You are on page 1of 47

y k k taplar var...

İ
SİYAH BEYAZ TABLETLER
Nurullah Genç

SİYAH BEYAZ TABLETLER

NURULLAH GENÇ

TİMAŞ YAYINLARI | 4061

Ş r | 34

YAYIN YÖNETMENİ

İhsan Sönmez

EDİTÖR

İslâm Dalp

KAPAK TASARIMI

CumbaCo

İÇ TASARIM

Tamer Turp

E-ISBN

978-605-08-2304-2

TİMAŞ YAYINLARI

Cağaloğlu, Alemdar Mahalles ,

Alayköşkü Caddes , No: 5, Fat h/İstanbul

Telefon: (0212) 511 24 24

P.K. 50 S rkec / İstanbul

t mas.com.tr

t mas@t mas.com.tr

facebook.com/t masyay ngrubu

tw tter.com/t masyay ngrubu

Kültür Bakanlığı Yayıncılık

Sert f ka No: 12364

YAYIN HAKLARI

© Eser n her hakkı anlaşmalı olarak

T maş Basım T caret ve Sanay Anon m Ş rket ’ne a tt r.

İz ns z yayınlanamaz. Kaynak göster lerek alıntı yapılab l r..


târümâr olanlara
“yer n d b ndek suyun kaynağını
gören n öyküsünü d nle, yurdum”
B r nc Tablet
göçmen kuşlar kaf dağına g der m
târümâr olanlar kıyâm eder m
çağın ümmîler ne ve sana
gözler olmayan mağarayı
ödünç verd ğ m dudaklarımla
okuyorum kutsal sayfalarından
beyazın ve s yahın
tavan çöküyor; başımı sallıyorum
b r gün gel r m s n d vân-ı hümâyûnla
b r hayâl körfez nden
yanan gem ler yle muhâc r orduların
duvar çatlıyor; başımı sallıyorum
çatlıyor dünya k yer nden
mağma yakın mı yakın
damar kes k; kan doluyor der ye
u a baktığında doğuya dönüp
yer ne koyarak kaybolan yıldızları
gözler nde mehtâb, saçlarında ay
dokunur musun karanlığıma
han dersen, uzak dur den zlerden
dalgalardan, kıyılardan, yüzümden
g der m
g der m de yer d b nden kahırla
devş rd ğ m papatyalar
syan ederler dağlarımıza
boyun büker m; yarılır c hân
boyun bükers n; parçalanır gök
korkumuzu kuşanıyor nsandan
nsanı eks l ğ nde ger ye kalan
sâh b ne küskün evler n ortasına
ser yor s yah örtüler n
bu gar p sofranın kan bedel n
mazlumların yürekler öder m
ses m dünyanın en güzel bahçes ne
bıraksam H câz nağmeler yle
yanar mı k rp kler n
dudakların, omuzların, eller n
suyun kaynağını görenler b l r
renkler k rl ve üryân
toprağımda alevler nle
bahçes ne kurşun döken bahçıvan
nkâr kokan tenler m z
g yd rm ş g zl tutkularına
beyn mde senden yayılan
kıvılcımlar, kül rüzgârı, o âc z
o m skîn hıçkırıklar
katran döküyor e ârımıza
kan tutar b z gül kıvamında
yol tutar, yel tutar
sess zl k tutar
savurur arzın cehennem ne
sen bende tutar o kadîm devrân
ben k nd uykusu g b
düşürür sızlayan perçemler ne
pusulanın dumanında y t rd m
sen n çokluğunu, ben m azımı
zevâl vakt nded r kum saatler
kum ded m de, çöl takıldı d l me
vâhaların bedesten nde
beyhûde f danlar, küf ç çekler
develer n hörgüçler nde ölüm
samyel n n kanatlarında mahşer
kadınları, mahkûm b r yolculuğa
çıkarıyor, cellâdı yaşamanın
s yahı öpüyor avuçlarından
başımı sallıyorum
başım b r st lâ mezarlığıdır
günahlarım düşüyor
yolları kararmış bakışlarımdan
merhem sürüyorum syân geceler nde
çocukların, varlığından bîhaber
dokundukça soyulan
kabuk bağlamayan yaralarına
b r de b z m mahalleden âdem n
uykusunu öpüyor yarasalar
başımı sallıyorum
uykularım ne kadar da çürümüş
ne çokmuş hânet eden
d l n kem ğ ne ve suskunluğa
gün olur avuçlarından
bedduâları toprağa düşer
mültecîler n, âvâreler n
perdeler kalkar düşler m z n
göğe benden yüksel rs n
senden dökülürüm Kızılden z’e
bırak, anlamasın kervanı kara
kapkara olan bez rgân
aydınlığı karanlıkta yakmayı
b r Nemrud’un rûhundan mı öğrend n
bend m yangınından kend ne kaçan
âteş nde sen bekleyen send n
mumya kokan ç çekler
Bâb l’ n Asma Bahçeler ’nde
sonbahar gelmeden soluyor d ye
sev yorsun sarıyı
ağlayışında gülmey
sükûtunda konuşmayı unu um
saçlarını eller mle örseyd n
çıkardık rüyâ burcundan
yed nc katına yüreğ m z n
ş md sen s h rbazlar şehr nde
lâle soğanları büyütüyorsun
esk per ler n ve sultanların
düşler ne g r yorsun yen den
bense nc nm ş barınaklarda
mahpûsum; feryâtlarım
mültecî çadırına dönüyor
ev m barkım yıkılıyor an den
başımı sallıyorum; yıldızlar kayıp
başımı sallıyorum; sönüyor lâmba
Gılgamış yurdunun ufuklarına
karanlık çöküyor; başımı sallıyorum
yaprak kuma d ren yor, çöle gül
yeryüzüne d ren yor âsumân
s yah ve beyazdır artık dünya
s yah ve beyazdır zaman
“çobanlar geceler uykuya daldı”
İk nc Tablet
kör sürüyü kör çobanlar güder m
târümâr sevdâlar yâre g der m
ey Zeynep’ Kâm l’ ne yürüten
b nb r derd merhem nde er ten
bana İstanbul’dan martılar gönder
Beylerbey olsun kanatlarında
Levnî m nyatürler nden
Topkapı’nın yorgun öyküler n
d nles n kader
İsmâ l’ n bıçağında d r ld m
taşa vurmak ster m y m cânımı
Afr ka, habar gan
Asya’nın yasak gözler
ülkem n yaralı
habar gan ey v cdan
kend s n kât l sanan ölüler
ayağa kalkın
Peygamber kokusu alayım d ye
kab rlerden çağırdığım del ler
ben m g b aldatılan şahmerân
yed kat yer altında
z n arayıp bulmak
ne mümkün cemşâb olmayanlara
bulutlarda s yahsın
ç çeklerde e âtun
dallarda gr
köklerde zakkum kokusu
alacasın nsan mevs mler nde
bense kırmızıyım N l’ n baktığı
Fırat’ın, D cle’n n aktığı yerde
beyazı eller mden alan
mâsum kanatlarında b r güverc n n
nsanlığı arıyorum her sabah
başım dönüyor
her gece gömülüyor ne varsa
ahlâk, târ h ve yarın
ve tebessüm ve sevdâ
mazlumların ıssız rüyâlarına
kanla yıkanan gezegenler n
yörünges nde başım dönüyor
gözyaşlarım nasıl da ağır
sağ kulağımda beyaz
sol kulağımda s yah
hayâl kırıklıklarım
açılmıyor umulmadık kapılar
sokaklar, kervansaraylar
caddeler, köşe başları
sahanlıkları merd venler n
ve ayrılıklar
t ryâk y z, beyaz olanı
arıyoruz s yah kel melerde
z’y memnû yazıyorum kâğıda
k’yı meşrû
okuyorum ncelterek acıyı
z, annem n cefâsında doğuyor
k, d r l yor b r bayram günü
babamın vefâsında
ürkek prangaları vardır yen lg ler n
boyanır umutsuzluğun
z f rî s yahına
dalgın t ryâk ler z oysa b z
k mb l r hang aşkın
fânusunda bırakırız beyazı
güneş serapsa ışık aldatır
yed kız kardeş n avuçlarında
uğrulara terkeder z
o son bakışları, son gülüşler
habar gan ey şehîd
ey s perde unutulan y ğ tl k
habar gan
ç m zde kara yüzlü adamlar
öyles ne ganî
ve öyle cân
halk ç nde halka halka bölünen
arıyorsun d ye sokak aralarında
pembe b r duvara astım rûhumu
ger dönen mektuplardır düşler m
sarıda kayboldu hokka ve kalem
nefs m z n kuyusundadır ölüm
uçuyor kelebek; kanatları kış
kımıldıyor yaprak; ç zg ler güz
ormanları bende tutuştu vakt n
benden döküldü yere ömrümüz
göğe bakıyorum; başım dönüyor
nerede yıldızlar, nerde o öksüz
“kırbanda her zaman tem z su bulunmalı”
Üçüncü Tablet
karıncanın ayakları kırılır
târümâr rûhlara mühür vurulur
ney n m; beyaz gülümsüyorsun
ney ms n; s yahım vîrânelerde
hayâl mde unu uğun gel nl k
kırmızının olmadığı o yerde
nâr p yle örüldü de; g ymed n
sırtımda gezd rd ğ m
kıtaların yeş l bağları vardı
k m sevd rd b lmem sana, sarıyı
ben k m terke kahvereng ye
esk den kadınlar ç n çekse
erkekler n kem kler ağlardı
duyar mı gurbe en ben
ş r n derd yle yaşamayanlar
bulur mu lt câ den zler n
vak’anüv sler hâller m z n
asırlardır çölün alevler nden
İbrâh m yükünü aldık hasret n
o pekten, ağlayan mend ller
doldurduk ölümün dağarcığına
tunç ve mermer hamurunda yoğurup
ağırlaştırdık renkler
beyaz sızıyor heceler nden
s yah ele verd sende cümley
har er darağacında mahsûr
ht lâl doğurup bende kel me
çıktı karşısına dîvâneler n
çığlıklar gel yor k tâbelerden
kalem m kanlı
başıma çöküyor tepeler, dağlar
başım dumanlı
b r m z n seher vakt n
katamadık d ğer ne
beyhûde aradık çocuklar g b
uçurtmaları, belleğ m zde
volkanlara ü ey p
söndürecek nefes y t rd k
sen var oldun tenhâsında devler n
ben h çl ğe bulaştım
ne h ç kaldı bende
ne sende varlık
el m zde, avucumuzda ş md
hâ n aldanmışlık ve ht yarlık
“el n n tutmazlığı g ts n!
vücudunun ağırlığı yok olsun!”
Dördüncü Tablet
şeh rler d r yse, kıyâmet nerde
târümâr hayâller hang şeh rde
d l m kanatmadan konuşmayı
öğrenemed m, pap rüslerden
duâ etmel y m şerh nde karanlığın
bey t bey t uçmalıyım göklere
kuşa sorsam, soğuk bulur kalb m
kışa sorsam, sıcağımda ısınır
neden tutuşuyor b lmem, telâşım
hâfızam yanarken ağrıyor başım
günâh kadar mahsurluyum bu yerde
âh, nasıl da nc tm ş m toprağı
şte ver yorum rüzgâra; g ts n
sonsuzluğa varamayan günler m
k m z de mültecîy z yollarda
kanla doldurmuşuz eller m z
ç m ze sabah akşam
sess zce vuruyor ay parçaları
sahrâmızın dağlarında
ne ben m yokluğum
ne sen n z n
melekler taşıyor kıyılarına
s yah beyaz b r den z n
gözümde med cezîr; yaşım ağrıyor
meğer kaybetm ş m; başım ağrıyor
“gök haykırdı; yeryüzü gürled ;
hava d ng nleşt ; karanlık çöktü!”
Beş nc Tablet
b r gün başlayacak o sonsuz akın
târümâr yürekler, ayağa kalkın
nasıl hatırladım, k m n ses nden
yaşlı b r meczûbun yakarışını
günlerd r boşluğa ü ey p durdum
kıyâm ed n aynel yakîn
semâ haykırırken b nb r belânın
b nb r d l yle; kand ller söner
nsaf bekleyen n ırmaklarında
nsan b r g rdâba düşer ya han
sükût d nlemel , ses d nlemel
yankısında bahar olmalı mevs m
dağlar yıkılırken, taş nlemel
kıyâm ed n lmel yakîn
ç m zde pârelenm ş yeryüzü
ev m ze yıldırımlar düşüyor
kum fırtınalarında kl m
söyler s ze hakkel yakîn
gözler nde perde taşıyanların
ne fermânlar e ğ n
hakkel yakîn söyler s ze
belk âteş l manları
belk tutuşan den zler
kaç uğrunun kaç ülkeye
b z alıp g ğ n
gönlümde kırdığım tesp h
taneler n bana benzer; neyley m
ey her gün kend me kurduğum pusu
ç mde büyüyen metaforların
anaforunda öldürdün ben
yanlış yönelm ş z göklere, yanlış
yoksa gel r m yd aşkın uykusu
seste sözü alda ılar, neyley m
sözü sese bağladılar zeh rle
şarka gömdükler o nâr n sızı
o mahrem h kâye, dargın ve der n
yaralarımızda büyüyen
mısralarıdır mesnevîler n
en muammâ, k msen n duymadığı
besteler ararken savruluyor
garbın k yüzlü peyzajlarında
rûhunu kaybeden ses ressamları
ş md anlıyorum, hânetler
neden b r aynaya çek yor b z
muall mler n, muharrîrler n
şâ r, ıssızlığın mürekkeb yle
s yaha boyamış dudaklarını
söz tükend ; ş md en kanlı
kıyısındayız kel meler n
çağırıyor b z vedâ ve târ h
kıtalar boyu uyanmalıyız
başımız çöllere ermel artık
b r p n ardında zelîl ve vîrân
kum fırtınaları, tâğut ve t ran
Mezopotamya Türküsü
sevdâ sarayında ht lâl oldu
âsî kâlb m sana geld ; görmed n
eş ğ nde boyun büküp lâl oldu
nâd e n, kapısından g rmed n
b lse d m karanlığın ç n
şler m yd m bu gar pler suçunu
hâ nlere tara ığın saçını
ben m ç n b r kez b le örmed n
hasret nle ırmağımı taşırdın
kötürümdüm; sıra dağlar aşırdın
gözler n n âteş nde p ş rd n
yanar oldum; b r damla su vermed n
derd m aktı gece gündüz kelâmdan
mezarıma su taşıdım elemden
sen suâl e m bütün âlemden
sen ben ölümden b le sormadın
yüreğ m yerden yere vurdun da
b r ben kaldım, b r de zulüm ardında
ney m varsa kırdın gönül yurdunda
m nne ârım; z nc r m kırmadın
“sen, renkl çoban kuşunun
aşkına düştün!”
Altıncı Tablet
suskunlar kaybeder dünü, yarını
târümâr gönüller, aynalarını
cephede sen nle avunuyorum
yed- beyzâ’nın gölges ndey m
uzağında mısın gökler n hâlâ
hâtırasında mı sevd ğ m z n
eller n neden savunuyorum
sabır taşı, ölüm değ rmen ne
kırbasında su kalan umutları
b r de annem n avuçlarından
babamın neh r duâlarını
get r cephes ne d rl ğ m z n
Bağdat’ım, Kâh re’y m
gözyaşıyım, Şam’dan Mekke’ye akan
İstanbul’um, Ankara’yım
evren n kanayan topraklarında
başını kaybetm ş ana karayım
uzat eller n , bıldırcın olsun
b r kanadı sende
b r s bende
uçalım semâya doğru
koysan yüreğ m n pervâzlarına
b lmem ısınır mı ayaz eller n
o beyaz eller n
beyaz eller n
yorgun saatler n yelkovanıyım
akreb n soluğu yakalar ben
b r p bağlarken beyaz b r güle
meğer cân vermekm ş bakmak sâh le
den zler gülen dünyâda b le
kol kırılıp kalıyor da
kalmıyor kırılınca kalp
ten ç nde
eller n arayan gezg nler n
omuzlarında ölüm
kervan y t k yön ç nde
yolunu kaybetse mevs mler bende
kışım olmayacak bu yaz eller n
o beyaz eller n
beyaz eller n
yolcuların yolcu olmayanlardan
n yed r küskünlüğü bunca
b r hayâl n en çl baharını umarken
sığındığı yerde ölüyor nsan
ülkes nden kovulunca
tenhâ tenhâ peş ndey m hayatın
kuşlar ırak bana, ç çekler ırak
kuyulara düşürdüğün kalb mse
sanma k yâdına eremem göğün
yere tutunarak ve ağlayarak
başımı ararken harâbelerde
gözler m yakmalı k rp kler n
kapısına varmalıyım mahşer n
yed nc kat göğe taşır mı ben
yakarış eller n, n yâz eller n
o beyaz eller n
beyaz eller n
k m s yahı usulca tu uğunda
ak olur
d nlemel m yd m ant ka b r sarayın
pencereler nden yayılan
hüzzâm ezg ler n
yalnızlığa dokununca ç mde
nf lâk olur
ns ü cîn b rleş r yakmak ç n yüzümün
semâya adanmış ç zg ler n
alıp g ler senden uzayan
Bâb l toprağına vuran gölgey
kervanlara fener tutan b lgey
kucağına bıraktılar ölümün
yen lg ler kaldı benden ger ye
b r de eş ğ mde destûr bekleyen
o vah m karanlık, o şûh peler n
aşkel yakîn g rs n rûyâlarıma
b raz bakışların, b raz eller n
o beyaz eller n
beyaz eller n
“ve dağın katranını dev rd kler nden,
çler nden b r s ölsün!”
Yed nc Tablet
ebedî atlılar düşer pusuya
târümâr umutlar gömülür suya
ç ne doğuyor mu sen n de
yen lg m z n ufuklarından
mahşerî b r güneş, mültecî b r ay
zamanın şahdamarından akan
mâsum kanı, yehuda bataklığı
ten m z sarmak ç n çoğalan
zulmet tuzu, gam yalazı
gör k , nasıl er t yor nsanı
ağlıyor naaşım; belâda başım
kalkın ey uçurum m saf rler
harâbe olan şeh rler
Dârusselâm’a varalım
vîrâneler nden bu son savaşın
korkuları büyüyenler n
yürekler küçülür Marduk kapılarında
şamdan mıdır m marı karanlığın
Şam’dan mı
z’ân kapalıysa, sahne s yahtır
kanlı b r orkestra ordular ş md
mazlumların âhıyla meşk ederler
Azâz l’ n eş ğ nde soyunur
örtünürler duvarında k rler n
b r erguvan ağacında rûhunu
vermey b le beceremeyen
o sefâhet z ndânına g renler
heykellere îlân-ı aşk ederler
kurudu yaşım; belâda başım
judas tree, söyler m s n
Garb’ın kafes nde yaşayanlara
günbatımı pl ğ yle d k lm ş
urbaları altında
kend nfâzını taşıyanlara
heykeller kırmayan gönüllerde
b z m olmayacak özgürlük, söyle
K tâb’ın sayfalarından
s lahını kuşanmayan d llerde
alnımın damarı çatlıyor, yet ş
yet ş ey Hayret’ öldüren Sühân
grejuva âteş nden
ve burjuva yangınından al ben
kör ed yor gözler m kan ve kum
tohumundan bîhaber
paslı süs b tk ler
ç çekl b r hayâl cehennem nde
beyazdan mahrûmdur, s yaha mahkûm
Annunnak ’den m
Marduk’tan mıdır
yed kız kardeş m , yed şamdan mı
sefâlet doğuran ht şâmdan mı
yeryüzüne hâk m oldu Nef l m
k rlend aşım; belâda başım
Lud ng rra, b r kıvılcımdır kalan
Sanrılardan türeyen Zeus, yalan
Ra yalan
Horus yalan
Av gnonlu Kadınlar’ın
ölü parmaklarından
akan su yâkut olur
odur, efsunlu taş bebekler n
göğüsler nde alçalan
Neferkare mumyasından çıkıyor
p ram tler n büyülü mezarları
kardeşl ğ n dergâhını yıkıyor
yalandır dem; pembe s yah
yalandır ok; nerde beyaz
yalandır ra; başım eyvâh
yalandır s ; yerde beyaz
b r mühür kayarak eller m zden
düşüyor hıyânet z ndanlarına
Kâh re yarına kaldı
Semerkant kaldı yarına
ayak zebûn, yollar d md k
ya k myasal b r er me
ya da r yazî bölünme gerek
coğrafyamın yerl mazgallarına
ölüm ş md mağrûr, d ş ve çoğul
âteş nde kavrul, suyunda boğul
“ben d nley n, s z, aksakallılar,
ben d nley n!”
Sek z nc Tablet
başı omzundayken
y t kse başı
târümâr tenlere
sorulmaz yaşı
alev n dudağı ben
öptü en güzel yer mden
s yah s yah gülümsüyor
ş md hummalı ây nler
gözler nde yanar dünya
kulakları ben d nler
b rl ğ m z papatyadır
caddeler syân pazarı
reng kırmızı zamanın
yokluğumdadır mezarı
öldüm, öldün, öldü, öldük
ten m zde tabutumuz
b lm yorum nerde sıla
d ren yor başım hâlâ
nley p bembeyaz olan
hastayım, bahçende durdum
sınarlar sen göklerde
karasevdâ okyanusu
b l r m s n acep nerde
nereded r ben m yurdum
tutunmuş nce b r dala
d ren yor başım hâlâ
ölüm b zde her gün kâm l
ölüm her an vusla adır
ölüm b zde oluk oluk
kanla ç z len har ta
b r ümmetle uzle ed r
ölüm b ze kıtalardan
b r yeraltı ecel m
ya Mustafâ, ya Osmân’dır
ya Adnân’dır z ndânlarda
gel p geçer ç m zden
ölüm b nb r hecel m
aşk per s , kül ked s
meğer yalanmış efsane
bu nasıl b r zelzeled r
renkler saran st lâ
d ren yor başım hâlâ
papatyanın yaprakları
kuruyor kanın ç nde
b r nc ye hasret m
yazdım aynanın ç nde
k nc de gözyaşlarım
yandı f gânın ç nde
üçüncüyü sana me ûn
bekle b r hanın ç nde
dördüncü yaprakta ölüm
son b r fermânın ç nde
beş nc n n âşıkları
k br n, r yânın ç nde
altıncı yaprağın sırrı
saklı z’ânın ç nde
yed nc n n gül kokusu
hang ferdânın ç nde
kalan her yaprakta âteş
heps z yânın ç nde
sen b r rüyâya mahkûmsun
ben mt hânın ç nde
bu nasıl b r kanlı belâ
d ren yor başım hâlâ
“ ç koyu karanlıktır;
ışık yoktur!”
Dokuzuncu Tablet
feryâdım büyür mü sûrun ses nde
târümâr evler n penceres nde
Judas tree kâf değ l ölüme
b ze b r Abdullah ormanı gerek
nanmalı artık y ğ tler suya
yudum yudum sonsuzluğa kanmalı
başsız kalan pervâneler yen den
başıma bağlanmalı
nerde ş md beyaz pe
tutunan çöl yolcuları
nasıl b r kuyuya düştü k zaman
kardeş kanı damlıyor gözler nden
kaybetmek üzrey z yâr savaşını
anneler s l yor çocuklarının
dudaklarından son telâşını
uykuma ne oldu, düşüm nerede
ayakta durmakta zorlanıyorum
sarsılıyor omuzumda kâ nat
nereye koydular; başım nerede
Mezopotamya’nın dumanlarına
karışıyor İbrân met nler
b lgeler n kalem n kırıyor
atlılar vurulmuş yol kenarında
çoban kavalını rüzgâra verm ş
târ h b le pusulayı arıyor
aba altından ölüm gösterenler n
de er nde kaybetm ş z den z
kerâhet vakt nde uyuyan sevdâ
gün batımından sonra
kararır u unda peymâneler n
mer dyenler n yürümel y z
beyaz ç zg ler nde
yanacaksa, buz dağları yanmalı
fukarânın nce yürek teller
akıl prangaları ulemânın
başıma bağlanmalı
“fakat ölüm, ne zaman
güneş n ışığını göreb lm şt r!”
Onuncu Tablet
sahrâ d r l yor ş md der nde
târümâr bahçen n ç çekler nde

omuzları yanardağ
sayrı b r erkeğ n anılarında
yaşlanıyor b r kadın
yol uzuyor pervâsız
çöl oluyor kadın cânlar ç nde
saçlarında s yah s yah neh rler
gözler nde kum sarısı b r ölüm
kanlı göğüsler nden
damla damla doğuruyor
beyaz çocuklarını
n nn ler söylüyor kanlar ç nde
ey kıyâmet yüzlü deprem durağı
senelerd r kırdın f danlarımı
yed kl me savurup
âlemlere duyurdun
zerreler m dudaklarınla
ü esen de Ganj’ın bulanık sularına
ölümsüz Ferhâd’ıyım
ben bu yer n
bu yurdun
anne, sılaya döndüm
okşa duâlarınla başımı
yüzümü al mâsum avuçlarına
mızraklar yapmalıyım
yorgun k rp kler nden
n ced r yaralarıma
rûhunu sürüyorum
çıkmalıyım kalb m n
gecey sıyıran mağarasından
zâl mler n korku nöbetler nde
bahçıvanı olmalıyım kundağın
savaşın kırmızı ağaçlarından
dal koparıp g deceğ m üstüne
ben bu devr n
bu çağın
Bâb l’ n kapılarını yen den
terk me alacağım
savaşı kavgalarından
sevdâlarına taşıyacağım
kaptanların
şâ rler n
erler n
çöl d kenler nden süzerek acıyı
yen den meydana g recek ş r
mgeler savaşacak
savaşacak sözün fedâ ler
göğü kalkan yaparak kend ne
savaşmalısın, derd n
hazırlanıyorum anne
dermânını yeryüzünde
bulana değ n savaşacağım
ben bu gamın
bu derd n
şâretler, ışığa ışık
karanlığa karanlık demed kçe
geced r
çağın ırmaklarından akıyor üstümüze
katran b z her vâd de boğuyor
ayağa kalkmalıyım anne
gecen n örtüsünü sıyırıp yüreğ mden
ayağa kalkmalıyım
sey sler olmayan
atları yargılamak neye yarar
yasaları b l nmeyen gem ler
yürütmek nsan den zler nden
başımı okşa duâlarınla, anne
ayağa kalkmalıyım en der n
uçurumlarından evler m z n
kartallar mahzenlerde
bakıyorlar kapı aralığından
efsâned r arslan h kâyeler
destanlar şaşkın
masalları tash h eden rüyâlar
görmel y m Bâb l geceler nde
yoksa yarılacak ç mde evren
kuyusunda dâre çek leceğ m
ben bu kalb n
bu aşkın
yoksa yıkılacak sarnıç ve dîvan
yoksa tutuşacak kökler âhın
yoksa del recek umut ve ş vân
yoksa büyüyecek mührü s yahın
yoksa kırılacak kalemde hayâl
yoksa vurulacak alnından ölüm
yoksa çürüyecek evlâd ü ıyâl
yoksa bürüyecek gökler zulüm
yoksa yanmayacak mumu dünyanın
yoksa kalmayacak evlerde c vân
yoksa ver lecek hükmü nsanın
sonsuz karanlığı olurum yoksa
ben bu ömrün
ben bu ten n
bu cânın
“sen n yüreğ n
savaş ç n yaratılmıştır!”
On B r nc Tablet
sen küller nde arıyor beyân
uyan ey târümâr, uykudan uyan
sarardı hayâl n yeş l örtüsü
son ıstırâbıdır, bu son köprüsü
ey zevâl n sahrâsında ışıyan
kemend n kıyâmında taşıyan
meczûpların tahtında mı durursun
yollarına bakmadan mı yürürsün
aşk oduyla handân mısın, de hele
köz köz olmuş gamdan mısın, de hele
ocağında nefes var devler n
kumu hâ n camdan mısın, de hele
kuytulara düşürmüşsün gölgen
toprak zeh r; kan sızıyor dem rden
arzın merkez nde görenler sen
sess zce ayağa kalkıyor b rden
bebekler kıyâmda; oturamazsın
bu son sefîney batıramazsın
yed kız kardeş n el nde şamdan
k taplar haberdar bu nt kâmdan
kelâmın kalb nde şl yor yara
kanında defîne arayanlara
kıyâm etmel d r yolcular ş md
hang dağ baykuşa armağan d
dalların kanıyor gargat ağacı
kökler nde hâlâ o der n acı
umutlar yanıyor çöl sularında
kuşlar boğuluyor kuyularında
nasıl b r den zd r burda yaşamak
kaptanlar ölüyor kıyılarında
sesler tutuşurken susar mı d ller
Arş’a dokunacak b r n dâ söyle
kırmızıdır karar ığın menz ller
başın eğ lmes n; cân fedâ söyle
felekler kıyâmda; oturamazsın
bu son sefîney batıramazsın
b r p; kl m yasta, kederde mevs m
surların altında kaybolmuş s m
mesâfe uzaktır; yolcular garîp
tutunmayanlara ne yapsın bu p
b r p k , dosdoğru mîzâna varır
b r p k , yarını dünden kurtarır
alır eller n boşluktan göğün
b r yanı mâtemd r, b r yanı düğün
b r p, kalb m z n terâz s nde
bembeyaz b r nehr n kanlı z nde
dertler âteşe yazılanların
âhını koyar mı belâ közünde
renkler gülümser m gökkuşağından
beyaza boyar mı eller m z
Bâb l’de büyüyen yâr başağından
yemyeş l b r bahar saracak b z
melekler kıyâmda; oturamazsın
bu son sefîney batıramazsın
“Ve sayfalar açıldığı zaman”
Son Tablet
nsan semender kadar yaşayamaz
kend cehennem n n âteş d r nsan
farkında değ ld r uyuduğunun
rüyâlarına g ren esrârlı sîmâ
kend s d r; sesler bekl yor, uğultu
kanama bekl yor yer n damarlarından
yarılır ortasından seyyâreler; kırılır
ayakları b nb r yüzlü kât ller n
asma köprüler çöker karanlığından
lhâm alan şâ rler n
kırılır çıngırak b nb r yer nden
söyleyerek en güzel mağma şarkılarını
kan katran reng d r, kan katran reng
mezarından çıkanlar k m n pervânes d r
taşlar korkmuş, ürkmüşse; neden
sokuluyor b rb rler ne, ağlıyor, ölüyorlar
toprak âteşle vusla adır, er yor avuçlarımda
künhünden uzaktayım, saçlarında er yorum
güneş, sen göğün kuytularına s nm ş
büzülmüş görmed m; y saa e m s n
neden solgunsunuz ay arayan yıldızlar
dağlar geç m kaldınız, acelen z m var
unutulmuş elmas tarlaları, pırlanta tepeler
rahm nde altın tozu taşıyan terked lm ş develer
sever m s n z b rb r n z yılanlar, sırtlanlar
çakallar, gergedanlar, ayılar, kurtlar
den zler n tutuşma vakt d r, korkmalısınız
harâm ler, şakîler, halâyıklar, haydutlar
el kalb nded r zamanın, korkmalısınız
ten ve can b rleşme dîvânındadır
umutlar b t yor umutsuzluklar
ey baharı saçlarında tarayan
hang a ed lmez günâhı pervâsızca
hang cân rûhunla şled n acz yet n
gömüldün z f rî mezarlarına
çürümüş nsan bey nler n n
açılın sayfalar, ş mşeklerle açılın
muştuyla, selam ç çekler yle
kaldırın sol kefes n terâz ler n
yarılsın gök; sıyrılsın perdeler nden bulutlar
Rıdvân selamlasın b z , ebedî yolculuklar
son kayıtlarını tutuyor Münker Nek r
kaçıp durduğumuz son hasadı ömrümüzün
nasıl da gülümsüyor sed r ağacı
mutsuzluğun ve sonsuz b r mutluluğun
mürekkeb nde ölüyor, yen den doğuyoruz
yen den doğuyoruz, kurbân olayım
geceye ve sabâha
yer çek m ne yemîn edene
şüphes z elç n n kalb nden süzülür
şüphes z kelâmın damlalarından
son mertebes nde kutsanmış baharın
get r r ölümsüz yıldızlarını
akıl nasıl da mahcûp b r mecnûn ş md
mağaranın dudakları nûrdandı
o âna değ n âş kâr olanların
gördü en büyük hâr kasını
aldı mâverâdan fazlasız ve noksansız
kovulmuşların asla b lmeyeceğ
yağmur k ş fâ, tohum k sonsuz
“nereye g d yorsunuz!”, âh, “nereye g d yorsunuz!”
“nereye g d yorsunuz!” duranlar, durdurulanlar
dokunun kelâmın kapılarına
El f yazın, M m yazın
hükümrân olamazsınız hüzne ve yalnızlığa
açın göğüsler n z Nemrud’ları, F ravun’ları çağın
âteş öpme zamanıdır rûhlarınızın

You might also like