler
de balıkları öldürmektedir.
Biyolojik organizmalar ve onların yaĢadıkları çevrenin birlikte
zikredilmesine ekosistem denilmektedir. Bir ekosistemde yaĢayan bitkiler ve
hayvanlar birbirlerine de oldukça bağımlıdırlar. Örneğin, bir akarsu yada gölde
yaĢayan balıklar hem diğer balıkları hem de öteki bitkileri ve canlı organizmaları
tüketmektedirler.
Asit yağmurları, dere ve göllerde suların pH‟sının düĢmesine neden
olmaktadır. Her canlının normal hayati fonksiyonlarını sürdürebileceği bir pH
sınırı olduğu için, pH‟da meydana gelebilecek küçük bir değiĢme bile, canlıların
yaĢamlarını tehlikeye sokar ve hatta öldürebilir. Özellikle yumurta, larva ve frylar
ergin balıklara göre, pH değiĢimlerinden daha çabuk etkilenirler. Ayrıca diĢi
balıkların pH değiĢmesi halinde (pH‟nın düĢmesi) yumurta dökmedikleri
görülmüĢtür.

Asit yağmuru olan bölgelerde, ilkbaharda karların ani olarak erimesi


sonucu, dere ve göllerde pH ani olarak düĢmektedir. Bu olay birkaç gün ile birkaç
hafta devam edebilmekte ve bütün su hayatını etkileyebilmekte ve pH 5‟e kadar
düĢebilmektedir. Bunun nedeni, kıĢ boyunca yağan kar kristallerinin, havadaki
kükürtdioksit gibi bileĢikleri depo etmesi ve daha sonra karların birden erimesi
sonucu suya geçerek asit oluĢturmalarıdır. pH‟nın düĢmesi sonucu bazı
maddelerin konsantrasyonu artabilmektedir (Örneğin, pH=4.6 iken Al=200 mg/l).
Su Kirliliğine Giriş - 118

Bunun sonucu olarak, derelerdeki balıklarda ölümler meydana gelebilmektedir.


Asit yağmuru olan topraklarda Al serbest hale geçmektedir. Serbest halde sulara
geçen Al balıkların solungaçlarından kolayca absorbe edilebilmektedir. Devamlı
Ģekilde solungaçlardan absorbe edilen Al, solungaç liflerinin yapısını bozmakta ve
topaklaĢmasına neden olmaktadır. Bu durma gelen solungacın ise solunum yapma
özelliği büyük ölçüde kaybolmaktadır.
Tuz konsantrasyonu yüksek olan sularda, düĢük asitlikten kaynaklanan stres
daha az olmaktadır. Asitli göl ve nehirlerden alınan örneklerden ve laboratuar
çalıĢmalarından düĢük pH‟nın balık vücudunda tuz regülasyonunu bozduğu
görülmüĢtür (Ozmo regülasyon bozukluğu) Tuz dengesi bozulan balıklarda
ölümler görülmeye baĢlar. Asit stresi altındaki balıkların kan plazmasında sodyum
ve klor iyonu konsantrasyonlarının azaldığı bulunmuĢtur.
Yüksek asitli suda yaĢayan ilk veya birincil üreticiler adı verilen
organizmalar çeĢitli Ģekillerde etkilenmektedirler. Asitli göllerde, alg türlerinde ve
özellikle de yeĢil alglerde azalmalar meydana gelmiĢtir. Buna rağmen asidik göl
ve nehirlerde flamentli algler ve yosunların yoğun biçimde üredikleri tespit
edilmiĢtir. DüĢük pH‟lı sularda alg akümülasyonunun bir sebebi de algleri tüketen
omurgasız canlıların azalması ve çürüme olayının yavaĢlamasıdır. Asidik göllerin
birçoğunun tabanında (pH=5), daha çok Sphagnum türlerinin yayıldığı
bulunmuĢtur. Sularda pH‟nın düĢmesi, diatom faunasında da (geliĢli su yosunları)
önemli değiĢmelere neden olmaktadır. Aside dayanıklı türler çoğalırken, diğer
diatom türlerinde azalmalar meydana gelmiĢtir. Asitli göllerde organik maddelerin
çürümesi yavaĢ olmaktadır. Aside dayanıklı türler çoğalırken, diğer diatom
türlerinde azalmalar meydana gelmiĢtir. Asitli göllerde organik maddelerin
çürümesi yavaĢ olmaktadır. Böyle göllerde tabanda organik madde
akümülasyonu yükselmekte veya bu maddeler üzerinde mantarlar üremeye
baĢlamaktadır. Asitli ortamda pektin, glikoz ve diğer organik bileĢiklerin
mikrobik ayrıĢmasının azaldığı laboratuarlarda yapılan çalıĢmalarda görülmüĢtür.
Yani, asitli ortamlarda bakteri türleri de azalmaktadır.
Asit yağmuru olayında çevre faktörlerinin de çok önemli etkileri vardır ve
bunların arasında rüzgarın yönü büyük bir etkiye sahiptir. Diğer önemli bir faktör
de bölgenin jeolojik yapısıdır. Bölgenin jeolojik yapısında asit yağmurlarını
nötralize etmek bakımından, kalkerli kayalar yani kireç taĢı çok önemli bir
unsurdur. Sularda ve toprakta asidi nötralize edecek CaCO3 türevleri az ise,
zamanla o bölgedeki su ve toprağın asit oranı artacaktır. Bu durum dikkate
alındığında, Türkiye‟de kalkerli kayaların çokluğu ve düĢen yağmurun asit değeri
Ģimdilik pH=5.5 dolaylarında olması nedeniyle, acil bir asit yağmuru sorunu
mevcut değildir. Yani Türkiye‟nin ve komĢularının ürettiği kükürtdioksit, kireçli
kayaların zararsız hale getirilebileceği sınırlar içindedir. Ancak Türkiye‟de asit
yağmurlarının Murgul ve Ergani gibi bakır madenlerinin yöresindeki arazilerde
Kirletici Kaynaklar, 119

rastlanmaktadır. Asit yağmurunun bitki örtüsü ve sulara verdiği büyük zararın en


iyi örneği Murgul bakır fabrikası ve Samsun bakır izole ve azot gübresi
fabrikalarında sergilenmektedir.

3.4.2. Radyoaktif pollusyon


Deniz suyunda bulunan radyoaktif elementler ya doğal olarak bulunur ya da
çeĢitli denemeler veya nükleer santral kazalarından sonra denizel ortama gelmiĢ
olabilirler. Bu Ģekilde aquatik sisteme ulaĢan ağır metallerin izotopları olan
radyoaktif elementler radyasyon kirlenmesinin ortaya çıkmasına neden olurlar.
Aquatik sistemdeki organizmalar 137Cs, 90Sr, 14C, 65Zn, 40K gibi radyoaktif
izotopları ortamdan yüksek düzeylerde absorbe ettiklerinden gıda zincirinde
tehlikeli durumlar ortaya çıkabilir.
Doğal radyoaktivite iki kaynaktan meydana gelmektedir. Bu kaynaklar;
Uranyum, Thorium, Aktinyum, Potasyum gibi uzun yarı ömürlü radyoaktif
maddelerin yaydığı radyoaktivite ve kozmik ıĢınların atmosferde meydana
getiridikleri H3, Me7, Na22 gibi radyoaktif maddelerin yaydığı radyoaktivitelerdir.
Yeryüzünde mevcut her türlü radyoaktif maddelerin akuatik sisteme
kontrolsüz bir Ģekilde ulaĢması radyoaktif pollusyonu meydana getirmektedir.
Radyoaktif kirliliğe neden olabilen baĢlıca elementler Neodin (Nd), Samaryum
(Sm), Gadolonyum (Gd), Hafniyum (Hf), Osmiyum (Os), Platin (Pt), KurĢun
(Pb), Toryum (Th), Uranyum (U) izotoplarıdır.
Hatırlatma:
Ġzotop: Proton sayısı aynı fakat nötron sayısı farklı olan atomlara denir. Her
elementin iki veya daha fazla izotopu vardır. Örneğin, karbonun Ġzotopları: 126C,
13 14 KN
6C ve 6C Ģeklindedir. ( PSC)

Radyoaktiflik ilk defa 1896‟da Fransız fizikçi Becquerel tarafından


bulunmuĢtur. Radyoaktiflik bize bazı atomların , ,  gibi ıĢınlar yaydığını,
bunlardan  ıĢınlarının +2 yüklü He iyonu,  ıĢınlarının elektron,  ıĢınlarının ise
elektromanyetik dalgalar olduğunu göstermiĢtir.
Becquerel: Radyoaktif bozunma sırasında, herhangi bir radyo element
tarafından bir saniyede yapılan bir bozunmaya karĢılık gelir.
1 Bq = 1 Bozunma / sn
1 Ci = 1 sn‟de1 gr Ra elementinin bozunmasına karĢılık gelen aktivitedir.
(3.7 x 1010 bozunma / sn)

3.4.3. Gürültü Pollusyonu


Ġnsanların çeĢitli aktiviteleri esnasında çevrelerinde çekiç, motor sesi, çeĢitli
Su Kirliliğine Giriş - 120

fabrikalardan çıkan sesler, yoğun kara, hava ve deniz trafiği sesi vs. gibi rahatsız
edici seslerden meydana gelen ve insanoğlunun önlem almadan korunması
imkansız olan, istenmeyen seslere gürültü denir. Bu rahatsız edici gürültü insan
yaĢamını tehdit eden önemli faktörlerden biridir.
Bu gürültü pollusyonu insanlar üzerinde;
1. Can sıkıntısı
2. BoĢlukta hissetme
3. BoĢuna uğraĢma
4. Genel stres
5. Erken doğumlar
6. Çocukların sağlık ve geliĢimini olumsuz etkileme
7. Geçici sağırlıklar meydana getirir.
Bu pollusyonla diğer pollusyonlar arasında Ģu farklar vardır:
1. Gürültü insan çevresinde, her yerde vardır. Kaynağını tespit etmek
güçtür.
2. Gürültünün organizma üzerinde akümüle olan diğer polluantlar gibi bazı
etkileri olmakla beraber, gürültü kesildiğinde atık bırakmaz (su ve hava gibi)
kaynağı kapanınca ortadan kalkar.
3. Gürültünün deneme ile farkında olunması ve gürültünün azaltılması için
çevre problemi gün geçtikçe önem kazanmaktadır. Ġnsanlık tarihinde yüzyıllar
boyunca gürültünün insan sağlığını tehdit etmekte devam ettiği bilinmektedir.
Uzun bir süre üzerinde gerektiği gibi durulmayan bir tehlikenin önemine
yaĢadığımız yüzyılın baĢlarında Robert KOCH Ģu sözleriyle dikkati çekmiĢtir.
“Kolera ve veba gibi gürültü ile de mücadelenin gerekeceği yıllar yakındır”
Dünya literatürüne göre 90 dB (A) dan daha yüksek gürültüye sahip
iĢyerlerinde çalıĢan iĢçilerde gürültüye bağlı iĢitme kayıpları (endüstriyel sağırlık)
oluĢmaktadır.
Uluslararası standartlara göre müsaade edilen değer gündüz ortalaması 50
dB (A), gece ortalaması ise 45 dB (A)‟dır.
Ġzmir‟de 1984 yılı itibariyle en yüksek gürültü seviyesinin 72 dB (A), en
düĢük gürültü seviyesinin 69 dB (A) olduğu, en çok dikkati çekenin trafik
gürültüsü olduğu saptanmıĢtır.
Birimi desibel olup (dB) ses basınç seviyesi = 10 log P2 / Po2 = 20 log P /
Po dB
Kirletici Kaynaklar, 121

P = Ölçülen ses basınç seviyesi; Po = Referans basınç seviyesi

3.3.4. Gübreleme
Gübre üreten tesislerin atık sularında amonyum azotu ve nitrat azotu
yönetmeliklerde belirtilen miktarların çok üstünde bulunmaktadır (Bakanlı, 1991).
Canlıların su ve besin maddeleri ile almıĢ oldukları nitrat ve nitrit düzeylerine
bağlı olarak değiĢik derecede zehirlenme belirtileri gösterdikleri bildirilmektedir
(Pirinççi, 1991).
Havuz sularına gübre ilavesi planktonlar ve bunlarla beslenen
zooplanktonlar ile böceklerin büyümesini teĢvik eder. Böylece omurgasızlarla
beslenen balıkların büyümesini düzenler. Eğlence havuzlarını ve gölleri
gübrelemeden önce bir balık biyolojistine danıĢmak gereklidir. Çoğu göl ve
havuzlar zaten su yatağındaki nutrientlerle gübrelenmiĢtir ve havuz sahipleri
tarafından tekrar gübrelemeye gerek yoktur.
Üretim havuzlarının gübrelenmesinde; (bölgelere göre ve havuzdan havuza
farklılık arz etmektedir) gübreleme programına baĢlamadan önce sudaki ve
topraktaki nutrientlerin, ve bitkilerin test edilmesi gereklidir. Testte; yaklaĢık 45
cm derinlikteki renkli objeleri gözlemlemek suretiyle, fitoplanktonların tazeliğini
ve yoğunluğunu anlaĢılmaktadır. Bu bir ölçü çubuğuna bitki bağlanarak veya daha
basitçe su içinde kendi kol mesafemiz ile saptanabilir. Sudaki fitoplankton
seviyesini yeterli düzeyde tutabilmek için her hafta veya 2 haftada bir gübre ilave
etmeye gerek duyulabilir. Sıvı gübreler (amonyum fosfat gibi) havuz gübrelemede
granül formlardan daha etkili olmaktadırlar. Gübreleme su sıcaklığı Eylül‟de 21
o
C olduğunda baĢlatılır ve altına düĢtüğü zaman durdurulur. Miktar olarak hektara
1-2 lt gelecek Ģekilde gübreleme yapılır. Ġstenmeyen mavi-yeĢil alglerden
korunmak için nitrojene fosfor ilave edilerek kullanılması gerekir. Aslında sıvı
gübrelerin kullanılmasıyla bu sorun kendiliğinden hallolur. Mavi-yeĢil alglerin
önlenmesinde saman, pamuklu materyal, ve inorganik gübre de kullanılabilir.
Ancak, bu iĢleminlerin havaların sıcak olduğunda yapılmaması gereklidir. Çünkü
oksijenin azalma riski vardır.

3.3.4.1. Gübrelemenin Çevre Kirlenmesine Etkisi


Çevre kirlenmesine neden olan faktörler arasında son yıllarda tarımsal
faaliyetlerle olan girdiler de sayılmaya baĢlanmıĢtır. Özellikle tarımın yoğun
olarak yapıldığı ülkelerde tarımsal girdilerin aĢırı kullanılmasının doğada olumsuz
geliĢmelere neden olduğu belirtilmektedir. Toprak – Su – Bitki kirlenmesi
nedenleri arasında özellikle tarımsal ürünlerin arttırılmasında en önemli iki girdi
olan tarımsal mücadele ilaçları ve yapay kimyasal (mineral) gübreler
sayılmaktadır.
Ticari gübreler olarak bilinen yapay gübreler bitkiler için gerekli besin
Su Kirliliğine Giriş - 122

maddelerini içeren kimyasal bileĢiklerdir. Bunlar doğal olarak elde edilebildikleri


gibi, kimyasal yollarla da üretilebilmektedir. Gübrelerin toprağa ilavesinden
amaç, her yıl çeĢitli nedenlerle topraktan uzaklaĢan bitki besin maddelerini tekrar
toprağa kazandırmak, yeterli bitki geliĢmesi, yüksek ve aynı zamanda kaliteli
ürünleri için gerekli koĢulları toprakta sağlamaktır.
Dünyada nüfusun hızla artması karĢısında gübreleme, gerekli besin üretim
düzeyine ulaĢmada baĢlıca yol olarak gözülmektedir. Yapay kimyasal gübreler,
toprağa ilave edildiklerinde toprakta direkt bir kirlenme yapmamakta, çünkü
bunların içeriklerinde bitki besin maddeleri yanında direkt olumsuz etki yapacak
bir madde bulunmamaktadır. Gübrelemenin çevre üzerine neden olduğu olumsuz
etkiler üç grupta incelenmektedir;
1. Azotlu gübre kullanımının artması ile topraktan olan yıkanmaların da
artması ve bunun sonucunda sularda nitrat deriĢiminin artması
2. Fosforlu gübrelerin sular ile taĢınması sonucu içme ve akarsuların fosfat
miktarlarının artması
3. AĢırı gübre kullanımı bitkilerde bazı maddelerin yığılmasına (birikimine)
neden olabilmektedir.
Elde edilen üründe biyolojik kaliteyi belirleyen bu maddeler de, gübreleme
sonucu ortaya çıkan artıĢlar bunları yiyenlerde olumsuz etkilere neden
olabilmektedir. Nitrat insan ve hayvan vücudundan çabuk dıĢarı atıldığından
vücutta yüksek toksik etki yapmamaktadır. Bununla birlikte insanda vücut
ağırlığının her bir kg için 15 – 70 mg NO - -N‟nın toksik etki yaptığı
3
belirtilmektedir.
Sağlık açısından nitrit, nitrattan daha tehlikeli bulunmaktadır. Ġnsan vücut
ağırlığının her kg‟ı için 20 mg NO - -N‟u bünyede toksik etki göstermekte,
2
özellikle küçük çocuklarda Methemoglobinemia denilen hastalığa neden
olmaktadır. Sularda fosforun orjini, endüstriyel, tarım ve evsel atıklardandır.
Sucul ortamda azot ile birlikte meydana getirdiği Eutrifikasyon olayı oldukça
önemlidir. Denizlerde N:P oranının 5:1– 15:1 arasında olmasının fitoplanktonların
ve alglerin geliĢimi için gerekli olduğu bilinmektedir. Ancak bu değerin 5 :1‟in
altına düĢmesinin karasal orjinli bazı domestik atıkların denizel ortama atıldığının
belirtisi olduğu kaydedilmektedir (Topping, 1976).

3.4. Fosforlu Gübrelerin Su Kirliliği Üzerine Etkileri


Topraklarda bulunan ve gübrelerle toprağa verilen fosfor, bitkiler tarafından
alınma ve yıkanma yolu ile topraktan kaybolmaktadır. Ancak fosfat iyonlarının alt
tabakalara doğru sızan sularla yıkanarak yer altı sularına karıĢmaları nitrat
iyonlarına yok denecek kadar azdır. Çünkü fosfat iyonları toprakta oldukça
Kirletici Kaynaklar, 123

hareketsizdir. Özellikle topraktaki kil, CaCO3 ve FeAl oksitler tarafından fikse


edilen fosfat iyonları yıkanmaya karĢı büyük ölçüde korunurlar. Bu nedenle
toprağın alt tabakalarına doğru sızan sulardaki fosfat iyonu konsantrasyonu çok
düĢüktür. Ancak fosfor daha çok toprağın üst tabakalarında bulunduğu için toprak
aĢınımı sonucu sularla sürüklenen kil ve silt tanecikleri ile birlikte akarsulara,
göllere ya da denizlere fosfat iyonları da taĢınmıĢ olmaktadır.
Bitkilerin geliĢimini arttırmak için kullanılan gübreler yıkanarak yüzey
sularına ulaĢtıklarında, bu sularda alg geliĢimini arttırmaktadır ve bu olay
ötrofikasyon olarak adlandırılır. Diğer bir tanımlama ile bir su kitlesinin su
hayatını besleyecek elementlerle zenginleĢerek kalitesinin bozulması olayına
ötrofikasyon denir. Oldukça hızlı akan akarsuların dıĢındaki su yataklarında
özellikle göl ve haliçlerde ötrofikasyona neden olan iki temel besin maddesi azot
ve fosfor bileĢikleridir.
Ötrofikasyon doğal olarak cereyan eden bir olay olmakla beraber antropojen
ekilerle hızı artar. Böylece ötrofikasyon, yağmur suyu, kullanılmayan arazilerden
gelen yüzeysel sular, kayaların aĢındırması ve bitki polenleri gibi nedenlerle
oluĢuyorsa doğal ötrofikasyondan söz edilebilir. Ancak çoğunlukla insan
aktiviteleri sonucu, arazi kullanımı, tarımsal gübre kullanımı, kanalizasyon ve
endüstriyel atık suların su ortamına ulaĢması gibi nedenlerle yapay olarak
meydana gelmektedir.
Ötrofikasyonun daha da artması halinde ekosistemlerdeki gerek flora,
gerekse fauna için olumsuz etki yapan hiperötrofikasyon sorunu ortaya çıkmakta
ve bu olayda yüzeysel suların yaĢlanma sürecini hızlandırmaktadır. Ötrofikasyon
sonucunda ilk göze çarpan denizin yeĢillenmesi ve bulanıklaĢmasıdır. Marmara ve
Karadeniz‟de olduğu gibi, daha sonra balık türlerinde azalma, ekonomik değeri
olmayan balıklarda artıĢ göze çarpar. Örneğin; Marmara Denizi‟nden önce
uskumrunun yok olması, günümüzde palamut ve lüfer bunu takip ediyor olması
Ģüphesiz tesadüfi değildir. Sonuç olarak Marmara denizi de Karadeniz‟in
akibetine uğramak üzeredir, bu olay tamamen insandan kaynaklanmaktadır. Bu
olgunun en korkutucu tarafı ise doğada belki de yüzbinlerce yılda gerçekleĢen bu
suksesyon olayının artık bir insan hayatı kadar kısa bir sürede meydana
gelmesidir. BaĢka bir örnekte ise Aydın ve Pulatsü (1992), Mogan gölü sularının
fiziksel ve kimyasal parametrelerinin, tatlısu istakozlarında (Astacus leptodactylus
ESCH, 1823) görülen mantar hastalığının ortaya çıkmasında hazırlayıcı bir faktör
olarak ne derece etkili olduğu belirlemek amacıyla yapmıĢ oldukları çalıĢmada;
Ekim 1986 ve Ağustos 1987 tarihleri arasında Mogan gölündeki su sıcaklığı,
derinlik, berraklık, çözünmüĢ oksijen, pH, karbonat, bikarbonat, toplam sertlik,
kalsiyum, magnezyum, klorür, organik madde, biyolojik oksijen ihtiyacı (BOĠ5),
total tuz, elektriki iletkenlik, fosfat, nitrit, nitrat ve amonyak miktarları tespit
etmiĢlerdir. Elde edilen bulgulara göre hastalanma oranı üzerine sıcaklık, toplam
Su Kirliliğine Giriş - 124

sertlik, biyolojik oksijen ihtiyacı (BOĠ5) ve amonyak miktarlarının önemli olduğu


sonucuna varılmıĢtır.
Organik madde nitrat ve fosfat gibi minerallerce zengin olan kanalizasyon
suları, su dinamiğinin çok az olduğu koy ve körfezlere boĢaltıklarında
ötrofikasyona neden olmaktadırlar. Bu durumda algler ve diğer canlılar ölerek dip
çamurunu teĢkil etmektedirler. Ayrıca buralarda akıntı olmadığından bir kısım
toksik madde birikimi olmakta ve zehirli gazlar oluĢmaktadır. Buralara giren
balıklar derhal ölmektedirler. Bir su kitlesinin ötrofikasyonu aĢırı alg büyümesi
sonucumu kullanımın uygunsuz hale gelmesi ile belirlenebilir. Ancak bu olay çok
daha fazla karmaĢıktır.
Genellikle bir su kitlesinin ötrofikasyonu aĢağıdaki olaylarla
gözlenmektedir.
1. Su organizmaları ve bitki kütlesindeki artıĢ (bu olay çoğunlukla tür
sayısında azalmayı beraberinde getirir).
2. Organizma tipinde değiĢim, örneğin yeĢil alglere ek olarak mavi yeĢil alg
üremesi ve somon balığı yerine daha kaba balık türlerinin çoğalması
3. Suyun ıĢık geçirgenliğinin azalması ve renk artıĢı
4. Su derinliği boyunca oksijen gradienti oluĢumu ve günlük oksijen
konsantrasyonu ölçümlerinde maksimum ve minimum değerler gözlenmesi
5. TabakalaĢmanın olduğu dönemde, derin bölgelerde oksijen
konsantrasyonunun azalması
6. ÇözünmüĢ azot ve fosfor konsantrasyonunda artıĢ

Ötrofikasyonun neden olduğu problemler ise aĢağıdaki gibi sıralanmaktadır.


1. Alglerin hızlı çoğalması
2. Göl tabanında organik maddelerin birikmesi
3. Oksijen tükenmesi ve balık ölümleri
4. Birçok yabancı bitkilerin yetiĢmesi
5. Denize girilen sahillere ve denizciliğe etkisi
6. Suda alglerin neden olduğu koku ve tat
7. Suda organik maddelerin neden olduğu renklenme
8. Suyun filtrasyonunda zorluk, algler filtrelerin tıkanmasına ve kimyasal
olayların artmasına neden olur.
Kirletici Kaynaklar, 125

9. Su yüzeyinde yüzen alg kütlelerinin görülmesi (estetik problemler)


10. Bazı alg türleri toksik maddeler salgılayabilir.

Besin girdisi devam ettikçe bu değiĢikliklerin yoğunluğu artar ve sonuç


olarak alg patlaması ile birlikte su estetik ve kullanım açısından hiç de uygun
olmayan bir durum kazanır. Bunun yanında bazı kimyasal değiĢikliklerde
meydana gelir. Derinlerde çözünmüĢ oksijen yokluğu nedeniyle, demir ve mangan
bileĢikleri çözünmüĢ hale geçerek suya salıverilir. Dibe çöken organik madde (ölü
alg vb.) orada ayrıĢarak H2S gibi kötü kokulu gazların oluĢmasına neden olur.
Metan ve CO2 gibi gazlarda çıkarak su kalitesinin bozulmasıyla sonuçlanan
olaylar gerçekleĢir. Bir su ortamında optimum alg büyümesi, çok sayıda koĢulun
gerçekleĢmesini gerektirir. Ayrıca alg geliĢmesi için C, N, P, K ve S gibi temel
besin maddeleri ve az miktarlarda Fe, Mn, Cu, Co, Zn, B ve Mo gibi iz elementler
bulunmak zorundadır. Bunun ötesinde organizma büyümesi thiamine, niacin,
biotin ve B12 vitamini gibi düĢük miktarlardaki organik büyüme etmenleri ile de
hızlandırılabilir.
Fitoplanktonun besin maddesi gereksinimi, onun element
kompozisyonundan yaklaĢık olarak tahmin edilebilir. Doğal sularda karbon (CO2
ve HCO3 formunda) bol miktarda bulunmaktadır. Ġz metallerin toplam rezervi
sucul bitki ve alg gereksiniminden fazladır. Böylece bir çok durumda, azot ve
fosfor sucul ortamlarda büyüme olayında sınırlandırıcı etmen olmaktadırlar.
Ancak araĢtırıcıların büyük çoğunluğu alg geliĢmesini sınırlandıran asıl faktörün
fosfor olduğunu ileri sürmektedirler. Çünkü yüzey sularının çoğu, bileĢimlerinde
yeterince azot içermektedirler ve azotun herhangi bir Ģekilde ortaya çıkabilecek
eksikliği, atmosferden azot bağlanması ile giderilebilmektedir. Bu durumda
göllerde bitki üremesinin kontrolü için fosfor giriĢinin azaltılması gereklidir.
Karbon, azot, hidrojen ve fosforunm sulanan bulunan miktarları ile, bitki
büyümesi için gerekli miktarları karĢılaĢtırıldığında azot ve fosforun diğer
elementlere göre daha az miktarda bulunduğu gözlenir. Fosfor, azottan da daha az
olduğundan miktarının artması halinde büyümeyi arttıracaktır. Bu açıdan sularda
en az olan element büyümeyi sınırlayacağından durgun suların trofik durumunu
ve birincil üretimini, fosfor yükü ile iliĢkilendirmek uygun olmaktadır. Göller
içerdikleri toplam fosfor konsantrasyonlarına bağlı olarak üç grup altında
toplanmaktadırlar (Tablo 3.16).
Göl kirlenmesi üzerine ülkemizde yapılan pek çok araĢtırma vardır.
Bunlardan bazıları Yalçın ve Sevinç, 1991; Erdin ve ark, 1985; Ġyilikçi ve Sponza,
1987; Ürün ve Beyribey, 1986; Sekendiz, 1986; Ekmekçi ve Erk‟akan, 1989;
Kuleli ve ark, 1986; Pulatsü, 1997‟ dir.
Su Kirliliğine Giriş - 126

Tablo 3.16. Fosfor konsantrasyonu bakımından göl tipleri (İyilikçi ve Sponza,


1987)
Göl Tipi Toplam Fosfor Konsantrasyonu (mg/l)
Oligoötrofik 0.01
Mezoötrofik 0.01 - 0.02
Ötrofik  0.02

Örneğin, Pulatsü ve Aydın (1997), Mogan gölünü toplam fosfor ve klorofil-


a konsantrasyonlarına göre değerlendirmiĢler ve mezoötrofik olduğuna kanaat
getirmiĢlerdir. Su kütlesindeki artan makrofit büyümesi ve havza alanındaki
kentsel geliĢme; göle, su kalitesi ve estetik açıdan bozulma Ģeklinde yansımıĢtır.
Gölün klorofil-a ve KOI gibi bazı parametreler açısından mezotrofik sınıfa
girdiği, fakat bazı ötrofik özelliklere de sahip olduğu bildirilmektedir (Pulatsü ve
ark., 1998)
Ötrofikasyonu önlemek için:
1. Kanalizasyon sularına fosfor deĢarjının azaltılması, özellikle fosfatsız
deterjanların kullanılması. Bu amaçla son yıllarda NTA (Nitrolotriasetik asit)‟ in
sodyum tuzu ve sentetik sodyum alüminyum silikat, fosfatın yerini giderek
almaktadır.
2. Göllerde, iç sularda birikmiĢ olan fosfatların kimyasal çöktürme ile
elimine edilmesi
3. Organik maddelerin parçalanmadan önce mekanik toplayıcılarla
ortamdan çıkarılması.
4. Suya herbivor balık ilave edilmesi
5. Ortamı bolca oksijenlendirme
6. Ekosisteme temiz su ilavesi ile kirlenmiĢ suyun yerini değiĢtirmek
7. Bilhassa göl çevresindeki tarım arazilerinde kimyasal gübrelerin bilinçli
kullanılması ve göl ortamına ulaĢmasının engellenmesi. Bu amaçla teraslama
uygulaması en uygundur.
Fosfor toprakta hareketli bir besin maddesi değildir. Bir çok yaygın
katyonla kolayca çözünemez bileĢikler oluĢturabilir. Bu durumda toprakta bu
kadar hareketsiz olan fosforun kontaminasyona neden olması ve bu
kontaminasyondan fosforlu gübrelerin ne derece sorumlu olduğu Ģu Ģekilde
açıklanabilir. Fosforun yalnızca çok az miktarları mineral topraklardan yıkanır
fakat demir oksitler ve alüminyum içeriği düĢük olan organik topraklarda fosfor
göreceli olarak daha mobil hale gelir ve çözünebilir organik maddeler olarak
Kirletici Kaynaklar, 127

topraktan yıkanabilir. Oligotrofik yüksek rakımlı dağ gölünden yakaladıkları


Arctic char (Salvelinus alpinus)‟da karaciğer, böbrek ve mide muhtevasındaki Cd
ve Pb konsantrasyonlarını 1 yılı aĢkın süreyle incelemiĢler, kıĢın düĢük yazın ise
yüksek olduğunu kaydetmiĢlerdir. Ayrıca, sudaki Cd ve Pb konsantrasyonlarının
karların eridiği dönemde düĢük pH ile paralellik arzettiğini tespit etmiĢlerdir.
Besin zincirindeki Cd ve Pb birikmesinin ise, kıĢın yazdan daha fazla olduğunu,
bu yüzden, balıkların metal seviyelerindeki dalgalanmaların, göl suyundaki yada
diyetteki metal konsantrasyonlarındaki mevsimsel varyasyonlarla iliĢkili olmadığı
sonucuna varmıĢlardır.
Balıktaki metal artıĢına yaz müddetince sıcaklığın artmasıyla artan
metabolik oranların neden olduğunu ve dolayısıyla oligotrofik bir gölden alınan
balıkta metal birikimini idare eden asıl gücün, su sıcaklığı olduğu kanaatine
varmıĢlardır. Ayrıca, Cd ve Pb‟nin karaciğer ve böbrekteki konsantrasyonlarının
yaĢ ile pozitif korelasyona sahip olduğu yani yaĢ arttıkça birikim oranının da
arttığını kaydetmiĢlerdir (Köck et al., 1996).
Yüzey sularında fosfor kontaminasyonunun temel kaynağı atıkların
(kanalizasyon, hayvan atıkları, endüstriyel atıklar) doğrudan boĢaltılması, Ģehir ve
tarım alanlarından aĢınan katı maddelerdir. AĢınan topraklar ve diğer fosfat
taĢıyan katkı maddeler sulara sürekli fosfor sağlarlar. Göl, gölet ve baraj
rezervuarlarının en önemli tehdit unsuru olan ötrofikasyon olayının kontrolü için
maksimum azot ve fosfor sınırlandırılması yapılmıĢ ve değerler Tablo 3.17‟ de
sunulmuĢtur.

Tablblo 3.17. Göller, göletler, bataklıklar ve baraj haznelerinin ötrofikasyon


kontrolü sınır değerleri (Anonim, 1988).
Kullanım Alanı
Doğal koruma alanı ÇeĢitli kullanımlar için
ve rekreasyon (doğal olarak tuzlu, acı ve
Ġstenilen Özellikler sodalı göller dahil)
pH 6.5 - 8.5 6 - 10.5
KOĠ (mg/l) 3 8
ÇO (mg/l) 7.5 5
Askıda katı madde (mg/l) 5 15
Toplam Koliform sayısı 1000 1000
(EMS/100 ml)
Toplam azot (mg/l) 0.1 1
Toplam fosfor (mg/l) 0.005 0.1

3.3.4.3. Hayvan gübrelerinin su kirliliği üzerine etkileri


Su Kirliliğine Giriş - 128

Toprak dengesini sağlama ve bitkisel üretime destek amacıyla hayvan


gübrelerinin aĢırı kullanılması durumunda, bitkisel üretim miktarı, ürün
niteliği,toprak yapısı, toprak altı ve toprak üstü suları olumsuz yönde etkilenmeye
baĢlar. Ayrıca toprak, bitki, su, hayvan ve insan hastalık yapıcı etmenlerle bulaĢır.
Hayvancılık iĢletmelerinde her türlü atık ve gübre ile idrardan kaynaklanan kirli
suların geçirgen topraklardan sızarak taban suyuna ulaĢması önemli bir sorundur.
Kirlenen taban suları fosfor ve azot içerikleri bakımından oldukça yüksek değerler
vermeye baĢlar.
GübrelenmemiĢ çayır-mera arazilerinde tban suyunda 1 mg/l düzeyinde
nitrat bulunurken normal düzeylerde gübrelenmiĢ arazilerde taban suyu nitrat
içeriği 31 mg/l‟ye kadar çıkabilmektedir.
Toprak üstü sularında daha çok bulunan hayvan gübresine bağlı fosfor
bulaĢmaları azota göre daha az tehlike oluĢturur. Çünkü burada söz konusu olan
fosfor organik olarak bağlı durumdadır. Daha çok ürenin amonyağa dönüĢmesiyle
varlığını gösteren azotun etkisi ise daha fazladır. Azotun en olumsuz etkisi
ortamdaki balıklar üzerinedir.
Balık ölümlerinin en önemli nedenlerinden biri de suya gübre ile gelen
organik maddelerin çürümesi sırasında kullanılan oksijenin, su içi oksijen
miktarını azaltmasıdır.

3.3.4.4. Aquatik Bitki Kontrolü


Daha önce de bahsedildiği gibi, makrofit türlerinin bir çoğunu kontrol altına
almak için gübreleme yaparak plankton üretimini teĢvik etmek ve böylece havuz
tabanında planktonik bir bölge meydana getirmek gerekir. Bu yöntem eğer havuz
derinliği 60 cm‟den daha fazla ise oldukça etkili olabilmektedir. Bilindiği gibi,
çayır sazanı (beyaz amur) bitkisel maddelerle beslenir. Bu nedenle çayır
sazanlarıyla havuzlardaki macrophyteslerin kontrol altına alınması mümkündür.
Bu, bir ölçüde biyolojik bir mücadeledir. Bir hektarlık havuz alanında 60 – 80
adet çayır sazanı stoklamakla, havuzlarda geliĢen macrophytesler büyük ölçüde
kontrol altına alınabilir.
Balık yetiĢtiriciliğinde macrophytesleri kontrol altına almak için herbisitler
(ot öldürücü ilaçlar) kullanılmaktadır. Herbisitlerin kullanılma talimatları ilacı
imal eden firmalar tarafından verilmesi gerekir. Bu ilaçların etiketlerinde ilacın
kullanımı sırasında alınması gereken önlemlere de yer verilmelidir. Aquatik
herbisitler balıklara zarar vermeden macrophytleri öldürürler. Herbisit
uygulamasından sonra ölen bitki artıklarının çürüyerek havuzlarda oksijen
azalmasına sebep olabileceği unutulmamalıdır. Bu nedenle, havuzların 1 – 2 hafta
arayla 1/4 - 1/5 ‟i ilaçlanmalıdır. Herbisitlerin etkisi zamanla azalacağından bir
müddet sonra havuzlarda tekrar macrophytler tekrar üremeye baĢlayabilir. Bunun
Kirletici Kaynaklar, 129

için belirli aralıklarla havuzların ilaçlanması gerekir. Fazla ilaçlama ise maliyeti
arttırır.
Havuzlarda fitoplankton geliĢimini kontrol altına almak için bazen algisitler
de kullanılır. En yaygın olarak kullanılan algisit bakır sülfattır. Toplam alkaliliği
40 – 50 mg/lt‟den düĢük olan sularda, 0.1 – 0.5 mg/lt‟lik bakır sülfat
kullanılmakla fitoplankton türlerinden birçoğu öldürülebilir (Toth et. al., 1968).
Toplam alkaliliği daha yüksek olan sularda bakır sülfatın 1 mg/lt‟lik dozu
kullanılmalıdır. Bakır sülfat suda eritildikten sonra havuz yüzeyine püskürtülür
veya kristal bakır sülfat bir çuvala doldurulduktan sonra, bu çuval bir kayığın
arkasına bağlanır ve bakır sülfat tamamen eriyinceye kadar havuz içinde
sürüklenir. Bakır sülfat dolu çuvallar havuz içine bırakılır ve su hareketiyle yavaĢ
yavaĢ bakır sülfatın erimesi sağlanabilir (Crance, 1963). Bakır sülfat çuvalları
havuzlara yerleĢtirirken rüzgarın yönü dikkate alınmalıdır. Suda eriyen bakır
sülfatın rüzgarın etkisiyle yosun salkımlarına ulaĢması sağlanmalıdır (Kessler,
1960). Bakır sülfatla öldürülen fitoplanktonlar kısa zamanda bozuĢmaya
baĢlayarak sudaki oksijenin bozulmasına sebep olurlar. Bakır sülfatın kalıcı etkisi
uzun sürmediğinden bir müddet sonra fitoplankton geliĢimi tekrar baĢlar.
Alkaliliği 20 mg/lt‟den az olan sularda bakır sülfatın 0.5 – 1 mg/lt‟lik dozu hassas
balık türlerini öldürebilir.
Diuron [3-(3,4 diklorofenol)-1,1-dimetilüre] ve Simazine (2-kloro-4,6 bis
etilamino-triazine) gibi sentetik algisitler de fitoplankton mücadelesinde arasıra
kullanılmaktadır. Bu algisitler çok zehirli olup kalıcı etkileri de uzun sürmektedir.
Fakat bitkisel maddeleri öldüren doalrı balıklara zarar vermemektedir. Algisit
uygulamasından sonra ölen bitkilerin bozulması sonucu da havuzlarda oksijen
azalması görülür. Bazı yetiĢtiriciler yemleme düzeyi yüksek olan havuzlarda hafif
bir fitoplankton geliĢmesi arzuladıklarında, havuzlara az miktarlarda fakat
periyodik olarak algisit verilir. Bununla beraber, son yapılan araĢtırmalar bu tip
bir uygulamanın havuzlarda oksijen düzeyinin uzun süre düĢük kalmasına sebep
olduğunu göstermiĢtir.

3.3.4.5. Havuzlara Kimyasal Maddelerin Verilmesi ve


Miktarlarının Hesaplanması
Havuzlara atılan kimyasal maddelerin miktarları mg/l olarak verilmektedir.
Böylece ,balık yetiĢtiricileri arzuladıkları düzeyler için ne kadar kimyasal
maddeye ihtiyaçları olduğunu hesaplayabilirler. Ġhtiyaç duyulan kimyasal madde
miktarlarının hesaplanması için önce havuzların hacimlerinin bilinmesi gerekir.
Havuz hacmini hesaplamak için ölçü çubuğu ile havuzun çeĢitli yerlerinden
ölçümler alınır. Bu ölçümlerin ortalaması havuzun ortalama derinliği olarak kabul
edilebilir. Havuzun hacmi bilinirse, havuza atılacak kimyasal madde miktarını
hesaplamak basitleĢir. Hesaplamalarda 1 g/m3 değerinin, 1 mg/lt‟ye eĢit
Su Kirliliğine Giriş - 130

olduğunun bilinmesi gerekir. AĢağıdaki örnek, bir havuza verilecek kimyasal


madde miktarının hesaplanmasını göstermektedir.

Örnek: havuzun alanı 0.26 hektar ve ortalama derinliği 1.15 m olsun.


Konsantrasyonu 25 mg/lt olması istenen alüminyum sülfat (% 100 saf)‟dan bu
havuza ne kadar verilmelidir.
a. 0.26 ha = 2600 m2‟dir. Havuz hacmi ise 2600 x 1.15 = 2990 m3‟tür
b. Her bir m3‟lük hacim için 25 g alüminyum sülfat gereklidir. (25 mg/lt
konsantrasyonunu elde edebilmek için). Böylece bütün havuz için verilecek
aüminyum sülfat miktarı : 2990 m3 x 25 g/m3 = 74750 g =74.75 kg.
Örnek: havuzun ortalama derinliği 0.57 m ve alanı 0.01 ha olsun. 50
mg/lt‟lil bir jibs konsantrasyonu sağlamak için ne kadar tarımsal jibse (% 80 saf)
ihtiyaç vardır ?
a. 0.01 ha = 100 m2‟dir. Havuzun hacmi ise : 100 m2 x 0.57 m = 57 m3 olur.
b. 50 mg/lt‟lik konsantrasyonu sağlamak için 50 g jibs gerekir. Fakat,
tarımsal jibsin saflılık derecesi % 80‟dir. Bu yüzden jibs konsantrasyonu
aĢağıdaki gibi hesplanabilir:
50 g / 0.80 = 6.25 g. Bütün havuz için ihtiyaç duyulan jibs : 57 m3 x 62.5
3
g/m = 3562 g =3.56 g kg.

Örnek: hacmi 1000 m3 olan bir havuza herbisit verilecektir. Verilecek


herbisitin yoğunluğu 0.85 g/lt ve aktif maddesi % 75‟dir. (0.85 kg/lt). 1 mg/lt
konsantrasyonunda aktif madde içeren herbisit miktarı ne kadardır ?
a. 1 mg/lt konsantrasyonu sağlayacak aktif madde miktarı: 1000 m3 x 1 g =
1000 g = 1 kg
b. Herbisitin ihtiva ettiği aktif madde düze6yi % 75‟dir. 1 kg aktif madde
verecek herbisit miktarı : 1 kg : 0.75 = 1.33 kg.
c. Herbisitin yoğunluğu 0.85 kg/lt‟dir. 1.33 kg herbisitin hacmi : 1.33 kg /
0.85 kg/lt = 1.56 lt. Böylece bu sıvı herbisitin 1.56 l‟si istenen 1 mg/lt‟lik aktif
maddeyi sağlar.
Havuzlara uygulanan kimyasal maddeler çeĢitli formlarda bulunabilirler.
Örneğin, kristal, solüsyon, toz, granül ve krem Ģeklinde. Büyük çiftlikler bu
maddeleri havuzlara atmak için özel ekipmanlar geliĢtirmiĢlerdir. Örneği,
kimyasal maddeler bir su tankı içinde eritilip bir pülverizatörle bütün havuz
yüzeyine püskürtülür. Sıvı kimyasal maddeler bir kayık üzerine yerleĢtirilmiĢ bir
Kirletici Kaynaklar, 131

tank içine konur ve havuzun her tarafına püskürtülür. Küçük çiftlikleri bu tip
pahalı ekipmanları bulundurmasına gerek yoktur.
Kimyasal maddeler büyük bir kap içerisinde eritildikten sonra, bahçe
süzgeçleriyle havuz yüzeyine püskürtülür. Püskürtme iĢleminin mümkün olduğu
kadar homojen bir Ģekilde yapılmasına dikkat edilmelidir. Granüler maddeler
küçük havuzlara elle serpilebilir. Kristal olanlar ise bir çuvalın içine konup, bir
kayığın arkasına bağlanır ve kristal madde eriyinceye kadar havuzda çekilir.
Kimyasal maddelerin havuzlara atılması için baĢka metotlar da
geliĢtirebilir. Çünkü, bu maddelerin havuzlara verilmesi o kadar maharet isteyen
bir iĢ değildir.

3.3.4.6. Balıkçılık faaliyetlerinin çevreye etkisi

3.3.4.6.1. Avcılık
Ülkemizdeki balıkçılık faaliyetlerinin özellikleri ile su ortamına etkileri Ģu
Ģekilde sıralanmıĢtır.
1. Ekonomik değeri yüksek türler seçici olarak avlanmaktadırlar. Bunun
sonucunda, zaralı veya tüketimi olmayan türler yapay olarak dominant hale
gelmektedirler.
2. Nüfus artıĢıyla birlikte artan beslenme talebi aĢırı avlanma ile
karĢılanmaya çalıĢılmaktadır.
3. Pelajik ve bentik türler aynı anda ayrım yapılmaksızın ve orantısız olarak
avlanmaktadırlar.
4. Canlıların doğal üreme, rekabet, yayılma, av-avcı simbiyoz döngülerine
müdahale edilmektedir.
5. GeliĢen avlanma teknolojileri, özellikle yerli türlerin saklanma, sakınma
ve kaçabilmelerine fırsat vermemektedir.
6. Ortak avlanma alanlarında kontrol edilebilir avlanma stratejilerinin
belirlenememesi sonucunda dengeleyici türler azalmakta ve gıda zinciri olumsuz
içinde değiĢebilmektedir.
7. Yıllık olarak avlanabilir stok çalıĢmalarının ve sonraki yıl
projeksiyonlarının sağlıklı olarak yapılamaması ve avcılara duyurulamaması
sonucunda populasyon dengeleri değiĢmektedir.
8. Mevsimsel ve bölgesel avlanma stratejilerinin göçmen ve yerli türler
açısından global olarak değerlendirilmesinin sonucunda doğal döngüler
tamamlanamamaktadır.
9. Özellikle bentik canlıların avlanması sırasında bölge farkı
Su Kirliliğine Giriş - 132

gözetilmeksizin (üreme ve yaĢam ortamları gibi) yapılan avcılığın sebep olduğu


onarılmaz tahripler.
10. Biyolojik çeĢitliliğin devam ettirilmesi amacı ile koruma altına alınmıĢ
bölgesel alanların olmayıĢı ve dolayısıyla yapılan bilinçsiz avcılık
populasyonların devamlılığını etkilemektedir.
11. Gıda piramidinin dengesi aĢırı avcılık sonucunda belirli katmanlarda
bozulmakta bu ise türler arasındaki dengenin bozulmasına yol açmaktadır.
Avcılık faaliyetleri sonucunda ortaya çıkan kirlilik sorunları genellikle
ikincil olmasına rağmen aĢağıdaki nedenlerle oluĢmaktadır.
1. Avcı teknelerinin mazot ve sintine atıkları
2. Bayatlama sonucunda diğer canlılar tarafından tüketilmeyen balık atıkları
mikrobik kültür ortamları oluĢturmaktadır.
3. Özellikle bentik canlıların dip taraması ile avlanması sırasında ortaya
çıkan türbülans filtre edici canlıların beslenme ortamlarını kirletmektedir.
4. Dip taraması sırasında yerlerinden sökülen yosun, alg ve kabukluların
anaerobik çürümesi zararlı kurtçuk ve larvaların üremsine neden olmaktadır.
5. Parçalanan olta ve misina ağlar doğal olarak yok olamadıklarından diğer
canlılar için sürekli tuzak ve istenmeyen dip pisliği oluĢturmaktadır.

3.3.4.6.1. Kültür balıkçılığı ve çevreye etkisi


1. ĠĢletmelerden dıĢarı verilen yem ve dıĢkı gibi atıklarla ortam besin
maddelerince aĢırı zenginleĢerek fitoplankton patlamasına yol açmaktadır. Aynı
zamanda, yem ve dıĢkı atıklarıyla zeminde sediment birikimi ve kokuĢma
olmakta, bentik yapıda istenmeyen değiĢmeler ve patojen canlıların çoğalması
için uygun ortam oluĢturulmaktadır.
2. BaĢlangıçta özellikle bentik canlılarda önemli değiĢiklikler oluĢmakta,
istenmeyen canlı toplulukları ortama yerleĢmekte ve suyun kalitesi
bozulmaktadır.
3. Çiftliklerden kaçan balıklar dıĢ oramdaki canlıların gen havuzlarını
etkileyerek doğal stoklarda istenmeyen değiĢikliklere neden olabilmektedirler.
4. Farklı ortamlardan çiftliklere getirilen balıklar, bakteriyel, viral ve
patojen organizmaların taĢınmasına katkıda bulunarak, doğal mikrobiyolojik
denge ve mevcut uyumum bozulmasına yol açmaktadırlar.
5. Balık, hastalık ve zararlılarına karĢı kullanılan ilaç ve kimyasal maddeler
civardaki canlıları ve su kalitesini olumsuz yönde etkilemektedir.
6. Yosun temizleme çalıĢmaları sonucunda oluĢan anaerobik çürüme, zararlı
Kirletici Kaynaklar, 133

kurtçuk ve larvaların üremesine neden olmaktadır.


7. Balık çiftliklerinin düzensiz dağılımı görüntü kirliliğine neden
olmaktadır.
8. Kültürü yapılan türlerin seçiminde ekonomik değerin en önemli faktör
olarak algılanması neticesinde biyolojik çeĢitlilik ilkesine uyulmamakta ve
sonuçta doğal dengede bozulmalar meydana gelmektedir. Endemik olmayan türler
sistemde ani değiĢmelere ve çöküĢlere neden olabilmektedir.
9. Üretimin ilk aĢamalarında doğal kaynaklara aĢırı yüklenilmektedir.
10. Seçici üretim (seleksiyon) sonucunda doğal genetik farklılıklar ortadan
kaldırılabilir veya yapay olarak ortaya çıkarılabilir.
11. Yapay yem ihtiyacının karĢılanması amacıyla gıda zincirinin alt
tabakalarında aĢırı avlanmaya neden olunabilir.
IV. BÖLÜM

4. KĠRLĠLĠK DERECELERĠ

4.1. Akarsu Kirlenmesinin Kriterleri ve Değerlendirilmesi


Akarsuların ekolojik Ģartlarına ve bünyesinde bulundurduğu besin
maddelerinin uygun olan belli bir canlı dünyasını barındırması yanında birçok
fonksiyonları vardır (Barlas, 1995). Bu fonksiyonları Ģu Ģekilde sıralayabiliriz:

1. Yağmur ve sel sularının aktığı yerlerdir.


2. Büyük akarsular ulaĢımda kullanılır.
3. Enerji elde etmede faydalanılır.
4. Ġçme ve kullanma sularının stoklarını oluĢturur.
5. Atık suların taĢınmasında önemlidir.
6. Tatlısu balıkçılığında önemlidir.
7. Akarsu kenarları dinlenme ve mesire yerleridir.
8. Birçok hayvan ve bitki türlerinin yaĢama ve çekilme alanıdır.

Akarsudan veya sudan insanoğlunun durmadan yükselen teknik istekleri


sonucu geçmiĢte ve günümüzde yapılan kanallaĢma ve betonlaĢma akarsuların
tabii durumunu bozmaktadır. Suya karıĢan atıksulardan dolayı suda biyolojik,
bakteriyolojik ve kimyasal kirlenmeler olmaktadır. Bunun yanında akarsuyun
kendi kendini temizleme olayı vardır.
Akarsuyun kendi kendini temizlemesi probleminin 100 sene öncesine kadar
sadece fiziksel ve kimyasal olduğu sanılıyordu. Daha sonraları bu temizleme
iĢleminde bakteriyolojik olaylarında önemli olduğu ortaya çıkmıĢtır. Bunlardan
baĢka 50 – 60 seneden beri bu durum özel botanik ve zooloji konusu olarak ta
bilinmektedir.
“Su kalitesi” suyun faydalı bir Ģekilde kullanılmasını etkileyen tüm fiziksel,
kimyasal ve biyolojik faktörleri kapsamaktadır. Bu nedenle su kalitesinin
belirlenmesinde suyun kalitesini etkileyen fiziksel, kimyasal ve biyolojik
parametrelerin tespiti esastır. Dolayısıyla su kalitesinin değerlendirilmesinde
kullanılan yöntemleri de fiziksel, kimyasal ve biyolojik yöntemler olarak
sınıflandırmak mümkündür.
Su Kirliliğine Giriş - 136

2872 sayılı Çevre Kanunu çerçevesinde yayınlanan “Su Kirliliği Kontrolü


Yönetmeliği”nde (TÇV,1992). “Kıta Ġçi Su Kaynaklarının Sınıflarına göre Kalite
Kriterleri” baĢlığı altında kıta içi su kaynaklarının kalitelerinin belirlenmesinde
kullanılan parametreler 4 ana baĢlık altında toplanmıĢtır:
1. Fiziksel ve inorganik-kimyasal parametreler
2. Organik parametreler
3. Ġnorganik kirlenme parametreleri
4. Bakteriyolojik parametreler

Aynı yönetmelikte “Göller, bataklıklar ve baraj haznelerinin ötrofikasyon


kontrolü sınır değerleri”nde “pH; KOI; ÇO (ÇözünmüĢ oksijen); AKM (Askıda
katı madde); Toplam Koliform; Toplam Azot ve Toplam Fosfor” parametrelerine
yer verilmektedir.
Rekreasyon amacıyla kullanılan kıyı ve deniz sularının sağlaması gereken
standart değerler kapsamında ise “renk, koku ve tat, ıĢık geçirgenliği, pH, yağ ve
gres, toplam koliform, fekal koliform, yüzey aktif maddeler, fenoller, çözünmüĢ
oksijen, katran kalıntıları” gibi parametrelerin tespitinin gerekliliği
belirtilmektedir.
Yukarıda bahsedilen özellikler dikkate alındığında, su kalitesinin
belirlenmesi ile ilgili parametrelerin büyük bir çoğunluğu fiziksel ve kimyasal
yöntemler ile tespit edilebilir özellikte olup, biyolojik açıdan sadece su
kaynaklarının evsel atıksular ile kirlenip kirlenmediğini göstermek üzere koliform
deneylerine yer verilmektedir.
Su Kirliliği Kontrolü Yönetmeliği “Suda Tehlikeli ve Zararlı Maddeler
Tebliği”nde (TÇV,1992) su ortamları için tehlikeli ve zararlı maddeler tehlike
düzeylerine göre gruplandırılmıĢ ve dört “su tehlike sınıfı (STS)” belirlenmiĢtir:

A. Alıcı ortam için “çok tehlikeli ve zararlı” maddeler sınıfı (STS 4)


B. Alıcı su ortamı için “tehlikeli ve zararlı” maddeler sınıfı (STS 3)
C. Alıcı su ortamı için “az tehlikeli ve zararlı” maddeler sınıfı (STS 2)
D. Alıcı su ortamı için “tehlikesiz ve zararsız” maddeler sınıfı (STS 1)
Tehlikeli ve zararlı maddelerin etkinlik dereceleri, “tehlike sayısı” olarak
verilen bir gösterge yardımıyla sayısal olarak belirlenir. Sulardaki tehlikeli ve
zararlı maddelerin tehlike sınıfının belirlenebilmesi için, memeli hayvanlarda
akut-oral toksisite; balıklarda ve bakterilerde akut toksisite dereceleri testler
Su Böcekleri ve Kirlilik - 137

sonucunda sayısal olarak bulunur ve tehlike sınıfının hesabında kullanılır.


Su Kirliliği Kontrolü Yönetmeliği‟ne ait “Numune Alma ve Analiz
Metotları Tebliği‟nde (TÇV,1992) kıta içi su kaynaklarının sınıflandırılması
bittikten sonra sonuçların su kalite profili veya su kalite haritaları Ģeklinde
sunulmasının mümkün olabileceği ve bu amaçla aĢağıdaki renk skalasının
kullanılabileceği belirtilmiĢtir (Tablo 4.1).

Tablo 4.1. Su kalite haritalarında kullanılan renk skalası


Kalite Sınıfı Renk
Sınıf I Mavi
Sınıf II YeĢil
Sınıf III Sarı
Sınıf IV Kırmızı

Ülkemizde su kaynaklarının kalitelerinin tespiti amacıyla yapılmıĢ


çalıĢmaların yetersiz düzeyde olduğu bir gerçektir. Su kaynakları uzun süreler için
kontrol altında tutulamamakta, herhangi bir göl veya akarsu için örneğin su
ürünleri açısından bir çalıĢma yapılmak istendiğinde gerekli veriler ya hiç
bulunamamakta veya bu veriler çok eski olup güncelliğini kaybetmiĢ olmaktadır.
Büyük bir yüzölçümüne ve çok sayıda su kaynağına sahip olan ülkemizin su
kalitesi açısından potansiyelinin belirlenebilmesi için kapsamlı arazi çalıĢmalarına
gereklidir. Bu olguda numune alma, taĢıma ve analiz iĢlemlerinin ortaya
çıkaracağı güçlükler ortadadır. Bu iĢlemlerin uygun sıklıklarda ve uzun yıllar
süresince yapılması gerekliliği, planlamacıları insan gücü ve mali açıdan
çözülmesi zor problemler ile karĢı karĢıya bırakmaktadır.
Temel çalıĢmalarda arazide tespiti mümkün olan bazı fiziksel ve kimyasal
parametrelerin yanı sıra su kaynaklarına ait kalitelerin tespitinde biyolojik
parametrelere ağırlık verilmesi bu olguda çözüm olabilecek bir yol gibi
görünmektedir. Biyolojik parametrelerin tespitini amaçlayan biyolojik
yöntemlerin güvenilir ve fiziksel ve kimyasal yöntemlere kıyasla daha ucuz
olmaları, biyolojik yöntemlerin su kalitesi belirleme çalıĢmalarında
yaygınlaĢmasının en büyük nedeni olmuĢtur.

4.1.1. Su kalitesinin belirlenmesinde kullanılan biyolojik


yöntemler
Canlılığının gerekliliği olarak canlı organizma yaĢama ortamının dengesini
bozan her etmene karĢı cevap verir. Canlıların bu temel özellikleri çevre kalitesini
Su Kirliliğine Giriş - 138

belirleme ve izleme çalıĢmalarında biyolojik yöntemlerin kullanımını orta


çıkarmıĢtır. Bunun içinde biyo-indikatör gruplar (biyolojik gösterge canlı)
kullanılmaktadır (Kazancı ve Girgin, 1998).
Su kalitesi ile ilgili çalıĢmalar önceleri yalnızca kimyasal analiz
yöntemlerine dayanmakta iken kimyasal analizlerin tek baĢlarına bir su
kaynağının kalitesinin anlaĢılmasında tam olarak yeterli olamayacağı günümüzde
anlaĢılmıĢtır (Barlas, 1995). Ayrıca kimyasal analizler pahalı olmalarının yanı sıra
yalnızca örneklerin alındığı zamanlardaki Ģartları göstermek gibi dezavantajlara
sahiptir. Buna karĢılık biyolojik testler su kalitesini göstermelerinin yanı sıra
akuatik bitki ve hayvan topluluklarının fiziksel ve kimyasal faktörlerden
etkilenme derecesini gösterme gibi avantajları vardır. Su kalitesini yansıtan bu
özelliklerin fiziksel ve kimyasal parametrelerin tek baĢlarına ölçümü ile tespiti
mümkün değildir. Biyolojik analizlerin fiziksel ve kimyasal ölçüm yöntemlerine
göre daha az masraflı olmaları önemlerini daha da arttırmıĢtır. Aslında biyolojik
analizler su kalitesinin belirlenmesinde kimyasal analizleri tamamlayıcı olarak
geliĢtirilmiĢ ve kısa zamanda önem kazanmıĢtır (Barlas, 1995).
Sulardaki biyolojik parametreler bu habitatlardan alınan canlı organizma
veya organizma gruplarına ait örneklerinin çeĢitli yollarla incelenmesi ile ilgilidir.
Temiz ve kirli sulara adapte olmuĢ çeĢitli canlıların incelenen sularda bulunup
bulunmaması ve mevcut canlılara ait birey sayılarının azlığı veya çokluğunun
araĢtırılması su kalitesinin anlaĢılmasında kullanılan biyolojik yöntemler
içerisinde oldukça yaygındır. Gerçekten örnekleme istasyonlarından belirli
aralıklarla (haftalık-onbeĢ günlük veya aylık) alınan örneklerdeki belirli
organizma veya organizma gruplarının bulunması su kalitesini yansıtabilmektedir.
Özellikle organik kirlenmenin yoğun olduğu sularda alg, protozoan, makro-
omurgasız ve balık gibi organizmaların ortaya çıkıp veya kaybolmasında bir
düzen olduğu anlaĢılmıĢtır (Leeming, 1989). Mevcut fiziksel, kimyasal ve
biyolojik Ģartların bir sonucu olarak suda herhangi bir noktada belirli bazı bitki ve
hayvan türlerinin bulunması, buradaki su kalitesinin önemli birer göstergesidir.
Bu nedenle yüzey su kaynaklarında yapılabilecek biyolojik analizler yardımı ile
su kalitesi hakkından bilgi sahibi olmak mümkün olabilmektedir (Barlas, 1995).
Su kalitesinin göstergeleri olarak çeĢitli organizma ve organizma grupları
öne sürülmüĢtür. Bu konuda bazı araĢtırmacılar (Redeke,1927; Cole,1941;
Doudoroff ve Katz,1950) çeĢitli balık türlerinin ortama giren kirletici maddelere
karĢı gösterdikleri hassasiyet ve tolere ettikleri zehir seviyelerinin su kalitesi
göstergeleri olarak kullanılabileceğini önermiĢlerdir (Barlas, 1995).
Diğer bazı araĢtırıcılara göre ise, mikroskobik bentik hayvansal
organizmalar su kalitesinin belirlenmesi açısından güvenilir bulunmaktadır
(Liebmann, 1947). Bunu ileri sürerlerken de suların en fazla kirlenmiĢ
kısımlarında dahi bu mikroskobik organizmalara rastlanıldığı buna karĢılık makro
Su Böcekleri ve Kirlilik - 139

hayvanların nadiren veya hiç bulunmadıklarını esas almıĢlardır. Gerçekten küçük


bentik organizmalar yaĢadıkları habitatlarda suyun kalitesini bozacak
değiĢikliklere diğer organizmalardan daha hızlı reaksiyon gösterirler. Buna
karĢılık bu organizmaların doğru teĢhis edilmelerinde güçlükler ve hızlı çoğalma
özellikleri bu olguda ortaya çıkan dezavantajlardır. Ayrıca, mikrorganizmaların
bulundukları habitatlardan toplanmaları ve teĢhis edilmeleri oldukça zaman alıcı
bir iĢlemdir (Barlas, 1995).
Makro omurgasızlar da su kalitesinin göstergeleri olarak yaygın olarak
kullanılmaktadır (Wilhem ve Doris, 1966). Bu hayvanlar yavaĢ hareket etmeleri,
karmaĢık aletlere gerek duyulmadan kolayca örneklenebilmeleri, gözle
görünebilmeleri, mikroskobik formlara oranla daha düĢük üreme oranlarına sahip
olmaları ve istatistiksel açıdan yeterli miktarlarda toplanabilmeleriyle su
kalitesinin anlaĢılmasında kullanılabilirliklerini kuvvetlendirmiĢtir. Makro-
omurgasızların su kalitesini değiĢtiren organik kirlenmeye karĢı gösterdikleri
tepkilerin aynı cins (genus) içerisindeki türler (species) arasında dahi farklı olması
onların biyolojik analizlerde kullanılmalarının diğer bir avantajıdır (Barlas, 1995).
ġimdiye kadar bahsedilen organizmaların yanı sıra balıklar ve algler de su
kalitesinin belirlenmesinde oldukça yararlı bulunan organizmalardır (Barlas,
1995). Algler ile ilgili yapılan çalıĢmalar 50‟ye yakın alg türünün çok temiz
sularda yaĢadığını, buna karĢılık kirli sulara adapte olmuĢ 850 türün
mevcudiyetini ortaya koymuĢtur (Palmer,1982)
Su kalitesinin biyolojik olarak belirlenmesinde diğer bir unsur
organizmaların yaĢadıkları habitatlarda su kalitesini değiĢtiren değiĢikliklere karĢı
gösterdikleri reaksiyonlardır. Alıcı ortam durumundaki yüzey su kaynaklarına
çeĢitli yollarla karıĢan organik ve inorganik kökenli kirleticiler bu sulardaki
mevcut flora ve faunayı çeĢitli Ģekillerde etkilemektedirler (Barlas, 1995).
Kirlenmeye karĢı hassas olan bu türler ortamdan hemen elimine olurken, kirlilik
toleransı yüksek olan türler birey sayılarını hızla arttırmaktadırlar (Palmer, 1982).
Su kalitesi ile ilgili biyolojik analizler sonucu elde edilen veriler çok sayıda
ve karmaĢık olabileceğinden verilerin basitleĢtirilmesi ve biyoloji ile ilgisi az
olan kiĢiler tarafından dahi anlaĢılır hale gelmesi ihtiyacı ortaya çıkmıĢtır. Bu
nedenle biyolojik verilerin basit sayısal değerler halinde verilmesi ve biyolojik
indeksler yapılması zorunluluğu ortaya çıkmıĢtır. Bunlar aynı zamanda su
kalitesinin belirlenmesinde kullanılan biyolojik, fiziksel ve kimyasal veriler
arasındaki iliĢkilerin anlaĢılmasında da araĢtırıcılara kolaylık sağlamaktadır
(Barlas, 1995).
Su kalitesi doğal su ürünleri ve düzenli su ürünleri yetiĢtiriciliği açısından
oldukça önemlidir. Düzenli su ürünleri yetiĢtiriciliği yapılacak olan üretim
havuzlarında su kalitesinin çok iyi belirlenmesi gerekmektedir. DeğiĢik balık
Su Kirliliğine Giriş - 140

türlerinin suyun fiziksel ve kimyasal özelliklerine bağlı olarak hem tür


çeĢitlerinde hem de büyüme hızlarında farklılık gösterdikleri bilinmektedir
(Boyd,1982).
YaĢamları için oksijene mutlak bağımlı olan balıkların oksijen ihtiyaçları
yalnızca türlere değil aynı zamanda balıkların değiĢik yaĢam devrelerindeki
büyüklüklerine göre de değiĢmektedir. Ayrıca suyun pH‟sı, sıcaklığı ve balığın
aldığı besin miktarı da balıkların oksijen ihtiyaçları üzerinde etkilidir. Suyun pH
değerlerindeki düĢme ve yükselmeler balıkları olumsuz etkilemekte hatta
ölümlerine neden olabilmektedir. Alkali sular genelde balıkların üretimi için
elveriĢli iken (bazı balık türleri hariç) asidik sular balıkların metabolizma
hızlarını düĢürdüğü için geliĢmeyi olumsuz yönde etkilemektedirler. Yüksek pH
seviyelerinde balıkların hücre geçirgenliği kaybolmakta ve balıklar kolaylıkla
hastalanarak ölmektedir. Pek çok tatlı su balığının sudaki karbondioksit
konsantrasyonunun 6 ppm civarında olması halinde öldüğü belirlenmiĢtir. 2
ppm‟in üzerinde karbondioksit konsantrasyonuna sahip sular organik kirlenmeyi
ve oksijen azlığını göstermektedir (Barlas, 1995).
Su içinde çözünebilen demir tuzları suyun pH‟sını balıklar için toksik
seviyeye getirebilmekte ayrıca balıkların solungaçlarında birikerek solunum
güçlüklerine yol açmaktadırlar. Balık üretiminde kullanılacak suyun 1 ppm‟den
daha fazla bakır içermemesi gerekir. KurĢun tuzları balıkların solungaç ve vücudu
üzerinde sümüksü tabaka oluĢturarak balığın normal solunumunu engeller. Üretim
havuzlarında veya stoklama yapılacak rezervuarlarda kullanılacak suyun üretim
için uygunluğuna karar verilebilmesi için bakır ve kurĢun gibi ağır metallerin ve
su ürünlerinin geliĢmelerini etkileyen bütün parametrelerin eksiksiz tespiti
gereklidir (Boyd, 1982). Gerçekten yüzey su kaynaklarının ve rezervuarlarının su
ürünleri için kullanılmaları büyük ölçüde suyun kalitesi ile ilgilidir. Ayrıca suyun
bu amaç ile kullanılabilirliğinin devam etmesi için kullanılabilirliğinin devam
etmesi su kalitesinin belirli bir seviyede kalması ve sürekli kontrol edilmesine
bağlıdır (Barlas, 1995).
Su kalitesi tayininin basit ve pratik Ģekilde yapılması için çeĢitli
yöntemlerin kullanımı açısından aĢağıdaki kriterler çok önemlidir.
1. Su kalitesi tayinin maliyeti ve süresi
2. Sayısal değerlerle ve basit grafiklerle anlaĢılır bir Ģekilde gösterilebilir
olması
3. En azından son değerlerin verdiği anlamın anlaĢılır olması
Kolkwitz ve Marson‟un 1902‟ de, ortaya attıkları ve Liebmann‟ın 1947‟de
tekrar revize ettiği saprobi sistemi formu günümüzde akarsuların kalite
bakımından sınıflara ayrılmasında kullanılmaktadır (Barlas, 1988). Burada sapr
Su Böcekleri ve Kirlilik - 141

eski Yunanca‟da “Sapros”‟tan gelmektedir ve organik maddelerin çözünmesi


anlamını taĢımaktadır. Saprobi ise bir akarsudaki heterotrof (organik madde ile
beslenen) organizmaların biyolojik aktiviteleri anlamındadır (Barlas, 1995).
Saprobi sitemini pratikte 4 basamakta sınıflandırılmaktadır. Elster (1962),
sistem kritikçisi olarak yazdığı bir makalede Saprobi sistemi için bugün kullanılan
anlamın, tam kelime anlamını karĢılamadığını ileri sürmüĢtür. Bu sistemde daha
alttaki saprobi basamakları için saprobi değerleri verilmediğini ve dolayısıyla da
bu sistemin daha çok reformlara ihtiyacı olduğunu bildirmektedir. Fakat, bütün
bunlara rağmen bu sistemin pratikte baĢarılı bir Ģekilde kullanıldığını teyit
etmektedir. Sonuç olarak, bu sistemin gelecekte pratik olarak su kalitesi tayininde
özel bir sistem olarak vazgeçilmez olduğunu vurgulamaktadır (Barlas, 1995).
Sladecek (1973), tarafından yapılan saprobi sisteminde ise, o zamana kadar
geliĢtirilmiĢ sistemin spekturumunda büyük ölçüde ilerlemeler kaydedilmiĢtir. Su
kaliteleri bu sistemde katharobitaet, limnosaprobitaet, eusaprobitaet ve
transsaprobitaet diye adlandırılan dört köĢeli bir dolaĢım sistemi içinde ele
alınarak incelenmiĢtir. (Katharo: gr, katharos = temiz, bulanık olmayan, Eu =
gerçek, doğru, Limno = Ġçsular, Trans = TaĢıyıcı anlamına gelmektedir). Sladecek
(1973), yukarıdaki kategorileri de kendi içinde sınıflara ayırarak incelemiĢtir. Su
ürünleri açısından önemli olan katagori ise limnasaprobi ve kısımlarıdır. Sladecek
(1973), ayrıca seçkin organizmaların bir listesini de yayınlamıĢtır. Bu liste ise
aprobitaet indikatörleri olarak geçerlidir. Saprobitaet indeksi için ölçü sayıları S =
0‟dan 8‟ e kadar ve indikasyon ağırlıkları için G= 5 den 1‟e kadar bütün ana
organizmaları kapsayacak Ģekilde verilmiĢtir. Mauch, (1976) ise, akarsuların
biyolojik analizleri için kirlilik kriter alınarak, bentik organizmaların formlarını
vermiĢtir. Mauch (1976), bentik organizmaları sınıflandırırken Kolkwitz ve
Marson (1902)‟un yapmıĢ olduğu sistemi esas almıĢtır. Bunlar sırasıyla Ģöyledir:
I os : oligosaprobi
I - II os / bms: betamesosaprob katkısıyla oligosaprob
II bms : betamesosaprobi
II – III bms / ams
III ams / ps
IV ps
Mauch et. al., (1985), bu sistemi esas alarak Bayern eyaletindeki akarsuların
biyolojik analizlerini yapmıĢlardır.
AĢağıda formülü verilen yöntem oranların değerlendirilmesinde çok iyi
sonuçlar vermektedir (Pantle ve Buck, 1955).
S = s.h/ h
Su Kirliliğine Giriş - 142

S : Saprobi indeksi
s : Organizmaların saprobi değeri
h : Türün yoğunluğu

Bu yöntemle yapılan değerlendirme fazla zaman almamakta ve anlaĢılması


bakımından grafiksel gösterilmesi “çok iyi” olarak takdir edilmektedir.
AraĢtırmacılar, yapmıĢ oldukları varsayımlarda; kalite sınıflarını I‟den IV‟e, ölçü
sayılarını 1‟den 4‟e ve saprobi derecesi ölçüsü olan saprobitaet indeksini 1,0‟dan
4,0‟a kadar derecelendirmiĢlerdir.
Knöpp (1955)‟in akarsuyun uzunluğuna kesitinden su kalitesi tayini için
hazırlamıĢ olduğu metot ta yukarıdaki yöntemlere benzer olup, hemen hemen aynı
miktarda zamana ihtiyaç duymaktadır ve yaklaĢık aynı sonuçları vermektedir. Bu
yöntemin sonuçlarının grafikle gösterilmesi çok daha iyi bir kuĢbakıĢı
kazandırmaktadır. Çünkü, uzunluk esas alınarak yapılan kalite tayininde, çeĢitli
kalite sınıfları için tespit edilen indikaör-organizmaların oranı, o numune alma
yerindeki tüm biyosönözleri yansıtmaktadır.
Köthe (1962), tarafından yapılan tür eksiltme miktarı yöntemi de oranların
yansıtılmasında iyi bilgiler vermektedir. Bu metot özellikle toksik endüstri
atıklarını tespit etmek için oldukça uygundur. Çünkü, bu yöntem tür sayısının
azaldığına dair ölçü sayılarını bildirmektedir. Bu yöntem özellikle aynı
fizyoğrafik karekterleri uzun süre gösteren büyük akarsularda uzunluğuna kesit
araĢtırmaları için kullanılabilir. Akarsu kalite tayininde; akarsuyun karĢılaĢtığı
durumları imkan dahilinde eksiksiz tespit etmek ve analiz sonuçlarını koĢulların
elverdiği ölçüde doğru bir Ģekilde yansıtmak esastır. Zelinka ve Marvan (1961) iyi
sonuçlar veren bir yöntem hazırlamıĢlardır. Yöntemin avantajı hem gelecekte
olabilecek durumları göstermesi hemde yapılması uzun zaman alabilecek diğer
bazı özellikleride kapsamasıdır. Formül aĢağıdaki gibidir:

S=s.h.g/h.g
S: Saprobi indeksi
s: organizmaların saprobi değeri
h: Türün yoğunluğu
g: Ġndikasyon ağırlığı

Biyolojik sınıflandırmada ortaya atılan özel bir yöntem de makro-indeks


Su Böcekleri ve Kirlilik - 143

yöntemidir (Perret, 1977). Woodwiss (1964)‟in geliĢtirdiği biyotik-indeks ile


benzerlik arzeden yöntemde, geniĢ bir fauna listesi yerine zoosönozlar sayılarla
anlatılmaktadır. Bu metotta akarsular biyolojik bakımdan ve kimyasal su analizi
bakımından ele alındığında, herhangi bir yerden yapılan örneklemeyle tespit
edilen değerler bütün akarsuyun su kalitesini ve diğer bütün algılanabilir dıĢ
özelliklerinin esasını teĢkil etmektedir. Yöntem Ġsviçre‟deki akarsuların
durumunu tespit etmek için geliĢtirilmiĢtir (Barlas, 1995).
Anonymous (1980)‟e göre, akarsu kalite sınıfları akarsulardaki müĢterek
yaĢama gruplarının biyolojik kriterlerinin bir göstergesi olup, akarsularda organik
kirlilik neticesinde oluĢan biyolojik gösterge veya indikatör türlerini ve biyolojik
su kalitesini oksijen miktarına göre değerlendirmektedir. Sonuç olarak; biyolojik
kriterlere göre bir kalite sınıfı oluĢturmanın amacı; tek bir sayının
gösterilmesinden ziyade, detaylı bir inceleme sonucunun ortaya konulmasıdır
(Caspers, 1977; Elster, 1966; Neumann ve Schönborn, 1981).

4.1.1.1. Biyolojik Kriterler


Biyolojik açıdan yapılan akarsu analizi her numune yerindeki ortalama
kirliliğin büyüklüğü hakkında bilgi verecek durumdadır. Makrozoobentik
organizmalar yardımıyla yapılan akarsu kalitesi tayini, mikrofitlerle (alglerle)
yapılan su kalitesi tayininde olduğu gibi bir akarsuda orta ve uzun vadedeki
kirlenmeyi gösterir.

Kimyasal
parametre
Bakteriler
Protozoalar/
Algler
Mikrozoalar
Makrozoalar
Makrofitler
Yıl Ay Gün Saniye
Zaman
Su Kirliliğine Giriş - 144

ġekil 4.1. Organizmaların ortam değiĢikliklerine karĢı reaksiyon zamanları (Barlas,


1995)

Bir akarsuda yaĢayan biyozönozlar daima hakim çevre Ģartlarının bir


göstergesidir. Yani biyozönosların yaĢaması, üzerlerinden akıp giden suya
bağlıdır. Suyun kalitesi değiĢirse, orada yaĢayan biyozönozlar da değiĢir.
Yukarıda belirtildiği gibi eğer toksik bir etken olmazsa biyozönozlar uzun
vadedeki kirlenmeyi gösterir. Akarsu organizmaları çevresindeki, hızlı ve hafif
tacizlere karĢı farklı reaksiyon gösterirler. ġekil 4.1‟de biyotopun değiĢmesiyle
değiĢik organizma gruplarının farklı reaksiyon zamanları gösterilmektedir
(Schmedtje ve Kohmann, 1988). Buna göre bakteriler ve protisler çok hızlı,
makro invertebratlar daha yavaĢ, birkaç yıllık böcekler daha uzun zaman
biriminde reaksiyon göstermektedirler.
Biyolojik açıdan su kalitesi tayini, Kolkwitz ve Marsson (1902) tarafından
bulunan saprobi sisteme dayanmaktadır. Pratik olarak su kalitesi tayini için
saprobi sisteminin kullanılması ise, Liebmann (1947)‟a kadar gitmekte ve kalite
sınıfı olarak 4 ana saprobi basamağı kullanılmaktadır (Barlas, 1995).
Biyolojik açıdan su kalitesi tayininde ön görülen 4 ana ve 3 ara sınıfının
genel ve özel karakterleri aĢağıda verilmektedir (Anonymous, 1980).
1. Kalite Sınıfı I
Çok az veya hiç kirlenmemiĢ akarsu bölümleri bu sınıfa girer.
Genel Karekterler
Akarsuyun bu bölümünde oksijen miktarı daima doygunluğa yakındır. Besin
bakımından fakir ve temiz sulardır. Bakteri miktarı azdır. Vasat yoğunluktaki
canlıların barındığı yerdir. Bilhassa bu bölgede algler, su yosunlrı turbellarialar ve
böcek larvaları bulunur. Ayrıca bu bölge Salmonidae familyası gibi değerli
balıkların yumurtalarının bölgesidir.
Özel Karekterler
Bu kalite sınıfına genel olarak kaynak bölgeleri ve çok az kirlenmiĢ yaz
aylarında bile soğuk akan akarsuların yukarı bölgeleri dahildir. Bu bölgede su
berrak ve besin maddesi bakımından fakirdir. Akarsuyun yatağı çoğunlukla taĢlı,
çakıllı veya kumludur. Eğer çamurlaĢma varsa, o mineralin tabiatındadır.
Bu bölgede bilhassa kırmızı alglerden Batrachospermum, diaotomelerden
Meridion, Diatoma hiemale, Achnanthes minutissima, çeĢitli yosunlar,
turbelarialar, taĢ sinekleri larvaları, yuvalı sinek larvaları ve koleopterler vasat bir
yoğunlukta bulunur.
Su Böcekleri ve Kirlilik - 145

Bu bölgenin saprobi indeksi 1,5‟den küçüktür. Sıralamanın güvenli bir


Ģekilde yapılması halinde aĢağıda yazılı bazı türlerinde bu bölgede bulunması da
imkan dahilindedir. Bunlardan bazıları; Polycelis felina, Crenobia alpina, Elmis
latreillei, Esolus angustatus, Leuctra spp ve Agapetus‟dur.
2. Kalite sınıfı I – II
Genel Karekterler
Akarsuyun bu bölümünde hiç oksijen kaybın sebep olmaksızın çok az
miktarda inorganik veya organik besin maddesi giriĢi olmuĢtur. Tür çeĢitliliği ve
yoğunluğu bakımından zengin bir bölgedir. Aynı zamanda alabalık gibi değerli
balıkların bulunduğu bölgedir.
Özel Karekterler
Bu sınıfa akarsuların az kirlenmiĢ üst bölgeleri dahildir. Su daha berraktır
ve besin maddesi miktarı azdır. Buraya has balık türü Cottus gobio‟ dur. Özellikle
Ulothrix gibi algler yosunlar, çiçeli sucul bitkiler (Berula , Callitriche),
Turbellaria, kıyı sinek larvaları, günlük sinek larvaları (Ephemeroptera),
Trichoptera larvaları aynı zamanda Coleoptera (Elmithidae, Hydraenidae)
larvalarının yoğun olarak bulunduğu bölgedir. Bu bölgenin saprobi indeksi 1,5 ile
1,8 arasında kalmaktadır. Sıralamanın güvenli bir Ģekilde yapılması halinde
aĢağıda yazılı bulunan bir çok türün bu bölgede bulunma ihtimali yüksektir.
Bunlar arasında Dugesia gonocephala, Amphinemura spp., Barachyptera spp.,
Perla marginata, Silo spp., Hydraena belgica, Hydraena gracilis, limnius perrisi
ve Oreodytes rivalis sayılabilir.
3. Kalite sınıfı II
Genel Karekterler
Akarsuyun bu bölümü vasat bir Ģekilde kirlenmiĢtir. Oksijen miktarı henüz
iyidir. Alglerden, salyangozlardan, küçük krustaselerden ve böcek larvalarından
oluĢan yoğunluğu sık ve tür bakımından çok büyük değiĢiklik gösteren bir
bölgedir. Burada sucul bitki toplulukları büyük alanlar kaplar. Balık için verimli
bir akarsudur.
Özel Karekterler
Bu kaliteye dahil olan akarsuyun bölümü organik madde ve organik
maddenin parçalanmasıyla meydana gelen ürünler bakımından vasat bir Ģekilde
kirlenmiĢtir. Alglerin kuvvetli geliĢimi esnasında bariz bir Ģekilde bulanıklık
görülür. Akarsuyun yatağı taĢlı, çakıllı, kumlu veya çamurludur. TaĢların alt tarafı
bakteriler tarafından demirsülfat oluĢturulmasıyla siyahlaĢmıĢsa da henüz
kokuĢmuĢ çamur oluĢması mümkün değildir. Bu bölge çok sık bir Ģekilde alglerin
bütün türleriyle kaplanmıĢtır. Sık sık büyük yüzeyleri kaplayan çiçekli su bitkileri,
Su Kirliliğine Giriş - 146

salyangozlar, küçük krustaseler ve bütün böcek gruplarının larvaları, bu su


kalitesinin önemli flora ve faunasını teĢkil ederler.
Anabolia spp., Athripsodes spp., Atherix spp., Oulimnius tuberculatus gibi
tek türlerin bu bölgede çok yoğun bir Ģekilde bulunması bile emin bir sıralamaya
sadece az bir imkan dahilinde girebilirler. Genellikle bu türler belli bir tür çifti
oluĢturması halinde bukalite sınıfı için değerlendirmeye tabi tutulurlar.
Bu tür çiftleri; Polycentropus flavomaculatos, Ecdynurus venosus‟la veya
Riolus cupreus‟la veya Hydropsyche ile veya Rhyacophila ile veya Baetis ile;
Ranunculus fluitans, Ancylus ile veya Rhyacophilaile; Navicula gracilis,
Dendrocoelum lacteum‟la veya Elmis maugei ile veya Bithynia tentaculata ile;
Rhyacophila, Hydropsyche ile; Gammarus roeseli, Glossiphonia complanata ile
tür çiftini oluĢtururlar.
Oksijen miktarı atıksu kirlenmesi ve alg populasyonunun artması sonucu
dalgalanma gösterir. Bununla beraber oksijen miktarı o kadar yüksektir ki henüz
balık ölümüne sebep teĢkil etmez. Çünkü buradaki oksijen miktarı 6 mg/l‟‟nin
üzerindedir.
4. Kalite sınıfı II – III
Genel karakterler
Akarsuyun bu sınıfa ait kısmında organik kirlenme sonucu oksijene ihtiyaç
duyan maddelerden dolayı durum kritikleĢmiĢtir. Oksijen eksikliğinden dolayı
balık ölümü olabilir. Makroorganizmaların yani bentik organizmaların tür
sayısında azalmalar görülebilir. Belli türler bu bölgede çok yoğun bir Ģekilde
artma eğilimindedir. Algler büyük yüzeyleri kaplayacak Ģekilde populasyonlar
oluĢtururlar. Bütün bunlara rağmen bu kısım değerli balıklar haricinde diğer
balıklar için hala verimliliğini koruyan akarsu özelliğini taĢır.
Özel karakterler
Akarsuyun bu sınıfa ait bölümünde organik maddelerle kuvvetli bir Ģekilde
kirlenmeden dolayı daima bir bulanıklık vardır. Hatta yer yer çamurda
kokuĢmalar yani çürümeler olabilir. Bu bölgede bir çok tür yoğun populasyonlar
oluĢtururlar. Bunlar ; algler, sucul çiçekli bitkiler (Potamogeton, Nuphar gibi),
tatlı su süngerleri, Bryzoa‟lar (Yosun hayvancıkları), küçük krustaseler,
salyangozlar, tatlı su midyeleri, sülükler ve taĢ ve su kenarı böceklerinin
(Plecoptera) dıĢındaki böceklerin larvalarıdır.
Çoğunlukla koloni oluĢturan bir çok türün populasyonunda büyük artıĢlar
olur. Atıksu mantarları henüz daha en yüksek populasyona eriĢmemiĢlerse bile
gözle görülebilecek durumdadır. En yüksek tür çeĢitliliği siliatlarda görülür. Bu
bölgenin saprobi indeksi 2,3 ile 2,7 arasındadır. Bu bölgede emin bir sıralama, tek
olarak yaĢayan türler büyük bir yoğunluk oluĢtursalar bile imkansızdır (Günlük
Su Böcekleri ve Kirlilik - 147

bir sinek türü olan Potamanthus lutesus hariç) . AĢağıda anlamlı bir Ģekilde
eĢleĢmiĢ türler bu sınıfın karakterlerini taĢırlar.
Helobdella stagnalis, Planaria torva ile veya Rivulogammarus pulex ile
veya Radix peregra ile veya Dendrocoelum lacteum ile veya Potamogeton natans
ile; Erpobdella octoculata, Navicula rhynchocephala ile, Bithynia tentaculata,
Nitzschia palea ile; Fontinalis antipyretica‟nın Stentor roeseli ile ve Vorticella
campamn‟nın Campanella umbellaria ile; ve üçlü kombinasyon olan Gammarus
pulex‟in Asellus‟ la ve Cladophora ile eĢleĢmesi gibi.
5. Kalite sınıf III
Genel Karakterler
Akarsuyun bu kısmında oksijeni azaltan (yani biyolojik oksijen ihtiyacı
fazla olan) organik bir kirlenme hakimdir. Böyle yerlerde çözünmüĢ oksijen
miktarı azdır. Yer yer çürüyerek kokuĢmuĢ çamurlaĢma tabakaları oluĢur. Balık
populasyonu bakımından fakirdir. Oksijen eksikliği nedeniyle periyodik olarak
balık ölümleri hesaba katılmalıdır.
Özel Karakterler
Akarsu atıksuların kanallarla akıtılması nedeniyle bulanmıĢtır. TaĢlı, kumlu
olan akarsu yatağı çoğunlukla demirsülfat nedeniyle siyahlaĢmıĢtır. Akıntının az
olduğu bölgelerde kokuĢmuĢ çamurlar birikir. Bu bölge makroskobik hayvanlar
açısından birkaç tür populasyonu hariç fakirdir. Bunun yanında Asellus aqyaticus,
Hirudinea ve sünger gibi tek türlerde maksimum artıĢlar kaydedilmiĢtir. Bu
bölgede Carchesium, Vorticella gibi yerleĢik siliatların kolonilerinin su yüzeyini
kaplayacak derecede çoğalması ve atıksu mantarlarının (Sphaerotilus) varlığı
dikkat çekicidir. Bunlara karĢılık algler ve sucul çiçekli bitkilerde azalmalar
görülür.
Bu sınıfın saprobi indeksi 2,7 ile 3,2 arasındadır. Tek dominant türlerden
dolayı emin bir sıralama yapmak imkansızdır. Bu sınıfta anlamlı tür çiftleri (ikili
kombinasyon) bile yok denecek kadar azdır. Bunlar; Chironomus thummi,
Helobdella stagnalis ile, Gomphonema olivaceum, Tubificidae ile , Erpobdella
octoculata, tetrahymena pyriformis ile; üçlü kombinasyonlarda maksimum
populasyonu olan türler garantili indikatörlerdir. Örn; Erpobdella octoculata,
Tubificidae ile ve Rotaria rotatoria ile; Chironomus thummi, Erpobdella
octoculata ile ve Carchesium polypinum ile; Oksijen henüz daima mevcuttur ama
oksijen miktarı zamanla 2 mg/l‟ye kadar düĢebilir.
6. Kalite sınıf III - IV
Genel Karakterler
Akarsuyun bu sınıfa dahil olan bölümü organik ve oksijene fazla ihtiyaç
Su Kirliliğine Giriş - 148

gösteren maddelerle öyle kirlenmiĢtir ki devamlı sınırlanmıĢ hayat Ģartları


hakimdir. Toksik etki daha fazlalaĢmıĢtır. Zaman zaman oksijenin tamamen yok
olduğu gözlenmiĢtir. Atıksu askı maddeleriyle bulanıklık meydana gelmiĢtir.
KokuĢmuĢ çamurlaĢma tabakası geniĢ ölçüde yayılmıĢtır. Chironomus thummi,
Chironomus plumosuys veya Tubifex tubifex gibi türler bu bölgede büyük
populasyonlar oluĢtururlar. Ġplik Ģeklindeki atıksu bakterilerinin sayısında
azalmalar görülür. Balıklar bı bölgede devamlı olarak değilde sadece arasıra veya
yer yer sınırlı bir Ģekilde görülür.
Özel Karakterler
Bu bölgede sadece mikrororganizmalar bulunur. Özellikle desiliatlar,
kamçılı hayvancıklar ve bakteriler büyük populasyonlar oluĢtururlar.
Makroorganizmalardan sadece Chironomus thummi, Chironomus plumosus ve
Tubifex tubifex çok miktarda bulunur.
Bu su kalitesinin saprobi indeksi 3,2 ile 3,5 arasındadır. Anlamlı tür
eĢleĢmeleri sadece mikroorganizmalar arasında görülür. Örn. Colpidium colpoda ,
Beggiatoa ile Nitzschia palea, Stigeoclonium‟la Paramaecium thrichium,
Navicula accomoda ile.
7. Kalite sınıf IV
Genel Karakterler
Akarsuyun bu kısmı oksijene gereksinim duyan organik atıksularla vasatın
üzerinde kirlenmiĢtir. Çürüme prosesi bu bölgede hakimdir. Oksijen uzun süre
çok az bir konsantrasyonda bulunur, veya tamamen yok olmuĢtur. Bu bölgede
balık yoktur. Toksik kirlenme çok fazla olduğu takdirde bu bölge biyolojik açıdan
yok olmuĢtur.
Özel Karakterler
Su atıksuların karıĢımıyla çok bulanmıĢtır. Akarsuyun yatağı büyük
miktarda kokuĢmuĢ çamur tabakalarıyla kaplanmıĢtır. Birçok yerde akarsu çürük
yumurta kokusuna benzeyen H2S kokusu verir. Bu kısımda sadece bakteriler,
atıksu mantarları ve siliatlar bulunur. Kirpikli hayvancıklardan sadece serbest
hareket edebilen türler çok defa büyük yoğunlukta bulunur.
Sadece çok az tür anlamlı eĢleĢmiĢtir. Örn: Paramaecium caudatum,
Zoogloea ile, Colpidium campylum, Stigeoclonium‟la veya Paramaecium
trichium‟la veya Fusarium aquaeductum‟la. Akarsuyun bu bölümü buraya
akıtılan organik atıksularla o derecede kirlenmiĢtir ki sudaki çözünmüĢ oksijen
miktarı çok az yoğunlukta veya tamamen yok olmuĢtur.

4.1.1.2. Bakteriyolojik Kriterler


Su Böcekleri ve Kirlilik - 149

Bakteriyolojik su analizi de suyun sadece o andaki durumunu karakterize


edebilir. Bir suyun bakteriyolojik olarak incelenmesi yalnız bir defaya mahsussa
bu sonuç kalite sınıfını belirlemede yetmeyebilir. Ġlk önce birden fazla
araĢtırmanın yapılması lazımdır. Bu araĢtırmalar bütün mevsimlerde ve çeĢitli
hava Ģartlarında yapılması lazımdır. AraĢtırmalar yukarıdaki gibi yapıldığı
takdirde suyun bakteriyel kirlenmesinin ölçüsü ve hangi bakteri türlerinin
yaĢadığı hakkında bilgi verir. Bununla beraber bir akarsuyun aynı yerinde sık sık
yapılan bakteriyolojik analizler, itina ile yapılan su kalitesi durumuyla iyi bir
korelasyon kurabilir. Böylece akarsuyun biyolojik olarak kendini temizlemesi
sonucu belli bir Ģekilde azalan koli bakterilerinin miktarı basit bir Ģekilde
gösterilebilir. ġekil 4.2‟de bakteriyolojik bulgularla biyolojik kalite sınıfları
arasındaki iliĢki gösterilmiĢtir.

Kalite Sınıfı

108 107 106 105 104 10 3 102 101 1 100 10 1 10-1 10-2 10-3 10-4 10-5 10-6 10-7

Toplam hücre /ml Kolisayısı

ġekil 4.2. Akarsuda bakteriyolojik bulgulara göre su kalitesi (Wachs, 1969)

4.1.2. Kimyasal Kriterler


Suyun fiziksel ve kimyasal yönden araĢtırılmasında genelde aĢağıdaki
parametreler ele alınır.

1. Suyun o andaki gözle görülebilen durumu


2. Akıntı durumu, ıĢık alma durumu ve sıcaklığı
Su Kirliliğine Giriş - 150

3. pH-değeri
4. Toplam ve karbonat sertliği
5. Oksijen miktarı, oksijen farkı ve oksijen tüketimi
6. Potasyumpermanganat ihtiyacı, biyokimyasal oksijen ihtiyacı
7. Orto- ve toplamfosfat
8. Amonyum-, nitrit- ve nitrat-azotu
9. Klorit
Suların incelenmesi sonucu elde edilen sonuçların karĢılaĢtırılmalı
sıralanması için yapılan sınıflandırma değerleri Tablo 4.2‟de verilmektedir
(Anonymous, 1980). Ayrıca, Klee (1990)‟nin yapmıĢ olduğu sınıflandırma
değerleri de Tablo 4.3‟ de verilmiĢtir. Bu sınıflandırma değerleri o zamana kadar
yapılmıĢ olan su analizlerinin istatistiki olarak değerlendirilmesinin sonuçlarıyla
bizleri kimyasal su kalitesi tayininde kabaca yönlendirmede kullanılmaktadır
(Barlas, 1995).

Tablo 4.2. Akarsuların kalite sınıfları (Anonymous, 1980)


Kalite Organik Saprobitat Saprobi BOĠ5 NH4-N Minimum
Sınıfı Kirlenme Ġndeks (mg/l) (mg/l) O2
Derecesi (mg/l)
I Çok az os 1.0 -  1.4 1 en çok iz 8
kirlenmiĢ halinde
I - II Az os / bms 1.5 -  1.8 1.-2 0.1 8
kirlenmiĢ dolaylarında
II Vasat bms / ams 1.8 -  2.3 2.-6  0.3 6
kirlenmiĢ
II - III Kritik  -  mesosap 2.3 -  2.7 5.-10 1 4
kirlenmiĢ robi sınırı
III Çok ams 2.7 -  3.2 7.-13 0.5 den fazla 2
kirlenmiĢ birkaç mg/l
III – IV Çok ams / ps 3.2 -  3.5 10.-20 1 den fazla 2
kuvvetli
kirlenmiĢ
IV ġiddetli ps 3.5 -  4.0  15 1 den fazla 2
kirlenmiĢ

Kimyasal yönden incelenen tek bir numune o akarsuyun o andaki durumunu


karekterize etmediğinden her zaman kriter olarak alınamaz. Böyle analiz
sonuçlarından bazen istifade edilebilir. Her kirlenme basamağı için elde edilen
Su Böcekleri ve Kirlilik - 151

değerlerin iniĢ-çıkıĢ değerleri birbirleriyle çakıĢır. Buna rağmen her basamak için
elde edilen dağılım eğrileri istatistiki yönden önemli derecede farklılık gösterir.
Örn. Analiz yapan kiĢi Tablo 4.3‟te verilen parametrelerin ortalama değerlerini
ölçüt olarak alabilir. Ölçüt olarak tespit edilen değerler o basamak için
karakteristiktir. Bununla beraber pratik bir kalite tayini için Ģunu da belirtmekte
yarar vardır. Tablo 4.3‟te verilen değerler Ģimdiye kadar elde edilen kimyasal
yoğunluk değerlerinin sadece % 50‟sini iniĢ çıkıĢ alanları içerisinde yer
almaktadır.

Kimyasal değerler kalite sınıfına göre incelenir ise:


I. kalite sınıfında suda çözünmüĢ oksijen miktarının 8 mg / l‟den aĢağı
olduğu görülmemiĢtir. Oksijen doygunluğu % 95 ile % 105 arasında değiĢir.
Biyokimyasal oksijen ihtiyacı genellikle 1,0 mg / l‟dir. Amonyum olarak azotun
(NH4-N) miktarı ençok iz halindedir.
I – II kalite sınıfında oksijen yoğunluğu henüz daha yüksektir. Yani 8
mg/l‟in üzerindedir. Bununla beraber tespit edilebilecek kadar bir fark gösterir.
Oksijen doygunluğu % 85 – 95 arasındadır. Biyokimyasal oksijen ihtiyacı normal
olarak 1,0 - 2,0 mg / l arasında değiĢir. NH4-Nise sadece az bir yoğunlukta
bulunur(ortalama 0,1 mg/l).
II. kalite sınıfında oksijen miktarında atıksu karıĢımı ve alglerin çoğalması
sonucu büyük dalgalanmalar meydana gelir. Buna rağmen oksijen o kadar çoktur
ki henüz daha balık ölümü görülmez. Yani oksijen miktarı 6 mg/l‟den daha
fazladır. Biyokimyasal oksijen ihtiyacı (BOĠ5) çok defa 2 ile 6 mg/l arasındadır.
NH4-N miktarı çok seyrek olarak 0,3 mg / l‟yi geçebilir.

Tablo 4.3. İstatistik ortalama değerlere göre farklı kirlenme basamaklarında


yoğunluk değişimi (mg/l) (Barlas, 1995).
Kirlenme Organik BOĠ Amonyum Nitrit Nitrat Ortofosfor Klorid
basamakları Karbon NH4-N NO2-N NO3-N PO4-P Cl
I 1.6 1.1 0.08 0.006 1.2 0.06 8.0
1.3-2.0 0.7-1.9 0.06-0.15 0.003- 0.8-1.8 0.003-0.09 6.0-14
0.010
I - II 1.9 1.8 0.11 0.013 1.7 0.08 144.0
1.4-2.4 1.2-2.8 0.09-0.21 0.008- 1.0-3.9 0.04-0.21 8.0-28
0.033
II 2.3 3.2 0.16 0.03 3.0 0.19 20.0
1.8-3.1 2.1-5.8 0.11-0.30 0.018- 1.9-4.7 0.09-0.38 12.0-35
0.055
II - III 2.7 6.2 0.4 0.055 3.9 0.3 34
2.1-3.3 4.1-7.8 0.14-0.8 0.025- 2.4-6.4 0.09-0.82 22-55
Su Kirliliğine Giriş - 152

0.104
III 3.8 9.9 0.9 0.11 4.4 1 45
2.8-8.8 6.2-12.3 0.6-5.52 0.092- 3.8-12.2 0.72-1.98 35-108
0.280
III - IV 5.4 10.8 2.48 0.19 7.0 1.7 57
3.5-8.8 6.2-12.3 0.6-5.52 0.092- 3.8-12.2 0.72-1.98 35-108
0.280
IV 9.4 14.2 12.2 0.28 2.8 2.48 70
8.7-10.5 7.9-17 2.8-28 0.06-0.45 1.5-5.2 1.1-3.0 29-240

II – III kalite sınıfında oksijen miktarı doygunluk değerinin yarısına kadar


azalabilir. Biyokimyasal oksijen ihtiyacı (BOĠ2) 2 ile 5 mg / l arasındadır. BOĠ5
ise 5 ile 10 mg/l arasındadır. NH4-N genellikle 1 mg/l‟den aĢağıdadır.
III kalite sınıfında oksijen henüz daha vardır. Ama zaman zaman 2 mg/l‟ye
kadar düĢebilir. BOĠ2 genellikle 4 ile 7 mg/l ve BOĠ5 7 ile 13 mg/l arasındadır.
NH4-N çoğunlukla 0,5 mg/l‟dir ve birçok defa birkaç mg/l‟ye ulaĢır.
III – IV kalite sınıfında oksijen miktarı arasıra 1 mg/l nin altına düĢebilir ve
kaide olarak sadece birkaç mg/l‟dir. BOĠ2 çoğunlukla 5 ile 10 mg/l ve BOĠ5 de 10
ile 20 mg/l arasındadır. NH4-N genellikle litrede birden fazla mg olarak bulunur.
Toksik etkilerde uygun olmayan kimyasal bulgular sonucu biyozönosların
fakirleĢmesinin sebebini oluĢtururlar.
IV kalite sınıfı: Akarsuyun bu sınıfa giren kısmı organik atıksuların
karıĢımıyla öyle kirlenmiĢtir ki oksijen miktarı ya tamamen kaybolmuĢtur yada
çok az yoğunluktadır. Çürüme had safhadadır. BOĠ2 genellikle 8 mg/l‟nin
üzerindedir ve BOĠ5 15 mg/l‟den daha fazladır. NH4-N miktarı çoğu kez 1
mg/l‟nin üzerindedir. Kuvvetli toksik kirlenme olduğu takdirde bu kısım biyolojik
olarak yok olma durumundadır. Burada H2S oluĢumu görülür. Kuvvetli bir
Ģekilde sedimentleĢme mevcuttur.

4.1.3. Akarsu Trofi Derecelerinin Tespiti


Almanya‟ da geçen yıllarda (1981‟den sonra) Hessen, Bayern, vb.
eyaletlerde bir çok arıtma tesisinin hizmete açılmasıyla akarsu kirlenmesinde
gerileme kaydedildiği belirtilmiĢtir. Böylece organik kokuĢmaya yönelik kirlenme
de git gide devamlı bir Ģekilde azalmıĢtır ve su kalitesi bu vaziyette trofi
durumundan tayin edilir hale gelmiĢtir.
Biyolojik parametre olarak primer üretimin sıklığı ve büyüklüğü
hakkındaki bilgiler bir yüzey suyunun (dere, çay, ırmak ve nehir) trofi derecesinin
tayininde kullanılabilir (Mauch, 1976). Biyomas ve alg sayısı gibi diğer biyolojik
parametrelerden daha iyi olan klorofil miktarı parametresi, fototrof fitomas ölçütü
olarak akarsuyun trofi derecesini aksettirmektedir (Nusch ve Palme, 1975).
Su Böcekleri ve Kirlilik - 153

Sonuç olarak; yukarıda izah edildiği gibi akarsu kirliliği hem kimyasal hem
de biyolojik olarak belirlenebilir. Kimyasal analizler sonucu sudaki tespit edilen
kimyasal maddelerle sadece o andaki suyun kirlilik derecesi ortaya koyulurken,
biyolojik olarak araĢtırma yapılan suda orta ve uzun vadeli kirlenmenin olup
olmadığı belirlenir. Bu yönüyle biyolojik yöntemin kullanılması kimyasal
yönteme göre daha uzun süreli bir periyodu kapsaması nedeniyle daha kararlı
olduğundan tercih nedenidir. Ġster kimyasal ister ise biyolojik olsun su kirliliği
araĢtırma yöntemlerinin geliĢmiĢ ülkelerde uzun süreden beri kullanılıyor
olmasına rağmen su kaynakları yönünden oldukça zengin olan ülkemizde bu
yöntemlerin henüz yeterli düzeyde bilinmemesi çevre bilinci açısından çok önemli
bir eksiklik olarak görülmektedir. Çevre kirliliği nedeniyle bozulan fauna ve
floranın eski durumunu yeniden kazanabilmesi için çok uzun yıllara gereksinim
duyulması da gözönüne getirilirse ülkemizde bu konuda çalıĢmaların yapılması
önem arzetmektedir (Barlas, 1995).

4.2. Göl ve Barajlardaki Suların Trofi Derecelerinin Tespiti


Trofi, fototrof üretiminin sıklığıdır. Göl ötroflaĢması (besin bakımından
zenginleĢme) ile, göllerin devamlı olarak bitki besin maddeleriyle zenginleĢmesi
kastedilir. Her oligotrof göl kendi besin maddesi bilançosundan dolayı ötrof göle
doğru bir geliĢim gösterir yani her oligotrof göl zamanla ötrof göl durumuna
gelir. Böyle göller jeolojik zaman aĢımına uğrar ve tabii olarak göl yaĢlanması
meydana gelir. Bununla beraber dıĢ orjinli etkiler sayesinde örneğin endüstri,
evsel ve zirai kökenli arıtılmıĢ veya arıtılmamıĢ atık sularla ötroflaĢma çok süratli
bir Ģekilde oluĢur.
Ötrof göller oligotrof göllere nazaran bol bitki büyümesi sonucu, en azından
zaman zaman çok kuvvetli bir Ģekilde bulanmıĢ hatta tamamen renkli bir durum
almıĢtır. Öyleki, suyun ıĢığı geçiriciliği ve rengi bir gölün besin Ģartlarının çok
basit bir göstergesini teĢkil eder. Bütün ötrof görünümleri baĢ faktörü olarak
fosfor ve azot bileĢiklerinin yükselen yoğunluklarının eĢit bir biçimde
değerlendirilmesi söz konusudur. Plankton alglerin besin olarak azot ve fosforu
alması molar oranına göre 16 : 1‟dir. Yani 16 kısım azot 1 kısım fosfor alırlar. Bu
oran aĢıldığı takdirde yüzeysel suların (göllerin, akarsuların vs.) ötroflaĢması
açısından azotun önemli bir rolü yoktur. Böylece fosfor ötrof görünüm açısından
sınırlayıcı bir faktör durumundadır.
Gölün trofi derecesini tahmin etmek için toplam fosfat yoğunluğunun ve
klorofil yoğunluğunun (istatistiki olarak yıllık ortalama değerlerinin) tespit
edilmesi ve ayrıca görüĢ derinliğinin (bulanıklık = türbidite) saptanması
gereklidir. Bunun için görüĢ derinliği Secchi diski kullanılarak tespit edilmekte ve
yıllık ölçümlerin ortalaması alınarak değerlendirmeye katılmaktadır. Trofi
derecelerinin tahmini için geçici sınıflandırma değerleri OECD programı
Su Kirliliğine Giriş - 154

çerçevesinde tespit edilmiĢtir (Tablo 4.4).


Bununla beraber bitkisel planktonların kantitatif analizi de tabii ki çok
önemlidir. Çünkü oligotrof göllerle ötrof göller bünyesinde bulundurdukları alg
türleri ve bu türlerin yoğunluğu bakımından değiĢik görüntüler ortaya çıkarırlar.

Tablo 4.4. Trofi derecelerinin tahmininde kullanılan sınıflandırma değerleri


(Barlas, 1995)
Parametre Oligotrof Mezotrof Ötrof
Toplam Fosfor (mg/m3) 8 (5 – 13)* 27 (14 – 49) 84 (38 – 189)
Klorofil-a (mg/m3) 1,7 (0,8 – 3,4) 4,7 (3,0 – 7,4) 14,3 (6,7 – 31)
Bulanıklık (m) 10 (5,9 – 16,5) 4 (2,4 – 7,4) 2,5 (1,5 – 4)
*
min. ve max. değerler parantez içinde verilmiĢtir.

4.3. Deniz Kirlenmesi


Denizlerin mevcut kompozisyonuna müspet yada menfi etki yapacak doğal
veya sentetik karakterdeki atıklara kirletici kaynak denir. Kirletici kaynakların,
sabit bir noktadan büyük hacimlerde atıksu boĢaltanları nokta kaynak, yol
boyunca sürekli sintine suyu boĢaltarak bir çizgi üzerinde seyreden gemiler çizgi
kaynak; tarımsal alandan dönen veya kent içinde sokaklardan akıp denize belirsiz
ve uzun bir kıyı Ģeridinden ulaĢan yağıĢ suları ise alan kaynak tanımına
uymaktadır.
Anlık, kesikli ve sürekli olarak denize boĢaltılan kirletici kaynaklar her çeĢit
evsel ve endüstriyel atıklar, tarımsal arazilerden gelen sulama suları ve tarım
alanlarından drene olan yağıĢ sularıdır. Bu sular kimyasal gübre fazlalıklarını
çözüp bünyelerine aldıkları gibi, tarımsal ilaç artıklarını da beraberlerinde
sürükleyip denize taĢımaktadırlar.
Ayrıca mevsimsel kesikli atıksu kaynaklarına yağıĢ suları, drenaj kanalları
ile zeytinyağı fabrikaları gibi mevsimlik çalıĢan sanayilerin atıksuları da örnek
verilebilir. Sürekli çalıĢan fabrika atıksuları ile kentsel kanalizasyon atıksuları
sürekli kaynaklara, uçak veya gemilerden bir anda boĢaltılan lağım suları ise ani
boĢaltımlara örnek verilebilir.
Denizlere boĢaltım atıksuların hemen kıyıdan düzensiz deĢarjı Ģeklinde
olabileceği gibi uzun bir boĢaltım borusunun deniz dibine döĢenip çıkıĢ ağzından
difüzör adı verilen özel yapılarla seyreltme (seyreltmeyle birim hacimdeki bakteri
sayısının düĢmesi sağlanır) kapasitesi daha yüksek olan derin sularda dağıtılması
esasına dayanan derin deniz deĢarjı Ģeklinde de yapılabilmektedir.
Kirletici özellikleri oldukça farklı olan bu kaynakların miktarları, denizin
Su Böcekleri ve Kirlilik - 155

bunları seyrelterek dağıtma yeteneğine ve doğal savunma mekanizmalarına bağlı


olarak azalmaktadır. Deniz içindeki kirleticilerin bozunma yoluyla miktarca
azalması deniz ortamının sıcaklık, tuzluluk vb. koĢullarında tabi oldukları
biyokimya ve fizikokimya kanunları uyarınca reaksiyonlara uğramaları sonucunda
meydana gelmektedir. Yani, herhangi bir kirleticinin seyrelme veya reaksiyona
uğraması hem kirletici kaynağın özelliklerine hem de deniz ortamının o andaki
koĢullarına sıkı sıkıya bağlıdır.
Seyrelme ve çeĢitli reaksiyonlar sonucu deniz ortamında miktarca azalma
özellikleri açısından kirletici maddeler bozunabilen ve bozunamayan maddeler
olarak iki gruba ayrılmaktadır. Biyolojik olarak parçalanabilen organikler,
tuzluluk ve radyasyon etkisiyle dezenfekte olan mikroorganizmalar ile
kendiliğinden parçalanan radyoaktif bileĢenler bozunabilen maddelere, biyolojik
olarak parçalanması çok yavaĢ olan veya hiç mümkün olmayan plastik parçaları
ve bazı tarımsal ilaç kalıntıları ise bozunamayan yada kalıcı maddelere örnek
verilebilir. Bozunabilen maddelerin denizdeki konsantrasyonları seyrelme ve
diğer bazı materyallerle olan reaksiyonlarla azaltmaktadır. Bozunamayan
maddelerin miktarlarının azalması ise sadece fiziksel seyrelme mekanizmaları
yardımıyla olmaktadır. Ancak bu maddeler çok karmaĢık olan pelajik besin
ağında bir kademeden diğerine geçtiklerinde katı birikimler oluĢturmaktadırlar.
Yani, biyolojik akümülasyonları neticesinde daha az seyrelmektedirler. Yarılanma
ömrü uzun olan bazı radyoizotoplar, poliklorlanmıĢ hidrokarbonlar, çeĢitli ağır
metaller bu türden biyolojik doku içi birikimlere örnektirler Bu maddelerin pelajik
ve bentik besin ağında çeĢitli enerji seviyelerinde birikmesiyle karasal
ekosistemdekine oranla çok daha kalıcı olumsuz sonuçlar doğmaktadır. Bu
maddelerin mümkün olduğunca denizlere az miktarda ulaĢmasını sağlamak
suretiyle kalıcı etkileri önlenebilir.
Kirletici kaynakların deniz ve kıyı sularında meydana getirdiği kirliliğin
seviyesinin belirlenmesinde aĢağıdaki parametreler kullanılmaktadır.
1. Ġletkenlik, pH, redoks potansiyeli, çözünmüĢ oksijen ve sıcaklık gibi
fiziksel veriler
2. Fekal koliformlar, bakteri sayısının % 10‟a inme süresi = T90, plankton
sayıları, tür tespitleri ve çeĢitlilik indeksi gibi biyolojik değiĢkenler
3. Organik madde tayinleri, BOI ve KOI, petrol ve pestisit kalıntıları için
kromotografik tespitler ve ağır metal tayinleri gibi kimyasal parametreler
(Efeoğlu, 1986).
Denizin antibakterisid karakterini tespitte kullanılan T90 değeri ve KOI ile
BOI gibi kimyasal parametreleri özellikle tuz oranı %o 15 – 20‟den fazla olan
denizlerde, tuzluluktan dolayı bazen anormal derecede yüksek, bazen de düĢük
olmaktadırlar (Efeoğlu,1986).
Su Kirliliğine Giriş - 156

4.3.1. Deniz Suyunda Bakteri YaĢamı


Patojenlerin pek çoğu deniz ortamında uzun süre yaĢayamazken çok azının
ise aksine uzun ömürlü olduğu bilinmektedir. Mesela koleraya yol açan Vibrio
comma‟nın laboratuar koĢullarında deniz suyunda 81 gün, okyanus suyunda ise 64
gün canlılığını koruduğu bildirilmektedir.
Laboratuar deneylerinde kanalizasyon suyu denize boĢaldığında barındırmıĢ
olduğu canlıların yaklaĢık % 80‟inin ilk 30 dakikada, % 97‟sinin ise 120 dakika
içinde yok olduğu belirlenmiĢtir. Elde edilen bu değerler gerçekte biraz daha
farklıdır. Sudaki toplam mikroorganizma nüfusunun % 90 azalması için gerekli
olan ikincil arıtma süresi 6.5 saat olurken, mekanik arıtmada bu süre 3.8 saattir.
Denizel ortamda, solar radyasyon, ısı, basınç, tuzluluk gibi fiziksel; rekabet ve
kannibalizm gibi biyolojik faktörler bu süreci hızlandırmaktadırlar.
Chick yasasına göre evsel atık sulardaki koliform konsantrasyonu olan 100
ml‟de 106 – 109 değerinin 103‟e indirilebilmesi için % 99.9 – 99.999 arıtma
gereklidir. Bu ise pratikte olanaksızdır. Bu nedenle deĢarj noktasını kıyıdan
mümkün olduğunca uzaklaĢtırarak, atık kütlenin kıyıya ulaĢımı için gereken
süreyi uzatmak daha uygun olmaktadır. Çünkü kabuklu su ürünleri kısa sürede
veya hemen kıyıya dökülen sıvı yada katı atıkların içermiĢ olduğu zararlı
organizmaları absorbe etmektedirler. Tüketilmeleri durumunda bünyeye
geçtiğinden sağlığı olumsuz yönde etkilemektedirler. Bu nedenle deĢarj
bölgelerinde ortalama koliform miktarı 70 - 100 koloni/100 ml‟den fazla
olduğunda kabuklu su ürünlerinin avlanmasına izin verilmemesi gerekmektedir.
4.3.1.1. Denizlerde kullanılan indikatör organizmalar;
1. Koliform grubu
Genellikle hijyenik önemi az veya hiç bulunmayan canlılardır. Gram –
negatif çubuklardan ibaret olan bu grubun tümünü bir tek testle ölçmek
imkansızdır. Daha çok E.coli‟nin laktoz fermente edip asit ve gaz oluĢturması
kantitatif olarak değerlendirilerek sayısal ölçmeler yapılmaktadır. Bu testin
hassasiyetini bozan koliform dıĢı Clostridium perfringens gibi fermentatif
canlılarda vardır. Bu nedenle E.coli‟nin taze fekal kirlenmeyi daha iyi temsil
etmesi de gözönüne alınarak laktoz fermentasyonu testi doğrulanır.
E.coli; doğada bol bulunuĢu, zararsız oluĢu, kolay ve ucuza kısa sürede
tayin edilebilmesi nedeniyle bakteriyel deniz kirliliğinde indikatör olarak
kullanılmaktadır.
2. Pseudomonas grubu
Deniz suyunda miktar olarak çok az bulunan (0-30 adet/ 100 ml bu aralık
aynı zamanda pis suları da kapsar) Pseudomonas grubu, tatlı, tuzlu sularda,
toprakta ve bitkilerde yaĢayabilen saprofit bir gruptur. Fekal kirlenmenin tam bir
Su Böcekleri ve Kirlilik - 157

indikatörü olmamalarına rağmen, P. aeruginosa sıcak kanlı hayvanlar ve


insanların vücutlarında yaĢayabilmektedir. Dolayısıyla oldukça iyi bir kıyı
kirlenmesi indikatörü olarak bilinir.
3. Fekal streptococcus
Denizel ortamda taze fekal kirlenme için indikatör olarak kullanılan bu
canlılardan Vibrio parahemoliticus ve bazı salmonellalar hariç diğerleri
üreyememektedirler. Tek tek yüzmek yerine katı maddelere tutunan bu
bakterilerin miktarının 100 ml plaj suyunda 100‟den az olması istenir.
Bakteriyel ajanların pis sularla birlikte denizlere bulaĢması klasik arıtma
yoluyla engellenemez. Biyolojik arıtma sonrasında alınan bazı önlemlerle
salmonellaların % 80 –99, enterik virüslerin % 40 –99 arıtılabilmesi mümkün
olabilmektedir. BaĢka bir ifadeyle bakteri sayısı 109 / 100 ml‟den 108 – 107 / 100
ml değerine düĢmektedir
Deniz ortamında bakteriler tuzluluğun ve güneĢ radyasyonunun yanısıra
bazı antibakteriyel kimyasal maddelerin etkisiyle Chick kanunu uyarınca sayıca
hızlı bir Ģekilde azalır. Arıtma iĢlemine tabi tutulmamıĢ pis sular için ölçülen T90
değeri 1 – 1.2 saat olurken bu değer mekaniksel arıtılmıĢ suda 1.8 – 2.3 saat,
biyolojik yollarla arıtılmıĢ suda ise 9.5 – 10 saat olabilmektedir.

4.4. Doğal Arıtma


Ġnorganik maddelerin miktarı sabit kalsada ortamdaki su miktarı arttığında
meydana gelen seyrelmeden dolayı bunların etkileri oldukça düĢebilmektedir.
Organik maddeler ise biyolojik olarak parçalanan, kimyasal değiĢime uğrayan ve
fiziksel olarak ortamdan uzaklaĢan maddelerdir. Oksijenli ortamda amonyağın
bakteriler sayesinde nitratlara yükseltgenmesi örnek olarak verilebilir. Ağır
metaller ise suda çeĢitli bileĢikler oluĢturup çökelmek veya kayaçlara
adsorblanarak uzaklaĢmak suretiyle sucul ortamdan elemine olmaktadırlar.
Ortamda bulunan materyallerin bu Ģekilde kendiliğinden uzaklaĢmasına “doğal
arıtma” denilmektedir.
V. BÖLÜM

5. SU BÖCEKLERĠ VE KĠRLĠLĠK

5.1. Su Kirliliğinin Su Böcekleri Üzerine Etkileri (Özbek, 1995)


Böcekler hayvanlar alemi içerisinde Arthropoda Ģubesindeki Insecta sınıfını
oluĢturan canlılardır. Vücutları baĢ, thorax ve abdomen olmak üzere üç kısım
olup, integüment ile muhafaza edilmiĢtir.
Böceklerin anatomisine kısaca göz atacak olursak: Ağızda baĢlayıp anüste
son bulan bir sindirim sistemi mevcuttur. Böcek gruplarına göre sindirim
sisteminde büyük değiĢiklikler görülür. Ancak genel olarak katı maddelerle
beslenen böceklerde, sıvı maddelerle beslenenlere göre sindirim sistemi daha
kısadır. Böceğin dorsalinde dolaĢım sistemi, ventralinde ise sinir sistemi yer alır.
Keza üreme organlarıda yine ventrale yerleĢmiĢlerdir.
Yeryüzünde tespit edilmiĢ olan hayvan türlerinin sayısı 1.500.000
civarındadır. Böcek türlerinin sayısı ise 1.200.000 kadardır. Bunlar bu güne kadar
tanımı yapılmıĢ olan türlerdir. Daha tanımı yapılacak çok sayıda türün var olduğu
bilinen bir gerçektir. Her yıl bu sayıya yeni ilaveler olmaktadır. Bu durumda
yeryüzündeki hayvan türlerinin % 70 'den fazlasını böceklerin oluĢturduğu ortaya
çıkmaktadır. Diğer taraftan bunlarda birey sayısıda çok fazladır. Dolayısıyla diğer
hayvanlarla mukayese edildiği zaman adeta yeryüzünün böcekler tarafından istila
edildiği görünümü mevcuttur. Böceklerin bu kadar fazla olmalarının nedenleri
arasında böceklerde bulunan ancak diğer hayvanlarda bulunmayan yada az
bulunan bazı özellikler mevcuttur. Bunlar;
1. Böceklerin adaptasyon kabiliyetleri son derece yüksektir. Çevre
koĢullarına karĢı kısa zamanda uyum sağlayarak yaĢamlarını devam ettirirler. Bir
sıcak iklim böceği olan Leptinotarsa decemlineata (Patates böceği) 1800 m
yüksekliğe adapte olmuĢ ve Erzurum, Hasankale ovasında yüksek populasyon
oluĢturabilmiĢtir.
2. Böceklerin üreme kapasiteleri diğer canlılara oranla son derece yüksektir.
Çok sayıda yumurta koydukları gibi 1 yılda verdikleri döl sayısıda yine fazladır.
Bazılarında bu 20-30'lara kadar çıkabilmektedir.
3. Cesametleri genellikle çok küçüktür. Bu durum böceklerin çok az
miktardaki gıdayla yetinebilmelerini sağladığı gibi, düĢmanlarından korunmada
da yine çok büyük avantaj sağlamaktadır.
4. Kanatları vardır. Bu özellik, bunların gıdalarını ve eĢlerini bulmada,
düĢmanlarından kaçmada, kendileri için uygun beslenme ve çoğalma yerlerini
Su Kirliliğine Giriş - 164

bulmada fevkalade avantaj sağlamaktadır.


5. Özellikte integumenti oluĢturan kütikula tabakası dıĢ etkenlere karĢı bu
hayvanları çok iyi bir Ģekilde koruyabilmektedir.
Ayrıca, diğer hayvanlarda olmayan veya çok nadir görülen diyapoz olayı
böceklerde mevcuttur. Seksüel üreme yanında parthenogenetik üreme ile
çoğalabilmeleri de bir üstünlükleridir. Bütün bunlar böcekler için çok büyük
avantaj olmakta ve yeryüzünde türlere bağlı olarak değiĢmekle birlikte oldukça
yüksek populasyon oluĢturarak yaĢamlarını sürdürmektedir.
Böcekler genelde biseksüel yani eĢeyli olarak çoğalır ve yumurta koyarlar.
Yumurtaların Ģekli, sayısı ve konduğu yer böcek gruplarına göre çok farklılık
göstermektedir. Ancak böcekler içerisinde eĢeysiz yani erkeğe ihtiyaç olmadan
parthenogenetik çoğalmada görülür. Bu arada yine bazı böceklerde canlı doğurma
olayıda vardır. Ancak bu yumurtanın vücut içerisinde açılması, buradan genç
bireylerin dıĢarı çıkması Ģeklindedir. Memeli hayvanlarda görülen doğurma olayı
böceklerde söz konusu değildir.
Böcekleri, yaĢadıkları ortamlar itibariyle karada ve suda yaĢayanlar olmak
üzere ikiye ayırmak mümkündür. Karada yaĢayanlara Terresiyal böcekler, suda
yaĢayanlara ise Akuatik Böcekler denilmektedir. Her iki grupta da çok değiĢik
habitatlarda yaĢayanlar mevcuttur.
Su kirliliğinden su böcekleri çok fazla etkilenmektedir. Bu nedenle su
böcekleri su kirliliğini anlamak için indikatör olarak kullanılmaktadır. Su
kirliliğinin belirli düzeye gelmesiyle, örneğin A türünün populasyonunda belirgin
bir düĢüĢ baĢlamıĢ veya yok olma durumuna gelmiĢ ise o suyun artık belirli
düzeyde kirlendiği anlamı ortaya çıkmaktadır. BaĢka bir ifadeyle; suda baĢka
ölçümler yapmaksızın belirli türlerin populasyonunu izlediğimiz zaman, bu
türlerin populasyon seyri bize o suyun kirliliği açısından belirli parametreleri
verecektir.
Böceklere zararlı olan maddeler fiziksel kirliliğe neden olan silt ve diğer
erasif ajanlar, kimyasal kirliliğe neden olan endüstriyel atıklardan gelen toksik
materyal ve diğer bazı atıklardır (bunlar arasında özellikle pestisitler önemli bir
yer tutmaktadır). Ayrıca, evsel atıkların esasını teĢkil eden lağım suları içinde
kağıt, kumaĢ, plastik maddeler, sebze ve meyve atıkları, toprak, kum gibi
çökelebilen ve çökelemeyen maddelerle deterjanlar, yağlar ve suni gübrelerden de
zarar olumsuz etkilenmektedirler.

5.1.1. Fiziksel Kirlenmenin Böcekler Üzerine Etkileri


Fiziksel unsurlar çok değiĢik Ģekillerde sudaki böcekleri ve diğer canlıları
Su Böcekleri ve Kirlilik - 165

olumsuz yönde etkilemektedir. Mesela; silt bu organizmaların baĢta solungaçları


olmak üzere çok çeĢitli organlarını tahriĢ etmektedir. Solunumu olumsuz yönde
etkilemekte, siltin yoğunluğuna bağlı olarak bazende tamamen engellemektedir.
Diğer taraftan su içerisindeki doğal habitatı yatırmakta veya kapatmaktadır.
Bazende tümüyle yok etmektedir. IĢığın penetrasyonunu azaltmakta ve buradaki
fotosentez olayını olumsuz yönde etkilemektedir. Yine buna bağlı olarak su
içerisindeki oksijen miktarı azalmaktadır.
Üzülerek belirtmek gerekir ki, ülkemizde bu durum çok büyük bir
problemdir. Gün geçtikçe ormanlardaki gerek kesim gerekse yangınlar sonucu
oluĢan tahribat, çalıların sökülmesi ve yakılması, meyilli arazilerin sürülmesi
erozyonu arttırmakta, akarsu ve göllerimizde aĢırı bir siltrasyonun meydana
gelmesine neden olmakta, buda sulardaki biyolojik dengenin bozulması bir tarafa
bazı sularımızın mütemadiyen bulanık akmasına sebep olmaktadır. GeçmiĢte çok
büyük ihtimalle alabalık dereleri olduğunu tahmin ettiğimiz sular erozyonun
Ģiddetli olması nedeniyle bu özelliklerini tümüyle kaybetmiĢlerdir.

5.1.2. Kimyasal Atıkların Böcekler Üzerine Etkileri


Kimyasal atıklar su hayatına genel olarak direkt toksik etki yapmakta ve
ölümler meydana getirmektedir .
Yapılan bir araĢtırmada aĢağıdaki sonuçlar ortaya çıkmıĢtır:
1. pH 9‟a kadar çıktığında tatlı su balıklarının çoğu buna tolerans
gösterebilmekte öldürücü olmamaktadır. Ama bunu geçince arzu edilmeyen
durumlar ortaya çıkmaktadır.
2. Bu endüstriyel atıklar içerisinde kuvvetli alkaliler suya karıĢtığında
NaOH , CaOH ve KOH‟in balıklara toksik olduğu tespit edilmiĢtir.
3. Amonyum hidroksit ve amonyum tuzları pH‟nın 9‟un altında olduğu
durumda dahi, çok toksik olarak bulunmuĢlardır.
4. H2SO4, HCl, HNO3, H3PO4 ve bazı organik asitler direkt olarak öldürücü
olmuĢ ve geliĢmiĢ balıklara pH‟nın 5 veya 5‟in altında olduğu zaman dahi ölüm
meydana getirmiĢtir. Bazı zayıf inorganik asitler ( Karbonik asit) de pH „ nın 5
düzeyinde olduğu durumlarda dahi zehirli olduğu kabul edilmiĢtir.
5. Serbest CO2‟e olan hassaslık çok varyasyon göstermiĢtir. Örneğin ;
serbest CO2 konsantrasyonu 100 - 200 ppm. olduğunda sudaki O2 miktarının
fazlalığına rağmen hassa türlerin hemen öldüğü gözlenmiĢ, sadece mukavim türler
kalmıĢtır.
6. Hidrojen Sülfür iyonları serbest klorin, siyanojen klorid, karbon
monoksid ve ozonun 1 ppm veya daha az olduğu durumlarda hassas olan balıklara
hemen toksik etki yaptığı görülmüĢtür.
Su Kirliliğine Giriş - 166

7. Bütün metal katyonların çok düĢük yoğunlukta dahi toksik oldukları


tespit edilmiĢtir.
8. Na , Ca, Mg ve strontiyum iyonları metalik katyonlar içerisinde en zararlı
olarak bulunmuĢtur.
9. Kaprik (2 değerlikli bakırla meydana gelen bileĢik), merkürik ve gümüĢ
tuzlar ekstremli toksik olarak bulunmuĢtur.

Kimyasal kirleticiler arasında pestisitler çok önemli bir yer tutmaktadır.


Pestisitlerin düzensiz, zamansız ve usulüne uygun kullanılmayıĢları, çevreyi
kirletme yönünden min. düzeyde olan pestisitlerin seçilmesi, bunların
kullanıldıktan sonra kalan ambalajlarının rasgele yerlere atılması sonuçta; gerek
yüzey sularıyla, gerekse drenaj yoluyla pestisitlerin sulara kadar ulaĢması
buradaki canlıları olumsuz yönde etkilemekte, hatta klorlandırılmıĢ
hidrokarbonlar grubuna bazı pestisitler buradaki balıkların bünyesine geçmekte
yağ dokularında depo edilerek insanlara kadar ulaĢabilmektedir.
Diğer taraftan özellikle sivrisinek mücadelesinde kullanılan, doğrudan suya
atılan larvasitler usulüne uygun olarak uygulanmadıklarında yine buradaki
faunayı olumsuz yönde etkilemektedir.
Ülkemizde özellikle 1980‟li yıllardaki yeniden yapılanma nedeniyle Tarım
Bakanlığı‟nın önemli bir kuruluĢu olan Zirai Mücadele Genel Müdürlüğü‟ nün
ortadan kaldırılması günümüzde pestisit kullanımının kontrolsüz ve geliĢi güzel
yürüyen bir sistem haline gelmesine neden olmuĢtur. Çevre bu durumdan olumsuz
yönde etkilenmektedir.

5.1.3. Organik Artıkların Böcekler Üzerine Etkisi


Organik kirleticilerin etkisi mekaniksel ve kimyasal olanlara oranla çok
daha komplex bir yapı arzetmektedir. Genel olarak bakterilerin organik materyal
üzerindeki faaliyetleri O2 noksanlığına neden olmaktadır. Bilindiği gibi bakteriler
komplex yapıdaki artıkları kendi metabolizmaları için enerji kaynağı olarak
kullanırlar. Bunu yaparken bu artıkların parçalanarak diğer organizmalar
tarafından kullanılabilir hale gelmesini sağlarlar. Bu proses çürüme veya
dekompozisyon olayıdır ve bakteri populasyonuna bağlı olarak gerçekleĢir.
Populasyon optimum düzeyde olduğunda olay en hızlı bir Ģekilde gerçekleĢir.
Bakteri sayısı aĢırı derecede fazla olduğunda olay yavaĢlar.
Protozoa ve küçük omurgasızlar, bakteriler üzerinde beslendikleri için
bakteri populasyonunu kontrol altında tutarlar. Algler keza gıda zincirinde önemli
bir halkayı oluĢtururlar. Bunlarda inorganik maddeleri değerlendirerek protein ve
karbonhidrat haline getirirler ki bunlarda diğer organizmalar tarafından gıda
Su Böcekleri ve Kirlilik - 167

olarak kullanılmaktadırlar.
Gerçek Ģu ki; algler denizlerin çayırları olarak değerlendirilir. Algler
üzerinde sadece birçok organizma beslenmekle kalmaz, keza bazı balıklar ve
diğer omurgalılar doğrudan doğruya bunlarla beslenirler. Diğer taraftan
fotosentez yoluyla sudaki O2‟nin de önemli bir kaynağını meydana getirirler.

5.2 Su kirliliğinde indikatör olarak kullanılan su böcekleri

5.2.1. Ephemeroptera Takımı


Türkçe' de Mayıs Böcekleri olarak bilinen bu böcekler küçük veya orta
büyüklükte yumuĢak vücutlu böceklerdir. Genç dönemleri aquatiktir. Nimflerde
abdomenin iki yanında yaprak Ģeklindeki solungaçların bulunuĢu bunların en tipik
özelliğidir.
Mayıs böceklerinin nimfleri değiĢik su ortamlarında yaĢarlar. ġöyle ki;
bazıları akarsularda yaĢarken , bazıları da durgun sularda yaĢarlar. Nimf
dönemleri yaĢadıkları ortama bağlı olarak 1 yada daha fazla yıla ihtiyaç duyarlar.
Nimflerin bir kısmı predatördür ama önemli bir kısmı su içerisindeki kayalara
tutunmuĢ olan algleri yerler. Bazıları da buradaki organik maddelerle beslenirler.
Yumurtalarını genel olarak su yüzeyine veya su içerisindeki bitkilere, taĢ yada
benzeri objelere koyarlar. Mayıs Böceklerinin nimfleri su içerisinde yaĢayan diğer
canlılar için bir gıda durumundadırlar. Özellikle balıklar yönünden bunların
önemi oldukça fazladır. DeğiĢik familya ve cinslere bağlı çeĢitli türler mevcuttur.
Ülkemiz sularıda bu böcekler yönünden oldukça zengindir. Bu hayvanların
çoğu temiz suları tercih ederler.
Ġster akarsu isterse göl olsun kirli sularda yaĢama alanları giderek
azalmaktadır. Ancak bunlar içerisinde bazı türler kirliliğe tolerans gösterebilirler.
Mayıs böceklerinin nimfleri suyun kalitesini tayinde kullanılmaktadırlar.

5.2.2. Odonata takımı


Halk arasında yusufçuk yada tayyare böcekleri olarak bilinen bu
hayvanların erginlerini sulak alanlar civarında her an görmek mümkündür.
Erginlerinin karada yaĢamalarına karĢın nimfler yaĢamlarını su içerisinde
sürdürürler. Erginler yumurtalarını suya yada su içerisindeki bitkilere koyarlar.
Çıkan nimfler türlere bağlı olarak su içerisindeki bitkilerle beslendikleri gibi
predatör olanlarıda vardır. Erginler ise karada predatör olarak yaĢar. Bazılarında
erginlerin ömrü 1-2 hafta olmasına rağmen , birçoklarında bu süre birkaç aya
ulaĢmaktadır. Sulak alanlarda nimfleri su içerisindeki canlıların gıdasını
oluĢtururken erginleride çevrede uçuĢarak tabiatı güzelleĢtirmekte ve canlılık
Su Kirliliğine Giriş - 168

kazandırmaktadır. Nimflerin sulak alan hayatındaki önemi oldukça fazladır.


Bunlar su kirliliğinde indikatör durumundadır. Kirlilik belirli seviyeyi geçtikten
sonra ortam bunlar için yaĢanmaz hale gelmektedir.
VI. BÖLÜM

6. SU ANALĠZĠ
IV. Bölümde akarsu göl ve barajlarda su kalitesi kriterlerinin
belirlenmesinde kullanılan standart tablolar verilmiĢti. Bu bölümde ise su
kaynaklarından numune alımı ve bu numunelerde yapılan analizler hakkında bilgi
verilmeye çalıĢılacaktır.

6.1. Su Kalitesinin Belirlenmesinde Yararlanılan Ölçümler

6.1.1. Su Analizi
Besin maddelerinden yoksun su az büyüme ve hastalık demektir. Bu
bağlamda düĢünüldüğünde Ģu sorunun sorulması gerekmektedir. “Suyu fakir
yapan faktör nedir?”. Bu soruyu yetiĢtiricilik açısından cevaplandırmak çok
zordur. Çünkü alabalık yetiĢtiren bir çiftçi temiz su isterken, sazan vb. balıkların
yetiĢtiriciliğinin yapıldığı iĢletmelerde alg yönünden zengin sular istenebilir.
Dolayısıyla bu hususta pek çok araĢtırmalar farklı bitki ve hayvan türleri üzerinde
hem ideal çevre hem de fizyolojik toleranslar bakımından yapılmaktadır. Bu
parametrelerin baĢlıcaları Ģunlardır.
1. Temperatür
2. pH
3. Türbidite
4. Standart kimyasal ölçümler
a.Tuzlu su sistemlerinde tuzluluk ölçümü
b. Tatlı su sistemlerinde tuzluluk ölçümü
c. ÇözünmüĢ oksijen ölçümü
d. Karbonatlar
e. Fosfor
f. Nitrojenli bileĢikler
g. Ġz mineraller
Standart kimyasal metotlar için pek çok ticari firma tuzluluk, pH, sıcaklık,
çözünmüĢ oksijen, alkalinite ve hatta amonyumu dahi ölçen elektronik cihazlar
geliĢtirmiĢ ve piyasaya sunmuĢlardır. Fakat, pahalı olmalarından dolayı getirdiği
ekonomik yük oldukça fazladır. Su analizi oldukça ihtisas isteyen bir iĢtir. Sudaki
Su Kirliliğine Giriş - 170

maddelerin ölçülmesi ve konsantrasyonlarının tespiti için çeĢitli yöntemler


geliĢtirilmiĢtir. Bu yöntemler standart su analiz kitaplarında bulunabilir
(Anonymous, 1985). Standart yöntemlere göre su analizi için bir su analiz
laboratuarına ve iyi eğitilmiĢ bir teknik elemana ihtiyaç vardır. Balık
yetiĢtiriciliğinde suyun analizi ile ilgili çok çeĢitli verilere gerek yoktur. Balıkçılık
kültüründe normal olarak sularda ölçülen özellikler pH, toplam alkalilik, toplam
sertlik, çözünmüĢ oksijen miktarı, karbondioksit ve plankton durumudur. Su
analiz setinde alet, ekipman ve kimyasal maddelerin hassas olmaları gerekir.
Secchi disk aleti ise bir atölyede yapılabilir veya piyasadan temin edilebilir.
Su analizi üzerine yazılmıĢ pek çok talimatname mevcuttur. (Anonymous,
1975; Golterman et.al., 1978). Bu talimatnameler birçok değiĢkenler için metotlar
içerir fakat yalnızca birkaçı balık kültüründe önem taĢır. Balık kültüründe en
önemli değiĢkenler; çözünmüĢ oksijen, pH, karbondioksit, toplam alkalinite,
toplam sertlik, asidite, iletkenlik, toplam amonyum nitrojen, nitrat, nitrit, filtre
edilebilir orthrofosfat, toplam fosfor, biyokimyasal oksijen ihtiyacı, kimyasal
oksijen ihtiyacı, bulanıklık ve plankton bolluğudur. ÇözünmüĢ oksijen geleneksel
Winkler iĢlemi ile tayin edilebilir fakat polarografik oksijenmetreler analizleri
daha basit ve daha hızlı hale getirir. ÇözünmüĢ oksijenmetreler Tablo 6.1‟de
gösterildiği gibi Reynolds (1969) verileri ile güvenilir sonuçlar sağlamaktadır.
ÇözünmüĢ oksijen tayininde oksijenmetreyi kullanırken elde edin sonuçları
Winkler tekniği ile elde edilenlerle mukayese etmek oksijenmetrenin doğruluğunu
kontrol amacıyla önemlidir. Winkler tespitleri mümkün değilse, sıcaklığı
bilinmeyen bir su hareket ettirilerek çözünmüĢ oksijen ile doyurulur ve çözünmüĢ
oksijen değeri oksijenmetre ile elde edilir, sıcaklık için teorik oksijenin
çözünürlüğü ile karĢılaĢtırılır. Bu yalnızca yaklaĢık sonuç veren bir kontroldür.
Çünkü bir suyu hareket ettirerek saturasyona getirmek zor bir iĢtir. BOI
ĢiĢelerinde oksijenin direkt ölçümleri için çözünmüĢ oksijenmetrenin bir BOI
probu ile birleĢtirilmesi mümkündür.
pH‟nın tayininde tek güvenilir metot cam elektrottur (pH-metre). Çoğu
çalıĢanlar pH metreyi pH‟sı 7 olan bir buffer solüsyonu ile standardize ederler. Bu
uygulama hatalı sonuçlara sebep olabilir. Kusurlu bir pH metre pH 7‟de
standardize edildiğinde örnekler için doğru olmayan ölçümler yapacaktır. Bu
nedenle yapılacak en iyi iĢ önce pH metreyi 7‟ye ayarlayıp, daha sonra farklı
pH‟lardaki bufferları doğru gösterip göstermediğini kontrol etmektir. pH‟sı
bilinen örneğin pH‟sına yakın pH‟larda standardize edilen pH-metreler daha
güvenilir sonuçlar vermektedir.
Karbondioksit tayini için yaygın olarak kullanılan metot titrasyondur.
Toplam sertlik normal olarak standart asit ile (sülfürik yada hidroklorik)
metiloranjın (pH-4.5) titrasyonu ile tayin edilir. Bazı çalıĢanlar toplam alkalinite
tayinde bir indikatör yerine pH elektrotunu kullanmayı tercih etmektedirler.
Su Analizi - 171

Asidite‟de methyl oranj ile standart bir bazın (genellikle sodyum hidroksit)
titrasyonu ile tayin edilebilir. Toplam asidite titrasyonda harcanan fenolfitalein
miktarından hesaplanır.

Tablo 6.1. Çözünmüş oksijen tayininde Winkler titrasyon tekniği ve polarografik


oksijenmetrenin karşılaştırılması (Reynolds, 1969)
ÇözünmüĢ Oksijen (mg/l)
Su Tipi Örnek numarası Oksijen Metre Titrasyon
BOI analizi için seyreltik su 19 8.3 8.3
Ham atık su 100 4.13 4.14
Kanalizasyon suları 150 5.09 5.02
Soya rafineri atık suları 100 3.51 3.39
Mısır rafineri atık suları 100 4.90 4.84

Toplam sertlik standart etilenediamin tetraasetik asidin (EDTA)


standardasyonu ile tayin edilir. Eriokrom black-T genellikle titrasyonun son
noktasını belirlemede kullanılır. Kalsiyum ve magnezyum konsantrasyonları ile
ilgili veriler, Boyd (1979a) tarafından tarif edildiği gibi toplam sertliği
hesaplamada kullanılabilir.
Sudaki orthrofosfat konsantrasyonlarını tayin etmede farklı metotlar vardır.
Toplam fosfor tayini için örnekler sülfürik asit ve amonyum persülfat ile
muameleye tabii tutulurlar.
Nitrat genellikle fenoldisülfonik metoduyla tayin edilmektedir. Fakat, bu
iĢlem genellikle havuz sularının analizlerinde yeterli doğrulukta değerler
vermemektedir. Çünkü suda düĢük konsantrasyonda nitrat daima mevcuttur. Bu
nedenle havuz sularında kadmiyum azalmasından hareketle nitrat tayini
yapılmaktadır (Boyd ve Hollerman,1981). OluĢturulan kadmiyum sütununda
nitrat nitrite çevrilir. Daha sonra nitrit yüksek hassasiyete sahip diazotizasyon
tekniği ile tayin edilir. Bu teknik te sulfanilamid (diazotizing belirteci olarak), N-
(1-napthyl)-ethylenediamine bağlama belirteci olarak kullanılmaktadır.
Diazotization metodu havuz sularının filtrasyonunda kullanılan filtrelerde nitrit
tayini için de yoğun olarak kullanılmaktadır.
Sulardaki plankton varlığının tahmininde toplam partikül ve organik madde
analizleri yada organizmaların direk sayımı uygulanmaktadır. Pratik
uygulamalarda ise, Secchi Disk değerleri genellikle plankton varlığının kabaca
tahmin edilmesinde kullanılmaktadır (Almazan ve Boyd ,1978). Fitoplankton
sayılabilir, fakat bu iĢlem genellikle mevcut ürün için güvenilir veri sağlar. Fakat
farklı türlerin fertleri arasında boyut farklılıkları mevcut olduğundan güvenilir
Su Kirliliğine Giriş - 172

sonuç elde etmek oldukça güçtür. Bu nedenle sularda klorofil-a analizleri


yapılmak suretiyle fitoplankton varlığı tahmin edilmeye çalıĢılmaktadır
(Anon.,1975).
Balıkçılıkta su analizi kitleri popülerdir çünkü bunlar hem komplex hemde
portatif olup, analitik metotlara göre daha ekonomiktirler. Bu nedenle arazi
uygulamalar için oldukça uygundurlar. Bu kitler hızlı analizlere imkan tanırlar ve
daha az kimyasal maddeye ihtiyaç duyarlar. Boyd (1976, 1977, 1980a, 1980b)
A.B.D.‟de üretilen kitlerin doğru sonuçlar verdiklerini tastik etmektedir. SeçilmiĢ
bazı özelliklere ait sonuçların karĢılaĢtırılması Tablo 6.2‟de sunulmuĢtur.
Genellikle su analiz kitleri ile ölçülen konsantrasyonların çok az bir kısmı standart
analitik metotlarla elde edilenlerden farklı çıkmıĢtır. Dolayısıyla, günümüzde su
analiz kitleri, balıkçılıkta kafi derecede güvenilir kullanıma sahiptir. Kitlerle
ölçülen bu özelliklerden bazıları araĢtırmalarda kullanabilmek daima güvenilirdir,
fakat çoğu araĢtırmacılar standart teknikleri tercih etmektedirler.

Tablo 6.2. Su analiz kitleri ile su analizinin standart metotlarının


karşılaştırılmasıaı (Boyd,1980 b).
Test Kiti pH Toplam ÇözünmüĢ CO2 Toplam
Alkalinite Oksijen Nitrojen
Hach DR-EL/2b 100 101 108 106 128

Bausch and Lombc 114 112 130 59

LaMotted 100 153 109 93 400

Ecologice 110 118 101 131

Helligef 107 107 98 367


a
(Kit değeri  standart değer) x 100
b
Hach Chemical Co, L. C.
c
Bausch and Lomb, Inc. R. New York
d
La Motte Chemical Products, Box 329, C,Maryland.
e
Ecological Instruments,Inc.Bohemia, New York
f
Hellige,Inc.,Garden City,New York.
Su ürünleri yetiĢtiriciliğinde kullanılacak tatlı suların genelde taĢıması
gereken özellikler Tablo 6.3‟te verilmektedir.

Tablo 6.3. Su ürünleri yetiştiriciliği için uygun su kalite kriterleri (Meade, 1989).
Özellikler Ġstenilen sınırlar (mg/l)
Su Analizi - 173

ÇözünmüĢ oksijen >5


Toplam sertlik 10 – 400
Alkalilik 10 – 400
Amonyak (NH3) < 0,02
Kalsiyum 4 – 160
Klor < 0,003
Alkalilik < 100 mg/l 0,006
Alkalilik > 100 mg/l 0,03
Demir < 0,01
Civa < 0,02
Alüminyum < 0,01
Tuzluluk <5%
Sodyum 75
Sülfat < 50
Toplam çözünmüĢ maddeler < 400
Toplam asılı maddeler < 80
Karbondioksit 0 – 10
Nitrojen (N2) < 110 % Toplam gaz basıncı
< 103 % Nitrojen gazı
Nitrit (NO2) 0,1 YumuĢak suda
Nitrat (NO3) 0 – 3,0
PH 6,5 – 8

Kültür balıkçılığında kullanılacak su kaynaklarının içermesi gereken


kimyasal madde miktarları balıkların türlerine göre değiĢmektedir. Örneğin,
kültür balıkçılığında yaygın olarak yetiĢtirilen salmonidlerin ve deniz balıklarının
sularının taĢıması gereken özellikler Tablo 6.4 ve Tablo 6.5 ‟te verilmektedir.
Suların çeĢitli maksatlarda kullanılması için devlet kuruluĢları tarafından
rutin olarak yapılan analizlerde incelenen özelliklerin birimleri ve kullanım
amacına göre su kaynaklarının özelliklerinin tespitinde ölçümü yapılan
parametreler ise EK-1‟de Tablo 1 ve Tablo 2‟de sunulmaktadır.

Tablo 6.4. Tatlısu balıklarından Salmonid türleri için geçerli su kalite kriterleri
(Edmondson,1991)
Özellikler Ġstenilen sınırlar (mg/l)
Su Kirliliğine Giriş - 174

ÇözünmüĢ oksijen > 6 mg/l


>7*
5 - 7 sınırlı büyüme*
> 7 mg/l (kuluçkahanelerde)
> 5,5 mg/l (GökkuĢağı alabalığında)
Amonyak (iyonize olmamıĢ) < 0,02 mg/l
0,002 mg/l (kuluçkahanelerde)
Amonyak (NH3)* < 0,02 mg/l (devamlı)*
< 0,05 mg/l (Aralıklı)*
- 0,01 mg/l (yumuĢak sularda)
Nitrit (NO2 N)
0,06 mg/l (sert sularda)
< 0,5 mg/l*
Nitrit (NO2)*
- < 40 mg/l
Nitrat (NO3 N)
0 - 30*
Nitrat (NO3)*
Nitrojen* < 100 % Toplam doymuĢluk*
< 110 % Toplam gaz basıncı*
Karbondioksit (CO2) < 6 mg/l serbest CO2; <2.0*
PH 6,5 – 8,5
6.7 - 8.5*
Askıda katı madde < 5 mg /l (kuluçkahanelerde)
< 25 mg/l
Asılı maddeler* <80*
Alkalilik 80 -200 CaCO3 olarak*
Kalsiyum >5 (4-60)*
Hidrojen sülfür (H2S) < 0,002 mg/l
Hidrojen sülfit (H22S)* <0,002 mg/l*
Alüminyum (Al) < 0,1 mg/l (pH 5-6)
Kadmiyum (Cd) < 0,001 mg/l
Krom (Cr) < 0,025 mg/l

Tablo 6.4 devam


Özellikler Ġstenilen sınırlar (mg/l)
Su Analizi - 175

Bakır (Cu) < 0,005 mg/l (yumuĢak sularda)


< 0,01 mg/l (sert sularda)
< 0,006 mg/l (yumuĢak suda)*
< 0,3 mg/l (sert suda)*
ErimiĢ maddeler* 20 -500*
Demir (Fe) < 0,5 mg/l
KurĢun (Pb) < 0,001 mg/l
Civa (Hg) < 0,00005 mg/l
Nikel (Ni) < 0,01 mg/l (yumuĢak sularda)
< 0,05 mg/l (sert sularda)
Çinko (Zn) < 0,03 mg/l (yumuĢak sularda)
< 0,05 mg/l (sert sularda)
< 0,04 mg/l (ph 7,6‟da)*
*
(Stickney, 1991)

Tablo 6.5. Deniz balıkları için geçerli su kalite kriterleri (Equinoxe, 1990)
Kriter Değer
PH 7,8 – 8,4
Sıcaklık Büyük değiĢim göstermemeli
ÇözünmüĢ oksijen > 6 mg/l
Kimyasal oksijen ihtiyacı < 1 mg/l
Alglerin üreyebilmeleri için gerekli < 2 mg/l
oksijen miktarı
Toplam kükürt 1,0 mg/l pH 8
Toplam inorganik azot < 0,1 mg/l
Amonyak (NH4+NH3) 1,0 mg/l pH 8
Toplam inorganik fosfor < 0,015 mg/l
Organik fosfor
Askıda katı madde < 2 mg/l
IĢık geçirgenliği (yıllık ortalama) 5m
Renk Balıklarda anormal durum gözlenmez

Tablo 6.5. devam


Kriter Değer
Hidrokarbonlar Su yüzeyinde görülen renklenme
olmamalı
Fekal koliform < 1000/100 ml
Su Kirliliğine Giriş - 176

Ġstiridye kültürlerinde koliform < 70 / 100 ml


Klor < 0,02 mg/l
Toplam civa (Hgtot) < 0,05 mg/l
Kadmiyum (Cd) < 0,01 mg/l
KurĢun (Pb) < 0,1 mg/l
+6 < 0,05 mg/l
Krom (Cr )
Arsenik (As) < 0,05 mg/l
Bakır (Cu) < 0,02 mg/l
Çinko < 0,1 mg/l
Pestisitler
DDT < 0,025 mg/l
Aldrin < 0,01 mg/l
Dieldrin < 2 mg/l
2,4 DEP <1 mg/l
BHC < 0,03 mg/l
Endrin < 0,08 mg/l
Heptaklor <0,03 mg/l
Pentaklorofenol 0,01 mg/l

Türkiye‟de bulunan yerüstü sularının özelliklerine göre kalitelerinin


belirlenmesi için Ek-2‟de verilen Tablo 1. kullanılmaktadır. Avrupa birliğinde
balıklar için kullanılan tatlı su kalite standartları ise Ek-2, Tablo 2‟de
verilmektedir.
Balıkların korunması zorunluluğundan dolayı, üye ülkeler tatlı su kalitesiyle
ilgili bir yönerge hazırlamıĢlardır. Bu yönergenin amacı, durgun ve akar suların
kalitesini korumak ve geliĢtirmek ve bu sayede yerli balık türlerinin
muhafazasıyla doğal çeĢitliliği sağlamaktır.
Yönerge doğal ve yapay göletlerde faaliyet gösteren balık çiftliklerini
kapsamamaktadır (Ek-2, Tablo 2).

6.1.2. Su Kaynaklarından Numunelerin Alınması

6.1.2.1. Numune alma programları


Numune alınan sularda ve taban çamurunda karĢılaĢılan çok çeĢitli Ģartlar
kiĢiyi sağlık ve emniyet bakımından çeĢitli risklere maruz bırakabilir.
Su Analizi - 177

Numunelerden, toksik materyallerin ağız ve deri yoluyla, toksik gazların da


solunum yoluyla alınmasından sakınılmalıdır.
Numune alma programı dizaynından sorumlu personel numune alma
iĢlemini baĢarıyla tamamlamak için uygun emniyet düzenlemelerini sağlamak
zorundadır ve numune alma iĢleminde alınabilecek gerekli tedbirler hakkında da
bilgili olmalıdır. Su kaynaklarının etkin kullanımı ve kirlenmenin denetimi; ölçme
ve izleme çalıĢmaları kadar, toplanan verilerin karar verici ve kullanıcılara
ulaĢtırılmasına da bağlıdır (Yüce, 1984).
Personelin ve ekipmanın emniyetini temin etmek için hava Ģartları dikkate
alınmalıdır. Büyük su kütlelerinden numune alınacağı zaman cankurtaran yeleği
ve cankurtaran halatı temin edilmelidir. Buzla kaplı sulardan numune alma
iĢleminde önce zayıf buz tabakasının büyüklüğü ve çevresi kontrol edilmelidir.
Eğer su altına dalmada su altı solunum cihazı veya diğer dalma aletleri
kullanılırsa sağlanan emniyetin sürdürülmesi ve aletlerin daima kontrol edilmesi
gerekir.
Numune alma amaçları için kullanılan her sandalın sağlam ve dengeli
olması önemli bir husustur. Bütün sularda, ticari gemiler ve avlama tekneleriyle
ilgili gerekli tedbirler alınmalıdır. Yapılan iĢi göstermek amacıyla iĢaret vermek
için doğru flama takılmalıdır.
Tehlikeli olan nehir ve göl kıyıları gibi emniyetsiz yerlerde numune alma
iĢleminden mümkünse kaçınılmalıdır. Emniyetsiz yerlerden numune almak zaruri
ise çalıĢma bir teknisyenden ziyade uygun tedbirleri almıĢ bir ekip tarafından
yürütülmelidir. Köprülerden numune alma iĢlemi de uygun Ģartlarda yapılmalıdır.
Su numunesi alımlarında hava Ģartları dikkate alınmalıdır. Bazı durumlarda
tabii tehlikelere ilaveten zehirli yapraklar, hayvanlar ve sürüngenler de dikkate
alınmalıdır.
Eğer cihaz, cihaza bağlı aletler veya diğer parçaları nehir kenarına
yerleĢtirilecekse taĢkından çabuk ve aĢırı derecede etkilenebilen yerlerden
sakınılmalı veya uygun ve yeterli tedbirler alınmalıdır.
Bazı endüstriyel atıklar, aĢındırıcı, zehirli veya yanıcı maddeler ihtiva
edebileceğinden, lağım sularıyla birleĢebileceğinden amipler veya kurtlar gibi
mikrobiyolojik, virolojik veya zoolojik zararlıları ve gazları ihtiva
edebileceğinden, sudan numune alımı sırasında ortaya çıkabilen pek çok
kazalardan korunmak için özel tedbirler alınmalıdır.
Personel toksik atmosfere girmek zorunda olduğunda gaz tutma ekipmanı,
solunum cihazı ve diğer emniyet ekipmanları hazır bulunmalı, personel kapalı
yerlere girmeden önce, O2 konsantrasyonunu ve ortamda bulunması muhtemel
gaz ya da herhangi bir toksik buharı ölçmelidir.
Su Kirliliğine Giriş - 178

Sıcak deĢarjlardan ve buhardan numune almada özel itina gösterilmeli ve


bilinen tekniklere baĢvurulmalıdır. Radyoaktif numunelerin elle alınmasında özel
dikkat sarf edilmeli ve özel teknikler uygulanması gereklidir. Su içinde veya
yakında elektrikli cihaz kullanıldığında elektrik çarpmasına iliĢkin tehlikeler
olabileceğinden numune alırken çok dikkatli olunmalıdır.
Su, dipteki çamur ve birikintilerle ilgili olarak bir numune alma programı
tasarlandığında, gerekli olan önemli faktörler göz önüne alınmalıdır. Numuneler
öncelikle; fiziksel, kimyasal, biyolojik ve radyolojik parametreleri tespit etmek
için alınırlar ve gözden geçirilirler.
Alınan numuneler su, çamur ve diğer taban birikintilerini temsil edebilirse
de genellikle hepsini temsil etmesi mümkün değildir. Bu sebeple numuneler
mümkün olduğu kadar bir grubu tam olarak karekterize edecek Ģekilde seçilmeli
ve gerekli tedbirler alınmalıdır. Numune alımı ile analizi arasında geçen sürede
numunelerde hiçbir değiĢiklik olmamalıdır.
Asılı haldeki katılar veya karıĢmayan organik sıvılar ihtiva eden, çok fazlı
sulardan numune alımında özel problemler çıkabilir. Numune alma programı
hazırlanmadan önce, numune alma yerlerinin durumu, numune alma
sıklığı,numune alma süresi, numune alma iĢlemleri, numuneye uygulanan sonraki
iĢlemler ve analitik ihtiyaçların tespiti çok önemlidir. Bunun yanı sıra eğer
biliniyorsa konsantrasyonlar, maksimum ve minimum değerler aritmetik
ortalamalar gibi verilerin de dikkate alınması uygun olur. Parametreler liste haline
getirilerek uygulanacak iĢlemleri gösteren standart çizelge hazırlanmalıdır.
Tanımlanabilir son hedeflerden önce ön numune alma ve analiz programının
yapılması gerekebilir. Aynı veya benzer yerlerde daha evvelki programlarda elde
edilen bütün uygun verilerin ve yerel Ģartlara ait diğer bilgilerin hesaba katılması
önemlidir. Personelin tecrübesi de önemli olabilir. Amaca uygun numune alma
programı hazırlamak için para ve zaman tahsisi gerekir. Gerekli bilgiler etkin ve
ekonomik olarak elde edilmelidir. Numune alırken öngörülen temel hedefler
aĢağıdaki gibidir;
1. Kalite kontrol ölçümleri
2. Kalite özellikleri (karakterize etme)
3. Kirlilik kaynaklarının tespiti
Programın amacına göre, yukarıdaki hedeflerden bir veya birkaçı
kullanılabilir, kaliteyi karakterize etmeden kalite kontrolüne geçilebilir.
Kalite kontrol programları, genellikle tespit edilen sınırlar içerisinde bir
yada daha fazla parametrenin konsantrasyonunun kontrolünü ihtiva eder. Bu
parametrelerin mevcut etkilerinin tespit edilmesinde konsantrasyon sonuçlarına
ihtiyaç duyulur. Müteakip ölçümler arasında oluĢan kontrol limitleri dıĢında
Su Analizi - 179

önemli sapmaların kabul edilebilme ihtimali daha fazla olduğundan numune alma
sıklığı seçilmelidir. Numune alma sıklığının seçiminde aĢağıdaki iki faktör
önemlidir.
a. Ġstenen Ģartlardan sapmaların süresi ve büyüklüğü
b. Ġstenen Ģartlardan sapma olmama ihtimali
Genellikle bu faktörler yaklaĢık olarak tahmin edilebilir. Güvenilir
tahminler sık numune almak suretiyle mümkün olabilir.
Kaliteyi karakterize etme programları, tespit periyodu boyunca,
konsantrasyonun özelliği veya değiĢkenliği ya da her ikisini karakterize eden bir
ya da daha fazla istatistiki parametreyi tespit etmeyi amaçlar. Sonuçlar; devamlı
olarak kontrol edilmemiĢ ya da uzun dönemde kontrolü yapılmayan
parametrelerin tanımlanmasını sağlar.
Kirliliğin kaynaklarını inceleme programları, orijini bilinmeyen kirletici
deĢarjların vasıflarını tespit etmek için düzenlenmelidir. Programlar genellikle
kirleticilerin yapıları hakkındaki bilgiye ve kirlenmenin görünüm periyoduna ve
numune alımına bağlıdır. Bu kriterler kalite kontrolü ve kaliteyi karakterize etme
programlarının, aksine numune almayı zorunlu kılmaktadırlar. Kirlenmenin
oluĢum sıklığına bağlı olarak oldukça sık aralıklarla numune alınmalıdır.

6.1.2.1.1. Numune alırken uyulması gereken kurallar


Numune almak için seçilen yerlerdeki (bir su kitlesinde suyun içinde veya
yüzeyinde) spesifik parametrelerin konsantrasyonlarını veya yüklerini tespit
etmek ve tabii yapılarının görünüĢünü belirlemek gerekir. Su kütlesinin bir
kısmında ya da tamamında biyolojik türleri, fiziksel veya kimyasal parametrelerin
yoğunluk dağılımlarını tespit etmek gerekir. Bu iĢlemlerde hava durumu, iĢletme
Ģartları, akıĢ hızı, zaman vb. hususlar dikkate alınmalıdır.
Tayin edilecek parametrelerin fazla miktarda ve hızlı değiĢiklik gösterdiği
durumlarda numune alma programları kompleks olabilir. Bu değiĢiklikler,
sıcaklık, akıĢ ve arıtma ünitesi Ģartlarındaki aĢırı değiĢiklikler gibi faktörlerle
meydana gelebilir. Bu nedenle özel durumların dıĢında sistemlerin sınırlarına
yakın yerlerden numune alınmamalıdır.
Konsantrasyon değiĢimleri yavaĢ ve çok belirgin olmadığında nehir havzası
gibi büyük bir havzanın incelenmesi kompleks bir uygulamadır. Numune alma
iĢlemiyle tayin edilen ilgili parametrelerin konsantrasyonundaki her değiĢikliği en
aza indirmek veya elimine etmek için bir tedbir alınmalıdır. Bunu temin etmek
için numune alımı ve analiz arasındaki periyotta numunelerde meydana gelecek
değiĢiklikler önlenmeli veya en aza indirilmelidir. KarıĢık numuneler, belirli bir
zaman süresinden daha uzun periyotta, ortalama bileĢimi en iyi temsil ederler.
Su Kirliliğine Giriş - 180

Numune alımı ve analiz arasındaki periyot boyunca değiĢmeden kalırlar. Fakat


bunlar pik durumunun tespitinde önemsizdirler.
Numunelerin bulunduğu muhafaza kapları, laboratuarda Ģüpheye
düĢmeksizin tanınmalarını sağlamak için, açık ve kalıcı bir Ģekilde
iĢaretlenmelidir. Elde edilecek bilginin doğru yorumlanmasını sağlayacak sayısız
detayların (numune almanın saati ve günü; ilave edilen koruyucunun miktarı ve
yapısı vb.) numune alma anında not edilmesi gereklidir. Bunun gibi çeĢitli
iĢlemler (etiket, form vb.) bu amaçla uygulanır.
Numunelerin konulduğu kaplar, taĢınma sırasında içindekilerin bozulmasını
ve kaybolmasını önleyecek Ģekilde korunmalı ve kapatılmalıdır. Ambalajlama,
muhafaza kaplarını özellikle açılma sırasında mümkün dıĢ kirlenmelerden
koruyacak ve kendisi de kirlenme kaynağı teĢkil etmeyecek Ģekilde olmalıdır.
Numuneler, laboratuara getirildiklerinde, eğer hemen analizleri mümkün değilse,
herhangi bir kirlenmeden kaçınılmalı ve numune herhangi bir değiĢikliği
önleyecek Ģekilde korunmalıdır. Bu amaçla, soğutma dolaplarında veya serin ve
karanlık yerlerde muhafaza tavsiye edilir.
Numune alınacak bölge, numune alma hedeflerine bağlı olarak tek bir yer
ya da nehir havzasının tamamı olabilir. Temel nehir çalıĢmaları, med-cezir
bölgelerindeki akarsuyun birbirine karıĢtıkları yerdeki ve evsel atık suların ya da
endüstriyel atıkların bulunduğu fazla deĢarjlı yerlerdeki numune alma bölgelerini
ihtiva edebilir. Su kalitesinin belirlenmesinde uygulanacak numune alma
programında yeterli akıntı ölçümü için istasyonlar belirlenir. Numune alınacak
bölgenin tespiti için farklı zamanlarda mukayese numuneleri alınmalıdır. Nehir
kıyısının özelliklerine bağlı olarak nehir istasyonlarının çoğunda numune alma
yerleri sabitleĢtirilebilir.
Açık koylar ve sahil kıyılarındaki numune alma yerleri, kolay tanınabilir
sabit objelerle iliĢkili olabilir. Bu yerlerde sandaldan yapılan numune alma
iĢleminde bölgeyi tanıtıcı metot ve cihazlar kullanılmalıdır. Ayrıca bölgeye iliĢkin
harita ve standart planlardan yararlanılabilir.
Ġdeal olarak numune almak için, numuneler türbülans akıĢın olduğu
yerlerden, iyice karıĢmıĢ sıvılardan ve Ģiddetli çalkantılı akıntılardan düzenli
akıntının olduğu yerlerden alınmalıdır. Konsantrasyonları Ģiddetli çalkantı
sebebiyle değiĢebilen çözünmüĢ gazların ve buharlaĢabilen maddelerin tespiti için
bu numune alımı uygulanmamalıdır.
Akıntı, düzenli akıĢtan türbülans akıĢa veya türbülans akıĢtan düzenli akıĢa
dönüĢebilir. Sistemin diğer kısımlarında “ters akıntı” meydana gelebilir. Bu ise
numune alma yerinde kirlenmeye sebep olabilir.
ÇözünmüĢ kirleticiler, katılar, buharlaĢabilen maddeler veya yağlı yüzey
Su Analizi - 181

tabakaları gibi göze çarpan farklı materyal herhangi bir zamanda meydana
gelebilir. Bu nedenle numune alınacak yerlerin özelliklerine göre hareket
edilmelidir.
Borulardan geçen heterojen sıvılardan numune alınacağı zaman sıvılar
uygun büyüklükteki borularda, turbulent akıĢ karakteristiklerini meydana
getirmek için yüksek linear hızlarla pompalanmalıdır (minimum çap 25 mm).
Yatay akıĢlı borulardan numune alınmamalıdır. Borulardan geçen sıvı aĢındırıcı
veya çürütücü olabileceğinden gerekli malzemenin bu Ģartlara mukavemeti göz
önüne alınmalıdır. Eğer numunenin korozyon ürünleri tarafından kirlenmesi
önemli değilse ve numune almak için baĢka bir cihaz kullanılabilirse kısa süreli
numune alımı için kimyasal bakımdan dayanıklı pahalı cihaz kullanmaya gerek
yoktur. Ayrıca, oldukça uzun ya da kısa süreli sıcaklık değiĢimleri, numune
alımında kullanılan ekipmanı etkileyerek numunenin yapısında değiĢikliklere
sebep olabilir.
Asılı halde kalan katıların tespiti için numune alırken, katıların, sıvının her
tarafında dağılabileceği gerçeği göz önünde tutularak, mümkünse türbülans akım
Ģartları sağlanarak uygun karıĢtırma yapılmalıdır. Ġdeal olanı, Ģiddetli çalkantıya
sebep olacak linear hız yeterli olmalı ve numune izokinetik Ģartlar altında
alınmalıdır. Bu mümkün olmadığı takdirde akıntı kesitinin tam ortasından bir seri
numune alınmalıdır. Numune alınımının tamamlanabilmesi için gereken süre
boyunca, askıda kalan katıların dağılımının değiĢebileceği unutulmamalıdır.
BuharlaĢabilen bileĢiklerden numune almada; numunesi alınacak materyal,
minimum emiĢ kuvveti ile yukarıya pompalanmalıdır. Boru tamamen dolu
tutulmalı ve tazyikli borudan akıtılarak bazı maddeler sudan uzaklaĢtırıldıktan
sonra ve numunenin bütün suyu temsil edebileceğine kanaat getirilince numune
alınmalıdır.
Farklı yoğunluktaki sıvılardan numune alırken, karıĢtırmak suretiyle
numune alınmalıdır. Örneğin, soğuk su tabakası üzerinde sıcak su tabakası veya
tuzlu su tabakası üzerinde tatlı su tabakasının meydana gelmesinde olduğu gibi
farklı yoğunluktaki sıvılar akıĢ çizgisinde tabakalaĢacaklarından
karıĢtırılmalıdırlar.
Tehlikeli sıvılardan numune almada; ortamdaki toksik sıvılar veya gazların
yada her ikisinin birlikte mevcut olabileceği ve patlamayı gazların
oluĢturabileceği dikkate alınmalıdır.
Meteorolojik Ģartlardaki değiĢimler, su kalitesinde belirgin değiĢikliklere
neden olabildiklerinden, bu değiĢiklikler not edilmeli ve sonuçların
değerlendirilmesinde bu değiĢiklikler dikkate alınmalıdır. AĢağıda çeĢitli su
kaynaklarından nokta numune alma teknikleri verilmektedir.
Su Kirliliğine Giriş - 182

a. YağıĢ
YağıĢ numuneleri kimyasal analiz için toplandığında; toz, gübre, pestisit vb.
gibi yabancı maddelerle kirlenmesini önleyecek Ģekilde numune alma yeri
seçilmelidir. Numune alma cihazı, tercihen yeĢillik bir alana yerleĢtirilmelidir.
ġayet numune donmuĢ ise veya kar ya da dolu halinde ise numune elektrikli ısıtıcı
ile ısıtılmalı, mümkün olmadığı yerlerde cihaz kullanılmamalı ve numune düĢük
sıcaklıklarda eritilmelidir.
b. Koylar, Sahil Suları, Denizler ve Okyanuslar‟ dan Numune Alınmasında
Gözönünde Tutulacak Kriterler
1. Uzunluk ve derinlik
Ġncelenecek alanın sınırları, tam olarak tespit edilmeli ve su alanlarına
bitiĢik olan saha ile iliĢkisi de dikkate alınmalıdır. Numune alma yerlerinin
seçiminde, gel-git akıntılarının ve bunların değiĢimine yol açan, rüzgar, yoğunluk,
dip düzeyi, sahil çizgisine yakınlık ve gemilerin suda meydana getirebileceği
karıĢıklığın da numune alma yerindeki suyun kalitesinde değiĢikliğe yol
açabileceği hesaba katılmalıdır. Buna ilaveten numune alımını etkileyen yerel
deĢarjlar da dikkate alınmalıdır.
2. Sandalların (Botların) kullanımı
Sandallar kullanıldığında; uygun hava Ģartlarında, etüt zamanı sınırları
içerisinde, bütün numune alma yerlerine ulaĢabilecek özellikte olmalıdır. Motorlu
sandal kullanıldığında, ekzos gazlarının meydana getireceği kirlenmeler
önlenmelidir.
c. Nehir ve derelerden numune alma
Eğer numune alma yerinde önemli akıĢ veya tabakalaĢma varsa, akıĢ veya
tabakalaĢmanın oluĢtuğu alanı ve yapısını tespit etmek için bir seri transversal
(çaprazvari) numune alınmalıdır. Akarsularda numune alırken; numuneyi en iyi
temsil edecek Ģekilde; tercihen kalite değiĢikliklerinin dengelendiği akarsuyun
karıĢım noktaları, ana tahliye savakları veya benzeri yerler seçilmelidir. AkıĢ
verilerinin bilindiği yerler özellikle seçilmelidir. Nehir ölçüm kuleleri, genellikle
su seviyesini gösteren aletlerin düzenlenmesi için kullanılırlar. ġayet numune
alımıyla akıntının etkisi gösterilmek isteniyorsa; numune alımı hem akıntıya karĢı
hem de akıntı istikametinde yapılmalıdır. Ayrıca, akar su ve deĢarjların karıĢtığı
yerlerden sonra karıĢacak maddelerin akıntı istikametinde alınan numune
üzerindeki etkilerine gereken önem verilmeli ve nehir üzerindeki etkilerini tespit
etmek için numune alma, akıntı istikametinde uygun bir mesafeye
geniĢletilmelidir. BaĢka bir ifadeyle, akarsuya karıĢım varsa karıĢımın etkisini
incelemek için örnekler karıĢım noktasından 250 m veya daha uzaktan
alınmalıdır.
Su Analizi - 183

d. Kanallardan numune alma


Nehir ve dereler için uygulanan kurallar genellikle kanallar içinde
geçerlidir. Bununla beraber kanallardan numune alınırken aĢağıdaki faktörlere de
dikkate edilmelidir.
1. Akıntı
Akıntının yönü ve hızı oldukça değiĢken olabilir. AkıĢ hızı hava Ģartlarından
ziyade kanaldaki ulaĢımın yoğunluğuna bağlıdır.
2. AkıĢ ve tabakalaĢma
Kanallardaki akıĢ ve tabakalaĢma, durgun kanallarda nehirlerden daha
belirgin olma temayülündedir. Kanallarda yapılan taĢımacılık faaliyetlerinin
kanaldaki suyun kalitesi üzerine (özellikle askı halindeki katıların
konsantrasyonunda) kısa süreli etkileri olabileceği dikkate alınmalıdır.
e. Göller ve barajlardan numune alma
Göller ve barajlardan numune alırken uygun noktalar ve derinlikler tespit
edilmelidir. Su kütlesi sıcaklığa bağlı olarak tabakalaĢmıĢ olabilir ve dolayısıyla
farklı derinlikler arasında önemli kalite farklılıkları meydana gelmiĢ olabilir.
Ekolojik incelemeler için daha detaylı bir numune alma programı yapılmalıdır.
AkıĢ rejimi ve meteorolojik veriler gerekli olabilir. Aynı zamanda gölün veya
baraj gölünün genel su kalitesini belirlemek için orta kısımda bir noktadan da
örnek almak yararlıdır.
Buz örtüsü bulunan su kaynaklarından numune alırken, buz altındaki suda, 0
o
C den 4 oC‟ye kadar termal tabakalaĢma olabilir. Bu nedenle numune alırken
belli derinlikler seçilmelidir.
f. Yeraltı sularından numune alma
Yer altı sularının kullanım amacına uygun olup olmadığını tespit etmek
amacıyla alınacak numuneler suyun çıktığı noktadan alınmalıdır.

6.1.2.2. Numune alma teknikleri


Suyun kalitesini tayin etmek için; belli zaman ve yerde veya kısmen belli
zaman ve yer üzerinde veyahut tamamen belli zaman aralığındaki suda bulunan
inorganik maddelerin konsantrasyonunun, çözünmüĢ minerallerin veya kimyasal
maddelerin, çözünmüĢ gazların, çözünmüĢ organik maddelerin, askıda kalan katı
maddelerin (ince süspanse katı maddeler) veya taban çamuru gibi parametrelerin
tespit edilmesine ihtiyaç duyulur. ÇözünmüĢ gazların konsantrasyonu gibi
parametrelerde doğru sonuç alabilmek için ölçmeler yerinde yapılmalıdır.
Kimyasal ve biyolojik analizler için numune alma ve tatbik edilen iĢlemler ve
aletler farklı olduğundan ayrı numuneler alınmalıdır.
Su Kirliliğine Giriş - 184

Nokta numuneler; yüzeyden, belirli derinliklerden ve tabandan, genellikle


elle kullanılabilen veya otomatik cihazlarla alınan temsili numunelerdir. Her
numune normal olarak alındığı yer ve zamandaki suyun kalitesini temsil eder.
Otomatik numune alma, önceden tespit edilmiĢ zaman veya akıĢ aralığı esasına
dayanan numune alımlarına eĢdeğerdir. Numunenin alındığı suyun akıĢı düzenli,
parametre değerleri sabit değilse ve karıĢık numunelerin kullanımı bunların
arasındaki etkiye bağlı olarak diğer numuneler arasında farklılık meydana
getiriyorsa nokta numunesi alınmalıdır. Nokta numuneler, kirliliğin varlığını
tespit için yapılan etütlerde veya kirleticinin bulunduğu zamanı tespit de
kullanılabilir. Ayrıca daha az yoğun numune alma programının düzenlenmesinde
de yararlanılabilir. Nokta numune alımı genellikle, çözünebilir sülfatlar, bakır klor
ve çözünmüĢ gazların konsantrasyonu gibi belirli parametrelerin tespitinde
kullanılır.
Sabit zaman aralıklarında alınan periyodik numuneler, bir zaman planı
kullanılarak, belirli zaman aralıklarında sudan alınan numunelerdir. Numune sabit
periyotlarda bir pompa ile alınarak bir veya daha fazla kaba aktarılır.
Sabit debi aralıklarında (hacime bağlı) alınan periyodik numunelerden atık
suların debisi ile su kalitesindeki değiĢmelerin birbiri ile iliĢkisi bulunmadığı
zaman yararlanılabilir. Bu numuneler aynı zamanda debiye bağlı kısım
numuneleri olarak da sınıflandırılabilir. Her birim hacim için sabit numune
büyüklüğü zamana bağlı olmaksızın alınır.
Sabit debilerde zamana bağlı olarak alınan numuneler, numune alma
periyodu süresince, alınan numunelerin karıĢımıdır. Ancak numune alma periyodu
boyunca belirli parametrelerin konsantrasyonlarının değiĢimi hakkında bilgi
sağlamaz. DeğiĢken debilerde alınan sürekli numuneler ise, su kütlesinin
kalitesinin bir göstergesidir. Debinin ve karıĢımın değiĢken olduğu durumlarda;
nokta numuneler kullanımı ile gözlenemeyen değiĢmeler, değiĢken akıĢ hızında
alınan sürekli numunelerle tespit edilebilir. Debi ve kirleticilerin konsantrasyon
değiĢmelerinin önemli olduğu durumlarda değiĢken akıĢ hızında sürekli numune
alma en iyi metottur.
KarıĢık numunelerin alınmasında yukarıda açıklanan tekniklerden birisi
kullanılarak elle yada otomatik olarak çalıĢan cihazlardan faydalanılır. Debiye,
zamana ve hacme bağlı olarak alınan tek numuneler, analizler için harcanan
zamanı ve maliyeti azaltmak için karıĢtırılabilir. KarıĢık numuneler ortalama
bileĢim verilerini sağlar. Bununla beraber numuneleri karıĢtırmadan önce, bileĢik
verilerin yeterli olduğundan ve numune alma periyodu boyunca ilgili
parametrelerin değiĢiminin önemli olmadığından emin olunmalıdır.
Akarsulardan numune alırken; akarsuların kıyılarında ve Ģelalelerden uzak
mesafelerde suyun karıĢımı homojen olmadığından, numune alınacak yerin
Su Analizi - 185

akarsuyu temsil etmesine dikkat edilmelidir. En uygun numune alma yerini tespit
etmek için akıntıların birleĢtiği yerlerden ve farklı derinliklerden nokta numuneler
alınmalıdır. Akarsuyun anaforlu yerleri iyi karıĢmıĢ olduğundan numune alma
için uygun yerlerdir.
Kapalı borudan numune almada, akarsularınkine benzer problemler
olabilmektedir. Numune alma tüpleri boru cidarlarına değmeyecek Ģekilde akıntı
yönünde boru ağzına çok iyi yerleĢtirilmelidir. Borularda esas giriĢten sonraki
dirsek ve valf gibi kısımlarda iyi karıĢım sağlandığından bu kısımlar genellikle
uygun numune alma yerleridir.
Durgun sularda meydana gelebilen sıcaklık tabakalaĢması suyun kalitesinde
büyük değiĢmelere sebep olabileceğinden, su kütlesinin iyi temsil edilebilmesi
için muhtelif derinliklerden numuneler alınması gereklidir.
Taban çamurundan numune almak için çift çeneli kepçeler veya dreçler
(tırmık benzeri alet) kullanılmaktadır. TortulaĢma iĢlemi sonucunda genellikle
farklı kompozisyonda tabaka veya katmanlar meydana gelir. Bununla beraber,
Tabii akıntı hareketleri, tabaka kalınlığında çok farklı değiĢmeler meydana
getirebilir. KarıĢık numuneler de iki çeneli kepçeler veya dreçler kullanılarak
alınabilir. Bununla beraber analizleri yorumlama ve/veya doğru muayene etmek
için numunenin bünyesi ve derinliği bilinmelidir. Bundan baĢka tabanın yapısının
bilinmesi mümkün olmadığından ve değiĢme beklenebileceğinden çok sayıda
numune alınması tavsiye edilir. Ayrıca, analiz değerlerin bulunmasında nokta
numuneler, karıĢık numunelere tercih edilmelidir. Profilin mevcut yapısı kadar
değiĢmelerini de verebilen numuneler daha faydalı olacaktır. Tortu numunelerini
muhafazada genellikle çok geniĢ ağızlı kaplar kullanılır. Numunelerdeki suların
buharlaĢmasını önlemek için hava geçirmez kapaklar kullanılmalıdır.
Yer altı su yapısının karakterini tespit etmek için farklı derinlik ve değiĢik
zamanlarda yer altı su numuneleri alınmalıdır. Sonraki analizler için numunelerin
alınmasından önce ön pompalama gereklidir.
YağıĢtan her zaman doğru bir Ģekilde numune almak oldukça zor
olduğundan, numuneye yabancı maddelerin girmesini önlemek için yağıĢtan uyun
zamanda numune alınmalıdır. Sağlıklı sonuçlar istendiğinde ve uygun yağıĢ
zamanında açılabilen kapalı numune alma cihazları gereklidir.

6.1.2.3. Numune alma malzemeleri

I. Kimyasal ve fiziksel özellikler için numune alma malzemeleri


a. Nokta numune alma malzemeleri
Su yüzeyinden numune alırken basit bir kova veya ağzı açık belli bir hacme
sahip bir ĢiĢe suya batırılır ve ĢiĢenin su içinde dolması sağlanır. Daha derinlerden
Su Kirliliğine Giriş - 186

numune almak için çeĢitli düzenekler yapılabilir. Örneğin, ağzı tapalı bir ĢiĢe
sırığa monte edilir ve bu sırık istenen derinliğe indirilerek numune alınabilir. Sırık
istenen derinliğe inince ĢiĢenin ağzındaki tapa çekilir ve böylece ĢiĢe suyla dolar.
Düzenek ġekil 6.1‟de görülmektedir (Akyurt, 1993). Eğer numunenin bütün
derinliklerden eĢit miktarlarda alınması gerekiyorsa, ĢiĢeyi daldırma ve çıkarma
hızı derinliğe ve ĢiĢenin ağız çapına göre değiĢtirilmelidir. Ayrıca farklı
basınçlarda sabit akıĢı muhafaza eden değiĢken delikler gereklidir, ġiĢeyi hızla
kapatan basit fakat emniyetli bir kumanda tertibatı bulunmalıdır.
Spesifik derinliklerden numune almak için, ağırlaĢtırılmıĢ ĢiĢe istenen
derinliğe kapalı olarak indirilir ve tıpaya bağlı ip çekilerek ĢiĢenin ağzı açılır.
Böylece ĢiĢenin suyla dolması sağlanır. Daha sonra tıpa kapatılarak ĢiĢe yukarı
çekilir. ġiĢe düzeneği Ģekil 6.2‟de gösterilmiĢtir (Akyurt, 1993). ÇözünmüĢ
oksijen gibi parametreleri tayin için numune alımında havanın ve diğer gazların
etkileri dikkate alınarak bunları önleyen özel numune alma ĢiĢeleri
kullanılmalıdır. Bu numune alma kapları kullanılarak alınan numuneler fazla
bekletilmeden analiz edilmelidirler. TabakalaĢmıĢ su kütlelerinden dikey profil
alımında derecelendirilmiĢ ve iki ucu açılabilen cam veya plastik silindirler
kullanılır. Numune alma pozisyonunda silindir yüzeye çekilmeden kumanda
sistemiyle kapaklar kapatılmalıdır.
Su Analizi - 187

ġekil 6.1. Ġki metre derinliğe kadar su numunesi almada kullanılan düzenek

b. Taban çamuru numunesi almak için kullanılan dreç ve kepçeler


Taban çamuru numunesi, kütle ve seviyesinin özelliklerini muhafaza edecek
Ģekilde düzenlenmiĢ kepçe ve dreçlerle alınır.
Bunların, çenelerinin kapanma modellerine ve ağırlıklarına göre çok değiĢik
tipleri vardır. Ayrıca taban çamurunu alıĢ Ģekillerine göre kareden dar üçgene
kadar, bölgelere ve numune büyüklüğüne göre de değiĢebilen tipleri mevcuttur.
Bununla beraber alınan numunenin özelliği;
1. Alt tabakaya nüfuz etme derinliğine
2. Kapama çenelerinin açısına,
3. Kapanma derecesine,

4. Çamur-su karıĢımında organizmaların ve elementlerin kaybolmasına


sebep olabilecek dalgalanmanın meydana geliĢine ve,
5. Hızlı akan sularda numunelerin sabitliğine bağlıdır.

Tıpa

Ağırlık
Su Kirliliğine Giriş - 188

ġekil 6.2 Batmasını sağlamak için çevresine ağırlık sarılmıĢ su numune ĢiĢesi

Dreçlerin seçiminde, çevre, su hareketi, numunenin alanı, mevcut olan


uygun bot ve malzemeler dikkate alınmalıdır.
Çift çeneli kepçeler; toprak hafriyat alanında kullanılan kepçelere benzeyen,
tespit edilen numune alanına indirilebilen ve nispeten karıĢık numune almaya
elveriĢli kepçelerdir. Kepçelerle alınan numune seçilen bölgeyi dreçlerle alınan
numuneden daha iyi temsil eder.
Otomatik numune alımında kullanılmak üzere pek çok otomatik numune
alma sistemleri geliĢtirilmiĢtir. Uygun otomatik aletin seçiminde aĢağıdaki
özellikler dikkate alınmaktadır.
1. Dayanıklı ve hareketli parça sayısı en az,
2. Suya giren veya açıkta kalan parçası en az,
3. Paslanmaz materyalden yapılmıĢ,
4. Dizaynı, muhafazası ve kullanılması nispeten basit,
5. Numuneyi numune kaplarına koymaya uygun ve taze numuneleri
tutabilecek rafları mevcut olan,
6. ÇalıĢması katı maddelerle engellenmeyen,
7. Doğru hacim veren,
8. Elle kullanılan aletlerle alınan numune sonuçları ile iyi bir uygunluk
sağlayan,
9. Numune kabı kolaylıkla ayrılabilen, temizlenebilen ve yeniden monte
edilebilen,
10. TaĢınabilir numune alıcılar, tamamen kapanabilir, hafif emniyetli
kapasiteli, hava Ģartlarına dayanıklı ve çok farklı Ģartlarda çalıĢabilen,
11. AkıĢa ve zamana bağlı numune almaya uygun olan,
12. Gerekli ise, fazlara ayrılmayı önleme için eriyik akımını ayarlanabilen,
13. Ġç rafı en az 12 mm olan ve katı maddelerin toplanmasını ve tıkanmayı
önleyici eleği bulunan,
14. Tekrarlanacak numuneleri uygun ĢiĢelere dağıtabilen,
15. Sıcaklığa hassas numuneler için 40 oC‟e kadar kötü hava Ģartlarında 24
saat süreyle numuneyi 4-6 oC da tutulabilecek ana kabini bulunan özellikleri
taĢıyanlar tercih edilir.
Su Analizi - 189

II. Biyolojik özellikler için kullanılan numune alma aletleri


Belli biyolojik türlerden veya organizma gruplarından numune alınmasını
ve incelenmesini mümkün kılan, el ile kullanılan veya otomatik olarak çalıĢan ve
uzaktan gözleyebilen çeĢitli aletler bulunmaktadır. Bunlar;
a. Planktondan numune alma aletleri
1. Fitoplanktondan numune alma Aletleri
Fitoplankton numunesi almak için uygulanan teknikler ve aletler, suda
bulunan kimyasal maddeleri tayin etmede uygulanan nokta numune alımında
kullanılan tekniklere ve aletlere benzer. Birçok limnolojik araĢtırmalar için 1-3
litre kapasiteli ĢiĢeler kullanılmaktadır. Bu aletlerde arzu edilen numune alma
derinliğinde ĢiĢeyi açabilen ve tekrar kapayabilen gerekli donanıma ihtiyaç
duyulur. Kantitatif tayinler için ağ kepçe kullanılamaz.
2. Zooplanktondan numune alma aletleri
Zooplankton tespiti için alınacak numune 10 litreye kadar olabilir. Numune
alımında kumandalı numune kapları ile hız ölçen aletle donanmıĢ, incelenecek
türlere göre değiĢik göz açıklığındaki naylon plankton ağları kullanılmalıdır.
3. Makrofitlerden numune alma aletleri
Marofitler için kalitatif numune almada, numune alma aleti su derinliğine ve
özel durumlara göre değiĢir. Sığ sularda bahçe tırmığı, derin sular için dreç
kullanılabilir. AraĢtırma dalıĢları için dalgıç takımlarından yararlanılır. Kantitatif
numune almada, numune alım alanının sınırlandırıldığı, makrofitlerin ölçüldüğü,
miktarının tayin edildiği, yayılıĢı, büyüme hızı ve birim alandaki miktarının tespit
edildiği durumlar haricinde, benzer numune alma teknikleri uygulanabilir.
4. Makroomurgasızlardan numune alma aletleri
Makroomurgasızlar için her tip ortamdan numune alımında mevcut olan
malzemeler kullanılamaz. Numune alma çoğunlukla kesin belirlenmiĢ alanlarla
sınırlandırılır. Bazı durumlarda fazla sayıda numune alımına ve uzun zamana
ihtiyaç duyulur. Mukayeseli makrobentoz incelemesinde, seçilmiĢ farklı numune
yerleri arasındaki fiziksel farklılıklar belirtilmelidir. Suyun derinliği, akıĢ debisi
ve tabanın fiziksel ve kimyasal özellikleri gibi parametrelere bağlı olarak özel
numune alıcılar kullanılır. Makroomurgasızlardan numune alımında kullanılan
malzemeler aĢağıda olduğu gibi gruplandırılabilir.
a. Kepçe ve dreçler,
b. El ağları,
c. Silindir ve kutu Ģeklinde numune alıcıları,
Su Kirliliğine Giriş - 190

d. Taban çamuru numunesi almak için kor aleti,


e. Hava kaldırıcı (asansörü),
f. Suni Substratlar,
g. Sürükleme ağları
5. Balıklardan numune alma alet ve malzemeleri
Balıklardan aktif ya da pasif olarak numune alınır. Aktif numune alma
metotlarında serpme ağlar, troller, elektroĢok, kimyasal madde ve olta gibi
malzemeler; pasif numune alma metotlarında ise dolanan ağlar, fanyalı ağlar ve
tuzaklar (pinterler, kapanlar vs.) kullanılır. Balıkları kalitatif ve kantitatif
incelemede numune alma malzemesinin seçiciliği ve değiĢkenliği balık
populasyonunun geliĢme hızına ve balık hareketine bağlıdır.

III. Etiketleme
Numune alındıktan hemen sonra numunenin kaynağı ve hangi Ģartlar altında
alındığı numune kabı üzerindeki etikete yazılmalıdır. Numune hakkında detaylı
bilgi ihtiva etmeyen su analizleri sonuçlarına itibar edilmemelidir.
Su kalitesi ile ilgili proje çalıĢmalarında numunenin alındığı yere iliĢkin
notlar çok önemlidir. Ancak bu notlar kolayca kaybolabilir veya yanlıĢ yere
konulabilir. Analiz verilerine güvenilebilmesi için analiz edilecek numunenin
alındığı yere ait detaylı bilgiler mutlara bulunmalıdır. Su numunelerinin, özellikle
alınacağı yerde analiz edilemeyecek ve analiz için laboratuara taĢınması zaruri
olan numunelerin muhafaza ve taĢınma kurallarına uygun olarak alınması için
gerekli standart bilgilerin ıĢığı altında, suyun durumu da dikkate alınarak etikette
olması gereken asgari standartlar iĢlemler aĢağıda verilmiĢtir.
1. Yüzey suları numune etiketlerinde en az aĢağıdaki bilgiler bulunmalıdır.
a. Su kaynağının adı,
b. Alındığı yer,
c. Alınma noktası,
d. Alınma tarihi,
e. Alınma zamanı,
f. Suyun debisi veya yüksekliği,
g. Alanın adı,
h. Hava ġartları,
i. Ön muamelenin Ģekli
Su Analizi - 191

2. Yer altı suları numune etiketlerinde en azından aĢağıdaki bilgiler


bulunmalıdır.
a. Jeografik durumu,
b. Numune alma derinliği,
c. Kaynağın büyüklüğü,
d. Numune alma aletinin çapı,
e. Ön muamelenin Ģekli,
f. Numune alma metodu,
g. Su seviyesi,
h. Kaynağın miktarı,
ı. Suyun esas kullanımı,
j. Alanın ismi,
k. Alınma tarihi,
l. Alınma anında genel görünüĢ.
m. SabitleĢtiriciler veya koruyucuların numune içine konulup konulmadığı,
konulmuĢ ise adları ve miktarı mutlaka etikette belirtilmelidir.

6.1.2.4. Numunelerin muhafaza ve taĢıma kuralları


Sulardan, özellikle yüzey suları ve atık suların üst kısmından numune alma
ile analiz arasında geçen sürede fiziksel, kimyasal ve biyolojik reaksiyonlar
meydana gelebilir. TaĢıma esnasında ve laboratuarda muhafazası esnasında
gerekli tedbirler alınmazsa tayin edilen konsantrasyonlar aĢağıdaki sebeplerden
dolayı numunenin alındığı zamandakinden farklı olacaktır.
a. Bakteri, alg ve diğer organizmalar numunedeki bazı maddeleri
sindirebilir, bu maddelerin yapısını değiĢtirerek yeni yapılar meydana getirebilir.
Bu biyolojik aktivite çözünmüĢ O2 ve CO2‟i azotlu bileĢikleri, fosforu ve bazen
silikat miktarlarını da etkiler.
b. Bazı maddeler (kalsiyum karbonat, metaller, metalik bileĢikler, Al(OH)3,
gibi) çökebilir veya uçucu fazda olanlar (O2, siyanür, civa) kaybolabilir.
c. pH , iletkenlik, CO2 vb. özellikler CO2‟in havadan absorbsiyonu ile
değiĢebilir.
d. ÇözünmüĢ metaller veya kolloidal durumdaki bazı organik maddeler,
muhafaza olarak, absorbe veya adsorbe edilebilirler.
Su Kirliliğine Giriş - 192

e. Polimerize ürünler ayrıĢabilirler. Veya bunun tersine ayrıĢmıĢ ürünler


polimerize olabilirler.
Bu reaksiyonların meydana gelmesi, numunenin biyolojik ve kimyasal
tabiatına, ıĢığa ve sıcaklık durumuna, muhafaza kabının yapısına, numune alma
ile analiz arasında geçen süreye ve bazı Ģartlara (dinlenme veya taĢıma sırasında
sarsılma) bağlıdır. Bazı değiĢikliklerin hızı ve derecesi, yalnız suyun kalitesine
değil, aynı zamanda mevsim Ģartlarına da bağlıdır. Bu değiĢiklikler açık havada
birkaç saat içerisinde, numunede, önemli farklılıklar meydana getirecek kadar
hızlıdır. Bundan dolayı, bütün durumlarda bu reaksiyonları en aza indirmek için,
gerekli tedbirlerin alınması ve en az gecikme ile parametrelerin analiz edilmesi
esastır. Su numunelerinde oluĢan değiĢiklikler büyük ölçüde biyolojik
olduğundan, çeĢitli muhafaza metotları içerisinden, kirliliğe sebep olmayacak
metot seçilmelidir. Analizden önceki muhafaza süresi dahi numuneyi
etkileyebilir. Kural olarak; ham atık sulardaki muhafaza metotlarının arıtılmıĢ atık
sulardakine (biyolojik iĢleme tabi tutulmuĢ atıklar) nazaran daha az etkili olduğu
söylenebilir. Ancak, atık su numunelerinin muhafazası sırasındaki durumu,
numunenin kanalizasyon veya endüstri atığı olmasına göre de değiĢmektedir.
Diğer taraftan, yüzey suları ve yer altı suları diğerlerine göre daha etkili bir
Ģekilde muhafaza edilebilirler. Ġçilebilir sular, biyolojik ve kimyasal reaksiyonlara
karĢı daha az hassas olduklarından muhafazaları daha kolaydır. Su numunelerini
etkileyebilen bu değiĢimlerden dolayı belirli tayinlerde karıĢık numune yerine
nokta numune alınmalı ve numune alındığı yerde hemen analiz edilmelidir. Uzun
süre muhafaza edilen numunelerde yalnız sınırlı sayıda parametrelerin tayininin
mümkün olduğu unutulmamalıdır.
Su numunelerinin bileĢimlerinde değiĢiklik olmaksızın muhafaza edebilecek
bir metot tavsiye etmek ve istisnasız bütün durum ve Ģartları kapsayan kesin
kuralların verilmesi mümkün değildir. Muhafaza metodu, bütün durumlarda
kullanılacak analiz tekniğine uygun olmalı ve deney metodu standardında aksi
belirtilmemiĢse, numuneler yukarıda açıklandığı gibi muhafaza edilmeli ve
korunmalıdır.
Numunede fizikokimyasal parametrelerin tayini yapılmak isteniyorsa, her
zaman mümkün olmamakla birlikte, basit bir tedbir olarak numunenin üzerinde
hava kalmayacak Ģekilde kap tamamen doldurulmalı ve kapatılmalıdır.
Bu iĢlemler gaz fazı ile reaksiyonu ve taĢıma sırasındaki sarsıntıyı
önleyeceğinden, numunelerde CO2 miktarındaki değiĢiklikler ve dolayısıyla pH‟
daki değiĢmeler önlenir, bikarbonatlar çökelebilir karbonatlara çevrilmezler,
demir daha az oksitlenir ve renk değiĢiklikleri de daha az olur. DonmuĢ
materyalin muhafaza edildiği kaplar ise, tamamen doldurulmamalıdır.
Su Analizi - 193

Muhafazada, kabın seçilmesi ve hazırlanması çok önemlidir. Numunenin


muhafaza edileceği kaplar;
a. Kirlenmeye sebep olmamalıdır (örneğin; boroksilikat veya soda- kireçten
yapılan cam kaplar, sodyum veya silikat miktarını artırırlar).
b. Tayin edilecek maddeleri absorbe veya adsorbe etmemeli, (örneğin,
hidrokarbonlar polietilen kaplarda absorbe edilebilir, eser metaller cam kapların
yüzeyinde adsorbe olabilir).
c. Numunedeki belirli maddelerle reaksiyona girmemelidir (Örneğin;
florürler, camla reaksiyona girer).
Mat kaplar veya kahverengi cam kapların bariz derecede fotosentez
aktivitesini azalttığı dikkate alınmalıdır. Numune kabının seçim ve temizleme
usulünün uygunluğunu kontrol etmek için kontrol numuneleri alınmalı,
saklanmalı ve analiz edilmelidir.
Yüzey veya atık sularda, az sayıdaki kimyasal maddelerin analizinde,
numunenin kirlenmesini en aza indirmek için yeni kabın tamamen temizlenmesi
esastır. Kullanılan kapların tipi ve kap materyali analiz edilecek maddeye göre
değiĢir. Genel amaçlar için, yeni cam kaplar, ambalajlama malzemesi tozunu
temizlemek için önce su ve deterjanla yıkanmalı, daha sonra dikromat asit-
sülfürik asit karıĢımı ile temizlenmeli ve distile suyla iyice çalkalanmalıdır. Sağlık
veya çevre sebeplerinden dolayı, dikromat asit kullanımından sakınılması
istendiğinde numunede kirlenmeye sebep olmayacak baĢka temizleme maddeleri
de kullanılabilir.
Numunelerden, ağır metal tayini yapılacak ise, cam kaplar önce 1:1‟lik
nitrik asit ile iyice yıkanmalı daha sonra distile su ile iyice çalkalanmalıdır. Eğer,
fosfat veya yüzey aktif maddeler tayin edilecekse, fosfatlı deterjanlar eser
miktarda kullanılmalı, sülfat ve krom tayin edilecekse dikromat sülfürik asit
karıĢımı kullanılmamalıdır. Polietilen kaplar, genelde 1 mol/l‟lik nitrik veya
hidroklorik asitle temizlenmeli, 1-2 gün dinlenmeye bırakılmalı ve sonra distile
suyla iyice çalkalanmalıdır.
Pestisid, Herbisit ve bunların atıklarının tayin edileceği numuneler için
Politetrafloretilen (PTFE) hariç, plastik kaplar numuneleri bozabildiğinden, genel
olarak kahverengi cam kaplar kullanılmalıdır. Kaplar, su ve deterjanla
temizlenmeli, distile suyla iyice çalkalanmalı, kurutma dolabında kurutulmalı,
hekzan veya petrol eterle çalkalanmadan önce soğutulmalı ve son olarak temiz
hava veya azot akımında dikkatli olarak kurutulmalıdır. Asetonla 12 saat devamlı
bir ekstraksiyondan sonra hekzanla çalkalama ve yukarıda tarif edildiği Ģekilde
kurutma da uygulanabilir.

Numunelerin mikrobiyolojik analizleri için; kaplar, 160 oC‟de en az 2 saat


Su Kirliliğine Giriş - 194

sterilize edilmeli, biyolojik aktiviteyi ve geliĢmeyi önleyecek, ölümü


hızlandıracak bir kimyasal madde üretmemelidir. DüĢük sıcaklıkta sterilizasyon
uygulandığında, polikarbonat ve ısıya dayanıklı polipropilen kaplar kullanılabilir.
Kapaklarda, kaplarla aynı sterilizasyon sıcaklığında tutulmalıdır. Cam kaplar su
ve deterjanla temizlenmeli, sonra distile suyla iyice yıkanmalı, ağır metaller ve
kromat artıklarını ortadan kaldırmak için nitrik asit (HNO3) ve tekrar distile su ile
çalkalanmalıdır. Klorun bakteriler üzerine etkisini önlemek için yapılacak
sterilizasyonda önce, her 125 ml‟lik kap için, 0,1 ml, %10‟luk (m/m)
sodyumtiyosülfat (Na2S2O3) çözeltisi eklenmelidir. Su numunelerinde yapılacak
tayinler için örneklerin taĢınma Ģekilleri Tablo 6.6‟da verilmiĢtir.

Tablo 6.6. Fiziko-kimyasal analizler için örneklerin taşınma şekilleri


Parametre TaĢıma ġekli Tavsiye Hacim
Salinite Cam veya plastik Kapalı olarak 100 – 250 ml
ĢiĢe
pH
Türbidite Cam veya plastik Boğazı geniĢ açık. 100 ml – birkaç litre
Süspansiyon madde ĢiĢe
ÇözünmüĢ oksijen Cam Ağzı Ģilifli 100 – 250 ml
Amonyum Cam Ağzı kapaklı polietilen 100 ml
ĢiĢe
Besleyici Tuzlar Polietilen Kapaklı kapsül 100 – 500 ml
Klorofil Cam veya plastik 500 ml – birkaç litre
ĢiĢe
Amonyum Saklanmaz o Buhar dumanla
- 20 C‟de korunmalı
kirlenir
Nitrat Soğukta donmadan o
- 20 C‟de korunmalı
önce birkaç saat
Nitrit Ölçümden önce o
- 20 C‟de korunmalı
soğukta iki saat
Fosfat Ölçümden önce o Cilt, deri temasından
- 20 C‟de korunmalı
soğukta iki saat korunmalıdır.
Silis Donmadan önce o Donmanın hafifçe
- 20 C‟de korunmalı
soğukta birçok saat alçalması
kadar

6.1.2.4.1. Numunelerin soğutulması ve dondurulması

Soğutma yapılacaksa; buzla, buzlu suda veya 2-5 oC arasındaki


buzdolabında yapılmalı ve numuneler karanlıkta saklanmalıdır. Bu iĢlemler birçok
durumda analizden önceki kısa süreler için ve laboratuara taĢınma süresinde
numunenin muhafazası için yeterlidir. Soğutma, uzun süreli muhafazalar için,
Su Analizi - 195

özellikle atık su numuneleri için tavsiye edilmez.


Numuneler doldurma esnasındaki sıcaklıktan daha düĢük sıcaklıkta
muhafaza edilmelidir. Dondurma iĢlemine tabi tutulacak numune kaplarında
genleĢme boĢluğu bırakılmalıdır. Dondurma -20 oC‟de yapılmalıdır. Bu Ģekilde
muhafaza süresinin uzaması sağlanmıĢ olur. Bununla beraber, çözüldükten sonra,
numunenin baĢlangıçtaki durumuna dönmesi için, dondurma ve çözme
tekniklerini iyi bilmek gerekir. Genellikle, bu durumda plastik (polietilen gibi)
kapların kullanılması tavsiye edilmektedir. Cam kaplar, dondurma için uygun
değildir. Mikrobiyolojik analiz yapılacak numuneler dondurulmamalıdır.

6.1.2.4.2. Numunelerin süzülmesi ve santrifüjü


Askı halindeki katı maddeler, tortu, alg ve diğer mikro-organizmalar ya
numunenin alınması sırasında veya hemen alındıktan sonra süzgeç kağıdından,
yada membrandan süzülerek veya santrifüjle uzaklaĢtırılır. Eğer, analiz edilecek
maddelerden bir kaçı süzgeçte kalırsa süzme uygulanamaz. Ayrıca süzme bir
kirlilik sebebi olmamalıdır ve bu nedenle süzgeç kullanılmadan önce dikkatlice
yıkanmalıdır. Analiz tipine göre, çözünebilen ve çözünemeyen metallerin ayrımı
süzme ile yapılabilir. Membranlar, birçok ağır metal ve organik materyali
yüzeyine adsorbe edebileceğinden ve çözünebilir bileĢikleri numuneye
geçirebileceğinden, dikkatli kullanılmalıdır.

6.1.2.4.3. Koruyucu madde ilavesi


Dikkat edilecek en önemli hususlardan birisi, Civa iki klorür (HgCl2) toksik
etkisinden dolayı, mutlaka gerekli olmadıkça kullanılmamasıdır. Kullanıldığı
zaman ise, civayı geri kazanma iĢlemi uygulanmalıdır. Kullanımlarındaki
tehlikeyi dikkate alarak bazı koruyucuların (asitler, Civa iki klorür, klorofom vb.)
daima dikkatle kullanılması gerektiği hatırlanmalıdır. AraĢtırmacılar bu
tehlikelere karĢı ve bunlardan korunma yolları hakkında bilgi sahibi olmalıdır.
Bazı numuneler, numune alınmadan önce veya sonra, kimyasal maddelerin
ilavesiyle değiĢmez hale getirilebilirler. Bu amaçla en çok kullanılan kimyasal
maddeler:
a. Asitler,
b. Alkali eriyikler,
c. Biyosidlerdir.
Bazı maddeleri muhafaza için özel reaktifler (O2 tayini, toplam siyanürler
ve sülfürlerin tayininde, numunenin alım yerinde sabitleĢtirilmesi) gereklidir.
Kullanılan koruyucuların analiz esnasında bozucu etki göstermemesi esas
olduğundan, Ģüpheli durumlarda iĢlemin uygunluğu kontrol edilmelidir. Ġlave
Su Kirliliğine Giriş - 196

edilen koruyucuların numuneyi seyreltmesi analiz sırasında ve sonuçların


hesabında dikkate alınmalıdır. Koruyucuların numuneyi seyreltmesini en aza
indirmek ve seyreltmeyi hesaplamalarda dikkate almamak için koruyucuların
konsantre olarak kullanılması tercih edilir. Koruyucuların ilavesi ile, tayin
edilecek madde dıĢında, numunenin kimyasal ve fiziksel yapısı değiĢebildiğinden
diğer tayinler için aynı numune kullanılmamalıdır. Örneğin, asitlendirme katı
maddeleri ve kolloidal maddeleri çözünebilir hale getirir, dolayısıyla sadece
erimiĢ maddelerin tayini yapılacaksa, dikkatle kullanılmalıdır. Eğer, analiz gayesi,
suda yaĢayan canlıların zehirlenmesinin tayini ise, iyonik formda toksik olan,
belirli bileĢiklerin, özellikle ağır metal tuzlarının çözünmüĢ hale getirilmesinden
kaçınılmalıdır. Bu sebeple, analiz mümkün olduğu kadar çabuk yapılmalıdır.
Özellikle eser elementlerin tayin edilmesinde koruyuculardaki elementlerin
miktarının hesaplanması için Ģahit deneyin kullanılması esastır. Ancak, asitler
önemsiz miktarda arsenik, kurĢun ve civayı ortama verirler. Böyle bir durumda
kullanılan koruyucudaki miktar Ģahit deneyin yapılması ile tespit edilir.
ÇözünmüĢ oksijen ve karbondioksit analizi için alınan su örneğinin
atmosferle temas etmemesi lazımdır. Örnek aĢırı gazla doymuĢ olursa gazlar
atmosfere geçer. Doyma noktasının altında gaz içeren örnekler ise atmosferden
gaz absorbe edebilirler. Gaz analizi için numune almaya yarayan çeĢitli kaplar
yapılmıĢtır. Bu kaplar su analiz setleri imal eden yapımcılardan satın alınabilir.
ÇözünmüĢ oksijen tayini amacı ile kullanılacak olan numunelerin
alınmasında belli bir özen gösterilmesi gerekir. Çoğu durumlarda numunelerin
çözünmüĢ oksijen doygunluk değerlerinin altında olduğundan, hava ile temas
halinde yanlıĢ sonuçlara neden olabilir. Bu sebepten dolayı özel numune alma
cihazları kullanmak gerekir. Bu tip cihazların türü, numune ĢiĢelerinin dolması
esnasında hava ile temas etmemesi esasına dayanır. Bununla birlikte numuneler
taĢırılarak doldurulmalıdır. ÇözünmüĢ oksijen tayini için alınan numunelerin çoğu
analiz için araziden laboratuara getirilir. Çünkü arazide analiz için yer müsait
olmayabilir. Bu yüzden numunelerde biyolojik aktivite nedeni ile oksijen
değerlerinin zamanla değiĢimini önlemek üzere numunelerdeki ilk oksijen
konsantrasyonu numune alınır alınmaz sabitleĢtirilmelidir. Bu amaçla uygulanan
alıĢılagelmiĢ iĢlem numuneleri daha arazide iken çözünmüĢ oksijen testinde
kullanılan reaktifler ile muamele etmek ve numuneler laboratuara getirildiğinde
titrasyon yapmaktır. Bu iĢlem yüksek iyot ihtiyacı olan numuneler için düĢük
sonuçlar vereceğinden, en iyisi numuneleri 0.7 ml deriĢik H2SO+ ve 0.02 gr
sodyum azotür ilavesi ile muameleye tabi tutmaktır. Bu iĢlem yapıldığında,
standart tayin testinde olduğu gibi 2 ml yerine 3 ml alkali iyodür reaktifi ilavesi
gerekmektedir. SabitleĢtirilmiĢ, karanlık ve soğukta saklanmıĢ numunelerden daha
iyi sonuçlar elde etmek mümkündür. Son titrasyon iĢlemi için, numunelerin
çözünmüĢ oksijenlerinin sabitleĢtirilmesinden itibaren, en fazla 6 saat geçmesine
müsaade edilmelidir.
Su Analizi - 197

Toplam alkalilik, toplam sertlik ve pH analizleri için alınan numuneler kısa


süre havayla temas etse bile sonuç pek farklı çıkmaz.
Sonuç olarak; yukarıda belirtildiği gibi muhafaza için kesin kurallar vermek
imkansızdır. Numunenin muhafaza süresi, kabın yapısı ve muhafaza iĢlemlerinin
yeterliliği, yalnız analiz edilen maddelere ve onların miktarlarına değil, aynı
zamanda numunenin yapısına da bağlıdır. Hemen yapılan analiz sonuçları ile
muhafazadan sonra elde edilen sonuçlar arasında önemli bir farklılık olmayacak
Ģekilde standart kurallara uyulmalıdır. Her analiz için en uygun muhafaza
metodunu tespit etmek için aynı sudan çeĢitli numuneler alarak, kullanılacak
analizle ilgili çeĢitli muhafaza metotlarının uygulanması gerekir. Uygun muhafaza
iĢleminin seçilmesinde analizi yapacak elemana danıĢılmalıdır.

6.1.2.5. Su Analiz Sonuçlarının Rapor Edilmesi


Su analizlerinin rapor edilmesinde çok sayıda araĢtırıcı tarafından her
ülkeye göre hazırlanmıĢ pek çok yöntem ve metot olmasına rağmen, Ülkemizde
su analiz sonuçlarının rapor edilmesinde Türk Standartları Enstitüsü (TSE)
tarafından hazırlanan standartların kullanılması analizlerin çeĢitli kurumlarda
kabul görmesi bakımından önem arz etmektedir Ayrıca, analizlerin belirli bir
standarda göre yapılması anlaĢılabilirliğini de arttırmaktadır. Su analizi
raporlarında yer alması gereken hususlar ve bunların ifade Ģekilleri (Anonim,
1990).
1. Numune ilgili bilgiler
Analiz raporuna konu olan numunenin kaynağı ve geçmiĢi ile ilgili bilgiler
aĢağıdaki gibi verilmelidir.
a. Numuneyi temin eden firma yada Ģahısın adı
b. Tesisin veya su kaynağının yeri ve adı
c. Numunenin alındığı tarih ve saat
d. Numune sayısı
e. Numunenin gözle müĢahede edilen özellikleri
f. Mevcut ise kullanılan koruyucu madde
g. Numunenin kaynağı, adı ve numunenin alındığı ekipmanın diğer
özellikleri
h. Numune alma noktası
i. Numune üzerindeki basınç (atmosfer basıncı)
j. Numunenin alındığı yerde sıvının ekipman içerisindeki akıĢ hızı ve
sıcaklığı
Su Kirliliğine Giriş - 198

k. Numunenin sıcaklığı
l. Numune üzerinde mahallinde yapılan testlerin sonuçları
m. Numunenin alınması ile analizin yapılması arasındaki sürede numunenin
korunması
n. Numuneyi alanın imzası

2. Katyon - anyon dengesi


Katılarda veya çözünmüĢ gazlarda tayin edilen katyonlar ve anyonlar
arasında mevcut olan mükemmel dengede meydana gelen sapma anyon ve
katyonların epm, meq/l, ppm ve ppb birimlerinde ayrı ayrı tayin edilen
konsantrasyonlarının toplanması yolu ile belirlenir ve değerlendirilir.
Analizde meydana gelen pozitif veya negatif hatalar aĢağıdaki ampirik
formülden hesaplanmaktadır.

% Hata = ((Katyonlar - Anyonlar)/ (Katyonlar + Anyonlar)) x 100

Not: Yapılacak dikkatli bir çalıĢmayla 100 ppm çözünmüĢ tuz içeren su
numunelerinde %2, daha fazla tuz ihtiva eden numunelerde %1 ve sadece 25 ppm
tuz içerem numunelerde ise %5 gibi düĢük hata oranı elde edilebilir.
3. Hidrojen iyonu konsantrayonu
Su numunesinin hidrojen iyonu konsantrasyonu 25 C‟de pH değeri olarak
rapor edilir. Hidrojen iyonu konsantrasyonu 25 C‟den farklı bir sıcaklıkta tayin
edildiği takdirde bu sıcaklık raporda belirtilir.
4. Partikül halindeki, çözünmüĢ ve toplam madde
Partikül halinde bulunan, çözünmüĢ ve toplam maddelerin numunedeki
konsantrasyonları mg/l (ppm) olarak ifade edilir.
5. ÇözünmüĢ gazlar
Su numunesinin ihtiva ettiği çözünmüĢ gazların miktarları ppm veya ppb
(mikrogram/l) olarak rapor edilir.
6. Koku
Su numunelerinin kokusu, koku Ģiddeti ile ifade edilir. Koku Ģiddeti indeksi
aĢağıdaki formüle göre hesaplanır ve rapor edilir.
Su Analizi - 199

Koku ġiddeti Ġndeksi = 3,3 log (200/A) + 3D

A: Numune hacmi veya baĢlangıçta kullanılan seyreltme ile birlikte numune


hacmi (ml)
D: Koku Ģiddeti indeksinin belirlenebilir büyüklüğe ulaĢabilmek için ihtiyaç
duyulan baĢlangıç sulandırması ve numune miktarı toplamı (Örneğin 30 + 145
gibi)
7. Asidite ve alkalinite
Sularda, asidite ve alkalinite değerleri bunların tayininde kullanılan analiz
metotlarıda verilen eĢitlikler kullanılarak meq/l (epm) olarak hesaplanır ve rapor
edilir. Ancak test Ģartları her metodun rapor bölümünde gösterildiği usulde ifade
edilir.
8. Sertlik
Sertlik, tayininde kullanılan analiz metodunda verilen eĢitlik kullanılarak
litrede mili ekivalant (epm) olarak hesaplanır ve rapor edilir.
Örneğin, CaCO3 için bu değer = Molekül ağırlığı/ Ca‟un eĢdeğer sayısı
Yani; (40+12+48)/2=50 olmaktadır. Dolayısıyla, litrede miliekivalant olarak elde
edilen sertliği, litrede miligram (ppm) olarak ekivalant kalsiyum karbonata
(CaCO3) çevirerek rapor etmek için 50 ile çarpmak gereklidir.
9. Elektrik iletkenliği
Sularda tayin edilen elektrik iletkenliği değerleri 25 C‟de santimetrede
micromhos (micromhos/cm) olarak ifade edilerek rapor edilir.
Bu standartta elektrik iletkenliği birimi olarak “mho” kullanılmaktadır.
Buna eĢdeğer olduğu durumlarda “siemens” birimide kullanılır. Siemens “S”
sembolü ile gösterilmektedir.
10. Radyoaktivite ölçümleri
Radyo aktivite ölçümleri, yapılan ölçümlerin gayesĢne ve ilgili
radyoaktivitenin seviyesine bağlı olarak değiĢik usullerde rapor edilir. Çok düĢük
konsantrasyonlarda yapılan deneylerde, neticeler belirlenmiĢ Ģartlar altında özel
bir sayıcı tarafından tespit edildiği Ģekilde mililitre baĢına her dakika için sayı
olarak (cpm/ml) rapor edilir. Radyoaktivite ile kirlenmiĢ sularda meydana gelen
zararların değerlendirilmesi ve tahmin edilmesi hususunda diğer araĢtırıcıların bu
konuda elde ettikleri sonuçların mukayesesi için bulunan gerçek parçalanma hızı
değerleri kullanılabilir.
Sonuçlar hızları mililitre veya gram baĢına her dakika için (dpm/ml veya
Su Kirliliğine Giriş - 200

dpm/g) parçalanma olarak rapor edilir. Ayrıca mililitre veya gram baĢına
mikrokuri (Ci/ml veya Ci/g) veya litre baĢına pikokuri (pCi/l) olarak ta rapor
edilebilir. Piko 10 -12‟yi gösterir. Radyoaktivite için 1975 yılından itibaren bekerel
birimi (Bq) kabul edilip kullanılmaya baĢlanmıĢtır. Bir bekerel saniyede bir
parçalanmaya eĢittir. 1Ci = 3.7 x 1010 Bq‟dir.
11. Endüstriyel atık sular için kabul edilen özel durum
Endüstriyel atık sularda analiz ve tayin edilen değerlerin rapor edilmesi için
aĢağıda verilen sistem kullanılmaktadır (Tablo 6.7).

Tablo 6.7. Endüstriyel atık suların rapor edilmesinde kullanılan değerler (Anonim,
1990).
Konsantrasyon Rapor Edilecek Değerlerin Sınırları
ppb (10 -9) 0 -1000
ppm 1 - 10.000
% ağırlık 10.000 ppm veya daha yüksek değerler

12. Çevirme faktörleri


Bu standartta tavsiye edilen birimler ile genelde kullanılan diğer birimler
arasında yapılacak çevirmeler için kullanılabilecek faktörler EK - 1‟de Tablo 3 ve
Tablo 4‟te verilmektedir. Ek-1 Tablo 5‟te ise Köy Hizmetleri‟nde yapılan su
analizlerinde bakılan özellikler ve analiz rapor formu formatı değiĢtirilerek
verilmektedir.

6.1.2.6. Deney Raporu


Deney raporunda bulunması gereken en az aĢağıdaki bilgiler bulunmalıdır:
1. Numunenin alındığı tarih
2. Deneyin yapıldığı laboratuarın adı, deneyi yapanın ve/veya raporu
imzalayan yetkililerin adları, görev ve meslekleri
3. Deney tarihi
4. Numunenin tanıtılması
5. Deneyde uygulanan standartların numaralı
6. Sonuçların gösterilmesi
7. Deney sonuçlarını değiĢtirebilecek faktörlerin mahzurlarını gidermek
üzere alınan tedbirler
8. Uygulanan deney metotlarında belirtilmeyen veya mecburi görülmeyen,
Su Analizi - 201

fakat deneyde yer almıĢ olan iĢlemler


9. Rapor tarih ve numarası

6.1.3. Su Analiz Setleri (Kitleri)


Su analiz setleri imal eden pek çok firma mevcuttur. Piyasadan satın alınan
bu alet ve ekipmanları kullanırken çalıĢtırma talimatlarına harfiyen uymak
gerekir. Çünkü, örneklerin hacminde veya titrasyon maddelerinde yapılacak
küçük bir hata, sonucu büyük ölçüde etkileyebilir. Toplam sertlik ve toplam
alkalinitesi düĢük olan numunelerin (20-30 mg/lt‟den az) analizinde güvenilir
sonuçlar elde edebilmek için çok sayıda birbirine paralel analizlerin yapılması
gerekir. Su analiz setleriyle yapılan pH ölçümleri, pH metre ile elde edilen gerçek
değerlerden 0.5 – 1 kadar daha yüksek bulunmuĢtur. Su analiz setlerindeki
kimyasal ayıraçlar zamanla aktivitesini kaybettiğinden, bu maddelerin her 6-12
ayda bir yenilenmesi gerekmektedir. Bu mahsurlarına rağmen, su analizlerinde
hala bu setler geniĢ ölçüde kullanılmaktadır. Dikkatli bir Ģekilde analiz yapılırsa
bu setlerle de oldukça güvenilir veriler elde etmek mümkündür. Tablo 6.8‟de
ticari bir su analiz (Hach Chemical) seti ve standart laboratuar metoduyla yapılan
analiz sonuçlarının mukayesesi görülmektedir. Bu set, sudaki erimiĢ gazları, pH,
amonyak, nitrat, nitrit, fosfat, sülfat, klor, kondiktivite ve diğer bazı değiĢkenleri
ölçme kapasitesine sahiptir. Balık yetiĢtiriciliğinde, daha doğrusu balıkçılık
araĢtırmalarında kullanılan ve daha hassas sonuçlar verebilen su analiz setleri de
vardır (Anonymous, 1977).

Tablo 6.8. Standart metot ve Hach Su analiz kitiyle analiz edilmiş bir su örneğinin
mukayesesi
Metotlar
Standart Hach Kiti
Özellik / Örnek I II III IV I II III IV
Toplam Alkalilik (ppm) 11 31.8 49.6 119.7 15.6 33.7 49.4 116.3
Toplam Sertlik (ppm) 7.7 27.1 53.4 107.5 11.1 32.7 55.7 110.4
Karbondioksit (ppm) 1.2 4.3 10.9 18.0 5.0 5.0 10.0 15.0
ÇözünmüĢ O2 (ppm) 1.1 2.7 4.9 8.6 2.0 2.8 4.3 8.0
pH 4.5 5.5 7.8 8.8 5.0 6.1 9.0 9.7

6.1.4. Secchi Disk Vizibilitesi


Secchi disk 20 cm çapında kadranı siyah beyaz boyanmıĢ ve bir ölçü ipi
ihtiva eden bir küredir (ġekil 6.3). Diskin alt yüzünde suda batmasını
Su Kirliliğine Giriş - 202

kolaylaĢtıracak bir kurĢun plaka vardır. Bu disk ilmi aletler satan bir kuruluĢtan
satın alınabilir veya ince metal levhadan yapılabilir. Diskin parıldamasını
önlemek için disk mat bir boya ile boyanmalıdır. Kültür balıkçılığında Secchi disk
değeri nadiren 100 cm‟yi geçer. Bu nedenle ölçü ipinin çok uzun olmasında gerek
yoktur.
Sudaki türbiditenin kaynağı plankton değilse, Secchi diskle yapılan
plankton ölçümleri hatalı olabilir. YetiĢmiĢ elemanlar planktonik türbidite ile
diğer formdaki türbidite arasındaki farkı kolayca ayırt edebilirler. Mamafih, bu
iĢte acemi olanlar plankton geliĢmesi sonucu suyun renginin daima yeĢil
olmayacağını bilmelidirler. Planktonlar suya yeĢil, sarı, kırmızı ve siyah renk
verebilirler. Planktonik organizmalar su beyaz bir zemin üzerine döküldüğünde
kolayca görülebilirler.
Secchi disk değerini elde etmek için, disk gözden kayboluncaya kadar suya
batırılır ve bu derinlik ölçülür. Sonra disk yavaĢ yavaĢ görününceye kadar yukarı
çekilir ve bu andaki derinlik ölçülür. Okunan iki derinliğin ortalaması secchi disk
değerini verir. Secchi disk ile ölçüm yapılırken hava sakin olmalıdır ve ölçümler 9
– 15 arasında yapılmalıdır. Ölçüm sırasında güneĢi arkaya almalıdır. Ölçüm
Ģartları ne kadar iyi standardize edilirse edilsin aynı sudan farklı gözlemciler
tarafından elde edilen değerler arasında bir hayli farklar olabilir. Hatta, aynı
gözlemci bile aynı havuzda günün çeĢitli saatlerinde ölçüm yaptığında bu
ölçümler arasında dahi farklılık bulunabilir. Pratikte küçük farklılıkların pek
önemi yoktur. Secchi disk aleti olmadığı durumlarda havuz suyundaki türbiditeyi
ölçmek için beyaz bir fon kullanılabilir. Avuç içine su alıp dikkatle bakmakla
dahi suyun türbiditesi hakkında bir fikir edinilebilir.
Su Analizi - 203

Halka

20 cm
Ağırlık

ipi
Ölçü

ġekil 6.3. Secchi disk (Akyurt, 1993)

6.1.5. Su Numunelerinde parametre analizleri


Bilindiği gibi su numunelerinden maksada bağlı olarak pek çok
parametrenin tespit edilmesi mümkündür. Fakat, bu kısımda sadece balık
yetiĢtiriciliğinde önem arzeden parametrelerden bazılarının analizleri üzerinde
durulmaya çalıĢılmıĢtır.

1. Zehirlilik Seyreltme Faktörü (ZSF) Tayini


Atıksu muhtevası, balığın yüzgeçlerine yapıĢarak solunum epitellerinin
ĢiĢmesine ve parçalanmasına neden olur bu Ģekilde balıklara zarar verir. Ayrıca
yüzgeçlerle alınan zararlı maddeler deriye veya sindirim sistemlerine geçerek
zehirlenmelere neden olur. Toksik etki atıksuyun seyreltme suyu ile seyreltildiği
hacimle orantılı olarak da saptanabilir. Buna göre tüm balıkların yaĢatılabildiği en
küçük seyrelme değeri esas alınarak, atık suyun balıklara toksik etkisi seyreltme
faktörü (ZSF) ile ifade edilir. Seyrelme faktörü kullanılan birim atıksu hacmine
bağlı seyreltme suyu hacminin toplamıdır (Anonim, 1991).
Seyreltme faktörü: Kaç hacim atık suyun kaç hacim seyreltme suyu ile
seyreltildiğini ifade eder.
Örneğin: 1 hacim atıksu + 4 hacim seyreltme suyu= seyreltme faktörü
(ZSF)=5‟dir. Tüm balıkların yaĢadığı (ölmediği) seyrelmenin en küçük değerine
ZSF adı verilmektedir (Tablo 6.9)
Su Kirliliğine Giriş - 204

Tablo 6.9. Zehirlilik faktör tayini (Yaramaz, 1992)


Atıksu Oranları Seyreltme gücü ZSF 48 saat sonra ölen balık
(v/v) sayısı
1 4 5 2
1 5 6 0
1 7 8 0
Bu örnekte ZSF= 6‟dır.

a. Test için gerekli maddeler:


a. Kalsiyum klorür çöz.: 109,55 gr CaCl2.6H2O az saf suda çözülür. 1000
ml‟ye bidestile su ile tamamlanır. 1 ml çözeltide 0,5 mmol Ca++ iyonu bulunur.
b. Magnezyum sülfat çöz.: 123,25 g MgSO4.7H2O az bidestile suda çözülür.
1000 ml‟ye balon-joje ve bidestile su yardımı ile tamamlanır. 1 ml çözeltide 0,5
mmol Mg++ iyonu bulunur.
c. Sodyum bikarbonat çöz.: 8,401g NaHCO3 az bidestile suda çözülür.,
bidestile su ile 1000 ml‟ ye tamamlanır. 1 ml NaHCO3 çözeltisinin1 lt suya ilavesi
halinde, suyun asit kapasitesni 0,1 mmol kadar arttırır. (Ks=4.3 karbonat sertlik
ölçüsü)
d. HCl:Bu çözeltide suya 1 ml verilmesi halinde 1 lt suyun asit kapasitesi
(Ks= 4,3) 1 mmol azalır.
e. NaOH: 40 g NaOH suda çözülür, 1000 ml‟ ye tamamlanır.
f. Seyreltme suyu: Seyreltme suyu olarak klorsuz içme sularının
kullanılmasında Ca iyonları konsantrasyonu (2,2+0,4) mmol/l veya Mg iyonları
konsantrasyonu (0,5+0,1) mmol / l olan klorsuz içme suları seyreltme suyu olarak
kullanılabilir. Ca++/Mg++= 4 ile 1 arasında olmalıdır. Ks=4,3 (0,10+0,02) mmol//l
olmalıdır. Ca++ konsantrasyonu 1,8 mmol/l‟den az ise içme suyuna CaCl2 ilave
edilir. Mg++ konsantrasyonu 0,4 mmol/l‟den az ise MgSO4 ilave edilir. Ca
iyonlarının konsantrasyonu 2,6 mmol /l‟den fazla ise içme suyuna bidestile su
ilave edilir.
Ca++/Mg++ = 4 ile 1 arasında değilse o zaman CaCl2 veya MgSO4 çözeltisi
ilave edilir ve daha sonra çözelti bidestile su ile seyreltilir. Ks=4,3 (seyreltme
suyunun asit kapasitesi değeri) 0,12 mmol/l‟den fazla ise HCl ilave edilir. 0,08
mmol/l‟den az ise NaHCO3 çözeltisi ilave edilir.
g. Sentetik seyreltme suyu: 22 ml CaCl2 çözeltisi, 5 ml MgSO4 çözeltisi ve
5 ml NaHCO3 ilave edilir ve hacim bidestile su ile 5 litreye tamamlanır. Sabit pH
değerine gelene kadar havalandırılır.
Su Analizi - 205

b. Test balıklarının deney öncesi muhafazası


HavalandırılmıĢ, klorsuz içme suyu bulunan akvaryumlarda test edilecek
balıklar bekletilir ve su sirkülasyonu sağlanır. 1 l suda 5 adet balıktan fazla
bulunmamalıdır. Durgun su kullanıldığı taktirde suyun dolanımının yaptırılması,
filtrelenmesi ve sık sık yenilenmesi gerekir. Test balığı olarak Lepistes reticulatus
kullanılır.
Test balıklarının bekletilmesi sırasında balıkların büyüklüğüne göre uygun
kuru yem ile beslenmesi gerekir. Test balıklarının bulunduğu suyun sıcaklığı 18
o
C ise, balıklar test suyu sıcaklığı 20 oC‟ ye en az 48 saat süre ile adaptasyonu
sağlanmalıdır. Test balıklarının deneyden önce 1 hafta süreyle bekletme
havuzlarında bekletilmesi ve test için hazırlanması uygun olur. Bekletme sırasında
balıkların 1 hafta içindeki ölüm oranı % 1‟i geçmemelidir.
c. Uygulama
Tablo 6.9‟da gösterildiği gibi zehirlilik seyreltme faktörüne göre belirli
hacimde seyreltme suyu ile seyreltilmiĢ atıksu örneği, test suyunu oluĢturacaktır.
d. Deneyin yapılıĢı:
10 lt test suyu deney akvaryumuna konur. Suyun pH‟sı HCl ve NaOH
çözeltileri ile 7,0  0,2‟ye ayarlanır. Her deney akvaryumuna 10 adet balık konur.
Su sıcaklığı (20 + 1) oC ve çözünmüĢ oksijen 4 mg/l olacak Ģekilde ayarlanır. Bu
değer çoğu kez havalandırmadan sağlanabilir. Bekleme süresi 48 saattir.
Dokunulduğunda kendiliğinden hareket etmeyen balıklar ölmüĢ sayılır. Sentetik
seyreltme suyu ile de aynı Ģekilde paralel olarak deney yapılır. Eğer bir veya
birden fazla balık ölürse deney geçersizdir. Deneyden sağ çıkan balıklar baĢka bir
deneyde kullanılmaz. Bu Ģekilde balıkların yaĢamasını sağlayan en düĢük
zehirlilik seyreltme faktörü (ZSF) belirlenir (Tablo 6.10).

Tablo 6.10. 10 litre test suyu için (numune+seyreltme suyu) karışım miktarları
(Yaramaz, 1992)
Numune/Seyreltme ZSF Alınacak numune Alınacak Seyreltme suyu
suyu hacmi (l) hacmi (l)
1 1 2 5 5
1 2 3 3.33 6.67
1 3 4 2.5 7.5
1 4 5 2 8
1 5 6 1.6 8.34
1 6 7 1.42 8.58
1 7 8 1.25 8.75
1 8 9 1.11 8.89
Su Kirliliğine Giriş - 206

1 9 10 1 9

2. Biyokimyasal oksijen ihtiyacı (BOI)


Biyokimyasal oksijen ihtiyacı (BOI), aerobik Ģartlarda bakterilerin organik
maddeyi parçalayarak stabilize etmeleri için gereken oksijen miktarı olarak
tanımlanır. BOI testi, evsel ve endüstriyel artıkların kirlilik derecesini belirlemede
yaygın olarak kullanılan bir testtir. Arıtma tesislerine gelen kirlilik yüklerinin ve
arıtma tesislerinin veriminin hesabında BOI kullanılır.
BOI, aneorobik oksidasyonda, 20 oC‟de, karıĢık bir mikroorganizma
topluluğu tarafından kullanılan oksijen miktarının ölçümünü içeren bir yaĢam
(bioassay) testidir. Oksijenin sudaki limitli çözünürlüğü yüzünden (20 oC „de 9
mg/l), çok kirli artıklarda test sırasında kapta çözünmüĢ oksijen bulunmasından
emin olmak için bu tip numunelerin seyreltilmesi gereklidir. Bu test, biyolojik bir
test olduğundan, iĢlem esnasında çevresel koĢulların canlı organizmaların
fonksiyonlarını yapabilmelerine olanak verecek Ģekilde uygun olması gereklidir.
Bakteriyel büyüme için gerekli tüm besin maddeleri (azot, fosfor, ve bazı iz
elementler gibi) ortamda bulunmalıdır. Bu nedenle, belli miktarlarda atık su
hazırlanan seyreltme suyu ile seyreltilerek 300 ml‟lik özel BOI ĢiĢesine konur.
Seyreltme suyu, fosfor tamponu (pH=7.2), magnezyum sülfat, kalsiyum klörür,
demir üç klörür içerir ve çözünmüĢ oksijen ile doymuĢ haldedir. Eğer, atık su
numunesinde artık organik maddeleri okside etmek üzere gerekli mikroorganizma
yok ise, ortama aĢı mikroorganizmalar ilave edilir. Atık su organik madde
(biyolojik besin) temin eder ve seyrelme suyu gerekli besin maddelerini ve
çözünmüĢ oksijeni sağlar (ġengül ve ark., 1986).
BOI testinde genel reaksiyon, organik madde ve çözünmüĢ oksijenin
bakteriler tarafından alınıp, karbondioksit ve bakteri nüfusunda artıĢ olmasını
sağlayan üremenin olduğu metabolizma reaksiyonudur. Ġkincil reaksiyon ise,
bakteri hücrelerinin protozoalar tarafından besin olarak tüketilip, protozoa
hücrelerinin oluĢmasıdır. BOI ĢiĢesindeki çözünmüĢ oksijenin azalması doğrudan
doğruya ayrıĢabilen organik madde miktarı ile ilgilidir. Evsel atık sular gibi doğal
olarak mikroorganizmaların mevcut olduğu hallerde, dıĢardan ayrıca
mikroorganizma eklemeye yani “aĢı” ya gereksinme yoktur. Standart BOI testinde
inkübasyon periyodu, 20 oC‟de 5 gündür. Hesaplanması aĢağıdaki gibidir;

BOI (mg/l) = ((örnekteki baĢlangıç çözünmüĢ oksijen değeri mg/l –


örnekteki 5 gün sonraki son çözünmüĢ oksijen değeri mg/l) / (atık su ml /
BOI ĢiĢesinin hacmi ml))
Su Analizi - 207

Biyokimyasal oksijen ihtiyacı testinde oluĢan reaksiyonlar, biyolojik


aktivitenin sonucudur. Bu nedenle reaksiyon hızı mikroorganizma topluluğu,
sayısı ve sıcaklığa bağlıdır. Metabolik prosesler 20 oC‟de test koĢullarında
günlerce devam edebilir. Teorik olarak organik maddenin tam biyolojik
oksidasyonu için sonsuz zaman gereklidir. Fakat pratik amaçlarla reaksiyonun 20
günde tamamlandığı esas alınmıĢtır. Ancak, 20 gün beklemek çok zaman alıcı
olduğundan BOI testinde 5 günlük süre kabul edilerek, inkübasyon süresi 5 gün
ile sınırlandırılmıĢtır. Bu nedenle, test BOI5 adını almıĢtır. Burada Ģunu belirtmek
gerekir ki; 5 günlük değerler, toplam BOI‟nın ancak belli bir kısmını vermektedir.
Evsel ve endüstriyel atık sular ile yapılan araĢtırmalarda, 5 günlük BOI değerinin,
toplam BOI değerinin %70-80 kadarı olduğu bulunmuĢ ve bu sonuç yeterli olarak
kabul edilerek,testte 5 günlük inkübasyon periyodu seçilmiĢtir.

Örnek:
AĢılanmamıĢ evsel atık su numunesinde BOI testi için veriler Ģu Ģekildedir;
300 ml‟lik BOI ĢiĢesine, 5 ml atık su ilave edilmiĢtir. Numunenin baĢlangıçtaki
çözünmüĢ oksijen değeri 7,8 mg/l‟dir. 5 gün sonraki çözünmüĢ oksijen değeri ise
4,3 mg/l‟dir. k= 0,10 gün kabul ediniz.
a. bu atığın BOI değerini
b. Nihai BOI (=BOIu) değerini hesaplayınız.

Çözüm:
a. BOI5= (7,8 – 4,3) / (5,0/300) = 210 mg/l

b. BOIu= BOI5 / (1-10-kt) = 210 / (1-10-0,1x5) = 210 / (1-032) = 310 mg / l


BOI verisi;
1. Evsel ve endüstriyel suların kirlilik derecesini belirlemede kullanılan esas
testtir.
2. Biyolojik olarak ayrıĢabilen organik maddelerin miktarını ölçmekte
kullanılan yegane test olması açısından da çok önemlidir.
3. BOI özellikle nehir kirlenmesi kontrol çalıĢmalarında da çok önemlidir.
4. BOI testi nehirlerin kirliliği özümleme kapasitelerini ölçmede ve bu tip
sulara verilecek atık suların kalitesini kontrolde kullanılır.
5. Artıkların BOI‟si ile ilgili veriler arıtma ünitelerinin projelendirilmesinde
büyük önem taĢır.
Su Kirliliğine Giriş - 208

6. Arıtma metodunun seçiminde ve bazı ünitelerinin boyutlarının


hesaplanmasında kullanılır.
7. Arıtma tesisleri çalıĢmaya baĢladıktan sonra çeĢitli ünitelerin arıtma
verimlerini değerlendirmede BOI testi uygun bir Ģekilde kullanılır.

3. Kimyasal Oksijen Ġhtiyacı (KOI)


Evsel ve endüstriyel atık suların kirlilik derecesini belirlemede kullanılan
önemli bir parametredir. Biyokimyasal oksijen ihtiyacı gibi, ancak ondan farklı
olarak organik maddenin biyokimyasal reaksiyonlarla değil redoks
reaksiyonlarıyla oksitlenmesi esasına dayanır. Biyokimyasal oksidasyonun bazı
organik maddelerde çok hızlı cereyan etmesine karĢılık diğer bazı maddelerde çok
yavaĢ olması mümkündür. Buna karĢılık kimyasal oksidasyonda maddenin
biyolojik olarak ayrıĢıp ayrıĢmadığına bakılmaz.
Kimyasal oksijen ihtiyacı çevre kirlenmesinde en çok kullanılan kollektif
parametrelerden biridir. Bu parametre ile atıksuların bünyesindeki organik
maddeler, kimyasal oksidasyonları için gerekli oksijen miktarı cinsinden
belirlenir.
KOI (mg/l)= (8000 (Kör numune için sarfiyat – örnek için sarfiyat) x Fe
(NH4)2 (SO4)2’nin normalitesi) / ml örnek

4. Tuzluluk
Bir deniz suyu numunesindeki tuz miktarı sudaki klorit miktarının
ölçülmesinden hesaplanabilmektedir. Bu iĢlem yapılabilir, çünkü kloritte dahil
okyanuslarda bulunan tüm major elementler sabittir. Eğer deniz suyu örneğinde
ne kadar klorit olduğu bilinirse buna bağlı olarak sodyum, potasyum, sülfat,
bromid ve kalsiyum gibi minerallerinde miktarları doğru hesaplanabilir.
Tuzluluk 1 kg sudaki çözünmüĢ tuzun ağırlığından klorinite ise 1 kg sudaki
klorit miktarıdır. Aralarındaki iliĢki aĢağıdaki gibi ifade edilmektedir.

Tuzluluk (Salinite) = 1.807 x klorinite

Tuzluluğun tayininde kullanılan klorinitenin tayini aĢağıdaki gibi


yapılmaktadır:
Çok az miktarda renk indikatörü olarak görev yapan potasyum kromat
içeren deniz suyundan belli bir hacim alınıp gümüĢ nitratla titre edildiğinde
gümüĢ, klorla birleĢir. Klorun tümü bağlandığında gümüĢ indikatörle bağlanarak
kırmızı rengi verir bu noktada titrasyona son verilir. Kloru bağlamak için
harcanan gümüĢ miktarı bilindiğinden örnekteki klor miktarı da bulunmuĢ olur.
Kimyasal reaksiyon Ģu Ģekildedir.
Su Analizi - 209

Cl- + Ag +  AgCl
2 Ag + + CrO4-2  Ag2CrO4 (kırmızı)
Bunun yanı sıra salinometre cihazlarıyla da ölçüm yapılabilmektedir.

5. Sertlik Tayini
Sulardaki sertlik büyük ölçüde toprak ve kaya oluĢumları ile temas sonucu
meydana gelir. Sertlik normal olarak toplam çözünmüĢ iyonların CaCO3 eĢdeğeri
olarak ifade edilir. Sertlik tayininde 2 yöntem uygulanır.
1. Hesap yöntemi
Suların sertliğinin en hassas tayini, sertlik oluĢturan iyonların
konsantrasyonlarının tek tek ölçülüp toplanması yöntemidir. Çok uzun süren ve
detaylı olan bu yöntemin rutin olarak kullanımı güçtür. Tek tek her (+2) değerlikli
katyonun sertliğe katkısı aĢağıdaki formülle gösterilir.
Sertlik (mg/l CaCO3 eĢdeğeri) = M+2 (mg/l) 50/ M+2‟nin eĢdeğer ağırlığı
Burada M+2 ; (+2) değerlikli herhangi bir metal iyonunu göstermektedir.
2. EDTA titrimetrik yöntemi
Toplam sertliği basit yöntemlerle, rutin olarak belirlemeye yarayan bir tayin
metodu da, EDTA titrasyonudur. EDTA (Etilen Diamin Tetra Asetik asit) veya
bunun sodyum tuzu olan karmaĢık bir organik moleküldür. En önemli özelliği bu
moleküle metalik iyonların kompleks teĢkili ile bağlanıp ĢelatlaĢtırma adı verilen
reaksiyonlar meydana getirmesidir.
M+2 + EDTA  (M-EDTA) kompleks
Sertlik tayininde pH‟ı yaklaĢık 1 civarına getirilen su örneğine, sertliği
oluĢturan katyonların az bir miktarıyla kırmızı renkli bir kompleks veren
Eriochrome siyahı T indikatöründen birkaç damla eklenir. Bu esnada az bir miktar
M+2 katyonu bu indikatörle reaksiyona girer;
M+2 + (Eriochrome siyahı T)  (M Eriochrome siyahı T) kırmızı renkli
kompleks
Sertliği belirlenecek su örneği normalitesi ve faktörü bilinen bir EDTA
çözeltisi ile titre edilirken,baĢlangıçtaki serbest haldeki katyonlar (M-EDTA)
kompleksi meydana getirirler. Bu sırada renk dönmesi olmaz.
Ama serbest katyonlar bittikten sonra damlatılan EDTA çok zayıf olan (M
Eriochrome siyahı T) kompleksini parçalayıp M+2‟leri kendine bağlayacağından,
hiç kırmızı renkli kompleks kalmayınca renk kırmızıdan Eriochrome siyahı T‟nin
sulu çözeltideki normal rengi olan maviye dönüĢür. Bu dönme noktası tüm M+2
Su Kirliliğine Giriş - 210

katyonlarının EDTA tarafından bağlandığı noktadır. Buraya kadar sarfedilen


EDTA‟dan sertlik,
CaCO3 (mg/l) = (AxNxfx1000x50)/(ml)numune
formülüyle hesaplanmaktadır.
A= EDTA sarfiyatı
N, f = EDTA‟nın normalite ve faktörüdür.

6. ÇözünmüĢ oksijen tayini


ÇözünmüĢ oksijen tayini için Winkler yöntemi (iyodometrik yöntem) ile
bunun çeĢitli uygulamalara göre değiĢtirilmiĢ Ģekilleri standart yöntem olarak
kullanılmaktadır. Test, alkali Ģartlarda Mn+2 iyonunu, ortamdaki çözünmüĢ
oksijenle daha yüksek değerlikli manganezin asit Ģartlarda (I-) iyonunu okside
ederek serbest I02‟e çevirmesine dayanır. Böylece oluĢan serbest iyot miktar
yçnünden numunede mevcut oksijenin eĢdeğeri olarak ortaya çıkar. Ġyot standart
sodyum tiyosülfat çözeltisi ile volümetrik olarak ölçülür ve çözünmüĢ oksijen
cinsinden hesaplanıp ifade edilir.
Winkler yöntemi ile tayin aĢağıdaki gibidir:
DeğiĢtirilmiĢ Winkler yöntemi birçok madde ile giriĢim meydana getirir.
Bazı oksitleyici maddeler (nitrit ve Fe+3 gibi), I-‟u, I02‟a oksitleme özelliğine
sahiptirler ve yüksek sonuçlar elde edilmesine neden olurlar. Fe+2, SO-23, ve S-2
gibi maddeler I02‟u I-‟e indirgerler ve daha düĢük neticelere yol açarlar.
Winkler iĢleminde oluĢan reaksiyonlar Ģu Ģekildedir:
Mn+2 + 2OH-  Mn(OH)2 (Beyaz çökelek)
Eğer numunede oksijen mevcut değilse, saf beyaz Mn(OH)2 çökeleği
MnSO4 ve alkali + iyodür reaktifi )NaOH + KI) ilave edildiğinde oluĢur. Eğer
numunede oksijen varsa, Mn+2‟nin bir kısmı Na+‟e okside edilir ve kahverengi
manganez oksit hidrat halinde çökelir. Reaksiyon aĢağıdaki gib tamamlanır:
Mn+2 + 2OH- + 1/2 O2  MnO2 +H2O
Mn(OH)2 + 1/2 O2  MnO2 +H2O
Mn‟nin MnO2‟ye oksidayonu, bazen oksijenin tespiti olarak ifade edilir.
YavaĢça ve düĢük sıcaklıklarda olur. BloklaĢmıĢ materyali, tüm oksijenin
reaksiyona girebilmesi amacı ile hareket ettirmek gerekir. Numunelerin en az 20
sn Ģiddetle sallanması gereklidir. Tuzlu deniz suları için çok daha uzun temas
süresi gereklidir.
Tüm oksijenin reaksiyona girebilmesi için yeterli süre numuneleri
Su Analizi - 211

salladıktan sonra, çökelmeye bırakılır. Üstte berrak bir sıvı ve altta çökelek ayrılır.
Daha sonra kapak açılır ve sülfürik asit ilave edilir. DüĢük pH Ģartlarında MnO2,
I-‟u okside ederek , serbest I20‟u oluĢturur:
MnO2 + 2I- + 4H+  Mn+2 + + 2H2O
Numune ĢiĢe ağzı kapatıldıktan sonra en az 10 sn reaksiyonun
tamamlanabilmesi ve tüm iyodun numunede düzgün Ģekilde dağılımı için
sallanmalıdır. Numune artık, N/4O tiyosülfat kullanılarak titrasyon yapılır.
Winkler metodunda kullanılan reaktiflerin ilavesi nedeni ile bir miktar seyrelme
olduğundan titrasyon için 200 ml‟den biraz fazla numune alınması gereklidir. 300
ml‟lik BOI ĢiĢeleri kullanıldığında, 2 ml MnSO4 ve 2 ml alkali KI çözeltileri ilave
edilir. Bu iki reaktifin ilavesi nedeni ile, 203 ml iĢlem görmüĢ numune alınarak
titrasyon yapılır.
Numuneye ait titrasyon çözeltisi sarfiyatı ml olarak büretten okunur. Bu da,
doğrudan doğruya mg/l cinsinden çözünmüĢ oksijen konsantrasyonu Ģeklinde
ifade edilir.

7. Karbonatların tayini
(CO2, H2CO3, HCO3- ve CO-2) önemlidirler çünkü bunlar hem suda pH
değiĢimlerini önlemek suretiyle tampon vazifesi görmekte hemde bitkiler için
besin maddesi olarak hizmet etmektedirler. Karbonat miktarlarının ölçülmesi için
en popüler yöntem suyun pH‟sıdır.
Bir su örneğine belirli bir miktarda asit ilave edilip pH‟nın okunmasıyla
spesifik bir tamponlardaki suyun karbonat miktarları hesaplanabilir. Bu metodun
anahtar püf noktası ilave edilen miktar konsantrasyonun tam olarak bilinmesi ve
kullanılan asidin hacminin ve suyun hacminin dikkatlice ölçülmesidir.

8. Fosfor tayini
Fosfor determinasyon metotları:
1. Digestion metotları
a. Perklorik asit: Çok zaman alan bit metottur. Sediment örneklerinde
kullanılır.
b. Nitrik asit -sülfürik asit metodu: Pek çok örnek için tavsiye edilmektedir.
c. Persülfat oksidasyon metodu:Uygulaması en kolay metottur.
2. Kolorimetrik metotlar
a. Vana domolybdofosforik asit metodu:Rutin analizler için çok uygundur.
Su Kirliliğine Giriş - 212

b. Stannous klorid metodu


c. Askorbik asit metodu. 0.01 - 6 mg P/L

Sudaki inorganik fosfor için pek çok test vardır. En yaygın olarak
kullanılanlardan birisi çok az miktarda ölçülen suyun test tipine konularak bir
indikatör fenolfitalin eklenmesiyle yapılan testtir.
Ġndikatördeki çözeltiye sülfürük asit, potasyum antimonil tartarat, amonyum
molibdat ve askorbik asit ihtiva eden bir bileĢik ilave edilmektedir. BileĢik ve
fosforun reaksiyona girmesi için bir müddet beklenir daha sonra karıĢımın
absorbansı spektrofotometre kullanılarak 660 nm‟ de ölçülür.
Fosforik asit standardının farklı 8-10 temiz tüpte dilüsyon yapılarak su
örneğine yapılan prosedürün aynısı bunun içinde uygulanır. Daha sonra ise fosfor
miktarı bilinmeyen su örneğinin absorbansları ile fosfor miktarı bilinen standart
çözeltilerin absorbansları karĢılaĢtırılır. Bu Ģekilde standart eğriyle örneğin eğrisi
karĢılaĢtırılmıĢ olur ve standartlar örneğin eğrilerinin çakıĢtığı nokta numunedeki
fosfat miktarını verir. Bu testte asıl maksat fosfomolibdik asidin teĢekkül
etmesidir. TeĢekkül eden asidin miktarı sudaki fosfor miktarının bir
fonksiyonudur. Ġlave edilen askorbik asid fosfomolibdik asitl reaksiyona girerek
mavi renk oluĢturmaktadır.

9. Silis tayini
Silis diatom kültüründe sınırlayıcı elementlerdendir. Bu nedenle
yetiĢtiricilikte bunun sudaki konsantrasyonu pek fazla önem arzetmemektedir.
Silis determinasyonu için molibdosilikat metodu en yaygın kullanılan metottur.
Bu metotta önce su sodyum bikarbonatla ve sülfürik asitle ısıtılarak uçurulur. Bu
prosedür reaksiyona girmeyen formdaki bütün silikatı reaksiyona girebilir forma
dönüĢtürmektedir. Daha sonra bu çözeltiye hidroklorik asit ilave edilmektedir ve
son olarakta oksalik asit solüsyonu ilave edilir.
Asidik Ģartlar altında molibdat silikatla kompleks oluĢturarak molibdosilisik
asit oluĢur ve aynı zamanda fosfatlarla reaksiyon kompleks oluĢturarak
molibdofosforik asidi (daha sonra bir oksadik asit tarafından parçalanarak
interface önlenir.) oluĢturmaktadır. Renk sarıdır. Sarı rengin absorbansı 410 nm
spektrofotometrede ölçülür ve daha sonra standart silis solüsyonuyla elde edilen
absorbanslar karĢılaĢtırılarak silikon miktarı tayin edilir.
Sarı silikomolibdat kompleksi gerçekte zamana ve pH‟ya bağımlı olarak 
ve  Ģeklinde oluĢmaktadır.  Ģekli kararlı olup 2,3 – 3,9 pH aralığında sıcak
çözeltide  Ģekli ise 1,5 – 2,0 pH aralığında ve oda sıcaklığında oluĢmaktadır.
Kararsız olan  kompleksinin bir saatlik sürede  Ģekline dönüĢtüğü
Su Analizi - 213

bilinmektedir.
Silikomolibdat zayıf bir kompleks olduğundan çalıĢmada molibdatın biraz
fazla alınması gerekmektedir.  kompleksinin rengi  Ģekline göre daha belirgin
olup oda sıcaklığındaki değiĢmelerden fazla etkilenmediği, ancak doğru bir sonuç
almak için aynı sıcaklıkta çalıĢmak gerektiği bilinmektedir.
a. Kullanılan reaktifler
a. Molibdat reaktifi: 4,0 g amonyum molibdat 300 ml saf suda çözülür. 12,0
ml saf HCl ilavesiyle iyice karıĢtırılır, saf su ile hacim 500 ml‟ ye tamamlanır.
b. Metol-Sülfit çözeltisi: 6 g Na2SO3 500 ml saf suda çözülür. 10 g metol (p-
metil aminofenol sülfat) ilave edilir, metol çözündüğü zaman çözelti filtre
edilerek saklanır.
c. Oksalik asit çözeltisi: 50 g oksalik asit 500 ml saf suda çözülerek
hazırlanır.
d. Sülfürük asit çözeltisi: 250 ml saf su, 250 ml sülfürük asit ilavesiyle
hazırlanır, oda sıcaklığına soğutulur, saf su ile hacim 500 ml‟ ye tamamlanır.
e. Ġndirgeme reaktifi: 100 ml metol-sülfit, 60 ml oksalik asit ile birlikte
karıĢtırılır, bu karıĢıma yavaĢ yavaĢ 60 ml sülfirik asit çözeltisi ilave edilir,
karıĢım saf su ile 300 ml‟ye tamamlanır. Bu reaktif her defa taze hazırlanmalıdır.
e. Standart silis çözeltisi (Stok çözelti): 0,960 g sodyum silikaflorür
(Na2SiF6) tartılır, bir miktar saf suda çözülür, saf su ile litreye tamamlanır. Bunun
1 ml = 5 g.at Si‟ dir.
Bu standarttan 1 ml alınır, saf su ile 500 ml‟ ye tamamlanır.
1 ml = 0,1 g.at Si‟ dir.
Bundan 1 ml alınır, 25 ml‟ ye saf su ile tamamlanır. Bu alt satndart 4 g.at
Si / l‟ dir.
b. ĠĢlem
Örneklerin sıcaklığı 18–26 oC olmalıdır. 50 ml‟ lik mezüre 10 ml molibdat
çözeltisi konulur, 25 ml örnek ilave edilir, iyice karıĢtırılır, 10 dk beklenir.
Ġndirgeme reaktifi mezürde 50 ml çizgisine kadar doldurulup, karıĢtırılır. 1 saat
sonra 810 nm‟ de spektrofotometre ile absorbanslar saptanır. Kalibrasyon
eğrisinden yararlanarak ortamdaki silis miktarı saptanır.

10. Elektriki iletkenlik tespiti


Elektriki Ġletkenlik pH‟da olduğu gibi sudaki anyonlar, katyonlar, çözünmüĢ
katı maddeler, tuzlar, alkalinite ve sıcaklık gibi birçok parametreden direk olarak
Su Kirliliğine Giriş - 214

etkilenir. Sudaki mineralizasyonu göstermesinin yanısıra homojenlik açısından da


önemli bir göstergedir. Su ürünleri açısından elektriki iletkenlik tatlı sularda daha
önemlidir. Bir iletkenin iki ucu arasındaki potansiyel farkı ile bu iletkenden geçen
akım Ģiddeti arasında sabit bir oran vardır (Ohm kanunu). 1 cm3 hacimde ve küp
biçiminde olan bir iletkenin göstermiĢ olduğu elektriksel dirence o maddenin
özdirenci denilmektedir.
Çözeltilerin öz iletkenlikleri iletkenlik pilleri ile ölçülmektedirler. Ġletkenlik
ölçümlerinde birim mho/cm veya Siemens‟tir. Su analizlerinde mho/cm birimi
kullanılmaktadır. Çözeltilerin iletkenliği sıcaklığa göre değiĢmektedir. Elektriki
kondiktivite (EC) ölçümleri kondiktometre yada SCT metre ile yapılmaktadır.

11. Asit bağlama gücü tespiti


Asit bağlama gücü (SBV) suyun canlı verimliliği konusunda verilen
kriterlerden biridir. Suyun alkalilik düzeyini ifade etmektedir. Asit bağlama
gücünün arttığı durumda sular aĢırı kireçli diğer bir ifadeyle çok sert su
karakterindedirler.
a. Kullanılan reaktifler
a. Metil oranj: 1 g metil oranj 1 litre saf suda çözülerek hazırlanır. pH 3.0 -
4.4 arasında değiĢir.
b. 0.1 N HCl
b. ĠĢlem
Analiz edilecek örnekten 100 ml alınır, 1- 2 ml meyil oranj ilave edilir.
Sarfiyat SBV değeridir. Sarfedilen, 1 ml 0.1 N HCl = 2.8 mg CaO veya 2.8 Alman
sertliğidir.
Ca (HCO3)2 + 2 HCl  CaCl2 + 2 CO2 + 2 H2O
SBV x 2.8 = Alman sertlik derecesi
SBV x 5 = Fransız serlik derecesidir.

6.1.6. Sediment örneklerinin ağır metal analizleri için hazırlanması


60 oC‟de 24 saat kurutulmuĢ sediment örnekleri porselen havanda iyice toz
edilir.160 ‟luk elekten elenip yaklaĢık 1 g‟ı (<160 ) 100 ml‟lik cam balona
alınır, üzerine 10 ml HNO3:HCl (1:3 v/v) karıĢımı ilave edilip 120 oC‟de 2 saat
geri soğutucu altında çözünürleĢtirilir. Oda sıcaklığına gelmesi beklenip geri
soğutucu 25 ml kadar bidestile su ile balon içerisine yıkanarak alınır. Cam huni
yardımıyla Whatman 40 marka filtre kağıdından 50 ml‟lik balon-jojelere süzülür,
gerekirse bidestile su ile hacim 50 ml‟ye tamamlanır. Whatman filtre kağıtları
kristalizuarda 4 N HNO3 ilave dilmiĢ saf suda önce ıslatılır, daha sonra süzme
Su Analizi - 215

iĢlemine geçilir. Hazırlanan örnekler Atomik absorbsiyon spektrofotometresi


(AAS) ile ağır metal ölçümlerine geçilir.

1. Sediment Örneklerinde Yanabilir Madde Tayini


YaklaĢık 2 g sediment örneği (<160 ) kuartz kapsüle veya sabit tartıma
getirilmiĢ porselen krozeye hassas terazi yardımıyla tartılır. 550 oC‟de 2 saat
fırında bekletilir., desikatörde oda sıcaklığına gelmesi beklenir, tekrar tartımlar (g)
kaydedilir.
% Yanabilir madde= ((M-M‟) x 100 ) / M
M= Sediment örneği (g)
M‟=Fırından çıktıktan sonraki sediment ağırlığı (g)

2. Sediment Örneklerinde % C (Karbon) Tayini


Toz edilmiĢ sediment örneklerinden 0,2–0,5 g arası tartımlar cam balona
alınır. Üzerine 10 ml saf su, 20 ml (H2SO4+6,6 Ag2SO4), yaklaĢık 0,5 g HgSO4 ve
10 ml 1 N K2Cr2O7 ilave edilip iyice karıĢtırılır. Balona soğutucusu takılıp (hava
soğutucusu da olabilir) 160 oC‟de 2 saat ısıtılır, oda sıcaklığına gelmesi beklenir,
az saf su ile soğutucular yıkanıp balondaki tüm örnek 400 ml‟lik bir erlene alınır.
Üzerine 150 ml kadar saf su, 10 ml H3PO4 (% 75) ilave edip biraz soğuması için
beklenir, 3 damla ferroin indikatörü yardımıyla Mohr tuzuyla renk yeĢilden
kırmızıya dönene kadar titre edilip sarfiyat kaydedilir. AĢağıdaki formül
yardımıyla % C miktarına geçilir.
%C=(((N-N’)x0.12)x25)/(Sediment tartımı x Titrasyon çözelti sarfiyatı )
N= Blank sarfiyatı; N‟= Örnek sarfiyatı

Blank: 10 ml saf su, 10 ml 1 N K2Cr2O7 ve 20 ml (HgSO4 + Ag2 SO4) ile


hazırlanıp yukarıda belirtilen iĢleme tabii tutulur.
Titrasyon çöz: 10 ml N N K2Cr2O7 ve 20 ml der H2SO4 ilave edip yukarıda
belirtilen iĢleme tabii tutulur.
Kullanılan reaktifler:
a. Sülfürük asit + GümüĢ sülfat çöz: 6,6 g Ag2 SO4 1000 ml der. H2SO4 de
çözülerek hazırlanır.
b. Potasyum bikromat çöz. (N):49,04 g K2Cr2O7 1000 ml saf suda çözülür.
c. Mohr Tuzu Fe (NH4)2 (SO4)2 .6H2O çöz.:156,8 g Mohr tuzu 800 ml kadar
saf suda çözülür. 14 ml der. H2SO4 ilave edilip 1000 ml‟ye saf su ile tamamlanır.
Su Kirliliğine Giriş - 216

Bu çözelti analizden hemen önce taze hazırlanmalıdır.

c. Ferroin indikatörü:1,5 g Orthophenanthroline ve 0,7 g FeSO4.7H2O 100


ml saf suda çözülerek hazırlanır.

3. Sedimentte Fe Tayini
Ağır metal analizleri için hazırlanan örneklerden ve blank‟ten 25 ml‟lik
balon-jojelere 1 ml alınır, yaklaĢık 15 ml saf su ilave edilir. Herbirine 1 ml N HCl,
1 ml doymuĢ Sodyum asetat, 1 ml % 1‟lik Askorbik asit ve 1 ml % 0,1‟lik
Orthophenanthroline ilave edilip iyice karıĢtırılır. Saf su ile 25 ml‟ye tamamlanır.
½ saat sonra 505 nm „de spektrofotometre ile absorbansları saptanır, kör örnek
(blank) absorbansı çıkartıldıktan sonra aĢağıda verilen formüle göre mg/kg olarak
sedimetteki demir (Fe) miktarı bulunur.
Fe (mg/kg)=(absorbans x 0.124 x 50 x 1000)/(0.1x sed.ağ.)
= (absorbans x 62000) / sed.ağ.
VII. BÖLÜM

7. KĠRLETĠCĠLER VE ÇEVRE

7.1. Toprak kirlenmesi


Su ürünleri yetiĢtiriciliğinde toprak havuzların fazla miktarda kullanılması
yetiĢtiricilerin toprağın bizzat kendisinin nasıl ve hangi kaynaklarca nasıl
kirlendiğinin bilmelerini zorunlu kılmaktadır. ÇeĢitli zirai uygulamalarda
kullanılan pestisitlerin ve asit yağmurlarının topraktan süzülerek yetiĢtiricilik
havuzlarına geçmesi hasadı olumsuz yönde etkileyecek ve hatta zaman zaman
kütlesel ölümlere yol açmak suretiyle iĢletmeleri büyük kayıplara uğratabilecektir.
Zira toprak suyla her zaman temastadır. ĠĢte bu risk kaynaklarını ve diğer toprak
kirletici unsurların bilinmesi bakımından bu bölümde toprak kirlenmesi kısaca
özetlenmeye çalıĢılmıĢtır.
Toprak, yerküremizi kaplayan çeĢitli mineral ve organik maddelerin
muhtelif oranlarda karıĢımından oluĢan, köklü bitkiler için bir mekan ve besin
kaynağı olan, bünyesindeki mikroorganizmalarla birlikte canlı bir ortam olarak
ele alınabilen bir varlıktır.
Toprağın bir kesiti alınıp incelendiğinde;
1. Katı maddeler (Toprak taneleri)
2. Toprak taneleri arasındaki boĢluklar
3. Bu boĢluktaki su
4. Aynı boĢluktaki havadan meydana geldiği görülmektedir.
Bu bileĢenlerin % olarak dağılımı toprak Ģekline göre değiĢmekle beraber
genel olarak toprak yapısının hacim olarak % 50‟ sinin katı de, % 50‟ sinin ise
boĢluk olduğu kabul edilir. BoĢlukları dolduran hava ve suyun birbirine oranları
çok değiĢiktir. Toprağın katı madde kısmı ise; inorganik ve organik olmak üzere
iki kısımda incelenir. Ġnorganik maddeler organik maddelere nazaran çok daha
fazladır. Toprak kirlenmesi bakımından toprak tanelerinin büyüklüğü ve kimyasal
yapısı ile toprağın su tutma kabiliyeti, toprağın önemli özelliklerinden ikisini
teĢkil eder.
Toprağın kirlenmesi veya kirlenmiĢ topraklar aynı zamanda yeraltı ve yüzey
sularının kirlenmesine sebep olur. Pek çok yüzey suyunun kimyasal yapısı,
bilhassa düĢük akıĢ dönemlerinde birinci derecede toprak üzerindeki
faaliyetlerden ve toprak alt tabakalarının jeolojik formasyonlarından etkilenir.
Toprak, kirleticileri bünyesinde tutabilir, değiĢtirebilir, ayrıĢtırabilir veya adsorbe
Su Kirliliğine Giriş - 218

edebilir.

7.1.1. Toprak için kirletici kaynaklar


Toprak kirlenmesi, insan faaliyetleri sonucunda toprağın tabii yapının
bozulması, fiziksel, kimyasal ve biyolojik bileĢiminin menfi yönde değiĢmesi ve
toprağın özelliği icabı faydalı kullanılabilirliğinin azalması veya yerinde
kullanılmaması Ģeklinde tarif edilir.
Toprağı kirleten kaynaklar;
1. Belediyelerin çöp dökme yerleri
2. ÇeĢitli sanayi kuruluĢlarının katı atıklarının toprağa verilmesi
3. Arıtma tesislerinde oluĢan çamurların dökülmesi
4. Fosseptik muhtevalarının boĢaltılması
5. Sıvı atıkların toprağa verilerek uzaklaĢtırılması
6. Tarımsal ilaçların toprakta birisi
7. Zirai gübreleme yapılması
8. Partikül ve aerosol halindeki hava kirleticilerinin toprakta birikerek
toprağı kirletmesi
9. Sulama sonunda topraktaki tuz miktarının artması

7.1.2. Toprak havuzlarının bakım ve gübrelenmesi


Kültür balıkçılığında kullanılan toprak havuzların toprak kirliliğinin olduğu
bölgelerde kurulması neticesinde topraktan suya geçen maddeler havuzlardaki
canlılar üzerine menfi etkiler yapmaktadırlar. Ayrıca, kültür sistemlerinde
bilinçsiz gübreleme neticesinde de aĢırı organik madde birikmesi neticesinde
otlanma olmakta ve bundan dolayı meydana gelen kirlilik neticesinde de
balıklardan elde edilen verim oldukça düĢmektedir. Örneğin, sazan havuzlarında
gerek su altı gerekse su üstü bitkileri arzu edilmezler. Dolayısıyla, verimi
arttırmak için mutlak surette aĢırı otlanmayla mücadele yapılmalı ve kullanılan
gübrelerin miktarları iyi ayarlanmalıdır. Sazan yetiĢtiriciliğinde verimliliği
arttırmak için uygulanan iĢlemler 1. Ot mücadelesi ve 2. Gübreleme‟dir
(Çelikkale, 1991).
1. Ot mücadelesi
Havuzlarda aĢırı ot birikmesinin sakıncaları aĢağıdaki gibi özetlenebilir
a. Balıkların havuz içerisindeki hareket sahasını azaltırlar ve aynı zamanda
havuz tabanının balıklar tarafından karıĢtırılmasına engel olurlar.
Kirleticiler ve Çevre - 219

b. Doğal gıdaların geliĢimini sağlamak amacı ile havuzlara verilen


gübrelerin büyük bir kısmı bu bitkilerce tüketilir.
c. Bu bitkiler balık düĢmanlarına barınak oluĢturdukları gibi, havuzların
gereği gibi denetimleri ve hastalıkların gözlenmesini zayıflatmaktadırlar.
d. Havuzları gölgelendirerek ıĢığın tabana nüfuz oranını azaltırlar. Geceleri
oksijen tüketerek özellikle yaz aylarında sabahları oksijen azalmasına sebep
olurlar.
e. Hasat ve kuruya çıkarma dönemlerinde taban çalıĢmalarını zorlaĢtırırlar.
Bunlar ve benzeri nedenlerle bu otlarla savaĢım baĢarılı bir havuz
iĢletmeciliği için zorunludur. Bitki mücadelesinde baĢlıca 3 yöntem
uygulanmaktadır.
1. Mekanik mücadele,
2. Kimyasal mücadele ve
3. Biyolojik mücadele.
Mekanik ot mücadelesi çeĢitli dönemlerde otların çeĢitli araç ve gereçlerle
havuzlardan biçilmeleri Ģeklinde yapılmaktadır. Eğer havuzlar tamamen
boĢaltılmıĢ ise bu biçme iĢlemi çayır biçme makineleri, orak, tırpan vb. araçlarla
olabileceği gibi çok büyük ve tabanı kuru havuzlarda büyük biçer döverlerle de
yapılabilir. Eğer havuzda su varsa o takdirde su içinde hareket edebilen vasıtalara
takılan ve su içinde çalıĢan biçme makineleri ile bu iĢ yapılabilir.
Kimyasal ot savaĢımında çeĢitli bitki öldürücü kimyasal madde
kullanılmaktadır. Bu kimyasal maddelerin bazılarının biraz fazla
konsantrasyonları balıklara da öldürücü etki yaptığından, bunların miktarlarının
çok hassas ayarlanması gerekmektedir. Bu nedenle özel bilgi ve teknik isteyen bir
yöntemdir.
Biyolojik savaĢımda ot yiyen Çin menĢeli sazanlar kullanılır. Bunlar içinde
en önemlisi çayır sazanı (Ctenopharyngodon idella) ve gümüĢ sazanı
(Hypophthalmichthys molitrix)‟ dir. Çayır sazanı (ot sazanı) yumurtadan çıktıktan
sonraki ilk larva devrelerinde zooplanktonlarla beslenir ve 8 – 10 cm‟lik boydan
itibaren bitkisel yemlere geçer. Havuz içinde oluĢan yemlerin büyük bir kısmını
yiyen çayır sazanının 1 kg canlı ağırlık kazanması için 25 – 35 kg yumuĢak su altı
bitkisi veya 20 – 30 kg su üstü bitkisine gereksinim duyar. 1 ha‟lık sazan
havuzuna 150 – 200 adet çayır sazanı yerleĢtirilmesi ot savaĢımı için uygundur.
Bunların özellikle yavru büyütme havuzlarına yerleĢtirilmeleri sığ olmaları
nedeniyle otlanmayı önleme yönünden önerilir. Ot sazanlarının geliĢimi ve et
kalitesi de iyidir. 1 yılda ortalama 45 gr, 2 yılda 300 gr, 3 yılda 1000 gr, 4 yılda
2,5 kg ve 10 – 15 yılda 40 – 45 kg ağırlığa yükselirler. Ot savaĢımı için ikinci
Su Kirliliğine Giriş - 220

sazan türü olan gümüĢ sazanı fitoplanktonlarla beslenirler ve 10 – 12 günden


itibaren fitoplankton beslenmesine geçerler. Özellikle entansif iĢletilen havuzlarda
fazla oluĢan fitoplankton neden ile O2 ve pH değerlerindeki Ģiddetli sapmaları
önlemek için gümüĢ sazanı çok uygundur. Bu balık, suyu filtre ederek gıdasını
alır. 250 gr ağırlığındaki bir balık saatte 32 litre su filtre eder. Litresinde 3 – 45
mg yosun bulunan bir havuz suyunda saatte 1,3 gr taze yosun yer.
2. Sazan havuzlarının gübrelenmesi
Sazan üretiminde havuzların gübrelenmesi en önemli uğraĢlardan birisini
oluĢturur. Gübreleme ile havuz suyundaki fitoplanktonlar geliĢir, bunları yiyerek
zooplanktonlar geliĢirler. Zooplanktonlar balıkların doğal gıdalarını oluĢturdukları
gibi, balık gıdası bazı canlılara da yem olurlar. Havuzların gübrelenmesine hem
inorganik hem de organik gübreler kullanılırlar. Havuzların gübrelenmesinde ve
bakımında kireç önemli bir yer tutmaktadır.
A. Kireç ve kireçli gübreler
Havuzladda kireçleme iki amaç için yapılmaktadır. Birincisi havuzların
dezenfeksiyonu, ikincisi ise verimi arttırmaktır. Dezenfeksiyon için yılda CaO
olarak 1000 – 1250 kg/ha kullanılır. SönmemiĢ kireçten (CaO) baĢka kalsiyum
siyanamid te (CaCN2) kullanılmaktadır.
Kireçle havuzların gübrelenmesi baĢlıca Ģu amaçlar için yapılmaktadır.
a. Havuz toprağı ve dolayısıyla havuz suyunun asit etkisini gidermek
b. Suyun asit bağlama gücünü yükseltmek (1 ABG =2,8 mg CaO/lt; 28 gr
CaO /m3 ; 280 kg CaO veya 550 kg CaCO3 /ha)
c. Karbondioksit temin etmek için
CaCO3 + 2CO2 +2H2O  2H2CO3 + CaCO3  Ca (HCO3)2 karbonik asit
suda çözülmeyen CaCO3‟ı çözer ve Ca(HCO3)2‟ a çevirir. Dolayısı ile CO2 suda
Ca (HCO3)2 Ģeklinde tutulur ve bu da pH değiĢmelerini önler.
d. Toprakta bağlı bulunan besin maddelerinin serbest bırakılmasını
sağlamak
e. Su bitkileri ve hayvanları için gerekli kalsiyum gereksinimini karĢılamak
f. Havuzda aĢırı bulunan Mg+, K+ ve Na+ „nın zararlı etkilerini azaltmak
g. Suda bulunacak hümik asit gibi organik ve sülfürik asit gibi inorganik
asitlerin nötralize olmasını sağlamak
h. Amonyum bileĢiklerinin nitrifikasyonla nitrit ve nitratlara dönüĢmesini
sağlamak
Bu ve benzeri amaçlar için havuzların gübrelenmesi gerekmektedir. Bu
Kirleticiler ve Çevre - 221

gübrelemede kireç kaynağı olarak kireç taĢı (CaCO3), sönmemiĢ kireç (CaO),
sönmüĢ kireç Ca(OH)2 ve kalsiyum siyanamid (CaCN2) kullanılır.
Kireçlenme suyu kurutulmuĢ havuz tabanına, havuz suyuna veya havuza
akan suya uygulanabilir.
Gerek dezenfeksiyon için ve gerekse gübreleme için kireçleme yapılırken
bazı noktalara dikkat edilmelidir. Ġlkbahar ve sonbaharda nemli havuz tabanına 1
– 2 hafta ara ile CaO veya CaCN2 verilmeli, tabana üniform olarak bunlar
serilmelidir.
Diğer gübrelerin tesirini arttırmak ve toprağı ıslah amacı ile bu gübrelerden
önce kullanılan kireç toprağın özelliğine göre ortalama 250 – 750 kg/h verilir. Bu
miktar killi topraklarda havuz toprağını nötralize etmek için 500 kg‟dan 4000
kg/ha‟a kadar, kumlu – killi topraklarda 500 – 2000 kg/ha ve kumlu topraklarda
250 – 1250 kg/ha CaO‟e kadar değiĢiklik arzetmektedir.
Bu verilecek kireç miktarı günde 200 kg/ha civarında olmak üzere birkaç
gün ara ile birkaç seferde verilir. Eğer yeterli çiftlik gübresi kullanılıyorsa ve
havuzlarda yetiĢtiricilik entansif olarak yapılıyorsa her ay 150 – 200 kg/ha toz
kirecin su yüzeyine serpilmesinde büyük fayda vardır.
Havuz suyuna kireç verilmesinde düzenli bir verme iĢlemi için çarklı
değirmen sistemi ile verilen kireç ayarlanabilir. Suyun akıĢ hızı ve miktarına göre
dönen çark belli bir kireci suya döker. Bu kireç miktarı suyun sertlik, yumuĢaklık
pH durumu yanında sudaki demir bileĢiklerine göre de değiĢir. Suda bulunan
demir bileĢiklerinin zararlı etkisini gidermek için havuza akan suya kireç verilir.
Demir bileĢiklerinin balıkların solungaçları üzerindeki alkalik vasatta çökerek
solungaçları tıkar. Suyun havuza gelmeden önce kireçlenmesi ile bu çökeltme
iĢlemi de önceden yapılmıĢ olur. ġöyleki;

CaO+2O  Ca(OH)2+ısı.Ca(OH)2  Ca+++ 2 OH, Fe+++ + 3OH-  Fe


(OH)3
Bu Fe(OH)3 hemen hemen çözünmez denecek kadar az çok inen kırmızı
renkte bir çökelti oluĢturur.
Kireç verilme iĢlemi fosfatlı gübrelerin kullanılmasından asgari 2–3 hafta
önce yapılmalıdır. Aksi halde fiksasyona sebep olmaktadır.
Fosforun, toprağın organik veya inorganik yapı maddeleri ile eriyebilir bir
durumda olan bitki besin maddelerinin birleĢerek daha az eriyebilir bileĢikler
haline dönüĢebilmesi, değiĢebilir iyonların değiĢmez bir duruma geçmesine besin
maddelerinin tespiti veya fiksasyonu denir. Ayrıca ilkbaharda CaO veya CaCN2
balıklandırmadan asgari 15 gün önce uygulanmalı, aksi halde balıkların
ölmelerine sebep olur.
Su Kirliliğine Giriş - 222

B. Fosfatlı gübreler
Fosfatlı gübreler olarak Triple süper fosfat (% 40 P2O5), normal süper fosfat
(% 18 P2O5) ve Thomas unu kullanılır. Bunlardan Thomas unu suda geç
eridiğinden kıĢın, süper fosfat su sıcaklığının yükseldiği mayıs ayından itibaren
verilir. Hektara ortalama 300 kg/yıl verilir. Üründe % 100‟ ün üzerinde artıĢ
sağlar.
C. Potasyumlu gübreler
Su fakir, kumlu, bataklık bölge veya iğne yapraklı ağaçlık yerlerden geçerek
geliyorsa potasyum eksikliği söz konusu olabilir. Böyle hallerde 100 – 200 kg/ha
potasyumlu gübreler yeterlidir.
D. Azotlu gübreler
Azot doğal verimlilik için önemli bir protein yapı taĢı olarak önem taĢır.
Azotlu gübreleme konusu tartıĢma halindedir. Bazı memlekette besi süresinde N
miktarı 2 mg/lt ve P miktarı 0,5 mg/lt‟ nin altına düĢünce gübreleme
yapılmaktadır. Mineral gübrelemede azot fosfat oranı 2 :1 ( 2N : 1 P2O5), azotun
fosfor asidine oranı 4 : 1 veya 6 : 1 iyi olarak kabul edilir. Azot gübresi olarak
kalsiyum amonyum nitrat 300 – 400 kg/ha kadar ve 3 – 4 seferde verilir. Bu % 20
N içerir. Haziran baĢı ağustos sonu arasında10 –14 günlük aralıklarla verilen 10 –
200 kg/ha azot ile her 1 kg azota karĢı 0,8 – 1,5 kg sazan ürünü
sağlanabilmektedir. Azot gübrelemesinde havuzlar otsuz olmalı, yeterli kireç,
yeterli oksijen, yeterli derecede iyi parçalanabilir organik madde bulunması,
havuz tabanının ince kolloidal çamurla kaplı olması ve ıĢık görmesi gereklidir.
E. Organik gübreler
Havuzlarda yüksek absorbe ve alıĢ veriĢ gücüne sahip ince kolloidal organik
bir çamur tabakası oluĢturmak ve havuz toprağını ıslah etmek amacı ile çiftlik
gübreleri kullanılır. Özellikle yavru büyütme havuzlarında plankton geliĢimini
sağlamak için çiftlik gübresi çok uygundur. Verilecek gübre miktarı durum ve
amaca göre 5 – 30 ton/ha arasında değiĢmektedir. Fazla oksijen harcanmasına
neden olduğu için genellikle kıĢın havuz tabanına serilerek, diğer mevsimlerde ise
(1 m3/hafta nisan – haziran arası) partiler halinde tüm havuza yayılma iĢlemi
yapmaksızın verilmektedir. Çiftlik gübreleri dıĢında yeĢil gübre olarak bitki
tohumları ekilerek hazırlanan yavru ön büyütme havuzlarında doğal yemler çok
iyi geliĢmektedir.

7.2. Türkiye Su Havzaları ve Kirlilik Problemleri


Günümüzde ya doğal kaynaklardan, ya kuyulardan veya nehir, göl ve baraj
sularının özel yöntemlerle arıtılmasından sağlanan sular, içme ve kullanma suyu
olarak kullanılmaktadır. Kaynak suları genellikle toprağın derinliklerinden
Kirleticiler ve Çevre - 223

geldiklerinden ötürü, doğal olarak mikrobiyolojik yönden temiz olup, yeryüzünde


nakil, kullanma ve diğer iĢlemler esnasında kirlenmektedir. Bir kontaminasyona
uğramayan kuyular için de, aynı Ģeyleri söylemek mümkündür. Arıtma sonucu
elde edilen sular için durum biraz farklıdır. Arıtma iĢlemlerindeki herhangi bir
aksaklık, suyun tam olarak temizlenmesini önler (Leloğlu, 1984).
Doğu anadolu bölgesinde mevcut yeraltı sularının kalitesini bozan
etmenlerin baĢında; formasyondan gelenler, Volkanizmadan gelenler ve yapısal
etmenler gelmektedir. (Yurdagül ve Kaplan, 1984). Ancak günümüzde atık suların
kullanılmasıyla faydalar sağlanılması amaçlanmaktadır. Örneğin, atık suların
sulama suyu olarak kullanılması. Atık suların sulama amacıyla kullanılmasında
sağlanan önemli yararlar; suyun yeniden kullanılması ve korunması, bitki besin
maddelerinin yeniden kullanımı, atık suların yönetiminin daha ucuza yapılması ve
tarımda verimliliğin arttırılmasıdır. Bu yararlardan en önemli olanı ise, bitki
beslenmesinde esas olan mikro ve makro besin maddelerinin sağlanmasıdır
(Sağlam ve ark.,1984).
Su kaynaklarımızdan içme suyu baĢta olmak üzere, sulama suyu, kullanma
suyu, enerji üretimi ve buralarda yapılan doğal avcılık ve kültür balıkçılığı olarak
faydalanmaktayız. Ülkemizde bulunan su kaynakları drenaj sahaları itibariyle 26
havza olarak ifade edilmektedir (Tablo 7.1). Bunların tamamının karĢı karĢıya
olduğu tehlikeler ve bu tehlikelerin doğurduğu belli baĢlı sorunlar aĢağıdaki gibi
özetlenebilir.
1. Nehirler üzerinde planlanan barajların yapımı esnasında balıkların
rahatlıkla geçebilecekleri göç yollarının yapılmaması veya aktif olarak
kullanılmaması neticesinde ekolojik dengenin bozulması

Tablo 7.1. Drenaj sahaları itibariyle Ülkemiz su havzaları


Havza Adı Ortalama Su Kapasitesi (km3/yıl)
Meriç Havzası 1.33
Marmara Havzası 8.33
Susurluk Havzası 5.43
Kuzey Ege Havzası 2.09
Gediz Havzası 1.95
Küçük Menderes Havzası 1.19
Büyük Menderes Havzası 3.03
Batı Karadeniz Havzası 8.93
Antalya Havzası 11.06
Burdur Göller Havzası 0.50
Akarçay Havzası 0.49
Sakarya Havzası 6.40
Batı Karadeniz Havzası 9.93
Su Kirliliğine Giriş - 224

YeĢilırmak Havzası 5.80


Kızılırmak Havzası 6.48
Konya Kapalı Havzası 4.52
Doğu Akdeniz Havzası 11.07
Seyhan Havzası 8.01
Asi Havzası 1.17
Ceyhan Havzası 7.18
Fırat Havzası 31.61
Doğu Karadeniz Havzası 14.90
Çoruh Havzası 6.30
Aras Havzası 4.63
Van Gölü Havzası 2.39
Dicle Havzası 21.33

2. Nehirler üzerinde planlanan balıkçılık iĢletmelerinin buraları kirletiyor


sebebiyle kapatılmak istenmesi neticesinde meydana gelen ekonomik kayıplar.
Ayrıca bir nehir üzerinde kurulacak balık iĢletmelerinin aralarındaki
mesafelerinde kaç kilometre olacağının kanunla belirtilmiĢ olmamasında dolayı
çıkan hukuki anlaĢmazlıklar
3. Özellikle bazı bölgelerimizde bulunan havzalarımız Ģehirlerle iç içe
girmiĢ durumda olduklarından mülklerininde kamuya ait olması nedeniyle
yapılaĢma vb. bahanelerle bazı çevreler tarafından yağmalanması.
4. Mevcut sularımızın erozyon nedeniyle kirlenmesi
5. Fabrika atık sularıyla kirlenmesi
6. Kanalizasyon sularıyla kirlenmesi
7. Özellikle kentleĢmenin hızlı olduğu bölgelerde havzaları koruma
mesafelerine riayet edilmemesi neticesinde sulama maksatlı vs. yapılan bazı su
rezervuarlarında ve tabii su kaynaklarımızda problemlerin doğması
8. Su kaynaklarımızın yakınlarında çeĢitli maksatlarla kurulan tesislerin
(fabrikalar vs.) katı atıklarının ve sıvı atıklarının suya veya toprağa atılması
neticesinde sularda meydana getirdikleri kalıcı hasarların su ortamında yaĢayan
canlıları öldürmeleri. Örneğin, kağıt fabrikası ve kanalizasyon atıklarının
boĢaltıldığı nehir havzasında yaĢayan ergin atlantik salmonlar (Salmo salar)‟ın
kan hemoglobininde, plazma kolesterolünde ve bilirubinlerinde önemli derecede
değiĢiklikler olduğu kaydedilmektedir (Everall et. al., 1991).
9. Hava kirliliğine bağlı olarak oluĢan sülfirik asitin topraklarımıza ve su
kaynaklarımıza yağması neticesinde hep toprakların hem de suların doğal
yapılarının bozulması
Kirleticiler ve Çevre - 225

10. Tarım arazilerinde bilinçsiz kullanılan ilaçların ve gübrelerin topraktan


yıkanması neticesinde su kaynaklarımıza ulaĢması neticesinde ortaya çıkan
problemler

7.3. Su Kaynaklarının Korunması ve Kirliliğinin Önlenmesi Ġçin


Tavsiyeler
Ġç sular karasal su sisteminde bulunan tüm suları içine almaktadır DıĢ
görünümleri bakımından iç sular; durgun su, akarsu ve yeraltı suyu olarak çok
değiĢiklik arz etmektedir. Su kirliliğine neden olan baĢlıca kaynaklar; Evsel ve
endüstriyel atık sular, toksik metal kirliliği, zirai ilaçlama sonucunda oluĢan
kirlilik ve piknik vs. eğlence atıklarıdır. Kirletilen suların kaliteleri
bozulmaktadır. DüĢük kaliteli sular balıkların hastalanmalarına sebep olabilen
stress kaynaklarının baĢında gelmekte ve hatta toplu ölümlere yol açmaktadır.
Kirletici ajanların orijinleri çok farklı olsa da meydana getirdikleri hasar
yönünden ele alındıklarında hepsinin suda olmaması gereken unsurlar olarak
algılanması ve dolayısıyla sularımızın temiz tutulması gerekmektedir. Elimizde
olmayan nedenlerden dolayı (atmosferik olaylar, doğal afetler vs.) sularda
meydana gelen değiĢikliklere karĢı da önceden önlem alınması verimlilik üzerine
olumlu etkiler yapacaktır. Havzaların korunması yukarıda saydığımız
olumsuzlukları büyük ölçüde engelleyecektir.
Havzaları korumak için alınacak idari ve teknik tedbirlerin bazıları
aĢağıdaki gibi sıralanabilir.
1. Yeterli miktarda ve sık sık denetimler yapılarak tahribatların önlenmesi
veya en aza indirilmesi
2. Havzalarda istihdama müsaade edilmemesi
3. Havza sınırları belirlenmeli ve koruma altına alınmalı
4. Havza kenarlarında bulunan tarım topraklarında gübreleme ve ilaçlama
faaliyetleri iĢi bilenler tarafından uygun metotlarla yapılmalı
5. Maden iĢletmeciliği yapılan yerlerin denetim altında bulunması
6. Havzalarda bulunan orman örtüsünün korunmaya alınması
7. Sanayi tesislerinin havza koruma alanlarının dıĢına kaydırılması
8. Çevrenin ağaçlandırılmasıyla rüzgar gibi faktörlerle toprak erozyonunun
önlenmesi
9. Hava kirliliğinin kontrol altına alınması
10. Biyolojik kirlenmenin önüne geçilmesi için su kaynaklarında
yetiĢtirilcek uygun su canlılarının belirlenmesi
Su Kirliliğine Giriş - 226

11. Orman yangınlarının önlenmesi ve ormanlarda emniyet Ģeritlerinin


açılması ayrıca koruculuk sisteminin iyileĢtirilmesi
12. Bitki örtüsünün korunması bu maksatla mera kanunlarının
uygulanmasına riayet edilmesi
13. Teknik tedbir olarak üst havzaların ağaçlandırılması suretiyle erozyonun
engellenmesi, Her çeĢit fabrikaya filtrasyon düzeneklerinin konulması ve her
zaman çalıĢır vaziyette olup olmadıklarının kontrol edilmesi. Bu Ģekilde sulara
geçmesi muhtemel her çeĢit zararlı maddelerin eleminasyonu sağlanmıĢ olacaktır.
14. Su havzalarında bulunan nüfus kontrol altına alınmalı
15. Yönetmenlikler ve kurallar açık ve net olmalı
16. Çöplüklerin havzaların dıĢında planlanması
17. Kanalizasyon suları filtre edilmeli
18. Havzaların içerisinden geçirilecek yolların planının iyi yapılması
19. Yasal düzenlemeler ve caydırıcı önlemler alınmalı (orman yakıcılar vs.
cezalandırılmalı )
20. Devlet kurumları ortak ve koordineli çalıĢmalı
21. Seller yapılacak setlerle vs. önlenmeli
BÖLÜM VIII

8. SÖZLÜK

8.1. Su Kalitesi ve Kirliliğinde Kullanılan Terimler


Su kirliliği ve kalitesiyle ilgili terimlerden sıkça kullanılanları aĢağıda
özetlenmektedir (Anonim, 1990; Atamanalp ve ark., 1999)

Abiyotik ayrıĢma: Biyolojik olmayan ayrıĢma. Hidroliz, fotoliz,


oksidasyon gibi biyolojik olmayan fiziksel veya kimyasal iĢlemlerle maddelerin
yapısının değiĢmesidir.

Aerobik: Havalı, ortamda serbest oksijenin varlığını gerektirme veya


serbest oksijenin varlığından zarar görme özelliğidir.

Aktif çamur: ÇözünmüĢ oksijenin mevcut olduğu ortamda bakteri ve diğer


mikroorganizmaların üremesi yoluyla atık suların arıtılması sonucu oluĢup biriken
biyolojik kütledir.

Akut zehirlilik: Etkisi kısa sürede görülen zehirliliktir.

Alfa faktörü: Aktif çamur ünitelerinde belli bir sıcaklıkta karma çözeltideki
oksijen taĢıma katsayısının, temiz sulardaki oksijen taĢıma katsayısına oranıdır.

Alkalilik derecesi: Bir su ortamının hidrojen iyonlarına karĢı gösterdiği,


sayılarla ifade edilebilen, reaksiyon kapasitesidir.

Anaerobik: Havasız ortamda serbest oksijenin yokluğunu gerektirme veya


serbest oksijenin yokluğundan zarar görmeme özelliğidir.

Asitlik derecesi: Bir su ortamının hidroksil iyonlarına karĢı gösterdiği,


sayılarla ifade edilebilen, reaksiyon kapasitesidir.

Askıdaki katı madde miktarı: KarıĢık sıvı içindeki katı maddelerin kuru
haldeki miktarıdır.

Atık: Her türlü üretim ve tüketim faaliyetleri sonucu oluĢan, fiziksel,


kimyasal ve bakteriyolojik özellikleriyle karıĢtıkları alıcı ortama doğrudan veya
dolaylı zara verebilen ve alıcı ortamda doğal bileĢim ve özelliklerinin değiĢmesine
yol açan, katı, sıvı ve gaz halindeki maddelerdir.
Su Kirliliğine Giriş - 228

Atıksu: Her türlü üretim ve tüketim iĢleminde kullanıldıktan sonra alıcı


ortama geri verilen veya üretim iĢlemi sırasında ortaya çıkan ve herhangi bir
arıtım iĢlemi yapılmaksızın kullanımı mümkün olmayan sulardır.

Az kirli su: Çalkalandığı zaman köpük yapmayan, görülebilir yağ ve gres


ihtiva etmeyen, askıda katı madde miktarı 20 mg/l‟ den küçük olan sulardır.

Azotunu giderme: Genellikle bakteri faaliyetleri sonucu, su veya atık


sularda mevcut azot bileĢiklerindeki özellikle nitrat ve nitritlerdeki, azot veya azot
oksitlerin açığa çıkarılmasıdır.

Basınçlı çamur süzgeci: Çamurun bir pompa ile basınçla sevk edildiği,
bölmeler arasında kalan çamur pastasının uzaklaĢtırıldığı, aralarında süzme
bezleri bulunan bir seri drenaj plakalarından oluĢan, bölmeli süzme iĢlemidir.

BerraklaĢtırma: (Durultma) Durgun bir havuz içinde katı maddelerin dibe


çöktürülüp daha berrak bir suyun dıĢarı verilmesi iĢlemidir.

BirleĢik zehirlilik: Ġki veya daha fazla zehirli maddenin birlikte meydana
getirdiği etkidir.

Biyokimyasal oksidasyon: Oksijenli ortamda sudaki maddelerin


(çoğunlukla organik bileĢimli) mikroorganizmalar tarafından mineralizasyon
iĢlemidir.

Biyolojik arıtma: Atık suların biyolojik süzme ve çökeltme veya aktif


çamur iĢlemi gibi biyolojik iĢlemlere tabii tutulmasıdır.

Biyolojik ayrıĢma: Canlı organizmaların etkileriyle biyokimyasal


reaksiyon sonucu sulu ortamdaki organik maddelerin ayrıĢmasıdır.

Biyolojik birikim: Organizmalarda veya onların bir kısmında belli bir


maddenin gıda zinciri yoluyla birikme iĢlemidir.

Biyolojik filtre: Kendisi bir iĢleme girmeyen fakat üzerinde bulunan,


biyolojik bakımdan aktif bir tabaka yoluyla atık suları temizlemeye yarayan
malzeme parçacıklarından oluĢan bir yataktır.

Biyolojik parçalanabilirlik: Organik maddenin biyolojik ayrıĢma


iĢlemidir.

Biyolojik tabaka: (Biyofilm) Arıtma sistemlerinde bir katı madde


yüzeyinde meydana gelen canlı organizmalardan teĢekkül eden bir tabakadır.
Sözlük - 229

Bölgesel profil numuneler: Su kütlesinin değiĢik bölgelerinden alınmıĢ


profil numuneleridir.

Çökebilen katı madde: Belirli Ģartlar altında ve sürede, bulunduğu kabın


dibine çökelerek birikebilen ve genellikle sediment maddeleri, kaya zerreleri, çok
ince kum, silt, çamur ve organik maddeleri ihtiva eden bir karıĢımdır.

ÇözünmüĢ organik karbon: Su numunesi 0.45 m gözenekli organik


membran filtreden süzüldüğünde süzüntüden geçen organik maddelerin ihtiva
ettiği karbon miktarıdır.

Damıtma: Yüksek safiyet derecesinde su elde etmek amacıyla baĢvurulan


buharlaĢtırma ve yoğunlaĢtırma iĢlemidir.

Detritus: Biyolojik anlamda, küçük organik maddelerdir.(Lağım sularının


arıtılması alanında ise, sudan yoğun olan fakat akarsularla taĢınabilen kaba
maddelerdir.)

Dezenfeksiyon: Bütün zararlı canlıları (patojenleri) uzaklaĢtırmak veya


tesirsiz hale getirmek amacıyla suyun gerekli iĢleme tabii tutulmasıdır.

Dializ: Küçük molekül ve iyonların bir zardan geçirilerek çözeltideki büyük


moleküller ve askı halindeki maddelerden ayrılması iĢlemidir.

Dip birikimi: (Taban çamuru) Toprakların tabii olarak aĢınması (erozyona


uğraması), atık suların boĢaltılması veya deniz yatağında biriken ve muhtemelen
organik maddelerde ihtiva eden birikimlerdir.

Elektriki iletkenlik: Sularda çözünmüĢ halde bulunan toplam tuzların,


mikromhos veya milimhos olarak ifadesidir.

Elektrodializ: Bir elektrik alanının tesiri altında bulunan herhangi bir


sudaki iyonların, iyon değiĢimine uygun bir membrandan geçirilerek öbür
taraftaki suya aktarılmasıdır.

Endüstriyel atıksu: Her türlü endüstriyel faaliyetler sonucu oluĢan,


fiziksel, kimyasal ve bakteriyolojik özellikleriyle karıĢtıkları alıcı ortama doğran
veya dolaylı zarar verebilen ve alıcı ortamda doğal bileĢim ve özelliklerin
değiĢmesine yol açan sulardır.

EĢik tolerans limiti (Tle50): Zehirlilik deneylerinde en duyarlı


organizmanın etkilenmeden yaĢayabileceği konsantrasyon seviyesidir.
Su Kirliliğine Giriş - 230

EĢik zehirlilik konsantrasyonu (Tec): Ortamda bulunan birden fazla


zehirli maddenin ortak etkisinin belirlenmesinde kullanılan bir parametredir.

Evsel atık su: DıĢkı veya diğer katı maddeleri taĢıyan ev veya ticari ve
sosyal tesislerden kaynaklanan atık sulardır.

Fakir su: (Distrofik su) Humuslu maddelerce zengin, besin maddelerinde


fakir sular.

Flok: (Yumak) Bir sıvıda yumaklaĢma yoluyla oluĢan ve genellikle


yerçekimi etkisiyle veya yüzdürme yoluyla ayrılabilen büyük parçacıklardır.

Flotasyon: (Yüzdürme) Suda mevcut askı haldeki maddelerin gaz vb.


faktörler yardımıyla yükseltilerek, su yüzüne çıkarılmasıdır.

Gazını giderme: Suda çözünmüĢ gazların, genellikle fiziksel iĢlemlerle


kısmen veya tamamen uzaklaĢtırılmasıdır.

Geri yıkama: AkıĢ yönünü tersine çevirerek su ile veya hava ve su ile
filtrenin yıkanma iĢlemidir.

Ham su: Herhangi bir arıtmaya tabii olmamıĢ su ile, arıtma iĢlemleri için
arıtma tesisine alınan sudur.

Havalandırma: Bir sıvının içine hava verme iĢlemidir.

Havasını giderme: ÇözünmüĢ havanın sudan kısmen yada tamamen


uzaklaĢtırılmasıdır.

Hazen sayısı: Suyun renkliliğinin belirlenmesinde kullanılan litresinde 2


mg kobalt (II) klorür hegzahidrat bulunan çözeltide 1 mg platin (hegzakloroplatin-
IV iyonları halinde) meydana gelen rengi esas alan standart bir ölçü birimidir.

Hidrokarbon: Yapılarında yalnız karbon ve hidrojen bulunan bileĢiklerin


genel adı.

Humus çamuru: Biyolojik süzme iĢleminden sonra oluĢan ve son çökeltme


havuzunda toplanan,içinde mikroorganizmaların bulunduğu çamurdur.

Ġmhoff hunisi: Genellikle 1 l kapasiteli ve tepesine kadar derecelendirilmiĢ


sularda çökebilen maddelerin miktarını belirlemek için kullanılan konik, Ģeffaf bir
malzemedir.
Sözlük - 231

Ġyon değiĢimi: Ġyon değiĢimine elveriĢli malzemeden oluĢan bir yataktan


geçirmek suretiyle sudaki bazı anyon ve katyonların diğer iyonlarla
değiĢtirilmesidir.

Ġyonunu giderme: Özellikle iyonda değiĢtirme reçineleri kullanılarak iyon


çeĢitlerinin büyük ölçüde veya tamamen ortamdan uzaklaĢtırılmasıdır.

Ġz element: Eser element Çok düĢük ( 1 mg / l ‟den düĢük) konsantrasyonda


bulunan elementtir.

Ġzafi zehirlilik (RT): Atık suyun debisi ile zehirlilik konsantrasyonunun


çarpımından bulunan değerdir.

Kabul edilebilir bekletme zamanı: Maksimum bekletme zamanına eĢit


veya ondan daha az süreli olan herhangi bir zaman periyodudur.

Kalite kontrol ölçümü: Uzun sürede su kütlesinin bir veya birkaç yerinde
ve kullanılmak üzere çekilen yerde su kalitesinin ölçülmesidir.

Kalite ölçümü: Toplam su kütlesinde suyun kalitesinin birkaç yıllık uzun


bir sürede ölçülmesidir.

Kirli su: Askıdaki maddeleri 20 mg/l‟den büyük olan deterjan ve


emülsiyonlaĢtırıcılar ile açıkça görülebilen yağ ve gres filmleri ihtiva eden
sulardır.

Kirlilik yükü: Belirli bir periyotta alıcı a deĢarj edilen veya arıtma tesisine
giren belirli kirleticinin miktarıdır. Genellikle atık su debisi ile madde
konsantrasyonu çarpılarak elde edilir.

Kjeldahl azotu: Kjeldahl metodunda tespit edilen özel Ģartlar altında bir
numunede belirlenen organik azot ile amonyak azotunun toplamıdır.

Klorunu giderme: Sudaki klor kalıntılarının fiziksel veya kimyasal


iĢlemlerle kısmen yada tamamen uzaklaĢtırılmasıdır.

Kolloidal süspansiyon: Çökmeyen fakat pıhtılaĢma yoluyla


uzaklaĢtırılabilen elektrik yüklü partiküllerin bulunduğu çözeltilerdir.

Kronik zehirlilik: Etkisi uzun sürede ortaya çıkan zehirliliktir.

Maksimum bekletme zamanı: Numunede bulunan organik bileĢenlerin


bozulması veya matriks (anyon, katyon muhtevası yönünden numuneye
Su Kirliliğine Giriş - 232

benzetilmiĢ olan) numunede değiĢmeler ortaya çıkmadan önce usulüne uygun


olarak korunan numunenin saklanabileceği maksimum zaman periyodudur.

Mineralini giderme: Fiziksel, kimyasal veya biyolojik iĢlemlerle suda


çözünmüĢ tuzlar veya organik maddelerin azaltılmasıdır.

Mineralizasyon: Organik maddelerin karbondioksit, su, hidratlar, oksitler


veya mevcut diğer elementlerin mineral tuzlarına parçalanmasıdır.

Minimum algistatik konsantrasyon (MAC-5): Zehirli ortamda 5 günlük


etki süresinde alg üremesini durduran minimum konsantrasyon.

Nitrifikasyon: Azotlu maddelerin bakterilerin etkisiyle oksitlenmesidir.


Oksitlenme sonucunda genellikle son ürün olarak nitratlar elde edilmektedir.

Nokta numune: Su kütlesinden zamana ve/veya bölgeye bağlı olarak


alınmıĢ numunedir.

Oksijen doygunluk değeri: Sıcaklık, kısmi oksijen basıncı ve tuzluluğa


bağlı olarak değiĢme çözünmüĢ oksijen konsantrasyonu tabii hallerde havadaki
oksijen ile veya saf oksijen ile arıtma tesislerinde dengede olduğu değerdir.

Oksijenini giderme: Fiziksel ve kimyasal iĢlemler yoluyla veya tabii Ģartlar


altında çözünmüĢ oksijenin kısmen veya tamamen uzaklaĢtırılmasıdır.

Organik azot: Organik olarak bağlı (-3) değerlikli, azotu ifade eder.
Sularda bulunan organik azot amino asitler, polipeptitler ve proteinlerden ibaret
olup biyolojik süreçlerin bir ürünüdür.

Ortalama etkili konsantrasyon (EC50): Deney organizmalarının %


50‟sinde denge kaybı, felç, anormallikler veya vücut bozuklukları gibi etkiler
meydana getiren konsantrasyon.

Ortalama öldürücü doz (LD50): Tatbik edildiği organizmaların yarısını


öldüren dozdur.

Ortalama öldürücü konsantrasyon (LC50): Tatbik edildiği organizmaların


yarısını öldüren konsantrasyondur.

Ortalama ölüm zamanı (LT50): Zehir etkisi gösteren bir maddenin


öldürücü dozunun organizmaya girdikten sonra, organizmaların yarısının ölümü
için geçen süredir.
Sözlük - 233

Ortalama ölüm zamanı (LT50): Zehir etkisi gösteren bir maddenin


öldürücü dozunun organizmaya girdikten sonra, organizmaların yarısının ölümü
için geçen süredir.

Ortalama tolerans limiti (TL50): Su organizmalarının zehirli ortamda


yarısının canlı kalabildiği sınır zehirlilik değeridir

Ozonlama: Su veya atık suya; dezenfekte etme, organik maddeleri


oksitleme veya kötü kokuları giderme amacıyla ozon ilave edilmesidir.

Öldürücü doz: Bir defa tatbikinde ölüm meydana getiren dozdur.

Öldürücü konsantrasyon: (LC 50) Deney organizmalarının zehirli


maddeye sürekli olarak maruz kaldığı belirli bir periyotta organizmaların yarısını
öldürebilen zehirli madde konsantrasyonudur.

Öldürücü olmayan etki: Zehirli maddelerin küçük konsantrasyonlarda


organizmalar üzerinde etkili olmayan fakat bu organizmaların enzim sistemleri,
dıĢ yapıları, davranıĢları vb. üzerinde olumsuz değiĢikliklere sebep olan
etkilerdir.

Ön arıtım filtresi: Normal organik yada hidrolik yükleme hızından daha


yüksek hızla çalıĢabilen, aĢırı kirli endüstri atık sularında kolaylıkla
parçalanabilen fazla miktardaki organik maddeleri azaltmakta kullanılan,
biyolojik filtredir.

Ön klorlama: Bakterilerin, bitkilerin veya hayvancıkların büyümesini


durdurmak, organik maddeleri oksitlemek, yumaklaĢmayı kolaylaĢtırmak veya
kötü kokuları azaltmak gibi amaçlarla ham suyun klorla bir iĢleme tabi
tutulmasıdır.

Özel amaçlı ölçüm: Balık ve kuĢ gibi hayvanların ölümlerinin görüldüğü


veya suyun renginin veya bulanıklığının değiĢtiği veya yüzen tabakaların oluĢtuğu
hallerde kirliliğin belirlenmesi ve ölçülmesidir.

Pastörizasyon: Patojen mikroorganizmaları tesirsiz hale getirmek, ve diğer


mikroorganizmaları, belirli süre için, miktarlarını belirli bir düzeye veya
bulaĢtırıcı dozun altına indirmek maksadıyla uygun bir süre için sıcaklığının
yükseltilmesi iĢlemidir.

Poliklorlu bifeniller: (PCB) Genellikle tabiatda bozulmayan, gıda


zincirinde toplanan, canlı organizmalar üzerine zararlı etkisi olan , pratikte
monoklorlu bifeniri de ihtiva eden, klorlu bileĢiklerin bulunduğu fenillerdir.
Su Kirliliğine Giriş - 234

Profil numuneler: Su kütlesinin belirli bir yerinden çeĢitli derinliklerden


alınmıĢ bir seri numunedir.

Radyoaktif atıksu: Nükleer enerji üretimi ve radyoaktif maddelerin teĢhis,


tedavi ve bilimsel araĢtırma amaçlı kullanımı sonucu oluĢan, radyoaktiviteleri
nedeniyle karıĢtıkları alıcı ortama doğrudan veya dolaylı olarak zarar verebilen ve
alıcı ortamda doğal bileĢim ve özelliklerin değiĢmesine yol açan sulardır.

Saprobik ayrıĢma: Organik maddelerin mikroorganizmalar tarafından


ayrıĢması iĢlemidir.

Sedimantasyon: (Dibe çökme) Yerçekim kuvvetinin tesiri altında, su veya


atık su tarafından taĢınmakta olan askıdaki maddelerin ayrılarak dibe çökmesidir.

Septik ayrıĢma: ÇözünmüĢ oksijensiz ortamda meydana gelen çürüme


iĢlemidir.

Set süzme: Su kalitesini iyileĢtirmek amacıyla nehir yatağında düzenlenmiĢ


set halindeki çakıl tabakalarından ham nehir suyunun geçirilmesiyle yapılan
süzme iĢlemidir.

Sıvı atık: Her türlü üretim ve tüketim faaliyetleri sonucu oluĢan, fiziksel,
kimyasal ve bakteriyolojik özellikleriyle karıĢtıkları alıcı ortama doğrudan veya
dolaylı zara verebilen ve alıcı ortamda doğal bileĢim ve özelliklerinin değiĢmesine
yol açan sıvı halindeki maddelerdir.

Soğutma suyu: Isıyı emmek ve uzaklaĢtırmak için kullanılan sudur.

Sterilizasyon: Virüsleri, bakterileri ve sporlar gibi tüm canlı organizmaları


ortamdan uzaklaĢtırma veya zararsız hale getirme iĢlemidir.

Su ürünleri yetiĢtiriciliği atıksuları: Tarımsal amaçlı her türlü su ürünleri


yetiĢtiriciliği faaliyetleri sonucu oluĢan, fiziksel, kimyasal ve bakteriyolojik
özellikleriyle karıĢtıkları alıcı ortama doğrudan veya dolaylı zarar verebilen ve
alıcı ortamda doğal bileĢim ve özelliklerin değiĢmesine yol açan sulardır.

Tarımsal atık su: Her türlü tarımsal faaliyetler sonucu oluĢan, fiziksel,
kimyasal ve bakteriyolojik özellikleriyle karıĢtıkları alıcı ortama doğran veya
dolaylı zarar verebilen ve alıcı ortamda doğal bileĢim ve özelliklerin değiĢmesine
yol açan sulardır.

Ters-ozmoz: Daha yoğun ortamdaki karıĢıma, iki ortam arasındaki basınç


farkını aĢan bir basınç uygulamak suretiyle, suyun geçirgen bir zarla ayrılan daha
Sözlük - 235

yoğun bir ortamdan daha az yoğun bir ortama geçmesidir.

Toplam askıda katı madde: Su numunesi içerisindeki çökebilen ve


çökemeyen maddelerin toplamıdır. Genellikle sediment maddeleri, kaya zerreleri,
çamur veya kil mineralleri, kolloidal organik madde parçaları ve planktonlardan
ibarettir.

Toplam fosfor: Ortofosfat, pirofosfat, metafosfat ve polifosfatlar gibi


inorganik fosfor bileĢikleri ile organik bağlı fosfor bileĢiklerinin toplamıdır.

Toplam inorganik karbon: Suda elementel karbon, toplam karbon dioksit,


karbon monoksit, karbür, siyanat, siyanür ve tiyosiyanat Ģeklinde bulunan karbon
miktarıdır.

Toplam karbon: Suda organik, inorganik ve elementel halde bulunan


karbonların tamamı

Toplam oksijen ihtiyacı: Bir numunede mevcut oksitlenebilir maddelerin


yüksek sıcaklıkla yanarak oksitlenmesi için tüketilmesi gereken oksijen
miktarıdır.

Toplam organik karbon: Suda çözünmüĢ veya asılı olarak bulunan


organik maddelerin ihtiva ettiği karbon miktarıdır.

Tuzunu giderme: Ġçme, sanayi ve soğutma amaçlarında kullanılabilir hale


getirmek için tuzların sudan uzaklaĢtırılmasıdır.

Yarı ömür: Bir maddenin ilk konsantrasyonunun veya kütlesinin yarısının


parçalanması veya çürümesi için geçen zaman süresidir.

Yarı-statik metot: Deney çözeltilerinin 24 saatte bir yenilendiği Ģartlarda


ani zehir tesirinin tespiti iĢlemidir.

Zar süzme tekniği: Serbest virüsler hariç mikroorganizmaları ihtiva eden


suların ince gözenekli, belirli göz açıklığındaki süzgeçten süzülerek
uzaklaĢtırılma veya yoğunlaĢtırma tekniğidir.

Zehir: Organizmada Ģekillenen veya dıĢarıdan organizmaya giren, kimyasal


yapıları dolayısıyla canlının organ veya organlarını etkileyebilen, canlının
sağlığında geçici veya sürekli olarak olumsuz etki yapan maddeler.

Zehirlilik birimi: Ortalama zehirli madde konsantrasyonunun, bu


maddenin eĢik zehirlilik konsantrasyonuna oranıdır.
Su Kirliliğine Giriş - 236

Zehirlilik dozu: Ölüm meydana getirmemekle beraber, zehirlenme


belirtilerine sebep olan dozdur.

Zehirlilik: Sularda tabii dengeyi bozan, organizmaların hayat sürelerini


kısaltan ve/veya ortam Ģartlarını bozan her türlü yabancı etkidir.
BÖLÜM IX

9. EKLER

9.1. EK -1

Ek-1- Tablo 1. Örnekleme noktalarında ölçülen parametreler, ölçüm yöntemleri ve


birimleri
Parametreler Simge Ölçüm yöntemleri Birim
Debi  Limnigraf, eĢel veya yerinde m3/sn
ölçüm
Su sıcaklığı T Termometre oC
pH pH pH metre -
Elektriksel iletkenlik EC Ġletkenlik ölçer mhos/cm
Toplam alkalinite TA Titrasyon mg/l CaCO3
Klorür Cl Titrasyon mg/l
Amonyak azotu NH3-N Kolorimetrik mg/l
Nitrit azotu NO2-N Kolorimetrik mg/l
Nitrat azotu NO3-N Kolorimetrik mg/l
ÇözünmüĢ oksijen DO DO metre, Winkler yöntemi mg/l
Permanganat değeri PV Permanganat yöntemi mg/l O2
Orto-fosfat O-PO4 Kolorimetrik mg/l
Su Kirliliğine Giriş - 238

Ek-1- Tablo 2. Su kaynağının özelliğine ve kullanım amacına göre ölçümü


yapılan parametreler
Parametreler Simge Ölçüm yöntemleri Birim
Toplam çözünmüĢ TDS Gravimetrik Mg/l
katılar
Askıdaki katılar SS Gravimetrik Mg/l
Çökebilir katılar Set.S Volumetrik ml/l
Bulanıklık Turb Turbidimetre, komperatör SiO2,JTU,NT
U
Renk Col Komperatör Pt-Co
Fenolftalain alkalinite P-Al Titrasyon mg/l CaCO3
Biyokimyasal oksijen BOI Kolorimetrik mg/l
değeri
Toplam sertlik TH Titrasyon mg/l CaCO3
Sülfat SO4 Kolorimetrik mg/l
Serbest karbondioksit CO2 Titrasyon mg/l
Demir Fe Kolorimetrik mg/l
Mangan Mn Kolorimetrik mg/l
Sodyum Na Fotometrik mg/l
Potasyum K Fotometrik mg/l
Kalsiyum Ca Fotometrik, titrasyon mg/l
Magnezyum Mg Fotometrik, titrasyon mg/l
Kimyasal oksijen KOI Dikromat yöntemi mg/l
değeri
Toplam kjeldahl azotu TKN Kjeldahl yöntemi mg/l
Hidrojen sülfür H2S Titrasyon mg/l
Toplam fosfor Top P Kolorimetrik mg/l
Siyanür CN Kolorimetrik mg/l
Bor B Kolorimetrik mg/l
KurĢun Pb Atomik absorbsiyon mg/l
Arsenik As Kolorimetrik mg/l
Krom Cr Kolorimetrik mg/l
Bakır Cu Atomik absorbsiyon mg/l
Çinko Zn Kolorimetrik, Atomik mg/l
absorbsiyon

Ek-1- Tablo 2. devam


Parametreler Simge Ölçüm yöntemleri Birim
EK-1 - 239

Civa Hg Atomik absorbsiyon mg/l


Fenol Fen Kolorimetrik mg/l
Flor F Kolorimetrik mg/l
Selenyum Se Atomik absorbsiyon mg/l
ÇözünmüĢ silis Çöz. Sil. Kolorimetrik mg/l SiO2
Toplam koliform T-Coli Tüp yöntemi sayı/100 ml
Toplam germ T-Germ Tüp yöntemi sayı/100 ml
Fekal koliform F-Coli Tüp yöntemi sayı/100 ml

Ek-1- Tablo 3. Birimlerde yapılacak çevirmeler için dönüşüm faktörleri (Anonim,


1990). (B=AxC)
Birim (A) Çevrilecek Birim (B) Çevirme Fak. (C)
ÇO ml veya (cm3)/l mg/l (ppm) 1.429
Grains/ABD galonu mg/l 17.12
Grains/Ġmperial galon mg/l 14.25
Kısım/100.000 mg/l 10.00
Gram/l mg/l 1000
Normalite meq/l (epm) 1000
Yüzde normal meq/l 10.0
CaCO3 (ppm) meq/l 0.02
Grains/ABD gal. olarak CaCO3 meq/l 0.3424
Grains/Ġmp. gal. olarak CaCO3 meq/l 0.285
mg/l (ppm) ml veya (cm3) ÇO/l 0.7
mg/l Grains/ABD galonu 0.058
mg/l Grains/Ġmperial galon 0.071
mg/l Kısım/100.000 0.1
mg/l Gram/l 0.001
meq/l (epm) Normalite 0.001
meq/l Yüzde normal 0.1
meq/l CaCO3 (ppm) 50.0
meq/l Grains/ABD gal. 2.92
olarak CaCO3
meq/l Grains/Ġmp. gal. olarak 3.51
CaCO3
Bu tablo ile ilgili ekseri iyonların litrede miligram ve litrede miliekivalant
birimleri arasındaki çevirmeler Tablo 4‟te verildiği Ģekilde yapılmalıdır.
Su Kirliliğine Giriş - 240

Ek-1- Tablo 4. Litrede miligram ile litrede mili ekivalant birimleri arasındaki
çevirmeler için kullanılan faktörler (Anonim, 1990).
Ġyonlar mg/l‟yi meq/l‟ye çevirme fak. meq/l‟yi mg/l‟ye çevirme fak.
Ca+2 0.04990 20.4
Mg+2 0.08226 12.16
Ba+2 0.01456 68.67
Sr+2 0.02283 43.81
Zn+2 0.03060 32.68
Cu+2 0.03148 31.77
Pb+2 0.009653 103.6
Na+ 0.04350 22.99
K+ 0.02557 39.10
NH4+ 0.05544 18.04
H+ 0.99210 1.008
Fe+2 0.03581 27.92
Fe+3 0.05372 18.62
Al+3 0.1112 8.994
Mn+2 0.03640 27.47
Mn+4 0.07281 13.73
HCO3- 0.01639 61.02
CO3-2 0.03333 30.00
OH- 0.05880 17.01
H2PO4- 0.01031 96.99
HPO4-2 0.02084 47.99
PO4-3 0.03159 31.66
SiO3-2 0.02629 38.04
CN- 0.03844 26.02
SO4-2 0.02082 48.03
HSO4- 0.01030 97.07
SO3-2 0.02498 40.03
HSO3- 0.01233 81.07
S-2 0.06238 16.03
HS-2 0.03024 33.07
Cl- 0.02821 35.45
Br- 0.01251 79.91
I- 0.00788 126.9
F- 0.05264 19.00
NO3- 0.01613 62.00
NO2- 0.02174 46.01
Cr+3 0.05770 17.33
Cr+6 0.11540 8.666
CrO4-2 0.01724 58.00
Ni+2 0.03407 29.36
Th+4 0.01724 58.01
EK-1 - 241

Ek-1- Tablo 5. Köy Hizmetlerinde Kullanılan Standart Form (Şekli Değiştirilerek)


KÜLTÜR BALIKÇILIĞI SU ANALĠZ RAPORU

Rapor Sayısı: Suyun Cinsi:


Rapor Tarihi: Suyun Debisi:
Numune No: Suyun Sıcaklığı:
Özellikler Miktar DüĢünceler
Koku
Tad
Renk
Bulanıklık
pH
Toplam Sertlik (FS)
Toplam Tuz (ppm)
ECx103 25 C'de
Katyonlar Na
Ca
Mg
K
Anyonlar CO3
HCO3
Cl
SO4
NO3
ÇO (ppm)
Serbest CO2 (ppm)
H2S (ppm)
NH3 (ppm)
Organik Madde (ppm O2/l)
Eser Elementler B
Fe
SiO2
Cu
Toprakta Neden Olması Muhtemel
Tuzluluk
Alkalilik
Analizi Ġsteyenin Adı Soyadı ve Adresi:

Düzenleyen KuruluĢ Laborant Mühür ve Tastik


9.2. EK-2

Ek-2- Tablo 1. Suların özelliklerine göre kalitelerine sınıflarına ayrılması


(Anonim, 1989)
Su Kalite Parametreleri I II III IV
A. Fiziksel ve inorganik - kimyasal parametreler
1. Sıcaklık
2. pH 25 25 30 > 30
3. ÇözünmüĢ oksijen (mg O2/l) 6,5-8,5 6,5-8,5 6,0-9,0 6,9 ıĢında
4. Oksijen Doygunluğu (%) 8 6 3 <3
5. Klorür iyonu (mg Cl/l) 90 70 40 <40
6. Sülfat iyonu (mg SO4/l) 25 200 400 >400
7. Amonyum azotu (mg NH4-N/l) 200 200 400 >400
0,2 1 2 >2
8. Nitrit azotu (mg NO2-N/l)
0,002 0,01 0,05 >0,05
9. Nitrat azotu (mg NO3-N/l) 5 10 20 >20
10. Toplam fosfor (mg PO4-3 – P/l) 0,02 0,16 0,65 >0,65
500 1,500 5,000 5,000
11. Toplam çözünmüĢ madde (mg/l)
5 50 300 >300
12. Renk (Pt –Co birimi)
125 125 250 >250
13. Sodyum (mg Na+/l)
B. Organik paremetreler
1. KOI (mg/l) 25 50 70 >70
2. BOI (mg/l) 4 8 20 >20
3. Organik karbon (mg/l) 5 8 12 >12
4. Toplam kjedahl – azotu (mg/l) 0,5 1,5 5 >5
5. Emülsifiye yağ ve gres (mg/l) 0,02 0,3 0,5 >0,5
6. Metilen mavisi aktif maddeleri 0,05 0,2 1 >1,5
7. Fenolik maddeler (uçucu) (mg/l) 0,002 0,01 0,1 >0,1
8. Mineral yağlar ve türevleri 0,02 0,1 0,5 >0,5
9. Toplam pestisit (mg/l) 0,001 0,01 0,1 >0,1
Su Kirliliğine Giriş - 244

Ek-2- Tablo 1 devam


Su Kalite Parametreleri I II III IV
C. Ġnorganik Kirlenme Parametreleri
1. Civa (g Hg /l) 0,1 0,5 2 >2
2. Kadmiyum (g C /l) 3 5 10 >10
3. Karbon (g Pb /l) 10 20 55 >50
4. Arsenik (g As /l) 20 50 100 >100
5. Bakır (g Cu /l) 20 50 200 >200
6. Krom (Toplam) (g Cr /l) 20 50 200 >200
7. Krom (g Cr+6 /l) eser 20 50 >50
10 20 200 >200
8. Kobalt (g Co /l)
20 50 200 >200
9. Nikel (g Ni /l)
200 500 2000 >2000
10. Çinko (g Zn /l)
10 50 100 >100
11. Siyanür (Toplam) (g Cn /l) 1000 1500 2000 >2000
12. Florür ((g F /l) 10 10 50 >50
13. Serbest klor (g Cl2 /l) 2 2 10 >10
14. Sülfür (g S- /l) 300 1000 5000 >5000
15. Demir (g Fe /l) 100 500 3000 >3000
16. Mangan (g Mn /l)
1000o 1000o 1000o >1000
17. Bor (g B /l) >20
10 10 20
18. Selenyum (g Se /l) 1000 2000 2000 >2000
19. Baryum (g Ba /l) 0,3 0,3 1 >1
20. Alüminyum (g Hg /l) (g Al /l)
21. Radyoaktivite (pCi/l) 1 10 10 >10
Alfa aktivitesi 10 100 100 >100
Beta aktivitesi
D. Bakteriyolojik Parametreler
1. Fekal koliform (EMS/ 100 ml) 10 200 2000 >2000
2. Toplam koliform (EMS/ 100 mg) 100 20000 100000 >100000
EK-2 - 245

Ek-2- Tablo 2. Avrupa birliğinde balıkları korumak için uygulanan tatlı su kalite
standartları
Parametre Salmonid Cyprinid Asgari Numune ve
(1)
suları(2) suları(3) Ölçüm Aralığı(4)
Ġstenen Zorunlu Ġstenen Zorunlu
Sıcaklık Termal boĢalma noktasında ölçülen sıcaklık Haftalık, termal
(C) (KarıĢma sahasının uç noktasında) etkisiz sıcaklığı boĢalma noktası-nın
aĢağıdaki değerlerden fazla geçmemelidir. üstünden ve altından
1,5 C 3C olmak üzere
Balık nüfusunun dengeli geliĢimini engelleyecek
sonuçlar doğurmayacaksa belli koĢullar altında üye
ülkeler tarafından coğrafik açıdan sınırlı azalmaya
karar verilebilir.
Termal boĢalımlar, termal boĢalım noktasının
sonrasında (karıĢma sahasının uç noktasında)
sıcaklığın aĢağıdaki değerleri geçmesine neden
olmamalıdır.
21,5C 28 C
10 C 10C
10 C sınırı üreme dönemlerinde bu sıcaklığa
ihtiyaç duyan balık cinslerine ve bu cinslerin
yaĢadıkları sulara aittir.
Sıcaklık sınırları her defasında % 2 aĢılabilir.
Termometre*
ÇO (mg/l) % 50 > 9 % 50 >9(6) % 50 > 8 % 50 >7(7) Ayda her gün asgari 1
% 100 > 7 %100 >5 numune (8)
*
Winkler metodu veya spesifik elektrotlar
pH 6-9(3,9) 6-9(3,9)
PH değerlei bilinen iki solüsyon vasıtasıyla elektrometre kalibrasyonu*
AKM (mg/l) <25(5) <25(5)
0,45 mm filtre zarından filtrasyon veya santrifüjle 105 oC‟de kurutma ve tartım(10)
BOI (mg/l) <3 <6
o
20 1 C‟de ve karanlıkta inkübasyondan 5 gün önce ve sonra O2 miktarının Winkler
metoduyla tayini(11) *
Toplam Fosfor (mg/l) (12)
Moleküler absorbsiyon spektro- Fotometre*
Nitratlar (mg/l) < 0,01 <0,03
Moleküler absorbsiyon spektro- Fotometre*
(13) (13)
Fenolik bileĢenler
*
Tadarak

Ek-2- Tablo2. devam


Salmonid Cyprinid Asgari numune ve
Parametre suları suları ölçüm aralığı
Ġstenen Zorunlu Ġstenen Zorunlu
Su Kirliliğine Giriş - 246

(14) (14)
Petrol (hidro- karbon.) Aylık
Gözlem veya tadarak*
NH3 <0,005 <0,025 <0,005 <0,025
PH veya sıcaklık tayininde indo-fenol mavisi veya Nessler metodu kullanılarak moleküler
atomik. spektrometre*
Aniyonize amonyaktan kaynaklanan zehirlenmeyi nitrifikasyon ve eutrifikasyon ile harcanan
oksijen miktarını azaltmak için toplam amonyak miktarı aĢağıdaki değerleri geçmemelidir.
Toplam NH3
(ppm) <0,04 <1(15) <0,02 <1(15)
-
Toplam atık Cl
(mg/l) < 0,005 <0,005 Aylık
DPH metodu (dietil-p-fenilindiamin)*
Toplam Zn
(mg/l) (16) <0,3 <1,0 Aylık
Atomik Absorpsiyon Spektrometre.
ÇözünmüĢ
Cu(mg/l)(17) <0,04 <0,04
Atomik Absorpsiyon Spektrometre.*
*
Analiz metodu
1. Üye ülkeler değerlerini “zorunlu” kolonundaki değerlerden daha aĢağıda
yada yukarıda tutamaz. “istenen” kolonundaki değerlere ulaĢmaya gayret
göstermelidirler.
2. Salmon, alabalık gibi balıkların yaĢamasına müsait sular
3. Tatlısu turna balığı, levrek, yılan balığı gibi balıkların yaĢamasına müsait
sular
4.Yönergenin hedeflerinden çok daha iyi durumdaki sularda üye ülke
numune sayısını azaltabilir. Kirlenme riski olmayan sularda üye ülke numune
alınmamasına kara verebilir.
5. Ġstisnalar mümkündür.
a) Özel coğrafik Ģartlardan dolayı veya b) Suların doğal olarak
kimyasallarla yüklenmesi
6. Oksijen konsantrasyonu 6 mg/l‟nin altına düĢtüğünde üye ülke bunun
nedenini bildirmeli ve gerekli tedbirleri almalıdır.
7. Oksijen konsantrasyonu 4 mg/l‟nin altına düĢtüğünde üye ülke bunun
nedenini bildirmeli ve gerekli tedbirleri almalıdır.
8. Günlük değiĢmelerden Ģüphe edilen yerlerde günde 2 defa numune
alınabilir.
9. Önemsiz pH değiĢimleri sudaki diğer mevcut maddeleri zararlı hale
getirmemesi için 6 ile 9 arası  0,5‟i, geçmemelidir.
EK-2 - 247

10. Asgari 5 dakika, ortalama akselerasyon 2,800 ile 3,200 g arası


11. Nitrifikasyon engellenmelidir.
12. Derinliği 18 ile 300 m arasındaki göllerde aĢağıdaki formül
uygulanabilir.
L< 10 (Z / Tw) (1+ (Tw))

L=1 yılda mgP/m2 göl yüzeyi olarak ifade edilen dolum


Z=m cinsinden derinlik
Tw=Göl suyunun 1 yılda teorik değiĢme zamanı
13. Fenol bileĢenleri balık lezzetini olumsuz etkileyecek konsantrasyonlara
ulaĢmamalı
14. Petrol ürünlerinin miktarı
a. Yüzeyde film oluĢturacak ya da su yatağını kaplayacak kadar yoğun
olmamalı
b. Balıklarda hissedilebilecek kadar hidrokarbon tadı bırakmamalı
c. Balıklara zarar vermemelidir.
15. Bazı coğrafik iklim koĢullarında ve özellikle düĢük su sıcaklıklarında ve
düĢük nitrifikasyonda veya nüfusuna zarar vermeyeceği yetkililer tarafından
kanıtlanırsa üye ülkeler değeri 1 mg/l üzerinde tutabilir.
16. Zorunlu değerler su sertliği olarak 100 mg/l CaCO3‟a tekabül
etmektedir.
17. Ġstenilen değerler su sertliği olarak 100 mg/l CaCO3‟a tekabül
etmektedir.
9.3. EK-3

1. Su Kirliliği Kontrolü Yönetmeliği


1982 anayasasının 56. maddesinde belirtilen “Sağlıklı bir çevrede yaĢama
hakkı” ve bu hakkı sağlayacak düzenlemeleri devletin yapma mecburiyeti, ilk
defa 2872 Sayılı ve 11 Ağustos 1983 tarihli çevre kanunu ile yasal bir çerçeveye
kavuĢturulmuĢtur. Sağlıklı bir çevrede yaĢama hakkı ve kalkınma – endüstrileĢme
çabalarının birlikte ele alınarak uyumlu bir düzenleme ile ülke genelinde
gerçekleĢtirilmesinin esas alındığı bu yasanın iĢlerliğe kavuĢması yolunda
günümüzde ciddi çalıĢmalar gösterildiği görülmektedir.
Türkiye üç tarafı denizlerle çevrilmiĢ olduğundan deniz ortamıyla içice bir
coğrafi konumundadır. Buna karĢın ülkenin tatlı su kaynakları, yine coğrafi olarak
bulunduğu subtropik iklim kuĢağının iklimsel özelliklerinden dolayı oldukça
kısıtlıdır. Gerek nüfus, gerekse yaĢam standartları hızla artan Türk toplumunun su
ihtiyacı da her geçen gün artıĢ göstermektedir. Diğer yandan endüstrileĢme süreci
içinde bulunan ülkemizde, endüstriyel kullanma ve soğutma suyu ihtiyacı da
dikkate değer boyutlara ulaĢmıĢ durumdadır. Gerek turizm ve balıkçılık açısından
önemli kaynak teĢkil eden kıyı ve deniz sularının kalitesinin korunması, gerekse
de kıta içi su kaynaklarının rasyonel biçimde kullanımı için 2872 sayılı çevre
kanununun 8,9,11,12 ve 13. maddeleri uyarınca hazırlanan “Su kirliliği kontrolü
yönetmeliği” 11.08.1983 tarihinde yürürlüğe girmiĢtir.
Bu kanun, çevreyi güncel anlayıĢla ele alan ve tüm bileĢenleriyle (hava, su,
toprak) bir sitem bütünü olarak gören bir temel felsefeye sahip bir çerçeve
oluĢturmaktadır.
Çevre Kanununun iĢlerlik kazanabilmesi bu kanunda öngörülen ilkelere
dayalı yönetmeliklerin çıkarılmasına bağlı olduğundan, BaĢbakanlık Çevre Genel
Müdürlüğü tarafından bu konuda çalıĢmalara baĢlanmıĢ; bu çalıĢmalar sonucunda
17 Mayıs 1985‟de Çevre Kirliliğini Önleme Fonu yönetmeliği, 2 Kasım 1986‟da
Hava Kalitesinin Korunması Yönetmeliği, 11 Aralık 1986‟da Gürültü Kontrol
Yönetmeliği ve 4 Eylül 1988‟de Su Kirliliği Kontrol Yönetmeliği Resmi
Gazetede yayınlanarak yürürlüğe girmiĢtir.

2. Su Kirliliği ve Kontrolü Konusunda GeçmiĢteki Yasal Düzenlemeler


Yurdumuzda su kirliliğinin önlenmesi ile ilgili mevzuat gözden
geçirildiğinde, konu ile doğrudan veya dolaylı olarak ilgili bir dizi kanun,
yönetmelik, tüzük ve Türkiye‟nin taraf olduğu Uluslar arası sözleĢmede
bulunduğu, bu kanunların verdiği yetki çerçevesinde çeĢitli kurum ve kuruluĢların
Su Kirliliğine Giriş - 250

su kirliliğinin önlenmesinde görev aldıkları görülmektedir. Bu yasal


dökümanlardan baĢlıcaları:
Limanlar Kanunu (618-14,1,1341) (RG-95,20,4,1341)
Türk Kanunu Medenisi (743-17,2,1926) (RG-339,4,4,1926)
Sular Hakkında Kanun (831-14,4,1926; RG-368,10,5,1926)
Umumi Hıfzısıhha Kanunu (1593-24,4,1930; RG-1489,6,5,1930)
Sular Hakkında Kanuna Eklenen Kanun (2659-23,12,1934;RG-
2895,1,1,1935)
Çeltik Ekimi Kanunu (3039-18,1,1950; RG-3337,23,6,1937)
Bataklıkların kurutulması ve bundan elde edilecek topraklar hakkında kanun
(5516-18,1,1950;RG-7413,23,1,1950)
Devlet Su ĠĢleri Umum Müdürlüğü TeĢkilat ve Görevleri Hakkında Kanun
(6200-18,12,1953: RG-8592,25,12,1953)
Yer altı suları hakkında kanun (167-16,12,1960 ; RG-10688,23,12,1960)
Su Ürünleri Kanunu (1380-22,3,1971; RG-13799,4,4,1971)
Ġstanbul Su ve Kanalizasyon Ġdaresi Genel Müdürlüğü (ĠSKĠ) KuruluĢ ve
Görevleri Hakkında Kanun (2560-20,111981; RG; 17523,23,11,1981)
Sahil Güvenlik Komutanlığı Kanunu (2692-9,7,1982; RG-17753,13,7,1982)
Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğünden TeĢkilat ve Görevleri Hakkında
Kanun (32002-9,5,1985; RG-1871,22,5,1985)
Akdeniz‟in Kirlenmeye KarĢı Korunmasına ait SözleĢme (BKK:8-2067-
7,12,1980; RG-17368,12,6,1981)
Akdeniz‟in Kara Kökenli Kaynaklardan Kirlenmeye KarĢı Korunması
Protokolü (BKK:87/ 11520 - 18,2,1987; RG-19404,18,3,1987)
Akdeniz‟de Özel Koruma Alanlarına ĠliĢkin Protokol (BKK:88/12151-
7,10,1988; RG-19968,23,10,1988)
Yer altı Suları Tüzüğü (5/1456-20,7,1961; RG-10875,8,8,1961)
Su Ürünleri Tüzüğü (7/6719-28,6,1973; RG-14607,22,7,1973)
Sahil Güvenlik Komutanlığının Ġdari ve Adli Görevlerine ĠliĢkin Tüzük
(85/9700-16,7,1985; RG-18835,7,9,1985)
Gemi ve Deniz Araçlarına Verilecek Cezalarda Suçun Tespiti Ve Cezanın
Kesilmesi Usulleri Ġle Kullanılacak Makbuzlara Dair Yönetmelik (RG-
19623,3,11,1987)
EK-3 - 251

Su Kirliliği Kontrolü Yönetmeliği (RG-19919,4,9,1988)


Su Kirliliği Kontrolü Yönetmeliği Numune Alma ve Analiz Metotları
Tebliği (RG 20748,7,1,1991)
2872 Sayılı kanuna bazı maddelerin değiĢtirilmesi hakkında kanun (RG
19139, 19,6,1986)
Su kirlenmesi ile ilgili hükümler (RG 20447,28,2,1990)

KANUN NO: 1380


3. Su Kirlenmesi ile Ġlgili Hükümler
(Resmi Gazete, 28 ġubat 1990, sayı:20447)
Su Kirlenmesi ile ilgili hususlar aĢağıda belirtilmiĢtir.
1. 1380 sayılı Kanunun 20. Su Ürünleri Yönetmeliğinin 11. maddesinde
belirtildiği üzere; su ürünleri veya bunları istihlak edenlerin veya kullananların
sağlığına veya istihsal vasıtalarına, malzeme, teçhizat, alet ve edevata zarar veren
maddelerin içsulara ve denizlerdeki istihsal yerlerine veya civarlarına dökülmesi
veya dökülecek Ģekilde tesisat yapılması yasaktır.
2. Su kirliliğini tespit amacıyla uygulaması yapılan, Su Ürünleri
Yönetmeliğinin 11. maddesine bağlı ek-5 sayılı listede yer alan alıcı ortam
kriterlerinin yanısıra, kontrollerde kirletici kaynakların birbirlerinden kolaylıkla
ayırımlarını sağlamak ve deĢarj iĢlemini bir esasa bağlamak üzere, aĢağıda
belirtilen atıksu deĢarj kriterleri geliĢtirilmiĢtir (Tablo 1)
3. Su ürünlerinin üreme yerlerine taĢ, toprak, moloz ve çöp gibi maddelerin
dökülmesi yasaktır.
4. Midye, tarak, istiridye gibi kabuklu ve yumuĢakçaların atık sularda, atık
suların karıĢtığı yerdeki alıcı sularda ve kanalizasyon atıklarının sulara karıĢtığı
alanlarda (KarıĢtığı noktadan itibaren 500 m çapındaki alan içinde) avlanmaları
yasaktır.
Atıksuların atıksu altyapı tesislerine deĢarjında öngörülen atıksu standartları
Tablo 2‟de, Rekreasyon amacıyla kullanılan kıyı ve deniz sularının sağlaması
gereken standart değerler Tablo 3‟de, Deniz sularının sağlaması gereken genel
kalite kriterleri Tablo 4‟te, Kıtaiçi su kaynaklarının sınıflarına göre kalite
kirterleri Tablo 5‟te verilmektedir (Uslu,1990).

Ek-3- Tablo 1. Sulara boşaltılacak atıklar için deşarj kriterleri


Parametreler Üst Sınırlar
(mg/l)
Su Kirliliğine Giriş - 252

1) Biyokimyasal Oksijen ihtiyacı (BOI5) 20oC (a) 50.0


2) Kim. Oksijen ihtiyacı (KOI) (a) 170.0
3) Askıda katı madde 200.0
4) Yağlar ve gres (b) (1)
5) Fenoller (a.c) 5.0
6) Kolayca serbest duruma geçen siyanürler (CN-) (a) 0.02
7) Toplam siyanürler (CN-) (a) 0.2
8) Serbest klor (Cl2) (a) 0.5
9) Toplam sülfür (S-2) (a) 1.0
10) Nitrat azotu (NO-3-N) (a) 5.0
11) Toplam Fosfor (PO4-P) 0.02
12) Serbest amonyak-.N (NH3-N) (a) 0.2
13) Florür (F) (a) 20.0
14) Civa (Hg) (a) (c) 0.01
15) Kadmiyum (Cd) (a.c) 0.05
16) KurĢun (Pb) (a.c) 0.5
17) Arsenik (As) (a.c) 0.5
18) Krom (Cr) (a.c) 0.5
19) Bakır (Cu) (a.c) 0.5
20) Nikel (ni) (a.c) 0.5
21) Çinko (Zn) (a.c) 2.0
22) pH değeri 5-9
23) Zehirlilik (2)
24) Fekal koliform (3)
25) Çamur (4)
26) Diğer maddeler (5)
Tablo 1. için açıklayıcı notlar
i. Yukarıdaki kriterler 9 hacim temiz alıcı suya 1 hacim atık su (2 mg/l BOI5
veya daha az) sulandırma oranı kabul edilerek uygulanır.
ii. Bu maddeler için atığın 1/10 dan fazla seyrelmesi halinde, izin verilen
limitlerde bir yükselmeye müsade edilmez.
iii. Bu maddeler toplanabilir özelliktedir.
iv. Hidrografik araĢtırmayı takiben, seyrelmeyi ve bilinen çürüme hızlarını
dikkate alarak, kabuklu su ürünlerinin kültürünün yapıldığı alanlarda olabilecek,
fekal koliform konsantrasyonları hesaplanabilir. Miktarları aĢağıdaki kriterlere
uygun olarak mütaala edilmelidir.
a. 30.0 Belediye atıklarında; 10.0 esas olarak petrol ürünleri içeren endüstri
atıklarında
b. SeyrelmemiĢ örnekte 48 saat sonunda test balıklarının % 20‟sinden
EK-3 - 253

fazlasının ölmeyeceği zehirlilik düzeyini sağlamaktır. Çok karmaĢık yapıdaki


(standart listesindeki çok sayıdaki parametreyi birarada ihtiva eden) atık sularda
zehirlilik sınırı yukarıda belirtilen düzeyi geçerse, atık sudaki kirletici
parametrelerin kontrolü tekrarlanır.
c. Kabukluların kültürünün yapıldığı veya istihsal edildiği alanlardan alınan
su örneklerinin (en az 5 örnek) fekal koliform miktarları 10/100 ml olacaktır.
Fekal koli. 100/100 ml‟lik örneklerin sayısı toplam örneklerin % 20‟sini geçmez.
Diğer su ürünlerinin istihsal yerlerinde ise fekal koli 1000/100 ml den fazla
olamaz. Kabuklularda örneklerin en az % 75‟inde dokuda ve intervasküler
sıvılarda bulunan miktarın 100 ml. de 300 den az olmamalıdır.
d. Atık su kaynaklı çamurlar alıcı ortama verilmez
e. Tabloda belirtilmeyen diğer maddeler suların kullanılma amacını olumsuz
yönde etkileyecek düzeyde olamaz.

Ek-3- Tablo 2. Atıksuların atıksu altyapı tesislerine deşarjında öngörülen atıksu


standartları
Kanalizasyon sistemleri Kanalizasyon
tam arıtma ile sonuçlanan sistemleri derin deniz
Parametre atıksu altyapı deĢarjı ile son. atıksu
tesislerinde altyapı tesislerinde
Sıcaklık (o C) 40 40
pH 6.5-10 6.0-10.0
Askıda katı madde (mg/l) 500 350
Yağ ve gres (mg/l) 250 50
Su Kirliliğine Giriş - 254

Katran ve petrol kök. yağ (mg/l) 50 10


Kim. oksijen ihtiyacı (KOI) (mg/l) 4000 1000
Sülfat (mg/l) 1000 1000
Toplam sülfür (mg/l) 2 2
fenol (mg/l) 20 10
Serbest klor (mg/l) 5 5
Toplam azot (mg/l) (a) 40
Toplam fosfor (mg/l) (a) 10
Arsenik (mg/l) 3 10
Toplam siyanür (mg/l) 10 10
Toplam kurĢun (mg/l) 3 3
Toplam kadmiyum (mg/l) 2 2
Toplam krom (mg/l) 5 5
Toplam civa (mg/l) 0.2 0.2
Toplam bakır (mg/l) 2 2
Toplam nikel (mg/l) 5 5
Toplam çinko (mg/l) 10 10
Toplam kalay (mg/l) 5 5
Toplam gümüĢ (mg/l) 5 5
Klorür (mg/l) 10000 -
Yüzey aktif maddeler (mg/l) Biyolojik olarak parçalanması TSE standartlarına
uygun olmayan maddelerin boĢaltımı yasaktır
a. Bu parametrelere atıksu değerlendirilmesinde bakılmayacaktır.

Ek-3- Tablo 3. Rekreasyon amacıyla kullanılan kıyı ve deniz sularının sağlaması


gereken standart değerler
Parametre Standart DüĢünceler
Renk Doğal Estetik açıdan deniz suyunun doğal
renginden farklı olmamalıdır.
Koku ve tat Doğal Doğal koku ve tadın dıĢında olamaz
IĢık geçirgenliği 2 m‟den fazla Estetik açıdan deniz suyunun doğal
bulanıklığından farklı olmamalıdır. Bu
değer secchi diski ölçümüyle 2 m‟den az
olamaz.
pH 6-9
Yağ ve gres (mg/l) Estetik açıdan deniz suyunun doğal yağ
EK-3 - 255

ve gres içriğinde farklı olmamalıdır.


Toplam koliform 1000 Denetim 15 günde bir periyodik olarak,
(EMS/100 ml) Ģüpheli durumlarda ise idarenin isteği
üzerne çoklu tüp fermentasyon veya
membran filtre tekniği ile yapılmalıdır.
Fekal koliform 200
(EMS/100 ml)
Fenoller (mg/l) Fenol kokusu Herhangi bir Ģüpheli durumda ilgili
duyulmayacak kadar az idarenin isteği üzerine fenol analizi
olacak. ancak 0.005 yapılıp, verilen değerin aĢılmaması
mg/l‟nin altında olması gerekir.
gerekir.
ÇözünmüĢ oksijen Doygunluğun %
80‟inden az olmayacak
Katran kalıntıları Bulunmayacaktır
ve yüzen maddeler

Ek-3- Tablo 4. Deniz sularında bulunması gereken genel kalite kriterleri


Parametre Kriter DüĢünceler
pH 6-9
Renk ve bulanıklık - (a)
Yüzer madde - (b)
Askıda katı madde (mg/l) 30
ÇözünmüĢ oksijen (mg/l) % 90‟dan fazla (c)
doymuĢluk
Parçalanabilir organik kirleticiler - (d)
Ham petrol ve petrol türevleri 0.003 (e)
(mg/l)
Radyoaktivite - (f)
Zehirlilik Bulunmayacaktır
Fenoller (mg/l) 0.001
ÇeĢitli ağır metaller
Bakır (mg/l) 0.01
Kadmiyum (mg/l) 0.01
Su Kirliliğine Giriş - 256

Krom (mg/l) 0.1


KurĢun (mg/l) 0.1
Nikel (mg/l) 0.1
Çinko (mg/l) 0.1
Civa (mg/l) 0.004
Arsenik (mg/l) 0.1
Amonyak (mg/l) 0.02
(a) Suda yaĢam için gerekli fotosentez aktivitesinin ölçüm derinliğindeki
normal değerini % 90‟dan fazla etkilemeycek kadar olmalıdır.
(b) Yüzer halde yağ, katran vb. sıvılarla, çöp , vb. katı maddeler bulunmaz.
(c) ÇO değerleri derinlik boyunca izlenmelidir.
(d) Seyreldikten sonra ÇO varlığını yukarıda öngörülen değerden daha fazla
tehlikeye düĢürecek miktarda olmamalıdır.
(e) Su, biota ve sedimentte ayrı değerlendirilmeli ve tercihen hiç
bulunmamlıdır.
(f) Söz konusu deniz ortamına ait doğal radyoaktivite tür ve seviyeleri
aĢılmayacaktır. Yapay radyoaktivite ölçülemeyecek seviyede olmalıdır.

Ek-3- Tablo 5. Kıta içi su kaynaklarının sınıflarına göre kalite kriterleri


Su Kalite Kriterleri
Su kalite parametreleri I II III IV
A.Fiziksel ve inorganik kimyasal
parametreler
1.Sıcaklık(oC) 25 25 30 30
2.pH 6.5-8.5 6.5-8.5 6.0-9.0 6.0-9.0
3.ÇözünmüĢ oksijen(mg/l) (b) 8 6 3 3
4.Oksijen doygunluğu (5) (b) 90 70 40 40
5.Klorür iyonu (mg/l) 25 200 400 (c) 400
6.Sülfat iyonu (mg/l) 200 200 400 400
7.Amonyum azotu (mg/l) 0.2 (d) 1.0 (d) 2.0(d) 2.0
8.Nitrit azotu (mg/l) 0.002 0.01 0.05 0.05
9.Nitrat azotu (mg/l) 5 10 20 20
10.toplam fosfor (mg/l) 0.02 0.16 0.65 0.65
11.Toplam çözünmüĢ madde (mg/l) 500 1500 5000 5000
12. Renk (Pt-Co birimi) 5 50 300 300
13. Sodyum (mg/l) 125 125 250 250
B.Organik parametreler
1. KOI (mg/l) 25 50 70 70
2. BOĠ (mg/l) 4 8 20 20
EK-3 - 257

3. Organik karbon (mg/l) 5 8 12 12


4. Toplam kjeldahl azotu (mg/l) 0.5 1.5 5 5
5. Emülsifiye yağ ve gres (mg/l) 0.02 0.3 0.5 0.5
6.Metilen mavisi aktif maddeleri (mg/l) 0.05 0.2 1.0 1.5
7.Fenolik maddeler (mg/l) 0.002 0.01 0.1 0.1
8.Mineral yağlar ve türevleri (mg/l) 0.02 0.1 0.5 0.5
9. Toplam pestisit (mg/l) 0.001 0.01 0.1 0.1
C. Ġnorganik kirlenme parametreleri (c)
1. Civa (g/l) 0.1 0.5 20 20
2. Kadmiyum (g/l) 3 5 10 10
3. KurĢun (g/l) 10 20 50 50
4. Arsenik (g/l) 20 50 100 100
5. Bakır (g/l) 20 50 200 200
6. Toplam krom (g/l) 20 50 200 200
7. Krom (g/l) eser 20 50 50
8.Kobalt (g/l) 10 20 200 200
9.Nikel (g/l) 20 50 200 200
10.Çinko (g/l) 200 500 2000 2000

Ek-3- Tablo 5. Devam


Su Kalite Kriterleri
Su kalite parametreleri I II III IV
11.Toplam siyanür (g/l) 10 20 100 100
12.Florür (g/l) 1000 1500 2000 2000
13. serbest klor (g/l) 10 10 50 50
14.Sülfür (g/l) 2 2 10 10
15. Demir (g/l) 300 1000 5000 5000
16. Mangan (g/l) 100 500 3000 3000
17. Bor (g/l) 1000 (f) 1000 (f) 1000 (f) 1000
18. selenyum (g/l) 10 10 20 20
19. Baryum (g/l) 1000 2000 2000 2000
20. Alüminyum (g/l) 300 300 1000 1000
21. Radyoaktivite (pCi/l)
alfa aktivitesi 1 10 10 10
beta aktivitesi 10 100 100 100
D)Bakteriyolojik parametreler
1. Fekal koliform (EMS/100 ml) 10 200 2000 2000
1. Toplamorm (EMS/100 ml) 100 20000 10000 10000
Tablo için açıklayıcı notlar:
(a) Sütunda verilen değerler pH, çözünmüĢ oksijen değerleri dıĢında sınıfa
Su Kirliliğine Giriş - 258

ait alt sınırlardır. pH değerinin verilen aralığın dıĢında , çözünmüĢ oksijen ve


oksijen doygunluğu değerlerinin ise verilen sınırların altında olması, suyun IV
sınıfa ait olduğunu gösterir.
(b) Konsantrasyon veya doygunluk yüzdesi parametrelerinden sadece
birisinin sağlanması gerekmektedir.
(c) Klorüre karĢı hassas bitkilerin sulanmasında, bu konsantrasyon limitini
düĢürmek gerekebilir.
(d) pH değerine bağlı olarak serbest amonyak konsantrasyonu, 0.02 mg
NH3-N/l değerini geçmemelidir.
(e) Bu gruptaki kriterler, parametreleri oluĢturan kimyasal türlerin toplam
konsantrasyonlarını vermektedir.
(f) Bora karĢı hassas bitkilerin sulanmasında, kriteri 300 g/l‟ye düĢürmek
gerekebilir.
9.4. EK-4

SU URUNLERI KANUNU
22 Mart 1971
(Resmi Gazete ile neĢir ve ilânı: 4 Nisan 1971 - Sayı: 13799)
5.t. Düstur, c.1O - s.2056

BÖLÜM - I
GENEL HÜKÜMLER
ġÜMUL
MADDE 1 - (DeğiĢik: 3288 - 15.5.1986) Bu Kanun, su ürünlerinin
korunması, istihsali ve kontrolüne dair hususları ihtiva eder.

TARĠFLER
MADDE 2 - Bu kanunda geçen terimlerin tarifleri aĢağıdadır:
Su Ürünleri: Denizlerde ve iç sularda bulunan bitkiler ile hayvanlar ve
bunların yumurtalarıdır.
(Kara Avcılığı Kanunu ġümulüne giren hayvanlar hariç)
Su ürünleri müstahsilleri: Deniz ve iç sularda su ürünleri istihsal eden
gerçek veya tüzel kiĢilerdir.
Ġstihsal yerleri: Su Ürünlerini istihsale everiĢli olan ve içinde veya üzerinde
her hangi bir istihsal vasıtası kurulabilen, kullanılabilen su sahalarıdır.
Ġstihsal vasıtaları: Su ürünlerinin istihsalinde kullanılan gemiler ile her türlü
malzeme, teçhizat alet, edevat, yemler, takım, ve tesislerdir.
Ġç sular: Göller, suni göller, lagünler, baraj golleri, bentler, regülâtörler
kanallar, arklar, akarsular, mansaplar, üretme ve yetiĢtirme yerleridir.
Lâgünler:Denizle irtibatı ve denizin etkisi altında bulunan göllerdir.
Mansaplar: Akarsuların, göl veya denizlere açıldığı bölgelerde akarsuyun
etkisi altında kalan su ürünleri istihsaline elveriĢli sahalardır.
Su Kirliliğine Giriş - 260

Üretme ve yetiĢtirme yerleri: Su Ürünleri üretmek ve yetiĢtirmek için


yapılan tesislerdir.
Dalyan yeri: Bir veya müteaddit sabit yahut muvakkat dalyan kurmaya
elveriĢli istihsal sahalarıdır.
Sabit dalyan: Denizlerde ve iç sularda su ürünleri istihsal etmek için kazık,
çit, çubuk, tel, taĢ veya beton, ve benzeri manialarla çevrilmek suretiyle, sınırları
değiĢmeyecek Ģekilde kurulan veya tabii olarak çevrilmiĢ su sahalarından
meydana getirilen diple irtibatlı tesislerdir.
(*) 1. Bu Kanunda geçen “Ticaret Bakanlığı” ile “Tarım Bakanlığı”
deyimleri ile “Tüzük” deyimi 15 Mayıs, 1986 tarih ve 3288 sayılı Kanunun 8 nci
maddesiyle “Tarım Orman ve KöyiĢleri Bakanlığı ve “Yönetmelik” olarak
değiĢtirilmiĢtir.
2. 15 Mayıs 1986 tarih ve 3288 sayılı Kanunun 9 uncu maddesi gereğince
1380 sayılı Kanun ile bu Kanunda geçen Yönetmelik Tarım Orman ve Köy iĢleri
Bakanlığınca bu Kanunun yürürlük tarihinden itibaren, altı ay içinde hazırlanarak
yayımlanır.
Muvakkat dalyan (Yüzer): ġamandıra, duba, tekne vesaireyse bağlı, ağlarla
çevrilmek suretiyle kurulan su mahsulleri istihsaline mahsus tesislerdir.
Voli yeri: Deniz ve iç sularda su ürünleri istihsaline elveriĢli, sahile bitiĢik
ve sınırları belirli su sahalarıdır.
Dip trolü: Bir veya daha çok gemiler ile çekilmek suretiyle zemin üzerinde
sürütülerek dip su ürünlerini istihsale mahsus trol ağları ve bu ağlarla yapılan su
ürünleri istihsalidir.
Orta su trolü: Münhasıran göçmen balıkların istihsaline mahsus, dibe temas
etmeksizin suyun ortasından veya yüzüne yakın kısımdan çekilen trol ağları ve
bunlarla yapılan su ürünleri istihsalidir.
Kombine trol: Dip ve orta su trolünü yapmaya elveriĢli trol ağları ve
bunlarla yapılan su ürünleri istihsalidir.
Gemi: Tonajı ve adı ne olursa olsun, denizlerde ve iç sularda su ürünleri
araĢtırmasında, istihsalinde, naklinde, iĢlenmesinde kullanılan kayık, sandal,
yelkenli, Ģat, salmavna gibi vasıtalarla buharlı veya motorlu bilumum yüzer
vasıtalardır.
EK- 4 - 261

BÖLÜM -II
SU ÜRÜNLERĠ ĠSTĠHSALĠ
A) SU ÜRUNLERI ĠSTĠHSAL RUHSATI
RUHSAT TEZKERESĠ
MADDE 3 - Su ürünleri istihsalini bir nizama bağlamak maksadıyla (Su
Ürünleri ruhsat tezkeresi) ihdas olunmuĢtur.
Su ürünleri müstahsili gerçek kiĢiler kendileri için ve tüzel kiĢiler, tüzel
kiĢilikleri adına, ruhsat tezkeresi almak zorundadırlar.
Su ürünleri istihsalinde kullanılan gemiler için bunların sahip veya
donatanları da, ayrıca ruhsat tezkeresi almakla mükelleftirler.
Ruhsat tezkereleri ilgili dairelerin mütalâası alınmak suretiyle valiliklerce
verilir.
Ruhsat tezkerelerinin talep vukuunda ilgililere gösterilmesi mecburidir.
Orman bölgelerinde veya sulama tesislerinin bulunduğu sularda su ürünleri
istihsal edecek müstahsiller, ruhsat tezkerelerini mahalli orman ve Devlet Su ĠĢleri
TeĢkilatına önceden vize ettirmeye mecburdurlar.
(DeğiĢik 7. Fıkra: 3288 - 15.5.1986) Ticari amaç dıĢı veya spor maksadıyla
yasak olmayan bölgelerde ufak vasıtalarla su ürünleri istihsal edecek Türkler ve
yabancılar ruhsat tezkeresi almak zorunda değildir. Bunların avlanma usul ve
esasları ile i1gili hususlar yönetmelikle düzenlenir.
Ruhsat tezkerelerinin verilme tarzı, Ģekil ve muhteviyatı ile müddeti ve
yenilenmesine ait esaslar bir yönetmelikle tespit olunur. Bu maddedeki tezkereler
(hiçbir haç ve resim alınmaksızın) verilir.
Denizde can ve mal koruma hakkındaki 4922 sayılı kanun ile buna
müteferrik tüzük ve yönetmelik hükümleri saklıdır.
(*) Bu Kanunun 3, 19, 23 ve 24 nü maddelerine dayanılarak düzenlenip
Bakanlar Kurulunun 28.6.1973 tarih ve 7/6719 sayılı kararnamesiyle yürürlüğe
konulan (SU ÜRÜNLERĠ TÜZÜĞÜ), T.C. Tüzükleri c.4 - s.71
B) SU ÜRÜNLERĠ ĠSTĠHSAL YERLERĠ KAMU TÜZEL
KĠġĠLERĠNE AĠT ĠSTĠHSAL YERLERĠNĠN KĠRALANMASI
MADDE 4 - l-Hazinenin veya Devlet Su ĠçiĢleri Genel Müdürlüğünün
mülkiyetinde veya Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan baraj, dalyan voli
Su Kirliliğine Giriş - 262

yerleri, göller, havuzlar, nehirler ve nehir ağızlarındaki su ve av yerleri ile deniz


ve iç sulardaki su ürünleri istihsal hakkı, o yerde kurulan ve üyeleri 5 yıldan az
olmamak üzere tüzüğüne göre istihsal bölgesinde ikamet eden ve yönetmelikle
tespit edilecek Ģartlara haiz olan kooperatif birliği, kooperatif veya köy
birliklerine 2490 sayılı Kanuna, tabi olmaksızın öncelikle ve pazarlık suretiyle
ilgili bakanlıkların mütalaası alınarak Tarım Bakanlığınca kiraya verilir.
Bu gibi yerleri kiralayan Kooperatif Birliği veya köy birlikleri bu haklarını
baĢkalarına devredemezler.
Ġlanı takiben bir aylık süre içinde böyle bir talep vaki olmazsa özel ve tüzel
kiĢilere 2490 sayılı Kanun gereğince ilgili bakanlıkların mütalaası alınarak
kiralanır.
Kira Ģartnamelerinin teknik Ģartları ve süreleri mahallerinin özellikleri
nazara alınarak ilgili bakanlıklarca tespit olunur.
Üretme havuzu kurulacak istihsal yerleri istisnai olarak 30 seneye kadar
kiraya verilebilir.

ĠSTĠHSAL YERLERĠNĠN SIN1RLANDIRILMAS1


MADDE 5 - Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan istihsal yerlerinin
sınırları,
Tarım Orman ve KöyiĢleri Bakanlığı temsilcisinin baĢkanlığında Maliye
Bakanlığının tayin edeceği bir temsilci ile mahalli kadastro veya tapu memuru o
yerin sulh hukuk hakimliğince tayin edilecek birisi araĢtırma müesseselerinden ve
ikisi su ürünleri istihsalinden anlayan üç bilir kiĢiden kurulu bir heyet marifetiyle
teamülen malum, ve muayyen bulunan veya kira mukavele veya Ģartnamelerinde
gösterildiği veçhile üç nüsha zabıt ve krokiyle tespit olunur. Bu zabıt ve krokilerin
bir nüshası Tarım Orman ve KöyiĢleri, bir nüshası, Maliye Bakanlıklarına verilir.
Bir nüshası da mahalli tapu dairesince hıfz olunur. Tarım Orman ve
KöyiĢleri Bakanlığınca zabıt ve kroki Resmi Gazete ile yayınlanır.
Deniz dalyanları ile voli yerlerinin ve mansapların sınırlarının tespitinde
yukarıdaki heyete en yakın liman dairesi temsilcisi, Devlet Su ĠĢlerinin mülkiyet
ve iĢletmesindeki yerlerde ise bu Genel Müdürlük temsilcisi de katılır.
Hazinenin ve Devlet su iĢlerinin mülkiyetinde olan istihsal yerlerinin
sınırlarının tespitinde birinci fıkra hükmü uygulanır.
EK- 4 - 263

Bu maddede zikredilen heyette vazife gören memurların harcırahları ise


bilirkiĢiler için mahkemece takdir edilecek ücret Tarım Orman ve KöyiĢleri
Bakanlığı tarafından ödenir.

YENĠ ĠSTĠHSAL YERLERĠ


MADDE 6 - Yeniden kurulacak ve kendiliğinden teĢekkül eden istihsal
yerlerinin sınırlarının tespitinde de 5. madde hükümleri uygulanır.

ĠSTĠHSAL YERLERĠNDEKĠ DEĞĠġĠKLĠKLER


MADDE 7 – (DeğiĢik: 3288 - 15.5.1986) Genel, katma ve özel bütçeli
idareler ile Devletin ve kamu iktisadi teĢebbüslerinin hüküm ve tasarrufu, altında
bulunan su ürünleri üretme ve istihsal yerlerinin doldurulması, kurutulması,
kısmen veya tamamen Ģeklinin değiĢtirilmesi veya buralardan kum, çakıl, taĢ
çıkarılması, taĢ, toprak, moloz ve benzeri maddelerin dökülmesi gibi üreme ve
istihsale olumsuz tesir edebilecek teĢebbüslerde bulunulmadan önce Tarım Orman
ve KöyiĢleri Bakanlığının mütalaasına dayalı olarak ilgili mercilerden izin
alınması zorunludur.

BARAJ VE SUN’Ġ GÖLLERDE ALINACAK TEDBRLER


MADDE 8 - Baraj göllerine veya ihdas olunacak diğer suni göllere su
verilmeden önce su ürünleri bakımından alınması gereken tedbirlerin tespiti için
ilgililerce Tarım Orman ve KöyiĢleri Bakanlığına müracaat olunması ve
Bakanlıkça lüzum gösterilen tedbirlerin alınması gereklidir.

SU ÜRÜNLERĠNĠ ZARARDAN KORUYACAK TEDBĠRLER


MADDE 9 - Ġçsuların sulama, enerji istihsali gibi maksatlarla kullanılması
halinde bu sularda mevcut su ürünlerinin yaĢama, üreme, muhafaza ve istihsalini
zarardan koruyacak tedbirlerin ilgililer tarafından alınması Ģarttır. Bu tedbirlerin
nelerden ibaret olduğu Tarım Orman ve KöyiĢleri Bakanlığınca tespit olunur.

KAMU TÜZEL KĠġĠLERĠNE AĠT DALYANLARDAN GEÇĠġ


Su Kirliliğine Giriş - 264

MADDE 10 - Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan dalyanların


kiracıları veya bunları iĢletenler belirli bir geçim veya istihsal faaliyetinin icabı
olarak bazı iĢ ve sanat erbabının dalyanının faaliyetine zarar vermemek Ģartıyla,
kendi vasıtalarıyla dalyandan geçmelerine müsaade etmekle mükelleftir.
GeçiĢ Ģartları, iç dalyandan geçeceklerin riayet edecekleri hususlar icap ve
teamüller de nazara alınarak Tarım Orman ve KöyiĢleri Bakanlığınca tespit
olunur.
Hazinenin veya Devlet Su ĠĢlerinin özel mülkiyetinde bulunan yerlerde
geçiĢ hakkı Medeni Kanun hükümlerine göre tespit olunur.

DALYAN CĠVARINDAKĠ VOLĠ YERLERĠNDEN FAYDALANMA


MADDE 11 - Dalyan sınırları içinde veya dıĢında Hazineye veya Devlete
ait voli yerleri ayrıca kiraya verilmedikçe veya iĢletilmedikçe, bütün su ürünleri
müstahsilleri buralardan serbestçe faydalanabilirler.
Ancak dalyan sınırları içinde olup, mevsimine göre muayyen yerlerde
kurulu bulunduğu zamanlarda dalyanın avlusu cihetindeki Hazineye veya Devlete
ait voli yerlerinden faydalanma hakkı dalyan sahip veya kiracılarına aittir.
Dalyanın arkasında kalan Hazineye ait voli yerlerinden dalyan kurulu
bulunduğu zamanlarda bütün su ürünler, müstahsilleri faydalanabilir. Bu madde
hükmü, özel mülkiyetteki dalyanlarda da uygulanır.

ÖZEL MÜLKĠYETTEKĠ DALYAN VE VOLĠ YERLERĠ ĠLE


BUNLARIN KAMULAġTIRILMASI
MADDE 12 - Medeni Kanunun yürürlüğe girmesinden evvel sahipleri adına
tapuya tescil edilmiĢ olan dalyan ve voli yerleri (Olağanüstü sebeplerin devam
ettiği müddet içindeki inkıtalar hariç olmak üzere) sahipleri tarafından bizzat veya
kiraya verilmek suretiyle devamlı olarak 5 sene iĢletilmediği veya terk edildiği
takdirde kamulaĢtırılır.

ÜRETME HAVUZLARI
MADDE 13 - Ticari maksatla karada üretme havuzu tesis ederek su ürünleri
yetiĢtirmek isteyenler bu tesislerin yerini ve mahiyetini bildirmek ve iĢletmeye ait
EK- 4 - 265

malumatı havi proje ve planları vermek suretiyle Tarım Orman ve KöyiĢleri


Bakanlığına müracaat etmekle mükelleftirler.
Sağlık, memleket ekonomisi, seyrüsefer, teknik ve ilmi bakımlardan mahzur
bulunmadığı takdirde gerekli müsaade Tarım Orman ve KöyiĢleri Bakanlığınca
verilir. Deniz ve içsularda yapılacak üretme havuzları, da yukarıdaki hükme
tabidir. Ancak bu gibi üretme havuzlarının tesisine izin verilmeden önce
seyrüsefer bakımından bir engel teĢkil edip etmedikleri hususunda UlaĢtırma
Bakanlığının mütalaası alınır. Deniz ve içsularda yapılacak üretme havuzlan için
4. maddenin son fıkrası hükümleri tatbik olunur.

BÖLÜM – III
GELĠġTĠRME, TEġVĠK VE HĠMAYE
A)GELĠġTĠRME
ETÜT VE ARAġTIRMA
MADDE 14- (DeğiĢik: 3288- 15.5.1986) Tarım Orman ve KöyiĢleri
Bakanlığı su ürünleri ile ilgili her türlü araĢtırmaları yapmak ve yaptırmakla
görevlidir.

KOOPERATĠFLEġME
MADDE 15 - Su ürünleri müstahsilleri 2834 sayılı Tarım SatıĢ
Kooperatifleri ve Birlikleri hakkındaki Kanun ile 2836 sayılı Tarım Kredi
Kooperatifleri ve 1163 sayılı Kanuna tabi istihsal Kooperatifleri ve meslekin
özelliklerine uygun kooperatif ve birlikler kurabilirler.
Bu kooperatif ve birlikler “Su ürünleri istihsal Kooperatifleri Su Ürünleri
SatıĢ Kooperatifleri”, “Su Ürünleri SatıĢ Kooperatifleri” ve Su Ürünleri Kredi
Kooperatifleri” ismini alırlar.
Kooperatif ve birliklerin ana mukavelename formülleri T.C. Ziraat Bankası
Genel Müdürlüğü ile Ticaret Bakanlığı‟nın ilgili dairesi tarafından müĢtereken
hazırlanır.
T.C. Ziraat Bankası su ürünleri üreten ve üretimini bizzat satan kooperatif
ve Ģahıslara açacağı kredilerde üretim, ve pazarlamada, kullanılan bütün araç vs
gereçleri Kredi Maritim sistemi (Balık üretiminde kullanılan tekne, motor, ağ vb.
araç ve gereçleri sigortalamak Ģartıyla krediye karĢılık gösterme esası) na göre
Su Kirliliğine Giriş - 266

teminat olarak kullanılacağı gibi, üretim, depolama ve pazarlama tesisleri tapu


veya kira mukavelesi esasına göre de teminat olarak kullanılır. Denizcilik
Bankası‟ da aynı esasa göre kredi açabilir.

EĞĠTĠM VE ÖĞRETIM
MADDE 16 - Tarım Orman ve KöyiĢleri Bakanlığı, su ürünleri istihsali ile
uğraĢanların mesleki bilgi ve görgülerini arttırmak maksadıyla, diğer bakanlıklar
ile de iĢbirliği yaparak uzmanlar dairesinde ücretli veya ücretsiz kurslar ve meslek
okulları açabilir. Propaganda eğitim ve öğretim için lüzumlu tedbirleri alır.

TEġVĠK VE HĠMAYE MUAFLIKLAR


MADDE 17 - Gerçek ve tüzel kiĢilerin su ürünlerinin istihsal, muhafaza,
iĢleme ve nakliyesine mütaallik faaliyet kollarına yapacakları yatırımlar hakkında
31 .12.1960 gün ve 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununa 202 sayılı Kanunun 16.
maddesi ile eklenen 8. bölümün ek 3. maddesindeki yatırım indirimi nispeti %
100 olarak uygulanır. 202 sayılı Kanunun geçici 7. maddesi ile 199 sayılı
Kanunun geçici 4. maddesi uygulanmaz.
(DeğiĢik 2. Fıkra: 3288 - 15.5.1986) Balıkçı barınakları ve bunlara ait üst
yapı tesislerinden faydalanma hakkı, Tarım, Orman ve KöyiĢleri Bakanlığının
mütalaası alınarak Maliye ve Gümrük Bakanlığınca süresi on yıldan az olmamak
üzere su ürünleri ile ilgili kooperatif veya kooperatif birliklerine 2886 sayılı
Devlet ihale Kanunu hükümlerine tabi olmaksızın pazarlıkla kiraya verilir Ġlan
edilen 30 günlük süre içinde kooperatifler veya kooperatif birliklerinden talep
vaki olmazsa, 2886 sayılı Devlet ihale Kanunu gereğince Maliye ve Gümrük
Bakanlığınca gerçek veya tüzel kiĢilere ihale ile verilir.
MADDE 18 - Su ürünlerinin istihsal ve ihracatını arttırmak maksadıyla, su
ürünleri istihsal ve vasıta ve malzemelerinde ithal sırasında alınan her türlü vergi,
resim ve harçları indirmeye veya tamamen kaldırmaya, Yunus balığı avcılarına
gerekli tüfek ve fiĢekleri kooperatifler eliyle meccanen vermeye Tarım
Bakanlığının teklifi üzerine Bakanlar Kurulu yetkilidir.

BÖLÜM - IV
YASAKLAR VE ZABITA HÜKÜMLERI
EK- 4 - 267

PATLAYICI VE ZARARLI MADDELER KULLANMA YASAĞI


MADDE 19 - Bomba, torpil, dinamit, kapsül ve benzeri patlayıcı maddeler,
öldürücü veya uyuĢturucu maddeler, sönmemiĢ kireç ve Tarım Orman ve
KöyiĢleri Bakanlığının müsaadesi alınmaksızın elektrik cereyanı, elektroĢok ve
hava tazyiki ile su ürünleri avlanması yasaktır.
Tespit olunacak belli bir aydınlatma gücünü geçmemek üzere elektrik
cereyanı ile aydınlatma ve münhasıran denizlerde olta ile avlanan su ürünlerinin
denizden çıkarılmasında elektroĢok usulünün uygulanması müsaadeye bağlı
değildir.
Bu maddenin uygulanmasına ait esaslar yönetmelikte gösterilir.

SULARA ZARARLI MADDE DÖKÜLMESĠ


MADDE 20 - Su ürünleri veya bunları istihlak edenlerin veya kullananların
sağlığına veyahut istihsal vasıtalarına malzeme, teçhizat, alet ve edevata zarar
veren maddelerin içsulara ve denizlerdeki istihsal yerlerine veya civarlarına
dökülmesi veya döküleceği Ģekilde tesisat yapılması yasaktır.
Hangi maddelerin dökülmesinin yasak olduğu yönetmelikte gösterilir.

YABANCILARIN SU ÜRÜNLERĠ ĠSTĠHSALĠ YASAĞI


MADDE 21 - Türk vatandaĢı olmayan kiĢilerin su ürünleri istihsal etmek
üzere 476 sayılı Kara Suları Kanununun 8. maddesinde yazılı balıkçılık sahasına
veya içsulara girmeleri ve bu sularda su ürünleri istihsal etmeleri yasaktır.
Ancak, 3. maddenin 7. bendinde yazılı yabancı turistler ile Tarım Orman ve
KöyiĢleri Bakanlığının müsaadesi gereğince 14. maddede gösterilen etüt ve
araĢtırma iĢlerinde çalıĢacak yabancılar bu hükümden müstesnadır.

AKARSULARDA ENGELLEMELER YAPILMASI YASAĞI


MADDE 22 - Tarım Orman ve KöyiĢleri Bakanlığının müsaadesi
alınmadan akarsularda su ürünlerinin geçmesine veya yetiĢmesine engel olacak
Ģekilde ağlar kurulması, bent, çit ve benzeri engeller yapılması yasaktır.
Su Kirliliğine Giriş - 268

Akarsular üzerinde kurulmuĢ ve kurulacak olan baraj ve regülatör gibi


tesislerde su ürünlerinin geçmesine mahsus balık geçidi veya asansörleri
yapılması ve bunların devamlı olarak iĢler durumda bulundurulması mecburidir.

GENEL YASAKLAR, TAHDĠT VE MÜKELLEFĠYETLER


MADDE 23
a) Su Ürünleri istihsalinde kullanılan istihsal vasıtalarının, haiz olmaları
gereken asgari vasıf ve Ģartlar ile bunların kullanma usul ve esasları;
b) Sağlık, memleket ekonomisi, seyrüsefer. teknik, ilmi bakımlardan
bölgeler, mevsimler, zamanlar, su ürünleri cinsleri, çeĢitleri, ağırlık, irilik,
büyüklük gibi vasıfları ve istihsali yasak olan su ürünlerinden arızi olarak istihsal
olunanların deniz veya içsulara iadeleri veya bunlar için yapılacak sair
muameleler yönetmelikle düzenlenir.
Su ürünlerinden yapılacak insan gıdaları ile sanayide kullanılacak
maddelerin imalat, standardizasyonu, iç tüketim, ihracat ve bunların kontrol
usulleri yönetmelikle düzenlenir.

TROL
MADDE 24 - a) Ġçsular, Marmara Denizi, Ġstanbul ve Çanakkale
boğazlarında her çeĢit trol ile su ürünleri istihsali yasaktır.
Ġlmi maksatlarla yapılacak incelemelerde trol kullanılabilir.
b) Kara sularımız dahilinde dip trolü ile su ürünleri istihsali Ģekli ayrı bir
yönetmelikle düzenlenir. Bu yönetmelik hükümlerine aykırı olarak dip trolü ile su
ürünleri istihsali yasaktır.
c) Orta su trolü hakkında 23. madde hükümleri uygulanır.
Ancak orta su trolünün dip trolü olarak kullanılması yasaktır.
d) Münhasıran sünger avında kullanılan kankava trolden sayılmaz.

YASAK SU ÜRÜNLERĠNĠN SATIġ NAKLĠ VE ĠMALATTA


KULLANILMASI MEMNUĠYETĠ
EK- 4 - 269

MADDE 25 - Zamanlar, mevsimler, cins, nevi, çeĢit, irilik, ağırlık,


büyüklük itibariyle istihsali yasak olan su ürünlerinin, yasağın devam ettiği
müddet zarfında her ne surette olursa olsun satıĢı, nakli, imalatta kullanılması
yasaktır.
19, 24. maddeler hükümlerine aykırı olarak istihsal edilen su ürünleri zabıt
ve müsadere edilerek haklarında 29 ve 34. madde hükümleri uygulanır.

BÖLÜM - V
BALIKHANELER
BALIKHANELER VE SATIġ ÜZERĠNDEN ALINACAK ÜCRET
MADDE 26 - DeğiĢik: 3288 - 1551986) Balıkhaneler, su ürünleri açık
arttırma ile toptan satıĢının, muhafazasının, kalite. ve sağlık kontrolünün yapıldığı
yerlerdir.
Balıkhaneler, belediyelerle gerçek veya tüzel kiĢiler tarafından kurulur ve
iĢletilir.
Balıkhanelerde, belediyeler tarafından alınacak ücretin miktarı satıĢ
bedelinin % 3‟ünü geçemez. Bunun dıĢında her ne ad altında olursa olsun baĢka
bir resim ve ücret alınmaz.
Balıkhanelerin kuruluĢ ve iĢletme esasları, BaĢbakanlık, ĠçiĢleri, Sağlık ve
Sosyal Yardım, Bakanlıklarının görüĢü alınarak, çıkarılarak bir yönetmelikle
belirlenir.

MADDE 27 - (15 Mayıs 1986 tarih ve 3288 sayılı Kanunun 10. maddesiyle
yürürlükten kaldırılmıĢtır.

VI - BOLÜM
ÇEġĠTLĠ HÜKÜMLER
BĠLGĠ VE BELGE VERMEK
MADDE 28 - Tarım Orman ve KöyiĢleri Bakanlığının, su ürünleri
müstahsilleri ile su ürünleri ile iĢtigal eden tacir, sanayici ve esnaftan bu iĢlerine
mütaallik lüzumlu göreceği bilgileri ve belgeleri isteyebilir.
Su Kirliliğine Giriş - 270

Ġstenilen bilgi ve belgeleri ilgililer tayin edilen müddet içinde ve istenilen


Ģekilde vermeye mecburdurlar.
Bu madde gereğince verilen ferdi ve hususi bilgi ve belgeler ifĢa
edilemeyeceği gibi verenler aleyhine delil ve vesika olarak da kullanılmaz.

YASAK VASITA VE HÜKÜMLERĠN ĠSTĠSNAEN KULLANILMASI


MADDE 29 - Tarım Orman ve KöyiĢleri Bakanlığı münhasıran ilmi ve
teknik etüt ve araĢtırmalar yapılması maksadıyla ve su ürünleri avcılığında
kullanılması yasak vasıta ve usullerin muayyen yerlerde ve muayyen müddetle bu
hususta vazifeli ve salahiyetli kıldığı kimseler tarafından kullanılmasına müsaade
edebilir.
Yasak vasıta ve usullerle yapılan ilmi ve teknik etüt ve araĢtırmalardan elde
edilen su mahsulleri hiçbir suretle satılamaz, gerekirse imha olunur.

ÖDENEK
MADDE 30 - Bu kanunun 14, 16. maddelerinde yazılı iĢlerin gerektirdiği
giderleri karĢılamak üzere her yıl Tarım Orman ve KöyiĢleri Bakanlığı bütçesine
lüzumlu ödenek konulur.

TEFTĠġ VE MURAKABE
MADDE 31 - Tarım Orman ve KöyiĢleri Bakanlığının su ürünleri
müstahsillerini, su ürünleri ile iĢtigal eden tacir, sanayici ve esnaf ile bunların
iĢyerlerini, balıkhaneleri, istihsal yerlerini ve istihsal vasıtalarını Bakanlık teftiĢ
Kurulu vasıtasıyla teftiĢ ve kontrol ettirerek mevzuata göre gerekli muameleyi
yapmaya yetkilidir. Bu bakanlıklar diğer memurlarına da bu görevi verebilir.

BOLÜM - VII
USÜL HÜKÜMLERĠ
MUHAKEME USULÜ
MADDE 32 - Bu kanunda yazılı suçlara ait takibat MeĢhut Suçlar Kanunu
hükümlerine göre yapılır.
EK- 4 - 271

20, 21, 24. maddelerdeki suçlara ait davalar asliye. ceza mahkemelerinde,
bu kanunda yazılı diğer suçlara ait davalar sulh ceza mahkemelerinde görülür.
MADDE 33 - Tarım Orman ve KöyiĢleri Bakanlığı teĢkilatında ve
Bakanlığa bağlı su ürünleri ile ilgili teĢekküllerde su ürünlerinin, deniz ve
içsularda muhafaza ve murakabesi ile vazifelendirilen memur ve hizmetlileri ile
emniyet ve jandarma kuvvetleri bu kanunla ve bu kanuna istinaden konulan
yasaklardan dolayı, bu kanun Ģümulüne giren suçlar hakkında zabıt varakası
tutmak, suçta kullanılan istihsal vasıtalarını zaptetmek ve bunları 34. madde
hükmü mahfuz kalmak Ģartı ile, adli mercilere teslim etmekle vazifeli ve
yetkilidirler.
Gümrük sahil ve orman muhafaza teĢkilatı mensupları belediye zabıtası
amir ve mensupları, kamu tüzel kiĢilerine bağlı muhafız, bekçi ve korucular ile
gümrük, belediye ve hükümet veteriner ve doktorları, Tarım Orman ve KöyiĢleri
Bakanlığı mensupları ile Emniyet ve Jandarma teĢkilatının bulunmadığı, yerlerde
köy muhtar ve ihtiyar heyetleri üyeleri yukarıdaki görevleri yapmakla
mükelleftirler.

ZAPTEDĠLEN SU ÜRÜNLERI
MADDE 34 - Zaptolunan su ürünlerinden insan gıdası olarak
kullanılanların, muhakeme neticesine kadar muhafaza edilmesi mümkün değilse
en yakın veteriner hekim veya hükümet, belediye veya sağlık merkezi
tabiplerinden birine veya Devlet hastanesinde muayene ettirilmek suretiyle insan
gıdası olarak istihlakinde mahzur görülmeyenler derhal mahallin en büyük maliye
memuru marifetiyle ve Maliye teĢkilatı bulunmayan yerlerde belediye veya ihtiyar
heyeti tarafından en yakın satıĢ yerinde açık artırma suretiyle satılır.
SatıĢa ait bir zabıt varakası tanzim olunarak satıĢ bedeli tahkikat neticesine
kadar adli mercilerin emrinde olmak üzere Maliye veznesine emaneten yatırılır.
Sanığın mahkûmiyetinin kesinleĢmesi halinde satıĢ bedeli ilgili vezneye
gönderilir.
Zaptolunan su ürünlerinden kullanılması veya istihlaki mahzurlu görülenler
yetkililerin raporlarına müsteniden sanayide kullanılır veya imha olunarak
keyfiyet bir zabıtla tevsik edilir.
Su Kirliliğine Giriş - 272

Zaptedilen su ürünlerinden insan gıdası olarak kullanılmayan ve muhakeme


neticesine kadar muhafazasına imkan olmayanlar için de yukarıdaki esaslar
uygulanır.

MÜSADERE OLUNAN EġYA VE SU ÜRÜNLERĠ


MADDE 35 - Bu kanun hükümlerine göre mahkemede müsaderesine karar
verilen muhafazası mümkün su ürünleri ile istihsal vasıtaları hüküm kesinleĢtikten
sonra bedeli ilgili vezneye gönderilmek üzere Maliye veznesine emaneten
yatırılır.
Yasak olan eĢyadan satıĢı mahzurlu görülenlerin imhasına ve imha Ģekline
mahkeme karar verir.

BÖLÜM - VIII
CEZA HÜKÜMLERĠ
CEZALAR
MADDE 36 - (DeğiĢik: 3288 - 15.51986) Bu Kanundaki ve bu Kanuna göre
çıkarılacak yönetmeliklerdeki yasak, tahdit ve mükellefiyetlere aykırı hareket
edenlere verilecek cezalar aĢağıda gösterilmiĢtir.
a) 1.3.‟ü maddenin ikinci fıkrasına göre ruhsat tezkeresi olmadan su ürünleri
istihsal edenler, yedinci fıkraya göre ruhsat tezkeresi almakla mükellef
olmadıkları halde, bu fıkradaki maksat dıĢında su ürünleri istihsal edenler, altıncı
fıkra gereğince ruhsat tezkerelerini yetkili mercilere vize ettirmeden fıkrada
gösterilen yerlerde su ürünleri istihsal edenler onbin liradan yirmibeĢbin liraya
kadar,
2. 3. maddenin üçüncü fıkrası gereğince, gemileri için ruhsat tezkeresi
almayan gemi sahipleri veya donatanları, ellibin liradan ikiyiizbin liraya kadar,
3. Ruhsat tezkerelerini, talep vukuunda ilgililere göstermeyenler, beĢbin
liradan onbin Iiraya kadar, Ağır para cezası ile cezalandırılır.
b) 7. maddede belirtilen fiilleri ilgili mercilerden izin almadan yapanlar,
fiilin içsularda olması halinde yirmibin liradan yüzbin liraya, denizlerde olması
halinde beĢbin liradan beĢmilyon liraya kadar ağır para cezası ile cezalandırılır.
Ayrıca çıkarılan kum, çakıl, taĢ ve benzeri maddeler zapt ve müsadere edilir.
EK- 4 - 273

c) Ġç sularda 19. madde hükümlerine aykırı hareket edenler üç aydan altı aya
kadar hapis cezası ile birlikte yüzbin liradan beĢyüzbin liraya kadar, aynı madde
hükümlerine denizlerde riayet etmeyenler ise altı aydan iki seneye kadar hapis
cezası ile birlikte, beĢyüzbin liradan ikimilyon liraya kadar ağır para cezası ile
cezalandırılır.
d) 20. maddeye göre çıkarılacak yönetmelikteki yasak ve tahditlerle
mükellefiyetlere riayet etmeyenler, yüzbin liradan birmilyon liraya kadar ağır para
cezası ile cezalandırılır.
Suç fabrika, imalathane ve atölye gibi tesis sahipleri tarafından istenildiği
takdirde, birmilyon liradan onmilyon liraya kadar ağır para cezası hükmolunur.
Bu gibilerin faaliyetinin durdurulmasına ve masrafları kendilerine ait olmak üzere
tesislerinin zarar vermeyecek hale getirilmesine karar verilir.
20. maddeye aykırılık teĢkil eden durumun kalktığı Tarım Orman ve
KöyiĢleri Bakanlığınca
tespit edilerek mahkemeye bildirildiği takdirde, aynı mahkemece bu
tesislerin yeniden faaliyetine izin verilir.
e) 21. maddenin birinci fıkrasına aykırı hareket edenler iki yıldan dört yıla
kadar hapis cezası ile cezalandırılır ve istihsal ettikleri su ürünleri ile bunların
istihsalinde kullanılan istihsal vasıtalarını zapt ve müsadere olunur.
f) 22. maddeye aykırı hareket edenler, onbin liradan yüzbin liraya kadar ağır
para cezası ile cezalandırılır. Bu gibilerin faaliyetleri durdurulur ve masraflar,
kendilerine ait olmak üzere engellerin kaldırılmasına karar verilir.
g) 23. maddenin (a) bendine göre çıkarılacak yönetmelik hükümlerine aykırı
hareket edenler, yirmibin liradan ellibin liraya kadar ağır para cezası ile
cezalandırılır ve suç konusu su ürünleri zapt ve müsadere olunur.
Aynı maddenin (b) bendine göre çıkarılan yönetmelik hükümlerine aykırı
hareket edenlere, ellibin liradan ikiyüzbin liraya kadar ağır para cezası verilir. Suç
konusu su ürünleri zapt ve müsadere olunur. Bu kabil su ürünlerini bilerek
satanlar, nakledenler veya bunları imalatında kullananlara yirmibin liradan yüzbin
liraya kadar ağır para cezası verilir. Ayrıca suç konusu su ürünleri zapt ve
müsadere edilir.
h) 24.maddeye göre çıkarılan yönetmelikteki dip trole müteallik yasak ve
tahditlere ve mükellefiyetlere aykırı hareket edenler, bir yıldan üç yıla kadar hapis
cezası ile birlikte, ikimilyon liradan altımilyon liraya kadar ağır para cezası ile
Su Kirliliğine Giriş - 274

cezalandırılır ve istihsal olunan su ürünleri zapt ve müsadere olunur. Tekerrür


halinde iki misli ceza hükmolunur ve suç konusu su ürünlerinin istihsalinde
kullanılan istihsal vasıtaları zapt ve müsadere edilir.
Yasak bölgelerde veya yasak zaman ve mevsimlerde dip trol ağları denizde
veya toplanıp bordaya alınmıĢ durumda tespit edilenlerle, göz açıklıkları tayin
olunan asgari ölçülerden küçük dip trolü ağlarını, her ne surette olursa olsun
gemilerinde bulunduranlar, yukarıdaki fıkraya göre cezalandırılır.
Orta su trolünü veya kombine trolünü dip trolü olarak kullananlar hakkında,
birinci fıkradaki cezalar hükmolunur.
24. maddedeki yasaklara ve tahditlere aykırı olarak istihsal edilmiĢ su
ürünlerini bilerek satanlar, nakledenler veya bunları imalatında kullananlara,
yirmibin liradan yüzbin liraya kadar ağır para cezası hükmolunmakla beraber
ayrıca suç konusu su ürünleri de zapt ve müsadere edilir.
25. madde ile satıĢı, nakli ve imalatta kullanılması yasak edilen su ürünlerini
bilerek satanlar, nakledenler veya imalatta kullananlar hakkında, yirmibin liradan
yüzbin liraya kadar ağır para cezası hükmolunur ve ayrıca suç konusu su ürünleri
de zapt ve müsadere edilir.

BÖLÜM - IX
YÜRÜRLÜK HÜKÜMLERĠ
YÖNETMELĠKLER
MADDE 37- Kanunun 19,20,23,24 ve 27. maddelerine ait yönetmelikler
kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren en geç 6 ay içinde yürürlüğe konulur.
MADDE 38 - Bu kanunun 7, 8, 9, l0 ve 22. maddelerinde öngörülen
hususlarda 6200 sayılı Devlet Su ĠĢleri Genel Müdürlüğü Vazife ve Selahiyetleri
Hakkındaki Kanunda Devlet Su ĠĢlerine tanınan haklar ve yetkileri bakidir.

YÜRÜRLÜKTEN KALDIRILAN HÜKÜMLER


EK- 4 - 275

MADDE 39 - 27 Ağustos 1287 tarihli Dersaadet ve Biladi Selasede midye


ve istiridye ihracı hakkındaki Nizamname, 18 sefer 1299 tarihli Zabitai Saydiye
Nizamnamesi, 19 Nisan 1298 tarihli Dersaadet ve Tevabii Balıkhane idaresine
dair Nizamname, 6 Nisan 1340 tarihli Ġstanbul ve Tevabii Balıkhanesine müteallik
Nizamnamesinin birinci ve üçüncü maddelerinde muharrer rüsumun tezyidine dair
465 sayılı Kanun, 18 Sefer 1299 tarihli Zabıtai Saydiye Nizamnamesine bazı
mevad tezyidine dair 18.011926 tarih ve 721 sayılı Kanun, 22 Nisan 1926 tarihli
ve Zabitai Saydiye ve Ġstanbul ve Tevabii Balıkhane Ġdareleri Nizamnamesinin
bazı mevaddını muaddil 820 sayılı Kanun, 5639 sayılı Kanunun 3, 4 ve 5.
maddeleri kaçakçılığın men ve takibine dair 1918 sayılı Kanunun bazı
maddelerinin tadiline dair 6829 sayılı Kanunun 2. ek maddesinin IV Nolu bendi
ile 5887 sayılı Harçlar Kanununun 10. cetvelin 57 Nosu yürürlükten kaldırılmıĢtır.
815 sayılı Kabotaj Kanununun 3.maddesindeki yasaklar bu kanunun 3.
maddesinin 7. bendine uygun hareket eden yabancı turistler ile 14. maddeye göre
etüt ve araĢtırma iĢlerinde çalıĢtırılacak yabancılara uygulanmaz.
Bu kanunun uygulanmasında diğer kanunların bu kanuna aykırı olan
hükümleri tatbik olunmaz.
EK MADDE 1 -(3288- 15.5.1986) 1380 sayılı Su Ürünleri Kanununda
geçen “Ticaret Bakanlığı” ile “Tarım Bakanlığı deyimleri “Tarım Orman ve
KöyiĢleri Bakanlığı”, “Tüzük” deyimi “Yönetmelik” olarak değiĢtirilmiĢtir.
EK MADDE 2 - (3288 - 15.5.1986) 1360 sayılı Su Ürünleri Kanunu ile bu
Kanunda geçen yönetmelik Tarım Orman ve KöyiĢleri Bakanlığınca bu Kanunun
yürürlük tarihinden itibaren altı ay içinde hazırlanarak yayımlanır.
GEÇĠCĠ MADDE 1 - Bu Kanunun yayımlandığı tarihte genel hükümlere
göre kurulmuĢ olan su ürünleri kooperatiflerinden 15. maddeye göre Tarım SatıĢ
Kooperatifleri ve birlikleri ile Tarım Kredi Kooperatifleri ve 1163 sayılı
Kooperatifler Kanunlarına göre teĢkilatlanmak isteyenler statülerinde adi Genel
Kurul toplantıları için derpiĢ olunan toplanma ve karar nisapları ile
kooperatiflerini feshedebilirler.
(*) 29 ġubat 1952 tarih ve 5887 sayılı (HARÇLAR KANUNU), 2 temmuz
1964 tarih ve 492 sayılı (HARÇLAR KANUNU) nun 139. maddesiyle
yürürlükten kaldırılmıĢ ve bu kanuna bağlı (8) sayılı tarifenin 15 No.sında Kara ve
Deniz av tezkereleri için yeni hükümler konulmuĢtur.
Su Kirliliğine Giriş - 276

GEÇĠCĠ MADDE 2 - Bu kanunun 19, 20, 23, 24 ve 27. maddelerine ait


yönetmelikler yürürlüğe girinceye kadar 39. maddede yazılı hükümlerin alakalı
kısımlarının uygulanmasına devam olunur.
GEÇĠCĠ MADDE 3 - Su Ürünleri TeĢkilat Kanunu yürürlüğe girinceye
kadar bu kanunun kiralamalarına iliĢkin hükümleri Maliye Bakanlığınca yerine
getirilir.
GEÇĠCĠ MADDE 1- (3288 - 15.5.1986) Halen faaliyette bulunan sanayi
kuruluĢları ve iĢyerleri, bu Kanunun yürürlüğe girmesinden itibaren bir yıl
içerisinde, atık suların ve zararlı maddelerin su ürünleri üreme ve istihsal yerlerine
ve civarlarına akmasını önleyecek tedbirleri almak ve arıtma tesislerini kurmak ve
iĢletmekle yükümlüdür.
GEÇĠCĠ MADDE 2 – (3288 - 155.1986) Bu Kanunun yürürlüğünden önce
faaliyetleri men edilmiĢ bulunan sanayi kuruluĢları ile iĢyerleri hakkında da geçici
1. madde hükmü uygulanır ve bunlar bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten
itibaren faaliyetlerine devam edebilirler.
GEÇĠCĠ MADDE 3 - (3288 - 15.5.1986) BU Kanuna göre hazırlanacak
yönetmelikler yürürlüğe girinceye kadar, mevcut tüzüğün bu Kanuna aykırı
olmayan hükümlerinin uygulanmasına devam edilir.
MADDE 40- Bu kanunun 15. maddesi ile geçici birinci maddesi hükümleri
yayımı tarihinde, diğer hükümleri yayımından altı ay sonra yürürlüğe girer.
MADDE 41 – Bu kanunun hükümlerini Bakanlar kurulu yürütür.
Ülkemizde su kirliliğini önlenmesine yönelik geçmiĢte oluĢturulmuĢ tüm
düzenlemelere ilk bakıĢta, konu ile ilgili yetkilinin değiĢik kuruluĢlara dağıtılmıĢ
ve bu nedenle etkin bir su kirliliği kontrolü politikasının gerçekleĢtirilememiĢ
olduğu görülmektedir. Örneğin Ġmar ve Ġskan Yönetmeliğine ait bazı bölümler,
yeni kuruluĢların arazi kullanımında çevre sorunları yaratmamaya yönlendirirken,
1971 yılında yürürlüğe giren 1380 sayılı Su Ürünleri Kanununun 8,9,19 ve 20.
maddelerinde su kirlenmesini önleyici tedbirler ile bazı yasaklar ve zabıta
hükümleri getirilmektedir. Ancak bu kanunun su ortamlarını yalnızca su ürünleri
yetiĢtirme açısından değerlendirdiği için, tüm su kirliliği problemlerini çözümüne
cevap vermekten uzak kalmıĢtır. Bu nedenle bu kanunun,ülke genelinde su
kirlenmesini önleyici amaç ve kapsamda bir yasal araç olarak görmemek gerekir.
Halen her ikisi de yürürlükte bulunan bu yasal düzenlemelerin kendi baĢlarına ve
yine Sağlık Bakanlığınca uygulanmakta olan 1953 sayılı Umumi Hıfzısıhha
Kanunu ile birlikte 1983 yılında yeniden revize edilen Gayri sıhhi Müesseseler
EK- 4 - 277

Yönetmeliğinin ülkemizde su kirlenmesini önleyememiĢ olduğu ortadadır. Bunun


nedeni, su kirliliğinin kaynağından nihai alıcı ortama kadar tek bir yasal
sistematik kapsamında ele alınamamıĢ olması ve sınırlayıcı sayıların, yani “atık su
standartlarının” kesin hükümler halinde uygun müeyyidelerle birlikte
bulunmayıĢıdır.
KAYNAKLAR

Ackefors, H., Löfroth, G., and Rosen, C.-G., 1970. A survey of the mercury
pollution problem in Sweden with special reference to fish. Oceanogr.
Marine Biol. Rev. 8: 203 - 224.
Adelman, I. R. and Smith, L. L., 1970. Effect of hydrogen sulfide on northern
pike eggs and sac fry. Trans. Amer. Fish. Soc., 99 : 501 -509.
Aksu, Z., Kutsal, T., 1986. Atık sulardaki ağır metal iyonlarının giderilmesinde
mikroorganizmaların kullanılması. Çevre - BaĢbakanlık Çevre
Gen.Müd. Yayını. 2:5-10.
Aksu, Z., Kutsal, T., 1994. Atık sulardaki kurĢun (Pb+2), krom (Cr+6) ve bakır
(Cu+3) iyonlarının yeĢil alglerden Chlorella vulgaris‟ e adsorbsiyonunun
karĢılaĢtırılmalı va akıĢkan yatak reaktörlerde incelenmesi. Tr. J.
Engineering and Environmental Sciences, 18: 403 - 410.
Akyurt, I., 1989. Alabalıkların Beslenmesinde Doğal Yemlerin Yeri ve Önemi,
Ege Üniversitesi, Su ürünleri Yüksek Okulu, Su Ürünleri dergisi, 8(44),
15-21.
Akyurt, Ġ.,1993. Balık YetiĢtiriciliğinde Su Kalitesi Yönetimi, Atatürk Üniv.
Ziraat Fak.Ders Yay.No:144. s:67, Erzurum.
Alabaster, J. S., 1982. Report of the EIFAC Workshop of fish farm effluents,
Silkeborg, Denmark, 26-28 May 1981. EIFAC Tech Pap., (41), p166.
Almazan, G., and Boyd, C.E., 1978. An evaluation of Secchi disk visibility for
estimating plankton density in fish ponds. Hydrobiologia, 65: 601 -
608.
Altay, O., 1990. Ġzmir körfezinde anyonik yüzey aktif madde kirliliğinin
araĢtırılması. Dokuz Eylül Üniv. Den. Bil. Tek. Enst. Yüksek Lisans
Tezi. Ġzmir. s69.
Andrews, J. W., Knight, L. H., Page, J. W., Matsuda, Y. And Brown, E. E., 1971.
Interactions of stocking density and water turnover on growth and food
conversion of channel catfish reared in intensily stocked tanks. Prog.
Fish - Cult., 33 : 197 -203.
Andrews, J.W., and Matsuda, Y., 1975. The effects of various culture conditions
on the oxygen consumption of channel catfish. Trans. Amer. Fisah.Soc.,
104 : 322 - 327.
Su Kirliliğine Giriş - 280

Andrews, J.W., Murai, T., and Gibbons, G., 1973. The influence of dissolved
oxygen on the growth of the channel catfish. Trans. Amer. Fish.ç Soc.,
102 .: 835 - 838.
Anonim, 1985. Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerinin Doğal Su Kaynakları
ve Sorunları Sempozyumu, Ata.Üni.AraĢ.Merk. Erzurum.
Anonim, 1987. Su Kalitesi Gözlem Yıllığı, Bayındırlık ve Ġ.Bak.Ġçme suyu ve
Kan. D. BaĢkanlığı, Ankara.
Anonim, 1988. Resmi Gazete, Sayı: 19919, s.70.
Anonim, 1989. Su Kirliliği Kontrolü hakkında yönetmelik
Anonim, 1990. Su kalitesi - Su Analiz Sonuçlarının Rapor Edilmesi. Türk
Standartları Enstitüsü (TSE), Birinci Baskı, UDK 303.824, Ankara.
Anonim, 1991. Resmi Gazete 7 Ocak 1991-Sayı:20748
Anonim, 1997. Türkiye I. Su Ürünleri ġurası
Anonymous, 1973. The Euripean Inland Fisheries Advisory Commission
Anonymous, 1975., American Public Health Association, American Water Works
Association and Water Pollution control Federation, Standart Methods
for the Examination of Water and Waste Water, 14. Edt. American
Public Health Ass., Washington, 113 pp.
Anonymous, 1985. Standart Methods For the Examination Of Water And
Wastewater. Am.Pub. Health. Ass. 1015 Fift.St. Washington.
Anonymous, 1989. Water Quality. Managing Iowa Fisheries, Iowa State
University, Ames, Iowa 50011.
Aras, M.S., KarataĢ, M., 1998 Su Ürünleri YetiĢtirme Ġlkeleri, GaziosmanpaĢa
Üniv. Zir.Fak. Yay. No:25, Ders notları serisi No:13, s:137, Tokat.
Arce, R. G. And Boyd, C. E., 1980. Water chemistry of Alabama ponds. Auburn
Univ. of Agrculturel Experiment Station, Auburn Univ. Alabama,
Bulletin 522, 35 pp.
Arumugam, M., and Ravindranath, M.H., 1987. Copper toxicity in the Crab,
Syclla serrata, copper levels in tissues and regulation after exposure to a
copper - rich medium. Bull. Environ. Contam, Toxicol., 39, 708 - 715.
Asztalos, B., Nemcsok, J., Benedeczky, I., Gabriel, R., Szabo, A., and Refaie, O.
J., 1990. The effects of pesticide on some biochemical parameters of
carp (Cyprinus carpio L.). Arch. Environ. Toxicol., 19, 275-282.
Atamanalp, M., Haliloğlu, H. Ġ. ve Ayık, Ö., 1999. Su Ürünleri Terimleri Sözlüğü.
Aktif Yayınları, s. 145, Ġstanbul.
Konu ve Yazar İndeksi - 281

Ayas, Z., Barlas, N., and Kolankaya, D., 1997. Determination of organochlorine
pesticide residues in various environments and organisms in Göksu
Delta, Turkey. Aquatic Toxicology, 39, 171 - 181.
Aydın, F., Pulatsü, S. 1992. Mogan Gölü Tatlısu Ġstakozlarının (Astacus
leptodactylus ESCH. 1823) Mantar Hastalığının Ortaya Çıkmasını
KolaylaĢtıran Olumsuz Fiziksel ve Kimyasal Parametreler. Akdeniz
Üniv. Su Ürünleri Müh. Dergisi. 3 (1) : 143-153.
Ayvaz, Z., 1991. Global perspektifde asit yağmurları. Çevre Kirliliği ve Kontrolü,
I. Uluslararası Çevre Koruma Sempozyumu, Ege Üniversitesi, Ġzmir, 49
- 59.
Baker, C. W., 1977. Mercury in surface waters of seas around the United
Kingdom. Nature, Lond., 270: 270 - 230.
Bakanlı, T., 1991Türkiye Gübre sanayi ve atıksu sorunu. Çevre Kirliliği ve
Kontrolü, I. Uluslararası Çevre Koruma Sempozyumu, Ege
Üniversitesi, Ġzmir, 101 - 113.
Ball, I. R., 1967. The relative susceptibility of some species of freshwater fish to
poisons - I. Ammonia. Water Res., 1 :767 - 775.
Barlas, M., 1988. Limnologische Untersuchungen an der Fulda unter besonderer
Berücksichtigung der Fischparasiten, ihrer Wirtspektren un der
Wassergute. Dissertation. Universitat Kassel.
Barlas, M., 1995. Akarsu kirlenmesinin biyolojik ve kimyasal yönden
değerlendirilmesi ve kriterleri. Doğu Anadolu Bölgesi II. Su Ürünleri
Sempozyumu. Erzurum. s465.
Basu, S.P., 1959. Active respiration of fish in relation to ambient concentrations
of oxygen and carbondioxide. J. Fish. Res. Bd. Canada, 16: 175 -212.

Berkün, M., 1984. Biyokimyasal oksitleme sistemlerinde sentetik deterjanların


etkilerinin incelenmesi. Doğu ve güneydoğu anadolu bölgelerinin doğal
su kaynakları ve sorunları sempozyumu, 11 - 15 Haziran, Erzurum, 381
- 393.
Bonn, E. W. and Follis, B. J., 1967. Effectsf hydrogen sulfide on channel catfish
(Ictalurus punctatus. Trans. Amer. Fish. Soc.,96 : 31 -36.
Boran, M., Karaçam, H., Kutlu, S., 1998. Deterjanların tatlı su ortamlarında
biyolojik parçalanması. III. Su Ürünleri Sempozyumu, 10-12 Haziran,
Erzurum, 521-525.
Su Kirliliğine Giriş - 282

Boyd, C. E., 1973. The chemical oxygen demand of water and biological
materials from ponds. Trans. Amer. Fish. Soc., 102 : 606 - 611..
Boyd, C.E., 1976. An evaluation of water analysis kit. Auburn Univ. Agr. Exp.
Sta. Auburn, Alabama. Leaflet 92. p4.
Boyd, C.E., 1977. Evaluation of water analysis kit. J. Environ. Qual., 6:381-384.
Boyd, C.E., 1979a. Water Quality in Warm Water Fish Ponds. Auburn Univ. Agr.
Exp. Sta. Auburn, Alabama, p359.
Boyd, C.E., 1979b. Determination of total ammonia nitrogen and chemical
oxygen demand in fish culture systems. Trans. Amer. Fish. Soc, 108
:314 - 319.
Boyd, C.E., 1980a. Reliability of water analysis kits. Trans. Amer. Fish. Soc, 109
:239-243.
Boyd, C.E., 1980b. Comparisons of water analysis kits. Proc. Annual. Conf.
Southeast. Assoc. Fish and Wildlife. Agencies.
Boyd., C. E., 1982. Water Quality Management for Pond Fish Culture. Elsevier,
Alabama, USA.
Boyd, C.E., 1992. Water Quality Management For Pond Fish Culture.
Dev.inaqua. and Fish.sci.,9,Elsevier science Pub.Netherlands.
Boyd, C.E., RomaireR. P., and Johnston, E., 1978. Predicting early morning
dissolved oxygen concentrations in channel catfish ponds. Trans. Amer.
Fish. Soc, 107: 8484 - 492.
Boyd, C. E., Romaire, R. P., and Johnston, E., 1979. Predicting early morning
dissolved oxygen concentrations in channel catfish ponds. Trans. Amer.
Fish. Soc., 107: 484 - 492.
Boyd, C.E. and Tucker, L., 1980. Determination of filtrable orthophosphate in
water from fish ponds. Trans. Amer. Fish. Soc, 109 :314 - 318.
Boyd, C.E. and Hollerman, W. D., 1981. Determination of nitrate in waters from
fish ponds Auburn Univ. Agr. Exp. Sta. Auburn, Alabama. Leaflet 99.
p4.
Brungs, W. A., 1971. Chronic effects of low dissolved oxygen concentrations on
the fathead minnow (Pimephales promelas). J. Fish. Res. Bd. Canada,
28: 1119-1123.
Buck, D. H., 1956. Effects of turbidity on fish and fishing. Trans. N. Amer.
Wildl. Conf., 21: 249 - 261.
Konu ve Yazar İndeksi - 283

Burhan, E., Yılmaz, H., 1998. Bodrum yarımadası ve Köyceğiz lagün sistemi
fekal kirliliği ve su ürünleri yetiĢtirme ortamlarına etkileri. III. Su
Ürünleri Sempozyumu, 10-12 Haziran, Erzurum, 495-502.
Bush, P. B., Neary, D. G., Taylor, J. W. and Nutter, W. L., 1986. Effects of
insectiside use in a pine seed orchard on pesticide levels in fish. Water
Res. Bull. 22: 817 - 827.
Canlı, M., 1995. Effects of mercury, chromium and nickel on some blood
parameters in the carp Cyprinus carpio. Tr. J. of Zoology. 19: 305 -
311.
Caspers, H., 1977. Qualitat des Wasser-Qualitat der Gewasser . die Problematik
der Saprobiensysteme-Arch. Hydrobiol. Beih. 9; 3-14.
Cirik, S., Cirik, ġ., 1995. Limnoloji. Ege Üniversitesi Su Ürünleri Fak. Yay.
No.21, Ġzmir.
Cirik, S., Gökpınar, ġ., Önen, M., ve Yaramaz, Ö.,1991. Urla Ġskelesinde ve
açıkların deniz kirliliğinin neden olduğu bazı biyolojik olaylar.
Eğitiminin 10. Yılında Su Ürünleri sempozyumu, 12 - 14 Kasım, Ġzmir,
391 -396.
Civili, F.S., 1985. “Assestment of the present state of pollution of the
Mediterranean Sea” by petroleum and proposed control measures,
UNEP seminer on prevention of oil pollution in the Mediterrian Sea,
Athens, 11 - 13 Fe. 1985.
Clausen, R. G., 1936. Oxygen consumption in freshwater fishes. Ecology, 17 :
216 -226.
Colt, J. and Tchobanoglous, G., 1976. Evaluation of the short - term toxicity of
nitrogenous compounds to channel catfish, Ictalurus puncatus.
Aquaculture, 8 : 209 - 224.
Colt, J. and Armstrong, D., 1979. Nitrogen toxicity to fish, crustaceans and
molluscs. Department of civil engineering, Univ. of California, Daviz,
California, 30 pp.
Crance, J. H., 1963. The effects of copper suldate on Microcystis and
Zooplankton in ponds. Prog. Fish Cult., 25: 198 -202.
Crawford, R. E. and Allen, G. H., 1977. Seawater inhibition of nitrite toxicity to
chinook salmon. Trans. Amer. Fish. Soc., 106: 105 - 109.
Crespo, S. and ve Blasch, J., 1980. Mortality, accumulation and distribution of
zinc in the gill system of the dogfish following zinc treatment.
Bull.Environm. Contam. Toxicol., 24, 940 - 944. 1980.
Su Kirliliğine Giriş - 284

Cuenco, M. L. and Stickney, R. P., 1980. Reliability of an eletrode and a water


analysis kit for determination of ammonia in aquaculture systems.
Trans. Amer. Fish. Soc, 109 :571 - 576.
Çelikkale, M. S., 1991. Ormaniçi Su Ürünleri. K. T. Ü. Sürmene Deniz Bil.ve
Tekn. Y. Okulu, G.Yay No:157, Fak. Yay. No. 4, Trabzon.
Davis, J. C., 1975. Minimal dissolved oxygen requirements of aquatic life with
emphasis on Canadian species: a review. J. Fish. Res. Bd. Canada, 32 :
2295 - 2332.
Degens, E.T.,1983. Recerche des materiaux marine en suspension. La Sicene-
UNEP Regional Seas Program Yayını.
Degens, E.T.,1986. Particle flux in the ocean, workshop sunuĢu, (basılacaktır)
Dokuz Eyl. Üniv. DBTE. Izmir.
Dhawan, A. and Kaur, K. 1996, Toxic effects of synthetic pyrethroids on
Cyprinus carpio L. eggs. Bull.Environ.Contam.Toxicol, 57 : 999 - 1002
Doudoroff, p. And Shumway, D. L., 1970. Dissolved oxygen requirements of
freshwater fishes. FAO U.N., Fish. Tech. Paper 86, 291 pp.
Duchrow, R. M. and Everheart, W. H., 1971. Turbidity measurement. Trans.
Amer. Fish. Soc., 100: 682 - 690.
Durborow, R.M, Crosby, D., and Brunson, M.W., 1992a. Nitrite in Fish Ponds,
SRAC Publication No. 462.
Durborow, R.M, Crosby, D., and Brunson, M.W., 1992b. Ammonia in Fish
Ponds, SRAC Publication No. 463.
Ebbing, D., D., 1987. General Chemistry. Second Edition. Wayne State
University. Houghton Mifflin Company, Boston, p103.
Edmondson, J., 1991. Environment and fish health water quality for Aquaculture.
MEDRAP-II Mediterranean Regional aquaculture Project basic level
training course on disease, diagnosis and prevention for aquatic species,
Bodrum, Turkey, 32 p.
Efeoğlu, H., 1986., Deniz ortamında organik kirlilik parametreleri. Y. Lisans
Tezi.
Egemen, Ö., U.Sunlu, 1996. Su Kalitesi,Ege Üniv. Su Ür.Fak. Yay.No:14,s:153,
Ege Üniv. Basımevi, Bornova, Ġzmir.
Eisenberg, M. and Topping, J. J., 1985. Organochlorine residues in finfish from
Maryland waters 1976- 1980. J. Environ. Sci. Health B20:729 -742
Konu ve Yazar İndeksi - 285

Eisler, R. and Kıssıl, G. W., 1975. Toxicities of crude oils and oil - dispersand
mixtures to juvenil rabbit fish, Siganus rivulatus, Trans. Am. Fish. Soc.
3:571 -578.
Eisma, D., 1986. Particle flux in the ocean, workshop sunuĢu, (basılacaktır)
Dokuz Eyl. Üniv. DBTE. Izmir.
Ekiz, H. Ġ., Özdemir, H., Özer, D., Çağlar, A., 1984. Keban Baraj gölü yüzey
sularının kirlenmesi. Doğu ve güneydoğu anadolu bölgelerinin doğal su
kaynakları ve sorunları sempozyumu, 11 - 15 Haziran, Erzurum, 402 -
406.
Ekmekçi, G., Erk‟akan, F., 1989. Sarıyar baraj gölündeki kirlenmenin boyutu.
Çevre 89 Sempozyumu, Adana. 811 - 819.
El-dib, M. A., El-Elaimy, I. A., Kotb, A., and Elowa, S. H., 1996. Activation of
In vivo metabolism of malathion in male Tilapia nilotica.
Bull.Environ.Contam.Toxicol. (19) 57 : 667 - 674.
Ellis, M. M., Westfall, B. A, and Ellis, M., 1948. Determination of water quality.
U. S. Fish and Wildlife Service, Washington, D. C., Research Report 9,
122 pp.
Elster, H. J., 1962. Seentypen, Fliebgewassertypen und Saprobiensystem. Intern.
Revue Hydrobiol. 47, 211 - 218.
Elster, H. J., 1966. Über die limnologische Grundlagen der biologisch-en
Gewasser-Beurteilung in Mitteleuropa. - Verh. Intern. Verein. Limnol.
16, 759-785.
Emerson, K., Russo, C., Lund, R., and Thurston, R. V., 1975. Aqueous ammonia
equilibrium calculations: effects of pH and temperature. J. Fish. Res.
Bd. Canada, 32 : 2379 - 2388.
Equinoxe, 1990. Le magazine des resources vivan les de la mer. No.31 Ifremer,
Nantes-France, pp. 42- 43.
Erdem, C. ve Kargın, F., 1990. Farklı ortam deriĢimlerinde Tilapia nilotica
(L.)‟nın doku ve organlarında bakır birikimi. Doğa, Tr. J. Of Zoology,
14, 173 - 178.
Erdem, Ü. ve Cengizler, Ġ., 1988. Bazı büyük göllerden alınan Pasifik salmonu
(Oncorhynchus kisutch) ve göl alabalıklarında (Salvelinus namaycush)
DDT kalıntıları. Doğa, Zooloji, 24 - 31.
Erdin, E., Topçu, N., Sponza, D., 1985. Gölcük (ÖdemiĢ) Gölü ötrofikasyonu,
AraĢtırma raporu. D.E.Ü. Müh. Mim. Fak. Çevre Müh. Böl. Bornova,
Ġzmir.
Su Kirliliğine Giriş - 286

Everall, N.C., Mitchell, C.G., Groman, D.B. and Johnston, J.A. A, 1991. Tracing
of haematotoxic agents in water with the aid of captive fish: A study
with captive adult Atlantic salmon Salmo salar in the River Don,
Aberdeenshire, Scotland. Diseases of Aquatic Organisms, Vol. 10: 75 -
85.
Fajt, J. R., and Grizzle, J. M., 1998. Blood respiratory changes in common carp
exposed to a lethal concentration of rotenone. Transactions of the
American Fisheries Society, 127: 512 - 516,
Farmer, G. J. And Beamish, F. W. H., 1969. Oxygen consumption of Tilapia
nilotica in relation to swimming speed and salinity. J. Fish. Res. Bd.
Canada, 26 : 2807 - 2821.
Faruqui, A. M., 1975. Fluctuation in oxygen concentration and occurence of
mortality carp hatchlings in a hatchery pond at Parta Fish Farm,
Bhopal. Broteria Ser. Trimest. Cienc. Nat., 44: 67 - 79.
Friberg , L., T., ve Vostal, J., (Eds.) 1972. Mercury in the environment. In an
epidomiyological and toxicological appraisal. Cleveland, Ohio.
Chemical research Co. 215p.
Golterman, H. L., Clymo, R. S., and Ohnstad, M. A. M., 1978. Methods for
Physical and Chemical Analysis of Fresh Waters. Blackwell Scientific
Publications, Oxford, p 213.
Gül, R., 1994, Maden Bakır fabrikası katı atıklarından yıkanan ağır metallerin
toprak içinde taĢınım ve su kaynaklarının kirlenmesine etkisi. Tr. J.
Engineering and Environmental Sciences, 18: 411 - 417.
Gül, R., Solmaz, B., Boybay, M., 1984. Elazığ ferrokrom fabrikası cürufunun su
rezervuarının kirlenmesinin araĢtırılması. Doğu ve güneydoğu anadolu
bölgelerinin doğal su kaynakları ve sorunları sempozyumu, 11 - 15
Haziran, Erzurum, 406 - 418.
Gündüz, T., Çukur, A., 1984. Hazar (Gölcük) Gölü ağır metal kirlenmesi. Doğu
ve güneydoğu anadolu bölgelerinin doğal su kaynakları ve sorunları
sempozyumu, 11 - 15 Haziran, Erzurum, 418 - 425.
Hannah, S.A., Jelus, M., Cohen, J.M., 1977. Removal of Uncommon Trace
Metals by Physical and Chemical Treatment Process. JWPCF. 2297 -
2309.
Heath, A. G., 1987. Water Pollution and Fish Physiology. CRC Press, Inc, Boca
Raton, Florida, p. 1-2.
Hemelraad, J., Kleinveld, H.A., de Ross, A.M., Holwerda, D.A. and Zandee, D.J.,
1987. Cadmium kinetics in freshwater clams. III. Effects of zinc on
Konu ve Yazar İndeksi - 287

uptake and distribution of cadmium kinetics in Anadonta cygnea. Arch.


Environ. Contam. Toxicol., 19, 95 - 101.
Hill, W.R., Stewart, A. J., and Napolitano, G. E., 1996. Mercury speciation and
bioaccumulation in lotic primary producers and primary consumers.
Can. J Fish. Aquat. Sci. 53 : 812-819.
Hilmy, A.M., El-Domiaty, N.A., Daabees, A.Y. and Alsarha, A., 1987. The
toxicity to Clarias lazera of copper and zinc applied jointly. Comp.
Biochem. Phsiol., 87 C, No.2, 309 - 314.
Hollerman, W. D. and Boyd, C. E., 1980. Nightly aeration to increase production
of channel catfish. Trans. Amer. Fish. Soc., 109: 446-452.
Honjo, S., 1986. Particle flux in the ocean, workshop3 sunuĢu, (basılacaktır)
Dokuz Eyl. Üniv. DBTE. Izmir.
Hutchinson, N.J., 1957. A treatise on limnology: Vol. I. Geopgraphy, Physics, and
chemistry. John Wiley and sons, New York. 1015 pp.
Hutchinson, N.J., and Sprague, J.B., 1989. Lethality of trace metal mixtures to
American Flagfish in neutralized acid water. Arch. Environ. Contam.
Toxicol., 18, 249 - 254.
Ġyilikçi, A., ve Sponza, D., 1987. Karagöl ve Gölcük örneklerinde göl
ekosistemlerindeki kirlilik etütlerine bir bakıĢ. Çevre 82 Sempozyumu.
EBSO, Ġzmir.
James, R.F., and Grizzle, J.M., 1993. Oral toxicity of rotenone for common carp.
Transctions of the American Fisheries Society, 122: 302-304.
Johnson, I., 1988. The effects of combination of heavy metals, hypoxia and
salinity on ion regulation in Crangon crangon (L.) and Carcinus means
(L.). Comp. Biochem. Physiol., 91 C, 2 : 459 - 463.
Kakuta, I., Ishii, K. and Murachi, S., 1994. Effects of diluted sewage on
biochemical parameters of carp, Comp. Biochem. Physiol. Vol. 107 C,
No.2, pp. 289 - 294,
Kalay, M. ve Erdem, C., 1995. Bakırın tilapia nilotica (L.)‟ da karaciğer, böbrek,
solungaç, kas, beyin ve kan dokularındaki birikimi ile bazı kan
parametreleri üzerine etkileri. Tr. J. of Zoology. 19: 27 - 33.
Kamaldeep K. and Asha, D., 1993. Variable sensitivity of Cyprinus carpio eggs,
larvae and fry to pesticides. Bull. Env.ron. Contam. Toxicol. 50 : 593 -
599.
Su Kirliliğine Giriş - 288

Kannan, K., Tanabe, S., and Tatsukawa, R., 1995. Geographical distribution and
accumulation features of Organochlorine residues in fish in tropical
Asia and Oceania. Environ. Sci. Technol. 29: 2673-2683.
Kargın, F., 1996. Effects of EDTA on accumulation of cadmium in Tilapia zilli.
Tr. J. of Zoology. 20: 419 - 421.
Kargın, F. ve Erdem, C., 1992. Bakır, çinko etkileĢiminde Tilapia nilotica (L.)‟
nın karaciğer, solungaç ve kas dokularındaki metal birikimi. Doğa, Tr.
J. Of Zoology, 16, 343 - 348.
Kazancı, N., Girgin, S., 1998. Sucul ekosistemlerin çevre kalitesi yönünden
değerlendirilmesi ve izlenmesnde üç temel biyolojik yaklaĢım. III. Su
Ürünleri Sempozyumu, 10-12 Haziran, Erzurum, 51-63.
Kempinger, J., and Otis K. J., 1998. Fish kills in the Fox River, Wisconsin,
attributable to carbon monoxide from marine engines. Transactions of
the American Fisheries Society, 127 : 669 - 672.
Kessler, S., 1960. Eradication of Blue - Green algae with copper sulfate.
Bamidgeh, 12: 17 - 19.
Kırımhan, S., Boyabat, N., Keskinler, B., 1984. Karasu (Kaynak-AĢkale arası)
kirlilik araĢtırmaları. Doğu ve güneydoğu anadolu bölgelerinin doğal su
kaynakları ve sorunları sempozyumu, 11 - 15 Haziran, Erzurum, 454 -
471.
Kinne, O., 1970. Marine ecology. Environmental Factors (Vol.1). Wiley-
Interscience, London, New-york, Sydney. Toronto.
Klee, O., 1990. Wasser untersuchen. Biologische Arbeitsbücher. Quelle und
Meyer, Heidelberg.
Knoph , M. B., and Olsen, Y. A., 1996. Subacute toxicity of ammonia to Atlantic
salmon (Salmo salar L.) in seawater: effects on water and salt balance,
plasma cortisol and plasma ammonia levels. Aquat. Toxicol. Vol. 30,
295 - 310.
Knöpp, H., 1955. Grundsatzliches zur Frage biologischer Vorfluterunter-
suchungen, erlautert an einem Gütelangsschnitt des Mains. Arch.
Hydrobiol. Supll. 22; 363-368.
KocataĢ, A., 1986. Osenoloji. Ege Üniv.Fen Fak. Kit.Sr.No:114, s:358, Ege
Üniversitesi Basımevi, Bornova, Ġzmir.
KocataĢ, A., Ergen, Z., Katağan, T., Koray, T., BüyükıĢık, B., Mater, S., S., Özel,
Ġ., Uçal, O.,ve Önen, M., 1988. Effects of pollution the bentic and
pelagic ecosystems of the Ġzmir bay, Turkey. Study of ecosystem
Konu ve Yazar İndeksi - 289

modifications in areas influenced by pollutants (activity I, MAP


technical reports series No:22. UNEP. Athens. p53.
Kolkwitz, R. and Marsson, M., 1902. Grundsatze für die biologische Beurteilung
des Wassers nach seiner Flora und Faunja. Mitt. Prüfungsanst.
Wasserversorgung. Abwasserreining. 1, 33 - 72.
Konikoff, M., 1975. Toxicity of nitrite to channel catfish. Prog. Fish-Cult., 37 : 96
- 98..
Kothe, P., 1962. Der “Artenfehlbetrag”. Ein einfaches Gütekriterium und seine
Anwendung bei biologischen Vorfluteruntersuchungen. Dt.
Gewasserkündl. Mitt. 6; 60-65.
Köck, G., Triendl, M. and Hofer, R., 1996. Seasonal patterns of metal
accumulation in Arcthic char (Salvelinus alpinus) from an oligotrophic
Alpine lake related to temparature. Can. J. Fish. Aquat. Sci. 53: 780 -
786.
Kuleli, S., OktaĢ, S., Torunoğlu, T., 1986. Doğal ve yapay göl havzalarında su
kalitesi araĢtırmaları. Çevre 89 Sempozyumu, Adana. 547 - 565.
Kurunthachalam, K., Shinsuke, T., and Tatsukawa, R., 1995. Geographical
distribution and accumulation features of organochlorine residues in
fish in tropical Asia and Oceania. Environ. Sci. Technol., 29, 2673 -
2683.
Laird, L. M., and Needham, T., 1987, Salmon and trout Farming, Halsted Press,
Newyork, s80-81.
Landeu, M., 1992, Introduction to aquaculture, John Wiley and Sons Inc., s93.
Lanouette, H.K., 1977. Heavy Metals Removal. Chem. Engineering Textbook
Issue, 73 - 80.
Leloğlu, N., 1984. Ġçme sularının mikrobiyal kirlenmeleri ve etkileri. Doğu ve
güneydoğu anadolu bölgelerinin doğal su kaynakları ve sorunları
sempozyumu, 11 - 15 Haziran, Erzurum, 484 - 491.
Liebmann, H., 1947. Die Notwendigkeit einer revision des Saprobiensystems und
deren Bedeutung für die Wasserbeurteilung. Ges. Ing. 68, 33 - 37.
Lloyd, R. and Herbert, D. W. M., 1960. The influence of carbon dioxide on the
toxicity of un-ionized ammonia to rainbow trout (Salmo gairdnerii R.).
Ann. Appl. Biol., 48 : 399 - 404.
Lourd, Le,P., 1977. Oil Pollution in the Mediterrian Sea. Ambio. Vol. 6, No. 6, s:
317 - 320.
Su Kirliliğine Giriş - 290

Maciolek, J. A., 1962. Limnological analysis by quantitive dichromate oxidation.


U. S. Bureau Sporty Fisheries and Wildlife Res., Washington, Report
60, 61 pp.
Marking, L., and Bills, T. D., 1975. Toxicity of potassium permanganate to fish
and its effectiveness for detoxifying antimycin. Trans.Am.Fish.Soc.
1975, No:3.
Mauch, E., 1976. Leitformen der Sarobitat für die Biologische Gewasseranalyse-
Cour. Forsch. Inst. Senckenberg 21; 1-5, Frankfurt/Main.
Mauch, R., Kohmann, F., and Sanzin, W., 1985. Biologische Gewasseranalyse in
Bayern. Informationsberichte Bayer. Landesamt f. Wasserwirtschaft,
München.
McKee, J. E. And Wolf, H. W., 1963. Water quality criteria . 2.Edt. State of
California, State water quality control board, Sac. Pub., 3-A, 548 pp.
Meade, J. W., 1989. Aquaculture Management. Newyork, Van Nostrand,
Reinhold.
Merkens, J. C. and Downing, K. M., 1957. The effect of tension of dissolved
oxygen on the toxicity of un-ionized ammonia to several species of fish.
Ann. Appl. Biol, 45: 521- 527.
Moore, W. G., 19. Field studies on the oxygen requirements oıf certain freshwater
fishes. Ecology, 23 : 319 - 329.
Moraitouh - Apostolopoulou, M., and Verriopoulos, G.,1982. Individual and
combined toxicity of three heavy metals, Cu, Cd and Cr for the marine
copepod tisbe holothuria. Hydrobiologia, 87, 83-87, 1982.
Moss, D. D. and Scott, D. C., 1961. Respiratory metabolism of fat and lean
channel catfish. Prog. Fish - Cult., 26 : 16 - 20.
Moss, D. D. And Scott, D. C., 1964. Respiratory metabolism of fat and lean
channel catfish. Prog. Fish - Cult., 26 : 16 - 20.
Murty, A.S., 1986. Toxicity of pesticides to fish. Vol, 1 and 2. CRC press, Boca
Raton, Florida, USA.
Muslu, Y., Altay, A., 1997. YağıĢlar sırasında yüzeysel su kalitesinin izlenmesi.
Su Kaynaklarının Korunması ve ĠĢletilmesi Sempozyumu. 02 - 03
Haziran 1997, Ġstanbul, 125 - 135.
Müezzinoğlu, A.,1987. Denizler ve Kirlenme, Dokuz Eylül Üniv. Müh-Mim. Fak.
No:128, s:77, Ġzmir.
Konu ve Yazar İndeksi - 291

Nebeker, A . V. and Brett, J. R., 1976. Effects of air-supersaturated water on


survival of Pacific salmon and steelhead smolts. Trans. Amer. Fish.
Soc., 105 : 338 - 342.
Negilski, D.S., Ahsanullah, M., and Mobley, M.C, 1981. Cadmium and copper to
the shrimp Callianassa australiensis. II Effect of paired and triad
combinations of metals, Marine Biology, 64, 305 - 309.
Neumann, H., and Schönborn, C., 1981. Die Weser; Belastung, Güte,
Überwachung. Ber. Abwassertechn. Ver. 33 (St. Augustin), 725-760.

Nusch, E. A., and Palme, G., 1975. Biologische Methoden fü die Praxis der
Gewasseruntersuching - Bestimmung des Chlorophyll-a und
Phaopigmentge-haltes in Oberflachenwassern. GWF-Wasser/Abwasser
116; 562-565.
Ober, A., Valdivia, M., and Maria, S. I., 1987. Organochlorine pesticide residues
in Chilean fish and shellfish species. Bull. Environ. Contam. Toxicol.,
38:528 -533.
Oshima, Y., Kobayashi, K., Hidaka, C., Izu, S., and Imada, N., 1994. Differences
in the drug-metabolizing enzyme activities among fish and bivalves
living in waters near industrial and non-industrial areas. Bull. Environ.
Contam.Toxicol., 53 : 106 - 112.
Öncüer, C., 1991. Tarımsal Zararlılarla SavaĢ Yöntemleri ve Ġlaçları. Doğruluk
Mat., s.260, Ġzmir.
Özbek, H., 1988. Ġnsektisitlerin çevredeki hayvanlara olumsuz etkisi. Ġstanbul‟ da
tarım. Tarım Orman ve K. Bak. Ġstanbul Ġl Müd. Yay. Organı, Ġstanbul.
Özbek, H., 1995. Akuatik entomoloji lisanüstü ders notları. Erzurum.
(BasılmamıĢ)
Özdemir, M, Uyanık, A., 1991. Zirai mücadele ilacı Karbaril‟ in çevredeki kalıntı
durumunun incelenmesi. Çevre Kirliliği ve Kontrolü, I. Uluslararası
Çevre Koruma Sempozyumu, Ege Üniversitesi, Ġzmir, 49 - 59.
Özdemir, M., ve DemirbaĢ, A., 1997. Karbaril pestisitinin Karadeniz sularına
etkileri. Su Kaynaklarının Korunması ve ĠĢletilmesi Sempozyumu. 02 -
03 Haziran 1997, Ġstanbul, 253 - 259.
Özgüven, N., ve Katkat A. V., 1997, Tarımsal uygulamaların su kirliliği üzerine
etkileri. Uludağ Ün.Zir.Fak.Derg.,13: 165-177.
Su Kirliliğine Giriş - 292

Pagenkopf, G.K., 1983. Gill surface interaction model for trace-metal toxicity to
fishes: role of complexation, pH and water hardness. Environ. Sci.
Technol., 17, No. 6, 342 - 347.
Pantle, R., and Buck, H., 1955. Die biologische Überwachung der Gewasser un
die Darstellung der Ergebnisse. GWF Gas und Wasserfach, 96, 604.
Patterson, J.W., 1997. Waste Water Treatment. Science Publishers Inc., USA.

Payne, J.F., 1976. Field evaluation of benzopyrene hidroxylase induction as a


monitor for marine petroleum pollution. Science 191:945-946.
Payne, J.F., Fancey, L. L., Rahimtula, A. D. and Porter, E. L., 1987. Revieve and
perspective on the use of mixed-function oxygenase enzymes in
biological monitoring. Comp. Biochem. Physiol. 86C:233 - 245.
Pehlivan, R., Yılmaz, O., 1997, Küçükçekmece Gölü su kirliliği, göl ve su
toplama havzasının korunması. Su Kaynaklarının Korunması ve
ĠĢletilmesi Sempozyumu. 02 - 03 Haziran 1997, Ġstanbul, 41 - 53.
Penczak, T., Galicka, W., Molinski, M., Kusto, E., and Zalewski, M., 1982. The
enrichment of a mesotrophic lake by carbon, phosphorus and nitrogen
from the cage aquaculture of rainbow trout, Salmo gairdneri, J. Appl.
Ecol. (19), 371-393.
Perret, P., 1977. Zustand Der Schweizerischen Fliegewasser in den Jahren
1974/1975. Publication der EAWAG; Eidg. Amt f. Umweltschutz Bern.
Perrone, S. J. And Meade, T. L., 1977. Protective effect of chloride on nitrite
toxicity to coho salmon (Oncorhynchus kisutch). J. Fish. Res. Bd.
Canada, 34: 489 - 492.
Phillips, M. J., Beveridge, M. C. M., and Stewart, J. A., 1986. The environmental
impact of cage culture on Scottish freshwaters. In: Solbe, J. F. De L. G.
(Ed.) Effects of land use on fresh waters: agriculture, forestry, mineral
exploitation, urbanisation, Ellis Horwood, Chichester, (568), 504-508.
Pirinççi, Ġ., 1991. Nitrat ve nitritin yol açtığı çevre kirlenmesi sorunları. Çevre
Kirliliği ve Kontrolü, I. Uluslararası Çevre Koruma Sempozyumu, Ege
Üniversitesi, Ġzmir, 191 - 213.
Plumb, J. A., Grizzle, J. M., and DeFigueriredo, J., 1976. Necrosis and bacterial
infection in Channel catfish (Ictalurus punctatus) following hypoxia. J.
Wildl. Diseases, 12 : 247 - 253.
Konu ve Yazar İndeksi - 293

Pulatsü, S., Köksal, G., Bakan, N. 1998. Introduction to Limnological Survey in


Mogan Lake, Central Anotolia Turkey. First Ġnternational Symposium
on Fisheries - Ecology September 2-4, 1998. Trabzon.
Pulatsü, S. 1997. Ankara-Mogan Gölü'nde Fosfor Tutulma Katsayısının
Belirlenmesi Üzerine Bir ÇalıĢma. Akdeniz Balıkçılık Kongresi, 9-11
Nisan, Ġzmir.
Pulatsü, S., Aydın, F. 1997. Water Quality and Phosphorus Budget of Mogan
Lake, Turkey. Acta hydrochimica et hydrobiologica. 25 (3): 128-134.
Ramade, F., 1979. Ecotoxicologie, 2nd edition. Masson, Paris, p223.
Rappaport, U., Sarig, S., and Mark, M., 1976. Results of tests of various aeration
systems on the oxygen regime in the Genosar experiental ponds and
growth of fish there in 1975. Bamidgeh, 28 : 35 - 49.
Reynolds, J. F., 1969. Comparison studies of Winkler vs. Oxygen sensor. J. Water
pollu. Control Feed., 41: 2002 - 2009.
Richardson, M. L., 1988. Risk assessment of chemicals in the environment. UK.
RSC Publications.
Robinette, H. R., 1976. Effect of selected sublethal levels of ammonia on the
growth of channel catfish (Ictalurus punctatus). Prog. Fish-Cult. 38: 26
- 29.
Russo, R. C. and Thurston, R. V., 1977. The acute toxicity of nitrite to fishes. In:
R. A. Tubb (Editor), Recent Advances in Fish Toxicology. U. S.
Government Printing Office, Washington, D. C., p203.
SağdaĢ, D., Öztürk, M., 1991. Asit yağmurunun Hordeum vulgare L.(Arpa), Vicia
faba L. (Bakla), Spinacia oleracea L. (Ispanak) bitkileri üzerindeki
etkileri ile ilgili bir araĢtırma. Çevre Kirliliği ve Kontrolü, I.
Uluslararası Çevre Koruma Sempozyumu, Ege Üniversitesi, Ġzmir, 132-
140.
Sağlam, M. T., Karakaplan, S., Kırımhan, S., 1984. Erzurum‟ da kentsel atık sular
ile sulanan tarım topraklarında kimyasal kirlenme. Doğu ve güneydoğu
anadolu bölgelerinin doğal su kaynakları ve sorunları sempozyumu, 11
- 15 Haziran, Erzurum, 534 - 551.
Sawyer, C. and McCarty, P. L., 1967. Chemistry for sanitary engineers. McGraw -
Hill Book Co., Newyork, 518 pp.
Say, H., Sarıeyyüpoğlu, M., 1991. Elazığ Ģehir kanalizasyonunun Keban Baraj
Gölü‟ ne döküldüğü bölgeden yakalanan Barbus capito pectoralis‟ te
Su Kirliliğine Giriş - 294

ağır metal birikimleri. Eğitiminin 10. Yılında Su Ürünleri sempozyumu,


12 - 14 Kasım, Ġzmir, 121 -130.
Schmedtje, U., and Kohmann, F., 1988. Bewerthung von Fliegewassen-
Aussagekraft und Grenzen biologischer und chemischer Indizes. Was
und Boden 40, 610-615.
Schroeder, G. L., 1975. Nighyttime material balance for oxygen in fish ponds
receiving organic wastes. Bamidgeh, 27: 65-74.
Schwoerbel, J., 1987. Handbook of Limnology. J. Schwoerbel/Ellis Horwood
Limited.
Seçkin, T., 1988. Tarım ilaçları ve çevre kirliliği. Ġstanbul‟ da tarım. Tarım Orman
ve K. Bak. Ġstanbul Ġl Müd. Yay. Organı, Ġstanbul.
Sekendiz, O., 1986. Manyas Gölünde (KuĢ Gölü) çevre kirliliği etkileri, nedenleri
ve alınması gereken önlemler. Çevre 86 Sempozyumu, Ġzmir.
Shell, E.W., 1965. Fisheries research annual report. Auburn Univ.Agr. Exp.
Station, Auburn, Alabama, pp. 110 - 115.
Sladecek, V., 1973. System of water quality from the biological point of view.
Arch. Hydrobiol. Beih. , 7: 1-128.
Smith, C. E. and Piper, R. G., 1975. Lesions associated with chronic exposure to
ammonia. The Pathology of Fishes. Univ. of Wisconson Press,
Madison, pp. 497 - 514.
Smith, L. L., Oseid, D. M., Kimball, G.L. and El-Kandelgy, S. M., 1976. Toxicity
of hydrogen sulfide to various life history stages of bluegill (Lepomis
macrochirus). Trans. Amer. Fish. Soc., 105: 442 - 449.
Snieszko, S. F., 1973. Recent advances of scientific knowledge an developments
pertaining to disease of fishes. Adv. Vet. Sci. Comp. Med., 17 : 291 -
314.
Solbe, J. F. De L. G., 1982. Fish-farm effluents: A United Kingdom survey. In:
Alabaster (1982), s. 29-55.
Soykan, A., 1997. Çaygören Barajı (Sındırgı) ile Susurluk kuzeyi (Balıkesir)
arasında Simav çayında akar kirliliği ve çözüm önerileri. Su
kaynaklarının korunması ve iĢletilmesi sempozyumu. 02 - 03 Haziran
1997, Ġstanbul, 233 - 242 .
Stewart, N.E., Shumway, D.L., and Doudoroff, P., 1967. Influence of
concentration on growth of juvenile Largemouth bass. J. Fish Res. B.D.
Canada, 24:475-494.
Konu ve Yazar İndeksi - 295

Stewart, W.D.P., 1967. Science, 158, s. 1426.


Stickney, R., R., 1991, Culture of salmonid fishes, CRC press, Inc., Florida, s50-
51.
Sunlu, U. ve Egemen, Ö., 1997. Ġzmir Körfezinde dağılım gçsteren Lipsoz
(Scorpaena porcus L.1758) balığında bazı ağır metal düzeylerinin
araĢtırılması. Akdeniz Balıkçılık Kongresi, 9 - 11 Nisan, Ġzmir.
Swingle, H. S., 1945. Improvement of fishing in old ponds. Trans. North Amer.
Wildl. Conf., 10 : 299 - 308.
Swingle, H. S., 1969. Methods of Analysis for Waters, Organic Matter, and Pond
Bottom Soils Used in Fisheries Research. Auburn University, Auburn,
Alabama, 119 pp.
ġengül, F., 1991. Endüstriyel Atıksuların Özelikleri ve Arıtılması.. D. E. Ü.. Müh.
Mim. Fak. Yay. No. 172, s. 476.
ġengül, F., Müezzinoğlu, A., ve Samsunlu, A., 1986. Çevre Mühendisliği
Kimyası. Dokuz Eylül Üniv. Müh.Mim.Fak. 267, Ġzmir.
Teran, M. T. and Sierra, M., 1986. Organochlorine insecticides in trout Salmo
trutta fario L., taken from four rivers in Leon, Spain. Bull. Environ.
Contam. Toxicol., 38:247-253.
Thurman, H., V., 1988, Introductory Oceanography, Merrill Publishing Company,
A. Bell and Howell Information Company, Columbus, Ohio, 43216,
p515.
Tomasso, J. R., Goudie, C. A. , Simco, B. A., and Davis, K. B., 1980. Effects of
environment pH and calcium on ammonia toxicity in channel catfish.
Trans. Amer. Fish. Soc., 109: 229 - 234.
Tomasso, J. R., Simco, B. A., and Davis, K. B., 1979. Chloride inhibition of
nitrite induced methemoglobinemia in channel catfish (Ictalurus
punctatus). J. Fish. Res. Bd. Canada, 36 : 1141 - 1144.
Topçu, N., 1985. Ege Denizinde petrol kirlenmesinin boyutları ve öneriler.
(BasılmamıĢ Doktora Tezi), Dokuz Eylül Üniv. Fen Bil. Enstitüsü,
Ġzmir.
Topping, G., 1976. ”Sewage and the Sea” :In Marine Pollution. Academic Press.
London. p 304 - 351.
Toros, S. ve Maden, S., 1991. Tarımsal SavaĢım Yöntem ve Ġlaçları. Ankara Üniv.
Ziraat Fak. Yay. 1222, Ders K. 352, Ankara.
Su Kirliliğine Giriş - 296

Tort, L., Torres, P. and Flos, R., 1987. Effects on dogfish haematology and liver
compostion after acute exposure. Comp. Biochem. Physiol., 87 C, 2 :
349 - 353.
Toth, S. J., and Riemer, D. N., 1968. Precise chemical control of algae in ponds. J.
Amer. Water Works Assoc., 60: 367 -371.
Trussell, R. P. 1972. The percent un-ionized ammonia in aqueous ammonia
solutions at different pH levels and temperature. J. Fish. Res. Bd.
Canada, 29 : 1505 - 1507.
Tsuda, T., Aoki, S., Kojima, M., and Fujita, T., 1992. Accumulation and excretion
of pesticides used in golf courses by carp (Cyprinus carpio) and willow
shiner (Gnathopogon caerulescens). Comp. Biochem. Phsiol., Vol.101
C, No.1, pp 63- 66.
Tsuda, T., Kojima, M., Harada, H., Nakajima, A., and Aoki, S., 1997. Acute
toxicity, accumulation and excretion of organophosphorus insecticides
and their oxidation products in Killifish. Chemosphere, Vol.35, No.5,
pp. 939 - 949.
Tucker, L., Boyd, C. E., and McCoy, E. W., 1979. Effects of feeding rate on water
quality, production of channel catfish, and economic returns. Trans.
Amer. Fish. Soc., 108 : 389 - 396.
Ülkü, G., 1984. Gıda sanayi atık sularının biyolojik arıtımı Ģeker sanayinde
uygulama. Doğu ve güneydoğu anadolu bölgelerinin doğal su
kaynakları ve sorunları sempozyumu, 11 - 15 Haziran, Erzurum, 583 -
598.
Ürün, H., Beyribey, M., 1986. Eğirdir ilçe merkezi atık sularının göl suyu
kalitesine etkisinin etüdü. Çevre 86 Sempozyumu, Ġzmir.
Varlık, B., Uysal, H., 1991. M. galloprivineslis‟ in farklı geliĢim safhalarında bazı
ağır metallerin toksik etkilerinin araĢtırılması. Eğitiminin 10. Yılında
Su Ürünleri sempozyumu, 12 - 14 Kasım, Ġzmir, 496 -502.
Wachs, B., 1969. Zur Bewertung der Wassergüte von Fliegewassern nach dem
bakteriologischen Befund. In Liebmann, H. Der Wassergüteatlas.
Oldenbourg, München.
Wallen, I. E., 1951. The direct effect of turbidity on fishes. Bull. Oklahoma A.
and M. College, Vol, 48, No.2, 27 pp.
Walters, G. R. And Plumb, J. A., 1980. Environmental stress and bacterial
infection in channel catfish (Ictalurus punctatus)R. . Fish. B.ol., 17 :
177 - 185.
Konu ve Yazar İndeksi - 297

Wang, J. S. and .Simpson, K.L., 1996. Accumulation and depuration of DDTs in


the food chain from Artemia to brook trout (Salvelinus fontinalis).
Bull. Environ. Contam.Toxicol., 56: 888 - 895.
Warrer-Hansen, I., 1982. Evaluation of matter discharged from trout farming in
Denmark. In: Alabaster (1982), s57-63.
Weber, Jr., W.J., 1972. Physiochem. Proc. For Water Quality Contl. Wiley–Int.,
USA..
Wedemayer, G. A. And Yasutake, W. T., 1978. Prevention and treatment of nitrite
toxicity in juvenile stellhead trout (Salmo gairnerii). J. Fish. Res. Bd.
Canada, : 822 - 827.
Wicklund, A., Runn, P. And Norrgen, L., 1988. Cadmium and zinc interactions in
fish: Effects of zinc on the uptake, organ distrubition and elimination of
109
Cd in the Zebrafish, Brachydanio rerio. Arch. Environ. Contam.
Toxicol., 17 , 345 - 354.
Wilkie, M. P. and Wood, M. C., 1995. Recovery from high pH exposure in the
rainbow trout: white mucle ammonia storage, ammonia washout, and
the restoration of blood chemistry. Physiological Zoology 68 (3) : 379
- 401.
Woodwiss, F., 1964. The Biological System of Strem Classification Used by the
Trend River Board. Chemistry and Industry, 443-447.
Yalçın, N., ve Sevinç, V., 1991. Sapanca Gölü‟nün çeĢitli kaynaklar ile N ve P
yüklenmesi. Türkiye‟de Çevre Kir. Öncelikleri Sempozyumu. B.Ü.
Ġstanbul, 2 : 796 - 802.
Yanık, T., Aras, M. S., 1991. Erzurum ve Van gökkuĢağı alabalığı yavru
hatlarının aynı Ģartlarda yaĢama gücü, yem değerlendirme ve büyüme
bakımından karĢılaĢtırılmaları üzerine araĢtırmalar, E.Ü.S.Ü.F, Su Ür.
Semp, IZMIR, s 249.
Yanık, T., Aras, M.S., 1996, GökkuĢağı alabalığı (Oncorhynchus mykiss) yavru
yemlerinde balık unu yerine mezbaha yan ürünlerinin ikamesi üzerine
bir araĢtırma, Atatürk Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü Su Ürünleri
Anabilim Dalı Doktora Tezi, Erzurum.
Yaramaz, Ö., 1984. Ġzmir Körfezinde evsel ve endüstriyel atıkların neden olduğu
deterjan ve bor kirliliğinin araĢtırılmnası. E.Ü. Fen. Fak. Doktora Tezi,
73 s.
Yaramaz, Ö., 1992. Çevre ve Su Kirliliği, Ege Ü Su Ür. Fak. No:42, s:91, Borno.
Ġzmir.
Su Kirliliğine Giriş - 298

Yaramaz, Ö., Mordoğan, H., Önen, M., Sunlu, U., ve Alpbaz, A., 1991. Ġzmir
Körfezi sedimentlerinde bazı ağır metal ve organik madde düzeylerinin
araĢtırılması. Eğitiminin 10. Yılında Su Ürünleri sempozyumu, 12 - 14
Kasım, Ġzmir, 496 -502.
Yurdagül, M., Kaplan, A., 1984. Doğu anadolu bölgesi yeraltı suyu potansiyeli ve
su kirliliği problemleri. Doğu ve Güneydoğu anadolu bölgelerinin doğal
su kaynakları ve sorunları sempozyumu, 11 - 15 Haziran, Erzurum, 343
- 353.
Yüce, H., 1984. Deniz ve tatlısu kirlenme, izleme çalıĢmaları ve veri yönetimi.
Doğu ve Güneydoğu anadolu bölgelerinin doğal su kaynakları ve
sorunları sempozyumu, 11 - 15 Haziran, Erzurum, 626 - 635.
Zelinka, M., and Marvan, P., 1961. Zur Prazisierung der biologischen
Klassifikation der Reinheit flieender Gewasser. Arch. Hydrobiol. 57,
389-407.
Su Kirliliğine Giriş - 300

KONU VE YAZAR İNDEKSİ


A
Ackefors ......................................................................................................... 90, 281
Adelman ......................................................................................................... 38, 281
Adlibitum ............................................................................................................... 18
Aerosoller............................................................................................................... 70
Ağır Metaller ......................................................................................................... 70
Akarisitler ............................................................................................................ 104
Akarsu .................................... 93, 139, 147, 148, 149, 150, 151, 152, 153, 157, 185
Akdeniz ................................................................................ 68, 69, 84, 85, 226, 252
Akıntılar ................................................................................................................. 52
Aksu ......................................................................................................... 91, 92, 281
Akyurt .................................................................................................... 28, 186, 281
Alabalık .............................................................................................. 41, 42, 43, 121
Alabaster ........................................................................................ 25, 281, 297, 300
Algisit................................................................................................................... 134
Alkali ..................................................................................................... 66, 144, 196
Alkalinite ............................................................................................. 7, 45, 46, 172
Alman sertlik derecesi ................................................................................... 44, 216
Almazan ................................................................................................. 73, 172, 281
Altay............................................................................................... 98, 118, 281, 293
Alüminyum .................................................................................... 173, 174, 246, 260
Amerikan sertlik derecesi ...................................................................................... 44
Amonyak ........................................ 3, 7, 23, 24, 26, 63, 71, 173, 174, 175, 239, 258
Amonyum .......................... 23, 41, 95, 126, 154, 156, 165, 172, 195, 223, 245, 259
Amphidinium ......................................................................................................... 75
Anaerobik................................................................................................. 38, 84, 229
Andrews ............................................................................... 15, 17, 18, 26, 281, 282
Anonim .......................................... 70, 132, 198, 201, 204, 229, 241, 242, 245, 282
İçindekiler - 301

Anonymous ................................................ 22, 26, 72, 147, 148, 155, 170, 202, 282
Aras ................................................................................................ 28, 226, 282, 300
Arce ................................................................................................................ 46, 282
Argon ............................................................................................................... 2, 112
Arıtma ............................................................................ 83, 162, 207, 209, 220, 231
Arsenik ........................................................... 103, 176, 240, 246, 254, 256, 258, 259
Arumugam ..................................................................................................... 88, 282
Asılı madde .................................................................................................... 56, 174
Asidik ............................................................................................... 46, 64, 123, 214
Asidite .................................................................................................. 7, 40, 64, 200
Asit ................................................... 63, 89, 110, 118, 119, 120, 122, 123, 216, 296
Asit bağlama gücü ............................................................................................... 216
Asit yağmuru................................................................................ 118, 120, 122, 123
Asitler..................................................................................... 71, 110, 120, 196, 197
Askıda katı madde ................................... 56, 61, 132, 140, 174, 175, 254, 256, 258
Askorbik asit ................................................................................................ 213, 218
Asztalos .......................................................................................................... 86, 283
Atamanalp ............................................................................................................ 283
atıksu60, 61, 62, 63, 66, 150, 152, 153, 156, 159, 204, 205, 206, 232, 236, 253,
256
atmosfer basıncı ............................................................................................. 10, 199
Ayas ............................................................................................................... 98, 283
Aydın ........................................................................................... 128, 131, 283, 296
Ayvaz ........................................................................................................... 118, 283
Azot ................................................................................ 2, 3, 39, 112, 114, 140, 224
Azot oksidal ......................................................................................................... 112
Azotdioksit ........................................................................................................... 112

B
Bakanlı ......................................................................................................... 125, 283
Su Kirliliğine Giriş - 302

Baker .............................................................................................................. 90, 283


Bakır................................. 92, 94, 103, 104, 134, 175, 176, 240, 246, 254, 258, 259
Ball ................................................................................................................. 26, 283
Barlas ........................... 139, 142, 143, 144, 145, 147, 148, 155, 156, 158, 159, 283
Baryum ................................................................................................... 103, 246, 260
Basınç....................................................................................................................... 3
Basu ......................................................................................................... 14, 17, 283
Berkün ............................................................................................................ 95, 284
Besin zinciri ......................................................................................................... 132
Biodegredasyon ..................................................................................................... 96
Biyokimyasal oksijen ihtiyacı.............................................. 156, 157, 207, 208, 209
Biyolojik Kirleticiler .............................................................................................. 70
Blue gill.................................................................................................................. 32
BOI..................... 60, 61, 66, 160, 161, 170, 171, 207, 208, 209, 212, 240, 245, 247
Bonn ............................................................................................................... 38, 284
Bor ..................................................................................... 9, 94, 103, 240, 246, 260
Boran .............................................................................................................. 95, 284
Boyd10, 11, 15, 16, 29, 30, 37, 39, 46, 72, 73, 76, 144, 171, 172, 281, 282, 284,
285, 289, 299
Bromin ..................................................................................................................... 9
Brungs ............................................................................................................ 17, 285
Buck ............................................................................................... 57, 146, 285, 294
Buck, .................................................................................................... 146, 285, 294
Buffer ..................................................................................................................... 41
Bulanıklık............................................................................... 55, 101, 159, 240, 243
Burhan .................................................................................................................... 59
Bush ............................................................................................................. 100, 285
Buz ................................................................................................................... 1, 184
İçindekiler - 303

C
Canlı ........................................................................................... 74, 78, 90, 230, 285
Carassius auratus ................................................................................. 17, 19, 32, 86
Caspers ......................................................................................................... 147, 285
Catla catla .............................................................................................................. 19
Catostomus commersoni ........................................................................................ 17
Centrarchids ........................................................................................................... 32
Ceratium................................................................................................................. 75
Chaetoceros ............................................................................................................ 75
Channel catfish ...................................................................................................... 26
Ciguatera .......................................................................................................... 74, 75
Cirik ........................................................................................................... 4, 87, 285
Cirrhina mrigala ..................................................................................................... 19
Civa .................................. 90, 94, 103, 107, 173, 175, 196, 241, 246, 254, 258, 259
Civili .............................................................................................................. 69, 285
Clausen..................................................................................................... 14, 17, 285
Coccolith .......................................................................................................... 82, 83
Colpidium campylum ........................................................................................... 153
Colt................................................................................................................. 26, 286
Crance .................................................................................................................. 286
Crawford ........................................................................................................ 31, 286
Crespo ............................................................................................................ 88, 286
Ctenopharyngodon idella ............................................................................... 19, 221
Cuenco ................................................................................................................. 286
Cyprinus carpio .................................................................................... 17, 19, 90, 99

Ç
Çelikkale ................................................................................................ 43, 220, 286
Çinko .......................................................... 9, 94, 175, 176, 240, 246, 254, 258, 259
Çipura......................................................................................................... 41, 51, 56
Su Kirliliğine Giriş - 304

ÇözünmüĢ oksijen7, 9, 10, 11, 12, 13, 17, 18, 20, 21, 27, 140, 169, 170, 171, 173,
174, 175, 186, 195, 197, 211, 229, 236, 239, 245, 257, 258, 259
Çukur ............................................................................................................. 87, 289

D
Davis ...................................................................................................... 20, 286, 298
DDT ............................................................................................... 98, 106, 107, 176
Degens ..................................................................................................... 80, 81, 286
DemirtaĢ ................................................................................................................. 98
Deniz Kirlenmesi ................................................................................................. 159
Deniz suyu ....................................... 2, 7, 8, 9, 53, 54, 75, 78, 79, 82, 107, 123, 162
Derin yeraltı suları ................................................................................................... 1
Deterjan ............................................................................................................ 62, 96
Detritus................................................................................................................. 231
Dhawan ........................................................................................................ 104, 286
Dil Balığı................................................................................................................ 41
Dinophybib ............................................................................................................ 75
Doudoroff......................................................................................... 19, 95, 143, 286
DoymamıĢ .............................................................................................................. 11
Duchrow......................................................................................................... 57, 286
Durborow ................................................................................... 25, 30, 35, 286, 287
Durgun su ..................................................................................................... 185, 206

E
Ebbing .............................................................................................................. 3, 287
Edmondson .................................................................................................. 174, 287
EDTA ..................................................................................................... 90, 171, 211
Efeoğlu ................................................................................................. 160, 161, 287
Ege Denizi.............................................................................................................. 68
Egemen .................................................................................................. 89, 287, 298
Eisenberg ....................................................................................................... 98, 287
İçindekiler - 305

Eisler .............................................................................................................. 69, 287


Eisma ............................................................................................................. 82, 287
Ekiz ................................................................................................................ 87, 287
Ekmekçi ....................................................................................................... 130, 287
El-dib ........................................................................................................... 106, 287
Elektriki Ġletkenlik ............................................................................................... 215
Element .............................................................................................................. 8, 94
Ellis ................................................................................................ 19, 287, 295, 297
Elster ............................................................................................ 145, 147, 287, 288
Emerson ......................................................................................................... 29, 288
Eolien ..................................................................................................................... 78
Ephemeroptera............................................................................................. 149, 167
Equinoxe ...................................................................................................... 175, 288
Erdem ......................................................................................... 89, 91, 98, 288, 290
Erdin............................................................................................................. 130, 288
Erozyon ............................................................................................................ 71, 79
Esox lucius ....................................................................................................... 19, 38
Euglena .................................................................................................................. 75
Euglenofitlerden..................................................................................................... 75
Euryterm ................................................................................................................ 50
Everall .......................................................................................................... 227, 288
Exuviaella .............................................................................................................. 75

F
Fajt ................................................................................................................. 99, 288
Farmer ............................................................................................................ 15, 288
Faruqui ........................................................................................................... 20, 288
Fathead minnows ................................................................................................... 17
Fekal streptococcus .............................................................................................. 162
Fitoplankton ......................................................................................................... 172
Su Kirliliğine Giriş - 306

Fiziksel kirleticiler ................................................................................................. 70


Florin ........................................................................................................................ 9
Florür ..................................................................................................... 246, 254, 260
Florürler ................................................................................................................. 70
Fosfat ..................................................................................................................... 195
Fosfor ............................................. 7, 9, 35, 130, 131, 140, 159, 169, 213, 247, 254
Fransız sertlik derecesi .......................................................................................... 44
Friberg ............................................................................................................ 90, 288
Fume .................................................................................................................... 115
Fumigant .............................................................................................................. 104
Fungusitler ........................................................................................................... 104
Fusarium aquaeductum ....................................................................................... 153

G
Gambierdiscus ....................................................................................................... 75
Gaz kabarcığı hastalığı .......................................................................................... 20
Gel-git .............................................................................................................. 55, 83
Girgin ........................................................................................................... 142, 290
Gold fish ................................................................................................................ 32
Golterman .................................................................................................... 170, 289
Gonyaulax .............................................................................................................. 75
GökkuĢağı alabalığı ..................................................................................... 109, 174
Göl ......................................................................... 98, 129, 130, 131, 132, 158, 249
Göl kirlenmesi...................................................................................................... 130
Göl Tipi ................................................................................................................ 131
Green sunfish ......................................................................................................... 32
Gübreleme .................................................................................... 125, 126, 220, 222
Gül ........................................................................................................... 87, 92, 289
Gündüz ........................................................................................................... 87, 289
Güney Ege................................................................................................................ 8
İçindekiler - 307

Gürültü Pollusyonu .............................................................................................. 124


Gymnodinium ........................................................................................................ 75

H
Hannah ........................................................................................................... 88, 289
Hava kirlenmesi ................................................................................... 112, 117, 119
Havza ............................................................................................................ 226, 228
Heath .............................................................................................................. 71, 289
Helyum............................................................................................................. 3, 112
Hemelraad ...................................................................................................... 89, 289
Hemoglobin ......................................................................................................... 113
Herbisit......................................................................................................... 133, 194
Hidrojen ....................................... 1, 3, 7, 37, 38, 112, 114, 166, 174, 199, 200, 240
Hidrojen sülfür ............................................................................. 3, 37, 38, 174, 240
Hidrojen Sülfür ............................................................................................ 114, 166
Hidrokarbonlar ....................................................................................... 70, 114, 176
Hill ................................................................................................................. 88, 289
Hilmy ............................................................................................................. 89, 289
hipolimnion ............................................................................................................ 50
Hollerman ...................................................................................... 30, 171, 285, 289
Honjo ....................................................................................................... 82, 83, 289
Hutchinson ....................................................................................... 10, 89, 289, 290
Hypophthalmichthys molitrix ........................................................................ 19, 221

I
Ictalurus catus ........................................................................................................ 15
Ictalurus nebulosus ................................................................................................ 17
Ictalurus punctatus ..................................................................................... 19, 26, 86
Ilık su balıkları ....................................................................................................... 12
Su Kirliliğine Giriş - 308

Ġ
Ġç sular........................................................................................ 1, 70, 101, 227, 275
Ġngiliz (Clark) sertlik derecesi ............................................................................... 44
Ġnsektisitler .......................................................................................................... 104
Ġyilikçi .................................................................................................. 130, 131, 290
ĠyonlaĢtırıcı ıĢınım ................................................................................................. 70
Ġyot ....................................................................................................................... 211
Ġz elementler ............................................................................................................ 9

J
James .................................................................................................................... 290
Johnson .......................................................................................................... 88, 290

K
Kadmiyum ..................................................... 94, 171, 174, 176, 246, 254, 258, 259
Kahverengi kan hastalığı ..................................................................... 31, 32, 34, 35
Kakuta ............................................................................................................ 93, 290
Kalay .................................................................................................. 89, 91, 94, 290
Kalsiyum .......................................... 9, 32, 36, 45, 94, 171, 173, 174, 192, 205, 240
Kamaldeep ................................................................................................... 100, 290
Kanal kedi balıkları................................................................................................ 31
Kannan ......................................................................................................... 106, 290
Kaplan .......................................................................................................... 225, 301
Karadeniz ......................................................................... 8, 39, 68, 83, 84, 128, 226
Karbon ..................................................................... 3, 7, 9, 113, 130, 156, 217, 246
Karbonat......................................................................................................... 45, 213
Karbondioksit....................... 2, 3, 14, 21, 22, 40, 112, 113, 171, 173, 174, 203, 222
Kargın .............................................................................................. 89, 90, 288, 290
Kazancı ........................................................................................................ 142, 290
Kempinger ................................................................................................... 113, 290
İçindekiler - 309

Kessler ......................................................................................................... 134, 291


Kırımhan ................................................................................................ 87, 291, 296
Kimyasal Kirleticiler ............................................................................................. 70
Kimyasal madde .................................................................................... 63, 103, 136
Kinne .................................................................................................................... 291
Kireç....................................................................................................... 43, 222, 224
Klee .......................................................................................................... 2, 155, 291
klorinite ................................................................................................................ 210
Klorit .................................................................................................................... 154
Klorofil................................................................................................. 159, 172, 195
Klorür .................................................................................... 103, 239, 245, 256, 259
Klör ........................................................................................................................ 71
Knoph............................................................................................................. 42, 291
Knöpp........................................................................................................... 146, 291
Kobalt............................................................................................. 94, 103, 246, 259
KocataĢ....................................................................................................... 2, 71, 291
Kohmann .............................................................................................. 148, 292, 296
KOI ................................................ 61, 131, 140, 160, 209, 240, 245, 254, 256, 259
Koku......................................................................................... 3, 101, 200, 243, 257
Kolkwitz....................................................................................... 145, 146, 148, 291
Kolloidal .............................................................................................................. 234
Kondüktivite .......................................................................................................... 49
Konikoff ......................................................................................................... 31, 291
Kothe .................................................................................................................... 291
Köck ............................................................................................................. 132, 291
Kripton ................................................................................................................. 112
Krom .......................................... 64, 91, 94, 103, 174, 176, 240, 246, 254, 258, 259
Ksenon ................................................................................................................. 112
Kuleli ........................................................................................................... 130, 292
Su Kirliliğine Giriş - 310

KurĢun ...................................... 91, 94, 103, 124, 144, 175, 176, 240, 254, 258, 259
Kurunthachalam ................................................................................................... 292
Kuzey Ege ........................................................................................................ 8, 226
Küçük bluegill........................................................................................................ 16
Kükürt .............................................................................................. 39, 70, 114, 115

L
Labeo rohita ........................................................................................................... 19
Labrax lupus .......................................................................................................... 32
Laird ......................................................................................................... 23, 24, 292
Landeu ........................................................................................................... 30, 292
Lanouette ....................................................................................................... 88, 292
Largemouth bass .................................................................................................... 18
Leloğlu ......................................................................................................... 225, 292
Lepomis macrochirus ....................................................................................... 19, 38
Leptocylindrus ....................................................................................................... 75
Levrek .............................................................................................................. 41, 51
Liebmann ..................................................................................... 143, 145, 148, 292
Lityum .............................................................................................................. 9, 103
Lloyd .............................................................................................................. 28, 292
Lourd .............................................................................................................. 68, 292

M
Maciolek ........................................................................................................ 72, 292
Magnezyum ......................................................................... 9, 45, 94, 103, 205, 240
Major elementler ...................................................................................................... 9
Mangan .......................................................................................... 94, 240, 246, 260
Marking .......................................................................................................... 86, 292
Marmara ............................................................................. 8, 83, 105, 128, 226, 270
Marvan ................................................................................................................. 301
İçindekiler - 311

Mauch .......................................................................................... 145, 146, 157, 292


Mckee............................................................................................................... 19, 20
McKee .................................................................................................................. 293
Meade............................................................................................. 32, 173, 293, 295
Merkens ......................................................................................................... 27, 293
Metahemoglobin .................................................................................................... 30
Metan ....................................................................................................... 3, 112, 130
Meteorik ................................................................................................................. 78
Mezbaha ................................................................................................................. 61
Mezoötrofik ......................................................................................................... 131
Micropterus salmoides ..................................................................................... 17, 19
Minör Elementler ..................................................................................................... 9
Mist ...................................................................................................................... 115
Mola mola .............................................................................................................. 32
Molibden .................................................................................................... 9, 94, 103
Molluskisitler ....................................................................................................... 104
Moore ....................................................................................................... 18, 19, 293
Moraitouh - Apostolopoulou ......................................................................... 89, 293
Moss ................................................................................................... 15, 16, 20, 293
Murty ........................................................................................................... 100, 293
Muslu ........................................................................................................... 118, 293
Müezzinoğlu ................................................................................ 8, 67, 82, 293, 298

N
Nebeker .......................................................................................................... 20, 293
Negilski ................................................................................................................ 293
Nematositler ......................................................................................................... 104
Neon ................................................................................................................. 3, 112
Neumann ...................................................................................................... 147, 293
NH3 .......................................................................... 3, 23, 24, 39, 63, 174, 243, 248
Su Kirliliğine Giriş - 312

Nikel................................................................. 93, 94, 103, 175, 246, 254, 258, 259


Nimf ..................................................................................................................... 167
Nitrat .................. 3, 24, 103, 127, 156, 171, 173, 174, 195, 239, 245, 254, 259, 295
Nitrit ................................... 24, 30, 31, 103, 156, 171, 173, 174, 195, 239, 245, 259
Nitrite ................................................................................................................... 286
Nitrobacter ............................................................................................................. 30
Nitrojen ...................................................................... 3, 7, 9, 27, 169, 172, 173, 174
Nitrosomanas ......................................................................................................... 30
Nitzcshia ................................................................................................................ 75
Noctiluca ................................................................................................................ 75
Nusch ........................................................................................................... 157, 294

O
Ober ............................................................................................................... 98, 294
Odonata ................................................................................................................ 168
Oksijen basıncı ....................................................................................................... 99
Oksijen tüketimi ..................................................................................................... 16
Oksitlenme ........................................................................................................... 234
Okyanuslar ....................................................................................................... 1, 182
Oligoötrofik ................................................................................................. 131, 132
Optik özellik .......................................................................................................... 54
Oshima ......................................................................................................... 106, 294
Ostreopsis............................................................................................................... 75
Oxytoxum .............................................................................................................. 75
Ozon ............................................................................................................. 112, 115

Ö
Öncüer .......................................................................................................... 102, 294
Ötrofik .................................................................................................................. 131
Ötrofikasyonu ...................................................................................................... 131
İçindekiler - 313

Özbek ..................................................................................................... 98, 163, 294


Özdemir ................................................................................................. 98, 287, 294
Özgüven ............................................................................................................... 294
Öztürk .......................................................................................................... 118, 296

P
Pagenkopf ...................................................................................................... 89, 294
Palme ........................................................................................................... 157, 294
Pantle ........................................................................................................... 146, 294
Paramaecium caudatum ...................................................................................... 153
Paramaecium trichium ........................................................................................ 153
Patojen ........................................................................................................... 70, 236
Patterson................................................................................................... 91, 92, 294
Payne ............................................................................................................ 106, 295
Pehlivan ......................................................................................................... 87, 295
Penczak .......................................................................................................... 25, 295
Perca sp. ................................................................................................................. 19
Peridinum ............................................................................................................... 75
Perret ............................................................................................................ 147, 295
Perrone ........................................................................................................... 32, 295
Pestisit .......................................................................................................... 104, 107
Petrol .................................................... 64, 67, 68, 71, 103, 107, 108, 109, 248, 249
pH7, 21, 22, 23, 24, 25, 26, 28, 29, 36, 37, 38, 39, 40, 41, 42, 43, 47, 52, 57, 59,
64, 65, 79, 86, 91, 92, 93, 95, 96, 103, 105, 107, 110, 119, 120, 121, 122, 123,
128, 132, 140, 144, 160, 165, 169, 170, 171, 172, 174, 175, 192, 193, 195, 198,
199, 202, 203, 206, 207, 211, 212, 213, 214, 215, 216, 222, 223, 239, 243, 245,
247, 249, 254, 256, 257, 258, 259, 260
Phaeodactylum ....................................................................................................... 75
Phillips ........................................................................................................... 25, 295
Phoxinus phoxinus ................................................................................................. 32
Pimephales promelas ..................................................................................... 17, 113
Su Kirliliğine Giriş - 314

Pirinççi ......................................................................................................... 125, 295


Plastik Maddeler .................................................................................................... 70
Plumb ..................................................................................................... 18, 295, 299
Pollusyon ................................................................................... 70, 71, 74, 108, 111
Pomatomus saltatrix ............................................................................................... 32
Potasyum .............................................................................. 9, 37, 86, 123, 217, 240
Potasyum permanganat .................................................................................... 37, 86
Prorocentrum ......................................................................................................... 75
Protogonyaulax ...................................................................................................... 75
Ptyochodiscus ........................................................................................................ 75
Pulatsü .......................................................................................... 130, 283, 295, 296
Pyrodinium............................................................................................................. 75

R
Radyasyon ...................................................................................................... 71, 111
Radyoaktivite ............................................................................... 201, 246, 258, 260
Ramade .................................................................................................... 68, 70, 296
Rappaport ....................................................................................................... 18, 296
Red-tide .................................................................................................................. 75
Renk ......................................... 3, 101, 141, 175, 214, 240, 243, 245, 257, 258, 259
Reynolds .............................................................................................. 170, 171, 296
Richardson ................................................................................................... 104, 296
Robinette ........................................................................................................ 26, 296
Rubidyum................................................................................................................. 9
Russo ...................................................................................................... 32, 288, 296

S
Sabun ............................................................................................................... 46, 62
SağdaĢ .......................................................................................................... 118, 296
Sağlam ......................................................................................................... 225, 296
İçindekiler - 315

Salinite ........................................................................................................... 195, 210


Salvelinus fontinalis............................................................................................... 17
Saprobi indeksi ............................................................................................ 146, 147
Sarıeyyüboğlu ........................................................................................................ 87
Sawyer ................................................................................................................. 296
Say ................................................................................................................. 87, 296
Sazan ................................................................................................ 43, 51, 220, 222
SBV ...................................................................................................................... 216
Schmedtje..................................................................................................... 148, 296
Schönborn .................................................................................................... 147, 293
Schroeder ....................................................................................................... 16, 297
Schwoerbel................................................................................................... 3, 9, 297
Scott ................................................................................................... 15, 16, 20, 293
SCT metre ............................................................................................................ 216
Secchi disk ................................................................... 73, 74, 76, 77, 158, 170, 203
Seçkin........................................................................................................... 105, 297
Sediman ................................................................................................................. 80
Sediment .............................................................................................. 213, 216, 217
Sekendiz ....................................................................................................... 130, 297
Selenyum ..................................................................................................... 241, 246
Sertlik ............................................................... 7, 43, 44, 45, 46, 200, 203, 210, 243
Sevinç........................................................................................................... 130, 300
Shell ............................................................................................................... 14, 297
Silikat ..................................................................................................................... 195
Silikon .............................................................................................................. 9, 214
Silis ........................................................................................................................ 48
Simpson ......................................................................................................... 98, 300
Siyanitler ................................................................................................................ 94
Siyanür ........................................................................................... 64, 103, 240, 246
Su Kirliliğine Giriş - 316

Skeletonema ........................................................................................................... 75
Sladecek ....................................................................................................... 145, 297
Smallmouth bass .................................................................................................... 32
Smith ................................................................................................ 26, 38, 281, 297
Smog .................................................................................................................... 116
Snieszko ......................................................................................................... 18, 297
Sodyum ...................................................... 9, 32, 102, 173, 205, 218, 240, 245, 259
Soğuk su ............................................................................................. 19, 20, 27, 182
Solbe ...................................................................................................... 25, 295, 297
Soykan ........................................................................................................... 69, 297
Sponza .......................................................................................... 130, 131, 288, 290
Stenoterm ............................................................................................................... 50
Stewart ..................................................................................... 18, 88, 289, 295, 297
Stickney ............................................................................. 23, 24, 25, 175, 286, 297
Stigeoclonium....................................................................................................... 153
Stronsiyum ............................................................................................................... 9
Su bitkileri ................................................................................. 12, 13, 21, 107, 223
Su kaynakları ............................................................................. 1, 12, 141, 225, 227
Su kirlenmesi ....................................................................................................... 253
Su ürünleri istihsali .............................................................................................. 263
Sucul bitkiler .......................................................................................................... 12
Sunlu ...................................................................................................... 89, 287, 298
Sülfat ................................................................................ 9, 173, 240, 245, 256, 259
Sülfür ....................................................................................... 3, 114, 166, 246, 260
Swingle .......................................................................................................... 20, 298

ġ
ġengül .............................................................................................. 43, 59, 207, 298
İçindekiler - 317

T
Tatlısu .................................................................................................. 139, 174, 248
Teran .............................................................................................................. 98, 298
Termal pollusyon ..................................................................................... 70, 71, 110
Termal su ............................................................................................................. 111
Termik Pollusyon ................................................................................................... 70
Terrijenik ............................................................................................................... 78
Thalassiosira .......................................................................................................... 75
Thurman ........................................................................................................... 9, 298
Thurston ................................................................................................. 32, 288, 296
Thurston, ...................................................................................................... 288, 296
Tilapia nilotica ................................................................................................. 15, 91
Tomasso ................................................................................................... 26, 32, 298
Topçu ..................................................................................................... 69, 288, 298
Toplam Alkalinite .......................................................................................... 46, 172
Toplam Sertlik ....................................................................................... 46, 203, 243
Topping .......................................................................................... 98, 127, 287, 298
Toprak nemi ............................................................................................................. 1
Toros ............................................................................................................ 102, 298
Tort................................................................................................................. 88, 298
Toth .............................................................................................................. 134, 299
Trofi ..................................................................................................... 157, 158, 159
Trussel .................................................................................................................. 299
Tsuda .............................................................................................................. 99, 299
Tucker .................................................................................................... 18, 285, 299
Turbidite................................................................................................................. 55
Tuzluluk ..................................................................................... 7, 53, 173, 210, 243
Tuzluluk derecesi ..................................................................................................... 7
Türbidite................................................................................................. 57, 169, 195
Su Kirliliğine Giriş - 318

U
Uysal .............................................................................................................. 87, 299

Ü
Ülkü ............................................................................................................... 59, 299
Ürün ............................................................................................................. 130, 299

V
Varlık ............................................................................................................. 87, 299
Vibrio comma ....................................................................................................... 161

W
Wachs..................................................................................................... 93, 154, 299
Wallen .................................................................................................................. 299
Walters ........................................................................................................... 18, 299
Wang .............................................................................................................. 98, 300
Warrer-Hansen ............................................................................................... 25, 300
Weber ....................................................................................................... 91, 92, 300
Wedemayer .................................................................................................... 32, 300
Wicklund ........................................................................................................ 89, 300
Wilkie............................................................................................................. 42, 300
Winkler yöntemi .................................................................................. 211, 212, 239
Woodwiss..................................................................................................... 147, 300

Y
Yağlar................................................................................................... 104, 110, 254
Yalçın ........................................................................................................... 130, 300
Yanık .............................................................................................................. 28, 300
Yaramaz ....................................... 39, 67, 87, 98, 108, 110, 205, 207, 285, 300, 301
Yılmaz .............................................................................................. 59, 87, 285, 295
Yurdagül ...................................................................................................... 225, 301
Yüce ............................................................................................................. 177, 301
İçindekiler - 319

Yüzey nemi .............................................................................................................. 2

Z
Zehirlilik Seyreltme Faktörü................................................................................ 204
Zelinka ......................................................................................................... 147, 301
Zoogloea .............................................................................................................. 153
ZSF............................................................................................... 204, 205, 206, 207
ĠÇĠNDEKĠLER

I. BÖLÜM ............................................................................................................ 1
1. SU POTANSĠYELĠ ............................................................................................. 1
1. 1. Su Kaynakları .................................................................................................. 1
1.2. Suyun Hidrolojik Çevrimi ................................................................................ 3

II. BÖLÜM .......................................................................................................... 7


2. SULARIN ÖZELLĠKLERĠ ................................................................................. 7
2.1. Suların Kimyasal Özellikleri ............................................................................ 7
2.1.1. Tuzluluk ......................................................................................................... 7
2.1.2. ÇözünmüĢ Oksijen ......................................................................................... 9
2.1.2.1 Oksijen noksanlığının anlaĢılması ............................................................. 13
2.1.2.2. Balıkların oksijen ihtiyaçları..................................................................... 13
2.1.3. Karbondioksit............................................................................................... 20
2.1.4. Amonyak ...................................................................................................... 22
2.1.4.1. Tedavi yöntemleri ..................................................................................... 27
2.1.5. Nitrit ............................................................................................................. 29
2.1.5.1. Balık türlerinin nitrit toksisitesine olan hassasiyetleri .............................. 30
2.1.5.2. Tedavi Yöntemleri .................................................................................... 31
2.1.6. Fosfor ........................................................................................................... 34
2.1.7. Hidrojen sülfür ............................................................................................. 36
2.1.8. Kükürt .......................................................................................................... 38
2.1.9. Asidite .......................................................................................................... 39
2.1.10. pH ve asit bağlama değeri (SBV) .............................................................. 41
2.1.11. Sertlik ......................................................................................................... 42
2.1.10.1. Alkalilik ve sertlik arasındaki iliĢki ........................................................ 44
2.1.12. Silisyum ..................................................................................................... 46
2.2. Suların Fiziksel Özellikleri ............................................................................. 47
2.2.1. Sıcaklık ........................................................................................................ 47
2.2.2. Akıntılar ....................................................................................................... 50
2.2.3. Yoğunluk ..................................................................................................... 51
2.2.4. Optik özellik ................................................................................................ 52
2.2.5. Gel-git .......................................................................................................... 53
2.2.6. Turbidite....................................................................................................... 53
III. BÖLÜM ...................................................................................................... 57
Su Kirliliğine Giriş - ii

3. KĠRLETĠCĠ KAYNAKLAR.............................................................................. 57
3.1. Kirlenme ......................................................................................................... 57
3.2. Kirleticilerin Sınıflandırılması ........................................................................ 67
3.3. Pollusyon Tipleri ............................................................................................ 68
3.3.1. AyrıĢabilen Organik Materyaller ................................................................. 69
3.3.1.1. Biyolojik pollusyon .................................................................................. 71
3.3.1.2. Planktonik Pollusyon ................................................................................ 72
3.3.1.3. Red-Tide ve Neden Olduğu Zehirlenmeler .............................................. 72
3.3.2. AĢırı Beslenme ............................................................................................. 73
3.3.2.1. Balıkların Yemlenmesi ve Su Kalitesi ...................................................... 74
3.3.3. Süspanse katılar (Askıdaki Katı Maddeler) ................................................. 75
3.3.3.1. Organik parçacıklar .................................................................................. 75
3.2.3.2. Ġnorganik parçacıklar ................................................................................ 75
3.3.3.3. Asılı Maddeler Pollusyonu ....................................................................... 76
3.3.3.4. Erozyon ..................................................................................................... 76
3.3.3.5. Denizde Çökebilen veya Yüzen Maddeler ............................................... 77
3.3.3.6. Denizde Askıda Katı Maddeler ve Sediman OluĢumu ............................. 77
3.3.3.7. Coccolith ................................................................................................... 81
3.3.3.8. Deniz ve Ġçsularımızda Kirlilik ................................................................ 81
3.3.3.9. Kirleticilerin Su Ürünlerine Etkisi ............................................................ 82
3.3.3.10. Sanayi atıkları ......................................................................................... 82
3.3.3.11. Denizel Kirlenme (Mar-Pol) SözleĢmesi ................................................ 82
3.3.4. Toksik Kimyasallar ...................................................................................... 84
3.3.4.1. Metaller ..................................................................................................... 84
3.3.4.2. Klor ........................................................................................................... 91
3.3.4.3. Siyanitler ................................................................................................... 91
3.3.4.4. Amonyum ................................................................................................. 92
3.3.4.5. Deterjanlar ................................................................................................ 92
3.3.4.6. Pestisitler................................................................................................... 94
3.3.4.7. Pestisitlerin balıklara ve suda yaĢayan canlılara etkileri .......................... 96
3.3.4.8. Ġç sulara ve denizlerdeki istihsal yerlerine dökülmesi yasak olan zararlı
maddeler listesi ...................................................................................................... 98
3.3.4.8.1. Tarım ilaçlarının (pestisitlerin) su kirliliği üzerine etkileri ................. 100
3.3.4.9. Poliklorinate bifenil ................................................................................ 104
3.3.4.10. Petrol hidrokarbonları ........................................................................... 104
3.3.4.11. Gemilerin petrol atıkları ve sintine yağlarının denizel ortamda etkileri
............................................................................................................................. 105
İçindekiler - iii

3.3.4.12. Asitler ve alkaliler................................................................................. 106


3.3.5. Termal pollusyon ....................................................................................... 106
3.4. Diğer Pollusyon Tipleri ve Su Kalitesine Etkileri ........................................ 108
3.4.1. Hava Kirlenmesi ........................................................................................ 108
3.4.1.1. Karbonmonoksit ve Karbondioksit ......................................................... 109
3.4.1.2. Hidrokarbonlar ........................................................................................ 110
3.4.1.3. Hidrojen Sülfür (H2S) ............................................................................ 110
3.4.1.4. Azot Oksitler (NOx) ............................................................................... 110
3.4.1.5. Kükürt Oksitleri (Kükürtdioksit SO2, Kükürttrioksit SO3)..................... 110
3.4.1.6. Ozon (O3) ................................................................................................ 111
3.4.1.7. Partikül Halindeki Kirleticiler (Kirletici zerrecikler) ............................. 111
3.4.2. Hava Kirliliğinin Nedenleri ve Etkileri ..................................................... 112
3.4.2.1. Hava Kirliliğinin Ġnsan Sağlığına Etkisi ................................................. 112
3.4.2.2. Hava Kirliliğinin Bitkilere Etkisi............................................................ 113
3.4.3. Hava Kirliliğinin Hayvanlar Üzerine Etkisi .............................................. 113
3.4.4. Asit yağmurları .......................................................................................... 113
3.4.4.1. Asit precipitasyonu (çökelmesi) ............................................................. 115
3.4.4.2. Asit yağmurlarının suya etkileri ............................................................. 116
3.4.2. Radyoaktif pollusyon ................................................................................. 119
3.4.3. Gürültü Pollusyonu .................................................................................... 119
3.3.4. Gübreleme .................................................................................................. 121
3.3.4.1. Gübrelemenin Çevre Kirlenmesine Etkisi .............................................. 121
3.4. Fosforlu Gübrelerin Su Kirliliği Üzerine Etkileri ......................................... 122
3.3.4.3. Hayvan gübrelerinin su kirliliği üzerine etkileri ..................................... 127
3.3.4.4. Aquatik Bitki Kontrolü ........................................................................... 128
3.3.4.5. Havuzlara Kimyasal Maddelerin Verilmesi ve Miktarlarının
Hesaplanması ....................................................................................................... 129
3.3.4.6. Balıkçılık faaliyetlerinin çevreye etkisi .................................................. 131
3.3.4.6.1. Avcılık ................................................................................................. 131
3.3.4.6.1. Kültür balıkçılığı ve çevreye etkisi ...................................................... 132

IV. BÖLÜM .................................................................................................... 135


4. KĠRLĠLĠK DERECELERĠ ............................................................................... 135
4.1. Akarsu Kirlenmesinin Kriterleri ve Değerlendirilmesi ............................... 135
4.1.1. Su kalitesinin belirlenmesinde kullanılan biyolojik yöntemler ................. 137
4.1.1.1. Biyolojik Kriterler .................................................................................. 143
4.1.1.2. Bakteriyolojik Kriterler .......................................................................... 148
Su Kirliliğine Giriş - iv

4.1.2. Kimyasal Kriterler ..................................................................................... 149


4.1.3. Akarsu Trofi Derecelerinin Tespiti ............................................................ 152
4.2. Göl ve Barajlardaki Suların Trofi Derecelerinin Tespiti .............................. 153
4.3. Deniz Kirlenmesi .......................................................................................... 154
4.3.1. Deniz Suyunda Bakteri YaĢamı ................................................................. 156
4.4. Doğal Arıtma ................................................................................................ 157

V. BÖLÜM ...................................................................................................... 163


5. SU BÖCEKLERĠ VE KĠRLĠLĠK .................................................................... 163
5.1. Su Kirliliğinin Su Böcekleri Üzerine Etkileri (Özbek, 1995)....................... 163
5.1.1. Fiziksel Kirlenmenin Böcekler Üzerine Etkileri ....................................... 164
5.1.2. Kimyasal Atıkların Böcekler Üzerine Etkileri .......................................... 165
5.1.3. Organik Artıkların Böcekler Üzerine Etkisi .............................................. 166
5.2 Su kirliliğinde indikatör olarak kullanılan su böcekleri ............................... 167
5.2.1. Ephemeroptera Takımı .............................................................................. 167
5.2.2. Odonata takımı ........................................................................................... 167

VI. BÖLÜM .................................................................................................... 169


6. SU ANALĠZĠ ................................................................................................... 169
6.1. Su Kalitesinin Belirlenmesinde Yararlanılan Ölçümler ............................... 169
6.1.1. Su Analizi .................................................................................................. 169
6.1.2. Su Kaynaklarından Numunelerin Alınması ............................................... 176
6.1.2.1. Numune alma programları ...................................................................... 176
6.1.2.1.1. Numune alırken uyulması gereken kurallar ......................................... 179
6.1.2.2. Numune alma teknikleri.......................................................................... 183
6.1.2.3. Numune alma malzemeleri ..................................................................... 185
6.1.2.4. Numunelerin muhafaza ve taĢıma kuralları ............................................ 191
6.1.2.4.1. Numunelerin soğutulması ve dondurulması ........................................ 194
6.1.2.4.2. Numunelerin süzülmesi ve santrifüjü .................................................. 195
6.1.2.4.3. Koruyucu madde ilavesi ...................................................................... 195
6.1.2.5. Su Analiz Sonuçlarının Rapor Edilmesi ................................................ 197
6.1.2.6. Deney Raporu ......................................................................................... 200
6.1.3. Su Analiz Setleri (Kitleri) .......................................................................... 201
6.1.4. Secchi Disk Vizibilitesi ............................................................................. 201
6.1.5. Su Numunelerinde parametre analizleri .................................................... 203
6.1.6. Sediment örneklerinin ağır metal analizleri için hazırlanması .................. 214
İçindekiler - v

VII. BÖLÜM................................................................................................... 217


7. KĠRLETĠCĠLER VE ÇEVRE .......................................................................... 217
7.1. Toprak kirlenmesi ......................................................................................... 217
7.1.1. Toprak için kirletici kaynaklar................................................................... 218
7.1.2. Toprak havuzlarının bakım ve gübrelenmesi............................................. 218
7.2. Türkiye Su Havzaları ve Kirlilik Problemleri .............................................. 222
7.3. Su Kaynaklarının Korunması ve Kirliliğinin Önlenmesi Ġçin Tavsiyeler .... 225

BÖLÜM VIII .................................................................................................. 227


8. SÖZLÜK .......................................................................................................... 227
8.1. Su Kalitesi ve Kirliliğinde Kullanılan Terimler ........................................... 227

BÖLÜM IX...................................................................................................... 237


9. EKLER............................................................................................................. 237
9.1. EK -1 ............................................................................................................. 237
9.2. EK-2 .............................................................................................................. 243
9.3. EK-3 .............................................................................................................. 249
9.4. EK-4 .............................................................................................................. 259

KAYNAKLAR ............................................................................................... 279


ĠÇĠNDEKĠ TABLOLAR ...................................................................................... vii
ĠÇĠNDEKĠ ġEKĠLLER ............................................................................................ x
ÖNSÖZ ............................................................................................................. xiii
İçindekiler - vii

ĠÇĠNDEKĠ TABLOLAR
Tablo 1.1. Su kaynakları ve hidrosferdeki miktarları (Lvovitch, 1979). ................. 1
Tablo 1.2. Dünyadaki tatlı suların dağılımı (Klee, 1990) ........................................ 2
Tablo 1.3. Atmosferde ve deniz suyunda bulunan çözünmüĢ gazlar
(KocataĢ,1986) ...................................................................................... 2
Tablo 1.4. Tatlı suda gazların sıcaklığa bağlı olarak değiĢimleri (Schwoerbel,
1987) ..................................................................................................... 3
Tablo 1.5. Normal Ģartlar altında gazların sudaki konsantrasyonları (Schwoerbel,
1987) ..................................................................................................... 3
Tablo 1.6. SeçilmiĢ bazı gazların özellikleri (Ebbing, 1987) .................................. 3
Tablo 2.1. Sentetik deniz suyunun kompozisyonu (Müezzinoğlu, 1987) .............. 8
Tablo 2.2. Deniz suyunda bulunan çözünmüĢ maddeler (Thurman, 1988) ............. 8
Tablo 2.3. Tatlı su ve tuzlu su bileĢenlerinin karĢılaĢtırılması (hacim/hacim'in
toplam %'si olarak) (Schwoerbel, 1987) ............................................... 9
Tablo 2.4. Farklı sıcaklıklarda saf suda oksijenin çözünebilirliği (Boyd, 1992) ... 10
Tablo 2.5. Farklı sıcaklıklarda saf suyun buhar basıncı (Boyd, 1992). ................. 10
Tablo 2.6. Bazı tatlısu balıklarında 17 - 20 oC‟de oksijen tüketimi (mg/kg/h)
(Basu, 1959; Clausen,1936) ................................................................ 16
Tablo 2.7. Ġyi beslenen channel catfish‟in 26 - 28 oC‟de oksijen tüketimi
(Andrews ve Matsuda, 1975) .............................................................. 17
Tablo 2.8. Yaz ve kıĢ mevsiminde bir gölde kafeslerde tutulan balık türleri için
ölçülen en yüksek çözünmüĢ oksijen konsantrasyonları (Moore,
1942). .................................................................................................. 18
Tablo 2.9. Havuz balıkları için çözünmüĢ oksijenin lethal dozları (Doudoroff ve
Shumway,1970) .................................................................................. 19
Tablo 2.10. Soğuk su balıklarında çözünmüĢ oksijen miktarının etkileri (Mckee ve
Wolf ,1963; Swingle, 1969). ............................................................... 19
Tablo 2.11. pH, sıcaklık ve toplam alkaliteden karbondioksit‟i belirlemek için
çarpım katsayıları (Anonymous, 1989)............................................... 21
Tablo 2.12. 1 ton balıktan elde edilen net nitrojen miktarı (Laird ve Neednam,
1987). .................................................................................................. 24
Tablo 2.13. 1 ton balık tarafından üretilen atık maddeler (kg) .............................. 24
Su Kirliliğine Giriş - viii

Tablo 2.14. Toplam iyonlaĢmamıĢ amonyum yüzdesi ile pH ve sıcaklık arasındaki


iliĢkiler (Trussell, 1972; Emerson et al., 1975; Anon.1989; Boyd,
1992). .................................................................................................. 28
Tablo 2.15. 25 oC sıcaklık ve farklı pH değerlerinde sulu solüsyonların içerdikleri
aniyonize hidrojensülfür yüzdeleri (Boyd, 1982). .............................. 38
Tablo 2.16. YetiĢtiriciliği yapılan bazı balık türleri ve pH istekleri ...................... 39
Tablo 2.17. ĠçermiĢ oldukları kalsiyum karbonat miktarları bakımından suların
sınıflandırılması .................................................................................. 42
Tablo 2.18. Fransız sertlik derecesine göre suların sınıflandırılması .................... 43
Tablo 2.19. Bazı farklı havuz sularının toplam sertlik ve toplam alkaliniteleri. ... 45
Tablo 2.20. ÇeĢitli alkaliteli havuzlar için gerekli olan dolomit miktarı ............... 46
Tablo 2.21. Suyun fiziksel özellikleri .................................................................... 47
Tablo 2.22. Suyun tuzluluğu ve yoğunluğu arasındaki iliĢki ................................ 51
Tablo 3.1. Fiziksel, kimyasal ve biyolojik kirleticilerin atmosfer ve ekosisteme
dağılımı (Ramade, 1979). ................................................................... 67
Tablo 3.2. Kirleticilerin denize ulaĢma yolları (KocataĢ ve ark.1988). ................. 69
Tablo 3.3 Balık havuzlarında yaygın olarak bulunan organizmaların kimyasal
oksijen ihtiyacı (KOĠ) (Boyd,1973) .................................................... 71
Tablo 3.4. Farklı yemleme yapılan kedi balığı havuzlarında sabah saatlerinde
çözünmüĢ oksijen konsantrasyonu ...................................................... 74
Tablo 3.5. Deniz suyundaki katı maddelerin sınıflandırılması (Müezzinoğlu,
1987) ................................................................................................... 80
Tablo 3.6. ÇeĢitli nedenlerle denizlere giren materyallerin ayrıĢma süreleri ........ 84
Tablo 3.7. Ġzmir Körfezinde yaĢayan Lipsoz balığının farklı doku ve organlarında
ağır metal birikim düzeyleri (g / g) (Sunlu ve Egemen, 1997). ....... 87
Tablo 3.8. Akarsuyun ağır metal emisyonuna göre sınıflandırılması (g/l) (Wachs,
1969) ................................................................................................... 90
Tablo 3.9. Su ürünleri tüzüğü metal konsantrasyonları ......................................... 91
Tablo 3.10. Pestisitlerin balıklara olan zehirlilik derecelerine göre
sınıflandırılması (Öncüer, 1991; Toros ve Maden, 1991) .................. 98
Tablo 3.11. Kirletme değerleri ve miktarları bakımından kimyasal maddeler. ..... 99
Tablo 3.12. 1982-1992 yılları arasında etkili madde olarak pestisit kullanımı (Kg
veya l)................................................................................................ 101
İçindekiler - ix

Tablo 3.13. ÇeĢitli canlı ve cansız ortamlarda bulunan DDT miktarları ............. 103
Tablo 3.14. Termal suların kabuklu yetiĢtiriciliği üzerine etkileri ...................... 107
Tablo 3.15. Temiz havanın bileĢimi .................................................................... 108
Tablo 3.16. Fosfor konsantrasyonu bakımından göl tipleri (Ġyilikçi ve Sponza,
1987) ................................................................................................. 126
Tablblo 3.17. Göller, göletler, bataklıklar ve baraj haznelerinin ötrofikasyon
kontrolü sınır değerleri (Anonim, 1988). .......................................... 127
Tablo 4.1. Su kalite haritalarında kullanılan renk skalası .................................... 137
Tablo 4.2. Akarsuların kalite sınıfları (Anonymous, 1980)................................. 150
Tablo 4.3. Ġstatistik ortalama değerlere göre farklı kirlenme basamaklarında
yoğunluk değiĢimi (mg/l) (Barlas, 1995). ......................................... 151
Tablo 4.4. Trofi derecelerinin tahmininde kullanılan sınıflandırma değerleri
(Barlas, 1995).................................................................................... 154
Tablo 6.1. ÇözünmüĢ oksijen tayininde Winkler titrasyon tekniği ve polarografik
oksijenmetrenin karĢılaĢtırılması (Reynolds, 1969) ......................... 171
Tablo 6.2. Su analiz kitleri ile su analizinin standart metotlarının
karĢılaĢtırılmasıaı (Boyd,1980 b). ..................................................... 172
Tablo 6.3. Su ürünleri yetiĢtiriciliği için uygun su kalite kriterleri (Meade, 1989).172
Tablo 6.4. Tatlısu balıklarından Salmonid türleri için geçerli su kalite kriterleri
(Edmondson,1991) ............................................................................ 173
Tablo 6.4 devam .................................................................................................. 174
Tablo 6.5. Deniz balıkları için geçerli su kalite kriterleri (Equinoxe, 1990) ....... 175
Tablo 6.5. devam ................................................................................................. 175
Tablo 6.6. Fiziko-kimyasal analizler için örneklerin taĢınma Ģekilleri ............... 194
Tablo 6.7. Endüstriyel atık suların rapor edilmesinde kullanılan değerler (Anonim,
1990). ................................................................................................ 200
Tablo 6.8. Standart metot ve Hach Su analiz kitiyle analiz edilmiĢ bir su örneğinin
mukayesesi ........................................................................................ 201
Tablo 6.9. Zehirlilik faktör tayini (Yaramaz, 1992) ............................................ 204
Tablo 6.10. 10 litre test suyu için (numune+seyreltme suyu) karıĢım miktarları
(Yaramaz, 1992) ............................................................................... 205
Tablo 7.1. Drenaj sahaları itibariyle Ülkemiz su havzaları ................................. 223
Su Kirliliğine Giriş - x

Ek-1- Tablo 1. Örnekleme noktalarında ölçülen parametreler, ölçüm yöntemleri


ve birimleri ........................................................................................ 237
Ek-1- Tablo 2. Su kaynağının özelliğine ve kullanım amacına göre ölçümü
yapılan parametreler ......................................................................... 238
Ek-1- Tablo 2. devam .......................................................................................... 238
Ek-1- Tablo 3. Birimlerde yapılacak çevirmeler için dönüĢüm faktörleri (Anonim,
1990). (B=AxC) ................................................................................ 239
Ek-1- Tablo 4. Litrede miligram ile litrede mili ekivalant birimleri arasındaki
çevirmeler için kullanılan faktörler (Anonim, 1990). ....................... 240
Ek-1- Tablo 5. Köy Hizmetlerinde Kullanılan Standart Form (ġekli DeğiĢtirilerek)241
Ek-2- Tablo 1. Suların özelliklerine göre kalitelerine sınıflarına ayrılması
(Anonim, 1989) ................................................................................. 243
Ek-2- Tablo 1 devam ........................................................................................... 244
Ek-2- Tablo 2. Avrupa birliğinde balıkları korumak için uygulanan tatlı su kalite
standartları ........................................................................................ 245
Ek-2- Tablo2. devam ........................................................................................... 245
Ek-3- Tablo 1. Sulara boĢaltılacak atıklar için deĢarj kriterleri ........................... 251
Ek-3- Tablo 2. Atıksuların atıksu altyapı tesislerine deĢarjında öngörülen atıksu
standartları ........................................................................................ 253
Ek-3- Tablo 3. Rekreasyon amacıyla kullanılan kıyı ve deniz sularının sağlaması
gereken standart değerler .................................................................. 254
Ek-3- Tablo 4. Deniz sularında bulunması gereken genel kalite kriterleri .......... 255
Ek-3- Tablo 5. Kıta içi su kaynaklarının sınıflarına göre kalite kriterleri ........... 256
Ek-3- Tablo 5. Devam ......................................................................................... 257

ĠÇĠNDEKĠ ġEKĠLLER

ġekil 1.1. Suyun hidrosiklusu .................................................................................. 5


ġekil 2.1. Ilıksu ve soğuksu balıkları için oksihemoglobin çözülme eğrileri (Boyd,
1982)...................................................................................................... 16
ġekil 2.2. Havuzlarda Nitrojen Döngüsü ............................................................... 26
İçindekiler - xi

ġekil 2.3. Bir balık havuzundaki fosfor siklusu (Boyd, 1982) .............................. 36
ġekil 3.1. Petrolün su içindeki davranıĢı (Ramade, 1979) .................................... 66
ġekil 3.2 Kedi balığı havuzlarında büyüme mevsimi boyunca yemleme düzeyi,
çözünmüĢ oksijen ve Secchi disk değeri arasındaki iliĢkiler. ............... 75
ġekil 3.3. DeğiĢik tane iriliklerinde ince ve kaba taneciklerin deniz ortamında
teorik çökelme hızları (Degens, 1983) .................................................. 79
ġekil 3.4. Sularda yaĢayan çeĢitli türlerin pH toleransları ................................... 117
ġekil 4.1. Organizmaların ortam değiĢikliklerine karĢı reaksiyon zamanları
(Barlas, 1995) ...................................................................................... 144
ġekil 4.2. Akarsuda bakteriyolojik bulgulara göre su kalitesi (Wachs, 1969) .... 149
ġekil 6.1. Ġki metre derinliğe kadar su numunesi almada kullanılan düzenek .... 187
ġekil 6.2 Batmasını sağlamak için çevresine ağırlık sarılmıĢ su numune ĢiĢesi 188
ġekil 6.3. Secchi disk (Akyurt, 1993) .................................................................. 203
- xiii

ÖNSÖZ
Yerküredeki su kaynaklarını oluĢturan tuzlu, tatlı ve yeraltı sularının
kompozisyonlarında çeĢitli kirletici sebeplerle meydana gelen değiĢiklikler,
barındırmıĢ oldukları canlılar üzerine direkt yada dolaylı olarak etkiler
yapmaktadır.
Su kirliliği; su kalitesini bozan maddelerin suya atılmasıyla sularda yaĢayan
canlı organizmaların tehdit edilmesi ve balıkçılık çalıĢmalarının engellenmesi ile
insan sağlığı bakımından riskli durumların ortaya çıkması olarak tanımlanabilir.
Kirletici ajanların orijinleri çok farklı olsa da meydana getirdikleri hasar
yönünden ele alındıklarında hepsinin suda olmaması gereken unsurlar olarak
algılanması ve dolayısıyla sularımızın temiz tutulması gerekmektedir. Elimizde
olmayan nedenlerden dolayı (atmosferik olaylar, doğal afetler vs.) sularda
meydana gelen değiĢikliklere karĢı da önceden önlem alınması verimlilik üzerine
olumlu etkiler yapacaktır.
Bilindiği üzere balık yetiĢtiriciliği sadece doğal ortamlarda değil aynı
zamanda kültürel ortamlarda da intensif olarak yapılabilmektedir. YetiĢtiricilikte
birim hacime düĢen balık miktarı doğal ortamdan çok daha fazla olmaktadır. Bu
nedenle yetiĢtiricilik sularının devamlı surette kontrol altında tutulması
gerekmektedir. Çünkü ortama verilen yemlerden yenilmeyenler ve balıkların
artıkları düzenli aralıklarla zamanında temizlenmediğinde suları kirletmekte ve
kalitesini de bozmaktadır. DüĢük kaliteli sular balıkların hastalanmalarına sebep
olabilen stress kaynaklarının baĢında gelmekte ve hatta ölümlerine dahi yol
açabilmektedirler. Sularda yaĢayan canlıların tamamı düĢünüldüğünde elbetteki
her türün su ve besin istekleri bir birlerinden farklı olmaktadır. Bu nedenle
konuyla ilgili her ihtiyaca cevap verebilecek bilgilerin tamamının bir araya
getirilmesi oldukça zor hatta imkansızdır. Bu gerçeğin bilincinde, „Su Kirliliği ve
Kontrolü‟ dersini alan öğrencilerimize faydalı olacağı inancıyla suları kirleten
faktörlerle ilgili ülkemizdeki ve yabancı yayınlardan faydalanarak derleme bir
ders notu hazırladım. 12/11/1999

Doç. Dr. Telat YANIK

You might also like