Professional Documents
Culture Documents
Devrim Avşar
Devrim Avşar
-2020 Eylül, Kayıp Düşler Kervanı, Roman, KDY.
-2020 Aralık, İsimsiz Şiirler, “Dada Felsefesinin
Manifestosuna Giriş”, Şiir, KDY.
Nebat ve Seher Nil’e…
5
Resimlerinin gölgesi yansıyor
Odamın dağınıklığına
Gölgene sığınıyorum
Sonra?
Diniyor rüzgâr
Ağaçlar dimdik
Üşüyorum
Mayıs 2006
6 7
bir yanım karanlık, bir çığlık inler
Çocuksu korkuların dirildiği kalp çırpınışını düşmana dost olmak arzusu parçalar beni
8 9
... ...
güzellik o kadar ender olmasa gerek, bana bir hüviyet verdiler sonra çaldılar
10 11
esrarın kokusu
sarımtırak duvarlar
makul olmak değil niyetim fark etmez hangi günden kalma bu nahoşluk,
12 13
...
sen de bir söze kul olmaya hazırsan her daim görme sonsuz buhranı
14 15
...
Sadece gözlerini,
16 17
...
Körleştirir alışkanlıklarım
Düşünce,
18 19
... gözlerin maviyken
Sevmeden, bazen nefret ederek âşık olmak dere dibinde kayalarla sarmaş dolaş
bazen her zamanın sözünü vererek içimden ufka batmış kırpık gözlerin
kirlenmişliğinde
var git yoluna, aslında ben de bilmiyorum ne istediğimi. bir ara kirlendiğinde yine/beni hatırla!
20 21
bıraksaydın o özgürlük vadeden huşu nöbetlerini
doğurduğunla yaşarsın
sarışını esmere tercih ettiğinde esmer oluyorsun bir içten başka bir içe yolcu kabrim
sen gitmiyorsun
22 23
etinin her dirheminde dilrabûn
dionysos yani
o coşkun suskunluk
karamsar yaratıcılık
meziyetsiz hüviyet
dilrabûn
dilrabûn
24 25
...
her söyleyen bir daha yaşar şiir başka söyler, siz bildiğinizi okursunuz
imrenseniz de güzele
26 27
...
gerdanında akan o morumsu günahlar bir sesim var içreğine tecavüz etmeye talip
ekşimsi göz yaşı hasret damıtır mukabelesiz sevdaya sivri sözcüklerim batar gizeminin tınazına
hangi damın penceresinden akan zerresin yalak dilim salyalar akıtacak erdemle zırhlanmış ırzına
düşün endamının kaçı kaç para bir kuyudan başıboş bir düzlüğe çıkmayı vaat ediyorum
kırılgan omuzdaşım
28 29
...
bazen tünemek gerekir tüm bağırtıların üstüne mutluluk varsın böyle bahşolsun
çölde asa güneşe küskün bir haldeyken iki işlem görmeyen rakam
30 31
...
neyi bölüyorsun
nasıl biri diğerinden daha evla suyun akışı kadar çaresizdir hükümlerin
ne kadar müstehzi
gaddar ve mükemmel
32 33
...
34 35
... bitişi yok madem
yaşam denilen düzgün soluklu esinti doğarken senin omuzlarına binmiş kader
bir kıpırtıya hapsetmek hevesi var insanda neyin hesabını tutar kör kaplı defter
neden bir pazarlık olur her olayda nakış nakış anları süsleyip
hangi kıstasta ,
36 37
...
adım
ayakta durmak çocuksu bir telaş içinde bir adım daha sözcüklerimi duyursun sana
adım
38 39
… ...
kavuşmak için sana tüm günahlarım kendi gibi namuslu ırzı kırıklardan
illa ki, varsa yoksa o karanlık gözlerin ama benden, benden söz etmeden
sana dair tüm şarkılarda yersiz bir mırıltı olmuşum anlayış gösteririm bu takvalı vücudunuza
40 41
...
belki bir gün sizden biri bile olurum bulaşmış bir kere musibet yozlaşmışlık
başka bir erdem timsaline karşı sizi korurum bu kaç asırlık hastalık
karşıcı tavrıma tahammül gösterin hasret neden hep haritasında çizgiler çizer yolumuza
42 43
Kalıba dökülmüş demirin akışkanlığıyla lütfedilen ömür ...
dünyayı ağlayarak görür kafa yağının marifeti benden ve dahi yaşanmış onca musibetten
güzellikler hep geçmişte yaşar bıraksalar belki yoluna koyacaktık bazı şeyleri
olmayan dünyaya uğranan yolcular zavallı kurbanlar mutlu olmasak da bir yaşantımız olacaktı adam akıllı
her şeye çamur atmak senden dolayı yontulmuş kırıntılarım yeter bana
ilkelerle kutsanan benlikleri zincirlerinden kurtarmak onlardan kendime bir kukla yapacağım
44 45
gün aşırınca ışıltıyı şafağın kuytu sıcağında
bir müddet karşı koyamayacağım bir yol uzanır nihayeti saklı dolambaçta
çoğalacak nedensiz pişmanlıklar hiç yokken var oluyor yeni yaşam alametleri
gitmeye ya da kalmaya karar vermek lazım dalga dalga işitiliyor kainatın dilinden mistik bir mani
geç kalmanın çaresizliği bulmadan bizi karmaşayı berraklaştırıyor sivri boylu şahika
46 47
...
Tende tüyler ürperiyor, sallanarak ayakaltına Boşalır ilikler, kaybeder hayatın ışıltısı
Derin bir üflemeyle kanatlar param parça Yılgınlık sonsuz bir kavgayı umarken
Elçi eli boş dönecek arşın huzura Ebedi bir boşluğa yuvarlanır suskunluk
48 49
...
anlamsız serzenişli
Fışkırır şehvet yağları, dile iştah kabartır Fesat yağmuruyla düşman çocukları
50 51
...
Kırbaçlar her zaman bileli- amadedir gamsız nefislere Dost yılanlar koşar doru taylar gibi imdadımıza
52 53
sen aldanmayı masumiyet suyuyla yıkayan
her bir zerresi kayaları iştahla yalar aşkın sonsuzluğuyla dünya ile paydaş
bu gözüme perde olmuş şaşkınlık senin için beyimdeki tüm kuyuları eştim
54 55
...
toprak bile fark etmez kendinden saklanmış olanı dillerinde salyalarıyla dökülür nifak tohumu
aynı değildir dünya aynı zamanda bir korku, hain bir dedikodu
etrafında iki haylaz aşık dolaşır umursamaz kovalamacası yeniden iki haylaz çocuğun
56 57
...
hep varmışsın
58 59
...
o kâbus karanlığa
seyrediyor ferim
Kırbaçlar derimi ısırıyor sürünerek Velhasıl belimi sarmış kırbacı bedensiz gölgenin
Ve soğuk
İçtikçe homurdanarak
60 61
... ...
Gözlerinden şimdi damlasa bir ışıltı Bana gökyüzünden birkaç bulut ör kazağında
zincirlerinden kopsa bu ihtiyatlı halin Işığa inat bir mum yak şafağın nöbetinde
ince bir bakış düşsün diye bana. Senden kopmuş yadigârlar yolla
Gözlerine yerleşmiş bu sonradan görme utangaçlık Sana benden olmamış mutluluklar düşlüyorum
korkundur bu yüreğine attığın şamar Böylesi daha mecaz çoğu şairin imgesinde
dinlesen o çocukcağızı Bin yıllık bir mimarinin duvarında daha sağlam yeri
kendi kirini kendisi temizlese Yani adına aşk denilen rüyadaki kamuran şahı
62 63
İki nokta arasındaki basamaksız merdiven
Belki sadece bir kavalın söküp alabileceği cinsten Bir sümüklü çocuk taş duvarın köşesinde
Dillerin sözcükleri sadece nesneler için vardır Yutulur merdivenden kayan bacağı
Bizler nasıl bir kâsede alabiliyorsak tanrının sezgisini Bir namus ırza geçer.
Öylesine bir acıyla var ettim kendimi Bir ağlayış paklar kirlenmeyi
Kendimi ihtiyar bir yok oluşun pençesinde hissederek. Bir sevda yüceltir sadece
Ya olmasaydı diyorum, sen olmanın ne anlamı vardı. Bir daha olmayacakmış gibi edilir tövbe merasimi
Ben bu kadar çaresiz olmasaydım yine de olur muydun? Olmayacak denilir, olunur hep,
64 65
...
Kaçamak bakışlarını fark etmiyor muyum? gülümseyen bir kızın resimdeki suretine
Bu ne şaşkınlık! oracıkta,
Hem budala hem aptal hem de çirkinsin hayali bile olmayan hedefler için çabalamak,
Sen yalancılığınla masumiyet icat eden zavallı en kötüsü de onlara gerçeklikten daha fazla bağlanmak...
Sen de benzemişsin bu kentin bütün sokak aralarına Kim anlayacak ki, kim umursar ki,
66 67
...
Ciğerlerimden boğazımı zorlayan derin bir öksürük Pişman olmadan, özür dilemeden kavga etmek ne güzel!
68 69
...
Nedense hiçbir masal kahramanı bizi büyülemedi. Bize bir yol verilmiş, bir plato, bir çorak bozkır...
Kim tarafından?
Belki tarafımızca
70 71
...
o zengin mabedine
gönül dediğin sevda zindanının kapısını bu kaldırımlar daha ne kadar topuk tıkırtısı dinleyecek
bu denizler köpürse paklamaz kirlenmiş ruhunu aynaları belki siyah örtüler kaplayacak
o kibirli salyaları gizlemek için ne çok çabaladığını ve onlara bu günlere dair yalanlar söylenecek
sen de kaptırdın kendini insanlığın karanlık dehlizine ölüm betonlaşırken ihaleci iktidarların elinden
o ayak üstü sohbetlerde söylediğin yalanlarla akdetmiştin yaşam daha da solgun duracak ağaçların dallarında
72 73
... ...
Bir annenin telaşına hasret, kıvırcık kirli saçlar Kirlendin sen artık
Toprağı parçalamış gibi bakar boncuk mavisi gözler Ve tanrı bile paklamaz seni
Siyah perçemli bir kış günü kadar yalnızlık ürkütücü Çünkü mürekkebim bitti dedi
temkinli bir korku kadar ihtiyatlı davranır acemi yürek Dünyanın yetimleri,
74 75
...
ama umut bu, kırılırsa iflah olmaz bir intikama dönüşür bekle o zaman karanlık büyütsün düşünceyi!
nasıl durdurulacak,
76 77
...
Sabahın Seher’inde…
Beni tanımaya çalışan kokun sardı soluğumu Hayat senin, ruh senin yüreğim
78 79
...
Havlayan kuş cıvıltıları parlak masmavi bir perdeyi aralar ...ya filozofsun ya da hakikat ufkunda âmâsın.
Suskun bir azarlama bizi uykuya götürür. Bedeni uyuşmuş, ruhu iğneli kalemşorler at sineklerinin
hangarında çıldırmak üzeredir.
Ellerimiz titrek bedenimizi okşayarak örttüğünde
Bir sınır bekçisi uyanıklığında kulakları mayınları sayar.
Annem gelmesin diye, ruhumu öldürüyorum.
Kör ağız, kör kulak, körlük nesnesi dışında kördür.
Gelme üşürüm diyorum, kendimdeki ona
Mağarada sessiz sevişgen oğlancıkların cıvıltılı müziği,
Gelme anne! Altımızda mayınlar var
geometrinin püfff nişasta dağınıklığı...
Gökte havlayan kuşlar, mavi perdemizi aralar.
Uzun saçlı kızların yüksek şatolarında,
Katırlarımız aç ve susuz
kısa dev adamların plaza camlarında,
Ve kıstırılıyor hayatımız katırların enik soluğunda
akvaryum ışıltısında,
Havlayan 34 kuş cıvıltısı etrafımızda
mercek altı ciğerlerin kıyımcık sofralarında
Ölüm mayınlardan değil,
bir yeraltı soytarısıdır Dadacı.
kar tanelerinin sırtından iniyor üzerimize
Tristan Tzara’ının havarisi,
Ne olur gelme anne!
Dada’nın müşrikidir aynı zamanda.
Geç kalınmış bir Roboski ağıtı.
Arzu haraç mezat, dil kalender talebelerin ödevi,
80 81
İnsan sadece kendisi değildir.
Dada bir atın nalı kadar kıymetli, yelesi kadar sürüngen... İnsan her cinayette bir parça katil
82 83
84