You are on page 1of 5

ÇANAKKALE SAVAŞLARI ve MUSTAFA KEMAL

Çanakkale Savaşları, Birinci Dünya Savaşı içinde, tarihin en kanlı bölümü olarak
bilinir. Türk'ün sayısız zafer, şan ve şerefle dolu tarihinin en parlak sayfasıdır.
I.Dünya savaşı'ndan kısa bir süre önce, 1911-1942 yıllarında Osmanlı Devleti son
Afrika topraklarını İtalya'ya kaptırmış, 1912-1913 Balkan Hezimeti ise, Rumeli'deki
son Türk hakimiyetini silip süpürmüştür. Bulgar Ordularının İstanbul kapılarını
zorlaması, 500 yıldır Türk olan Rumeli'nin kaybı, İstanbul ve boğazların güvenliğinin
tehlikeye girmesi, o zamanın devlet adamlarında siyasi yalnızlığımızın tabii bir
sonucu olarak değerlendirilmiştir.

Dolayısıyla I. Dünya Savaşı'na rastlayan günlerde Osmanlı devleti yalnızlıktan ve


emniyetsizlikten kurtulmak fakat, Balkan savaşının kötü hatıralarının tesiri altında
kalan her iki blokta Türk ittifakını küçümsemişler ve bu ittifakın kendileri için bir yük
olmasından endişe etmişlerdi. Ancak, Alman İmparatoru, her iki blok arasındaki
savaşta, Osmanlı devletinin hiç değilse bir kısım düşman kuvvetini meşgul
edebileceği gerekçesiyle müdahale etmiştir.

Bu suretle Osmanlı devleti, kaderini alelacele, 2 Ağustos 1914'te "Üçlü ittifak'a


bağlamıştır. İşte Çanakkale Zaferini yaratan kuvvet. 1914 yazında küçümsenen
değeri hakkında yanlış teşhis konan bu TÜRK ORDUSU'dur. Avrupa'da savaş bütün
şiddetiyle sürerken, hareket harbinin yerini siper harbi almıştır. Bu cephede yarma
yapmak ve kesin sonuç almak son derece zorlanmıştır. Halbuki "üçlü itilaf"ın askere
gücü günden güne artmaktadır.

Bu güç , hareket savaşına müsait başka savaş alanlarında kullanılmalıdır. İngiltere


Başkanı Lloyd GEORGE ve Bahriye Nazırı CHARCHILL bu görüşü benimsemişlerdir.
Çanakkale Savaşları, işte bu görüşü benimseyenlerin esiridir.

Hareket sahası olarak Gelibolu Yarımadası'nın seçilmesi, bu bölgenin jeopolitik


bakımdan çok büyük öneme sahip olmasındandır. Boğazlar, Güney Rusya ve bütün
karadeniz kıyılarının açık denizlere olan tek çıkış noktasıdır. Harp halinde bu geçidin
kapanması, Rusya içih hayati önem taşımaktadır. Zira, Rusya'nın insan ve
hammadde kaynakları zengin, fakat sanayi ve mali imkanları sınırlıdır. Bunun için
uzun ve sürekli bir savaşın gerektirdiği silah, cephane ve malzeme ikmalini temin
edemeyecek durumdadır.

Bu durumda boğazlar doğu cephesinin en müsait ve hayati menzul hattını teşkil


etmektedir. Bu geçidin açılmasıyla Rusya'yı takviye edecek, batı cephesinin yükünü
hafifletecek, dolayısıyla savaşı kısaltacaktır. Osmanlı devletinin savaş dışı
edilmesiyle, muhtemelen Balkan devletleri ve İtalya "itilaf" devletleri yanında savaşa
katılacaklardı.

O zaman İngiliz Bahriye Nazırı olan CHURCHILL'in ısrarla üzerinde durduğu bu


fikirlere önceleri pek itibar edilmemiştir. Ancak 1914 Aralık ayında başlayan Türk

1
Sarıkamış harekatı üzerine telaşlanan; çok zor durumda kalan hiç değilse bir kısım
Türk kuvvetlerinin başka Cephelere çekilmesini isteyen Rusya'nın yükünü azaltmak
için, Çanakkale seferine karar verilmiş, fakat kesin neticeyi batı cephesinde
arayanları darıltmamak amacıyla önce sadece donanmayla ve zorla Çanakkale
Boğazı geçilmeye çalışılmıştır.

18 Mart 1915'te yaklaşık bir aydır sürekli olarak bombaladığı boğazın her iki
tarafındaki Türk tabyalarının artık sustuğunu varsayan 12 zırhlı, 18 muhrip, 7 mayın
tarama gemisi, çeşitli nakliye destek gemisi ve uçak gemilerinden meydana gelen I.
Dünya savaşının en büyük ve en modern donanması, boğazı geçme girişiminde
bulunmuştur. Ancak ehliyetli ellerde sevk ve idare edilen kahraman Türk askerinin
hayatını hiçe sayarak kanını fedakarca akıtması sayesinde dünyanın en modern silah
ve teçhizatıyla donatılmış düşman donanması, 7 modern savaş gemisini ve binlerce
askerini, kaybederek geri çekilmek zorunda kalmıştır. Zira, Mehmetçik, düşmanı
denizden bir adım bile geçirmemeye yemin etmiştir.

Anadolu bozkırının o güne kadar deniz görmemiş çocukları, sanki kırk yıldır
denizlerde savaşıp da pişmiş kişilere özgü beceriyle zırhlı düşman gemilerine geçiş
hakkı tanımamıştır.

Bunun üzerine 25 Nisan ve 6 Ağustos 1915 tarihleri arasında düşman kara kuvvetleri
Gelibolu Yarımdasına çıkarılmış olup, çıkarma şöyle özetlenebilir. Asıl kuvvetler
Gelibolu Yarımadasının güney ucuna iki ayrı noktadan çıkacak ve boğazları kontrol
eden tepeleri alacak, bunu başarmak için, iki tümenden oluşan bir Anzac (Avustralya
ve Yeni Zelanda) Kolordusu Kabatepe bölgesine çıkacak ve iki ingiliz ve bir Fransız
tümeni ile bir Hint tugayından oluşan kuvvet, Seddülbahir bölgesini ele geçirecektir.
Aynı anda bir aldatmaca olarak, boğazın güneyinde Kumkale bölgesinde ikinci bir
çıkarma yapılacak ve bazı donanma birlikleri orada da çıkarma olacağı izlenimi
vermek üzere Saroz körfezine doğru seyredecektir. Fakat, kahraman TÜRK askerinin
hayatını hiçe sayarak kahramanca döğüşmesi TÜRK komutanlarının ve bilhassa
Mustafa KEMAL'in üstün sevk ve idareleri sonucunda düşman başarısızlığa
uğrayarak savaş, siper savaşı halini almıştır.

Gelibolu Yarımdasında çıkarma yapan düşman kuvvetlerini meydana getiren


askerlerin milliyetleri son derece enteresandır. İngiliz ve Fransızlar'ın yanısıra,
bizimle hiç ilgisi olmayan Cezayir Berberilerini Sengal zencilerini, Avustralyalı,
Kanadalı, Yeni Zelandalı ve Hintlileri üzerimize salmışlardır. Şair. Şu mısralarla,
"Eski dünya, yeni dünya, bütün akvam-ı beşer, Kaynıyor kum gibi, tufan gibi, mahşer
mi hakikat mahşer. Yedi iklimi cihanın duruyor karşında, Avustralya'yla beraber,
bakıyorsun Kanada! Çehreler başka, lisanlar, deriler renkgarenk, sade bir hadise var
ortada, vahşetler denk. Kimi Hindu, kimi yamyam, kimi bilmem ne bela" diyerek, bunu
ne güzel dile getirmiştir.

Evet, düşman yalnızca birkaç devletten ibaret olmayıp, sanki karşımızda bütün dünya
vardı. Düşman donanması II. Dünya Savaşı'na kadar, dünyanın gördüğü en büyük ve
en modern donanmasıydı. Hal böyle iken kazanılan zaferin değeri daha iyi

2
anlaşılmaktadır. Zira bu savaş; yenilmez sayılan devletlerin mağlubiyetidir.
Çanakkale'de tarihin kaydettiği en büyük ve en kanlı savunma savaşları verilmiştir.
Bu savaşlar Mustafa Kemal gibi bir askeri dehanın Türk ve dünya kamuoyu
tarafından tanınmasının sağlanması açısından son derece önem taşımaktadır.
Düşman durmadan saldırmaktadır. Anafartalar ve Arıburnu cephelerinde emir
komuta karmaşası vardır. Bu durum çok tehlikelidir. Yarbay Mustafa Kemal, Ordu
komutanı Alman General liman Von Sandres'ten bütün mevcut kuvvetlerin emrine
verilmesini ve bundan başka çare kalmadığını bildirmiş. Alman General "Çok gelmez
mi?" diye sorduğunda Mustafa Kemal, "Az gelir" diye cevap vermiştir. Ertesi gün emir
gelmiş ve bütün birliklerin komutası Mustafa Kemal'e verilmiştir. Bir cephe
komutanlığının çok gelip gelmeyeceğini yarbay Mustafa Kemal'e soran ve "az gelir"
cevabını alan Alman General karşısındaki Türk'ün "ATATÜRK" olduğunu yıllar sonra
öğrenecektir.

Çanakkale savaşları'nın temel ağırlık noktasını, Mustafa Kemal oluşturmuştur.


Mustafa Kemal Çanakkale Savaşları başlamadan kısa bir süre önce 2 Şubat 1915'te
Tekirdağ'da yeni kurulacak olan 18'uncu Tümen Komutanlığına atanmıştır. Derhal
göreve başlayan Mustafa Kemal, o tümeni kısa bir zaman içinde savaşa hazır.
Seçkin bir tümen haline getirmiştir. Fakat kısa bir zaman sonra Mustafa Kemal bu
bölgeden alınarak, tümeni ile birlikte Bigalı köyüne çekilmiştir. Mustafa Kemal,
düşmanın Gelibolu çıkarmasına kadar, yani 25 Nisan 1915'e kadar orada yedek
kuvvet olarak kalmış, fakat Arıburnu taarruzu başlar başlamaz, kendi insiyatifi ve
teşebbüsü ile emir beklemeden, Arıburnu'na yetişerek taarruza geçmiştir. Düşmanı
Koca çimentepe'de durdurarak, yarımadanın tahliyesine kadar düşmanın ilerlemek
için yaptığı bütün taarruzları ve şiddetli hücumları erimeye mahkum etmiş ve
Türk'ün yiğit mehmetçiği Çanakkale'de sanki etten ve kemikten bir kale yaratmıştır.
Bütün savaşlardan farklı bir savaş malzemesi görülmüştür. Bu da "İNANÇ"tır. Topa,
tüfeğe, üstün kuvvete, çeliğe karşı dimdik duran ve kafa tutan bir inanç kendini
göstermiştir. Mustafa Kemal'in "size taarruz emretmiyorum, ölmeyi emrediyorum. Biz
ölünceye kadar geçecek zaman zarfında, yerinize başka kuvvetler ve kumandanlar
kaim olabilir" dediği bu savaşlarda, herkes öldürmek ve ölmek için düşmana
atılmıştır.

3
Mustafa Kemal, bu savaşı "bu öyle alelade bir taarruz değil, herkesin muvaffak
olmak veya ölmek arzusuyla harekete geçtiği bir taarruzdur" diye ifade etmiştir.
Burada meşhur 57'inci Alay, hiç kurtulmamacasına Mustafa Kemal'in emrine uyarak
tamamen şehit olmuştur. Nitekim çeşitli milletlerden meydana gelmiş, düşman
askerleri, yapışıp, kaldıkları Arıburnu'nun yalçın yamaçlarından bir adım bile ileri
atamamışlardır.

Öncelikle İstanbul'u tehdit eden düşmanın Gelibolu Yarımdasına yaptığı bu taarruzu


Kocaçimentepe'de durduran Mustafa Kemal, bu başarısından dolayı haklı olarak
Albaylığa yükseltilmiştir. 6-7 Ağustos 1915'te Türk askerini yandan, yani
Anafartalar'dan çevirmek isteyen Klıchner ordusu da bu bölgenin Grup komutanlığına
atanan Mustafa Kemal'in 10 Ağustos günü ayağının tozunu silmeden giriştiği karşı
taarruz sonucunda eriyip g itmiştir. Mustafa Kemal bu savaş sırasında göğsünden bir
şarapnel parçası ile yaralanmış, fakat kalbi üzerindeki saat kendisini mutlak bir
ölümden kurtarmıştır.

Bu savaşların akabinde 17 Ağustos'ta Kireç tepe Zaferini 21 Ağustos'ta 2'nci


Anafartalar Zaferini kazanan Mustafa Kemal, düşmanı büyük hizmete uğratarak
Çanakkale Muharebelerinin kaderi belirlenmiş, 9 Ocak 1916'da düşman, Türk
topraklarından geri çekilmek zorunda kalmıştır.

Halbuki 2 Mart 1915'te İngiliz Amiral CARDEN Londra'ya "Hava bozmazsa iki haftaya
kadar İstanbul'dayız" şeklinde mesaj çekmiş, ayrıca ingiliz orduları Başkomutanı
General HAMİLTON, resmi raporunda ise, "Türkler, birbiri ardınca mükemmel
taarruzlarda bulundular" diye yazmıştır. Hatta bu harekatı hazırlayarak idare eden W.
CHURCHILL de hatıralarında muharebelerden bahsederken, Mustafa Kemal'in
emsalsiz bir komutan, Türklüğün kaderine hakim bir deha olduğunun daha o
zamanlarda anlaşıldığına işaret ederek, "bir Miralay'ın karşımıza çıkışı bütün
talihimizi değiştirdi" diye belirtmiştir.

Mustafa Kemal'in Çanakkale'de verdiği bütün emirler kesin ve sonuç alıcıdır. O,


verdiği emirde aynen şöyle demiştir. "Benimle burada muharebe eden bilcümle
askerler katiyen bilmelidir ki, yuhdemize tevdi edilen namus vazifesini tamamen ifa
etmek için bir adım bile geri gitmek yoktur.

İstirihat aramanın, bu istirahattan yalnız bizim değil, bütün milletimizin ebediyen


mahrum kalmasına sebebiyet verebileceğini cümlenize hatırlatırım. Bütün
arkadaşlarımın hemfikir olduklarına ve düşmanı tamamen denize dökmedikçe
yorgunluk belirtisi göstermeyeceklerine şüphe yoktur". 30 Nisan'daki komutanlar
toplantısında Mustafa Kemal, "içimizde ve askerlerimizde Balkan Harbi'nin utancını
bir daha görmektense, ölmeyecek yoktur. Böyleleri varsa, onları kendi ellerimizle
kurşuna dizelim." şeklinde kesin konuşmuştur. Çanakkale Zaferi, meydana getirdiği
nihai sonuçlar açısından son derece önemlidir.

4
Bunları kısaca şöyle özetleyebiliriz:

1- Çanakkale Zaferi, müttefikleriyle Rusya'nın irtibatını önlemiş, dolayısıyla


savaş iki yıl uzamış, bu arada çıkan Bolşevik ihtilali ile Rusya savaş dışı
kalmıştır. Bu durum ihtilal Rusyası ile müttefiklerini birbirinden ayırmış,
kurtuluş savaşı yıllarında kuzeyde güvenliğimizi sağlamış ve zafere
ulaşmamızı kolaşlaştırmıştır.
2- Bu savaşlar, İngiliz ve Fransız kuvvetlerini Gelibolu Yarımadasına
bağlamış, Almanya ve müttefiklerinin yükleri azalmıştır.
3- Düşmana çok büyük insan ve malzeme zayiatı verdirilmiştir.
4- Türk ordusunun zaferi, İngiltere ve Fransa'nın sömürgelerindeki
prestjlerine bir darbe, esir milletlere bir ümit ve istiklal ışığı olmuştur.
5- Çanakkale Zaferi, Türk askerinin direnme gücünün, fedakarlık ruhunun
ve vatanseverlik şuurunun bir abidesidir. Harpten önce kıymeti üzerinde
tereddüt edilen Türk ordusu, iyi sevk ve idare edildiği zaman ehliyetli
ellerde, binbir yokluk ve zarurete rağmen neler yapmaya muktedir
olduğunu dünyaya göstermiş ve Balkan yenilgisinin kara lekesini
tertemiz kanıyla silmiştir.
6- Bilindiği gibi, büyük hadiseler olağanüstü şahsiyetleri, büyük ve
müstesna kabiliyetleri meydana çıkarmaktadır. Mustafa Kemal'in ortaya
çıkışında Çanakkale savaşları kader tayin edici bir merhale olarak
gözümüze çarpmaktadır.
7- Çanakkale Zaferleri, Mustafa KEMAL'in ordu içinde olduğu kadar tüm
milletçe de tanınmasına vesile olmuştur. Bu suretle Türk Milleti,
1966'dan beri makus istikamette gelişen talihini yenecek olan liderlerini
bulmuştur. Ordu ve millet, Anafartalar Kahramanı'nın bu işte bu güven,
ATATÜRK'ün Milli Mücadele'yi zaferle sonuçlandırmasında genç,
dinamik ve yepyeni modern bir devlet kurmasında en büyük ilham ve
kuvvet kaynağı olmuştur.
8- Çanakkale, Milli mücadelenin bir nevi başlangıcı sayılmaktadır.
Çanakkale, Türk'ün vatanseverliğinin, cesaretinin, mücadele azminin ve
kahramanlığının sembolüdür.

You might also like