You are on page 1of 1

Bazenleri doğuyorum tepelerin ardından umudunu yitirmiş yemişlerin bağrına.

Akıyorum engin pınarlarımdan serin ovalara pare pare.


Sarıyorum , sarmalıyorum geleceğimi geçmişimin ağıtları ile.
Seriyorum göğün beyazlarını göğsümün bendinden öteye .
Yaram taze ,
Sözüm ak ,
Ezgilerim nur ,
Sabahları özlüyorum akşamın cenazesinden bu yana.
Kayboluyorum bazen gönül dağımdaki dorukların soluksuz köşelerinde.
Kırıyorum , eziyorum , çiğniyorum semaların saygısız bekçilerini ise.
Lakin kendi ışığımla dost olamıyorum karanlığın zehrini tatmadan.

Diyar diyar geziyorum mevsimler yapraklara veda ederken.


Bir yanım varıyor Ehl-i beytin gönül duraklarına ,
Diğer yanım engin kırlardan yükseliyor günahsızlar taburuna.
İntikamım ağır , gözüm kara , şakam yok ; sözümün eriyim yitik benliğimi gömdüğümden beri.

Kalemimle süslüyorum kırık duvarlarımın kıvrımlarını.


Vahşet naraları ile kovalıyorum siyahlarımın göz yaşlarını.
Dostlarımı yokluğumla , günlüklerimi küfürlerle tanıştırıyorum ağır ağır.
‘’Mürekkebim yok acılarım ne güne duruyor’’ diye sayıklıyorum tan yeri kızarana dek yatağımda.

You might also like