Professional Documents
Culture Documents
Çanakkale Savaşları, Birinci Dünya Savaşı içinde, tarihin en kanlı bölümü olarak
bilinir. Türk'ün sayısız zafer, şan ve şerefle dolu tarihinin en parlak sayfasıdır.
I.Dünya savaşı'ndan kısa bir süre önce, 1911-1942 yıllarında Osmanlı Devleti son
Afrika topraklarını İtalya'ya kaptırmış, 1912-1913 Balkan Hezimeti ise, Rumeli'deki
son Türk hakimiyetini silip süpürmüştür. Bulgar Ordularının İstanbul kapılarını
zorlaması, 500 yıldır Türk olan Rumeli'nin kaybı, İstanbul ve boğazların güvenliğinin
tehlikeye girmesi, o zamanın devlet adamlarında siyasi yalnızlığımızın tabii bir
sonucu olarak değerlendirilmiştir.
1
Sarıkamış harekatı üzerine telaşlanan; çok zor durumda kalan hiç değilse bir kısım
Türk kuvvetlerinin başka Cephelere çekilmesini isteyen Rusya'nın yükünü azaltmak
için, Çanakkale seferine karar verilmiş, fakat kesin neticeyi batı cephesinde
arayanları darıltmamak amacıyla önce sadece donanmayla ve zorla Çanakkale
Boğazı geçilmeye çalışılmıştır.
18 Mart 1915'te yaklaşık bir aydır sürekli olarak bombaladığı boğazın her iki
tarafındaki Türk tabyalarının artık sustuğunu varsayan 12 zırhlı, 18 muhrip, 7 mayın
tarama gemisi, çeşitli nakliye destek gemisi ve uçak gemilerinden meydana gelen I.
Dünya savaşının en büyük ve en modern donanması, boğazı geçme girişiminde
bulunmuştur. Ancak ehliyetli ellerde sevk ve idare edilen kahraman Türk askerinin
hayatını hiçe sayarak kanını fedakarca akıtması sayesinde dünyanın en modern silah
ve teçhizatıyla donatılmış düşman donanması, 7 modern savaş gemisini ve binlerce
askerini, kaybederek geri çekilmek zorunda kalmıştır. Zira, Mehmetçik, düşmanı
denizden bir adım bile geçirmemeye yemin etmiştir.
Anadolu bozkırının o güne kadar deniz görmemiş çocukları, sanki kırk yıldır
denizlerde savaşıp da pişmiş kişilere özgü beceriyle zırhlı düşman gemilerine geçiş
hakkı tanımamıştır.
Bunun üzerine 25 Nisan ve 6 Ağustos 1915 tarihleri arasında düşman kara kuvvetleri
Gelibolu Yarımdasına çıkarılmış olup, çıkarma şöyle özetlenebilir. Asıl kuvvetler
Gelibolu Yarımadasının güney ucuna iki ayrı noktadan çıkacak ve boğazları kontrol
eden tepeleri alacak, bunu başarmak için, iki tümenden oluşan bir Anzac (Avustralya
ve Yeni Zelanda) Kolordusu Kabatepe bölgesine çıkacak ve iki ingiliz ve bir Fransız
tümeni ile bir Hint tugayından oluşan kuvvet, Seddülbahir bölgesini ele geçirecektir.
Aynı anda bir aldatmaca olarak, boğazın güneyinde Kumkale bölgesinde ikinci bir
çıkarma yapılacak ve bazı donanma birlikleri orada da çıkarma olacağı izlenimi
vermek üzere Saroz körfezine doğru seyredecektir. Fakat, kahraman TÜRK askerinin
hayatını hiçe sayarak kahramanca döğüşmesi TÜRK komutanlarının ve bilhassa
Mustafa KEMAL'in üstün sevk ve idareleri sonucunda düşman başarısızlığa
uğrayarak savaş, siper savaşı halini almıştır.
Evet, düşman yalnızca birkaç devletten ibaret olmayıp, sanki karşımızda bütün dünya
vardı. Düşman donanması II. Dünya Savaşı'na kadar, dünyanın gördüğü en büyük ve
en modern donanmasıydı. Hal böyle iken kazanılan zaferin değeri daha iyi
2
anlaşılmaktadır. Zira bu savaş; yenilmez sayılan devletlerin mağlubiyetidir.
Çanakkale'de tarihin kaydettiği en büyük ve en kanlı savunma savaşları verilmiştir.
Bu savaşlar Mustafa Kemal gibi bir askeri dehanın Türk ve dünya kamuoyu
tarafından tanınmasının sağlanması açısından son derece önem taşımaktadır.
Düşman durmadan saldırmaktadır. Anafartalar ve Arıburnu cephelerinde emir
komuta karmaşası vardır. Bu durum çok tehlikelidir. Yarbay Mustafa Kemal, Ordu
komutanı Alman General liman Von Sandres'ten bütün mevcut kuvvetlerin emrine
verilmesini ve bundan başka çare kalmadığını bildirmiş. Alman General "Çok gelmez
mi?" diye sorduğunda Mustafa Kemal, "Az gelir" diye cevap vermiştir. Ertesi gün emir
gelmiş ve bütün birliklerin komutası Mustafa Kemal'e verilmiştir. Bir cephe
komutanlığının çok gelip gelmeyeceğini yarbay Mustafa Kemal'e soran ve "az gelir"
cevabını alan Alman General karşısındaki Türk'ün "ATATÜRK" olduğunu yıllar sonra
öğrenecektir.
3
Mustafa Kemal, bu savaşı "bu öyle alelade bir taarruz değil, herkesin muvaffak
olmak veya ölmek arzusuyla harekete geçtiği bir taarruzdur" diye ifade etmiştir.
Burada meşhur 57'inci Alay, hiç kurtulmamacasına Mustafa Kemal'in emrine uyarak
tamamen şehit olmuştur. Nitekim çeşitli milletlerden meydana gelmiş, düşman
askerleri, yapışıp, kaldıkları Arıburnu'nun yalçın yamaçlarından bir adım bile ileri
atamamışlardır.
Halbuki 2 Mart 1915'te İngiliz Amiral CARDEN Londra'ya "Hava bozmazsa iki haftaya
kadar İstanbul'dayız" şeklinde mesaj çekmiş, ayrıca ingiliz orduları Başkomutanı
General HAMİLTON, resmi raporunda ise, "Türkler, birbiri ardınca mükemmel
taarruzlarda bulundular" diye yazmıştır. Hatta bu harekatı hazırlayarak idare eden W.
CHURCHILL de hatıralarında muharebelerden bahsederken, Mustafa Kemal'in
emsalsiz bir komutan, Türklüğün kaderine hakim bir deha olduğunun daha o
zamanlarda anlaşıldığına işaret ederek, "bir Miralay'ın karşımıza çıkışı bütün
talihimizi değiştirdi" diye belirtmiştir.
4
Bunları kısaca şöyle özetleyebiliriz: