You are on page 1of 385

.

/ Ermeni Kaynaklarından Tarihe Katkılar - III

Zamanlar, Mekanlar,
III •

insanlar
Kevork Pamukciyan

ARAS
usul gereği

Dört ciltlik bu çalışma, Kevork Pamukciyan'ın l 956'dan itibaren


28 süreli yayın ve kitapta yayınlanmış Türkçe makaleleri ile
l 950'den itibaren üç ansiklopedide yayınlanmış 3 70 yazısını bir araya
getirmekte, 2 makalesi ise ilk kez burada yayınlanmaktadır.
Makale ve ansiklopedi maddelerinin yeniden yayınında, yazarın
üslubuna sadık kalınmaya çalışılmakla birlikte, günümüzün yerleşmiş
yazım kurallarına uygun değişiklikler yapılmış ve isimlerin yazılışı,
açıklayıcı not ve kaynak göstermelerde toplu bir yayında zorunlu
olan standartlaştırmaya gidilmiştir.
Dergilerde metinle birlikte yer alan fotoğraf ve resimler ancak yazar
tarafından bu görsel malzemelere bir gönderme yapılmışsa
kullanılmıştır.
Rakamla ifade edilen not imleri, yazarın yaptığı açıklamaları ve
bibliyografik atıfları içermekte, bunların açıklamaları makale
sonlarında yer almaktadır; (*) imi ile gönderme yapılan dipnotlar
-aksi belirtilmemişse- editör tarafından konmuştur.
Türkçe yazımda, Adam Yayınları'nın Ana Yazım Kı/aw:ı:u'na
uyulmaya çalışılmıştır.
Kitapta kullanılan kısaltmaların açılımları şöyledir:

age : adı geçen eser EKTK : Enneni Kaynaklarından


l:ıkz. : l:ıakınız Tarihe Kaıkılar
c. : cilt K.P. : Kevork Pamukciyan
çev. : çeviren iil. : iilüınü
do. : doğumu no. : numara, sayı
Ed. : editör s. : sayfa

yayıncının notu
ZAMANLAR, MEKANLAR,
İNSANLAR
Ar a s Ya yın c ıl ık
İstiklal Caddesi, Hıdivyal Palas 465{Z
80050 Tünel, Beyoğlu-İstanbul
Tel: (0212) 252 65 18 - 243 06 02
Fax: (0212) 252 65 19
info@arasyayincilik.com
www.arasyayincilik.com

Kevork Pamukciyan
Ermeni Kaynaklarından Tarihe Katkılar
1. İstanbul Yazıları
2. Ermeni Harfli Türkçe Metinler
3. Zamanlar, Mekanlar, İnsanlar
4. Biyografileriyle Ermeniler

Düzelci
Rober Koptaş

Dizin
Sedat Şenoğlu

Kapak Tasarımı
Rauf Kösemen, Myra

Kapak Uygulama
Evrim Savaş, Myra

Kapak
Ermeni harflerinin bulunuşunun 1500. ve ilk
Ermeni matbaasının kuruluşunun 400. yıldönümü vesilesiyle
İstanbul'da H. Matteosyan Matbaası'nda basılmış bir kartpostal.
Brlando Carlo Calumeno Koleksiyonu

© 2003 Aras Yayıncılık

ISBN 975-7265-53-5

Baskı
Sena Ofset
Tel: (02 1 2) 6 1 3 03 2 1

İstanbul, Şubat 2003


ERMEN l KAYNAKLA R I N D A N TARİHE KATKILAR

CİLT III

ZAMANLAR, MEKANLAR,
İNSANLAR

KEVORK PAMUKCİYAN

YAYINA HAZIRLAYAN

OSMA N K Ö KER

ARAS
İçindekiler

Sunuş IX

Eremya Çelebi Kömürciyan 1


Kozmas Gomidas Kömürciyan 9
Kömürciyan Ailesinin Şeceresi 18
Divrikli Noradunkyan Ailesi ve Kapriyel Noradunkyan Efendi 19
Varit Olmayan Bir iddia 36
Petrol Kralı Kalust Bey Gülbenkyan 37
Manas Ailesi 42
Krikor Margosyan'a Dair 47
Hilal-i Ahmer Kurucusu Dr. Dikran Paşa 50
Kayserili Karakoçyan Ailesi ve Ünlü Hukuk Bilgini Sarkis Karakoç Efendi 57
Camcioğlu Ermeni Tercümanlar Ailesi 63
Botanist ve Dilci Armenak Bedevyan 71
Dilci Anin Hindoğlu Hakkında 73
Dr. Mikayel Resden ve Dokuz Dildeki Tıp Sözlüğü 75
Kevork Terzibaşıyan ve Fuzuli Hakkındaki Eseri 82
Kayserili Zarçaryan Ailesi ve Kevork Zartaryan Efendi 88
Hrand Der-Andreasyan 94
Aktör Çobanyan'ın Otobiyografisi 97
Leblebici Horhor Operetinin Söz Yazarı Takvor Nalyan 1 00
Kendi Kalemiyle Mardiros Mınakyan 1 03
Aslanyan Kardeşler Triosu 1 07
Nıvak Osmanyan Musiki Dergisinin 1 0. Sayısı 108
Biyografik Notlar 112
Rahmetli Dedem Rif'atlQ Hacı Mardiros Efendi Lusararyan 1 14
Amiralık 1 23
Balyan Ailesi ve Menşei 1 24
Balyan Ailesi Kütüğü 1 26
Dadyan Ailesi 127
Dadyan Ailesi Şeceresi 1 28
Beyleroğlu veya Beyleryan Ailesi 1 29
Cezayirliyan Ailesi 130
Çobanyan Amiralar Ailesi 131
Azadyan Amiralar Sülalesi 132
Aznavor veya Aznavoryan Ailesi 133
Pişmişyan Ailesi 134

vıı
Kayserili Hassa Mimarı Hovhannes Amira Serveryan 1 36
Hassa Mimarı Edirneli Agop Kalfa 1 46
Mimar Sinan'la İlgili Bazı Açıklamalar 1 49
Nuruosmaniye Camii'nin Mimarı Simeon Kalfa Hakkında 1 52
Üsküdar'daki Selimiye Camii'nin Mimarı Kimdir? 155
Foti Kalfa'ya Dair İki Kaynak Daha 160
İzmit Saat Kulesinin Mimarı.Kimdir? 162
17. Yüzyıl lstanbul'unda Ermeni Asıllı Mimar ve Kalfalar 16.3
Ünlü Hassa Ressamı Rapayel ve Eserleri 17.3
Fatih'in Meşhur Saray Ressamı Gemile Bellini 185
Fausto Zonaro'nun Bilinmeyen Bazı Tabloları 1 88
Sultan Aziz'in Bilinmeyen Bir Resmi / 197
Osmanlı Döneminde İstanbul Sergilerine Katılan Ermeni Ressamlar 199
1 867 Yılı Paris Sergisine Katılan Osmanlı Sanatkarları 213
Osmanlı Döneminde Fotoğrafçılık 219
Roberı Anhegger Armağanı 224
Eremya Çelebi Kömürciyan'ın Osmanlı Padişahları İarihi 228
Ayvazovski'nin Osmanlı Tarihi 2.39
Osmanlı Padişahları ve Sadrazamları Hakkında Ermenice Bir Eser 247
Bir Bizans Tarihçisinin Kaleminden Fatih Sultan Mehmed 252
Ermenice Elyazma Bir Kaynağa Göre Fatih Sultan Mehmed 256
Kanuni Sultan Süleyman'ı Ölümden Kurtaran Ermeni 262
Ermenice Bir Elyazmaya Göre Vezir-i Azam Mahmud Paşa 267
Atatürk'ü Ermeniler de Sevmişlerdi 276
Atatürk'ün Hayat Kitabından Kapalı Kalmış Bir Sayfa Daha 280
Enver Paşa Nasıl Öldü ? 282
Veliaht Yusuf lzzeddin İntihar mı Etti, Öldürüldü mü? 287
Osmanlı lmparatorluğu'nda Ermeni Nüfusu 289
Bir Ermeni Tarihçisine Göre Osmaniye ve Çevresi 29.3
İnciciyan'a Göre Erzincan 296
1855 Bursa Depremi .304
İzmir'in Büyük Yer Sarsıntıları .312
Ağrı mı, Ağra mı? .3 1 7
Birkaç Düzeltme ve Bir Rica .320
Mıkhitaristler Hakkında .3 2 1
Mıkhitaristler Hakkında Yeni Açıklamalar .326

Dizin .329

vııı
Sunuş

Kevork Pamukciyan'ın Türkçe makalelerinin ve ansiklopedi yazılarının


toplu yayınının ilk cildi olan lstanbul Ya:ııları İstanbul'un ve İstanbullu Er­
menilerin tarihine. ilişkin yazılardan, Ermeni Harfli Türkçe Metinler adlı
ikinci cilt Ermeni alfabesiyle yazılmış Türkçe eserler hakkındaki makaleler­
den oluşuyordu. Biyografileriyle Ermeniler adlı dördüncü ciltte Pamukci­
yan'ın çeşitli ansiklopedilere yazdığı kısa biyografiler yer alacak. Zamanlar,
Mekanlar, insanlar adını verdiğimiz üçüncü ciltte ise diğer üç ciltteki gibi
bir konu bütünlüğü bulunmuyor. Bu bakımdan, elinizdeki cildi "Pamukci­
yan'ın Diğer Makaleleri" olarak da adlandırmamız mümkündü. Ancak yi­
ne de bu ciltte yer alan yazıları da birkaç başlık altında toplayabiliriz.
Bu ciltte yer alan makalelerin büyük bölümünü Eremya Çelebi Kömür­
ciyan, Kozmas Gomidas Kömürciyan, Kapriyel Noradunkyan, Kalust Gül­
benkyan, Dikran Peştemalciyan, Sarkis Karakoç, Armenak Bedevyan, Ar­
tin Hindoğlu, Mikayel Resden, Kevork Terzibaşıyan, Kevork Zartaryan,
Krikor Çobanyan, Takvor Nalyan, Mardiros Mınakyan, Hrand Der-Andre­
asyan, Hovhannes Serveryan, Agop Kalfa gibi Ermeni tarihçilerin, devlet
adamlarının, toplum önderlerinin, bilim adamlarının, sanatçıların ve mi­
marların biyografileri ve Balyanlar, Dadyanlar, Beyleryanlar, Cezayirliyan­
lar, Çobanyanlar, Azadyanlar, Manaslar, Pişmişyanlar, Zartaryanlar gibi ön­
de gelen Ermeni ailelerin tarihleri hakkındaki yazılar oluşturuyor.
Pamukciyan'ın biyografi yazılarında dikkati çeken iki özellik vardır.
Bunlardan birincisi, kaynakların zenginliğidir. Pamukciyan, otobiyografi­
sinde de belirttiği gibi (bkz. "Kevork Mikayeli Pamukciyan (Otobiyogra­
fi)", EKTK, c. 1, s. XIV) , farklı düzeylerde de olsa Ermenice, Türkçe,
Fransızca, İngilizce, İtalyanca, Almanca, Romence, Yunanca, İspanyolca,
Portekizce ve Rusça bilmekte, bu dillerin önemli bir kısmında yazılmış
kaynaklardan yararlanabilmekteydi. Kullandığı kaynaklar sadece dil bakı­
mından değil tür bakımından da zengindi. Akla ilk gelecek olan temel
kaynakların dışında, mezar taşı kitabelerinden Ermenice yazmaların muh­
tıralarına, kiliselerin vaftiz, evlenme ve ölüm kayıtlarından bağışçı liste­
lerine kadar farklı kaynakları yaratıcı bir şekilde kullanmaktaydı. Unut­
mamak gerekir ki, Pamukciyan çalışmalarına 1 942 yılında Üsküdür Bağ-

IX
larbaşı Ermeni Mezarlığı'ndaki mezar taşı kitabelerini derlemekle başla­
mış ve bu mezarlığın yanı sıra Edimekapı ve Balıklı mezarlıklarındaki iki
bin kadar eski ve önemli mezar taşı kitabesini ve lstanbul'daki on kadar
Ermeni kilisesinin vaftiz ve vefiyat kütüklerini derlemişti.
Biyografi yazılarında dikkati çeken ikinci özellik ise yazarın, inceledi­
ği kişilerin ataları ve ahfadı hakkında da bilgi vermeyi önemsemesi, bi­
yografilerin bir anlamda aile/sülale tarihi halini almasıdır. Bu sayede, an­
latılan kişinin hem nasıl bir ortamda yetiştiğini daha iyi kavrar hem de
başka kaynaklarda birbirinden bağımsız şekilde hakkında bilgi sahibi ol­
duğumuz kişiler arasındaki bağları öğreniriz.
Bu ciltte yer alan diğer ma� leleri üç ana grupta toplayabiliriz. Bun­
lardan biri, Erzincan, Osmaniye, İzmir ve Bursa gibi yerlerin tarihine iliş­
kin yazılardır. Diğer iki grubu ise Ermeni tarihçilerin Osmanlı tarihi hak­
kındaki eserlerini tanıtan makaleler ve Fatih Sultan Mehmed, Kanuni
Sultan Süleyman, Enver Paşa, Mustafa Kemal Atatürk gibi Türk hüküm­
dar ve devlet adamları hakkında, özellikle bunların Ermenilerle ilişkisi
çerçevesinde kaleme alınmış yazılar oluşturuyor.
Birkaç cümleyle de bu cildin kapağında yer alan kartpostala değinmek
istiyorum. Orlando Carlo Calumeno Koleksiyonu'ndan aldığımız" bu kart­
postal, Ermeni harflerinin bulunuşunun 1 500. ve Ermeni matbaasının ku­
ruluşunun 400. yıldönümü vesilesiyle (tahminen 1 9 1 2'de) lstanbul'da H.
Matteosyan Matbaası'nda basılmış. Altında Ermenice olarak "Alfabenin
bulunuşunun 1 500., Ermeni matbaacılığının 400. yıldönümü" yazılı. Sol­
da ilk Ermeni matbaasının kurucusu Hagop Meğabard'ın, sağda Ermeni
harflerini bulup geliştiren Surp Mesrob ve Surp Sahak'ın, ortada ise bir
manastırın resmi yer alıyor. Bu resmin Mesrob Maşdots'un mezarının bu­
lunduğu Oşagan'daki (Ermenistan'da) manastıra ait olabileceğini tahmin
etmek zor değildi. Ermeni matbaacılığı üzerine temel kitap kabul edilen
Teotik'in Dib u Dar (Baskı ve Harf, İstanbul, 1 9 1 2 ) adlı eserinden de bu
tahmini doğrulattık: Kitabın 2 1 . sayfasında aynı resim "Surp Mesrob'un
mezarı, Oşagan'da" açıklamasıyla yer alıyordu. Ancak daha sonraki araş­
tırmalarımız bu resmin Oşagan'a değil Sanahin Manastırı'na (yine Erme­
nistan'da) ait olduğunu açığa çıkarttı. Doksan yıl öncenin kitap ve kart­
postallarında görülen bu hata, o dönemde iki coğrafya arasındaki kopuk­
luğun da yansıması olmalıydı.

Osman Köker

x
Eremya Çelebi Kömürciyan *

1 3 Mayıs 1 987 tarihi, 1 7. yüzyıl Ermeni edebiyatının en mümtaz sima­


sı Eremya Çelebi Kömürciyan'ın ( 1 63 7- 1 695 ) doğumunun 3 50. yıldönü­
müne tesadüf etmekteydi. Bu vesile ile biraz geç de olsa, bu büyük tarih­
çi, şair, yazar, mütercim ve matbaacının hatırasına hürmeten bir yazı ha­
zırlamayı arzu ettik. Zira, İstanbul ve Osmanlı tarihine, keza Türk edebi­
yatına katkısı önemlidir.

Ailesi
Eremya Çelebi'nin ataları, doğudan Erzincan'ın Kemah bölgesine hic­
ret etmişlerdir. Dedesi Sarkis, mezkur şehrin Hocayents köyündendir.
Eremya Çelebi'ye göre, Celali isyanları zamanında batıya sığınmak mecbu­
riyetinde kalmıştır.• Hrand Der-Andreasyan'a ( 1 892- 1978) göre, 1 590'da
Gelibolu'da vefat etmiştir.2 Eskiden, araştırmacı ve kitapçı Bimen Zartar­
yan'a ( 1 880- 1956) ait olan ve halen şahsi arşivimizde bulumm, Kömürci­
yan soyunun bilinmeyen yazma bir şeceresine göre, Sarkis'in oğlu Naha­
bed 1 600'de Gelibolu'ya göç etmiş ve 1 6 1 2'de orada ölmüştür. Zevcesi
Huğita ise 29 Aralık 1 655'te İstanbul'un Balat semtinde vefat etmiştir. Bu
bilgiler şimdiye kadar meçhuldü.
İşbu ailenin iki erkek ve üç kızı dünyaya gelmiştir. Birincisi Papaz Mar­
diros, elimizdeki şecereye göre 1 608'de doğup, 1 68 1 yılı Ocak ayında ve­
fat etmiştir. 1 639'da ruhani hayata atılmıştır. Hisardibi'ndeki Surp Sarkis
Kilisesi'nde görevde bulunmuştur. Zevcesi Huğita ise 1663'te ölmüştür. Üç
erkek ve bir kız evlatları olmuştur. Büyüğü Eremya Çelebi'dir. İkincisi Ke­
vork, 1 639'da doğup 16 Ağustos 1 703'te vefat etmiştir. 1 2 Mart 1 682'de
papaz takdis olunarak, Mardiros adını almıştır. Üçüncüsü Papaz Gomidas,

• Tarih ve Toplum dergisinde ( no. 54, Haziran 1 988, s. 26-29) "Doğumunun 350. Yılın­
da Eremya Çelebi Kömürciyan" başlığıyla yayınlanmıştır. Makalenin başında "Ab­
lam Bercuhi Semizoğlu'nun bir buçuk ay süren ağır hastalığı ve müteakiben vefatı
dolayısıyla, üç dön aydır Tarih ve Toplum için maalesef yeni bir yazı hazırlayamadım.
Bu sebeple okurlarımızdan özür dilerim" notu yer almaktadır.
Makaleyi aynı derginin 56. sayısında (Ağustos 1988, s. 3 ) "Okuyucu Mektupları" kö­
şesinde yer alan "Düzeltme" başlıklı yazıdaki düzeltmeleri de girerek yayınlıyoruz.

1
22 Nisan 1 656'da doğup 25 Ekim 1 707'de şehit olmuştur. Zevcesinin adı
Huri'dir. İkisi erkek, beşi kız, yedi evlatları dünyaya gelmiştir. Birincisi Na­
habed, 1 707'de Roma'da ölmüştür. Diğerlerinin adları Soğome, Tartipça,
Hovhannes, Maryane, Hıripsime { ?- 1 699) ve Ağavni'dir.
Bunlardan Hovhannes Kömürciyan, İspanya'nın İstanbul Sefaretha­
nesi 'nin baştercümanı olmuştur. Büyük oğlu Bedros, 1 772'de Viyana'da
ölmüştür. İkinci oğlu Kozmas Gomidas ( 1 749-?) da İspanya'nın İstanbul
Elçiliği'nin baştercümanlığını ifa etmiştir. İtalyanca çok kıymetli iki eser
bırakmıştır. Birincisi, Descrizione Tupögyafica di Costantinopoli (İstanbul'un
Topografik Tasviri) 1 794'te Bassano'da, Primi Principi della Grammatica
Turca (Türkçe Gramerin İlk Kaideleri) ise aynı yıl Roma'da basılmıştır.
Hıripsime adında bir kızı ile Hovhannes, Hovsep ve Andan isminde üç
oğlu doğmuştur. Kardeşi Boğos ise 1 803'te Messina'da ölmüştür.
Eremya Çelebi'nin pederi Papaz Mardiros Kömürciyan'ın Haren adın­
da bir kardeşi ile Aşkhen, Sofya ve Kayane adında üç kız kardeşi bilin­
mektedir. Eremya Çelebi'nin ise 1 700'den sonra vefat eden Yeranik veya
lrene adında bir kardeşi vardır.

Eremya Çelebi'nin Hayatı


Eremya Çelebi hakkında gerek Ermeni, gerekse ecnebi birçok araştır­
macı çalışmalar veya makaleler neşretmişlerdir. Bazıları da, Eremya Çele­
bi'nin eserlerini neşrederken yazdıkları önsözlerde hakkında etraflı bilgi­
ler vermişlerdir. Bu sonuncular arasında, bilhassa şu sahıslar kaydedilme­
ye değerdir: Dr. Vahram Torkomyan ( 1 858- 1942), Rahip Nerses Aginyan
( 1 883- 1 963 ) , Kudüs Patriği Mesrob Başpiskopos Nişanyan ( 1872- 1944) ,
Hrand Der-Andreasyan, Hasmik Sahakyan, Prof. Avedis Sancıyan, Dr.
Andreas Tıetze ve Jozef M. Avedisyan.
Yukarıda açıkladığımız üzere, Eremya Çelebi 1 2 veya 13 Mayıs 1 63 7'de
lstanbul'un Vlanga {Langa) yahut Yenikapı semtinde doğmuştur.3 Genç­
liği hakkındaki bilgilerimiz mahduttur. Küçük yaşta bir müddet, velisi ve
annesinin dayısı, iaşe ve un müteahhiti, Eğin'in (bugün Kemaliye) Nav­
rer veya Narver köyünden Hacı Ampagum'un ( 1 598- 1 658) yanında ça­
lışmışsa da, bu işten çabuk bezmiştir. Müteakiben, kendisini okumaya
hasrederek, Hisardibi'ndeki Surp Sarkis Kilisesi'nin papazlarından Der­
Hovhannes'in talebesi olmuştur.4 1655'te Türkçe öğrenmeye başlamıştır,
ancak hocası açıklanmamıştır.5 Bilahare, Yunanca, Farsça, Arapça ve İb­
ranice lisanlarını da meşketmiştir.6

2
Eremya Çelebi, annesi Huğita ve velinimeti Hacı Ampagum'la birlik­
te, 5 Ağustos 1 649'da deniz yolu ile Kudüs'e hareket edip aynı ayın 28'in­
de oraya varmış ve 27 Mayıs 1 650'de İstanbul'a dönmüştür. 27 N isan
1 653'te Başpatrik 1. Pilibbos'la ( 1 592 - 1 65 5 ) beraber Sivriada'ya gidip, er­
tesi gün lstanbul'a avdet etmiştir. Kefeli Patrik Mardiros'un ( 1 620?- 1 683 )
gününde ( 1 659- 1 660), Patrikhane'nin başkatibi ve danışmanı olmuştur.
1 2 Temmuz 1 659'da Başpatrik Yeğyazar ( 1 6 1 0?- 1 69 1 ) Bursa'ya giderken
refakat etmiştir. 1 7 Mart 1 660'ta mezkur Patrik Mardiros'la birlikte Edir­
ne'ye giderek, 25 Nisan'da avdet etmişlerdir. 1 Ağustos 1 660'ta ise yine
Patrik Mardiros'la birlikte Tekirdağ'ı ziyaret etmiştir. 1 66 1 'de pederi ile
İzmit yakınlarındaki Armaş Manastırı'na gitmiştir. 26 Nisan 1 663'te, an­
nesinin ölümü münasebetiyle tekrar mezkur manastıra gitmiştir. 7 14 Ey­
lül 1 664'te Eremya Çelebi'yi Halep'te buluyoruz. İstanbul Patrikhanesi,
Başpatrik Yeğyazar'ı Osmanlı Devleti hudutları dahilinde ayrı bir başpat­
riklik tesis etmek niyetinden vazgeçirmesi için oraya göndermiştir. Mez­
kGr şehirden de ertesi yıl Kudüs'e geçmiş ve Paskalya yortusunu orada
kutlamıştır. 1 677'de lstanbul'da, Abra Çelebi'nin ( 1 62 1 - 1 676) himaye­
sinde bir matbaa da kurmuştur. Ancak, iki küçük kitap basabilmiştir. Bun­
lardan birincisi, Kudüs'teki mukaddes yerler hakkında kendisinin telif et­
tiği manzum bir methiyedir. 1 685 yılı Mayıs ayında, oğlu rahip Krikoris'i
görmek için Eçmiyadzin'e gitmiştir. Bu vesile ile Ani, Kars ve Erzurum şe­
hirlerini de ziyaret etmiştir. Ertesi yıl İstanbul'a döndükten sonra, artık
cemaat işlerinden elini çekmiş ve sırf kitapları ile meşgul olmuştur.8 Genç
yaşta ölen Soğome adındaki kızı ve oğlu Rahip Krikoris'in vefatının de­
rin acıları ömrünü kısaltmıştır. Mağakya Çelebi Cevahirciyan'ın ( 1 665-
l 733'ten sonra) ]amanagakrutyun (Kronoloj i) adlı eserine göre, 15 Tem­
muz 1 695 tarihinde vefat etmiştir. Ölümünün ayı ve günü son yıllara ka­
dar bilinmemekteydi. llk defa tarafımızdan açıklanmışcır.9 Balıklı Ermeni
Mezarlığı'na gömüldüğü malum ise de bugüne kadar kabir taşına tesadüf
edilememiştir.

Evlatları
Eremya Çelebi, Patrik Nişanyan ve sair bazı araştırmac ılara göre 22
Mayıs 1 654'te evlenmiştir.JO Filhakika, Orakrutyun (Ruzname ) adlı ese­
rinde, kapalı olarak bir düğün merasiminden bahsediyorsa da, kime ait ol­
duğunu açıklamıyor. 1 1 Bazı tarihçilere göre ise l 657'de evlenmiştir. 12
Zevcesinin adı bilinmemektedir.

3
Evlatlarına gelince, büyük oğlu Ampagum, 1 659 yılı Mayıs ayında
doğmuştur. 1 680'de ruhani hayata intisap ederek Krikoris adını almıştır.
1 682'de tahsil için Eçmiyadzin'e gitmiş ve 1 685'te lstanbul'a·dönmüştür.
Müteakiben tekrar Eçmiyadzin'de bulunmuş ve 1 69 1 yılı Aralık ayı son­
larında İstanbul'a avdet etmiştir. 13 Eski takvimle 6 Ağustos 1 692'de vefat
ederek Balıklı Mezarlığı'na gömülmüştür. Nefis minyatür bir portresi,
"Ruzname"sinin önsözünde dercedilmiştir. Sanatkar, kardeşi Mağakya ve­
ya Margos Dzağkarar olabi,ir.
ikinci oğlu minyatürist N-fağakya, 1 Mart 1662'de doğmuştur. 2 Ağustos
168S'te pederi ile birlikte Eçmiyadzin'de bulunmuştur. 6 Temmuz 169 l 'de
ise lstanbul'da idi. 14 8 Mart 1 700'de ismi meçhul bir oğlu dünyaya gelmiş­
tir. Bu sıralarda Roma'da bulunmakta idi. 10 Ekim l 700'de ise Livorno'da
idi. Diğer bazı şehirleri de ziyaret ettikten sonra, 3 Temmuz 1 701 'de Istan­
bul'a avdet etmiştir. 4 Mayıs 1 702 tarihinden sonra ölmüştür.
Kızı Soğome 1 670'te doğmuş, 1 684'te evlenmiş, 1 685'te Hovsep adın­
da bir oğlu olmuş ve 2 7 Aralık 1 690 tarihinde ölmüştür. Bugün izi kalma­
yan Pangaltı Ermeni Mezarlığı'na gömülmüştür. Eremya Çelebi, kızının
vefatı münasebetiyle, 7+ 1 1: 1 8 kıtadan mürekkep Ermeni harfli Türkçe bir
mersiye kaleme almıştır. Ayrıca, Yeremya akrostişi ile, her biri 22 satırlık
yedi kısımdan ibaret, Ermenice bir ağıtla hatırasını ebedileştirmiştir. 1 5
Eremya Çelebi'nin üçüncü oğlu Hovsep'in ömrü ise pek kısa olmuştur.
1 68 1 yılı Mayıs ayında doğup, 1 682 yılı Temmuz ayında hayata veda et­
miştir. 1 6

Eserleri
Eremya Çelebi'nin eserleri hakkında en geniş bilgiyi Rahip Nerses
Aginyan vermiştir. Sayıları 40 kadardır. 17 Bunlar arasında ancak, İstan­
bul ve Osmanlı tarihi, keza Türk edebiyatı ile ilgili olanları kaydedeceğiz.
Başlıca kaynağımız Aginyan'ın çalışmasıdır. Eserler mümkün mertebe
kronoloj ik sıra ile tasnif edilmiştir. Tarihsizler ise sona bırakılmıştır.
1 . Orakrutyun (Ruzname): Tek yazma nüshası Kudüs Ermeni Patrikha­
nesi'nde bulunmaktadır (no. 1 893 ) . 1 1 Haziran 1 648 ile 1 1 Kasım 1 663
tarihlerini kapsamaktadır. 1939'da Mesrob Piskopos N işanyan'ın etraflı
bir önsözü ve sonunda, Eremya Çelebi'nin Ermenice ve Türkçe mensur
yazıları ve şiirleriyle birlikte Kudüs'te neşredilmiştir.
2. Badmutyun Hıragizman Gosdanmubolso { lstanbul'un Yangın Tarihi ) :
Yegane yazma nüshası Kudüs Ermeni Patrikhanesi'nde bulunmaktadır

4
(no. 892) . Eski takvimle 14 Temmuz 1 660'ta başlayan ve yaklaşık bir bu­
çuk gün devam eden lstanbul'un en büyük yangınının tarihidir. 1 672'de·
kaleme alınmıştır. Yaklaşık 100 sayfadır.
3 . Badmutyun Abra Çelebii (Abro ÇeJebi'nin Tarihi): 1 666- 1 672 yılla­
rı arasında telif olunan ve beş kısımdan mürekkep işbu eser, 1 930'da Ra­
hip Aginyan tarafından, Münih'te kitapçı Ludwig Rosenthal nezdinde
görülmüştür. Halen akıbeti meçhuldür. Eserin ikinci ve beşinci kısımları,
Girit Adası'nın fethine hasredilmiştir.
4. Badmutyun Hamarod 400 Darva Osmantsots Takavoratsın (Osmanlı
Padişahlarının 400 Yıllık Muhtasar Tarihi): Tek nüshası, Erivan Mesrob
Maşdots Kütüphanesi'nde bulunmaktadır (no. 1675 ) . Mevcut olmayan
aslı 1678'de telif olunmuş, kopyası ise l732'de istinsah edilmiştir. lşbu
eser, 1 970 sıralarında, Ermenistan Jlimler Akademisi Tarih Enstitüsü baş
görevlilerinden, rahm� tli dostumuz Hagop Anasyan ( 1 904- 1 988) nezdin­
de yaptığımız teşebbüsler neticesinde, 1 982'de, adı geçen akademinin
Şarkiyat Enstitüsü tarafından, Sayın Jozef Avedisyan'ın kıymetli ve mu­
fassal notlarıyla birlikte neşredilmiştir ( 414+ 1 sayfa) .
5 . Karozakirk (Vaazlar Kitabı): Viyana Mıkhitaristler Kütüphanesi'nin
408 no'lu yazması ve kısmen Ermenice, kısmen de Türkçe olan bu eser, bu­
güne kadar araştırmacıların gözünden kaçmıştır. Sebebi de isminin yalnız
Bizanslı Eremya şeklinde kaydedilmiş olmasıdır. 1679'da oğlu Rahip Kri­
koris tarafından Eçmiyadzin'de istinsah edilmiştir. 1 16 sayfadan ibarettir.
6. Gıdag Khaçelutyan Hisusi Kırisdosi ( Hazreti lsa'nin Çarmıha Gerili­
şinin Vasiyeti): Ermenice ve Türkçe işbu küçük çalışması, Viyana Mıkhi­
taristler Kütüphanesi'nin 408 no'lu ve 1 679 tarihli elyazmasında bulun­
maktadır (s. 94a- l 15b).
7 . Badmutyun Isdanbolo ( İstanbul Tarihi): 1 662- 1684 yılları arasında
fasılalarla telif edilen ve manzum olan bu çok önemli eserinin üç yazma­
sı mevcuttur. Birincisi Mesrob Maşdots Kütüphanesi'nde bulunmaktadır
(no. 1 345 ). İkincisi Kudüs Ermeni Patrikhanesi'ndedir (No. 1030).
Üçüncüsü ise eskiden Dr. Vahram Torkomyan'ın nezdinde bulunmakta
idi. Bitlis'teki ünlü Amırdol Manastırı'nın başkanı Vartan Başpiskopos'un
( 1 630? - 1 704) telkini ile telif edilen işbu eseri, Dr. Torkomyan tarafından
kıymetli ve çok etraflı notlarla birlikte üç cilt halinde, Viyana' da, 1 9 1 3 ,
1932 v e 1938 yıllarında neşredilmiştir. Türkçe tercümesi ise müteveffa
Hrand Der-Andreasyan'ın ilginç notlarıyla birlikte 1952'de İstanbul Üni­
versitesi Edebiyat Fakültesi tarafından basılmıştır.

5
8. Hamarod Haysmavurk (Muhtasar Aziz Biyografileri) : Türkçe olan
bu eseri, 1 685'te Eçmiyadzin'de hazırlanmıştır. Kudüs Ermeni Patrikhane­
si'nin 1076 no'lu elyazması olup, 139 sayfadan ibarettir.
9. Darekrutyun (Vekayiname) : 1 648- 1 690 yılları arasında, bilhassa ls­
tanbul'da geçen olayları ihtiva etmektedir. Yegane elyazması, Venedik'te
Mıkhitaristlerin kütüphanesinde bulunmaktadır (no. 509).
1 0. "Davud Peygamber'in Mezmurları": 1 692'de, Ermeni asıllı hassa
mimarı Kayserili Dügünci Kalfa'nın teklifi ile Ermeniceden Türkçeye çe­
virmiştir. iki elyazması da Mesrob Maşdots Kütüphanesi'nde bulunmakta­
dır (no. 1 644 ve 1 645 ) . 1 645 no'lu kopyası 1 7 1 5 tarihlidir. Sırf muhtıra
kısmı ise Viyana Mıkhitaristlerinin 988 no'lu elyazmasındadır (s. lOla) .
. 1 1 . Hamarod Badmutyun Osmantsots Takavorats (Osmanlı Padişahları­
nın Muhtasar Tarihi): Bilinen en son eseri olan işbu tarih, 1 695'te telif
edilmiştir ve Mesrob Maşdots Kütüphanesi'nin 1 786 no'lu ve 1 723 tarih­
li yazmasıdır (40 s.)
12. Hikaye-i Faris ve Vena: 187 l 'de lstanbul'da, Zartaryan Biraderlerin
matbaasında basılmıştır ve 140 sayfadır. istifade ettiği Ermenice metin, Der­
zinli Hovhannes ve oğlu Haçadur tarafından 1587'de Marsilya'da Fransızca­
dan çevrilmiştir. Ermenice tercümesi, Viyana Mıkhitaristler Kütüphane­
si'nin 88 no'lu elyazmasıdır. Türkçe tercümesinin yazması ise kayıptır.
1 3 . Kitab Hikaye-i Cihangir lskender Zülkameyn: Ermeniceden Türkçe­
ye çevrilmiştir. Aslı Kudüs Ermeni Patrikhanesi'nin 988 no'lu yazmasıdır
(yaprak 6a- l 78a). Tercüme edildiği tarih belli değildir. Büyük lskender
için "zülkarneyn" (iki boynuzlu) kelimesinin kullanılmış olması önemlidir.
1 4. "Ermeni Tarihi": Rahip Mikayel Çamçiyan'a ( 1 738- 1 823 ) göre,
Türk ediplerinin teklifi ile hazırlamıştır. 18 Maalesef günümüze kadar ulaş­
mamıştır.
1 5 . Horenli Movses'in Muhtasar Tarihi: Çamçiyan'a göre, bu tercümesini
de Türk ediplerinin arzusu üzerine yapmıştır. 18 Akıbeti bugün meçhuldür.
16. Kitab-ı Mukaddes'in Ahd-ı Cedidi: Bu çevirisi de yalnız Çamçiyan
tarafından zikredilmiştir. zo
Eremya Çelebi, on beş kadar Türkçe şiir ve mektup da kaleme almış­
tır ki, bazıları eski yazma ve basma cönklerde dahi bulunmaktadır.•

1 660 Yangını Tarihi


Yazımızın son bölümünde, Kömürciyan'ın tarihi eserleri arasında en

• Bir kısmı Kevork Pamukciyan tarafından yayınlanmıştır: "Eremya Çelebi'nin Türkçe


Şiirleri", Tarih ve Toplum, no. 1 52, Ağustos l 996, s. 42-43. Bkz. EKTK, c. il, s. 232-235.

6
mühimlerinden biri olan, 1 4 Temmuz 1 660 yangını hakkındaki, henüz
basılmamış tarihinden bahsedeceğiz.•
İstanbul'un işbu en büyük yangını, Haliç'teki Ayazmakapı'dan başla­
mış ve şiddetli rüzgarın tesiriyle oradaki keresteler tutuşarak, surlardan
içeriye sirayet etmiştir. Bir gündüz ve iki gece süren afet esnasında, şehrin
üçte ikisi kül olmuştur.21
Eserin bugün mevcut olan yegane nüshası, Kudüs Ermeni Patrikhane­
si'nin 892 no'lu elyazmasıdır (s. 1 72b-270a ) . Birinci kısmı, 1 675'te İstan­
bul'da, Amidli ( Diyarbakırlı) Rahip Minas (bilahare Kudüs Patriği, 1 630?-
1 704) için Papaz Hovhannes tarafından, Kumkapı Meryem Ana Kilise­
si'nde istinsah edilmiştir. İkinci kısmının da , aynı sıralarda yazılmış olma­
sı muhtemeldir; zira 7 1 . sayfada 1672 tarihine tesadüf edilmektedir.
Yazmanın ilk sayfasında, eserin ayrılmış olduğu altı faslın başlıkları kay­
dedilmiştir ki, ilk harfleri EREMİA ismini teşkil etmektedir. Kömürciyan,
akrostişi çok seven bir şair ve yazardır. Metnin birinci sayfasının üst kısmın­
da, yanmakta olan İstanbul'un bir köşesinin minyatürü bulunmaktadır. Al­
tında ise adı geçen Rahip Minas'ın mührü görülmektedir.
Eserin ilginç bir hususiyeti, yangın hakkında verilen bilgiler arasında
şiirlere de tesadüf edilmesidir. Şiirlerin muhteviyatı, umumiyetle yanan
yerlerle veya binalarla ilgilidir. Bazıları ise öğütler yahut hayıflanmalar ih­
tiva etmektedir ve mersiye mahiyetindedir.
Mensur kısımlarda, bazı hanların ismine de tesadüf edilmektedir, me­
sela Valide Hanı (s. 9), Bodrum ve Kebeci Hanları (s. 7 ) . Üçüncünün
içinde bir mescit bulunduğu ve yandığı da işar olunmuştur (s. 7 2 ) . Balka­
pan Han'ın karşısında, o günlerde Papazoğlu isminde bir han da varmış
(s. 74). 77. sayfada , gayet muhkem Hoca Han'ın adı geçmektedir. Keza ,
93 . ve 138. sayfalarda, Büyük Valide Han zikredilmektedir. 1 2 1 . sayfada,
1 564 yılında vuku bulan bir yangın neticesinde, Kapalıçarşı'nın harap ol­
duğu bildirilmiştir. 141 . sayfada , Çatladıkapı'daki burçlardan birinin çat­
lamış olduğu kaydedilmiştir. 143 . sayfada Çemberlitaş'ın bir resmi vardır
ki, bugünkünden pek farklı değildir.
Metinde, bazı Türkçe, Yunanca ve İbranice kelimeler de kullanılmıştır.
Yazısı kaligrafik sayılabilir; ancak güçlükle okunan kelimeler de mevcuttur.
Muhtelif sayfalarda, yangınla ilgili yedi sekiz minyatür manzara görül­
mektedir. Bunlar arasında, 107. sayfadaki, Patrik Kefeli Mardiros'un büyük
gayreti ile yangından kurtulan Kumkapı'daki Meryem Ana Kilisesi'ni ve
• Daha sonra Kevork Pamukciyan tarafından yayma hazırlanmıştır: Badmuryun Hıra­
gi:ıman Gosdantnubolso (1 660 Darvo), İstanbul, l 991.

Zamanlar, Mekanlar, insanlar/ Kevork Pamukciyan F: 2 7


etrafında ruhanileri gösteren resim, bilhassa kayda değerdir. Ayrıca, başlık­
ların altında ve sayfa kenarlarında tezyinatlara da tesadüf edilmektedir.
Minyatüristin, Margos Dzağkarar olması çok muhtemeldir. Öldüğü tarih,
tarafımızdan Balıklı'daki mezar taşından tespit edildiğine göre, 1 676'dır.
Kanaatimizce, eser Eremya Çelebi'nin elyazmasıdır. Zira, sonunda her­
hangi bir muhtıra bulunmadığı gibi, metin üzerinde tashihler de mevcuttur.
İşbu yazmanın ikinci bir kopyası da eskiden Ankara'ya yakın Garmir­
vank Manastırı'nda bulunmakta idi (no. 1 1 5 , tarih: 1 700?, s. 1 1 5-25 2 ) .
Geçen senenin Eylül ayında, işbu kıymetli eseri baskıya hazırlamaya
başlamıştık. Metin kısmını tamamladıktan sonra, bazı acele işler dolayı­
sıyla çalışmamız yarıda kaldı.
Sözümüz burada sona ererken, işbu yazmanın fotokopisini birkaç yıl
önce göndermiş olan, Kudüs Ermeni Patrikhanesi'nin müdürü Sayın Sa­
hak Kalayciyan'a şükranlarımızı beyan ederiz.

l. Eremya Çelebi Kömürciyan, Badmutyun Hıragivnan Gosdanınubolso (İscan-


bul�u_ı:ı Yangın Tarihi), Kudüs Ermeni Patrikhanesi'nin 892 no'lu yazması, s. 38.
2: Eremya Çelebi Kömürciyan, 1 7. Asırda lst.anbul, İstanbul, 1952, s. X.
3. Patrik Mesrob Nişanyan, Orakrutyun (Ruzname), Kudüs, 1939, s. 1 73.
4. Nişanyan, age, s. 1 50.
5. Jozef M. Avedisyan, Badmuıyun Hamarod 400 Darva Osmantsots Takavoratsın
(Osmanlı Padişahlarının 400 Yıllık Muhtasar Tarihi ), Erivan, 1982, s. 14.
6. Aynı yerde.
7. Vahram Torkomyan, Yeremya Çelebi Kömürciyan lsdambolo Badmuıyun (Eremya
Çelebi Kömürciyan'ın İstanbul Tarihi ), Viyana, 1938, c. ili, s. 1 87; Rahip Ner­
ses Aginyan, Eremya Çelebi Kömürciyan, Viyana, 1933, s. 45.
8. Aginyan, age, s. 54 ve 56.
9. Kevork Pamukciyan, "Ermeni Alfabesiyle Türkçe", Tarih ve Toplum, no. 6, Ha-
ziran 1984, s. 4. (Bkz. EKTK, c. II, s. 47-48. -Ed.)
10. Nişanyan, age, s. XXVIII.
1 l. Aginyan, age, s. 52-54.
1 2. Aginyan, age, s. 36.
13. Nişanyan, age, s. CII.
14. Nişanyan, age, s. CXV.
1 5 . Nişanyan, age, s. 632-634 ve 627-632.
16. Nişanyan, age, s. C.
1 7. Aginyan, age, s. 184
18. Mikayel Çamçiyan, Badmuıyun Hayots (Ermeniler Tarihi), Venedik, 1786, c. ili,
s. 723.
19. A)•nı )"erde.
20. Aynı yerde.
2 1 . Ôugas İnciciyan, J 8. Asırda 1st.anbul, İstanbul, 1956. s. 68.

8
Kozmas Gomidas Kömürciyan *

Cosimo Comidas de Carbognano'nun (Kozmas Gomidas Kömürciyan) ,


gerek hayatı gerekse eserleri hakkında Türkçe kaynaklarda pek az bilgi
mevcuttur. Hacca, onun İstanbul'da yaşamış bir Ermeni � üellif ve ecnebi
elçilik tercümanı olduğunu bilmeyen yazarlar bile mevcuttur.!
Keza, Ermenice mehazlarda dahi mevcut bilgiler mahduttur. Bu boşlu­
ğu, iki lcalyanca makale ve sair birkaç Ermenice kaynak ve vesika �ısmen
doldurabildi. Bunların fotokopilerini tarafımıza gönderen veya şahsen
takdim eden, Venedik Mıkhitarist rahiplerinden Sayın Sahak Cemcem­
yan'a şükranlarımızı beyan ederiz. Ayrıca, "İstanbul Topografyası"nın tü­
münün fotokopisini tarafımıza göndermek lütfunda bulunan Fransız müs­
teşriki Sayın Pere Charles Renoux'ya hassaten teşekkür ederiz.

Hayatı
Kozmas Kömürciyan, 1 7. yüzyıl Ermeni edebiyatının medar-ı iftiharı
olan Eremya Çelebi Kömürciyan'ın ( 1637- 1 695) küçük kardeşi, ünlü şe­
hit ve yatır Papaz Gomidas Kömürciyan'ın ( 1 656- 1 707) torunudur. Baba­
sı ise Sicilya Krallığl'nın İstanbul Elçiliği'nin tercümanı Hovhannes Kö­
mürciyan'dır ( 1 700?- 1 763 ) ki, bilahare soyadım lcalyanlaşcırarak, "Car­
bognano" şeklinde değiştirmiştir.
Önce birkaç satırla pederinden bahsedelim. Babasının şahadetinden
sonra Roma'ya gitmiştir. 1 720 yılı Kasım ayında burada hastalanmıştır.
İyileşince aynı ayın ortalarında papa tarafından kendisine maaş bağlan­
mıştır.2
Venedik Mıkhitarist rahiplerinden İknadios Haçaduryan'ın ( 1 7 10-
1 780) , tarikat başkanı Abba lstepannos Melkonyan'a ( 1 7 1 7 - 1 799) yazdı­
ğı, 19 Mayıs 1 763 tarihli mektubuna göre, Hovhannes Kömürciyan, evi­
nin yüksek bir kısmından aşağı düşerek, eski takvimle 23 N isan 1 763'te
vefat etmiş, ve Sicilya elçisinin emriyle Beyoğlu'ndaki Sanca Maria Dra­
peris Kilisesi'nin haziresine gömülmüştür.3 İşbu kilisenin vefiyat kütüğü-
• Cosimo Comidas de Carbognano'nun 18. Yüzyılın Sonunda İstanbul adlı eserinde
(çev.: Erendiz Özbayoğlu, Eren Yayıncılık, lstanbul, 1 993 , s. 13-22) "Cosimo Comi­
das de Carbognano ( 1 749- 1 807)" başlığıyla yayınlanmıştır.

9
ne göre, yeni takvimle 4 Mayıs 1 763'te ölmüştür ki, tarihler birbirini tu­
tuyor.4 Zira, 1 8. yüzyılda eski ve yeni takvimlerin farkı 1 1 gündü.
Kütükte yaşı 54 olarak kaydedilmişse de, kanaatimizce bunda yaklaşık
on yıllık bir noksanlık mevcuttur. Çünkü uzun müddet ltalya'da Propa­
ganda Fide Teşkilatı'nın mektebinde tahsilde bulunduktan sonra lstan­
bul'a avdet etmiştir.5
Hovhannes Kömürciyan, Mohrenheim soyadım taşıyan, muhtemelen
Avusturyalı bir Ermeni Katolikle evlenmiştir. Her ne kadar soyadı Erme­
nilerin lakaplarına benzemiyorsa da, Papaz Hovhannes Ariman veya Ari­
manyan adında bir din adamı, Trieste'den Venedik Mıkhitarist tarikatı
başkanı lstepannos Melkonyan'a yazdığı 2 1 Ekim 1 7 7 1 tarihli mektubun­
da, onun kardeşinden bahsederken "bizim millete mensup" ifadesini kul­
lanmıştır. 6
Eş.LMohrenheim ise 13 Aralık 1 766'dan önce ölmüştür. Zira bu tarihi
taşıyan ve yukarıda adı geçen Hovhannes Arimanyan tarafından Viya­
na'dan Abba lstepannos Melkonyan'a yazılan bir mektupta, Hovhannes
Kömürciyan'ın hem babadan ve hem de anadan yetim olan bir oğlunun
orada bulunduğunu kaydetmiştir ki, bu da Bedros Kömürciyan'dır.7
İşbu izdivaçtan Kozmas Gomidas, Bedros ve Boğos isminde üç erkek
evlatları dünyaya gelmiştir.
Bunlardan en büyüğü olan Kozmas Gomidas Kömürciyan'ın doğum ta­
rihi son zamanlara kadar meçhul kalmıştır. Öldüğü tarih ise bugüne kadar
·

bilinmemektedir.
Bundan on yıl kadar önce, Venedik Mıkhitarist rahiplerinden, daha
fazla müzikolog olarak tanınan Ôevont Dayyan'ın ( 1 884- 1968), "Venedik
Mıkhitaristlerinin San Lazzaro'daki Ana Divanı" adındaki Ermenice
önemli eserini gözden geçirirken, Rahip Zakarya Aliksanyan'ın ( 1 7 1 1 -
1 793 ) , tarikat başkanı lstepannos Melkonyan'a yazdığı 26 Nisan 1 77 1 ta­
rihli bir mektuba rast geldik.8 Muhteviyatında, Der Gomidas'ın torunu
olan ve aynı ismi taşıyan 22 yaşındaki bir gencin, dedesinin biyografisini
hazırlamakta olduğu işar edilmişti. Böylece, Kozmas'ın 1 749'da doğduğu
meydana çıkmıştı. Kitabın dizinine adı geçmediği için, bu bilgi karanlıkta
kalmıştı. Kendisinin de, Napoli elçisinin dil oğlanı olduğu kaydedilmişti.
Kömürciyan'ın, bu hususta, Beyoğlu'ndan yine Melkonyan'a yazdığı
İtalyanca 3 Eylül 1 772 tarihli ikinci bir mektubu da mevcuttur ki, aslı Ve­
nedik Mıkhitaristlerinin arşivindedir. Rahip Cemcemyan, tesadüfen
meydana çıkardığı işbu mektubun fotokopisini de tarafımıza göndermek

10
lücfunda bulundu. Muhteviyatında Comidas de Carbognano, dedesinin
Katolik mezhebini kabul edip etmediğini sormaktadır.
Tarihçi Arşag Alboyacıyan'a ( 1 879- 1 962) göre, Kozmas Kömürciyan
tahsilini İtalya'da tamamlamıştır.9
E. Dalleggio d'Alessio isminde bir araştırmacı, Kömürciyan'ın, Napo­
li Krallığı'nın İstanbul Elçiliği'ndeki dil oğlanlığı dönemine dair Fransız­
ca olarak şu bilgileri vermektedir: lO

Jean de Carbognano'nun üç oğlundan büyüğü, Chevalier Cosimo Comidas


da Napoli Krallığı'nın elçiliğine kabul edildi. Genç Cosimo, faaliyeti ve ze­
kası ile çok geçmeden elçi Kont Ludolf'un nazar-ı dikkatini celbetti. Yaz
mevsiminde, Boğaziçi'nde Kont'a refakat ediyordu. O zamanlar Yeniköy'ün,
Tarabya'nm ve Büyükdere'nin, bugün izleri silinmiş olan muhteşem yalıla­
rında, Beyoğlu'nun asilzade sosyetesi toplanmakta idi. O günlerde elçiler,
alimleri ve sanatkarları saraylarında misafir etmekle iftihar ediyorlardı. Tür­
kiye o sıralarda, bir etüt sahası veya görkemli manzaralar hazinesi olarak, bu
gibi kimseleri celp etmekteydi.
Fransa'nın ve İngiltere'nin büyük elçileri gibi, Napoli sefiri de hususi bir
ressam elde etti. Bu şahıs da genç Comidas idi. Elçi aynı zamanda, alim Ra­
hip Sestini'yi de misafir etmekteydi. Mumaileyh l 778'de Tarabya'da ikame­
tinden istifade ederek, Boğaziçi'nde yaptığı geziler esnasında, nebatlar üze­
rinde tetkikatta bulunuyordu.

1 778'de genç tercüman Kömürciyan'ı gören Rahip Domenico Sestini,


Tarabya'dan, Sociedı Colombaria adını taşıyan İtalyan Akademisi üyesi
Louis Coltelini'ye gönderdiği ünlü mektuplarından birinde, ondan bahse­
derek, hakkında şunları yazmıştır:ı
ı
Yakında, Burgaz su kemerinin hatasız bir desenini ve esaslı bir tasvirini,
Kozmas Gomidas Kömürciyan'ın sayesinde elde edeceğiz. Bu genç, sıra ile,
lstanbul'un bütün eski eserlerini ve başkentin civarında bulunan muhtelif
Türk abidelerini bize takdim edecektir. Şüphesiz, bu teşebbüs, bilginler ve
amatörler tarafından takdirle karşılanacaktır. Kömürciyan'ın "İstanbul'un
Topografik Tasviri" için hazırladığı iki büyük resmini, daha önce gördüm.
Bunlar kanaatimce hem hatasız, hem de görkemlidirler.

Kozmas Kömürciyan, 1781 Ekim ayından 1 786 Mayıs ayına kadar İs­
tanbul'da bulunan lcalyan rahibi Giambattista Toderini ( 1728- 1 799) ta­
rafından, İspanya Elçiliği'nin tercümanı ve Chevalier unvanını haiz ola­
rak zikredilmiştir. 12 Sefarethane'de büyük nüfuz elde etmiştir. 13
Papa \/,il. Puis ( 1 742 - 1823 ) onu Saint-Sylvestre nişanının Chevalier
rütbesiyle taltif etmiştir. 14

11
Gomidas Kömürciyan 1 794'te mezkur elçilikte tercümanlık görevini
sürdürmekte idi. Bu husus, aynı yıl ltalya'nın Bassana şehrinde neşredilen
Descrizione Topografica di Costantinopoli �e Roma'da basılan Primi Principi
della Grammatica Turca adlı İtalyanca eserlerinin isim sayfalarında belirtil­
miştir. Vazifesinden ne zaman ayrıldığı bilinmemektedir. Ancak, 1807'de
basılan ve üçüncü İtalyanca eseri olan, dedesinin muhtasar biyografisinin
sonunda bulunan, Kömürciyan ailesinin şeceresinde, isminin yanında İs­
panya'nın tercümanı olduğu kaydedilmiştir.
Kozmas Gomidas Kömürciyan'ın ölüm tarihi maalesef karanlıkta kal­
mıştır. 29 Ekim 1 805 tarihine kadar sağ olduğu katidir. Zira, kendisi tara­
fından kaleme alınan, dedesinin biyografisinin önsözü, işbu tarihi taşı­
maktadır. Diğer taraftan, kitabın 7. sayfasındaki, 22 Eylül 1 807 tarihli
baskı müsaadesinin metninde, Kömürciyan'ın adı da zikredilmektedir. Bu
husus, mezkur tarihte henüz hayatta olduğunu kanıtlayabilir.
Ag
1 99 1 yılı ustos ayında, Taksim'deki eski Latin Mezarlığı'ndan Feri­
köy'deki yeni Latin Mezarlığı'na 1 864'te nakledilmiş eski mezar taşlarını
gözden geçirirken, maalesef onun kabir taşına tesadüf edemedik. Ecnebi
bir memle�ette ölmüş olması muhtemeldir. Zira Sama Maria Draperis Ki­
lisesi'nin vefiyat kütüğünde de kaydı bulunamadı.
Müteakiben, Kömürciyan'ın hangi tarihe kadar görevini sürdürdüğü­
nü tespit etmek için, Ankara'daki İspanya Elçiliği'ne müraacatta bulun­
duysak da, arşiv sandıklarında saklı olduğu ve tasnif edilmediği için, bir
sonuç alamadık.
Biagio Pace adında bir İtalyan araştırmacı da, Pontaniana Akademi­
si'nin Atti ismindeki yıllığının dördüncü cildinde neşredilen, "Topografia
e monumenti di Costantinopoli nei rilievi e nella descrizione di Comidas de
Carbognano" (Gomidas Kömürciyan'ın Resimlerinde ve T,svirlerinde İs­
tanbul'un Topografyası ve Abideleri) başlığını taşıyan İtalyanca makale­
sinde, hayatından şu satırlarla bahsetmektedir:IS

Gomidas Kömürciyan l 778'de Domenico Sestini ( 1 750-1 822) ile tanıştığı


zaman, henüz Napoli Kralı'nın İstanbul'daki elçisi Guglielmo di Ludolf'un
dil oğlanı idi. Aynı yıl elçinin Napoli'deki Dış İşleri Sekreterliği ile yaptığı
muhaberattan anlaşıldığına göre, Kömürciyan, Galata'daki Kappuçinlerin
manastırında çalıştığı ve orada vuku bulan bir veba vakasını tetkik ettiği es­
nada karantinada kalmaya mecbur edilmiştir. Napoli'deki Devlet Arşi­
vi'nde bulunan Elçi Ludolf'un muhaberatından belirdiği üzere, karantina
bittikten sonra, bu sefer de Beyoğlu'ndaki Kappuçinlerin manastırında tah­
siline devam etmiştir.

12
8 Ağustos 1 778'de mezkur elçilikteki iki tercümandan biri istifa etmiş oldu­
ğundan, Elçi Ludolf onun yerine, bu sahada gerekli kabiliyeti ve meyli haiz
olmamasına rağmen, Kömürciyan'ı atamak istemiştir. Kral da onun, 10
Ekim'de senelik 600 kuruş ücretle tercümanlık görevine yükseltilmesine ka­
rar vermiştir. 8 Mayıs 1 7 79'da ise Babıali'ye uygun bir kıyafette çıkması için
gerekli üniformanın hazırlanmasını emretmiştir.
Elçi Ludolf, Kömürciyan'ın dürüst bir insan ve Doğu dilleri ile İtalyanca ve
Latinceye bihakkın vakıf olmasına rağmen, reissülküttabla l6 Sefarethane
işlerini müzakere etmek kabiliyetinden ve cesaretinden mahrum olduğunu
kaydetmiştir.
1 7 80 yılı Mayıs ayı sonunda Kömürciyan hastalanarak kan kusmaya başlı­
yor. Tabibi Napolili D. Antonio Lucci hava tebdili için onun Marmara'da­
ki Prens Adaları'na gönderilmesini tavsiye ediyor. 20 Haziran'da oraya va­
rıyor. Kral hastalığını işitince 2 Eylül'de onu tedavi ettirmesi ve her türlü
şefkati göstererek yardım etmesi için Elçi Ludolf'a talimat veriyor.
iki Sicilya Kralı iV. Ferdinand'ın gösterdiği işbu müstesna yardım dolayısıy­
la Kömürciyan, "İstanbul'un Topografik Tasviri" adlı kitabının isim sayfasın­
da, kendisini, "kralın yaratığı"l 7 addederek, minnettarlığını izhar etmiştir.
Sıhhati düzeldikten sonra, Ekim ayında Beyoğlu'na dönüyor. Fakat tedavi­
si devam ediyor ve ancak 1 79 1 18 yılı Temmuz ayında iyileştiği anlaşılıyor.
Mektuplarının birinde, Belgrad'a gitmesinin icap ettiğini, lakin hastalığı
dolayısıyla bunun mümkün olmadığını yazmıştır. 19
Napoli'deki arşivde bulunan müteakip belgeler artık ondan bahsetmiyor.
Sebebi de o sıralarda İspanya Elçiliği'ne tercüman nasbedilmesidir.

Kardeşleri ve Evlatları
Kozmas Kömürciyan'ın, Bedros veya Pietro ve Boğos veya Paolo adın­
da iki küçük kardeşi olduğunu daha önce kaydetmiştik.
Bunlardan birincisi, Ermeni Katolik papazı Hovhannes Arimanyan'ın
Venedik Mıkhitaristler tarikatı başkanı lstepannos Melkonyan'a Tries­
te'den yazdığı 2 1 Ekim 1 77 1 tarihli mektubuna göre, babasının ve anne­
sinin ölümünden sonra, Viyana'da imparatorluk kuryesi görevinde !'ulu­
nan dayısı, Hovhannes Mohrenheim onu yanına almış ve ona saraydan
tayin bağlamak için çaba sarf etmiştir. Mektubun aslı Venedik Mıkhita­
ristler Arşivi'ndedir. Sayın Rahip Sahak Cemcemyan suretini tarafımıza
göndermek lütfunda bulunmuştur.
Bedros Kömürciyan, dedesi Papaz Gomidas Kinnürciyan'ın 1807'de
Roma'da neşredilen İtalyanca biyografisinin sonunda bulunan, "Kömür­
ciyan Ailesinin Şeceresi"ne göre 1 772'de Viyana'd;ı iılmü�tür.

13
Diğer kardeşi Boğos Kömürciyan ise aynı kaynağa göre, Napoli Kra­
lı'nın bayraktarlığını ifa etmiş ve 1 803'te Messina'da ölmüştür.
E. Dalleggio d'Alessio'ya göre, Kozmas Kömürciyan, Beyoğlu'nda mu­
kim Mari Komnena adında biri ile evlenmiş, yedi evlatları dünyaya gel­
miştir. 20 Bu şahsın, Üsküdar'daki Selimiye Camii'nin mimarı olduğu ta­
rafımızdan meydana çıkarılan21 hassa mimarı Foti Komnenos Kalfa'nın
kız kardeşi veya kızı olması muhtemeldir.
Yukarda sözü ger:en şecereye göre evlatlarının adları şunlardır: Gi­
ovanni ( Hovhannes) , Elena-Maria (Hıripsime ) , Guiseppe (Hovsep) ,
Antonio (Andan), Roza, Elena v e Giuliana ( Hulyane). Her birinin ba­
basının adının yanında annesinin soyadı da zikredilmiş, erkekler için
Komneno ve kızlar için Komnena şeklinde kaydedilmiştir.
E. Dalleggio d'Alessio, Beyoğlu'ndaki Sanca Maria Draperis Kilise­
si'nin vaftiz ve vefiyat kütüklerinden, bunlardan bazılarının doğum ve
ölüm tarihlerini bulabilmiştir.22 işbu kayıtlara göre, Elena l 790'da doğup,
19 Haziran l 792'de vefat ederek, mezkur kilisenin haziresine gömülmüş­
tür. Antonio l 794'te doğup 3 1 Ağustos 1 797'de ölerek, kız kardeşinin ya­
nına gömülmüştür. ikiz olan Roza ve Antoinette-Maria 4 Eylül 1 798'de
doğmuşlardır. Giuliana ise 7 Temmuz 1 802'de ispanya Elçiliği'nin şape­
linde vaftiz olmuştur. Bu husus, o sıralarda, Kömürciyan'ın mezkıir sefa­
rethanedeki tercümanlık görevinin devam ettiğini kanıtlamaktadır.

Eserleri
Kozmas Gomidas Kömürciyan'ın, üç adet İtalyanca eseri mevcuttur.
Bunlardan en önemlisi, Sayın Prof. Dr. Erendiz Özbayoğlu tarafından ter­
cümesi yapılan Descrizione Topografica dello stato presente di Costantinopoli
( İstanbul'un Bugünkü Durumunun Topografik Tasviri) adlı kitabıdır.
1 794'te ltalya'nın Bassana şehrinde neşredilen çalışmasının metin kısmı,
80 sayfadan (dizgi: 1 2x 1 8 cm) ibarettir. Muhteviyatı, 13 bölüm ve 26 kıs­
ma ayrılmıştır. 8 1 . sayfada 3 1 Mayıs 1 793 tarihli baskı müsaadesinin met­
ni bulunmaktadır.
Sonunda, ilave olarak 26 adet planş mevcuttur ki, hepsi de "Cosimo
Comidas del" imzasını taşımaktadır. Kanaatimizce, isminin sonunda bu­
lunan "del" harfleri, çizen manasına gelen, ltalyanca "delineatore" keli­
mesinin kısaltılmış şeklidir. Baştaki birinci planş Marmara Denizi'nin,
ikincisi ise İstanbul şehrinin ve Boğaziçi'nin haritalarıdır. Diğerleri i se
umumiyetle lstanbul'un önemli abidelerine hasredilmiştir.

14
Kitabın isim sayfasında Kozmas Kömürciyan'ın Papalığın Müzehheb
Chevalier N işanı'nı taşıdığı ve İspanya Kralının İstanbul'daki elçiliğinin
tercümanı olduğu kayıtlıdır. Eser 28 Haziran 1 793 tarihli iki sayfalık kısa
bir yazı ile Sicilya Kralı iV. Ferdinando'ya ithaf edilmiştir.
İkinci eseri, Primi Principi della Grammatica Turca, ad usa dei Missionari
Apostolici di Costantinopoli Ostanbul'daki Apostolik Misyonerlerin İstimali
İçin Türkçe Gramerin Başlıca Kuralları) adını taşımaktadır. Yine 1794'te,
Roma'da Papalığın Propaganda Fide Teşkilatı'nın matbaasında basılmıştır
ve XVII+ 730 sayfadır (dizgi: 12,5x20 cm). Bu kitabını, Propaganda Fide'nin
başkanı ve Filistin Piskoposu Kardinal Leonardo Antonelli'ye ( 1 730- 181 1 )
sunmuştur. Bu eserinin de isim sayfasında, Papalığın Müzehheb Chevalier
Nişanı ile taltif edildiği ve İspanya Krallığı'nın İstanbul'daki elçiliğinin ter­
cümanı olduğu kayıtlıdır. Baştaki iki sayfalık ithafnamesi 12 Ağustos 1786
tarihini haizdir. Bundan anlaşılıyor ki, kitabın baskısı epeyce uzun sürmüş­
tür. Sunuş metninin sonunda Kömürciyan dedesine de atıfta bulunmuştur.
Eser dört kısımdan ve 6+ 19+4+ 20 babdan ibarettir. Sonunda, ilave bir kıs­
ma (s. 62 1-722) ve düzeltmelere de (s. 723-730) yer verilmiştir.
Adı Ristretto della vita e martirio del servo di Dio D. Cosmo de Carbognano
(Allah'ın Kulu Der Gomidas Kömürciyan'ın Ömrünün ve Şahadetinin
Özeti) olan, üçüncü eserinin mevcudu ise çok mahduttur. Sayın Rahip
Sahak Cemcemyan, kütüphanelerinde bulunan nüshanın mühim sayfala­
rının fotokopilerini tarafımıza göndermek lütfunda bulundu.
1 807'de Roma'da Francesco Bourlie Matbaası'nda basılan 40 sayfalık
(dizgi ebadı 1 0x l 4 cm) bu kitap Fransa'nın İstanbul Elçiliği'nin maslahat­
güzarı, Pietro Maria Ruffin'e ithaf edilmiştir. 19 satırdan ibaret olan sunuş
metni Beyoğlu'nda kaleme alınmıştır ve 29 Ekim 1 805 tarihlidir.
Müteakiben Gulielmus Marquis Vic. Generalis imzasıyla yine Beyoğ­
lu'nda yazılmış 20 Kasım 1805 tarihli bir önsöz mevcuttur. Burada, Papaz
Gomidas Kömürciyan'ın biyografisini hazırlayan sekiz şahsın adları zikre­
dilmiştir ki, şunlardır: Kapuçin misyoneri Rahip Giacinto Francesco di Pa­
rigi, ressam Francesco Yalmour veya Vanmour ( 167 1 - 1737), İngiliz seyya­
hı Aubry de la Motraye (aralarında yegane Protestan olanı), Fransa'nın İs­
tanbul'daki elçisi Marquis de Ferriol ve Ermenilerden de Beytüllahim Pis­
koposu Mgr. Sarkis, Tokat M isyoneri Rahip Krikor, Mıkhitarist rahibi
Matteos (Karakaşyan, 1689- 1772), yazar Mağakya Cevahirci veya Ceva­
hirciyan ( 1665- 1 733'ten sonra) ve Ankaralı Yeğyazar.
Kömürciyan, işbu yazarların eserlerinden istifade ederek, dedesinin
muhtas;;lr bir biyografisini meydana getirmiştir.

ıs
Tarihçi Harutyun Mırrnıryan'a ( 1 860- 1 926) göre, Kozmas Gomidas
Kömürciyan, Rahip Ôugas lnciciyan'ın ( 1 7 58- 1833) Aşkharhakrutyun
Çorits Masants Aşkharhi ( Dünyanın Dört Kısmının Coğrafyası, Venedik,
1 802 - 1 808, 1 2 cilt) adlı muazzam eserine de yardımda bulunmuştur.23

KAYNAKLAR
Arşag Alboyacıyan, "Azkayin Sahmanatrutyun" (Nizamname-i Millet-i Ermeni­
yan), lntartzag- Oraısuyıs Surp Pırgiçyan Hivantanoısi Hayots (Surp Pırgiç Erme­
ni Hastanesi'nin Mufassal Takviıyi [Salname] ) , lstanbul, 1 9 1 0, s. 225.
Hrand Asadur, "Gosdanmubolso Hayerı yev lrents Badriarknerı" {lstanbul Erme­
nileri ve Patrikleri), lnrartzag Oraısuyıs Azkayin Hivantanoısi (Milli Hastane'nin
Mufassal Takvimi [Surp Pırgiç Hastanesi Salnamesi]), lstanbul, 190 1 , s. 1 63.
Auguste Boppe, Les peintres du Bosphore au XVIIIe siecle ( 1 8. Yüzyılda Boğaziçi Res­
samları ), Paris, 1 989, s. 278.
"Kozmas Komidas Carbognano-Kömürciyan", Görsel Büyük Genel Kültür Ansiklope­
disi, lstanbul, 1 984, c. 4, s. 1 987.
E. Dalleggio d'Alessio, "Le Chevalier Cosiıno Comidas de Carbognano", Echos
d' Orient, 1 929, s. 42-47.
Ôevont Dayyan, Mayr Tıvan Mıkhitaryants Venedıgo i Surp Ôazar (Venedik Mıkhi-
taristlerinin San Lazzaro'daki Ana Divanı), Venedik, 1930, s. 267, 283.
Selçuk Erez, "Türk Evinin Kökenleri", Cumhuriyet-Dergi, no. 205, l 1 Şubat 1990, s. 12.
Ôugas lnciciyan, Amaranoıs Püzantyan (Bizans'ın Sayfiye Yeri ), Venedik, 1 794, s. VI.
Ôugas lnciciyan, Aşklıarlıakrutyun Çoriıs J(ı{asants Aşklıarhi (Dünyanın Dört Kısmı-
nın Coğrafyası), Venedik, 1 804, c. V {lstanbul), s. 1 56, 182.
Ôugas lnciciyan, 18. Asırda lsranbul, tercüme ve tahşiye eden: Hrand Der-Andre­
asyan, lstanbul, 1 956, s. 83.
Eremya Çelebi Kömürciyan, Badmutyun Hıragizman Gosdantnubolso ( 1 660 Darvo)
Ostanbul'un 1 660 Yılı Yangını Tarihi), baskıya hazırlayan ve tahşiye eden: Ke­
vork Pamukciyan, lstanbul, 1 99 1 , s. 2 1 -22.
Matteos Mağak-Theopilyants, Vark Yereveli Arants (Ünlü Şahısların Biyografileri ),
Venedik, 1 839, c. 1 , s. 538b-539a.
Hagop Martayan (Dilaçar) , "Hamaynabadger Hay Mışaguyti" (Ermeni Kültürü Pa­
noraması), Marmara, 27 Kasım 1 963.
Harutyun Mırmıryan, Masnagan Badmutyun Hay Medzadunneru (Ermeni Zenginle­
rinin Kısmi Tarihi) , lstanbul, 1910, s. 73.
Biagio Pace, "Topografia e monumenti di Costantinopoli nei Rilievi e nella Desc­
rizione di Comidas de Carbognano" (Gomidas Kömürciyan'ın Resimlerinde ve
Tasvirlerinde İstanbul'un Topografyası ve Abideleri ), Atti deli' Accademia Pon­
taniana ( Pontantiana Akademisi'nin Bildirileri ), Napoli, 1 952, s. 347-353.
Kcvork Pamukciyan, "Doğumunun 350. Yılında Eremya Çelebi Kömürciyan", Ta­
rih ve Toplum, no. 54, Haziran l 988, s. 26-29 [Bkz. EKTK, c. III, s. 1 -8 -Ed.).
Pamukciyan, Gensakragan Noter Hayoıs Masin (Ermeniler Hakkında Biyografik
' Notlar, yayınlanmamış çalışma), bölüm III.

16
Annenak Bey Sakızyan, "Manasneru Goğme Nıgarvadz Gayserakan Gentanakir­
ner Topkapui Tankaranin Meç" (Topkapı Müzesi'nde Manaslar Tarafından Çi­
zilmiş Padişah Portreleri), Rahip Gomidas Çarkçıyan, Kidagan Darekirk (Bilgi
Salnamesi ), İstanbul, 1944, s. 36b.
L'Abbe Dominique Sestini, Lettres de M. l'Abbe Dominique Sestini (Mektuplar),
Fransızcaya çeviren: M. Pingeron, Paris, 1 789, c. III, s. 399-400.
Giambattista Toderini, De La Litterature des Turks (Türklerin Edebiyatından), Pa­
ris, 1 789, c. il, s. 56 ve 1 33.
Vahram Torkomyan, Yeremya Çelebi Kömürciyan Isdambolo Badmutyun (Eremya Çe­
lebi Kömürciyan'ın İstanbul Tarihi), Viyana, 1 9 1 3 , c. 1, s. 1 5 1 ; Viyana, 1 932, c.
il, s. 4 75, 492, 593; Viyana, 1 938, c. III, s. 263.

1 . Sayın Selçuk Erez'in "Türk Evinin Kökenleri" yazısında (Cumhuriyet Dergi, no.
205 , 1 1 Şubat 1990, s. 12) onun bir İtalyan seyyahı olduğu kaydedilmiştir.
2. Dayyan, age, s.)83.
3. Venedik Mıkhitaristlerinin arşivinde bulunan mektubun fotokopisini Sayın
Rahip Sahak Cemcemyan tarafımıza göndermek lütfunda bulunmuştur. Keza
bkz. Dayyan, age, s. 2 1 7 .
4 . d'Alessio, age , s . 43.
S. Pace, age, s. 350.
6. Dayyan, age, s. 270.
7. Dayyan, age, s. 239.
8. Dayyan, age, s. s. 267-268.
9. Alboyacıyan, age, s. 225.
1 0. d'Alessio, age, s. 43-44.
1 1 . Sestini, age , c. I II, s. 399-400; keza, d'Alessio, age, s. 45.
1 2 . Toderini, age , c. il, s. 54 ve 133.
13. d'Alessio, age, s. 44.
14. d'Alessio, age, s. 44.
1 5 . Pace, age, s. 3 5 1 .
1 6. İtalyancada "ministri della Pona", yani "Babıali nazırları" kelimeleri kullanılmıştır.
1 7. Aziz dostumuz Sayın Rahip Charles Renoux'ya göre işbu kelime burada "tebaa"
manasını haizdir.
1 8. Bu tarih muhtemelen bir baskı hatası sebebiyle 1 79 1 olarak kaydedilmiştir.
Doğrusunun 1 78 1 olması daha akla yakındır. Zira, 1 786'da Abbe Toderini'nin
eserinde ispanya Sefarethanesi'nin tercümanı olarak adı geçtiğine göre, hasta
vaziyette bu gibi önemli görevi deruhte etmesi düşünülemez.
19. Mektubun tarihi maalesef kaydedilmemiştir.
20. d'Alessio, age, s. 44.
2 1 . Kevork Pamukciyan, "Üsküdar'daki Selimiye Camii'nin Mimarı Kimdir?", Ta­
rih ve Toplum, no. 74, Şubat 1990, s. 2 1 -23 [Bkz. EKTK, c. il, s. 1 5 5-159 -Ed.J.
22. d'Alessio, age, s. 44.
23. Mırmıryan, age, s. 73.

17
;; Kömürciyan Ailesinin Şeceresi * 1 . Ampagum
bilahare

:[
rahip Krikoris
( 1659- 1 692)
2. M•;;.kY'
Omi m<çhul
1 . Eremya bir oğlu
( ressam)
1 . Mardiros
( 163 7 - 1 695) 0 7 00- ?)
( 1662- 1 702'den

{
( papaz) 2. Kevork sonra)
Nahabed ( 1 608- 1 68 1 ) bilahare Hovsep
3 So"gome
Mardiros
·

Sarkis ( ?- 1 6 1 2 ) Zevcesi: ( 1 670- 1 690) ( 1685-?)


Huğita (papaz)
( ?- 1 590) Zevcesi:
( ?- 1 663) ( 1639- 1 682) 4. Hovsep
Huğita
( 168 1 - 1 682)
( ?- 1 65 5 ) 2. Horen
1. Bedros --[ Roza


3. Aşkhen
1 . Nahabet
4. Sofya ( ?- 1 707) 1 . Hıripsime
3. Gomidas 2. Gomidas veya
( papaz) 2. Soğome Kozmas 2. Hovhannes
5. Kayane
( 1656- 1 707 ) 0 749- 1 807'den
3. Tartipça 3. Hovsep
Zevcesi: sonra)
Eremya Çelebi Kömürciyan'ın İstanbul Tarihi: 1 7. Asırda 4. Hovhannes 4. Andon
Huri

İstanbul adlı eserinin Kevork Pamukciyan tarafından ( tercüman)


·
yayına hazırlanan 2. baskısında ( Eren Yayıncılık, İstan­ 4. Yeranik
bul, 1 988, s. XXII) yayınlanmıştır. Kevork Pamukci­ ( ?- 1 707'den
5. Maryane
3. Boğos
fl. Elena
yan'ın daha sonra "Eremya Çelebi'nin İstanbul Tari­
hi'nin İkinci Baskısına Dair Düzeltmeler ve İ laveler"
sonra) 6. Hıripsime
( ?-1699)
( ?-1 803 ) � . Hulyane
başlıklı yazısında (Tarih ve Toplum, no. 69, Eylül 1 989,
7. Ağavni
s. 6- 7) işaret ettiği düzeltmeleri girerek yayınlıyoruz.
Divrikli Noradunkyan Ailesi ve
Kapriyel Noradunkyan Efendi *

Geçen sene, Osmanlı İmparatorluğu'nun mümtaz devlet adamların­


dan ve Osmanlı tarih yazarlarından, Kapriyel Noradunkyan Efendi'nin
vefatının 50. yıldönümü idi. Bu vesile ile bu yazımızı, ünlü şahsiyetler ye­
tiştirmiş olan bu aileye ve bilhassa Noradunkyan Efendi'ye hasretmeyi ar­
zu ettik.
Noradunkyanlar, dal budak sarmış, yaklaşık iki asırlık büyük bir aile­
dir. Asılları Divrik'in (bugünkü yazılışla Divriği) veya Eğin'in Kesme (Er­
menice Gasma) köyündendir. İşbu sülale hakkında 1 952 sıralarında, rah­
met li Toros Azadyan'ın ( 1893 - 1 955) Eğin monografisi için, Ermenice et­
raflı bir yazı hazırladıysak da, müellifin ölümü sebebiyle neşredilmedi.
Noradunkyan ailesinin bilinen en eski şahsı, Noradunk ismini taşıyor
ve soyadı da buradan ileri geliyor. Kelime "nor" (yeni) ve "dunk" (fidan)
manalarını haiz mürekkep bir isimdir. Bu isim muhtemelen sırf Sivas ve
Divrik yörelerinde kullanılmıştır. Zira başka yerlerde, bildiğimiz kadarıyla,
bu isme tesadüf edilmemektedir. Eremya Çelebi Kömürciyan ( 163 7- 1 695 )
da, Balıklı Ermeni Mezarlığı'na gömülü kayda değer kişiler arasında, Sivas­
lı Nordunk isminde bir kimseyi de zikretmişt ir. 1 Aynı müellifin, 1672'de
son şeklini verdiği yazma "İstanbul'un 1 660 Yangını Tarihi"nden2 ise iş­
bu şahsın bir rahip olduğu anlaşılmaktadır. Noradunkyan ailesinin soyadı
ise ilk defa, 1 707'de İstanbul'da vuku bulan, Apostolik ve Katolik Erme­
niler arasındaki dini ihtilaflar esnasında, Katolik Ermenilerin ünlüleri
meyanında geçmektedir.3 Kesmeli Nordunk'un veya Noradunk'un kaydı­
na, Ermeni Patrikhanesi'nin arşivinde bulunan 2323 no'lu defterde, yir­
mi yıl kadar önce rast gelmiştik. İşbu kaynakta, İstanbul'dan, Van'ın Lim
ve Gıduts adalarındaki manastırlara yardım eden şahısların, alfabetik bir
fihristi mevcuttur. İzahat olarak, bulundukları işyeri, teberru miktarı ve
çok defa tarihi de kayıtlıdır. Sayfalar yerine kayıt lar numaralandırılmışt ır.
67. kaydın Türkçesi şudur:

• Tarih ve Toplum dergisinde (no. 49, Ocak 1 988, s. 42-48) "Sayın Doçent Dr. Arsen
Zarfçı'ya" ithaf notuyla yayınlanmıştır.

19
Alacahamam değirmeninde, Gasmalı Noradunk'un oğlu, Harutyun Us­
ta'nın senelik taahhüdü bir kuruştur.

Senesi maalesef zikredilmemiştir. Ancak diğer tarihlere nazaran, yak­


laşık 1 790 olmalıdır.
Aynı defterde bulunan, 368 no'lu ikinci bir kayıtta ise, Galata'da, al­
çıcı karşısında, un değirmeninde bulunan mezkur şahsın, 1 793 yılı için se­
nelik 1 0 kuruş vaat ettiği işar olunmuştur. Altında Nor(a)dunk'un diğer
oğlu Usta Mangasar'ın da, l 798'de 9 kuruş ve 1 802'de ise 6 kuruş verdiği
beyan edilmiştir.

Artin Amira Noradunkyan


Noradunkyan ailesinin eski efradı arasında en mühim mensubu Ha­
rutyun veya Artin Amira'dır. Hayatı ve bilhassa hayratı hakkında çok az
bilgi mevcuttur. Şayet yanılmıyorsak, kendisine dair bugüne kadar her­
hangi bir biyografik yazı neşredilmemiştir. Zamanın en ünlü Ermenilerin­
dendir. Tophane ekmekçibaşısı ve ekmekçiler sınıfının nizam ustası ola­
rak bilinmektedir. Üsküdar Ermeni Mezarlığı'nda mevcut mezar taşının
kitabesine göre, l 770'de doğup 3 Ocak 1843 'te vefat etmiştir.
Artin Amira'nın basılı kaynaklarda adı ilk defa, lstepan Papazyan'ın
( 1 839- 1 888) telif ettiği, Kazaz Artin'in veya Harutyun Amira Bezciyan'ın
( 1 77 1 - 1 834) biyografisinde geçmektedir.4
İşbu kaynağa göre, 28 Mayıs 1 807'de ayaklanan Yeniçerilerin önderle­
ri, güya nüfuzlarını ve güçlü olduklarını ispat etmek için, İstanbul'da ya­
şayan yerli muhtelif milletlerden birer kurban tayin ederler. Bunlar,
Apostolik (Gregoryen) Ermenilerden ekmekçilerin nizam ustası Anin
Amira, Katolik Ermenilerden Darphane Emini Hovhannes Çelebi Düz­
yan ( 1 749- 1 8 1 2 ) , Rumlardan Şarapçı Todoraki ve Yahudilerden de Şap­
çı Musi olmuştur. Ancak Kazaz Anin, Yeniçerilerin başı Kazancı Hacı
Mustafa'nın dostu ve eniştesi olan Hovhannes Nuryan'ın ( 1 772- 1 8 1 7 )
sayesinde ve büyük bir rüşvetle o'nların hayatını kurtarabilmiştir.
Müteakiben, 10 Ağustos 1 809'da, İstanbul Ermenileri ileri gelenleri­
nin, Kudüs'teki mukaddes yerler hususunda Rumlarla bir gün evvel başla­
yan muhakemede, ibraz edilmek üzere lüzumlu olan fermanların İstan­
bul'a gönderilmesi için, Kudüs Ermeni Patriği Teotoros Başpiskopos'a
( 1 749- 1 8 19) yazdıkları mektubu imzalayanlar arasında, Anin Amira'nın
da ismine tesadüf edilmektedir.5
Üçüncü defa 1 8 1 2'de Üsküdar'daki Surp Haç Mektebi'nin mütevelli­
si olarak adı geçmektedir.6

20
23 Ekim 1 8 1 7'de Kuruçeşme'deki Patrik Boğos Krikoryan'ın ( 1 763 -
1 853 ) evinde toplanan Apostolik v e Katolik Ermeniler arasındaki dini
mahiyetteki toplantıya katılanlar arasında bulunmuştur. 7
1 2 Haziran 1 8 1 9'da yeni Kudüs Ermeni patriğini seçmek için, İstan­
bul'daki amiraların yaptığı toplantıya iştirak etmiştir.8
24 Kasım 1 823 Cuma günü, Ermeni ileri gelenleri padişaha Patrik Bo­
ğos Başpiskopos'u istemediklerine dair arzuhal vermişlerdir. Fakat sulta­
nın yaptığı soruşturma neticesinde, bunun amilinin kıskançlık olduğu an­
laşılmıştır. Bunun üzerine, dilekçenin başlıca yazarı, "Kör" tesmiye edilen
Artin Amira sürgüne gönderilmiştir.9 Müellifi Hovhannes Piskopos
Şahkhatunyants ( 1 799- 1 849), her ne kadar yılını 1 823 olarak kaydetmiş­
se de, doğrusu 1 822 olmalıdır, zira Boğos Başpiskopos'un patrikliği 1 8
Ekim 1 823'te sona ermiştir. 10 Sürgün edildiği yeri ve teferruatını Sivaslı
Hovhannes Başpiskopos'tan ( 1 770- 1 829) öğreniyoruz. Bu hususta şunla­
rı yazmaktadır:

1 1 Ocak 1 823'te, muhterem nizam (ustası) Harutyun Amira Noradunkyan


Sivas'a vardı. Sultan Mahmud tarafından İstanbul'dan sürgün edilen amira­
yı, Ermenilerin ve Türklerin ileri gelenleri büyük saygı ve sevgi ile karşıla­
dılar. Yaklaşık dört ay kadar mukaddes manastırımızda (Surp Nişan) kaldık­
tan sonra, Mayıs ayı başlarında, İstanbul'a avdet etmesi için irade-i seniye
çıktı. Büyük saygı ve birçok hediyeyle onu uğurladılar. i l

Tarihçi Dikran Savalanyan�s ( 182 1 - 190 1 ) ise Artin Amira'nın, Patrik


Boğos'un muhaliflerinin başında bulunduğunu kaydettikten sonra, patri­
ği koruyan Kazaz Artin tarafından sürgün ettirildiğini yazmaktadır. 12
Noradunkyan Amira hakkında kısa fakat ilginç bir fıkra mevcuttur ki,
onu da tanınmış tarihçi ve araştırmacı Harutyun Mırmıryan'a ( 1 860-
1926) borçluyuz. 13 Sözü kendisine bırakıyoruz:
Bu Artin Amira'dır ki, zamanının on ikisi (diğer amiralar kastediliyor) ara­
sında, sert tavırlı Patrik Asdvadzadur'un ( 1 768- 1 846) istifası için en fazla ıs­
rar etmiştir. Bir gün tekrar kendisine:
"Mutlaka istifanı vereceksin" deyince, patrik sinirlenir:
"Gel yazayım" der. Ve bir kağıt alarak, hakikaten bir arzuhal hazırlar. An­
cak yazdığı, istifanamesi yerine, Ekmekçibaşı Artin'in sürgün hükmü idi ki,
kendi eli ile alıp, kapalı olarak ilgili makama tevdi etmiştir. Böylece Artin
Amira, bilmeyerek kendi sürgününün amiri olmuştur.

İşbu Patrik Asdvadzadur Başpiskopos, 19 Eylül 1 84 1 ile Temmuz 1 846


tarihleri arasında patriklik görevinde bulunmuştur.

21
Noradunkyan Amira'nın hayratı hakkında da az çok bilgiler elde ede­
bildik. Bunları da kronolojik sıra ile kaydediyoruz.
1 8 14 yılının Temmuz ayında yeniden inşası tamamlanan ve yaklaşık
1 720'den beri mevcut olan Kadıköy'deki Surp Asdvadzadzin (bilahare
Surp Takavor) Kilisesi'nin masraflarını kendi kesesinden ödemiştir. 14
İkinci mühim hayratı, 1 828'de onarılan Sivas'taki Surp Nişan Manas­
tırı'dır ki, müsaadesini de kendisi temin etmiştir. Bu hususta Hovhannes
Başpiskopos şunları yazmaktadır:

18 Eylül 1 827'de Surp Nişan Manastırı'nın onarımının ilamı Sivas'tan Ha­


rutyun Amira'ya gönderilir. O da, padişahtan inşaat fermanını almayı başa­
rır ve bir tatarla_ Sivas'a göndererek, 29 Ekim'de oraya varır. 1 5

Yine 1 828'de, bugün Hasköy'deki çevre yoluna kurban gitmiş olan Surp
Istepannos Kilisesi'nin yeni inşaatını yöneten şahıslardan biri olmuştur.
Tekrar 1 828'de, sarraf Mardiros Amira ile birlikte, Tokat'taki Hova­
gim-Anna Manastırı kilisesinin sol taraftaki şapelini inşa ettirmiştir. Bu
husus, kapı üzerindeki mermer kitabede kayıtlıdır. 16
1 830'da yeniden inşa edilen Üsküdar'daki Surp Haç Kilisesi'ne başlı­
ca maddi yardımda bulunanlar arasında bulunmuştur. 183 1 'de Mağakya
Tıbir Kevorkyan tarafından bu hususta kaleme alınan bir yazmada, Surp
Harutyun Şapeli'nin mum masraflarını deruhte ettiği işar olunmuştur.
1 83 2 'de ise onun gayretleriyle Koçhisar'daki Bedros Köyü'nün Surp
Hagop Kilisesi inşa edilmiştir. Bu husus, kapısının üzerindeki on satırlık
manzum kitabede yazılıdır ki, sureti şahsi arşivimizde mevcuttur.
Toros Azadyan'a ( 1 893- 1 955) göre, Sis (bugün Kozan) Gatağigoslu­
ğu'nun katedraline çok kıymetli eşyalar bağışlamıştır. ı 7
Artin Amira yaklaşık 1 790'da Zımruht (Zümrüt) isminde bir kızla ev­
lenmiştir. Üsküdar Ermeni Mezarlığı'nda bulunan 22 satırlık manzum ka­
bir taşı kitabesinde, 1 772'de doğup 25 Aralık 1 834'te öldüğü ve fakirleri
koruyan hayırsever bir kadın olduğu beyan edilmiştir.
Üsküdar Surp Haç Kilisesi'nin vaftiz kütüğünden ve bazılarının mezar
taşı kitabelerinden tespit ettiğimiz evlatları şunlardır:
1 . Garabed: Yaklaşık olarak 1 790'da doğduğunu kabul edebiliriz, zira
oğlu Boğos 1 1 Eylül 1 8 1 0'da vaftiz olup 1 8 1 8'de ölmüştür. Kızı Lusaper ise
7 Haziran 1 8 1 4'te vaftiz olmuştur. Pederi gibi Amira tesmiye edilmiştir.
2. Aliksan: Vaftiz kaydına rastlamadık. Surp Haç Kilisesi'ndeki ölüm
kaydına ve mezar taşı kitabesine göre, 12 Ağustos 1 8 1 9'da, henüz 12 ya­
şında iken vefat etmiştir.

22
3 . Haçadur veya Haçik: Nizamyan soyadı ile de zikredilmiştir. 1 7 Ekim
1 876'dan sonra ölmüştür. Sarraflıkla iştigal etmiştir. 1 830'da Surp Haç
Kilisesi yeniden inşa edilirken, başlıca maddi yardımda bulunanlardan bi­
ri olmuştur. 5 Kasım 1 876'da, Üsküdar'da tasarrufunda bulunan bir arsası
hakkında, Babıali'den Ermeni Patrikhanesi'ne bir takrir gönderilmiştir.
Haçik Noradunkyan iki defa evlenmiştir. Birinci zevcesi Maryane,
mezar taşı kitabesine göre Hagopyan Ağa Misakyan'ın kızıdır ve 1 8 1 5'te
doğup 2 Mayıs 1 843'te ölmüştür. Evlatları şunlardır: Takuhi ( 1 836-?), Ze­
nopya ( 1 839- ?) ve Aliksan.
İkinci karısı Maryam ise geçen asır İstanbul Ermenilerinin ekabirin­
den, Eğinli sarraf Mikayel Amira Pişmişyan'ın ( 1 785- 1 849) kızı Mar­
yam'dır ki, 1 Haziran 1 826'da vaftiz olup 1 Kasım 1 860'ta ölmüştür. İkin­
ci eşinden de beş evladı dünyaya gelmiştir. Adları şunlardır: Zümrüt
( 1 844- ?), Harutyun ( 1 845-?), Harutyun il ( 1 85 1 -?), Garabed ( 1 85 2- ?) ve
Noyemzar ( 1 85 3 - ?).
4. Gadarine: İşbu yegane kızı 8 Ocak 181 l 'de vaftiz olmuştur. Kocası­
nın adı Hovhannes'tir.
5 . Bedros: Ekmekçilik yapmıştır. Varvare adındaki kızı 1 1 Temmuz
1 843'te vaftiz olmuştur. Artin Amira'nın oğlu olduğu kati değildir. Karde­
şi Bağdasar'ın oğlu da olabilir.
Artin Amira'nın kayınvalidesi Maryam Hatun ise mezar taşı kitabesi­
ne göre 1 758'de doğup 1 8 1 8'de vefat etmiştir.

Bağdasar Noradunkyan
Noradunkyan ailesinin dördüncü eski şahsıdır ve Artin Amira'nın
kardeşidir. Doğduğu tarih bilinmemektedir. Öldüğü tarih ise Üsküdar
Surp Haç Kilisesi'nin vaftiz kütüğüne göre, 2 Eylül 1 863'tür. Aynı kay­
nakta bulunan ve mezar taşından alınan diğer bir kayıtta ise 4 Mayıs 1 858
tarihi mevcuttur.
Şayhan ailesine mensup zevcesi Haci Koharik, mezar taşının kitabesi­
ne göre 1 784'te doğup 19 Eylül 1 854'te vefat etmiştir. Binaenaleyh, ken­
disi de 1 775- 1 780 yılları arasında doğmuş olmalıdır.
Bağdasar Noradunkyan'ın hayatı hakkında, ölüm tarihinden maada
bir bilgimiz olmamasına rağmen, üç oğlu da tanınmış şahıslardır. Birinci­
si Hagop Noradunkyan askeriye ekmekçibaşısı olarak da bilinmektedir.
1 8 1 2'de doğup 20 Ocak 1 896'da vefat etmiştir. IS Alboyacıyan ise 1 803'te
doğduğunu kaydetmiştir. 19 Kasımpaşa'daki Surp Hagop Kilisesi'nin bah-

Zamanlar, Mekanlar, insanlar / Kevork Pamukciyan F: 3 23


çesine gömülmüşse de, 1919'da vuku bulan bir yangından sonra naaşı 1 9
Ekim 1926'da Şişli Ermeni Mezarlığı'na nakledilmiştir.
185 7'de Hagop Noradunkyan'ın himmeti ile mezkur kilise onarılmıştır.
Aynı yıl biraderleri Siman ve Krikor Noradunkyan'larla birlikte, Kartal'da­
ki Surp Nişan Kilisesi'ni de yeniden inşa etmişlerdir. Beyoğlu'ndaki Üç
Horan Kilisesi'nde muhtelif idari görevler de deruhte etmiştir. Alboyacı­
yan'a göre, 1 872-1 874 yıllarında Yedikule Ermeni Hastanesi'nin idari he­
yeti üyeliğinde bulunmuştur.20 189 1 'de Mütemayiz rütbesini ve üçüncü sı­
nıf Mecidiye nişanını haizdi.21 Kesme Köyü'nün kilisesini de yaptırmıştır.
Hagop Noradunkyan'ın, Bağdasar ( 1 843-?), Harutyun ( 1 845- 1 899),
Mıgırdiç ( 1 849- ?) ve Bağdasar il ( 1 861 -?} isimlerinde dört oğlu ile Mak­
ruhi ve Koharik isminde iki kızı olmuştur.
Bunlardan Harutyun Noradunkyan üzerinde durmak gerekir. 1 8 Ka­
s11n 1 845'te Üsküdar Surp Haç Kilisesi'nde vaftiz edilmiştir. Patrikhane
meclislerinde muhtelif görevlerde bulunmuştur. Muhtemelen 1 899'da ve­
fat etmiştir. Zevcesi Makruhi, Tarih ve Toplum dergisinin 1 987 Ekim sayı­
sında• adı geçen Prof. Hovsep Yusufyan'ın (1 855 - 1 9 1 3 ) kız kardeşidir.
1 850'de doğup 191 0'da ölmüştür. Ermeni kültür cemiyetlerinde vazifeler
deruhte etmiştir. Üç erkek ve bir kız evlatları olmuştur.
Birincisi, Mikayel Noradunkyan, 8 Eylül 1 873'te Ortaköy'deki Surp
Asdvadzadzin Kilisesi'nde vaftiz olmuştur. Rahmetli Prof. Krikor Kömür­
ciyan'ın veya Kömürcan'ın ( 1868- 1 958) tarafımıza bildirdiğine göre,
1 9 1 5 - 1923 yılları arasında Yüksek Ticaret Mektebi'nde, sigortalar muha­
sebesi müderrisi olmuştur. Müteakiben Romanya'ya hicret etmiştir.
1949'da ölmüştür.
İkincisi, 1 950 sıralarında şahsen tanımış olduğumuz Hrand Bey Nora­
dunkyan, 22 Eylül 1 875'te Ortaköy'de doğmuştur. 1 894'te Galata'daki
Getronagan Lisesi'nden mezun olmuştur. 1 898'den itibaren Hariciye'de
önemli vazifelerde bulunmuştur. Ezcümle, 1 898- 1 901 yıllarında Hariciye
Nezareti'nde yardımcı hukuk müşaviri olmuştur. 1902 - 1 907 yıllarında
Romanya'nın Galatz şehrinde muavin konsolosluk görevinde bulunmuş­
tur. 1 908'de Salise rütbesini haiz olup, 24 Mart 191 O'da Sırbistan Kralı
Petar tarafından birinci sınıf St. Sava ve 7 Nisan 1910'da ise üçüncü sı­
nıf Mecidiye nişanlarıyla taltif edilmiştir.

* Meliha Yetkin, "Osmanlı Basınında Yüz Yıl Önce Bu Ay: Mekteb-i Mülkiyye·i
Şahane ve ldadiyyelerinde Tedris Olunan Kitaplar", Tarih ve Toplum, no. 46, Ekim
1 987, s. 5 .

24
Hrand Bey Noradunkyan'ın yeğeni Sayın Doç. Dr. Arsen Zarfçı, işbu
satırlar temize alındıktan sonra, dayısı hakkında aşağıdaki mütemmim
bilgileri tarafımıza lütfetti.
1 884- 1 886 yıllarında Mekteb-i Sultani'de okumuştur. 1 886'da Getro­
nagan Lisesi'ne girmiştir. Fransa'daki Aix şehrindeki ve İstanbul'daki üni­
versitelerin hukuk fakültelerinden mezun olmuştur. 1903'te Rumeli De­
miryolları Arbitraj Komisyonu katipliğine atanmıştır. 29 Aralık 1 9 1 2'de
St. Petersburg Büyükelçiliği başkatibi nasbolmuştur. 4 Mart 1 9 14'te Belg­
rad Sefarethanesi müsteşarı ve maslahatgüzarı tayin edilmiştir. Birinci Ci­
han Harbi patlayınca, İstanbul'a avdet ederek Tabiiyet müdür muavini
olmuştur. 191 8'de Viyana Büyükelçiliği Başkatipliği'ne atanmıştır. 22 Ka­
sım 1 928'de emekliye ayrılmıştır.
Kendisine tevcih kılınan diğer rütbeler ve nişanlar şunlardır:
25 Mart 1904'te Saniye Rütbesi, 15 Kasım 1900'de Dördüncü Sınıf
Osmaniye Nişanı, 16 Nisan 1 9 1 0'da Üçüncü Sınıf Mecidiye Nişanı, 8
Ocak 1 909'da Couronne de Roumanie N işanı, 25 Şubat 1913'te ise Ro­
manof madalyası.
Hrand Bey'in, 1957'de La Turquie Modeme Matbaası'nda basılan Le
Coup de Telephone isminde telif bir romanı da mevcuttur. Keza birçok şi­
irler de yazmıştır.
Yaklaşık 1950'de Vers la Guerre balkanique (Balkan Harbine Doğru)
adını taşıyan Fransızca siyasi hatıraları kitap halinde neşredilmiştir. La
Turquie Modeme dergisinde makaleleri de intişar etmiştir. Ömrünün son
yıllarında ticaretle meşgul olmuştur. 1957'de Beyoğlu'nda vefat etmiştir.
Üçüncü oğlu Nerses Noradunkyan 1 88 1 'de doğup 1 944'te vefat etmiş­
tir. Vapur acentalığı yapmıştır. Oğlu Norad 1 920'de doğup 20 Ekim 1 960
tarihinde bir trafik kazasına kurban gitmiştir. La Turquie Modeme dergi­
sinde yazıları çıkmıştır. Said Naum Duhani'nin, 1956'da şehrimizde bası­
lan ve Türkçeye çevrilen Quand Beyoğlu s 'appelait Pera adlı Fransızca ese­
rinin örisözünü de kaleme almıştır.
Kızı Markarid ( 1 889- 1 969) ise Dr. Kevork Zarfciyan'la ( 1 877- 1 922)
evlenmiştir. Evlatları, Doç. Dr. Arsen Zarfciyan'la (do. 1 9 14) Yetvart
Zarfciyan'dır (do. 1920) .
Bağdasar Noradunkyan'ın ikinci oğlu Simeon veya Simon Noradunk­
yan da ekmekçibaşılık yapmış ve hayırsever bir şahıs olmuştur. Ayrıca, Er­
meni cemaatinin yönetim işlerinde de görevler deruhte etmiştir. 1 Ekim
1 846'da, Üsküdar'daki Cemaran Mektebi yeniden açılırken danışman ol-

25
muştur.22 Kartal ve Kasımpaşa kiliselerinden maada, 1 860'ta yeniden in­
şa edilen Surp Haç Mektebi'ne maddi yardımda bulunmuştur.Z3
Siman Noradunkyan'ın, Arsen Mihrtad ( 1 856- ?), Levon-Mıgırdiç
( 1 859- ?) ve Sımpad-Garabed ( 1 862-?) isminde üç oğlu ile Gadarine-Sa­
tenik ( 1 864- ?) ve Yiktorya ( ?- ?} isminde iki kızı olmuştur. Büyük oğlu
Mihrtad Noradunkyan, 1 908'de Ermeni Patrikhanesi'nin Tedrisat Heye­
ti'nin sekreteri idi.Z4
Bağdasar Noradunkyan'ın üçüncü oğlu Haci Krikor Noradunkyan da
ekmekcibaşı olmuştur. Üsküdar'da bulunan mezar taşı kitabesine göre,
1 8 1 l 'de doğup 1 870'te vefat etmiştir. Cemaat vazifeleriyle daha fazla ta­
nınmıştır. Ezcümle, 4 Aralık 1 860'ta teşekkül eden Surp Haç Kilisesi'nin
ilk idari heyetine aza seçilmiştir. Aynı yıl Surp Haç Mektebi'ne mütevel­
li tayin edilmiştir. Mezkur tarihte yapılan onarımı esnasında, inşaatı yö­
neten heyete üye olmuş ve maddi yardımda da bulunmuştur.ıs
Birinci zevcesi Arusyak (doğuşu Papazyan), mezar taşı kitabesine göre
1831 'de doğup, 28 Haziran 1 857'de genç yaşta vefat etmiştir.
Krikor Noradunkyan'ın işbu zevcesinden Lugiya veya Lusya ( 1 85 1 - ?) ,
Kapriyel ( 1 852- 1936) ve Hampartzum ( 1 855-?} isminde üç evladı olmuş­
tur. Adı meçhul ikinci eşinden ise Anna ( 1 858-?), Zaruhi ( 1 860- ?), Bağ­
dasar-Keğam ( 1 86 1 - ?) ve Garabed-Muşeğ ( 1 863- 1 930) isminde dört ev­
ladı daha dünyaya gelmiştir.

Kapriyel Noradunkyan Efendi


Krikor Noradunkyan'ın evlatları arasında Kapriyel Efendi, yalnız ken­
di ailesi için değil, aynı zamanda Osmanlı devlet adamları ve Ermeni mil­
leti ileri gelenleri arasında dahi müstesna bir ehemmiyeti haizdir.
işbu mümtaz şahsiyet hakkında, yıllar önce, Sayın Torkom lstepan­
yan'ın Hepimize Bir Bayrak adlı bir kitabı için Türkçe bir biyografi hazır­
lamıştık. Bu defa, diğer bazı kaynaklardan da istifade ederek, daha etraflı
bir terceme-i halini sunuyoruz. Bunlar arasında başlıcası, 1 9 1 1 'de lstan­
bul'da neşredilen Mer Daretsuytsı (Salnamemiz) adlı yıllıkta dercedilen
Arşag Alboyacıyan'ın ( 1 879- 1962) bir makalesidir ki, aslı biyografi yaza­
rı Apraham Ayvazyan'dan ( 1 846- 1909) alınmıştır.Z6
Kapriyel Noradunkyan muhtemelen Ekim ayında doğup 9 Kasım
1 852'de Surp Haç Kilisesi'nde, amcası Siman Noradunkyan'ın sağdıçlığı
ile vaftiz olmuştur. Pederi onu sert bir disiplin altında büyütmüştür. Hat­
ta Mınnıryan'a göre, oğlunun okuduğu kitapları bile, ünlü yazar Hovhan-

26
nes Deroyents'in ( 1 801 - 1 888) sansüründen geçirmiştir.27 llk tahsilini ev­
de yaptıktan sonra, Kadıköy'deki Saint Joseph Fransız Koleji'ne girerek,
1 869'da mezun olmuştur. Önce, birkaç ay ticaretle iştigal etmiştir. 1 870
yılı Ağustos ayında babası vefat edince, Hariciye Nezareti Tahrirat Oda­
sı'na muavin aza seçilmiştir. Aynı yılın sonlarına doğru, mezkı1r nezaretin
Harici Muhaberat Odası'na üye atanmışsa da, tahsilini ikmal etmek üzere,
Paris'e gitmiştir. Burada, 1 870- 1 876 yılları arasında, diplomat olmak için
hazırlanmıştır. Önce, College de France'da ve Sorbonne Üniversitesi'nde
okumuştur. Müteakiben, Hukuk Fakültesi'nden parlak surette mezun ol­
muştur. Bununla da iktifa etmeyerek, Ecole des Sciences Politiques'e de­
vam etmiştir. Henüz Paris'te talebe iken, 3 Eylül 1 873'te, Osmanlı Sefa­
rethanesi tarafından kendisine fahri ataşe unvanı tevcih kılınmıştır.
1 875 yılı Aralık ayında, Paris sefiri Ali Paşa ile birlikte İstanbul'a dön­
müştür. Hariciye Nazırı Raşid Paşa'nın nezaretin hukuk işlerini tanzim et­
mek için yeni tesis ettiği Tahrirat Kalemi'ne, bu sahada iyi hazırlanmış bir
şahıs olarak, Kapriyel Efendi katip atanmıştır. Yedi aylık kısa bir hizmet­
ten sonra, mütemayiz rütbesiyle, Hariciye Muhaberat Kalemi'ne nasbo­
lunmuştur.
1 878 yılı Ekim ayında, Osmanlı Devleti ile Sırbistan arasındaki sınır­
ları tayin eden Beynelmilel Komisyon'a birinci sekreter atanmıştır. Müte­
akiben, Arap-Tabya meselesi dolayısıyla, Silistre'de toplanan Avrupa
Muhtelit Komisyonu'na katılan Osmanlı Heyeti'nin ikinci delegesi ol­
muştur. Daha sonra, Osmanlı-Rus hudutlarını çizen beynelmilel komisyo­
na aza seçilmiştir. Keza, La Haye'deki beynelmilel komisyona da Osman­
lı delegesi olarak iştirak etmiştir.
23 Temmuz 1 908'de ilan edilen İkinci Meşrutiyet'ten sonra, 6 Ağus­
tos 1 908'de kurulan ve 1 7 Kasım 1 908'de tadil edilen Kamil Paşa ( 1 832-
1 9 1 3 ) kabinesinde ticaret ve nafıa nazırı nasbolmuşsa da, İttihatçıların
hükümet aleyhinde açtıkları kampanya sebebiyle, sadrazam 1 4 Şubat
1909 tarihinde istifa etmek mecburiyetinde kalmıştır.28 Böylece, hazırla­
dığı çok mühim nafıa programının tatbiki gerçekleşmemiştir. Bu hususta,
eski Moskova elçilerimizden müteveffa Galip Kemali Söylemezoğlu, ez­
cümle şunları yazmaktadır:
Gabriyel Efendi, hakikaten çok değerli bir hukukçu ve çalışkan bir devlet
adamı olup, Meşrutiyetten sonra nafıa nazırlığına getirilmiş ve eğer o zaman
hazırladığı nafıa programının tatbikine imkan kalmış olsaydı, Anadolu'da
çoktan birçok yollar, silolar, şimendiferler yapılmış olurdu.29

27
1 1 Aralık 1 908'de lstanbul'da yapılan mebus seçiminde, aday olma­
masına rağmen, 8 oy almıştır.30
14 Şubat 1 909'da kurulan Hüseyin Hilmi Paşa ( 1 85 5 - 1 923) hüküme­
tinde yeniden ticaret ve nafıa nazırı olmuştur. Hariciye Nazırı Rıfat Pa­
şa'nın 30 Mart 1909'da Londra'dan dönüşüne kadar da, vekaleten işbu
makam kendisine tevdi kılınmıştır.3 1 3 1 Mart 1 3 27/13 Nisan 1 909'da
Tevfik Paşa'nın başkanlığında kurulan yeni kabinede tekrar ticaret ve na­
fıa nazırlığını deruhte etmiştir.32
1 4/27 Nisan 1909'da tahta çıkan Sultan Mehmed Reşad'ın ( 1 844-
1 9 1 8) cülusunu ecnebi devletlere bildirmek gayesiyle teşkil olunan heye­
te de. riyaset etmiştir.
Aynı yılın Mayıs ayında, Osmanlı Devleti'nin yüzde dört olan gümrük
resmini yüzde on beşe yükseltmek için, Avrupa'da müzakereler yapmakla
görevlendiri imiştir. 33
19 lO'da Ayan Meclisi üyesi olduğu sırada, 30 Ağustos'ta Brüksel'de
toplanan Beynelmilel Hukuk Kongresi'ne üye seçilmiştir. Bu gaye ile 1 8
Haziran'da lstanbul'dan hareket etmiştir. Heyete İstanbul mebusu Krikor
Zohrab Efendi ( 1 86 1 - 1 9 1 5 ) de katılmıştır.
9/22 Temmuz 1 9 1 2'de teşekkül eden Gazi Ahmed Muhtar Paşa ( 1 839-
1 9 1 8 ) kabinesinde, hariciye nazırlığını deruhte etmiştir. Fakat Balkan
Harbi'nden evvel vuku bulan Babıali baskınından sonra, 29 Ekim
1 9 1 2 'de kabine istifa etmek zorunda kalmıştır.
26 Ocak 1 9 1 3 'te ailesi ile birlikte Avrupa'ya hicret etmiş ve ölümüne
kadar Paris'te yaşamıştır. Fransa'da iken, Boğos Nubar Paşa'nın ( 185 1 -
1930) vefatından sonra, Ermeni Milli Delegasyonu'nun başkanlığına atan­
mış ve bu meyanda, 1923'te toplanan Lozan Konferansı'na gözlemci olarak
iştirak etmiştir.
Kapriyel Efendi, Osmanlı Devleti ile ecnebi şirketler arasındaki çetin
meseleleri halletmek hususunda da büyük başarı göstermiştir. Onun dira­
yeti sayesinde, halkı uzun müddet meşgul eden Hirsch meselesi sona er­
miştir. Demiryollarının Sırbistan'la birleşmesinde, lran'la yapılan posta
anlaşmasında, Osmanlı-Yunan muahedesinin hazırlanmasında, Anadolu
demiryolları tarifesinin ıslahında ve birleşiminde büyük rol oynamıştır.
Birleşik sıhhiye tarifelerini ve lstanbul rıhtımının işlerini tetkik etmek
için teşekkül eden beynelmilel komisyonların toplantılarına da başkanlık
etmiştir. Keza uzun yıllar, Babıali'nin istatistik Komisyonu'nun ve Şirket-i
Hayriye'nin idari meclisinin üyeliğinde ve Osmanlı Sigorta Şirketi'nin
başkanlığında bulunmuştur.

28
Tedrisatta da faaliyet gösteren Kapriyel Efendi, Hukuk Mektebi'nde
bir müddet siyasal bilgiler ve devletler hukuku dersleri vermiştir. 1 886'da
tesis edilen Galata'daki Getronagan Lisesi'nin ilk muallimleri arasında
bulunmuştur.
Noradunkyan Efendi 5 Nisan 1 884'te Ü la Sanisi, 8 Mayıs 1 888'de Ü la
Evveli ve 2 Ağustos 1894'te ise Bala rütbelerine yükselmiştir.
1 892'de sultan tarafından ikinci sınıf Mecidiye, 1 898'de önce ikinci
sınıf Osmaniye ve birinci sınıf Mecidiye, bilahare birinci sınıf Osmaniye
ve Murassa Mecidiye, 1901 yılı Mart ayında ise altın Liyakat nişanlarıyla
mükafatlandırılmışcır. Keza, lran, Sırbistan, Rusya, İtalya, Fransa, Kara­
dağ, Yunanistan, Romanya, İspanya ve Almanya devletleri tarafından da,
yüksek nişanlarla taltif edilmiştir. Aynı zamanda, birkaç Fransız ve Alman
akademisine de üye seçilmiştir.
Kapriyel Efendi'nin siyasi cephesini, Osmanlı Fırkası reisi İsmail Hak­
kı Bey'in, onun hakkında söylediği şu sitayişkar sözleriyle bitiriyoruz:

Ben Noradunkyan Efendi'yi, sahip bulunduğu tecrübe, geniş bilgi ve emsal­


siz kabiliyetleriyle bu memleketin idari işlerinde yaptığı hizmetlerden dola­
yı, Fırkanın en şerefli azalarından biri olarak tanırım.34

Noradunkyan, bilhassa lstanbul'da bulunduğu yıllarda, Ermeni toplu­


muna mühim ve muhtelif hizmetlerde bulunmuştur. Bunlardan başlıcala­
rını kaydediyoruz.
1 876'da Kadıköy'deki Aramyan Mektebi'nin idare heyeti başkanı idi.
l Eylül 1 877'de Patrikhane'nin İktisat Heyeti'ne üye ve başkan seçilmiş­
tir. Görevi esnasında, Ermenilere ait bütün vakıfların ve emlakın listele­
rini hazırlamıştır. 1 881 'de mezkı1r heyete tekrar başkan olmuştur. Aynı yıl
Anadolu'daki kıclıkzedelerle ilgili komitenin azaları arasında bulunmuş­
tur. 1 5 Kasım 1 882'de Üsküdar'daki Surp Haç Kilisesi'nden, Patrikhane
Umumi Meclisi'ne aza seçilmiştir. Ertesi yıl Surp Haç Mektebi'nin İdare
Heyeti azalığında da bulunmuştur. 28 Haziran 1885 'te Patrikhane Cismani
Meclisi'ne aza ve ikinci başkan intihap edilmiş, 1 6 Temmuz 1887'de istifa
etmiştir. 6 Temmuz 1886'da Samatya'dan Patrikhane Umumi Meclisi'ne
aza seçilmiş ve aynı yıl Tedrisat Divanı başkanlığında da bulunmuştur.
1 891 'de Beyoğlu Ermeni Mektepleri Yönetim Kurulu üyesi idi. 1 894'te
Patrikhane Umumi Meclisi'ne başkan seçilmiştir. 1 896 yılı Kasım ayında
Patrikhane Cismani Meclisi'ne üye intihap olmuştur. 25 Haziran 1 906'da
Patrikhane Cismani Meclisi'ne tekrar üye ve başkan seçilmiştir. 1 883 -
1 9 1 0 yılları arasında Hovsep lzmiryants Edebiyat Ödülü Komitesi başkan-

29
lığında bulunmuştur. Yaklaşık 1 898'den 1 9 1 0 yılına kadar, Erzurum'daki
Sanasaryan Yüksek Mektebi'nin lstanbul'daki Yönetim Kurulu riyasetini
de deruhte etmiştir. 1 908'de Beyoğlu-Kasımpaşa seçim bölgesinden Pat­
rikhane Umumi Meclisi'ne aza intihap olmuştur.
Takriben 1 9 1 0'da, 1906'da Kahire'de kurulan Ermeni Hayırsever
Umumi Cemiyeti'nin İstanbul Şubesi'nin başkanı idi. Rahmetli pederi­
miz Mikayel Pamukciyan ( 1873- 1970) , bu sıralarda, dostu Diran Mardik­
yan'la beraber mezkur cemiyete üye seçildiklerini ve belgelerini almak
için Kapriyel Efendi'nin evine gittiklerini açıklamıştı.
l 9 1 2'de Kudüs Ermeni Patrikhanesi'ni ziyaret etmiştir.35
Fikir adamı olarak, Noradunkyan Efendi, bilhassa Osmanlı lmparator­
luğu'nun yabancı devletlerle akdettiği muahedeler hakkında uzun seneler
araştırmalar yapmıştır. İşbu çalışmaların mahsulü olarak, 1 897- 1 903 yılla­
rı arasında Paris'te, Cotillon, F. Pichon Kitabevi tarafından neşredilen
Recueil d'Actes Imemationaux e l'Empire Ottoman (Osmanlı lmparatorlu­
ğu'nun Beynelmilel Muahedeler Külliyatı) adlı dört ciltlik muazzam ve
çok önemli eseri meydana getirmiştir. Fransız Akademisi tarafından da
takdir gören telifatının birinci cildi Ermeni Patrikhanesi'nde bulundu­
ğundan, hakkında bilgi vermeyi lüzumlu addettik.
İşbu birinci cilt, 1 1 ,5 x l 8 cm dizgi ebadında 4 1 2 + 1 sayfadan mürekkep
olup, 1 300- 1 789 yıllarını kapsamaktadır Noradunkyan Efendi elimizin al­
tındaki nüshayı, 27 Aralık 1898 tarihli Ermenice bir ithafname ile eski
dostu Mıgırdiç Efendi Norikyan'a hediye etmiştir. Başlangıçta, 1 5 sayfalık
bir önsöz mevcuttur. Müteakiben Osmanlı padişahlarının gününde, Bi­
zans, Alman İmparatorluğu, Fransa, İngiltere, İspanya ve Rusya'da tahtta
bulunan hükümdarların bir tablosu yer almaktadır (s. XVIl-XXIII). Bun­
dan sonra o�manlı vakanüvislerinin bir sayfalık bir listesi vardır. Bunu da,
istifade ed ikn kaynakların bir bibliyografyası takip etmeketedir (s. XXV­
XXVIII ) . t-.1ı ı ahedelerin kronoloj ik listesi, 3-80. sayfaları kapsamaktadır.
llk anlaşın�•. l licri 707 ve Miladi 1 307 yılında Ulubad'ın Rum valisi ile ak­
dedilmiştir. Kapriyel Efendi, 389 adet ahitname kaydetmiştir ve altlarında
her birinin kaynaklarını da zikretmiştir. Bilahare, muahedelerin metinle­
rine yer verilmiştir (s. 383-384 ). Sonunda, devletlerin alfabetik sırası ile
anlaşmaların kronoloj ik bir tablosu bulunmaktadır (s. 385-4 1 2 ) . En son
sayfa ise fihriste tahsis edilmiştir.
Noradunkyan Efendi, aynı zamanda, sanatsever ve zengin bir kitaplı­
ğa malik bir şahsiyet olarak da bilinmektedir.36 Kitapları daha sonra va-

30
risleri tarafından Belediye Kütüphanesi'ne (bugün Taksim'deki Atatürk
Kitaphğı) hibe edilmiştir. Bunlar arasında 1500 kadar Ermenice kitap da
vardır ki, 1 967'de tarafımızdan eski baskıların bir listesi hazırlanmıştır.
Sayın Çelik Gülersoy, Noradunkyan Efendi'nin güzel cepheli eski za­
man taş konağının Taksim'de, Etap Oteli'nin yakınında bulunduğunu ve
Yat Kulübü'nün bir süre buraya yerleşmiş olduğunu beyan etmiştir.37
Kapriyel Efendi, tarihçi Sarkis Sarraf-Hovhannesyan'ın ( 1 730- 1 805 )
torunu, kuyumcu Hagop Çobanyan'ın büyük kızı Mari ile evlenmiştir. İş­
bu izdivaçtan, birkaç yıl önce vefat eden Anayis isminde bir kızı ile Di­
ran isminde bir oğlu dünyaya gelmiştir.
Diran Bey Noradunkyan, pederi gibi diplomasiye intisap etmiştir. 1 0
Haziran 1 884'te Üsküdar'daki Surp Haç Kilisesi'nde vaftiz olmuştur.
1 903'ten 1 904 yılı Ekim sonlarına kadar, Babıali'de muavin hukuk müşa­
viri görevinde bulunmuştur. Mezkı1r tarihte Brüksel Sefarethanesi'ne
üçüncü katip nasbedilmiştir. 1906'da ise ikinci katipliğe yükselmiştir.
1 925'te Paris'te Rue du Rocher, No. 85'te ikamet etmekteydi.38 Öldü­
ğü tarihi maalesef tespit edemedik. Evlenmiş, Krikor isminde bir oğlu ol­
muştur.

Mangasar Noradunkyan
1 798'de zikredilen bu şahsın ismini, yazımızın başlarında kaydetmiş­
tik. On iki yıl kadar önce, Ermeni Patrikhanesi'nin arşivinde, onun ahfa­
dı hakkında bir vesikaya tesadüf etmiştik.
Gasma veya Kesme Köyü'nün kilisesinin yönetim kurulu tarafından ve­
rilen ve Divrik Marhasalığı tarafından onaylanan işbu belge, 20 Ağustos
1 895 tarihlidir. Muhteviyatında, Divrik'in Gasma köyü ahalisinden, Nora­
dunk Noradunkyan'ın oğlu Mangik'in (Mangasar'ın kısaltılmış şeklidir),
yaklaşık 59 yıl önce ( 1 836'da) vefat ederek, Hovhannes ismindeki oğlunu
yegane varis bıraktığı, bu sonuncunun da vefat ederek, varis olarak zevcesi
Maryam ile Donik ve Mangik isminde iki erkek ve Hayots, Gülvart ve
Möhrübe isminde üç kız evlat bıraktığı, bunlardan Donik'in halen İstan­
bul'un Kadıköy semtinde ikamet ettiği, Mangik'in ise yaklaşık sekiz yıl ön­
ce ( 1887'de) vefat edip, varis olarak zevcesi İskuhi ile Harutyun ve Hov­
hannes isminde iki erkek ve Dzağik isminde bir kız evladı bıraktığı ve hep­
sinin hayatta ve Osmanlı tebaası oldukları tasdik edilir, denilmektedir.
İkinci Hovhannes Noradunkyan uzun ömürlü olmuştur, zira 6 Ağus­
tos 1 96 1 'de vefat ederek, Kadıköy Ermeni Mezarlığı'na defnedilmiştir.

31
Sarraflıkla iştigal etmiş ve hayratı ile de tanınmıştır. Bunlar arasında,
1 936'da Kadıköy Ermeni Kilisesi'ni tamir ettirdiğini ve Üsküdar'daki
Surp Haç Lisesi'ne bir mülk hibe ettiğini zikredebiliriz. Ayrıca, mezkur ki­
lisenin yönetim kurulunun üyesi ve adı geçen mektebin yönetim kurulu­
nun da başkanı olmuştur. Ölüm ilanında, zevcesinin ismi Hıripsime ola­
rak geçmiş ve çocukları olduğu kaydedilmiştir. Diğer taraftan, aynı kay­
nakta, Paris'te mukim evli bir Donik Noradunkyan zikredilmiştir ki,
muhtemelen yukarıdaki belgede adı geçen şahıstır.39

Diğer Noradunkyanlar
Noradunkyan ailesi hakkında senelerden beri yaptığımız araştırmalar
neticesinde, yukarıda bahsettiğimiz üç kolla akrabalık bağını tespit ede­
mediğimiz bazı şahıslara da rast gelmişizdir. Eskiden beri başka yöreli bir
Noradunkyan ailesi malum olmadığı için, bunların da aynı soydan geldik­
lerini kabul edebiliriz. İsimlerini kronoloj ik sıra ile sunuyoruz.
1 . Kayane Noradunkyan: İşbu kadının ismi, 1 862'den az sonra lstan­
bul'da basılan Ermenice bir gramer kitabının sonunda bulunan, Haygaz­
yan Cemiyeti'nin daimi aboneleri arasında ve müteveffa olarak üçüncü
sırada yer almaktadır.
2. Haren Noradunkyan: 1 897'de Kumkapı'daki Meryem Ana Kilise­
si'nin papazları arasında ismine tesadüf edilmektedir.
3 . Tovmas Noradunkyan: Keza papaz olan bu şahsa, 25 Mart 1 907'de
kardeşi Mardiros Noradunkyan Siirt'ten bir mektup yazmıştır.
4. Serovpe Noradunkyan: Eğitimci olup, 1 884'te Siirt'te doğmuştur ve
28 Temmuz 1 9 1 5 'te ölmüştür. Erzurum'daki Sanasaryan Mektebi'nden
mezundur. Darülfünun'da da tahsil görmüştür. 1 903 - 1 9 1 5 yılları esnasın­
da, Türkçe lisan dersleri vermiştir. Siirt'ten Patrikhane Umumi Mecli­
si'ne üye de seçilmiştir.
5. Sofi Noradunkyan: Dul olarak zikredilen bu kadın, 10 Ağustos 191 5'te
Üsküdar'ın Selamiye Mahallesi'nde ölmüştür.
6. Hayk Noradunkyan: 23 Kasım 1922'de Üsküdar'da vefat etmiştir.
7. Zaruhi Noradunkyan: Adı, Üsküdar Surp Haç Kilisesi'ne muhtelif
cins eşya hibe edenler arasında geçmektedir.40
Noradunkyan ailesinin ahfadı, bugüne kadar gerek lstanbul'da, gerek­
se hariçte varlıklarını sürdürmektedirler. Hatta, 1 950 yıllarında, Kesme
Köyü'nde dahi Noradunkyanlar mevcuttu. Bu hususu, o sıralarda mezkı1r
köyden lstanbul'a gelen Ermeni asıllı bir vatandaş bizzat bize söylemişti.

32
Eski Noradunkyanlar ve bu meyanda bilhassa Anin Amira ve hafitle­
ri, Üsküdar'ın Selamiye veya Selamsız Mahallesi'nde, Surp Haç Kilise­
si'ne yakın, büyük ve bahçeli bir evde ikamet etmişlerdir. 1 878'de bu bi­
naya, ünlü müderris Reteos Berberyan'ın ( 1 848- 1 907) , iki yıl önce Kadı­
köy'de tesis ettiği Berberyan Mektebi yerleşmiştir ve halefleri tarafından
1927 yılına kadar faaliyeti devam etmiştir. Yaklaşık 1 935'te bina, ikinci
derecedeki kuzenimiz müteveffa Garabed Zambakciyan ( 1 892- 1 947) ve
hayatta olan kardeşi Artaki Zambakciyan tarafından satın alınmıştır.
1970 yılına kadar mülkiyetlerinde kalan bina, bundan sonra bir müddet
lmam-Hatip Okulu olmuş ve birkaç yıl sonra da, bir yangına kurban git­
miştir. Sokağı bugüne kadar, Noradunkyanlara izafeten Ekmekçibaşı adı­
nı taşımaktadır.

Kesme Köyü'nün Tarihçesi


Yazımızın sonunda, Ermenice kaynaklardan istifade ederek, bu köyün
geçmi.şi hakkında da biraz bilgi vermek istiyoruz. Önce, Rahip Ô ugas ln­
ciciyan ( 1 758- 1 833) 19. asrın başlarında şunları yazmaktadır:

Gasm, Türkçe Kesme: Dağlık Ermeni köyü ki, az ötesinde o yörenin beyle­
rinin tasarrufunda bulunan zengin demir cevheri mevcuttur. Cihannüma bu
madeni demir cevheri adlandırarak zikretmektedir. Buraya yakın, kuzeyba­
tı tarafında, kaliteli mıknatıs taşı madeni de mevcuttur.4ı

Tanınmış araştırmacı ve folklorist Karekin Piskopos Sırvantzdiyants


( 1 840- 1 892) da yaklaşık 1875'te köy hakkında şu bilgileri vermektedir:
Beş saatte Kasman'a vardık. Köyün mevkii çok şirin ve muhteşemdir. Evleri
Divrik'tekilerden daha muntazam, ağaçlı ve suludur. Bu köy Noradunkyan
sülalesinin vatanıdır. Kilisenin kapısının üzerinde, onarım masrafını karşıla­
yan Hagop Efendi'nin ismini ihtiva eden kitabeyi gördük. Bitişiğinde bir
mektep binası da vardı, fakat kapısı kapalı idi. Köyün ahalisi Ermenidir. Bir­
kaç Türk ailesi de orada oturmaktadır. Hayat düzenleri şehirdekiler gibidir.
Çiftçi olmalarına rağmen, umumiyetle İstanbul'da ekmek fırınlarına malik­
'
tirler. Kazançlarını buradan temin etmektedirler ve hemen hemen her evden
lstanbul'da bir kişi mevcuttur. Papaz Kevork'un evinde bizi misafir ettiler. Bu­
rada iki saat istirahat ettikten ve köyü gezdikten sonra oradan ayrıldık.42

Görüldüğü veçhile, lnciciyan köyün adını Gasm, Sırvantzdiyants ise


Kasman şeklinde kaydetmiştir.
Yenedik Mıkhitarist rahiplerinden Sukias Eprikyan ( 1 873 - 195 2 ) ise
kilisenin isminin Surp Asdvadzadzin (Meryem Ana) olduğunu, mektebin
ise önce Surp Mesrobyan ve sonra da Surp Lusavoriçyan tesmiye edildi-

33
ğini, 50 talebesi bulunduğunu, köyde 100 hane veya 500 Ermeni ve 40
hane veya 200 Türk yaşadığını asrımızın başlarında işar etmiştir.43
Burada sözümüz sona ererken, Noradunkyan ailesinin eski ve yeni geç­
mişlerini rahmetle anıyoruz.

1. Eremya Çelebi Kömürciyan, 1 7. Y ü:ıyılda lsıanbul, İstanbul, 1952, s. 26.


2. Kudüs Ermeni Patrikhanesi'nin 892 no'lu elyazması, s. 1 90.
3. R. Mikayel Çamçiyan, Badmutyun Hayots (Ermeniler Tarihi), Venedik, 1786,
c. III, s. 757.
4. lstepan Papazyan, Gensakrutyun Harutyun Bezciyani (Harutyun Bezciyan'ın Bi­
yografisi), İstanbul, 1864, s. 8.
5. Dikran Savalanyants, Badmuryun Yerusağemi (Kudüs Tarihi), Kudüs, 193 1, c. il,
s. 9()5.
6. P. Hımayak Ekserciyan, Hişadaragan Hınkyag Hopelyani Surp Haç Yegeğetsvo Üs­
küdaru, 1 676- 1 926 (Üsküdar Surp Haç Kilisesi'nin Beşinci Elli Yılı Jübilesi), İs­
tanbul, 1926, s. 72.
7. Anonim, Badmuryun Antzits (Yakalar Tarihi), İstanbul, 1 8 18, s. 13.
8. Savalanyants, age, s. 943.
9. Hovhannes Piskopos Şahkhatunyants, Jamanagakruryun (Kronoloj i), Tıtlis, 19 12,
sütun 480.
10. Hrand Asadur, "Gosdantnubolso Hayerı yev İrents Badriarknerı" (İstanbul Erme­
nileri ve Patrikleri) , Intartzag Oratsuyts Azkayin Hitıantanotsi (Milli Hastane'nin
Mufassal Takvimi [Surp Pırgiç Hastanesi Salnamesi) ), İstanbul, 1901, s. 186.
l 1. Hovhannes Başpiskopos, Badmutyun Sepasdio (Sivas Tarihi) , ikinci baskısını
hazırlayan Papken Çukasızyan, Erivan, 1974, s. 138.
12. Savalanyants, age, s. 940.
13. Harutyun Mırmıryan, Masnagan Badmutyun Hay Medzadunneru (Ermeni Zen­
ginlerinin Kısmi Tarihi), İstanbul, 19 10, s. 138 (dipnot) .
14. Dr. Vahram Torkomyan, Yeremya Çelebi Kömürciyan Isdambolo Badmutyun
(Eremya Çelebi Kömürciyan'ın İstanbul Tarihi), Viyana, 1938, c. lll, s. 170- 17 1.
15. Hovhannes Başpiskopos, age, s. 143.
16. Arşag Alboyacıyan, Badmutyun Yevtog:yo Hayots (Tokat Ermenileri Tarihi.) , Ka­
hire, 1952, s. 732.
17. Toros Azadyan, Agın yev Agıntsik (Eğin ve Eğintiler), İstanbul, 1942, s. 57.
18. Mardiros Hanesyan, Harürkısanıhinkamya Hopelyan Perayi Surp Yerrorturyun Ye­
geğetsvo (Beyoğlu'ndaki Üç Horan Kilisesi'nin 125. Yılı Jübilesi), İstanbul, 1932,
s. 325.
19. Arşag Alboyacıyan, "Yedikule Ermeni Hastanesi Tarihi" (Ermenice yazma) ,
Kahire, 1933 , V. kısım.
ZO. Alboyacıyan, age.
Z l . lntartzag Oratsuyts Azkayin Hivantanotsi (Milli Hastane'nin Mufassal Takvimi
[Surp Pırgiç Hastanesi Salnamesi) ) , İstanbul, 1892, s. 1 57.

34
22. Asadur, age, s. 232.
23. Ekserciyan, age, s. 63.
24. lnıam;ag Oratsuyts Azkayin Hivanıanotsi ( Milli Hastane'nin Mufassal Takvimi
[Surp Pırgiç Hastanesi Salnamesi] ), İstanbul, 1 909, s. 3 1 2.
·

25. Ekserciyan, age, s. 43, 64 ve 72.


26. Apraham H. Ayvazyan, "Gensakragan: Noradunkyan Kapriyel Efendi" (Biyog­
rafi), Hantes Amsorya (Aylık Dergi), Viyana, no. 8-9, Ağustos-Eylül 1 898, s.
248-252.
27. Harutyun Mırmıryan, Hovhannes Brusatsi Deroyents, 1 80 1 - 1 888 (Bursalı Hov­
hannes Deroyents), İstanbul, 1908, s. 1 40.
28. Ali Fuat Türkgeldi, Görüp işitti/derim, Ankara, 1 949, s. 50.
29. Galip Kemali Söylemezoğlu, Hariciye Hizmetinde Oıuz Sene, İstanbul, 1 949, s.
207.
30. Ömer Sami Coşar, Atatürk Ansiklopedisi, İstanbul, 1974, c. i l , s. 1 0 1 .
3 1 . age, s. 1 58-159.
32. age, s. 245.
33. Püzanıion (günlük gazete), İstanbul, 27 Mayıs 1909.
34. ]amanak (günlük gazete), İstanbul, 2 Şubat 1 9 1 1 .
3 5 . Mıgırdiç Piskopos Ağavnuni, Miapank yev Aytseluk Hay Yerusağemi (Ermeni
Kudüs'ün Mensupları ve Ziyaretçileri ), Kudüs, 1929, s. 55.
36. Ayvazyan, age, s. 25 lb.
37. Çelik Gülersoy, Taksim, İstanbul, 1986, s. 1 29.
38. Fransahay Darekirk (Fransa Ermenileri Yıllığı), Paris, 1926, s. 2 1 9.
39. lnıarızag Oratsuyts Azkayin Hivantanotsi ( Milli Hastane'nin Mufassal Takvimi
[Surp Pırgiç Hastanesi Salnamesi] ) , İstanbul, 1 898, s. 248.
40. Ekserciyan, age, s. 32.
41. Ôugas lnciciyan, Aşkharhakruryun (Coğrafya), kısım 1, Asya, Venedik, 1806, c . 1,
s. 299.
42. Karekin Piskopos Sırvantzdiyants, Toros Ağpar (Toros Ağabey), lscanbul, 1 879,
c. 1 , s. 236.
43. Sukias Eprikyan, Pınaşkharhik Pararan (Coğrafya Sözlüğü), Yenedik, 1902, c. ! ,
s . 450.

35
Varit Olmayan Bir İddia *

Tarih ve Toplum dergisinin 1988 Ocak sayısında neşredilen, Noradunk­


yan ailesine hasredilen yazımıza atfen,•• Sayın Necdet Sakaoğlu'nun,
mezkar mecmuanın Mart sayısının "Okuyucu Mektupları" kısmında,
"Kesme, Gasman veya Gasm'dan Türkçeleşmemiştir" başlıklı bir yazısı
dercedildi. •••
İşbu mektupta, Sayın Sakaoğlu, sözü geçen makalemizde, Türkçe Kes­
me adının, Ermenice şekli olan Gasma'dan ileri geldiğini iddia ettiğimizi
ima etmektedir. Halbuki, yazımız dikkatle okunursa, böyle bir iddianın
varit olmadığı meydana çıkacaktır. Sözü geçen makalemizde, ancak, kö­
yün veya kasabanın isminin Ermenice kaynaklarda "Gasma" şeklinde ya­
zıldığını kaydetmiştik. Amma, gerek Kesme'nin, gerekse Gasma'nın eti­
moloj isi hususunda hiçbir şey söylememiştik.
Esasen, yer isimleri de, şahıs adları gibi, her dilin fonetik, transkripsi­
yon ve imla kaidelerine göre az çok değişir. Mesela, Ankara'nın eski adı
Engürü, Ermenicede Angürya, Fransızcada Ancyre veya Angora şeklinde
yazılmıştır. Fakat hiç kimse Engürü'nün Angürya'dan veyahut Angürya'nın
Engürü'den neşet ettiğini iddia edemez.
Bu vesile ile bir hususu daha açıklamak istiyoruz. Bazı Ermenice eski
ve yeni kaynaklarda, "Gasma" isminin "Gasman" tarzında yazılmasının
sebebi, kanaatımızca, sonundaki "n" harfinin bir harf-i tarif olmasıdır. Ni­
tekim, Eğin'in (bugün Kemaliye) Pingyan köyünün adının eski şekli Pen­
ga'dır. Bilahare Pingan ve daha sonra da Pingyan olmuştur.
Mektubumuzun sonunda, makalemiz Sayın Sakaoğlu'nun takdirine
mazhar olduğu için memnuniyetimizi beyan ederiz.

• Tarih ve Toplum dergisinde (no. 53, Mayıs 1 988, s. 2-3) "Okuyucu Mektupları" say­
fasında yayınlanmıştır.
•• Kevork Pamukciyan, "Divrikli Noradunkyan Ailesi ve Kapriyel Noradunkyan Efen­
di", Tarih ve Toplum , no. 49, Ocak 1 988, s. 42-48. Bkz. EKTK, c. III, s. 1 9-35.
••• Necdet Sakaoğlu, "Kesme, Gasman veya Gasm'dan Türkçeleşmemiştir", Tarih v e Top­
lum, no. 5 1 , Mart 1 988, s. 2.

36
Petrol Kralı Kalust Bey Gülbenkyan *

Gülbenkyanların \ eya daha doğrusu Gülbegyanların soyu, Vaspura­


kan'da ( bugünkü Van yöresi) hüküm sürmüş olan Ardzıruni Krallığı'nın
(908- 102 1 ) önceki prenslik döneminin ünlü kumandanlarından, 656'da
Şam'da ölen Teotoros Rıştuni'nin oğlu, kendisi de kumandan olan Vart­
Badrik'e kadar uzanmaktadır. Esasen "Gül-Beg" adı da "Vart-Badrik"in
Türkçe karşılığıdır. Son Ardzıruni Kralı Senekerim ( ?- 1025 ) , 102 l 'de Bi­
zanslılarla anlaşarak yurdunu onlara terk edip, karşılığında Sivas ve civa­
rına hakim olduktan sonra, Vart-Badrik'in ahfadı da buraya göç etmişler­
dir. Buradan da .Talas'a geçmişlerdir. Oradan da bazıları, Üsküdar'ın Sela­
mi ye veya Selamsız Mahallesi'ne yerleşmişlerdir. Üsküdar'da zikredilen
en eski Gülbenkyanlar, Kevork'un oğlu Haçadur ile Harutyun'un oğlu
Ağasi'dir. Birincisi 1 7 50'de, ikincisi 1 787'de, mezkı1r mahallede bulunan
ve Patrik Hagop Nalyan ( 1 706- 1 764) tarafından tesis edilen su vakfının
mütevellisi olmuşlardır.
Kalust Gülbenkyan, işte burada, Acıbadem Caddesi'nin eski 397 no'lu
hanesinde dünyaya gelmiştir. Harabe halinde olan ahşap evleri bugüne
kadar varlığını sürdürmektedir. Dünyanın en zenginlerinden olan şahsın
doğduğu evin hazin manzarası, maalesef yürekler acısıdır.
Bundan birkaç ay önce, değerli nümizmat Gara Kürkman'la beraber
oradan geçerken kendisinden binanın fotoğrafını çekmesini rica etmiştik.
Bu suretle evin son durumunu yazımızla · birlikte okuyuculara sunmak
mümkün oldu. Kendisine burada da teşekkür ediyorum.
Yaklaşık 1 950'de Üsküdar'daki Surp Haç Kilisesi'nin vaftiz kütüğünde
tarafımızdan tesadüf edilen kayda göre, Kalust Gülbenkyan 29 Mart 1 869'da

• Tarih 11e Toplum dergisinde (no. 1 30, Ekim 1 994, s. 38-40) "Doğumunun 1 25 . Yıldö­
nümünde Petrol Kralı Kalust Bey Gülbenkyan ( 1 869- 1955)" başlığıyla yayınlanmış­
tır. Makalenin başında şöyle bir giriş yer almaktadır:
" 1 994 yılı, dön ünlü Ermeni şahsiyetin doğumunun 1 25. yıldönümüne tesadüf et­
mektedir. Bunlardan birincisi ve uluslararası şöhrete sahip olanı, Kalust Bey Gül­
benkyan'dır. İkincisi, müzikolog, maestro ve bestekar. Rahip Gomidas Kevorkyan ve­
ya Soğomonyan ( 1 869- 1935), üçüncüsü şair Hovhanhes Tumanyan ( 1 869- 1923 ) ,

dördüncüsü ise mizah yazarı ve romancı Yervant Odyan'dı r ( 1 869- 1 926). İşbu yazı­
mızda bunlardan birincisini tanıtmayı arzu ettik."

37
doğup 14 Nisan 1869'da, Ban­
dırmalı papaz Krikor Aram­
yan'ın ( 1 804- 1 887) eli ve am­
cası Serovpe Gülbenkyan'ın
( 1 83 3 - 1 886) sağdıçlığı ile vaftiz
olmuştur. Daha önce, Talas'ta
doğduğu zannedilmekteydi.
Kalust Gülbenkyan ve Gül­
benkyan ailesi hakkında, doğu­
munun 1 00. yıldönümü müna­
sebetiyle bundan önce Ermeni­
ce iki yazımız neşredilmiştir. Bi­
rincisi, 16 Nisan 1969 tarihli
Mamıara gazetesinde, ikincisi
ise 1 970 senesi Şoğagat yıllığın­
da (s. 49-65) dercedilmiştir. Bilhass<1 ikinci kaynaktan istifade ederek bi­
yografisini sunuyoruz.
llk eğitimi hakkında bilgi yoktur. Ancak, yaklaşık 1 873'te Kadıköy'e
nakledildiklerinden buradaki Aramyan-Unciyan Mektebi'nde tahsilde
bulunmuş olması muhtemeldir. Müteakiben, önce Fransa'da eğitimine
devam etmiş, sonra da İngiltere'de Oxford Üniversitesi'nden mühendis
olarak diplomasını almıştır. 1891 - 1 892 yıllarında Kafkasya'da seyahatte
bulunmuştur. Genç yaşta muharrirliğe de başlamıştır. 1 891 'de Revue des
deux Mondes dergisinde, Baku petrol kuyuları hakkında bir çalışması neş­
redilmiştir. O yıllarda, La Transcaucasie et la Peninsule d'Apcheron adlı
Fransızca önemli bir kitabı da basılmıştır.
lstanbul'a döndükten sonra, Sirkeci'de ·bulunan eski Gülbenkyan Ha­
nı'ndaki babasının yazıhanesinde çalışmaya başlamıştır. Rahmetli pede­
rim Mikayel Pamukciyan'ın ( 1 873- 1 970) anlattığına göre, yazıhaneleri­
nin karşısında, Baku petrollerini işleten Aleksandr Mantaşyants'ın veya
Mantaşof'un ( 1 842- 1 91 1 ) İstanbul temsilcisi Diran Gümüşgerdan'ın ya­
zıhanesi bulunmakta idi. Gülberikyan, çok defa yazıhanelerinden ayrılıp
buraya gelir ve petrol sanayii hakkında bilgilerini genişletirmiş. Binaena­
leyh, Gülbenkyan'ın bu mesleğe yönelmesinde işbu komşuluğun büyük
etkisi olduğu çok muhtemeldir.
1 895'te İngiliz-Hollanda Petrol Şirketi'nin müdürü Henri Deterding'le
teşrik-i mesaide bulunmuştur. Gülbenkyan'ın çabaları ile, 1 900'de lrak'ta

38
geniş bir petrol tabakası meydana çıkmıştır. Osmanlı Devleti'nin, İngiliz
teknik heyetine de üye olmuştur. 1902'de İngiliz uyruğuna geçmiştir.
191 1 - 1 9 1 2 yıllarında, onun önderliğinde Türk Petrol Şirketi kurulmuştur
ki,.gayesi lrak'taki zengin petrol yataklarını işletmek olmuştur. Önce bu­
radan uf.ık bir toprak parçası satın almıştır. Sonra da onun tavassutu ile
İngilizler Osmanlı Devleti'ne ait hisseleri satın almışlardır. Böylece Irak
petrollerinin dörtte üçünü ele geçirmişlerdir. Kendisi de komisyon olarak
safi kardan yüzde beş hisse almıştır.
Gülbenkyan, Osmanlı Devleti'nin Paris ve Londra elçiliklerinin ikti­
sadi müşavirliğini de ifa etmiştir. Muhtemelen bu münasebetle "Bey" un­
vanını almıştır.
Kısa bir müddet millet işleri ile de meşgul olmuştur. Ezcümle, 1 930'da
Boğos N ubar Paşa'nın ( 185 1 - 1930) vefatından sonra, 1 906'da Kahire'de
kurulan Ermeni Genel Hayırsever Kurumu'na başkan seçilmiş ve 1932 yı­
lının sonlarına kadar bu görevde kalmıştır.
Büyük hayırsever, 1940 yılına kadar Paris'te lena Caddesi'nde bulu­
nan muhteşem bir otelde yaşamıştır. Alman işgali esnasında, Petain-La­
val Hükümeti ile Yichy'ye yerleşmiştir. 1 942 yılı N isan ayında ise refika­
sı ile birlikte Lizbon'a naklolunmuştur. Burada da, dünyanın en modern
otellerinden biri olan Aviz'de, kalan ömrünü geçirerek, 20 Temmuz
1955'te vefat etmiştir.
Kalust Gülbenkyan, gençliğinden itibaren kıymetli antika sanat eser­
lerini elde etmek için büyük çaba sarf etmiştir. Koleksiyonlarında, İran
halıları, tablolar, elyazma eserler, çiniler vs bulunmaktadır. Tablolar ara­
sında, Rubens ( 1577- 1 640), Van Dick ( 1 599- 1 64 1 ) , Rembrandt ( 1 606-
1 669), François Boucher ( 1 703 - 1 770) gibi ünlü ressamların eserleri mev­
cuttur. Gülbenkyan, yalnız bir koleksiyoncu olarak kalmamış, aynı za­
manda asıllarını ve taklitlerini birbirinden ayırabilecek ehliyette bir anti­
ka mütehassısı olarak da tanınmıştır.
Gülbenkyan'ın hayratı da önemlidir. Ezcümle, 1906'da amcazadeleri
ile birlikte, mimar Krikor Melidosyan'a ( 1 845- 1914) Yedikule Ermeni
Hastanesi'nde Gülbenkyan Pavyonu'nu yaptırmıştır. 1 922'de Londra'da
Surp Sarkis isminde bir kilise inşa ettirmiştir. 1 929'da Kudüs Ermeni Pat­
rikhanesi'nin Gülbenkyan Kütüphanesi'ni yaptırmıştır. Ölümünden bir­
kaç yıl önce, Üsküdar'daki Surp Haç Kilisesi'nin müştemilatını, betonar­
me olarak yeniden inşa ettirmiştir. Eçmiyadzin Katedrali'nin tamiri için
400.000 dolar tahsis etmiştir. Eminönü'ndeki Selamet Hanı'nı da Yediku­
le Hastanesi'ne vasiyet etmiştir.

Zamanlar, Mekanlar, insanlar / Kevnrk Paınukc iyan F: 4 39


Gülbenkyan'ın yakın aile efradı da şunlardır:
Pederi Sarkis Gülbenkyan ( 1 836- 1 893 ) sarraflıkla ve ticaretle meşgul
olmuştur. Cemaat işlerinde de önemli görevler deruhte etmiştir. Annesi
Oiruhi 1 846'da doğup 1 8 Mayıs 1 908'de vefat etmiştir. Her ikisi de, Yedi­
kule Hastanesi'nin bahçesinde Gülbenkyan ailesine mahsus hazirede gö­
mülüdürler. Annesinin vefatı münasebetiyle, adı geçen hastaneye 300 li­
ra teberruda bulunmuştur.
1 2 Haziran 1 892'de Londra'da, tüccar ve hayırsever Hovhannes Esa­
yan'ın ( 1 841 - 1 900) kızı Nıvart'la evlenmiştir ki, 1 Temmuz 1 952'de vefat
etmiştir. İki evlatları dünyaya gelmiştir. Birincisi Nubar-Sarkis, 2 Haziran
1 896'da Kadıköy'de doğup 1 0 Ocak 1972'de Cannes'da vefat etmiştir. Kı­
zı Rita ise 2 Temmuz 1900'de doğmuştur. Öldüğü tarihi tespit edemedik.
Mıgırdiç Esayan'ın ( 1 843- 192 1 ) torunu ve Vahan Esayan'ın oğlu Kevork
Esayan'la evlenmiştir. Mikayel adında bir evlatları vardır.
Surp Haç Kilisesi'nin vaftiz kütüğünde, 5 Eylül 187 1 'de vaftiz edilen,
Kalust Gülbenkyan'ın kız kardeşi Hayganuş'un kaydına da tesadüf etmiştik.
Hayatı hakkında herhangi bir bilgimiz yoktur. İki müteveffa kardeşi de var­
dır. Birincisi Karnik Gülbenkyan ( ?- 1 95 2), Malvine isminde bir kızla ev­
lenmiştir. İkincisi Vahan Gülbenkyan ( 1 878-?) ise Françoise adında bir
Fransızla evlenmiştir. İki oğlu dünyaya gelmiştir. Birincisi, tarihçi, araştır­
macı ve Gülbenkyan Vakfı'nın Genel Yönetmeni Sayın Roberto Gülbenk­
yan'dır {do. 1923 ). İkincisi ise Sayın Georges Gülbenkyan'dır.
Vasiyetnamesine gelince, 1 8 Haziran 1953 tarihini taşımaktadır ve
muhteviyatı şudur:
Birer milyon dolar oğlu Nubar Gülbenkyan'a ve kızı ile damadı Kevork
ve Rica Esayan'a; 200.000 dolar torunu Mikayel Esayan'a; kardeşi Karnik
Gülbenkyan'ın dul eşi, Paris'te mukim Malvine Gülbenkyan'a 35.000
frank ömür boyu maaş; diğer kardeşi Vahan Gülbenkyan'ın dul eşine de ay­
nı miktarda maaş; Paris'te mukim Matmazel Araksi Esayan'a yine aynı
miktarda maaş; yeğenleri Roberto ve Georges Gülbenkyanlar'a 100.000'er
frank; Surp Eçmiyadzin Katedrali'nin tamiri için 400.000 dolar tahsis edil­
miştir. Servetinin 1 milyar dolar kadar olduğu tahmin edilmiştir.
Yazımızın sonunda birkaç satırla Kalust Gülbenkyan Vakfı hakkında
da bilgi vermek istiyoruz. Kuruluş tarihi 1960'tır. Müzesi ise 1963'te ziya­
rete açılmıştır. Mesahası yaklaşık 30.000 m2'dir. Müzeden maada, kütüp­
haneler ve 1 .300 kişilik bir konser salonu da mevcuttur. 22 Temmuz
1985'te yeni sanat müzesi faaliyete geçmiştir.

40
Vakıf; Portekiz, Irak, İngiltere gibi bazı ülkelerin kültür ve eğitim mü­
esseselerine destek sağlamakta, bazı memleketlerdeki Ermeni hayırsever
kurumlarına, okullarına yardım etmekte ve üniversite talebelerine de
burs vermektedir. Bu satırların yazarına da, 1 967'de Ermeni Pacrikhane­
si'nde göreve başladıktan beri, senelik bir tahsisatı mevcuttur.
Gülbenkyan ailesi hakkında, araştırmacı ve yazar Papaz Dırtad Uğur­
luyan'ın ( 1873- 1 942) etraflı ve değerli, neşredilmemiş bir çalışması mev­
cuttur. 1 99 1 - 1 992 yılları arasında yeni bir redaksiyonunu yaptıksa da, ma­
alesef Gülbenkyan Vakfı basılmasını arzu etmedi.

41
Manas Ailesi *

Balyan ailesi, Dadyan ailesi ve Düzyan ailesinden sonra, lstanbul'un


dördüncü önemli Ermeni ailesidir.
Soyadları, saray ressamı Rafayel'in ikinci ismi Manase'den gelir. Bal­
yanlar gibi aslen Kayserilidirler. Ailenin en eski şahısları bilinmediği gi­
bi, lstanbul'a ne zaman yerleştikleri de belli değildir. Rahip Y. G. Çark'a
göre, Manas ailesinin ortaya çıkışı, 16. yüzyılın ortalarına kadar uzanır. ls­
tanbul'a göçleri ise muhtemelen 16. yüzyılın sonlarında veya 1 7 . yüzyılın
başlarında, Celali isyanları zamanında vuku bulmuş olmalıdır.
Aileden lstanbul'da tanınan en eski şahıs Rafayel'dir. D'Ohsson'a gö­
re Manasse soyadım taşımıştır ve ismini zikretmediği saray ressamı olan
babasının yerini almıştır.
Manas ailesi mensupları saray ressamlığından başka diplomatik görev­
lerde de bulunmuşlardır. Aralarından bir de ünlü musikişinas yetişmiştir.
Bazılarının soyadı Manasyan şeklinde de geçen ailenin önemli şahısları
alfabetik sırayla şunlardır:
Aleksandr veya Aleko Manas: Zenop Manas'ın en küçük oğludur.
1 838'de Viyana'daki Osmanlı .Elçiliği'nde ataşe idi. Diğer bir kaynağa göre
de, 1839'da Viyana'daki Güzel Sanatlar Akademisi'nden mezun olmuştur.
Aleksi Manas: Devlet görevlisi; 1 845 - 1 850 arasında, Paris'teki Mu­
radyan Koleji'nde okumuştur. 1870'te Altıncı Daire-i Belediye'de müter­
cim ve evrak müdürüydü.
Antuan Manas ( 1 82 7 - 1 899): Devlet görevlisi; önce Yeniköy Sekizin­
ci Daire-i Belediye'de şef olmuştur. 1 870'te Şehremaneti Meclisi azası ola­
rak adı geçmektedir.
Boğos Manas ( ? - 1 888): Hariciye görevlisi; 1 855 - 1 859 arasında Pa­
ris'teki Osmanlı Elçiliği'nde ataşe olmuştur.
Edgar Manas ( 1 2 Nisan 1875 - 9 Mart 1964 ): Bestekar, maestro ve mu­
siki hocası; Aleksi Manas'ın oğludur. Babasının ölümünden sonra 13 ya­
şında İtalya'ya gidip beş sene Venedik'teki Murad Rafayelyan Kolej i'nde

• Dünden Bugüne lsıanbul Ansiklopedisi'nde (Tarih Vakfı-Kültür Bakanlığı Yayını, c. V,


İstanbul, 1 994, s. 286-287) yayınlanmıştır.

42
okudu. Padova Konservatuvarı'nın kontrpuan ve füg bölümlerinden me­
zun oldu ve maestro unvanını aldı. 1 905'te lstanbul'a dönerek, Union
Française'in yeni teşekkül eden Gallia Korosu'na yönetmen atandı. 1 9 1 2-
192 1 arasında, Darülelhan'da armoni, kontrpuan ve piyano hocası oldu.
1923- 1933 arasında ise Belediye Konservatuvarı'nda armoni ve kompozis­
yon dersleri verdi. Konservatuvarın kadınlar korosunun ve orkestrasının
yönetmenliğini de yaptı. 193 7'de Patrikhane Meryem Ana Kilisesi'nin
Koğtan Korosu'nun yönetmeni oldu ve yirmi yıl bu görevde kaldı. 1954'te
Atlas Sineması'nda musiki hayatının 60. yıldönümü kutlandı. Ermeni
okullarında solfej dersleri de verdi. İstiklal Marşı'nın orkestrasyonu da Ed­
gar Manas'ındır.
Eserlerine gelince, ilk bestesi "Menue Valsi"dir ( 1 905) . Diğer bestele­
ri arasında "Kudas-ı Şerif Ayini", "Oratoryo", çocuklara mahsus iki ope­
ret, "Andante Symphonique", "Tantum Ergo", "Quartette", "Prens Ada­
ları" (piyano için), "Suite" (üç kısımlı) , prelüdler ve fügler, "Rapsodie de
l'Orient", "Symphonique Allegro", beş Ermenice, beş de Türkçe şarkısı
( 1934'te neşredilen "Ahmet", "Kara Tavuk", "Aşkın", "Yalı Havası" ve
"Dama Çıkma" adlı) vardır.
Edvar Manas ( ?- 1 4 Ocak 1 927 ): Gazete yönetmeni Antuan Manas'ın
oğludur. 1 900'de Fransızca Servet dergisinin yazı işleri yönetmeni idi ve
Ula Sanisi rütbesini haizdi. İstanbul'da neşredilen Fransızca Stamboul ga­
zetesinin de yazı işlerini yönetmiştir. Fransız Akademisi tarafından da
ödüllendirilmiştir.
Greguar Manas ( ?-Selanik, 1 1 Ekim 1 885) : 1 870'te Altıncı Daire-i
Belediye'de sır katibi muavini ve muhakeme mümeyyizi idi. 8 Mayıs 1 860
tarihli bir mektuba göre uzun yıllar bu görevde kaldı.
Jozef Manas ( 1835- 1 9 1 6): Manas ailesinin son saray ressamıdır. Ze­
nop Manas'ın kardeşi Mıgırdiç'in oğludur. Abdülmecid döneminde
( 1 839- 1 86 1 ) Avrupa'da öğrenim görmüştür. Saray ressamı olarak Sebuh
Manas'm yerine geçmiştir. Birçok eser bırakmıştır. Bunlar arasında, Al­
manya İmparatoriçesi Augusta Viktorya'nın minyatürü kayda değer. Tab­
loları arasında ise Deli Fuad Paşa'nın yağlıboya portresi önemlidir.
Kaspar Manas ( ?- 1885?, Paris): Hariciye görevlisi ve saray ressamı;
Zenop Manas'ın oğludur. Önce, 3 1 yıl Osmanlı Devleti'nin Viyana Elçi­
liği'nde birinci katiplik ve tercümanlık yapmış, sonra da aynı vazifeyi Pa­
ris'te sürdürmüştür.
Manase Manas: Saray ressamı Rafayel'in oğludur. 1. Abdülhamid'in
gününde ( 1 774- 1 7 89) saray ressamı olmuştur. Sultanın büyük boy birkaç

43
tablosunu çizmiştir. Yaklaşık 1 785'te, Giambattista Toderini ( 1 728- 1 799)
Fener'deki atölyesini ziyaret etmiş ve Kantemiroğlu'nun Osmanlı tarihiy­
le ilgili kitabı için sultanların portreleri hususunda ona müracaatta bulun­
muştur.
Rafayel veya Rapayel Manase ( 1 7 10?-27 Ocak 1 780) : Ünlü saray res­
samı ve musikişinas, kilisede muganni olduğu için "Diratsu" (Çelebi) laka­
bı ile anılmıştır. Edirnekapı Ermeni Mezarlığı'nda medfundur.
Resim eğitimini ltalya'da yapmıştır. 1 . Mahmud ( 1 730- 1 754), III. Os­
man ( 1 754- 1 7 5 7 ) ve III. Mustafa ( 1 75 7 - 1 774) dönemlerinde saray ressa­
mı olmuştur. Toderini'ye göre, bu padişahların portrelerini de çizmiştir.
Son zamanlarda bulunan ve tarihçi Sarraf-Hovhannesyan ( 1 740- 1 705 )
tarafından kaleme alınan 2: Mart 1 778 tarihli, Balat Ermeni Kilisesi'nin
muganniler heyetinin elyazma tüzüğünün isim sayfasında, başmuganni
olarak adı geçmektedir. "Diratsu" denilmesinin sebebinin de bundan ile­
ri geldiği anlaşılmaktadır. Binaenaleyh, Toderini'nin sitayişle bahsettiği
Tanburi Rafayel ile aynı şahıs olması muhtemeldir. Zira Rapayel veya Ra­
fayel Ermeniler arasında nadir olarak kullanılan bir isimdir. Sarraf Hov­
hannesyan Vibakrutyun Gosdantnubolso (İstanbul Tarihi ) adlı eserinde,
1 747'de vefat eden Tanyel Piskopos'un mezar taşının kitabesini hakketti­
ğini de yazmıştır ve bu vesileyle kendisini "dahi ressam" tesmiye etmiştir.
Diğer eserleri de şunlardır: "Hamamda Anne ve Kızı" ( 1 745 ) . "Sağ
Elinde Yaylı ve Sırtında Tirkeşli Kadın" ( 1 747) . "Mahşer Günü" ( 1 758).
"Sağ Elinde Bir Ok ve Sol Elinde Bir Salkım Tutan Kadın" "Nedime",
"Gülabdan Tutan Delikanlı", "Küçük Venüs", "Karpuz Dilimi Tutan Sa­
ray Kadını".
Rupen Manas ( 1 8 1 0?- 1875'ten sonra): Hariciyeci ve saray ressamı;
Zenop Manas'ın büyük oğludur. Mayıs 1 850'de, Babıali Tercüme Odası
azalığında bulunduğu esnada, Abdülmecid'in emriyle, resim tahsilini ik­
mal etmek üzere Paris'e gönderilmiştir. Daha sonra Paris Elçisi Süleyman
Paşa'nın tercümanı olmuştur. 1 869'da Milano başkonsolosu idi. 1 Tem­
muz 1 875'te Darülfünun'da açılan ikinci resim sergisine katılmıştır.
Eserleri arasında, i l . Mahmud'un resmi dairelere asılan portreleri, Fat­
ma Sultan'ın minyatür resmi ( 1 850), Damat Fethi Ahmed Paşa'nın gra­
vür portresi, oğlu Mehmed Besim Paşa'nın ve kızı Yegane Hanım'ın yağ­
lıboya portreleri zikredilebilir. Paris'te iken Avrupa elçiliklerine gönderi­
len padişah tasvirlerinin bir kısmını da hazırlamıştır. Eserlerini Rubens
Manasse şeklinde imzalamıştır.

44
Sebuh Manas ( 1 8 1 6- 1 889): Hariciyeci ve saray ressamı; Zenop Ma­
nas'ın ikinci oğludur. Avrupa'da öğrenim görmüştür. Abdülmecid ( 1 839-
1 86 1 ) ve Abdülaziz'in ( 1 86 1 - 1 876) dönemlerinde saray ressamı olmuştur.
Kasım 1 852'de, Paris'teki Osmanlı Elçiliği'nin baştercümanı olarak adı
geçmektedir. Otuz yıl kadar bu görevde kalmıştır. 1 854 sonlarında, Çıra­
ğa� Sarayı'ndan kendisine çekilen bir telgrafta, Abdülmecid'in minyatü­
rü için memnuniyet izhar olunmakta, beş adet daha sipariş edilmektedir.
1858'de, Abdülmecid'in portresini İsveç-Norveç kraliçesine sunması mü­
nasebetiyle, bir nişanla taltif edilmiştir.
Eserleri arasında, 1 833'te i l . Mahmud tarafından Kazaz Arcin'e sunu­
lan Tasvir-i Hümayun nişanını ihtiva eden fildişi minyatür, bir Türk su­
bayının portresi ( 1 857) ile Abdülmecid'in ve Abdülaziz'in ( 1 868) yağlı­
boya tabloları bilinmektedir.
Sırapyon Manas ( 1 837-?): Tıyatro yönetmeni, mütercim, müellif ve
aktör; Türkiye Ermenileri arasında ilk defa müzikli tiyatro eseri yazan ve
temsil eden şahıstır.
Hagop Baronyan'a göre, lstanbul'da bir Fransız tiyatrosunun kurucu­
sudur. Yedi yıl burada yönetmenlik yapmıştır. Daha sonra Mısır'a giderek,
Kahire'deki tiyatroların yönetmenliğin; deruhte etmiştir. Oradan da Pa­
ris'e geçerek, Dejazet Tıyatrosu'nun müdürü olmuştur. Ancak Paris'te ba­
şarı elde edemediğinden lstanbul'a dönmüştür. 1 874'te tekrar bir Fransız
tiyatro heyetine yönetmen ve Beyoğlu'ndaki Palais de Cristal Tıyatro­
su'na müdür tayin edilmiştir. Bugünkü Tokadıyan Hanı'nın yerinde
1 883'te inşa edilen Yeni Tıyatro'ya 1 886'da yönetmen atanmıştır.
Eserleri arasında, "Değirmencinin Kızı" ve "Pamela" adlı (Ermenice)
vodviller ile, La Vie a M ilan adlı bir kitap ve Victor Hugo'dan çevirdiği
Angelo ismindeki dram kayda değerdir.

KAYNAKLAR
R. Çervati, TaTif-i Dar-el Saadet (Ermeni harfli Türkçe yıllık), İstanbul, 1 870.
Armenak Bey Sakızyan, "Dasnıinnerort Taru Sultannerun Hay Manranıgariçnerı"
( 1 9. Yüzyıl Sultanlarının Ermeni Minyatüristleri ) , lntartzag Daretsuyts (Mufas­
sal Yıllık-Yedikule Ermeni Hastahane Salnamesi), İstanbul, 1932, s. 144- 148.
Armenak Bey Sakızyan, "Manasnerı, Hay Nıgariçneru Harısdutyun mı" ( Manaslar,
Bir Ermeni Ressamlar Hanedanı), lntartzag Daretsuyts (Mufassal Yıllık-Yediku­
le Ermeni Hastahane Salnamesi), İstanbul, 1 932, s. 52-57.
Armenak Bey Sakızyan, Pages d' Art Annenien, Paris, 1940, s. 97- 1 0 1 .
Armenak Bey Sakızyan, "Manasneru Goğme Nıgarvadz Gayseragan Gentanakirner

45
Topkapui Tankaranin Meç" (Topkapı Müzesinde Manaslar Tarafından Çizilmiş
Sultan Portreleri), Kidagan Darekirk ( Bilgi Salnamesi), İstanbul, 1944, s. 33-36.
Y. G. Çark, Türk Devleri Hivneıinde Ermeniler, İstanbul, 1953.
Onnik Avedissian, Peintres et Sculpteurs Anneniens, Kahire, 1959.
Varujan Köseyan, "Prof. Edgar Manas", Jamanak, 18 Ocak 1990.
Berç Şigaher, "Edgar Manas", Marmara, 29 Ocak 1990. ·

Günsel Renda, Baulılaşma Döneminde Türk Resim San' an, 1 700- 1 850, Ankara,
1977. s. 5 1 -57 ve 1 87.
Kevork Pamukciyan, "Ünlü. Hassa Ressamı Rapayel ve Eserleri'', Tarih ve Toplum,
no. 40 (Nisan 1987), s. 28-33.
Kevork Pamukciyan, Gensakragan Noter Hayots Masin (Ermeniler Hakkında Biyog­
rafik Notlar, yayınlanmamış çalışma).

46
Krikor Margosyan'a Dair *

Derginizin Ekim sayısında intişar eden, Sayın Necdet Kurdakul'un "Os­


manlı İstikrazları ve Abdülhamid'e İki Uyarı Mektubu" başlıklı yazısında,
ikinci mektubun Krikor Mergosyan (doğrusu Margosyan olacak) isminde,
Ermeni asıllı bir Osmanlı vatandaşının imzasını taşıdığı kaydedilmiştir.
Birkaç Ermeni vatandaş hariç, bu şahıs hakkında bilgisi olan okuyucu­
ların mevcudiyetini pek tahmin etmiyorum. Bu sebeple, bu dirayetli ve
faal şahsiyeti tanıtmayı faydalı gördüm. İstifade ettiğim başlıca kaynak,
1 9 1 1 'de lstanbul'da neşredilen Vahan Zartaryan ( 1 87 2- 1 945) ve kardeşi
Bimen Zartaryan'ın ( 1880- 1956) Hişadagaran (Abide) adlı çok kıymetli
eserlerinin ikinci cildidir (s. 2 1 3-2 1 7 ) .
Krikor Efendi Margosyan ( 1 82 1 - 1 888), 1 9 . asrın, Osmanlı Devleti'ne
ve Ermeni milletine değerli hizmetleri sebk etmiş mühim simalarından
biridir. 1 82 l 'de lzmir'de doğup 1 3 Ocak 1 888'de İstanbul'da vefat etmiş,
bugün mevcut olmayan, Pangaltı Ermeni Mezarlığı'na defnedilmiştir.
llk tahsilini lzmir'deki Mesrobyan Mektebi'nde yaptıktan sonra, Rus­
ya'ya gidip, Moskova'da, muhtemelen Lazaryan veya Lazarev Enstitü­
sü'nde öğrenimine devam ederek, Rusçaya ve Farsçaya da bihakkın aşina
olmuştur. İngilizceyi de layıkıyla bildiği için, Rusya'dan İngiltere'ye geçip,
orada bir ticarethanede çalışmıştır.
İstanbul'a yerleştikten sonra, 1 853'te, Rifat Paşa'nın Hariciye Nezare­
ti zamanında, Prens Aleksandr Sergieviç Mençikof ( 1 787 - 1 869), Ku­
düs'teki mukaddes yerler meselesi dolayısıyla şehrimize geldiğinde, Os­
manlı Hükümeti kendisini Rusça tercümanlıkla görevlendirmiş ve bu sı­
fatla, Kırım Harbi müzakerelerine de katılmıştır. Dokuz lisan bilen Mar­
gosyan Efendi'nin son vazifesi, Mekteb-i Sanayi müdürlüğü olmuştur. Bu­
rada, Sultan Abdülaziz tarafından, makine mühendisliği tahsili için, ilk
defa Avrupa'ya gönderilen ve mektebin ustabaşısı olan Krikor Parunak­
yan'la birlikte birçok ıslahatlar yapmıştır. Toplam yirmi yıl kadar devlet
hizmetinde kalmıştır.

' Tarih ve Toplum dergisinde ( na. 2 7, Mart 1 986, s. 2-3 ) "Okuyucu Mektupları" sayfa­
sında yayınlanmıştır.
•• Tarih ve Toplum , na. 22, Ekim l 985, s. 55-56.

47
Hindistan'la ticari ilişkilerde de bulunan Krikor Efendi, bu meyanda,
Koca Gazar isminde zengin bir Enneni'nin vasiyetnamesini meydana çı­
karıp, Türkiye'deki mirasçıların, onun bir kısmını tahsil etmelerini sağla­
mıştır. Bir müddet de Londra'da, Hindistan'a giden gemilerin acenteliği­
ni ifa etmiştir.
Başlangıçta kaydedildiği üzere, Margosyan'ın Ermeni milletine hiz­
metleri de önemlidir. Ezcümle, 30 Haziran 1 855'te Ermeni Patrikhanesi
Meclis-i Alisi'ne üye seçilmiştir. 1 6 Kasım 1 857'de aynı meclise tekrar aza
ve başkan vekili olmuştur. 22 Mart 1 857'de Ermeni Milleti Nizamname­
si'ni müzakere etmek gayesiyle toplanan mecliste, başkan veya loğothet
olarak bir nutuk irat etmiştir. 30 Kasım 1 858'de yeni bir nizamname ha­
zırlamak gayesiyle seçilen komisyona da üye olmuş ve redaksiyon çalışma­
larında büyük rol oynamıştır. 25 Ağustos 1 860'ta yeni Patrikhane Nizam­
namesine göre yapılan seçimde, Cismani Meclis'e aza ve başkan olmuştur.
23 Mart 1 863'te Nizamname-i Millet-i Ermeniyan'ın lcra Komi'tesi'nin
üyeliğine atanmıştır. 20 Eylül 1 863'te Patrikhane Cismani Meclisi'ne tek­
rar aza seçilmiştir. 4 Haziran 1876 ve 1 7 Eylül 1 887 tarihlerinde, yeniden
aynı meclise üye intihap olunmuştur.
Margosyan'ın İstanbul Ermeni basını tarihinde de yeri vardır. 28 Şu­
bat 1 852'de, Sahak Efendi Abroyan'la ( 1 823- 1900) birlikte, Noyyan
Ağavni (Nuh'un Güvercini) isminde, 46x30 cm ebadında 4 sayfalık, siya­
si, filolojik ve ticari mahiyette haftalık bir gazete çıkarmaya başlamıştır.
llk sayısının ilk sayfasının sureti, istifade ettiğimiz eserin 2 1 5. sayfasında
dercedilmiştir. Başmakalede, amaçlarının para kazanmak değil, alicenap
Sultan Abdülmecid Hazretlerinin, her sahadaki iyiliklerini açıklamak ve
Ermeni cemaatinin kültür seviyesini yükseltmek olduğu kaydedilmekte­
dir. Müteakiben, gazete şayet Ermeniler arasında rağbet görürse, yıllık
abonman ücreti olan 1 20 kuruşun, geniş halk kitlelerinin istifade edebil­
mesi için indirileceği bildirilmektedir (bugünkü durumun tam aksine).
Bilahare, gazetenin bitaraf bir siyaset takip edeceği işar olunmaktadır. Ni­
hayet, evvel Allah denip, gazetenin üç yıl devam edeceği umularak, oku­
yuculardan haber ve rnakale göndermeleri rica olunmaktadır. Diğer iki
sütunda ise 23 Şubat 1 852'de, Reşid Paşa'nın tekrar sadrazamlık mevki­
ine getirildiği kaydedildikten sonra kortejin Bahçekapı'dan Babıali'ye ka­
dar geçidi tasvir olunmaktadır. Sonunda ise Sultan Abdülmecid' in, Vezir
Rauf Paşa'ya hitaben irat ettiği nutkun özeti mevcuttur. Muhteviyatında,
Rifat Paşa'nın yerine, tekrar Reşid Paşa'yı sadrazamlığa getirmeyi lüzum-

48
lu gördük denildikten sonra Reşid Paşa'nın devlet işlerindeki tecrübekar­
lığı ve dirayeti övülmektedir.
Yazılarının büyük kısmı Margosyan'ın kaleminden çıkan gazete, önce
ünlü matbaacı ve harf dökümcüsü Hovhannes Mühendisyan'ın ( 1 8 10-
1 89 1 ) matbaasında basılmıştır. 1 852 yılı Eylül ayında hususi bir matbaaya
sahip olmuş ve ebadı da büyümüştür. 1 4 Mart 1 853'te, matbaası kapan­
dıktan sonra, Canik Aramyan'ın ( 1 820- 1 879) basımevinde neşredilmeye
başlanmıştır. 74 sayı çıktıktan sonra, 8 Ağustos 1 853'te kapanmıştır.
Krikor Margosyan'ın, 1 865 sıralarında bir müddet Kahire'de yaşadığı
anlaşılmaktadır. Zira aynı yıl, Apraham Muradyan'la birlikte, Amıaveni
(Hurma Ağacı) isminde, 4 7x3 1 cm ebadında dört sayfalık ve yarım aylık,
siyasi ve filolojik, yalnızca dört sayısı bilinen bir gazete çıkarmıştır.
Margosyan Efendi iki eserin de müellifidir. Birincisi, 1859'da Istan­
bul'da neşredilen Türkçe izahlı Fransızca bir gramer kitabıdır. ikincisi ise
Manır Usmunk Krisdoneagan Havado (Hıristiyan İtikatları Hakkında Muh­
tasar Bilgiler) adlı bir mektep kitabıdır ki, ilk baskısı 1 855'te, son baskısı
ise 1 897'de olmak üzere, 3 1 veya 32 defa yine Istanbul'da intişar etmiştir.

49
Hilal-i Ahmer Kurucusu Dr. Dikran Paşa *

Türkiye'de tıp ilminin gelişmesinde değerli katktsı olan Dr. Dikran


Paşa Peştemalciyan hakkında, ölümünün 1 00. yılı dolasıyla bir yazı hazır­
lamayı arzu ettik. Zira, biyografisi ansiklopedilere geçmediğinden, Türk
tıp tarihi çevrelerinde kendisine dair çok az bilgi mavcuttur.
Sunduğumuz makale, rahmetli Dr. Arto Mezburyan'ın, üniversite me-

zunu Ermeni tabipler hakkında hazırlamış olduğu ve uğruna bütün bir


ömür sarf ettiği muazzam eserinin, henüz neşredilmemiş ikinci bölümün­
den alınmıştır. Mezuniyet yılı itibariyle 1 864- 1 885 yıllarını kapsayan, iş­
bu ikinci kısmın elyazmalarını, ricamız üzerine kızı Sayın Alis Gamsara­
gan, on yıl kadar önce patrikhanemize hediye etmek lütfunda bulunmuş­
tu. Bir müddet sonra onları baskıya hazırlamaya başladık ise de, maalesef
acele işler dolayısıyla devam edemedik.
Önce, birkaç satırla, ömrünün son yılları�da tanışmak fırsatını buldu­
ğumuz, değerli müdekkik Dr. Arto Mezburyan'dan bahsetmek istiyoruz.
1 Eylül 1879'da Sarıyer'de doğdu. Pederi Dr. Nerses Mezburyan, zama­
nının tanınmış şairlerinden ve eğitimcilerindendir. 1 842'de İzmit' in Çen­
giler ( aslı Şengüler) köyünde doğup, 3 1 Ekim 1 880'de İstanbul'da vefat
ederek, Balıklı Mezarlığı'na defnedilmiştir. Annesi tarafından ise, Midhat
Paşa'nın sağ kolu Kevork Bahçevanoğlu Efendi'nin (nam-ı diğer Kevork
Amira Papazyan, 1 807- 1 883 ) torununun oğludur.
Önce, Kadıköy'deki Aramyan-Unciyan Mektebi'nde okudu. 1896'da
Üsküdar'daki Berberyan Lisesi'nden mezun oldu. 1903'te Paris Üniversi­
tesi Tıp Fakültesi'nden doktorluk diplomasını aldı. Müteakiben lstan­
bul'a dönerek, Beyoğlu'na yerleşti. 2 1 Aralık 1 906'da Cemiyet-i Tıbbiye-i
Şahane'ye aza seçildi. Balkan ve Birinci Cihan Harplerinde orduda hiz­
mette bulundu. Cemaat görevleri de deruhte etti.
Edebi faaliyetine gelince, İstanbul Ermeni basınında, bilhassa Ermeni
tabipler hakkında birçok kıymetli makaleleri intişar etmiştir. Kitapları
şunlardır:

• Tarih ve Toplum dergisinde (no. 1 34, Şubat 1 995, s. Z 1 ) "Ölümünün Yüzüncü Yılın­
da Hilal-i Ahmer Kurucusu Dr. Dikran Paşa" başlığıyla yayınlanmıştır.

50
Manugneru Aroğçabahutyun (Çocukların H ıfzıssıhhası, 1 . baskı 1 9 1 2,
2. baskı 1 9 23 ) , Hüdzakhti Tem Baykar yev Başdbanutyun (Vereme Karşı
Mücadele ve Korunma, 1 93 2 ) , Hay yev Dzakumov Hay Pıjişkner (Erme­
ni ve Ermeni Asıllı Tabipler, alfabetik fihrist, 1 940), Anuşig Tıbrotsıs ( Se­
vimli Okulum, 1 946, Hay yev Dzakumov Hay Pıjişkner (Ermeni ve Erme­
ni Asıllı Tabipler, mufassal biyografiler, c. 1: 1 688- 1 863 meztınları, 1 950).
Dr. Mezburyan, 19 Ocak 1957'de vefat ederek, Şişli Ermeni Apostolik
Mezarlığı'na defnedilmiştir. Ruhu şad olsun. Şimdi de Dr. Mezburyan'ın,
Dr. Dikran Paşa Peştemalciyan hakkında yazdıklarına geçiyoruz. Şahsıyla
ilgisi olmayan bazı isimleri koymadık, birkaç bilgiyi de tarafımızdan ekledik.

Dr. Dikran Paşa Peştemalciyan


Dr. Dikran Paşa, 1 863 Patrikhane N izamnamesi'ni hazırlayan heyete
üye olan Sahak Peştemalciyan'ın oğludur. 1 838'de Hasköy'de doğmuştur.
llk eğitimini oradaki Nersesyan Mektebi'nde yapmıştır. 1 85 1 'de Paris'e
giderek, Muradyan Kolej i'nde tahsiline devam etmiştir. 1 885'te, okulu bi­
tirdikten sonra, mezkur şehirdeki Lycee Louis-le-Grand'a girerek, 1 858
veya 1 859'da bachelier es sciences derecesiyle mezun olmuştur.
Değerli araştırmacı Hrand Asadur'a ( 1 862- 1928) göre, 1855 sıraların­
da, Üsküdar'ın Selamsız Mahallesi'nde, Surp Haç Kilisesi'nin arka tarafın­
da bulunan ve yaklaşık 1950'de Amerikan Koleji tarafından satın alınarak
kagir binaya çevrilen, hassa mimarbaşısı Krikor Amira Balyan'ın ( 1 764-
183 1 ) yazıcısı Boğos Ağa Odyan'ın ( 1 795- 1 862) evinin üst katında, Mo­
liere'in komedileri amatör gençler tarafından Ermenice olarak temsil edil­
miştir. Bunlar arasında mumaileyhin Krikor Odyan ( 1 834- 1 887), Haçik
Odyan ( 1 842- 1908) ve Nişan Odyan adındaki üç oğlu, Elyas Çayyan
( 1 840- 1902) ve Karekin Papazyan'la birlikte Peştemalciyan da bulunmuş­
tur. l Bu temsillerin yaz mevsiminde verildiği anlaşılmaktadır.
Peştemalciyan, 1 86 l 'de Paris Üni,·ersitesi Tıp Fakültesi'ne girervk,
1867'de doktorluk payesini almıştır.
Mezuniyet tezi, "Des Nevralgies
Congestives" başlığını taşımaktadır.
Müteakiben lstanbul'a dönerek,
1869'da Beyoğlu'na yerleşmiştir.
1 2 Şubat 1 869'da Cemiyet-i
Tıbbiye-i Şahane'ye aza seçilmiştir. c-......,.t. .�/� /_...;., .,,�
'
···�.

Suretini sunduğumuz orijinal belge '

--,,. .:,.
_ ,. -�···,

I
halen arşivimizde bulunmaktadır.

51
Refikasının veya kızının ölümünden sonra, diğer evrakla birlikte, o da Dr.
Mezburyan'a intikal etmiştir. Dr. Mezburyan'ın ölümünden sonra da, kızı
Madam Alis Gamsaragan onu tarafımıza hediye etmek lütfunda bulunmuş­
tur. 15 Şubat 1877 - 1 5 Şubat 1 878 döneminde ise Cemiyet'in başkanlığını
ifa etmiştir. Cemiyete sunduğu Fransızca bildiriler şunlardır:
"Travaux et discussions: Les cosmeciques a Constantinople et leurs
dangers", "La prostitution a Constantinople", "I.:Institut vaccinogene",
"La thoracentese", "Un estomac porcant des cicatrices", "Presence un ma­
lade opere pour calcul vesical par la tailla bilacerale", "Tumeur cancere­
use du colon descendanc", "Etude clinique sur les abces du foie, la lichi­
ase biliaire et sur !es splenomegalies", "Rapporce un cas de gangrene de
l'index due a la morsure legere par un eleve".
1 880- 1 88 1 yıllarında Yedikule Surp Pırgiç Ermeni Hastanesi'nin baş­
hekimlik görevinde bulunmuştur.2 1 884'te Sultan Abdülhamid'in tıbbi
müsteşarlığına atanmış ve aynı yıl Sociece Française d'Hygiene'e aza se­
çilmiştir. 1 892'de miri miran (paşalık) rütbesine yükselmiştir.
Dr. Dikran Paşa, Kızılhaç'la Hilal-i Ahmer'in aralarında ilişki kurma­
larında başlıca rol oynamıştır. Uluslararası Kızılhaç Teşkilatı 1 864'te Na­
poli'den Dr. Palaciano'nun, Paris'ten Henri Arnault'nun ve Cenevre'den
Henri Dunant'ın teşebbüsleri ile meydana gelmiştir.
1 863 yılı Ekim ayında, La Societe Genevoise d'Utilite Publixue cemi­
yetinin başkanı Gustave Moynier, bir sirkülerle yapılan teşebbüsleri ve
çalışmaları açıklayarak, istişare için Cenevre'ye heyetler gönderilmesini
gelişmiş devletlerden rica etmiştir. Cenevre'deki ilk istişare kongresinde,
bütün hükümetlere, harp esnasında tıbbi ve sıhhi hizmet teşkilatlarının
ve heyetlerinin tarafsızlıklarını korumalarının teklif edilmesi kararlaştırıl­
mıştır. Bu maksatla, bakımla yükümlü teşkilatların hususi bir nişan kul­
lanmaları ve kollarının üzerinde bir şerit bağlamaları, keza, tüm seyyar ve
seyyar olmayan hastaneleri için tek bir bayrak kabul etmeleri önerilmiş·
tir. lsviçre'nin Birleşik Şurası (Le Conseil Federal Suisse) Avrupa'daki ve
Amerika'daki devletlerden, kati çarelere başvurmak ve nihai bir karara
varmak için, heyetler gönderilmesini rica etmiştir.
8 Ağustos 1 864'te İsviçre Genelkurmay Başkanı General G. H. Dufo­
ur'un başkanlığında ve 16 devletin temsilcilerinin katkısıyla ilk uluslara­
rası resmi toplantı (Convention de Geneve) Cenevre'de yapılmıştır.
5 Temmuz 1865'te Osmanlı Devleti de anlaşmayı imzalar. 1869'da ne­
ticesiz, belirsiz ve verimsiz bir devreden sonra, Osmanlı hükümetinin ka­
rarı ile bir cemiyet kurulur ki, gündemi harp esnasında yaralıların sorunu-

52
nu, esirlere karşı tarafsız davranmak meselesini ve sair sorunları tetkik et­
mek idi. Derneğin adı, Askeri Yaralılara Yardım Cemiyeti idi. Uzun süren,
çetin istişarelerden ve müzakerelerden sonra, mülki ve askeri makamların
işbirliğinin avantajlarını ve mahzurlarını tartışmak üzere, yüksek şehir şu­
rasına müracaat etmeye karar verilmiştir. Bu maksatla, Dr. Serviçen Efen­
di'nin ( 1 8 1 5 - 1 897) başkanlığında bir heyet teşekkül etmiştir. Kızılhaç teş­
kilatının lehinde sunulan rapora rağmen, resmi makamların rızası gecik­
miştir. Bu oyalama siyasetini gören Başkan Gustave Moynier, Uluslarara­
sı Kızılhaç Kurulu adına, Cemiyet-i Tıbbiye-i Şahane üyesi ve şahsi dostu
Dr. Peştemalciyan'a müracaat edip, rica ve telkinde bulunur ki, gecikme­
den işe başlanılsın ve Osmanlı Devleti'nin işbirliğini temin etmek için,
resmi makamlar nezdinde teşebbüse geçilsin. Dr. Peştemalciyan da Moy­
nier'nin yazısını Cemiyet-i Tıbbiye-i Şahane'ye sunar. Cemiyet tarafından
seçilmiş ve Dr. Hovsep Nurican ( 1 828- 1 898) , Dr. Margosyan3 ve Dr. Peş­
temalciyan'dan müteşekkil bir komisyon, Sadrazam Mehmed Rüşdü Pa­
şa'ya ( 1 8 1 1 - 1 882) müracaat eder. lrade-i seniye ile komisyon onaylanır ve
Sadrazam tarafından, Mecruhin ve Zuafa-i Askeriyeye İmdad ve Muave­
net Cemiyeti'nin (Yaralı ve Hasta Askerlere Yardım Cemiyeti) teessüsüne
müsaade olunur.
1 2 Ağustos 1 876'da ilk istişare toplantısı Mekteb-i Tıbbiye-i Şahane
Müdürü Marka Paşa'nın ( 1 824-1888) başkanlığında yapılır. Diğer azalar
da şu şahıslardan ibaret olmuştur:
Adı geçen mektebin öğretim görevlilerinden Dr. Serviçen Efendi ve
Kırımlı Aziz Bey; Mülki Tıbbiye Meclisi tarafından Dr. Kastro ve Dr. Vu­
çino; Askeri Tıbbiye Şı1rası'ndan lstepan Paşa Arslanyan ( 1 822 - 1 90 1 ) ve
Rifat Bey; Karantina'dan Dr. Toleti Efendi ve Şakir Bey; Cemiyet-i Tıb­
biye-i Şahane'den Dr. Hovsep Nurican, Dr. Mordtmann (Andreas David,
1 83 7 - 1 9 1 2 ) , Dr. Dikran Peştemalciyan ve Dr. Polyak; Bahriye Nezareti'n­
den Dr. Kapriyel Bey (sonradan Paşa) Sevyan ( 1 822- 1905 ) ve Hüsnü Bey;
Zaptiye Nezareti'nden Ömer Bey.
İşbu kongrede, diğer kararlar meyanında, Kızılhaç yerine Hilal-i Ah­
mer isminin benimsenmesi kararlaştırılmıştır. 14 N i"san 1 877'de Hilal-i
Ahmer'in Merkez Komitesi resmen teşekkül etmiştir. 19 Nisan 1 877'de,
Osmanlı Hilal-i Ahmer Cemiyeti Merkez-i Umumiyesi (Comite Central
du Croissant-Rouge, Societe Ottomane de Secours aux Blesses et aux
Malades Militaires) adını alan teşkilat, ilk toplantısını Beşiktaş ( Dolma­
bahçe) Sarayı'nın Paşa adını taşıyan dairesinde yapmıştır.

53
Merkez idare kurulu azaları şunlardır:
Daire-i Umur-ı Sıhhiye ikinci başkanı Hacı Arif Bey (reis), Mekteb-i
Tıbbiye-i Şahane müderrislerinden, lngiliz cerrah Dr. Sarell (reis vekili),
Şura-yı Devlet azası Hovhannes Nuryan Efendi ( ikinci reis, 1 839- 1 900),
Osmanlı Bankası Umum Müdürü M. Foster (veznedar), lngiliz Stadfort
House teberru toplama komiseri Barrington Kennet, Sıhhiye umumi mü­
fettişi Dr. Bartoletti, lngiliz Sefarethanesi tabibi Dr. Dickson, Daire-i
Umur-ı Sıhhiye'den Eşref Efendi, Askeri Sıhhiye Şurası'ndan Della Sudda
Faik Paşa ( 1 835- 1 9 1 3 ) , Osmanlı Bankası müdür muavini M. Von Has,
mühendis M. Leval, Amerikalı General Mott, Dr. Baron Mundy, Saray-ı
Hümayun katibi Nuri Bey, Ayan Meclisi azası Dr. Serviçen (Serovpe Vi­
çenyan) Efendi, Dr. Dikran Peştemalciyan ve Dr. Sevasdapulo.
Müteakiben Dr. Mezburyan, Hilal-i Ahmer Cemiyeti'nin 50. yıldönü­
mü münasebetiyle, Türkiye Hilal-i Ahmer Cemiyeti Mecmuası'nın 23 Ara­
lık 192 7 tarihli nüshasında çıkan bir yazının, Fransızca tercümesine yer
vermiştir. Biz de onu yeniden Türkçeye çevirerek sunuyoruz.

Yeni cemiyetin kuruluşu, 1 877-1 878 yılları Osmanlı-Rus Harbi'ne tesadüf


etmiştir. Harp bittikten sonra, cemiyetin faaliyeti durakladı ve ancak
1897'de, Türk-Yunan Harbi esnasında yeniden canlandı. Harp sona erdik­
ten sonra, cemiyet tekrar canlılığını kaybetti. l 908'deki i l . Meşrutiyet'ten
sonra onu tekrar ihya etmek düşünüldü. 1 1 N isan 1 9 1 1 'de Osmanlı Hilal-i
Ahmer Merkez Komitesi adı altında, demek yeniden teşekkül eni. Trablus­
garb, Balkan, Cihan ve istiklal Harpleri esnasında, keza Mütareke yılların­
da ihtiyaçları karşıladı.
Kuruluşun 50. yılı münasebetiyle, Pera Palas Oteli salonlarında, bir balo ve­
rilmiş, resepsiyon düzenlenmiş ve nutuklar irad edilmiştir.

Dr. Peştemalciyan, cemaat işlerinde dahi göreyler deruhte etmiştir. Bu


meyanda 22 Temmuz 1 877'de Patrikhane Cismani Meclisi'ne aza seçil­
miştir. 23 Eylül 1 877'de ise istifa etmiştir. 2 1 ve 28 Ekim 1 882'de yapılan
seçimlerde, aynı mecliste tekrar yer almıştır. Dr. Dikran Paşa, ikinci sınıf
Mecidiye, altın Liyakat ve altın Hilal-i Ahmer nişanlariyle taltif edilmiş­
tir. 1 892'de iftihar, bir müddet sonra da Yunanistan'ın "Saint Sauveur
Commandeur" nişanları ile onurlandırılmıştır.
Dr. Peştemalciyan, Dr. Serviçen'in kızı Verkine veya Verj in'le evlen­
miştir ki, gençliğinde tanınmış bir ressam olmuştur. 1 867'deki Paris ulus­
lararası ve 1 880'de Elifba Kulübü'nün Tarabya'da açılan resim sergilerine
katılmıştır. 1 9 1 3 yılı Mart ayında, üçüncü sınıf Şevkat Nişanı kendisine

54
tevcih olunmuştur.4 1 894'te do­
ğan M ihran adında bir oğulları ve
Luiz adında bir kızları dünyaya
gelmiştir. Birincisi, Torino'daki Fi­
at Şirketi'nin şeflerinden biri ol­
muş ve 1 946'da ölmüştür. Verj in
Peştemalciyan da 1 Şubat 1 930'da
vefat ederek, Şişli Ermeni Mezarlı­
ğı 'na defnedilmiştir.
Dr. Dikran Paşa Peştemalciyan
ise 3 Aralık 1 894'te Beyoğlu'nda
aniden irtihal ederek, 5 Aralık'ta
aynı mezarlığa gömülmüştür. Va­
han Zanaryan'a ( 1 872- 1945) ve
Teotik'e (Teotoros Lapçinciyan,
( 1 873- 1 928) göre, ölümünün sebebi bir sır olarak kalmıştır. Abdülha­
mid'in kurbanlarından biri telakki edilmiştir.5
Dr. Peştemalciyan, doktora tezinden maada, üç basılı ve bir de basılma­
mış eser bırakmıştır ki şunlardır: Aroğçabahutyun yev Dadzumın Araçin Man­
gutyan (Hıfzısıhha ve llk Çocukluk Bakımı), İstanbul, 1 880, 52 sayfa; Bad­
mutyun Martgayin Badvasdman (İnsanlık Aşısı Tarihi) , İstanbul, 1884, 237
sayfa; Aroğçabahutyun yev Marmnagan Dadzumın Yergrort Mangutyan (Hıf­
zıssıhha ve İkinci Çocukluğun Vücut Bakımı}, İstanbul, 1880, 38 sayfa.
Basılmamış çalışması ise Fransızca idi ve "La Flevre Dengue" adını ta­
şımaktaydı. Dr. Mezburyan'ın nezdinde bulunan ve yaklaşık 300 mektup
sayfalık bu eseri, 1 957'de kızı tarafımıza hediye etmişti. Biz de 1 96 l 'de,
Başpartik müteveffa Birinci Yazken İstanbul'a geldiğinde, kendisine he­
diye vermiştik. Ancak, seneler sonra, rahmetli dostumuz, değerli tarihçi
ve bibliyograf Hagop Anasyan ( 1 904- 1 988) vasıtasıyla yaptırdığımız araş­
tırmalarda, Başpatriklik kütüphanesinde maalesef bulunamadı. Şu hususu
da belirtelim ki, Başpatriğe sunulan hediyeler, uzun müddet İstanbul Pat­
rikhanesi'nde kalmıştır. İşbu kıymetli eserin akıbetinin meçhul kalması,
bugüne kadar bizim için büyük bir üzüntü kaynağı olmuştur.
Dr. Peştemalciyan'ın, İstanbul'daki ve hariçteki basında da yazıları neş­
redilmiştir. Bunlardan biri, "De l'Assistance Obstetricale a Constantinop­
le" { İstanbul'daki Ebelik Yardımı Hakkında) başlığını taşımaktadır.6 Dr.
Dikran Paşa'nın sunduğumuz nefis litograf portresi, 1 884'te ünlü hakkak

Zamanlar, Mekanlar, insanlar/ Kevork Pamukc iyan F: 5 55


Antranik Fendyan tarafından hazırlanmıştır ve lstanbul'da neşredilen Pu,
rasdan Mangants (Çocuk Bahçesi ) adlı derginin 1 884 yılı 1 2 . formasında
dercedilmiştir.

HAMİŞ Yazımızı temize çektikten sonra, İstanbul' da neşredilmiş Er,


,

menice Hayrenik (Vatan) gazetesinin 5 Aralık 1 894 tarihli nüshasının bi,


rinci sayfasında, vefatı münasebetiyle hakkında yazılmış bir makaleye te,
sadüf ettik. Muhteviyatındaki kayda değer bilgiler şunlardır:
Tıp gazetesinin yazı işleri yönetiminde önemli bir katkısı olmuştur. Ermeni­
lerin Birleşik Cemiyetleri'nin yönetim kurulunun ve Sanatseverler Cemiye­
ti'nin başkanlığında bulunmuştur. Basında, halkı ilgilendiren mevzular üze­
rinde birçok yazıları çıkmıştır. Kolera taşrada dahi yayılmaya başladığı za­
man, müracaatımız üzerine, salgına karşı alınacak koruyucu tedbirler husu­
sunda bir makale hazırladı. Vefatında ancak 57 yaşında idi. Büyük oğlunun
acısı kendisini çökertti. Dr. Serviçen'in kızı ile evlenmişti. Bir kızı ve yeni
doğan bir oğlu vardır.

Dr. Vahram Torkomyan'a ( 1 858- 1 942) göre kızı, Teotik'e ve Dr. Mez­
buryan'a göre de kız kardeşi, Dr. Gobernik Hünkarbeğendiyan ( 1 85 1 - 1925 )
ile evlenmiştir. .

l. Hrand Asadur, "Gosdantnubolso Hayerı yev İrents Badriarknerı" (İstanbul Er­


menileri ve Patrikleri), lntartzag Oratsuyts Azkayin Hivantanotsi (Milli Hasta·
ne'nin Mufassal Takvimi [Surp Pırgiç Hastanesi Salnamesi)) , İstcM.bul, 1 9Ö l ,
s. 253.
2. Surp Pırgiç (dergi) , özel sayı, l 982, s. 33.
3. Dr. Hayk-Baronik Matteosyan ( 1 836- 1 926) olması daha muhtemeldir. Zira,
Margosyan soyadım taşıyan dört tabip vardır ki, bunlardan birincisi Hindis­
tan'ın Madras şehrinde, ile.incisi Tıflis'te, üçüncüsü de Ünye'de yaşamıştır. Dör­
düncüsü ise Tıbbiye'den l 9 I O'da mezun olmuştur.
4. Takvim,i Vakayi, 13 Mart 1330.
5. Vahan Zartaryan, Hişadagaran (Abide), İstanbul, 1 9 1 0, c. l , s. 84; Teotik (Teo­
toros Lapçindyan, Amenun Daretsuytsı (Herkesin Yıllığı), İstanbul, . 1 9 1 2 , s.
334.
6. Revue Medico-Plıarmaceutique, İstanbul, 1889, s. 2 1 .

56
Kayserili Karakoçyan Ailesi ve
Ünlü Hukuk Bilgini Sarkis Karakoç Efendi *

Karakoç ailesinin üç yüz yıldan fazla bir mazisi vardır. Aslı, Kayseri'nin
Derevank veya Derevenk köyünden olan işbu _soyun, şimdiye kadar bili­
nen en eski şahsı, Koca Zakar'ın oğlu Karakoç'tur ki, eskiden mezkur kö­
yün Surp Sarkis Manastırı'nda bulunan 1 669 tarihli elyazma bir İncil'in
muhtırasında adı geçmektedir. I Karakoçyan soyadının bu şahsın ismin­
den ileri geldiği bu kayıttan anlaşılmaktadır.
1 942- 1 945 yılları arasında Üsküdar'daki Ermeni Mezarlığı'nın eski ki­
tabelerini asıllarından toplarken, aynı sülaleye mensup, 3 1 Ağustos 1 769'da
ölen Bedros adlı ve 3 1 Ağustos 1 770'de ölen Karakoç isminde iki şahsın
manzum kitabelerine de tesadüf etmiştik.
Eskiler arasında bu ailenin en ünlü şahsı, Boğos Başpiskopos Karakoç­
yan'dır. Onun da pederinin adı Karakoç'tur. 1 75 1 'de aynı köyde doğmuş­
tur. 1 773'te lstanbul'a gelmiştir. Önce kereste ticareti ile meşgul olmuştur.
Takriben 1 780'de ruhani hayata intisap etmiştir. 1 783'te rahiplik mertebe­
sine yükselmiştir. 3 Temmuz 1 787'de Bursa Ermenilerinin marhasası tayin

* Tarih ve Toplum dergisinde (no. 37, Ocak 1 987, s. 20-22) yayınlanmıştır. Makalenin
başında şöyle bir giriş yer almaktadır:
"Takriben bir yıl kadar önce, Fransa'nın Cannes şehrinde mukim, Arşag Karakoç is­
minde eski bir vatandaş, Ermeni Patrikhanesi'ne bir mektup göndererek, kendisinin
Sarkis Karakoç Efendi'nin oğlu olduğunu bildirdikten sonra, İstanbul Ermeni patrik­
lerinden Hovhannes Başpiskopos Arşaruni'nin ( 1 854- 1 929) biyografisini rica etmiş­
ti. Biz de arzusunu yerine getirdikten sonra, rahmetli pederi hakkında bilgiler ve res­
mini rica etmiştik. O da dileğimize karşı hüsnüniyet göstererek, pederinin fotoğrafı
ile birlikte, bazı Ermenice eski gazete kupürlerinin fotokopilerini de tarafımıza gön­
dermek lütfunda bulunmuştu. işbu kaynaklardan ve elimizin altında bulunan diğer
bazı mehazlardan istifade ederek, yakında basılacak Ermenice bir yıllık için, bundan
altı ay kadar önce pederi hakkında bir yazı hazırlamıştık. Türk hukuk tarihine sebke­
den müstesna hizmetlerini nazar-ı itibara alarak, onu Tarih ve Toplum dergisinin sa­
yın okuyucularına da tanıtmayı faydalı gördük."
Aynı derginin 39. sayısında "Okuyucu Mektupları" sayfasında (Mart 1 987, s. 3 -4) yer
alan "Sarkis Karakoç'un En Büyük Yapıtı" başlıklı yazısında Rona Aybay, Karakoç'un
Külliyat-ı Kavanin adlı eseri hakkında tamamlayıcı bilgi vermiş, Kevork Pamukciyan
ise daha sonra yayınlanan bir yazısının sonunda ("Hassa Ressamı Rapayel", Tarih ı•e
Toplum, no. 43, Temmuz 1 987, s. 2) bu katkı için teşekkür etmiştir.

57
edilmiştir. 1 791 'de Eçmiyadzin'de piskopos takdis olunmuştur. 1 794'te
Bursa'daki Surp Asdvadzadzin Kilisesi'ni yeniden inşa etmiştir. 1 8 10'da
Rumların, Kudüs'teki Ermenilere ait mukaddes yerleri Yeniçeriler vasıta­
sıyla zapt etmelerinden sonra, aynı yıl Nisan ayında Paşakapı'sında yapı­
lan mahkemeye Ermeniler tarafından katılmıştır. Aynı yıl Temmuz ayında
ise İzmit civarında bulunan Armaş Manastırı başkanlığına atanmıştır.
1 820'de mezkur manastırın Surp Asdvadzadzin Kilisesi'ni yeniden inşa et­
miş ve 6 Ağustos 1 825'te orada hayata gözlerini kapamıŞtır.
Muasır Karakoçyanlar arasında ise en ünıüsü büyük hukuk tarihçisi ve
adliyeci Sarkis Karakoç Efendi'dir ( 1 865�1944) . Terceme-i halini, hazır­
ladığımız Ermenice yazıdan istifade ederek sunuyoruz.
Sarkis Efendi'nin pederi Vosgiyan Karakoçyan, 1 880- 1 900 yılları ara­
sında Edime'de subayların üniformalarını hazırlamıştır. Büyük oğlu Sarkis
Efendi'den .maada, Dr. Levon Karakoç isminde bir oğlu daha olmuştur ki,
müteveffa değerli araştırmacı Dr. Arto Mezburyan'a ( 1 879- 1957) göre,
1 896'da Paris Üniversitesi Tıp Fakültesi'nden mezun olmuştur.2 Yeğeni
Sayın Arşag Karakoç'a göre de, Fransa'da mühim vazifeler deruhte etmiş
ve yaklaşık 1 965'te ölmüştür.
Sarkis Karakoç Efendi 1 Eylül 1 865'te Hasköy'de doğmuştur. İlk tah­
silini oradaki Nersesyan Mektebi'nde yapmıştır. Orta tahsilini ise Edir­
ne'deki "Freres Assomptionistes"lerin Fransız Mektebi'nde almıştır.
1 889'da İstanbul'daki Hukuk Mektebi'nden mezun olmuştur. Müteaki­
ben önce avukatlık yapmıştır. 1 897'de Beyrut'taki Ticaret Mahkemesi'ne
müsteşar tayin edilmiş ve bir buçuk yıl işbu görevde kalmıştır. Bundan
sonra, yine bir buçuk yıl, Selanik'teki Birinci İstinaf Mahkemesi'nin ha­
kimi olmuştur. 1 901 'de Preveze'deki Ticaret Mahkemesi'ne reis nasbedil­
miştir. 1 906'da aynı vazife ile Rodos Adası'na naklqlunmuştur. 1907'de
Kosova'daki Fevkalade Mahkeme'nin müsteşarlığına atanmıştır. 26 Ağus­
tos 1908'de ise Üsküp'teki Fevkalade Mahkeme'nin azası bulunmaktaydı.
Diğer taraftan, 1 908 ve 1 909 yılları Yedikule Ermeni Hastanesi salname­
lerinde, Cezayir-i Bahr-i Sefid Ticaret Mahkemesi reisi olarak adı geç­
mektedir (s. 1 6 1 ve 264). 1909.'da Beyoğlu Noteri olmuştur. Birkaç ay
sonra, İstanbul ve Beyoğlu İstinaf Mahkemesi hal<.imi tayin edilmiştir.
1 9 1 0'da Adliye Nezareti Düstur Encümeni'nin reisi nasbolmuştur. 1 4 Ma­
yıs 1 9 1 1 'de kurulan ve önce Adliye Nezaretine, 1 1 Şubat 1 9 1 4 tarihinden
itibaren de Sadrazamlığa bağlı, Müdevvenat-ı Kanuniye'ye müdür atan­
mıştır. 1925 yılına kadar işbu görevde kalmıştır. Son resmi vazifesi ise Dü-

58
yun-ı Umumiye'de hukuk müşavfrliğidir. Oğlu Arşag Karakoç'a göre, Ha­
riciye Nazırı Kapriyel Noradunkyan Efendi'nin ( 1 85 2 - 1 936) de danışma-
nı olmuştur. .
Sarkis Efendi, önce Ula evveli rütbesiyle, 1 9 1 4'te ise Osmaniye ve
Maarif nişanlarıyla taltif edilmiştir. Sayın Arşag Karakoç, ikisinin berat­
larının fotokopilerini de tarafımıza göndermek lütfunda bulunmuştur.
Karakoç Efendi 1 925- 1928 yılları zarfında, Galata'daki Agopyan Ha­
nı'nda lstepan Karayan'la ( 1 855- 1 933) birlikte avukatlık yapmıştır. Aynı
zamanda, Ermeni cemaatinin idare işlerinde de vazifeler deruhte etmiştir.
Ezcümle, Ermeni Patrikhanesi Adli Heyeti'ne başkan seçilmiştir. Patri_k­
hane Merkez İdare Kurulu'na da üye olmuştur. 27 Mayıs 1 926'da işbu gö­
revden ayrılmıştır. 193 1 'de Fransa'nın Cannes şehrine göç etmişse de, ik­
tisadi sebeplerle, bir müddet sonra geri dönmek mecburiyetinde kalmıştır.
Rahmetli Prof. Krikor Kömürciyan veya Kömürcan ( 1 868- 1958), onun
aynı zamanda büyük bir antika mütehassısı olduğunu bildirmektedir.3 Bu
vesile ile, oğlu Arşag Karakoç'un da bir İslam sanatı uzmanı olduğunu
kaydedelim.
Sarkis Karakoç Efendi 8 Mart 1944'te Büyükada'daki evinde ebediye­
te intikal etmiştir. Cenaze merasimi, Kınalıada'daki Ermeni kilisesinde ic­
ra kılınmış ve naaşı oradaki mezarlıkta, 'zevcesinin yanına defnedilmiştir.
Karakoç Efendi yaklaşık 1 895'te Kanallı Sırpuhi Mutafyan'la ( 1 868-
1914) evlenmiştir. İkisi erkek ikisi kız, dön evladı olmuştur. Büyük oğlu
Krikor Karakoç ( 1 897- 1979); Birinci Cihan Harbi'nde Karpatlar cephe­
sinde, Galiçya'da, Osmanlı Ordusu'nda diş hekimi olarak hizmette bulun­
muştur. İkinci oğlu M. Arşag Karakoç ise 1 5 Ekim 1 904'te Preveze'de
doğmuştur. 1 923'te Galata'daki Getronagan Lisesi'nden mezun olmuştur.
193 1 'den beri Cannes'da ikamet etmektedir. Kızlarından birincisi üç ya­
şında ölmüştür. İkincisi Heranuş 1 1 Temmuz 190l'de doğup 1980'de ve­
fat etmiştir; bir Fransız'la evlenmişti.
Sarkis Efendi, Fatih Sultan Mehmed'den ( 1430- 1 48 1 ) başlayarak, Os­
manlı ve Cumhuriyet devri Türkiye kanunları üzerinde yaptığı geniş araş­
tırmalar ve neşriyatla, büyük takdir kazanmış ve ün salmıştır. Oğlu Arşag
Karakoç'un beyanına göre, adliye nazırı kendisine yazdığı mektuplara,
"Muhterem Üstadım" kelimeleriyle başlarmış. Bu da onun kazandığı bü­
yük itibarı kanıtlamaktadır. O, Türkiye'deki kütüphanelerle iktifa etme­
yerek, Berlin, Viyana, Dresden ve Paris'teki kütüphanelerde bi.ılunan,
yazma eski Osmanlı kanunlarını da tetkik etmiştir. Haddinden fazla çalış-

59
ması dolayısıyla, hayatının son yıllarında gözlerinin nurunu kaybetmişse
de, çalışma şevkini kaybetmemiş ve yardımcılar vasıtasıyla neşriyatına
devam etmiştir.
Müteveffa avukat lstepan Gülbenkyan, onun matbu ve gayri matbu
eserlerini ölümünden sonra tanıtmıştır.4 Başlıca işbu kaynaktan istifade
ederek, onları kısaca kaydediyoruz:
1 . Miftah-ı Kavanin-i Osmaniye (Osmanlı Kanunları Anahtarı) : 1 890
yılında neşredilmiştir.
2 . Tahşiyeli Ceza Kanunu: Bilinmeyen bir tarihte basılmıştır.
3 . Külliyat-ı Kavanin: Fatih Sultan Mehmed zamanından İkinci Meş­
rutiyet'e kadar, Osmanlı Devleti'nin bütün kanunlarını ihtiva eden ve el­
li yazma ciltten mürekkep olan işbu eser, 1927'de hükümet tarafından sa­
tın alınmıştır.
4. Düstur: Meşrutiyet devri kanunlarını ihtiva etmektedir ve muhte­
melen basılmamıştır.
5. Mecmua-i Mukarrerat-ı Temyiziyye: Batı sistemiyle tasnif edilmiş
olup, on iki ciltten ibarettir ve muhtemelen basılmamıştır.
6. Külliyat-ı Kavanin-i Cedide: İki cilt olarak 1 9 14'te basılmıştır.
7. Tahşiyeli Kavanin: Prof. Krikor Kömürciyan'a göre, iki cildi 1 9 14'te
basılmıştır. Kalan sekiz cilt basılmamıştır.
8. Sicill-i Kavanin: Cumhuriyet devri kanunlarına hasredilmiş olup, 24
ciltten ibarettir ve 1 943 yılına kadar varmaktadır.
9. Direktif No. 1 : Victor Dalloz'un ( 1 795-1 869) sistemiyle hazırlanmış
ve basılmış olup, 1 8 1 5- 1935 yılları arasında Türkiye'de mer'i kanunların
genel bir listesidir.
10. Süpleman (Supplement) : Direktifin ilavesidir. İşbu matbu eserde, es­
ki kanunlardan yalnız 1939'da meriyette olanlar nazar-ı itibara alınmıştır.
1 1 . Pullar ve Kıymetli Evrak: 1939'da meriyette olan ve haşiyeler ihti­
va eden bir kanunnamedir.
1 2 . Huzur Kanun/an (Codes d'audience) : Dört cilt halinde bir kanun­
namedir. 1940 yılına kadar nazar-ı itibara alınmıştır.
1 3 . Direktif No. 2: 1943 yılına kadar meriyette olan kanunları kapsa­
maktadır.
14. Patrikhaneler: Basılmamış olan bu eserde, Rum ve Ermeni Patrik­
hanelerine verilen fermanlardan, beratlardan ve sair resmi evraktan bah­
sedilmektedir.
1 5 . Zabıtan: Polislere ve jandarmalara ait basılmamış bir çalışmadır.

60
16. Vergiler: Vergilere hasredilmiştir ve gayri matbudur.
1 7 . Vilayetler: Vilayetlere mahsus elyazma bir kanunnamedir.
Yukarda zikredilen eserlerin cilt sayısı 1 l O'a erişmektedir. Bu miktar
bile, Karakoç Efendi'nin ne kadar enerj ik, sabırlı ve çalışkan bir araştır­
macı ve müdekkik olduğunu ispat etmeye kafidir.
Burada, Sarkis Efendi'nin oğlunun fotokopisini tarafımıza göndermek
lütfunda bulunduğu bir resimden de bahsetmek istiyoruz. 7 Eylül 1 323
( 1907) tarihinde, Kosova'da Mekteb-i Sanayi'nin bahçesinde çekilmiş
olan işbu fotoğraf, mezkı1r şehirdeki Siyasi Fevkalade Mahkeme'nin üye­
lerini göstermektedir. Sayın Arşag Karakoç, isimlerini kaydetmek zahme­
tine de katlanmıştır. Biz de burada onları tanıtıyoruz. Tabiidir ki, eski
harfleri bilenler aslından da okuyabilirler.
A. Sağdan sola doğru, oturmuş vaziyette:
1 . Karakoç Sarkis Efendi (aza)
2. Avramaki Efendi (aza)
3. Asım Bey (müddeiumumi)
4. Abdullah Efendi (reis)
5 . Muharrem Efendi (aza)
6. Davud Efendi (aza)
B. Ayakta:
7. Fazıl Efendi (tercüman)
8. Süreyya Efendi (başkatip)
9. Hüsnü Efendi (müstantik)

61
Karakoç ailesinin başlıca fertlerini tamamlamak için Sarkis Efendi'nin
amcazadesi, ünlü zührevi ve deri hastalıkları mütehassısı Dr. Avedis Ka­
rakoç'tan da birazcık bahsetmeyi lüzumlu görüyoruz. istifade ettiğimiz
kaynak, ömrünün son yıllarında, kendisini yakından tanımak bahtiyarlı­
ğına eriştiğimiz Prof. Krikor Kömürciyan'ın, 10 Aralık 1 943 brihli ]ama­
nak gazetesinde neşredilen bir yazısıdır.
Dr. Avedis Karakoç 1 8 Mayıs 1 868 tarihinde Hasköy'de doğmuştur.
Sırmakeş Hagop Ağa'nın oğludur. Tahsilini, Hasköy' deki Nersesyan l lko­
kulu'nda ve Soğukçeşme'deki Askeri Rüştiye'de yapmıştır. 1 892'de Mek­
teb-i Tıbbiye-i Şahane'den mezun olmuştur. Önce, Serez'de ve Bandır­
ma'da Belediye Tabipliği görevinde bulunmuştur. Müteakiben Beyoğlu'na
yerleşmiştir. 1 908'de Paris'te Saint-Louis Hastanesi'nde, Prof. Darrier'nin
nezdinde staj görmüştür. Avdetinde, Kumbaracı Yokuşu'nda bir klinik aç­
mış ve 1 932'de vefatına kadar, orada hizmette bulunmuştur. İhtisası da­
lında Türkçe risaleler neşretmiştir. Keza, Tercüman-ı Hakikat, Malumat ve
ikdam gazetelerinde, kıymetli tıbbi yazıları intişar etmiştir. Cilt hastalık­
larına mütedair mufassal bir eseri ise maalesef gayri matbu kalmıştır. Ay­
nı zamanda hazık bir operatör de olmuştur.
Dr. Karakoç'un kardeşi Karla Karakoç da, diş hekimi olarak tanınmış­
tır. Birinci Cihan Harbi'nde Bandırma'da, yüzbaşı rütbesiyle orduda hiz­
mette bulunmuştur. Mütarekeden sonra lstanbul'a dönerek, Karaköy'de,
köprünün karşısındaki Piyankocu Hanı'nda mesleğini sürdürmüştür.
lşbu yazımızla da, Kayserili diğer şöhretli bir ailenin tablosunu çizme­
ye çalıştık. Ruhları şad olsun.

1. Patrik Mağakya Başpiskopos Ormanyan ( 1 841 - 1 9 1 8 ) "Badmutyun Armaşu Tıb­


,

revanki" (Armaş Ruhban Okulu'nun Tarihi), Şoğagat, İstanbul, 1958, sayı 4-5,
s. 156.
2. Arto Mezburyan, Hay yev Dwkumov Hay Pıjişkner (Ermeni ve Ermeni Asıllı Ta­
bipler), İstanbul, 1 940, s. 26.
3. Hotvad:ıaşark ( Makaleler Serisi), İstanbul, 1947, s. 47.
4. lstepan Gülbenkyan, "Tırkahay Hımud Orensked Heğinagi Mı Mahı: İr Giyankı
yev lr Kordzı" (Türkiye Ermenisi Vakıf Bir Hukukçunun Ölümü: Hayatı ve Eser­
leri) , lntart:ıag Daretsuyts (Mufassal Yıllık-Yedikule Ermeni Hastahane Salna­
mesi), İstanbul, 1945, s. 403-410. Makale, 8 ve 9 Mart 1946 tarihli Marmara
gazetesinde iktibas edilmiştir.

62
Camcioğlu Ermeni Tercümanlar Ailesi *

Doğu Dilleri Okulu'nun 200. yıldönümü münasebetiyle, Mayıs ayında,


Beyoğlu'ndaki Fransız Sarayı'nda bir sergi açıldı. Bu münasebetle, Yapı ve
Kredi Bankası'nın maddi desteği ile, Sayın Frederic Hitzel tarafından ha­
zırlanan, Enfants de Langue et Drogmans - Dil Oglanları ve Tercümanlar ad­
lı, Fransızca ve Türkçe nefis bir eser de neşredildi. Aziz dostumuz Sayın
Tomas Çerme tarafımıza bir adet hediye etmek lütfunda bulunduğu için,
onu etraflıca tetkik etmek imkanını elde ettik. Aynı vesile ile yayınlanan,
Sayın Jean Michel Casa'nın telif ettiği, lstanbul'da Bir Fransız Sarayı isim­
li kitabı ise maalesef göremedik.
Biz de bu fırsattan istifade ederek, 18. yüzyılda İstanbul'daki İsveç Elçi­
liği'nde tercümanlık görevinde bulunan Camcioğlu veya Camcizade aile-
·

sini tanıtmayı arzu ettik.


İstanbul elçiliklerinde tercümanlık yapan Ermeniler, ta 1 7. yüzyıldan
beri bilinmektedirler. En eskisi Fransız Sefarethanesi'nde görevli tercü­
man Bağdasar'dır ki, 29 Ağustos 1 633 tarihinde, Roma'daki Propaganda
Fide teşkilatına bir mektup göndererek, İstanbul Ermenilerinin, 40 Tha­
larisl rüşvet verip Roma Kilisesi ile birleşmek temayülünde bulunduğu
için Patrik Zakarya'nın ( ? - 1 640) görevine son verdiklerini yazmıştır. 2 Ra­
hip Kemahlı Krikor ( 1 576- 1 643) ise onun Patrik Hovhannes Khul'u
( 1 554- 1 634) aldattığını, Katolik mezhebine mensup ve Frenklerin tercü­
manı olduğunu, keza asılarak idam edildiğini kaydetmiştir.3
Eremya Çelebi Kömürciyan ( 1 637- 1 695 ) da, 1656'da, Sarkis ve Yağup
adında iki Ermeni tercüman zikretmiştir.4 Bunlardan birincisi Bursa'dan
İstanbul'a gelmiş, ikincisi ise Kudüslü Hacı Sarkis'le beraber Bursa'ya git­
miştir.
Araştırmacı Hrand Asadur ( 1 862 - 1 928) ise yaklaşık 1656'da, Ro­
ına'dan İstanbul'a gelmiş olan Halepli Rahip Tovınas'ın ( ?- 1 658), elçilik­
lerdeki Ermeni tercümanların desteği ile Patriklik makamını ele geçirme­
ye teşebbüs ettiğini yazmıştır.5
1 8 . yüzyılın başlarında, Sarkis Sahatçi isminde bir tercümanın, Fran­
sız Elçiliği'nde görevde bulunduğu da bilinmektedir.6 Fransız Elçisi Mar-

• Tarih ve Toplum dergisinde (no. 1 43 , Kasım 1 995, s. 23-27) yayınlanmıştır.

63
quis de Ferriol, bir iş için kendisini Tokatlı Avedik Piskopos'a ( 1 657-
1 7 1 1 ) göndermiştir. Diğer taraftan, o yıllarda İstanbul'da bulunan Tokat­
lı Sarkis Piskopos Sahatçi'yi ( 1 65 1 - 1 7 3 1 ) bulmak için, düşmanları Tercü­
man Sarkis'in evine baskın düzenlemişlerdir. Paris'teki Nubaryan Kütüp­
hanesi'nin müdürü M . Raymond-Harutyun Kevorkyan, bu iki şahsı birbi­
rine karıştırarak, Sarkis Piskopos'un tercüman olduğunu yazmıştır. 7
Sahatçi Sarkis'ten sonra, 1 8 . yüzyılda, Ermeni tercümanlarının sayısı
hissedilir derecede artmaktadır. Allah kısmet ederse, onları da ayrı bir
makaleye bırakarak, asıl mevzumuza geçiyoruz.
Camcioğlu tercümanlar ailesi hakkında en etraflı araştırmayı rahmet­
li Bimen Zartaryan ( 1880- 1 956) yapmıştır. Makale halinde olan çalışma,
rahmetli salnameci Pakarad Tevyan'ın ( 1 893- 1 976) çıkardığı 1950 yılı
Yerçanik (Mutlu) salnamesinde dercedilmiştir (s. 1 1 5 - 1 1 9 ) . İşbu ve sair
kaynaklardan istifade ederek yazımıza başlıyoruz.
Camcioğlu ailesinden bilinen en eski şahıslar, Papaz Garabed, Papaz
Mıgırdiç ve Yeğya kardeşlerdir. Adları, 4 Aralık 1 706 tarihli elyazma bir
mahzarda geçmektedir ki, 1 863'te Tıflis'te yayınlanan Gırunk (Turna) ad­
lı dergide intişar etmiştir. Zartaryan işbu kaynaktan istifade ederek, bu bil­
giyi vermiştir.
Mezkur üç kardeşten birincisi, Samatya'daki Surp Kevork Kilisesi'nde
görevde bulunan Garabed Camcioğlu, Hrand Asadur tarafından, İstanbul
Patriği İzmirli Hovhannes Piskopos'un gününde ( 1 707-1 708), ileri gelen
Ermeni Katolik ruhaniler arasında zikredilmiştir.8
Patrik Mağakya Başpiskopos Ormanyan ( 1 84 1 - 19 1 8) ise Patrik Ave­
dik'in, Fransız Elçisi Marquis de Ferriol'un tertibi ile kaçırılmasından do­
layı, suç ortağı olarak, 2 1 Ekim l 707'de, Papaz Gomidas Kömürciyan'la
( 1 656-1 707 ) beraber, Garabed Camcioğlu'nun da tevkif edilerek, hususi
bir evde tutulduklarını yazmıştır. Ancak, sair birkaç Ermeni Katolikle bir­
likte, rüşvet veya para cezası sayesinde, o da serbest bırakılmıştır.9
Papaz Mıgırdiç Camcioğlu hakkında maalesef hiçbir bilgi yoktur.
Üçüncüsü Yeğya Camcioğlu hakkında ise ancak Tercüman Hagop'un ba­
bası olduğuna dair bilgi vardır.

I. Hagop Camcioğlu
Tercüman Hagop Camcioğlu veya Camcizade, bu ailenin en tanımmış
şahsiyetidir. Bilhassa Batı dillerinden Ermeniceye çevirdiği eserlerle bi­
linmektedir. Zartaryan, makalesinde, kaynağı bildirmeden önce ilginç bir
anekdot anlatmaktadır ki, şudur:

64
1 699'da Kral XIV. Louis, elçi olarak lstanbul'a Marquis de Ferriol'u gön­
derir. Padişahın ve vezirlerin huzuruna çıkacağı sırada, elbisesinin içinde
saklı bir kılıcın sapı müşahede edilir. Osmanlı Sarayı kanunlarına göre, kı­
lıcın teslim edilmesi teklif olunur. Sefir ise kızarak, kılıcını teslim etmek ye­
rine, huzura çıkmadan Elçiliğe geri dönmeyi tercih ettiğini beyan eder.
Kral Louis bu hadiseyi işiterek canı sıkılır ve bu gibi nahoş olaylara
ilerde meydan vermemek gayesiyle, tercüman yetiştirmek üzere, Paris'te
bir okul açılmasını emreder. Mektep, Louis-le-Grand Koleji'nin içinde ve
Cizvitler'in (Jesuites) himayesinde açılarak "Genç Dil Oğlanları veya Er­
meniler" adı verilir. ı o Okula niçin Ermenilerin de isminin verildiği bilin­
memekle beraber, sebebi kanaatimizce, talebelerin büyük kısmının Erme­
ni olmasıdır. llk öğrenci kafilesi 1 6 Haziran 1 700'de, ikincisi ise 20 Ara­
lık 1 700'de Paris'e varır. Bunlar arasında dördünün Ermeni olduğu bilin­
mektedir. Diğer Ermeni talebeler ise tespit edilememiştir.
Bunlardan ikincisi, Kevork Mıkhlayim ( 1 68 1 - 1 7 58), ilerde Katolikle­
re muhalif bir rahip olarak ve basılmış dini eserleriyle tanınmıştır. Bun­
lardan biri Ermeni harfli Türkçedir ve 1 730- 1 8 1 8 yılları arasında sekiz de­
fa basılmıştır. Bir asır kadar önce, Pangaltı Ermeni Mezarlığı'nda, araştır­
macı Vahan Zartaryan ( 1 872-1945 ) tarafından lahti bulunmuştur. Üçün­
cü olarak Hagop Camcıl l zikredilmiştir. Birincisi Zakarya Mısırlı ve dör­
düncüsü Kapriyel meçhul kalmışlardır. Ancak birincisi, geçen yüzyılda,
Boğos Bey Mısırlı ( 18 1 2- 1 873) gibi önemli bir devlet adamı yetiştirmiş
olan tanınmış Katolik ailenin bilinen en eski şahsıdır.
Mektebe kaydedilen öğrencilerin yaşları 5 ile 1 9 arasında değişmekte­
dir. Zartaryan buna istinaden, Hagop'un 1 695'te doğduğunu kaydetmiştir.
Ancak bunların bir yaş listesi bulunmadığından, bu tahminin ne kadar
doğru olduğunu kestirmek güçtür. Tarihçi Arakel Saruhan ( 1 863 - 1 949)
ise onun İstanbul'daki Latin misyonerlerin okulunda tahsil gördüğünü
yazmışnr. 1 2 Bu bilgi doğru ise Paris'ten dönüşünden sonra olmalıdır. Fran­
sa Ermenilerinin mezkGr yıllığında, Ermeni öğrencilerin 20-26 yaşları ara­
sında mezun oldukları da kayıtlıdır (s. 35 ) .
Yine Zartaryan'a göre, Hagop Camcioğlu 1 7 1 5'te okulu bitirerek İs­
tanbul'a dönmüştür. 1 72 1 'de ise İsveç Elçiliği'ne tercüman atanmış ve
ölümüne kadar bu görevde kalmıştır. Zartaryan'ın tahminine nazaran,
yaklaşık 1 775'te vefat etmiştir.
Camcioğlu, dostu olan Partik Hagop Başpiskopos Nalyan'ın ( 1 706-
1 764) teklifi ile beş veya altı eseri Fransızca, Latince ve Yunancadan Er­
meniceye tercüme etmiştir ki, şunlardır:

65
l . Khırad Hokegan (Ruhani Tembih) : 1 723 'te Franstzcadan çevrilmiş­
tir ve Patrik Hovhannes Başpiskopos Golod'un ( 1678- 1 74 1 ) emriyle,
1 736'da Sivash Diratsu Parseğ'in ve kardeşi Diratsu Hagop'un yeni açtlan
matbaasmda bastlmtşttr. Çift sütun 1 7 sayfadan ibarettir. Bazt araşttrm_a­
ctlar, kitabm isim sayfasmda kaydedilen tercüme ythm, bir nokta noksan­
lığt yüzünden, birinci baskt tarihi zannetmişlerdir. Tanmmtş bibliyograf
Rahip Arsen Ô azikyan'a ( 1 870- 1 932) göre, aym ytl onun Ermeni harfli
Türkçe basklSl da yaptlnuşttr. 13
2. Kirk Usutsmants Vasın Parvok Gentsağavarelo, Vor Goçi Kadon (Ka­
don Tesmiye Olunan, İyi Ömür Sürmek İçin Bilgiler Kitabt) : Kudüs Er­
meni Patrikhanesi'ne ait 772 no'lu elyazmanm ikinci ktsmtdtr ( 1 7 7 1 , s.
393a-43 6b) . İsim sayfasmdaki bilgiye göre, 1 723'te Latinceden Ermenice­
ye çevirmiştir. 14 Camcioğlu'nun "Valerius" soyadt ile tasrih ettiği üçüncü
Katan veya Latince imla ile Cato, MÖ 1 . yüzytlda yaşamtş Romalı bir şa- .
ir ve dilcidir. 1 5 Aym tercüme eserin, aynı tarihli ikinci bir kopyast, yine
Kudüs Ermeni Patrikhanesi'nin 1 465 no'lu elyazmastdtr. 1 726 tarihli
üçüncü bir sureti de, araşttrmact Tateos Mihrtadyants'm ( 1 8 1 6 - 1 873 )
nezdinde bulunmuştur. 16
İşbu tercümesi, Kudüs Ermeni Patrikhanesi'nin resmi orgam olan Sion
dergisinin 1 870 ytlı Eylül-Aralık saytlarmda neşredilmiştir. 1 7 Bu vesile
ile, yazt heyeti tarafmdah mütercim hakkmda verilen bilgilerde, ezcümle
kendisinin Gregoryen KHisesi'ne mensup ve Patrik Nalyan'm dostu oldu­
ğu açtklanmtşttr.
3 . Oroloğion (Saat veya Kilise Ayinleri) : İşbu tercüm�si, Ermeni Orto­
doks cemaati için 1 74 1 'de Yunancadan yaptlmtşttr. Muhteviyau dini ma­
hiyette olup, gü!lün 24 saatinde okunacak Ortodoks Kilisesi'nin dualan­
na hasredilmiştir. Şimdiye kadar tercümenin 1 749'da yaptldtğt bilinmek­
teydi. Ancak, birkaç ytl önce tespit ettiğimize göre ;ifi nli araşurmact
Hovsep Canikyan ( 1 830- 1920) , Eğin'in Ortodoks Ermenilerle meskun
Vank (Manasur) Köyü'ndeki Surp Kevork Kilisesi'nde, 1 Ocak 1 74 1 ta­
rihli elyazma bir suretinin mevcudiyetini kaydetmiştir. 18
İkinci bir tercümeyi ise 1 757'de Hact Murad Lazaris'in teklifi ile yap­
mtşttr. Böylece, Tercüman Hagop'un mezkur tarihe kadar hayatta olduğu
ispatlanmaktadu. Zartaryan işbu elyazmayt bir şahsm yanmda görmüş ve
muhttrasmt da kopya etmiştir. Buna göre, 1 762- 1 767 ytllan arasmda,
Aynaroz Dağt'ndaki Ayios İoannis Prodromos Manastm'nda istinsah
edilmiştir. İşbu kitap da, Ermeni Ortodokslann kiliselerinde kullamlmak

66
üzere, 1 800'de İstanbul'da Matteos Tıbir'in ( 1 741 - 1 827) matbaasında
basılmıştır.
4. lsaac Newton'un ( 1642- 1 7 2 1 ) Felsefe'si olan bu tercüme, Kudüs Er­
meni Patrikhanesi'nin 55 no'lu elyazmasıdır (s. 8 1 8-949). Muhtıra kıs­
mında, 1 744'te Fransızcadan tercüme edildiği işar olunmuş ve kendisi için
de, "Camconts Terciman Hagop" ismi kullanılmıştır. Soyadının "onts"
ekini taşıması, ailesinin muhtemelen aslen Eğinli olduğuna bir kanıt sa­
yılabilir. Zira ekseriyetle Eğinli eski ailelerin soyadlarının sonunda,
"yents", "ints", "onts" ve "unts" gibi ekler mevcuttur. Eser 25 fasıldan mü­
rekkeptir ve bir sunuşla Patrik Nalyan'a ithaf edilmiştir.
Newton'un işbu eseri, 1 687'de Philosophiae naturalis principia mathema­
tica adı ile basılmıştır.
5. Pınapanutyun (Fizik): Mezkur 55 no'lu elyazmanın birinci kısmıdır
ve dört ciltten ibarettir (818 sayfa). Müellifi kaydedilmemişse de, New­
ton'un Felsefe'sinin ilk kısmı olabilir, zira mevzuu da uymaktadır. Patrik
Nalyan'ın ricası ile tercüme edilen eserin birinci cildinin sonunda (s.
209) bulunan kısa muhtırada, çevirinin, "Camcioğlu Yeğya'nın mahdu­
mu, İsveç tercümanı hakir ve değersiz Hagop tarafından, İstanbul Patriği
Hagop Başpiskopos'un ricası üzerine, 1 745'te İstanbul'da yapıldığı" beyan
edilmiştir. 19
6. Galata Ermeni Milli Kütüphanesi'nin 23 no'lu elyazması olan Bad­
mutyun Yepesosi Surp ]oğovuyn (Kutsal Efes Konsili'nin Tarihi) adlı eserin
de Yunancadan ve Latinceden mütercimi, muhtırasına göre Hagop Tıbir
isminde bir şahısnr.20 Yazısının türüne göre, 1 8. yüzyıla ait olduğundan,
bunun da çevirmeni muhtemelen Camcioğlu'dur. Çünkü 18. yüzyılda İs­
tanbul'da Yunancadan ve Latinceden tercüme yapan ikinci bir Hagop Tı­
bir yoktur. Diğer taraftan, Camcioğlu da, tercüme ettiği eserlerde, "Tıbir"
(katip) lakabı ile de anılmıştır.
7. Arakel Saruhan'a göre, Papaz Gomidas Kömürciyan'ın şahadeti
hakkında, 1 722 tarihli telif bir eseri de mevcuttur. 2 1

il. Istepan Camcioğlu


Zartaryan, bu şahsı ve kardeşi Bedros ya da Piyer Camcioğlu'nu, ter­
cüman Hagop'un kardeşleri zannetmiştir.22 Halbuki hakikatte onun oğul­
larıdir. Zira, Simeon Gatoğigos'un ( 1 7 1 0- 1 780) , İstanbul Patriği Zakar­
yan Pokuzyan'a ( 1 7 1 9- 1 799) 1 777'de yazdığı bir mektupta, lstepan Cam­
Cioğlu'nun 1 8 N isan 1 777'de Eçmiyadzin'de vefat ettiğini bildirdikten

67
sonra, Bedros'un kardeşi olduğunu kaydetmiştir.23 Doğduğu tarih 1 720-
1 730 yılları arasına tesadüf etmelidir. Çünkü az sonra göreceğimiz üzere,
kardeşi Bedros 1 727'de doğmu�tur.
lstepan Camcioğlu, 2 Kasım 1 772'de Paris'ten İstanbul'a gelen Joseph
ve Jean isminde iki Fransız kağıt imalatçısı ile beraber, onların tercüman­
ları olarak Eçmiyadzin'e gitmiştir.24 Mezkur iki Fransızın Eçmiyadzin'e
gitmelerinin, o yıl Başpatriklik nezdinde kurulan matbaa ile ilgili olduğu
anlaşılmaktadır. Orada bulunduğu yıllarda, Sen-Sinod'da dahi tercüman­
lık yapmıştır. Öinrünün son aylarında felçli olduğundan ve soğuklar sebe­
biyle, İstanbul'a avdet edememiştir. Muhtemelen pederinin vefatından
sonra, kendisi de İsveç Elçiliği'ne tercüman atanmıştır.

III. Bedros veya Piyer Camcioğlu


Tercüman Hagop'un ikinci evladı Bedros veya Piyer Camcioğlu hak­
kında, elimizde biri eski, diğeri yeni iki kaynak mevcuttur. Eskisi, yukar­
da adı geçen Ağanyants'ın Tıvan Hayots Badmutyan ( Ermeni Tarih Diva­
nı) adlı eseridir. Yenisi ise makalemizin başında bahsettiğimiz, Dil Oğlan-
·

ları ve Tercümanlar adlı eserdir.


Birincisine göre, 1 777 yılının son aylarında, Eçmiyadzin Başpatriği Si­
meon Gatoğigos kendisine bir mektup yazmıştır.25 1 778'de ise iki defa adı
geçmektedir. 26
İkinci kaynağa gelince, önce Kozmas Gomidas Kömürciyan'dan bah­
setmek istiyoruz. Sayın Prof. Erendiz Özbayoğlu tarafından çevirilen ve
Eren Yayınları tarafından neşredilen Descrizione Topografica di Costantino­
poli {İstanbul'un Topografik Tasviri) adlı önemli eserde intişar eden ve ta­
rafımızdan hazırlanan biyografisinde, 1 807'den sonra vefat ettiğini kay­
detmiştir. Burada (s. 105 ) ise kendisinin 1 802- 1 8 1 3 yılları arasında, Be­
yoğlu'ndaki Dil Oğlanları Okulu'nda Türkçe ve lcalyanca lisan dersleri
hocalığı yaptığını ve 1 8 1 4'te vefat ettiğini öğrenerek çok sevindik.
Bedros veya Fransızca karşılığı olan Piyer Camcioğlu'na gelince, onun
Jean François Duchateau ( 1 750- 1 796'dan sonra) tarafından çizilmiş, yağ­
lıboya nefis bir portresinin renkli sureti, kitabın 75. sayfasında mevcuttur.
Ancak, resmin sol üst köşesindeki kitabede bulunan kendisinin ve baba­
sının soyadı yanlış okunmuştur. Doğrusu, kendisininki "Pierre Jamjog­
lou", babasınınki ise "Jacque Jamjoglou" olacaktır. Bu hata, eskiden 1 ve
J harflerinin birbirine çok benzemesinden ileri gelmiştir. Kitapta çıkan so­
yadları ise Fransızca metinde "Iamoglou", Türkçe metinde de "Yamoğlu"

68
şeklinde kaydedilmiştir. Kaynak olarak da, Paris'te mukim dostumuz Dr.
Onnik Jamgoçyan'ın, Les Firıances de I'Empire Ottoman et les Firıanciers de
Constantinople ( I 732- 1 853) isimli ve 1 988 tarihli doktora tezi gösterilmiş­
tir (s. 74-75).
Bedros Camcioğlu, tablodaki kitabeye göre 1 9 Mayıs 1 727'de doğmuş­
tur. İsveç Kralı'nın baştercümanı ve katip Jak ( Hagop) Camcioğlu'nun
mahdumudur. Sol alt köşede yüzü görünen çocuk, muhtemelen torunu­
dur. Resim Aralık 1 787 tarihlidir.
Kitapta verilen diğer iki bilgiye göre de, 1 790'da İsveç Elçiliği'nin hi­
maye ettiği beratlı tercümanlar arasında adı geçmektedir. 1 802'de ise İs­
tanbul'un en ünlü Ermeni şahsiyetlerinden biri olarak zikredilmiştir.
Makalemiz burada sona ermektedir. Allah kısmet ederse, İstanbul'da­
ki diğer elçiliklerde görevlendirilmiş Ermeni tercümanlar hakkında, kap­
samlı bir çalışma hazırlamayı tasarlamaktayız. Zira uzun senelerden beri,
bunların büyük kısmını tespit etmiş ve haklarında önemli miktarda bilgi
toplamış bulunmaktayız.

1 . Fransızca "thaler"in eski şekil olmalıdır ki, değeri 3,75 franktır.


2. Rahip Krikoris Kalemkaryan, Gensakrutyunner (Biyografiler), Viyana, 1 9 1 5 , s.
307.
3. Kemahlı Rahip Krikor, Jamanagakrutyun (Kronoloji), Kudüs, 1915, s. 384 ve
386.
4. Eremya Çelebi Kömürciyan, Orakrutyun (Ruzname), Kudüs, 1939, s. 1 7 2 ve
1 83 .
5. Hrand Asadur, "Gosdantnubolso Hayerı yev lrents Badriarknerı" ( İstanbul Er­
menileri ve Patrikleri ), lnuırtzag Oratsuyts Azkayin Hivanuınotsi (Milli Hasta­
ne'nin Mufassal Takvimi [Surp Pırgiç Hastanesi Salnamesi) ), İstanbul. 190 1 ,
s. 99.
6. Asadur, age, s. 1 1 8; Kalemkaryan, age, s. 84 ve 85.
7. M. Raymond - Harutyun Kevorkyan, "Un temoignage armenien anonyme'', Paz­
maveb, Venedik, no. 1 -4, 1 987, s. 198.
8. Asadur, age, s. 1 25.
9. Mağakya Başpiskopos Ormanyan, Azkabadum (Milli Tarih), İstanbul, 1 9 1 4, c.
il, sütun 2755 ve 2760.
1 0. Fransahay Darekirk (Fransa Ermenileri Yıllığı) , Paris, 1927, s. 34; Bimen Zartar­
yan, "250 Dari Araç Hay Usanoğ Mı Parizi Meç Hagop Camcioğlu 1695- 1 775"
( 250 Yıl Önce Paris'te Bir Ermeni Öğrenci: Hagop Camcioğlu), Yerçanik (Mut­
lu, salname), 1950, s. 1 1 5.
1 1 . "Fransa Ermenileri Yıllığı"nda, soyadı muhtemelen yanlış okunduğundan, "Ja­
vigy" olarak kaydedilmiştir. Doğrusu "Jamgy" olmalıydı.
_

69
1 2 . Arakel Saruhan, Harkank Hay Nahadagin (Ermeni Şehide Hürmet), Viyana,
1 930, s. 3 7.
13. Arsen Ôazikyan, Haygagan Nor Madenakidutyun (Yeni Ermeni Bibliyografyası),
Venedik, 1912, s. 1 1 81.
14. Norayr (Baş)Piskopos Boğaryan, Mayr Tsutsag Tzerakrats Sırpots Hagopyants
(Kudüs Ermeni Patrikhanesi Elyazmalar Kataloğu), 1968, c. lll, Kudüs, s. 2 1 7.
15. AnaBritannica, c. V, s. 399b.
16. Zartaryan, agm, s. 1 1 7 -1 1 8.
17. Zartaryan, agm, s. 1 1 7.
18. Hovsep Canikyan, Hınutyunk Agna (Eğin'in Eski Eserleri), Tiflis, 1 895, s. 100-
101.
1 9. Boğaryan, age, c. I, Kudüs, 1966, s. 1 82- 1 85.
20. Papken Gatoğigos Güleseryan, Tsutsag Tzerakrats Ôalacyo Azkayin Madenaıarani
Hayots (Galata Milli Kütüphanesi Elyazmalar Kataloğu), Antilyas, 196 1 , s. 74.
2 1 . Saruhan, age, s. 36.
22. Zartaryan, agm, s. 1 1 7a.
23. Papaz Küd Ağanyants, Tıvan Hayots Badmuıyan (Ermeni Tarih Divanı), c. XI,
Tifüs, 1913, sütun 1 1 4.
24. Ağanyants, age, G. Vlll, s. 328; Zartaryan, agm, s. 1 1 7.
25. Ağanyants, age, c. XI, üçüncü kısım, sütun 2 1 8.
26. Ağanyantş, age, c. XI, üçüncü kısım, sütun 3 1 9 ve 3 29.

70
Botanist ve Dilci Armenak Bedevyan *

Tarih ve Toplum dergisinin Kasım sayısının "Okuyucu Mektupları" kıs­


mında, Sayın O. Göneralp'ın "Kabail-i Çerakisiyye", yani "Çerkeslerin
Kabileleri" başlıklı yazısının sonunda botanikle ilgili eserlere dair muhta­
sar bir bibliyografya bulunmakta idi.•• Başta da, 1 936'da Kahire'de bası­
lan Armenak Bedevyan'ın ( 1 884- 1 95 7 ) lllustmted Polyglothic Dictionary of
Plant Names (Resimli Çok Dilde Bitki Adları Lügatı) isimli eseri kayde­
dilmişti.
Eminiz ki, derginin okuyucularından birkaç kişi müstesna, diğerleri­
nin müellifin hayatı hakkında bilgileri yoktur. Hatta büyük kısmı muhte­
melen ismini dahi yeni işitmektedir. Sözlüğü, sekiz lisan meyanında,
Türkçe nebat isimlerini de ihtiva ettiği için, kendisini Türk kültürüne de
hizmet eden bir şahıs olarak kabul etmek mümkündür. Binaenaleyh, do­
ğumunun yüzüncü yıldönümünü de nazar-ı itibara alarak, biyografisini ta­
nıtmayı, bilhassa bilim çevreleri için faydalı gördük.
Bu hususta elimizde iki kaynak mevcuttur. Birincisi, ölümü münasebe­
tiyle, Ermenice Mamıara gazetesinde 4 Mayıs 1 957'de neşredilen bir yazı­
dır. İkincisi ise doğumunun yüzüncü yıldönümü dolayısıyla, Erivan'da
mukim Sayın Nubar Der-Mikayelyan tarafından, yine şehrimizde intişar
eden Jamanak ( Vakit) gazetesinin 14 Mart 1 984 tarihli sayısında dercedi­
len makaledir.
Ömrünün büyük kısmını Kahire'de geçiren Armenak Bedevyan, aslen
Arapgirli bir aileden, 1 884'te Halep'te doğmuştur. Küçük yaşta ailesi ile
birlikte Kahire'ye yerleşip oradaki Kalustyan Mektebi'nde okumuştur.
Sonra da, Kıbrıs'taki Haygagan Gırtaran ( Ermeni Okulu) adlı mektepte
tahsil görmüştür. Kahire'ye döndükten sonra, Saint Mary adlı İngiliz mek­
tebinin talebeleri arasında bulunmuştur. l 904'te Gizeh'teki Yüksek Zira­
at Mektebi'ne girip, 1 9 10'da büyük bir başarı ile mezun olmuştur. Mamıa­
ra gazetesindeki yazıda, l 902'de mezun olduğu kaydedilmişse de, bu bilgi­
nin doğruluğu şüphelidir.

• Tarih ve Toplum dergisinde (no. 1 3 , Ocak 1 985, s. 65) yayınlanmıştır.


•• O. Gönenalp, "Kabail-i Çerakisiyye", Tarih ve Toplum, no. 1 1 , Kasım 1984, s. 2.

Zamanlar, Mekanlar, insanlar/ Kevork Pamukciyan F: 6 71


Bundan sonra Kahire'ye dönerek, bir pamuk fabrikasında teknisyen ve
yardımcı müdür olarak çalışmıştır. 1 920 sıralarında Ziraat Nezareti'nin
Gizeh'teki Araştırma Merkezi'ne müdür tayin edilip, aynı zamanda, pa­
muk tohumlarının üretim şubesinin yönetmeni de olmuştur. Değerli hiz­
metlerinden ötürü, beşinci sınıf Nil N işanıyla taltif edilmiştir. 1 944'te iş­
bu görevde iken emekliye ayrılmıştır.
Aynı zamanda, Kahire'deki Ermerti cemaatinin idari işlerinde dahi
muhtelif vazifeler deruhte etmiştir. 1 955'te Mısır Ermenilerinin delegesi
olarak, Eçmiyadzin'deki gatoğigosluk seçimine katılmıştır. 10 Şubat
1 957'de Kahire'de vefat ederek, oradaki Surp Minas Ermeni Mezarlığı'na
gömülmüştür.
Bedevyan, 1905- 1 9 1 0 yıllarında henüz talebe iken nebat türlerine kar­
şı büyük bir ilgi göstermiş ve yüzlerce çeşit bitki, çiçek ve tohum toplaya­
rak, tasnif etmiştir.
Ünlü botanist, ismini ebedileştiren eseri üzerinde kırk yıl kadar çalış­
mıştır. 1 . 1 00 sahifelik lügatinde 3 .657 adet bitki ve çiçek, her birinin res­
mi ve sekiz lisanda, yani Latince, Arapça, Ermenice, İngilizce, Fransızca,
Almanca, İtalyanca ve Türkçe isimleri ile birlikte tanıtılmaktadır. 456
sayfadan ibaret olan ikinci kısımda ise yedi muhtelif renkli kağıt üzerin­
de basılan, yedi dilde alfabetik sıra ile tasnif edilmiş bitki adları yer almak­
tadır. Şöyle ki, işbu fihristler sayesinde, sekiz dilde de aranılan bir nebat
ismi, Latince aslından kolaylıkla birinci kısımda bulunabiliyor.
Müellif, işbu yapıtını hazırlamak için, yabancı ve Ermeni lisanlarında,
botanikle ilgili altmıştan fazla eser ve kaynaktan istifade etmiştir. Lügati,
neşredildiği sıralarda botanistler tarafından büyük ilgi ve takdir gördüğü
gibi, bugün dahi ehemmiyetini kaybetmemiştir.
Bedevyan, Hay Pusaşkharhı (Ermeni Bitki Yöresi) adlı, Ermenice gay­
ri matbu bir eser de bırakmıştır.

72
Dilci Artin Hindoğlu Hakkında *

llgi ile izlediğimiz Tarih ve Toplum dergisinin 1 984 Aralık sayısının so­
nunda dercedilen, Sayın Hüsrev Hatemi'nin "Fransızca-Türkçe tık Söz­
lükler" başlıklı yazısında, ikinci sözlük olarak, Artin Hindoğlu'nun lüga­
tinden•• bahsedilerek, Fransızca önsözünün tercümesi de sunulmuştur.•••
Ancak müellif hakkında ayrıca herhangi bir bilgi verilmemiştir. İşbu ya­
zımızla bu boşluğu doldurmaya çalışacağız.
Artin Hindoğlu üzerine araştırmacı Bimen Zartaryan'ın ( 1 880- 1956)
1 5 Ağustos 1 944 tarih ve 13828 sayılı Jamanak gazetesinde bir yazısı der­
cedilmiştir. Rahmetli yazarın, İstanbul Ermeni basınında şehrimizin eski
abide, ibadethane ve semtlerine, keza Türk devleti ile Türk kültürüne
hizmet eden Ermenilere dair birçok ilginç makaleleri neşredilmiştir.
Zartaryan'ın verdiği bilgileri, diğer iki kaynaktan da faydalanarak, aşa­
ğıda sunuyoruz.
Artin Hindoğlu 1 780'de Kütahya'da doğmuştur. Buradaki Ermenilerin
anadili, Kayseri'dekiler gibi Türkçe olduğu için Türkçesi kuvvetli olmuş­
tur. Yaklaşık 1 795'te şehrimize gelip, on yıl burada kaldıktan sonra Vene­
dik'e geçmiş, 1 8 1 2 tarihine kadar San Lazzaro adacığındaki Mıkhitarist­
lerin manastırında tahsilde bulunmuş ve Ermenice ile birlikte bazı Batı
dillerini de öğrenmiştir. Zartaryan, aynı tarihte, rahip olmadan, oradan
ayrılıp Viyana'ya yerleşmiştir, diyorsa da Fransızca-Türkçe sözlüğünün ön­
sözünden, 1 8 1 7 - 1 8 1 8 sıralarında Viyana'ya gittiği anlaşılmaktadır. Bura­
da Almancayı da öğrenerek, 1 824- 1 83 1 yılları arasında Türk lisanı mü­
derrisi olmuştur. Daha sonra, aynı şehrin İmparatorluk Yüksek Mahkeme­
si'nde tercümanlık yapmıştır.
Eserlerinde, Venedik Mıkhitaristler Akademisi'ne üye olduğunu da­
ima zikretmiştir. t ık çalışması, Fransızca izahlı Türkçe öğreten bir kitaptır.
Zartaryan, basıldığı yeri ve tarihini maalesef kaydetmemiştir. 1 829'da Al­
manca izahlı Türkçe öğreten bir grameri Viyana'da basılmıştır. 1 830'da
'
Tarih ve Toplum dergisinde (no. 1 6, Nisan 1 985, s . 8) yayınlanmıştır.
" Anin Hindoğlu, Dicıionaire Abreege Français-Turc, Viyana, 1 83 ! .
"' Hüsrev Hatemi, "Fransızca-Türkçe llk Sözlükler", Tarih ve Toplum, no. 1 2 , Aralık
1 984, s. 70-72.

73
ise Ermenice izahlı Deutsch-Amıenische Sprachlehre (Almanca-Ermenice
Gramer) adlı Almanca öğreten bir kitabı, Venedik'te, Mıkhitarisderin
matbaasında basılmıştır ( 1 2+292 s.). 1 83 1 'de, Sayın Hüsrev Hatemi'nin
tanıttığı Fransızca-Türkçe sözlüğü Viyana'da basılmıştır. Müteveffa dilci
Agop Dilaçar'ın (Martayan, 1 895- 1 979) "Hamaynabadger Hay Mışaguy­
ti" (Ermeni Kültürü Panoraması) adlı Ermenice mufassal tefrikasında
(Mamıara, 8 Aralık 1 963 ) , 1 838'de işbu sözlüğün ikinci baskısının da ya­
pıldığı ve 564 sayfadan ibaret olduğu açıklanmıştır. Zartaryan ve Dilaçar,
Hindoğlu'nun Türkçe-Fransızca sözlüğünün de Hazne-i Lügat adı altında
1 938'de Viyana'da neşredildiğini bildirmişlerdir. Dilaçar, sayfa adedinin
5 1 6 olduğunu da kaydetmiştir. Zartaryan ise önsözden birkaç satırın ter­
cümesini sunmuştur. Ancak mühim olmadığı için burada sarf-ı nazar edi­
yoruz.
Zartaryan, biyografik notlarını Hazne-i Lügat'ından aldığı Hindoğ­
lu'nun, 1 840 sıralarında Viyana'da öldüğünü tahmin etmektedir. Fransız­
ca-Türkçe sözlüğünün mukaddemesinde, henüz yayınlamadığını bildirdi­
ği Ermenice-Almanca-Türkçe ve Türkçe-Ermenice-Almanca lügatleri­
nin, ileride de neşredilmemiş olduğu nazar-ı itibara alınırsa, Zartaryan'ın,
tahmininde yanılmadığını kabul edebiliriz.

74
Dr. Mikayel Resden ve Dokuz Dildeki Tıp Sözlüğü *

Büyük bir zevkle takip ettiğimiz Tarih tıe Toplum dergisinin 1 984 Ara­
lık sayısında dercedilen, Sayın Prof. Dr. Hüsrev Hatemi'nin "Fransızca­
Türkçe İlk Sözlükler" başlıklı yazısında, ikinci sözlük olarak, Artin Hin­
doğlu'nun lügatinden bahsedilerek, Fransızca önsözünün tercümesi de
takdim edilmişti.•• Burada müellif, hazırladığı eserinde, tıp ve botanik te­
rimleri için, Resden'in sözlüğünden istifade ettiğini bildirmişti. Sayın ya­
zar bu meyanda şunları kaydetmişti:
Türkiye'de varlığından hiç bahsedilmeyen "Ermenice-Latince-ltalyanca­
Fransızca-Rumca-Farsça-Türkçe" · Resden sözlüğünü arayarak incelememiz,
dilimizin bir asır öncesi bakımından önemli olsa gerektir.

Kendilerini ve dil bilgisi ile uğraşanları memnun bırakmak gayesiyle


hem Resden'in hayatını, hem de lügatini tanıtmayı arzu ettik.
Mikayel Resden'in ( 1 774- 1 �44) ailesi, aslen Divriği'nin Zimara kasa­
basındandır. l Bu soydan bilinen en eski şahıs, Bedros Minasipoğlu veya
Minasipyan adlı bir papazdır ki, 1 78 1 'de Diratsu, yani Muganni Pogas
olarak ismi geçmektedir.2 Önce Katolik mezhebine mensup olup, sonra­
dan Apostolik (Gregoryen) mezhebini kabul etmiştir. Ünlü müzikolog
Kayserili Krikor Kabasakalyan'ın ( 1 740- 1 808) mühim iki talebesinden
biri olarak bilinmektedir. Bilahare, ruhani hayata atılarak, Galata'daki
Surp Krikor Lusavoriç Kilisesi'ne başpapaz tayin edilmiştir. Bugün mev­
cut olmayan Pangaltı Ermeni Mezarlığı'nda tesadüf edilen mezar taşının
kitabesine göre, 1 8 1 7'de vefat etmiştir.
Minasipyan'ın iki oğlu olmuştur. Birincisi Serovpe, Rusya'ya gittikten
sonra soyadım Ermeniceleştirerek Badganyan'a veya Patkanyan'a çevir­
miştir. 1 769'da İstanbul'da doğup 1 836'da Astrakan'da ölmüştür. Şehri­
mizde iken, ünlü musikişinas Masgalacı Artin'den musiki dersleri almıştır.
1 783'ten itibaren Venedik'teki Mıkhitarist rahiplerinin manastırında,
1 788'den itibaren de Trieste'deki Aziz Mardirm adlı mektepte tahsilde bu-

• Tarih ve Toplum dergisinde (no. 1 7, Mayıs 1 985, s. 46-48) yayınlanmıştır.


·• Hüsrev Hatemi, "Fransızca-Türkçe ilk Sözlükler", Tarih ı•e Toplum, no. 1 2, Aralık
1984, s. 70- 72.

75
lunmuştur. Burada musiki bilgisini de ikmal etmiştir. Flüt ve keman icra
etmiştir. Dr. Arto Mezburyan'a ( 1 879- 1 95 7 ) göre 1 789'da,3 "Ermeni Sov­
yet Ansiklopedisi"ne göre de 1 792'de4 lstanbul'a dönerek, Beyoğlu'nda,
ağırlığı musiki olan bir mektep tesis etmiştir. Burada musikiden maada, Er­
menice, İtalyanca ve tarih dersleri de vermiştir. 1 793'te iftiraya uğrayarak
Tiflis'e kaçmış ve orada ilk Ermeni mektebini açmıştır.
Serovpe Badganyan'ın üç oğlundan birincisi Papaz Kapriyel Badgan­
yan ( 1 802- 1 889) da, pederi gibi ünlü bir kültür adamıdır ve birçok eser­
ler bırakmıştır. Oğlu Papayel Badganyan ( 1 830- 1 892) veya müstear adıy­
la Kamarkatiba, şöhretli bir şairdir.
Serovpe Badganyan'ın üçüncü oğlu Mikayel Badganyan ( 1 8 14- 1 895 )
ise tanınmış bir piyes müellifi, sahne sanatkarı ve mütercimdir.
Papaz Bedros Minasipyan'ın ikinci oğlu Dr. Mikayel Resden'dir. Kana­
timizce Resden soyadının aslı Rasdyan'dır. Zira, 1 8. yüzyılın ilk yarısından
itibaren Kumkapı'da yaşamış, işbu soyadı taşıyan ve Katolik mezhebine
mensup bir aile mevcuttur. Hatta ünlü İstanbul Patriği Hovhannes Baş­
piskopos Golod ( 1 678- 1 74 1 ), kendisini makamından indirmek gayesiyle
1 737'de düzenlenen bir komplo esnasında, zengin Ermeni ailelerinden
Rasdyanların evine sığınmıştır.5
Pederinin ismi ile Der-Bedrosyan soyadım da taşıyan Dr. Mikaye,l Res­
den, Dr. Mezburyan'a göre 1 774'te,6 "Ermeni Sovyet Ansiklopedisi"ne
göre de 1 775'te7 lstanbul'da doğmuştur. llk tahsilini ünlü müderris Tak­
vor Aslanyan'dan ( 1 746- 1 836) almıştır. Bu şahıs 1 782'de Beyoğlu'nda
veya Galata'da bir mektep açmıştır. Zira eski Ermeni kaynaklarında, Be­
yoğlu ismi daha fazla Galata için kullanılmıştır. Aynı zamanda, Galata' da
mukim bir Ermeni Mıkhitarist rahibinden de muhtemelen İtalyanca öğ­
renmiştir. Bu sıralarda pederi iki oğlunu, Mıkhitarist rahiplerinin mekte­
binde eğitim görmek üzere Venedik'e göndermiştir. Serovpe lstanbul'a
dönmüşse de, Mikayel orada kalarak bir İtalyan tacirin himayesinde, Pisa
şehri üniversitesinin tıp fakültesine kabul olunmuştur. Dr. Mezburyan
1 797-1 799 yılları arasında, "Ermeni Sovyet Ansiklopedisi" ise 1 799'da
mezun olduğunu kaydetmektedir. Bu sıralarda Dr. Mikayel, Minasipyan
yerine Resden soyadım kullanmaya başlamıştır. Müteakiben ltalya'nın
muhtelif şehirlerinde mesleğini ifa etmiştir. Bu meyanda, Trieste'de dahi
bulunmuştur. Aynı zamanda araştırmalarla ve eserler hazırlamakla da
meşgul olmuştur.
1 8 1 8'de Mısır'a yerleşmiştir. Burada, Hıdiv Mehmed Ali Paşa'nın

76
( 1 769- 1 849) tercümanı ve danışmanı Boğos Bey Yusufyan'ın ( 1 768 veya
1 775- 1 843 ) tavassudu ile, Hıdiv'in şahsi tabipliğine atanmıştır. Dr. Mez­
buryan'a göre 1 830'da, "Ermeni Sovyet Ansiklopedisi"ne göre ise 1833 'te
Mısır'dan ayrılarak lstanbul'a avdet etmiştir. Kısa bir müddet sonra Ada­
pazarı ve lzmit'e gitmiştir. Bir sene sonra oradan Armaş Manastırı'na geç­
miştir.
Buradaki ikameti hakkında, İstanbul Patriği, ünlü tarihçi ve ilahiyat
bilgini Mağakya Başpiskopos Ormanyan ( 1 84 1 - 1 9 1 8), "Armaş Ruhban
Okulu Tarihi" adlı Ermenice eserinde şu bilgileri vermektedir:B

Armaş Manastırı'nın şöhretli misafirleri arasında, Dr. Mikayel Resden Der


Bedrosyants-Badganyants'ı zikretmek gerekir. O, çocukluğunda, Venedik'te
Mıkhitarist rahiplerin talebesi olmuş, sonra da, Pisa'daki üniversitede tabip­
lik tahsilinde bulunmuştur. Bilahare, Mısır Hıdivi Mehmed Ali Paşa'nın sa­
rayının tabibi olmuştur. Bir müddet hizmet ettikten sonra, şahsi bir sebeple
Mısır'dan ayrılmak mecburiyetinde kalmıştır. Müteakiben, şurada burada
barınmaya çalıştıktan sonra, Adapazarı'na gelip, orada dahi mesleğini icra
etmiştir. 1 833'te Mehmed Ali Paşa ile harp başladığı zaman, oğlu lbrahim
Paşa başarı ile Anadolu'da ilerleyerek Bilecik'i zapt edip, Bursa'yı tehdit
edince, Resden, Mısır ordusunun eline düşmemek için Armaş'a (bugün Er­
meşe, -K.P. [daha sonra Akmeşe adını almıştır. -Ed.)) sığındı. Manastırın
başkanvekili Rahip Agop Sinanyan, ona misafirperverlik ve her türlü ko­
laylık göstererek, Batıda ve milli çevrelerde elde ettiği bilgilerden, mektep­
lerinin tedrisatında faydalanmaya gayret sarf etti. Resden bilhassa eğitim ıs­
lahatları hususunda faydalı önerilerde bulundu. Başkanvekili ve mektep
müdürü bu telkinlerden istifade etmeye çalıştılar. Armaş'ta ltalyanca lisanı­
nın öğretimi onun zamanında başladı. 1 2 Temmuz 1 833'te Mehmed Ali Pa­
şa ile akdedilen barış muahedesinden sonra, kendini tamamen emniyette
hissedinceye kadar bir müddet daha manastırda kaldı ve 1 834'te lstanbul'a
döndü. Manastırda hatıra olarak, bir miktar da mobilya bıraktı. Bunlar ara­
sında, açılıp kapanan yuvarlak bir masa, 1 2 sandalye ve bir o kadar da ba­
kır tabak, keza madeni çatal, kaşık ve bıçaklar zikredilebilir. Bu sonuncular
o zaman için yenilik sayılmaktaydı. Bunlardan bazıları hala mevcuttur. Yu­
varlak ·masa ise hatırası için büyük salona yerleştirilmiştir.

Dr. Resden, 1 834 yılı Temmuz ayında Annaş.'tan lstanbul'a dönüp,


Patrikhane'ye müracaat ederek, Ermeni Apostolik mezhebini kabul et­
miştir. Az sonra, tekrar Anadolu'ya gitmişse de, çok kalmayarak nihai ola­
rak lstanbul'a yerleşmiştir. On yıl kadar daha yaşayıp, 1 844 yılı Ağ�stos
ayında Kumkapı Yalnızbakkal semtinde vefat ederek, Pangaltı Ermeni
Mezarlığı'nda, muhtemelen babasının yanına defnedilmiştir.

77
Dr. Mikayel Resden iki defa evlenmiştir, zira ilk zevcesi erken ölmüş­
tür. İlk izdivacından olan km, ünlü kasacı Bedros Ağa ile evlenmiştir.
1 834'te tekrar evlenmiş, dört evladı dünyaya gelmiştir. Ancak adları bi­
linmemektedir.
Dr. Resden, tıp eserleri müellifi olarak, geçen asrın en ünlü Ermeni ta­
bibidir. Neşrettiği kitaplara gelince, bunlardan birincisi Pıjışgaganutyun
(Tabiplik) adını taşımaktadır ve iki ciltten ibarettir. Birinci cilt, 1 822'de
Venedik'te, Mıkhitaristierin matbaasında, masrafını kendisi karşılayarak
neşredilmiştir ve 20+400 sayfadır (dizgi ebadı 7,5x 14 cm). Muhteviyatın­
da, o tarihlerde bilinen bütün hastalıkların tasviri, sebepleri, tedavisi, sıt­
maların tasnifi, dahili uzuvların patoloj isi, muhtelif organların iltihapları
ve bilhassa cinsel ve kadın hastalıkları mufassal surette izah olunmuştur.
İkinci cildi ise yine aynı yerde, aynı yıl, masrafını kendisi karşılayarak
neşredilmiştir ve 542 sayfadır. Dokuz dilde bir tıp ve botanik sözlüğü olup,
bütün lisanlardaki kelimeler, Ermeni harfleri ile yazılmıştır. Her .iki cilt,
1 832'de aynı matbaada tekrar basılmıştır. Birinci cilt 10+ 382 sayfa (dizgi
ebadı 7,5 x 1 4,5 cm) , ikincisi ise 502 sayfadır. İkinci cilt elimizin altında
bulunduğu için, onu layıkıyla tanıtmaya çalışacağız.
İsim sayfası her ne kadar noksansa da, eski sahibi müteveffa gazeteci,
matbaacı ve araştırmacı Hovnan Palakaşyan ( 1 860- 1 95 1 ) tarafından,
karşı sayfada elle ilave olunmuştur. İkinci cilt olduğu için, kitabın önsözü
de yoktur. Ancak, birinci sayfasının üst kısmında "Pararan" (Sözlük) baş­
lığı vardır ve altında da şu izahat verilmiştir:
Muhtelif hastalıkların, ilaçların, nebatların, madenlerin, mayi cisimlerin,
havada, karada ve suda yaşayan bazı hayvanların ve vücudun muhtelif yer­
lerinde bulunan uzuvların, Latince, İtalyanca, Fransızca, İngilizce, Yunan­
ca, Arapça, Farsça, Türkçe ve Ermenice adları ile birlikte izahları.

İsimler, Ermeni alfabesinin sırası ile dizilmiştir. "Ermeni Sovyet An­


siklopedisi"ne göre, sayıları 2.500 kadardır. Örnek olarak bunlardan bi­
rincisini takdim ediyoruz.

"Appetitus canis": Latince bir kelimedir ki İtalyanlar "appetito canino" ve­


ya "fame canina", Yunanlılar "bulimia", Türkler "eynihan" veya halk dilin­
de "it işdahı", Araplar "ekial" veya "aba-it batn" veyahut "nefs-il kelp",
Acemler "rugus" veya "rüs" yahut "jiret" veyahut "şaklül", bizde ise "şın­
kağts" (kökü, köpek manasına gelen "şun" ve açlık anlamına gelen "kağts"
kelimeleridir, -K.P. ) derler. Kişinin doymadan, devamlı olarak açlık hisset­
tiği bir nevi hastalıktır.

78
458-459 sayfalarda bulunan son isim de şudur:

"Forficula" veya "auricularia" yahut "mordella" veyahut "vellicula" (Latin­


ce); "forferia" {ltalyanca); "makas" veya "kulak böceği" (Türkçe) ; "ungna­
mud" (Ermenice, "ungın" kulak, "mud" ise giriş demektir, -K.P.). Bir çeşit
böcektir ki, kamı düz ve koyu kırmızı olup, altı bacağı vardır. Duvarların
içinde ve ağaçların üzerinde yaşayıp, daima insanın kulağına girmeye çalı­
şır. Bu sebeple "kulağa giren" denildi. Onu tutup, zeytinyağında bırakarak,
kurtlar gibi pişirilince, sinir ve adale zaafiyetine müessir bir ilaç elde edilir.
Keza, sağırlığa da faydalıdır, bilhassa tavşan idrarı ile karıştırıldığı zaman.

Bu kısmın sonunda, iki kıtalık Ermenice bir şiir vardır ki, tercümesi
şudur:

Hastalıkların isimleri ve onların ilaçları,


işte senin için bir araya getirildi.
Ya hastalıklardan sakın,
Veyahut ilaçlara paranı akıt.
Tabiat veya meslek imkan verirse,
Her bir ağrının dermanı vardır.
Ancak ne tabiat, ne de tabip,
Hiçbir zaman ölümü sınırlayamadılar.

Kitabın ilk sayfasında her ne kadar sözlüğün dokuz lisanı kapsadığı


kaydedilmişse de, umumiyetle Latince, İtalyanca, Türkçe ve Ermenice
isimler kaydedilmiştir.
Müteakip 460-502 sayfalarda bir ilave bulunmaktadır. Baştaki izahata
göre, ilaçların, nebacların, madenlerin, mayi maddelerin, hava, kara ve
denizde yaşayan bazı hayvanların, keza bazı uzuvların ve hastalıkların,
Farsça, Türkçe, Arapça adları ve Latince veya İtalyanca karşılıkları kay­
dedilmiştir. Her ne kadar baştaki isimlerin üç lisandan olduğu yazılı ise de,
ekseriyeti Türkçedir. Numune olarak, ilk sayfa birinci sütundaki kelime­
leri aşağıda sunuyoruz:

Akarkarha: pipethrum; aktarçin: cortex vinceranus; akile: gangrena; akil-i


nevsii: euphorbium; akci(ğ)er: pulmo; akciğer yarası veya çıbanı: vomica;
akciğer mührükanı: peripneumonia; akçöpleme: veratrum; akbaba: vultur;
akreb: scorpio; akraban: aurum; ayag: pie; ayag şişmesi: edema; ayag bilezi­
ği: poples; azak egiri: scorus verus; azm: osso; azuva: aloe; azzet: aurum; at:
equus; ateş taşı: phosphorus.

Dr. Resden'in basılı ikinci mühim eseri de Gırtutyun Pıjışgagan Arves­


di (Tabiplik Sanatı Eğitimi) adını taşıyor. Birinci cildi 1 833'te Boğos

79
Arabyan'ın ( 1 742- 1 836) Ortaköy'deki matbaasında basılmıştır ve 414
sayfadır (dizgi ebadı 7x l 2 cm). Bu cilt sırf sıtmalara hasredilmiştir. Üçün­
cü ve dördüncü ciltleri birleşik olarak 1 838'de aynı matbaada basılmıştır.
Sayfa adedi 96+ 1 26+ 1 3 1 'dir. Beşinci ve altıncı ciltleri birleşik olarak
1 839'da yine aynı matbaada basılmıştır. Sayfa adedi: 1 84+ 1 59'dur. İkinci
cilt ise iki kısım olarak 1 84 l 'de mezkur matbaada tab edilmiştir. Sayfa
adedi 2 1 0+ 1 3 1 +96'dır. Sonunda ilavesi de vardır.
"Ermeni Sovyet Ansiklopedisi" işbu eserin muhteviyatı hakkında şu
bilgileri vermektedir:

Dr. Resden, nazari, metodik ve genel patoloj i mahiyetindeki sorunları ay­


dınlatmış, tabipliğin rolünü ve ehemmiyetini belirtmiş, pratisyen tabiplere
telkinlerde bulunmuş, nabız ve hastaya ait sorunlar hakkında bilgiler ver­
miş, keza, zamanının ileri seviyede bulunan tabipliğinden ve kendi şahsi
tecrübekarlığından istifade etmiştir.

İşbu eserin müteakip ciltleri neşredilmemiştir ve eskiden Armaş Ma­


nastırı Kütüphanesi'nde bulunmakta idi. Dr. Hagop Topciyan ( 1 876-
1 95 1 ) tarafından hazırlanan mezkur kitaplığın elyazmalarının kataloğun­
da, bunlar hakkında şu malumat verilmektedir:9 .
No. 1 02a: Umumiyetle şişkin hastalıkları, sıskalığı, keza idrar hastalık­
larını kapsamaktadır (tarih: 1 84 1 , c. XI, sayfa: 436).
No. 1 02b: Genel.olarak deri hastalıklarından bahsedilmektedir (tarih:
1 84 1 , sayfa: 407).
No. 1 02c: Muhtelif hastalıklar ve yaralar hakkındadır (tarih 1 84 1 , c.
XII).
No 1 02d-e-f: İtalyanca kaynaklardan istifade edilerek hazırlanmış bir
anatomidir (üç cilt, 1 784 sayfa). Üçüncü cildin sonunda, sırf İtalyanca
isimleri kapsayan bir tıp sözlüğü de mevcuttur ki, Venedik Mıkhitaristle­
rinin San Lazzaro Adası'ndaki arşivinde bulunmaktadır.
Allah kısmet ederse, gelecek yazımızda, Ermeni harfli Türkçe elyazma
sözlükleri tanıtacağız.*

1. Simon Kapamaciyan, Kamer Pokrig Camporıı Averelki Meç (Küçük Seyyah Ka­
mer Şarkta), lstanbul, 1 9 1 1 , s. 1 53-1 54.
2 . Hrand Asadur, "Gosdantnubolso Hayerı yev lrents Badriarknerı" ( İstanbul Er­
menileri ve Patrikleri ), Inıartzag Oratsuyts Azkayin Hivanıanotsi (Milli Hasta-

• Kevork Pamukciyan, "Ermeni Harfli Türkçe Yazma Sözlükler", Tarih ve Toplum, no.
25, Ocak 1 986, s. 52-54. Bkz. EKTK, c. 11, s. 132-1 38.

80
ne'nin Mufassal Takvimi [Surp Pırgiç Hastanesi Salnamesi)), İstanbul, 1 90 1 ,
s . 162.
3. Arta Mezburyan, Hay yev Dzakumov Hay Pıjişkner (Ermeni ve Ermeni Asıllı Ta­
bipler) , İstanbul, 1950, Birinci Kısım, s. 29.
4. Haygagan Sovedagan Hanrakidaran (Ermeni Sovyet Ansiklopedisi), Erivan, 1 983 ,
c. ıx. s. 1 52b.
5. Rahip Krikoris Kalemkaryan ( 1 862- 1 9 1 7 ) , Gensakruryun Sarkis Arkyebisgobosi
Sarafyan, 1 698- 1 773 (Sarkis Başpiskopos Sarrafyan'ın Biyografisi), Viyana, l 908,
s. 34-35.
6. Mezburyan, age, s. 29.
7. Haygagan Sovedagan Hanrakidaran, c. IX, s. 645b.
8. Mağakya Başpiskopos Ormanyan, "Badmutyun Armaşu Tıbrevanki" (Armaş
Ruhban Okulu'nun Tarihi), Şoğagat (yıllık), İstanbul, 197 1 - 1 972, s. 8 1 .
9. Hagop Topciyan, Tsutsag Tzerakrats Armaşi Vankin (Armaş Manastırı Elyazma­
lar Kataloğu}. Venedik, 1962, s. 246.

81
Kevork Terzihaşıyan ve
Fuzuli Hakkındaki Eseri *

9 N isan 1 988 tarihinde, radyodan verilen öğle haberlerinden, mümtaz


gazeteci, eğitimci ve araştırmacı Şevket Rado Bey'in vefatının acı habe­
rini işiterek, çok müteessir olmuştuk. Aziz hatırasına hürmeten, işbu yazı­
yı hazırlamayı arzu ettik.
Merhum, Saint Joseph Lisesi'nin 1 0. sınıfında iken edebiyat muallimi­
mizdi. Bir gün dersimiz büyük lirik Türk şairi Fuzuli'ye gelmişti. Yanımız­
da oturan arkadaşımıza, Fuzuli hakkında en etraflı ve en değerli araştırma­
yı, Kevork Terzibaşıyan adında bir Ermeni Katolik başrahibinin yapmış ol­
duğunu beyan etmiştik. Arkadaşımız sözümüze inanmamıştı ve hocamızın
bilgisine başvurmuştu. Rahmetli de söylediğimizin doğruluğunu teyit et­
tikten sonra, bize hitap ederek, yarı ciddi ve yarı şaka şöyle demişti:
"Bu eseri Türkçeye çeviremez misin?"
Hocamızın bu teklifine bir cevap verip vermediğimizi maalesef bugün
hatırlamıyoruz. Ancak, merhumun bu gibi muazzam bir eseri tercüme

• Tarih 11e Toplum dergisinde (no. 56, Ağustos 1 988, s. 20-22) "Rahmetli Hocam Şev­
ket Rado Bey'in aziz hatırasına ithaf olunur" notuyla yayınlanmıştır.
Kevork Pamukciyan daha sonra yayınlanan "Manchester Ermenilerine Ait Ermeni
Harfli Eski Bir Türkçe Belge" (Tarih 11e Toplum, no. 58, Ekim 1 988, s. 26-27 [bkz.
EKTK, c. il, s. 1 7 1 - 1 73)) başlıklı makalesinde, Şevket Rado'ya ait ikinci bir hatıra­
sını kaydetmeyi unutmuş olduğunu belirterek şu eklemeyi yapmıştır:
"Bir gün dersimiz esnasında, şimdi ismini hatırlayamadığımız bir şairin, aşağıda sun­
duğumuz beytinde geçen 'var' kelimesinin manasına itiraz etmiştik.
'Aşkın belası yok deyüben aşka düşme var,
Kim aşık oldu dedi kim aşkın belası yok.'
Merhum Necmettin Halil Onan'ın ( 1 902- 1 968) h:ahlı Türk Edebiyatı Antolojisi adlı
eserinde, birinci mısradaki 'var' kelimesinin, 'var, git' anlamında kullanıldığı yazıl­
mıştı. Biz ise bu kelimenin 'mevcut olmak' manasını taşıdığını beyan etmiştik. Yani,
şu şekilde bugünkü Türkçeye çevirmiştik:
'Aşkın belası yok diyerek aşka düşmek vardır,
Kim aşık olduktan sonra, aşkın belası yok dedi.'
Rahmetli, ara sıra bu hususta bize takılırdı ve 'Hala itirazında ısrar ediyor musun?' di­
ye sorardı.
Tanrı, ebedi mekanını cennet eylesin."

82
edebilecek kabiliyeti bizde müşahede ettiği için, çok memnun kalmıştık.
Esasen başka bir defa da takdirine mazhar olmuştuk.
1 950'de, biraz da hocamızın sözünden cesaretlenerek, önce lstanbul An,
siklopedisi'nde Ermenilere ait maddeleri hazırlamaya, daha sonra da
1956'dan itibaren, Türkçe tarih dergilerine yazı vermeye başlamıştık. Rah­
metlinin imtiyazı altında neşredilen Hayat Tarih Mecmuası'nda da, 1969 yı­
lı Mayıs ayından itibaren makalelerimiz dercedildi. Bir gün bu vesile ile
kendilerini ziyaret de etmiştik. Aramızda geçen sohbet esnasında, dostları­
nın, edebiyatçı yetiştirip yetiştirmediğini sorduklarını beyan etmişlerdi.
Merhum hocamız çok nazik, asil ruhlu, güleryüzlü ve hoşsohbet bir
şahsiyetti. Hiçbir öğrencisini incitecek bir söz sarf etmiş olduğunu hatır­
lamıyoruz. Bütün talebelerin� karşı, sanki bir muallim değil de bir ağabey­
miş gibi muamele yapardı. Tanrı mağfiretini esirgemesin ve gani gani rah­
met eylesin.
Şimdi asıl mevzuya geçiyoruz. Önce başrahip Kevork Terzibaşıyan'ın
biyografisini sunuyoruz.
2/1 4 Ekim 1 859'da Bağdat'ta doğmuştur. 1 Bazı kaynaklar, doğum tari­
hini 1 862 olarak da kaydetmişlerdir. Fuzı1li'nin işbu şehirde doğduğu sa­
nıldığı için, Terzibaşıyan'ın bu büyük şairle ilgilenmesinde bu hususun da
rol oynadığı tahmin edilebilir. Henüz küçük yaşta babasını kaybetmiştir.
Adı bilinmemektedir. Annesinin ismi Maryam, ablasınınki ise Anna'dır.
Mayıs ve Haziran aylarına hasrettiği mufassal eserini onların hatırasına it­
haf etmiştir.
Önce, Ankara'daki Ruhban Mektebi'nde tahsil görmüştür.2 Müstesna
zeka ve kabiliyetlerini gören hocaları, tahsil için onu Roma'daki Urban­
yan Mektebi'ne göndermişlerdir. Diğer bir kaynağa göre, 1 878'de mezkur
şehre giderek, Vatikan'daki Propaganda Fide Üniversitesi'nde felsefe ve
ilahiyat tahsilinde bulunup, ünlü Kardinal Satoli'nin talebesi olmuştur.3
1 883'ün Ekim ayında, aynı sene tesis edilen Roma'daki Levonyan Er­
meni Katolik Ruhban Mektebi'nin ilk beş talebesi arasında bulunmuştur.
13 Nisan 1 884'te tahsilini tamamlayarak ruhani hayata intisap etmiştir.
1 8 Mayıs 1 885'te Vatikan'da Papa XIII. Leon'un ( 1 8 1 0- 1 903 ) , 1 6 kar­
dinalin, 70 piskoposun, sefirlerin, profesörlerin ve talebelerin huzurunda,
açık bir imtihan (atto pubblico) geçirmiş ve 1 50 talebe arasında birinciliği
k<1zanmıştır. Bu büyük başarısından dolayı, Papa'nın teveccühüne nail ol­
muştur. Müşarünileyh, onun yeni terlemiş sakalını okşayarak, "Bu benim
Ermenimdir" demiştir. Kendisini altın ve gümüş liyakat madalyaları ile
taltif etmiş ve doktorluk payesinin diplomasını tevdi etmiştir.

83
30 Mayıs 1 885'te Roma'dan ayrılmıştır. Müteakiben, Adana'da, Ha­
cın'da (bugün Saimbeyli), Erzurum'da, Ankara'da ve lstanbul'da mühim
dini, idari görevler deruhte etmiştir.
Gatoğigos lstepannos Azaryan' ın ( 1 826- 1 899) gününde ( 1 886- 1 899),
Ermeni Katolik Patrikhanesi'nde sekreterlik vazifesinde bulunmuştur. Bo­
ğos Emmanuelyan ( 1829- 1 904) ve Boğos Sabbağyan ( 1 836- 1 9 1 5 ) Gato­
ğigosların günlerinde ( 1 899- 1 904 ve 1 904- 1 9 1 0) ise Patrikhane'nin şan­
seliyesi olmuştur.4 1 908'de istifa etmiştir.
1 902'de Patrikhane'nin Ruhani Meclisi'ne üye seçilmiştir.5 1 904'te
aynı zamanda Talimatlar Heyeti azalığında da bulunmuştur.6
Patrik Terziyan'ın ( 1 861 - 1 93 1 ) gününde ( 1 9 1 0- 1 93 1 ) iki defa Sakıza­
ğacı'ndaki (Taksim) Surp Krikor Lusavoriç Katolik Mektebi'nin müdür­
lüğünü ifa etmiştir.
1 890- 1901 yılları arasında İstanbul'da intişar eden Badger (Resim) ad­
lı yarım aylık ve Ermeni Katolik Patrikhanesi'nin organı olarak 1 9 1 2 -
1 9 1 5 yılları arasında neşredilen Gatoğige Artzakank (Katolik Yankısı) is­
mindeki haftalık dergilerin yazı işleri müdürlüğünde bulunmuştur.? Aynı
zamanda, işbu mecmualarda makaleleri de dercedilmiştir.
Keza Papa'nın gizli odacı (camerarii a secretis) görevini de ifa etmiştir.
Ömrünün sonlarına doğru, Ermeni Katolik ruhanilerle cismani yöne­
ticiler arasında zuhur eden ihtilafın hallinde büyük rol oynamıştır.
Terzibaşıyan, Latinceye, İtalyancaya, Fransızcaya ve Yunancaya bihak­
kın aşina idi. Keza Sanskritçe, Farsça, Arapça, İngilizce ve Felemenkçe li­
sanlarına da vakıftı. 8
Başrahip Kevork Terzibaşıyan, uzun süren bir hastalığı müteakip, 1 929
yılı Ocak ayı başlarında vefat etmiştir. Taksim'deki Meryem Ana Patrik­
hane Kilisesi'nde icra kılınan mutantan bir cenaze töreninden sonra, na­
aşı Şişli Ermeni Katolik Mezarlığı'ndaki aile kabrine defnedilmiştir. Ge­
çen Nisan ayında, aziz dostumuz Sayın Turgut Kut Bey'le mezar taşını ara­
dıksa da, maalesef bulamadık.
Ertesi gün Ermenice Jamanak (Vakit) , A�tarar ( Haberci) , Nor Lur (Ye­
ni Haber) , Tidak (Dürbün) ve Şepor (Boru, Trompet) , Türkçe Vakıt ve
Fransızca Stamboul gazetelerinde, hayatı ve eserleri hakkında sitayişkar
yazılar dercedilmiş ve cenaze merasimi hakkında etraflı bilgi verilmiştir.
Rahmetlinin Vensan, Onnik, Kevork ve Jozef Kasapyan isminde dört
erkek ve Kilotild, Jozefin ve Mari adında üç kız yeğeni olmuştur ki, onla­
ra hamilik yapmıştır. Aralarında en tanınmışı, Taksim'deki Surp Agop

84
Hastanesi'nde başhekimlik görevinde bulunan Dr. Vensan Kasapyan'dır.
Rahmetli Dr. Arto Mezburyan'a ( 1 879- 1 95 7 ) göre, 1 907'de Lyon Üniver­
sitesi'nin Tıp Fakültesi'nden mezun olmuştur.9
Terzibaşıyan'ın Fuzuli hakkındaki muazzam eserine gelince, onu bir
edebiyat, felsefe, fıkıh, ilahiyat ve dilcilik okyanusu olarak tarif edebiliriz
ki, müellifin bu sahalardaki derin ve müstesna bilgi hazinesini ispatla­
maktadır. İşbu yazıyı hazırlarken, birinci ve ikinci ciltleri sayfa sayfa göz­
den geçirdikten sonra bu kanaate vardık.
Eseri, maalesef bugüne kadar ciddi bir tetkik mevzuu olmamıştır. Ölü­
mü münasebetiyle, yazar Arşag Çobanyan ( 1 872- 1 954) tarafından Pa­
ris'te neşredilen Anahid dergisinde biraz etraflı bir makale çıkmıştır. 23
Mayıs 1937 tarih ve 4678 no'lu Cumhuriyet gazetesinde ise Mamıara ga­
zetesinin müessisi Suren Şamlıyan'ın ( 1899- 1 95 1 ) imzasını (S. Şamlı) ta­
şıyan, "Şair Fuzuli ve Ermeni Rahibi Terzibaşıyan" başlıklı bir makale
mevcuttur ki, yazımızı hazırladıktan sonra gördük.
Her iki cildin de muhteviyatı çok ayrıntılıdır. Birinci ve ikinci cildin
başına koyulan bir sayfalık şemada, eser iki büyük kısma ayrılmıştır. Birin­
ci kısmı giriş (Neradzutyun) , ikincisi ise derleme (Havakadzo) tesmiye et­
miştir. Birinci kısım da kendi içinde üç cilde ayrılmıştır. Birinci cilt "Fu­
zuli'nin Tarihçesi" başlığını taşımaktadır ve şu fasıllara ayrılmıştır:

1. Fuzuli Devri
il. Doğum Yeri ve Çevresi
III. Ömründen iki Vaka
iV. Edebi Değeri ve Eserleri
V. Lisanı ve Şiirinin Hususiyetleri
VI. Diğer Türk Şairleri
Vll. Fuzuli ve Petrarca

İkinci cilt "Fuzuli'nin Metafizikası" (Antrazantsaganı) başlığını taşı­


maktadır ve şu fasıllara ayrılmıştır:
1. Fuzuli'nin Felsefesi
il. Mistisizmi
III. Aşkı
iV. Şarabı
V. Son Ayrılış

Üçüncü ciltte ise tamamen, Fuzuli'nin dini cephesi ve bu meyanda İs­


lam dini incelenmektedir.
İkinci kısının birinci cildi üç fasıla ayrılmıştır ki, şunlardır:

85
1. Allah
il. Kendilerini Allah'a Adamış insanlar
IIJ. Felsefe Bahisleri

ikinci cildin taksimatı da şudur:


1. Mistik Aşk
il. ilave

Böylece, eser aslında beş ciltten ibarettir. Ancak, bazı yazarlar ikinci
kısmını bir cilt telakki ederek, dört cilt olarak kaydetmişlerdir.
Basılı birinci ciltte yer alan önsözde (s. 9-36), kitabı hazırlarken nazar-ı
itibara aldığı hususlar açıklanmaktadır. Ezcümle, dostu, tanınmış maliye­
ci ve edip Garabed Karakaş'ın ( 1 840- 1 902) teşviki ile bu çalışmayı hazır­
lamaya teşebbüs ettiğini yazmaktadır. 44-49. sayfalarda, Gazi Mustafa Ke­
mal Paşa'ya muhatap bir methiye bulunmaktadır. Bundan sonra, Kanuni
Sultan Süleyman'a ( 1495-1566) (s. 50-58) ve ünlü sadrazam İbrahim Pa­
şa'ya ( 1 493 - 1 536) (s. 59-75) hasredilen iki hah y�r almaktadır. Müteaki­
ben, "Fuzuli ve İbrahim Paşa" (s. 75�S 7 ) -..e "Fuzuli ve Sultan Süleyman"
başlıklı iki baba tesadüf ediyoruz. Altıncı babda ise Fuzuli'ye muasır ede­
biyattan bahsedilmektedir (s. 98- 1 06): Bilahare, Fuzuli'nin doğum yerine
ve çevresine ait ikinci fasıl başlamaktadır (s. 1 0 7 ) .
Her iki ciltte d e tafsilatlı dipnotları mevcuttur. Hatta bunlar arasında
Arap harfli Türkçe, Farsça, Arapça, Latin harfli Latince, İtalyanca ve
Fransızca, keza Ermenice şiirler de vardır.
Ölümünden birkaç ay sonra neşredilen ikinci cilt hakkında da şunla­
rı söyleyebiliriz. Başta, vefatı dolayısıyla yakınlarının bir yazısı, cenaze tö·
reninde Başpiskopos Rokosyan'ın irat ettiği nutkun metni, muhtelif din
adamlarının ve sivillerin taziye mektuplarının suretleri ve basında hak­
kında çıkan yazılar bulunmaktadır (32 sayfa) . Bu kısmı fihrist takip et·
mektedir (s. 2-9). Bundan sonra da metin başlamaktadır.
Terzibaşıyan'ın işbu ünlü eserinin Türkçe bir özetinin hazırlanması
için, yaklaşık on iki yıl kadar önce, Ermeni Patrikhanesi'nin o zamanki
genel sekreteri ve aziz dostumuz Sayın Krikor Abacıyan'a müracaat edil­
mişse de maalesef bir neticeye varılamamıştır.
Paris'te veya Venedik'te basılan üçüncü cildi görmek nasip olmadığı
için muhteviyatı hakkında bir şey söyleyemeyeceğiz.

Hamiş: işbu makalenin büyük kısmını temize çektikten sonra, 20 Ma­


yıs Cuma günü gecesi, rahmetli hocamızı rüyamızda gördük. Kendisini zi­
yaret etmemiz için, bize iki adres verdi. Bunlardan anlaşılıyor ki, aziz ha-

86
tırasına karşı gösterdiğimiz naçizane saygımız, ruhunu şad etmiştir. Bu hu­
sus da minnettar talebesini çok mutlu kılmıştır.

TERZIBAŞIYAN'IN ESERLERi
Keraganutyun Lıdineren Lezvi (Latin Dili Grameri), Viyana, 1 889, 272 sayfa.
Car Tampanagan i Sıkali Malı Kerabadiv Hovsep Vartabedi Kırnuz:yan (Muhterem
Rahip Hovsep Kırmızyan'ın Elim Vefatı Münasebetiyle Cenaze Nutku), ls­
tanbul, 1 890, 39+5 s. (matbaanın adı kaydedilmemiştir).
Arakelagan lngerutyun (Apostolik Cemiyeti), lstanbul, 1 89 1 .
Tuğt Şırçaperagan Hağalas Kordzavorats Levon XIII. Babi (XIII. Papa Leon'un iş­
çiler Hakkında Sirküleri, Tercüme), lstanbul, 1 89 1 - 1 892, Karekin Bağdat­
lıyan Matbaası.
Hırahanlak Ladineren Keraganutyan (Latince Gramer Egzersizleri), Viyana, 1 892,
272 s.
Nerpoğ i Badiv Anvan Amenorhniyal Gusin Mariamu (Cümleten Takdis Edilen
Bakire Meryem'in ismi Şerefine Methiye), lstanbul, 1 898, Dikran Civelek­
yan Matbaası, 16 s.
Hayk yev Konstantinos (Ermeniler ve Konstantin), lstanb':11, 1913.
Mayis yev Hunis Sırpazan yev Orhniyal Amisnerı (Mukaddes ve Muazzez Mayıs ve
Haziran Ayları),ıO lstanbul, 1928, Hagop Asaduryan Oğulları Matbaası, 687 s.
Nımuş Arevelyan Misdik Panasdeğdzutyan gam Füz:uli Megnapanvadz (Şarkın
Mistik Şiirinden Numune veya Fuzuli'nin Şerhi), lstanbul, 1 928, c. I, Ha­
gop Asaduryan Oğulları Matbaası, 45 1 +4 s.
FuzUlf, lstanbul, 1 929, c. il, aynı matbaa, 720 s.
Fuzalı, Paris veya Venedik, 1 950, c. III.

1. Nerses Piskopos Setyan, Hromkia-Huşamadyan, Roma, 1984, s. 13a.


2. Kevork Terzibaşıyan, FuzULr, c. il, lstanbul, 1 929, s. iV.
3. Aravod (Sabah, salname), lstanbul, 192 1 , s. 23.
4. Setyan, aynı yerde.
5. "Hay Hırovmeagan Hasaragutyun" (Ermeni Katolik Toplumu) , lntartzag Orat­
suyts Azkayin Hivantanotsi (Milli Hastane'nin Mufassal Takvimi [Surp Pırgiç
Hastanesi Salnamesi)), lstanbul, 1903, s. 367.
6. Setyan, age, s. 3 1 3.
7. Amelya Kiragosyan, Hay Barperakan Mamuü Madenakidutyun (Ermeni Süreli
Yayınları Bibliyografyası), Erivan, 1970, s. 422 ve 308; Setyan, aynı yerde.
8. "Anonk Yor Ant<ırtz Pajnıvetsan" (Dönüşü Olmadan Ayrılanlar), lntartzag Da­
retsuyts Azkayin Hivantanotsi (Milli Hastane'nin Mufassal Yıllığı [Surp Pırgiç
Hastanesi Salnamesi) ), lstanbul, 1930, s. 368.
9. Arto Mezburyan, Hay yev Dzakumov Hay Pıji�kner (Ermeni ve Ermeni Asıllı Ta­
bipler), lstanbul, 1940, s. 24.
1 O. Katolik Kilisesi tarafından mayıs ayı Meryem Ana'ya, haziran ayı ise Hazreti
lsa'nın kalbine tahsis edilmiştir.

Zamanlar, Mekanlar, insanlar/ Kevork Paınukciyan F: 7 87


Kayserili Zartaryan Ailesi ve
Kevork Zartaryan Efendi *

Tarih ve Toplum dergisinin 1 986 Temmuz sayısında, Sayın Ayşe Şen ta­
rafından hazırlanan ve her ay zevkle takip ettiğimiz "Osmanlı Basınında
Yüz Yıl Önce Bu Ay" başlıklı yazının, "İlan ve Reklamlar" bölümünde,
Hacı Emin Bey'in, piyano ve sair musiki aletleri için, Batı Notası ile ka­
leme aldığı şarkıların, Zartaryan Efendi'nin matbaasında, mükemmel ve
nefis bir şekilde tab edildiği işar olunmuştu.
Derginin, Ermeni .asıllı okuyucularından bazıları hariç, eminiz ki di­
ğerlerinin, mezkur Zartaryan Efendi'nin kimliğini bilmeleri pek muhte­
mel değildir. Binaenaleyh, yeni yazımızı, Türk kültürüne de hizmette bu­
lunan işbu dirayetli şahsa ve soyuna hasretmeyi arzu ettik.
Kevork Efendi Zartaryan ( 1 834- 1 888), Kayseri Ermenilerinin eski, za­
degan ve hayratı ile tanınan ünlü bir ailesine mensuptur. 1 974'te, bu ai­
lenin ahfadından olan yakın bir akrabamızın ölümü münasebetiyle, Zar­
taryanlar hakkında mahdut bir çalışma hazırlamaya başlamıştık. Ancak,
diğer bazı acele yazılarımız sebebiyle maalesef tamamlayamadık. İşbu te­
tebbümüzden istifade ederek, önce bu ailenin eski simalarını tanıtacağız.
Kayserili Zartaryan ailesinin tespit edebildiğimiz en eski şahısları, Ga­
rabed, oğlu Boğos ve bunun da oğlu Hagop isimlerini taşımaktadır. Ha­
gop'un da Boğos, Kevork, Gabed, Garabed ve Hagop adında beş oğlu ol­
muştur. Bu bilgileri, 1 796'da lstanbul'da ünlü matbaacı, salnameci, müder­
ris ve müstensih Balatlı Macceos Tıbir Hovnanyan'm ( 1 74 1 - 1 82 7 ) matba­
asında, bazı nüshaların Hagop Zartaryan'ın maddi yardımı ile basılan İn­
cil'in muhtırasından elde edebildik. Burada, Zartaroğlu Hacı Hagop'un
annesinin adının Zartar olduğu kaydedilmiştir. Bu sebeple, soyadlarının
mezkur Zartar'dan kaynaklandığı anlaşılmaktadır.
Yukarıda sözü geçen kardeşler hakkında, şahsi arşivimizde Ermeni
harfli Türkçe üç vesika mevcuttur ki, 1 970'te, işbu ailenin ahfadından,
ikinci derecedeki kuzenimiz Artaki Zambak(ciyan) tarafımıza hediye et­
mişti.

' Tarih ve Toplum dergisinde (no. 34, Ekim 1 986, s.- 1 7 - 1 9) yayınlanmıştır.

88
İşbu vesikaların birincisinde, Hacı Boğos Zartaryan'ın, Hicri 1 0 Sefer
1 2 1 4'te ( Miladi 1 4 Temmuz 1 799) ölen pederi Hacı Hagop Zartaryan'ın
(ismi kaydedilmemiştir) vasiyetnamesini, Hicri l Zilkade l 2 16'da (Mila­
di 5 Mart 1 80 1 'de) yerine getirdiği beyan olunup, nerelere ne miktar pa­
ra ödediği üçgenler içinde kaydedilmiştir.

İkinci vesika, Hacı Boğos Zartaryan'ın, Hicri l Rebiülevvel 1 2 1 8 (Mi­


ladi 2 1 Haziran 1 803.) tarihli vasiyetnamesidir.
Üçüncüsü ise Gabed Zartaryan'ın düğün masraflarını gösteren Hicri
15 Cemaziyelahır 1 2 18 (Miladi 3 Ekim 1 803 ) tarihli bir listedir. Bu vesi­
kaya istinaden, yaklaşık l 780'de doğmuş olduğunu kabul edebiliriz.
Zartaryan ailesinin bazı eski fertlerinin adları, Kayseri ve civarından,
Kudüs Ermeni Pa.trikhanesi'ne teberruda bulunan Ermenilerin isimlerini
ihtiva eden, 1 8 1 0 tarihli bir defterde daha kayıtlıdır. Aslı Ermeni Patrik­
hanesi Arşivi'nde, tarafımızdan istinsah edilen bir kopyası da şahsi arşivi­
mizde bulunmaktadır. İşbu kaynağın başında, Kayseri'deki Surp Asdva­
dzadzin Kilisesi'ne mensup halktan, Hacı İskender ve Hacı Harutyun
Tahtaburunyan'ların 600 kuruşluk, müteakiben, ünlü matbaacı ve gazete­
ci Mihran Efendi Nakkaşyan'ın ( 1 850- 1 944) muhtemelen ceddi olan,
Nakkaşcizade Hacı Avedik Ağa'nın 250 kuruşluk, üçüncü olarak Gara­
bed Ağa Zartaryan'ın 200 kuruşluk, dördüncü olarak Hacı Kevork Zartar­
yan'ın 50 kuruşluk ve nihayet Hacı Boğos Zartaryan'ın da 1 50 kuruşluk
hibeleri kaydedilmiştir.
Bu vesile ile, mezkı1r kilisenin Kayseri Ermenilerinin en eski ibadetha­
nesi olduğunu ve ilk defa Miladi 1277 senesinde zikredildiğini beyan ede­
lim. Kilise bugün dahi mevcuttur ve bir müddet spor sarayı olarak kulla­
nılmıştır. Müzeye çevrilmesi temenniye şayandır.
Hacı Agop'un oğullarından en ünlüsü Hacı Garabed Zartaryan'dır.
1835'te mezkı1r kilise onun himmeti ve nezareti ile yeniden inşa edilmiş­
tir. Keza, Ermeni Mezarlığı'nda bir de kuyu açtırmıştır ki, "Zartaroğlu Ku­
yusu" tesmiye olunmuştur. Tarihçi Arşag Alboyacıyan ( 1 879- 1962) onun
hakkında aşağıdaki ilginç bilgileri vermektedir: !

1 8Z6'daki Vaka-yı Hayriye'den sonra, daha önce tanımış olduğu Kazaz Ar­
tin (nam-ı diğer Harutyun Amira Bezciyan, 1 77 1 - 1 834) ve Darphane emini
Düzyanlar sayesinde, saray-ı hümayun nezdinde büyük nüfuz elde etmiştir.

Alboyacıyan, onun hakkında iki ilginç olay da anlatmıştır ki, birinci­


si şudur:

89
Kayseri'ye yen: gelen bir şehremini, Sultan il. Mahmud'a, Zartaroğlu aley­
hinde tezviratla dolu bir ithamname gönderir. Ancak, şahsi dostu olan müf­
tü, vaziyetten Zartaroğlu'nu haberdar eder. Bunun üzerine derhal İstanbul'a
hareket ederek, gönderilen yazıdan daha önce oraya varıp, keyfiyeti ahbabı
Kazaz Artin'e anlatır. O da kendisini padişahın huzuruna çıkarır. Sultan
Mahmud, Kazaz Artin'e şöyle der:
"Bu adam tıpkı bana benzemektedir; binaenaleyh, o yazının muhteviyatına
inanmıyorum."
Müteakiben, Zartaryan'a hitap ederek, şunları söyler:
"Şehreminin görevinden alındığına dair fermanımı şahsen ona tevdi ede­
ceksin ve bundan sonra Kayseri'nin gayri resmi şehremini olacaksın."

Bu olaydan sonra, Zartaryan'ın Kayseri'deki nüfuzu daha da artar ve


oradaki Ermeniler bundan faydalanırlar.
Zartaryan 1 845'te Kayseri'de vuku bulan kıtlık esnasında, hem Ermeni­
lere hem de Türklere yardım etmiştir. Aynı sene, muhtaç kimselere iş te­
min etmek gayesiyle, Ermeni Mezarlığı'nın arkasında bulunan 400.000
mZ'lik bağını, iki buçuk metre yükseklikte ve yaklaşık bir metre eninde du­
varla çevirmiştir. Böylece, işçilerin hem iaşelerini sağlamış, hem de onlara
gündelik ödemiştir. Alboyacıyan, bu meyanda şu fıkrayı da anlatmaktadır.
İşbu kıtlık esnasında Hasan isminde bir efe, biricik bakır kazanını çarşıya
götürüp satmak mecburiyetinde kalır. Setenönü denilen mevkide Zartaryan
onu görünce, keyfiyete muttali olduktan sonra, kazanı eve götürmesini ve
bir çuval alarak merkebi ile birlikte evine gelmesini bildirir. Zartaryan, bir
çuval undan maada, ona bir miktar para da ihsanda bulunur. Hasan Ağa, iş­
bu para ile dostlarına bir ziyafet verip, muhtekir zenginlerin ambarlarını be­
raberce zapt ederek, şehrin halkına bol ve ucuz ekmek temin etmeye and
içer. Bu esnada, Hasan Ağa'nın ahbaplarından biri, Zartaroğlu'nun ambarı­
na da el koymayı teklif ederse de, Hasan Ağa şiddetle buna karşı gelip, onun
muhtekir olmadığını, bilakis hayırsever bir kimse olduğunu beyan eder.

Takriben on yıl kadar önce Ermeni Patrikhanesi Arşivi'nde, Hicri


1 263 (Miladi 1 84 7) yılında, Gedikpaşa'da mukim Kayserili Poliçacı Zar­
taroğlu Artin Ağa'nın, Osmanlı Devleti tebaası olduğuna dair bir ilmüha­
bere tesadüf ettik. Bu şahıs çok muhtemelen, Garabed Zartaryan'ın oğlu­
dur ve Küçük Garabed Zartaryan'ın babasıdır; zira, bu sonuncunun büyük
oğlu da Artin ismini taşıyor. işbu Küçük Garabed Zartaryan, rahmetli pe­
derimiz Mikayel Pamukciyan'ın ( 1 873- 1 970) halası Sima Pamukciyan'la
evlenmiştir. Torunu Artaki Zambak'ın ifadesine göre, dedesi 1 824'te do­
ğup, yaklaşık 1870'te tifodan ölmüştür. Artin'den maada, Hagop ( 1 862-

90
1 895) ve Magaryos ( 1 868- 1 895 ) adlı iki oğlu ile, Paris ( 1865- 1 957) ve
Gülşeni ( 1870- 19 1 6) adlı iki kızı olmuştur. Ayrıca Zartaryanların iş icabı
lstanbul'a gelip gittiklerini de tarafımıza beyan etmiştir.
Şimdi de asıl mevzumuza, Kevork Zartaryan'ın biyografisine geçiyoruz.
Alboyacıyan, pederi Hacı Apraham Zartaryan'ın, Garabed Zartar­
yan'ın oğlu olduğunu yazıyorsa da,2 hakikatte kardeşi Kevork Zartaryan'ın
oğlu olması daha muhtemeldir, zira Apraham'ın oğlu aynı ismi taşımakta­
dır. Diğer taraftan, Garabed Zartaroğlu'nun, Kevork adında bir kardeşi ol­
duğu eskiden bilinmemekteydi. Apraham Zartaryan 185 l 'de Kayseri'de
vefat etmiştir ve Kevork Zartaryan'dan maada üç oğlu daha dünyaya gel­
miştir. Bunlardan Rupen, 1870'te Hasköy'de genç yaşta ölmüştür.
Kevork Zartaryan, 1834'te Kayseri'de doğmuştur. Pederi öldükten son­
ra aynı yıl, lstanbul'da bulunan dayısı Agop Efendi Frenkyan'ın ( 1 827-
1905 ) yanına gönderilmiştir. Mumaileyh, 1 885 'ten sonra, epeyce zaman
Emniyet Sandığı müdürlüğünde bulunmuştur. Dayısı, onu Kumkapı'daki
Bezciyan Mektebi'ne göndermiştir. Mektebi bitirdikten sonra, birkaç yıl
Valide Hanı'nda sarraflıkla meşgul olmuştur. 1 863'te Hagop Arşag{ yan)'la
( 1 832- 1 890) birlikte, Zartaryan adını taşıyan kırtasiye mağazasını açmıştır.
1870'te bir matbaa, daha sonra bir mücellithane ve bir de sigara kağıdı ima­
lathanesi tesis etmiştir. 1872'de ise Yedikule'de bir mukavva fabrikası kur­
muştur. Bir müddet sonra, işsizlik yüzünden iflas etmişse de, iki sene sonra
borçlarının tamamını, faizleri ile birlikte ödemeyi başarmıştır.
Matbaasını yeniliklerle geliştirerek, lstanbul'da ilk defa sekiz lisanda
bir duvar takvimi neşretmiştir. 1 873'ten itibaren de bir halk takvimi ile
mufassal ve muhtasar cep takvimleri çıkarmıştır.
Keza, litografiyi ve tipografiyi de geliştirmiştir. Hatta kromolitografiyi
dahi gerçekleştirebilmiştir. Ali Paşa tarafından hazırlanan ve 24 paftadan
mürekkep olan Osmanlı Devleti haritasını da Zartaryan Efendi basmıştır.
Diğer taraftan, notacı ve hakkak Hacı Emin Bey'le birlikte, piyano ve ke­
man için Batı notalarıyla hazırlanan, 3 1 adetten oluşan bir şarkılar serisi
de basmıştır. Bunlardan 28 numaralısı Rifat Bey'in ( 1 820- 1 890?) bir şar­
kısıdır ki, bir nüshasına müteveffa yazar Sarkis Sakayan'ın ( 1 870- 1 952)
arşivinde tesadüf ettik. İşbu kaynaktan, matbaasının, Bahçekapı, Sultan
Hamam Caddesi, No. 1 4'te bulunduğunu öğreniyoruz.
Zartaryan Matbaası'nda, Ermeni harfli Türkçe birkaç kitap da neşre­
dilmiştir. Bunlardan, 187 l 'de basılan Eremya Çelebi Kömürciyan'ın ( 1637-
1 695 ) Hikaye-i Faris ve Vena adlı 139 sayfalık manzum eseri kaydedilme­
ye değerdir.

91
Kevork 'Efendi Zartaryan, Ermeni cemaatinde yönetim görevlerinde
de bulunmuştur. Ezcümle; 1 865'te Patrikhane Cismani Meclisi azası seçil­
miştir. Keza, Patrikhane Umumi Meclisi üyesi de olmuştur. 1 872 yılı Ey­
lül ayında, Yedikule Surp Pırgiç Ermeni Hastanesi Yönetim Kurulu baş­
kanlığına atanmıştır ve 1 Ağustos 1 874 tarihine kadar bu vazifede kalmış­
tır. lşbu dönemde, hastanedeki mumhane yeniden faaliyete geçerek,
epeyce bir gelir sağlamıştır. 1 880 Mayıs-Kasım ayları arasında ise Patrik­
hane Meryem Ana Kilisesi'nin ldare Heyeti başkanlığında bulunmuştur.
Keza, Hagop Arşag'la birlikte, Şark İktisadi Cemiyeti'nin kurucularından
olmuştur. Aynı zamanda, Makriköy (bugün Bakırköy) Meclis-i ldare üye­
si de seçilmiştir.
Zartaryan Efendi 1 Kasım 1 870'te, Osmanlı Devleti'nin ilk Hıristiyan
nazırı Krikor Efendi Ağaton'un ( 1 823 - 1 868) yeğeni Ardaşam'la evlen­
miştir. Genç yaşta kaybettiği Armine ismindeki kızının ölümü kendisini
çok sarsmıştır. Teselli bulmak için, 1 887 yılında, Kudüs'teki mukaddes
yerleri ziyarete gitmişse de, acısı dinmeyerek, 30 Mayıs 1 888'de lstan­
bul'da vefat etmiştir.
Kevork Efendi'nin, yazar ve araştırmacı iki oğlu vardır. Büyüğü Vahan
Zartaryan 27 Kasım 1 872'de lstanbul'da doğup 1 3 Kasım 1 945'te Kahi­
re'de ölmüştür. Pederinin vefatına kadar Bezciyan Mektebi'nde okumuş­
tur. Müteakiben babasının işini devam ettirmek zorunda kalmıştır. An­
cak, çok genç ve tecrübesiz olduğu için, 1 892'de kağıt atölyesini ve mat­
baayı kapatmak zarureti zuhur etmiştir. Bundan sonra, 1 90 1 yılına kadar
yalnız olarak, 1901 - 1923 yılları arasında ise kardeşi Bimen Zartaryan'la
birlikte, kitapçılığa ve neşriyat işine devam etmiştir. 1 923 'te ailesi ile bir­
likte Kahire'ye yerleşmiştir.
Vahan Zartaryan 1 9 1 0- 1 9 1 4 yılları arasında İstanbul' da, kardeşinin de
yardımı ile Hişadagaran (Abide) adı altında, Ermeni ünlülerinin biyogra­
filerini, fotoğraflar ve vesikalarla birlikte, üç cilt halinde (372 sayfa) neş­
retmiştir. İkinci baskısını ise Kahire'de 1 933- 1 935 yılları arasında beş cilt
halinde gerçekleştirmiştir. Bugün de aranılan işbu eseri, 1 9 1 2'de Hovsep
lzmiryants ( ?- 1 883 ) Edebiyat Ödülü'nü kazanmıştır. 22 Kasım 1 905'te do­
ğan Kevork isminde bir oğlu olmuştur.
Yakından tanıdığımız ikinci oğlu Bimen Zartaryan ise 1 1 Temmuz
1 880'de doğup 1 956 yılının ilk günlerinde vefat etmiştir. Tahsilini Gala­
ta'daki Gecronagan Lisesi'nde yapmıştır. Cemaat işlerinde görevler üslen­
miştir. 1 923'ten itibaren yalnız olarak, Çakmakçılar Yokuşu'nda bir kira-

92
bevi de işletmiştir. 1 983'te vefat eden Berç Zarter isminde yüksek mimar
ve 1 950 sıralarında genç yaşta ölen iki oğlu olmuştur. İstanbul Ermeni ba­
sınında, şehrin abideleri, Türk kültürüne hizmette bulunan Ermeniler, Er­
meni asıllı Osmanlı devlet adamları ve Ermeni harfli Türkçe basın hak­
kında değerli yazıları intişar etmiştir.
Yazımızın sonunda, Zartaryan ailesinden üç kişi daha tanıtmayı arzu
ediyoruz. Ölüm sırasıyla birincisi Rahip Dırtad Zartaryan'dır ( 1 874- 1 9 1 1 )
ki, Kayseri Ermenileri ruhani reisi olmuştur. İkincisi aynı yerin marhasa
vekili Papaz Mardiros Zartaryan' dır ( 1 84 1 - 1 9 1 4) . Üçüncüsü Dr. Mihran
Zartaryan ise 1 857'de İstanbul'da doğup 2 1 Haziran 1 926'da orada vefat
etmiştir. 1 88 1 'de Paris Üniversitesi Tıp Fakülcesi'nden mezun olmuştur.
1 894- 1 908 yılları arasında Yedikule Ermeni Hastanesi başoperatörü vazi­
fesinde bulunmuştur.
Tanrı cümlesinin ruhlarını şad eylesin.

l. Arşag Alboyacıyan, Badmutyun Hay Gesaryo, (Kayseri Ermenileri Tarihi), Ka­


hire, 1 937, c. 1, s. 1306-1308, c. il, s. 2 1 8 1 .
2 . age, c . i l , s . 2 1 8 1 -2 1 82.

93
Hrand Der-Andreasyan *

İsmi daima rahmetle anılan müteveffa araştırmacı, eğitimci, mütercim


ve gazete neşriyat yönetmeni Hrand Der-Andreasyan, 22 Ekim 1 892'de
Bahçecik'te ( İzmit yakınında) doğmuştur. Mihran Der-Andreasyan'ın
( 1 860- 1 902) oğludur. Dedesinin dedesi Der Andreas, mezkur kasabanın
Surp Agop Kilisesi'nin papazlarındandır. Annesi Yeğisapet ( 1 867- 1 947)
ise tanınmış mimar Bedros Kalfa Azaryan'ın { ?- 1 905 ?) kızıdır. Amcası
Yervant Der-Andreasyan ( 1 865- 1 945 ) da değerli bir yazardır.
Hrand Der-Andreasyan ilk tahsilini Bahçecik'teki Nerses Şuşanyan
Mektebi'nde yapmıştır. 1 7 Haziran 1 9 1 3 'te oradaki Yüksek Ermeni Mek­
tebi'nden mezun olmuştur. Aynı yıl Bahçecik'teki Ermenilerin Tedrisat
Heyeti'nden yardımcı muallim diploması almıştır. Yine aynı sene İstan­
bul'a gelerek, Üsküdar'daki Surp Haç Mektebi'nde bir yıl kadar görevde
bulunduktan sonra vatani vazifeye çağrılıp, yedek subay olarak Kuşada­
sı 'na ve Söke'ye gönderilmiştir. 1 9 1 9 yılı Şubat ayında terhis edilerek, İs­
tanbul'a avdet etmiştir. Aynı tarihte Tekirdağ'daki Hovnanyan Mektebi
müdürlüğüne atanmış ve bir sene kadar görevini sürdürmüştür. Müteaki­
ben İstanbul'a gelerek, Ortaköy'deki Surp Tarkmançats Mektebi'nde mu­
allimlik vazifesi deruhte etmiştir. İki yıl sonra müdür tayin olunmuş ve
1929'da istifa etmiştir. Bundan sonra da Bakırköy' deki Bezazyan ile Gala­
ta'daki Getronagan liselerinde ve 1949- 1962 yıllarında da Pangaltı Lise­
si 'nde Ermeni dili ve edebiyatı muallimi olmuştur. 1962- 1 972 senelerin­
de ise Getronagan Lisesi'nin müdürlüğünü ifa etmiştir.
1927- 1936 yılları arasında şehrimizde intişar eden Ermenice Aztarar
( Haberci) adlı günlük gazetenin neşriyatını da yönetmiştir.
1935'te İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi'nden mezun olmuş­
tur. Takriben 1 945'te Türk tarihiyle ilgili Ermeni, Fransız ve İngiliz kay­
nakları uzmanı sıfatıyla, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi'nde gö­
revlendirilmiş ve 1 9 7 1 'de emekliye ayrılmıştır.

• Ereınya Çelebi Köınürciyan'ın İstanbul Tarihi: 1 7 . Asırda İsıanbul adlı eserinin Kevor!:
Pamukciyan tarafından yayına hazırlanan 2. baskısında (Eren Yayıncılık, İstanbul,
1988, s. XXV-XXVll) "Hrand Der-Andreasyan ( 1 892- 1978)" başlığıyla yayınlanmıştır.

94
1 6 Nisan 1 972'de jübilesi yapılmıştır. 1 1 Eylül 1 978'de Bakırköy'deki
ikametgahında vefat ederek, cenaze merasimi Beyoğlu'ndaki Üç Horan
Kilisesi'nde icra kılınmış ve naaşı Şişli Ermeni Mezarlığı'na defnedilmiştir.
Der-Andreasyan 1 939'da Şake Mehteryan'la ( 1 9 14- 1 956) evlenmiş
ve bu izdivaçtan 10 Haziran 1 94 1 'de Jenya isminde bir kızı dünyaya gel­
miştir. Küçük kardeşi Krikor Andreasyan ise 1 897'de doğmuş olup, Erivan
Üniversitesi'nde öğretim üyesidir ve Almancadan Ermeniceye mufassal
bir sözlüğün müellifidir.
Der-Andreasyan tarafından Ermeniceden tercüme ve tahşiye oluna­
rak, büyük kısmı İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi tarafından neş­
redilen tarihi eserler şunlardır:

Eremya Çelebi Kömürciyan, lstanbul Tarihi, 1 7. Asırda lstanbul, İstanbul, 1 952,


XXX+ 343 sayfa.
Grigor Aknerli ( 1 8. yüzyıl}, Moğol Tarihi, İstanbul, 1954, x+56 sayfa.
Ôugas İnciciyan ( 1 758- 1883 ), 1 8 . Asırda lstanbul, İstanbul, 1 956, VIIl + l 9 1 + 1
sayfa ( 2 . baskısı: İstanbul, 1976 ).
Urfalı Matteos ( ?-1 145), Vekayiname , 952-1 1 36, İstanbul, 1 962, XY+41 l sayfa.
Polonyalı Simeon ( 1 584- 1637), Seyahatname , 1 608- 1 6 1 9, İstanbul, 1964,
Vll + 206 sayfa.
Minas Pıjişkyan ( 1 777- 185 1 }, Karadeniz Kıyılan Tarihi ve Coğrafyası , 1 8 1 7-
1 8 1 9, lstanbul, 1 969, VIII + 1 3 2 sayfa.
Kevork Oğullukyan ( 1 750?- 1828), Ruzname , 1 806- 1 8 1 0, İstanbul, 1 972, VI-
11+64 sayfa.
Petros di Sark is Gilanents ( ?- l 724 }, Kronoloji (ikinci kısmı anonim bir rnüver­
rihe ait "Nadir Şah'ın Tarihi"}, İstanbul, l 974, l 16 sayfa.

Henüz basılmayanlar ise Kağangaydualı Movses'in (7. yüzyıl), Mikha­


il Süryani'nin ( 1 1 26- 1 199), Genceli Giragos'un ( 1 200?- 1 27 1 ) , Sımpad
Kontestabi'nin ( 1 208- 1 276), Medzopalı Tovmas'ın ( 13 78- 1446) ve Mi­
kayel Çamçiyan'ın ( 1 738- 1 823 ) tarihleridir.
Der-Andreasyan, Ermeni kaynaklarına istinat ederek Tarih Dergisi, Ta­
rih Semineri Dergisi, Türkiyat Mecmuası, Tarih Enstitüsü Dergisi ve Güney­
Doğu Avrupa Araştırmaları Dergis i'nde bazı ilginç ve mühim makaleler ve­
ya çalışmalar da dercetmiştir. Tespit edebildiklerimiz kronolojik sıra ile
şunlardır:

"Müverrih Yardan, Türk Fütuhatı Tarihi (889-1 269}'', Tarih Semineri Dergisi,
1 937, c. 1/2, s. 1 53-244.
"Türk Tarihine Ait Ermeni Kaynakları", Tarih Dergisi, no. 1 , 1949, s. 95- 1 1 8;
no. 2, 1 950, s. 401 -438.

95
"Mary Lucille Shay, The Ottoman Empire from I 702 to I 734, as revealed in des­
patches of ıhe Venetian Bailli", Tarih Dergisi, no. 5 -6, 1 95 1 - 1 952, s. 1 74-1 78.
"Ermeni Seyyahı Polonyalı Simeon'un Seyahatnamesi, 1 608- 1 6 1 9", Türkiyat
Mecmuası,, c. 10, 1 95 1 - 1953, s. 269-276.
"Balatlı Kevork'a Göre Edime Vak'ası", Tarih Dergisi, no. 1 5 , 1960, s. 47-64.
"III. Selim ve iV. Mustafa Devirlerine Ait Kevork Oğullukyan'ın Ruznamesi",
Tarih Dergisi, no. 1 6, 1 96 1 , s. 63-70.
"Bir Ermeni Kaynağına Göre Celali isyanları", Tarih Dergisi, no. 1 7- 1 8, 1 962-
1 963, s. 27-42.
"Aktamar Kilisesi", Tarih Dergisi, no. 2 1 , 1 966, s. 77-82.
"Abaza Mehmed Paşa", Tarih Dergisi, no. 22, 1 967, s. 1 3 1 - 1 42.
"ikinci Viyana Muhasarası ve Müteakip Harplere Ait Orijinal Bir Ermenice
Kaynak", Güney-Dolu Awupa Araşurmalan Dergisi, c. 1, 1 97 1 , s. 1 95- 1 96.
"14. ve 15. Yüzyıl Türk Tarihine Ait Ermenice Ufak Kronoloj iler ve Kolofon­
lar", Tarih Enstitüsü Dergisi, no. 3, 1 972, s. 83- 148.
"Eremya Çelebi'nin Yangınlar Tarihi", Tarih Dergisi, no. 27, 1 973, s. 59-84.
"Osmanlı Rumelisi Tarih ve Coğrafyası", Güney-Dolu Avrupa Araşnrmaları
Dergisi, no. 2-3, 1 973- 1 974, s. 1 1 -85; no. 4-5, 1 975- 1976, s. 101-152.
"Celalilerden Kaçan Anadolu Halkının Geri Gönderilmesi", 1smail Hakkı
Uzunçarşılı Armağanı, Ankara, 1 975, s. 45-53.

Hrand Der-Andreasyan tarafından tercüme edilerek "D. A. H." imza­


sı ile neşredilmiş, dört adet Ermenice roman da vardır. Müellifleri ve isim­
leri şunlardır:

Jean Rameau ( 1 859- ?), "Rahibin Aşkı", 1 926, 291 sayfa.


Knut Hamsun ( 1 860- 1 952), "Viktorya", 1 928, 1 4 1 sayfa.
Henri Duvemois ( 1 875-1937), "Kızıl Canavar", 1 929, 238 sayfa.
lvan Turgeniev ( 1 8 1 8- 1 883 ), "Asil Bir Yuva", 1 930, 269 sayfa.

Der-Andreasyan'ın İstanbul Ermeni basınında da dercedilen kıymetli


araştırmaları ve makaleleri mevcuttur.
Burada sözümüzü bitirirken, aziz hatırası önünde hürmetle eğiliyoruz.

96
Aktör Çobanyan'ın Otobiyografisi *

Tarih ve Toplum dergisinin Şubat 1994 sayısında, Sermet Muhtar Alus'un


( 1 887- 1 952) "Direklerarası Ramazan Piyasası" başlıklı bir makalesi derce­
dilmişti (s. 32-34). Muhteviyatında, komedyen Krikor Çobanyan'ın ( 1 86 1 -
1944) d a adı geçmekteydi. Bu vesile ile v e ölümünün 50. yıldönümü mü­
nasebetiyle, son zamanla.ra kadar Ermeni kaynaklarında ve bugüne kadar
da Türkçe mehazlarda, hakkında pek az bilgi mevcut olan bu emekli sah­
ne sanatkarını kendi kaleminin tercümesinden tanıtmayı arzu ettik.
Seneler önce, Ermeni Patrikhanesi'nin arşivinde, daha fazla ismen ta­
nınan işbu aktörün ErmeniCe otobiyografisine tesadüf etmiştik.
Bundan istifade ederek, Patrikhane'de görevli bir şahıs, ölümü müna­
sebetiyle imzasız ve tarihsiz bir yazı hazırlamıştır. Muhteviyatında, 83 ya­
şında vefat ettiğini kaydetmiş olduğundan, öldüğü tarih de meydana çık­
mıştır. Yazı değerli ve enteresan bilgiler ihtiva ettiği için, dostumuz Sayın
Agop Ayvaz tarafından, yaklaşık yarım yüzyıldan beri muntazaman neşre­
dilen Kulis sanat dergisinde dercedilmesini uygun görmüştük ve bu husus­
ta kendisine söz vermiştik. Ancak, arkası kesilmeyen acele meşguliyetle­
rimizden dolayı, son zamanlara kadar vaadimizi yerine getirememiştik.
Dergi, 1 992 yılının sonlarına doğru, maddi sıkıntılar sebebiyle kapan­
mak tehlikesi geçirdiğinden, sözümüzü tutmak için, kısa bir önsöz ve ya­
zıda ismi geçen şahısların adı veya soyadları ile, doğum ve ölüm tarihleri­
ni de ilave ederek, baskıya hazırladık. Böylece derginin Aralık 1 992 sayı­
sında makalenin intişarına imkan hasıl oldu.
Görüleceği gibi, yazının muhteviyatı yalnız kendi biyografisi için değil,
diğer Ermeni sahne sanatkarlarının terceme-i halleri için de önemlidir.
Otobiyografinin metnini, Tarih ve Toplum dergisinin tiyatrosever oku­
yucularının istifadesine sunuyoruz.

OTOBiYOGRAFi
1 86 l 'de, Kumkapı'da, mütevazı bir ailenin çatısı altında dünyaya geldim.
Tahsilimi aynı semtteki Bezciyan Mektebi'nde sürdürürken, göz ve burun
hastalığım sebebiyle, doktorlar okula gitmemi men ettiler. Bundan dolayı,

• Tarih \le Toplum dergisinde ( no. 1 25, Mayıs 1 994, s. 43-44) yayınlanmıştır.

97
henüz on dört yaşındayken, annem beni okuldan çıkarıp akrabalarımızdan
bir sedefçinin yanına koydu. Bu iş de hastalığıma zarar verdi. Pederimi er­
kenden kaybetmiş olduğum için, annem beni Patrikhane Kilisesi'nin dahi­
li işleri sorumlusu Papaz Sukias'a yardımcı yaptı. O sıralarda, mezkur kilise­
de işbu görevde bulunan dört kişi vardı. Birincisi Hacı Sebuh, Üsküdar'da­
ki Surp Haç Kilisesi'nin başmugannisi Yennok'un (Kuyumciyan, 1866-
1945 ), halen hayatta olmayan amcası idi ki, sonradan papaz takdis edilerek,
Der Haçadur adını aldı. İkincisi Diratsu Haçadur idi. Üçüncüsü, Diratsu
Ôazaros da ilerde papaz olmuştur ve halen Makriköy (Bakırköy) Kilisesi'nde
görevlidir. Dördüncüsü de ben oldum. Fakat uzun müddet bu vazifede kal­
madım. Çok küçük yaştan beri tiyatro meraklısı olduğum için, l 7 yaşında
iken, Gedikpaşa Tiyatrosu'nda Agop Vartovyan'ın
. (Güllü Agop, 1 840- 1902)
yanında aktör kaydedildim.
Birkaç yıl geçtikten sonra, 1 88 l 'de (Mardiros) M ınakyan ( 1 837-1 920) Tif­
lis'ten lstanbul'da döndü ve Dramatik Tiyatro Kumpanyası'nı yeniden teş­
kilatlandırdı. Zira Vartovyan Saraya alınmıştı. 1 884'te Serovpe Benliyan
( 1 835 - 1 900) Operet Heyeti ile Yunanistan'a gittim. 1 885'te aynı heyet ile
Mısır'a turneye çıktık. Bu defa, Mınakyan da Benliyan'ın heyeti ile beraber­
di. Kumpanya altmış kişiden ibaretti. Bunlar arasında, Asdğik (Kantarci­
yan, 1852- 1 884) ve kız kardeşi Siranuş ( 1 862- 1932), (Yeranuhi) Karakaş­
yan ( 1 848- 1 924) ve kız kardeşi (Verkine) Karakaşyan ( 1 856- 1 933), Madam
(Zabel) Hekimyan ( 1 856- 1938), Ağavni-Zabel (Çilingiryan, 1 859- 1922)
ki, sonradan (Rupen) Binemeciyan ( 1 857 - 1 9 10) ile evlendi, Büyük Çap­
rasd ( Mikayel Çaprasdciyan, 1848- 1907 ) , Tavit Tıryants ( 1 840- 1 899), Ru­
pen Binemeciyan ve sair sahne sanatkarları vardı.
10 Mayıs l 885'te lstanbul'a avdet ettik ve Mınakyan yine heyetin dümeni­
ni eline aldı. O sıralarda kumpanyanın teşkilatı şu şekilde idi: Rejisör: Mı­
nakyan; aktörler: Manuk Sisak (Setyan, 1 839- 1897), Seferyan, (M ikayel)
Çaprasdciyan, (Dikran) Matosyan, (Harutyun) Aleksanyan ( 1 857- 1 9 18),
(Dikran) Sancakciyan ( l 845-191 4'ten sonra); suflör: Ardaşes ve ben. Ak­
trisler ise şu sahıslardan ibaretti: Mari-N ıvart ( 1 853-1885 ), (Zabel) Hekim­
yan, Verkine Karakaş(yan), Satenik ki, sonradan Matosyan'ın eşi oldu,
Matmazel Azniv ( 1 866- 1 929) ise Mınakyan'ın oğlu (Aram) ile evlendi ve
Koharik Şirinyan ( 1 860- !}.
işbu kumpanya birçok değişiklikler geçirdi. Mesela, Madam Kınar (Sıvaci ­
yan, l 876- l 950) da iştirak etti. Ancak, Mınakyan yaşlanmış olduğundan, ar­
tık işine devam edemedi. Devam etmek isteseydi bile, arkadaşlarından he­
men hemen hiçbir kimse kalmamıştı. Sisak (Setyan), (Kevork) Holas ( 1 858-
1907 ), Binemeciyan, Aleksanyan, Matosyan, Sancakciyan, Madam Satenik
vefat etmişlerdi. Mari-Nıvart ise hayat sahnesinden çok erken uzaklaşmıştı.
Ben, komedyen Naşid Bey'le (Özcan, 1886- 1 943 ) sevdiğim işi devam etme­
ye mecbur kaldım. Naşid Bey bana karşı çok hürmetkar davranırdı. Beni pe-

98
deri gibi sayardı ve daima elimi öperdi. Artık benim de istirahat zamanım
gelmişti. İşten çekilerek, Amerika'ya gidip sevgililerimin yanında müreffeh
bir ömür geçirmek gerekiyordu.
l O Aralık 1 93 1 'de İstanbul'dan ayrıldım ve 6 Ocak l 932'de bizim Noel gü­
nü New York'a vardım. Geçmiş günlerimin birçok tatlı ve acı hatıralarını
da beraber götürdüm. Orada, büyük oğlum Vahram'ın evine yerleştim. Do­
kuz buçuk ay New York'ta kaldıktan sonra, aynı yılın Ekim ayının ZZ'sinde,
oradan gemiye binerek, altı günde Galveston'a vardım. Oradan da iki gün
ve iki gece trenle seyahat ederek, Los Angeles'a geldim. Burada, ikinci oğ­
lum Yervant, gelinim ve iki torunum beni karşıladılar. Böylece, 3 1 Ekim
1 93 2 tarihinden beri, Los Angeles'ta sevgililerimle birlikte yaşamaktayım.
5 Mart 1 933'te, dostlarımın ısrarı üzerine, amatör sanatkarlarla bir temsil
verdik. Sahneye koyduğumuz piyes, Evliliğin Sürprizleri isimli üç perdelik bir
komedi idi ki, çok başarılı geçti. Fakat, ülke işsizlik içinde çalkalanıyordu,
bu yüzden 1 85 dolarlık masrafını ancak karşılayabildik.
işbu temsilde, dünyaca ünlü rejisör Rupen Mamulyan'ın (Rouben Mamo­
ulian, 1 897- 1 987) annesi, oğlu kadar istidatlı olan sahne sanatkarı Verkine
Mamulyan ( 1 876- 1 972) da hazır bulunmuştu. Her sene hayır işleri için
temsiller tertip eder. Beni evine davet etti ve bu gibi temsillere katılmamı
rica etti. Ben de memnuniyetle kabul ettim.
23 Mart l935'te New York'taki büyük gelinim ki, henüz 34 yaşına yeni ayak
basmıştı, menfur bir hastalığın kurbanı oldu. Böylece, 74 yaşımda böyle büyük
bir kayba uğradım. Ömrüm çok fırtınalı ve aynı zamanda neşeli geçmiştir.
1 888'de Madam Azniv Mınakyan'ın kız kardeşi ile evlendim. 1 898'de iki ök­
süz bırakarak vefat etti. Tekrar evlenmemeye kararlıydım. Ancak, annemin
ihtiyarlığı, evlatlarımın küçük yaşta olmaları, iş icabı evde bulunamamam se­
bebiyle ve bilhassa kız kardeşimin ısrarı üzerine, ikinci defa olarak, harf dö­
kümcüsü Hagop Dzerunyan'ın ( 1 866- 1 93S 'ten sonra) küçük kız kardeşi ile
evlendim. İki evladım daha dünyaya geldi. Fakat mukadderat beni tekrar hır­
paladı. Dokuz yaşındaki küçük oğlum Jirayr, menenjit denilen meşum hasta­
lığın kurbanı oldu. Cenaze günü Kurban Bayramı'na tesadüf etmişti. Kum­
panyamızın gece gündüz temsilleri vardı. Evimiz Kadıköy'de idi. Cenaze me­
rasiminde kilisede bulunan arkadaşlarım, ayinlerden sonra mezarlığa gitme­
me imkan vermeden, adeta beni zorla vapura bindirdiler ve Şehzadebaşı'nda­
ki tiyatroya götürdüler. O gün temsil edilecek piyes, Pierre Duchemin veya Ya­
bancı Kız idi ki, içinde önemli rolüm vardı. Ve en acıklı husus şu idi ki, kan
ağlayan yüreğimle, hem ben gülecektim, hem de başkalarını güldürecektim...
O gün, ömrümün en bedbaht günlerinden birini yaşadım.
Yine de Allah'a şükürler olsun ki, aktörler arasında en şanslısı ben olmu­
şumdur. Zira bu yaşımda hem ben, hem eşim, evlatlarım sayesinde kaygısız
bir hayat sürmekteyiz.

99
Leblebici Horhor Operetinin Söz Yazarı
Takvor Nalyan *

Unutulmaz muharrir, rahmetli Refii Cevad Ulunay, Milliyet gazetesi­


nin 3 Haziran 1 965 tarihli sayısında, "Bir Işık Doğuyor" başlığı altında,
Leblebici Horhor Ağa opereti hakkında bir yazı kaleme almıştı. İşbu maka­
leden, sözü geçen ünlü �serin librettosunu yazanın Takvor Nalyan oldu­
ğunu bilmediği anlaşılmaktaydı. Bunun üzerine merhum Refik Ahmed
Sevengil bir açıklamada bulunmuştu� Biz de, '
o zaman yegane kaynağımız
olan, tiyatro tarihçisi Sarkis Tütünciyan'ın (mahlası Şarasan, 1 880- 1 948)
Tırkalıay Pemın yev ir Kordz:içneri (Türkiye Ermenileri Sahnesi ve Yaratı­
cıları) adlı 1 9 1 4- 1 9 1 5 yıllaru:ı.da İstanbul'da basılan kıymetli eserinden (s.
1 06- 1 08) istifade ederek, hakkında bir biyografi hazırlayıp kendilerine
göndermiştik.
Sonraları elimize iki yeni kaynak daha geçti. Bunlardan birincisi Dr.
Kamik lstepanyan'ın 1 962-1 975 yıllarında Erivan'da münteşir üç ciltlik
Urvakidz: Arevmıdahay Tadroni (Batı Ermenileri Tiyatrosu Taslağı) adlı
mühim eseridir (c. II, s. 1 18- 1 20). İkincisi ise aktör ve yazar N işan Beşik­
taşlıyan'ın ( 1 896- 1972), 1 969'da Antilyas'ta (Lübnan) neşredilen Tade­
ragan Temker (Tiyatro Simaları) ismini taşıyan geniş biyografik eseridir (s.
347-355 ) .
Aşağıda sunduğumuz hal tercümesi, özellikle birinci kaynaktan istifa­
de edilerek hazırlanmıştır.
Burada Nalyan'ın ölüm tarihi hakkında iki söz söylemeyi lüzumlu gö­
rüyoruz. Tütünciyan ve lstepanyan 1 876'da vefat ettiğini kaydetmişlerdir.
Beşiktaşlıyan ise eserinin 346. sayfasında, Nalyan'ın resminin altında, öl­
düğü tarihi 1 878 olarak göstermektedir. Diğer taraftan 353. sayfada, 1 877
yılı Kasım ayında son defa sahneye çıkmasından beş ay sonra vefat ettiği­
ni yazmaktadır. Cenaze merasiminin ise Aralık ayında sönük bir halde ya­
pıldığını ilave etmektedir. Görüldüğü üzere öldüğü ay ve hatta yıl müp­
hem kalmaktadır. Olabilir ki, Beşiktaşlıyan "hafta" yerine yanılarak "ay"
kelimesi kullanmıştır. Bunu kabul edersek aylar uymaktadır. Ancak bu se-

• Tarih ve Edebiyat Mecmııası'nda (no. 4, Nisan 1 979, s. 83-85 ) yayınlanmıştır.

1 00
fer de sene uymamaktadır. Zira bu takdirde 1 877 yılı Aralık ayında vefat
etmiş olması gerekmektedir. Kayda değer bir başka husus da, Istepan­
yan'ın eserinin üçüncü cildinin sonunda (s. 3 89-407) bulunan Batı Erme­
nileri aktör, rej isör ve piyes müelliflerinin listesinde (s. 3 79), Nalyan'ın
ölüm tarihinin 1 879 olarak kaydedilmesidir. Kanaatimizce bunun bir bas­
kı hatası olması daha muhtemeldir. Zamanın Ermenice gazetelerinin ko­
leksiyonları elimizin altında bulunmadığı için, maalesef bu hususları ay­
dınlatamadık.
Aktör, muallim, mütercim, bariton ses sanatkarı ve müellif Takvor
Nalyan 1 843'te Hasköy'de doğmuştur. Tahsilini, eskiden Yedikule Erme­
ni Hastanesi'nin bitişiğinde bulunan Surp Pırgiç (Aziz Kurt�rıcı) adlı
mektepte yapmıştır. Zekası, çalışkanlığı, kuvvetli iradesi ve lisan öğrenme
istidadı ile muhitinin nazarı dikkatini celbetmiştir. Parlak surette mezun
olduktan sonra, bir müddet lstanbul'da, 1 865 - 1 868 yıllarında ise Mısır'da
öğretmenlik yapmıştır.
1 868'de lstanbul'a döndükten sonra, sahne hayatına atılarak, Güllü
Agop'un (Hagop Vartovyan) Gedikpaşa'daki tiyatro heyetine intisap etmiş
ve kısa sürede bu topluluğun başlıca şahsiyetlerinden biri olmuştur. Ölümü­
ne kadar da hemen hemen yalnız bu kampanyada çalışmıştır. Ancak bir de­
fa Dikran Çuhacıyan'ın ( 1836- 1 898) operet kumpanyasına katılmıştır.
Üzerine aldığı başlıca roller şunlardır:
Valante ( iki Çavuşlar), Bravadura (Ben Leil), Yitelli (Sez:ar Barcia), Pal
(lman, Ümit ve Muhabbet), Jonatan (Amerikalı Korsanlar) , Kont Peniye
(Malta Karsan/an) , Gaspar Kadrus (Monte Kristo), Hırsız Şopar (Lyon Ta­
tarı). Bu son iki rolde büyük başarı kazanmıştır. Bu rollerde hiçbir kimse
onun seviyesine ulaşamamıştır.
Noble Pere rolleriyle komedilerde de muvaffak olmuştur. Gali Buyant
(Perrük ), Kombua (Dr. Şiendan), Şaponye (Madam Uyuyor) ve Memiş
Ağa (Ayyar Hamz:a) rollerinde büyük muvaffakiyet elde etmiştir. Operet­
lerde ise premier bariton roller almıştır.
Takvor Nalyan aynı zamanda üretken bir mütercim olmuştur. Vartov­
yan'ın Türkçe piyeslerinin, vodvillerinin ve operetlerinin büyük kısmını
o tercüme etmiştir. Offenbach'ın ( 1 8 1 9- 1 880) Güz:el Ellen (La Belle Hel­
lene) opereti, Schiller'in ( 1 759- 1 805) 1 782'de yazdığı Hırsız:lar dramı ve
Telemak Diana'nın Mabedinde adlı eser en mühim tercümeleridir. Solo ve
düet Ermenice iki şarkısı da mevcuttur. Düet şarkısının adı Vatansever Bir
Askerin Gayreti'dir ki, kadın sahne sanatkarları Azniv-Hıraçya ( 1 853-

101
1 920) veya Verkine Karakaşyan'la ( 1856- 1 933 ) birlikte icra etmiştir. Ay­
nı zamanda mizahi yazılar da kaleme almış ve şöhretli Ermeni komedi
müellifi Hagop Baronyan'ın ( 1 842- 1 89 1 ) yakın dostları arasında bulun­
muştur.
Nalyan'ın ismini ebedileştiren, 1 873'te tamamladığı ünlü şaheseri
Leblebici Horhor Ağa operetinin librettosu olmuştur. Bu eseri, Türk operet
tiyatrosu repertuvarında eskiden beri parlak ve mümtaz bir yer işgal et­
mektedir. Bu operet yalnız İstanbul'da değil, aynı zamanda bütün Şark
aleminde sürekli alkış toplamıştır. Mevzuu, biraz Moliere'in ( 1 622- 1 673 )
Monsi.eur de Pourceaugrıac'ına benzerse de, şahıslar ve örfler tamamen Şar­
ka ve bilhassa Türkiye'ye aittir. Eser Sultan il. Mahmud'un ( 1 784- 1 839)
son devrini canlandırmaktadır. Nalyan bu eserini, Vartovyan Kumpanya­
sı'nın suflörü olan Dikran Kalemciyan'ın ( 1 844- 1 920) teklifi ile hazırla­
mıştır. İlk temsili 1 7 Kasım 1 875'te Fransız Tiyatrosu'nda, Çuhacıyan'ın
yeni teşkil ettiği Operet Kumpanyası tarafından verilmiştir. Bu ilk temsil­
de, Leblebici Horhor Ağa rolünü Nalyan kendisi oynamıştır. Eser sonra­
dan Ermeniceye, Yunancaya ve Almancaya da tercüme edilerek muhtelif
memleketlerde sahneye konmuştur. Operetin gerek manzum, gerekse
mensur kompozisyonu, tiyatro dili bakımından zengindir. Nalyan, Türk­
çedeki derin vukufu ile, Türk edipleri tarafından da bir otorite sayılmış­
tır. Diğer eserleri ise maalesef kaybolmuştur.
Takvor Nalyan'ın, Vartovyan Kumpanyası'nın Selanik turnesinden
dönüşünde, veremden mustarip olduğu anlaşılmıştır. Doktorlar sahneye
çıkmamasını tavsiye etmişlerse de dinlememiştir. Son defa, 1 877 yılı Ka­
sım ayında Lyon Tatan adlı piyeste rol almıştır.
Orta boylu, tıknaz, kırmızı yanaklı ve bakışları tesirli bu ı::enç ve isti­
datlı sanatkar, ne yazık ki henüz 35 yaşında iken ölmüştür.

1 02
Kendi Kalemiyle Mardiros Mınakyan *

Ölümünün üzerinden yarım asırdan fazla bir zaman geçen Mardiros Mı­
nakyan, 1 854'te henüz 17 yaşında iken ilk defa sahneye çıkmış ve 1 9 1 9'a
kadar tam 65 yıl sahnede kalarak 300 kadar rol almıştır. Tiyatroya büyük
bir aşkla ve şevkle bağlanmıştır. Buna misal olarak şu vaka gösterilebilir:
1 890 sıralarında Edime'de, bir temsil esnasında, oğlu Arşag'ın vefatı­
nı kendisine bildirirler ve oyunun yarıda bırakılmasını teklif ederler. Fa­
kat o, bu teklifi kabul etmez, ender bir başarı ile rolüne devam eder.
Son zamanlara kadar Türkiyeli Ermeni sahne sanatkarları hakkında
mevcut en mühim eser, Sarkis Tütünciyan'ın "Şarasan" mahlasıyla
1 9 15 'te lstanbul'da neşrettiği kitaptı. Geçen yıl, mizah muharriri ve sah­
ne sanatkarı N işan Beşiktaşlıyan'ın Taderagan Temker (Tiyatro Simaları)
adlı 1 . 1 40 sayfalık muazzam bir eseri Beyrut'ta intişar etti. 139- 1 93 . sayfa­
ları Mardiros Mınakyan'a hasredilen eserde, ilk defa Mınakyan'ın otobi­
yografisine tesadüf ettik.
Müellif, bu otobiyografiyi 1 90 1 yılı Kasım ayında bazı dostlarının ısra­
rı üzerine kaleme aldığını ve 1 872 yılına kadarki zamanı ihtiva ettiğini
kaydettiği halde, kaynağını maalesef bildirmemektedir. Bu terceme-i ha­
lin Türk tiyatro tarihi ile uğraşanlara meçhul kaldığını tahmin ederek,
Türkçeye çevirmeyi faydalı bulduk. Eserin 1 40- 1 44. sayfalarını işgal eden
metnin tercümesini sunuyoruz.

OTOBiYOGRAFi
1 83 7'de Hasköy'de doğup, çocukluğumda orada tahsil gördüm. Ebeveynim
fakirdi. Pederim beylik terzisi idi. Küçükken, aileme yük olmamak için, sa­
bahları mektebe gitmeden, pederimin hazırladığı pantolonların düğmeleri­
ni dikerdim. Mektepten dönüşümde eve su taşımak da benim vazifemdi.
Mektepte öğle yemeğimi şunun bunun artıklarından temin ederdim. ilk
tahsilimde epeyce başarılı idim; dolayısıyla üst kısma çabuk terfi ettim. Ho­
calarım beni çok severdi, bilhassa müdür Toros Zorayan ki, her sene iki de­
fa elbisemi ve mektep ihtiyaçlarımı temin ederdi. Her yılbaşında bir kitap,
bir takvim veya bir resim hediye verirdi. 13 yaşında iken, zavallı annem, ar­
tık sefaletten bıkarak, ağabeyimi bir çömlekçinin, beni de komşumuz değir-

• Hayat Tarih Mecmua.sı'nda (no. 1 1 , Aralık 1 97 1 , s. 32-34) yayınlanmıştır.

Zamanlar, Mekanlar, insanlar/ Kevork Pamukciyan F: 8 1 03


menci Manuk Ağa'nın yanına çırak olarak gönderdi. O günden itibaren,
sırtımda bir sepet, üzerimde de beyaz bir Acem gömleği olduğu halde her
gün Ayvansaray'da bulunan patronumun dükkanına ve akşamüzeri de dolu
sepetle Hasköy'deki evine gitmeye başladım. Bir ay kadar bu vazifemi ifa et­
tikten sonra, bir pazar sabahı, eski dindarlığımın teşvikiyle kiliseye gittim.
Doğrusu bu kıyafetle içeri girmeye utanıyordum.
Arkada dururken Badveli1 Zorayan beni gördü ve şaşkınlıkla bana şöyle hi­
tap etti:

Bu Çocuğu Kurtarın
"Yahu Mardik neredesin, o ne kıyafettir?"
Keyfiyeti öğrendikten sonra, kolumdan tutup, kilisenin idare heyetinin ya­
nına götürüp:
"Ağalar, bu çocuk tahsilde epeyce başarılıdır, bir şey olabilir, fakat ebevey­
ni, yoksulluk sebebiyle onu değirmenci yanına çırak olarak vermiş, rica ede­
rim onu kurtarın" dedi.
Hagop ve Hovhannes Burunsuzyan biraderler derhal teklifi kabul ederek,
pederimi çağırtmak üzere, zangocu eve gönderdiler. Pederim evde bulunma­
dığından annem geldi. Günde bir okka ekmek vaat ederek, annemin rıza­
sıyla beni himayeleri altına aldılar. Evlerinin vekilharcı Nikoli, beni derhal
Galata'ya hamama götürdü. Temizlendim, yeni elbise ve ayakkabı giydim ve
çamaşırlarımı alarak Hasköy'deki hamilerimin ellerini öptükten sonra eve
döndüm. Tam beş yıl böylece devam ettim. Artık bir gençtim. Bir zengin
evladı gibi yemeğim gelirdi. Benim de yemeğime ortak bir fakir vardı. Sev­
gili hamilerimin hatırası aziz olsun. Beş sene büyük bir hevesle çalıştım. Er­
meni lisanı hocam Diratsu2 Kambur Garabed'di; Fransızca için önce H.
Tüysüzyan, sonra da Karekin Çaprasdcıyan'dı; matematik için Simon Mi­
kayelyan'dı. Alicenap hamilerimin vefatında epeyce ilerlemiştim. Artık
mektepte yardımcı muallim olabilirdim. Yavaş yavaş dışarıya atıldım. Ge­
dikpaşa'da, Eyüp'te, Yedikule Ermeni Hastanesi mektebinde matematik ho­
cası oldum. Hasköy'deki Nersesyan Mektebi'nin salonunda da bazen tem­
siller veriyorduk.

"Önce Kız Rolüne Çıkıyorum"


Rollerimizi öğreten müteveffa K. Çaprasd'dı. O sırada mektebin arka soka­
ğında bir tiyatro binası inşa edildi. Piyes, Mıkhitaryanların telif ettiği Mel'un
Aile idi. Bu esnada, opera tiyatrosunun sahibi ve müdürü Naum Efendi, bil­
mem kaç yıl lstanbul'da başka bir tiyatro açılmaması hususunda bir imtiyaz
elde etmiş olduğundan, dava açtı ve Hasköy'deki tiyatroyu kapattırıp yıktır­
dı. Ekşiyan'ı, Mağakyan ve Acemyan'ı orada tanıdım. Bunlar bilahare Be­
yoğlu'nda Naum'un tiyatrosunda temsiller verirken beni de davet ettiler.

1 04
Naum'un sahnesinde ilk rolüm, kız bulunamadığından, Aristotheme trajedi­
sinde Gesira rolü idi. Ekşiyan, Aristotheme rolünde takma sakal takıyordu.
Ölen kızının mezarına girdikten sonra kuliste bir sigara içecek kadar vakti
kalıyordu. O gün nasılsa vakti geciktirir. Sonra ansızın vaktinin geldiğini ha­
tırlayarak, sakalını takmayı unutur ve sakalsız olarak sahneye çıkar. Galeri­
den bir yaramaz:
"Aristotheme, kederinden içerde sakalını yolmuş" diye bağırmaz mı?
Birkaç yıl sonra, yani 1 859'da, Altunyanların, Meryemkulilerin teşebbüsü
ile ve Hurdacıyan'ın müdüriyeti tahtında Şark Tiyatrosu açıldı. Muallimli­
ğin ağır yükünden kurtulmak vakti gelmişti. Aktör oldum.
Ekşiyan, Mağakyan, Acemyan büyüklerimizdi. Benliyan, Fasulyeciyan, Tır­
yants, Çerazi, Sedefciyan, Lıcetsi, Mirasyediyan, Madam Arusyak ve kız
kardeşi Madam Ağavni arkadaşlarımızdı. Üstadımız da eski İtalyan aktörü
M . Asti idi.
ilk temsilimiz iki Çavuşlar dramı ile Pulçinella komedyası idi. Kışları tam
maaşla temsiller veriyorduk, yazları ise yarım maaşla prova yapıyorduk. Ter­
ziyan, Tığlıyan, Beşiktaşlıyan, hepsi de tercüme ve telif eserlerle yardımda
bulunuyorlardı.
İki sene bu şekilde devam etti. Bir gece, ikinci devrenin sonunda, kaçıncı kı­
sımda hatırlamıyorum, Ekşiyan oyuna devam etmek istemiyor, "Para iste­
rim" diye haykırıyordu. Dışarıda el ayak gürültüsü, içerde ise para münaka­
şası vardı. Nihayet perdenin arkasından dışarı çıkıp, "Aç çalışamam, bu
adamlar bize ekmek parası vermiyorlar" diye bağırdı. Localardan birkaç kişi
içeri girdiler. Senet mi, söz mü, para mı verdiler bilmiyorum, temsile devam
ettik. Fakat ertesi gün tiyatro kapandı. Aynı yılın kış mevsiminde, bir turne
yapmak için grup halinde İzmir'e gittik. Başlangıçta çok muvaffak olmuştuk,
fakat gitgide başarımızı kaybettik. O mevsimde Matmazel Baydzar Papazyan
ve Tovmas Fasulyeciyan tekrar sevişip Traşgan'a giderek evlendiler.
Avdetimizde Sırapyon Hekimyan, Şark Tıyatrosu'nu kiraladı. Çok geçme­
den Simon Tıngıryan da ona ortak oldu. Bu esnada Vartovyan'la Karakaş­
yanlar, müteakiben 1 867'de Sırapyon Manas'ın tavassutu ile bir Fransız
opera heyeti geldi, biz de açıkta kaldık.

Öğretmenliğe Dönüş
Tekrar muallimliğe müracaat etmek lüzumu hasıl oldu. Vartovyan, Benliyan
ve diğerleri birleşerek ötede beride temsiller veriyorlardı; ben ise Gedikpa­
şa taraflarında vazifeme devam ediyordum. Bu esnada Aramyan Cemiyeti,
Kayseri'ye bir muallim ve bir de muallime göndermek istiyordu. Senekerim
Manukyan'a beni takdim ettiler. Kabul olundum. Sonra Yedikule Ermeni
Hastanesi gardiyanı -Boğos Hovhannes'in vasıtasıyla Üsküdar'da muallime
Matmazel İmasduhi'yi buldum ki, 2 1 Ekim 1 869'da Madam Mınakyan ol­
du. Samsun tarikiyle Kayseri'ye gittik.

1 05
Bir vaka anlatayım. Yolda Çakmak adlı Ermeni köyüne uğradık, muallimlik
için Kayseri'ye gittiğimizi biliyorlardı. "Birader, kendisi de, zevcesi de oku­
yandır" dediler. Biri sıtması için elime bir pamuk parçası veriyordu, diğeri
de zevcemi ölüm döşeğinde olan bir hasta için dua etmeye davet ediyordu.
Refikam dua etti ve hasta öldü. Sağır ve dilsiz bir kız için de dua etti, avde­
timizde kızın konuştuğunu işittik. Mükafat olarak bize bulgur ve hamurişi
hediye ettiler. Bu şekilde Kayseri'ye varıp, dört sene yorucu muallimlik va­
zifesi ile orada kaldık. Artık sıkılıyordum. Manukyan'ın müsaadesi ile 1 873
yılı sonlarında, üç evladımla birlikte İstanbul'a döndüm.
Kayseri'de iken, tiyatro ilanlarını ve Vartovyan'ın müdüriyeti tahtında veri­
len temsillerin haberlerini gazetelerde okuyarak içim sızlıyordu. İşte bundan
dolayı avdet ediyordum. Zevcem İstanbul'da aktörlük mü, muallimlik mi ya­
pacağımı sorduğu zaman, tabiatıyla ben ikincisini söylüyordum. Fakat İstan­
bul'a ayak bastığım gün, köprünün üzerinde, Ortaköy'de bir tiyatro heyeti teş­
kil eden Kalemciyan'la karşılaştım ki, avdetimi işiterek beni bekliyormuş.

Tıflis Ziyareti
Yapılan davet üzerine ertesi gün Ortaköy'e gittim ve orada başarılı temsiller
veren Mağakyan'ı, Atamyan, Sisak, Tıryants, Matteosyan, Madam Hıraçya,
Matmazel Asdğik, Siranuş'un kız kardeşini vs'yi gördüm. Gedikpaşa Tiyat­
rosu'nda da Vartovyan'ın idaresinde Türkçe temsiller verilmekte idi. O da
beni istediği halde, ben diğer heyeti tercih ettim. Burada beş aylık karlı bir
devremiz_ oldu. Başarılı yardım temsileri veriyorduk.
Agop Balyan'ın sayesinde, devreyi neşe ve büyük memnuniyetle bitirdik.
Yaz mevsiminde ise ben ve Tıryants, Vartovyan'ın heyetine girdik. Seneler
geçti. Sonra Tiflis'e davet olundum. Apkar Hovhannesyants İstanbul'a gel­
mişti. Atamyan ve Karakaşyanlar'la birlikte bir sezon geçirdim. Ertesi yıl
Amaduni İstanbul'a geldi ve Madam Hıraçya, Matmazel Mari-N ıvart ve
Sancakcıyan'la birlikte beni tekrar Tiflis'e götürdü. Atamyan yine orada idi.
İyi bir mevsim geçirdik. Hususi tiyatro heyeti lağvolundu. lstanbul'da Var­
tovyan'ın yanına döndük. Vartovyan, padişahın yüksek takdirlerine nail ol­
muştu. Şimdiye kadar idare ettiği işi ben deruhte ettim. Kabiliyetime göre
piyesler seçerim. Tercüme eder veya ettiririm. Az çok heyeti idare ederim.
Birini gücendiririm, diğerini kendi tarafıma celbederim. Birinin yüzüne gü­
lerim, diğerininkine ağlarım. Birine ciddi bir rol vaat ederim, diğerine han­
çer ve zehir. Bazen birini memnun ederim, bazen de diğerini. Lafa çok
ehemmiyet vermem. Bilhassa, kanatlarımın altına iltica edip, ateşli yalvar­
malardan sonra beni kötülemeye yeltenenlere acırım.

l. Eskiden Ermeniler tarafından müderrislere verilen bir unvandır ki, "şayan-ı


hürmet" manasına gelir.
2. "Diratsu" kelimesi umumiyetle kilisede okuyanlar için kullanılır. Eskiden oku­
muş kimseler ve edipler için de istimal edilirdi.

1 06
Aslanyan Kardeşler Triosu *

Şehrimizin tanınmış musiki teşkilatlarındandır. 1940'ta kurulan trio


ilk konserini 1 946'da Saray Sineması'nda vermiştir. On seneden beri İs­
tanbul Radyosu'nda muntazam konserler tertip etmektedir. Repertuvarın­
da Haydn, Mozart, Beethoven, Schubert, Dvorjak, Çaykovski, Arenski,
Şostakoviç ve Koca-Eynatyan gibi ünlü bestekarların trioları bulunmak­
tadır. Teknik Üniversitesi Radyosu'nda ve Filarmoni Demeği'nde de kon­
serler veren Aslanyan Kardeşler Triosu şu zevattan müteşekkildir:
Viyolonist Vahakn Aslanyan 1 9 1 4'te doğmuş olup birçok konsere so­
list olarak katılmıştır. 1 93S'te Atatürk huzurunda Beethoven'in konçer­
tosunu icra eden ve 1 938'de kardeşi Varujan'la birlikte ilk resitalini veren
sanatkar, halen İstanbul Şehir Orkestrası, Radyo Senfonik ve Salon Or­
kestralarına iştirak etmekte olup, Radyo Oda Orkestrası'nın konzertmeis­
ter'lerindendir.
Piyanist Varujan Aslanyan ise 1 920'de doğmuş olup ilk resitalini
1 938'de vermiştir. Müteaddit resitallere de "accompagnateur" olarak işti­
rak etmiştir. Ermeni müzisyenleri hakkında gayri matbu biyografik bir ese­
ri de mevcuttur.
Trio'nun üçüncü şahsı olan ve 1 92S'te doğan Vartan Aslanyan'a ge­
lince, gerek İstanbul, gerekse Teknik Üniversite radyolarında resitaller
vermiştir. İstanbul Şehir Orkestrası, Radyo Senfonik ve Salon Orkestrası
azalarındandır.
Aslanyan kardeşler Kevork Başpiskopos Aslanyan'ın torunlarıdır.

' Rqad Ekrem Koı,:u'nun lsıanbul Ansiklopedisi'nde (c. il, İstanbul, 1 959, s. 1 1 2 l - l 1 22 )
Y'" ı nlanmı�tır.

1 07
Nıvak Osmanyan Musiki Dergisinin 1 0. Sayısı*

Arap harfli Türkçe ve Ermenice olarak, 1 875'te lstanbul'da, ünlü musi­


kişinas Nigoğos Taşciyan ( 1 841 - 1 885 ) ile kardeşi Hagop Taşciyan ( ?- 1910)
tarafından neşredilen Nıvak Osmanyan (Osmanlı Nağmesi) adlı dergi bilin­
mekle beraber, şimdiye kadar hiçbir sayısı hakkında bilgi mevcut değildi.
Geçen senenin ikinci yarısında, rahmetli mesai arkadaşımız, geniş ge­
nel kültürü ile daima anıfacak olan Krikor Abacıyan'ın ( 1924- 1 989) kü­
tüphanesini ve arşivini tasnif ederken, mezkur derginin 1 0. sayısına tesa­
düt edince çok sevindik. Müteveffanın zevcesi Sayın Ovsanna Abacıyan,
b-:ı.zı gazete ve dergilerle birlikte, onu da bize hediye etmek lütfunda bu­
lundu. Kendisine burada da teşekkür ediyoruz. İlerde başkaları da istifade
etsin diye, fotokopisini çektirdikten sonra, biz de onu Ermeni Patrikhane­
si'ne hediye ettik.
Asıl mevzuya geçmeden, önce N igoğos Taşciyan'ı tanıtmak istiyoruz.
Başlıca kaynağımız, Papaz Aristakes Hisarlıyan'ın ( 1856- 1 93 7 ) 1 9 14'te
İstanbul'da neşredilen Badmutyun Hay Tzaynakrutyan (Ermeni Musikisi
Tarihi) adlı kıymetli eserdir (s. 1 1 7- 1 23 ) .
Adı daima minnetle anılan bestekar, 1841 'de lstanbul'un Hasköy sem­
timle doğdu. Tahsilini oradaki Nersesyan Mektebi'nde yaptı. Burada, Kap­
riyel Yeranyan'dan ( 1827- 1862) Hampartzum ve Batı notalarını meşk etti.
186 1 'de, onunla beraber Kınar Haygagan (Ermeni Santuru) adında Ermeni­
ce yarım aylık bir musiki dergisi çıkardı. Dergi 13 Ekim 1862'de, Yeranyan
öldükten birkaç ay sonra kapandı. 1 863 yılı Ağustos ayından itibaren, bir
müddet yalnız başına neşretti. 1863'te Dikran Çuhaciyan ( 1836- 1898) ve
Vartan Papazyan'la birlikte Osmanyan Yerajışdutyun (Osmanlı Musikisi) is­
minde bir dergi daha çıkardı. Burada, Dikran Çuhaciyan'ın birkaç bestesi
dercedilmiştir. 1 864'Le ünlü yazar Hovhannes Deroyents'in ( 1 801 - 1 888)
matbaasında Nar Yerker (Yeni Şarkılar) adlı bir nota defteri yayınladı. Aynı
yıl, İstanbul' da neşredilenJamanak (Vakit) gazetesinde, musikiye dair birkaç
makalesi de dercedildi. 1870 sıralarında, Kumkapı'daki Mezburyan karma
ve Samatya'daki Akabyan kız mekteplerinde musiki öğretmenliği yaptı.

' Tarih tıe Toplum dergisinde (no. 82, Ekim 1990, s. 22-23) yayınlanmıştır.

1 08
1 87 l 'de meçhul bir matbaada neşredilen Yerkaran Akalryan Vatjarani
(Akabyan Okulu Şarkıları) adlı 1 4 sayfalık ( 1 4x 1 9 cm) bir mecmuada,
Taşciyan'ın Ermenice yedi ve Ermeni harfli Türkçe dört şarkısı mevcut­
tur. Güftelerin üçünü Hayri Efendi, dördüncüsünü ise Rifat isminde bir
şahıs kaleme almıştır. Bunlardan maada, Ermenice dini ve ladini sair bes­
teleri de vardır.
1 873'te Başpatrik iV. Kevork ( 1 8 13 - 1 882) onu Eçmiyadzin'e davet et­
ti. Oradaki Kevorkyan Ruhban Mektebi'nde musiki dersleri verdi.
1 874'te aynı yerde Tasakirk Yegeğetsagan Yerajışdutyan (Kilise Musiki Ders
Kitabı) adlı bir çalışması neşredildi. Aynı yıl, Tzaynaknyal Yerketsoğutyunk
Sırpo Badaraki (Notalı Kudas-ı Şerif Ayini) ismindeki eseri de yayınlandı.
1 875'te ise Tzaynaknyal Şaragan Hokevor Yerkots (Notalı Şaragan llahile­
ri) tesmiye olunan 1 .000 sayfalık şaheseri basıldı. 1 877'de notalı yeni bir
ilahiler kitabı daha neşredildi.
1 879'da lstanbul'a dönerek, Kumkapı'daki Patrikhane Meryem Ana Ki­
lisesi'ne başmuganni, Bezciyan Okulu'na ise musiki öğretmeni tayin edildi.
Ölümüne kadar işbu görevlerini sürdürdü.
9 Eylül 1 885'te aniden vefat ederek, Hasköy Mezarlığı'na gömüldü.
Taşciyan, 1 869'da Vasiluhi Mısırlıyan'la evlenmiş ve üç kızı dünyaya
gelmiştir. Eşi, Udi Hapet Mısırlıyan'ın ( 1 850- 19 1 9) kız kardeşi olabilir, zi­
ra o da Kumkapı'da ikamet etmiştir ve yaşı da uymaktadır.
Yetiştirdiği şakirtleri arasında, Krikor Mehteryan ( 1 866- 1 93 7 ) , Krikor
Çulhayan ( 1 868- 1 938), Aram Pıjişkyan ( 1 846- 1 908) , Mihran Cerrahyan
( 1 866- 1 922'den sonra), Rupen Civanyan ve Oikran Keresteciyan kayda
değer.
Nigoğos Taşciyan'ın biyografisini, bir anekdotla noktalamak istiyoruz.
Onu bizzat, ünlü riyaziyeci Prof. Krikor Kömürciyan-Kömürcan ( 1 868-
1 958) yaklaşık kırk yıl önce tarafımıza anlatmıştı.
Çalışkanlığın emsalsiz bir timsali olan rahmetli müderris ve müellif,
1 880 sıralarında Bezciyan Mektebi'nde Taşciyan'ın talebeleri arasında bu­
lunmuştu. Bir gün sınıfta soytarı bir talebe onun dersinde yaramazlık ya­
par. O da her nedense Kömürciyan'dan şüphelenir ve yavaş yavaş sessizce
yanına gelerek aniden kuvvetli bir tokat indirir. Kömürciyan ise neye uğ­
radığını anlayamaz ve kendisinin suçsuz olduğunu haykırır. Rahmetli öm­
rünün sonuna kadar bu tokadı unutamamıştı ve Taşciyan'ı da affetmemiş­
ti. Onun çok değerli bir musikişinas olmasına rağmen, çok öfkeli olduğu­
nu beyan etmişti. Bu son husus esasen simasından da anlaşılmaktadır.

1 09
Şimdi de dergi hakkında bilgiler verelim. Dizgi çapı 24x33 cm'dir. Sa­
yın Prof. Kemal Beydilli ve Sayın Turgut Kut Beylere göre, isim sayfasın­
daki Türkçe adı NağamaH Osmaniye'dir. Bugünkü ifade ile "Osmanlı
Nağmeleri" diyebiliriz. Yine aynı sayfadaki Ermenice yazıların tercümesi
de şudur:

Osmanlı Nağmesi - Yarım aylık gazete - Alaturka makamlara mahsus - Pi­


yano ve sair musiki aletleri için hazırlanmıştır - Birinci dönem - Sahibi ve
yayıncıları - N igoğos ve Hagop Taşciyan - Alaturka ve Alafranga nağme­
lerine mahsus çalgı öğretmenleri - İstanbul - H. Kavafyan matbaası 1 875
-

34. sayfada Ermenice başlık olarak, derginin isminin altında "Peşrev


Hüseyni, 9. sayıdan devam ve son" yazılıdır. Bestekarı maalesef zikredil­
memiştir. İşbu sayfada ve diğer sayfalarda beş yerde "teslim" kelimesine
tesadüf edilmektedir. İzahatını, Sayın Yılmaz Öztuna Bey'in Türk Musiki­
si Ansiklopedisi'nde bulmak mümkündür (c. il, kısım 2, s. 3 1 6b).
35. sayfada Reşid Efendi'nin Semai Hüseyni bestesi başlamaktadır ve
37. sayfanın sonuna kadar devam etmektedir. Ancak bitip bitmediği husu­
sunda bir kayıt yoktur. İşbu bestecinin adı, mezkur Türk Musikisi Ansiklope�
disi'nde Raşid Efendi şeklinde geçmiştir (c. il, kısım 2, s. 1 69a). Aynı kay­
nağa göre, yaklaşık 1820'de doğup yine yaklaşık 1 892'de vefat etmiştir. Bi­
yografisinde kaydedilen eserleri arasında, Semfü Hüseyni adında bir beste­
sine rast gelmedik. Binaenaleyh, bu bakımdan da nota risalesi önemlidir.
37. sayfada, 2,5x3 ,5 cm ebadında bir mühür görülmektedir ki, t;zerin­
de Ermenice olarak "Nigoğos ve Hagop Taşciyan - 1 875" okunmaktadır.
1 873'ten beri Nigoğos Taşciyan Eçmiyadzin'de bulunduğuna göre, işbu
mührün ve derginin taşıdığı 1 875 tarihinden, notaların kardeşi Hagop
Taşciyan tarafından neşredildiği anlaşılmaktadır. Hazırlanması ise muhte-
melen daha önce beraber yapılmıştır.
·

Derginin son sayfasındaki Ermenice ilanda, iki haftada bir, alaturka


muhtelif seçkin makamlar üzerinde bestelenen gezintilerle, peşrevlerle,
eski ve yeni şarkılarla ve bazen de alafranga musiki ile neşredildiği, sene­
lik abonman ücretinin peşin 80 kuruş, altı aylığının 45 kuruş, her bir nüs­
hasının fiyatının ise bir çeyrek mecidiye olduğu, yazıhanelerinin Nuruos­
maniye Caddesi, Kapalı Furun sırasında, No. 4 1 'de bulunduğu, mecmua­
nın da Çakmakçılar Yokuşu'nda, H. Kavafyan'ın kitabevinde ve Sultan
Bayezid, Okçularbaşı, M. Sarafim'in okuma salonunda elden satıldığı işar
olunmuştur.

1 10
Yazımızın sonunda, matbaacı Hovsep Kavafyan'dan da birkaç satırla
bahsetmek istiyoruz. Kaynağımız Teotik'in (Teotoros Lapçinciyan, 1873-
1928) Dib u Dar (Baskı ve Harf, İstanbul, 1 9 1 2, s. 90-92) adlı eseridir.
1 6 Ekim 1 837'de, İstanbul'un Balat semtinde doğdu. Önce Mahınud­
paşa'da bir kitabevi açtı. 1 860'ta aynı yerde bulunan Kürkçü Hanı'nda bir
matbaa tesis etti. 1 892'de işten çekilerek, kitabevini Boğos Balents'e
( 1 862- 1 944) , matbaasını ise işçilerinden Mihran Papazyan'a devretti.
1895 - 1 896 yılları Ermeni vukuatı esnasında Bulgaristan'a hicret ederek,
önce Razgrad'a sonra da Şumnu'ya yerleşti. Yaklaşık 1 9 1 2 'de ikinci şehir­
de hala yaşamakta idi. Sözümüzü bitirirken, Taşciyan'a çağdaş ve N iğogos
ismini taşıyan iki ünlü Ermeni musikişinasının da mevcudiyetini kaydet­
meyi lüzumlu görüyoruz. Birincisi meşhur bestekar Topkapılı Nigoğos
Ağa Melkonyan'dır ki, 1 890'da öldüğünü Ermeni Patrikhanesi'nin arşi­
vinden tespit ettik. Doğumu 1820'dedir. İkincisi ise, saray kemancısı, yi­
ne Topkapılı Nigoğos Hüdaverdiyan'dır. Beykoz Ermeni Kilisesi'nin vefi­
yat kütüğünde, 25 Ağustos 1 884'te Beykoz'da 55 yaşında iken veremden
öldüğü kayıtlıdır.

111
Biyografik Notlar *

Mart sayınızda gözüme ilişen birkaç hatayı düzeltip, ilgili şahıslar hak­
kında biyografik bilgiler vermeyi arzu etmekteyim.
1 . 1 5. sayfadaki Sayın Efdal Sevinçli'nin yazısında, il. Meşrutiyet dev­
rinde, birkaç defa azınlıklardan söz edilmektedir. Halbuki Osmanlı İmpa­
ratorluğu devrinde, ekalliyet veya azınlık terimi kullanılmamaktaydı.
Çünkü Osm::ınlı Devleti'nin toprakları üzerinde yaşayan bütün kavimler
"millet" olarak zikredilmekteydiler.
2. 2 1 . sayfadaki Tiyatro Programının ikinci kısmında geçen, Ermeni­
ce "Horodik" veya "Khorodik" şarkısının kelime manası "sevimli"dir. Şar­
kının, Rozali Hanımla Benelyan Efendi tarafından söyleneceği kayıtlıdır.
Soyadının doğru şekli "Benliyan" olacaktır. Küçük adı ise Arşag'dır. 1 865
veya 1 868'de Balat'ta doğup, 9 Nisan 1 923'te Beyoğlu'nda vefat etmiştir.
Tovmas Fasulyeciyan'ın ( 1 843- 1901 ) talebelerindendir. Uzun yıllar Bal­
kanlar'da ve bilhassa Bulgaristan'da temsiller vermiştir. il. Meşrutiyet'ten
sonra İstanbul'a gelerek, Benliyan Operet Kumpanyası'nı kurmuştur ki,
umumiyetle Dikran Çuhacıyan'ın ( 1 836-1 898) operetlerini sahneye koy­
muştur.
· Aslen Bulgar olan Rozali ise bilahare Benliyan'ın zevcesi olmuştur. İş­
bu tarihte ( 1 8 Ocak 1 909) henüz evlenmedikleri anlaşılmaktadır, zira
Fransızca metinde, adının yanında "Matmazel" kelimesi bulunmaktadır.
"Primadonna" rolleri ile ün kazanan bu değerli sanatkar, 1 882'de muhte­
melen Bulgaristan'da doğmuş ve 1 9 5 1 yılı Mart ayında yine orada vefat
etmiştir. Kocasının Operet Heyeti'nde, başlıca rolleri deruhte ederek, çok
güzel sesi ve başarılı oyunu ile ilgi çekmiştir. Bilhassa, Çuhacıyan'ın Leb­
lebici Horhor Ağa operetinde, Fatime rolü ile büyük takdir kazanmıştır.
Rozali Benliyan hakkındaki işbu bilgiler, ölümü münasebetiyle, şehri­
mizde münteşir Ermenice Kulis sanat dergisinin 1 Nisan 1 95 1 tarihli sa­
yısında neşredilen bir yazıdan alınmıştır.

• Tarih ve Toplum dergisinde (no. 1 8, Haziran 1 985, s. 2 ) "Okuyucu Mektupları" sayfa­


sında yayınlanmıştır. Yazıyı, Kevork Pamukciyan'ın "İnciciyan'ın Boga;ıiçi Adlı Eseri
ve Emirgan Hakkında Yazdıkları " başlıklı makalede (Tarih ve Toplum, no. 26, Şubat
1 986, s. 60-62) değindiği dizgi hatasını düzelterek yayınlıyoruz.

1 12
. Programın üçüncü kısmında adı geçen Kınar Hanım (Sıvacıyan) ,
1 878'de lstanbul'da doğup, 1 4 Ağustos 1 950'de orada vefat etmiştir. tlk
defa 1 89 1 'de Tekirdağ'da sahneye çıkmıştır. Fasulyeciyan'ın ve Mınak­
yan'ın ( 1 83 7 - 1 920) kumpanyalarında faaliyet göstermiştir. Darülbeda­
yi'nin ilk kadın sanatkarlarındandır. 1 947'de Şehir Tiyatrosu'nda jübilesi
yapılmıştır.
3 . 29. sayfadaki, Ubicini'nin Türkiye'ye dair mektuplarının mütercimi
Ayla Düz'ün adı Ayda olacaktır. Ayda Hanım, annesi tarafından, hassa mi­
marı ve saray ressamı Kapriyel Mıgırdiçyan'ın ( 1 857- 1 94 1 ) torunudur.
Mesleği avukatlık olup, Fransızcadan çevirdiği bilhassa romanlarla tanın­
mıştır. A. Malkhasyants adlı iki ciltlik bir romanın da müellifidir. Hayat
Tarih Mecmuası'nda birçok tercüme yazıları dahi neşredilmiştir.

ı n
Rahmetli Dedem
Rif'ath1 Hacı Mardiros Efendi Lusararyan *

Kırk yedi yıllık Ermenice ve kırk yıllık Türkçe amatör muharrirlik ha­
yatımızda, tanıdık veya tanımadık, ünlü veya ünsüz, yüzlerce şahıs ve aile
hakkında, Ermenice, Türkçe ve bir tek de Fransızca, bin adet kadar yazı­
mız, gerek İstanbul'da, gerekse hariçte neşredilen altmışa yakın gazete, der­
gi, yıllık, ansiklopedi ve tarihi eserlerde dercedildi. Ancak, bunlar arasında
ailemizle ilgili olanların sayısı devede kulak mahiyetindedir. İrademiz dı­
şındaki işbu kusurumuzu kısmen kapatmak için, annemiz tarafından aile­
mizin en mühim şahsiyeti olan, rahmetli dedemizin ölümünün 75. yıldönü­
mü münasebetiyle, aziz hatırasına hürmeten, bir yazı hazırlamayı arzu ettik.
Başka vesile ile de beyan ettiğimiz üzere, hem anne hem de baba tara­
fından ailemiz Kayserilidir.
Ermeniler uzun asırlardan beri Kayseri'de yaşamalarına rağmen, mühim
bir kısmı, 1603'te Şah Abbas ( 1 5 1 7- 1 629) Tebriz'i, Erivan'ı ve Nahiçevan'ı
Osmanlılardan geri aldıktan sonra, buradaki Ermenileri lran'a göçe zorla­
yınca, bir kısım Ermeniler de gidip Kayseri'ye yerleşmişlerdir. Bunlar ara­
sında, Zartaryanların, Frenkyanların, Hovhanyanların, Arzumanyanların,
Manukyanların ve sair tanınmış ailelerin ataları da bulunmaktadır. Anne­
annemizin annesi, mezkur sülalelerden Hovhanyanlara mensuptur.
Asıl mevzuya geçerek, önce şunu ifade edelim ki, dedemiz hakkında
sunduğumuz bilgilerin bir kısmını rahmetli annemizden, bir kısmını Kay­
seri'deki evlerinin vekilharcı olan rahmetli Hovhannes Kademyan'dan
ve cüzi bir kısmını da sair kaynaklardan elde etmişizdir.
Dedemizin ailesine mensup en eski şahsın işi, muhakkak ki kilisede
ışıkları yakmak olmuştur. Zira "lusarar" Ermenicede "ışıklandıran" mana­
sını haizdir. İşbu kelime, bugüne kadar, aynı görevde bulunan şahıslar için
kullanılmaktadır.
Kayserili Lusararyan ailesinden tespit ettiğimiz en eski şahıs, Hacı Bo­
ğllS Lusararyan'dır ki, Tanyel ve Hovhannes Gümüşyan kardeşler tarafın­
dan, Kayseri' deki Surp Krikor Lusavoriç Kilisesi'nin müştemilatı arasında

· Tarih 1.1e Tr.ıplum dergisinde (no. 8 5 , (. )cak 1 99 1 , s. 52-56) yaymlanmışcır.

l 14
inşa ettirdikleri Gümüşyan Mektebi'nin, 8 Şubat 1 873 tarihli vasiyetna­
mesini, Surp Sarkis Kilisesi'nin yönetim kurulu üyesi olarak imzalamıştır.
Dedemizin evi de bu mahallede bulunduğu için, işbu şahıs ya onun büyük
babası veyahut amcası olmalıdır. Nispeten yakın zamanlarda dahi, Kayse­
rili bir Boğos Lusararyan'ın adına rastladık ki, muhtemelen onun torunu
olmalıdır.
Dedemizin babası ise Hagop Lusararyan'dır. Adına iki yerde tesadüf
ettik. Bunlardan birincisi, İstanbul'da neşredilmiş olan, Ermeni harfli
Türkçe Varaka-yı Havadis gazetesinin 7 Mart 1 864 tarih ve 76 sayılı nüs­
hasıdır. Burada intişar eden Kayseri Ermenilerinin Aramyan Cemiye­
ti'nin 1 863 yılı bilançosunda, 22 Ocak 1 864'te onun cemiyete 500 kuruş
teberruda bulunduğu kayıtlıdır. Adı "Hagop Lusararoğlu" şeklinde geç­
mektedir. İkinci defa ise Ermeni Patrikh.. nesi'nde bulunan, büyücek dini
bir kitabın içinde imzasına rast geldik. Bu da kendisinin okumuş bir şahıs
olduğunu kanıtlamaktadır. 1 895 yılı Paskalya yortusu münasebetiyle aile­
si ile birlikte Kudüs'e hacca gitmiş ve avdetinden kırk gün sonra vefat et­
miştir. Resmi çevrelerde, Ermeni cemaati nezdinde, hatırı sayılır bir kim­
se olmuştur. Lusararoğlu soyadı, muhtemelen babasından kendisine inti­
kal etmiştir. Zira, 1 8 1 0'da Kayseri'den Kudüs Ermeni Patrikhanesi'ne te­
berruda bulunan Ermenilerin isimlerini ihtiva eden bir defterde, işbu so­
yadını taşıyan bir kimseye rastlayamadık.
Ailevi hayatına gelince, Diruhi Şekerciyan'la evlenmiştir ki, tıbba da­
ir eserler de yazmış olan, hekim Mardiros Şekerciyan'ın kızıdır. Aynı za­
manda, rahmetli pederimiz tarafından büyük annemizin halasıdır: Üç kız
ve üç erkek evladı dünyaya gelmiştir.
Birincisi Anna Dudu, Kayseri'de evlenip Kırşehir'e yerleşmiştir. Üç
oğlu olmuştur. lstanbul'a geldikten sonra, Gedikpaşa'da oturmuştur. Yak­
laşık 1 935'te ölmüştür.
İkinci kızı Mayreni, Güdükyan soyadlı biri ile evlenmiştir. Dört evla­
dı dünyay::ı gelmiştir.
Üçüncü kızı Nuritsa, Kayseri'de Artin Yağmuryan'la evlenmiştir. İki
oğlu ve bir kızı doğmuştur.
Birinci oğlu dedemiz olmuştur ki, kendisinden etraflıca bahsedeceğiz.
İkinci oğlu Hovhannes, yaklaşık 1 870'te doğmuştur. Hayganuş Keşiş­
yan adında bir kızla evlenmiştir. Birinci Cihan Harbi'nin arifesinde, Kay­
seri civarında hafriyat yaptırmış ve deniz ilahını (Poseidon) meydana çı­
karmıştır. lki oğlu ve iki kızı dünyaya gelmiştir. Birinci Cihan Harbi'nden
sonra Buenos Aires'e yerleşmişlerdir.

1 15
Üçüncü oğlu Dikran, 1 8 yaşında iken meçhul bir hastalığın kurbanı
olmuştur.
Dedem Rif'atlu Hacı Mardiros Lusararyan Efendi ise yaklaşık 1 860'ta
doğmuştur. Kayseri'nin başlıca bankeri ve deve celebi olmuştur. Aynı za­
manda, Kayseri Mutasarrıflığı Meclis-i İdare azalığında bulunmuştur. Tah­
sili hakkında bir bilgi mevcut değildir.
Adına ilk defa, Ermeni Patrikhanesi Arşivi'nde bulunan ve 1 1 Kasım
1 889'da Sivas'ın Vorpaser (Yetimsever} Cemiyeti'nin yönetim kurulu ta­
rafından Patrik Haren Aşıkyan'a ( 1 842- 1 899) yazılan bir mektubu imza­
layanlar arasında tesadüf edilmektedir. Kayseri Ermenilerinin cismani
meclisi tarafından, yörenin marhasası Rahip ( 1 899'dan sonra Piskopos}
Dırtad Baliyan ( 1 850- 1 923 } aleyhine Patrikhane'ye gönderilen 5 Mart,
24 Mart, 14 Nisan ve 2 1 Mayıs 1 892 tarihli mektupların altında imzası
bulunmaktadır.
1 5 Kasım 1 895'te, Sultan Abdülhamid'in emriyle başlayan Kayseri vu­
kuatı esnasında, dedem Atpazarı denilen semtte bulunuyormuş. Güruh
ona da hücum etmek istemişse de, dükkanı orada bulunan ve bir hafta ön­
ce kendisinden 50 altın lira borç para alan, Musa isminde alicenap bir
Türk dostu, derhal onu mağazasına alıp, arpa çuvallarının arkasına gizle­
miş ve kepengi de indirerek, dükkanın önünde nöbet beklemiş. Bunu gö­
renler dedemi kendilerine teslim etmelerini ısrarla talep etmişlerse de,
Musa Efendi şu cevabı vermiş:
"Şayet beni öldürürseniz, ancak o zaman onu ele geçirebilirsiniz."
Akşamüstü hadiseler yatıştıktan sonra, Musa Efendi dedemi alıp Hü­
kümet Konağı'na götürür. Orada toplanan sair Ermenilerin de üzerleri
aranır ve bir çakı dahi bulunmaz. Bunun üzerine keyfiyet ertesi gün Sa­
ray'a bildirilir. Gelen emir üzerine hepsi serbest bırakılır.
Bu insaniyetli ve merhametli şahıs, 1 5 Ağustos 1 9 1 5 'te annemgil Kay­
seri'den ayrılırken, ailenin ilk çocuğu olan Hagopik'in• kendisine teslim
edilmesini teklif eder, çünkü yollardaki meşakkate dayanamayacağını tah­
min eder. Ancak annem evladından ayrılmaya razı olmaz. Maalesef, Musa
Efendi'nin tahmini Halep şehrine sekiz saat kala gerçekleşir. Zira henüz bir
buçuk yaşında olan yavrucak dizanterinin pençesinden kurtulamaz.
Yaklaşık 1 895'te, Kayseri'ye gönderilen büyük posta, yolda haydutlar
tarafından soyulur. Bu sıralarda Kayseri'de henüz banka yokmuş ve dedem
yegane bankermiş. Bunun üzerine rahmetli, bütün alacaklıların yaklaşık

• -ik/-ig takısı Ermenicede isimleri küçültme işlevi görür.

1 16
2.000 altın lira tutarındaki parasını kendi cebinden öder. Böylece posta
idaresini müşkül vaziyetten kurtarır.
Takriben 1 908'de ise hükümet sair idari teşkilatlar meyanında, Kayse­
ri'den de 500 altın lira bir istikraz yaptığı zaman, mutasarrıf paşa, eşraftan
ve Meclis-i İdare üyelerinden 65 kişiyi Hükümet Konağı'na davet eder.
Sıra 62. mevkide oturan dedeme gelince, 48,50 lira toplanmış olduğu an­
laşılır. Dedem bakiye kalan 45 1 ,50 lirayı ödemeyi teklif eder. İşbu centil­
men hareketi, gerek mutasarrıf, gerekse sair zevat tarafından büyük bir
memnuniyetle karşılanır. Paşa keyfiyeti derhal Saray'a bildirir. Birkaç gün
sonra, irade-i seniye ile, dedeme Salise rütbesi tevcih kılınır ki, askeriye­
de karşılığı binbaşılıktır. Bu son iki bilgiyi, daha önce sözü geçen, eczacı
ve lran'ın Halep fahri konsolosluğunu ifa eden, uzaktan akrabamız rah­
metli Hovhannes Kademyan, ricamız üzerine, 1 954'te mektupla tarafımı­
za iletmişti. Metni Ermeni harfli Türkçe olduğu için, hafifçe rötuştan ge­
çirerek aşağıda sunuyoruz.

Hacı Mardiros Efendi Lusararyan, Kayseri'de en maruf sarraf, banker ve aynı


zamanda celep (deve taciri) idi. Haydutlar Posta'yı soydukları zaman, orada
parası olanlar, Kayseri Postahanesi'ne hücum ederek, alacaklarını talep eyle­
diler. O zamanlar posta İstanbul'dan Kayseri'ye normal olarak sekiz günde, kış
mevsiminde ise ancak 1 2- 1 5 günde, Sivas tarikiyle ulaşabilirdi. Hacı Mardi­
ros Efendi, her kimin devlet postasında parası var idi ise, ilmühaberlerini ge­
tirip, kendisinden paralarını almalarını ilan eyledi. Posta müdürüne ilmüha­
berlerin doğru olduğunu tasdik ettirerek, hepsinin alacaklarını ödedi. 1 5-20
gün sonra İstanbul'dan Kayseri'ye para geldi ve karşılığı kendisine ödendi.
İkinci Sultan Hamid devrinde, her diyardan kudretine göre istikraz yapıldı­
ğı zaman, mutasarrıf paşa tarafından maruf şahıslar Meclis-i ldare'ye davet
edilir ve ağram vergisi tahsilinde kendilerine ödenmek üzere, bu zevattan
bir miktar istikraz yapılırdı. Miktarı 200 altın lira ile 1000 altın lira arasın­
da değişirdi. Takriben 1908'de, Kayseri'den 500 altın lira toplanılması için
irade gelmiş idi. Mutasarrıf paşa tarafından, Meclis-i ldare'ye 65 kişi davet
edilmişti. Ancak, onların ödediği miktar, 2 liradan başlayarak, yarım liraya
kadar düşmüştü. 62. mevkide oturan Hacı Mardiros Lusararyan'a sıra geldi­
ğinde, o zamana kadar toplanan paranın miktarını mutasarrıf paşaya sorar.
O da, 48,5 lira biriktiğini beyan eder. Maruf zevattan bu kadar elde edildi­
ği için, şimdiden sonra geleceklerden dahi alındığında, her bir ilmühabere
20 paralık pul yapışacağından, keza, bunlara ilmühaberler dahi eklendiğin­
de, devlet hazinesi zarar göreceğinden, emir buyurulduğu takdirde, noksan
kalan 45 1,5 liranın kendisi tarafından ödenip, devletin zarar görmemesi
için, 20 paralık pul ve bir ilmühaber ile meselenin halledileceğini beyan et­
mesi üzerine, mutasarrıf paşa:

1 17
"Madem ki böyle söylüyorsunuz, 500 lira veriniz, bir ilmühaber ile iş bitsin"
der. Lusararyan ise:
"Hazırin kabul ederse vereyim" der.
Hepsi bir ağızdan, "Muvafıktır !" diye nida ederler.
Aynı gün, Hacı Mardiros Ağa 500 lirayı Maliye'ye teslim eder.
Bundan çok memnun kalan mutasarrıf, keyfiyeti olduğu gibi Yıldız Sara­
yı'na telgrafla bildirir. Muhteviyatında, "Bu gibi bir vatandaşı takdir ettim,
takdim buyurulmasını istirham eylerim" der. Mesele Padişah'a intikal edin­
ce memnuniyetini bir irade ile ve telgrafla Kayseri Mutasamflığı'na bildirir.
içeriğinde şöyle denir:
"Rif'atlu Hacı Mardiros Efendi Lusararyan'ın resmi elbisesi, kılıncı ve fer­
manı postada, kendisini hanesinde, askeri ve mülki bil'uınum memurların
tebrik etmesi için, evinin karşısında bütün asker ve polis dizilerek, resmi
tebrikat yapılsın."

Hovhannes Kademyan 25 Kasım 1 954 tarihli diğer bir mektubunda,


davet edilen şahısların sayısının 85 olduğunu, toplantıda dedemin 83 . sı­
rada oturduğunu ve toplanan paranın da 60-70 lira arasında bulunduğu­
nu kaydetmiştir.
Rahmetli annemin ifadesine göre de, 1 908 yılında Hürriyet'in ilanın­
dan sonra, Kayseri Ermenilerinin ileri gelenlerinden, dedem ve Tateos
Mındikyan, rüşvet alanların tespit edilip, resmi makamlara bildirilmesi
için görevlendirilmişlerdir. Birçok Türk gelip dedeme yalvarmışlardır ki,
aleyhlerinde bir beyanatta bulunmasın.
Kademyan, dedemin, 50-60 yıl kadar önce yıktırılan Surp Sarkis Kili­
sesi'nin, uzun yıllar yönetim kurulu başkanlığında bulunduğunu ve hayra­
tı olarak da, inşa edilen yedi yıllık idadi mektebe harcanan 450 liradan
300 lirasının kendisi, 80 lirasının da zevcesi Hacı Dikranuhi Hanım tara­
fından ödendiğini, bakiye kalan 70 liranın da Enneni cemaatinden top­
landığını ilave etmiştir.
Kayseri Ermenilerinin ünlü simalarından, rahmetli Garabed Camci­
yan'ın ( 1 870- 1 9 1 5 ) torunu, Sayın Verj in Basmacıyan'ın annesinin ifade­
sine göre de, bugüne kadar mevcut olan, Kayseri'nin Surp Krikor Lusavo­
riç Kilisesi inşa edilirken, en fazla dedem maddi yardımda bulunmuştur.
Kayseri Ennenilerinin cismani meclisinin 5 Ocak 1 9 1 0 tarihli bir yazısı­
na göre, bu sıralarda teşekkül eden iktisat Komisyonu'na da üye olmuştur.
Rahmetli, yaklaşık 20 Nisan 191 5'te, beş dakika için karakoldan çağı­
rılmışsa da, bugüne kadar kendisinden bir haber alınamamıştır. Ancak,
aylarca sonra bir gün annemin rüyasında görünmüş ve 3 1 Temmuz

1 18
1 9 1 5'te Kayseri'de ölen ilk kocası Dr. Toros Nazlıyan'la beraber olduğunu
beyan etmiş.
Şimdi de biraz ailesi ve ahfadı hakkında bilgi verelim.
Dedem, 1 883'te, Kayseri'nin Türk ve Ermeni çevrelerinde tanınmış bir
şahsiyet olan ve resmi bir görevde bulunan, Hacı Artin Zambakciyan'ın
büyük kızı Dikranuhi ile evlenmiştir. Hacı Artin çok hayırsever bir kimse
imiş ve resmi görevi sayesinde, Türklerin fakir ailelerine hükümetten ma­
aş bağlatmıştır. Şöyle ki, öldüğünde, yardım alan bütün Türkler evine ge­
lip, "Babamız öldü" diye ağlayıp sızlamışlar. Cebinden ise ancak 40 para
çıkmıştır. Zira gelirinin büyük kısmını hayır işlerine harcamış. 1 894 kole­
ra salgınının kurbanı olmuş.
Büyükannemin annesi Gülizar ise Hovhanyan ailesine mensuptur.
1 9 15'te Halep'te hastalanarak ölmüştür. Kardeşi Garabed Hovhanyan
Efendi ( 1 840- 1 93 1 ) de çok hayırsever bir şahıstı. 1 930'da inşa. edilen Ba­
kırköy Ermeni Kilisesi yönetim kurulunun binasının masraflarını kendisi
ödemiştir. Evinde, yemek masasında ise daima muhtaç misafirler bulunur­
du. O da rahmetli pederim gibi, bir düşmenin kurbanı oldu.
Rahmetli büyükannem de çok hayırsever ve dindar bir kadındı. Yuka­
rıda sözü geçen mektepten maada, 1 888'de, Kayseri'deki Surp Sarkis Ki­
lisesi yeniden inşa edilirken, iç avlusunun masraflarını karşılamıştır.
1 868'de Kayseri'de doğup 1 3 N isan 1 947'de Üsküdar'daki evimizde vefat
etmiştir.
İkisi kız ikisi erkek, dört evlatları dünyaya gelmiştir.
Birincisi Nazeli, 1 888'de doğup 1891 'de kuşboğan hastalığına yakala­
narak ölmüştür.
ikincisi Garbis, 1 89 l 'de doğup altı aylıkken dizanteriden hayatını
kaybetmiştir.
Üçüncü evlatları annemin de ilk adı Nazeli olmuştur. Ancak, 1 895'te
ailesi ile birlikte Kudüs'e hacca gittikten sonra, "Hacı Nazeli" demek uzun
olur diye, "Hacı Gül" adını almıştır. 1 2 Ekim 1 892'de Kayseri'de doğup 9
Mart 1 9 8 1 'de Yedi kule Ermeni Hastanesi 'nde vefat etmiştir.
1 905'te Kayseri'deki Aramyan Mektebi'nden mezun olmuştur. 22
Ocak 1 9 1 2'de Everekli Operatör Dr. Toros Nazlıyan'la ( 1 882- 1 9 1 5 ) ev­
lenmiştir. Kocası, Balkan ve Birinci Cihan Harplerinde, Kayseri'de, Ulu­
kışla ve İstanbul'da Maltepe Hastanesi'nde askeri tabiplik yapmıştır. Mü­
teveffa annem, Birinci Umumi Harp'te yedi türlü görevi bulunduğunu
söylerdi.

Zamanlar, Mekanlar, insanlar/ Kevork Pamukciyan F : 9 1 19


İki evlatları dünyaya gelmiştir. Birincisi Hagop, 4 Şubat 1 9 1 4'te Kay­
seri'de doğup 1 5 Eylül 1 9 1 5 'te yukarıda kaydettiğimiz gibi Halep yakınla­
rında dizanteriden ölmüştür. Çok zeki ve itaatli bir çocukmuş. İkincisi
Bercuhi, 1 3 Şubat 1 9 1 5 'te Kayseri'de doğup 8 Ocak 1 988'de İstanbul'da
Çapa Hastanesi'nde ölmüştür. 1 933'te birincilikle Üsküdar Amerikan Kız
Koleji'nden mezun olmuştur. İki defa evlenmiştir. İkinci kocasından Ha­
gop Semizoğlu adında bir oğlu olmuştur ki, yüksek elektrik ve elektronik
mühendisidir.
Rahmetli annem, birinci kocasını 3 1 Temmuz 1915'te Kayseri'de kay­
bettikten sonra, 1 Kasım 1920'de İstanbul'da, rahmetli babam Mikayel Pa­
mukciyan'la ( 1 873- 1 870) evlenmiştir. İşbu izdivaçtan da 23 Şubat 1923'te
Üsküdar'ın lcadiye Mahallesi'nde, bu satırların yazarı dünyaya gelmiştir.
Dedemin dördüncü evladı Hacı Artin Lusararyan ise 1 894 yılı Ağus­
tos ayında Kayseri'de doğmuş, 9 Temmuz 1 970'te Beyrut'ta ölmüştür.
1 936'da Gümüşcü soyadım almıştır ve İstanbul'un en büyük gümüşçüsü
olmuştur. 1 92 l 'de Nıvart Ekserciyan ile evlenmiştir ve Alis, Mardiros ve
Süzan adında üç evladı dünyaya gelmiştir. Bunlardan yalnız sonuncusu
hayattadır ve evli olup Yunanistan'da yaşamaktadır.
Rahmetli dedem aynı zamanda Türkçe yazan değerli bir şairmiş. Şiir­
lerini ihtiva eden cönk, 2 Ağustos 1 92 1 'de Üsküdar'da vuku bulan deh­
şetli yangından annem tarafından kurtarılmışsa da, eşyalar taşınırken ma­
alesef kaybolmuştur. Rahmetli annem, 1 9 1 5 'te kaybettiği üç sevgili meya­
nında, işbu manevi varlığın heba olmasına da büyük acı duyardı. Yegane
tesellisi, bir destanın baştan yedi dörtlüğünün hafızasında kalmasıydı.
Metnini aşağıda sunuyoruz.

Alim demiş dünya boştur inanma,


inanıp da ateşine sen yanma,
Mali, milki gayet çokdur sanma,
Verir bana, eder beni alişan.

Bu dünyanın saltanatı ne gibi,


Bugün biter yarın yiter ot gibi,
Güzelliğin geçer olur yok gibi,
İşte bunlar olsun sana bir nişan.

Dünya malı parlar misl-i güneşe,


Yaklaşdıkça yakar, benzer ateşe,
Son vaktında ister imdad yetişe,
Bilmez ki o maldır kendine düşman.

1 20
lşte alim diyor inanmayın sakın,
Sözüne aldanıp varmayın pek yakın,
Sizden evvelini yoklayın bakın,
Ne etti onlara bu zalim cihan.

Gelen yolcular hep ikrar eder,


Benim malım çokdur cümleye yeter,
Verir bir vakit karlar eder,
Sonra elden alır bırakır üryan.

Dünya malı bu dünyada kalacak,


Senin nen var sana lazım olacak,
lki arşın bezdir seni saracak,
Eger o da bulunursa o maldan.

Zengin devletine güvenmeyecek,


Oğluna, kızma sevinmeyecek,
Fakirler haline şükürlenecek,
ikisi de alır ücret Mevladan.

Yazımıza iki de aile fotoğrafı ekliyoruz. Ririncisi, dedemizin üniforma ile


Kayseri'de çekilmiş bir resmidir ki, aslı 19 Aralık 1982'de vuku bulan Kuz­
guncuk'taki evimizin müessif yangınında mahvoldu. Ancak, daha önce, aziz
dostumuz, değerli nümizmat, Sayın Gara Kürkman güzel bir suret çıkarmış
olduğu için, kayıptan kurtuldu. Kendisine burada da teşekkür ediyoruz.

.r.\

121
İkincisi ise, 1 902'de Kayseri'de, S. lstepanyan'ın fotoğrafhanesinde ai­
lece çekilmiş bir resimdir. Soldan sağa doğru, büyük annem, kaynanası ve
dedem görülmektedir. Ayakta duranlar ise annem ve dayımdır. Fotoğraf,
dedem tarafından, İstanbul'da mukim, büyük annemin dayısı Garabed
Hovhanyan'a hediye edilmiştir. Arkasında, dedemin imzasını taşıyan, Er­
meni harfli Türkçe şu ithafname vardır:
Der Aliye'de, mürüvvetlı'.i Hacı Garabed Ağa Hovhanyan Hazretlerine tak­
dim, S Noyemper (Kasım) 1 902, Kayseri.

Garabed Hovhanyan ise fotoğraf hakkında, altına, yine Ermeni harfli


Türkçe olarak şu izahatı eklemiştir:

Hemşirem Gülzar Hanım'ın kerimesi Dikranuhi Hanım'ın fotoğrafı, kayın­


validesi ve zevci Mardiros Ağa Lusararyan ile mahdumu ve kerimesi ile be­
şi birlikte çekilmiş.

Bu ikinci fotoğraf, uzun yıllar Hovhanyan Efendi'nin evinde barınmış


olan, annemin teyzelerinden rahmetli Güldudu Zambakciyan tarafından,
1 950 sıralarında Fransa'ya giderken bize hediye edilmiştir.
Sözümüz burada sona ererken, eski ve yeni geçmişlerimize Tanrı'dan
mağfiret dileyerek, onların daima kalbimizde ve hafızamızda yaşayan aziz
hatıraları önünde hürmetle eğiliyoruz.

1 22
Amiralık *

"Amira" kelimesi Arapça "amir"den gelmektedir. Genellikle yüksek


devlet görevlisi Ermeniler ve bu meyanda sarraflar, barutçubaşılar, hassa
mimarları, darphane eminleri bu unvana sahip olmuşlardır.
Eski yüzyıllarda "amira" kelimesi "amir" şeklinde de kullanılmıştır. Ör­
nek olarak Fatih Sultan Mehmed'in hekimi Amir Dovlat gösterilebilir.
lstanbul'da şimdiye kadar bilinen ilk amira, Eğinli Hanımoğlu Kolo­
lents Krikor'dur ki, adı 1 758'de ölen oğlu Hovhannes'in Balıklı Ermeni
Mezarlığı'nda bulunan mezar taşı kitabesinde kayıtlıdır.
Bu unvanı taşıyanlar arasında, Harutyun Bezciyan (Kazaz Amira), Mı­
gırdiç Cezayirliyan, Mikayel Pişmişyan, Hovhannes Serveryan, Hovhan­
nes Dadyan, Boğos Dadyan, Krikor ve Garabed Balyan, Harutyun Yer­
ganyan, Garabed Aznavuryan, Kevork Çarazlıyan, Misak M isakyan,
Maksud Sarimyan kaydedilebilir. Son amira ise Midhat Paşa'nın sağ kolu
olan Kevork Papazyan'dır (Bahçevanoğlu) .
Amiralar Ermeni Patrikhanesi'nin ve kiliselerinin yönetiminde
önemli rol oynamışlardır.

KAYNAKLAR
Toros Azadyan, Agın (Eğin) , İstanbul, 1 956.
Püzant Keçyan, Badmutyun Surp Pırgçi Hivantanotsin Hayots (Surp Pırgiç Ermeni
Hastanesi Tarihi), İstanbul, 1 887.
Harutyun Mırmıryan, Hin ürer u Ayı Orerun Hay Med:ı:adunnerı , 1 550- 1 870 (Eski
Günler ve O Günlerin Ermeni Zenginleri, 1 550- 1 870), Venedik, 1 901.
Kevork Pamukciyan, "Agıntsi Hin Kertasdanner u Temker" (Eğinli Eski Aileler ve
Simalar, yayınlanmamış çalışma).

• Dünden Bugüne lstanbul Ansiklopedisi'nde (Tarih Vakfı-Kültür Bakanlığı yayını, İstan­


bul, 1993 , c . 1, s. 246) Vağarşag Seropyan'la ortak imzalı olarak yayınlanmışcır.

1 23
Balyan Ailesi ve Menşei *

İstanbul ve civarını, emsalsiz zerafet ve ihtişamda saray, cami, kilise,


köşk, kışla, mektep ve sair binalarla süsleyen ve takriben bir buçuk asırlık
bir müddet zarfında faaliyette bulunan Balyan ailesinin, Harutyun Mır­
mıryan, Vahan Zartaryan ve Teotik (Teotoros Lapçinciyan) gibi bazı mü­
dekkikler, hiçbir esaslı vesikaya istinat etmeden, çok eski olduğunu söyle­
mektedirler. Bu muharrirlere göre, 1 7 . asırda Maraş tarafında Bali (bilaha­
re Belen) adlı bir köy varmış ki, idaresi Balyanların elinde imiş. Geçen as­
rın Fransız tarihçilerinden Saint-Martin ise 1 5 . asrin ortalarında Balyan­
ların mezkur köye isimlerini verdiklerini yazmaktadır. 1 5 . asırda, bilhassa
Anadolu Ermenileri arasında "yan" soyadı ancak zadegan ailelerde pek na­
diren kullanıldığı için bu kaydın doğru olmasına ihtimal vermek güçtür.
1 683'te Belen köyü muhtarı Bali Balyan, Sultan III. Mehmed'in ismi
meçhul Erm�ni hassa mimarı ile tanışıp kızı ile evlenir. Kayınpederinin
ölümünü müteakip hassa mimarı olarak yerine geçer. 1 6 senelik hizmet­
ten sonra, vefat ederek yerini Minas adlı oğluna bırakır. O da Sultan III.
Ahmed ve Sultan 1 . Mahmud'a hizmette bulunur ve 1 703'te vefat eder.
Yerine oğlu Makar geçer. Az zamanda büyük şöhret kazanan bu şahıs, ba­
zı iftiralar yüzünden Sultan Mahmud'un itimadını kaybederek Bayburt'a
sürgün edilir. Bilahare bazı kimselerin şefaatı ile affa nail olarak İstanbul'a
dönüp, birçok mühim eserler meydana getirir.
Balyanların sülalesinden zannedilen eski sima.ların şeceresinin çürük
olduğuna bir delil de, 'reotik'in, Bali Kalfa'nın 1 725'te vefat ettiğini yaz­
masına rağmen, Vahan Zartaryan'ın, yerine geçen oğlu Minas Kalfa'nın
1 703'te öldüğünü kaydetmesidir. Teotik'e göre ise Minas Kalfa'pın ölümü
1 730'da vuku bulmuştur.
Nuruosmaniye'nin mimarlığı bu kalfaya atfediliyorsa da, müteveffa
müdekkik Yetvart Alyanakyan'a göre mezkur caminin mimarı Kayse­
ri'nin N ize yahut N irze köyünden Simeon �alfa'dır. Alyanakyan, sabık
Pangaltı Ermeni Kabristanı'nda bu şahsın mezar taşına da tesadüf etmiş-

• Reşad Ekrem Koçu'nun lstanbul Ansikİopedisi'nde (c. iV, lstanbul, 1960, s. 2095-
2097) yayınlanmıştır.

1 24
tir. Kitabeye göre vefatı 1 76 1'dedir. Emest Mamboury dahi mezkfü cami­
nin mimarının Simeon Kalfa olduğunu kaydetmektedir.
Şimdiye kadar, ilk defa Balyan soyadım taşıyan Krikor Amira'nın işte
bu Makar Kalfa'nın oğlu olduğu zannedilmekteydi. Halbuki, zaman mef­
humu bakımından bile, Minas Kalfa'nın ölüm tarihi olduğu söylenen
1 703 ile torunu zannedilen Krikor Kalfa'nın öldüğü 1 83 1 tarihleri arasın­
da iki neslin değil en az beş neslin meydana gelmesi lazımdı. Binaenaleyh
mezkur şecerenin hiçbir esasa dayanmadığı aşikardır. Tarafımızdan mey­
dana çıkarılan iki vesikaya istinaden, Balyan Krikor Kalfa'nın, hassa mi­
marı Merametçi Bali Kalfa'nın oğlu olduğu belirmiştir. Merametçi lakabı­
nı taşıyan kalfalar ailesi ise, mevsuk menbalar olan, Bağlarbaşı Ermeni
Kabristanı'nda tarafımızdan tespit edilen mezar taşı kitabelerine göre,
Kayseri'nin Derevenk yahut Derevank köyündendirler. Mezkfü kaynakla­
ra istinaden, bu aileden Merametçi Kalust Kalfa 2 1 Mart 1 779'da, Rahip
Toros'un oğlu olan Merametçi Sarkis Kalfa ise 1 796'da vefat etmişlerdir.
Diğer taraftan, Balyanların aslen Kayserili olmaları hususunda, Krikor
Amira'nın 1820'de Kayseri'ye sürgün edilmesini ve damadı Serveryan
Hovhannes Amira'nın da Kayserili olduğunu nazar-ı itibara almak icap
eder. Esasen, 16., 1 7., 1 8. ve hatta 19. asırlarda lstanbul'da faaliyette bu­
lunan Ermeni mimarların takriben yüzde sekseni Kayserilidir. Krikor Kal­
fa'nın katibi yazıcı Boğos Ağa'nın da Kayserili olduğunu unutmamak la­
zımdır.
Balyanlar hakkında en mühim mehazlar, eskilerde Vahan Zartaryan'ın
Hişadagaran (Abide, İstanbul, 1 9 1 O) adlı eseri ile Teotik'in 1921 yılı sal­
namesidir. Yenilerden ise, genç müdekkik ve desinatör Berç Erziyan'ın
şehrimizde münteşir Surp Pırgiç mecmuasının 1 952- 1 957 yıllarının muh­
telif sayılarında intişar eden yazı serisini zikretmek lazımdır. Burada, Bal­
yanların eserleri hakkında dolgun malumatla birlikte, onlardan birçokla­
rının zengin resimlerine de tesadüf etmek kabildir.

1 25
Balyan Ailesi Kütüğü *

Hassa mimarı Merametçi Bali Kalfa

Hassa mimarı Hassa mimarı


Senekerim Balyan Krikor Amira Balyan
( ?- 1 83 5 ) ( 1 764- 183 1 )
Bugünkü Beyazıt Yangın Kulesi Saraybumu'nda 1875're yanan sahilsaray • Eski
Çırağım Sarayı • Eski Dolmabahçe Sarayı • Eski
Beylerbeyi Sarayı • Amavurköy Valide
Sahilsarayı • Defrerdar Sahilsarayı • Nusreriye
Camii • Selimiye Kışlası • Davutpaşa Kışlası •
Darphane • Aynalıkavak Kasrı • Eski Beyazıt
Yangın Kulesi • Sultan il. Mahmud Bendi

Sofya Hanım Lusya Hanım Hassa Mimarı


Garabed Amira Balyan
( 1 800- 1 866)
Dolmabahçe Sarayı • Salıpazarı
Sahilsarayı • Çırağan Sarayı • Ortaköy
Camii • Eyüp'te Çifte Saraylar •
Harbiye Mektebi • Yıldız'da Eski Köşk •
Yeşilköy'de Hünkar Köşkü • il. Mahmud
Türbesi • Abdülmecid Türbesi •
Bahçeköy Valide Bendi • Bakırköy
Dokuma Fabrikası • Zeytinburnu
Fabrikası • lzmit Hünkar Köşkü • lzmit
Çuha Fabrikası • Hereke Fabrikası

Hassa mimarı Hassa mimarı Hassa Mimarı Hassa Mimarı


Agop Balyan minyatür ressamı Sarkis Balyan Nigoğos Balyan
( 1 838- 1875) Simon Balyan ( 1835- 1899) ( 1826- 1858)
Beylerbeyi Sarayı • ( ?-1894) Beylerbeyi Sarayı • Çırağan Dolmabahçe Sarayı
Tokat Köşkü • Sarayı • Çağlayan Kasrı • • Muayede Salonu •
Koşuyolu'nda Aksaray Valide Camii • Harbiye Aynı sarayda iki
Valide Sultan Nezareti (şimdi lsranbul merasim kapısı •
Köşkü • Aksaray Üniversitesi) • Tokat Kasrı • Ortaköy Camii •
Valide Camii Hekimbaşı Çiftliği Köşkü • Yıldız Ihlamur Kasrı •
ve Muayede Kasrı • Validebağı Küçüksu Kasrı •
Köşkü • Ayazağa Kasrı • Topkapı Tophane Saat Kulesi
Sarayı 'nda Mecidiye Kasrı • • Yeni Çırağan
Zincirlikuyu Kasrı • Sarayı planı
Küçükçekmece Hünkar Kasrı •
Galatasaray Lisesi • Kasımpaşa'da
Divanhane (Bahriye Nezareti) •
• Reşad Ekrem Koçu'nun Saray mimarı
Kalender Köşkü • Gümüşsuyu
1stanbul Ansiklopedisi'nde Kışlası • Maçka Kışlası • Levon Balyan
(c. vıı. lstanbul, 1 965, s. Beşiktaş'ta Akaretler • lzmit'te
3537) yayınlanmıştır. Sultan Çifrliği Binası

1 26
Dadyan Ailesi*

Osmanlı tarih kaynaklarında Barutcubaşılar diye anılan Dadyanlar es­


ki ve asilzade bir soydan gelir. Bilinen en eski siması 1 4. yüzyılda yaşamış
Boroz isminde biridir. Sonra 1410'ta doğmuş Zad isimli bir şahsın adına
nispetle Zadyan soyadını almışlardır. N ihayet 1 8. yüzyılda Dad Arakel
Amira'nın adından Dadyan soyadı alınmıştır.
Boroz, aile efradı ile birlikte Sivas taraflarından gelip Eğin'e yerleşmiş­
tir. Dokuz kuşak ( üç asır) Eğin'de yaşamışlardır: Boroz'un oğlu Mihrtad
(doğumu 1350), onun oğlu Vahram (doğumu 1 378), onun oğlu Zad (do­
ğumu 1 4 1 0) , onun oğlu Beroz (doğumu 1 440) , onun oğlu Konstantin
(doğumu 1 46 1 ) , onun oğlu Dad Arakel (doğumu 1 495 ) , onun oğlu Si­
mon (doğumu 1 530), onun oğlu Mıgırdiç (doğumu 1 576), onun oğlu Ha­
cı Arutyun (doğumu 1 62 1 ) .
Fırat üzerinde bir köprü inşa eden ve bu yüzden kazandığı şöhreti çeke­
meyenlerin hayatına kastedeceklerini öğrenen Hacı Arutyun bütün aile
efradı ile birlikte Eğin'i terk ederek Kamarakap köyüne çekilmiştir. Oğlu
Hacı Arakel 1 66 1 'de, onun oğlu Hacı Nigoğos 1 7 1 3'te ve onun oğlu Dad
Arakel 1 753'te Kamarakap köyünde doğmuştur.
Bu aileden Osmanlı lmparatorluğu'nun ilk barutcubaşı ve aileye Dad­
yan soyadını bırakan kişi Dad Arakel Amira'dır.

• Reşad Ekrem Koçu'nun Jsııınbul Ansiklopedisi'nde (c. VIII, İstanbul, 1966, s. 4 1 88)
"Dadyan, Dadyan Ailesi" başlığıyla yayınlanmıştır.

1 27
Dadyan Ailesi Şeceresi*

Nigoğos Amira

Barutcubaşı
Dad Arakel Amira
1 753- 1 8 1 2

Barutcubaşı Tateos Barurcubaşı


Simon Amira 1 785- 1 814 Ohannes Bey
1 777- 183 2 1 798-1 868

Barutcubaşı Kemani
Boğos Bey Tovmas
1 800- 1863 1802-1 828
1
1 1
Simon Bey Muharrir
1834-1 889 Mıgırdiç Bey
1844- 191 1

Barutcubaşı Mühendis Makinist Hariciyeci Barutcubaşı


Arakel Sisak Bey Nerses Hosrov Bey Artin Paşa Krikor Mihran Bey
1820- 1 886 1825-1872 1 830- 1 90 1 1832 - 1 882
1 1
Memur Veteriner
Diran Bey Miralay Boğos Bey
1855-1908 1 862-1934

Mühendis Vahram Bey Maden Mühendisi


Simon Bey 1857-1927 Dırtad Bey
1 847-1906 1 860-1916

' Reşad Ekrem Koçu'nun lsıanbul Ansiklopedisi'nde ( c . Vlll, lstanbul, 1966, s . 41 89)
yayınlanmıştır.

1 28
Beyleroğlu veya Beyleryan Ailesi *

Namlı sarraflar yetiştirmiş, aslen Kayserili bir Ermeni ailesidir. Bu soy­


dan ilk tanıdığımız sima, geçen asrın ortalarında yaşamış "Hacı Aleksan­
yan sarrafı lstepan Beyler" diye meşhurdur: Bu soyadı bilahare Beyleroğlu
yahut Beyleryan şeklini almıştır. İkinci zat sarraf Aleksan Beyleryan'dır.
Üçüncü isme tarihçi Harutyun Mırmıryan'ın ( 1 860- 1 926) Masnagan
Badmutyun Hay Medzadunneru (Ermeni Zenginlerinin Kısmi Tarihi, İs­
tanbul, 1 9 10) adlı eserinde tesadüf edilmektedir. Beyleroğlu Agop adını
taşıyan bu şahsın, çok nüfuzlu Kayserili büyük bir sarraf ve ünlü tüccar
Mıgırdiç Esayan'ın ( 1 843- 1 92 1 ) kayınpederi olduğu kaydedilmiştir.
Bu aile, Üsküdar'ın Selamsız Mahallesi'nde, eski Berberyan Mekte­
bi'nin yanında ikamet etmiştir. Ahşap büyük haneleri bugüne kadar ayak­
ta durmaktadır. Beyleroğlu ismini taşıyan geniş bahçelerinde eskiden yaz
mevsiminde tiyatro temsilleri verilmiş ve sahnesi bilahare sinema olarak
kullanılmıştır.

• Reşad Ekrem Koçu'nun lsıanbul Ansiklopedisi'nde (c. V, İstanbul, 1961 , s. 2699) "Bey·
leroğlu yahut Beyleryan" adıyla yayınlanmıştır.

1 29
Cezayirliyan Ailesi *

lstanbul'un en eski zadegan Ermeni ailelerindendir. Aslen Eğin'in


Abuçeh köyündendir ve eski soyadları Hovyan'dtr. Bu soydan lstanbul'a
gelen ilk şahsiyet Sarkis adlı biridir. Mumaileyh 1 725'te ailesi ile birlikte
şehrimize yerleşmiş ve sarraflık yaparak servet kazanmıştır. Oğlu Hovhan­
nes'in de ticaretle iştigalini arzu ettiğinden, 1 730'da Halepli Mansur adlı
bir kimse ile Cezayir'e göndermiştir.
Hovhannes Ağa Cezayir'e vardıktan sonra ticaretle meşgul olmuş ve
tekrar lstanbul'a dönerek şehrimizden Cezayir'e külliyetli miktarda mal
götürerek orada satıp büyük servete sahip olmuştur. Cezayir'in valisi ile
dostluk kurmuş ve orada ikamet etmek müsaadesini de temin ederek Ce­
zayirli tesmiye olunmuştur.
Fakat Cezayir'deki tüccarlar bu şahsın gün geçtikçe hem servet hem
de nüfuz bakımından kuvvetlendiğini görüp, diğer Ermeni tüccarların da
oraya yerleşip kendilerini mutazarrır edebileceklerini göz önünde tutarak,
ona karşı bir suikast hazırlamaya karar vermişlerdir. Lakin Hovhannes
Ağa bundan zamanında haberdar olarak Mansur adlı yardımcısı ile birlik­
te 1 760'ta lstanbul'a firar etmiştir. 1 762'de pederi Sarkis'i kaybetmiştir.
Kendisi ise 1 793'te 63 yaşında olduğu halde vefat ederek Yeğya ve Sarkis
adında iki erkek evlat bırakmıştır. Bunlardan ikincisi, geçen asrın mühim
Ermeni şahsiyetlerinden Mıgırdiç Amira Cezayirliyan'ın pederidir.
işbu şecere 1 1 Ekim 1 854'te zamanın patriği Agop Başpiskopos Serop­
yan ( 1 782- 1 862) tarafından tasdik edilmiştir.

• Reşad Ekrem Koçu'nun lsranbul Ansiklopedisi'nde (c. VII, İstanbul, 1 965, s. 353 7) ya­
yınlanmıştır.

130
Çobanyan Amiralar Ailesi *

"Çoban" kelimesinin Ermenice karşılığı olan "Hoviv"den "Hovivyan"


veya kısaca "Havyan" da tesmiye edilen ve Eğin'in Abuçeh kasabasından,
muhtemelen 1 7 . asırda İstanbul'a gelen Çobanyan amiralar hakkında
müteveffa edip ve müdekkik Toros Azadyan Agın yev Agıntsik (Eğin ve
Eğintiler, İstanbul, 1 943 ) adlı eserinde şunları yazmaktadır:
"Abuçeh'in ilk sakinlerindendirler. Bu amiralar 1 9 . asrın sonlarında
cemaat hizmetleriyle ün salmışlardır. Eskilerden, Boğos, Mardiros ( 1 745-
1 796) ve Hacı Arutyun Çobanyan'ın adları bilinmektedir. Bu sonuncu
sarraf Seğpos Amira'nın (vefatı 1 754) ortağı ve kardeşi ile birlikte hıdivin
kuyumcubaşısı olmuştur. Çobanyan amiraların mezar taşları Hasköy Er­
meni Mezarlığı'nda bulunmaktadır. Bu soyun son amirası Hacı Anin Ço­
banyan münevver bir şahıs olmuştur ve edip Arşag Çobanyan'ın amcası­
dır. Dr. Hermine Hovyan'ın pederi Diran Bey Havyan da bu ailedendir.

• Reşad Ekrem Koçu'nun lsıanbul Ansiklopedisi'nde (c. VIII, İstanbul, 1966, s. 4057 )
yayınlanmıştır.

131
Azadyan Amiralar Sülalesi *

1 8 . asrın başlarından itibaren yaşamış asil bir Ermeni ailesidir. Menşe­


leri Eğin'in Abçuha köyündendir. Aile makberleri Üsküdar'da Bağlarba­
şı'ndaki Ermeni mezarlığındadır. Mezar taşı kitabelerindeki kayıtların
gösterdiğine göre Azadyan Amiraların en eskisi N igoğos isminde bir zat­
tır. Kendisinin kabri yoktur, adı evlatlarının taşlarında yazılı olduğundan,
lstanbul'a gelip gelmediği şüphelidir. Bu sülaleden ilk defa olarak amira
unvanını taşıyan Nigoğos'un oğlu Hacı Bedros'tur. Azadyanların en eski
ecdadının Van tarafları"nda hükümran olmuş Ardzıruni kral hanedanına
bağlandığı muhtemeldir ( 10.- 1 1 . asır) . Bu krallık Van'dan Sivas'a nakil
olunup orada münkariz olunca hanedan efradı Eğin ve Divriği tarafların­
da Bizans tebaası olarak tavattun etmişlerdi. Yukarıda adı geçen mezarlık­
ta bulunan kabir taşlarından Hacı Bağdasar Azadyan ve Hacı Bağdasar'ın
oğlu Hovhannes Azadyan'ın taşları fevkalade güzel oymalarla müzeyyen­
dir. Bu nakışlar arasında birer kartal başı da yapılmıştır ki, Ardzıruni ha­
nedanının armasıdır.

• Reşad Ekrem Koçu'nun İstanbul Ansiklopedisi'nde (c. lll, İstanbul, 1 960, s. 1 673 ) ya­
yınlanmıştır.

132
Aznavor veya Aznavoryan Ailesi *

Menşei Gürcistanlı olup İstanbul'da cemaat işlerinde, sarraflıkta, ku­


yumculukta, güzel sanatlarda vs namlı şahsiyetler yetiştirmiş bir Ermeni
ailesidir. Esasen Aznavor yahut Aznavur kelimesi de Gürcücedir. Bu süla­
lenin ilk ferdi Tavit isminde bir zattır ki, Gürcistan'dan hicret ederek Si­
vas'a yerleşmiştir. Zamanının sultanı orayı ziyaretinde müşarünileyhin fa­
aliyetini takdir ederek, Sivas ve civarının vergilerini toplamak için ken­
disine ferman vermiştir. Bu sülaleden bir kol da İzmir'e yerleşerek orada
ticaret işlerinde parlamıştır.

• Reşad Ekrem Koçu'nun lsıanbul Ansiklopedisi'nde ( c. IlI, İstanbul, 1960, s. 1 726)


"Aznavor, Aznavoryan" adıyla yayınlanmıştır.

133
Pişmişyan Ailesi *

İşbu aileden bilinen en eski şahıs Sarkis Pişmişents'tir ki, Pişmişzade


Sarraf Garabed Amira'nın babasıdır. Üsküdar'daki Ermeni Mezarlığı'nda
tarafımızdan bulunan kabrinin kitabesine göre, Garabed Amira 1 750'de
doğup 23 Mart 1 802'de vefat etmiştir.
Garabed Amira'nın, erkek ve kız yedi evladı arasında en ünlüsü Mika­
yel Amira Pişmişyan'dır. Mezar taşının kitabesine göre, 1 785'te doğup, 1 9
Mart 1 849'da vefat etmiştir. Cemaat işlerinde, Patrikhane meclislerinde
önemli görevler deruhte etmiş ve hayratı ite de tanınmıştır. Ezcümle,
1 834'te açılan Yedikule Surp Pırgiç Ermeni Hastanesi'nin, 1 834- 1 840 yıl­
ları arasında mütevellisi olmuştur. 1 Ocak 1 83 8'de ise aynı zamanda Ba­
lat'taki Surp Hıreşdagabed Kilisesi'nin mütevelliliğini de deruhte etmiş­
tir. Üsküdar'daki Surp Haç Kilisesi'nin 1830'daki yeni inşaatından sonra,
ertesi yıl, dedesinin ve babasının hatırasına avludaki sarnıcı yaptırmıştır.
Kitabesi vardır. 22 Temmuz 1 8 1 4'te kadılık görevi ile İstanbul'dan Ku­
düs'e varan Selim Mollazade Efendi'nin sarrafı olmuştur. 1 848'de İstan­
bul'da yayınlanan, ünlü şair, yazar ve dilci Krikor Peştemalciyan'ın ( 1 773-
1 83 7 ) Lusaşaviğ (Nurlu Yol) adlı kitabını, zevcesi Peruz Pişmişyan'ın ( ?-
1 848) hatırasına, Ortaköy'deki Arabyan Matbaası'nda bastırmıştır.
Kardeşi Krikor Pişmişyan da sarraflıkla iştigal etmiştir. 1 797'de doğup,
2 1 Mayıs 1 868'de, vefat etmiştir. İkinci kardeşi Hacı Çelebi Hovhannes
Pişmişyan ise 1 799'da doğup 22 Ekim 1 85 1 'de ölmüştür. Ortaköy'de ika­
met etmiştir.
Pişmişyan ailesinden iki devlet adamı da bilinmektedir. Birincisi
Movses Pişmişyan, geçen yüzyılın sonlarında, Düyun-ı Umumiye'nin Re­
ji bölümünde müfettişlik görevinde bulunmuş ve "Mütemayiz" rütbesi ile
taltif edilmiştir. Krikor Pişmişyan'ın oğlu olan ikincisi Harutyun Pişmiş­
yan ise geçen yüzyılın sonlarında ve asrımızın başlarında, Şirket-i Hayri­
ye'nin yönetiminde veznedarlık yapmıştır.
Bu aileden, Noyemi Pişmiş adında bir de tanınmış piyanist vardır ki,
Budapeşte'deki Franz Liszt Musiki Akademisi'nde, Türkiye'den tahsil gö-

• Söz dergisinde ( no. 49, 20 Ocak 1996, s. 9) "Pişmişoğlu Sokağı" başlığıyla yayınlan­
mıştır.

1 34
ren ilk ktz öğrenci olmuş ve 1 7 N isan 1 93 7'de mezkur şehirde Liszt'in
eserlerini sunduğu çok başarılı bir konser vermiştir.
l 907'de Ortaköy'de, Pişmişoğlu adında bir sokak mevcuttu.
Mari Sukiasyan'ın babası Sukias Pişmiş, 1 95 1 'de Üsküdar'daki Surp
Haç Kilisesi'nden, Patrikhane Genel Meclisi'ne üye seçilmiştir. Kendisi,
Apraham veya Hagop Sukiasyan'ın oğlu ve sarraf Sukias Pişmişyan'ın to­
runudur.
Mari Pişmiş'in ablası Arşaluys Sukiasyan, askeriye tabibi Miralay Dok­
tor Sebuh Bey Ütüciyan'ın oğlu, dostumuz Berç Ütüciyan'la evlenmiştir
ve 1 987'de vefat etmiştir. Genç yaşta ölen bir oğulları olmuştur.

Zamanlar, Mekanlar, insanlar I Kevork Pamukciyan F: 1 O 135


Kayserili Hassa Mimarı Hovhannes Amira Serveryan *

1 6. yüzyıldan 20. yüzyıla kadar, lstanbul'da faaliyette bulunan Ermeni


asıllı hassa mimarlarının yaklaşık yüzde doksanı, Kayseri menşelidir. Kay­
serili Ermeniler, mimarlıktan maada, minyatür, resim, heykeltıraşlık, ku­
yumculuk ve gümüşçülük gibi güzel sanatların veya zenaatların diğer dal­
larında dahi kayda değer bir varlık göstermişlerdir.
Geçen sene 200. doğum yıldönümü olan ve Ermeniler arasında bilhas­
sa hayratı ile tanınan, fakat Türkçe kaynaklarda hakkında hemen hemen
hiç bilgi bulunmayan, hassa mimarı Hovhannes Amira Serveryan'ı
( 1 786- 1 858) da bu vesile ile tanıtmayı arzu ettik. Bu isteğimizde mühim
bir amil de, ailelerimiz arasında, rahmetli pederimiz tarafından bir dünür­
lük bağının mevcut olmasıdır. Şöyle ki, Hovhannes Amira'nın, Boğos
Serveryan adlı oğlundan dünyaya gelen Hulyane veya avam dilinde Fulik
adındaki torunu, halalarımızdan, genç yaşta vefat eden Mari Cıngıdır­
yan'ın ( 1 877 - 1 907) ölümünden sonra, kocası işlemeci Hagop Cıngıdır­
yan'ın ikinci zevcesi olmuştur. Bu izdivaçtan, 13 Nisan 1 9 1 1 'de doğan
Meline ve 1 9 14'te doğan Adrine adlı iki kızları olmuştur ki, halen Fran­
sa'da yaşamaktadırlar. İşbu aile, 1 9 Aralık 1 982'de bitişiğimizdeki apart­
manın orta katının bacasının kasten tutuşturulması neticesinde yanan
Üsküdar'daki evimizde, 1930 sıralarında bir yıl kadar ikamet etmiştir.
Hovhannes Amira Serveryan hakkında, bundan önce Ermenice iki
yazı hazırlamıştık. Bunlardan birincisi, ölümünün 100. yıldönümü müna­
sebetiyle, 1 5 Kasım 1 958 tarihli Marmara gazetesinde intişar etmiştir. Da­
ha etraflı olan ikincisi ise değerli araştırmacı, Viyana Mıkhitarist rahiple­
rinden rahmetli Yeprem Boğosyan'ın ( 1897 - 1 97 2 ) , Balyan ailesine hasre­
dilen ve önce 1970 sıralarında Hantes Amsorya dergisinde neşredildikten
sonra, 1 98 1 'de kitap halinde de çıkan monografide bulunmaktadır (s. 89-
103 ) . Bu vesile ile şu hususu da kaydedelim ki, Rahip Boğosyan bu son
eserini, bizim teşvikimiz ve devamlı ısrarlarımız üzerine kaleme alınıştı.
Biz de elimizden geldiği kadar kendisine faydalı olmuştuk.
• Tarih t•e Toplum dergisinde (no. 46, Ekim 1987, s. 23-28) "Doğumunun 200. Yı ldö­
nümünde Kayserili Hassa Mimarı Ohannes Amira Serveryan" başlığıyla yayınlan­
mıştır. Makalenin başında "Sayın Doç. [daha sonra Prof. -Ed.] Dr. Afife Bacur Ha­
nım'a sunulur" ithaf notu yer almaktadır.

1 36
Serveryan ailesinden tanınan en eski şahıs, Hovhannes Amira'nın de­
desi olan Hagop Serveroğlu'dur. Üsküdar Bağlarbaşı Ermeni Mezarlı­
ğı'nda, 1 942'de tarafımızdan bulunan mezar taşının kitabesine göre,
1 80 1 'de vefat etmiştir. Mensur ve kısa yazıtta, Kayseri'de doğduğu da ka­
yıtlıdır. Diğer taraftan, mezar taşının alt kısmında bir örsle çekiç resmi gö­
rülmektedir ki, onun demirci olduğuna bir delil sayılabilir.
Pederi Kevork Serveryan ise mütevazı bir terzi olmuştur. Bu husus, ge­
çen asrın başlarında, Rusya'nın İstanbul Sefarethanesi'nin baştercüman­
lığında bulunan, Kevork Ağayekyan'ın oğlu Hovhannes Ağayekyan'ın,
1 87 1 - 1 876 yılları arasında Kuzguncuk'ta kaleme aldığı çok kıymetli yaz­
ma otobiyografisinin ikinci cildinde (birinci cildi maalesef kay ıptır), biz­
zat Hovhannes Amira tarafınqan kendisine verilen etraflı bilgiler meya­
nında işar olunmuştur. Serveryan Amira, pederinin adı ile, bazı Ermeni
kaynaklarında Kevorkyan soyadı ile zikredilmiştir. Pederinin öldüğü tarih
bilinmemektedir. İsmi meçhul kalan annesi ise 1 800 sıralarında genç yaş­
ta vefat etmiştir.

Serveryan'ın Hayatı
Tarihçi Arşag Alboyacıyan'a ( 1879- 1962) göre, Hovhannes Amira
Serveryan, Kayseri'nin Derevenk veya Muncusun köyünde doğmuştur. 1
Doğduğu yıl, Ermenice eski kaynaklardan bilindiği üzere, 1 786'dır. Ken­
disi ise doğum yerini ve tarihini açıklamamıştır. Bizzat kendi ifadesine gö­
re, 1 3 yaşında iken biraz okuyup yazmak öğrenmiştir. Pederine destek sağ­
lamak gayesiyle, Kuzguncuk'ta, muhtelif ihtiyaç maddeleri satan bir dük­
kan açmayı tasarlamışsa da, pederi kendisini, kereste ticareti ile uğraşan
ismi meçhul kayınpederinin yanına koymayı teklif etmiştir. Fakat oğlu bu
işten hoşlanmadığı için, önce reddetmesine rağmen, sonradan istemeye­
rek razı olmuştur.
Ünlü hassa başmimarı Krikor Amira Balyan ( 1 764- 1 83 1 ) , Server­
yan'ın dayısı ile alışverişte bulunduğu için, kendisini devamlı olarak gö­
rürmüş. Krik.or Amira, tavrını bir müddet denetledikten sonra, onu yanı­
na almaya karar verir. O da bu teklifi memnuniyetle kabul eder. Server-
· yan burada mimarlığı Balyan'dan öğrenir ve bir müddet sonra da onun
damadı olur. 1 5 Kasım 1 83 1 'de, kayınpederi vefat ettikten sonra, Kazaz
Artin (nam-ı diğer Harutyun Amira Bezciyan, 1 77 1 - 1 834), onun yalnız
başına halefi tayin edilmesini ister. Zira, Krikor Amira'nın oğlu Garabed
Amira Balyan ( 1 800- 1 866), gevşek bir tabiata sahip olduğu ve o zamana

137
kadar toplumdan uzak kaldığı için, bu vazifeye münasip görülmez. Server­
yan ise velinimetinin hatırasına hürmeten, görevin Balyan'a tevcih kılın­
masını ve kendisinin de vekaleten işleri yürütmesini teklif eder. Fakat Ka­
zaz Artin, onun sadakatini Sultan Mahmud'a methedince her ikisi birden
saraya davet olunarak, hususi fermanlarla ve müsavi haklarla, hassa mi­
marı tayin edilirler.2
Ağayekyan, Hovhannes Amira hakkındaki şahsi intibalarını ve hatı-
ralarını ise ezcümle şu satırlarla anlatmaktadır:

Uzun boylu ve gösterişli meşhur bir şahıstı. Her ne kadar iyi kalpli idiyse de,
konuşma tarzı biraz sertti. Mamafih, bütün tanıdıkların teveccühünü kazan­
mıştı. Tahsilinin mahdut olmasına rağmen, zeki ve eğitime meyilli idi. Hat­
ta, bütün sözleri bu mevzularla ilgiliydi. Üst makamlara yetişince, Üsküdar'da
Cemaran adlı yüksek mektep kurmayı tasarlamış ve büyük çabalar sarf ede­
rek, keza hudutsuz maddi fedakarlıklar yaparak, bu deruni necip arzusunu ger­
çekleştirmişti. Fakat muhalifleri veya daha doğrusu kendisini kıskanan bazı
Ermeni ileri gelenleri, bu irfan çeşmesini kurutmaya yeltenmişler ve gayele­
rinde de muvaffak olmuşlardı. Kurucunun hayatını bile tehlikeye maruz bıra­
karak, onu 3.000 kese kadar zarara sokmuşlardı.3 Ancak o, yalnız mektebin
kapanmasına hayıflanmaktaydı, maddi zararını hiç düşünmemekteydi.
Serveryan'ın ikinci bir arzusu da, gençlerin içinde sanat sevgisini yaymaktı.
Zira, o zamanlara kadar, sanatlar bir nevi nesilden nesile intikal eden aile­
vi bir inhisar halindeydi. Şöyle ki, taş yontmacılığı Kayserili Türklere, du­
varcılık Arnavut Rumlara, demircilik ve kerestecilik ise yerli ve taşralı Er­
menilere hastı. Her ne kadar, kalfalık ve mimarlık bu son iki millete muva­
zi olarak girmiştiyse de, ilerleme kaydedilmemişti.
Bu maksatla, İtalya'dan bir mimarı hususi olarak buraya getirtti ve evinde
oğulları ile birlikte, birçok Ermeni gençlerine de desinatörlük öğrenirdi.
Böylece, mimarlık Türkiye'de, muntazam tedrisat mahiyetini aldı ve bazı
ünlü Ermeni ustalar da yetişti. Keza, hassa inşaatlarındaki nüfuzu sayesinde,
ecnebi ustalar yanında Ermeni gençlerini çalıştırarak, meşhur sanatkarlar
da yetiştirdi:+

Garabed Amira, 1 854 yılı ilkbaharında, Dolmabahçe Sarayı'nın inşa­


atının bitmesinden sonra, Serveryan'ı işten çekilmeye mecbur kılmıştır.
Zira, oğullarının terakkisine mani olmasından korkmuştur. Belki, bu sıra­
larda Hovhannes Amira'nın oğlu, hassa mimarı Harutyun Serveryan'ın
yıldızının parlaması da, bunda müessir olmuştur. Çünkü Garabed Amira
çok evhamlı ve kıskanç bir kimse imiş.
Hovhannes Amira, 24 Haziran 1858'de, kısa bir hastalığı müteakip,
Kuzguncuk'ta, Ermeni Kilisesi'nin karşısındaki yalıda hayata gözlerini

138
yummuştur. Ölümünden evvel, işten çekildiğinden beri yanına gelmeyen
Garabed Amira da kendisini ziyaret ederek, bir emrin var mı, diye sormuş­
tur. Cenazesi çok mutantan olmuştur. Maalesef, Ağayekyan bu hususta taf­
silat vermemiştir. Yerli Masis ve ondan alarak da Paris'teki Masyats Ağav­
ni gazeteleri rahmetliden sitayişle bahsetmişlerdir. Bu meyanda, Batıdaki
taş ve ağaç oymacılık sanatının, ilk defa onun sayesinde yurdumuza girdi­
ğini kaydetmişlerdir. Naaşı, çok muhtemelen, Üsküdar Ermeni Mezarlı­
ğı'nda gömülü ilk zevcesinin yanına defnedilmiştir. Ağayekyan'a göre, ölü­
münde altı erkek ve dokuz kız evlat ve kendilerine de hatırı sayılır bir ser­
vet bırakmış olmasına rağmen, onlar, pederlerinin üzerine basit bir mezar
taşı yaptırmak minnettarlığını dahi maalesef göstermemişlerdir.

Eserleri
Ağayekyan, Hovhannes Amira'nın hassa inşaatlarına daima nezaret
ederek, mükemmel olmaları için gayret sarf ettiğini beyan etmiştir.
1 849'da ise Beşiktaş Sarayı'nın inşaatı ile meşguldü, demektedir. Bundan
anlaşılıyor ki, kalfalığını kendisi yapmıştır. Binaenaleyh, Dolmabahçe Sa­
rayı'nın başlıca mimarları Garabed ve Nigoğos Balyan'ların meyanında,
Serveryan'ın ismi de zikredilmelidir. Hovhannes Amira, mütevazı bir ka­
raktere sahip olduğu için gösterişten kaçınmış ve sarayla olan münasebet­
lerini daima kayınbiraderine terk etmiştir.
Hovhannes Amira'nın eserleri birer birer bilinmiyorsa da, Garabed
Amira ile müşterek çalıştıkları için, ona atfedilen inşaatlarda Server­
yan'ın himmeti büyüktür. Bu husus, gerek Sultan Mahmud'un, gerekse
Sultan Abdülmecid'in nezdinde daima müsavi tutulmasından da anlaşıl­
maktadır. Şöyle ki, 1 Nisan 1 844'te, Dadyanlar'la birlikte, Garabed ve
Hovhannes Amira'ların da feslerinin üzerinde altın Tuğra Nişanı taşıma
hakkı padişah5 tarafından lütfedilmiştir. Keza, 1 3 Mayıs 1 844'te, Sultan
Abdülmecid, Barutçubaşı Hovhannes Bey Dadyan'ın ( 1 798- 1 869) neza­
retinde bulunan, İzmit'teki çuha fabrikasını ve Bursa kaplıcalarını ziyaret
ederken, Hovhannes ve Boğos Bey Dadyan'ı ( 1 800- 1 863 ) , Garabed Ami­
ra Balyan'la birlikte Hovhannes Amira Serveryan'ı, keza Garabed ve Ha­
gop Bey Düzyan'ları da refakatine almıştır. Bu sırada, sadıkane hizmetle­
rinden dolayı, onları birer murassa kutu ile de mükafatlandırmıştır.6
Rahmetli araştırmacı Bimen Zartaryan ( 1 880- 1956), eski İstavroz Sa­
rayı'nın (bugünkü Beylerbeyi Sarayı), Krikor Amira Balyan'ın vefatın­
dan7 sonra Hovhannes Amira tarafından tamamlandığını yazıyorsa da,8

1 39
zamanının tarihçisi Avedis Berberyan ( 1 798- 1 873 ), aşağıdaki satırlarla
bu hususu tekzip etmektedir:9
"( 1 829) - Bugünlerde, hassa mimarı Krikor Amira, padişahın İstavroz
Köyü'ndeki büyük sarayının inşaatını tamamladı. Sultan da onu murassa
nişanla taltif etti ve kıyafetini değiştirdi." Yani, İslamlar gibi giyinip ku­
şanmasına müsaade etti, demek istiyor.
Alboyacıyan'a göre, eski Çırağan Sarayı'nın mimarlığını da Hovhan­
nes ve Garabed Amiralar ifa etmişlerdir. 10 Barutçubaşı Hovhannes Bey
Dadyan'ın kısmen matbu Ermenice "Kronoloji"sinde, Çırağan Sarayı'nın
temelinin 1 843 yılı Ekim ayında, Garabed Amira tarafından atılmış .
oldu-
'
ğu ve 1 856'da tamamlanarak, lstanbul'un muhteşem yapıları arasında bi-
rinci yeri işgal ettiği kayıtlıdır. 1 1
Serveryan'ın Ermeni cemaatine ait eserleri arasında, Ü sküdar'daki
Surp Haç Kilisesi ( 1830), çevre yoluna kurban giden Hasköy'deki Surp
lstepannos Kilisesi ( 1 83 1 ) ve Yedikule Ermeni Hastanesi ( 1 833 ) bulun­
maktadır.

Cemaat İçindeki Görevleri ve Hayratı


Hovhannes Amira'nın cemaat görevleri mahduttur. Esasen bu gibi hiz­
metlere vakti de müsaade etmemiştir. Önce, 1 835'ten itibaren uzun yıllar
Kuzguncuk Ermeni Kilisesi'nin, 1 838'den itibaren ise birkaç yıl Üskü­
dar'daki Cemaran Mektebi'nin mütevellisi olmuştur. Kayda değer üçüncü
vazifesi de, 9 Mayıs 1 84 7'de Patrikhane nezdinde tesis edilen Ruhani ve
Cismani Meclislerden ikincisine üyeliğidir. 1 849 yılı Ağustos ayında ve 3 1
Ekim 185 1 'de yenilenen mezkur meclise tekrar üye seçilmiştir.
Hovhannes Amira'nın başlıca hayratı, daha önce zikredilen Üskü­
dar'daki Cemaran Mektebi ile 1 835'te inşa ettirdiği Kuzguncuk Ermeni
Kilisesi ve Mektebi'dir. Ahşap bir şapel olan kilise, Ağayekyan'a göre tak­
riben 1860'ta geceleyin ansızın yıkılarak, 1861 'de oğlu hassa mimarı Ser­
v�ryan'ın himmetiyle bugünkü şeklinde kubbeli olarak yeniden yapılmış­
tır. Mektep ise çoktan kapanmıştır. Serveryan, velinimetinin hatırasına
hürmeten, kiliseye Aziz Krikor Lusavoriç'in (Aydınlatıcı) ismini vermiştir.
Burada, işbu satırların muharririnin, 1 935'ten itibaren yaklaşık yarım
yüzyıl kadar, mezkur kilisede mugannilik yaptığını da kaydetmeden geçe­
meyeceğiz.
Hovhannes Amira 1 830'da, Üsküdar Surp Haç Kilisesi'nin inşaatı es­
nasında maddi yardımda da bulunmuştur. Surp Haç Mektebi'ne de vasi­
yeti mevcuttur.

1 40
Alboyacıyan'a göre, Hovhannes Amira 1 845'te Kayseri' deki Surp Ga-.
rabed Manastırı'nda yatılı bir okul da açtırmış, fakat bu okul ba:ı cemaat
ihtilafları yüzünden kapanmıştır. 12
1 838'de ünlü edip Hovhannes Deroyents'in ( 1 80 1 - 1 888) hazırladığı Er­
menice bir gramer kitabını, Ortaköy'deki Arabyan Matbaası'nda bastırmış­
tır. 1 844'te aynı yazara 196 sayfalık ikinci bir gramer kitabı daha hazırlat­
mıştır ki, halen Kudüs Ermeni Patrikhanesi'nin 3 1 1 7 no'lu elyazmasıdır.
Üsküdar'daki Cemaran Mektebi'nde bir matbaa da tesis etmiştir ki,
1840- 1 842 yılları arasında burada dört adet kitap basılmıştır.

Serveryan'ın Aile Hayatı ve Çocukları


Hovhannes Amira'nın ilk zevcesi, Krikor Amira Balyan'ın kızı Sopya
veya Sofya'dır. 1 942'de Ü sküdar Ermeni Mezarlığı'nda tespit ettiğimiz
mezar taşı kitabesine göre, 1 803'te doğup 1 83 8'de zor bir doğum yüzün­
den vefat etmiştir. Ağayekyan'a göre, ilk eşinden 1 3 evladı olmuştur. 13
Bunlardan beşi erkek, sekizi kızdır. Üsküdar, Beşiktaş ve Kuzguncuk kili­
seleri vaftiz kütüklerinden tespit ettiklerimiz şunlardır:
1 . Takuhi: 7 Kasım 1 8 1 8'de Üsküdar Surp Haç Kilisesi'nde vaftiz ol­
muştur.
2. Maryam: 27 Eylül 1 8 1 9'da aynı kilisede vaftiz olmuştur.
3 . Pırapyon: 1 2 Ocak 1 82 l 'de aynı kilisede vaftiz olmuştur. Bu üç kı­
zından biri, Cemaran Mektebi'nin müdürü Hagop Manuelyan ( 1 802-
1 870) ile evlenmiştir ve bu izdivaçtan Dr. Vahan Paşa Manuelyan ( 1 840-
1 902) doğmuştur.
4. Harutyun: Yaklaşık 1 822'de doğmuştur. Bu ilk oğlunun kaydına
rastlayamadık. Az sonra hakkında etraflı bilgi vereceğiz.
5. lstepan: 2 1 N isan 1 824'te aynı kilisede vaftiz olmuştur. 1 844 sırala­
rında Paris'te mimarlık tahsilinde bulunmuştur. 1 846'da İstanbul'a avdet
etmiştir. 1 1 Ağustos 1 89 l'de Kuzguncuk'ta ölmüştür.
6. Anna: 20 Ekim 1 827'de aynı kilisede vaftiz olmuştur.
7 . Apraham: 1 Temmuz 1 83 2'de Beşiktaş Kilisesi'nde vaftiz olmuştur.
8. Krikor: 28 Haziran 1 834'te Surp Haç Kilisesi'nde vaftiz olmuştur.
Bu oğlu da mimardır ve. Paris'te tahsil görmüştür. 4 Temmuz 1 864'te Üs­
küdar'da vefat etmiştir. ·

9. Soğome: 4 Aralık 1836'da Kuzguncuk Kilisesi'nde vaftiz olmuştur.


Dr. lstepan Paşa Aslanyan ( 1822- 1 901 ) ile evlenmiştir. Andon isminde
bir evlatları dünyaya gelmiştir ki, 1 880'de Paris Üniversitesi Tıp Fakülte­
si'nden mezun olduktan sonra, 1 885'te orada veremden ölmüştür. 14

141
10. Boğos: 26 Aralık 1 83 7'de aynı kilisede vaftiz olmuştur. Mezkur ki­
lisenin idare heyeti üyeliğinde bulunmuştur. Kilisenin hayırseverlerinden,
Bedros Şalciyan'ın kızı Diruhi ( 1 84 7 - 1 9 1 1 ) ile evlenmiştir. Sofi ve Fulik
adlı iki kızı doğmuştur. 1907 yılı Ocak ayı sonlarında orada ölmüştür.
22 Ocak 1 877'de vefat eden ikinci zevcesi Arusyak veya Arus ile
1 839'da evlenmiş olmalıdır. Bu eşinden de şu evlatları dünyaya gelmiştir:
1 . Yeranuhi: 24 Ocak 1 840'ta Kuzguncuk Kilisesi'nde vaftiz olmuştur.
2. Makruhi: 1 0 Haziran 1 84 1 'de aynı kilisede vaftiz olmuştur.
3 . Kristine: 16 Temmuz 1 842'de aynı kilisede vaftiz olmuştur.
4. Lusya: 3 1 Ocak 1 844'te aynı kilisede vaftiz olmuştur. Sarkis Yüzba­
şıyan'la evlenmiştir.
5 . Vasiluhi: 23 N isan 1 846'da aynı kilisede vaftiz olmuştur.
6. N işan: 3 Nisan 1 S50'de aynı kilisede vaftiz olmuştur. 1 869 veya
1870'te, Hariciye Nezareti Tercümanlık Kalemi'nde görevli olarak adı
geçmektedir. Bilahare avukatlıkla iştigal etmiş ve kilisenin idare heyeti
üyeliğinde bulunmuştur. 24 Nisan 1927'de Kuzguncuk'ta vefat etmiştir.
Ağayekyan'a göre, Hovhannes Amira ölürken altı erkek ve altısı evli
dokuz kız evlat bırakmıştır. 15 Bir kızı kendinden önce ölmüş olmalıdır, zira
tespit ettiğimiz kızların sayısı ondur. Yine Ağayekyan'a nazaran, Hovhan­
nes Amira üç defa evlenmiş ve üçüncü eşini dört yetimle dul bırakmıştır. 1 6
Oğlu Harutyun Serveryan'a gelince, Ağayekyan ondan uzun uzadıya
bahsetmektedir. Zira kendisi ile yakın ticari ilişkilerde bulunmuştur. Mü­
ellif, hakkında ezcümle şunları yazmaktadır:
1 849'dan beri, Harutyun Serveryan yalnız olarak mimarlıkla iştigal ediyordu.
Bir nazırın himayesinde sultanla da tanışarak, onun samimiyetini kazanmış­
tı. Önce pederi ona bir kereste mağazası açmıştı ve Tersane'ye de kereste ve­
riyordu. Bu vesile ile, Sultan Mahmud'un büyük damadı olan Bahriye Nazırı
Halil Rıfat ile tanışıp, onun da teveccühünü kazanmıştı. Bu sıralarda, paşa bir
köşk inşa ettirmek arzusunda olduğundan, bu işi onun nezaretine bırakmıştı.
Serveryan, bu binayı ve birkaç ufak tefek yapıyı da başarı ile neticelendirdi­
ğinden, Rıfat Paşa padişahı ikna ederek, "Ebniye-i Miriye Kalfası" namı altın­
da, ona yeni bir vazife verdikten maada, bir nişanla taltif ettirmişti.

Zamanının İstanbul'da münteşir Ermenice gazetelerinden Hayastan (Er­


menistan), 1 846 yılının 153. sayısında bu hususta şunları yazmaktadır: l7
Sultan Abdülmecid, sadıkane hizmetlerinden ve inşa ettiği görkemli binalar­
dan dolayı, Harutyun Ağa'ya murassa kıymetli bir İftihar Nişanı tevdi etti.
Az sonra sultan, ehemmiyetsiz bir bina olan Hırka-i Şerif Dairesi'nin, muh­
teşem bir şekilde onarılmasını arzu ettiğinden, bu görevi de onun uhdesine

142
vermişti. Bir müddet sonra, çoktan beri yanıp harabe halinde bulunan Or­
taköy Camii'nin yeniden inşaasını da ona teslim etti. ıs
Ancak, genç bir mimarın, padişahla tesis ettiği bu samimiyet, bazı kimsele­
rin ve bilhassa dayısı Garabed Amira'nın kıskançlığına mucip olmuştu.
Bugünlerde, Mısır Hıdivi, Boğaziçi'nin Anadolu kıyısının yukarı kısmında
büyük masraflı bir binanın inşaatına başlamış ve bu işi de bir Rum ustaya
tevdi etmişti.ı9 Fakat bina emini, Rum kalfa ile arası açılmış bulunduğun­
dan, bu inşaatı da Serveryan'ın deruhte etmesini kendisine teklif eder. O da
razı olarak, yeni ve daha geniş bir proje hazırlayıp, onu hıdivin onayına sun­
mak üzere, pederinin muhalefetine rağmen Kahire'ye gider. Lakin, hıdiv ora­
da bulunmadığı için, ancak üç ayda geri dönebilir. Gaybubeti esnasında, düş­
manları ve bilhassa Rum kalfa, padişaha jurnal vererek, Serveryan'ın suiisti­
mal yaparak işleri yüzüstü bırakıp kaçtığına, sultanı ikna ederler. Akabinde,
hususi fermanla, bütün miri binaların inşaatı sözü geçen Rum'a tevdi olu­
nur ve Se.rveryan'ın suiistimal yapıp yapmadığı hususunda tahkikat açtırılır.
Keyfiyetten haberdar olan hıdiv de, kasrının inşaatını Rum kalfaya teslim
eder. Soruşturma neticesinde Serveryan büyük borçlar altında kalır. Bunun
üzerine padişaha arzuhal vererek, sanıldığı gibi yolsuzluk yapmadığını, an­
cak tahkikat heyetinin keşif hesaplarında yanıldığını iddia eder. Sultanın
emriyle yeni bir soruşturma yapılarak, Serveryan'ın Hazine'ye borçlu olma­
dığı gibi, 700.000 kuruş kadar alacaklı olduğu da meydana çıkar.

Ağayekyan müteakiben, Halil Rıfat Paşa'nın tekrar bahriye nazırı ta­


yin edildiğini, fakat bir müddet sonra istifa etmek mecburiyetinde kaldı­
ğını bildirmiştir. Diğer taraftan, paşanın nazırlığı esnasında, ikametgahı
olan Kandilli tepesindeki köşkünden maada, deniz kıyısında da bir yalı
inşa ettirdiğini ve bu yapının mimarlığını ve nezaretini Serveryan'a tevdi
ettiğini yazmaktadır.
Harutyun Serveryan'ın ömrünün son yılları sefalet içinde geçmiştir.
Bu husus, Melkon Baronikyan isminde bir şahsın Beşiktaş'tan, Patrik
Nerses Varjabedyan'a ( 183 7 - 1 884) gönderdiği 26 Mart 1 883 tarihli yazı­
dan anlaşılmaktadır.
Harutyun Serveryan 1889'da muhtemelen Ü sküdar'da, zevcesi Taku­
hi ise 1 882'de Beşiktaş'ta vefat etmişlerdir. Evlatları olup olmadığı bilin­
memektedir.

Bir Anekdot
Yazımızı Hovhannes Amira ile ilgili bir anekdotla bitirmek istiyoruz.
Anlatan yine Ağayekyan'dır ki, bu fıkrayı, Sultan Mahmud'un Kazaz Ar­
tin'e ne kadar müsamahakar davrandığını ispatlamak için kayda almışrır.20

1 43
Sultan Mahmud, Beylerbeyi Sarayı'nın içinde, acilen bir havuz yapılmasını
mimarlara emreder. Onlar da diğer işlerini bırakarak, gece gündüz çalışıp,
birkaç haftada tamamladıktan sonra, kenardaki taşları dizmeye başlarlar. O
sıralarda bir gün padişah, Göksu Kasrı'nı ziyaret etmek ister ve giderken mi·
marlara sıkı sıkı tembih eder ki, akşamleyin dönüşünde havuz su ile dolu ol­
sun. Müteakiben, Kazaz Anin oraya varır ve mimarlara:
"Buraya havuz yakışmaz, derhal sökün, ben efendimize söylerim ki, yukarda
inşa edilsin" der.
Mimarlar iki kılıç arasında kalırlar, zira padişahın gazabı ile Kazaz Artin'in
kini aynı seviyede tehlikeli idi. Bunun uzerine, rica ederler ki, önce hünka­
rı ikna etsin. Fakat, o tekrar ısrar eder ve bunun üzerine havuzu sökmeye baş­
larlar. Artin Amira, havuz doldurulduktan sonra oradan uzaklaşır. Akşamle­
yin geç vakit, sultan avdet ederken, Garabed Amira korkusundan kaçar. Zi­
ra, henüz cellatlık devri kapanmamış olduğundan, öfkeli bir bakışı, onların
idam edilmelerine kafi idi. Hovhannes Amira yalnız kalıp, aslan gibi dehşet·
li sultanın huzuruna büyük korku ile çıkar. Padişah, havuzun harabesini gö­
rerek, uzakta duran Serveryan'ı hiddetle yanına çağırır. O da sebebini anla­
tırken, Kezaz Artin'in ismini işitince, Sultan Mahınud'un alnından öfke bu­
lutlarının dağıldığını müşahede eder. Teskin olan padişah sükunetle:
"Öyle ise derhal yerini bellisiz yapın" diyerek oradan ayrılır.

Ağayekyan, işbu fıkranın, doğrudan doğruya Hovhannes Amira tara­


fından kendisine nakledildiğini de kaydetmiştir.
Serveryan Amira'nın, kereste ticareti ile uğraşan, dedesinin ismini ta·
şıyan ve 28 Eylül 1 879'da Üsküdar'da vefat eden Hagop Serveryan ismin­
de bir de kardeşi mevcuttur. Bundan 35 yıl kadar önce, Üsküdar'daki ya·
nan evimizde, bu şahsın torununun oğlu, diş hekimi Şöhleyan'la tanış·
mıştık ki, onun şahsi mührünü yanında taşımaktaydı. Ayrıca, Birinci Ci­
han Harbi esnasında Kudüs'te subay olarak Osmanlı ordusuna hizmette
bulunduğunu da beyan etmişti.
·
Burada sözümüz sona ererken, Allah sağlık verirse; gelecek yıl Mimar
Sinan'ın ölümünün 400. yıldönümü münasebetiyle, lstahbul'da faaliyette
bulunan Ermeni asıllı Osmanlı hassa mimarları hakkında, etraflı bir çalış·
ma hazırlamak niyetinde olduğumuzu beyan ederiz.

l. Arşag Alboyacıyan, Badmutyun Hay Gesaryo (Kayseri Ermenileri Tarihi ) , Ka­


hire, 1937, c. il, s. 1 535 ve 1942.
2. Hovhannes Ağayekyan, Gensaveb (Otobiyografi, yazma), İstanbul, 1 87 1 - 1 876,
c. i l , s. 2 1 9-220.
3. işbu yüksek mektep, Dr. Vahram Torkomyan'a göre 13 Eylül 1 838'de, Avedis
Berberyan'a göre de 9 Aralık 1 838'de açılıp 3 Ekim 1 841 'de kapanmıştır. Bun·

1 44
dan sonra binası birkaç yıl askeri hastane olmuştur� 1 846'da tekrar açılmışsa da,
l 85 l 'de Yedikule Ermeni Hastanesi'ne nakledilmiştir.
4. Ağayekyan, age, s. 2 1 5-2 1 8.
5. Avedis Berberyan, Badmutyun Hayots (Ermeniler Tarihi), İstanbul, 1871, s. 5 1 9.
6. age, s. S 1 9-520.
7. Elyazma bir eserden, tarafımızdan tespit edildiğine göre, 15 Kasım 1 838'de vu-
ku bulmuştur.
8. Mamıara, 24 Mayıs l 95 1 .
9 . Berberyan, age, s. 203.
10. Alboyacıyan, age, c. ll, s. 1 538.
l 1. Toros Azadyan, Dadyan Kertasdanı (Dadyan Ailesi), İstanbul, 1 952, s. 20.
l 2. Alboyacıyan, age, c. l, s. 1 13 1 .
1 3 . Ağayekyan, age, s . 3 70.
14. Arto Mezburyan, Hay yev Dz;akumov Hay Pıjişkner, 1 688-1 940 (Ermeni ve Er-
meni Asıllı Tabipler, 1688- 1 940), İstanbul, 1 950, s. 1 1 4.
1 5. Ağayekyan, age, s. 447.
1 6. Ağayekyan, age, s. 449.
1 7 . Rahip Yeprem Boğosyan, Balyan Kertasdanı (Balyan Ailesi) , 1 98 1 , s. 99- 100.
1 8. Ortaköy Camii'nin mimarının, şimdiye kadar Balyan Nigoğos Bey olduğu zan­
nedilmekteydi.
19. Bu bina muhtemelen eski Çubuklu Hıdiv Kasrı'dır.
20. Ağayekyan, age, s. 772-775.

1 45
Hassa Mimarı Edirneli Agop Kalfa *

İşbu yazı, Sayın Rebii Baraz Bey'in hazırlamakta olduğu çok mufassal
"Beylerbeyi Tarihi" için bir yıl kadar önce hleme alınmıştı. Ancak, çalış­
masının ne zaman tamamlanacağı ve basılacağı belli olmadığından, lstan­
bul'un mimari tarihi ile ilgilenen araştırmacılar ve okuyucular için, biraz
geç de olsa, Agop Kalfa'nın ( 1 738- 1 803 ) doğumunun 250. yıldönümü ve­
silesiyle neşredilmesini arzu ettik.**
Boğaziçi'nin Beylerbeyi semti, eskiden beri umumiyetle Müslümanlar­
la meskun olmuştur. Gayrimüslimlerden tek tük Ermeni fırıncılar orada
ikamet etmişlerdir. Bunlardan bizce bilinen en eskisi, Pilibbos adını taşı­
maktadır ki, 20 Şubat 1 807'de, Üsküdar'daki Surp Haç Kilisesi'nin vaftiz
kütüğünde adı geçmektedir. Zamanımızda Beylerbeyi'nde ikamet eden
Ermenilerden biri de, fırıncı Vartan Misakyan olmuştur. Uzun yıllar Kuz­
guncuk'ta, Arapzade Sokağı'nda komşuluk yapmışızdır. Biri rahmetli olan
iki oğlu ve kızı ile beraber büyümüşüzdür. Yanılmıyorsak, Beylerbeyi'nde
oturan en son Ermeni vatandaş da, lcadiye'deki Nersesyan-Yermonyan
Mektebi'nden sınıf arkadaşımız, müteveffa Harvart Mezburyan olmuştur.
Ünlü Ermenilerden ise Beylerbeyi'nde ikamet eden tek kişi bilinmekte­
dir ki, o da hassa mimarı Edirneli Koca Agop Kalfa'dır. Rahmetli araştırma­
cı Bimen Zartaryan ( 1 880- 1956) tarafından, Balıklı Ermeni Mezarlığı'nda
bulunmuş olan ve 1950 sıralarında dahi mevcut olmayan mezar taşının 1 2
mısralık manzum kitabesine göre, 1 738'de doğup 1 803'te vefat etmiştir. Ke­
sin ölüm tarihine ise yaklaşık 19SO'de, Arapgirli Mardiros Başsargavak
( 1 743- 1 8 1 3 ) tarafından 1 79 1 'de başlanan Üsküdar'daki Surp Haç Kilise­
si'nin vaftiz kütüğünde rastgelmiştik ki, 26 Ekim 1 803'tür.

• Tarih ve Toplum dergisinde (no. 72, Aralık 1989; s. 24-25 ) yayınlanmıştır. Makalenin
başında derginin editörü tarafından konmuş şöyle bir spot yer almaktadır:
"Ermenilerin Osmanlı kültüründe önemli yerlerini vurgulayan bir biyografik incele­
me daha. Müslümanlar içinse, başvurulabilecek, kilise kayıtları gibi bir araştırma
kaynağının bulunmayışı, çok yazık. Fakat bu yazının yararlandığı mezar taşı kitabele­
ri, Müslümanlar açısından da -yeterince kullanılmayan- bilgi depoları."
• • Kitap daha sonra yayınlanmıştır: Mehmed Rebii Hatemi Baraz, Beyzade Takımının
Oturduiu Bir Kibar Semt: Beylerbeyi, İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kültür İşleri Da­
ire Başkanlığı Yayınları, 2 cilt, İstanbul, 1994.

1 46
Koca Agop Kalfa'nın kabir taşı kitabesinin başlığında, hassa mimarı
ve soyadının da Yeğyazaryan olduğu kayıtlıdır. Bu husus, şimdiye kadar bi­
linmeyen, pederinin isminin Yeğyazar olduğuna delalet etmektedir. Ayrı­
ca, kitabesinde, fakirlerin, yetimlerin ve dulların koruyucusu olduğu, ke­
za üç oğlu bulunduğu ve 65 yaşında vefat ettiği kaydedilmiştir.
Bildiğimiz kadarıyla, mezar taşının kitabesi, Zartaryan tarafından neş­
redilmemiştir. Metni, l 965'te rahmetli yayınCı, matbaacı ve kitapçı Ha­
gop Aprahamyan-Seyhan'dan aldığımız, Zartaryan'ın Osmanlı mimarla­
rına ait birçok notları ve bu meyanda Mimar Sinan'ın ( 1480'ler - 1 588)
bütün eserlerinin bir listesini ihtiva eden bir defterde bulunmaktadır.
Edirneli Agop Kalfa'ya ait iki kısımdan ibaret Ermenice bir makale­
miz, 1 967 yılına kadar New York'ta neşredilen Hayasdani Goçnak (Erme­
nistan Çanı) adlı haftalık derginin, 23 ve 30 Ağustos 1 958 tarihli nüsha­
larında dercedilmiştir. İşbu yazıyı .hazırlarken, sözü geçen makale başlıca
kaynağımız olmuştur.
Yanılmıyorsak, Agop Kalfa'nın adı, Ermenice basılı ve yazma eserler­
de ancak bir defa geçmektedir ki, o da şu münasebetledir: 1 2 Nisan 1 800
tarihinde Patrikhane'de yapılan bir mecliste, Başpiskopos Partoğimeos
Gabudikyan ( 1 749- 1 809) Eçmiyadzin gatoğigosu seçilmiştir. Ancak Ka­
lust Piskopos Kumkapı'daki Meryem Ana Patrikhane Kilisesi'nde vaaz
verirken, Gabudikyan'ın rakibi Tavit Başpiskopos'un ( ?- 1 8 10) tahriki ile,
Gabudikyan aleyhinde konuşmuştur. Mükeakiben, yaptığından korkarak,
önce Darphane görevlisi Minas Amira'nın Ortaköy'deki evine sığınmış,
sonra da Beylerbeyi'ne giderek, Agop Kalfa'nın evinde birkaç gün saklan­
mıştır. ı Bu hadiseden, mezkur şahısların, zamanının en nüfuzlu Ermenile­
ri arasında bulundukları anlaşılmaktadır.
Tarafımızdan yapılan araştırmalar neticesinde, Agop Kalfa'nın aile ef­
radı hakkında bilgiler elde etmek mümkün oldu. Kronolojik sıra ile bun­
lardan birincisi, Balıklı Ermeni Mezarlığı'nda bulduğumuz ilk zevcesi Vo­
ğida ile Sırapyon ve Garabed adındaki iki oğlunun müşterek mezar taşı­
dır. Voğida'nın üç dörtlük ve iki oğlunun da birer kıtalık kitabelerinin al­
tında, 25 Kasım l 775'te öldükleri kayıtlıdır. Voğida'nın kitabesinde geçen
"yeğeragan" (trajik) kelimesi, bir kaza veya salgın hastalık neticesinde ha­
yatlarını kaybetmiş olduklarını düşündürmektedir. Keza, üçünün de aynı
tarihte vefat etmesi, bu hususta kanıt sayılabilir. İşbu tarihten iki veya üç
yıl sonra, l 778'de, İstanbul'da büyük bir kolera salgını vuku bulduğu bi­
linmektedir. Başlangıcı 1 775 yılının son aylarına tesadüf edebilir. Zira ha-

1 47
zı şiddetli veba salgınları birkaç yıl devam etmiştir. Voğida'nın kitabesin­
de, Agop Kalfa'nın Edirneli ve hassa mimarı olduğu zikredilmişt\f.
ikinci kaynağımız ise Üsküdar Surp Haç Kilisesi'nin sözünü �ttiğimiz
vaftiz kütüğüdür. Adı bilinmeyen ikinci zevcesinden doğan evlatlarının
ilk kaydı, 19 Aralık 1 792'de vaftiz edilen Takuhi adlı kızına aittir. Bura-.
da, aile papazı olarak, Samatya'daki Surp Kevork Kilisesi'nde görevli Tov­
ma'nın adı geçmektedir. Bundan da, Agop Kalfa'nın daha önce o semtte
oturduğu anlaşılmaktadır. Esasen, birinci zevcesinin ve küçük yaşta ölen
iki oğlunun Balıklı Mezarlığı'nda gömülmüş olmaları, bu hususu kanıtla­
maktadır. Birinci oğlu Yeğya 1 2 Ekim 1 796'da, ikinci oğlu Krikor 9 Tem­
muz 1 799'da, üçüncü oğlu Harutyun ise 24 Mayıs 1 804'te vaftiz edilmiş­
lerdir. Görüldüğü üzere, bu sonuncusu babasının ölümünden sonra doğ­
muştur. Zira geçen asrın ortalarına kadar, Ermeniler çocuklarını iki veya
üç haftalık iken vaftiz ettiriyorlardı. Birinci zevcesinden ismi bilinmeyen
bir kızı daha vardır ki, yaklaşık 1 795'te, Ayan isminde bir Ermeni ile ev­
lenmiştir.
Koca Agop Kalfa'nın, sırf Müslümanlarla meskun Beylerbeyi'ne yer­
leşmesinin sebebine gelince, kanaatimizce, 1 777-1 778 (Hicri 1 1 9 1 - 1 1 92)
yıllarında burada Barok üslubunda inşa edilen Rabia Sultan veya iskele
Camii'nin, medresenin, imaretin ve hamamın kalfalığını ifa etmiş olma­
sıdır. Tahsin Öz'e ( 1 887- 1973) göre,2 mimarı Mehmed Tahir Ağa ve bi­
na emini de Mustafa Efendi'dir. Ancak, Barok stilindeki camilerin mi­
marları umumiyetle Rum veya Ermeni olduklarından, birinci husus bizce
·biraz şüphelidir. Son sözü, şayet bugüne kadar muhafaza edilmişlerse ca­
minin ve müştemilatının inşaat defterleri söyleyebilir.

l . Hrand Asadur, "Gosdantnubolso Hayerı yev lrents Badriarknerı" {lstanbul Er­


menil�ri ve Patrikleri), lnıartzag Oratsuyts Azkayin Hivanıanotsi (Milli Hasta­
ne'nin Mufassal Takvimi [Surp Pırgiç Hastanesi Salnamesi] ) , İstanbul, 1 90 1 , s.
1 68.
2. Tahsin Öz, lsıanbul Camileri, 2. baskı, Ankara, 1 987, c. II, s. 1 2.

1 48
Mimar Sinan'la llgili Bazı Açıklamalar *

Aslen Kayserili olduğum için, Kayserili ünlülerle eskiden beri yakın­


dan ilgilenirim. Bu sebeple, Tarih ve Toplum dergisinin Temmuz sayısında
dercedilen, Mimar Sinan hakkındaki iki yazıyı dikkatle okudum ... Sayın
Prof. Nejat Göyünç tarafından kaleme alınan birinci makalede tesadüf
ettiğim bir hatayı düzeltmeyi, mutabık olmadığım bazı hususları açıkla­
mayı ve birkaç yeni bilgi vermeyi, sırf ilim açısından gerekli görüyorum.
1 . Birinci paragrafta kaydedilen ve "Allah'ın kulu" manasına gelen,
Mimar Sinan'ın pederinin ismi "Abdülmennan" da, onun dönme olduğu­
na bir delildir.
Zira, ihtida edenlerin babalarının adı daima "abd" kelimesi ile başlar.
2. 1 2 . paragrafta, Prof. Göyünç, "Döğenci", "Düğenci", "Doyunci" ve
benzer şekillerde yazılan ismi, Pars Tuğlacı'dan yanlış olarak aktarıp,
1 7 1 2'de ölen bir kadının ismi diye kaydetmiştir. Halbuki Tuğlacı, kendi­
sine verdiğim bilgiye istinaden, Döğüncü adlı şahsın, 1 7 1 2'de ölen Ayme­
lik ismindeki kadının kocası olduğunu yazmıştır. İşbu Döğüncü, bir yapı
kalfası, yani mimardır. Ancak, Tuğlacı kendiliğinden onu neccar, yani
dülger kalfası olarak tanıtmıştır. Araştırmacı Bimen Zartaryan ( 1 880-
1956), "döğüncü" kelimesinin, buğdayın tanesini samanından ayıran ve
döğen veya döven denilen aleti imal eden şahıs için kullanıldığını işar et­
miştir (Siman Kapamaciyan'ın 1 932 yılı salnamesi, s. 206). Ermeni Pat­
rikhanesi Arşivi'nde bulunan 1 643 no'lu Kürekçi defterinde, Döğüncü
Kalfa'nın Nazlı ismini taşıyan kızının, 1 Nisan 1 724 tarihinde 1 10 arşın­
lık evini 850 kuruşa, Kaspar adlı bir kimsenin Gadar veya Gadarine adlı
kızına satmış olduğu kayıtlıdır. Diğer taraftan, tarihçi ve araştırmacı Ar­
şag Alboyacıyan ( 1879- 1 962) , Badmutyun Hay Gesaryo eserinde (Kayse­
ri Ermenileri Tarihi, Kahire, 1 937, c. il, s. 1927- 1 928), 1 7. yüzyıl ortala­
rında, "Dugunciyan" isminde bir şahsın Kayseri'den lstanbul'a geldiğini,

• Tarih ve Toplum dergisinde (no. 22, Ekim 1985, s. 3 -4) "Okuyucu Mektupları" sayfa­
sında yayınlanmıştır.
•• Nejac Göyünç, "Mimar Sinan'ın Aslı Hakkında", Tarih ve Toplum, no. 19, Temmuz
1985, s . 38-40; Hagop Sıvaslıyan, "Mimar Sinan'ın Kökeni Neden Tartışılır?", Tarih
ve Toplum, no. 19, Temmuz 1985, s. 4 1 -43 .

1 49
Saray-ı Hümayun'da tanınmış bir zat olduğunu ve bazı kitapları Türkçe­
ye çevirmesi için, ünlü yazar Eremya Çelebi Kömürciyan'a ( 1 635- 1 695 )
telkinde bulunduğunu, "Venedik Mıkhitaristler Tarikatının Elyazmalar
Kataloğu"na ( Parseğ Yartabed Sarkisyan, Mayr Tsutsag Hayeren Tz:erak­
rats Madenataranin Mıkhitaryants i Venedig, c. 1 , Yenedik, 1 9 14, s. 370) is­
tinaden bildirmektedir. Muhtemelen bu iki isim aynı şahsa aittir. Zira,
Dugunciyan veya Düğüncüyan. Döğenci veya Düğüncü'nün çoğuludur.
Bu takdirde, Döğenci Kalfa'nın hassa mimarı olduğunu kabul etmek ge­
rekir. Filhakika, müteakip asırlarda dahi, Saray-ı Hümayun nezdinde nü­
fuzlu olan Ermenilerin ekseriyeti, hassa mimarlarıdır.
3 . 1 7. paragrafta, Prof. Göyünç çok uzaklara giderek, "Ulisa" veya
"Ulitsa" adının, Moğolcadan alınmış olduğunu beyan etmektedir. Halbu­
ki, Kayseri Ermenileri arasında, günümüze kadar "tsa" ekli birçok kadın
ismi mevcuttur; mesela: Diruhitsa, Maritsa, Nuritsa, Sırpuhitsa vb.
4. Müteakip 1 8. paragrafta ise muharrir, "Bu kelimenin Kod N işan
okunması mümkün değildir" diyerek, Ahmed Refik Altınay ( 1 880- 193 7 )
ve İbrahim Hakkı Konyalı ( 1 894- 1 983 ) gibi otoritelerin derin bilgilerini,
en hafif bir tabirle küçümsemektedir. Sonra da, zoraki etimolojilerle, hiç
de muhtemel olmayan bazı isimler öne sürmektedir. Bilahare, bunların
Gregoryen Kilisesi'ne bağlanmış Türkler olabileceğini zannetmektedir.
Her ne kadar, bilhassa Anadolu'daki Ermeniler arasında, Türkçe kelime­
ler ve tek tük adları, şahıs ismi olarak kullanılmışsa da, bu husus bunların
Türk asıllı olduklarına hiçbir surette delalet etmez. Çünkü, çok defa,
Türkçe isimler taşıyan Ermenilerin evlatları, halis Ermeni isimleri taşı­
mıştır. Keza, aksi de varittir. Yani, halis Ermeni isimli kimselerin çocukla­
rı Türkçe adlar taşımışlardır. Veyahut, erkeğin ismi Ermeni ismi, eşininki
ise Türkçe olmuştur. Bazen de tersine tesadüf edilmektedir. Bu memleket­
te, ekseriyeti teşkil eden bir milletin isimlerini taşımak, hiçbir surette
onun ırkından olduğunu ispatlamaz.
Sözümü bitirirken, Mimar Sinan' dan sonra hassa mimarı olarak görev­
de bulunan diğer Ermeni asıllı ustaların yaklaşık dörtte üçünün de Kayse­
ri kökenli olduklarını hatırlatmak lazımdır.

Hamiş: İşbu yazıyı temize çektikten sonra, müteveffa kitapçı Hagop


Seyhan'ın (Aprahamyan) l 965'te tarafıma hediye ettiği ve Bimen Zartar­
yan'ın Ermeni mimarları hakkındaki notlarını veya bazı makalelerin kop­
yalarını ihtiva eden bir defterde, araştırmacı ve avukat Civan Aşıkyan'ın

1 50
( 1880- 1 94 1 ), 1 93 8'de New York'ta münteşir Hayasdani Goçnak (Erme­
nistan Çanı} adlı dergide (no. 43, s. 1 024) dercedilen "Uzak Geçmişten
Tarihi Notlar" başlıklı yazısına rastgeldik. Burada, Ulisa adının Yeğisa
okunması gerektiği ve Yegisapet'in kısaltılmış şekli olduğu iddia edilmek­
tedir. Yeğisa ismi bugün dahi Ermeniler arasında bayanlar için kullanıl­
maktadır.

Zamanlar, Mek�nlar, insanlar/ Kevork Pamukciyan F: 1 l 151


Nuruosmaniye Camii'nin Mimarı
Simeon Kalfa H�kkında *

Istanbul'un selatin camileri arasında, Nuruosmaniye Camii, Barok mi­


mari üslubunun ilk mühim temsilcisi olarak müstesna bir yer işgal eder.
lnciciyan'a göre, temeli Hicri 28 Muharrem 1 1 62 (Miladi 1 749) tarihin­
de atılmış ve Hicri 1 1 69 (Miladi 1 755) yılında tamamlanmıştır. •
İstanbul Ermeni basınında, Istanbul'un tarihi binaları ve bilhassa ca­
mileri, kiliseleri, sarayları vs hakkında kıymetli yazılarıyla tanınan ;nüte­
veffa müdekkik ve nümizmat Yetvart Alyanakyan ( 1 874- 1 949), 5 Ocak
1945 tarihli Jamarıa.k (Vakit) gazetesinde neşredilen yazısında, Nuruos­
maniye Camii'nden bahsederken, mimarının Ermeni asıllı Kayserili Si­
meon Kalfa olduğunu kaydetmektedir. Bu hususta delil olarak da, bugün
mevcut olmayan Pangaltı Ermeni Mezarlığı'na gömülen ve mezar taşı ki­
tabesine göre Kayseri'nin Nirze köyünden olup 1 76 1 'de vefat eden bir Si­
meon Kalfa'nın mevcudiyetini göstermektedir.
Bazı muasır Ermeni araştırmacıları da, hiçbir kaynak göstermeden,
Nuruosmaniye'nin mimarının Magar adlı bir Ermeni kalfa olduğunu yaz­
maktadırlar. Bunlar arasında en eskisi yanılmıyorsak Harutyun Mırmır­
yan'dır ( 1 860- 1 962).2 İşbu Magar Kalfa, son zamanlara kadar hassa mi­
marı Krikor Amira Balyan'ın ( 1 764- 1 83 1 ) pederi telakki edilmekteydi.
Halbuki, eski Ermeni kaynaklarında, bu adı taşıyan bir mimarın izine te­
sadüf edilmemektedir.
1951 'de Istanbul'da neşredilen rahmetli Ernest Mamboury'nin lstanbul
Touristique adlı eserinde dahi, Nuruosmaniye'nin mimarının Simeon Kal­
fa olarak gösterildiğini görünce, Alyanakyan'a hak vermiştik. Zira Mam­
boury, Simeon Kalfa'nın milliyetini açıklamamıştır. Bundan dört yıl kadar
önce, Venedik Mıkhitaristler tarikatından çok kıymetli bir kitap hediye al­
mıştık ki, o zamana kadar mevcudiyeti bizce malum değildi. İşbu eser,
1 707- 1 772 yılları arasında, büyük kısmı adı geçen tarikata mensup rahipler
tarafından, muhtelif şehirlerden ve bilhassa lstanbul'dan, umumiyetle tari-

• İTÜ Mimarlık Fakülıesi Mimarlık Tarihi ı•e Restorasyon Ensıiıüsü Bülıeni'nde (no. 1 3-
14, Nisan 1 98 1 , s. 2 1 - 23) yayınlanmıştır.

152
kat başkanları Mıkhitar Abba'ya ( 1676- 1 749) veya lstepannos Başpiskopos
Melkonyan'a (öl. 1 800'de) yazılan mektuplar veyahut mektup ekstreleri
koleksiyonudur. Muhteviyatlarında, İstanbul tarihi için çok kıymetli ve
gün görmemiş bilgiler mevcuttur. Rahip Öevont Dayyan tarafından hazır­
lanan ve 1930'da adı geçen tarikatın matbaasında basılan kitap elimize ge­
çince, sayfa sayfa tetkik ederken, 201 . sayfada Rahip Hagop Çamçiyants'ın
tarikat başkanı Melkonyan'a muhatap, 18 Ağustos 1 759 tarihli bir mektu­
buna tesadüf ettik. Muhteviyatında, Sultan III. Mustafa'nın ( 1 7 16- 1 773 )
Boğaziçi'nde Bebek'te yaptığı bir gezintiden ve Simeon Kalfa'dan bahsedil­
mekteydi. Önce mektubun tercümesini sunuyoruz:
1 1 Ağustos Cumartesi günü, Padişah alayla Bebek'e gitti. Yollardaki halk çok
korku içinde idi. Bebek'te otururken, Kandilli'de, kıyıda, koyu kırmızı bir ev
gördü (zira Kandilli Bebek'in karşısındadır). Bu evi, Sultan Mahmud'un inşa
ettirdiği Yeni Cami'nin3 mimarı Kızıl4 Simon Kalfa yaptırmıştır. Çünkü Sul­
tan Mahmud v� ondan sonra da Sultan Osman, bu yeri mimarlığına karşılık
olarak ihsanda bulunmuşlardı. imdi, Padişah bu evi görünce kime ait olduğu­
nu sordu. Onlar da Siman Kalfa'ya ait olduğunu söylediler. Padişah da:
"Gavur,5 Müslümanlar arasinda niçin ikamet etmektedir?" dedi. Ve evin
anahtarlarını göndermesini emretti. Derhal ev sahibine tebligat yapıldığın­
dan, evi boşalttı ve Ortaköy'de, Şöhretoğlu'nun bostanına nazır kızıl eve
naklolundu. Kandilli'deki evi satılıktır. Bazılarına göre, Sultan Bostancıba­
şı'ya: " 1 5 kese verip sen al" demiştir. Fakat sahibi 18 kese talep etmektedir.
Bu sebeple, yeni ev yapmak veya evlerini tamir etmek isteyen Rumların ile­
ri gelenleri arzularından vazgeçtiler. Onlardan birçoğu ve bilhassa kadınla­
rı, serbestçe dışarı çıkmaktan dahi korkmaktadırlar.

İşbu satırların son paragrafı, Simeon Kalfa'nın Rum olduğuna dair bir
delil sayılabilir. Zira, şayet Ermeni olsaydı, mektubu yazan, Ermeniler ye­
ni bina yapmaktan kaçınıyor veya dışarı çıkmaya korkuyorlardı, diyecek­
ti. Bu bakımdan Rahip Dayyan'ın mektuba başlık olarak, "Sultan III.
Mustafa tarafından bir Ermeni mimarının başına gelen" cümlesini koy­
ması hayretimizi mucip oldu. Bu da gösteriyor ki, son paragrafı dikkatini
celbetmemiştir.
Zakarya Aleksanyan adında diğer bir Mıkhitarist rahibi de, yine İstan­
bul'dan tarikat başkanı Melkonyan'a yazdığı 19 Ağustos 1 759 tarihli
mektubunda, Sultan III. Mustafa'nın reayaya karşı husumetle davrandığı­
nı kaydettikten sonra, misal olarak Buğdan beyinin başkapukahyasını, hir
halayık yüzünden astırdığını ve Simavon Kalfa'nın da Kandilli'deki yalı­
sını zapt edip, Türklere verdiğini bildirmektedir.

1 5)
Bundan üç yıl kadar önce, Sayın Dr. Nevzat ilhan, Sayın Doç. Dr. Ay­
da Arel'in 1 975'te İstanbul'da basılan 1 8. Yü:ıyıl Osmanlı Mimarisinde Ba­
tılılaşma Süreci adlı eserini tarafımıza hediye etmek lütfunda bulunmuştu.
Bu eserde dahi Simeon Kalfa'nın Rum asıllı olduğu yazılı idi. Ancak, Sa­
yın Pars Tuğlacı'nın tarafımıza verdiği izahata göre, müellif sırf adına isti­
nat ederek Rum olduğunu kaydetmiştir. Halbuki Simeon adı eskiden be­
ri Ermenilerde dahi kullanılmaktadır.
Binaenaleyh, Simeon Kalfa'nın Ermeni asıllı mı, yoksa Rum asıllı mı
olduğu hususunda içimizde bir tereddüt hasıl olmuştu. Ermeni olduğuna
dair eski Ermeni kaynaklarında herhangi bir vesika bulunmadığı için,
Rum olduğuna dair Rum kaynaklarında bir vesika bulmak gayesiyle, Rum
Patrikhanesi'ne müracaat etmeyi düşündük. Sayın Patrik Vekili Metropo­
lit Melitinis Yuvakim, iki kaynak bildirmek lütfunda bulundu. Kendileri­
ne burada dahi teşekkür ediyoruz.
Bunlardan birincisi, Athanasiu Komninu İpsilantu'nun, Ta meta tin
Alosin (Fetihten Sonra) adlı 1 789'da neşredilen eseridir (s. 75 1 ) . Burada
Katolik taraftarı Patrik V. Kirillos için şöyle denilmektedir:

Aleyhinde meydana gelen hareketi haber alarak, halk temsilcisi olan ve o


sıralarda Nuruosmaniye Camii'ni inşa eden mimar Simeon'un sayesinde ...

İkincisi ise Manuil Gedeon'un, 1 800, 1 863 ve 1 9 1 3 yıllarında neşredi­


len Mnia ton Pro Emu (Benden Önceki Muhtıralar) adlı eseridir (s. 424 ) .
Burada da adı geçen patriği destekleyen Simeon Kalfa hakkında şunlar
yazılıdır:

18. asrın ortalarında, Türklerin nezdinde nüfuzlu olan muasır mimar, lstan­
bul'da muhteşem Nuruosmaniye Camii'ni inşa eden ( 1 754) Simeon idi.
Hassa mimarı olan Simeon dahi, Komninos İpsilantis'in kaydettiğine göre,
karaktersiz patrik V. Kirillos'u destekledi.

Böylece, hassa mimarı Simeon Kalfa'nın Rum asıllı olduğu, zamanına


ait biri Ermenice, diğeri de Rumca iki kaynaktan katileşmektedir.

1 . Ôugas İnciciyan, 1 8 . Asırda lsıanbul, İstanbul, 1 956, s. 40.


2. Harutyun Mırmıryan, Masnagan Badmutyun Hay Medzadunneru (Ermeni Zen-
ginlerinin Kısmi Tarihi), İstanbul, 1 9 1 0, s. 97.
3. Nuruosmaniye Camii kastediliyor. O zaman yeni inşa edildiği için bu adla anılıyor.
4. "Kızıl" denilmesinin sebebi, çok muhtemelen yalısının kırmızı renkte olmasıdır.
5. İşbu kelimeyi kullanmış olmasına ve bu hareketine şaşılmamalıdır; zira Sultan
Ill. Mustafa, Hıristiyanları sevmemesiyle bilinmektedir.

1 54
Üsküdar'daki Selimiye Camii'nin Mimarı Kimdir? *

Geçen sayıda, Ermeni asıllı hassa mimarı Edirneli Agop Kalfa'dan


( 1 7 38- 1 803 ) bahsetmiştik.•• Bu sayıda ise içinde Rum asıllı meçhul has­
sa mimarı Foti Kalfa'nın adı geçen bir fermanın muhteviyatını tanıtaca­
ğız. Hayatı hakkında bir bilgi edinememiş olmamıza rağmen, Üsküdar'da­
ki Selimiye Camii'nin mimarı olması dahi, başlı başına çok önemli bir
husustur. Zira bugüne kadar, işbu ibadetgahın mimarı bilinmemekteydi.
Adı geçen cami hakkında en geniş kapsamlı etüdü yapmış olan Sayın Sel­
çuk Batur, mimarı hakkında şunları yazmaktadır: l

Selimiye Camisi'nin mimarı veya mimarları kesin olarak bilinmemektedir.


Yapısının tamamlanması Ahmed Nureddin Efendi'nin başmimar olduğu
döneme rastlamakla beraber, bu yapıyla ilgisinin derecesini kesin olarak be­
lirtecek bir belge bulunamamıştır. Buna karşılık, harcama sorumlusunun
Uzun Hüseyin Efendi olduğu bilinmektedir.

Selimiye Camii hakkında yazan diğer araştırmacılar da mimarından


bahsetmemişlerdir. Bunlar arasında, Halil Edhem'i,2 Tahsin Öz'ü ( 1 887-
1 973 ),3 Sayın Ooç. Dr. Ayda Arel'i,4 Sayın Orhan Bayrak'ı,5 Sayın Hik­
met Ülgen'i6 ve yabancılardan da Sayın Godfrey Goodwin'i (do. 1 92 1 )7
zikredebiliriz.
Önce cami hakkında biraz bilgi vermek istiyoruz. Orhan Bayrak bu
hususta ezcümle şunları yazmaktadır:8

1 803'te9 Sultan III. Selim tarafından yaptırılmıştır. Ca minin kapısındaki


Arapça talik kitabede, III. Selim'in adı ve caminin inşaatının bitiş tarihi
olan Hicri 1 2 1 9 yılı kaydedilmiştir. Mimari tarzı Barok'tur. Planı kare şek­
lindedir ve kesme taştan yapılmıştır. Son cemaat yeri, altı mermer sütun

• Tarih ve Toplum dergisinde (no. 74, Şubat 1990, s. 2 1 -23 ) yayınlanmıştır. Makalenin

başında dergi editörü tarafıdan konmuş şöyle bir spot yer almaktadır:
"Değerli araştırmacımız Kevork Pamukciyan bu yazısında, bugüne kadar yapılan çe­
şitli araştırmalarda mimarının kim olduğu konusunda bilgi verilmeyen Selimiye Ca­
mii'nin mimarının hassa mimarı Foti Kalfa olduğunu belirterek, konuya açıklık geti­
riyor. Pamukciyan'ın bu konuda sunduğu belge de bir hayli ilginç."
•• Kevork Pamukciyan, "Hassa Mimarı Edirneli Agop Kalfa", Tarih ve Toplum, no. 7 2 ,
Aralık 1989, s . 24-25. Bkz. EKTK, c. I I I , s. 1 46- 1 48.

1 55
üzerine beş kubbe ile örtülüdür. iki yönde mahfiller, tek şerefeli iki minare
ve iki katlı hünkar dairesi bulunmaktadır. Dört duvar üzerine oturan ve ete­
ğinde Z4 pencere bulunan büyük kubbeyi köşelerindeki ufak kuleler destek­
lemektedir. Caminin içi, mermer ve tahta oyma işçiliği bakımından zengin­
dir. Mihrabı ve minberi somaki mermerden yapılmıştır. 1 964'te onarılmıştır.

Tahsin Öz'ün Hadikat-ül Cevami'ye istinaden yazdığına göre, inşaat


1 801 'de başlayıp 1 805'te tamamlanmıştır ve bina 1954- 1959 yılları arasın­
da tamir edilmiştir.10
Ayda Arel de, camii teknik yönden şu satırlarla incelemektedir:! 1

1804 tarihli Selimiye Camii, asıl yapısı bakımından N uruosmaniye'de baş­


layan akıma bağlanır. Belirgin askı kemerleri, kasnak pilastralarının kıvrım­
lı profili, dolgu duvarlarını bölen ve belli bir yapısal gerekçenin oluşturma­
dığı korniş ve plastrlar, daha eski örneklere dayanan uygulamalardır. Buna
karşılık, son cemaat yerinin köşk şeklinde bir hünkar mahfeliyle bütünleş­
mesi ve yapıya dıştan bitişen bir kanat şeklini alması, yenidir. Bu buluş, da­
ha sonraki 19. yüzyıl camilerinin ortak ve ayırıcı özelliği haline gelmiştir. 12

Şimdi de asıl mevzuya geçiyoruz. Sözü edilen ferman, Zartaryan Bira­


derlerin tli�adagaran (Abide) adlı mufassal eserinde bulunmaktadır. 13 Bu­
rada, hassa mimarı Krikor Amira Balyan'a ( 1 764- 1 83 1 ) birçok imtiyaz ta­
nıyan ve Ortaköy'de vuku bulan bir yangın neticesinde yok olan, Hicri
1 22 7 Rebiülevvel 14 tarihli bir fermanın Ermenice tercümesi mevcuttur.
Maalesef, fermanın nereden ele geçirildiği açıklanmamıştır. Ancak, o za­
manlar Balyan ailesine mensup bir şahsın nezdinde bulunması çok muhte­
meldir. Tarihçi Avedis Berberyan'a ( 1 798- 1 873) göre, sözü geçen yangın,
1 8 Eylül 1 8 1 1 'de Ortaköy'deki Ermenilere ait yalılarda vuku bulmuştur. 1 5
Dr. Ayda Arel'in yazdıklarından, Foti Kalfa'nın, Nuruosmaniye Ca­
mii'nin mimarı Simeon Kalfa'nın yetiştirmesi olması istidlal edilebilir. Zi­
ra, her ikisi de Rum asıllıdır ve Nuruosmaniye Camii'nin inşaat akımı bu­
rada da tatbik edilmiştir. Diğer bir kanıt da, muhtemelen aynı mimar ta­
rafından 1 822'de yeniden yapılan minarelerde, Hellenistik ve lonik baş­
lıkların görülmesidir. 16 Yanılmıyorsak, bunlar birinci inşaattan da kalmış
olabilir. Foti Kalfa hakkında Rumca kaynaklarda bir bilgi mevcut olup ol­
madığını da bilmemekteyiz. Bu maksatla, bir müddet önce Sayın lstefan
Papadopulos'a müracaat ettikse de, bugüne kadar bir c�vap alamadık.
Şayan-ı hayret olan bir husus da, fermanın suretine veya kaydına bu­
güne kadar Devlet Arşivi'nde tesadüf edilememiş olmasına rağmen, Er­
menice tercümesinin günümüze intikal etmiş olmasıdır. Bu da, gerek İs-

156
tanbul, gerek Anadolu şehirleri ve gerekse Osmanlı tarihi için Ermeni
kaynaklarının ne kadar önemli olduğunu ispatlamaktadır.
Sözümüz burada sona ererken fermanın Ermenice metninin Türkçe
tercümesini aşağıda sunuyoruz. Türkçe kelimelerin imlasını aynen muha­
faza ettik.
Pek muhterem İstambol Kadisi Efendimin, Segbanbaşi Efendimin ve İstam­
bol Cizyedari Efendimin bilgilerine:
Daha önce, mühr-i hümayunumu, Krikor Bali ı 7 Kalfa 'nın vergiden muaf
tutulması zımnında, bana sunulan takririn üzerine koydum, tıpkı Foti Kal­
fa'ya ihsan buyurulduğu gibi.
Mamafih, dilekçe sahibinin elindeki vergi muafiyetinin beratı diğer Hıristi­
yan reayasına ihsan edilenlerin aynısı olduğundan, işbu rica kabul edilmedi.
Sözü geçen dilekçe sebebiyle, Divan-ı Hümayunumdan Foti Kalfa'ya veri­
len beratın ve Maden tesmiye olunan Divanhane'den Krikor Kalfa'ya veri­
len beratın kayıtlarını çıkardık. Buna göre sabık kadı benim pek muhterem
Yusuf'um, Foti Kalfa'ya lütfedildiği gibi, Krikor Kalfa'ya da bir ferman veril­
mesini bir takrirle istirham eylemiştir.
Divan-ı Hümayunumun kayıtlarını tetkik ederek tevsik ettik ki, Foti Kalfa,
bir müddet önce, Üsküdar'daki Selimiye adı verilen caminin ve sair resmi bi­
naların inşaatında görevlendirilmiştir. Bu gibi yapılarda, hizmeti ve sadakacı
ile şöhret kazanmıştır. Bizim saray ananelerine göre, bu gibi hizmetkarlara lu­
tuflarda bulunmak adet olduğundan, Foti Kalfa'nın vergiden muaf tutulması
için kendisine bir ferman ihsan edildi ki, mensup olduğu cemaatı nezdinde
ün kazansın. İşbu irade-i seniye, benim selefim cennetmekan Sultan Musta­
fa'nın mühr-i hümayunu ile tasdik edilmiştir. Keza, Hicri 1 224 yılı Rebiülev­
velin gurresinde,18 benim mühr-i hümayGnumla da onaylanmıştır.
Krikor Kalfa için de, gereğinin ifası Divan-ı HümayGnumdan istirham ey­
lenmişti. Mühr-i hümayun ile tasdik edilmiş bir ferman da Krikor Kalfa'ya
ihsan buyuruldu. Binaenaleyh, öncekilerin tam benzeri olarak, usulü veçhi­
le, Maden adı verilen Divan'a bir ilmühaber yazıldı. Fermanın sadır olması
ve beratın tanıtılması için, irade-i seniyem Divan-ı HümayGnumdan Hicri
1 224 yılı Şevval ayı gurresindel9 ita kılındı.
Benim halihazırdaki pek muhterem kadım bana takdim ettiği takririnde be­
yan ediyor ki, Krikor Kalfa'nın ifadesine göre, kendisine ihsan buyurulan
fermanım, Ortaköy'de vuku bulan bir yangın esnasında, evinin eşyaları ile
birlikte yanmıştır. Bundan ötürü yeni bir ferman istirham eylemiştir.
Ancak daha önce sadır olan bir irade-i seniyyeme göre, ihsan buyurulan fer­
manlarımın yenilenmesine, İstanbul kadısı tarafından, hakiki kayıp sebep­
leri hakkında tahkikat yapılmasına kadar müsaade edilmemektedir. Bina­
enaleyh, keyfiyet saltanatpenahıma işar olundu. Böylece, Krikor Kalfa'ya
ihsan edilen fermanın yenilenmesi kararlaştırıldı.

1 57
Krikor Kalfa'yı, alelade insanlardan saymak mümkün olamayacağından ve
uzun yıllardan beri yaptığı hizmetlerde sadakacı ve dürüstlüğü ile şöhret ka­
zanmış olduğunu nazar-ı itibara alarak, keza fermanının kaybı da tahakkuk
ettiğinden, mühr-i hümayunumla sadır olan tasdikname mucibince, baş
defterdarım pek muhterem Mehemmed Rauf Bey'e, Divan-i Hümayunum­
da yeni bir fermanın tahriratını emrettim.
Divan-i Hümayunumdaki kayıtlara başvurarak tespit ettim ki, mezkur ta­
rihte irade-i seniyyem sadır olmuştur. Binaenaleyh, işbu fermanımla, kendi­
sine lutfettiğim vergi muafiyeti ve imtiyazlar, başkalarına raci olmamak ve
evveliyat yaratmamak şartiyle, vergi muafiyeti irademin, Divan-i Hümayu­
numdan sadır olmasını tmrettim.
imdi, siz ey Mevlana, Segbanbaşi ve Isdambol Cizyedarı, Krikor Kalfa'nın
hizmetlerini mükafatlandırmak için, mensup olduğu cemaatin nezdinde,
kendisine şöhret kazandırmak gereği lüzumlu görüldü. Malum ola ki, şahsı,
oğulları ve iki hizmetkarları kanuni cizyeden, Divan masraflarından, cebri
ve keyfi vergilerden muaftırlar. Binaenaleyh, cizyedarlar onlara tezkere tek­
lif etmeyecekler ve herhangi bir sebeple mahkemeye çağırmayacaklardır.
Hiçbir kimse, hiçbir suretle onların giydiği elbiseye, bindiği beygire veya
merkebe, kullandıklara alet ve edevata, bindiği kayığa karışmayacaktır. Es­
bic,20 kol, cariye, bağ tarla, kasabiye, kürekci vs vergilerinden muaf tutul­
muştur. Keza, askeri vergi de kendisinden talep edilmeyecektir. Bundan ma­
ada, ikametgahı konak olarak kullanılmayacaktır. Kasem bina vergisi için
kendisine baş vurmayacaktır. Şahsi veya evine ait eşyalar için, gümrük ver­
_gisi veyahut masdariyye2l talep edilmeyecektir. Bağının veya tarlasının
mahsulünü evine naklederken, devlet memurları iskelede veya sur kapıla­
rında karşı gelmeyecekler veyahut harç talep etmeyeceklerdir.
Hiçbir devlet memuru cebren evine giremeyecektir. Üçüncü bir şahısla alış­
veriş esnasında, şer'i mahkemelerinin müdahalesi icap ederse, kendi eli ile
şer'i kanunlarının müsaade ettiği yazılar veya vesikalar yazmış olmadığı tak­
dirde hiçbir surette aleyhine dava açılmayacaktır. Mezkur şartlar altında,
dava�ı ancak Divan-ı Asaf22 huzurunda görülecek ve sair divanlar önünde
görül �eyecektir. Denizde veya karada seyahat ettiği takdirde, hiçbir kimse
ona mani olamayacaktır. Tehlikeli yerlerde ise devlet görevlileri onun refa­
katine güvenilir şahıslar temin edecekler ki, sağ selamet tasarladığı mahale
yetişsin. Her bakımdan korunacaktır. Diğer taraftan, zeralar, mir-i miranlar,
kadılar, voyvodalar ve diğer görevliler kendisini sebepsiz olarak rahatsız et­
meyecekler veya rahatsız edenlere yardımda bulunmayacaklardır.
İşbu fermanımı, mezkur selahiyetleri teyid etmek üzere lutfettim. Binaena­
leyh, irade-i seniyyemin hükümlerine boyun eğmek ve karşı gelmekten ka­
çınmak zaruridir.
Hicri 1 227 yılı Rebiülevvel ortasında sadır oldu.

158
l. Selçuk Batur, "Üsküdar'da Selimiye Camisi", Ord. Prof. lsmail Hakla Uzunçar-
şılı'ya Amıağan içinde, Ankara, 1 976, s. 376.
2. Halil Edhem, Camilerimiz, İstanbul, 1 932, s. 9 1 .
3. Tahsin Öz , lsıanbul Camileri, 2. baskı, Ankara, 1 987, c . il, s . 58.
4. Ayda Arel, 1 8 . YüZ:Yıl lsıanbul Mimarisinde Batılılaşma Süreci, İstanbul, 1975, s. 90.
5. Orhan Bayrak, Türkiye Tarihf Yerler Kılavuzu, ikinci baskı, İstanbul, 1 982, s.
336.
6. Hikmet Ülgen, lstanbul Camileri, İstanbul, 1 966, s. 9 1 .
7. Godfrey Goodwin, A History of Ottoman Architecture, Londra, 1 97 1 , s . 413.
8. Orhan Bayrak, age, s. 336.
9. Doğrusu 1 804 olacaktır.
10. Tahsin Öz, age, c. il, s. 58.
1 1 . Ayda Arel, age; s. 90.
1 2. Müteakip iki paragraftan sarf-ı nazar edilmiştir.
13. Vahan Zartaryan, Hişadagaran (Abide), İstanbul, 1 910, c. !, s. 1 63a.
14. Miladi 1 8 1 2 Mart.
15. Avedis Berberyan, Badmuıyun Hayots (Ermeniler Tarihi), İstanbul, 1 87 1 , s.
449.
16. Godfrey Goodwin, age, s. 413.
17. Kendisi gibi hassa mimarı olan pederinin adıdır. 1 94S'te Üsküdar Ermeni Me­
zarlığı'nda bulduğumuz mezar taşının kitabesine göre, Kayseri'nin Derevank kö­
yünden olup 1 803'te vefat etmiştir.
18. Miladi 1809 N isan.
19. Miladi 1 809 Kasım.
20. Beygirle ilgili bir vergi olmalıdır.
2 l. Tanzimat'tan önce, şaraptan ve sair içkilerden alının vergi.
22. Sadrazamın mahkemesi.

1 59
Foti Kalfa'ya Dair İki Kaynak Daha *

İnşasından tam 1 85 yıl sonra, Üsküdar'daki Selimiye Camii'nin mi­


marı olduğu meydana çıkan Foti Kalfa hakkındaki Tarih ve Toplum 'un Şu­
bat sayısında yazımız neşredildikten az sonra, tesadüfen iki yeni kaynağa
�aha rastgeldik.
Bunlardan birincisi, Pars Tuğlacı'nın Osmanlı Mimarlığında Batılılaşma
Dönemi ve Balyan Ailesi adındaki çalışmasıdır. Burada, Foti Kalfa ile ilgili
şu kısa bilgi mevcuttur: ı

ikinci Mahmud tahta geçince, hassa mimarı Krikor Balyan'a, Beşiktaş Sa­
rayı'nı onarım görevini verdi. Bu onarıma, Londra sefiri Yusuf Agah Efendi
de katıldı. 1 809 yılında, mimar Hafız Mehmed Efendi, Foti Komyanoz,2
Yorgi ve Todori kalfaların işbirliği ile onarım inşaatına başladı.

Yukarıdaki satırlardan, önce Foti Kalfa'nın soyadının Komyanos oldu­


ğu anlaşılıyor. Sonra da, Beşiktaş Sarayı'nın 1 809 yılında başlayan onarı­
mında katkısı olduğu meydana çıkıyor.
İkinci bilgi ise Mustafa Nuri Paşa'nın ( 1 824 - 1 890 ) Netô.yicü'lNukuat
adlı eserinin ikinci baskısında bulunmaktadır.3 İlgili pasajı aşağıda sunu­
yoruz:

Bundan sonra devletin mimar ağalık görevi ve mimar kalfaları (halifeleri)


var idi ise de, bu tür büyük yapıların yapılması, Ermeni ve Rum kalfalarının
eline geçti. Bu nedenle, Nuruosmaniye ve Laleli Camilerini Simon Kalfa ve
daha sonra yapılan büyük yapıları, bu Simon Kalfa'nın çırağı olan Komya­
nos Kalfa yapmıştır.

İşbu kaynak sayesinde, önceki yazımızda serdettiğimiz, Foti Kalfa'nın,


Simeon veya Siman Kalfa'nın yetiştirmesi olduğu hususundaki tahmini­
miz tahakkuk etmiştir.
Diğer taraftan, Laleli Camii'nin mimarının Simeon Kalfa olduğu hu­
susundaki kayıt da önemli bir yeniliktir. Zira, diğer Türkçe kaynaklarda,

• Tarih �·e Toplum dergisinde (no. 75, Mart 1 990, s . 2) "Okuyucu Mektupları" sayfasın­
da yayınlanmıştır. Aynı dergide (no. 74, Şubat 1 990, s. 2 1 -23) yayınlanan " Ü skü­
dar'daki Selimiye Camii'nin Mimarı Kimdir?" başlıklı makaleye ( Bkz. EKTK, c . lll,
s. 1 5 5 - 1 59) katkı niteliğindedir.

1 60
mezkur caminin mimarının Mehmed Tahir Ağa ve bina emininin de Ali
Ağa olduğu işar edilmiştir.4 Cami Barok üslubunda inşa edildiği için, mi­
marının Simeon Kalfa olması kanaatimizce daha muhtemeldir. Zira, Nu­
ruosmaniye Camii de aynı mimari tarzda yapılmıştır.
Bu vesile ile, Simeon Kalfa hakkında, İstanbul Teknik Üniversitesi,
Mimarlık Tarihi ve Restorasyon Enstitüsü'nün bülteninde bir yazımızın
dercedildiğini de kaydetmeyi, ilgililer için faydalı görüyoruz ["Nuruosma­
niye Camii'nin Mimarı Simeon Kalfa Hakkında", ITO Mimarlık Fakülte­
si Mimarlık Tarihi ve Restorasyon Enstitüsü Bülteni, no. 13- 14, Nisan 1 98 1 ,
s. 2 1 -23. Bkz. EKTK, c. III, s . 1 5 2 - 1 54 -Ed.].
Keza, İzmir Alman Arkeoloji Enstitüsü'nün müdürünün kızı, Sayın Pia
Hochhut'un da, Berlin'de müteveffa Klaus Schwarz tarafından neşredilen
Die Moschee Nuruosmaniye in lstanbul adlı değerli bir monografisi vardır.
Apoyevmatini gazetesinin yazı işleri müdürü Sayın lstefan Papadopu­
los'a göre, Foti Kalfa'nın soyadının doğru şekli "Komyanos" yerine "Kom­
nenos" olmalıdır. Bu hususu nazar-ı itibara alarak, onun, 1 2. yüzyılda Bi­
zans tahtında hüküm süren Komnenos Hanedanı'mn ahfadından olduğu
düşünülebilir.
Yine Papadopulos'a göre, Simeon Kalfa'nın soyadı da, Komnenos ve­
ya Komyanos'tur. Değerli yazarın emin olmadığı işbu bilgi şayet doğru ise
bu takdirde Foti Kalfa, Simeon Kalfa'nın oğlu da olabilir.
İşbu kısa makalemiz burada sona ererken, Foti Komnenos Kalfa hak­
kında, aziz dostumuzun, Rumca kaynaklardan maalesef hiçbir malumat
elde edemediğini de beyan etmek istiyoruz.

1 . Pars Tuğlacı, Osmanlı Mimarlığında Banlılaşma Dönemi ve Balyar;ı Ailesi, İstanbul,


198 1 , s. 1 9c.
2. Doğrusu "Komyanos" olacaktır.
3. Mustafa Nuri Paşa, Netô.yicü'l-Vukuaı, tahşiye eden: Prof. Dr. Neşet Çağatay,
Ankara, 1 987, c. I I I , iV, s. 147.
4. Tahsin Öz, lstanbul Camileri, Ankara, 1 987, c. l , s. 96; AnaBritannica, c. 1 4, s .
250a.

161
İzmit Saat Kulesinin Mimarı Kimdir? *

Derginizin 1 995 Şubat sayısında (no. 1 34, s. 32-38), Sayın Emre Dö­
len'in "Kartpostallarla Geçmişte İzmit" başlıklı yazısı yayınlanmıştı. Maka­
lenin 36. sayfasında, 1902'de inşa edilmiş görkemli Saat Kulesi hakkında
verilen bilgiler beni yakından ilgilendirdi. Zira, kulenin mimarının Vedat
Bey olduğu kaydedilmişti ki, şüphesiz Vedat Tek ( 1873 - 1 942) olacaktır.
Fakat, gerek AnaBritannica ansiklopedisinde (c. 20, s. 484-485 ) , gerek­
se Dünden Bugüne lstanbul Ansiklopedisi'nde (c. 7, s. 232) dercedilen biyog­
rafisinde, eserleri arasında İzmit Saat Kulesi'nin kaydı yoktur. Keza, Arki­
tekt dergisinin 1993 Mayıs sayısında, İzmit hakkında çıkan bir makalede
dahi (s. 9 1 ), kulenin mimarının adına tesadüf edilmemektedir. Ancak, Yurt
Ansiklopedisi'ndeki "Kocaeli" maddesinde Vedat Bey'in ismi zikredilmiştir.
Binaenaleyh, yazarın bu bilgiyi işbu kaynaktan aldığı anlaşılmaktadır.
Hakikatte ise adı geçen kulenin mimarı Mihran Azaryan'dır. Bu hu­
sus, bizzat mimarın oğlu, müteveffa dostumuz, yazar Nubar Azaryan
( 19 1 3 , lzmit- 1 99 1 , İstanbul) tarafından açıklanmıştır. Binaenaleyh, bir
yanlışlık mevzubahis olamaz.
Azaryan, 1914- 1915 yıllarında inşa edilen Büyükada vapur iskelesinin
de mimarıdır (Dünden Bugüne lstanbul Ansiklopedisi, c. il, s. 353 ).
Şişli Ermeni Mezarlığı'ndaki kaydına göre, M ihran Azaryan 1 876'da
İzmit'te doğmuş ve 28 Mayıs 1 952'de lstanbul'da vefat etmiştir. lstan­
bul'dan mezun olan, B�ıhçecik'te ve şehrimizde birçok binalar inşa eden
ve yaklaşık 1 905'te ölmüş olan, Bedros Kalfa Azaryan'ın oğludur. Kız kar­
deşi Yeğisapet ( 1 867- 1 947) de, rahmetli değerli araştırmacı ve müterdm
Hrand Der-Andreasyan'ın ( 1 892 - 1 978) pederi Mihran Der-Andreasyan'la
( 1 860- 1 902) evlenmiştir.
Mihran Azaryan'ın kızı Zaruhi, eğitimci, riyaziyeci ve şair Hampartzum
Harutyunyan'la ( 1 893, Harput-29 Ocak 1962, İstanbul) evlen� iştir. Şiir­
lerinde "Zohagan" mahlasını kullanan şair, 1953'ten ölümüne kadar, Gala­
ta'daki Getronagan Lisesi'nin müdürlüğünde bulunmuştur.
Büyük oğlu Bedros Azaryan ise hayatta olup halen ABD'de yaşamaktadır.

• Tarih ve Toplum dergisinde (no. 1 43 , Kasım 1 995, s. 4) "Okurlardan Mektup" sayfa­


sında, yanlışlıkla "İzmir Saat Kulesinin Mimarı Kimdir?" başlığıyla yayınlanmıştır.

1 62
1 7. Yüzyıl İstanbul'unda
Ermeni Asıllı Mimar ve Kalfalar*

Ermeniler güzel sanatlar arasında eskiden beri en fazla mimarlık dalın­


da üstün bir varlık göstermişlerdir. Bu üstünlük bilhassa 4. yüzyıl başında
veya bazı tarihçilere göre 3. yüzyıl sonlarına doğru Hıristiyanlığı devlet di­
ni olarak kabul etmelerinden sonra göze çarpmaktadır. Zira, Hıristiyanlık
öncesinde putperestlik dönemindeki mabetler bu sıralarda tamamen yık­
tırılarak yerlerine kiliseler inşa edilmiştir. Paganizm devrinden ancak Kar­
ni Mabedi bilinmektedir ki, 1975'te eski şekliyle ve kısmen harabesinin
malzemeleri kullanılarak ihya edilmiştir.
Hıristiyanlık dönemine ait önemli kiliselerse şunlardır: Önce ilk inşa­
atı 4. yüzyılın başında, sonuncusu ise 1 7 . yüzyılda gerçekleşen Eçmiyadzin
Katedrali'ni kaydetmek gerekir ki, bütün dünya Ermenilerinin Gatoğigos­
luk veya Başpatriklik makamı 1 44l 'de yeniden buraya naklolunmuştur.
İkincisi, 5 . yüzyılın ortalarında bazilika şeklinde inşa edilen ve aynı asrın
sonunda kubbeli olarak onarılan Degor veya Digor Kilisesi'dir ki, Ermeni
ve bütün Hıristiyanlık mimarisinde ilk kubbeli ibadethanelerdir. 1 9 1 1 yı­
lı depreminde kubbesi yıkılmıştır ve tümüyle halen harabe halindedir.
Üçüncüsü, 6 1 8'de Başpatrik 1. Gomidas Ağtzetsi ( 6 1 5 -628) tarafından in­
şa edilen ve Eçmiyadzin Katedrali'nin yakınında bulunan Surp Hıripsime
Kilisesi'dir ki, eski binası bugüne kadar varlığını sürdürmektedir. Dördün­
cüsü, 64 1 -65 2 yı ilan arasında Başpatrik lII. N erses İşkhantsi ( 64 1 -66 1 ) ta­
rafından Ohan adlı bir mimara inşa ettirilen Zıvartnots Kilisesi'dir. Bu ya­
pının başlıca hususiyeti üç katlı ve kubbeli binanın yuvarlak bir temel
üzerine inşa edilmesi, keza ikinci ve üçüncü katların birinci katın üzerine
oturtulmuş olmasıdır. İşbu mabet teknik ve üslup bakımından gerek Erme­
ni, gerek diğer Hıristiyan milletlerin mimarisinde emsalsizdir. Kilise 10.
yüzyılın sonlarında muhtemelen bir deprem neticesinde yıkılmıştır. Ünlü
mimarlık tarihçisi Toros Toramanyan ( 1 864- 1 934) tarafından planı çizil­
miştir. Beşincisi, Van Gölü'nün Akhtamar Adası'ndaki Surp Haç Kilise­
si'dir ki, 9 1 5-92 1 yılları arasında ünlü mimar Manuel tarafından inşa edil-

• Arredamenıo Dekorasyon dergisinde (no. 6, Haziran 1 995, s. 98- 1 0 1 ) yayınlanmışm.

1 63
miştir ve dış duvarlardaki Kitab-ı Mukaddes'ten alınan kabartma resimle­
riyle bütün dünyada eşsizdir. Altıncısı, 989- 1 00 1 yılları arasında dünyaca
meşhur başmimar Dırtad tarafından inşa edilen Ani'deki katedraldir. Bu
kilise de bin yıldan beri bütün tabiat afetlerine ve bakımsızlığına rağmen,
1 3 1 9 depreminde yıkılan kubbesi haricinde ilk inşa şeklini bugüne kadar
muhafaza etmiştir. Bu vesileyle, şu hususu da kaydedelim ki, İstanbul'un
989 yılı büyük depreminde yukarıdan aşağıya ikiye bölünen Ayasofya'yı da
işbu dahi başmimar Dırtad eskisinden daha mükemmel bir tarzda onar­
mıştır.
Ermeni mimarisinin orijinal bir numunesi de, Erivan'ın 40 km güne­
yinde bulunan ve 1 3 . yüzyılda inşa edilen Keğart Manastırı'dır ki, külliye­
yi teşkil eden kiliselerden ikisi, kaya içinde oyulmuştur. Bunların bir ben­
zeri de Erzurum civarında bulunmaktadır.
Ermeni mimarları, hisar, köprü, kervansaray vb inşaatlarda dahi başa­
rılı olmuşlardır. Anadolu'nun Selçuklular tarafından fethinden ve Os­
manlı İmparatorluğu'nun kuruluşundan sonra da mimarlıkta önemli bir
rol oynamışlardır.
Anadolu'da faaliyette bulunan şöhretli eski Ermeni mimarlardan bazı­
ları şunlardır:
Boğos: Vitali Cuinet'ye göre, Hicri 648 (M. 1 25 1 ) yılında Tozanlı
Nehri'nin üzerinde inşa edilen, dört veya beş kemerli köprünün mühen­
disidir. !
Kayluk veya Keluk: 13. yüzyılda yaşamıştır ve ihtida etmiştir. 1 25 1 'de
inşa edilen Konya'daki İnce Minareli Medrese'nin, 1 258'de Larende'deki
caminin ve yaklaşık 1 260'ta Nalıncı Mescidi'nin mimarıdır.2
Yeğyazar Kalfa: 1 5 . yüzyılda yaşamıştır. 1 4 1 4-24 yılları arasında Sul­
tan Çelebi 1 . Mehmed tarafından inşa ettirilen Bursa'daki Yeşil Cami'nin
ve Türbe'nin mimarıdır.3
Mimar Diradur: 1 7 . yüzyılda yaşamıştır. 1 980'de Van'da vuku bulan
büyük depremden sonra, aynı yıl tarafımızdan okunan büyük kapının üze­
rindeki kitabeye göre 1648'de Varak'taki Surp Haç Manastırı'nı onarmıştır.
lstepannos veya Panos: 18. yüzyılda yaşamıştır. Hamaloğlu Ahmed
Paşa'nın dostu olmuştur ve Urfa' da beş cami inşa etmiştir.4
İstanbul'a gelince, 1 5 . ve 16. yüzyıllarda Ermeni tarihi kaynakları kı­
sır olduğu için, bu dönemlerde burada faaliyette bulunan Hıristiyan Er­
meni mimarlara tesadüf edilmemektedir. Şüphesiz mühtedi Ermeni mi­
marları olmasına rağmen, bunlardan ancak dahi sanatkar Koca Sinan

1 64
( 1490- 1 588) bilinmektedir. Mimar Sinan'ın Ermeni asıllı olduğunu, ün­
lü tarihçi Ahmed Refik Altınay ( 1 880- 1 93 7 ) meydana çıkarmıştır. Dev­
let Arşivi'nden bulup, Türk Tarih Encümeni Mecmuası'nın yeni seri l . sa­
yısında ( 1930 Haziran- 1 93 1 Mayıs, s. 1 0) neşrettiği, 9 Ramazan 98 1 (Mi­
ladi 2 Ocak 1 574) tarihli Akdağ kadısı Hüseyin Çavuş'a gönderilen bir
emirnamede, Mimar Sinan'ın üç akrabasının Kıbrıs'a sürülmemeleri talep
edilmiştir. Birincinin adı Sarıoğlu Dügenci'dir. Rahmetli araştırmacı dos­
tumuz Bimen Zartaryan'a ( 1880- 1 956) göre, bu ismin kelime manası,
buğday döven aletler imal eden demektir.5 Filhakika, eskiden bilhassa
Kayseri Ermenileri arasında, Türkçe birçok kelime şahıs ismi olarak kul­
lanılmıştır. Görüleceği üzere, 1 7 . yüzyılın sonlarında, aynı ismi taşıyan bir
Ermeni hassa mimarının mevcudiyeti de, Mimar Sinan'ın Ermeni asıllı
olduğunu kanıtlamaktadır. Binaenaleyh, bazı araştırmacıların hala ona
başka asıllar atfetmesi yersiz ve manasızdır. İkinci isim Ulisa'nın doğru
şekli Hulitsa olacaktır ki, Hulyane'nin Kayseri Ermenileri arasında kulla­
nılan şeklidir. Zira, bu yöredeki Ermeniler bazı kadın isimlerinin sonuna
"tsa" ekini ilave etmişlerdir. Mesela, Nuritsa, Maritsa, Sırpuhitsa vb gibi.
Üçüncü, N işan adı ise eskiden beri sırf Ermeniler arasında görülen Erme­
nice bir isimdir. Kelime manası işarettir ve Hazreti İsa'nın haçı için de
kullanılmıştır. Mimar Sinan'ın Müslüman ettirdiği kardeşinin adının da
Mikayel olduğu Devlet Arşivi'nden tespit edilmiştir.
lslam Ansiklopedisi'nin yeni Leiden baskısındaki "İstanbul" maddesine
göre, 1 604'te İstanbul'da 1 5 kadar Hıristiyan mimar mevcuttu.6 Bunların
yaklaşık yarı yarıya Ermeni ve Rum olduklarını kabul edebiliriz.
Bugüne kadar, Ermeni kaynaklarından, 1 7. yüzyılda İstanbul'da faali­
yette bulunan, 1 9 adet Ermeni asıllı hassa ve sair mimar ve kalfa tespit
edebildik. Bunlar hakkında elde ettiğimiz bilgileri, aşağıda alfabetik sıra
ile sunuyoruz.

Arakel Kalfa
Kayseri'de doğup İstanbul'da yaşamıştır. Oğlu Kapriyel, 1673 'te ölüp
Balıklı Ermeni Mezarlığı'na gömülmüştür. Yaklaşık 1 950'de mezar taşına
rastgelmiştik.
1674'te, muhtemelen ölen oğlunun hatırasına, Balat'taki Surp Hıreş­
dagabeJ Kilisesi'nde istinsah edilen Haysmavurk (Azizlerin Biyografileri)
adlı yazma bir eseri, Kayseri'nin Muncunus köyündeki Surp Hıreşdagabed
Kilisesi'ne hediye etmiştir. Muhtıra kısmında, kendisinin, pederi Gira-

1 65
gos'un, annesi Mıtkhali'nin, zevcesi Hıripsime'nin, oğlu Kapriyel'in ve
kızı Nazlı'nın adları zikredilmiştir. Zevcesi Hıripsime, Vlanga veya Lan­
ga'da bulunan Çinili Hamam'ın karşısındaki mülk evini, 1 Mart l 7 1 8'de
Kudüs Ermeni Patrikhanesi'ne vakfetmiştir. Zevcesi de 1 Aralık 1 7 1 9'da
ölmüştür.

KAYNAKLAR
Kevork Pamukciyan, "Balıklı Ermeni Mezarlığı Kitabeleri" (Ermenice, yayınlanma­
mış çalışma); Luys (Işık, dergi ), İstanbul, 1 906, s. 9 1 1 ; Ermeni Patrikhanesi Ar­
şivi'nin 1 643 no'lu defteri; Arşag Alboyacıyan, Badmuryun Hay Gesaryo (Kay­
seri Ermenileri Tarihi), Kahire, 1 937, c. il, s. 1 876.

Asdvadzadur Kalfa
Ünlü hassa mimarıdır. "Bolbolci" lakabıyla da anılmıştır. Divriği'de
doğup, 1 600-30 yılları arasında İstanbul'da faaliyette bulunmuştur.
1 608'de Tekirdağ'daki Ermeni göçmenlerine faydalı olmuştur. 1 6 1 0- 1 6 1 7
yıllarında Sultan Ahmed Camii'nin inşaatına katılmıştır. Sultan il. Os­
man'ın döneminde ( 1 6 1 8 - 1 622) sarayda çok nüfuzlu olmuştur. 1 628'de,
bir yıl önce Ermenilere teslim edilen ve Bizans zamanından kalma, Ayia
Strati adlı metruk bir ibadethane olan Balat'taki Surp Hıreşdagabed Kili­
sesi'nin onarımının ruhsatını temin etmiştir. Bu vesile ile, Kemahlı Rahip
Krikor kendisinden sitayişle bahsetmektedir. Vezir Tıryaki Hasan Pa­
şa'nın ( ?- 16 1 1 ) da yakın dostu olmuştur.

KAYNAKLAR
Hrand Asadur, "Gosdantnubolso Hayerı yev frents Badriark�erı" Ostanbul Erme­
nileri ve Patrikleri), lntartzag Oratsuyts Azkayin Hivantanotsi (Milli Hastane'nin
Mufassal Takvimi [Surp Pırgiç Hastanesi Salnamesi)) , İstanbul, 1 90 1 , s. 88 ve
92; Harutyun Mırmıryan, Masnagan Badmutyun Hay Medzadunneru (Ermeni
Zenginlerinin Kısmi Tarihi), İstanbul, 1 9 1 0, s. 24; Eremya Çelebi Kömürciyan,
lsdanbolo Badmutyun (!stanbul Tarihi), Viyana, 19U, c. l, s. 3 1 2; Rahip Ke­
mahlı Krikor, Jamanagakrutyun (Kronloji), Kudüs, 1 9 1 5 , s. 1 88, 202 ve 552;
Sarkis Paçacıyan, Rodoswyi Hayerı (Tekirdağ Ermenileri) , Sofya, 1 929, s. 29.

Bali Kalfa
Hassa mimarıdır, ancak eserleri bilinmemektedir. 1 4 Mayıs 1 700'de,
Kudüs Ermeni Patriği Amidli (Diyarbakırlı) Minas Başpiskopos'un Erme­
nice "Ruzname"sinde adı geçmektedir. Verilen bilgilerin tercümesini aşa­
ğıda sunuyoruz.

1 66
Sabah erkenden Sulumanastır'dan (Samatya) kalktık ve kayıkla Vezir'in
yalısına gittik. Saltanat kayıkları da bizimle �eraber Begdere'ye (Büyükdc­
re) geldiler. Oradan Valide'yi (Sultan) gemilerle getirdiler. Dönüşte bizim­
le şarap sefası (yapıldı). İki defa bahçede oturduk. Hürmet Bali Kalfa'ya ma­
tuftu. Mümessil Rahip Haçadur, Baba Kiro, Gomidas, Bahşi ve bizim çocuk­
lar (da vardı). Akşama kadar hava bulutlu idi. Kayıkların ücretini ve diğer
bütün masrafları Bali Kalfa kesesinden ödedi. Akşamüstü Surp Kevork Ki­
lisesi'ne geldik.

KAYNAKLAR
Eremya Çelebi Kömürciyan, Orakrutyun (Ruzname) , Kudüs, 1 939, s. LXXXII.

Bali Usta
1 3 Mayıs 1 653'te Eremya Çelebi tarafından zikredilmiştir. Verilen bil­
giye göre, Rahip Yeğyazar (sonradan Kudüs Patriği ve Eçmiyadzin Başpat­
riği, 1 6 10- 1 69 1 ) kendisini, manastırın inşaatı için göndermiştir. Bu mak­
sada, Eremya Çelebi de Usta Bali'yi Kuzguncuk semtine götürmüştür. Us­
ta kelimesi, eskiden mimar veya kalfa manasıyla da kullanılmıştır.

KAYNAKLAR
Kömürciyan, Orakruryun, s. 39.

Davut veya Tavit


Koca unvanı ile anılmıştır ki, bilhassa 1 7. yüzyılda devlet nezdinde
nüfuzlu şahıslar için kullanılmıştır. Yaklaşık 1 580'de Kafkasya'nın Parak
kasabasında doğmuştur. Venedik Mıkhitarisderinin kütüphanesinde bu­
lunan 1 047 no'lu yazmada mevcut, Eremya Çelebi'nin hakkında yazdığı
altı kıtalık bir şiirden, mimar olduğu anlaşılmaktadır. 1660 yangınında,
inşa etmekte olduğu hanın haznesine girmişse de, dumandan boğulmuş­
tur. Pangaltı Mezarlığı'na gömülmüştür. Ölümünden sonra oğlu Krikor
Çelebi inşaatı tamamlamıştır.

KAYNAKLAR
Eremya Çelebi Kömürciyan, Badmutyun Hıragivnan Gosdantnubolso ( 1 660 Darvo)
(İstanbul'un Yangın Tarihi) , lstanbul, 1 99 1 , s. 1 2, 6 1 -63, 1 22, 1 23.

Doyunci veya Dügünci Kalfa


Aslen Kayserili hassa mimarıdır. Muhtemelen Mimar Sinan'ın akra­
balarından Sarıoğlu Dügünci'nin soyundandır. Zira bu isim çok ender ola-

Zamanlar, Mekanlar, insanlar / Kevork Pamukciyan F: 1 2 167


rak kullanılmıştır. Tarihçi Arşag Alboyacıyan'a ( 1 879- 1 962) göre, 1 7 .
yüzyılın ortalarında Kayseri'den lstanbul'a gelmiştir v e bazı Ermenice ki­
tapları Eremya Çelebi'ye Türkçeye çevirttirmiştir. Bunlardan yalnız
1 692'de tercüme ettiği "Mezmurlar" kitabı bilinmektedir. Viyana Mıkhi­
tarist rahiplerinden Nerses Aginyan'a ( 1 883- 1 963 ) göre, elyazmasının
muhtıra kısmının başı şöyledir:

Kabile-i Ermcniyan'dan, şehr-i Kayseriye'den Oügünci7 nam lscanbu\'a azm


idub ve devlet-i alişan ve südde-i seadetun vükela-i muhtar ve muhterem
Bab hıdmetlerinde dahi olundıkde . . .

Balıklı Ermeni Mezarlığı'nda tarafımızdan bulunan, karısı Aymelek'in


kabir taşı kitabesine göre, 1 7 1 2'de ölmüştür. Km Nazlı da, 1 Nisan 1 724'te
1 1 0 arşın evini 850 kuruş karşılığında Kaspar adlı birinin km Gadar'a sat­
mıştır.

KAYNAKLAR
Alboyacıyan, Badmutyun Hay Gesaryo, c. il, s. 1 927-28; Rahip Nerses Aginyan,
Eretnya Çelebi Kömürciyan, Viyana, 1 933, s. 132; Eremya Çelebi Kömürciyan, ls­
tanbul Tarihi, lstanbul, 1952, s. XXVI; Pamukciyan, "Balıklı Ermeni Mezarlığı ... ";
Ermeni Patrikhanesi Arşivi'nin 1 643 no'lu defteri.

Mimar Haçadur
Adı 1 690 tarihli bir çeşmenin kitabesinde geçmektedir. Yeri kaydedil­
memişse de, İstanbul olması muhtemeldir. Bilnen Zartaryan da kendisini
36 sıra numarasıyla zikretmiştir.

KAYNAKLAR
Püzantion (Bizans, gazete) , lstanbul, 1 7/30 Kasım 1 9 14; Dr. Yahram Torkomyan,
Hay Pıjışgagan Artwnakrapanutyun (Ermenice Tıbbi Kitabeler), Venedik, 1 93 1 ,
s . 45; Bimen Zartaryan, "Ermeni Mimarlar Listesi" (elyazma, arşivimizde) .

Haçer Kalfa
Balat'taki Surp Hıreşdagabed Kilisesi'nin 1 628 yılı onarımının, Musa
Kalfa ile birlikte mimarıdır. Kudüs'teki Surp Hıreşdagabed bahçesinin bi­
tişiğinde muhteşem bir konağa malik olmuştur ki, yaklaşık 1 730'da yeni­
den yapılmıştır.

KAYNAKLAR
Asadur, Gosdantnubolso Hayerı , s. 92; Norayr (Baş)Piskopos Boğaryan, Mayr
. . .

Tsutsag Tzerakrats Sırpots Hagopyants (Kudüs Ermeni Patrikhanesi Elyazmalar


Kataloğu), Kudüs, 1 967, c. il, s. 538.

1 68
Hıdır Kalfa
Hassa mimarıdır. Vezir Abaza Hasan Paşa'nın ve Bayram Paşa'nın dos­
tu idi. Kudüs'teki Dzırazadik (Eğri Paskalya) kargaşalıkları sebebiyle, Is­
tanbul'da 1 634 yılı Nisan ayında idam edilen Papaz Der Minas ve Alaca­
cı Sefer'in cesetlerini Abaza Paşa'dan istemişse de, arzusu yerine getiril­
memiştir.

KAYNAKLAR
Rahip Kemahlı Krikor, ]amanagakrutyun, s. 2 7 1 ; Dikran Savalanyants, Badmutyun
Yerusağemi (Kudüs Tarihi), Kudüs, 1 93 1 , c. II, s. 586.

Hüdaverdi Kalfa
5 Ağustos 1 649'da, lstanbul'dan gemi ile Kudüs'e hareket eden hacı
namzetlerinin ileri gelenleri arasında, Eremya Çelebi tarafından zikredil­
miştir.

KAYNAKLAR
Kömürciyan, Orakrutyun, s. 7.

Krikor Kalfa
Aslen Bayburtludur. Araştırmacı Serge Gabriel'e göre, 1 595- 1 603 yıl­
ları arasında, Sultan III. Mehmed'in en ünlü hassa mimarlarından biri ol­
muştur.

KAYNAKLAR
Serge Gabriel, "Qui est l'Architecte Sinan?" ( Mimar Sinan Kimdir?), Abaka ( İsti.k­
bal, gazete), Montreal, 17 Eylül 1990, s. 8.

Musa Kalfa
Balat'taki Surp Hıreşdagabed Kilisesi'nin 1 628 yılı onarımının iki mi­
marından biridir.

KAYNAKLAR
Asadur, Gosdantnubolso Hayen . , s. 92; Melkon Asadur, Yerektaryan Badmuıyun
. .

Baladu Surp Hıreşdagabed Yegeğetsvo ( Balat'taki Surp Hıreşdagabed Kilisesi'nin


Üç Asırlık Tarihi), İstanbul, 1 93 1 , s. 63.

Palakyan, Kapriyel
Ağaton ailesinin ceddidir. Yaklaşık 1 670'te Palu'dan lstanbul'a hicret
etmiştir. Şahsi çabalarıyla hassa mimarlığına kadar yükselmiş ve Sultan il.

1 69
Süleyman'ın ( 1687- 1 690) dostu olmuştur. Ancak, onun ölümünden son­
ra, düşmanlarına izini kaybettirmek için, asrın sonlarında Yalova'ya yer­
leşmiştir. Orada ölümüne kadar ziraatle meşgul olmuştur. Oğlu Baron Ya­
lova'da bir çiftlik tesis etmiştir. Bimen Zartaryan'a göre, Kapriyel Kalfa
1 720 yılına kadar hayatta idi.

KAYNAKLAR
Dr. Nazaret Dağavaryan, Krikor Agaıon, Venedik, s. 7-8; Kevork Mesrob, Haygaran
(Ermenilik), Sofya, 1 93 1 , s. 253-254; Bimen Zartaryan, "Nevşehirli Damad İb­
rahim Paşa" (Ermenice), Marmara, 25 Eylül 1 945.

Şahin Kalfa
Din adamı olmamasına rağmen, 1 690-92 yılları arasında patrik kay­
makamı görevinde bulunmuştur. Kudüs Patriği Amidli Minas, kendisini
hem "kalfa", hem de "patrik" unvanıyla anmıştır. Eremya Çelebi de "pat­
rik" olarak zikretmiştir. Hrand Asadur ise, onu "Hamamcı" lakabıyla kay­
detmiştir. Bundan, hamam inşa eden bir kalfa olduğu anlaşılmaktadır.

KAYNAKLAR
Kömürciyan, Orakrutyun, s. CV, 482; Asadur, Gosdantnubolso Hayerı . . . , s. 1 1 2.

Şirin Kalfa
Oğlu Harutyun ve yakınları, 1 67 1 'de, Kayseri'nin kasabalarından To­
marza'daki Surp Asdvadzadzin Manastırı'na bir aziz resmi hediye etmişlerdir.

KAYNAKLAR
Püzantion, no. 2552; Alboyacıyan, Badmutyun Hay Gesaryo, c. 1, s. 101 1 .

Tosunents Arzuman Kalfa


Kayseri'de doğup lstanbul'a yerleşmiştir. 1 669'da Osmanlılar Girit
Adası'nı zapt ettikten sonra, Köprülüzade Ahmed Paşa'nın emriyle sair
mimarlarla adanın imarı için Girit'e gönderilmiştir. Burada bir Rum kızla
evlenerek, müstakbel Eçmiyadzin Başpatriği il. Apraham ( 1 734-37 ) doğ­
muştur. Ahfadı ilerd.:.· Tekirdağ'a yerleşmiştir.

KAYNAKLAR
Ari Araradyan (Ararat'ın Nuru, dergi), İzmir, 1 854, s. 1 23 - 1 25 ; Alboyacıyan, Bad­
mutyun Hay Gesaryo, c. i l , s. 1 928-1 929; Zora Kasapyan, "Tosunents Arzuman
Kalfa", Hayasdani Goçnak (Ermenistan Çanı, dergi), New York, 1 968, s. 229.

1 70
Vartan Kalfa
İşbu mimar, Bimen Zartaryan tarafından hazırlanan ve halen arşivi­
mizde bulunan elyazma kronolojik bir Ermeni mimarları listesinde, 4 1 sı­
ra numarası ve 1 683 tarihiyle zikredilmiştir. Yeri kaydedilmemişse de, ya­
nındaki mimarlar İstanbul'da faaliyette bulunduğu için, kendisini de ma­
kalemize dahil ettik.

Zakarya Kalfa
Pederinin adı Krikor, annesinin adı Padik, zevcesinin adı Yeğisapet'tir.
Hovhannes adlı oğlu ile Boğos, Yeğya, Sahak ve Asdvadzadur adlı dört
kardeşi de bilinmektedir.
1 654'te Ankara'daki Surp Asdvadzadzin Manastm'na elyazma bir ki­
tap, 167 1 'de ise Kandiye'deki Surp Garabed Kilisesi'ne bir İncil hediye et­
miştir. Ağustos 1 680'de İstanbul'da vefat eden Culfah Başpatrik iV. Ha­
gop'un eskiden Pangaltı Ermeni Mezarlığı'nda ve l 940'tan beri de, Gala­
tasaray'daki Üç Horan Ermeni Kilisesi'nde bulunan lahdini hazırlamıştı.
Kendi ismiyle eskiden bir vakfı da mevcuttu.

KAYNAKLAR
Kömürciyan, Isdanbolo Badmuryun, c. 1, s. l 75, c. Il, s. 602; Hagop Varjabedyan,
Harüramya Hopelyan Mayr Yegegetstıo (Patrikhane Ana Kilisesi'nin Yüzüncü Yılı
J übilesi), İstanbul, l 928, s. 62; Papken Gatoğigos Güleseryan, Tsutsag Tzerakrats
Angurio Garmir Vanuts Yev Şırçagayits, ( Ankara Garmir Manastırı'ndaki ve Ci­
varındaki Elyazmalar Kataloğu), Antilyas, l 957, sütun 769.

Zümbül Kalfa
Kayseri'nin N irze köyünde doğmuştur. Hovhannes adında bir oğlu ol­
muştur ki, bunun da oğlu Hovsep Başpiskopos, 1 75 l'de Tokat Ermenileri­
ne ruhani reis atanmış ve 1770'te İstanbul'da vefat ederek, Pangaltı Mezar­
lığı'na gömülmüştür. 1940'ta kabir taşı Şişli Mezarlığı'na nakledilmiştir.

KAYNAKLAR
Mıgırdiç Piskopos Ağavnuni, Miapank yev Aytseluk Hay Yerusatemi (Ermeni Ku­
düs'ün Mensupları ve Ziyaretçileri) , Kudüs, 1 929, s. 392; Arşag Alboyacıyan,
Badmutyun Yevtogyo Hayots (Tokat Ermenileri Tarihi), Kahire, 1952, s. 658.

l. Vitali Cuinet, c. l, s. 7 l O- 7 l l; Arşag Alboyacıyan, Badmutyun Yevtegyo Hayots


(Tokat Ermenileri Tarihi), Kahire, 1952, s. 4 1 5 ve 6 1 9.
2 . Hagop Martayan (Dilaçar), "Hamaynabadger Hay Mışaguyti" (Ermeni Kültürü
Panoraması), Marmara, 18 Şubat 1963.

171
3. Teotik (Teotoros Lapçinciyan) , Amenun Daretsuytsı (Herkesin Yıllığı), İstan­
bul, 1923 , s. 2 1 4.
4. Kevork Pamukciyan, Gensakragan Noter Hayots Masin (Ermeniler Hakkında
Biyografik Notlar, yayınlanmamış çalışma).
5. Bimen Zartaryan, "Cardarabed Medzın Sinan" (Mimar Koca Sinan) , Kırbani
Daretsuys (Cep Takvimi), İstanbul, 1 932, s. 206.
6. Maddenin tİi;münün fotokopisini 20 yıl kadar önce Hollanda Arkeoloji Enstitü­
sü Başkanı Sayın Van Donzel tarafımı�a lütfetmişti. Ancak, 19 Aralık 1 982'de
vuku bulan evimizin yangınında. kül olduğu için, tam referans veremiyoruz.
7. Eremya Çelebi'nin lstanbul Tarilıi'nde adı sehven Dügüncıyan olarak kaydedil­
miştir.

1 72
Ünlü Hassa Ressamı Rapayel ve Eserleri *

Ermeniler eskiden beri, güzel sanatların bilhassa mimarlık ve resim dal­


larında mühim bir varlık göstermişlerdir. Bin hatta bin beş yüz yıllık bazı
Ermeni mimari eserleri, tabiatın ve insanların bu kadar tahribatına rağ­
men hala ayakta durmaktadırlar. Bütün eski milletlerde olduğu gibi, onlar­
da da resim minyatürle başlamıştır. Henüz 1 0. yüzyılda Ermeni sanatkarla­
rı bu sahada göze çarpan üstün vasıflı eserler meydana getirmişlerdir. An­
cak Ermeni minyatürcülüğü, daha fazla Kilikya Krallığı zamanında büyük
bir inkişaf göstermiştir. Bu devirde yaşamış olan sanatkarlardan hassaten
Thoros Roslin'i ( 1 3 . asrın ikinci yarısı) ve Sarkis Bidzak'ı ( 1 4. asır) zikret­
mek gerekir. Bunlardan birincisi, dünya resim tarihinde ilk defa perspekti­
fi kullanmıştır. Keza, Van, Kayseri ve Sivas gibi Anadolu'nun bazı şehirle­
rinde dahi, Ermeni minyatürcülüğü göze çarpan bir gelişme kaydetmiştir.
İstanbul'a gelince, 1 7 . yüzyıldan itibaren kıymetli eserlere tesadüf edil­
mektedir. Mesela 1 609'da Ôazar adında bir papaz, Karagümrük'teki Surp
Nigoğos Kilisesi'nde ( 1 627'den beri Kefeli Camii) yazma bir İncil'i tezyin
etmiştir. l Hovhannes isminde diğer bir minyatürist de aynı kilisede 1 6 1 7 -
1 6 1 8 yılları arasında Kudüs Ermeni Patrikhanesi'nin no'su meçhul yazına
İncil'ini minyatürlerle süslemiştir.2 Yine Ôazar veya Ôazaros adlı bir sa­
natkar ki, 1 609'da zikredilen şahıs olabilir, 1 648'de, bugün Amerika Bir­
leşik Devletleri'nin Yale Üniversitesi'ndeki Bemecke Kütüphanesi'nde
bulunan dini mahiyetteki yazma bir kitabı tezyin etmiştir.3 Aynı sanatkar
1 649'da veya 1 653'te, Kudüs Ermeni Patrikhanesi'ne ait 1 927 no'lu yaz-

• Tarih ve Toplum dergisinde (no. 40, N isan 1 987, s. 28-33) yayınlanmıştır. Makalenin

başında şöyle bir giriş yer almaktadır:


" 1 980 yılı, Ermeni asıllı ünlü hassa ressamı Diratsu Rapayel'in (Rafayel, veya eskiden
Türkçede yazılan şekliyle Rafail, ?-1 780) vefatının 200. yıldönümü idi. Bu münase­
betle, mezkur şöhretli sanatkara dair bir yazı hazırlamıştık. Zira, şimdiye kadar haya­
tı ve eserleri, Türkçe, Ermenice veya sair dillerde etraflı bir araştırma mevzuu olma­
mıştır. Ancak, bugüne kadar onu neşretmek fırsatını bulamamıştık. Son günlerde, iş­
bu makalemize bazı yeni buluşlarımızı da ilave ederek ve değişiklikler yaparak, Tarih
ve Toplum dergisinin sayın okuyucularına sunuyoruz."
Bu makalede yer alan "bazı mühim baskı hataları" Pamukciyan'ın aynı derginin 43 . sa­
yısında (Temmuz 1 987, s. 2) "Okuyucu Mektupları" sayfasında yer alan "Hassa Ressa­
mı Rapayel" başlıklı yazısıyla düzeltilmiştir. Makaleyi, düzeltileri girerek yayınlıyoruz.

1 73
ma Kitab-ı Mukaddes'i, Kumkapı semtinin yakınında bulunan Hisardi­
bi 'ndeki Surp Sarkis Kilisesi'nde minyatürlerle süslemiştir.4 1 653'te ise
Yeğyazar namında bir rahip ressam, Galata'da Meryem Ana'nın yağlıbo­
ya bir tablosunu hazırlamıştır ki, 20. asrın başlarında Ergani'deki Partzra­
hayyats Surp Asdvadzadzin Manastırı'nda bulunmakta idi.5 Müteakiben,
aynı asrın ortalarında, Margos isminde ünlü bir minyatürist ve ressam ye­
tişmiştir. Cemaat işleri ile ilgili olarak, Eremya Çelebi Kömürciyan
( 1 63 7 - 1 695) tarafından da birkaç defa zikredilmiştir.6 Yine tanınmış bir
minyatürist olan oğlu Kapriyel Tıbir'le birlikte, tarihçi Garabed Basmaci­
yan ( 1 864- 1 94 2) tarafından, hassa ressamı oldukları beyan edilmiştir. 7
Filhakika, Kapriyel Tıbir'in Ermenice manzum mezar taşı kitabesinde,
"Milletlerin medar-ı iftiharı idi" denilmektedir. 1 950 sırasında, Balıklı Er­
meni Mezarlığı'nda tarafımızdan meydana çıkarılan müşterek mezar taşı­
nın kitabelerine göre, pederi 1676'da, oğlu ise 17 l Z'de vefat etmiştir.
1 686'da tarihçi Kanakerli Zakarya Sargavak ( 1 627- 1 699) , dostları ara­
sında İstanbullu alim Eremya ile delikanlı oğlu, ressam ve minyatürist
Mağakya'yı zikretmektedir. Aynı yılda, Eçmiyadzin Gatoğigosu 1. Naha­
bed'in ( 1 691 - 1 705) , henüz gatoğigos olmadan, yazma Kitab-ı Mukad­
des'ini de o tezyin etmiştir ki, bugün Erivan Devlet Elyazmalar Kütüpha­
nesi'nin (Madenataran) 349 no'lu elyazmasıdır.8 Yukarıda adı geçen
Eremya ise Kömürciyan'dır.
Kömürciyan ailesinin nezdimizde bulunan yazma şeceresine göre,
1662'de doğmuştur. Kudüs Ermeni Patriği Amidli Minas'ın ( 1 630- 1 704)
"Ruzname"sine göre de, 1 700- 1 702 yılları arasında, Roma, Livomo, Tri­
poli ve Kudüs şehirlerini ziyaret etmiştir.
18. yüzyılda ise önce Sivaslı Parseğ (öl. takriben 1 745'te) ve kardeşi
Hagop, usta sanatkarlar olarak bilinmektedir. 1 735'te onlar Kumkapı
Meryem Ana Kilisesi'nde bir matbaa da tesis etmişlerdir ki, 1 740 yılına
kadar faaliyette bulunmuştur. Müteakiben, Kayserili Esayi adlı ressamı da
zikretmek gerekir. Bu şahıs da, Galaca'daki Surp Krikor Lusavoriç Kilise­
si'nin 1 733 yılı onarımında, duvarlarını azizlerin resimleriyle süslemiştir.
1 737'de lstanbul'da Asdvadzadur Tıbir'in matbaasında basılan Eçmi­
yadzin Gatoğigosu Çahuklu Ôazar'ın ( 1 73 7- 1 75 1 ) Yerkaran (Şarkı kitabı)
�dlı eserinin muhtırasında, Şorotlu usta Hovnatan'ın oğlu istidatlı ressam
Diratsu Harutyun'un, kitabı baskıya hazırladığı işar olunmaktadır.
1 8. asırda lstanbul'da faaliyette bulunan ve tarafımızdan izlerine rastla­
nan diğer Ermeni ressamlarını da kaydetmekte fayda görmekteyiz. Yüzyıl
başlarında, Çalgıcıyan soyadım taşıyan bir ressamın, Mukaddes Kitap'tan

1 74
alınan bir mevzu üzerine çizmiş olduğu yağlıboya tablo, 1 904'te İstanbul' da
bir Amerikalı tarafından satın alınarak New York'a gönderilmiştir.9
Birkaç yıl önce, Galata'daki Surp Krikor Lusavoriç Kilisesi'nin en eski
vaftiz kütüğünü tetkik ederken, aynı yüzyılın son çeyreğinde yaşamış üç
meçhul ressamın kayıtlarına tesadüf ettik. Bunlardan birincisi Bedros, 18
Eylül 1 782 tarihinde vaftiz edilen, Kuyumcu Harutyun'un oğlu Kevork'un
sağdıçı olmuştur. 1 9 Mayıs 1784'te ise Bedros'un Andon ismindeki bir oğlu
aynı kilisede vaftiz edilmiştir. 16 Ocak 1788'de Haçadur adında bir ressamın,
Terzi Takvor'un oğlu Garabed'in vaftizinde sağdıç olarak adı geçmektedir.
2 Ocak 1 799'da ise Andon adında bir ressam, Tütüncü Manuk'un kızı
Marta'nın vaftizinde sağdıç olmuştur. Birbirine yakın tarihlerde, Galata'da
üç ressamın mevcudiyeti, bu sıralarda burada, bir resim atölyesinin faaliyet­
te bulunmasını muhtemel kılmaktadır. Hovhannes Sakız Paşa'nın ( 1 836-
1 9 1 2) oğlu, Divan-ı Muhasebat reisi ve tanınmış sanat tarihçisi Armenak
Bey Sakızyan ( 1 872-1944), Rapayel'in oğlu Manase'nin Galata'nın Fanal
Mahallesi'nde işlettiği atölyeyi, Rahip Toderini'nin ziyaret ettiğini kayde­
diyorsa da, 1 0 görüleceği veçhile aslında Galata ismi Balata, yani Balat'tır.
Seneler önce, şehrimizdeki Ermeni kiliselerinde yaptığımız araştırma­
larda, 18. yüzyılın sonlarından ve 1 9. yüzyılın başlarından kalma, üstün va­
sıflı yağlıboya dört eseri bugüne kadar mevcut olan, Hovhannes Devlet­
yan isminde bir ressama daha rastladık. Kronolojik sıra ile bunlardan bi­
rincisi 21 Ağustos 1 790 tarihini ve "Hazreti lsa'nın Kalbi" adını taşımak­
ta ve Beyoğlu'ndaki Üç Horan Kilisesi'nde bulunmaktadır. İkincisi 1 790
veya 1 799 tarihini taşımakta, ilk Hıristiyan şehidi Aziz lstepannos'u tem­
sil etmekte ve Ortaköy'deki Surp Asdvadzadzin Kilisesi'nde bulunmakta­
dır. Üçüncüsü 1 0 Şubat 1807 tarihini haiz olup, Sivas'ta bir gölde, Bizans
İmparatorluğu zamanında şehit edilen kırk askeri temsil etmekte ve Ba­
lat'taki Surp Hıreşdagabed Kilisesi'nde bulunmaktadır, dördüncüsü ise
1808 tarihini haiz olup, Meryem Ana'yı kalbine bir kılıç saplanmış vazi­
yette göstermekte ve Üsküdar'daki Surp Haç Kilisesi'nde bulunmaktadır.
1 8. asrın sonlarına doğru, lstanbul'da faaliyette bulunan Ermeni asıllı
ressamlar arasında, Papaz Gomidas Kömürciyan'ın ( 1656- 1 707 ) torunu,
İspanya Elçiliği baştercümanı Kozmas Gomidas Kömürciyan'ı (Carbogna­
no, 1 749- !) zikredebiliriz. Zira, 1 794'te İtalya'nın Bassana şehrinde bası­
lan, Descrizione Topografica di Costantinopoli ( lstanbul'un Topografik Tav­
siri) adlı çok kıymetli İtalyanca eserinin sonunda bulunan İstanbul gra­
vürleri, "Cosimo Comidas" imzasını taşımaktadır. M. Boppe, 1 9 1 1 'de Pa­
ris'te neşredilen Les peintres du Bosphore au dix-huitieme siecle ( 18. Yüzyıl

1 75
Boğaziçi Ressamları) adlı eserinde, eski Boğaziçi ressamları arasında onun
ismini de kaydetmiştir.
18. yüzyıl Ermeni asıllı hassa ressamları hakkında şunları söyleyebili­
riz. Önce şu hususu belinelim ki, Rahip Toderini'ye göre, Sultan 1. Os­
man'dan (hd. 1 299- 1 325) Sultan III. Ahmed'e (hd. 1 703- 1 730) kadar,
Osmanlı padişahlarının ponrelerini İranlı minyatüristler hazırlamışlardır.
Ondan sonrakileri ise Ermeni ressamlar çizmişlerdir. 1 1 Yazar, Sultan 1. Os­
man'ı sehven "III." olarak kaydetmiştir. Armenak Bey Sakızyan'a göre,
Sultan III. Ahmed de, Sultan 1. Ahmed (hd. 1 603 - 1 6 1 7 ) olmalıdır. 12
Yukarda sözü geçen Kapriyel Tıbir'den sonra, Kayserili Parseğ'e veya
Parseğ'e tesadüf ediyoruz ki, daha önce zikredilen Esayi'nin kardeşidir.
Rahip Ôugas lnciciyan ( 1 758- 1 833 ) , onun Sultan III. Ahmed'in ve Sul­
tan 1. Mahmud'un ( 1 730- 1 754) portrelerini çizmiş olduğunu yazmakta­
dır. 13 Toderini'ye göre ise yalnız Sultan III. Ahmed' in portresi onundur. 14
Doğduğu ve öldüğü tarihler bilinmemektedir. Ancak, ünlü şair, yazar ve
müderris Bağdasar Tıbir'in ( 1683 - 1 768) talebesi ve Sultan III. Ahıned'in
hassa ressamı olduğu için, 1 7 . yüzyılın sonlarında veya 1 8 . yüzyılın ilk se­
nelerinde dünyaya geldiğini kabul edebiliriz. Ermeni Patrikhanesi'nin ar­
şivinde bulunan, Kudüs Ermeni Patrikhanesi'ne ait eski bir vakfiye defte­
rinde mevcut l Ağustos 1 738 tarihli bir kayıttan, pederinin ismi Gara­
bed, zevcesinin ismi Maryam, kayınpederinin ismi Kalust veya Kaluk ve
Hacı olduğu anlaşılmaktadır. Aynı defterde bulunan 1 0 Şubat 1 742 tarih­
li bir kayıtta da, Kumkapı Meryem Ana Kilisesi'nin yönetmenleri arasın­
da adı geçmektedir. 1 0 Kasım l 750'de Patrik Hagop Nalyan ( 1 706- 1 764)
kendisine ve kardeşi Esayi'ye bir mektup yazmıştır. Muhteviyatında ez­
cümle, Kudüs Ermeni Patrikhanesi'nin kanını emen sülüklere bir çare
bulmasını rica etmektedir. IS Bu husus, o sıralarda onun çok nüfuzlu bir
şahıs olduğunu göstermektedir. Tarihçi Arşag Alboyacıyan'a ( 1 879- 1 962)
göre, l 760'ta henüz hayatta idi.16 Sayın Günsel Renda'ya göre, hazırladı­
ğı her iki sultanın da portreleri kaybolmuştur. 17
Kronoloj ik sıra ile üçüncüsü Rapayel'dir ki, az sonra kendisinden etraf­
lıca bahsedeceğiz. Dördüncüsü ise Manase'dir. Ünlü Katolik Manas ailesi,
soyadım bu şahsın veya aynı adı taşıyan dedesinin isminden almıştır. To­
derini'ye göre Rapayel'in oğludur. 1 8 Galata Ermeni Kilisesi'nin l 772'de
başlayan ve İstanbul Ermeni kiliseleri arasında en eskisi olan vaftiz kütü­
ğünde, Manase'nin de kaydına tesadüf ettik. Buna göre, 1 1 Ağustos 1 784
tarihinde, Darphane'de görevli Rapayel isminde bir şahsın, Gadarine
adındaki kızının vaftizinde sağdıç olmuştur. Öldüğü tarih belli olmadığı

1 76
için, işbu kayıt önemlidir. Toderini, Menasi'nin (Manase) , Balat'ta veya
Fanal'da (Fener} bir resim atölyesi işlettiğini bilmektedir. 19 Daha önce
kaydettiğimiz gibi, Armenak Bey Sakızyan, Manase'nin atölyesinin seh­
ven Galata'nın Fanal Mahallesi'nde bulunduğunu yazmıştır. Sayın Günsel
Renda da aynı hatayı tekrarlamıştır.20 Toderini, hassa ressamı olarak zik­
rettiği Menasi'nin, Sultan 1. Abdülhamid'in ( 1 773- 1 789) tabii boyda
portrelerini hazırlamış olduğunu kaydetmiştir.21 Keza, Balat'taki atölye­
sinde, Türk stilinde çizilmiş iki orman tablosunu gördüğünü, fakat her iki­
sindeki gerek insanların, gerekse hayvanların sanat değerinden mahrum
ve biçimsiz olduklarını işar etmiştir.22 Diğer taraftan Toderini, Kante­
mir'in ( 1 673-1 723) Incrementa atque Aulge Othomanicae (Osmanlı İmpa­
ratorluğu'nun Yükseliş ve Çöküş Tarihi) adlı eserinin 1 734 Londra ve
1 735 Hamburg baskılarında bulunan, ilk Osmanlı hassa ressamı Musav­
ver'in çizdiği padişah portreleri hakkında bilgi edinmek üzere, Balat'taki
Menasi'nin atölyesine gittiğini ve suluboya ile çizilmiş olan bu portreleri,
onun Hazine'de saklı bir kitapta gördüğünü bildirmektedir.23
Şimdi de asıl mevzumuz olan hassa ressamı Oiratsu Rapayel'e geçiyo­
ruz. İsminin başında bulunan "diratsu" kelimesi "çelebi" manasına gel­
mektedir. İşbu kelime eskiden umumiyetle Ermeni yazarları veya ilim
adamları için, sonradan da sırf muganniler için kullanılmıştır. Sanatkar­
lar için pek istimal edilmemiştir.
Rapayel'in hayatı hakkında dahi bilgimiz azdır. J . D. Manas'ın Sakız­
yan'a verdiği bilgiye göre, işbu ailenin de menşei Kayseri'dir ve birkaç asır
önce İstanbul'a yerleşmişlerdi.24
Rapayel hakkında bilgi veren, zamanından kalma ecnebi dilde iki kay­
nak mevcuttur. Bunlardan birincisi daha önce adı geçen Giambattista
Toderini'dir. Önce, lll. Ahmed'den sonra Saray-ı Hümayun ressamlarının
Ermeni olduklarını, muasır sultanların büyük ebatta ve tuval üzerine
portrelerini hazırladıklarını ve Parseğ'in de Sultan Ahmed'in resmini çiz­
diğini kaydettikten sonra, şunları yazmaktadır:25

Ermeni asıllı Rafael, Sultan Mahmud, Sultan Osman ve Sultan Mustafa ol­
mak üzere, üç imparatorun portrelerini tersim eylemiştir.

Aynı sayfanın altında verdiği bir dipnotta ise ressam hakkında şu ma­
lumatı vermektedir:

Ermeni asıllı Rafael değerli bir ressam olmuştur. Onun eserleri arasında kü­
çük ebatta ve büyük ustalıkla çizilmiş bir Venüs gördüm. Keza, büyük çapta
da, saraya mensup küçük bir kızın resmine tesadüf ettim ki, elinde bir tepsi

1 77
içinde kesilmiş kırmızı bir karpuz tutmakta idi. Resim ve renkleri üstün va­
sıflı idi. K!zcağız mücevherler, kolyeler ve bilezikler taşımaktaydı. Türk ka­
dınlarının resmi adeti mucibince, tırnakları kırmızıya boyanmıştı (kınalı).

ikinci kaynağı ise ·Ermeni asıllı ünlü tarihçi ve diplomat lknadios Mou­
radja d'Ohsson'a ( 1 740- 1 807) borçluyuz. O da, Tableau General de l'Em,
pire Ottoman (Osmanlı lmparatorluğu'nun Umumi Tablosu) adlı çok mü­
him eserinde, Rapayel hakkında şunları yazmaktadır.26

Son iki sultanın ressamı Rafayel Manase isminde bir Ermeni idi ki, bu gö­
revde pederinin halefi oldu. Gençliğinde İtalya'ya giderek, sanatının ilk bil­
gilerini öğrendi. Meslektaşlarından daha kabiliyetli olup, memleketinde as­
rının Rafayel'i telakki edildi.

Sakızyan, işbu bilgilerden Rapayel'in Parseğ'in oğlu olduğunu istidlal


ediyorsa da, bu hususta d'Ohsson tarafından isim zikredilmediği gibi, Ra­
payel'in ikinci adının, pederinin ismi olması çok muhtemeldir. Zira, oğlu
da Manase adını taşımaktadır. Kaldı ki, biraz sonra görüleceği veçhile,
Rapayel, Parseğ'in kardeşi Esayi'nin kızı Antaram'la evlenmiş olduğu
için, buna imkan yoktur. Çünkü, eskiden Ermenilerde evlilik için yedi
göbek mecburi idi. .
Sakızyan, kendisinin de Topkapı Saray Müzesi'ne ait 3 7070 no'lu mu­
rakkada, kaligrafik yazılarla, Rapayel'e atfedilen dört resim gördüğünü,
bunlardan ikisinin şalvarlı ve türbanlı iki delikanlıya ait olduğunu, birisi­
nin elinde bir gülabdan bulunduğunu, diğer ikisinin de entarili iki genç
kadını temsil ettiğini, birisinin entarisinin nar renkli, yeşil kemerli ve
göğsünün büsbütün açık, ancak kısmen atlas şeffaf bir gömlekle örtülü ol­
duğunu, diğerinin mavi renkli bir elbise giydiğini, bir eliyle bir yay tuttu­
ğunu, sırtında da bir tirkeş ve oklar taşıdığını beyan etmiştir.27
98. sayfadaki 3 no'lu dipnotta ise, işbu albümün, Konstantin ve lstra­
ti isminde iki Rum ressamın eserlerini de ihtiva ettiğini bildirmektedir.
Binaenaleyh, Sayın Günsel Renda'nın bahsettiği bugünkü H. 2 143 no'lu
albüm olmalıdır.
Ermenice eski kaynaklarda ise, Diratsu Rapayel'in üç yerde adı geç­
mektedir. Önce, tarihçi ve müderris Sarkis Sarraf-Hovhannesyan'ın
( 1 730?- 1 805) Vibakrutyun Gosdantnubolso (İstanbul Tarihi) adlı eserinde
kaydına rastlanmaktadır. Bu mehaza göre, Eçmiyadzin Gatoğigosluğu'nun
mümessili Tanyel Piskopos, 1 747'de Balat'ta vefat ederek, Edimekapı
Mezarlığı'na gömülmüştür. Üzerine koyulan mezar taşının manzum kita­
besini, daha önce adı geçen Bağdasar Tıbir yazmıştır. Şiiri mezar taşına ise

1 78
"dahi ressam Rapayel" hakketmiştir.28 Bu kayman, onun usta bir hakkak
olduğu da anlaşılmaktadır. Kabir taşının etrafındaki zarif kabartma süsle­
rin de Rapayel'in elişi olması çok muhtemeldir. Kendisi için "dahi" sıfatı­
nın kullanılması, büyük ve şöhretli bir sanatkar olduğunu kanıtlamakta­
dır. O sıralarda en az 27 yaşında olduğunu tahmin edersek, en geç takri­
ben 1 720'de doğduğunu kabul edebiliriz. 1 949'da işbu kabir taşını gördük
ve epeyce uğraşarak, kitabesini okuyup kopya ettik.
İkinci kaynağı da, Darphane-i Amire'de hattat olan Harutyun Tıbir
dedanyan'a borçluyuz. Bugün mevcut olmayan, Pangaltı Ermeni Mezarlı­
ğı'nda seneler önce bulunan mezar taşı kitabesine göre, 1 743'te doğup, 1
Mart 1 799'da vefat etmiştir. Mumaileyh, hocası olan ve o sıralarda Avru­
pa'da bulunan Sarkis Başpiskopos Sarrafyan'a ( 1 699- 1 773) lstanbul'dan
yazdığı 7 Kasım 1 772 tarihli mektubunda, diğer bazı şahıslar meyanında,
Diratsu Rapayel'in de selamını kendisine iletmiştir.29
Üçüncü kaynak ise Hovhannes Başpiskopos Şahkhatunyants'ın ( 1 799-
1 849) , 1 765- 1 83 1 yıllarını kapsayan "Kronoloj i"sidir ki, Başpapaz Küd
Ağanyants'ın ( 1 856- 1920) neşretmiş olduğu Tıvan Hayots Badmutyan (Er­
meni Tarih Divanı) adlı Ermenice tarihi kaynaklar ve eski vesikalar kolek­
siyonunun 10. cildinde bulunmaktadır.30 işbu eserde, Diratsu Rapayel'in
20 Ocak 1 780'de vefat ettiği kaydedilmiş olduğu için, biyografisi bakımın­
dan çok mühimdir. Mezkur tarih, Dr. Vahram Torkomyan ( 1 858- 1 942)
hariç, şimdiye kadar kendisinden bahseden diğer araştırmacılara meçhul
kalmıştır. Verilen muhtasar bilgide, ölüm tarihinden maada, onun için
"meşhur bir şahsiyet olan usta portre ressamı" denilmektedir.
1949 yılı yaz mevsiminde, Edirnekapı Ermeni Mezarlığı'nın eski ve mü­
him kitabelerini toplarken, ressam Rapayel'in kayınpederi olduğu anlaşılan
ressam Esayi'nin aile efradın!n kitabelerine de tesadüf ettik. Rapayel'in
adının geçtiği kitabelerden birincisi, 1 7 5 1 'de ölen Pırapyon adlı kızma ait­
tir. Kronolojik sıra ile ikincisi 1 763 tarihlidir ve tercümesi şudur:
Hocasar oğlu Ohan'ın oğlu Esayi'nin kızı Antaran'ın ressam Rapayel'dir. Er­
meni takvim yılı ı z ı z, Miladi 1 763 .

Daha önce gördüğümüz gibi, hassa ressamı Parseğ'in pederinin adı Ga­
rabed ve Esayi de Parseğ'in kardeşi olduğu için, burada geçen Ohan ismi
yanlıştır. Esasen kitabe, zamanından olmadığından, dokümanter bir kıy-
meti haiz değildir. .
Okuyucuların da müşahede edeceği üzere, yukardaki kitabenin muh­
teviyatı müphemdir. Yani mezar taşının Antaran'a (Antaram) mı, yoksa

1 79
kocası Rapayel'e mi ait olduğu sarih değildir. Bellidir ki, okuyup yazması
kıt bir kimsenin kaleminden çıkmıştır. Keza, yazı ile üst tarafta, Tamia­
nosyan ailesinden, 1 6 Ocak 1 872'de, 28 yaşında Yemen'de vefat eden Dr.
lstepan Efendi ile, muhtemelen kardeşi olan ve 1 6 Mayıs 1870'te 1 7 ya­
şında ölen, Sultaniye Mektebi (bugün Galatasaray Lisesi) talebesi Hagop
Efendi'nin kitabeleri mevcuttur. Bundan anlaşılıyor ki, muhtemelen Ra­
payel'e ait eski kitabe silinmiş ve başkalarına dair yeni bir isim yazılmış­
tır. Yukarıda dercedilen kitabe de, eskisinin hatalı bir özeti olabilir. Res­
sam Rapayel l 780'de vefat ettiğine göre, 1 763 tarihli kitabenin, zevcesi
Antaran'a ait olduğunu kabul etmek lazımdır.
Müdekkik Dr. Vahram Torkomyan da, bu kitabeyi görmüş ve metnini
neşretmiştir.3 1 Kitabenin zamanından olmadığının farkına varmadığı için,
Rapayel'in l 763'te öldüğünü kabul etmiştir. Sonradan Şahkhatunyants'ın
kaydını bularak, eserinin ikinci cildinin sonuna ilave etmiştir.32 Ancak,
mezar taşının kitabesine daha fazla güvenerek, Şahkhatunyants'ın bildirdi­
ği tarihin yanlış olduğuna kanaat getirmiştir. Halbuki, şayet Bedanyan'ın
1 772 tarihli sözü geçen mektubuna vakıf olsaydı, mezar taşındaki tarihin
doğru olmadığını ve kitabenin eşine ait olduğunu anlayacaktı.
Bulduğumuz üçüncü kitabe ise l 764'te 1 7 yaşında ölen ve yine Pırap­
yon adını taşıyan ikinci kızına aittir. Aile efradının ve çok muhtemelen
kendisinin de Edimekapı'da öldüğünü nazar-ı itibara alarak, onun da oğ­
lu gibi Balat'ta veya Fener'de ikamet ettiğini kabul edebiliriz.
Ressam Rapayel'in diğer eserlerine gelince, bu hususta Sayın Günsel
Renda'nın, l 977'de Ankara'da, Hacettepe Üniversitesi yayınları arasında
neşredilen Batılılaşma Döneminde Türk Resim San'a�ı: 1 700- 1 850 isminde­
ki çok kıymetli eseri de ışık tutmaktadır. Burada, önce, Topkapı Sarayı
Müzesi Kitaplığı'nda bulunan H. 2 1 43 no'lu albümden (s. 4a) alınan bir
kadın portresi bulunmaktadır (s. 56) ki, tipinden ve kıyafetinden bir Er­
meni kadın olduğu anlaşılmaktadır. Ressam hakkında Sayın Renda şu iza­
hatı vermektedir (s. 56-57):

Nitekim Topkapı Sarayı Müzesi Kitaplığı'nda, H. 2 1 43 no. ile kayıtlı al­


bümde, Kostantin, İstrati, Refail gibi imzalar taşıyan resimler bulunmakta­
dır. Bu albümdeki kadın ve erkek portreleri, 18. yüzyıl boyunca albümlerde
ve seyahatnamelerde görülen kıyafet resimlerinden çok farklıdır. Bunlar üs­
lup ve teknik açısından birer Avrupa resmi örneği sayılabilecek niteliktedir.
Özellikle 2b, 3a, 4a, 6a'daki Refail imzalı resimlerde, tampera ya da yağlıbo­
yaya yakın bir teknik uygulanmıştır. Albümün yaprakları, kalınlaştırılmış
kartondur. Yer yer kalın fırça vuruşlarının oluşturduğu kabarık yüzeyler, yer

1 80
yer görülen çatlamalar, değişik bir boya tekniğinin kullanıldığını gösterir.
Sanki tuval resim teknikleri, albüm yaprağına indirgenmiştir. 4a'daki Refa­
il imzalı, eliyle eteğini hafifçe kaldırmış kadın portresi yüzyılın birinci yarı­
sında Levni ve Buhari tarafından yapılmış figürlerden çok farklıdır. Açık
kahve bir zemine yerleştirilmiş, içinden beyazı görünen bordo giysiler için­
de, ağırlığını sağ bacağına vermiş bu kadın figürü gerçek vücut oranlarına
sahiptir. Hiçbir süsleme ayrıntısına yer vermeyen, yalnız ışık gölge uygula­
maları ile bazı çizgileri kuvvetlendiren ressamın, batı resim anlayışını tüm­
den benimsemiş bir sanatçı olduğu anlaşılmaktadır. ilerde tekrar üzerinde
durulacağı gibi Refail, 18. yüzyılın ikinci yarısında saray çevrelerinde çok
tutulan Ermeni ressamlardan biriydi. 1. Abdülhamid döneminde beş yıl ka­
dar lstanbul'da kalmış olan Abbe Toderini, Refail'in III. Osman ve III. Mus­
tafa'nın portrelerini yaptığını ve sarayda birçok eserinin bulunduğunu yazar.
D'Ohsson, Refail'in İtalya'da yetişmiş olduğunu ve döneminin Rafaello'su
sayılabileceğini söyler.

Görüldüğü veçhile, Sayın Renda, Refail'in eserleri meyanında, onun


resim tekniği ve hususiyetleri hakkında değerli bilgiler vermektedir.
Müteakiben, 64-65. sayfalar arasında bulunan renkli ilave resimlerin­
den 8.'si de yine ona aittir. Burada ise bir delikanlı portresi görülmektedir.
Rapayel'in ölüm tarihinin meydana çıkması, Sayın Renda'nın teteb­
büsünün 1 87. sayfasında ihtilaf mevzu olan bir sorunu da aydınlatmakta­
dır. Önce, yine hakkında yazdıklarını iktibas edelim.
18. yüzyılın ikinci yarısında saray çevrelerine Hıristiyan sanatçıların da girdi­
ği anlaşılmaktadır. Daha III. Ahmed döneminde Ermeni ressam J:>arseğ'in sa­
rayda III. Ahmed'in sonra 1. Mahmud'un portrelerini yaptığı bazı kaynaklar­
da geçerse de, bu ressamın eserleri bugün ortada yoktur. 1. Abdülhamid ve lll.
Selim döneminden sonra, azınlıktan sanatçıların sarayda çalışmış olduğunu
gösteren bilgiler daha kesindir. Topkapı Sarayı Müzesi'nde H. 2143 no'lu al­
bümde imzalı resimlerini gördüğümüz Refail'in, 1. Mahmud, III. Osman ve lll.
Mustafa'nın portrelerini yaptığı ileri sürülmektedir. Bugün Topkapı Sarayı re­
sim galerisinde i l . Mahmud'un ufak boy bir yağlıboya portresinin arkasında da
Refail imzası bulunmaktadır. Bu portre, Üniversite Kitaplığı'nda kayıtlı T.
9366 no'lu albümdeki lll. Mustafa ve oğlu III. Selim'i gösteren minyatürdeki
şehzadenin portresine son derece benzemektedir. Aslında, sözünü ettiğimiz
yağlıboya portre de, III. Selim'in çocukluğu olabilir. Eğer Refail, 1. Mahmud
döneminden beri padişah portreleri yapan bir ressamsa, il. Mahmud'un ço­
cukluğuna rastlayan 1 790'larda hala resim yapıyor olması biraz güçtür. Fakat,
Üniversite Kitaplığı T. 9365 no'lu albümdeki l l l . Osman ve III. Mustafa'nın
portreleri de, üslup ve boyama tekniği bakımından H. 2143 no'lu albümün re­
simlerine ve yukarıdaki portrelere benzer. Böylece Refail, yaptığı dört padişah
portresi ve H. 2143 no'lu albümdeki resimlerden tanınmaktadır.

181
Refail'in oğlu ressam Manas ya da Menasi ismi de kaynaklarda geçmektedir.
Bu ressamın 1. Abdülhamid'in tam boy portresini yaptığı söylenir. Gerçi
Topkapı Sarayı resim galerisinde 1. Abdülhamid'in tam boy yağlıboya port­
releri vardır, fakat sanatçının üslubunu tanımadığımızdan, bunların hangi­
sinin Menasi tarafından yapılmış olabileceği kesinlikle söylenemez.

Sayın müellifin tahmin ettiği üzere, Topkapı Sarayı resim galerisinde


bulunan ve Sultan il. Mahmud'a ( 1 808- 1 839) atfedilen resmin, Sultan
III. Selim'in ( 1 789-1 807) şehzadeliğine ait olduğu tahakkuk ediyor. Zira,
Rapayel 1 780'de vefat ettiğine ve Sultan Mahmud da 1 784'te doğduğuna
göre, bu resmin ona ait olmasına imkan yoktur.
Son zamanlarda, Rapayel'in meçhul kalmış bir eseri daha meydana çık­
mıştır. New York'ta münteşir The Armenian Reporter adlı haftalık gazetenin
1 3 Şu�at 1 986 tarihli nüshasında (s. 14), bir müddet önce Londra'da ya­
pılan bir müzayedede (Sotheby olabilir) Rafayel'in bir saray nedimesini
canlandıran bir tablosunun, 25.000 dolara, ismi açıklanmayan bir Türk
tarafından satın alındığı bildirilmiştir. Bu vesile ile, onun 1 8. yüzyılda ya­
şamış mümtaz bir ressam olduğu, üç padişahın saltanatı zamanında eser­
ler meydana getirdiği, Batı türü ressamlığın Türkiye'de öncüsü olduğu ve
sultanlar için birçok resim siparişleri aldığı da ilave edilmiştir.
Kanaatimizce, bugüne kadar Balat'taki Ermeni Kilisesi'nde bulunan,
1 758 tarihli ve yaklaşık 2x3 metre ebadındaki yağlıboya büyük boy "Mah­
şer Günü" tablosu da, çok muhtemelen Rapayel'in fırçasından çıkmıştır.
Zira bu sıralarda Balat'ta yaşamış olan diğer bir ressam bilinmemektedir.
Toderini, eserinin birinci cildinde, musikiye tahsis ettiği kısımda, Sa­
ray-ı Hümayun' da icrada bulunan Ermeni asıllı lstepan isminde bir kema­
n iden ve Rafayel adlı da usta bir tamhuriden bahsetmektedir.33 Ancak,
işbu Rafayel'in ressam Rapayel'le
,ı,·nı şahıs olması hususunda bir
�ey söylememektedir. Rapayel is­
mi Ermeniler arasında nadiren
kullanıldığı için, her ikisinin ay­
nı sanatkar olduğu düşünülebilir.
Yazımıza, bugüne kadar Sul­
tan 11. Mahmud'a ait olduğu zan­
nedilen, fakat aslında Sultan III.
Selim'in 12 yaşındaki şehzadeli­
ğini temsil eden ve Rafayel tara­
fından yapılan portrenin bir su-

1 82
retini de ekliyoruz. Resmin aslı, merhum Tahsin Öz'ün ( 1 887- 1973 ) Gü­
zel San'atlar dergisinden alınmıştır.34 işbu mecmuayı istifademize sunan,
nümizmat ve desinatör, aziz dostumuz Garo Kürkman'a burada da teşek­
kür ederim. Keza, Toderini'nin eserinden, Rapayel'e ve Manase'ye ait ve
sair birkaç sayfanın fotokopisini temin eden ve biz istemeden tercümele­
rini de yapan, Türk-Ermeni tiyatro ilişkileri hakkında ilginç bir tez hazır­
layan Raffi Demiryan'a da şükranlarımızı beyan ederiz.
Makalemizin sonunda, Rapayel hakkında ilk mühim bilgileri veren
Toderini'nin muhtasar biyografisini, "ltalyan Ansiklopedisi"nden fayda­
lanarak aynen sunuyoruz. Şu hususu da belirtelim ki, küçük ismi, "Türk
Edebiyatı" adlı ltalyanca eserinde "Giambattista", "ltalyan Ansiklopedi­
si"nde ise "Gian Battista" şeklinde farklı olarak yazılmıştır.35

Toderini, Gian Bactista: Venedikli Cizvit bilgin ve müsteşrik; l 728'de doğup,


l 799'da Venedik'te vefat etmiştir. Venedik Balyosu Agostino Garzoni'nin
daveti üzerine, İstanbul'a gelerek, l 781 yılı Ekim ayından l 786 yılı Mayıs ayı­
na kadar orada kalarak, Türklerin kültür hayatı ile meşgul olmuştur.
Letıeratura Turchesca (Türk Edebiyatı, Yenedik, l 787, 3 cilt) ismindeki eseri,
Türklerin edebiyat tarihi hakkında Avrupa lisanlarında telif edilmiş ilk bü­
yük çalışmadır. Toderini'nin, Türkçeyi mükemmel bilmemesinden anlaşıl­
maktadır ki, eser, Türk edebiyatının derin bir incelemesi olmasından önce,
bilgisel bir kompilasyondur. Birinci cilt Türklerin ilmine hasredilmiştir. İkin­
cisi lstanbul'un medreselerinden ve kütüphanelerinden bahseder. Üçüncüsü
ise l 727- 1 787 yılları ar;ısında İstanbul'da basılan eserlere tahsis edilmiştir.
Coumaut tarafından Fransızcaya (Paris, l 789) ve W. G. Hausleumer tarafın­
dan da Almancaya (Königsberg, l 790) çevrilmiştir. Toderini, bundan maada,
tarihi, felsefi ve ilmi mevzularda birkaç hatıra kitabı da yazmıştır.

Madde, Roma Üniversitesi Türkoloji Şubesi'nden Prof. Ettore Rossi'nin


imzasını taşımaktadır.

l . Eçmiyadvn (dergi), no. 1 -3, Eçmiyadzin, 1 95 1 , s. 84a.


2. Şınork Başpiskopos Kalustyan, n:erakimeru Koğutyan Kaytagğıuıyunı "[Kudüs
Ermeni Patrikhanesi] Elyazmaları Çalınma Skandalı", İstanbul, 1969, s. 359.
3. Avedis Sandjian, Cata!ogue of ıhe Medieval Annenian Manuscripıs in ıhe United
Staıes (ABD'deki Ortaçağ Ermeni Yazmaları Kataloğu), Los Angeles, 1976, s. 165.
4. Norayr (Baş)Piskopos Boğaryan, Mayr Tsuısag n:erakrats Sırpoıs Hagopyants
(Kudüs Ermeni Patrikhanesi Elyazmaları Kataloğu), Kudüs, l 972, c. VI, s. 42 l .
5. Sukias Eprikyan, Pınaşkharhik Pararan (Coğrafya Sözlüğü), Yenedik, 1902, c . 1 ,
s. 3 88.
6. Eremya Çelebi Kömürciyan, Orakrutyun (Ruzname) , Kudüs, 1 939, s. 138, 1 54,
159, l 72.

Zamanlar, Mekanlar, insanlar / Kevork Pamukciyan F: 1 3 1 83


7. K. J. Basmadjian, Les Matıres l'Art Ancien des Amıfniens, Paris, 1926 (Bkz. On-
nik Avedissian, Peintres et Sculpteurs Amıiniens, Kahire, 1 959, s. 1 2 1 ).
8. Rahip Nerses Aginyan, Eremya Çelebi Kömürciyan, Viyana, 1933, s. 38-39.
9. Masis, 29 Mayıs 1 904, s. 352.
10. Armenak Bey Sakızyan, Pages d'Art Amıfnien, Paris, 1940, s. 98.
l l . Giambattista Toderini, Letteratura Turchesca deli' Abato Giambattista Toderini,
Venedik, l 787, c. 1 1 1 , s. 57.
1 2. Sakızyan, age, s. 97, dn. 4.
13. Ôugas İnciciyan, 1 8 . Asırda lsrıınbul, İstanbul, 1 956, s. 84.
14. Toderini, age, c. 1 1 1 , s. 57.
1 5. Venedik Mıkhitaristler Kütüphanesi'nin 2754 no'lu elyazması (Blcz. Kevork Pa­
mukciyan, Hagop Nalyan Badriark ( 1 706- 1 764) Giyankı , Korch:en yeo.ı Aşagerd­
nerı (Patrik Hagop Nalyan: Hayatı, Faaliyetleri ve Öğrencileri), s. 145.
16. Arşag Alboyacıyan, Badmutyun Hay Gesaryo (Kayseri Ermenileri Tarihi), Ka­
hire, 1937, c. II, s. 1 547.
1 7. Günsel Renda, Batılılışma Döneminde Türk Resim San'atı, l 700- 1 850, Ankara,
1977, s. 1 87.
18. Toderini, age, c. Ill, 58.
19. Toderini, age, c. Ill, 49 ve 59.
20. Renda, age, s. 1 89 ve 1 9 1 .
2 1 . Toderini, age, c . I l l , s . 58.
22. Toderini, age, c. Ill, s. 49.
23. Toderini, age, c. Ill, s. 56-57.
24. Sakızyan, age, s. 99.
25. Toderini, age, c. Ill, s. 57.
26. İknadios Mouradja d'Ohsson, Tableau General de L'Empire Ottoman (Osmanlı
lmparatorluğu'nun Umumi Tablosu), Paris, l 790, c. II, s. 243 ( Bkz. Sakızyan,
age, s. 99).
27. Intam:ag Daretsuyts (Mufassal Yıllık-Yedikule Ermeni Hastahane Salnamesi ),
İstanbul, 1 933, s. 54-55; keza, Sakızyan, age, s. 98.
28. Sarkis Sarraf-Hovhannesyan, Vibakruryun Gosdantnubolso (İstanbul Tarihi) ,
Kudüs, 1967, s . 27b.
29. Rahip Krikoris Kalemkaryan, Gensakrutyun Sarkis Arkyebisgobosi Sarafyan,
1698- 1 773 (Sarkis Başpiskopos Sarrafyan'ın Biyografisi), Viyana, l 908, s. 328.
30. Küd Ağanyants, Tıvan Hayots Badmutyan (Ermeni Tarihi Divanı), Tifüs, 1 9 1 2 ,
c . X , sütun ,. 6 l .
3 l . Vahram Torkomyan, Yeremya Çelebi Kömürciyan Isdambolo Badmutyun (Eremya
Çelebi Kömürciyan'ın İstanbul Tarihi), Viyana, 1 9 1 5 , c. 1, s. 334.
32. Torkomyan, age, Viyana, 1 932, c. II, s. 81 l.
33. Toderini, age, c. 1, s. 240.
34. Gü:{el San'atlar, no. 4, Haziran 1942, s. 43-44.
35. Enciclopedia ltaliana, Roma, 1937- 1 945 , c. XXXIll, s. 962b.

1 84
Fatih' in Meşhur Saray Ressamı Gentile Bellini *

Fatih Sultan Mehmed'in büyük bir asker olduğu kadar ilmi ve sanatı
da seven bir kimse olduğu bilinmektedir. Buna misal olarak zamanının
ilim adamlarını himaye etmesini ve bilhassa Yenedik'ten sarayına bir res­
sam getirtmesini gösterebiliriz. İşte bu büyük İtalyan ressamı Fransızca
eşerlerden istifade ederek tanıtmaya çalışacağız.
Bellini ailesinden birçok ressam çıkmıştır. Bunlar arasında en meşhur­
ları, bahsedeceğimiz Gentile Bellini ve kardeşi Giovanni Bellini olmuş­
tur. Bu iki kardeşin babaları Jacopo Bellini de zamanında tanınmış \:ıir res­
samdır. 1 400 tarihinde Venedik'te doğmuş ve 1 464'te ölmüştür. Eserleri
dini mahiyettedir. İki oğluyla beraber N ikolosia isminde bir de kızı olmuş­
tur ki, ilerde yine meşhur bir ressam olan Andrea Mantegna ( 1 430- 1 506)
ile evlenmiştir.
Bellini kardeşler resim sanatını ilk defa babalarının atölyesinde öğren­
mişlerdir. İki kardeşten küçüğü Giovanni 1 427'de Venedik'te doğmuş ve
1 5 1 6'da ölmüştür. Venedik sanat mektebinin yağlıboya üstatlarındandır.
Büyüğü Gentile Bellini de aynı şehirde dünyaya gelmiştir. Doğduğu tarih
henüz kati olarak bilinmiyorsa da, 1 42 1 yahut 1426 olarak tahmin edili­
yor. Gentile ismini, babası ona kendi ustası olan Gentile da Fabriano'ya
( 1370- 1 450) izafeten vermiştir. tlk defa resim sanatını babasının yanında
öğrendikten sonra Girolamo Mattini'den perspektif dersleri aldığı da söy­
lenir. Fakat sanatkar olarak daha fazla eniştesi Andrea Mantegna'nın ne­
zareti altında yetişmiştir. tık eserlerini babası ile müştereken yapmıştır.
1459 yılında babası Padova'da Santo Kilisesi'nde çalışırken yanında bu­
lunuyordu. 1 460 tarihinde Yenedik'e avdetinde kendisine birçok iş veril­
di. 1 464'te yaptığı "Saint Lorenzo Giustiniano" ismindeki tablosu sanat
aleminde bir yenilik oldu. 1474'te kardeşi Giovanni ile beraber Yivari­
ni'nin başlamış olduğu dükalık sarayının içini resimlerle süslemeye tayin
olundu. Bunların içinde Barbaros'la Venedik filosunun arasında geçen bir
deniz muharebesini gösteren tablosu meşhurdur. Büyük sanat münekkidi

• Hayat Tarih ve Edebiyat Mecmuası'nda (no. 5, Mayıs 1978, s. 1 3 - 1 4) "K. Pamukçu"


imzasıyla yayınlanmıştır.

1 85
Giorgio Vasari ( 15 1 1 - 1 574) bunlardan uzun uzadıya bahseder. Ne yazık ki
1 577 tarihinde sarayda vuku bulan büyük bir yangın neticesinde bunlar­
dan hiçbir iz kalmamıştır.
Bellini aynı zamanda yağlıboya ile de birçok resim yapıyordu. O zaman
için bir yenilik olan bu tarzı, kardeşi gibi o da 1 473'te
lı Antonnello'nun (öl. 1 493 ) yanında çalışarak öğrenmişti. Anton­
nello, Flandre seyahatinden dönüşünde ltalya'da tanınmış olmakla bera­
ber, henüz kullanılmayan bu tarzı meydana koymuştu.

Fatih Tablosu
Bellini o sıralarda hakiki ustalığını henüz göstermemiş olmakla bera­
ber, dünyaca tanınmıştı. İspatı, Fatih Sultan Mehmed'in Venedik Cum­
huriyeti'nden en büyük ressamın gönderilmesini talep ettiğinde onların
Gentile Bellini'yi tayin etmeleri oldu. Büyük sanatkar 3 Eylül 1 479'da
Venedik'ten İstanbul'a hareket etti. Orada büyük iltifatlarla kabul olun­
du. İstanbul'da iken Fatih'in portresini yaptı. Bu eser şimdi lngiltere'de
Sir Henry Layard'ın koleksiyonunda bulunmaktadır. Aynı zamanda onun
güzel bir madalyasını da hakketti. Çok kıymetli olan bu eserin bir benze­
ri Paris'te Tresor Numismatique'te bulunmaktadır. Yine İstanbul'da iken
Saint Jean Baptiste'in ölümünü gösteren bir tablo yaptı. Venedik'e döner­
ken Sultanahmet Meydanı'ndaki dikilitaşın altındaki o zaman kamil.en
mevcut olan kabartmaların desenlerini beraberinde götürdü. Bu desenle­
rin bir kopyası Louvre Müzesi'ndedir. Villot'nun tahminine göre bu kop­
ya 16. yüzyılda Battista Franco ( 1 5 10-1580) tarafından yapılmıştır. Louvre
Sarayı'nda onun eserlerinden "İstanbul'da Bir Venedik Elçisinin Kabulü"
isminde kıymetli bir tablo da mevcuttur. Bu eser, onun ne kadar kuvvet­
li renklerle Doğunun insan tiplerini, elbiselerini, mimarisini ve hatta se­
masını canlandırmaya muvaffak olduğunu gösterir.

Diğer Eserleri
Vatanına dönüşünde, Venedik sanat mektebinin henüz yanaşmadığı
bir sanat tarzına girişti. Dini ressamcılığın mahdut formüllerinden ve si­
metrik çizgilerinden kurtularak, geniş kadrolar dahilinde, halk merasim­
lerini gösteren tablolar yapmaya başladı. Ancak, bilhassa renkleriyle dik­
kati çeken bu eserlerin çoğu mahvolmuştur. Bugün Venedik'te Güzel Sa­
natlar Akademisi'nde iki eseri kalmıştır. Biri "Saint Marc Meydanındaki
Dini Merasim Alayı" ( 1496), diğeri de "Mukaddes Haç'ın Mucizesi"dir

1 86
( 1 500). Buniar yalnız sanat bakımından büyük bir kıymet ifade etmekle
kalmamakta, aynı zamanda arkeolojik bir değer de taşımaktadırlar. Çün­
kü bu iki eser 1 5 . yüzyıl sonlarına doğru Venedik şehrinin arzettiği man­
zara hakkında da bize fikir vermektedir.
Milano'da Brera Galerisi'nde onun aynı tarzda yapılan "Saint Marc'ın
lskenderiye'de Vaazı" isminde bir tablosu bulunmaktadır. Bu tablo Belli­
ni'nin son eserlerindendir; çünkü öldüğü 1 507 tarihini taşımaktadır. Pon­
reler ve elbiseler bakımından enteresan olan bu tablonun sahnesi Şarktan
getirdiği hatıralarla örülmüş hayali bir lskenderiye'de geçmektedir. Sanat­
kar son eserlerinde eski metotları bırakmış ve Veronese'in ( 15 28- 1 5 88)
ilerde kullanacağı prensipleri meydana çıkarmıştır.
Bellini konularını yalnız tarihi:en alan bir ressam olmamıştır. O aynı za­
manda Madonna'lar da yapmıştır. Bunlardan biri Berlin müzesinde bulun­
maktadır. Portre yapmakta da büyük maharet göstermiştir. Fatih'inkinden
başka bir dojun da portresini yaptığı söylenir (Venedik'te Correr Müze­
sl'ndedir) . Keza Budapeşte galerisinde Kraliçe Comaro'nun ve Louvre'da
iki gencin portrelerini yan yana gösteren tabloları vardır. Bu son eserin iki
kardeşin portreleri olduğu rivayet edilir.
ltalya'nın büyük sanatkarlarından biri olan Gemile Bellini 23 Şubat
1 507 tarihinde ölürken, Venedik sanat tarzını da eski kaidelerinden kur­
tarmış bulunuyordu.

1 87
Fausto Zonaro'nun Bilinmeyen Bazı Tabloları*

3 - 1 4 N isan 1 987 tarihleri arasında, Şişli'deki Beymen Mağazası'nda,


İtalyan asıllı son Osmanlı hassa ressamı Fausto Zonaro'nun (okunuşu:
Dzonaro) eserlerinden müteşekkil bir resim sergisi açılmıştı. Bu vesile ile,
yeni yazımızı bu ünlü sanatkara hasretmeyi arzu ettik. Zira, 1 908'de lstan­
bul'da neşredilen Luys (Işık) adlı Ermenice haftalık sanat dergisinin, 1 2
Nisan 1908 tarih ve 1 6 sayılı nüshasıncla Eğinli tanınmış ressam ve araş­
tırmacı Rafayel Şişmanyan'ın ( 1 885- 1 959), bilhassa Zonaro'nun tablola­
rı hakkında çok ilginç, resimli ve etraflı bir yazısı dercedilmiştir ( s. 5 16-
526). Bu makale aynı zamanda, ihtiva ettiği saray ressamının eserlerinin
fotoğrafları bakımından da çok önemlidir. Çünkü bunların mevcudiyeti­
ni veya nerelerde bulunduklarını bugün tespit etmek kolay değildir ve
hatta belki de imkansızdır.
Önce, "İtalyan Ansiklopedisi"nde dercedilen Fausto Zonaro'nun biyog-
rafik notlarını sunuyoruz: ı
Tarih ve Toplum dergisinde (no. 44, Ağustos 1 987, s. 24-30) "Sayın Taha Toros Bey'e
sunulur" ithaf notuyla yayınlanmıştır. Pamukciyan'ın bu makalesi hakkında aynı
derginin bir sonraki sayısının "Okuyucu Mektupları" sayfasında ( no. 45, Eylül
1 987, s. 2) "Zonaro lstanbul'a Ne Zaman Geldi ?" başlıklı ve Fahri Çoker imzalı şöy­
le bir yazı yer almıştır:
"Tarih ve Tot 'um'un Ağustos sayısında Sayın Kevork Pamukciyan'ın 'Fausto Zona­
ro'nun Bilinmeyen Bazı Tabloları' yazısında sözü edilen, sayın Taha Toros'un, Bey­
men Sergisi prospektüsünde, ressam hakkında verdiği yeni bilgiler arasında ' 1 89 1
yılı başlarında lstanbul'a gelen ressamın saray ressamı olmasını, Osmanlı donanma­
sından Ercutrul gemisinin Japonya seyahati sırasındaki uğurlama törenini büyük bir
ustalıkla tuvale aktarması sağladı' denilmektedir. Halbuki Ertutrul fırkateyninin Ja­
ponya seyahati için İstanbul'dan hareketi 14 Temmuz 1 889 Pazar günüdür. Bu iti·
barla Zonaro'nun lstanbul'a gelip saraya intisabının bu tablo olayıyla olduğu söy­
lendiğine göre lstanbul'a gelişinin de 1 889 yılı başlarında olması gerekir. 'ltalyan
Ansiklopedisi'ndeki biyografisinde lstanbul'a geliş tarihi hakkında bir kayıt mevcut
olmadığına göre 1 889 başları sanıyorum ki daha gerçek bir tarih olacaktır."
Fahri Çoker kaynak olarak şu eserleri göstermektedir: Ceride-i Bahriye, sene 1 , no.
5, 8 Ağustos 1 305; Süleyman Nutku, Ertutr'ul Fırkateyni Faciası, Bahriye Matbaası,
1 327, s. 3 1 ; H. Hüsnü, "Ertuğrul'un Zıya-ı Fecii", Donanma Mecmuası, no. 1 2, Şu­
bat 1 3 26, s. 1 1 10- 1 1 1 3; Tümamiral Fahri Çoker, "Ertuğrul ve Refah Faciaları ve
Şehitlerimiz", Deniz Kuvvetleri Komuıanhgı Dergisi eki, no. 476; Deniz Müzesi ve Ar­
şivi Mektubi ve Şura-yı Bahri dosyalarındaki belgeler.

1 88
Ressam, 1 8 Eylül 1 854'te Padova'nın Masi kasabasında doğup 19 Temmuz
1929'da San Remo'da vefat etmiştir. Önce dekoratörlük yaptı. Müteakiben
Verona'da, Roma'da, Napoli'de ve Venedik'de ressamlık eğitimi gördü.
l 888'de Paris'e gitti ve orada bazı tablolarını teşhir etti. Yurduna döndük­
ten sonra, kısa bir müddet Venedik'te kaldı ve 1 892'de2 deniz yolu ile İstan­
bul'a hareket etti. Orada şöhret kazanarak, Sultan Abdülhamid'in sarayına
ressam tayin edildi.
Sanatkar, bütün güzelliklerin hakikat üzerine kurulmuş olduğunu kabul
eden, kolay ve iddiasız bir sanat teorisini, tarih, giyim ve yerli hayat gibi
muhtelif dallara tatbik etmiştir.
1 9 1 l 'de, Osmanlı-ltalyan Harbi'nin başlaması üzerine, Zonaro ltalya'ya av­
det ederek, San Remo'daki villasında, güzel kız ve kadın portreleri ile bü­
yük boyutta memleket ve deniz manzaraları çizmeye devam etti.
Şarka ait eserleri arasında başlıcaları şunlardır: "tlahi Söyleyen Dervişler",
"Galata Köprüsü", "Tulumbacılar", "Türk Hamamı ve Bayram", "Muharre­
min Onu".
ltalya'da ise 1 883 yılı Milano Sergisi'nde ezcümle, "San Elmo'dan Pincio'ya";
aynı yıl Roma'da "ineklerin Geçişi", "Hasta Kadın", "Napolili Kadın Terzi­
ler", "Çöven Bitkisi"; 1 884'te Torino'da "Fırtına", "ilk Doğan", "Napoli'nin
Ayakkabıcıları"; 1887'de Venedik'te ise "Bekleyiş", "Halaskar", "İnci İşçile­
ri" tablolarını teşhir etmiştir.
Kaynaklar: "Fausto Zonaro, peintre de Sa Majeste Le Sultan", Figaro illust­
re, Şubat 1 907; M. L. 'Danieli-Camozzi, "Fausto Zonaro", Nuova Antologia,
1 Ekim 1 908.

Sayın Taha Toros Bey, Beymen Sergisi'nin prospektüsünde, ressam hak­


kında "İtalyan Ansiklopedisi"nin kaydetmediği şu bilgileri de vermektedir:

Zonaro'yu, dünya oryantalistleri arasında, zirveye çıkaran olay İstanbul'da


başladı. 1 891 yılı başlarında İstanbul'a gelen ressam, dünya cenneti olarak
nitelediği bu şehre yerleşti.
Saray ressamı olmasını, Osmanlı donanmasından Ertuğrul gemisinin Japon­
ya seyahati sırasındaki uğurlama törenini büyük bir ustalıkla tuvale aktar­
ması sağladı. Yıldız Sarayı'na sunulan bu tabloyu padişah çok beğendi. Ken­
disini saray ressamlığına atadı. Zonaro'nun modem atölyesi, genellikle, re­
sim dersi alan yabancılarla dolardı. Bu hocalığı esnasında, Yıldız Sarayı ile
yakınlığı olan iki Türk paşasının küçük yaştaki kızlarında sezinlediği kabili­
yeti su yüzüne çıkarttı. Sonraki yıllarda, ilk kadın ressamlarımız olarak tanı­
nacak, Sultan Abdülhamid'in yaveri Polonya kökenli Enver Paşa'nın kızı
Celile Hanım ile, Tıbbiye Nazırı Dr. Mehmed Rasim Paşa'nın kızı Mihri
Hanım'ın yetişmelerinde etken oldu.

1 89
Zonaro, lscanbul'da kişisel sergiler açan ilk yabancı ressamdır. Tespitlerimi­
ze göre, ilkini 1 898 yılında, ev ve atölye olarak kullandığı sarayın emrinde­
ki Akareder'de 50 no'lu, üç kadı evde (Akareder'de yokuşun başladığı sağ­
daki, köşebaşındaki büyük bina) açtı.
Ülkemizi ziyaret eden devlet başkanlarının, saraylarımızda hayranlıkla onun
tablolarını seyrettikleri bilinmektedir. Bu takdirlerden onurlanan padişah,
Zonaro'ya paşalık rütbesi vermek istedi. Uzayan formaliteler cam sonuçlana­
cağı sırada, Türkiye ile lcalyanlar arasında savaş çıktı ve Türk hizmetinde ça­
lışan bütün lcalyanların sınırdışı edilmesi kararlaşcmldı. Zonaro'yu bu karar
dışında bırakmak mümkün olmadı. Kendisine üç gün mühlet verildi. Akaret­
ler'deki, müzeyi andıran evde bulunan 300 tablosu yok pahasına satıldı.
lstanbul'dan ayrılan Zonaro, San Remo'ya yerleşti. 1929 yılında ölümüne
kadar orada yaptığı tablolarda, hep lstanbul'dan kalan anılarla, tuvallere
Boğaziçi'ni işledi.
Tespitimize göre, Zonaro'nun eserleri, bugüne kadar altmıştan fazla yerde
sergilendi. İtalyan saraylarını süsleyen eserleri dolayısıyla, kral tarafından
şövalyelik nişanıyla onurlandırdı.
Bugün Floransa'da oturan 84 yaşındaki kızı Mafalda Zonaro Meneguzzer'de
lstanbul'a ait görkemli tablolar bulunmaktadır.

Yazıya geçmeden evvel, dergi hakkında biraz bilgi vermek istiyoruz.


Luys, lstanbul'da neşredilen Ermenice resimli ilk sanat mecmuasıdır.
1 907 - 1908 yılları arasında, her bir sayısı 24 sayfa (dizgi: 1 1x 1 8,5 cm) ola­
rak 50 sayı çıkmıştır. Sahibi Hovhannes Kayseryan ( ?- 1 924) , imtiyaz sa·
hibi Rahip Vahan Der-Minasyan ( 1 850- 1 909) , yazı işleri yönetmenleri
ise Hayganuş Mark'la ( 1882- 1 966) ismi son yıllarda sık sık Türk basının­
da, Türkçe eserlerde ve bilhassa haklı tenkitlere maruz kalan "Duvardaki
Kan" filminde geçen Aram Andonyan ( 1 875- 1 95 2 ) olmuştur.
Şimdi de, Şişınanyan'ın edebi bir lisanla kaleme aldığı yazısının, doğ­
rudan doğruya Zonaro ile ilgili kısımlarını takdim ediyoruz:

FAUSTO ZONARO VE TABLOLARI


Bir pazar günü, yoldaşım Bay Ardaşes Gedikyan'ın irşadı ile, Beşiktaş'caki
Akarecler'in önüne yetişip, üstadın evinden içeri girdik. Şark üslubu ile in­
şa edilmiş geniş bir avludan yukarı çıktıktan sonra, birinci katta, sanatkar
mutat tebessümü ile bizi muhabbetle karşılayarak, salonları gösterip, tablo­
larının koleksiyonunu gözden geçirmemize müsaade etti.
İç içe beş salon ve bitişiğindeki odalar, hemen hemen her istikametten ışık
almaktadırlar. Böylece, 200 kadar küçük ve büyük boydaki tablonun yerleş­
tirilmesine imkan sağlanmıştır. Şöyle ki, ziyaretçilerin önüne, bütün tabii
cazibelerini teşhir etmektedirler.

1 90
Türk sanatının bu parlak ürünleri, yabancı bir ustanın fırçasından çıkmış ol­
malarına rağmen, yerli renkleri ve ilhamlarını ihtiva etmektedirler. Hiçbir
gayri tabii renk, gölge veya yarım gölge bulmak mümkün değil. Her şey ken­
di yerindedir. Her bir cisim, uygun bir renkle tablonun bütünlüğüne katıl­
maktadır. Sanatkar nadir istidadı sayesinde, en fazla ilham veren ve en parlak
manzarayı, tabii renklerle tuvaline aksettirmek imkanını elde edebilmiştir.
M. Zonaro'nun, ilhamları ile yerli güzellikler arasında kuvvetli bir yakınlık
meydana getirmek idealinin tahakkukunda, ne kadar çalıştığı ve başarılı ol­
duğu hakkında umumi bir fikir verebilmek için, şu hususu kaydedebiliriz.
1901 'denl beri, lstanbul'un tabiatına gerçek bir aşık olarak, yalnız onun gü­
zelliklerini gözler önünde sermek için fırçasını kullanmıştır ve sırf Türkle­
rin hayatından alınan binden fazla eser hazırlamıştır ki, aralarında genel sa­
nat bakımından da şaheserler mevcuttur.
M. Zonaro'nun galerisi, mükemmel bir resim müzesi intibamı vermektedir.
Orada, bir tek sanatkarın hünerinin nefesi, bütün tablolar üzerinde hakim­
dir. Hepsi de aynı ateşli üslubun ve aynı güneşli zerafetin damgasını taşı­
maktadır. Ancak, üslubun aynı olması, bir monotonluk zehabını uyandır­
mamaktadır. İşbu orijinal sanat eserleri muhteşem olduğu kadar, onların ya­
ratıcısının kabiliyeti de geniş kapsamlı ve verimlidir. En küçük boydaki tab­
lolar bile, inanılmayacak kadar süratli çizilmiş olup, derin duygular ilham
etmektedir. Bunların büyük kısmı hakiki hayattan alınmıştır ve onları gö­
renler o hatıraları tekrar yaşamaktadırlar.
Bir saatlik kısa bir zaman içinde, Zonaro'nun galerisinde hissettiğim umumi
intiba işte budur. Her bir manzara, kendisininkini hissettirmek için, bir ön­
cesinin tesirini siliyor veya değiştiriyor. Böylece, binbir çehrenin ve manza­
ranın birbirini takip etmesi, insanı duygulandırıyor.
Binaenaleyh, işbu emsalsiz koleksiyondaki, yağlıboya, pastel veya suluboya
her bir resmin üzerinde durmak imkansızdır. Mümkün olsa bile, derginin
birçok sayısı onların tasvirine kafi gelmeyecekti. Mamafih, bazı tablolar
vardır ki, derin ve sürekli bir intiba bırakmaktadır. Zira, sanatkarın dehası­
nın bütün kudreti, muhtelif karakteristik yönleriyle, bu gibi büyük emek
sarf edilen eserlerde belirmektedir. Dolayısıyla, üstadın bu mahiyetteki tab­
lolarından birkaçını tanıtacağım.
"Hücum": Büyük boyda nefis bir şaheserdir. Burada, Türk askerinin kahra­
manlığı belirtilmiştir. Kumandanın ateşli sözlerinden irşad olunarak, alay
süngü takmış vaziyette hücuma geçmiştir. Her ne kadar düşman görünmü­
yorsa da, askerlerin yüzlerinin korkusuz ifadesi, ordunun düşman karşısında
bulunduğunu göstermektedir. Uzakta ilerleyen kıtaların çıkardığı toz bulut­
ları sebebiyle, harp meydanının ufku hafifçe görünmektedir. 1898'de hazır­
ladığı bu tablonun ilki, bundan daha büyüktür ve bir senelik titiz bir çalış­
manın ürünüdür ki, sultanın yüksek takdirine mazhar olarak, tarafından sa­
tın alınmıştır.

191
"Bayram": İşbu büyük tuval üzerinde, ressam Türkl�rin en çok sevdiği bay­
ramın ne.şesini yansıtmaktadır. On kadar güçlü ve iri yarı hamal, uygun ve
ağır adımlarla, zuma ile davulun iştirakiyle hora tepmektedir. Etraftaki te­
pelerden ise her cinsiyetten, her yaştan ve her sınıftan meraklı kimseler, se­
vinçle oyunu seyretmektedirler. Bütün tabloyu, altuni renkte bir sis kapla­
mıştır. Yüzlerin ve elbiselerin renkleri ise sanki güneşle yoğrulmuştur. Şahe­
serlerinden biri olan işbu yağlıboya resimde bulunan şahıslarla, bizzat kendi
ifadesine göre, birçok defa beraber kahve, nargile içerek, teker teker onları
tetkik etmiştir.
"Yangın Haberi": Bu tablosundaki şahıslar, muazzam bir tuval üzerinde, he­
men hemen normal büyüklükte çizilmiş olup, Karaköy Köprüsü'nden geçen
bir mahalle tulumbacılar topluluğunu canlandırmaktadır. Uzun bir çalışma­
nın mahsulü olan bu eser, ilk bakışta korku uyandırmaktadır. Tablonun gö­
rüş merkezi, manzaranın ortasında yer almaktadır. Şöyle ki, tulumbacıların
güruhu, kendilerinden geçmiş koşuşmalarıyla, sanki seyredenin üzerine doğ­
ru ilerlemektedir. Saçları dikilmiş yüzler, acayip bir heyecanla gergin çehre­
ler, sanki sana bakmaktadırlar. Ön planda, tabii büyüklükte görünen ku­
mandan, acele olarak kaldırıma çıkmaktadır. Tabloyu gören seyirci, tulum­
bacılara yol vermek için, gayri ihtiyari yana doğru bir hareket yapmaya
mecbur kalmaktadır. Köprünün kenarındaki kaldırımda duran meraklılar
hariç, diğerlerinin hepsi hareket halindedirler ve koşmaktadırlar. Sol taraf­
taki kaldırımdan yürüyenler arasında, ressamın refikası da görünmekte ve
hızla ilerleyen bu acayip topluluğu gözlükleriyle seyretmektedir. Güneşin al­
tında kavrulmuş ve soğukla cipinin tesir etmediği yarı çıplak bu insanlar,
yangının etkisiyle böyle delice koşmaktadırlar. Biri hortumu boynuna at­
mış, diğeri feneri kapmış, birkaç kişi tulumbayı omuzlarına almış, bir diğeri
ise madeni boruyu yukarı kaldırıp başlarına geçerek, yangın mahalline ka­
dar tıknefes koşmakcadırlar.4
M. Zonaro'nun zengin koleksiyonunda, temsili hiçbir resme rastlamadım.
Her şey tabiattan alınmıştır. Tablolarındaki eşyalar veya şahıslar, şayet tabi­
atta bulunsalardı, bize aynı duyguları telkin edeceklerdi.
Şaheserlerinden olan ve "Dervişler" ismini taşıyan tablosu, henüz tamam­
lanmamış olmasına rağmen, şimdiden derin bir huşu ifade etmektedir. İnsan
hakikaten bir tekkede bulunduğunu hissetmektedir. İşbu eserinin ön planın­
da, ressam kendisini küçük bir sandalye üzerine oturmuş, paletini yere koy­
muş ve hayran bir halde, dini merasimi seyrederken temsil etmektedir.
İtalyan sanat akımının tesiriyle çizmiş olduğu "Venedik'teki San Salvacore
Yortusu" tablosu da, çok tabii bir ifade taşımaktadır. Eski bir kilisenin kapı­
sındaki mermer basamakların önündeyiz. Merdivenlerin üzerinde, devamlı
harekette olan bir kalabalık mevcuttur. Bazıları acele kiliseye girmekte, di­
ğerleri ise yavaş yavaş aşağıya inmektedirler. İşbu resim, köylü kadınların,

1 92
işçilerin ve asılzadelerin bir topluluğudur. Hepsi de, neşeli Venedik halkının
göze çarpan tipleridir. Ön planda kenarda durmuş çiçek satıcıları, gidenlere
şirin buketler takdim etmektedirler.5
Bu gibi büyük ebattaki tablolarda, çehre, elbise ve eşya birikintisi mevcut­
tur. Ressam, istidadı sayesinde bu ayrıntılar içinde birliği muhafaza edebil­
miştir. M. Zonaro'nun bütün başarısı buradadır. O, eserlerinin tiplerini te­
ker teker tetkik etmiştir ve onlardan sayısız krokiler ve çok defa şaheser yağ­
lıboya tablolar ve pasteller meydana getirmiştir. Koleksiyonundaki, "Hü­
cum" tablosu için acele olarak hazırladığı cesur Türk askerlerinin portrele­
ri, karmakarışık vaziyette teşhir edilmiştir. "Dervişler" tablosu için çizdiği
dervişlerin pastel portreleri, birer sanat pırlantasıdır.
M. Zonaro'nun miıstakil tabloları arasında, kendisini üçgenin önünde otur­
muş, paleti elinde çalışıyor vaziyette temsil eden "Otoportre"si kayda değer.
Başına hasırdan beyaz bir fes geçirmiştir ve saçları Türklerin üslubu ile dü­
zeltilmiştir. Sanatkar, çok sevdiği ve temsil ettiği Türk tipleri ile tamamen
birleşmiştir.
Zevcesinin iki, büyük oğlu Faustus'un, küçük oğlunun, küçük iki kızının ve
büyük annelerinin portreleri·, mesut ve sevgi dolu bir ailenin atmosferinde
hazırlanmış şirin tablolardır. Diğer küçük resimleri ise mebzul miktardadır.
Bunlar arasında bulunan deniz, kısmi bahçe ve balıkçı manzaraları, kitapçı
Baudin'in portresi, kayıklar ve Doğu ile ilgili diğer görünümler, süratle çizil­
miş eserlerdir.
M. Zonaro'nun çok zarif tabloları da vardır ki, bunlar umumiyetle Şarkla il­
gili değillerdir ve çalışma tarzı, Simon Efendi Yazıcıyan'ın6 üslubunu hatır­
latır. Bunlar arasındaki bir tuval üzerinde üç seneden beri çalıştığı "Hurile­
rin Dansı" adlı tablosu, natamam vaziyette bile, en başarılı eserlerinden bi­
ri olacağını vaat etmektedir. Resimleri hakkında bir makale yazmak niye­
tinde olduğumu anlayan sempatik üstat, şöyle dedi:
"Bütün sanatseverler için atölyemin daima açık bulunduğunu da hatırlatın."
M. Zonaro, öğleye kadar atölyesinde çalışır, öğleden sonra da, büyük bir mi­
safirperverlikle, vaktini ziyaretçilere tahsis eder. Aile ve atölye aynı çatı al­
tında bütünleşmiştir. Bir taraftan, sanatın cömertçe kendisine bahşettiği de­
runi mezuniyeti, diğer taraftan, fedakar ve sanatkar bir refikanın, müşfik bir
kız kardeşin ve sevimli evlatlarının sevgisi, ömrünü devamlı olarak neşeye
gark etmektedir. Bir ömür ki, uzakta, sanatçıların vatanındaki doğduğu ka­
sabada, o kadar mütevazı bir şekilde başlamıştı.

Yazımızın son kısmında, önce yazı ile birlikte dercedilen, Zonaro'nun


resmi ile tablolarını da tanıtmayı lüzumlu görüyoruz. Zira, onların bugün
nerede bulunduklarını, hatta mevcut olup olmadıklarını dahi kestirmek,
makalemizin başlarında kaydettiğimiz gibi hemen hemen imkansızdır.

1 93
5 16. sayfadaki ilk resim, sanatkarın fesli bir fotoğraftdır. Boynunda,
muhtemelen sultandan aldığı bir nişan göze çarpmaktadtr.
İkinci resim 5 1 7. sayfadadır ve bir tabloya aittir. Muhtemelen Şişman­
yan'ın bahsettiği "Venedik'te San Salvatore Yortusu" adlı eseridir.
Üçüncü resim 5 1 8. sayfadadır ve genç bir kızı temsil etmektedir ki, bü­
yük kızı olabilir.
Dördüncü resim 5 19. sayfadadır. Genç bir kadına aittir ki, muhteme­
len 'zevcesidir. Ancak, Beymen'in prospektüsündeki resimde, refikasının
gözleri siyahtır. Halbuki burada, ela gözlü görülmektedir.
Beşinci resim 520. sayfadadır. Bir masanın önünde, abajur ışığı altında,
bir erkek çocukla, arkasında kendisinden birkaç yaş büyük görünen bir kız
vardır. Bu da Şişmanyan'ın bahsettiği çocuklarına ait tablo olmalıdır.
Altıncı resim 5 2 1 . sayfadadtr ve büyük bir ihtimalle Şişmanyan'ın zik­
rettiği otoportresidir.
Yedinci resim 522. sayfadadır ve muhtemelen bir tulumbacı portresidir.
Sekizinci resim aynı sayfadadır ve tahminimizce Üsküdar'dan alınmış
bir manzaradır.
Dokuzuncu resim 523. sayfadadır. Kucağında bir bebek tutan ve yüzünü
öpen bir anneyi temsil etmektedir. Kanaatimizce, kadın Zonaro'nun eşi, ço­
cuk ise küçük kızı Mafalda'dır ki, Sayın Taha Toros'a göre, halen 84 yaşında
olduğu halde hayattadır. Buradaki bayanın saçlarındaki fotoz, Beymen'deki
tabloda da görüldüğü için, tahminimizi kuvvetlendirmektedir. Onuncu re­
sim 524. sayfadadır ve muhtemelen bir dervişi canlandırmaktadır.
On birinci resim 525. sayfadadır ve genç bir kız portresidir. Kanaati­
mizce, bu da üstadın büyük kızıdır.
On ikinci ve son resim 526. sayfadadır: Köhne birkaç evle, ön planda
tablasını yere koymuş bir tadıcı, etrafında birkaç kişi ve köpekler, keza,
yerde oturmuş kadınlar müşahede edilmektedir. Bu tabloların hiçbirinin
Beymen'in prospektüsünde kaydı yoktur.
Zonaro'nun diğer görkemli bir tablosu da, Fatih Sultan Mehmed'i, at
üzerinde, kumandanları ve askerleri ile birlikte, deniz kıyısında göstermek­
tedir. Aslının nerede bulunduğunu bilmediğimiz bu eserinin renkli bir su­
reti, 1930 sıralarında liselerde kullanılan bir tarih kitabında mevcuttur.
Nihayet Beymen'de sergilenen tabloları da burada tanıtmak istiyoruz.
Çünkü eminiz ki, Tarih ve Toplum dergisinin sayın okuyucularının cüzi bir
kısmı, sergiyi gezmek fırsatını elde edebilmişlerdir. İstanbul haricinde bulu­
nanlar ise tabiatıyla büsbütün bu manevi ziyafetten mahrum kalmışlardır.

1 94
Dercedilen listeyi aşağıda aynen kaydediyoruz:

1. Zekiye-Karni Dilman Koleksiyonu'nda bulunanlar:


1 - "İstanbul Manzarası I", suluboya, 48x26 cm.
2- "İstanbul Manzarası il", suluboya, 48x26 cm.
3- "İstanbul Manzarası III", suluboya, 48x26 cm.
4- "İstanbul Manzarası iV", suluboya, 38x23 cm.
5- "İstanbul Manzarası V", suluboya, 35x22 cm.
6- "İstanbul Manzarası VI", suluboya, 3 2x20 cm.
7- "İstanbul Manzarası Vll", yağlıboya, 24x 16 cm.
8- "Çingene", pastel, 63x48 cm.
9- "Ada Manzarası I", pastel, 49x3 1 cm.
1 0- " Ada Manzarası il", pastel, 49x3 1 cm.
1 1 - "Kayıklar", yağlıboya, 57x78 cm.
1 2 - "Kayık", yağlıboya, 19x34 cm.

il. Geri Benardette Koleksiyonu'nda bulunan:


1 - "Haliç'ten", yağlıboya, 67x40 cm.

III. Jinet Benardette Koleksiyonu'nda bulunan:


1 - "Kuyudan Su Çeken Kadın", yağlıboya, 54x84 cm.

iV. Taha Toros Koleksiyonu'nda bulunan:


1- "Haliç", suluboya, 3 1 x45 cm.

V. Kemal Erhan Koleksiyonu'nda bulunan:


1 - "Yıldız Yolu", yağlıboya, 59x80 cm.

VI. Can Has Koleksiyonu'nda bulunan:


1 . "Çiçekli Natürmort", yağlıboya, 1 40x98 cm.

Vll. lmtaş (İttihadı Milli Türk Anonim Şirketi) Koleksiyonu'nda bulunan:


1- "Tulumbacılar", pastel_, 1 3 1 x208 cm.

Vlll. Darüşşafaka Cemiyeti Koleksiyonu'nda bulunan:


1 . "Ali Karni Akyüz'ün Portresi'', yağlıboya, 4 1 x45 cm.

IX. Özel koleksiyonda bulunan:


1- "Yeni Cami Avlusu", yağlıboya, 33x57 cm.

Makalemiz sona ererken, ilgili makamlara da bir teklifimiz vardır.


Acaba Zonaro'nun Akaretler'deki evinin hiç değilse bir katını müze he­
line getirmek ve tablolarını da burada toplamak mümkün değil midir? Zi­
ra Batıda, büyük sanatkarların ve çok miktarda eser bırakanların hatırası­
na hürmeten, bu şekilde davranılmaktadır. İnşallah bu önerimizle alaka­
dar olan kimseler bulunur. Bu gibi bir karar alındığı takdirde, İtalya'daki

1 95
kızı da, muhtemelen nezdindeki tablolarını yeni açacak müzeye hediye
etmek arzusunda bulunacaktır.
Son sözümüz ise Beymen Sergisi'nin prospektüsünü temin eden, de­
ğerli nümizmat ve aziz dostumuz Sayın Garo Kürkman'a teşekkür borcu­
muzdur.

1 . Enciclopedia ltaliana, Milano, 1937, c. XXXV, s. 994 ( imzasız).


2. Beymen Sergisi'nin prospektüsünde, Sayın Taha Toros tarafından verileri. bi­
yografik notlarda, 1 891 yılı başlarında İstanbul'a geldiği kayıtlıdır.
3. Görüldüğü gibi bu tarih yanlıştır. Doğrusu 1 89 1 veya 1 892 olacaktır.
4. İşbu tablo, Beymen Sergisi'nde teşhir edilen ve halen İmtaş Şirketi'nin kolek­
siyonunda bulunan eser olacaktır.
5. Bu tablo da, Şişmanyan'ın makalesinin 5 1 7 sayfasındaki resim olmalıdır.
6. İşbu ressam, mizah üstadı Hagop Baronyan'ın ( 1 842- 1 89 1 ) Tadron (Tiyatro) der­
gisindeki karikatürleriyle de tanınmıştır. Doğduğu ve öldüğü tarihleri maalesef
tespit edemedik.

1 96
Sultan Aziz' in Bilinmeyen Bir Resmi *

Bundan takriben üç yıl kadar önce, Ermeni Patrikhanesi Arşivi'nde


Sultan Abdülaziz' in yağlıboya çok muvaffak bir tablosuna tesadüf ettik. Re­
sim, Sultan Aziz'in bilinen fotoğraflarından az çok farklı olmasına rağmen,
ressamın padişaha bakarak çizdiğini sanmıyoruz. O zaman mevcut olan bir
fotoğraftan istifade edilerek yapılmış olması daha muhtemeldir. 70x60 cm
ebadında olan tablonun, nereden ve ne zaman buraya geldiği bilinmemek­
tedir. Ancak tablonun sol tarafında bulunan Ermenice harflerle "Akabyan
Varjaran 1874" kaydından, mezkur tarihte Akabyan Varjaran adlı okul için
hazırlanmış olduğu anlaşılmaktadır. Resmi çizenin adı ise sağ tarafta "Şahin
Sarkisyan" olarak okunmaktadır. Sanatkar, Ermeni ressamlık tarihine meç·
hul kalmıştır. Filhakika, Ermeni ressamları ve heykeltıraşları hakkında en
mühim eser olan ve 1 959'da Kahire'de ressam Onnik Avedisyan tarafından
hazırlanarak Peintres et Sculpteurs Armeniens (Ermeni Ressamları ve Hey­
keltıraşları) adı ile Fransızca olarak neşredilen eserde, Şahin Sarkisyan'ın

• Hayat Tarih Mecmuası'nda (no. 1, Şubat 1 972, s. 24-2 5 ) yayınlanmıştır.


Kevork Pamukciyan aynı dergide yayınlanan " 1 826 Yılı Hocapaşa Yangını Hakkın­
da Bir Destan" başlıklı makalesinin (no. 4, Mayıs 1 972, s. 22-26) sonunda bu maka­
leye ilişkin şu notu düşmüştür:
"Hayat Tarih Mecmuası'nın Şubat sayısında, Sultan Abdülaziz'in şimdiye kadar bilin­
meyen yağlıboya resmine dair neşredilen yazımızda, portrenin bir mektep için çizil­
miş olduğunu nazar-ı itibare alarak, bunun bir fotoğraf üzerinden hazırlanmış olduğu­
na ihtimal vermiştik. Son günlerde ressam Onnik Avedisyan'ın Peinıres et Sculpteurs
Amıı!niens adlı eserinin Türkiye bölümünü tetkik ederken, saray-ı hümayun ressam­
larından Bedros Sırabyan'ın ( 1 833- 1 908) da Sultan Aziz'in yağlıboya bir portresini
çizmiş olduğunu ve bunun padişah tarafından çok beğenildiğini, hatta ressamın 'Kü­
çük Ayvazovski' tesmiye edildiğini öğrendik. 20 Ağustos 1 934 tarihli Nor Lur (Yeni
Haber) gazetesinde ise Sofya'da mezar taşının konuluşu münasebetiyle neşredilen bir
yazıda, Sultan Aziz'in kendisine 'Usta' adını da verdiği belirtilmiştir.
Binaenaleyh, Bayan Şahin Sarkisyan tarafından çizilen resim, Sırapyan'ın tablosu­
nun üzerinden bir suret olabilir. İ-ler ne kadar Sırapyan'ın eserinin tarihi bilinmiyor­
sa da, bunun daha önce yapılmış olması muhtemeldir; zira Sarkisyan'ın çizdiği resmin
tarihi Sultan Aziz'in padişahlığının son yıllarına tesadüf etmektedir.
Diğer taraftan, daha önce Sarkisyan'ın eseri hakkında kanaatini sorduğumuz güzide
tarihçimiz Sayın Reşad Ekrem Koçu ise Abdülaziz'in resim merakını nazar-ı itibare
alarak, resmin kendisine bakarak hazırlandığı inancında olduğunu tarafımıza bildir­
mek lütfunda bulundular."

197
ismine tesadüf edilmemektedir. Yalnız, yine Ermeni Patrikhanesi Arşi­
vi'nde mevcut, eskiden Edimekapı'da bulunan Surp Arakelots adlı muhte­
lit Ermeni mektebine ait 20 Ocak 1888 tarihli muhtasar bir raporda, Mat­
mazel Şahin Sarkisyan'ın, orada elişi muallimi olduğu zikredilmektedir.
Eserinden, usta bir ressam olduğu anlaşılan sanatkarın bugüne kadar karan­
lıkta kalması, muhtemelen genç yaşta ölmüş olmasına hükmedilebilir.
Bu meyanda şunu da kaydetmek isteriz ki, Şahin adı eskiden beri Er­
meniler arasında erkek ismi olarak kullanılmıştır. Mesela 1 7 . yüzyılda ls­
tanbul'da yaşamış, devlet nezdinde nüfuzlu, Şahin Çelebi adlı bir Ermeni
vardır ki, Eremya Çelebi Kömürciyan'a ( 1 63 5 - 1 695) göre, 1 635'te vefat
eden İstanbul Ermeni Patriği Kayserili Krikor Vartabed, onun sayesinde
Galata'daki Surp Krikor Lusavoriç Kilisesi'nin haziresine gömülmüştür.
Kanaatimizce, Şahin Sarkisyan'ın asıl adı Şahinar olup, kısaltılarak Şahin
şeklini almıştır. Mesela, 1 9 . asrın meşhur Ermeni sarraflarından Khıntir
Amira Papazyan'ın (şimdiye kadar bilinmeyen ölüm tarihi, 1 854 olarak
tarafımızdan tespit edilmiştir) 1 835'te genç yaşta ölen ve Üsküdar Erme­
ni mezarlığına defnedilen Şahinar adlı evli bir kızı vardır.
Mevzu ile ilgili olduğu için, biraz da bu tablonun asıl sahibi olan
Akabyan Mektebi ve onun müessisi ünlü gazeteci Garabed Panosyan
hakkında bilgi vermek istiyoruz:
Akabyan Mektebi, Garabed Panosyan tarafından 1 869'da, önce Sa­
matya'da kızlar için yatılı olarak açılmıştır. Kısa bir müddet burada tedri­
satta bulunduktan sonra, Üsküdar'ın Doğancılar semtinde bulunan bir
eve taşınmış ve bu sefer de yine yatılı olarak, erkek talebelere tahsis edil­
miştir. Fakat burada da ancak birkaç yıl faaliyette bulunabilmiştir. ı
Garabed Panosyan'a gelince, 1826 veya 1 828 yılında Kayseri'de doğup
25 Mart 1905'te İstanbul'da vefat etmiştir. tık tahsilini Kayseri'de yaptık­
tan sonra, 1842'de İstanbul'a gelerek muhtelif işlerde çalışmıştır. 1 846-
1 847 yıllarında Mekteb-i Tıbbiye-i Şahane'de, 1 848-1 850 yıllarında ise Zi­
raat Mektebi'nde tahsilde bulunmuştur. 1 859'da gazetecilik mesleğine inti­
sap ederek, 1 Haziran 1 859 tarihinde Ermeni harfli Türkçe olarak Münadi­
i Erciyas adlı haftalık gazeteyi çıkarmaya başlamıştır. 1860 Eylül ayında si­
yasi mahiyet alan işbu gazete 1 863'te kapanmıştır. Garabed Panosyan daha
sonra, 2 Şubat 1 866'da, yine Ermeni harfleriyle Türkçe olarak Manzume-i
Efkar günlük gazetesini neşretmeye başlamıştır. 1 896 yılına kadar devam
eden mezkur gazete, son iki yıl zarfında, haftada iki defa intişar etmiştir.
l . Vahram Torkomyan, Yeremya Çelebi Kömürciyan lsdambolo Badmutyun (Eremya
Çelebi Kömürciyan'ın İstanbul Tarihi), Viyana, 1 938, c. III, s. 167.

1 98
Osmanlı Döneminde İstanbul Sergilerine Katılan
Ermeni Ressamlar *

Kültür faaliyetleriyle de tanınan Beymen müessesesinde, 2 7 Aralık 1989-


13 Ocak 1 990 tarihleri arasında, bu defa da 1 873- 1 908 döneminde Beyoğ­
lu sergilerine katılan ressamların eserlerine hasredilen bir sergi, sanatsever­
lerin istifadesine sunuldu. lşbu sergi de, daha öncekiler gibi, ailesi ile çift
yönden tanışıklığımız bulunan Sayın Sibel Asna tarafından düzenlenmiş­
tir. Eserleri teşhir edilen ressamlardan üçü Ermeni asıllı idi. Bunlar sırasıy­
la, Mıgırdiç Melkonyan, Sarkis Oiranyan ve Yervant Oskan Efendi idiler.
Bu vesile ile, biraz geç de olsa, Osmanlı döneminde İstanbul sergileri­
ne katılan, bizce malum Ermeni ressamlar hakkında etraflı bir yazı hazır­
lamayı arzu ettik. Ümit ediyoruz ki, lstanbul'un sanat tarihiyle ilgilenen­
ler memnun kalacaklardır. Allah kısmet ederse, amacımız ilerde, Osman­
lı döneminde lstanbul'da faaliyette bulunan bütün Ermeni ressamlar hak­
kında bir çalışma yapmaktır. Zira, yaklaşık yarım yüzyıldan beri, bu husus­
ta epeyce malzeme toplamışızdır.
Tespit ettiğimiz ressamların sayısı 24'tür. Bunlar arasında Galatasaray
sergilerine katılanlardan ancak bir tek kişi vardır ki, o da Viçen Aslan­
yan'dır.
Makalemizin sonunda bir kaynakça vermeyi de lüzumlu gördük.
Ressamların biyografilerini soyadlarının sırasıyla aşağıda sunuyoruz.

Viçen Abdullah(yan)
Sarraf Mikayel Abdullahyan'ın ( 1 809- 1 882) oğlu ve saray fotoğrafçı­
ları Kevork ( 1 839- 1 9 1 8 ) ve Hovsep Abdullah'ın ( ?- 1 902) kardeşidir. Da­
ha fazla minyatürist olarak tanınmıştır. Yaklaşık 1 900'de ölüp Maçka Me­
zarlığı'na defnedilmiştir.
1 856'da Alman kimyager Rabach'ın Beyazıt'ta açtığı stüdyoda retouc­
heur (rötuşçu) olarak yardımda bulundu. Sultan Abdülmecid'in ve Sultan
Abdülaziz'in ve bazı ünlü askeri paşaların fildişi üzerine ponrelerini hazır­
ladı. 1 892'de Salise rütbesini haizdi ve dördüncü sınıf Osmaniye ve üçün-
• Tarih ve Toplum dergisinde (no. 80, Ağustos 1990, s. 34-41 ) yayınlanmıştır.

Zamanlar, Mekanlar, insanlar / Kevork Pamukciyan F: 1 4 1 99


cü sınıf Mecidiye nişanları ile taltif edilmişti. 1 898 veya 1 899'da İslami­
yeti kabul ederek, Abdullah Şükrü adını aldı.
1 88 1 'de Beyoğlu'nda Cadde-i Kebir No. 142'de Uhlmann-Grombach
mağazasında açılan sergiye katılmıştır.

Simeon Agopyan
1 857 yılı Şubat ayında Samatya'da doğdu ve 16 Mayıs 192 1 'de İstan­
bul'da öldü. Manzara ve portre ressamı olarak tanınmıştır.
llk tahsilini Narlıkapı'daki Horenyan ve Samatya'daki Sahakyan
mekteplerinde yaptı. İkinci okulda Telemak Ekserciyan'ın talebesi oldu.
Feridiye'deki atölyesinde ondan hususi dersler de aldı. 1 884'te Sanayi-i
Nefise Mektebi'ne girdi ve 1 888'de bitirdi. Mezuniyet çalışması, Eminö­
nü'ndeki Hünkar Mahfili'nin büyük ebattaki birincilik kazanan tablosu
olmuştur ki, Yüksek Ticaret Mektebi'nin ve İstanbul Erkek Lisesi'nin mi­
marı olan Valori veya Vallaury tarafından satın alınmıştır. 1 895 yılına ka­
dar, Samatya'da, sonradan Beyoğlu'na naklettiği bir atölyesi vardı ki,
1 9 1 1 'de Apollon Fotoğrafhanesi'nin üst katında bulunmakta idi. 1 883'ten
itibaren Sahakyan, Üsküdar'daki Berberyan ve Mezburyan, keza Tak­
sim'deki Esayan mekteplerinde resim hocalığı yaptı. Şehzadelere ve ama­
törlere hususi resim dersleri de verdi.
1 896'da Beyoğlu'nda Cadde-i Kebir No. 33 1 'de Angelidis mağazasın­
daki ve son defa da Societa ltaliana'nın resim sergilerine katılmıştır.
Bilinen diğer eserleri şunlardır: "Babasının Portresi" (Marsilya sergi­
sinde ödül kazanmıştır), "Vanlı Bir Dilenci", "Müslüman Bir Dilenci",
"Karaköy Köprüsünden Geçen Hamallar", "Bir Türk Mahallesi Manzara­
sı", "Sultan Abdülhamid'in Büyük Boy Portresi", "Sultan Abdülaziz'in
Ortaköy'deki Selamlığı", "Gazi Ahmed Muhtar Paşa'nın Şark Muharebe­
si'ndeki Zaferlerinden Altı Görünüm", "Kadırga'daki Sofulu Seyyid Meh­
med Paşa Camii'nin Medresesi" (ödül kazanmış ve bir Fransız sanatkarı
tarafından satın alınmıştır), "Eğitimci Reteos Berberyan'ın ( 1 848- 1 907 )
Portresi", "Üsküdar'daki Mihrimah Camii'nin Avlusunda Dilenci Bir
Derviş" ( 19 1 1 ) ve "Mahruklzade Cafer Bey'in Portresi" ( 1 894, 40x60 cm,
halen torunu Sayın Cem Mahruki Bey'in nezdindedir) .
Ayrıca, kiliseler için, azizlerin de yağlıboya resimlerini hazırlamıştır.
Bunlar arasında, Samatya'daki Surp Kevork Kilisesi için çizdiği, Hazreti
İsa'nın şakirclerinden azizler Tateos'un ve Partoğimeos'un tablosu zikredi­
lebilir ( 1 888, 280x 153 cm). Ressam Vahram Manavyan ( 1 880- 1952) onun
talebesidir.

200
Anna Aslanyan
Hayatı hakkında bir bilgi yoktur. Muhtemelen Viçen Aslanyan'ın kız
kardeşidir. O takdirde, ya kendisi veya kız kardeşi N ıvart Aslanyan, Yer­
vant Oskan Efendi'nin eşidir. Ressam ve sanat tar�hçisi Onnik Avedisyan
( 1 898- 1 974), kendisini de, muhtemel kız kardeşini de zikretmemiştir.
1 5 N isan 1 902 ve Mayıs 1 903 tarihlerinde Beyoğlu'nda Cadde-i Ke­
bir'de açılan karma sergilere birer tablo ile katılmıştır.

Nıvart Aslanyan
Muhtemelen Anna Aslanyan'ın kız kardeşidir. Bu kız ressam hakkın­
da dahi bilgi yoktur.
O da, 1 5 Nisan 1 902 tarihindeki Beyoğlu sergisine katılmıştır.

Viçen Aslanyan
Kendi ifadesine göre 1 866'da İstanbul'da doğmuştur. Ölümü ise 1942'de
yine İstanbul'da vuku bulmuştur.
1 88 l 'de Sanayi-i Nefise Mektebi'ne girdi. 1 884 yılı Haziran ayında
henüz talebe iken, birinci sınıf ikinci ödül kazandı. 1 887'de birinci sınıf
diploma ile mezun oldu. Galatasaray Lisesi ile, Aramyan, Bezazyan, Bez­
ciyan, Esayan, Getronagan, Mıkhitaryan ve Nar Tıbrots adındaki Erme­
ni okullarında resim öğretmenliği yaptı.
llk defa, 1 903 yılı Mayıs ayında, Beyoğlu'nda açılan sergiye dört eser­
le katıldı. İsmi Viçen yerine Yensan [Yincent] olarak yazılmıştır ki, Batı­
lılarda kullanılan şeklidir. 1 92 1 yılı Ağustos ayında üç tablo ile Galatasa­
ray sergisine katıldı. Adları şunlardır: "Tahtakale'de Bir Çeşme", "Ayasof­
ya'dan Bir Köşe", "Sultan Selim'in Türbesi". İşbu eserleri diğerleri arasın­
da en fazla beğenilmiştir.
Sair tablolarından bildiklerimiz şunlardır: "İstanbul" (suluboya, 1 894,
24x35 cm), ikinci bir "İstanbul Manzarası" (suluboya, 1 894) , "Natür­
mort" (yağlıboya, tarihsiz, 1 9x28 cm). Bu üç eseri 5 Kasım 1989'da Yıldız
Sarayı'ndaki müzayedede satışa çıkarılmıştır. "Rüstem Paşa Camii'nin Ka­
pısı" adlı yağlıboya tablosu ise l 930'da İstanbul'da teşhir edilmiştir.
Yetiştirdiği Ermeni talebeleri arasında, minyatürist ve araştırmacı Berç
Erziyan'la, desinatör Filip Elmok zikredilebilir.

Aram Bakkalyan
Sayın İpek Aksüğür Duben işbu sanatkarı da Pera Ressamları, 1 873-1 908
adlı broşürde zikrediyorsa da, sergilere katıldıgı hususunda bir şey söyle-

201
miyor. Ermenice ve Türkçe kaynaklarda hakkında çok az bilgi mevcut ol­
duğu için bildiklerimizi kaydediyoruz.
1 874'te Üsküdar'ın lcadiye Mahallesi'nde doğdu ve 1 959'da Paris'te
öldü. Kabri Pere Lachaise Mezarlığı'ndadır. lstepan Bakkalyan'ın oğludur.
llk öğrenimini lcadiye'deki Nersesyan-Yermonyan, lise tahsilini ise
Selamsız'daki Berberyan mekteplerinde yaptı. 1 890'da Sanayi-i Nefise
Mektebi'ne girdi. 1 893 - 1 896 yılları arasında Üsküdar'daki Surp Haç
Mektebi'nde resim dersi verdi. Eğitimini tamamlamak üzere, 1 902'de Pa­
ris'e gitti ve Academie Julian'dan mezun oldu. Meşrutiyet'ten sonra İstan­
bul'a döndü. 1 9 1 9'da nihai olarak Paris'e yerleşti. Orada Fransız sanatkar­
larının sergilerine katıldı. 1 932'de ise hususi bir sergi açarak, yüz kadar
tablosunu teşhir etti ve büyük takdir gördü. "Palme d'officer academique"
nişanı kendisine tevcih kılındı. Daha fazla natürmortları ve İstanbul man­
zaraları ile şöhret kazandı.

Mıgırdiç Civanyan
1 848'de Beşiktaş'ta doğup 1 4 Şubat 1 906'da yine İstanbul'da ölmüştür.
Sultan Abdülmecid'in saray kemancısı Hovhannes Civan'ın oğludur.
Yaklaşık 1 860'ta Beşiktaş'taki Ermeni mektebinde ressam Apraham
Sakayan'ın talebesi oldu. 1 874'te Beyoğlu'nda Hamalbaşı Sokağı'nda
Fransız ressam Pierre Desire Guillemet'nin açtığı desen ve resim akade­
misinde resim bilgilerini geliştirdi. 1 880'de meskeni Beyoğlu Ağa Hamam
Sokağı No. 1 7'de bulunmakta idi. 1 876- 1 879 yılları arasında İtalya'da da­
hi eğitim gördü. 1 849- 1 905 yıllarında Odessa'da ve Sen Petersburg'da ya­
şadı. Şarkıcı olarak İtalyanca opera temsillerine de katıldı.
·3 Nisan 1 88 1 'de Tepebaşı'nda Petits-Champs Belediye Bahçesi'nde
Elifba Kulübü tarafından açılan sergiye, çiçek motifli dört tablo ile katıl­
dı. 1 849'da Beyoğlu'nda Cadde-i Kebir'de (No. 466) Rus Sefarethane­
si'nde bir resim sergisi açtı.
"Ermeni Sovyet Ansiklopedisi"ne göre başlıca eserleri şunlardır: "llk­
bahar", "Fırtınadan Önce Dalgalı Deniz", "Fenerbahçe", "Lord Byron'un
Rüyası", "İstanbul'da Yangın" ve "Deniz Üzerinde Sabah". "Fırtınaya Tu­
tulan Gemiler" adlı tarihsiz yağlıboya bir tablosu 5 Kasım 1 989'da Yıldız
Sarayı'nda mezata çıkarılmıştır. Tophane'den Sarayburnu'nu gösteren ta­
rihsiz bir tablosunun tıpkıbaskısı ise Üsküdar Surp Haç Lisesi'nden Yeti­
şenler Derneği'nin çıkardığı 1989 yılı takviminde dercedilmiştir. Aslının
bulunduğu yer kaydedilmemiştir. Eserlerinin bazıları da Pangaltı Lise­
si'nin merasim salonunda bulunmaktadır.

202
İstanbul tiyatroları için dekorlar da hazırlamıştır. Keza, Beylerbeyi, Çı­
rağan ve Yıldız saraylarının duvar süslemeleriyle de uğraşmıştır.
Küçük kardeşi Harutyun Civanyan da tanınmış bir ressam ve resim
hocasıdır.

Sarkis Diranyan
Yaklaşık 1 860'ta lstanbul'da doğmuştur. Ölümü muhtemelen Paris'te
vuku bulmuştur, ancak tarihi bilinmemektedir. Bu hususta, ricamız üzeri­
ne, yazar Sayın N azar Tobalian kilise ölüm kayıtlarında araştırma yaptı ise
de maalesef bir netice elde edemedi.
1 875'te Pierre Desin! Guillemet'nin Desen ve Resim Akademisi'nde ta­
lebe idi. 1883'te Beyoğlu'nda Abdullah Biraderler'in fotoğrafhanesinde
"Büyücü Kadın" adlı tablosunu teşhir etti. Satışından temin ettiği para ile
Paris'e gidip, ressam Jean-Leon Gerome'un atölyesinde eğitim gördü. 1 883
veya 1884'te Paris'te bulunduğu esnada, Osmanlı Devleti tarafından beşin­
ci sınıf Mecidiye nişanıyla taltif edildi. 1887'de ise Maarif Nezareti tarafın­
dan kendisine aylık bir tahsisat bağlandı. 1889'da Paris'teki Güzel Sanatlar
Akademisi'nden mezun oldu. 1910 yılına kadar mezkur şehirde Salon de la
Societe des Artistes Français adlı cemiyetin sergilerine katıldı. 1 892 yılı Pa­
ris ve 1 900 yılı Uluslararası Paris sergilerinde şeref ödülü kazandı. 1908'de
aynı şehirde hususi bir sergi açtı. 1909'da ise Münih'teki sergiye katıldı.
Eserlerine gelince, "Büyücü Kadın"dan maada şunlar bilinmektedir:
1 989'da Beymen'de sergilenen "Gül Bağlayan Kadın" ( 1897) , 1 9 1 0'da
Paris'te teşhir edilen "Dansöz" ve "Five O'clock", Dolmabahçe Sara­
yı'ndaki "Çıplak Kadın" ve Ankara'da Çankaya Köşkü'nde bulunan
"Aşık Oynayan Çocuklar".

Telemak Ekserciyan
Daha fazla portre ressamı olarak tanınmıştır. 1 840'ta lstanbul'da do­
ğup 1 89 1 veya 1 894'te orada ölmüştür. Apraham Sakayan'ın talebesidir.
Latin harfli kaynaklarda küçük adı Fransızca imla ile yazılmış olduğu için,
bazı araştırmacılar tarafından aslen Fransız zannedilmiştir.
1 870- 1 872 yıllarında Beyoğlu'nda ikamet etmekte idi. 1 873'te Patrik­
hane Tedrisat Heyeti'nin sekreteri idi. 26 Mayıs 1 876'da Sultan Abdül­
hamid'in cülusunu tebrik eden Ermeni heyetine üye oldu. 1 872 veya
1 875'te Üsküdar'daki Surp Haç, 1 880- 1 8 8 1 ders yılında Kumkapı'daki
Bezciyan, 1 880- 1 883 yılları arasında ise Samatya'daki Sahakyan-Nunyan

203
ve Vartuhyan mekteplerinde resim öğretmenliği yaptı. 1 880 sıralarında,
Beyoğlu Feridiye Sokak No. 1 9'da resim atölyesi de vardı. 1 883'te Ameri­
ka'ya gittiyse de, geri döndüğü tarih belli değildir.
27 Nisan 1 873'te Sultanahmet'te Mekteb-i Sanayi'de ve 1 Temmuz
1 875'te Darülfünün'da açılan ilk resim sergilerine katıldı.
Ekserciyan'ın tespit edebildiğimiz eserleri şunlardır:
Birincisi, 1 865'te Paris'te çizdiği Hazreti İsa'nın, Meryem Ana'nın ve
Hazreti Yusuf'un yağlıboya resmidir ki, Rafael'den kopya edilmiştir. İkin­
cisi, 1 868'de hazırladığı Hazreti İsa'nın yağlıboya resmidir. Her ikisi de
Galata'daki Surp Krikor Lusavoriç Ermeni Kilisesi'nde bulunmaktadır.
Üçüncüsü, 1 873 tarihli bir kadın, dördüncüsü yine 1 873 tarihli fesli bir
genç ve beşincisi de tarihsiz yaşlı bir kadın yağlıboya portreleridir. Bu üç
eseri de 1 98 1 'de Kadıköy'de mukim bir Ermeni vatandaşın nezdinde bu­
lunmakta idi ve satışa çıkarılmıştı. Altıncısı ise Üsküdar'daki Surp Haç
Kilisesi papazlarından Kapriyel Basmaciyan'ın ( 1 825- 1 893 ) 1 882 tarihli
nefis suluboya portresidir ki, 1 985'te Kayseri Ermenilerinin ileri gelenle­
rinden Garabed Camciyan'ın ( 1 870- 1 9 1 5 ) torunu Sayın Verjin Basmaci­
yan tarafından Ermeni Patrikhanesi'ne hediye edilmiştir.
Tiyatro tarihçisi ve araştırmacı Kamik lstepanyan'a ( 1 909- 1989) gö­
re, şu tablolar da onun fırçasından çıkmıştır:
"Türk Hamamı", "Çeşme Başında Aşk", "Beyoğlu'nun Büyük Yangı­
!lı" ve "Mıgırdiç Hırimyan Gatoğigos'un Portresi".
İşbu satırları temize çektikten sonra, ressa'a-ı hakkında tesadüfen iki ye­
ni bilgi daha elde ettik. Birincisine göre, 24 Mayıs 1 870'te vuku bulan Be­
yoğlu'nun en büyük yangınında harap olan Naregyan Ermeni Okulu'nun
yerine yeni bir bina inşa etmek gayesiyle, yaklaşık 1 875'te kurulan Eğitim
Komisyonu'na üye seçilmiştir. İkincisine göre de 1 880'de Beyoğlu Erme­
ni Okullarının Yönetim Kurulu azalığında bulunmuştur.

Esayan
Bu ressam da meçhul kalmıştır. Genç yaşta ölmüş olduğu düşünülebi­
lir. Diğer taraftan, 1 850'de Talas'ta doğan ve 1 937'de Halep'te hayatta bu­
lunan Şavarş Esayan isminde bir desinatör ve ressam vardır ki, 1 899'dan
önce İstanbul'da da öğretmenlik yapmıştır. Bilahare, Kayseri'de halı desi­
natörlüğü ve ömrünün son kısmında Halep'te ressamlıkla uğraşmıştır. Bi­
naenaleyh, bu şahıs olabilir.
1 896'da Beyoğlu'nda Cadde-i Kebir No. 3 3 1 'de Angelidis mağazasın­
da açılan sergiye katılmıştır.

204
Krikor Köçeoğlu
Kadıköy'ün Ermeni zenginlerinden Hovsep Köçeyan'ın ( 1 809- 1 883 )
ikinci oğludur. Yaklaşık 1 845'te orada doğmuştur ve takriben 1 883'te be­
kar olarak Paris'te ölmüştür. Soyadının kökü Türkçe "köçek" kelimesidir.
Küçük kardeşi Hovhannes Köçeyan'la beraber, 1 857'de açılan Pangal­
tı'daki Viyana M ıkhitaristler Mektebi'nin ilk talebelerinden biri oldu.
Müteakiben, 1 865 yılına kadar Paris'teki Yenedik Mıkhitaristlerinin Mu­
radyan Mektebi'nde tahsil gördü.
1 Temmuz 1 875'te Darülfünun'daki, Eylül 1 880 tarihinde Tarabya'da
Rum Kız Mektebi'ndeki ve 8 Nisan 1 88 1 'de Tepebaşı'ndaki Elifba Kulü­
bü'nün sergilerine katılmıştır. Bu son sergide, karakalem iki portresi ile,
"Nevbahar" adlı tablosunu teşhir etmiştir. Yağlıboya çiçek motifli iki tab­
losu ile annesi Lusi Köçeyan'ın ve kız kardeşi Nektar Köçeyan'ın karaka­
lem portreleri, yaklaşık 1 920'de İstanbul'daki Ermeni Güzel Sanatlar Ce­
miyeti tarafından, Venedik'teki Mıkhitaristlerin manastırına hediye edil­
miştir. Diğer karakalem bir eseri de Ahmed Midhat Efendi'nin ( 1 844-
1 9 1 3 ), muhtemelen Paris'te bulunduğu esnada yaptığı portresidir.
Kızıltoprak'taki Zühtü Paşa Camii'nin dahili kitabeleri de onun elinin
emeğidir. Halil Edhem Bey'e ( 1861 - 1 938) göre, Kafi harflerin ve motifle­
rin Türkiye'de gelişmesinde katkısı olmuştur.

Rupen Manas
Devlet adamı ve Sultan Abdülmecid döneminde ( 1 839- 1 86 1 ) saray
ressamı Zenop Manas'ın büyük oğludur. 1 8 1 0- 1 8 1 5 yılları arasında İstan­
bul'da doğmuştur. 1 875'ten sonra muhtemelen İstanbul'da ölmüştür.
1 847'de Paris'teki Osmanlı Sefarethanesi'nin baştercümanı idi. Bu sı­
ralarda Osmanlı Devleti'nin Avrupa'daki elçiliklerine gönderdiği tasvir-i
hümayunların bir kısmını Paris'te kendisi hazırlamıştır. 1 869'da ise Os­
manlı Devleti'nin Milano başkonsolosu idi.
1 Temmuz 1 875'te Darülfünun'da açılan ikinci sergiye katılmıştır.
1 850'de Abdülmecid'in büyük kızı Fatma Sultan'ın ( 1 840- 1 883 ) min­
yatür bir portresini çizmiştir.

Mihran Mardikyan
Doğduğu yer ve tarih belli değildir. 2 7 Kasım 1 907'de Beyoğlu'nda öl­
müştür. 1 9 1 2 yılı "Teotik Salnamesi"nde resmi de mevcuttur (s. 246).
1 896'da Beyoğlu'ndaki sergiye katılmıştır.

205
Mıgırdiç Melkonyan
Son zamanlarda meydana çıkan bir kaynağa göre, 1 9. yüzyılın başla­
rında doğmuş olduğu anlaşılmaktadır. Öldüğü tarih de bilinmemektedir.
Büyük ebattaki İstanbul manzaralarıyla ün salmıştır. Hayatı hakkında bil­
gimiz azdır.
8 Nisan 1 88 1 'de Tepebaşı'ndaki sergiye iki portre ile katılmıştır. Bun­
lardan 97 numaralısı Abdullah Biraderler'e, 98 numaralısı ise Madam Le­
val'a aittir. Osmanlı gazetesinde Abdullah Kamil imzasıyla çıkan bir yazı­
da, her iki eserden de sitayişle bahsedilmiştir.
Kanaatimizce, işbu iki portrenin Mıgırdiç Melkonyan'a değil de, ünlü
bir portre ressamı olan Melkon Diratsuyan'a ( 1 837- 1 904?) ait olması daha
muhtemeldir. Esasen, serginin kaydında Melkonyan soyadı yerine, Melkon
ismi geçmektedir. Diğer taraftan, Mıgırdiç Melkonyan manzara tablolarıyla
tanınmıştır ve geçen yüzyılın başlarında doğmuş olduğuna göre, 1880'lerde
hala ressamlıkla uğraşması ve hatta hayatta olması bile şüphelidir.
Diğer kayda değer bir eseri de, Topkapı Sarayı Müzesi'ndeki Y. 454
no'lu yazı kutusunun üzerinde bulunan ve yağlıboya aplike ve kabanına
tekniği ile yaptığı, eski Beşiktaş Sarayı'nın ve müştemilatının denizden
görünen manzarasıdır. 1 850'de Rupen Manas tarafından çizilen Fatma
Sultan'ın minyatürünün etrafındaki süs motifleri de onundur.
İki yıl kadar önce, değerli dostumuz Sayın Garo Kürkman, tarafımıza
Melkonyan hakkında önemli bir belge sundu ki, Hindistan'ın Kalküta
şehrinde neşredilmiş olan Az:kaser (Milliyetperver) adlı gazetenin 30 Ma­
yıs 1 846 tarih ve 42 no'lu sayısında çıkan bir haberdi. İşbu gazetenin kay­
nağı da, İzmir'de yayınlanmış olan Arşaluys Araradyan (Ararat'ın Şafağı)
adlı gazetenin 8 Şubat 1 846 tarihli nüshasıdır. Verilen bilgiye göre, mez­
kur tarihte Melkonyan, mozayik usulü küçük tahta parçalarla, İstanbul'un
ve Boğaziçi'nin minyatür manzaralarını hazırlamış ve onları Paris'e götü­
rerek teşhir etmiştir. O günlerde orada bulunan İngiltere kraliçesi, bunla­
rı görerek hayran olmuştur. Keza, Fransa kralı da onları çok takdir etmiş
ve maddi yönden de kendisini ödüllendirmek istemişse de, arzusunu yeri­
ne getirememiştir. Yazının sonunda, işbu usta sanatkarın, çoktan beri ec­
nebi milletler arasında ünlü olduğu kaydedilmiştir. Bu da kendisinin ge­
çen yüzyılın başlarında doğduğunu kanıtlamaktadır.

O. Miaser
Küçük adı belli değilse de, soyadından Ermeni asıllı olduğu anlaşıl­
maktadır. Hayatı hakkında bir bilgi elde edemedik.

206
1 903 yılı Mayıs ayında Singer mağazasında açılan sergiye üç eserle iş­
tirak etmiştir.

Misak Efendi
Bu ressam hakkında da malumatımız yoktur. Diğer taraftan, Misak'ın
küçük ismi mi, yoksa soyadı mı olduğu da belli değildir.
8 Nisan 1881 'de Tepebaşı'nda açılan sergiye katılanlar arasında adı geç­
mektedir.

Yervant Oskan Efendi


1 855'te Samatya'da doğup 9 Temmuz 1 9 1 4'te Beyoğlu'nda öldü. Yazar
ve eğitimci Hagop Oskan'ın ( 1825 - 1 907) oğludur. Heykeltıraş, ressam,
eğitimci ve idareci olarak ünlüdür. Sanayi-i Nefise Mektebi'nin kurulu­
şunda katkısı önemlidir. Darphane'de dökümcü ustası Erzurumlu Oskan
Gotoğyan'ın da torunudur.
ilk eğitimini pederinden aldı. Müteakiben Beşiktaş'taki Makruhyan
Mektebi'nde okudu. 1866'da Venedik'e gidip, Mıkhitaristlerin Rapaelyan
Kolej i'nde tahsiline devam etti. Burada Luigi Querena'dan ders aldı.
1 872'de mezun olduktan sonra, ertesi yıl Roma'daki Güzel Sanatlar Aka­
demisi'ne girdi. 1 877 yılı Kasım·ayına kadar heykeltıraşlık ve mimarlık eği­
timini sürdürdü. Burada Enrico Bechetti ile Girolamo Masini'nin talebesi
oldu. Keza, Gigi'nin derslerini de takip etti. Heykeltıraşlıkta ise dünyaca
ünlü Monteverde'nin öğrencisi oldu. 1 877'de lstanbul'a döndüyse de, eği­
timini geliştirmek gayesiyle 1 878'de Paris'e gitti ve Güzel Sanatlar Akade­
misi'ne girdi. Aynı yıl orada açılan uluslararası sergiye de katıldı ve iki gü­
müş madalya ile taltif edildi. Orada, heykelcilik tekniği ile de ilgilenerek,
bronzdan veya renkli kilden Doğu tipleri hazırlayarak, onları da sergiledi.
1 88 1 'de ailevi sebeplerden ötürü lstanbul'a döndü. Az sonra, İngiliz
Konsolosu Renchy ile tanıştı ki, 8 N isan 1 88 1 'de ABC (Elifba) Kulü­
bü'nün menfaatine, Tepebaşı'nda bir resim sergisi düzenledi. Konsolosun
teklifi ile kendisi de sergiye iştirak etti. Burada Osman Hamdi Bey'le
( 1 842- 1 909) tanıştı. Kendisini Arkeoloji Müzesi'ne başmerametci (restau­
rateur en chef) tayin etti. Aynı yıl Tıbrotsaser (Mektepsever) Ermeni Ka­
dınlar Cemiyeti'nin sergisine de katıldı. Az sonra, Osman Hamdi Bey'le
birlikte, Sanayi-i Nefise Mektebi'ni kurmaya karar verdiler. 1 Mart 1882'de
temel atma töreni yapıldı. Mimar Alexandre Vallaury'nin yönetimindeki
inşaat bir senede tamamlandı. 1 Mart 1 883 'te mezkur mektebe öğretim
üyesi tayin edildi. Ölümüne kadar heykeltıraşlık müderrisliğinde ve dahi-

207
li müdürlük görevlerinde bulundu. 1 885'te Alman hükümeti tarafından
madalya ile taltif edildi. 1 89 l 'de Asar-ı Atika (Arkeoloji) Müzesi tekrar
kurulurken, Osman Hamdi Bey'le işbirliği yaptı. 190l 'de Beyoğlu'nda açı­
lan "İstanbul Salonu" adlı resim ve heykel sergisine altı mermer büstle ve
üç tablo ile iştirak etti. 1 5 Nisan 1 902'de yine Beyoğlu'nda tertiplenen
aynı isimli sergiye de üç tablo ve iki heykelle katıldı. 1 904 yılı Ağustos
ayında üçüncü sınıf Mecidiye nişanı ile ödüllendirildi. 1 907'de Babıali'de
düzenlenen Osmanlı Sanat Sergisi'ne iştirak etti. 3 Şubat 1 9 1 1 'de Sana­
yi-i Nefise Mektebi'nin müdür muavinliğine atandı.
Eserleri arasında en başarılısı, kendi ifadesi ile Bayard'ın ( 1473- 1 524)
büstüdür. Diğer heykelleri meyanında, Osman Hamdi Bey'le zevcesi Na­
ile Hanım'ın ve Dikran Çuhacıyan'ın ( 1 836- 1 898) büstleri, keza, "Kılıç­
la Dans Eden Zeybek", "Dafne", ve "Otobüst"ü zikredilebilir. Tabloları
arasında ise "Pederinin Portresi" ( 1 889), "Muzaffer Venüs" ve "Tavuk Sa­
tan Kadın" kayda değer. Eserlerinin _büyük kısmı, Erivan'daki Devlet Sa­
nat Galerisi'nde bulunmaktadır. 1 878'de Sayda'daki kazılar esnasında
meydana çıkan Büyük İskender'in (MÖ 356-323 ) lahtinin restorasyonu
da, Oskan Efendi'nin emeği ile gerçekleşmiştir.
1 883'te Osman Hamdi Bey'le beraber Nemrut Dağı üzerinde yaptıkla­
rı kazılar hakkında Le Tumulus de Nemroud Dagh adında Fransızca bir ki­
tap da neşretmişlerdir ( İstanbul, 1 883 , 56 sayfa).
Oskan Efendi, ressam Yiçen Aslanyan'ın kız kardeşi ile evlenmiştir ki,
Anna veya Nıvart Aslanyan olmalıdır. 1 945- 1 950 yılları arasında İstan­
bul'da ölmüştür. İşbu izdivaçtan üç kızları dünyaya gelmiştir. Birincisi Eva
Oskan-İpekyan, yazar Alis Devletyan-Jamgoçyan'a göre heykeltıraş ol­
muştur ve Mısır'da yaşamıştır. Piyanist Yarujan Aslanyan'a göre, ikincisi
Rebeka Oskan dişçi olmasına rağmen, Pangaltı Caddesi'nde bir tuhafiye
dükkanı işletmiştir. 1 955 sıralarında bekar olarak ölmüştür. Üçüncüsü
Mari Oskan-Kantar, 1 899'da doğup 1 0 Nisan 1 964'te İstanbul'da ölmüş­
tür. Tanınmış bir piyanist ve piyano öğretmenidir. Musiki eğitimini Ce­
nevre'de yapmıştır ve ödülle mezun olmuştur. Birçok değerli talebe yetiş­
tirmiştir. Ölümünden birkaç yıl önce otelci Hagop Kantar'la evlenmiştir.

Apraham Sakayan
1 82 1 'de İstanbul'da doğup, 1 7 Aralık 1 876'da Üsküdar'da ölmüştür.
Vanlı saka Atam'ın oğludur. Ebedi istirahatgahı Bağlarbaşı Ermeni Me­
zarlığı'ndadır. Kabir taşından mahrum olduğu için yeri belli değildir. Port­
re ressamı olarak ünlüdür.

208
llk tahsilini, Krikor Odyan Efendi'nin ( 1 834- 1 887) pederi Yazıcı Bo­
ğos Odyan-Bedrosyan'ırı ( 1 795 - 1 862) evindeki sınıfta yaptı. Önce, saray
ressamı Hovhannes Umed Beyzad'ın ( 1 809- 1 874) talebesi oldu. 1 838'de
resim eğitimini tamamlamak üzere, Boğos Odyan tarafından Paris'e gön­
derildi. Dönüşünde, Mekteb-i Tıbbiye-i Şahane'de resim hocalığı yaptı.
1 860 sıralarında Beşiktaş'taki Ermeni okulunda dahi aynı görevde bulun­
du. Bir müddet Üsküdar Surp Haç Kilisesi yönetim kurulu üyesi de oldu.
1 Temmuz 1 875'te Darülfunun'da açılan sergiye katıldı.
Eserleri arasında şunlar bilinmektedir: "Yazar N igoğayos Zorayan'ın
( 182 1 - 1 859) Portresi" ( Paris, 1 844; 1 9 1 1 'de, Zorayan'ın kızı Krisdine Pa­
pazyan'ın Üsküdar'daki evinde bulunmakta idi), şaheseri telakki edilen,
saka kıyafetiyle, "Atam'ın Portresi", velinimeti "Boğos Odyan'ın Portre­
si" ( 1 9 1 l 'de kızı mütercim Yevpime Odyan'ın [ 1 847-1 91 8] evinde idi).
1 867'de, hassa mimarı Garabed Amira Balyan'ın ( 1 800- 1 866) ölümün­
den sonra çizdiği portresi Beşiktaş Ermeni Kilisesi'ndedir. Bazı dini mahi­
yetteki tabloları da Üsküdar'daki Ermeni kiliselerinde bulunmaktadır. Sa­
ir eserleri 2 Ağustos 1 887'de Üsküdar'ın Yenimahalle semtine vuku bulan
büyük yangında heba olmuştur.

Rupen Seropyan
1 875 veya 1876'da Van'ın Erciş (Ermenice Arceş) kazasında doğmuş
ve 2 1 Ocak 1 9 1 7'de lstanbul'da ölmüştür. Sırapyon Seropyan'ın oğludur.
Sanayi-i Nefise Mektebi'nden ve Paris'teki Academie Julian'dan me­
zundur. Balat'taki Horenyan ve Gedikpaşa'daki Mesrobyan mekteplerin­
de resim hocalığı yaptı. Nuruosmaniye'nin köhne bir sokağında bir atöl­
ye de işletti. 3 Ekim 1 907'de Babıali yakınlarında açılan sergiye katılmış
ve ödül kazanmıştır.
Eserlerinden, iki tane "Davut Peygamber'in Portresi", "Meryem Ana
ile Kucağında Hazreti lsa" ( 19 1 3 ) ve "Halaskar lsa" ( 1 9 1 4) tabloları
192 1 'de Yenikapı'daki Ermeni kilisesinde bulunmakta idi. "Diken Taçlı
Hazreti lsa'nın Portresi" eskiden bir Ermeni şahsın nezdinde mevcuttu.
Ermeni Patrikhanesi'ndeki, eski patriklerin karakalem portrelerinden ba­
zılarını da o çizmiştir. 1 3 Mayıs 1 990'dd Yıldız Sarayı'nda düzenlenert mü­
zayedede ise yağlıboya bir manzara tablosu görülmüştür.

Serpasyan
Kanaatimizce, işbu kız ressamın soyadının doğru şekli "Çırpaşyan" ol­
malıdır. Zira, bu soyadım taşıyan Vanlı tanınmış bir aile mevcuttur ki, bir

209
kısmı halen Erivan'da, bir kısmı da Paris'te yaşamaktadır. Bu sanatkar
hakkında da bir bilgiye tesadüf edemedik.
1 Temmuz 1 875'te Darülfünun'da açılan sergiye katılanlar arasında adı
geçmektedir.

Serviçen
Bu kız ressam, ünlü tabip ve devlet.adamı Dr. Serviçen'in (Serovpe Vi­
çenyan, 1 8 1 5 - 1 897) meçhul bir kızı olmalıdır. Zira bilinen Mari ve Verjin
adlı kızları 1880'de evli idiler. Birincisi Dr. Mikayel Horasanciyan Efendi
( 1 835 - 1 903) ile, ikincisi ise Dr. Oikran Paşa Peştemalciyan'la ( 1 838- 1 894)
evlenmişlerdir. Binaenaleyh, matmazel olarak zikredilemezlerdi.
Matmazel Serviçen, en geç 1 845 sıralarında doğmuş olmalıdır. Zira,
1 867'de Paris'teki Beynelmilel Sergi'ye Osmanlı lmparatorluğu'ndan ka­
tılanlar arasında, birinci kısım, "Kahve Taşıyan Çerkes Esire" adlı yağlı­
boya tablosu ile ismi kayıtlıdır. Bu husus, kendisinin o yıllarda dahi ünlü
bir ressam olduğunu ispat etmektedir.

Boğos Şaşiyan
Saray tabipleri yetiştirmiş Katolik Şaşiyan ailesine mensup olması çok
muhtemeldir. Filhakika, bu ailenin ilk saray tabibi Dr. Boğos Şaşiyan'ın
( 1 744- 1 798) 1 775 sıralarında doğan Tovmas adlı eczacı oğlunun, Boğos
Şaşiyan isminde hukukçu bir evladı dünyaya gelmiştir ki, yaklaşık
1 800'de doğmuş olmalıdır. Binaenaleyh, ressam Boğos Şaşiyan, muhte­
melen bu şahsın torunudur. Diğer taraftan, ressam Boğos Şaşiyan, Dr. Bo­
ğos Şaşiyan'ın büyük oğlu Dr. Manuel Şaşiyan'ın ( 1 775 - 1 858) oğlu Dr.
Boğos veya Paulaki'nin ( 1 806- 1 887) torunu olamaz; zira, Dr. Arto Mez­
buryan'a ( 1 879- 1 95 7 ) göre, bu sonuncu evlenmişse de, evladı olmamıştır.
1 880 yılı Eylül ayında, Tarabya'daki Rum Kız Mektebi'nde Elifba Ku­
lübü tarafından düzenlenen sergiye iştirak etmiştir. 8 Nisan 1 88 1 'de ise
Tepebaşı'nda aynı kulübün tertip ettiği sergiye iki resimle katılmıştır. Os­
manlı gazetesi 76. sayısında kendisinden sitayişle bahsetmiştir.
Edhem Paşa ( 1 8 1 8- 1 893 ) , kendisine ve ressam Pierre Montani'ye,
"Usul-i Mimari-i Osmani" (l'Architecture Ottomane, Viyana, 1 873 ) adlı
eserinin planşlarını hazırlatmıştır. Yine Edhem Paşa'nın himmetiyle mey­
dana gelen, Les costumes populaires de la Turquie en 1 873 ( 1 873'te Türki­
ye'de Halk Kıyafetleri) adlı albümün planşlarına da Krikor Köçeoğlu ile
birlikte katkıda bulunmuştur.

210
EK:
Melkon Diratsuyan
Mıgırdiç Melkonyan'ın biyografisinde de beyan ettiğimiz mülahazata is­
tinaden, 8 Nisan 1881 tarihli sergiye katılan ressam, Melkonyan yerine iş­
bu sanatkar olmalıdır. Binaenaleyh terceme-i halini yazımıza ilave ediyoruz.
1 Şubat 1 837'de Beyoğlu'nda doğup yaklaşık 1 904'te yine lstanbul'da
ölmüştür. Portre ressamı olarak ün salmıştır.
1 857'de Venedik'teki Murad Rapaelyan Mektebi'nden, sonra da aynı
şehirdeki Güzel Sanatlar Akademisi'nden mezun oldu. Müteakiben lstan­
bul'a döndü. Taksim'deki, Yeniköy'deki ve Bursa'daki Ermeni Katolik kili­
seleri için yağlıboya aziz resimleri ve Devlet Şurası azası Hovhannes Tıngır
Efendi'nin ( 1 789-1 868) portresini hazırladı. Bir müddet sonra Feriköy'de
bir atölye açtı ki, 1 870 yılı büyük Beyoğlu yangınında, Venedik'ten beraber
getirdiği 40 kadar tablosu ile birlikte kül oldu. Afetin akabinde, Muradof
isminde bir Ermeni sarrafın desteğini gördü. Az sonra, Ermeni Katolik Baş­
patriği lstepannos Azaryan'ın ( 1 826- 1899) siparişi ile, İstanbul ve Anado­
lu Ermeni Katolik kiliseleri için aziz resimleri hazırladı. 1 880 ve 1 881 yılla­
rında, Beyoğlu'nda, Sakızağacı'ndaki Venedik Mıkhitaristlerinin mektebin­
de resim öğretmeni idi. Beyoğlu'ndaki Saint Esprit Kilisesi'ndeki "Sacre
Coeur de Jesus" adlı büyük boy tablo da onun eseridir. Sakızağacı'ndaki Er­
meni Katolik Başpiskoposluğu'nun salonunda bulunan, Başpatrik Azar­
yan'ın büyük boy yağlıboya portresi şaheseri addedilmiştir. Keza, Mikayel
Portukal Paşa'nın ( 1 842- 1 897), hayırsever Esayan'ın ve Dikran Karagöz­
yan'ın ( 1 834- 1 896), Dr. Simonof'un portrelerini de hazırlamıştır. Mıkhita­
ristlerden maada, Kadıköy'deki Aramyan ve Beşiktaş'taki Makruhyan mek­
teplerinde resim hocalığı yapmıştır. Yetiştirdiği en tanınmış talebeleri, Ed­
gar Şahin'le ( 1874- 1 947 ), Garabed (Charles) Atamyan'dır ( 1872- 1 947).

KAYNAKLAR
Arşaluys Araradyan (Ararat Şafağı), İzmir, 8 Şubat 1 846.
Sibel Asna, Pera Ressamlannın Biyografileri, lstanbul, 1 990.
Onnik Avedissian, Peintres et Sculpteurs Anneniens, Kahire, 1959.
Toros Azadyan, Harüramya Hopelyan Bezciyan Mayr Varjarani 1 830-1 930 (Bezciyan
Okulu 100. Yıl Jübilesi), lstanbul, 1930.
Toros Azadyan, Badmuıyun Esayan Varjarani 1 895-1 945 Hisnamya Hişadaragan
(Esayan Okulu Tarihçesi, 50. Yıl Jübilesi) , lstanbul, 1945 .
·

Azkaser (Ermenice gazete ), Kalküta, 30 Mayıs 1 846.


Mıgırdiç Boduryan, Hay Hanrakidak (Ermeni Ansiklopedisi), Bükreş, 1938.

211
Yeprem Boğosyan, Köçeyan Kertasdanı (Köçeyan Ailesi), Viyana, 1 96 1 .
Arisdages Bohcalyan, Agnarg Mı Hay Nıgarçutyan Vıra (Ermeni Resim Sanatına Bir
Bakış), Viyana, 1 989.
Raphael Cervati (Rafayel Çervati), Vindicaıeur Otıoman , Annuaire-Almanac du
Commerce et de l'Indusırie, Constantinople, 1881 ve 1 882.
Mustafa Cezar, Sanatta Banya Açılış ve Osman Hamdi, İstanbul, 1 97 1 .
Y. G . Çark, Türk Devleti Hitmetinde Enneniler, İstanbul, 1 953.
Engin Çizgen, Phoıography in The Ottoman Empire 1 839- 1 9 1 9, İstanbul, 1 987.
ipek Aksüğür Düben, Pera Ressamlan , 1 873- 1 908, İstanbul, 1 989.
Hımayak Ekserciyan, Hişadaragan Hınkyag Hopelyani Surp Haç Yegeğetsvo Osküdaru,
1 676-1 926 (Üsküdar Surp Haç Kilisesi'nin Beşinci Elli Yılı Jübilesi), İstanbul,
1926.
Ermeni Patrikhanesi Arşivi.
Exposition Universelle de 1 867 a Paris - Caıalogue general publie par la Commission Im­
periale, 2. baskı, Paris, 1 867(!).
Bedros Garabedyan, Hınkaıaryan Hişadagaran Samatyo S. Kevork Yegeğetsvo (Beş
Yüz Yıllık Samatya Surp Kevork Kilisesi Tarihçesi), İstanbul, 1 935.
Haygagan Sovedagan Hanrakidaran (Ermeni Sovyet Ansiklopedisi), Erivan, c. VII,
1 98 1 ; c. VIII, 1 982.
Hınçak (Çan, dergi) , İstanbul, 12 Nisan 1 888, sayı 14.
Kamik lstepanyan, Gensakrakan Pararan (Biyografik Sözlük), Erivan, 1 973.
Inıarızag Oratsuyıs Surp Pırgiçyan Hivanıanoısi Hayots (Surp Pırgiç Ermeni Hastane-
si'nin Mufassal Takvimi [Salname)), İstanbul, 1 892, 1 898, 1 899, 1 93 1 .
Simon Kapamaciyan, Kırbani Oraısuyıs (Cep Takvimi), İstanbul, 1922.
Reşad Ekrem Koçu, lsıanbul Ansiklopedisi, c. VIII.
Teorik (Teotoros Lapçinciyan), Amenun Dareısuyısı (Herkesin Yıllığı) , İstanbul,
1 908, 1 9 1 2, 1 9 1 3 , 1 922.
Arto Mezburyan, Hay yev Dzakumov Hay Pıjişkner (Ermeni ve Ermeni Asıllı Tabip­
ler), İstanbul, 1 950.
Harutyun Mırmıryan, Isdverk Hin Temkeru 1 635- 1 900 (Eski Simaların Gölgeleri),
İstanbul, 1 908.
Nor Lur (Yeni Haber, gazete), İstanbul, 20 Ağustos 1 934.
Kevork Pamukciyan, "Yervant Efendi Oskan ( 1 85 5 - 1 9 14): Dzmıntyan 1 25 Amya­
gin Artiv" (Yervant Oskan Efendi: Doğumunun 1 25. Yılı Münasebetiyle), Ku­
lis, no. 805, 1 Temmuz 1 980, s. 20-2 1 , 2 6.
Günsel Renda, Batılılaşma Döneminde Türk Resim San'an, Ankara, 1 977.
Armenak Bey Sakızyan, Anahid (dergi) , Paris 1 933, no. 1-2 ve 3-4; Pages d'Art Ar­
menien, Paris, 1 940.
Sovedagan Arvesd (dergi), Erivan, 1957 Ocak.
Vahram Torkomyan, Yeremya Çelebi Kömürciyan Isdambolo Badmutyun (Eremya Çe­
lebi Kömürciyan'ın İstanbul Tarihi), c. 1, Viyana 1 9 13; c. III, Viyana, 1938.
Pars Tuğlacı ( Parseğ Tuğlacıyan), Ayvazovski Türkiye'de, İstanbul, 1 983.
Bimen Zartaryan, "Yervant Oskan", ]amanak, 28 Ocak 1 945.

212
1 86 7 Yılı Paris Sergisine Katılan
Osmanlı Sanatkarları *

Tarih ve Toplum dergisinin, Kasım 1 99 1 sayısında Sayın Doç. Dr. Sem­


ra Germaner'in, "Osmanlı lmparatorluğu'nun Uluslararası Sergilere Katı­
lımı ve Kültürel Sonuçları" başlıklı değerli yazısını zevkle okumuştuk.**
Makalede, 1 867 yılı Paris Uluslararası Sergisi'ne geniş yer verilmişti. Ya­
zarın başlıca kaynağı, Salahaddin Bey'in La Turquie a l'Exposition Univer­
selle de 1 867 ( 1 867 Uluslararası Sergisinde Türkiye) adlı eseri olmuştur.
Muhteviyatında, bizi yakından ilgilendiren en önemli husus, sergiye
iştirak eden ressamlardan Matmazel Serviçen'in küçük adının kaydedil­
miş olmasıydı. Tarih ve Toplum dergisinin Ağustos 1 990 sayısında intişar
eden ve "Osmanlı Döneminde İstanbul Sergilerine Katılan Ermeni Res­
samlar" başlığını taşıyan yaznnızda,••• Matmazel Serviçen'den bahseder­
ken, Dr. Serviçen'in (Serovpe Viçenyan, 1 8 1 5 - 1 897) Mari ve Verjin ad­
larını taşıyan iki kızından biri olduğuna ihtimal vermiştik. Ancak,
1880'de evli olduklarına göre, matmazel zikredilmemeleri gerektiğini kay­
detmiştik. Sayın Germaner'in makalesinde de adı Virginia şeklinde geç­
tiği için, aynı şahıs olduğu anlaşılmaktadır.
Son günlerde, rahmetli dostumuz Dr. Arto Mezburyan'ın ( 1 879- 1957),
Ermeni tabipleri hakkında hazırladığı muazzam eserinin elyazmasında,
Saray tabibi Dr. Dikran Paşa Peştemalciyan'ın ( 1 838- 1 894) biyografisini
tetkik ederken, zevcesi Verj in Peştemalciyan'ın ölümü münasebetiyle, İs­
tanbul'da neşredilmiş Tıdak (Gözcü) adlı Ermenice haftalık gazetenin, 1 0
Şubat 1 930 tarihli nüshasında intişar eden bir yazının kupürüne rastgel­
dik ki, Galatasaray'daki Surp Yerrortutyun (nam-ı diğer Üç Horan) Kili­
sesi'nde yapılan cenaze töreninin tasvimamesi idi.
Bu kaynağa istinaden, mezkur kilisenin vefiyat kütüğünden, eski mesai
arkadaşımız, kilisenin katibi Vağarşag Çilciyan, Verj in Peştemalciyan'ın 1
Şubat 1930'da, 72 yaşında öldüğünü tespit etti. Böylece, doğum tarihi de,
1858 olarak meydana çıktı. Ancak, Matmazel Serviçen, 1 880'deki İstanbul
• Tarih ve Toplum dergisinde (no. 1 05 , Eylül 1 992, s. 35-37) yayınlanmışm.
• • Tarih ve Toplum, no. 95, Kasım 1 99 1 , s. 33-40.
•• • Tarih t•e Toplum, no. 80, Ağustos 1 990, s. 34-4 ! . Bkz. EKTK, c. III, s. 199- 2 1 2.

213
Sergisi'nden önce 1 867 yılı Paris Sergisi'ne de katıldığı için, mezkur tarih­
te dokuz yaşında olmasına imkan yoktur. Matmazel Serviçen, muhtemelen
Dr. Serviçen'in Akabi, Maritsa, Sırpuhi ve Acip adlı dört kız kardeşinden
biridir. Zira, bunlardan ancak ikincisinin evli olduğu bilinmektedir.
Bu hususu kaydettikten sonra, asıl mevzuya geçiyoruz. Bundan birkaç
yıl önce, 1 867 Paris Sergisi hakkında geniş bilgiler veren Exposition Uni­
verselle de 1 867 a Paris-Catalogue general publie par la Commission Imperial­
Oeuvres d' Art adlarını taşıyan Fransızca bir kataloğa rastlamıştık ve bize
lüzumlu olan sayfaların fotokopilerini almıştık. Paris'te basılan, fakat bas­
kı yılı kaydedilmeyen kitapta, sergide teşhir edilen sanat eserlerinden
bahsedilmektedir.
288+6 sayfadan ibaret olan gördüğümüz nüsha, kataloğun ikinci bas­
kısıdır.
Sergiye katılan ve eserleri katalogda kaydedilen devletler, sergideki sı­
ralarıyla şunlardır.
Fransa (s. 6), Hollanda (s. 10), Lüksemburg (s. 1 1 2 ) , Belçika (s. 1 13 ) ,
Almanya (s. 1 3 1 ), Hesse (s. 143 ) , Bade (s. 1 44) , Wurttemberg (s. 1 47 ) ,
Bavyera (s. 1 49), Avusturya (s. 1 6 5 ) , İsviçre (s. 1 76), İspanya ( s . 1 86),
Portekiz (s. 1 92), Yunanistan (s. 196), Danimarka (s. 1 99 ) , İsveç (s. 202),
Norveç (s. 206), Rusya (s. 209), İtalya (s. 2 15 ) , Vatikan (s. 227 ), Roman­
ya Prensliği (s. 232) , Türkiye (s. 234), Mısır (s. 237), Çin (s. 238), Japon­
ya (s. 239 ) , İran (s. 240), Amerika Birleşik Devletleri (s. 241 ) , Brezilya (s.
247 ) , Amerika Cumhuriyetleri (s. 249), İngiltere (s. 25 1 ).
Yukarda görüldüğü üzere, kataloğun 234-236. sayfaları Osmanlı İmpa­
ratorluğu'na hasredilmiştir. Sanatkarlar ve sanatlar beş sınıfa ayrılmıştır.
Birincisinde yağlıboya tablolar, ikincisinde muhtelif resimler ve desenler,
üçüncüsünde madalya üzerine oymalar ve gravürler, dördüncüsünde de­
senler ve mimari modeller, beşincisinde ise gravürler ve litografyalar yer
almaktadır.
Sayın Germaner'in kaydettiği şahıslar mahdut olduğu için, ilerde sa­
nat tarihçilerine faydalı olabilmek arzusu ile, biz burada hepsini eserleriy­
le birlikte tanıtıyoruz. Sanatkarların soyadları alfabetik sıra ile dizilmiştir.

I . YAGLIBOYA TABLOLAR
Ahmed Ali Efendi (İstanbul)
1 . "Sultan Abdülaziz'in Portresi"
Not: Bilahare Şeker Ahmed Paşa olarak tanınan ressam,
1 841 'de lstanbul'da doğup 5 Mayıs 1 907'de vefat etmiştir.

214
Bal (İstanbul)
2. "La Guzla"
Not: Gerek ressam, gerekse eserinin adının anlamı hakkında bir
bilgi elde edemedik.

Hamdi Bey (İstanbul)


3. "Çingenelerin Molası"
4. "Pusu kuran Zeybek"
5. "Katledilen Zeybek"
Not: Ünlü ressam Osman Hamdi Bey, 30 Aralık 1842'de İstan­
bul'da doğup 24 Şubat 19 l O'da orada vefat etmiştir.

C. Labbe (İstanbul)
6. "Avı Koruyan Köpek"
7. "Leylek ve Çaylak"
8. "Ara ( !) ve Kakatoes'in (kuş) Mücadelesi"
9. "Natürmort"
10. "Türk Kadını ve Çocuğu"
1 1 . "Portakalların Hasadı"
1 2 . "Natürmort"
Not: Hayatı hakkında bir bilgi elde edemedik. Sayın Germa­
ner'e göre, çoktan beri İstanbul'a yerleşmiş bir Fransız ressamdır.

De Launay (İstanbul)
1 3 . "Palermo'da Rahiplerin Gece Bekçiliği"
14. "Malborough Şarkısı"
1 5 . "Sicilya Karakolu"

Pierre Montani (İstanbul)


16. "Bursa'da, Sultan Mehmed Çelebi'nin ( 1 380- 142 1 ) Mezarı Başında
Dua"
1 7. "Bir Derviş Tarafından Ruhların Çağıniması"
1 8. 'Türk Genç Kızlar Okulu"
1 9. "Harem Parkının İçinde Eğlence"
20. "Yenikale Civarında Güneşin Doğuşu"
2 1 . "Deniz Manzarası"
22. "Üsküdar'dan Güneşin Batışının Görünümü"
Rıza Efendi (İstanbul)
23. "Okmeydanı Çayırı Manzarası"
Bedros Sırabyan (İstanbul)
24. "(Hazreti lsa'nın) Haçtan indirilmesi"

Zamanlar, Mekanlar, insanlar/ Kevnrk Pamukciyan F: 1 5 215


25. "Eyüp Sebili"
Not: Saray ressamı olarak da bilinen Sırabyan, 1 833'te Orta­
köy'de doğup 1 2 Temmuz 1 898'de Sofya'da vefat etmiştir. Sayın
Germaner'e göre, işbu sergiye pek çok tablosu ile katılmıştır.
Serviçen (Matmazel, İstanbul)
26. "Kahve Taşıyan Çerkes Esire"
Not: Baştaki mülahazatımıza ilaveten şu hususu da belirtelim ki,
Matmazel Serviçen, Dr. Serviçen'in meçhul kalmış bir kızı da
olabilir. Zira, Serçiven soyadını yalnız kendisi ve evlatları taşı­
mıştır.
Walker (Madam, İstanbul)
2 7. "Sultan Abdülaziz'in Portresi"
il. MUHTELİF RESiMLER VE DESENLER
De Launay (İstanbul)
l. "lstanbul'un Muhtelif Kıyafetleri ve El Sanatları"
Pierre Montani (İstanbul)
2. "Elle Renklendirilmiş Planşlar Albümü"
Leon Parville
3. "Desenler"
4. "Champ de Mars Park'ındaki inşaatların Desenleri"

Pregiosi (Cier, Cte) (Şövalye, Kont) (İstanbul)


S. "Saray-ı Hümayun Muhafızlarının Kıyafetleri"
Not: Soyadı bugün Preziosi şeklinde yazılan ve küçük adı Ama­
deo olan sanatkar, 1 8 1 6'da Malta'da doğup 28 Eylül 1 882'de Ye­
şilköy'de vefat etmiştir.

Diakonesler Okulları (İzmir vilayeti ve şehri)


6. "Desenler"
lphygenie Zipcy (Madam, İzmir)
7. "Genç Kız Portresi"
lII. MADALYA ÜZERiNE OYMALAR VE GRAVÜRLER
Anesti (İstanbul)
1 . "Kaidesi ve Kuması ile Çeşme"
Garnier ("İstanbul)
2. "Sultan'ın Büstü"

216
Hükümet (İstanbul)
3. "Kaidesi ve Kuması ile Çeşme"
Groppler (İstanbul)
4. "Somaki Vazolar"
Abdullah (Suriye vilayeti, Kudüs şehri)
5. "Kabartma ve Hakkedilmiş Kıymetli Taşlar"
Didob (Suriye vilayeti, Beytüllahim şehri)
6. "Sedef Üzerine Gravürler"
Hanno Habaci (Bağdat eyaleti, Musul şehri)
7. "Çivi Yazılı Kitabeler"
8. "Yarım Kabartma Parçalar"
İlyas (Suriye vilayeti, Babülmusa köyü)
9. "Mozayikler"
Mübarek ve Atik (Suriye vilayeti, Beytüllahim şehri)
10. "Haçlar"
iV. DESENLER VE MiMARi MODELLER
Dethier (Avusturya'nın imparatorluk ve krallık mektebinin müdürü,
Beyoğlu)
1. "İstanbul'un Eski Abidelerinin Etütleri ve Restorasyonları"
Not: Bir yıl kadar önce, Feriköy Latin Mezarlığı'nda, Charles
Dethier adında bir şahsın mezar taşına tesadüf etmiştik. Ancak,
aynı şahıs olduğunu düşünmek biraz güçtür. Zira, 2 2 yaşında
önemli bir mektebin müdürü olması pek muhtemel değildir.
Hükümet (İstanbul)
2 . "Boris Bonça Tarafından Çizilen, Bursa'daki Abidelerin Planları,
Kesitleri ve Cephe Projeleri"
Hükümet (İstanbul)
3. "Barborini ve Montani Tarafından Çizilen, Osmanlı Sergisi'nin
Planları, Kesitleri ve Cephe Projeleri"
Not: Sayın Germaner'in makalesinde, Barborini soyadı, Barbe­
rini şeklinde yazılmıştır.
Hükümet (İstanbul)
4. "Montani ve Barborini Tarafından Çizilen, İstanbul Abidelerinin Plan­
ları, Kesitleri ve Cephe Projeleri"
Leon Parville (İstanbul)
5. "Mimari Proje, Mezar"
V. GRAVÜRLER VE LİTOGRAFYALAR
Ali Efendi (İstanbul'daki Takvimhane ressamı)
1 . "Taş Üzerine Hakkedilen Padişah Tuğrası ve Sureti"
2. "Üsküdar'daki Selimiye Camii'nin Bakır Üzerine Planşı ve Sureti"
3. "Bakır Üzerine Çiçek Sepeti Planşı"
4. "Tuğra Planşının Sureti"
Bourgeois (İstanbul)
5. "Arap Sanatları"
Uon Parville (İstanbul)
6. " I S. Yüzyıla Ait Türk Mimarlık ve Dekorasyonlar Defteri"

Burada makalemiz sona ererken, temennimiz, Osmanlı Devleti'nin


bütün dış ülkelerde katıldığı sergilerdeki Osmanlı pavyonları hakkında,
kapsamlı bir çalışmanın hazırlanmasıdır. Zira bu gibi bir eser, Türk sanat
tarihi bakımından önemli bir boşluk dolduracaktır.

218
Osmanlı Döneminde Fotoğrafçılık *

Engin Çizgen, Photcıgraphy in ıhe Oıtoman Empire , 1 839- 1 9 1 9, Haşet Kitabe­


vi yayını, Kervan Basımevi, İstanbul, 1 987, 23 1 sayfa ( 22x28 cm).

Osmanlı Döneminde lstanbul'da faaliyette bulunan fotoğrafhaneler,


bugüne kadar ciddi bir araştırma mevzuu olmamıştı. Bu büyük boşluğu, Sa­
yın Engin Çizgen Hanım'ın işbu İngilizce eseri büyük ölçüde doldurmakta­
dır. Önsözden de anlaşılacağı veçhile, kitap, müellifin uzun yıllar süren de­
vamlı ve metodik çalışmalarının mahsulüdür. Kendilerine nar �zane yar­
dımda bulunmamız hasebiyle, bu hususu şahsen müşahede etmişizdir.
Haşet Kitabevi tarafından neşredilen bu büyük eser, müellifin eşi Sayın
Gültekin Çizgen'e ithaf olunmuştur. Önce muhteviyatını tanıtmak istiyoruz.
7. sayfada, başlıkların fihristi dercedilmiştir. 9- 1 1 . sayfalarda, önsöz yer
almaktadır. 13- 19. sayfalarda fotoğrafçılığın yurdumuza girişinin etkenleri
açıklanmaktadır. 20-27. sayfalarda ilk devreden bahsedilmektedir. 28-45.
sayfalarda yurdumuzdaki fotoğrafçılığın muhtelif dalları tanıtılmaktadır.
46-53. sayfalarda İstanbul ve Anadolu'daki fotoğrafçıların alfabetik bir lis­
tesine yer verilmiştir. 54- 1 79. sayfalar fotoğrafçıların biyografilerine tahsis
edilmiştir. 1 80- 187. sayfalarda Osmanlı devrinde lstanbul'da neşredilen fo.
toğrafçılıkla ilgili eserler, kronoloj ik sıra ile tanıtılmıştır. 1 88. sayfada fo.

• Tarih tıe Toplum dergisinde (no. 48, Aralık 1 987, s. 27-29) yayınlanmıştır. Pamukci­
yan aynı derginin bir sonraki sayısında "Okuyucu Mektupları" sayfasında (no. 49,
Ocak 1 980, s. 2) yayınlanan "Osmanlı Dönemi'nde Fotoğrafçılık'a Ek Bilgi" başlıklı
kısa yazısında, bu makaleden sonra eline iki mektup geçtiğini belirtmiş ve bu mek­
tuplar hakkında şu bilgiyi vermiştir:
"3 Ağustos 1 908 tarihini taşıyan birincisinde, Üsküdar'daki Surp Haç Kilisesi'nin
çevresinde ikamet eden, Hovhannes Şakaryan'ın oğlu fotoğrafçı Bedros Şakaryan'ın,
7 Nisan 1 9 1 9 tarihini taşıyan ikincisinde ise yeri açıklanmayan, fotoğrafçı Mıgırdiç
Sakayan'ın isimleri geçmektedir. Bunlardan birincisinin yalnız soyadı bilinmekteydi,
ikincisi ise tamamen meçhuldü."
Makalede ele alınan kitabın yazarı Engin Çizgen [Özendes] cevabi yazısında ('"Os­
manlı Döneminde Fotoğrafçılık' Eleştirisi Üzerine", Tarih tıe Toplum, no. 50, Şubat
1 988, s. 2), Pamukciyan'ın eleştiri ve katkılarından, il. Abdülhamid'in saltanat süresi,
fotoğrafçı Ernest de Caranzo/Caranza'nın soyadı ve fotoğrafçı Weinberg'in Alman ola­
bileceği konusunda yazdıklarına karşı çıkmış ve fotoğrafçılar Pascal Sebah ve Aşil Sa­
mancı'nın Ermeni Katolik olduklarına ilişkin yeterli kanıt bulunmadığını belirtmiştir.

219
toğrafçılık dönemine ait Osmanlı padişahlarının bir şeceresine tesadüf et­
mekteyiz. 190-205 . sayfalarda 1829- 1 9 1 8 yılları arasında, yurdumuzda ge­
çen önemli vakaların muhtasar bir kronoloj isi bulunmaktadır. 206-2 14.
sayfalarda dipnotları dercedilmiştir. 2 1 5-219. sayfalar bibliyografyaya ayrıl­
mıştır. Ve nihayet, 220-23 1 . sayfalar da indekse tahsis edilmiştir.
Yazımızm ikinci kısmında, kitapta tesadüf ettiğimiz bazı ehemmiyetsiz
hataları 've bazı yeni bilgileri açıklayacağız ki, şayet ikinci baskısı yapılır­
sa, bu hususlar da nazar-ı dikkate alınsın.
1. 1 5 . sayfada, fotoğrafçı Papazyan Biraderler'den biri olarak takdim
edilen resimdeki şahıs, aslında tanınmış aktör Haçik Papazyan'dır ( 1 845-
1877) ve kendisini Amerika Korsan/an adlı piyesteki Andre rolünde temsil
etmektedir. I Biyografisinde ise, fotoğrafçılıkla uğraştığına dair herhangi bir
kayıt yoktur. Hata, bir soyadı benzerliğinden meydana gelmiş olacaktır.
2. 1 8. sayfada, Galata Köprüsü hakkında verilen bilgide, Haliç'te ilk
köprünün muhtemelen 1 836'da inşa edildiği kaydedilmiştir. lşbu tarih
doğrudur. Filhakika, tarihçi Avedis Berberyan ( 1 798- 1 873 ), köprünün 6
Ekim 1 836'da hizmete girdiğini bildirmiş ve yerini de, Azapkapı ile Un­
kapanı arasında olarak açıklamıştır ki, bugünkü mahalde bulunduğu an­
laşılmaktadır. 2
3. Aynı sayfadaki üçüncü paragrafın altıncı satırında geçen 1 836 tari­
hi, kanaatimizce 1 863 olmalıdır. Zira üçüncü ve dördüncü rakamların yer
değiştirdiği anlaşılmaktadır.
4 . 20. sayfada, Takvim-i Vekayi'nin Rumca ve Ermenice olarak da neş­
redildiği kaydedilmemiştir.
5. 23 . sayfada, Sultan Abdülhamid'in padişahlığının süresi, 32 yerine
33 yıl olmalıdır. Zira, 1 9/3 1 Ağustos 1 876'ta tahta çıkmış ve 27 Nisan
1 909'da tahttan indirilmiştir.
6. 26. sayfada bahsedilen Beyoğlu'nun büyük yangını_ 1 87 l 'de değil,
24 Mayıs 1870'te vuku bulmuştur ve Feridiye Sokağı'ndan başlamıştır.3
7. 28. sayfada zikredilen fotoğrafçılara, 1 843'te Galata'da faaliyette
bulunan Alman Abresche'yi veya Apresche'yi ilave etmek lazımdır. Mez­
kur şahsın 2 1 Mart 1 843'te Galata'da çekmiş olduğu N igoğos Hovyan'ın
( 1 797- 1 858) daguerreotype bir fotoğrafını, seneler önce rahmetli Dr. Arto
Mezburyan'ın ( 1 879- 1 957) nezdinde görmüştük.
8. 46. sayfada kaydedilen, Kayseri'de faaliyette bulunan dördüncü fo­
toğrafçının soyadı "Youssofian" yerine "Youssoufian"; İzmir'deki fotoğraf­
çılardan beşincisinin soyadı "Bayadjian" yerine "Boyadj ian" olmalıdır.

220
9. 48. sayfadaki Erzincan fotoğrafçılarından birincisinin adı "Hima­
yeh" yerine "Hımayak", Maraş'taki yegane fotoğrafçının soyadının imlası
"Varzabedian" yerin·e "Varzhabedian" (Varjabedyan) olmalıdır. İkinci sü­
tundaki "de Caranza" soyadı, Yetvart Alyanakyan'a ( 1 874- 1 949) göre "de
Caranzo"dur.4 Üçüncü sütundaki dördüncü soyadı "Hougassian" yerine
"Ghougassian" ve "Mazian" da "Moziyan" veya "Mozyan" ol-malıdır.
10. 49. sayfadaki "Tchamlidjian" yanlıştır. Bu soyadım taşıyan bir fo­
toğrafçı yoktur. Ancak, Takvor Çırakyan'ın Üsküdar'ın Selamsız Mahal­
lesi'nde açtığı fotoğrafhane, "Çamlıca" adını taşımıştır.
1 1 . 78. sayfada, Paskal Sebah'ın Levanten olduğu kaydedilmiştir. Ha­
kikatte kendisi Ermenidir ve çok muhtemelen Katolik dinine mensuptur.
Bu husustaki delilimiz, Katolik rahibi Boğos Boynueğriyan'ın, bir eserinin
fotoğrafçılar bölümünün başında, "Abdullahyanlar ve Sebahyanlar mille­
timize büyük şeref ve iftihar kazandırmışlardır" demesidir.5
1 2. 144. sayfada adı geçen Aşil Samancı'nın aslen Ermeni Katolik ol­
duğu kaydedilmemiştir. Bu hususu, 1983'te, Üsküdarlı fotoğrafçı mütevaf­
fa Jirayr Amiryan tarafımıza açıklamıştı.
1 3 . 1 80. sayfada yalnız soyadı kaydedilen S. Torosyan'ın, küçük adı
Sarkis'tir. Eserinin adı Risale-i Fotografya yerine, Risale-i Fotograf olmalı­
dır. Kaydedilmeyen sayfa adedi ise 43'tür.6 İşbu listeye, H. Terziyan'ın,
l 905'te İstanbul'da neşredilen Lusanıgarçutyun (Fotoğrafçılık) adlı Erme­
nice kitabı da ilave edilmelidir.
14. 207 . sayfadaki 8. notta ismi geçen Ruhen Manassa'nın soyadının
doğru şekli Manas'tır.
1 5 . 2 1 8. sayfanın altındaki 1 998 tarihi, 1 898 olarak düzeltilmelidir.
16. 225. sayfadaki "Kessirbachian" soyadı kanaatimizce "Kessikbachi­
an" olmalıdır.
Yazımızın sonunda, birkaç fotoğrafçı ve fotoğrafhane hakkında, eserde
kaydedilmeyen bazı bilgiler sunuyoruz.
1 . Tarafımızdan görülen M. S. Papazian Freres Fotoğrafhanesi'nde çe­
kilmiş bir fotoğrafın arka kısmında, İstanbul'dan maada, Paris, Yama, Üs­
küdar ve Bursa'da dahi şubeleri bulunduğu işar olunmuştur. İstanbul'daki
adresi ise Beyazıt, Okçularbaşı Sokak No. 45'tir.
2. Tarafımızdan görülmüş, "Photographie Mezak" adlı bir fotoğrafhane­
de çekilen bir resmin arkasında, Ermenice olarak da adı kaydedilmiştir. Ma­
jak, Kayseri'nin Ermenice eski adı olduğuna göre, fotoğrafçının Kayseri'de
doğduğu veya fotoğrafhanenin Kayseri'de bulunduğu tahmin edilebilir.

221
3. Kuzenim Bay Artaki Zambakciyan'ın nezdinde, K. K. Dildilyan'ın
Kastamonu'daki fotoğrafhanesinde çekilmiş, 5 Aralık 1 892 tarihli bir fo­
toğraf mevcuttur. Fotoğrafçı her ne kadar biliniyorsa da, faaliyette bulun­
duğu yıllar için, mezkür tarih ehemmiyeti haizdir.
4. Rahmetli dedem Kevork M. Pambukciyan'ın ( 1 83 2- 1 895 ) kardeşi
Mesya Pambukciyan'ın, Loğofet ve Makarios isimli oğullarının bir fotoğ­
rafı, 1900 sıralarında Adana'da, Nersesyan Fotoğrafhanesi'nde
. çekilmiştir
ki, Engin Hanım'ın kitabında kaydı yoktur.
5. Tokat'ta kain Yervant Nalbantyan isminde bir fotoğrafçının adı, İs­
tanbul'da neşredilmiş olan Hanrakidak (Ansiklopedi) dergisinin 28 Hazi­
ran 1 903 tarihli sayısında geçmektedir ( s. 5 5 ) .
6. Fotoğrafçı Hagop Semerciyan ( 1 898- 1 95 5 ) , 1909'da Aram Bali­
yan'ın Pangaltı'daki Venüs Fotoğrafhanesi'nde çalışmaya başlamıştır. İşbu
notumuz, 1 987 yılı Ocak ayında verildiği için, kitaba geçmemiş olduğu
anlaşılmaktadır.
7. Torunu, Bayan Madeleine Kepekliyan-Dionyan'ın tarafımıza verdi­
ği şifahi bilgiye göre, dedesi Jerom Sıvaciyan ( 1 880- 1 920) da, "Apollon"
isminde bir fotoğrafhane işletmiştir. Ancak, işbu fotoğrafhanenin, Aşil
Samancı'nın aynı adı taşıyan fotoğrafhanesi ile ilişkisi olup olmadığı bi­
linmemektedir.
8. Eğitimci Kalust Malatyan ( 1 860- 194 1 ) Patrik Mağakya Başpisko­
pos Ormanyan'a ( 1 841 - 19 1 8) Üsküdar'dan yazdığı 1 0 Haziran 1 903 ta­
rihli bir mektupta, akrabası Mınatsagan Sabancalıyan'ı, Beyoğlu'nda, Al­
man fotoğrafçısı Vahenberg'in hizmetine verdiğini beyan etmiştir. Bu şa­
hıs Jean Weinberg olabilir. Ancak, Engin Hanım'ın kitabında, o Polon­
yalı Yahudi olarak zikredilmiştir (s. 2 14).
Sözümüz burada sona ererken, bu gibi muazzam bir eseri meydana ge­
tirmeye muvaffak olduğundan dolayı, müellifine candan tebriklerimizi su­
nar, Anadolu'daki fotoğrafhaneler hakkında da böyle etraflı bir çalışma
hazırlamasını temenni eder ve kendilerine engin başarılar dileriz.

l. Şarasan (Sarkis Tütünciyan), Tırkahay Pemın yev ir Kordziçnerı (Türkiye Erme­


nileri Sahnesi ve Yaratıcıları) , lstanbul, 1 9 1 5 , s. l 1 0.
2. Avedis Berberyan, Badmuıyun Hayoıs (Ermeniler Tarihi), İstanbul, 1 87 1 , s . 492.
3. Mardiros Hancsyan, Harürkısanıhinkamya Hopelyan Perayi Surp Yerrorıuıyun Yc­
geğeısvo ( Bcyoğlu'ndaki Ü ç Horan Kilisesi'nin 1 2 5. Yılı Anısına), İ stanbul,
1932, s. 1 1 ı .
4. Yetvart Alyanakyan, "At Meydanı , Jamanak, 1 8 Temmuz 1945.
"

222
5. &ğos &ynueğriyan, Kordz Ga Kordzot Çiga (İş Var Çalışan Yok) , İstanbul,
1 879, s. 79.
6. H. A. lstepanyan, Hayadar Turkeren Kırkeri Madenakidutyun (Ermeni Harfli
Türkçe Kitaplar Bibliyografyası), Erivan, 1 985, s. 75.

223
Robert Anhegger Annağanı *

Türkische Mis�ellen: Robert Anhegger Festschrift/Armağanı/Melanges , Varia Turcica,


no. 9, Fransız Anadolu Araştırmaları Enstitüsü yayını, Divit Matbaası, İstanbul,
1 987, 369 sayfa.

Bundan yaklaşık iki yıl önce, aziz dostumuz Dr. Robert Anhegger'in
doğumunun 75. yıldönümü münasebetiyle bir hatıra kitabı neşredileceği­
ni işitince, çok sevinmiştik. Az sonra, bizim de bir yazı ile katkımız teklif
edilince, memnun kalmıştık.
Kitap, Fransız Anadolu Araştırmaları Enstitüsü tarafından, Varia Tur­
cica serisinin IX. cildi olarak neşredilmiştir. Neşriyatı yöneten heyette,
Sayın Jean-Louis Bacque-Grammont, Sayın Barbara Flemming, Sayın
Macit Gökberk ve Sayın llber Ortaylı bulunmuştur. Redaksiyonu ise Sa­
yın Gudrun Schubert deruhte etmiştir. ,
Kapak resminin ve isim sayfasının ortasında, Dr. Robert Anhegger'in,
Sayın Hans Schubert tarafından çizilmiş karakalem portresi görülmekte­
dir. İsim sayfasının arkasında, son yıllarda çekilmiş bir fotoğrafına yer ve­
rilmiştir. Müteakiben Önsöz bulunmaktadır. Bunu da Fihrist takip et­
mektedir.
Makaleler, yazarların soyadlarının alfabetik sırasıyla tasnif edilmiştir.
Birinci yazı Sayın Gudrun Schubert tarafından hazırlanmış olup, Dr.
Anhegger'in biyografisine hasredilmiştir (s. 1 -4).
İkinci yazı "Dr. Robert Anhegger ve İstanbul Türk-Alman Kültür Mer­
kezi" başlığını ve Sayın Macit Gökberk'in imzasını taşımaktadır (s. 5-7).
Üçüncü yazı Almancadır ve Sayın Martin Mooij'in imzasını haizdir.
Yazar, Dr. Anhegger'in Hollanda'daki faaliyetlerinden bahsetmektedir (s.
9- 1 7 ) .
Dördüncü yazı "Değişen Kütüphane Anlayışı v e Münif Paşa" başlığını
ve Sayın Meral Alpay'ın imzasını taşımaktadır. Yazar, Münif Paşa'nın
( 1 828- 1 9 1 O) yurdumuzdaki kütüphaneciliğin gelişmesinde oynadığı rol
üzerinde durmaktadır (s. 19-24).

• Tarih ve Toplum dergisinde (no. 5 7 , Eylül 1 988, s. 57-58) "Kitabiyat" sayfasında ya­
yınlanmıştır.

224
Beşinci yazı İngilizce. olup, Sayın Edith Gülçin Ambros'un imzasını ta­
şımaktadır. Muhteviyatında, methiye yazan şairlerden bahsedilmektedir
(s. 25-3 3 ) .
Altıncı yazı "Harem Onarımlarında Bir Rastlantı Sonucu Ortaya Çı­
karılan Büyük Havuz" başlığını ve Dr. Anhegger'in zevcesi Sayın Mualla
Anhegger-Eyüboğlu'nun imzasını taşımaktadır. Araştırmacı, 196 l 'de Top­
kapı Sarayı içinde meydana çıkardığı havuz hakkında bilgi vermektedir
(s. 3 5 -43 ) .
Yedinci yazı Fransızca olup, Sayın Jean-Louis Bacque-Grammont'un
ve Sayın Nicolas Vatin'in imzalarını taşımaktadır. Muhteviyatında, Şi­
le'deki Açıkhava Müzesi'nde bulunan eski mezar taşı kitabeleri, Latin
harfleriyle sunulmuştur (s. 45-54). 55-6 1 . sayfalarda ise 2 1 adet mezar ta­
şının fotoğrafları görülmektedir.
Sekizinci yazı "Sırp-Hırvat Halk Destanlarında Üç Yeniçeri Destanı" baş­
lığını ve Sayın Duşanka Bojaniç-Lukaç'ın imzasını taşımaktadır (s. 63-68).
Dokuzuncu yazı "Nasreddin Hoca'nın Kişiliğini ve Fıkralarını Yorum­
lama Denemeleri Üzerine" başlığını ve Sayın Pertev Naili Boratav'ın im­
zasını haizdir (s. 69-83 ). Arkasında bir Bibliyografya (s. 83-84) ve Fran­
sızca bir özet mevcuttur (s. 85 ).
Onuncu yazı Sayın Alexander von Bormann'ın imzasını taşımakta
olup, Almancadır. Batı Almanya'da yaşayan ve Almanca lirik şiirler ya­
zan Türk şairleri tanıtılmaktadır (s. 87-102 ) .
Fransızca olan on birinci yazı Sayın Marie-Christine Boines-Varol'un
imzasını taşımaktadır. Geçen asrın sonlarında ve yüzyılımızın başlarında, İs­
tanbul'un Balat semtindeki beslenme sorunu incelenmektedir (s. 103- 1 1 5 ).
İngilizce olan ve Sayın Suraiya Faroqhi'nin imzasını haiz on ikinci yazı,
16. yüzyılın sonlarında ve 17, yüzyılın başlarında, Anadolu'yu kasıp kavuran
Celali İsyanlarına hasredilmiştir. Araştırma bilhassa istifade edilen muhtelif
dillerdeki kaynakların zenginliği ile göze çarpmaktadır (s. 1 1 7- 1 30).
Almanca olan ve Sayın Barbara Flemming'in imzasını taşıyan on
üçüncü makale, Abdülhamid'in saltanat yıllarında Batıdan lstanbul'a ge­
len romantik yazarlara tahsis edilmiştir ( s. 1 3 1 - 1 43 ) .
Yine Almanca olan ve Sayın Erika Glassen'in imzasını taşıyan on dör­
düncü yazıda Osmanlı düşünce tarihinden bahsedilmektedir. Yazar, muh­
telif dillerdeki birçok kaynaktan istifade etmiştir (s. 1 45- 1 66).
On beşinci yazı "Divan Edebiyatında Şehirler" başlığını taşımaktadır
ve sayın üstat Orhan Şaik Gökyay'ın kaleminden çıkmıştır. İşbu makale,
kitabın en ilginç ve değerli yazılarından biridir (s. 1 67 - 1 78 ).

225
On altıncı yazı, Sayın Lili Jampoller'e aittir ve Almancadır. Yazar, res­
sam Marius Bauer'in ( 1 867- 1 925'ten sonra) 1 888'de lstanbul'a yaptığı ilk
seyahatinde, şehrimizden yazdığı altı mektubu tanıtmaktadır (s. 1 79-
1 85 ) . Sonunda, ihtiva ettikleri resimlerle göze çarpan mektupların ve di­
ğer iki vesikanın fotokopileri mevcuttur ( s. 1 86- 1 9 1 ).
On yedinci yazı Sayın Cemil Koçak tarafından kaleme alınmıştır ve
Almancadır. Mevzuu, Birinci Dünya Savaşı'ndan sonraki Türk-Alman
ilişkileridir (s. 1 93 - 1 98).
On sekizinci yazı Sayın Klaus Kreiser'in imzasını taşımaktadır ve yine
Almancadır. Muhteviyatında, Osmanlı ve Cumhuriyet dönemlerindeki
Türkçe tercümelerden bahsedilmektedir (s. 1 99-2 1 1 ) .
On dokuzuncu yazının başlığı, "İstanbul Tekkelerine Ait Bir Kaynak:
Dergehname"dir ve Sayın Günay Kut ve Sayın Turgut Kut tarafından ha­
zırlanmıştır. Önce, Mü'min-zade Seyyid Ahmed Hasib Efendi ve "Dergeh­
name" adlı şiiri tanıtılmaktadır. Vesika, İstanbul tekkelerinin tarihi için
mühim bir mehazdır. Müteakiben, İstanbul tekkeleriyle ilgili yazma ve
basma kaynakların bibliyografyası mevcuttur. Sonunda ise tekkelerin al­
fabetik bir fihristi bulunmaktadır (s. 2 1 3 -236).
Yirminci yazı Sayın Bernard Lewis tarafından İngilizce olarak kaleme
alınmıştır ve Ortaçağ İslam dünyasının yurdu, parası ve hakimiyeti ile il­
gilidir (s. 237-242).
Almanca olan yirmi birinci yazı Sayın Nicolette Mout'un imzasını ta­
şımaktadır. Yazar, 1 6 . yüzyılda Batıda basılan Türklere dair eserleri tanıt­
maktadır (s. 243-25 2 ) .
Yirmi ikinci yazı Sayın Wolfgang Müller-Wiener tarafından Almanca
kaleme alınmış olup, lstanbul'daki Tersane-i Amire'nin tarihi incelen­
mektedir. Zaman kapsamı, Fatih Sultan Mehmed devri ile Birinci Cihan
Harbi arasındadır. 42 no'lu dipnotta, iki yanlış müşahede ettik. Birincisi,
Melling'in doğum tarihi 1 763 yerine 1 773 olmalıdır. Eserinin adının doğ­
ru şekli ise Voyage pittoresque a Constantinople et sur les rives du Bosphore'dur
(s. 253-267). Makalenin sonunda, kıymetli eski gravürler ve planlar da
mevcuttur (s. 268-273 ) .
Yine Almanca olan yirmi üçüncü yazı Sayın Rudolf Nunn'un imzası­
nı haizdir. Muhteviyatında, Goethe Enstitüsü ile Türk-Alman kültür iliş­
kilerinden bahsedilmektedir (s. 275-278).
Yirmi dördüncü yazı Sayın Cüneyt Ölçer'e ait olup, "Osmanlı Delege­
lerinin Katıldığı Kongrelere Ait Yedi Madalya" başlığını taşımaktadır (s.
279-285).

226
Yirmi beşinci yazı İngilizcedir ve muharriri Sayın l lber Omylı'dır.
Mevzuu, 1 740- 1 770 yılları arasındaki Osmanlı-Habsburg ilişkileridir (s.
287-298).
Yirmi altıncı yazı Almanca olup, Sayın Katharina Otto-Dom tarafın­
dan kaleme alınmıştır. Konusu, Sivrihisar'daki Haznedar Camii'dir. 1 5 .
yüzyıla ait işbu ibadetgahın mukaddes yerleri, diğer camilere nazaran bir
özellik taşımaktadır (s. 299-307) . Yazının 308-3 1 6. sayfalarında ise muh­
telif gravürler ve resimler bulunmaktadır.
Yirmi yedinci yazı " 1 7 1 6 Yılı Varadin Harbi Hakkında Ermeni Harfli
Türkçe Bir Destan" başlığını ve imzamızı taşımaktadır. Bazı hususlara is­
tinaden, şairinin Venedik Mıkhitarist rahiplerinden Hagop Puzayan
( 1 690?- 1 73 7) olduğuna kanaat getirilmiştir. Yazımız basıldıktan sonra eli­
mize geçen, Viyana Mıkhitaristler Kütüphanesi'nin, 1 895'te mezkôr şe­
hirde neşredilen ilk elyazmalar kataloğunu gözden geçirirken, 1 60 ve 5 1 4
no'lu elyazmalarda, işbu destanın iki metnine daha rastladık. Her ikisin­
de de, şairin, adı geçen Rahip Puzayan olduğu kaydedilmiştir. Böylece, ka­
naatimizin doğru olduğu meydana çıkmıştır (s. 3 1 7-329).
Almanca olan yirmi sekizinci yazı, Sayın Annemarie Schimmel'in im­
zasını haizdir ve Yahya Kemal Beyatlı ( 1 884- 1 958) ve zamanı ile ilgilidir
(s. 33 1 -347 ).
Yine Almanca olan yirmi dokuzuncu ve son yazı Sayın Andreas Tıet­
ze'ye aittir. Mevzuu, Türkçe sözlükler ve Evangelinos Misailidis'in ( 1 820-
1 890) eseridir (s. 349-368). Sayın Dr. Robert Anhegger'in, 80. doğum yıl­
dönümünde de, bu gibi değerli bir armağanla kutlanmasını candan dileriz.

227
Eremya Çelebi Kömürciyan'ın
Osmanlı Padişahları Tarihi *

1 5 Temmuz 1 995 tarihi, 1 7. yüzytl Ermeni edebiyatının en mümtaz si­


mast olan, büyük tarihçi, şair, edip, mütercim, matbaact ve millet görev­
lisi Eremya Çelebi Kömürciyan'ın ölümünün 300. ytldönümüne tesadüf
etmektedir. Bu vesile ile, Müteferrika için yeni makalemizi, işbu ünlü şah­
siyete hasretmeyi bir vicdan borcu saydtk. Zira, gençliğimizden beri, ken­
disine karşt büyük bir hayranlık beslemekteyiz. Filhakika, uzun olmayan
ömrü esnasında, hem sayt, hem de bilhassa değer baktmından, emsalsiz
eserler meydana getirebilmiştir.
Astl mevzuya geçmeden, soyu ve hayatt hakkında bilgi vermeyi lü­
zumlu görüyoruz.

Ataları
Eremya Çelebi'nin atalannın Kafkasyalı olduğu anlaştlmaktadtr. Zira,
tarafımtzdan neşredilen "lstanbul'un 1 660 Yangınt Tarihi"nde, bizzat ken­
disi, cetlerinin doğudan Taranağ (Kemah) bölgesine geldiklerini kaydet­
miştir. l Buradan da, 16. yüzytlın sonlarında ve 1 7. yüzyılın ilk çeyreğinde,
Anadolu'yu kastp kavuran Celali lsyanlan esnasında, yine kendi ifadesi­
ne göre, Gelibolu'ya stğınmtşlardtr. Soylarının bilinen en eski şahst Sar­
kis'tir ki, rahmetli Hrand Der-Andreasyan'a ( 1 892- 1978) göre, 1 590'da
Gelibolu'da vefat etmiştir.2 Aile şeceresine göre de, onun oğlu Naha­
bed'dir ki, 1 600'de Kemah'ın Hocayents köyünden Gelibolu'ya gelmiş ve
1 6 1 2'de orada ölmüştür. Eşi Huğita ise 29 Aralık 1 655'te lstanbul'un Ba­
lat semtinde vefat etmiştir. Nahabed'in büyük oğlu Papaz Der Mardiros
da, yine aym kaynağa göre, 1 608'de Gelibolu'da doğup 1 68 1 yılı Ocak
ayında lstanbul'un Langa semtinde vefat etmiştir. 1 639'da Kudüs'te papaz
takdis edilmiştir. Hisardibi'ndeki, bugün mevcut olmayan Surp Sarkis Ki­
lisesi'nde başpapazlık görevinde bulunmuştur.

• Müteferrika dergisinde ( no. 5, Bahar 1995, s. 147- 1 56) "Eremya Çelebi Kömürci­
yan'm ( 1 63 7 - 1 695) Dört Yüz Yıllık Osmanlı Padişahları Tarihi" başlığıyla yayınlan­
mıştır.

228
Biyografisi
Eremya Çelebi, yukarıda adı geçen Der Mardiros'un büyük oğludur.
1 2 Mayıs 1 63 7'de lstanbul'un Vlanga veya Langa semtinde doğmuştur.
Dokuz yaşında iken, Ermenice okuyup yazmayı öğrenmiştir. Surp Sarkis
Kilisesi'nin papazlarından Der Hovhannes hocası olmuştur. 14 Şubat
1 649'da mugannilik derecesini almıştır. 5 Ağustos 1 649'da, annesi Huği­
ta ( ?- 1 663 ) ve onun dayısı Hacı Ampakum'la beraber, deniz yolu ile Ku­
düs'e gitmişler ve 27 Mayıs 1 650'de İstanbul'a dönmüşlerdir. 1 65 l 'de
Hacı Ampakum kendisini evlatlık edinmiştir. Bir müddet yanında ek­
mekçilikle uğraşmışsa da, az sonra işinden ayrılmıştır. 27 Nisan 1 653'te
Eçmiyadzin Gatoğigosu 1. Pilibbos ( 1 592- 1 65 5 ) İstanbul'dan ayrılırken,
onunla beraber Sivriada'ya gitmiş ve ertesi gün İstanbul'a avdet etmiştir.
1 6 Mayıs 1 653'te ise Başpatriği teşyi etmek için, babası ile birlikte Bur­
sa'ya hareket etmiştir. Ertesi gün oraya varıp, zenginliği ile ünlü �ndon
Çelebi'nin misafiri olmuşlardır. 2 Haziran 1 653'te geri dönmüşlerdir. 1 5
Nisan 1 65 6'da Türkçe öğrenmeye başlamışsa da, hocasının kim olduğu
bilinmemektedir. tleride Farsça, Arapça, Yunanca ve İbranice lisanlarına
da vakıf olmuştur.
25 Mayıs 1 659'dan 1 660 yılı Aralık ayının sonlarına kadar görevde
bulunan İstanbul Patriği Kefeli Mardiros Piskopos'un ( 1 630?- 1 683 ) gü­
nünde, Patrikhane'nin divan başkanı ve danışmanı olmuştur. 1 2 Temmuz
1 659'da Antepli Yeğyazar Gatoğigos'un ( 1 61 O - 1 69 1 ) refakatinde tekrar
Bı.irsa'ya gitmiştir. 1 7 Mart 1 660'ta Patrik Mardiros'la birlikte Edirne'ye
hareket etmiş ve 22 Mart'ta oraya varmıştır. 26 Nisan'da İstanbul'a dön­
müşlerdir. 1 Ağustos 1660'ta mezkur patrikle Tekirdağ'ı ziyaret etmiştir.
1 66 1 Mayıs ayında, Kışla köyünde inşa edilen .Surp Kevork Kilisesi'nin
küşat törenine katılmak üzere, pederi ile birlikte, İzmit yakınında bulu­
nan Armaş Manastırı'na gitmiştir. 1662'de 1 660 yangınında yanan Hisar­
dibi'ndeki Surp Sarkis Kilisesi'nde bir mektep açmıştır. 26 Nisan 1 663'te
annesinin ölümü münasebetiyle tekrar Armaş Manastırı'nı _ziyaret etmiş­
tir. Dönüşte Bursa'ya ve Marmara adalarına uğramiştır. 1 4 Eylül 1 664'te,
Osmanlı toprakları üzerinde yeni bir başpatriklik kurmak niyetinden Pat­
rik Yeğyazar'ı caydırmak için, Patrikhane'nin talimatı ile Halep'e gitmiş­
tir. Ertesi yıl, oradan Kudüs'e geçerek, Paskalya yortusunu kutladıktan
sonra, Şam tarikiyle İstanbul'a avdet etmiştir. Yol üzerinde, birkaç Erme­
ni ruhani ile birlikte Konya'daki Mevlevihane'ye de uğramış ve ayinlerde
hazır bulunmuştur.

229
1 677'de Istanbul'da bir matbaa açmışsa da, ancak iki yıllık bir ömrü
olmuştur. 1 677'de burada Başpatrik Nerses Şınorhali'nin ( 1 1 02- 1 1 73 ) 96
sayfalık bir kitabı ile ertesi yıl, kendi telifatından olan, Kudüs'teki mukad­
des yerler hakkında 3 1 sayfalık manzum bir risalesi basılmıştır. 1 683 'te
Kudüs Rum ve Ermeni patrikleri arasındaki ihtilafı, Rum Patriğinin dos­
tu olması sayesinde halletmeyi başarmıştır.
1 685 yılı Mayıs ayında oğlu Rahip Krikoris'i görmek için Eçmiyadzin'e
azimet etmiştir. Bu münasebetle, Erzurum, Kars ve Ani'ye uğramıştır. Ke­
za, Garpi Köyü'nün yakınında bulunan, Ermeni Sörlerinin manastırını da
ziyaret etmiş ve bu vesile ile manzum bir methiye yazmıştır. Surp Hov­
hannes Manastırı'na da gitmiş ve burada tarihçi Zakarya Sargavak'la
( 1 627- 1 699) tanışmıştır. 1 686'da Kırım yolu ile Istanbul'a avdet etmiştir.
Meçhul bir tarihte, Muş'taki veya Kayseri'deki Surp Garabed Manastı­
rı'nı da ziyaret etmiş ve bu münasebetle manzum bir methiye yazmıştır.
1 691 ve 1 692 yılları Ağustos aylarında Tekirdağ'da da bulunmuştur. Bun­
dan sonra millet işlerinden el çekmiş ve sırf edebi çalışmaları ile meşgul
olmuştur. 27 Aralık 1 690'da, yirmi yaşındaki Soğome adlı kızını ve 6
Ağustos 1 692'de ise oğlu Rahip Krikoris'i kaybetmiştir. Üst üste vuku bu­
lan bu zamansız ölümler Eremya Çelebi'yi çok sarsmış ve acılarının tesi­
rinden üç yıl sonra da vefat etmiştir.
Son zamanlara kadar, 1 695 yılında öldüğü bilinmesine rağmen, ayı ve
günü meçhul kalmıştır. Bundan yirmi yıl kadar önce, aslı Venedik Mıkhi­
taristlerinin kütüphanesinde bulunan, Mağakya Çelebi Cevahirciyan'ın
( 1 665 - 1 754) elyazma "Kronoloj isi"nden, ayının Temmuz ve gününün de
1 5 olduğunu tespit ettik. Naaşı Balıklı Ermeni Mezarlığı'na defnedilmiş­
se de kabir taşına maalesef tesadüf edilememiştir.

Ahfadı
Eremya Çelebi, Kömürciyan ailesinin şeceresine göre 22 Mayıs 1654'te,
Rahip Nerses Aginyah'a ( 1 883- 1 963 ) göre ise 1 657'de evlenmiştir. Eşinin
adı bilinmemektedir.
Üç erkek ve bir de kız evladı dünyaya gelmiştir. Büyük oğlu Ampa­
kum 1 659 yılı Mayıs ayında doğmuştur. 1 680'de Krikoris adıyla keşiş tak­
dis edilmiştir. 6 Ağustos 1 692'de vefat etmiştir. Balıklı Ermeni Mezarlı­
ğı'na gömülmüştür. ikinci oğlu minyatürist Mağakya 1 Mart 1 662'de doğ­
muş ve 3 Temmuz 1 70 1 tarihinden sonra ölmüştür. Üçüncü oğlu Hovsep
çok kısa ömürlü olmuştur. 1 681 yılı Mayıs ayında doğup 1 682 yılı Tem­
muz ayında ölmüştür.

230
Kızı Soğome ise 1 670'te doğup 27 Aralık 1 690'da ölmüştür. 1686'da
evlenerek, Hovsep adında bir oğlu olmuştur. Pangaltı Ermeni Mezarlı­
ğı'na gömülmüştür. Eremya Çelebi, kızının vefatı dolayısıyla, biri Ermeni­
ce, diğeri ise Ermeni harfli Türkçe iki mersiye telif etmiştir ki, Nişanyan
tarafından neşredilmiştir.3

Eserleri
Eremya Çelebi'nin eserlerini beş kısma ayırabiliriz. Birincisine basılı
Ermenice eserlerini, ikincisine basılmamış Ermenice olanları, üçüncüsü­
ne basılı Ermeni harfli Türkçe eserlerini, dördüncüsüne basılmamış Türk­
çe olanları, beşincisine ise kaybolmuş eserlerini dahil edebiliriz. Bilhassa
tarihi bakımdan önemlilerini aşağıda kaydediyoruz.
Birinci kısımda en başta, 1 66 1 - 1684 yılları arasında telif ettiği lstanbul
Tarihi vardır ki, etraflı notlarla, kitabelerle ve vesikalarla, 1 9 1 3 , 193 2 ve
1 938 yıllarında Viyana'da Dr. Vahram Torkomyan ( 1 858- 1 942 ) tarafın­
dan neşredilmiştir. Türkçe tercümesi de Hrand Der-Andreasyan tarafın­
dan yapılmış ve mufassal haşiyeler eklenerek, 1 952'de basılmıştır. İkinci
baskısı ise tarafımızdan hazırlanarak 1 988'de intişar etmiştir.
İkincisi, 1 648- 1 662 yıllarını kapsayan Orakrutyun (Ruzname) adlı ese­
ridir ki, Mesrob Başpiskopos Nişanyan ( 1 872 - 1 944) tarafından, önemli
ilavelerle 1 939'da Kudüs'te neşredilmiştir.
Üçüncüsü, Badmutyun Hamarod 400 Darva Osmantsots Takavoratsın'dır
(Osmanlı Padişahlarının 400 Yıllık Muhtasar Tarihi) ki, Jozef Avedisyan
tarafından yayına hazırlanarak, 1 982'de Erivan'da basılmıştır.
Dördüncü ise "İstanbul'un 1 660 Yangını Tarihi"dir ki, geniş ilavelerle
tarafımızdan baskıya hazırlanmıştır ve 1 99 1 'de şehrimizde neşredilmiştir.
İkinci kısımda önce, "Vekayiname"sini kaydedebiliriz ki, Venedik Mık­
hitaristler Kütüphanesi'nin 509 no'lu elyazmasıdır.
İkincisi ise "Viyana'nın 1683 Yılı İkinci Kuşatma Tarihi"dir ki, yine
Venedik Mıkhitaristler Kütüphanesi'nin 476 no'lu elyazmasıdır ve Hrand
Der-Andreasyan tarafından meydana çıkarılmıştır.
Üçüncüsü, Aşkharhakrutyun (Coğrafya) adı ile daha önce bilinen, bü­
yük boy haritasıdır ki, 169 1 'de Avusturya Elçisi Kont Luigi veya Lodovi­
co Ferdinando Marsili'nin ( 1 658-1 730) teklifi üzerine hazırlanmıştır. İş­
bu çalışması, 1 99 1 'de ltalya'nın Bologna şehri üniversitesinin kütüphane­
sinde Prof. Gabriella Uluhocyan tarafından bulunmuştur. 358x 1 20 cm
ebadında olup, muhteviyatında önemli Ermeni kiliselerini ve manastırla­
rını göstermektedir.

Zamanlar, Mekanlar, insanlar / Kevork Paınukciyan F: 1 6 23 1


Üçüncü kısımda, 1 8 7 l 'de lstanbul'da Zartaryan matbaasında basılan,
Hikaye-i Faris tıe Vena ile Prof. Avedis Sanciyan ve Prof. Andreas Tıetze
tarafından, İngilizce tercümesi ile birlikte baskıya hazırlanan ve 1 98 1 'de
Eremya Çelebi Kömürjian's Armeno-Turkish Poem, The ]ewish Bride adı al­
tında Budapeşte'de neşredilen, Arnavut Ekmekçi Dimo ile Yahudi Mırka­
da'nın Aşk Hikayesi bulunmaktadır.
Dördüncü kısımda, Kitab Hikaye-i Cihangir lskender Zülkameyn (Kudüs
Ermeni Patrikhanesi'nin 988 no'lu elyazması) ile, Davud Peygamber'in
Mezmurlar'ı kaydedilmeye değer. ikincisi, 1 692'de Kayserili Ermeni asıllı
hassa mimarı Doyunci veya Döğüncü Kalfa'nın telkini ile Türkçeye çev­
rilmiştir (Erivan Mesrob Maşdots Kütüphanesi'nin 1 644 no'lu ve Vene­
dik Mıkhitaristler Kütüphanesi'nin 85 no'lu elyazmaları) .
Bu vesile ile şu hususu da kaydedelim ki, Mimar Sinan'ın akrabaların­
dan biri de Doyunci ismini taşımaktadır.
Beşinci kısımda da şu eserler bulunmaktadır: Badmagan Pank Üro ]a­
managi (Zamanının Tarihi Olayları) , 1 682'de kaleme alınmıştır ve
1885'te Rahip Dırtad Baliyan (sonradan piskopos, 1 850- 1 923) tarafından
Yafa'da, Almanya Konsolosu S. Muradyan'ın nezdinde görülmüştür. Bad­
mutyun Hayots (Ermeniler Tarihi ) , tarihçi Rahip Mikayel Çamçiyan'a
( 1 738- 1 823) göre Türk ediplerinin teklifi üzerine hazırlanmıştır. Badmut­
yun Abro Çelebii (Abra Çelebi'nin Tarihi) , l 936'da Münih'te, Rahip Ner­
ses Aginyan tarafından kitapçı Ludwig Rosenthal'in dükkanında tesadüf
edilmiştir. Vibakrutyun Hanımın Grede Gığvvo (Girit Adası'nın Zaptının
Tarihi), 1670'te kaleme alınmıştır. Celali İsyanları hakkı?da bir çalışması
da, bizzat ·Kömürciyan tarafından, "Dört Yüz Yıllık Osmanlı Padişahları
Tarihi"nde zikredilmiş (s. 167) ve son zamanlara kadar meçhul kalmıştır.

Osmanlı Tarihi
l 965'te Erivan'da, eski adıyla Miyasnikyan Kütüphanesi tarafından
hazırlanmakta olan " 1 5 1 2- 1 800 Yılları Arasındaki Ermenice Baskılaı;ın
Mufassal Bibliyografyası"na, müteveffa değerli bibliyograf ve tarihçi Ha­
gop Anasyan'ın (Söylemezyan, 1904- 1 988) teklifi ile yardımda bulunma­
ya başlamıştık. Birkaç yıl sonra, yegane elyazma nüshası Erivan'daki Mes­
rob Maşdots Kütüphanesi'nde bulunan · ( no. 167 5 ) , "Dört Yüz Yıllık Os­
manlı Padişahlarının Muhtasar Tarihi"nin neşredilmesi hususunda kendi­
sine teklifte bulunmuştuk. Anasyan, bir veya iki sene sonra, Jozef Avedis­
yan adında genç bir araştırmacının, eseri baskıya haz�rlamakta olduğunu

23 2
müjdelemişti. Lakin, çalışması ve kitabın baskısı epeyce uzun sürdü ve an­
cak 1 982'de neşredilmiş olduğunu birkaç sene sonra öğrenebildik. Zira,
bu sıralarda Anasyan, ailesi ile birlikte Amerika'ya hicret etmişti. 1 987'de
Mesrob Maşdots Kütüphanesi'nin müdür muavini Sayın Papken Çukasız­
yan hediye olarak bir adet tarafımıza göndermek lütfunda bulundu. Ken­
disine burada da teşekkür etmek isteriz, zira, bu makaleyi sayelerinde ha­
zırlamak mümkün oldu.
Önce kitap hakkında genel bilgiler verelim:
Eser, Ermenistan l limler Akademisi'nin Şarkiyat Enstitüsü tarafından
neşredilmiştir. Redaksiyonunu B. M. Haçaduryan yapmıştır. Kitap, Eçmi­
yadzin şehrinde 1 .000 adet basılmıştır ve 4 1 4 sayfadır. Dizgi çapı 1 1 ,Sx 1 7
cm'dir.
Muhteviyata gelince, 5-59. sayfalarda, Eremya Çelebi ve eseri hakkın­
da geniş bilgiler verilmiştir. Buna göre, elyazma 1 73 1 - 1 73 2 yıllarında Ge­
libolu'da, Papaz Haçko tarafından istinsah edilmiştir. Bu da ispat ediyor
ki, Eremya Çelebi'nin eserleri, eskiden de İstanbul haricinde ilgi uyandır­
mıştır. Osmanlı padişahlarının tarihi, elyazmanın 2- 1 74. sayfalarını kap­
samaktadır. Kömürciyan, çalışmasını 1 675- 1678 yılları arasında, Eçmi­
yadzin gatoğigosu, lstanbul'da medfun Culfalı iV. Hagop'un ( 1 598- 1 680)
teklifi üzerine hazırlamıştır. Metin manzum olup, 1 8 1 1 beyitten ibarettir.
Eser iki kısma ayrılmıştır. Birincisi Osmanlı Devleti'nin kuruluşundan
1 648 yılına kadar gelmektedir. ikincisi ise 1 648- 1 678 yıllarını kapsamak­
tadır. Müellifin ifadesine göre, birinci kısımda Türkçe, Farsça, Kürtçe ve
Arapça kaynaklardan istifade etmiştir. Avedisyan'a göre, Eremya Çelebi
bilhassa Lutfi'nin ( 1 488- 1 563 ) Tevarih-i Al-i Osman eserinden istifade et­
miştir. Diğer Osmanlı-tarihçileri arasında, Müneccimbaşı (Ahmed Dede)
( 1 63 1 - 1 702 ), Solakzade, Katip Çelebi ( 1 609- 1 657) ve sair müverrihler
bulunmaktadır. Avedisyan'a göre, 1 7 . yüzyılda lstanbul'daki Ermeni nüfu­
su 1 00.000 kadardı.
60-288. sayfalarda, "Tarih"in metni mevcuttur. Muhteviyatında, 65 1 -
738. mısralar lstanbul'un fethine hasredilmiştir ki, daha önce yukarda sö­
zü geçen Anasyan'ın, l 957'de Erivan'da neşredilen Haygagan Ağpümerı
Püzantiayi Angman Masin (Bizans'ın Düşmesine Dair Ermeni Kaynakları )
adlı kitabında intişar etmiştir (s. 82-88).
ikinci önemli bir bahis de, Cem Sultan'ın ( 1459?- 1 495 ) maiyetindeki
şairlerden Saadi'nin kasidesidir. Jozef Avedisyan ön;özünde (s. 33) kasi­
denin Cem Saadi tarafından yazıldığını Latifi'nin bildirdiğini kaydetmiş-

233
tir. Keza, Cem Sultan'ın ölümünden sonra Saadi'nin onun Divan'ını be­
raber getirdiğini açıklamıştır. Eremya Çelebi'ye göre, Cem Sultan Kabe
dönüşünde kardeşi Bayezid'e bir kaside yazmıştır (s. 33 ) . Avedisyan Arap
harfli kasidenin 26 beyit olduğunu kaydetmiştir (s. 34). Aradaki on bey­
tin Eremya Çelebi tarafından ilave edildiğini ve bazı beyitlerin değiştiril­
diğini de beyan etmiştir. Keza Cem Sultan'ın adı geçen son iki beytin de
Kömürciyan tarafından ilave edildiğini kaydetmiştir.
Avedisyan bir başka notunda ise Solakzade'nin kasideyi Cem Sul­
tan'a atfettiğini yazmış,4 ayrıca Eremya Çelebi tarafından ilave edilen
veya değiştirilen mısraların numaralarını da açıklamıştır ( s. 3 1 O). Bu se­
beple, Ermeni harfli imlaya aynen uyarak, kasideyi burada neşretmeyi lü­
zumlu gördük:S

Cam-ı Cem nuş iyle iy Cem dem Frengisdandur,


Her kulun başıne yazılar gelır, devrandur.

Kabetullahe varub bir kez tavaf eyledıgın,


Bin Karaman, bin Acem, bin milket-i Osmandur.

Şukır kıl Allah'e kim, geldım Frangistane sağ,


Sağlığında her kişi yedi iklime sultandur.

Furseti fevt iyleme, iyş eyle, sür zevk u sefa, , 1

Kimse(y)e baki degıl bu milk-i dünya fanidur.

·lyş kıl şehirınde bu şahzade-i Frenginun,


Kim biğayet naznine Husrev-i hubandur.

Nar ağacleri, limon, kaysi, şeftaluleri,


Gülleri ziba, çiçekler hem turincistandur.

Pur6 sahavet, pur secavet, 7 pur letafet, pur kerem,


lsmidur ban, put mi dur, verd-i beharisdandur.

Ruhler rengin, leb-i meygör,8 amber benleri,


Lalenin bir katresi bir Çeşmu-i9 hayvandur.

Gözleri şehla, üzilO beara, ı ı kaşleri hilal,


Zilfi misk amber u nesrin ile reyhandur.

Servikad, semen beden, mahbub Frenk güzelleri,


Ay ile gün hüsnunın eşkıne sergerdandur.

234
Sana bu hüsnile şahzade sağ u sundugi,
Taht-i Çinde milket-i İran ile Turandur.

Padişahlık bundan ozgel 2 olmaz ey şahzade Cem!


Padişahlar padişahi olücell sübhandur.

Karşune banzadeler el bağlayüb tapu kılar,


Bezmi gülgön cennetıl mehvadeg-i14 busdandur.

Saği soli baş urub, 15 ayağıne duşenlerin,


Her biri pur çini şehtiab-ıl6 kab-i candur.

Çalınır ceng u tefu, kanun ile muğaniıer sutun,


Pur girisinde Frengi, serbeser efğandur.

Hubler kafir dilince, nağmeler ağaz idub,


Şol kara saçlar güneş üzınde 17 keyf-i efğandur.

Gül yankli,18 mul19 dudakli, servizad mehbubler,


Şehr içinde her biri mihr-i mehtabandur.

Terkib muferih badem-i hurma-i ter,


Enva-i nimetler ile (devamı noksandır)

Serbeser nisr-i dil u canler dahi kaşarler,


Keklik u turna, gögercin, kuzuler piryandur.

İsi otlerden murekkeb suker-i gül şerbeti,


Oka-yi yakud ile terkib-i efrengandur.

Misk u zafran ile pişmiş taze balık etleri,


Mey içen aşıklere bir lokmasi bin candur.

Emrud, elma, enar, ekşi turunc bihisab,


Fındık u fısdık, meviz,20 meyveh, limondur.

Yedi yıllık kaynamış safi cam-i lalin şerab,


Safi seym u saki elınde her taraf seyrandur

Oniki ban oğli ban karşunde altun cam içer,


Onsekiz saki bu meclisde güzel oğlandur.

Cumlesi zerin kemer, altun libas geydugi,


Başlerınde tac-ı zeri, kollari uryandur.

235
Kimının elınde yeşim, lal-i ahmerden kadeh,
Her kim içse ol kadehden mesd-i cavidandur.

Bunlarınle iyş eyle iy şahzade sultan-i Rum,


Bir gice iyş eylemek mihrac-ı aşistandur.

Ademe bir zeflc kalır, dünyade bir de yakşi nam,


Sulcanet baki kalırse dirler, bu yalandur.

Göricek bu hulki husnile güzel Frenkleri,


Kafur içun kalbıne bunyad dur, animandur.

Hukm iderler bu cihan milkine şark-i ğarbedek


Ger Süleymani, İskender ahır-i peşimandur.

Padişah ol dur ki, hergiz zatıne irmez zeval,


Hay u baki kadır u Hallak ins u candur.

Zul celili, zul cemami, zul baka, zul hayat,


Kabz u basd u can virmek kudreti kabzindedur.

Alemi bir emrile yok iylemek emrındedur,


Yene bir emrile var eylemek Ona asandur.

Onsekiz bin alemin hallaki hay-i layamut,


Ey! şehnişah Anden ozge her ne kim var fanidur.

Bu kaside Husrev-i Cem dedugi, zul Ferenk,


Anicek ol meclisi, akan gözümden kandur.

Husrev-i alem şehın Şahzade hakane iru,


Sahib vucudi kerem şahzade Cem Sultandur.

Bu vesile ile, seneler önce, Ermenice ve Ermeni harfli Türkçe elyazma


bir kitaptan korya ettiğimiz, Cem Sultan'la Sultan Bayezid arasında ge­
çen, ktsa bir muhavereyi de burada kaydetmeyi arzu ediyoruz. Zira, Türk­
çe kaynaklarda malum olup olmadığını bilmiyoruz:

Sen pister-i2 1 gülde yatasın şevkiyle hendan,


Ben kül döşenem, külhan-i mihretde sebep ne ?

Bayezid'in cevabı:

Çün ruz-i ezel kısmet olundi bize devlet,


Takdire riza virmeyesin, bu ne sebep ne?

236
İhdibarın ve eyi adın var ise, dünyanın mali senindir.
Alma mazlumin ahin, çıkar ahesde ahesde

İden bulur, yatan ingler demişler.


Her ne ekersen onu biçersin derler.

289-290. sayfalarda, müellifin ve müstensihin kısa muhtıraları vardır.


Keza, Cem Sultan'ın ölümü hakkında, altı buçuk satırlık çok önemli bir
ifşaat mevcuttur. Eremya Çelebi tarafından verilen, daha önce bilinme­
yen bu bilgi, kasidenin sonunda bulunmasına rağmen, Avedisyan onu bu­
rada kaydetmiştir. Cem Sultan'ın vefatı karanlıkta kaldığı için, tercüme­
sini aşağıda sunuyoruz:

Bazılarına göre, Sultan Bayezid, kardeşi Cem Sultan'ın Fransa kralı nezdin­
de izzetlendirildiğini işitince, ona fermanla elçi gönderdi. Krala hitaben de
şöyle dedi:
"Şayet muhabbetimizin ve dostluğumuzun ilerde de mazbut kalmasını isti­
yorsan, yanında m_uhafaza edilen Cem'i, gecikmeden bir yol bulup öldürme­
lisin."
Fransa Kralı da, apansız başının saçlarını ustura ile tıraş ettirdi ve (kullanı­
lan) çok basit bir zehir, Cem'in başına tesir ettiğinden, orada öldü. Arzusu­
nun yerine getirildiğinden haberdar olması için, ölümü Sultan Bayazid'e
bildirildi.

Müteakip 291 -34 l . sayfalarda, mütercim tarafından ilave edilen etraf­


lı ve önemli haşiyeler bulunmaktadır ki, bunların sayısı 723'tür. Avedis­
yan notlarında, eski ve yeni Ermenice ve Türkçe, keza sair kaynaklardan
istifade etmiştir. Eski Türkçe mehazlar Arap harfleri ile kaydedilmiştir.
342-372. sayfalarda yabancı kelimelerin muhtasar sözlüğü yer almak-
tadır.
3 73 -376. sayfalarda kitabın Rusça özeti bulunmaktadır.
3 77-39 1 . sayfalarda yer isimleri dizini var�ır.
392-4 1 1 . sayfalarda şahıs isimleri dizini mevcuttur.
4 1 2-414. sayfalarda ırklar ve halklar isimleri dizini görülmektedir.
4 1 5 . sayfada ise muhteviyat fihristine tesadüf edilmektedir.
Allah kısmet ederse, bu çok önemli eseri Türkçeye çevirmeyi arzu edı·
yoruz. .

Burada makalemiz sona ererken, ölümünün 300. yıldönümünde,


Eremya Çelebi Kömürciyan'ın ismini bir kere daha minnetle anıyoruz ve
bu dev yazarın şanlı hatırası önünde hürmetle eğiliyoruz.

237
l. Eremya Çelebi Kömürciyan, Badmutyun Hıragizman Gosdantnubolso ( 1 660
Darvo) (lscanbul'un Yangın Tarihi), İstanbul, 1 99 1 , s. 15.
2. Eremya Çelebi Kömürciyan, 1 7. Yüuılda lstanbul, İstanbul, 1952, s. X.
3. Eremya Çelebi Kömürciyan, Orakrutyun (Ruzname), Kudüs, 1 939, s. 627-634.
4. Eremya Çelebi Kömürciyan, Badmutyun Hamarod 400 Darvo Osmantsots Taka­
voratsın (Osmanlı Padişahlarının 400 Yıllık Muhtasar Tarihi), Erivan, 1 982, s.
3 10, not 272.
5. Yazımız tamamlandıktan sonra Walter G. Andrews imzalı ve "Osmanlı Kültü­
rüne Dışarıdan Bakmak" başlıklı bir makale yayınlandı (Tarih ve Toplum, no.
136, Nisan l 995, s. 1 3-20). Bu yazıda da yer alan söz konusu kaside ile bizim
neşrettiğimiz arasında bazı farklar bulunmaktadır.
6. Pür, dolu.
7. Doğrusu muhtemelen seciyet olmalıdır ki, töre demektir.
8. Doğrusu meygfın, yani şarap rengi.
9. Doğrusu çeşm-i olmalıdır ki göz demektir.
10. Yüzü.
l l . Muhtemelen doğrusu bedra olmalıdır, zira, bedr veya bedir ayın yuvarlak şekli­
dir, her halde bir baskı hatası vardır. Zira Ermenicede E ve D harfleri birbirine
çok benzer.
1 2. Özge.
13. Muhtemelen doğrusu ol yüce olmalıdır ki Allah için kullanılmıştır.
14. Aslı meyvelik olabilir.
1 5 . Vurup.
16. Doğrusu şehdap olmalıdır ki bal suyu demektir.
l 7. Yüzünde.
18. Yanaklı.
l 9. Mül, şarap, burada kırmızı demek istiyor.
20. Veya mevz ki incir demektir.
2 l . Yatak veya yastık.

BB
Ayvazovski'nin Osmanlı Tarihi *

Kapriyel Başpiskopos Ayvazovski, Badmutyun Osmanyan Bedutyan (Osman­


lı Devleti Tarihi), Venedik, 1 84 1 , birinci cilt: 1 1 +670+2 sayfa , ikinci c i lt:
676+ 1 sayfa, dizgi: 5 ,5xl 1 cm.

Ayvazovski denilince, dünyaca meşhur Ermeni asıllı Rus deniz ressa­


mı Hovhannes veya 1 van Ayvazovski ( 1 8 1 7 - 1900) hatıra gelir. Halbuki,
ağabeyi Kapriyel Başpiskopos Ayvazovski de, tarih, edebiyat ve tedrisat
sahasında şöhretli bir şahsiyet olmuştur.
İşbu yazımızla, ecnebiler tarafından hemen hemen hiç bilinmeyen ve­
ya istifade edilemeyen, Ermeniler arasında ise az bilinen ve pek az da isti­
fade edilen, "Osmanlı Tarihi"ni tanıtmayı arzu ediyoruz. Önce, terceme-i
halini sunuyoruz. Başlıca kaynağımız "Ermeni Sovyet Ansiklopedisi"dir. 1
Ünlü tarihçi yazar, mütercim, gazeteci, müderris ve din adamı Kapri­
yel Başpiskopos Ayvazovski veya eski soyadı ile Ayvazyan, 1 0 Mayıs
1 8 1 2'de Kırım'ın Feodosya (eski adı Kefe) şehrinde doğmuştur. Kevork
Ayvazyan adında, Moldavya'dan hicret eden bir tacirin oğludur. Pederi
daha sonra Konstantin Ayvazovski tesmiye olunmuştur. ilk tahsilini doğ­
duğu şehirde yaptıktan sonra, 1826'da Mıkhitaristlerin Venedik'teki San
Lazzaro Manastırı'na gönderilmiştir. 1 834'te ise "vartabed" (rahip) rütbe­
sini almıştır. Müteakiben, San Lazzaro'daki seminerin felsefe ve ilahiyat
derslerini deruhte etmiş ve aynı zamanda tarikatın genel sekreteri olmuş­
tur. 1 842-1 848 yılları esnasında Venedik'teki Rapayelyan Mektebi'nde
muallimlik yapmıştır. 1 843'te, bugüne kadar neşredilen, tarikatın resmi
organı olan Pazmaveb dergisini tesis etmiş ve 1 848 yılına kadar neşriyatı­
nı yönetmiştir. 1 848- 1 854 yılları arasında ise Mıkhitaristlerin Paris'teki
Muradyan Mektebi'nin müdürü ve Ermeni tarihi ve lisanı muallimi ol­
muştur. Bir ihtilaf dolayısıyla, Rahip Ambrosios Kalfayan veya Lusinyan
( 1826- 1 906) ve Rahip Sarkis Teodoryan'la ( 1 788- 1 877) beraber, 1 8 Ma­
yıs 1 856'da Ermeni Gregoryen Kilisesi'ne intisap etmiş ve birlikte Pa-

• Tarih ve Toplum dergisinde ( no. 3 5 , Kasım 1 986, s. 60-63) "Kicabiyat" sayfasında ya­
yınlanmıştır. Makaleyi, Kevork Pamukciyan'ın aynı derginin 39. sayısında (Mart
1 987, s. 1 6) yayınlanan "İnciciyan'a Göre Galata Kulesi" başlıklı makalesinin sonun­
da yer alan düzelti notlarını girerek yayınlıyoruz.

239
ris'teki Haygazyan Mektebi'ni kurmuşlardır ki, ömrü kısa olmuştur. 1 855-
1 858 yıllarında, yine Paris'te, Masyats Ağavni (Masis [Ararat] Dağı'nın
Güvercini) adlı Ermenice ve Fransızca bir dergi neşretmiştir. Muhteviya­
tında Osmanlı Devleti ile ilgili makaleler de mevcuttur. 1 858'de Rusya'ya
dönerek, Nor Nakhiçevan (Şimali Kafkasya'da) ve Besarabya Ermenile­
rinin dini önderi tayin edilmiştir. 1858'de Feodosya'da Khalipyan Mekte­
bi'ni tesis etmiş ve 1 858- 1 865 yıllarında müdürü olmuştur. 1 860- 1865 yıl­
ları esnasında mezkur şehirde, bu defa Ermenice ve Rusça olarak Masyats
Ağavni dergisini yeniden neşretmiştir. 1 867'de Eçmiyadzin'de piskopos
takdis olunmuştur. 1 87 1 'de başpiskoposluk unvanını alarak Eçmiyadzin
Gatoğigosluğu Sinodu'na üye seçilmiştir. 1 875'te iV. Kevork Gatoğigos
( 1 8 1 2- 1 882) tarafından Eçmiyadziiı'deki Kevorkyan Semineri'nin müdü­
rü tayin edilmiş ve iki yıl aynı görevde kalmıştır. Müteakiben, Tıflis Er­
menileri ruhani reisi nasbolunmuş ve işbu görevde iken 8 N isan 1 880'de
Tıflis'te vefat etmiştir.
Ayvazoski kayda değer 1 2 telif eser bırakmıştır. Bunlar muhtelif mevzu­
ları kapsamaktadır. Tarihi mahiyette olanlar, "Osmanlı Tarihi"nden maada
şunlardır:
1 . Hamarod Badmutyun Rusats (Rusların Muhtasar Tarihi), Venedik,
1 836, 463 sayfa.
2. Nikol Piskopos yev Badmutyun Tartzin Haygazants Lehastani i Katoli­
kutyun (Nikol Piskopos ve Polonya Ermenilerinin Katolikliğe İntisap Et­
melerinin Tarihi), Vağarşabad, 1 877, 1 30 sayfa.
3 . Badmutyun Khalipyan Usumnaranin 1 858- 1 87 1 (Khalipyan Mekte­
bi Tarihi), Tıflis, 1 880, 393 sayfa.
On iki lisana vakıf olan Ayvazovski'nin, sekiz de tercümesi vardır.
Bunlar arasında, Silvio Pellico'nun ( 1 789- 1 854) "Benim Hapishanele­
rim" isimli romanını 1 853'te İtalyancadan, Joseph Droz'un ( 1 773 - 1 850)
Pensees du christianisme (Hıristiyanlık Tefekkürleri) adlı dini eserini 1 854'te
Fransızcadan ve İ van Kriloff'un ( 1 7 68- 1 844) mesellerini ise meçhul bir
tarihte Rusçadan çevirerek neşretmiştir.
Ayrıca, Ermeniceden İtalyancaya tercüme ettiği, 5 . yüzyıl ünlü Erme­
ni tarihçisi Horenli Movses'in ve 4. veya 5 . yüzyıl tarihçisi Akatanke­
ğos'un tarihleri, 1 84 1 ve 1 843 yıllarında basılmıştır.
Venedik Mıkhitarist rahiplerinden Mıgırdiç Boduryan'a ( 1 88 1 - 1 956)
göre, Ayvazovski San Lazzaro'da bulunduğu esnada, 1 836- 1 83 7 yıllarında
büyük ebatta iki cilt halinde neşredilen Nor Parkirk HaygazYan Lezvi (Er-

240
meni Dilinin Yeni Sözlüğü) ve 1 846'da neşredilen Artzem Pararan Hay­
gazYan Lezvi (Ermeni Dili El Sözlüğü) adlı kamusların hazırlanmasında
teşrik-i mesaide bulunmuştur.2
Şimdi de "Osmanlı Tarihi"ni tanıtmaya başlıyoruz.
Ayvazovski'nin eseri, benzeri Ermenice basma tarihler arasında en
mühimi ve en mufassalıdır. Müellif, hem Türk, hem Ermeni, hem de ec­
nebi dillerdeki kaynaklardan istifade etmiştir. Daha doğrusu bu lisanlar­
daki eserlerin bir sentezini meydana getirmiştir. Bu bakımdan da yapıtı­
nın müstesna bir önemi vardır. Ancak, edebi eski Ermenice ile kaleme
alındığı için, Ermeni tarihçiler ve araştırmacılar tarafından bile, kaynak
olarak pek yararlanılmamıştır.
Ayvazovski kitabını, lstepannos ve Bağdasar Nepisyants adlı iki kar­
deşe ithaf etmiştir ki, muhtemelen baskı masraflarını temin etmişlerdir.
Beş buçuk sayfalık önsözde, ezcümle şu hususlar belirtilmektedir:

Osmanlı Devleti'nin tarihi, meşhur, hayret verici, eğlendirici veya korkunç


vak'alarla doludur. Buna delil olarak, onların sayısını kabarık olan tarihçile­
rinin, kendi zamanlarında geçen hadiseleri kaleme aldıklarını gösterebiliriz.
Beş asırdan daha fazla bir zamandan beri, Allahın inayetiyle, himayesi altın­
da yaşayan milletimizin de bu muhteşem padişahlığın başarılarını, terakkisi­
ni ve mühim yönlerini, esaslı bir şekilde bilmesi lazımdır. İşte bu gaye ile ve
Ermenilerin kendi ana dilinde okumaları için, işbu muhtasar tarih yazıldı.

Müteakiben müellif, eserinde bulunabilecek hatalar ve Ermenicede


dahi vezir, han, şah, sultan, yeniçeri vs Türkçe kelimeler kullandığı için
özür dilemektedir. Keza, Osmanlıların şahıs ve şehir isimlerini, Ortaçağ
Ermeni müverrihlerinin kullandığı şekilde yazmayıp, kendi zamanındaki
Osmanlıların telaffuz ettikleri gibi yazdığını belirtmektedir. Bu hususta da
misal olarak, Mahmad yerine Mehemmed, Payezit yerine Bayezid, Lang­
tamur yerine Lengtimur vs yazdığını işar etmektedir.
Öte yandan, okuyucuların olayları zihinlerinde saklayabilmeleri için,
sayfaların üst tarafında Hicri tarihin karşısında Miladi tarihi, günleri ise
yeni takvime göre kaydettiği bildirilmektedir. Keza, kaynak dipnotların­
dan da sarf-ı nazar ettiğini yazmaktadır ve sonra da şöyle demektedir:

Zira, tarihimizin başlıca kaynağı, derin vukfu ile tanınan Alman Hammer­
Purgstall'ın ( 1 774- 1 856) eseri olmuştur. O, müteaddit ciltlerden mürekkep
Osmanlı tarihini hazırlamak için otuz yıl çalışmıştır ve doğrudan doğruya,
iki yüz kadarını zikrettiği Türklerin tarihi kitaplarından istifade etmiştir. Ese­
ri, Avrupa milletleri tarafından umumiyetle takdir kazanmıştır ve şimdiden

241
bile muhtelif dillere çevrilmiştir. Diğer taraftan, yalnız Muradca (d'Ohson,
Tosunyan, 1 740- 1 807), Kantemir ( 1673- 1 723 ), Tocc ( 1 733-1 793), Toderi­
ni ( 1 728- 1 799), Alix, Jouannin ( 1 783 - 1 844) vs Avrupalı müverrihlerden
istifade etmekle yetinmeyerek, bizim için olduğu gibi, belki Hammer için de
mühim olan, Ermeni tarihçilerden de birçok mevzularda oldukça yararlan­
dık. Bunlar arasında, Medzopalı Rahip Tovmas ( 1 4.- 15. yüzyıl), Eremya Çe­
lebi (Kömürciyan, 1637- 1 695 ), Mağakya Tıbir Cevahirciyan ( 1 665-?), Ba­
ladı Kevork Tıbir (Der-Hovhannesyan, 1 736- 1 8 1 1 ) , Trabzonlu Kevork
Oğullukyan ( ?- 1 828) zikredilebilir.

Yukarıda ismi geçen yazarların doğum ve ölüm tarihleriyle, birkaçının


soyadları tarafımızdan eklenmiştir. Türk tarihçileri hakkında ise şıınları
yazmaktadır:
Osmanlı tarihçilerine gelince, bunların eserlerinin basmalarının büyük kıs­
mı elimizin altında bulunmakta idi. Yazmaların ise sayısi azdı. Basma veya
yazma olsun, bazılarını kaydediyoruz. Kısmi tarihleri, coğrafyaya dair ve bi­
yografik eserleri nazar-ı itibara almıyoruz.

Ayvazovski müteakiben, ayrı bir fasıl olarak, müellifleri Türk olan yaz­
ma ve basma Osmanlı tarihlerini beş sayfada sunmaktadır. Önce yazma­
lar kaydedilmiştir.
1 . "Tarih-i Aşıkpaşazade" - Çok kıymetli bir tarihtir. Müellif Derviş Ah­
med isminde biridir ki, Aşık Paşa'nın torunu ve Yahya'nın oğludur. İkinci
Bayezid'in nezdinde kalmıştır. Tarihi ise Sultan Orhan' ın görevlilerinden
Elias'ın (llyas) oğlu Yahşi isminde bir kimsenin eserinden alınmıştır.
2. "Cihannüma" - Müellifi, Aşıkpaşazade'ye muasır Neşri'dir.
3 . "Heşt Bihişt" - "Yedi cennet" manasına gelen Farsça işbu tarih, il.
Bayezid'in emriyle Molla İdris tarafından telif olunmuştur.
4. "Tarih-i Al-i Osman" - Lutfi Paşa tarafından kaleme alınan bu eser
1 553 yılına kadar gelmektedir.
5 . "Tarih-i Al-i Osman" - Müellifi Muhiyeddin Cemali'dir.
6. "Taccüt-tevarih" - Tarihlerin tacı anlamına gelen bu kitap, ilk va­
kanüvis Şeyhülislam Saadeddin Efendi tarafından zengin bir ifade ile ya­
zılmıştır.
7. "Tarih-i Al-i Osman" - Üçüncü Sultan Mehemmed'in ölümüne
( 1 603 ) kadar gelen ve tarafsız bir şekilde telif olunan bu eserin müverri­
hi, Ali isminde bir zattır.
8. "Tarih-i Al-i Osman" - Müellifi Hasanbegzade'dir. Saadeddin Efen­
di'nin, Sultan Süleyman'ın (Kanuni) padişahlığına kadarki zamanı ihtiva
eden tarihinin bir özetidir. Müverrih ayrıca, ölüm tarihi olan 1 636 yılına

242
kadarki vakaları da ilave etmiştir. işbu tarih ve bazı kimselerin yaptığı ila­
veler, Baladı Kevork Tıbir tarafından tercüme edilerek, iki ciltlik nata­
mam bir Osmanlı Tarihi hazırlanmıştır.
9. "Tarih-i Al-i Osman" - Tarihçi Solakzade tarafından yazılan eser, 1644
yılına kadar olan zamanı kapsamaktadır.
Ayvazovski'ye göre, toplumun tarihini anlatan işbu yazardan sonra,
aşağıdakiler de ünlüdür.
Celalzade Mustafa, Karaçelebizade Abdülaziz Efendi, Peçuyi veya Pe­
çevi İbrahim Efendi, Selanikl, Şemsi Paşa, Kemalpaşazade, Vecihi, Na­
suhpaşazade, Nuri, Süheyli, Mehemmed Halife, Hacı Halife, Katip Çele­
bi, Veyzi (Veysi), Melek Efendi, Resmi Ahmed Efendi vs. Bunlardan ba­
zıları Osmanlı padişahlarının icraatından, bazıları harplerden, bazıları ise
saraydaki ihtilallerden bahsetmişlerdir.
Ayvazovski müteakiben, (kronolojik sıra ile) basma Osmanlı tarihle­
rinin bir listesini vermektedir ki, onu da aynen takdim ediyoruz.
1 . "Töhfet-ül-kübar fi esfar-ül-ehbar" (Büyük Deniz Seferleri Armağa­
nı) - Yazarı, birçok tarihi eserler bırakmış olan Katip Çelebi'clir. 1 728'de
basılmıştır.
2. "Gülşen-i Hülefa" (Halifelerin Gül Bahçesi) - Nazmizade tarafın­
dan telif olunup, 1 730'da basılmıştır.
3 . "Takvimat-ı Tevarih" - Katip Çelebi'nin, bazı diğer müelliflerin ila­
veleriyle kronolojik bir eseridir. 1 732'de basılmıştır.
4. "Naima" - Vakanüvis olup, iki ciltten mürekkep tarihi, 1 659 yılına
kadar varmaktadır. 1 734'te basılmıştır.
5 . "Raşid" - Tarihi 1 66 1 - 1 7 2 1 yıllarını kapsamaktadır ve üç ciltten
ibarettir. 1 74 1 'de basılmıştır.
6. "Çelebizade" - 1 722- 1 728 yıllarını ihtiva eden dönemin dünya
olaylarından bahsetmektedir. 1 74 1 'de basılmıştır.
7. "Sami, Şakir ve Subhi" - işbu üç tarihçi, 1 730- 1 743 yılları arasında­
ki Sultan 1. Mahmud devrini anlatmaktadır. 1 783'te bir cilt halinde ba­
sılmıştır.
8. "İsi" - 1 744- 1 750 yılları arasındaki devletle ilgili vakalardan bahset­
mektedir. 1 784'te basılmıştır.
9. "Ahmet Vasıf Efendi" - 1 774 yılına kadar, lsi'nin tarihini devam et­
miştir. l 8 l 4'te basılmıştır.
l O. "Üss-i Zafer" - Vakanüvis Esad'ın eseridir ki, Yeniçeriler Ocağı'nın
lağvını ve tenkil olaylarını anlatmaktadır. Basıldığı tarih maalesef kayde­
dilmemiştir.

243
Yukarıdaki isimlerin Ermenicedeki imlalarını aynen muhafaza ettik.
Müteakiben, Sultan il. Mahmud'un, Viviani İnciso imzasını, Ermeni­
ce Sultan Mahmud ismini, ortasında tuğrasını ve altta da "Mahmoud il,
Empereur des Turcs" Fransızca ismini taşıyan bir gravürü yer almaktadır.
Nihayet, Badmutyun Osmanyants (Osmanlılar Tarihi) başlığı ile, me­
tin kısmı başlamaktadır. Fasılları, başlıkları ve sayfaları ile birlikte kayde­
diyoruz.
l . Osmanlıların Atalarının Menşei (s. 1 -7)
2. Sultan 1. Osman Gazi (s. 8-1 7)
3 . Sultan Orhan Gazi (s, 1 8-25)
4. Sultan 1. Murad Gazi Hüdavendigar (s. 26-40)
5. Sultan 1. Bayezid Yıldırım (s. 4 1 -78)
6. Sultan 1 . Mehemmed Çelebi (s. 79-94)
7. Sultan il. Murad Ebülhayrat (s. 95- 1 2 7 )
8. Sultan i l. Mehemmed Fatih (s. 1 28-2 14)
9. Sultan il. Bayezid Veli (s. 2 1 5-256)
10. Sultan 1. Selim Yavuz (s. 257-304)
1 l . Sultan 1. Süleyman Kanuni (s. 305-402 )
1 2. Sultan il. Selim Halim (s. 403-428)
1 3 . Sultan III. Murad (s. 429-465 )
14. Sultan III. Mehemmed (s. 466-494)
1 5 . Sultan 1. Ahmed (s. 495-524)
1 6. Sultan 1 . Mustafa (s. 525-526)
1 7 . Sultan il. Osman (s. 527-547)
18. Sultan 1. Mustafa ( ikinci defa) (s. 548-560)
19. Sultan iV. Murad (s. 561 -637)
20. Sultan (1.) İbrahim (s. 638-670)
2 1 . Fihrist (s. 67 1 -672)
İkinci cildin muhteviyatı da şudur:
l . Sultan iV. Mehemmed (s. 1 -69)
2. Sultan il. Süleyman (s. 70-75)
3 . Sultan il. Ahmed (s. 76-79)
4. Sultan il. Mustafa (s. 80-1 00)
5 . Sultan ili. Ahmed (s. 1 1 1 - 1 93 )
6. Sultan 1 . Mahmud (s. 194-277)
7. Sultan III. Osman (s. 278-285)
8. Sultan III. Mustafa Gazi (s. 286-367)

244
9. Sultan 1. Abdülhamid (s. 368-401 )
1 0. Sultan III. Selim {s. 402-454}
1 l . Sultan iV. Mustafa (s. 455-472}
1 2. Sultan il. Mahmud Adli (s. 473-603}
Müteakip 605-676 sayfalar, karışık olarak şahıs ve yer isimlerinin fih­
ristine hasredilmiştir. Son sayfada ise ikinci cildin fasıllarının endeksi der­
cedilmiştir. Ermeni Patrikliği'nin kütüphanesinde bulunan ikinci cildin
sonunda Osmanlı İmparatorluğu'nun Avrupa ve Asya'daki topraklarını
gösteren birer Ermenice harita da mevcuttur. Ancak her ikisinin de bü­
yük kısmı maalesef yırtılmış olduğundan, tarihi ve hakkakı belli değildir.
Yazımızın sonunda, Ayvazovski'nin, Vezir-i Azam Mahmud Paşa'nın
son günlerine dair yazdıklarını aktarmak istiyoruz. İşbu derginin 1986
Ağustos sayısında çıkan makalemizde• mumaileyhin, Vezir-i Azam İbra­
him Paşa tarafından tertiplenen bir komploya kurban gittiği açıklanmış­
tı. Halbuki burada başka iki sebep gösterilmektedir.
Fatih Sultan Mehmed, 1 473'te Uzun Hasan'a karşı çıktığı seferde, Ka­
rahisar'a vardıkları zaman, Mahmud Paşa, Sultana, önce işbu kaleyi zapt
etmelerini teklif eder. Padişah ise hiddetlenerek:
"Biz buraya kaleyi fethetmek için değil, düşmanın ordusunu yenmek
için geldik" der.
İstanbul'a döndükten sonra, Mahmud Paşa, tekrar vezir-i azamlıktan
azledilmiştir. Sebebi, muhtemelen padişaha telkinde bulunmak cesareti
olmuştur. Bazılarına göre ise, Şehzade Mustafa'nın o sıralarda ölmesinden
sonra, Mahmud Paşa siyah elbiseler giyinip yas tutacağı yerde, beyaz elbi­
selerle oturup tavla oynamıştır. Bu sebeple ölüme mahkum edilmiştir.
Bundan sonra, Ayva;ovski, Mahmud Paşa hakkında şu bilgileri ver­
mektedir (s. 1 9 1 - 192):

İşbu Mahmud Paşa, Osmanlı vezirleri arasında ilkidir ki, eğitimi ve imarı se­
ven meziyetleriyle ölümsüz bir hatıra bırakmıştır. Zira, o yalnız alimlere hür­
met edip, onları ağırlamakla kalmayarak, kendisi dahi şiirler yazmıştır. İstan­
bul'da, Edime:cle, Ankara'da ve Sofya'da yaptırdığı camiler, hamamlar ve
hanlar, bugüne kadar onun ismini taşımaktadır. Her hafta perşembe günleri,
alirııleri yemeğe 'davet edip, diğer yemekler meyanında, bir tabak pirinç ve
nohut ikram ederdi. Nohutların büyük kısmı dökme altından idi. Her birini-

• Kevork Pamukciyan, Er men ic e Bir Elyazmaya Göre Yezir-i Azam Mahmud Paşa
"

( !- 1 474)", Tarih ve Toplum, no. 32, Ağustos 1 986, s. 9- 1 3 . Bkz. EKTK, c. ili, s. 267-
275.

245
nin kaşığına ne kadar gelirse onun hakkı
olurdu. Mahmud Paşa bu hususta şöyle derdi:
"Şansı bol olan bir kimsenin ağzına, altın
kendiliğinden gelir."
Mahmud Paşa'nın Padişaha söylediği basi­
retli sözler meşhurdur. Bunlardan biri şudur:
Bir gün Padişah bir bilgine, Kırım'da ilimle­
rin gerilemesinin sebebini sorar. Zira eski­
den orada, 401 0'dan fazla alim varmış. o da
şu cevabı verir:
"Bunun kabahacı vezir-i azama aittir. Zira,
ilim adamlarını takdir etmediği için, dünya­
nın cenneti olan Kırım'ı ıssız çöle çevirdi."
Bunun üzerine, Fatih Su ltan Mehemmed, Mahmud Paşa'ya hitap ederek, ay­
dınları takdir etmesini ve ilimlerin bir an evvel inkişafı hususunda kendisi ­
ne telkinde bulunur. Dahi Mahmud Paşa ise çekinmeden şu cevabı verir:
"Hakikaten bunlar vezirinizin kabahatidir, ancak daha mümtazım seçeme­
diği için, Padişah daha fazla kabahatlıdır."
Söylendiğine göre, Mahmud Paşa vasiyetnamesinde şunları yazmıştır:
"Bir yürük atla, bir kılıçla ve 500 akçe ile padişahın tahtına vardım. Bun­
dan sonra ne kazandımsa padişaha aittir. Oğlum Mehemmed'in hayatını
onun merhametine emanet ediyorum, mülklerimin muhafazasını ise toplu­
mun yararına terk ediyorum."

Yazımız burada sona ererken, Ayvazovski'nin Osmanlı Tarihi'nin


Türkçeye, hatta sair dillere de çevrilmesinin temenniye şayan olduğunu
tebarüz etmek istiyoruz. Ancak, bu iş bir an evvel yapılmalıdır. Zira bu­
gün bile, Türkiye'de, eski Ermeniceyi layıkıyla bilenlerin sayısı, parmakla
sayılabilecek kadar azalmıştır.
Nihayet, makalemize dışardan, Ayvazovski'nin bir gravürünü de ekle­
diğimizi açıklamayı lüzumlu görüyoruz. İşbu gravür, şehrimizde neşredilmiş
olan Purasdan Mangants {Çocuk Bahçesi) adlı çocuk dergisinin, 1 885 yılı
14. sayısının ilk sayfasında bulunmaktadır. Müteakip iki sayfada ise biyog­
rafisi de dercedilmiştir. Hakkak, Ermeni harfli ismi altta okunan Nişan
Berberyan'dır ( 1 842-1907 ) ki, aynı zamanda tanınmış bir matbaacıdır.

1 . Haygagan Sovedagan Hanrakidaran (Ermeni Sovyet Ansiklopedisi), c. !, Erivan,


1974, s. 349 b-c.
2. Mıgırdiç Boduryan, Hay Hanrakidak (Ermeni Ansiklopedisi), c. !, Bükreş, 1 938,
s. 147.

246
Osmanlı Padişahları ve Sadrazamları Hakkında
Ermenice Bir Eser *

Yazımızın başlığında adı geçen kitabı, bundan yaklaşık otuz yıl kadar
önce, kitapçı, matbaacı ve naşir rahmetli Hagop Aprahamyan-Seyhan'ın
kitabevinde görmüştük. Muhteviyatı bizi yakından ilgilendirdiği için,
derhal onu satın alıp zevkle okumuştuk. Ancak, nadir bulunan bu kitap
da 1 9 Aralık 1 982'de vuku bulan evimizin yangınında heder olmuştu.
1 989'da, rahmetli mesai arkadaşımız, Ermeni Patrikhanesi'nin uzun
yıllar başkatipliğini ifa eden ve geniş kültürü ile tanınan Krikor Abacı­
yan'ın vefatından sonra, refikası Sayın Ovsanna Abacıyan kitaplığını ve
arşivini tanzim etmemizi arzu etmişti. Zamanımızın pek müsait olmama­
sına rağmen, rahmetli kocasının hatırı için ricasını kabul etmiştik. Esasen
bizim için zevkli bir işti. Kitaplar arasında bu esere de tesadüf edince çok
sevinmiştik ve onu satın almak istemiştik. Eşi ise ısrarla kitabı bize hedi­
ye etmek lütfunda bulunmuştu. Kendisine burada tekrar teşekkür ederiz.
Zira işbu yazıyı onun sayesinde hazırlamak imkanını elde ettik.
Şimdiye kadar, Ermeni müellifler tarafından telif edilen yaklaşık iki
düzine basılı veya elyazma Osmanlı tarihi tespit etmişizdir. Allah kısmet
ederse, bunlar hakkında da bir makale hazırlamayı arzu etmekteyiz.
Tanıtacağımız kitap işte bunlardan biridir. Adı Hadındir Badmutyunk
Varuts Osmanyan Takavorats yev Vezirats 'tır (Osmanlı Padişahlarının ve
Vezirlerinin Hayatlarından Seçme Hikayeler). Eserin müellifinin adı ma­
alesef kaydedilmemiştir. Tahminimizce, o sıralarda heni..z bir Mıkhitarist
rahibi olan Kapriyel Ayvazosvki'dir ( 1 81 2- 1 880). Zira 1 84 l 'de yine Ve­
nedik'te basılan iki ciltlik mufassal bir Osmanlı Tarihi'nin yazarıdır. Eser,
1 848'de Venedik'te M ıkhitaristlerin matbaasında, masrafı Osmanlı Dev­
leti'nin Paris Elçisi Süleyman Paşa tarafından karşılanarak basılmıştır. Ki­
tap 1 5 2 rakamsız sayfadan ibarettir. Sayfa büyüklüğü 1 2x 1 9 cm, dizgi eba­
dı ise 8x 1 4,5 cm'dir.
• Müteferrika dergisinde (no. 4, Kış 1 994, s. 105- 1 09) "Osmanlı Padişahları ve
Sadrazamları Hakkında 1 848'de Venedik'te Basılan Ermenice Bir Eser" başlığıyla ya­
yınlanmıştır.

Zamanlar, Mekanlar, insanlar / Kevork Pamukciyan F: 1 7 247


Muhteviyatına gelince, biri kısa, diğeri de normal olmak üzere, iki
isim sayfası mevcuttur. Müteakiben, büyük punto Arap harfli bir açıkla­
ma vardır ki, kitabın isim sayfasında zikredildiği gibi, burada dahi tab
masraflarının, Paris Sefiri Süleyman Refet Paşa tarafından yapıldığı işar
olunmuştur. Aziz dostumuz Sayın M. Sabri Koz'un sayesinde bu açıkla­
mayı Latin harfleriyle sunuyoruz:

[Sağdaki birinci sayfa)


Taraf-ı Saltanat-ı Seniye'den Fransa Sefaret-i /celilesiyle Paris şehrine teşrif
buyurulan / M üşir-i meal-i semir devletu Süleyman Re'fet Paşa / Hazretleri
munsif oldukları şime-i behiyye-i / müşirileri iktizası üzre Venedik şehrinde
/ Mıhitaryan nam manastıra hin-i azimetlerinde asar-ı / hayriyye olmak üze­
re işbu kitab-ı letafet-nisab / tab'ü neşr olunmasını tensib birle masarifat-ı

[Soldaki ikinci sayfa)


tab'iyesini dahi ihsan ve i'ta ve ol vechile / icra buyurmuş olduklarından ma­
nastır-ı mezburun / ruhbanı taraflarından müşir-i müşarünileyh hazretlerinin
/ eser-i alilerini ilan ve işaa için / işbu mahalle şerh ve terkim eylemişlerdir.
Sene-i Miladiye 1 848 der şehr-i Venedik

Bundan sonra, rakamsız dört sayfalık Ermenice önsöz bulunmaktadır.


İçeriğinde, Ermeni milletinin, hakimiyeti altında yaşadığı devletlere kar­
şı daima sadık bulunduğu ve bu yüzden, bilhassa Osmanlı Devleti'nin sev­
gisini kazandığı tebarüz edilmektedir. Sonra da şöyle del'l:mektedir.
Son senelerde daha da sevgi kazanmasının sebebi şudur ki, devlet erkanı,
Ermeni vatandaşların da, eğitimde, sanatlarda, siyasi ve sair ilimlerde, ülke­
nin terakkisi ve saadeti için müstesna bir çaba sarf ettiklerini ve işbirliği
yaptıklarını görmektedir. Zamanımızın Haşmetlu Sultanının da bu hususu
idrak etmesi bizim için bir sevinç kaynağıdır.
Son senelerde Avrupa'ya seyahat eden paşalar da müşahede etmişlerdir ki,
Ermeni milleti, evlatlarını tahsil için uzak memleketlere göndermekte ve
sonra da yurda geri çağırmaktadır. Bu hususta Padişah da, sözle ve icraatla
rızasını belirtmiştir.
Bu bilgileri kendisine (Sultan'a) veren muhterem devlet adamlarından biri
de Süleyman Paşa'dır ki, elçi olarak Paris'e giderken, Venedik'teki bizim ma­
nastıra uğradı. Asil, tahsilsever ve hayırhah kalbinin duygularını akılcı ve ce­
saret verici sözlerle beyan etmekle yetinmeyerek, milletimiz için halk diliyle,
faydalı ve zevk verici bir kitap neşretmemizi de arzu edip, masraflarını deruh­
te etti. Biz de teklifini ve armağanını şükranla kabul ederek, işbu kitabı ya­
yınladık ki, Osmanlıların ünlü şahsiyetlerinin muhtasar ve seçme terceme-i
halleridir.

248
Her ne kadar Osmanlı milletine mensup ünlü kişilerin sayısı sanıldığından
çok daha fazla olup, büyük eserlere mevzu teşkil edebilirlerse de, biz burada
ancak padişahların ve vezirlerin (sadrazamların) biyografilerini verebildik.
Zira, bunların milletimize tanıtımını daha lüzumlu ve faydalı gördük. Esa­
sen, hayırseverin arzusu da bu idi. Temennimiz, bu naçit çalışmamızın onun
hatırasını ebedileştirmesidir.

Bundan sonraki kısım önemli padişahlara tahsis edilmiştir ki şunlardır:


Sultan 1. Osman (s. 1 -3 ) , Sultan Orhan (s. 4-5 ) , Sultan 1. Murad (s.
7-10), Sultan 1 . Bayezid (s. 1 1 - 1 3 ) , Sultan 1 . Mehmed (s. 1 4- 1 7 ) , Sultan
Jl. Murad (s. 1 8-2 1 ), Sultan il. Mehmed (s. 22-28), Sultan il. Bayezid (s.
29-34), Sultan 1 . Selim (s. 35-38), Sultan 1. Süleyman (s. 39-45 ) , Sultan
III. Murad (s. 50-53 ), Sultan 1. Ahmed (s. 54-62), Sultan il. Mustafa (s.
63-67 ), Sultan 1 . Mahmud (s. 68-76), Sultan III. Mustafa (s. 77-78), Sul­
tan 1. Hamid (s. 89-93 ) , Sultan III. Selim ve Sultan iV. Mustafa (s. 94-
1 1 5 ) ve Suitan il. Mahmud (s. 1 16-136). -

Kitabın ikinci kısmında da, aşağıdaki vezirlerin muhtasar biyografileri


bulunmaktadır:
Alaeddin Paşa (s. 1 3 7 - 1 39), Cendereli Kara Halil Hayreddin Paşa (s.
1 40), İbrahim Paşa ( s. 1 4 1 ) , Halil Paşa ( s. 14 2 ) , Karamani Nişancı Meh­
med Paşa (s. 1 43 ) , Nasuh Paşa {s. 1 43- 1 44 ) , Elmas Mehemmed Paşa (s.
1 45 ) , Rağib Mehemmed Paşa (s. 145- 147). Ermenice metindeki isimlerin
imlalarını aynen muhafaza ettik.
Sonunda ise Katip Çelebi hakkında bir yazı mevcuttur (s. 1 48- 1 50).
Mümtaz bir şahsiyet olduğu için, tercümesini aynen sunuyoruz. Başlığı,
"Elhac Mustafa / Katip Çelebi / Haci Halife"dir.
Osmanlı edebiyatının yegane medar-ı iftiharı ve onuru işbu derin vukuflu
müellif olduğu için, şahsı ve eserleri hakkında burada kısaca bilgi vermeyi
lüzumlu gördük.
İstanbul'da doğup büyüdükten sonra, engin başarılarını ve takdire şayan
araştırmacılığını, seyahatler yaparak, Asya ve Avrupa lisanlarını öğrenerek,
ünlü müderrislerden ders alarak ve sayısız kitap okuyarak, tedricen artırdı.
Terceme-i halini yazanlar, Arapça, Farsça ve Türkçe dillerinde, üç yüzden
fazla ilme ait kitap okuduğunu kaydetmiştir. Bilim diyerek, onların anladık­
ları ne de olursa, Haci Halife'nin günümüze dek mevcudiyetlerini koruyan
eserlerinden anlaşılacağı üzere, Osmanlı Devleti'nde, onun kadar geniş bil­
gili bir müellif yetişmemiştir.
Kendisi 1 647'deı vefat etti, fakat eserleri, yalnız Türkiye'de değil Avrupalı
alimler arasında dahi ismini ebedileştirdiler. Onlar, bazı çalışmalarını kendi
lisanlarına çevirdiler ve bastılar.

249
Katip Çelebi'nin başlıca eserleri şunlardır:
1 . Keşfüz-Zunun: "Fikirlerin Açıklaması" demektir. Bu eseri, alfabetik
sıra ile Arapça bir ilimler ve sanatlar bibliyografyasıdır. Muhteviyatında,
yaklaşık 1 8.000 Arapça, Farsça ve Türkçe kitabın ve müelliflerinin isim­
leri ve biyografileri yer almaktadır. Bunun birkaç elyazma sureti, Paris'te­
ki Bibliotheque Nationale'de bulunmaktadır. Alman müsteşriki Hammer
onun muhtasar bir baskısını yaptı.
2. Tuhfet-ül-Kibar:2 Anlamı "Büyüklere Armağan"dır. 1 728'de İstan-
bul'da basılan işbu eseri, Osmanlıların deniz muharebelerinin tarihidir.
3 . Tuhfet-ül Ahbar: Tarihi, felsefi ve manzum nasihatlardır.
4. Konstantiniye Tarihi:3 İstanbul'un fethinin tarihidir.
5. Fezleke:4 Arapça genel tarihtir. Dünyanın yaratılışından, Hicri
1065'e (Miladi 1 654) kadarki dönemi kapsamaktadır. Kendisi tarafından
telif olunan bunun kısaltılmışı da vardır ki, Hicri 1 000- 1 065 yıllarını ih­
tiva etmektedir.
6. Takvim-üt Tevarih: Farsça ve Türkçe kronolojidir ki, dünyanın baş­
langıcından Miladi 1 640 tarihine kadar varmaktadır. Bu eseri Avrupa dil­
lerine de çevrilerek basılmıştır.
7. Cihannüma: "Dünyanın Aynası" demektir. Arapça telif ettiği ve
sonra da Türkçeye çevirerek basılan çok kıymetli bir coğrafyadır. Bunun
Latincesi de 1 784'te Almanya'da neşredHmiştir.
Başka kısa eserleri de vardır ki, hepsi de derin vukfunu ve ender deha­
sını ispat etmektedir.
Kitabın numaralandırılmamış 1 5 1 - 1 52. sayfalarında muhteviyat fih­
risti bulunmaktadır.
Eserin içinde bir tek gravür de vardır ki, o da Sultan il. Mahmud'un
portresidir. Altında Ermenice, "Muradyan Mektebi'nin talebesi H. Mel­
kuments'in litografyası" yazılıdır. Bu şahıs, ilerde İran'da ünlü bir devlet
adamı olan, Merza Melkum veya Melkon Han'dır. Önemli bir şahsiyet ol­
duğu için, biyografisini tanıtmak istiyoruz.
1 83 1 'de Tahran'da veya Yeni Culfa'da (İsfahan'a yakın) doğup 30 Ha­
ziran 1 908'de İsviçre'nin Bem şehrinde ölmüştür.
tık eğitimini Tahran'da yaptı. 1 845'te Paris'e giderek, beş sene oradaki
Muradyan Kolej i'nde tahsilde bulundu. Tahran'a döndükten sonra, 1852'de
Hariciye Nezareti'nde göreve başladı. Bir müddet sonra, "han" unvanını al­
dı. Tahran'da ilk Franmason Cemiyeti'ni kurdu. Müteakiben, İran hüküme­
ti tarafından Avrupa devletleri nezdine gönderildi ve onlarla dostluk anlaş­
maları imzaladı. Bu vesile ile, muhtelif onur nişanları ile taltif edildi.

2 50
Franmason teşkilatının İran'da lağvından sonra, 1 860'ta Türkiye'ye sı­
ğındı. 1 872'de, dostu olan İran'ın İstanbul elçisi başvekil atandı ve ken­
disini Tahran'a davet etti. 10 Mart 1 872'de İstanbul'dan hareket etti. Ön­
ce başvekil müsteşarı, sonra da dahiliye nazırı oldu. Bu münasebetle Şah
tarafından kendisine "Nizamü'l-Mülk" unvanı verildi. 1 878'de, İran'ın
menfaatlerini korumak için, Şah tarafından Berlin Kongresi'ne gönderil­
di. Nüfuzu sayesinde, Godur İran'ın eline geçti. Bu başarısı için Şah ken­
disine "Prens" unvanını da verdi. Aynı yıl, Londra'ya ve Berlin'e elçi nasb
oldu ve Londra'da ikamet etti. Müteakiben ölümüne kadar Roma elçiliği
görevinde bulundu. İran Anayasası'nın h�zırlanması için senelerce çalış­
tı. Doğu sorunlarında derin vukfu ile tanındı. Tıme ve Revue des deux
Mondes dergilerinde makaleleri intişar etti.
Farsça mizahi yazılar da kaleme aldı. Aynı dilde on bir eser de telif etti.
Melkum Han, yaklaşık 1 870'te İstanbul'da, Barutcubaşı Boğos Bey
Dadyan'ın ( 1 800- 1 863) torunu ve Barutcubaşı Arakel Bey Dadyan'ın
( 1 82 1 - 1 9 1 1 ) kızı, Herika Dadyan'la ( ?- 19 1 0) evlenmiş ve dön kız ve bir
erkek evlatları dünyaya gelmiştir. Çok güzel bir kadın olduğu fotoğrafın­
dan anlaşılan Herika'nın resmi, rahmetli dostumuz, Viyana Mıkhitarist
rahiplerinden, değerli araştırmacı Yeprem Boğosyan'ın ( 1 897- 1 972) telif
ettiği ve bizim de teşrik-i mesaide bulunduğumuz, Dadyan ailesine hasret­
tiği iki ciltlik kıymetli monografinin ikinci cildinde bulunmaktadır.5 İşbu
eser, yukarıdaki biyografide başlıca kaynağımız olmuştur.
Yazımızın sonunda, Süleyman Paşa ile ilgili bir bilgiyi de burada kay­
detmek istiyoruz. Osmanlı Devleti'ne değerli hizmetlerde bulunan An­
don Yaver Paşa Tıngıryan ( 19 1 2- 1 908), henüz devlet görevlerinin ilk ka­
demelerinde iken, 1 846'da Paris Sefarethanesi'nde müşarünileyhin tercü­
manı olmuştur.6

1 . Doğrusu 1657 olacaktır. On yıllık fark, muhtemelen bir baskı hatası neticesidir.
Zira Fetleke'nin 1 654 yılına kadar geldiği kaydedilmiştir.
Z. Ermenice metinde Töhfet-ül-Kibar yazılıdır.
3. İşbu eseri Türkçe kaynaklarda zikredilmemiştir.
4. Ermenice metinde "Fezlike" yazılıdır.
5. Yeprem Boğosyan, Dadyan Kertasdaıu (Dadyan Ailesi), Beyrut, 1970, s. 103.
6. Yeprem Boğosyan, Kuyumciyan ye11 Tıngıryan Kertasdannen (Kuyumciyan ve Tın­
gıryan Aileleri ) , Viyana, 1 95 1 , s. 103.

25 1
Bir Bizans Tarihçisinin Kaleminden
Fatih Sultan Mehmed *

Geçen sene özel bir kütüphanede, eski Ermenice çok enteresan tarihi
bir yazmayı tetkik etme fırsatı buldum. Müellifi Yeorgios Françes, son Bi­
zans hükümdarı Konstantin'in baş "loğothet"i (başvekil) olmuştur. Eser­
de, Paleologoslar hanedanına mensup son Bizans imparatorları ve ilk Os­
manlı padişahları, keza müellifin şahsi hayatı hakkında çok kıymetli bil­
giler mevcuttur. Bilhassa İstanbul'un fethine geniş yer verilmiştir.
Eser dört kısımdan mürekkeptir. İlk üç kısmının tercümesi 1 766'da, son
kısmınınki ise 1 772 tarihinde sona ermiştir. Mütercimi tanınmış Ermeni fi­
lologu Balatlı Melkisetek Tıbir'dir. Gördüğümüz nüshanın büyük kısmı,
1 797'de ünlü matbaacı, salnameci ve müderris Matteos Tıbir ( 1 741 - 1 827)
ve sonlarına doğru ufak bir kısım da, kız kardeşi Pırapyon Notar ( 1 750-
1 835) tarafından istinsah edilmiştir.
Eserin tamamı 399 sayfadır ve çok temiz ve okunaklı bir yazı ile kaleme
alınmıştır. Sonunda, büyük dilci ve tarihçi Balatlı Kevork Tıbir ( 1 73 7-
1 8 1 2) tarafından hazırlanan ve eserde zikredilen yer isimlerini izah eden bir
fihrist mevcuttur. Ermeniceye hangi lisandan tercüme edildiği meçhuldür.
Burada, eserin muhteviyatına ait mühim bir noktaya temas etmek is­
tiyoruz. Françes, Fatih'in 32 sene saltanat sürdüğünü kaydetmektedir.
Halbuki Türkçe kaynaklara göre 30 sene padişahlık etmiştir. Vezirlerin,
ikinci saltanatında oğlu hakkında Sultan Murad'a telkinde bulunmaları,
Fatih' in ikinci defa da pederinin ölümünden evvel tahta çıkmış olmasına
delalet etmektedir. Esasen Françes, büyük cihangirin 1 450'de iktidarı ele
aldığını kaydetmektedir. Pederinin vefat tarihi ise 3 Şubat 1 45 1 'dir. Ken­
disininkine gelince, yine eski Ermenice elyazma bir Osmanlı tarihine gö­
re, Hicri 3 Rebiyülevvel 886 (Miladi 3 Mayıs 1 48 1 ) Perşembe günüdür.
Metne geçmeden önce, La Grande Encyclopedie'den ve ünlü tarihçi ve
akademi üyesi Hagop Manandyan'ın ( 1 873- 1 952) Ermenice bir eserin­
den istifade ederek, Françes hakkında biyografik bilgi vermeyi de lüzum­
lu addediyoruz.

• Hayat Tarih Mecmuası'nda (no. 4, Mayıs 1 969, s. 2 1 -23) yayınlanmıştır.

252
Kanaatimizce, Yeorgios veya İtalyanca şekli ile Giorgio Françes'in as­
len Cenovalı olması muhtemeldir. Zira Fatih için, "Şayet Allah ömrüne
son vermeseydi, aynı akıbet bizi ve İtalyanları da bekliyordu" demektedir.
Mümtaz tarihçi 1 401 'de İstanbul'da doğmuştur. Bizans İmparatoru 11.
Manuel'in ( 13 9 1 - 1425) sekreteri olmuş ve müteakiben yüksek siyasi ve
askeri vazifelerde bulunmuştur. İstanbul fethedildiği sırada, başloğothet
makamında iken servetini kaybetmiş ve Türklerin eline esir düşmüştür.
Esaretten kurtulduktan sonra bir müddet Peloponez'de, müteakiben hal�
ya'da oturmuştur.
Bilahare, Korfu adasına geçerek oradaki manastırlardan birinde rahip
olmuştur. 1 477'de tamamladığı eserini burada kaleme almış ve 1 478'de
orada vefat etmiştir. Kronoloj isinde, 1 258-1 476 yılları arasındaki vakalar
etraflıca tasvir edilmektedir.
Françes'in tarihi birkaç defa basılmıştır. 1 83 8'de Bonn'da 1. Bekker ta­
rafından Corpus Scriptorum Historiae Byzantinae adlı Bizans tarihçileri kül­
liyatında tekrar neşredilmiştir. La Grande Encyclopedie'deki maddeyi (c.
26, s. 800) yazan ünlü tarihçi Charles Diehl, müellifin doğru görüşlü, is­
tihbaratı kuvvetli ve ihtisas sahibi olduğunu, eserinin ise Paleologoslar
devri tarihi edebiyatının en mükemmelleri arasında bulunduğunu kaydet­
mektedir.
Yılmaz Öztuna'nın belirtiğine göre, Françes'in tarihi Türkçeye çevril­
mişse de, henüz basılmamıştır.
Aşağıda sunduğumuz Fatih Sultan Mehmed hakkındaki yazı, eserin fa­
sıllarından birini teşkil etmektedir. Parantez içindeki izahat tarafımızdan
eklenmiştir.

ŞEHR-1 SITANBUL'U FETHEDEN TÜRKLERİN PADiŞAHI


MEHMED'IN SALTANATI HAKKINDA

6958 yılında! ve Endiksiyon'un2 14'ünde bütün devlet ve hakimiyet Me­


hemmed'e intikal ettiğinde, çok genç yaşta olduğu için, bazı ihtiyar vezirler
Murad'a:
"Bu kadar devletin oğluna itimat edilmesi caiz değildir, çünkü çocukluk
kaprisleri padişahlığı zayıflatabilir" diyorlardı.
Mehemmed ise bu sözleri işiterek onlara karşı hiddetlenip, ilerde birçoğunu
öldürttü. Çocuk denecek bir yaşta bulunmasına rağmen, cenklerde ve ida­
rede büyük başarı kazandı. Keza, her sahada çok işgüzar ve kudretli idi. Fa­
ziletli ve alim insanları severdi. Kendisi de astrolojiye ve sair ilimlere aşina
idi. Aynı zamanda Büyük lskender'in, Augustus'un, Büyük Konstantin'in,

253
Ravius'un ve lspanya'dan gelip lstanbul'da hüküm süren Theodosyus'un
kahramanlıklarını ve hayat hikayelerini okumayı severdi. Diğer taraftan,
padişahlığının hudutlarını genişletmek ve herkesten üstün olmak gayesiyle,
makineleri tetkik edip, onları ele geçirmeye gayret sarf ederdi. Ve gayesin­
de muvaffak da oldu.
Karaman Beyi, Sultan Murad'ın ölümünü işitince, dağlardan inerek birçok
yeri zapt etti. Genç Sultan Mehemmed kuvvetlerini hazırlayarak üzerine
yürüyüp onu tekrar püskürttü ve dağların tepelerini işgal etti. Az bir müd­
det sonra onu tamamıyla helak etti. Müteakiben Gelibolu'ya geçti ve ora­
dan da Edime'ye vardı. Burada hazırlık yapıp şehrin (İstanbul'un) ve Roma
(Bizans) lmparatorluğu'nun üzerine yürüyerek, böyle ünlü bir beldeyi ele
geçirdi. Bizi hem esir aldı, hem helak etti, hem de oradan kovdu.
Bundan sonra Trabzon lmparatorluğu'na karşı hazırlıklar yaptı ve kısa süren
bir harple ve kolaylıkla bütün memleketi zapt etti. Kral David Komnenos'u
esir alarak lstanbul'a getirdi. Atalarının vergiye tabi tuttuğu ünlü Sinop
şehrinin emirini mağlup ederek, o devletin de tamamen sahibi oldu.

Fatih'in Diğer Seferleri


Bilahare, despotlarına (hükümdarlarına) karşı beslediği teveccühe son ve­
rerek, Peloponez üzerine harp hazırlıkları yaptı ve despotları kovarak bütün
Peloponez'i fethetti. Keza, Sırbistan'ın kalan kısmını da ele geçirdi ve kralı
ile annesini harple tart ederek, hepsini hakimiyeti altına aldı. Kios (Sakız)
ve Lezvoz (Midilli) adalarını savaşsız vergiye tabi tuttu. Sonra da bütün Lez­
vos adasını işgal etti. Ardından Kıbrıs'a vardı ve kralı ile muahede imzala­
dı. Mumaileyh kendisine vergi ödeyeceğini vaat ettiği için oradan ayrıldı.
Bilahare donanma hazırlayarak Rodos adasına karşı harakete geçti. Fakat
karşı tarafa yardıma gelen bir donanma sebebiyle netice elde edemedi ve
büyük zayiat verdi. Bunun üzerine hiddetlenerek intikamını almak için ku­
vetli bir donanma hazırlayıp, büyük miktardaki süvari ve piyade kıtalarını
Kalavriya3 ve Puliya4 üzerine gönderdi. Donanmanın hareketi sayesinde
Zakintos'u (Zanta adası) ve Kefalonya'yı vergiye tabi tuttu. Donanma Ka­
lavriya'ya varınca, ldros tesmiye olunan Puliya'daki kaleyi muhasara edip
zapt etti. Keza, diğer kaleleri de ele geçirerek ilerliyordu. Şayet Allah ömrü­
ne son vermeseydi, aynı akıbet bizi ve İtalyanları da bekliyordu. Vefatı ltal­
ya'da işitilince, donanmanın ve ordunun kumandanları ile ileri gelenleri,
muahede akdetmek suretiyle kaleleri terk edip İtalya'dan ayrıldılar.
Fatih 32 sene saltanat sürdü. On krallığı hakimiyeti altına aldı. Hıristiyan­
lardan iki yüz şehir zapt etti. Öz dilinden başka beş ecnebi lisanı mükemmel
olarak konuşurdu. Bunlar Yunanca, Latince, Arapça, Keldanice ve Farsça­
dır. A lim ve münevver insanlarla sohbette ve münazarada bulunmaktan bü­
yük zevk duyardı. Bundan dolayı Patrik Kir Yennadios'u severdi, onu hazla

254
dinlerdi ve çok defa onunla konuşurdu. Bazılarına göre, yıldızların hareke­
tinden, kralları kendisine tabi tutacağını ve birçok yerleri hakimiyeti altına
alacağını kati olarak biliyordu.

1 . Milattan 5509 yıl önce başlayan Bizans tarihidir. Karşılığı 1 449 yerine 1450 ol­
malıdır; zira, lstanbul'un fetih tarihi için 6961 kaydedilmiştir.
Z. Latince "indictio"dan gelmekte olup, eskiden Roma İmparatorluğu'nda kulla­
nılan 1 5 yıllık vergi dönemidir.
3. Kalavriya veya Kalavrita, Kevork Tıbir'e göre Rumeli'de bulunan bir kalenin
adıdır.
4. İtalya'nın güneydoğu eyaleti.

255
Ermenice Elyazma Bir Kaynağa Göre
Fatih Sultan Mehmed *

Dikkate şayan bir tesadüfle, İstanbul'u zapt eden hakan Fatih Sultan
Mehmed'in vefatının 500. ytldönümü, İstanbul'u düşmanların elinden
kurtaran büyük kumandan ve önder Atatürk'ün doğumunun 1 00. senesi­
ne tesadüf etmektedir, hem de aynı ay olarak.
Bundan evvel, Hayat Tarih Mecmuası'nın 1 969 yth Nisan sayısında,
ünlü Bizans tarihçisi Yeorgios Frantzes'in (Françes) eserinin 1 8. yüzytlm
ikinci yarısında Balat'ta Melkisetek Tıbir tarafından yaptlan Ermenice
tercümesinden istifade ederek, Fatih Sultan Mehmed hakkında verdiği
bilgileri sunmuştuk.
Büyük hükümdarın ölümünün 500. yıldönümü münasebetiyle, bu de­
fa da, 18. asırdan kalma Ermenice elyazma bir Osmanh Tarihi kompilas­
yonundan, hakkmda yazılanları takdim ediyoruz.
Önce, Ermeni kaynaklarınm Fatih'in ölümü hakkında verdikleri bil­
gileri kaydetmeyi lüzumlu görüyoruz. Zira, son zamanlarda, her ne kadar
kanıtlayıcı bir vesika mevcut değilse de, onun Musevi asıllı hekimbaşısı
tarafmdan zehirlendiği kanaati yaygınlaşmaya başlamıştır. Halbuki, Er­
meni kaynakları Fatih'in hastalıktan öldüğünü bildirmektedirler, hatta
bunlardan biri, görüleceği veçhile, hastalığınm adını da zikretmektedir.
Mesela, dünyada şöhreti olan deniz ressamı Hovhannes Ayvazovs­
ki'nin ( 1 8 1 7 - 1 900) kardeşi ünlü tarihçi Kapriyel Başpiskopos Ayvazovski
( 1 8 1 2- 1 880), Fatih'in takriben 1480'de, tababette ehliyeti olan kimsele­
ri meşhur Rum kilini incelemek üzere Lemnos Adası'na gönderdiğini yaz­
maktadır. l Dipnotunda ise "Eskiden bu kilin zehirlenmelere ve yaralara
karşı tesirli bir ilaç olduğu zannedilmekteydi, fakat şimdi ise itibardan
düşmüştür" denilmektedir. İşbu kayıttan anlaşılmaktadır ki, padişah bu
tabipleri hastalığından dolayı oraya göndermiştir.
Bir zamanlar tarihçi Dr. Vahram Torkomyan'a ( 1 858- 1 942) ait olan
ve halen Erivan Devlet Elyazmaları Kütüphanesi'nde (Madenataran, no.
10716) ve diğer bir sureti de Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya

• Tarih ve Edebiyat Mecmu.ası'nda (no. 6, Haziran 198 1 , s. 42-48) yayınlanmıştır.

256
Fakültesi'nde bulunan, Sarkis Sarraf-Hovhannesyan'ın ( 1 730?- 1 805) çok
kıymetli "Osmanlı Tarihi"nde (s. 25), Fatih Sultan Mehmed'in vefatı
hakkında şöyle denilmektedir:

885 yılında, büyük ordu ile Anadolu'ya geçip, Maltepe yakınında otağ kur­
du. Orada nikris hastalığı şiddetlenerek ve başka hastalıklardan da musta­
rip olarak, tahtına oğlu Bayezid'ı vasiyet edip, 5 Rebiülevvel'de vefat etti.
3 1 yıl tahtta bulundu. 5 1 yaşında idi. (Naaşını) lstanbul'a naklederek, ken­
di ismine izafeten yaptırdığı caminin karşısına gömdüler.

Metinde adı geçen nikris hastalığı, 1 84 1 'de Yiyana'da neşredilen Ra­


hip Hagop Bozaciyan'ın, Muhtasar Türkçe-Ermenice Lügat'ine göre (s.
68 1a), bir ayak hastalığıdır ve kelime Arapçadır.
Şu hususu da kaydedelim ki, Sarraf-Hovhannesyan'ın "Osmanlı Tari­
hi"nin Sultan il. Mustafa'ya kadar ( 1 694) olan kısmı, diğer bir Ermeni ta­
rihçisi tarafından kaleme alınmıştır. Bu şahıs muhakkak ki büyük tarihçi,
edip, şair ve mütercim Eremya Çelebi Kömürciyan'dır. Zira, aslı Yenedik
Mıkhitaristler Manastırı'nda ve fotokopisi de nezdimizde bulunan Ma­
ğakya Çelebi Cevahirciyan'ın "Kronolojisi"ne göre, 1 5 Temmuz 1 695'te
vefat etmiştir. Keza, Kömürciyan'ın takriben 1 695'te muhtasar bir Os­
manlı tarihi yazmış olduğu da bilinmektedir ve bu eserden halen üç nüs­
ha mevcuttur. Binaenaleyh, Fatih'in hastalığı hakındaki yukarıda kayde­
dilen satırlar daha mevsuk telakki edilebilir.
Tarihçi Ayvazovski, ölümü hakkında da şunları yazmaktadır:Z

148 1 yılı bahar mevsiminde, Sultan Mehmed büyük hazırlıklarla tekrar Üs­
küdar'a geçti. Her zaman olduğu gibi, bu defa da sayısız ordusu ile kime kar­
şı sefere çıktığı bilinmiyordu. Mısır'a karşı mı, yoksa Rodos'a mı? Fakat, or­
dunun Üsküdar'dan hareketini müteakip, Gevize'ye (bugün Gebze) yakın
bir ovada otağ kurduktan sonra, o sırada hastalıklı olan Sultan Mehmed, 3
Mayıs'ta 52 yaşında olduğu halde vefat etti. 30 yıl padişahlık yaptı. Ölür­
ken, oğlu Bayezid'in tahta çıkmasını ve naaşının lstanbul'daki kendi cami­
inde gömülmesini vasiyet etti.3

Tercümesini sunduğumuz Fatih Sultan Mehmed hakındaki bu yazı baş­


lıksızdır. Bütün kayıtlar tarih taşıdığı için kıymetlidir. Bu tarihleri Türkçe
kaynaklardakilerle karşılaştırmak faydalı olur kanaatindeyim. Kompozis­
yon zayıf olduğu için çevirirken epeyce müşkülat çektik. Tarafımızdan bazı
açıklamalar yapmayı lüzumlu gördük. Ermenice metinde kullanılan Türk­
çe kelimeleri ise aynen muhafaza ettik. Tercümemizi aşağıda sunuyoruz:

257
Müteakiben Hicri 853'te (Miladi 1 449), Sultan Murad, Rumeli ordusu ile
Begelerbegi Karaca Begi Yergök Hisarı'nı tamir etmeye gönderdi.
Sonra Yuan (Yunan!) memleketine inerek Amavutluk'u zapt etti. Akçe Hi­
sar üzerine yürüdü, fakat ele geçiremeyerek 854'te Edime'ye geldi.
Otuz yıl saltanat sürdü. Sultan Muhammed o gün cülus ederek padişahlığa
başladı. Vezirleri: Halil Paşa, İshak Paşa, Hadım Paşa, Sarıca Paşa idi. Sonra
İshak Paşa'yı azlederek Anadolu Beglerbegi tayin etti. Bu taraftan, Karama­
noğulları'nın ayaklandıklarını işiterek Sultan Muhammed Anadolu ve Ru­
meli ordularını birlikte onların üzerine gönderdi. Fakat Karamanoğlular mu­
kavemet edemeyerek sulh yaptılar. Edime'ye gelip yeni sarayı inşa etti. Mü­
teakiben Boğazkesen Hisarı'nı (Rumeli Hisarı) inşa etmek istedi. Paşaları ve
begleri toplayarak inşaata başladılar. Yirmi kulaç kadar temel kazdıktan son­
ra, aniden bir ahermen(?) hamamı kapısı meydana çıktı. Tarihini kimse bil­
meden, aynı aylarda hisarı muhkem olarak yaptılar. Akdeniz'den Karadeniz'e
gemi geçirmemek için, deniz tarafına toplar yerleştirdiler. 856'da, softalardan,
dervişlerden, abdallardan asker toplayarak, gaza-yı ekber diyerek İstanbul
üzerine yürüdü. Edime'de ejderha yüzlü toplar döktürerek, Hisarın önüne ge­
tirmelerini Yeniçerilere emretti. Böylece hazırlandılar. Harp eden kral gayret
sarf etti ise de başarı kazanamadı, fakat teslim de olmadı. Sultan da gayret sarf
etti. Her taraftan içeri girerek, yağmaya müsaade etti. Hepsini kılıçtan geçir­
di (muharipler kastediliyor). Kızları ve çocukları esir aldı. Mallarını ve mülk­
lerini kim aldıysa onun oldu. 21 Rebiülevvel 857'de salı günü şehri zapt etti.
Aynı yıl gelip İpsala'da ikamet etti. Asker gönderip Enuz'u (Enez olacak) ele
geçirdi. 858'de Lazeli'ne giderek, Sivricehisar'ı zapt etti. Oradan gelerek
859'da Nevabirid'i ele geçirdi. Sonra Belgrad'a giderek büyük muharebeler
yaptı. Hisarın bir tarafı yıkılıp zapt edileceği sırada, Beglerbegi Karaca Beg
vurularak öldü. Engeros (Macaristan) kralı Yanko ile çarpışırken öldü. Bu ta­
raftan Sultan Muhammed Rumeli Beglerbegliğini Mahmud Paşa'ya verdi.
Aynı zamanda vezirdi. Anadolu beglerbegi İshak Paşa idi. 860'ta magreb (ba­
tı) tarafında kuyruklu yıldız göründü. Müteakiben Edime'ye giderek, 861 'de
Hungruslar (Macarlar) memleketine akın yaptı. 862'de Mahmud Paşa'yı La­
zistan'a göndererek Gögerçinlik ve sair birçok kaleleri zapt etti.
Sonra asker toplayarak Semendre üzerine yürüdü. Despot soyundan ünlü bir
kale muhafızı vardı ki, Semendre'yi teslim etti. Lazeli sancağı Minnetoğlu
Mahmud Beg'e aitti. 863'te Hüseyin Beg'in oğlu İsa Beg'e Arnavut diyarını
yağma etmek emrini verdi.
Müteakiben Sultan Muhammed asker toplayarak, Mora taraflarına akın dü­
zenledi. Mahmud Paşa'yı Rumeli ordusu ile Mora'ya gönderdi. O da giderek
şehirlerin surlarını zapt etti. 29 Ramazan 864'te Cem Sultan doğdu.
Tekrar Sultan Muhammed Rumeli ve Anadolu ordusu ile Anadolu'ya geçe­
rek, Anadolu Beglerbegi Gedik Ahmed (Paşa), Kastamoni, Sınab (Sinop)
ve Trabizan'ı ele geçirdi. Sınab begi İsmail Beg'e Filibe'yi verdi, Trabizan te-

258
kirini (tekfur, kral) getirterek, birkaç gün muhafaza ettikten sonra öldürdü.
Mezkur üç şehri Rebiülevvel 86S'te zapt etti. Sultan Muhammed oradan av­
det ederek, Valakya'ya (Eflak) geçip, Drakul Beg'le harp etti. Karşı karşıya
çıkmayıp, gece baskını yaptı, fakat başarı kazanamadı. Oradan uzaklaşarak
Ungrular (Macarlar) memleketine girdi. 866'da Sultan Muhammed deniz
yolu ile gemilere asker göndererek ve kendisi Anadolu'ya geçerek, Midilli
kalesini ve adasını zapt etti.
867'de İstanbul'a dönüp, veziri Mahmud Paşa'yı göndererek Mora'yı ele geçirdi.
869'da bizzat padişah Bosna'yı ve bütün memleketi kendine tabi kıldıktan
sonra, İstanbul'a döndü.
87 l 'de Arnavutluk'la harp ederek Yuaneli'ni (Yunanistan olacak) tama­
miyle ele geçirip İstanbul'a geldi.
872'de yine Amavutluk'a karşı harp açarak, Yuaneli'ni tamamiyle ele geçir­
di. Müteakiben Karaman'la harp ederek, Günhisar'ı zapt edip geldi. Sonra
İshak Paşa kendi ordusu ve Anadolu Beglerbegi Gedik Ahmed (Paşa) Ana­
dolu ordusu ile Eregli'yi ve Aksaray'ı ele geçirdiler. 873'te Mahmud Paşa az­
ledilerek, yerine Muhammed Paşa geçti.
Bundan sonra harp etmeyerek, Rumeli Beglerbegi Muhammed Paşa'yı Ka­
raman'a gönderdi ve 874'te Karanlıkhisar'ı inşa etti.
Müteakiben, Eğriboz'a karşı harp açarak, kendisi karadan, Mahmud Paşa da
Gelibolu deniz yolu ile 1 2.000 asker ve azeblerle (deniz eri), Eğriboz kalesi­
ne gemilerle akın yaptı. Rumeli beglerbegi Has Murad'ın ordusu ve Gedik
Ahmed Paşa'nın Anadolu ordusu, toplar yerleştirerek müteaddit harpler
yaptılar. Hisarın bir tarafını tahrip ettiler ve kaleyi müşkül durumda bırak­
tılar. Bunun üzerine birçok gemiyle Frengistan'dan yardıma geldiler. Sultan
Muhammed'in gemileri ilerleyerek, denizin iki tarafına toplar yerleştirip
Frenk gemilerinin yaklaşmalarına mani oldular. Eğriboz teslim olmadığı
için, yağma emri verdi. Kaleyi şiddetle . . . (Burada 2-3 kelime eksik.)
Sonra İstanbul'a dönerken, Gedik Ahmed Paşa'yı vezir tayin etti. O da gi­
dip Alaiye kalesini zapt etti. 877'de onun yerine Has Murad'ı Anadolu beg­
lerbegi atadı.
Müteakiben İstanbul'a gelip, Vezir Gedik Ahmed Paşa'yı Karaman'a gönde­
rerek, kendine luzumlu olan hisarları ele geçirdi. Aynı yıl Uzun Hasan'ın or­
dusu hücuma geçti. Yusuf Han ve Beglerbegi Emirze Beg 40.000 askerle To­
kat şehrini yağma etti. Yusuf Han Karakoyunlu askerle Karaman diyarına
gitti. Sultan Mustafa Karaman askerleriyle Yusuf'un kuvvetlerine baskın
yaptı. Askerlerini püskürttü ve imha etti. Yusuf'u esir alarak İstanbula ge­
tirdiler. 877'de ağırlığı ile altın mukabilinde iade ettiler.
Bundan sonra, Sultan Muhammed Rumeli'den ve Anadolu'dan 10.000 azap
ve 10.000 yeniçeri, keza Sırplardan, Bosna'dan, Mora'dan, Karaman'dan, Yu­
nanlılardan ve Kastamonu'dan, Sinab'dan ve Trabzon'dan asker toplayarak

259
ve çerehur( ?) çıkararak, 1 20.000 kişi topladı. 50.000'ini pulad (çelik) içine
koyup gark etti. Top arabaları çekilerek, tüfekler, zenberekler ve bütün takım­
lar hazırlanarak, Uzun Hasan'ın memleketine karşı sefer açmaya karar verdi.
Vardığında Karahisar'ı ve şab madenini (Şebinkarahisar?) zapt etti. Uzun Ha­
san dahi Acemistan'a giderek, Akkoyunlu ve \(arakoyunlu 60.000 asker top·
layıp geldi. Önce baş taraftan hile ile leşker (asker) yolladı ve sonra da, Ru­
meli Beglerbeyi Has Murad'ın Rumeli ordusu ile muharebe etti. Uzun Hasan
aniden hücum ederek, Has Murad muhasaraya alınıp öldürüldü. Rumeli or­
dusu darmadağın oldu. Haber Sultan Muhammed'e yetişti. O da birlikleri tef­
tiş ederek, sıraya koydu ve askerlerini donattı. Uzun Hasan'ın nerede olduğu­
nu bilerek, takip etmeye başladı. O da başarısız olduğundan, tekrar mücade­
leye girişti. Kaptan-ı deryayı orduya müfettiş tayin etti. Arayıp muharipleri
buldu. Toplar ve tüfekler yağmur gibi yağdı. Kılıçlar kınlarından çıktı. Oklar
yaylarından fırladı. Padişah, yeniçeriler ve azeblerle cephede mevzi aldı. Sağ
kolunda Rumeli ordusu ile Bayezid Çelebi, sol kolunda ise Karaman ordusu
ile Mustafa Çelebi, Uzun Hasan üzerine yürüyerek başarılı bir muharebe yap­
tı. Tatarları korku bürüdü. Uzun Hasan'ın ... {3-4 kelime eksik) gözlerine Dec­
cal (Antechrist) gibi göründü, zira tüfek ve top harbi görmemişti. Mukave­
met edemeyerek kaçtı. Oğlu Gürzünlük'ün başını kesti. Orduları yendi. Bir­
çok Tatarları kılıçtan geçirdi. Arkasından bir birlik hücum etti. Uzun Ha­
san'a yetişemedi. Ordu otağını talan etti. Turhan Beg'in oğlu Ömer Beg esir
düştüğünden kurtuldu. Uzun Hasan 878 tarihinde mağlup oldu.
Oradan da lstanbul'a avdet etti. Bu taraftan Mihal oğlu Ali Beg 2.000 akın­
cı ve 3.000 kafir,4 yani Rum toplayarak Bıranc ovasından, Burunhisar
önünden ve Unguruslar memleketinden geçerek, çok büyük ve ünlü bir pa­
yitaht olan Yarat (Varadin) şehrine arka taraftan vardı. Şehirdekilerin ha­
beri olmayarak, sekizinci günü aniden hücuma geçip, Yarat şehrini yağma
ve tahrip etti. Şehirden o kadar ganimet ve kıymetli eşya götürdüler ki, sa­
yısını Allah bilir. Oradan gelen 32.000 esirin penciğiniS alarak Sultan Mu­
hammed'e gönderdiler. Bu taraftan padişahın beglerbegi Süleyman Paşa'yı
lskenderiye üzerine gönderdiler. Yeniçeri, azeb ve Rumeli askerleriyle gide­
rek, (kalenin) bir tarafını yıktıysa da zapt edemedi. Üzerinden geri döndü.
Padişah burada Mahmud Paşa'yı öldürdü. Ötede, Buğdan muharipleri ile
muharebe etmeye gitti. Birçok harp yaptı. Mevsim kıştı ve çok soğuktu. Or­
du lskenderiye harbi dolayısıyla yorgundu. Buğdan ordusuna karşı koyama·
dı. Osmanlılar mağlup oldular. Gedik Ahmed Paşa 879'da Karaman'a gide­
rek Silike (Silifke) ve Ermenak'ı zapt eti.
880'de kendisi lstanbul'da kalarak, Vezir Gedik Ahmed Paşa'ya harp gemi­
leri tahsis etti. O da denizden Kefe'ye varıp, bütün kaleleri ve memleketi
zapt etti. Kırım ordusu ve Deşta muharipleri ona itaat ettiler.
Sonra padişah Çokya'ya gitti. Malkucoğlu Bali Beg'i Sırem adasına gönder­
di. Hazırlıklar yapıldıktan sonra büyük muharebe başladı. iki taraftan da

260
çok zayiat oldu. Sonra Türkler başarı kazandı. Birçok düşmanı kırdıktan
sonra büyük ganimetle döndüler.
Bu yıl Mihal oğlu Ali Beg 10.000 den fazla askerle gidip Dünbeki Tuzla'yı
ele geçirip, geri döndü.
881 'de Sultan Muhammed pek çok sayıda asker toplayarak, Karabuğdan se­
ferine çıktı. Memleketi ve etraftaki yerleri yaktı. Karabuğdan ordusu ile bir
derbentte (dar boğaz) karşılaştı. Civardaki harpten vazgeçti. Her taraftan
top ve tüfekle darbeler indirdi. Bugdan begi bunu görerek, Tukat'ın bir ta­
rafından dışarı çıkıp kaçtı. Padişah orada kalarak, kafirleri kılıçtan geçirdi.
Ötede, ishak Begoğlu lsa Beg, Mora'daki iki Ağaçhisarları Engerosların
elinden alarak, daha muhkemleştirmişti. Gidip mezkur hisarları tahrip etti.
882'de Padişah lstanbul'da bulunurken, Beglerbegi Hadım Süleyman Pa­
şa'yı Mora'ya gönderdiyse de, başarılı olamadı. Müteakiben, Mihal oğlu Ali
Beg Valakya'ya (Eflak) geçerek akın yaptı. Fakat o da muvaffak olamadı ve
geri döndü.
Bilahare, Sultan Muhammed asker toplayarak İskenderiye üzerine sefere çık­
tı. Top ve tüfek kullanarak, günlerce akınlar düzenledi. Düşman hisarın bir ta­
rafını teslim etmemeye gayret sarf etti. Padişah da üzerinden indirme yaptı.
Şehrin üzerine asker yığdı. İçerdeki mücahitler çaresiz kalarak teslim oldular.
884'te Padişah İstanbul'da bulunurken, Mihaloğlu Ali Beg, Hasanbegoğlu
İsa Beg ve Malkucoğlu Bali Beg, 1 50.000 akıncı ile Valakya'ya geçerek,
Ungruslar memleketine yayıldılar. Her tarafa dağıldıklarından ve hazırlıksız
bulunduklarından, Ungrusların ordusu ise teşilatlı olduğundan, silahlı ve
zırhlı düşmanlar, çıplak akıncılar üzerine hücum ettiler. iki ordu birbirine
girip, şiddetli çarpışmalar oldu. Türklerden çoğu hayatını kaybetti. Hasa­
noğlu lsa Beg orada şehit oldu. Ali Beg ve Bali Beg'le birlikte hepsi muhte­
lif taraflara kaçarak, kendi yerlerine avdet ettiler.
885'te Padişah veziri Mesih Paşa'yı sayısız leşkerlerle birlikte Rodos'a sefere
gönderdi. 20.000'den fazla insan denizden gemilerle gittiler. Çok adam tah­
sis etmesine rağmen, muvaffak olamayarak geri döndü. Gedik Ahmed ge­
milerle sefere çıkıp, Polya adasını ve kalesini zapt etti.
Sultan Muhammed, 3 Rebiülevvel 886'da Perşembe günü vefat etti (müte­
akip yarım satır kesiktir).

1. Kapriyel Başpiskopos Ayvazovski, Badmutyun Osmanyan Beducyan (Osmanlı


Devleti Tarihi), Venedik, 1 84 1 , c. 1, s. 207.
2. age, s. 2 1 2-213.
3. 1 783 tarihli bir başka Ermenice yazma Osmanlı tarihinde dahi, Fatih Sultan
Mehmed'in hastalıktan öldüğü kayıtlıdır. Aynı kaynağa göre, son seferi İran'a
müteveccih ti.
4. Ermenice metinde de iki yerde aynı kelime kullanılmıştır.
5. "Pencik" esirlerin azatlık tezkeresine denir.

261
Kanuni Sultan Süleyman'ı
Ölümden Kurtaran Ermeni *

25 Ocak 1 987 tarihinde, Washington'daki National Gallery of Art sa­


lonunda, Kanuni Sultan Süleyman'ın ( 1494- 1 5 66) devrine ( 1 520- 1 566)
ait tarihi eşyalara hasredilen bir sergi açıldı ve 1 7 Mayıs'ta kapanması icap
ettiği halde, gördüğü rağbetten dolayı on gün daha uzatıldı.
Önce şu hususu belirtelim ki, naçiz kanaatimizce, bu gibi paha biçil­
mez eşyaların dışarıya çıkarılması sakıncalıdır. Zira, maazallah bir kaza vu­
kuunda, yerine koyulması imkansız işbu antika eşyalar mahvolabilir. Se­
neler önce, dışarıda düzenlenen bu gibi bir sergi münasebetiyle, bu husus­
ta basında tartışmalar yapıldığını hatırlıyoruz.
Bu vesile ile, Kanuni Sultan Süleyman'a dair, önemli ve ilginç bir va­
ka anlatmak istiyoruz. Önce, 1 889'da lstanbul'da basılan, eğitimci, araş­
tırmacı ve mütercim Krikor Markaryan'ın ( 1 852- 1 922) Ermenice muhta­
sar "Osmanlı Tarihi"nde (s. 28-30), büyük padişah hakkında yazılanları
sunuyoruz.

Sultan 1. Süleyman, Sultan Selim'in oğlu idi ki, asrının en ünlü hükümdar­
larından biri oldu.
Sultan Süleyman, kanuni, ıslahatçı ve cihangir olarak şöhret kazanmıştır.
Saltanatının ilk yılı olan 1 520'de, Süryanilerin yurdunun valisi Canberli 1
Gazali ( ?- 1 5 2 1 ) , Osmanlı Devleti'ne karşı isyan etmek istiyordu. Sultan Sü­
leyman, Ferhad Paşa'yı göndererek, isyanı bastırdı ve isyancıların önderini
de idam ettirdi. Bundan sonra, Padişah Acemlerle mütareke aktederek, er­
tesi sene 200.000 askerle, Kudüs'teki Saint-Jean Şövalyelerinin hakimiyeti
altında bulunan Rodos adasını muhasara etti. Altı ay süren kuşatma esna­
sında, Osmanlılar büyük kayıplara uğradılar. Mahsur kalanlar her ne kadar
kahramanca karşı koydularsa da, nihayet yiyeceklerinin ve harp malzeme-

• Tarih ve Toplum dergisinde ( no. 43 , Temmuz 1 987, s. 1 6- 1 8) yayınlanmıştır. Bu ma­


kale hakkında aynı dergide iki sayı sonra yayınlanan Klaus Schwarz imzalı bir mek­
tupta (no. 45, Eylül 1 987, s. 2) Canberdi Gazali'ye "Süryanilerin valisi" yerine "Şam
beglerbeğisi" demenin daha doğru olacağı, 1 5 2 l 'de Belgrad'ın ele geçirildiği savaşın
Sırplara karşı değil, Macaristan Krallığına karşı yapı ldığı ve Kanuni'nin Siged alın­
madan önce öldüğü belirtilmiştir.

262
!erinin tükenmesi yüzünden, 1 522'de teslim olmaya mecbur kaldılar. Şöval­
yeler, kumandanları Williers de L'Isle-Adam'ın ( 1 464- 1 534) önderliğinde
Rodos'tan ayrılarak, Alman İmparatoru V. Karolos (Charles-Quint, 1 500-
1558) tarafından kendilerine tahsis edilen Malta adasına yerleştiler ve bun­
dan sonra "Chevaliers de Malte" tesmiye olundular.
Sultan Süleyman Sırplara karşı da savaşarak, Belgrad'ı fethedip, çok miktar­
da esirle lstanbul'a döndü. Tutsak Sırplar Yukarı Boğaziçi'ne yerleştiler. Bu­
rada, bugüne kadar, Büyükdere yakınında, başkentlerinin adı ile Belgradcık
köyü bulunmaktadır.
1 526'da Mohatz (Mohaç) denilen ovada Sultan Süleyman Macarlara karşı
büyük bir zafer kazandı ve kralları il. Ludovikos ( 1 506- 1 526) maktul düş­
tü.2 Üç yıl sonra, Buda şehrini de zapt ederek Viyana'yı kuşattı. Şiddetli yir­
mi saldırıdan sonra, yeniçerilerin intizamsızlığı ve iaşe sıkıntısı yüzünden,
Osmanlılar muhasarayı kaldırmaya mecbur oldular. Sultan Süleyman, Av­
rupa'dan döndükten sonra Asya'ya geçip, lran Şahı 1. Tahmasb'ı ( 1 5 14-
1 576) yenerek, Yukarı Mezopotamya'nın kalan kısmı ile birlikte, Van, Ah­
lat ve Bağdat gibi önemli şehirleri elinden aldı. Alman imparatoru Karlos
ile, dostu ve müttefiki olan Fransa Kralı 1. François ( 1494- 1 547 ), onun za­
manında yaşamışlardır.
Sultan Süleyman, Avusturyalıların tahriki ile Macarların tekrar baş kaldır­
malarını işiterek, son bir defa daha Avrupa'ya sefer yapmaya macbur kaldı.
Burada düşman ordusunu yenip, Siged kalesini zapt ederek, muzaffer olarak
geri döndü.
Sultan Süleyman, yeni ve mantıki kanunlar koyduğu için "Kanuni" tesmiye
olundu. Tahsili seven, ilimlerle sanatları koruyan ve cömert bir hükümdardı.
Açtığı büyük ve uzun süren harplerde, on üç defa orduya bizzat kumanda et­
ti ve daima zafer kazandı.

Şimdi de asıl mevzuya geçiyoruz. Kaynağımız, İstanbul ve İstanbul Er­


menileri tarihine önemli katkısı sebk eden, tanınmış araştırmacı Dr. Vah­
ram Torkomyan'ın ( 1 858- 1 942) neşrettiği, "Eremya Çelebi Kömürci­
yan'ın ( 1 63 7 - 1 695 ) İstanbul Tarihi"nin ikinci cildinde bulunan ilave
notlar kısmıdır.3
Dr. Torkomyan'ın baştaki açıklamasına göre, 27 Temmuz 1 929 tarihli
yazıyı kaleme alan ve kendisine gönderen, tarih yazarı ve eğitimci, aslen
Vanlı Margos Natanyan'dır ki, yine Dr. Torkomyan'a göre, 29 Mart
193 1 'de Paris'te vefat etmiştir. Yazı, "Pangaltı Ermeni Mezarlığı'nın Mül­
kiyet Meselesi" başlığını taşımaktadır. Muhteviyatında, mezarlığın Kanu­
ni Sultan Süleyman tarafından Ermeni .milletine ne suretle verildiği açık­
lanmaktadır. Bundan sonra sözü Natanyan'a bırakıyoruz:

Zamanlar, Mekanlar, insanlar / Kevork Pamukciyan F: 1 8 263


Ermeniler, Pangaltı Mezarlığı'na, Sultan Süleyman'ın zamanında, onun sadık
ve itimada şayan aşçısı Manuk Karaseferyan'ın sayesinde sahip olmuşlardır.
Sultan, Buda'yı zapt ettikten sonra, Macaristan'ın mühim bir kısmını da ele
geçirmişti. Peşte ve memleketin diğer parçası Almanların elinde idi. Macar­
lar da ikiye ayrılmışlardı. Bir kısmı Türkiye'ye meyilli olup, sultanın haki­
miyeti altında, Sigismond Zupali adlı çocuk yaşındaki veliahdı kral yapmak
istiyordu. Diğer kısım ise, Alman İmparatoru V. Charles-Quint'in kardeşi
Ferdinand'ı tahta çıkarmayı arzu ediyordu. Bir ara, sultan Buda'da bulundu­
ğu sırada, Almanlara mütemayil olan partinin mensupları tarafından, onu
zehirlemek için bir komplo tertip olundu. Fakat hünkar, aşçısı Manuk'un
bilgisi ve garantisi haricinde hiçbir şey yemediği ve içmediği için, ondan ri­
ca ettiler ki, Hıristiyanlık namına bu tuzağı gerçekleştirmek hususunda mu­
tabık kalsın. Fakat, onu bu gibi bir hainliğe razı etmeye muvaffak olamadı­
lar. Bütün Ermenilerin ölüm ve kalımı sultanın elinde bulunduğu için, bir
Osmanlı padişahı şayet bir Ermeni'nin eli veya mutabakatı ile öldürüldüğü
takdirde, onlardan korkunç bir intikam alınabilirdi. Bunun da tesiri ile, sui­
kast gerçekleşeceği sırada, Karaseferyan onu meydana çıkardı. Sultan
komplocuları cezalandırdıktan sonra, sadakatından dolayı Ermeni'yi de mü­
kafatlandırmak istedi ve ona:
"Dile benden, ne dilersin?" dedi.
Karaseferyan, padişahtan, İstanbul Ermenileri için bir mezarlık istirham eyle­
di. Sultan, arzusunun derhal yerine getirilmesini emretti ve Pangaltı Mezar­
lığı'nın arsasını Ermenilere ihsan etti ki, eskiden daha da genişti ve Tak­
sim'den Harbiye Mektebi'ne kadarki sahayı kaplamaktaydı. Kanuni, Ma­
nuk'un yalnız kendi milleti için lütufta bulunmasını istediğini ve şahsı için
bir dilekte bulunmadığını görerek, ona büyük servetler ve memleketi olan
Van'da geniş araziler hibe etti. Keza, kendisini ve ahfadını her türlü vergiden
muaf tuttu. Aynı zamanda memleketini ziyaret etmesine de müsaade etti.
Bunun üzerine, Manuk Karaseferyan servetiyle birlikte Van'a dönerek, ken­
disine bağışlanan araziyi ele geçirip, üzerine binalar ve çiftlikler inşa ettirdi
ki, babadan oğula asırlarca intikal etmiştir.
Karaseferyan ailesi uzun müddet zenginliği ve devlet nezdinde nüfuzu ile
Van'da şöhret kazanmıştır. Eskiden burada, İstanbul'daki. merkezi hüküme­
tin doğrudan doğruya etkisi yoktu. Başlıca yerli yöneticiler feodal bir tarzda
hüküm sürmekteydiler. Kadılar da bunların arasından seçilirlerdi. Geniş
yetkiye sahip olan bu kişiler, ölüm fetvası vermeye dahi salahiyetliydiler.
Karaseferyanlar da bu derebeylerin sınıfından idi ve idam kararı vermeye
veya bir hükümlüyü idamdan kurtarmaya yetkileri vardı. Onların bu parlak
dönemi Tanzimat'a kadar sürdü. Bu tarihten itibaren, valiler İstanbul'dan
gönderilmeye başlandı.
Karaseferyanların en son nüfuzlu mensupları, 19. yüzyılın ilk yarısında Ha­
gop ve Ahican Ağalar olmuştur. Müteveffa pederim Bedros Natanyan, on-

264
!arın büyük kudretini ve nüfuzunu bizzat görmüş ve keyfiyeti evlatlarına an­
latmıştır.
Karaseferyan soyunun atası Manuk Ağa bir defa daha lstanbul'a gelerek,
orada vefat edip elde ettiği mezarlığa gömülür. Garabed Ağa Gabudikyan is­
minde diğer bir Vanlı, mezar taşının resmini de çizdirir.
Tanzimat'tan sonra, diğer yerli idare amirleri gibi, Karaseferyanlar da tedri­
cen nüfuzlarını ve zenginliklerini kaybettiklerinden, geçinmek için arazile­
rini satmak mecburiyetinde kalmışlardır. Ellerindeki vergiden muafiyet fer­
manı, il. Abdülhamid'e kadar, Kanuni Sultan Süleyman'ın halefleri tarafın­
dan yenilenmiştir. Ben onların son ahfadı olan Kaspar ve Mıgırdiç Karase­
feryanlar'ı tanımıştım. Onlar birkaç defa lstanbul'a gelerek, işbu fermanı
Abdülhamid'in de onayından geçirmek için çok çaba sarf ettilerse de, başa­
ramadılar. Netice itibariyle, ellerinde ancak birkaç ev kaldığı bir sırada, on­
lar da vergiye tabi tutuldular. Mezkur Mıgırdiç Karaseferyan, kendilerine
yapılan haksızlığı ve maddi yönden müşkül durumlarını, gençliğimde birkaç
defa bana esefle anlatmıştı. Cesur ve hoşsohbet bir kimse olan Kaspar Ka­
raseferyan da muhtaç bir durumda idi. Çok defa valileri ziyaret ederek, soy­
larına yapılan haksızlığı dile getirirdi. Onlar ise asaletine hürmeten ona kar­
şı sempati gösterir, sultanın bir gün fermanlarını tasdik edeceği hususunda
ümit verirlerdi.
Halen Karaseferyan ailesinden herhangi bir kimsenin kalıp kalmadığını bil­
memekteyim.

İşbu sülaleden, 1 808'de ölen Harutyun Karaseferyan, Pangaltı Ermeni


Mezarlığı'na defnedilmiştir. Dr. Torkomyan, mezar taşının sekiz mısradan
mürekkep manzum kitabesini neşretmiştir.4 Muhteviyatında, mezarlığın
padişah fermanıyla,· onun atasına verilmiş olduğu kaydedilmiştir.
Muhtemelen, Osmanlı Ermenilerinin "millet-i sadıka" tesmiye olun­
ması, yukarıda anlatılan vakadan sonra başlamıştır.
Yazımızın sonunda, Pangaltı Ermeni Mezarlığı hakkında da birkaç bil­
gi vermeyi lüzumlu görüyoruz. 1856'da duvarla çevrilen mezarlığa, 1 865'te
vuku bulan büyük kolera salgınından sonra, ölü gömülmesine müsaade
edilmemiştir. Ona mukabil aynı yıl, Şişli Mezarlığı Ermenilere verilmiştir.
1 872'de Belediye, Pangaltı Mezarlığı'nı ele geçirmek istemişse de, Sultan
Abdülaziz buna mani olmuştur. Bu sıralarda, Avusturya Devleti burada bir
sefarethane inşa etmeye karar vermiş, ancak Ermenilerin çoğunluğu buna
razı olmamıştır. Keza 1 875'te zengin tüccar Karagözyan Biraderler burada
bir Ticaret Mektebi inşa etmek istemişlerse de, proje gerçekleşmemiştir.
1 9 1 2'de caddenin genişlemesi için mezarlık kısmen istimlake uğramış ve
buna mukabil hükümet Ermeni Cemaati'ne 1 5 .000 altın lira tazminat

265
ödemiştir. Bu meblağdan yaklaşık 1 2.000 lira ile Ermeni Patrikhanesi'nin
bugünkü binası inşa edilmiştir.
1 93 1 'de belediye dava açarak, mezarlığa tekrar sahip çıkmak istemiş­
tir. Müverrih Ahmed Refik Altınay ( 1 880- 1 93 7 ) bilirkişi olarak mahke­
mede şahadette bulunmuş ve Ermenilerin elindeki hüccetin sahte oldu­
ğunu iddia etmiştir.5 1 939'da dava sona ererek, mezarlık tamamıyla istim­
lake uğramıştır. Akabinde, cadde üzerinde bugün görülen büyük apart­
manlar inşa edilmiştir. Mezar taşlarının büyük kısmı ise �minönü Meyda­
nı 'nın onarımında kullanılmıştır.

1 . Görsel Büyük Genel Kültür Ansiklopedisi nde, adı Canberdi olarak geçmektedir.
'

(c. iV, s. 1 966c).


2. Larousse du XXe siecle'e göre, kaçarken Csele ırmağında boğulmuştur (c. iV, s.
529c) .
3. Vahram Torkomyan, Yeremya Çelebi Kömürdyan Isdambolo Badmutyun (Eremya
Çelebi Kömürciyan'ın İstanbul Tarihi), Viyana, 1 932, c. i l , s. 823-828.
4. Vahram Torkomyan, age , c. il, s. 594.
5. Muzaffer Gökman, Ahmed Refik Altınay, İstanbul, 1978, s. 86.

266
Ermenice Bir Elyazmaya Göre
Vezir-i Azam Mahmud Paşa *

Bundan on sekiz ytl önce, yaklaştk iki yüz senelik yazma bir Osmanh
tarihi kompilasyonu istifademize sunulmuştu. Müellifi ve yeri belli olma­
yan eserin muhteviyatmda iki ktymedi yazt bulunmaktaydt. Birincisi, Fa­
tih Sultan Mehmed'in ( 1430-1 48 1 ) fütuhatt hakkmda idi ki, tercümesi
saym hocamtz Şevket Rado Bey'in Tarih ve Edebiyat Mecmuası'nm, 1 98 1
yth Haziran saytsmda neşredilmiştir.•• İkinci yazt ise, işbu makalemizin
mevzuu olan, Fatih devrinin ünlü vezir-i azamt Mahmut Paşa'nm ( ?-
14 7 4) birçok yeni ve ilginç bilgi ihtiva eden biyografisidir. Kaynağtmmn
35-44. sayfalannda bulunan ve "Mahmud Paşa Hikayesi" başhğmt taştyan
yazmm dili eski Ermenice olmakla beraber, bazt konuşma dili terkipleri­
ne ve bir hayli de Türkçe kelimeye rasdanmaktadtr. Metindeki bazı cüm­
lelerin manast güçlükle anlaştlmaktadu. Zira cümle yaptst ve gramer de
biraz farkhdtr. Keza, bazt imla hatalan da mevcuttur. Yazmm diğer bir ku­
suru da, tarih kullamlmamtş olmastdtr.
Mümkün mertebe aslma sadtk kalarak ve yorucu olmasın diye yeni pa­
ragraflar düzenleyerek, tercümesini sunuyoruz.

MAHMUD PAŞA HlKAYESİ

Sultan Mehemmed'inl doğumundan ölümüne kadar icraatı anlatılmakta­


dır. lstanbul'u fetheden Sultan Mehemmed'in pederi Sultan Murad Gazi
( 1 404- 1 45 1 ), Edime'deki tahtında oturduğu zaman, davaların adaletle gö­
rülüp görülmediğini öğrenmek ve kadılarla beylerin adaletsizliği hakkında
bilgi edinerek, gelip kendisine malumat vermeleri için, bilhassa şahsına sa­
dık adamlarını devletin muhtelif şehirlerine gönderirdi.
Bu maksatla Rumeli taraflarına teftişe giden, Sultan Murad'ın adamların­
dan zeki bir kimse, Manastır kasabasına vardı. Bir ilkbahar mevsiminde,
şehrin dışında gezinirken, toplantıda olan ve münakaşa eden üç yüz veya
dört yüz kadar papaza ve rahibe tesadüf etti. Bunlardan birine işbu toplan­
tının maksadını sordu. Din adamı ise şu cevabı verdi:

• Tarih ve Toplum dergisinde (no. 32, Ağustos 1 986, s. 9- 1 3 ) yayınlanmıştır.


•• "Ermenice Elyazma Bir Kaynağa Göre Fatih Sultan Mehmet", Tarih ve Edebiyat Mec­
muası, no. 6, Haziran 1 98 1 , s. 42-48. Bkz. EKTK, c. Ill, s. 256-26 1 .

267
"Her sene adet edinmişiz ki, Mukaddes2 Kitap'ta anlamadığımız ve şüphe­
miz olan hususları burada müzakere edip, bunları şerh edebilen kimseyi bi­
ze başkan seçelim."
Sultan Murad tarafından gönderilen şahıs bunu işiterek, onların konuşma­
larına kulak misafiri oldu ve gördü ki, uzun yıllardan beri çözülemeyen ve
toplantıya katılan o kadar ihtiyarların halledemediği çetin meseli, uzun
boylu bir nevcivan genç ayağa kalkarak, yaklaşıp halletti. Bunun üzerine,
mecliste bulunanlar başlarını eğerek, ona karşı büyük hürmet gösterdiler.
Bunu gören Sultan Murad'ın adamı, yapılan bu kadar hürmetin sebebini so­
rar. Derler ki, bu genç lncil'deki o çetrefil meseli açıklığa kavuşturdu. Bina­
enaleyh, onu tarikatımızın başkanlığına getireceğiz ve bundan dolayı ona
bu kadar hürmet ediyoruz.
Padişah tarafından gönderilen şahıs günün birinde Edime'ye gelip, Sultan
Murad'a icraatı hakkında bilgi verir ve sonra da, M anastır kasabasında
olup biteni anlatır. Yani o kadar yaşlı ve büyüklerin halledemediği çetin bir
meselenin yeni yetişmiş bir genç tarafından çözüldüğünü. Onun çok akıllı
ve üstün zekalı olduğunu beyan ettikten sonra, Padişahımızın büyük icra­
atına3 fayda sağlayacağını bildirir. Sultan razı olarak, onu huzuruna getir­
melerini emreder. Derhal mektuplar yazılarak, memurlar hazırlanır. Manas­
tır'da kasaplık yapan pederine varan mektuplarda, oğlunu gelen şahıslarla
padişahın sarayına göndermesi emredilerek, devletin işlerine layık olduğu
ifade edilmekte idi. Gönderilen kimselerle mektup pederine vardığında, şu
cevabı verir:
"Halihazırda, benim sözüm oğluma geçmez. Şimdi o din adamıdır ve din
adamlarının hükmü altındadır. Gidip din adamlarına ve oğluma söyleyin ki,
bir yerde toplanarak, meclis ne karar verirse öyle olsun."
Bunun üzerine meclis toplanır. Hepsi de fikrini beyan edip, biri verilsin, di­
ğeri verilmesin diyerek, uzun münakaşalara düşerler. Nihayet kasap Rado'yu
meclise davet ederek, kendisiyle bu hususta görüşürler. Şayan-ı hayret olan
bir husus da şudur ki, o yakışıklı delikanlı rüyasında, Müslümanlığa4 dönece­
ğini ve Sultan Murad'ın yanına gideceğini görürmüş. Bu sebeple daima yol­
lardan geçenleri gözetlermiş. Bu haberi işitince, yürekten Allah'a şükreder.
En nihayet din adamlarından biri şöyle der:
"Verilmesin diyenlerle, verilsin diyenler ikiye ayrılsın."
Neticede, verilsin diyenler çoğunluk kazanır. Böylece, aralarında ihtilaf çık­
masın diye saraydan gelen memurlara teslim ederler. Görevliler onu teslim
alır alma:, kendisine Mahmud ismi verirler. Manastır kasabasının halkı ise
toplanarak, arabaya mermer bir sütun yükleyip, onu uğurlamaya gelirler ve
ayrıldıkları yere hatıra olarak sütunu dikerler ki, kasabadan bir mil kadar
uzakta idi. Şimdi işbu sütuna mola taşı denmektedir.

268
Nihayet Mahmud Paşa'yı Edime'de Sultan Murad'ın huzuruna çıkarırlar.
Tavırları ve mahcubiyeti padişahın hoşuna giderek, onu tasavvur ettiğinden
daha üstün bulur. Bu sıralarda Molla GüraniS Sultan Mehemmed'in hocası
idi. Sultan Murad onu yanına çağırarak der ki:
"Hoca Efendi, bu delikanlı lncil'e hakkıyla vakıftır, arzu ediyorum ki, Ku­
ran'a6 da vakıf olsun."
O da tam iki sene ona ders verir. Ve günün birinde padişah, bütün ulema­
nın saray-ı hümayununa gelerek, yeni saadetli kulunu görmelerini emreder.
Sultanın emri üzerine, hepsi sarayında toplanır ve onlara hil'atlar ihsan
eder. Teşrifatçı emreder ki, iyi bir insan olan Kazasker Ali Efendi içeri gir­
sin. O da, siyah elbiseler giyinmiş olan Mahmud Paşa'yı birlikte getirir. Ali
Efendi tülbent sarık takmasını emreder ve bu şekilde huzura çıkar. Herkes
ayağa kalkar. Mahmud ise, orada bulunan efendilerin ellerini öperek, en ge­
ride bir yere oturur. Müteakiben, her taraftan alimler ona çetrefil ve güç
meseller sorarlar. O da, siz alimsiniz diye cevap verip, elini öperek yerine
oturur. Ali Efendi de ona şunları söyler:
"Aferin, berhudar? olasın. Bu meseli bilirdin amma, hürmeten onu tefsir et­
mekten kaçındın."
Sonra da, hepsine dönerek, şöyle devam eder:
"Kardeşler, bu kardeş herkesten daha asil ve mümtaz bir şahıstır ki, padişa­
ha göndermeye karar verdiler."
Sultan da onu kabul ederek, tekrar ulemaya hil'atlar hediye eder.
Bundan sonra Padişah, vezir8 Büyük İbrahim Paşa'ya mektup yazıp der ki:
"Alim bir kulum vardır. Hikmetine hürmet etmek için, onu vezir yapmayı
arzu etmekteyim. Yüksek emrim, senin de onu layık görmendir."
Üç gün sonra vezir olup; üç yıl makamında kalır. Sonra aleyhinde Sultana
tezviratta bulunurlar. Padişah da bundan müteessir9 olarak, saray-ı hümayu­
nu önünde idam edilmesini emreder.
Sultan Murad için de, sarayın önünde yer hazırlanarak, oraya oturur. Mah­
mud Paşa'yı elleri bağlı vaziyette padişahın huzuruna getirirler. Saray erka­
nı ise öldürülmemesi için istirham eder. Fakat sözleri dinlenmediğinden,
serseme dönerler. Sonra da hepsi birden:
"Bu gibi iyi bir kimseyi kıskançlık yüzünden öldürmek doğru değildir; ica­
bında padişah onun kabahatini affetsin" diyerek, celladı zorlarlar. O da, iyi
niyetle sultana müracaat eder. Padişah ise hiddetlenerek:
'.'Benim emrim emir değil mi? Muhakkak idam olunsun" der ve bir iki adım
ilerleyerek, kılıcını havaya kaldırır. Aynı anda, Mahmud Paşa durduğu yer­
den kayıplara karışır ve sonra da, mucizevi bir şekilde peyda olur.
Sultan Murad üç ay sonra vefat ederek, oğlu Sultan Mehemmed saltanat sü­
rer. Ananeye göre kırk gün yas tuttukları için, Kırım Hanı padişahın vefa-

269
tını işiterek, otuz veya kırk bin Tacarla, geceyi gündüze katarak Edime'ye
gelir ve bundan sonra padişahlık bizimdir diyerek, şehrin ettafında ordugah
kurar. Sulcan Mehemmed de, Mahmud Paşa'yı yanına çağırarak, bir çare
düşünmesini emreder. Mahmud Paşa da der ki:
"Hünkarım, senin büyük devletinle onların tertibi bertaraf edilecektir."
Sulcan da "Seni göreyim" der. Mahmud Paşa ise derhal Tatarların otuz ve­
ya kırk kadar ünlü nazırlarına zehirli kafcan hediye eder ve sair armağanlar­
la onları ağırlar. Sonra da, bizzat Tatarların ordugahına giderek, ihsanlarda
bulunup, bundan sonra padişahlık sizindir, der. Ancak, matemlerinin sona
ermesi ve mallarının taşınması için on beş gün sabretmelerini rica eder. Ta­
tar beyleri dahi, elindeki hil'acları, onun eliyle hepsine giydirirler.
Müteakiben geri dönerek, alelacele padişahın huzuruna çıkar ve şöyle der:
"Sultanım, Allahın inayetiyle Tatar ordusunun musibetine bir çare buldum.
Zehirli ve vadeli kafcanlar hazırlayarak, hepsine elimle giydirdim."
Sulcan Mehemmed bunun üzerine biraz rahaclar. Müteakiben Mahmud Pa­
şa, Edime şehrindeki bekarlardan bir ordu teşkil ederek, on bin kılıçlı süva­
riye tembih ecci ki, on beş gün sabretsinler. Sonra da, şayet Allah muvaffak
olursa, Tanrının emriyle Tatarların malları sizin olacakcır, der. Keza, Tatar­
ların beyinin zehirli kafcanı daima giymekce ve vadesinin dolmasını bekle­
mekte olduğunu bilmektedir.
On altıncı gün, Tatar hanının ömrü sona erer. Orduda kötü haber işitilin­
ce, hepsi de dağılırlar. Bunun üzerine, Mahmud Paşa, hazırladığı askerlere
hücum emri verir. Askerler, Tatar mücahiclerini öyle bir kılıçtan geçirirler
ki, üç veya dört bin kişi ancak kurtulabilir. Keza, Mahmud Paşa, vaad üze­
re, yağma edilen mallara el sürmeyip, kaffesini askerlere bağışlar ve bu ter­
tiple Osmanlı ordusunu Tatarların elinden kurtarır. İşbu Tatar olayı yasın
4 1 . günü vuku bulur.
Müteakiben, Mahmud Paşa, devlet huducları dahilinde donanma merasimi
yapılması için emirname çıkardı. Sonra da Sultan Mehemmed'e dedi ki:
"Hünkarım, bundan sonra İstanbul'un fethine karar verelim."
O zamanki Osmanlı ordusu ile sefere çıkarak ve Gelibolu'dan geçerek, Bur­
sa'ya gittiler. Sultan Mehemmed, ecdadını ziyaret eccikten sonra İznik'e va­
rıp, üç ay kadar orada kaldılar. Mahmud Paşa, İznikli Eşrefzade 10 adındaki
şahısla istişarede bulunarak ve Hacı Bayram Sultan'dan da yardım alarak,
üç ay sonra İznik'ten hareket edip, İstanbul'un üzerine varırlar. Kocaeli de­
nilen taraflarda bulunan Eskihisar'da oturup, İstanbul'daki Bey'e 1 1 adam
gönderirler ve kendisine tembih ederler ki:
Şayet, Sulcan Mehemmed'in bu taraflara gelişi hususunda soru tevcih edi­
lirse, bu memleketin suyu ve bu yörenin havası mülayim olduğu için, nefsi­
nin bir nebze istifadesi mülahazasiyle, birkaç gün sizinle komşuluk yapmak
için gelmiştir, desin. Ve orada birkaç ay ikamet ederler.

270
Günün birinde Mahmud Paşa sultana der ki:
"Padişahım, şayet karşı tarafta 12 ikamet edecek yer bulunmazsa, bu şehri
fethedemeyiz."
Sultan Mehemmed de:
"Lala, bildiğin gibi hareket et" der.
Bunun üzerine Mahmud Paşa:
"Sultanım bir gön kadar yer isteyelim" diye cevap verir. Bu maksatla bir sı­
ğır gönünü bir önlüğün içine yerleştirir. Deriyi İstanbul beyine gönderirler.
Giden adam şu dilekte bulunur:
"Padişah bazen eğlenmek için, sizden bu sığır kadar yer rica etmektedir."
lstanbul'un beyi de itiraz etmeden, baş üstüne diyerek razı olur. Mahmud
Paşa haberdar olunca, derhal karşı sahile geçer ve bayrağı elbisenin keme­
rine sıkıştırarak, deriyi keskin bir bıçakla dar ve uzun şekilde bir tirişe 13 gi­
bi keser. Bundan sonra da, ihtiva ettiği yer kadar tirişeyi dolaştırır ve hemen
orada bir hisar ve kale inşa etmeye başlar.
lstanbul beyi onları görerek, yaptığı iş için pişman olup, endişe etmeye baş­
lar. lstanbul'un bütün iaşesi Karadeniz'den geldiğinden ve Gelibolu Osman­
lıların elinde bulunduğu için, Karadeniz'denl4 zahire geldiği zaman, Geli­
bolu'dan topla gemileri vurup batırdıklarından, tarif edilemeyecek tarzda
yiyecek sıkıntısı çektiler. Bundan sonra aniden bin kadar adam gidip, 33.
gün fethederler. Müteakiben Mahmud Paşa bir gece Padişaha der ki:
"Padişahım biz buraya nasıl yerleşeceğiz?"
Padişah da nasıl olacağını sorar. Mahmud Paşa da şöyle cevap verir:
"Sultanım, Rum alimlerinin hükmü şudur ki, Türkler ta ki karadan gemi
yürütmezlerse, lstanbul şehri zapt edilemez. işte, şimdi zat-ı şahanenizin yü­
ce kudreti ile bu sözlere intibak edelim.
M üteakiben, Gedik Paşa'yı beraber alarak, Okmeydanı denilen yerde bir
kadırga inşa edip, tekerleklerie yürütürler ve müsait bir saatte denize indi­
rirler. içine de insan ve top yerleştirerek, yelken açıp, karşı taraftaki Fener
denen kapıya doğru ilerleyip, topla döğerek yıkarlar. O gece bin kadar mü­
cahit geri dönerek, Galata'yı muhasara etmekle görevlendirirler. On bin ka­
dar mücahide de, Topkapı ve Silivrikapı'yı dövmek vazifesi verilir. !çerden
küffar1 5 hakisar16 dışardan da Osmanlıların askerleri, iki gü� iki gece dur­
madan cenkleştikten sonra, üçüncü gün Rumlar istirahat edemediklerinden
takatsiz kalarak, kaçmaya gayret ederler. Türk askerleri ise, sevinçli ve ne­
şeli olarak, ümitlerini kılıçla ifa ederler. ' 7
Sultan Mehemmed ve Mahmud Paşa ise, Yahudi kapusu18 denen kapının
yanından yüksek bir yere çıkarak, birer ok atarlar ve şart koşarlar ki, Aya­
sofya'ya hangisinin oku yetişirse, onun olsun. Buna da rıza göstermeyerek,
sen bir taraftan ben de diğer taraftan, kim önce yetişirse onun olsun derler

271
ve koşa koşa giderler. Mahmud Paşa Camii'nin yerinde, o sıralarda Ayasof­
ya gibi büyük ve ünlü bir kilise varmış. 19 Mahmud Paşa oraya gider. Fatih
Sultan Mehmed ise caddeden doğruca Ayasofya'ya varır.
Meğer süngülü olan Rumlar Ayasofya'nın içinde saklanmışlar. Mahmud Pa­
şa dahi, rastladığı kilisede epeyce din adamı bulur ve hepsini kılıçtan geçi­
rir. Sonra da üzerine nöbetçi dikerek, Padişahı müteakip Ayasofya'ya gider.
Halbuki, onun içinde dahi epeyce Rum varmış. Onların da hepsini kılıçtan
geçirir. Bakiye kalan küffar, cehennemde dahi yer bulamayarak, kaleye sığı­
nırlar. On gün sonra, Yedikule'yi dahi fethederler.20 Bütün lstanbul'u sıkı
bir idare altına alırlar ve her sınıftan herkes rahata kavuşup, muhtelif köy­
lere yerleşirler. Müteakiben Sultan Mehemmed der ki:
"Lala, karadan gemi yürüttüğümüz için, kaptan-ı deryalık vazifesini de sana
teslim ediyorum." Mahmud Paşa da kabul ederek, yerini Gedik Paşa'ya terk
ediyor. Kendisi de kadırgalarla, bir yıl denizlerde seferler yaptıktan sonra, İs­
tanbul civarında bulunan Çatalca'da içinde beş altı bin kadar Rumla mes­
kun, muhkem bir kalenin mevcudiyetini işitiyor. Bunlar devamlı olarak, ls­
tanbul'un etrafına akınlar düzenleyerek, vurup, harap edip, birçok kimseyi
de kaçırırlarmış. Mahmud Paşa bu olaylardan haberdar olunca, gidip Çatal­
ca'yı fetheder ve gelip Sultan Mehemmed'in elini öper. O da Mahmud Pa­
şa'ya şu telkinde bulunur:
"Lala, bundan sonra Rumeli tarafında da muharebe edelim. Rumeli'nin yö­
netimini de sana tevdi ediyorum."
Üç ay sonra, Kazasker Ali Efendi2 1 Kabe'ye gitmeyi arzu etti. Sultan da ona:
"Yerine kendinden daha üstün birini tayin et, ondan sonra git" dedi. O da:
"Kendimden daha iyi biri, Mahmud Paşa kulunuz olabilir" dedi. Hünkarda ona:
"Bunu da yapabilir misiniz?" diye sorar. O da, "emir padişahımızındır" der.
Ali Efendi Kabe'ye gidip, orada vefat eder. Mahmud Paşa da, hem vezir-i
azam, hem kaptan-ı derya, hem Rumeli beylerbeyi, hem de kazasker olur.
Bu dört şerefli makamı birlikte deruhte eder. Hepsinde de başarı gösterir.
Camiinin yerinde büyük bir kilise bulunmakta idi. Padişahtan, kiliseyi yıktı­
rıp, yerine bir cami inşa etmek için ricada bulunur. O da müsaade eder. Bu­
nun üzerine, kilise yıktırılıp temeller kazılırken birdenbire, ağzına kadar altın­
la dolu, iki büyük küp meydana çıkar. Keyfiyetten sultanı haberdar eder: O da:
"Lala, emrediyorum ki hepsi de senin olsun" der.
Mahmud Paşa da, altınlardan sikke keserek, camiin inşaatında çalışan usta­
lara, kalfalara ve işçilere der ki:
"Camimin masrafları yüzünden malım kalmadı. Para yerinden çıktı. İsteğim
ve muradım şudur ki, herkes kendi iradesi ile çalışsın." Ve yedi yıl zarfında
cami tamamlandı.22
Bundan sonra, caminin temelinden çıkan altınları bana getirin diye emreder.
Ye kese ile getirip önüne dökerler. Yanında bulunan devlet ricaline der ki:

272
"Türkler, şahit olun ki, avucumun içi.ne ne kadar altın gelirse, Allah'ın bin
bir ismi için, Medine'deki fakirlere verilsin." Ve elini uzatarak, altını avu­
cuna alır. Önünde sayarak, bir.ı bir altın bulurlar. Bunu üzerine her yıl Me­
dine'deki yoksullara bin bir altın gönderilmesine karar verilir.
Kısa bir bahis de kaydedelim. Meğer Mahmud Paşa'nın vezirliğinden önce,
vezir-i azam olan İbrahim Paşa'nın2l zevcesi ölünce, ona Sultan Mehem­
med'in odalıklarından güzel bir hare verirler.
Sultan Murad, zekasından ötürü, Mahmud Paşa'yı vezir-i azam atadı ve İb­
rahim Paşa ikinci sınıf vezir oldu. Fakat bu kadar zaman geçmiş olmasına
rağmen, vezir-i azamlık sevdasından soğumamış ve Mahmud Paşa'ya karşı
içindeki kıskançlık zail olmamıştı. Bundan maada, daha önce İbrahim Pa­
şa'nın hizmetine bir delikanlı vermişti ki, onun ölümüne sebep oldu. Zira,
bir gün İbrahim Paşa gizlice ona haber yollar ve der ki:
"Seni göreyim, ne yapıp yap, Mahmud Paşa'nın mührünü taşıyan beyaz bir
kağıt yolla." O da bilmeyerek bu kağıdı mühürleyip, İbrahim Paşa'ya gön­
derir. Müşarünileyh de, Mahmud Paşa'nın ağzından, refikasına hitaben bir
mektup yazar ve şöyle der:
"Sen bir nazlısın, İbrahim Paşa ise bir ihtiyardır. Senin gibi güzel ve nazik
biri, onun gibi bitap ve kudretsiz bir erkeğe layık mı? Şimdi ne yapıp yap,
lbrahim Paşa'yı zehirledikten sonra, benim eşim olacaksın." Ve buna ben­
zer birçok şeyler yazar. Mektubu bitirdikten sonra, İbrahim Paşa derhal, ge­
ce yarısı doğruca saray-ı hümayuna giderek, Sultan Mehemmed'in huzuru­
na çıkmak için ricada bulunur. Zira, o zamanlar dahi, vezirlerin padişahla
görüşmesi için herhangi bir engel yokmuş.24 Sultan da, İbrahim Paşa'nın
huzuruna çıkmasını emreder. lbrahim Paşa, padişahın önünde riyakarca ağ­
lamaya başlar ve sözde Mahmud Paşa tarafından yazılan mektubu sultana
gösterir. Hünkar muhteviyatını okuyunca, Mahmud Paşa'nın geceleyin Ye­
dikule'ye hapsedilmesini emreder. On beş nöbetçi nefer sarayına giderek,
Yedikule'ye sevk edip, hapse atarlar. Hizmetine dört nefer tesis ederler. Ha­
pishaneden, İznik'te bulunan Eşrefzade Efendi'ye bir mektup yazar.25 Eline
geçince, Mahmud Paşa'nın başına gelen bu musibetin sebebi anlaşılır. Eğri­
boz kalesinin fethi26 esnasında kumandan iken, kendi milletinden, yani
Müslüman27 bir çocuğu esirgemeyerek, tesadüfen öldürür. Çocuğun annesi
onu lanetler ve böylece sultandan cezasını bulur.
Eğriboz'un fethinden bugüne kadar 14 yıl geçmiştir.28 Efendi (Eşrefzade)
verdiği cevapta, 'bundan sonra ahret için hazırlan, demişti. Müteakiben,
Ahmed adında bir cellat gelip, kementle onu boğduktan az sonra, hünkar
tarafından öldürülmemesi için bir adam gönderilir. Cesedi arabaya konula­
rak, camiinin önüne getirilip, orada defnolunur. Padişah da çok ağlar.29
Rebiülevvelin gurresinde (ilk gün), sene esni (sekiz) ve sitein (sittin, alt­
mış) ve elf (bin).30

273
Yazımızın sonunda, işbu biyografinin ihtiva ettiği başlıca yenilikleri de
kaydediyoruz. tlk önce, Mahmud Paşa'nın şimdiye kadar bilinmeyen do­
ğum yerinin Yugoslavya'nın Manastır şehri olduğu meydana çıkmaktadır.
lnciciyan ise Alacahisarlı olduğunu yazmaktadır.3 I Alacahisar, Yugoslav­
ya'nın Niş şehri yakınında bulunmaktadır ve Kruşevaç adı ile de bilin­
mektedir.32 Doğum tarihine gelince, kanaatimizce, takriben 1 400 olma­
lıdır. Zira, Sultan Murad devrinde, kendisinden önce vezir-i azamlık gö­
revinde bulunan İbrahim Paşa 1429'da vefat etmiştir. Mahmud Paşa'nın,
Sultan Murad zamanında, üç yıl vezir-i azamlık yaptığı meçhuldur. Üçün­
cü yenilik ise pederinin Rado isminde bir kasap olmasıdır. Böylece, Sırp
veya Hırvat asıllı olduğu ağırlık kazanmaktadır. Tatarların akını da yanıl­
mıyorsak bir yeniliktir. Nihayet, idam edilmesinin sebebinin bir komplo
olduğu da bu kaynaktan meydana çıkmaktadır.
Diğer taraftan, birkaç şahıs ismiı::ı in yanında bulunan doğum ve ölüm
tarihlerinin, tarafımızdan ilave edildiğini belirtmek istiyoruz.

1. Ermenice metinde "Muhammed" şeklinde yazılıdır.


2. Ermenice metinde "ebedi" kelimesi kullanılmıştır.
3. Kanaatimizce İstanbul'un fethi kastediliyor.
4. Ermenice metinde Türkçe "iman" kelimesi kullanılmıştır.
5. Ermenice metinde "Monta Kürani" şeklinde yazılıdır. 1 4 1 6'da Irak'ın Güran ka­
sabasında doğup 1488'de İstanbul'da vefat etmiştir.
6. Ermenice metinde Kur'an yerine "Fırkan" kelimesi geçmektedir ki, doğrusu
"Fürkan"dır.
7. Ermenice metinde de aynı kelimeler bulunmaktadır.
8. Vezir-i azam demek istiyor.
9. Ermenice metinde, "rahatsız" manasına gelen "anhankisd" kelimesi kullanıl-
mıştır.
10. Eşrefoğlu soyadı ile de bilinen bir mutasavvıf ve şairdir.
1 1 . Bizans hükümdarı kastediliyor.
1 2. Boğaziçi'nin Rumeli sahili ima ediliyor.
13. Tirişe veya tirşe, parşömen veya deri manasına gelmektedir. Ermenice metinde
dahi aynı kelime istimal edilmiştir.
14. Doğrusu Akdeniz olmalıdır.
1 5 . Ermenice metinde dahi mezkur kelime geçmektedir.
16. Veya "haksar", önemsiz, zavallı demektir. Bu kelime ile, Bizanslı mücahitlerin
sayıca az oldukları belirtilmektedir. Ermenice metinde de aynı kelime kullanıl­
mıştır.
1 7 . Bu cümlenin manası sarih değildir.
1 8. Surların, Çıfıt Kapısı da denilen işbu kapısı, Eminönü'nde bulunmakta idi. 1597-

274
1 665 yılları arasında tamamlanan Yeni Cami'nin inşasına kadar, burası Karai
Yahudileriyle meskun olduğu için bu ad verilmiştir.
1 9. Şimdiye kadar bu husus bilinmemekte idi. Kilisenin adı maalesef kaydedilme-
miştir.
20. Bu kayıt da Yedikule'nin Bizans zamanında mevcut olduğunu teyit etmektedir.
2 1 . Bu şahıs hakkında bir bilgi elde edemedik.
22. 1462 veya 1 463 yılında.
23. Burada bir anakronizm veya bir isim hatası göze çarpmaktadır. Zira, Sultan Mu­
rad zamanında vezir-i azam olan İbrahim Paşa, 1 4 1 1 'de makama geçip 1429'da
vefat etmiştir.
24. Bu cümle de, işbu terceme-i halin Mahmud Paşa'dan epeyce sonra yazıldığını
ispatlamaktadır.
25. Eşrefzade Efendi'nin şimdiye kadar yaklaşık 1470'te İznik'te vefat ettiği malum­
du. Ancak, işbu kayıttan, 1474'te hala hayatta olduğu anlaşılmaktadır.
26. Ege Denizi'nde bulunan ve Yunanca "Evripos" denilen işbu adanın fethi
1 470'tedir.
27. Ermenice metinde "Daciklerden" kelimesi bulunmaktadır ki, eskiden hem
Türkler, hem de umumiyetle Müslüman milletler için kullanılmıştır. Kendisi
aslen Türk olmadığından, burada Müslüman manasıyla istimal edildiği daha
muhtemeldir.
28. Doğrusu dört yıldır.
29. Son dakikada, Sultanın birini göndermesinden ve çok ağlamasından, ölüm
hükmünün infazından az sonra, tertiplenen komplonun meydana çıktığı anla­
şılmaktadır.
30. Hicri 1068 yılı, Miladi 1 65 8 senesine tekabül etmektedir. Binaenaleyh, işbu bi­
yografinin aslının mezkGr tarihte yazıldığı tebeyyün etmektedir. Ermeni takvim
yılı veya Miladi tarih yerine, Hicri tarih taşımasından, Türkçeden çevrildiği an­
laşılmaktadır. Filhakika, lslam Ansiklopedisi, Üniversite Kütüphanesi'nde bulu­
nan bir menakıpnamesini kaydetmektedir (c. Vll, s. 183 ). Burada babasının ka­
sap ve kendisinin de rahip olduğu işar edildiği için, aynı kaynak olabilir.
3 1 . Ôugas İnciciyan, Amaranots Püz:antyan (Boğaziçi), Venedik, 1 794, s. 80.
32. İsmail Hami Danişmend, lz:ahlı Osmanlı Tarihi Kronolojisi, İstanbul, 1 97 1 , s. 87.

275
Atatürk'ü Ermeniler de Sevmişlerdi*

Eşsiz kumandan ve ulu önder Atatürk'ün doğumunun 100. yıldönü­


müne, kalemimizle ufak bir katkıda bulunmayı arzu ettim. Zira geçen yıl
sonlarına doğru Beyrut'tan İstanbul'a gelen, eski Onadoğu boks şampiyo­
nu Bay Hagop Tombalyan yüce Atatürk hakkında, babası ile ilgili ve bu­
güne kadar bilinmeyen bir ifşaatta bulundu. Ölümsüz Ata'nın hayatında,
karanlıkta kalmış bir sayfayı aydınlatmak gayesiyle, anlattığı vakayı, bil­
hassa bugünlerde açıklamayı lüzumlu gördüm.
Önce bir hatıramı kaydedeyim: Ebedi şef Atatürk'ü ancak bir kez ya­
kından görmek bahtiyarlığına eriştim. 1 934'te İran Şahı'nın yurdumuzu
ziyareti sırasında idi. Bir gün, iki devlet başkanının beraber Çamlıca'ya
gittiklerini işitmiştik. Kendilerini yakından görebilmek için, Fıstıkağa­
cı'nda arkadaşlarla birlikte dönüşlerini uzun müddet beklemiştik. O gün
geç vakitlerde, ilk ve son defa olarak, dahi kumandanı yakından görmek
saadetini elde etmiştik.
Tombalyan'ın anlattıklarına geçmeden, Afyon milletvekili müteveffa
Berç Keresteciyan-Türker'den bahsetmek istiyorum. Kendisi değerli dilci
Bedros Efendi Keresteciyan'ın yeğeni idi.
Kısaca onun hakkında da bilgi verelim. Bedros Efendi 1 840'ta İstan­
bul'da doğup 27 Şubat 1 909'da orada vefat etmiştir. Tahsilini Mıkhitarist­
lerin Paris'teki Muradyan Koleji'nde yapmıştır. İstanbul'a avdet ettikten
sonra Tercüman-ı Ahval gazetesinin neşriyatını idare etmiştir. Sonra, Ba­
bıali Harici Muhaberat Kalemi Müdürlüğü'nde bulunmuştur. Başlıca ese­
ri Türkçenin etimoloj ik sözlüğüdür ki, takriben 1 950 yıllarında Londra'da
basılmıştır.
Berç Türker'e gelince, 1 870'te Afyonkarahisarı'nda doğmuştur. Gala­
tasaray ve Robert Kolej mekteplerinde okumuştur. Mükemmelen vakıf
olduğu Osmanlıcadan maada, Fransızca, Ermenice, İngilizce, Rumca, Al­
manca, İtalyanca ve İspanyolca bilirdi. Mütareke yıllarında, Osmanlı
Bankası müdürü ve Hilal-i Ahmer ikinci başkanı idi. İstiklal Harbi esna­
sında, sıhhi malzemeyi takalarla İnebolu'ya yığanların başında gelirdi.

• Tarih t'e Edebiyat Mecmuası'nda (no. 5, Mayıs 198 1 , s. 83-85) yayınlanmıştır.

2 76
1 934 - 1942 yılları arasında müstakil Afyon milletvekili olmuş ve bu sıfat­
la iktisadi mevzularda meclis müzakerelerine katılmıştır. 1 936'da Atatürk
kendisine "Türker" soyadım lütfetmişlerdir. 26 Temmuz 1 949'da lstan­
bul'da vefat etmiştir.
1 9 1 9 yılı Mayıs ayında, Atatürk ve mesai arkadaşları deniz yoluyla
Samsun'a gidecekleri sırada, Berç Keresteciyan, Mustafa Kemal Paşa'ya,
avukatı Sadeddin Ferid Bey (Talay) vasıtasıyla, İngilizlerin Karadeniz'de
kendilerini taşıyan gemiyi torpilleyeceklerini gizlice haber vermiştir. Bu
sebeple bindikleri Bandırma vapuru, bizzat Büyük Önder'in emriyle, da­
ima kıyıdan seyretmiştir.
Sayın Cemal Kutay tarafından neşredilmiş olan Tarih Konuşuyor mec­
muasının 1 964 Mayıs tarihli 4. sayısında çıkan " 1 9 Mayıs 1 9 1 9 Kırk Beş
Yaşında" başlıklı makalede bu hususta şunlar yazılıdır:

O günlerde Mustafa Kemal aleyhindeki bir gazete yazısından dolayı dava


açmış olan Sadeddin Ferid Bey, aldığı haberi gecenin geç saatlerinde Mus­
tafa Kemal'in Şişli'de, bugün Halaskar (Kurtarıcı) Gazi Caddesi'nde müze
olan evine iletmiş ve ikazı yapan zatı ancak ismen tanıdığını, fakat kendisi­
nin her bakımdan güvenilmeye değer olduğunu söylemişti. Bu zat, Ermeni
asıllı bir zattı, Osmanlı Bankası müdürlerindendi, ismi de Berç Keresteciyan
Efendi idi. Hilal-i Ahmer (Kızılay) İstanbul teşkilatında vazife görüyordu.
Sadeddin Ferid Bey, haberi aldığı zaman, Hamid Bey'den Keresteciyan
Efendi'nin şahsiyetini, mizacını, ahlakını sormuş, Hilal-i Ahmer reisi de, ta­
mamıyla müspet konuşmuştu. Keresteciyan Efendi, nereden duyduğunu
izah etmeden, Mustafa Kemal'in bineceği vapurun, Boğaz'dan çıktıktan
sonra batırılacağını, hatta bu vazifenin bir torpidoya mı, denizaltına mı ve­
rilmesinin bile tetkik edildiğini anlatmış, Sadeddin Ferid Bey'e:
"Siz, Paşa Hazretlerinin hem avukatı, hem de zannederim yakın dostusunuz,
ikaz ediyorum!" demişti.
Daha sonraki hadiseler, vesikalar ve Keresteciyan Efendi'nin şahsiyeti, ken­
disinin aldığı haberin doğru olduğunu ispat etmişti. Keresteciyan Efendi,
bütün milli mücadele devamınca, Hilal-i Ahmer ikinci reisi olarak, Anado­
lu'ya sadece sıhhi malzeme değil, ordunun ihtiyacı olan birçok maddeleri
de, ilaç sandıkları içinde iletmiş ve bu yolda, birçok resmi vazifelilerin gös­
teremedikleri cesareti esirgememişti. Zaferden sonra, emekli Osmanlı Ban­
kası müdürü olarak köşesine çekilmişti. 1 934'te azınlıklardan müstakil me­
bus çıkarmak kararı verilince, Atatürk, hiç unutmadığı bu faziletli, vatanse­
ver, değerli insanı hatırlamış, kendisi, doğum yeri olan Afyonkarahisar'dan
mebus namzedi gösterilmiş, 1 942 senesine kadar da Meclisteki vazifesi de­
vam etmişti. Soyadı Kanunu çıktığı zaman, Atatürk, birçok yakınlarına so-

277
yadı verirken, Berç Keresteciyan Efendi'yi de unutmamış, kendisine Türker,
Türk'ün Er'i soyadım vermişti. Sanılır ki, bu gönülden ve hiçbir menfaat
beklenmemiş olan ikazın üzerindeki mahremiyeti, olduğu gibi muhafaza
edebilmek için de, ne kendisi, ne Sadeddin Ferid Bey, vapurun batırılacağı
yolundaki ikaz ve haberin nereden ve kimden geldiğini asla ifşa etmemişler,
Mustafa Kemal o günleri anlatan notlarında ise, sadece, vapurun Boğaz'ı
geçtikten sonra batırılacağı yolunda haber aldığını ve habere itimat etmek­
le beraber, kara yolundan gitmenin zaman kaybını düşünerek, Anadolu'nun
içine geçebilecek en yakın ve yolları en müsait liman olarak Samsun'u ter­
cih ettiğini anlatır. (s. 280-28 1 )

Yazımızın ikinci kısmında, yukarıda bahsi geçen Garabed Tombal­


yan'dan bahsedeceğiz. Babası Kaspar Tombalyan aslen Gürünlü idi. Müş­
külatı olan herkes ona başvurur, o da zorluklarını hallederrniş. Bundan
dolayı ona "Kaspar yapar" derlermiş. Bir müddet sonra Konya Aksaray'a
yerleşerek, buranın büyük ağalarından biri olmuştur.
Aksaray'da doğan oğlu Garabed Tombalyan, gayet güçlü ve kuvvetli
bir kimse idi. O da ticaretle uğraşmıştır. Tahsilini, 1 892'de Protestan vaizi
Harutyun Cenanyan tarafından Konya'da tesis olunan, Cenanyan Kole­
ji'nde tamamlamıştır. Mükemmel Osmanlıca bilirmiş. Birinci Cihan Har­
bi yıllarında Şam'da, er olarak vatani vazifesini ifa ederken, katiplik yap­
mıştır.• Arkadaşlarının da mektuplarını yazarmış. Kaleminin kuvvetli ol­
duğu yavaş yavaş her tarafa yayılmış. Az sonra, orada görevli bulunan Mus­
tafa Kemal Bey'in da kulağına yetişir. O da, edebi kabiliyeti etrafında bir
fikir edinmek üzere, yanına getirilmesi için etrafındakilere emir verir.
Müstakbel büyük kurtarıcı, onun kabiliyetlerini takdir eder, kendisini şah­
si sekreteri yapar. Sofralarına daima onu da davet eder. Tombalyan, aynı
zamanda Ata'ya yazılı projeler takdim edip telkinlerde de bulunur, hepsi
onun takdirlerini kazanır. Kendisi de Ata'nın yanından hiç ayrılmaz.
Bir gece saat 22.30 sularında, Atatürk çadırında uyurken, Tombalyan
henüz uyanıktır. Nöbetçiler Tombalyan'a:
"Garabed, ayak sesleri var" demişler.
O sırada ani olarak hücuma geçen üç kişiden biri, elindeki hançerle ça­
dırı yırtarken birden fırlayan Tombalyan üzerine atılır, adamın kolunu tu­
tar, kendi kolu da kanlar içinde kalır. Bunun üzerine Atatürk, Tombalyan'a:

Kevork Pamukciyan daha sonraki bir makalesinde ("Atatürk'ün Hayat Kitabından


Kapalı Kalmış Bir Sayfa Daha", Kulis, no. 838, 1 5 Kasım 1 98 1 , s. 1 5. Bkz. EKTK, c.
lll, s. 280-28 1 ) tarihin, Birinci Dünya Savaşı yılları değil, 1 905-1 906 yılları olması
gerektiği şek l inde bir düzeltme yapmıştır.

278
"Ulan Garabed, aşkolsun, canımı kurtardın ! " der.
Bir müddet sonra Atatürk, Halep'e götürmek üzere kendisine para tes­
lim eder. Yolda silahlı mütecavizlerin hücumuna uğrarlar; yanındaki as­
kerlerden biri hayatını kaybeder. Soygunculardan da birkaç kişi telef olur.
Bunun üzerine Tombalyan geri dönerek, paraları Atatürk'e iade eder.
Onun Şam'dan ayrılmasına kadar yanında kalır.
Garabed Tombalyan 1 922'de Beyrut'a yerleşir. 1 938'de ağır hasta ol­
duğu zaman, Atatürk'ün vefatını işitince çok üzülür ve yukarıda anlattık­
larımızı ziyaretçilerine nakleder. Karısı da haşta olduğundan, misafirlere
ikramda bulunmak için oğlu Hagop'a, yanından ayrılmamasını tembih
eder. O da babasından, ancak ömrünün sonlarına doğru, bu söyledikleri­
ni ilk defa olarak işitir. Tuhaf bir tesadüfle, yaklaşık bir ay sonra da Gara­
bed Tombalyan vefat eder.
Büyük Önder Atatürk'ün ebedi hatırası yanında, onu çok sevmiş olan,
cesur, vatansever ve insaniyetli vatandaşları Berç Keresteciyan-Türker'le
Garabed Tombalyan'ı da hayırla anmak yerinde olacaktır.

Zamanlar, Mekanlar, insanlar / Kevork Pamukciyan F: l 9 279


Atatürk'ün Hayat Kitabından
Kapalı Kalmış Bir Sayfa Daha •

Tarih ve Edebiyat Mecmua.sı'nın Mayıs sayısında, ebedi şef Atatürk'ün


hayatını kurtaran iki Ermeni asıllı vatandaş hakkında bir makalemiz neş­
redilmişti.••
Önce bu yazımızla ilgili bir açıklamada bulunmak istiyoruz. Hagop
Tombalyan, muhtemelen hafızasında yanılarak, her ne kadar pederi Ga­
rabed Tombalyan'ın Atatürk'e hizmet ettiği yılları Birinci Cihan Har­
bi'ne atfediyorsa da, ulu önderin kronoloj ik biyografisinde, onun 1 905-
1 906 yıllarında Şam'da vazife gördüğü anlaşılmaktadır.
Geçenlerde, müteveffa annem Hacıgül Pamukciyan'ın ( 1 892- 1 98 1 ),
ki Sultan Abdülhamid'den Salise rütbesini haiz ve Kayseri Meclis-i İdare
azası Hacı Mardiros Ağa Lusararyan'ın ( 1 860- 1 9 1 5 ) kızı ve ilk izdivacın­
dan da Birinci Cihan Harbi'nde askeriye tabibi Dr. Toros Nazlıyan'ın
( 1 882- 1 9 1 5 ) zevcesi idi, vefatının kırkı münasebetiyle ablamın evindey­
ken, enişteme, Atatürk hakkında bir yazı hazırladığımı beyan ettim. Ken­
disi de, büyük kurtarıcının askeri mekteplerde okuduğu yıllarda ona ha­
milik yapan ve Sahakyan soyadım taşıyan necip ruhlu bir Ermeni vatan­
daş tanımış olduğunu bildirdi. Bunun üzerine kendisinden, ona dair bil­
diklerini kaleme almasını rica ettim. Sözü k�ndisine terk etmeden, hak­
kında birkaç satır biyografik bilgi vermek istiyorum.
Eniştem Ardaşes Semizoğlu 1 892 yılında Adapazarı'nda doğmuştur.
Mezkur şehrin Ermeni eşrafından Anin Bey Tombulyan'ın yeğenidir.
Tahsilini, önce oradaki rüştiye mektebinde tamamladıktan sonra, lstan­
bul'a gelerek, Galata'daki Getronagan Mektebi'nin orta kısmından me­
zun olmuştur. Müteakiben, Üsküdar'daki Garabedyan Mektebi'nin iki
yıllık yüksek kısmını bir yılda bitirmiştir. Bilahare, 1 9 1 3 - 1 9 1 4 yıllarında
Darülfünun'un Hukuk kısmında okumuşsa da, Birinci Cihan Harbi dola­
yısıyla tahsili yarıda kalmıştır. Mücareke yıllarında, Türk-Ermeni Teali
• Kulis dergisinde (no. 838, 15 Kasım 1 98 1 , s. 1 5 ) yayınlanmıştır.
•• Kevork Pamukciyan, "Atatürk'ü Ermeniler de Sevmişlerdi", Tarih ve Edebiyat Mec­
muası, no. 5, Mayıs 1 98 1 . s. 83-85. Bkz. EKTK, c. l l l , s. 2 76-279.

280
Cemiyeti'nin sekreterliğini yapmış ve cemiyetin organı olan Aravod (Sa­
bah) gazetesinin Türkçe kısmının neşriyatını tedvir etmiştir. Sonra da,
muhasebecilik ve ticaretle meşgul olmuştur.
Sahakyan hakkında verdiği bilgileri, kendi kaleminden aynen aşağıda
sunuyoruz.

1926 senesinde, Sirkeci'de, Kaflcas Hanı'nda (şimdiki Kızılay Hanı) bulu­


nan Müminzadeler firmasına muhasebeci olarak girmiştim. Büromuz, hanın
arka kapısı üstünde birinci katta idi. Firmamız afyon, deri ve sair toprak
ürünleri ticareti ve komisyonculukla iştigal ederdi. Bitişikteki Üç Direkli
Han'da da, aynı işleri yapan, ismini hatırlamadığım Sahakyan soyadında bir
tüccar vardı. 50-55 yaşlarında, sözü sohbeti yerinde, kamil bir insandı. İş
icabı, firmamızın sahibi Mehmet Bey'le sık sık konuşur, sohbet ederlerdi.
Ben de yanlarında bulunurdum veya şahsen de onunla konuşurdum. Sahak­
yan'ın Atatürk'e büyük hayranlığı vardı. Söylediğine göre, henüz Harbiye
Mektebi talebesi iken, onun ateşin zekası ve yüksek kabiliyetini daha o za­
man keşfetmiş ve bu meziyetleri ile onun ilerde büyük işler başaracağına
inanmış ve ona maddi manevi destek sağlamıştı.
Atatürk bunu unutmamış ve en parlak ve kudretli günlerinde bile, büyük
insanlara mahsus bir tevazu ile, Sahakyan'la muhabereye devam etmiştir.
Nitekim, bir iki sene sonra, yanılmıyorsam ticari işlerinin bozulması üzeri­
ne, Atatürk'e şahsi bir mektup yazarak memleketi olan Amasya'da emlak ve
arazisini satmasına müsaadelerini rica etmi§ti. Bu mektubun cevabı Sahak­
yan'a gönderilmişti. Gelen cevapta, kendisine yardım eöilmesinin düşünül­
düğü, ancak şahsına mahsus istisnai bir muamele yapılmasının doğru olma­
yacağı belirtilerek, arzu ederse memleketine gidip, bu emlak ve arazisini yö­
netmesine ve gelirlerinden kayd-ı hayat şartıyla yararlanmasına hususi izin
verilebileceği bildirilmişti. Gerçekten de, bir süre sonra, Sahakyan'ın bura­
daki işlerini tasfiye edip memlekete gittiği duyuldu. Ben 193 1 'de Kaflcas Ha­
nı'ndaki işimden ayrıldım. O tarihten sonra da, onu hiç görmedim ve hak­
kında hiçbir haber alamadım.

281
Enver Paşa Nasıl Öldü? *

Enver Paşa'nın ölümü hakkında, 2 1 Mayıs 1 990 tarihli Cumhuriyet ga­


zetesinde kısa bir yazı çıkmıştı. Burada, 1. Muradyan adında bir Ermeni­
nin, 1 987'de sabık Politbüro üyesi Haydar Aliyev'e gönderdiği bir mek­
tupta, Enver Paşa'nın 5 Ağustos 1 922'de bir camiden çıkarken Karabağlı
Saruhanyan adında bir Ermeni tarafından öldürüldüğü ileri sürülmüştü.
Asker olduğu anlaşılan işbu şahsın bağlı bulunduğu birliğin komutanının
da, yine Karabağ'ın Tagavert köyünden Agop Melkumyan olduğu ilave
edilmişti.
Enver Paşa'nın ölümünün tefferruatı son zamanlara kadar Ermeni kay­
naklarında bile karanlıkta kaldığı için, aslı Erivan'da münteşir Sovedagan
Hayasdan (Sovyet Ermenistanı) adlı derginin 1 984 yılı Ağustos sayısında
çıkan, Hayk Hayrabetyan imzalı bir makaleyi, tarihe ışık tutmak gayesiy­
le tanıtmayı arzu ettik. Ancak, bizim istifade ettiğimiz yazı, Kanada'nın
Moncreal şehrinde Ermenice ve kısmen de Fransızca ve İngilizce lisanla­
rında neşredilmekte olan Horizon (Ufuk) adlı haftalık gazetenin 4 Şubat
1 985 tarihli nüshasında iktibas edilendir.
Makalenin yazarı Hayrabetyan, Enver Paşa'ya karşı savaşan Sovyet
birliklerinin kumandanı Hagop Melkumyan'ı veya Melkumov'u ilk defa,
Mikhail Frunze'nin ( 1885- 1 925 ) adını taşıyan askeri akademinin, 40. yıl­
dönümünü münasebetiyle düzenlenen törende görmüş. Melkumyan da
onur divanında yer almış. Riyasetteki diğer askeri erkan, üniformaları ve
nişanlarıyla iştirak etmelerine rağmen, kendisi sivil elbiseyle hazır bulun­
muş. Ancak ender görülen eski nişanlarını takmış.
Törenden sonra, Hayrabetyan yanına yaklaşarak görüşmek istemişse
de, o ancak randevu aldıktan sonra kendisini kabul edebileceğini ifade et-

• Tarih ve Toplum dergisinde (no. 84, Aralık 1 990, s. 1 3- 1 5 ) yayınlanmıştır. Makalenin


başında dergi editörü tarafından yazılmış şöyle bir spot vardır:
"Enver Paşa'nın 42 yaşındaki şahadeti, merhum Şevket Süreyya Aydemir'in Make­
donya' dan Orta Asya'ya Enver Paşa adlı yapıtının l l l . cildinin 'Pamir Eteklerindeki
Mezar' başlıklı son bölümünde anlatılmıştır ( Burada Ermeni kaynaklarından aktarı­
lan ayrıntılı anıların sahibi için bkz. s. 672). Kumandan Melkumov'un ' 1 7.000 kişi­
lik seçkin bir süvari ordusuna malik' olduğunu ileri sürdüğü Enver Paşa'nın yanında,
Aydemir'e göre sadece (4-5'i Osmanlı) 25 asker vardı."

282
miş. Keza bilinen hususlar hakkında kendisine sual tevcih olunmaması
için, biyografisini okuduktan sora yanına gelmesini tavsiye etmiş.
Hayrabetyan da, Aleksandr Dotorski'nin "İhtilalin Askeri" başlıklı ya­
zısını okumuş.' Buradan, Melkumov'un Karabağ'da doğduğuna, keza tah­
sil ve iş bulmak için Aşkabat'a gittiğine vakıf olmuş. Aynı kaynağa göre
Birinci Cihan Harbi'ne ve Doğu Prusya cephesindeki muharebelere katıl­
mış. Yaralanıp iyileştikten sonra Türk cephesine gönderilmiş. Süvari ala­
yında, Erzurum yakınlarında Türklere karşı savaşmış ve Van'la Bitlis'teki
çarpışmalara iştirak etmiş. Müteakiben subay olmuş. Kanı ile, üç adet
Sen-Jorj nişanı ve üç adet de madalya kazanmış. Bolşevik ihtilalinden az
önce, yüksek süvari eğitimi görmüş. llk defa ihtilalcilerin saflarına geçen­
lerden biri olmuş ve iç savaşlarda yararlılıklar göstermiş.
1 920'de Basmacılar'a ve ihtilalin düşmanlarına karşı kanlı muharebe­
ler yapılırken Türkistan'a gönderilmiş.
Cumhuriyet Erkan-ı Harbiye Konseyi'nin 20 Temmuz 1 920 tarih ve
1 59 sayılı emirnamesinde, Türkistan'ın birinci süvari tümeni birinci tu­
gayı kumandanı Hagop Melkumov'un, 1 6 Şubat'ta düşmanın mevzilerini
zapt ettiği; Deynau ve Yurçi şehirlerine akınlar düzenleyip, düşmanın son
direnişini başarısızlığa uğrattığı; 1 3 Mart'tan 9 N isan'a kadar Karateğin
Beyliği'ni Basmacılar'dan temizlediği; 9 Mayıs'la 9 Haziran tarihleri ara­
sında ise Khost Kışla yakınında vuku bulan muharebelerin başarı ile ne­
ticelenmesinde, akılcı kumandası ile büyük etkisi olduğu; burada düşma­
nın tamamen yok edildiği; 1 9 Mayıs'ta süvari tümeninin kumandanının
yaralanmasından sonra, kendisi komutanlığı üstlenerek, başlanan operas­
yonu başarı ile sonuçlandırdığı ve düşmana ağır kayıplar verdiği için, Kı­
zıl Bayrak nişanıyla taltif edildiği açıklanmı�tır.
İkinci bir emirname ile de, Buhara Halkı Sovyet Sosyalist Cumhuri­
yeti tarafından, birinci sınıf Kızıl Ay nişanı ile mükafatlandırılmıştır.
3 1 Mart 1 924 tarih ve 82 sayılı üçüncü bir emi�ame ile ise 1 92 1 yılı
akınlarında ve 1 922'de Enver Paşa'nın kuvvetlerinin imhasında gösterdi­
ği etkinlik için, ikinci defa Kızıl Bayrak nişanına layık görülmüştür.
1 9 1 4- 1920 yılları arasında, Kafkas Cephesinde, Doğu Prusya'da, Don
ve Volga kıyılarında çarpışmış, 1 920- 1 932 yıllarında ise, Doğu Buhara'da,
keza Horezm dağlarında ve çöllerinde vuku bulan savaşlara iştirak etmiş­
tir. Tek kelime ile, 1 9 yıl kılıcını kınına takmamıştır.
Muharrir, bundan sonra Melkumyan'ın evine yaptığı ziyaretten bahse­
dip ezcümle şunları yazmaktadır:

283
Odası yarı karanlık idi. Eski ve büyük bir masa üzerinde, elyazmaları, kitap­
lar, muharebe harekat planları, Orta Asya cumhuriyetleri haritaları, eski Er­
menistan haritası ve topografik birkaç sair harita bulunmakta idi ki, bunlar­
dan birinin üzerinde, Van Gölü'nün güney sahili görülmekte idi. Üzerinde
de şunlar yazılı idi: "Atamov Blatov'un adını taşıyan 1 5 . Kazak Alayı'nın
yeniden teşekkülü, çizen: Melkumov."
- İşittiğime göre, Türkistanlılar adı altında, hatıralarınızı ihtiva eden bir ki­
tap yazmaktasınız, dedim. Biliyorum ki, Emir Seyyid Ali Han'ın, İbrahim
Bek Korşermat'ın, Cünayit Han'ın ve daha az önemli diğer on hanın ve yüz­
lerce sair hanların ve beklerin imhasına katılmışsınız. Fakat, beni daha faz­
la Enver Paşa'nın ölümünün teferruatı ilgilendirmektedir.
Melkumov bana şu cevabı verdi:
- Cinayetlerinden dolayı, İttihatçıların önderliğini, henüz 191 9'da İstan­
bul'da, ilk defa bizzat Türkler muhakeme etmişlerdir. Başları olan Talat, En­
ver ve Cemal Paşalar ölüme mahkum edildiler. Ancak, Divan-ı Harp Mah­
kemesi'nin kararlarını dış memleketlerde Ermeni fedaileri infaz ettiler.
Müteakiben, Melkumyan Enver Paşa hakkında şunları söyledi:
- O, Sultanın kızı ile evlenmişti. Bundan dolayı Doğudaki Müslüman ülke­
lerinde müstesna bir mevkiye sahipti. Osmanlı Devleti'nin harpte yenilme­
sinden ve kendisinin de Divan-ı Harp Mahkemesi tarafından ölüme mah­
kum edilmesinden sonra, memleketinden kaçtı. İki yıl Doğu ülkelerinde ye­
ni macera olanakları aradı. İran'dan ve Orta Asya halklarından müteşekkil
yeni bir İslam devleti kurmak gayesinde idi. Uluslararası düzeyde bir mace­
raperest olan Enver Paşa, kendisi de bu devletin başına geçmek hayalinde
idi. Baku'da toplanan Doğu Halkları Kongresi'ne, yazılı bir bildiri ile murah­
haslara müracaat edip, kendisini komünistlerin milli siyasetine taraftar ola­
rak ilan etti. Bu hareketi aldatıcı idi. Bazı kimseler ise ona inandılar. 1 92 1
yılı Kasım ayında, Buhara'daki silahlı kuvvetlere başkumandan tayin edildi.
Buhara Cumhuriyeti Bakanlar Kurulu başkanı, halk düşmanı Feyzullah Ho­
cayev'le birlikte, Buhara'da ihtilalcilere karşı ayaklanma hazırladı.
Sonra, masanın üstünde, 1 920 sıralarındaki Buhara'nın yıpranmış bir hari­
tasını açarak:
- İşte burada, Enver Paşa Doğu Buhara'daki askeri kuvvetlerini mevzilen­
dirmişti. Ordugahı Kofrun Kışlası'nda bulunmakta idi. Bu mevkide munta­
zam birlikler teşkil etmeye başlanmıştı. Buradan, Sovyet hakimiyetini de­
virmek ve İslamın yeşil bayrağı altında birleşmek için, Müslümanlara de­
vamlı bildiriler göndermekte idi. Keza, lngiliz süvari birliklerinin ve Türk
gönüllü kıtalarının, fillere yerleştirilmiş toplarla, kendi kuvvetleri ile birle­
şecekleri hususunda haberler yayılmakta idi. Ancak, bütün strateji uzman­
ları bilmekte idiler ki, filler dağlardaki muharebeler için hiçbir zaman elve­
rişli değiller. Zaten Büyük İskender de, ananelere göre, fillerle Orta Asya'ya
gelmiş değil miydi? Enver Paşa ondan nesi ile geri kalırdı ki ?

284
Bu esnada kapı çalınarak, Orta Asyalı dosclan içeri girdiler. Bunlar da En­
ver Paşa'ya karşı yapılan harekata iştirak etmişler. Bunun üzerine ben evin­
den aynldım.
Melkumov'un karısı Frantziska Yakopleva'ya göre, kocası aniden Karabağ'da­
ki doğduğu Kherkhan köyüne gitmiş ve oradan da Aşkabat'a geçmiş. Niha­
yet, ikinci defa Semerkanc'ta Melkumov'la görüşme fırsatını elde ettim.
İkimiz birlikte bir otomobil içinde, dağlık yollardan yukanya doğru tırman­
maya başladık.
Melkumov, Termiz'deki dolambaçlı yolları göstererek şunları söyledi:
- Bu eski stratejik yoldan kimler geçmemiştir ki? Buradan Büyük İskender Or­
ta Asya'yı istila etmiştir. Keza, Cengiz Han'la Timurlenk buradan geçmiştir.
Müteakiben, Melkumov'a şunları söyledim:
- 1 920'de bu yoldan geçerek, Buhara Emiri'nin kıtalarını imha etmişsiniz.
1922 yılı Haziran ayında ise süvarilerinizi aynı yoldan ilerleterek, Enver Pa­
şa'ya karşı harekatı başlatmışsınız.
Melkumov da şu şekilde karşılık verdi.
- Enver Paşa, Basmacılar'ın alelade bir çetebaşısı değildi. Almanya'da aldı­
ğı akademik askeri eğitim, emperyalistlere karşı yaptığı muharebelerde elde
ettiği tecrübekarlığı ve kuvvetlerinin sayı itibarı ile üstünlüğü, onu tehlike­
li bir hasım haline getirmişti. 1 7.000 kişilik seçkin bir süvari ordusuna ma­
likti. Benim ise ancak 1 .500 süvari ve 800 piyade askerim vardı.
Düşmanın kuvvetlerini tehdit etmek ve sayı üstünlüğünden faydalanması­
nı önlemek için, onun bütün yığınağına birdeh darbe indirmeyi kararlaştır­
dım. Bu maksada, kanatların derinine dalarak, geniş harekat stratejisini tat­
bik ettim. Saldırıyı, Müslümanların sabah namazından önce, şafak sökerken
ani olarak düzenlemeye karar verdim.
Dağların tepelerinden esen rüzgar vadileri sisle kaplamıştı. Sisin örtüsü al­
tında, düşmana yaklaşmamız fark edilmedi. Dağların arkasından güneş doğ­
duktan sonra, sis dağılmaya başlayınca dürbünle bakarak, Kofrun Kışlası'nın
ucunda, büyük bir dağ içinde, altın renginde hilalli yeşil bayrağı müşahede
ettim. Bayrağın yanında ise kırmızı sarıklı nöbetçiler görülmekte idi. Enver
Paşa'nın, muhafızları ile birlikte orada bulunduğunu anlayarak sevindim.
Sarıkamış yakınında kaçabilmişti, fakat bu sefer elimden kaçamayacaktı.
Emrim üzerine toplar ateş açtı. Süvariler süngü takarak düşmanın üzerine
hücum ettiler. Bizim bu cesurca saldırımıza düşman mukavemet edemedi.
Kılıçlarımız pencerelerin önünde parladığı zaman, Enver Paşa henüz yatak­
ta idi. Elbisesiz ve yalınayak atına binerek, dağlara doğru süratle uzaklaştı.
Yirmi beş verse ' takip ettikten sonra, onu Çağan Kışlası'nda yakaladık.
Kanlı süngü savaşında Enver Paşa'yı öldürüp çeteyi de imha ettik.
"İslam ordularının başkumandanı, Halife'nin damadı ve Hazreti Muham­
med'in vekili" kelimeleri yazılı büyük çaptaki gümüş şahsi Kuran'ını ve mü­
zehhep hilatını ise yöredeki resmi makamlara teslim ettim.

285
Enver Paşa, suç ortağı Cemal Paşa'dan ancak on gün fazla yaşadı.
4 Ağustos 1 922 tarihinde, Çağan Kışlası 'nda, camiye yakın bir mevkide,
Enver Paşa'nın hayatına son verdik.

Yazımızın sonunda, "Ermeni Sovyet Ansiklopedisi"nden (Haygagan So­


vedagan Hanrakidaran, c. Yii, Erivan, 1 983, s. 397c) istifade ederek, Ha­
gop Melkumyan/Melkumov hakkında mütemmim bilgi sunuyoruz.
12/24 Aralık 1885'te Karabağ'ın Şuşi bölgesinin Kherkhan .köyünde do­
ğup 3 Temmuz 1962'de Moskova'da öldü. Arşag Melkumyan'ın oğludur.
1 907 'de asker oldu. 1 9 1 7' de Don' da &lşeviklere karşı ayaklanan Ge­
neral Kaletin'e karşı savaştı. 1 9 1 8 yılı yazında Moskova'daki Birinci Sü­
vari Alayı komutanlığına atandı. Aynı yıl Komünist Partisi üyesi oldu. Bu
sıralarda, Voronej şehri civarında Denikin'in ordularına karşı harp etti.
Buhara'nın kurtuluş muharebelerine katıldı. l 934'te Frunze'nin adını ta­
şıyan Harp Akademisi'nden mezun oldu. 1 934- 1 93 7 yıllarında Orta Asya
Askeri Bölgesi'nin yardımcı kumandanlığında bulundu.
1 960'ta Moskova'da, Turkisdantsiner (Türkistanlılar) adı altında hatı­
raları neşredildi. Üç defa Kızıl Bayrak ve sair nişanlarla ödüllendirildi.
Sözümüzü bitirirken, yukarıda adı geçen Cemal Paşa hakkında da bir
açıklama yapmayı lüzumlu görüyoruz.
25 Temmuz 1922'de Cemal Paşa Tiflis'te Bedros Der-Boğosyan ve Arda­
şes Kevorkyan adında iki Ermeni komitacı tarafından öldürülmüşse de, işbu
cinayeti İngilizler tertip etmişlerdir. Zira, Cemal Paşa az önce Afganistan'a
gidip, Enver Paşa'nın Türkistan'da yaptığı gibi, orada bir ayaklanma hazır­
lamaya karar vermiştir. Bunu İngilizler Hindistan için bir tehlike addetmiş­
ler. Bu hususta, yanılmıyorsak İngiliz devlet arşivine müstenit bir yazı, bun­
dan yaklaşık on yıl kadar önce, Türk Kültürü dergisinde neşredilmiştir.
Cemal Paşa'ya ait bir bilgiyi de rahmetli annemiz Nazeli-Hacıgül Pa­
mukciyan'a ( 1 892- 1 98 1 ) borçluyuz. 1 9 1 S'te yakınları ile birlikte Kayse­
ri'den sürgün çıktıktan sonra, 1 9 1 9 yılına kadar Şam' da yaşadığı için, ora­
daki olaylara muttali idi. Bizzat kendisinin anlattığına göre, Cemal Paşa
Birinci Cihan Harbi'nde Suriye'de Dördüncü Ordu kumandanı iken, ora­
daki Ermenilerin içerilere doğru sürülmesi hususunda merkezden bir emir
gelmiş. Ancak Cemal Paşa cevaben, orada Ermeni bulunmadığını, zira
hepsinin de Müslümanlığı kabul ettiklerini bildirmiş. Böylece onları sür­
günden kurtarmış. Bu hususta kendisi, "Ermenilerin, ilerde ismini altın
harflerle yazacaklarını" beyan etmiş.

1. Eskiden Rusya'da kullanılan bir uzunluk ölçüsüdür ki, karşılığı 1067 metredir.

286
Veliaht Yusuf İzzeddin İntihar mı Etti,
Öldürüldü mü? *

1 950 sıralarındaydı. O günler, genç yaşta vefat eden Mari Cıngıdıryan


( 1877- 1 907 ) halamın damadı Başmuganni Onnik Hovhannesyan'ın (öl.
yaklaşık 1 965) Rıza Paşa Yokuşu'nun köşesinde bulunan züccaciye dükka­
nında çalışmakta idim. Bir gün vitrinin önünde tıknazca, eli bastonlu,
gözlüklü bjr ihtiyar peyda oldu. Epey müddet orada hemen- hemen hare­
ketsiz kaldığı için nazar-ı dikkatimi celbetti. Yanına gittim ve bir şeye ih­
tiyacı olup olmadığını sordum. Bunun üzerine kendisini tanıtmaya başla­
dı. Yanılmıyorsam, kendisini dükkandan içeri aldım. Kendisinin Talaslı
Aşık Sıvacı Kalust'un on iki oğlundan biri olduğunu söyledi. Adı Karekin
Dedeyan idi. Babası çok usta bir tavukhane (kümes) imalatçısı imiş. Sa­
raydaki kümesleri ona yaptırmışlar. Aynı zamanda tanınmış bir aşıkmış.
Reşad Ekrem Koçu'nun lstanbul Ansiklopedisi'nin ilk baskısında her ikisin­
den de kısaca bahsetmişimdir.
Babası Sıvacı Kalust, sarayda çalıştığı için birçok önemli noktalara
muttali imiş. Oğlu da kendisinden bunları öğrenmiş. Birçok şiirleriyle bir­
likte . . . Bundan sonraki ziyaretlerinde bunları bana anlatırdı, ben de bazı
hikayelerini ve şiirlerini kaleme almıştım. Bunları neşretmeyi çok arzu
ediyordum ama kısmet olmadı.
Bir gün kendisinin Çanakkale Harbi'ne iştirak ettiğini ve kıta numa­
rasını söylemişti. Bir gün düşman yaylım ateşi açarken Enver Paşa hücum
emri vermiş. Orada bulunan Veliaht Yusuf lzzeddin, "Bunlar da ana kuzu­
su değil mi ? Yazık değil mi zayi oluyorlar" demiş ve Enver Paşa'yı ayağın-

• ilk kez yayınlanmakta olan bu makaleyi, Kevork Pamukciyan, vefatından kısa süre
önce hasta yatağında M. Sabri Koz'a dıkte etmiştir. M. Sabri Koz makaleyi bize, şöy­
le bir notla birlikte teslim etti:
"Merhum Kevork Pamukciyan'ın Surp Agop Hastanesi'nde ölüm döşeğinde iken 1 8
Ağustos 1 996 Pazar günü saat 1 7.00'de yazdırmaya başladığı iki yazıdan biridir. Diğer
yazı Tarih ve Toplum'da (no. 1 65 , Eylül 1 997, s. 1 1 - 1 2) yayımlanmıştı [Bkz. "Saim
Joseph'teki Müslim Hocalarım", EKTK, c. 1, s. 204-206). Yayımlanmadan kalan bu
yazıyı da yazılarının toplu basımında, herhangi bir değerlendirmeye tutmadan ve
onun anlatımına müdahale etmeden bir 'aziz dost'un vasiyetini yerine getirmek ama­
cıyla yayınlıyoruz."

287
dan tabanca ile vurmuş. Enver Paşa da mukabil olarak onu kalbinden vur­
muş ve öldürmüş. Naaşını o gece gizlemişler. Kendisi bu bilgiyi görgü şa­
hidi arkadaşlarından almış.
Çok samimi arkadaşlarından birinin Kadıköy taraflarında ikamet eden
babası, benim de çok samimi tanıdıklarımdan birinin babası, Yervanc
Kapriyelyan o günlerde askermiş ve usta demirciymiş. Ye oradaki bir pa­
şanın istihdamındaymış. Bu sebeple her gece evine gidip yatmasına mü­
saade etmiş paşa. Saat 1 2 sıralarında motorla Dolmabahçe'den karşıya ge­
çermiş. Tesadüfen o gece saat 1 2'de Yervant Kapriyelyan evine giderken
bakmış ki bir cenaze . . . Motor Dolmabahçe Sarayı'nın rıhtımına yanaşı­
yor. Kapriyelyan ordaki nöbetçiye soruyor:
"Bu saatte gizli olarak kimin cenazesi?"
O da Veliaht Yusuf lzzeddin'in olduğunu söylüyor. Oradan da yine giz­
lice Zincirlikuyu'daki köşküne getiriyorlar. Ve orada ölüm döşeğinde inti­
har süsü veriyorlar.
Bugüne kadar gizli kalan bu hakikati ifşa etmeyi tarih namına bir vic­
dan borcu saydım. Gerek Aşık Sıvacı Kalust'u ve gerekse oğlu Karekin
Dedeyan'ı rahmetle anıyoruz.

288
Osmanlı İmparatorluğu'nda Ermeni Nüfusu *

Ermeni tehcirinin 80. yıldönümü münasebetiyle, basında bazı yazılar


intişar etti. Bu vesile ile, biz de Osmanlı İmparatorluğu'ndaki Ermeni nü­
fusu hakkında bir makale hazırlamayı arzu ettik. Zira, bu husustaki Türk,
Ermeni ve yabancı kaynaklar çelişki halindedir.
Bilhassa son yıllarda, güvenilir mehazlardan elde ettiğimiz bilgileri,
kronolojik sıra ile aşağıda sunuyoruz.
Bunlardan en eskisi, Alman K. Sassel'in 1822'de Almanca olarak neş­
rettiği "Avrupa Ülkeleri İstatistik Salnamesi-Almanağı" adlı yıllığıdır.
Burada, Osmanlı Devleti'nin genel nüfusu 1 2.920.000, Ermeni nüfusu ise
1 .690.000 olarak gösterilmiştir. l
İkincisi, anonim bir Amerikan yazarının eseri olan ve 1833'te New
York'ta basılan Sketches of Turkey adlı İngilizce kitaptır ki, Osmanlı lmpa­
ratorluğu'nun hudutları dahilinde yaşayan Ermenilerin sayısını yaklaşık
iki milyon, İstanbul'daki Ermenilerin sayısını da 1 20.000 olarak kaydet­
mektedir (s. 304).
Osmanlı Devleti'nde ilk nüfus sayımı 1 844'te Harbiye Nazırı Rıza Pa­
şa tarafından ve Batılıların yardımı ile yapılmıştır. Kayıtlara göre, Asya'da
Ermenilerin sayısı yaklaşık 400.000 idi.2
1849'da İstanbul'da St. Benoit Matbaası'nda basılan Almanach de l' Em­
pire Ottoman pour l' annee 1 849 adlı yıllıkta (s. 7 1 ) Ermenilerin sayısı
2.400.000, İstanbul Ermenilerinin sayısı ise 234.000 olarak gösterilmiştir.
P. M. A. Ubicini'nin Lettres sur La Turquie adlı eserinde3 de, 2.400.000
rakamı aynen kaydedilmiştir.
Rev. Harvey Newcomb'un Cyclopedia of Missions adlı ansiklopedisin­
de,4 yine aynı sayıya tesadüf edilmektedir.
Gazeteci, yazar ve hariciyeci Haçadur Oskanyan'ın ( 1 8 1 8- 1 900) The
Sultan and His People adlı önemli kitabında,5 Ermenilerin nüfusu üç bu­
çuk milyona yükselmiştir.
1 865'te Paris'te neşredilen Almanach de Paris adlı yıllıkta (s. 692 ) ise
1 860'ta Ermenilerin sayısı üç milyon olarak gösterilmiştir.

• Tarih ve Toplum dergisinde ( no. 142, Ekim 1995, s. 1 6- 1 8) yayınlanmışcır.

289
Barutçubaşı Boğos Bey Dadyan'ın ( 1800- 1 85 3 ) oğlu Mıgırdiç Bey
Dadyan'ın ( 1844- 1 9 1 1 ) 1 867'de Paris'te yayınlanmış La Societi Anneni­
enne Contemporaine adlı eserinde,6 3 .400.000 rakamı mc:vcuttur.
Evangelinos Misailidis'in Temaşa-i Dünya adlı eserine göre, 1 870'te bu
sayı 2.325.000 idi.
1 87 l 'de Feodosya'da (Kefe) basılmış Oratsuyts (Takvim) adlı Ermeni­
ce takvim de, 2.500.000 kaydetmiştir (s. 1 3 1 ) .
1 872'de lstanbul'da neşredilmiş Pınagan Daretsuyts (Tabii Yıllık) adlı
salnameye göre 2 .400.000 idi (sayfalar numarasızdır).
1 873'te İstanbul'da basılan Diye�eragan Daretsuyts (Cihanşümul Yıllık)
da, 2.500.000 rakamı vermiştir (s. 264).
Trabzon'daki İtalyan Konsolosu Gaetano Aslanelli'ye göre? de, 1885 se­
nesindeki Asya'daki Ermeni nüfusu iki milyon, Avrupa'daki ise 400.000 idi.
1 897'de yapılan istatistikte, bu sayı 2.300.000 olarak kaydedilmiştir.8
Patrikliğin verdiği bilgilere göre, 1 9 1 2'de Osmanlı lmparatorluğu'nun
Avrupa bölümünde 530.000 Ermeni yaşamaktaydı. Ermeni bölgesi olarak
adlandırılan vilayet-i sittede (Erzurum, Van, Bitlis, Diyarbekir, Harput ve
Sivas), Ermenilerin toplam nüfusa oranı yüzde 38.9 idi. Aynı yıl yapılan
nüfus sayımında elde edilen sonuçlara göre, tüm Anadolu'daki Ermeni
nüfusu 1 .465. 1 48 idi ve genel nüfusun yüzde 1 8.7'sini oluşturuyordu.9
1 9 1 3 yılı Londra'daki Elçiler Kongresi'nde ise Osmanlı Devleti hudut­
ları dahilindeki Ermmilerin sayısı 2 . 103.000 olarak takdir edilmiştir. ıo İş­
bu kaynağın müellifi Vartan Malcom, 1 9 1 2'de Patrikhane'nin verdiği ra­
kamlara göre, vilayet-i sittedeki Ermeni nüfusunu 1 .0 1 8.000, diğer vila­
yetlerdeki Ermenilerin sayısını da, 1 .082.000, yani ceman 2. 100.000 ola­
rak kaydetmiştir.
Aynı yıl, İstanbul'da Hagop Varjabedyan ( 1 87 2 - 1 932) tarafından neş­
redilen Ermeni harfli Türkçe Nevsal-ı Ennenyan adlı salnamede (s. 86) ise
iki milyon rakamı mevcuttur.
Simon Kapaınaciyan'ın ( 1 863- 1 942) , 1920'de lstanbul'da neşredilen
Kırbani Daretsuyts (Cep Yıllığı) adlı salnamesinde dahi, harp öncesi Er­
menilerinin nüfusu 2 . 1 00.000 olarak gösterilmiştir.
Elimizin altında, Osmanlı Devleti hudutları dahilinde yaşayan Erme­
nilerin, kiliselerinin, manastırlarının, mekteplerinin ve sair müesseseleri­
nin sayısını ve nüfuslarını şehir şehir gösteren bir liste de vardır ki, her ne
kadar tarih taşımıyorsa da, Patrik Ormanyan'ın gününde ( 1 896- 1 908) ha­
zırlandığı, üstteki birkaç kelimelik el yazısından anlaşılmaktadır.

290
işbu vesikaya göre, o sıralarda Gregoryen Ermenilerinin sayısı 1 . 7 18. 700
idi. Buna, Katolik, Protestan ve sair mezheplerdeki Ermenileri de ekler­
sek, aşağı yukarı iki milyonu bulur. Listede, Gregoryen Ermenilerin şehir­
lerde 1 63 , köylerde 1 7 1 4 kiliseye, 2 1 9 manastıra, 4 hastaneye, 3 1 yetim­
haneye, 5 seminere, 1 1 orta mektebe, 942 erkek ve 44 1 de kız ilk mekte­
bine malik oldukları kayıtlıdır.
Yukarıda kaydettiğimiz kaynakların ışığı altında, 1 878 yılına kadar, Os­
manlı lmparatorluğu'ndaki Ermenilerin nüfusunu, yaklaşık iki buçuk mil­
yon olarak kabul edebiliriz. Ancak, mezkur tarihte Kars ve Ardahan vila­
yetleri Rusya'nın eline geçtiğinden, bu sayı yaklaşık 2.400.000'e düşmüştür.
1 895 yılı Kasım ayında ise Abdülhamid'in emriyle Anadolu'da vuku
bulan katliamlar sebebiyle ve vukuatlardan sonra Ermenilerin dış memle­
ketlere göç etmeleri dolayısıyla, işbu rakam yaklaşık 2 . 100.000'e düşmüş­
tür ve Birinci Cihan Harbi'nin arifesine kadar pek değişmemiştir. Zira,
doğumlarla artan miktar kadar, dış ülkelere hicret de devam etmiştir.
Birinci Cihan Harbi'ndeki Ermeni zayiatına gelince, bazı kimseler sa­
yısını az göstermek için, Ermeni nüfusunun sayısını azaltmaktadır. Halbu­
ki, bu çok yanlış bir taktiktir. Zira, farkında olmadan oranı yükseltmekte­
dirler. Çünkü bir Fransız haritacının verdiği yaklaşık 1 .300.000'lil{ nüfus
üzerine, söz misali yarım veya bir milyon zayiat vuku bulmuşsa, orantı çok
yüksek olur. Halbuki, 2 . 1 00.000 üzerine yarım veya bir milyon zayiat ol­
muşsa, oran yaklaşık yarısına düşer.
1 9 1 5 - 1 9 1 6 yıllarında İstanbul'da görevde bulunan, La Gazette de Co­
logne gazetesinin muhabiri Dr. Harry Stuermer, 1 9 1 7'de Paris'te neşretti­
ği Deux Ans de Guerre a Constantinople adlı eserinde (s. 40) , Ermeni ka­
yıplarının miktarının en az yarım milyon olduğunu işar etmiştir. Kalan bir
buçuk milyonu da tasalı akıbet beklediğini yazmıştır. Bu da gösteriyor ki,
muharrir Ermeni nüfusunun iki milyon olduğunu kabul etmiştir.
Bizim yaptığımız hesaplara göre, Stuemer'in verdiği rakam kabule şa­
yandır. Ermenistan Cumhurbaşkanı Sayın Levon Der-Bedrosyan da, 1 990
yılı sonbaharında Amerika'da bulunduğu esnada, Washington Tımes gaze­
tesine verdiği beyanatta, ölü sayısının 600.000 kadar olduğunu ifade et­
miştir. 1 ı Esasen, Ermeniler zayiatlarını bir buçuk milyon olarak gösteri­
yorlarsa, ölülerin zürriyetlerinin sayısını da eklemektedirler. Zira, İkinci
Cihan Harbi'ne kadar, bu rakamı yuvarlak hesap bir milyon olarak tah­
min etmişlerdir. Hatta, bu sayıyı ihtiva eden bir broşür de yayınlanmıştır.
Bizim yaptığımız hesap şu şekildedir:

291
Teotik'in (Teotoros Lapçinciyan, 1 873- 1928) 1 922 yılı Amenun Dare­
tsuytsı (Herkesin Yıllığı) adlı salnamesine göre (s. 261 -265 ), Harpten ön­
ce Osmanlı Devleti sınırları içinde 2.026. 700 Ermeni yaşamaktaydı. 1 N i­
san 1 92 l 'de ise bu rakam 592.000'e düşmüştü. Yuvarlak hesap bu sayıyı
600.000 kabul ederek, 2. 1 00.000'den tenzil edersek, 1 .500.000 kalır. Ay­
nı. kaynağa göre, Kafkasya'ya hicret edenlerin sayısı 400.000'dir. Bu raka­
mı da 1 .500.000'dan çıkarırsak, 1 . 1 00.000 kalır. Katolik ve Protestan Er­
meniler genellikle sürgüne tabi tutulmadıklarından, bunların yaklaşık tu­
tarı olan 200.000'i de indirirsek 900.00Q kalır. 1 00.000 kişinin de Müslü­
manlığı kabul edip yerlerinde kaldıklarını farz edersek -ki şimdiye kadar
bu husus nazar-ı itibara alınmamıştır- tehcire tabi tutulanların sayısını
800.000 olarak kabul edebiliriz.
Bu miktardan yaklaşık yarım milyonunun yollarda ve Deyr-i Zor çöl­
lerinde çeteciler tarafından yapılan katliamlardan, bulaşıcı hastalıklar- ·
dan, bu meyanda bilhassa tifüsten ve açlıktan öldüklerini kabul edersek,
kalan 300.000 kadarı da şüphesiz kurtulmuştur. Zira bu yıllarda Avru­
pa'ya, Amerika'ya ve muhtelif ülkelere büyük göçler vuku bulmuştur ki,
bu husus Ermeni kaynaklarında dahi yazılıdır.
Osmanlı İmparatorluğu'ndaki Ermeni nüfusunun ve Birinci Cihan
Harbi'ndeki Ermeni tehcirinin hakikate en yakın panoraması kanaati­
mizce budur.

l. Dr. Krikor Krikoryan, "Tebdil-i Kıyafet Osmanlı", Zartonk, Ermenice gazete,


Beyrut, 9 Haziran 1 983; s. 206.
2. Nuri Akbayar, "Tanzimattan Sonra Osmanlı Devleti Nüfusu", Tanzjmatıan
Cumhuriyete Türkiye Ansiklopedisi, İstanbul, 1 986, c. V, s. 1 240; Raymond H.
Kevorkian - Paul Paboudjian, Les Amıiniens dans l'Empire Ottoman, Paris, 1 992,
s . 53.

3. M. A. Ubicini, Lettres sur La Turquie, Deuxieme partie: Les Raias, Paris, 1854,
s. 299.
4. Harvey Newcomb, Cyclopedia of Missions New York, 1 854, s. 752.
5. Haçadur Oskanyan, The Sultan and His People, New York, 1 857, s. 34 1 .
6 . Pars Tuğlacı, Dadyan Ailesi'nin Osmanlı Toplum, Ekonomi ve Siyaset Hayatındaki
Rolü, İstanbul, 1 993, s. 255.
7. Paz:maveb, Nisan-Haziran 1 885, s. 290 _

8. A. de La Jonquiere, Hiswire de l'Empire Ottoman, Paris, 1 897; Y. G. Çark, Türk


Devleti Hi:vneıinde Ermeniler, İstanbul, 1 953, s. 240.
9. Peter Alford Andrews, Türkiye'de Etnik Gruplar, İstanbul, 1 992, s . 29 1 .
10. Vartan Malcom, The Armenians in America, Boston, 1 9 19, s . 4.
1 1 . ]amanak, 6 Ekim 1 990; Zarwnk, 30 Kasım 1 990.

292
Bir Ermeni Tarihçisine Göre Osmaniye ve Çevresi *

Adana'nın kazalarından biri olan ve 1 864'te kurulan Osmaniye ve ci­


van hakkındaki aşağıda tercümesini sunduğumuz metin, Ermeni tarihçi­
si, coğrafyacısı, edip ve şairi, Venedik Mıkhitarist rahiplerinden Ôevont
Alişan'ın ( 1 820- 1 901 ), 1 885'te Venedik'te neşredilen ve çift sütunlu 592
büyük sahifeden müteşekkil, Kilikya'nın tarihine, coğrafyasına ve arke­
olojisine hasredilen Sisuan adlı pek kıymetli eserinden alınmıştır.
Müellif, eserini eski Ermenice ve edebi lisanla kaleme aldığı için, ter­
cümesi epeyce güç olmuştur. Hususi bir müracaat üzerine yapılan bu ter­
cümenin neşredilmesini, Adana ve civan tarihi ile uğraşanlara faydalı ol­
mak gayesiyle arzu ettik.

OSMANiYE VE ÇEVRESi
işbu kalelere• mukabil, bu tarafta veya buraya yakın taraflarda, doğuda Ara
nehrinin başında ve Amanos dağlarının eteğinde iki kale bulunmaktadır.
Biri Çardak, diğeri ise Toprak veya Toprakkale'dir. Birincisi en şarkta ve
Amanos dağlarının bitişiğinde ormanlarla kaplı yüksek bir tepededir, fakat
mahiyeti bence meçhuldür. Eteğinde aynı ismi taşıyan bir de köy vardır.
işbu kalenin garbında, bir fersah ötede, Karadağlıların hakimiyeti altına
alındıktan sonra yeni tesis edilen Osmaniye veya bazılarının yazdığına göre
Asmaniye kasabası bulunmaktadır. Halkını, Çerkesler ve Amanos'un dağ­
lıları teşkil etmektedir ve bunların ticari merkezidir. 1 50 haneden ibaret
olup, bunların beşi Ermenilerle meskundur. lngiliz papazı Davis2 28 Nisan
1 875 günü bu beş Ermeni hanesinden birinde kaldı. Etrafı tenha olduğu için
sık sık vahşi hayvanlar ve kışın da bilhassa kurtlar görünmektedirler. Birkaç
yıl önce bir pars, bir erkekle dört çocuğu paralamıştı.
Toprak tesmiye olunan diğer kale, epeyce garpta, nehrin kenarında, takri­
ben 80 mZ'lik konik bir tepe üzerinde bulunmaktadır. Volkan taşı olan si­
yah bazalttan inşa edilmiştir ki, tepenin alt tabakalarının da bundan teşek­
kül ettiği zannedilmektedir. Şimalde, surların tepesinden, hemen hemen ta
Toros dağlarına kadar geniş bir saha göze çarpmaktadır. Sağda ve solda ise
Misis ve Amanos dağları ve Misis'in şimalinde de Anazarba ve Sis'in surla­
rı görünmektedir.

• Hayat Tarih Mecmuası'nda (no. 1 , Şubat 1 973, s. 75-79) "Bir Ermeni Tarihçisine Gö­
re Bir Asır Önceki Osmaniye ve Çevresi" başlığıyla yayı nlanmıştır.

293
Çift surlu olduğu için kale tamamen harap değildir. İç tarafındaki sur çok
muhkemdir. İç kale büyük kemerli olup, dahili ve etrafı küçük minber şek­
linde odalıdır. Avlunun ortasında sarnıç, altında da ambarlar ve ahırlar bu­
lunmaktadır. Tepe tamamıyla fundalarla kaplı ve yılanlıdır. Eteğinde eski
kasabanın harabeleri görünmektedir. Yalnız, siyah bir taştan yapılan cami­
nin minaresi, bir de sütunların bakiyeleri ayakta durmaktadır. Bunlardan bi­
rinde, beyaz mermerden yapılı korent tarzındaki üst başlığı da mevcuttur.
Cenuptan bunun içinde ve şimalden Yılankale'de Ceyhan'ın kıyısında Ca­
miliköy bulunmaktadır. Bu ismi taşımasının sebebi epeyce uzaktan gört;nen
minaresidir. Bir rivayete göre, köylüler tarafından inşa edildiğinden, onda­
lık vergisinden muaf tutulmak ihsanına nail olmuşlardır. Toprakkale'ye en
yakın olan Azizli köyüdür. Latin rakamlı eski mezarlar buna yakın bulun­
maktadır.
Biraz uzakta, Osmaniye'nin şimal-i garbisinde, Yalbuz adlı bir ırmak bulun­
maktadır ki, Amanos dağlarının sırtlarından inerek Budrun ve Hamadiye
kalelerinin karşısında Ceyhan'a dökülmektedir. Nisan ayının ortalarında
Davis buradan geçerken, kuşlar ve güzel sesli bülbüller neşe saçmakta idiler.
Şarktan ırmağın ve büyük Amanos dağlarının içinde ufak bir dağ siİsilesi
vardır ki, Devrişli veya Devrişbeli Geçidi buradadır ve geçmesi güçtür. En
dar yerinde halen yarı harabe halinde olan ve Türkler tarafından Köpek Ka­
lesi denen bir kale vardır. Dar geçitten, şimal tarafından Billeli veya Beli
tesmiye olunan diğer bir boğaza varılmaktadır. Bu adı taşıyan bir de dağ var­
dır. Vadi gitgide genişlemektedir. Burada Maraş hududuna bitişik olarak
Bağçe isimli bir köy vardır. Davis'e göre halkı yüz elli hane Ermeni Protes­
tandan ve az miktarda da Müslümandan ibarettir. Yalbuz nehrinin iki küçük
vadisine bitişik olarak inşa edilmiş olan köyün hudutları, muhtelif şekiller­
de rengarenk kayaların ve ağaçların manzarası ile dehşet verici bir güzellik
taşımaktadır. 1 875'te, Devrişli ve Billeli boğazlarından geçerek Osmaniye
kasabasından Maraşia giden İngiliz papazı Davis, yoldaki taş tepeleri uçu­
rumsu ve çok korkunç olarak tasvir etmektedir. Şöyle ki, şayet bu tepeler­
den bir taş kopacak olursa, doğrudan doğruya yüzlerce ayak aşağıda bulunan
Yalbuz nehrine inecektir. Gavur dağları boğazlarının manzaraları muhteşem
ve güzeldir. Keza, ormanlarla ve bilhassa nehrin derin vadisi çınar, ceviz ve
sair ağaçlarla kaplıdır. Nehir dahi duru ve berrak suyu ile, bazı yerlerde kuv­
vetlice çağlayarak, diğer bir yerde kırmızı ve yeşil mermer taşların arasından
geçerken köpürerek, bazen ihtiyar ağaçların heybetli kütüklerinin etrafın­
dan geçerek ve bazen de, etraftan küçük dereleri kabul edip sakin bir batak­
lık meydana getirerek güzel bir manzara arz etmektedir. Kıyıları tarafından,
ulaşılmaz yüksekliklerde, birkaç çiftlikle beraber birbine yakın münzevi ku­
lübeler görünmektedir. Davis, sakinlerini, aynı şartlar altında yaşayan Av­
rupalılardan daha mesut addetmektedir. Zira, her ne kadar fakir iseler de,
ihtiyaçları az olup, aynı zamanda safderun, dürüst ve dindar adamlardır. Mu-

294
maileyh, dört saat boğazlardan geçerek, 3.500 metre yükseklikteki nehrin
ve bir kolunun birleştiği yere vardı. Oradan şarka doğru saparak, 29 Ni­
san'da, Kızılağaç-odusu adlı Ermeni dağ köyüne yetişip 35 yaşında zengin ve
faziletli bir genç olan muhtar Toros Çakıryan'ın evinde misafir kaldı. Emla­
kı ve ç.iftlikleri Hovdu denen mahalde idi. Davis, böyle işgüzar bir kimsenin
mühim bir idare makamında bulunmadığı için hayıflanmıştı. Muallim ve
talebelerden bahsettiğinden dolayı, köyde mektep mevcut olduğu anlaşıl­
maktadır. Keza, kilisenin inşası için Anazarba'dan getirtilmiş beyaz mermer­
'den sütun başlıklarını zikretmektedir.
Buradan ötesi, şimalde bulunan Ceyhan. bölgesine mensup Maraş'ın hudu-
dudur.

1 . Govara veya Kure, Lambron ve Iskevra kaleleri kastediliyor.


2. İngiliz papazı ve seyyahı Edwin John Davis, 1875 yılı ilkbaharında Türkiye'de
bir seyahat yapmış ve bu hususta 1 879 yılında Londra'da bir seyahamame neş­
retmiştir. Adı Life in Asiatic Turkey. A ]oumal of Travel in Cilicia (Pedias and
Trachaea, lsauria, and Parts of Lycaonia and Cappadocia olan bu eserin de kaydı­
na Alişan'ın istifade ettiği kaynaklar meyanında tesadüf edilmektedir (s. 585 ).

Zamanlar, Mekanlar, insanlar / Kevork Pamukciyan F : 2 0 295


İnciciyan'a Göre Erzincan *

Yanılmıyorsak, dünyada hiçbir şehir, Erzincan kadar asırlardan beri


büyük ve sürekli deprem afetlerine maruz kalmamışrır. Ermeni tarihçisi
Urfalı Matteos'a ( 1080?- 1 144?) göre, bilinen en eski Erzincan depremi,
Ermenilerin 4941 (Miladi 1 045 ) tarihinde vuku bulmuştur. "Ermeni Sovyet
Ansiklopedisi"ne göre de, mezkur tarihten itibaren, 3 1 Temmuz 1 784'teki
korkunç depreme kadar, 25 büyük sarsıntı bilinmektedir.2
Yakın zamanlarda ise 26 Aralık 1 939'daki dehşetli deprem, İstan­
bul'da dahi orta şiddette hissedilmişti. İşbu büyük felakette yaklaşık
32.000 kişi hayatını kaybetmişti. Geçen seneki 1 3 Mart depreminde ise
şiddetli olmasına rağmen, Allah'ın inayetiyle zayiat nispeten fazla değil­
di. Zira, 7 Aralık 1 988 tarihinde Ermenistan'da vuku bulan aynı şiddette­
ki zelzelede, yaklaşık 25.000 kişi ölmüş, büyük hasar meydana gelmiş ve
yarım milyon kadar insan açıkta kalmıştı.
Asıl mevzuya geçmeden önce, Venedik Mıkhitarist rahiplerinden, bü­
yük coğrafyacı ve tarihçi Ôugas İnciciyan'ın ( 1 758- 1 833 ) tercümesini
sunduğumuz eserini tanıtmak istiyoruz.
"Coğrafya"sının Asya bölümünün birinci cildini teşkil eden ve
1 806'da Venedik'e yakın San Lazzaro adacığında basılan işbu muazzam
çalışması, 424+58 sayfadan ibarettir. Dizgi ebadı 7 x 1 4 cm'dir. Muhteviya­
tı, tarihi adı ile Büyük ve Küçük Ermenistan olarak, başlıca iki kısma ay­
rılmıştır. Eserde, Anadolu'nun büyük bir parçasının şehirleri, kasabaları,
köyleri, akarsuları, dağları, camileri, kiliseleri, manastırları ve yer isimle­
rinin etimolojisi hakkında çok kıymetli bilgiler mevcuttur. Ermeni ve ec­
nebi coğrafyacılar ve tarihçiler meyanında, Katip Çelebi'nin ( 1 609- 1 657)
Cihannüma'sından da istifade etmiştir.
Muhteviyatına gelince, 1 1 . sayfaya kadar, Asya'nın adı, mevkii, ınesa­
hası, nüfusu, kayda değer dağları, nehirleri, denizleri, gölleri, önemli bo­
ğazları ve burunları ve başlıca ülkeleri hakkında genel bilgiler mevcuttur.
İnciciyan, bu son bölümde, Ermenistan, Anadolu, Gürcistan, Arabistan,
Acemistan, Büyük Tataristan, Hindistan, Çin, Japonya ve yeni bulunan
memleketler (Yeni Zelanda) olmak üzere, Asya'yı on kısma ayırmıştır.

• Tarih ve Toplum dergisinde ( no. 1 1 4, Haziran 1993 , s. 43-47) yayınlanmıştır.

296
Müteakiben, 5 1 . sayfanın ortasına kadar, birinci kısmı Ermenistan'ın
adı, mevkii, mesahası, halkları, nehirleri, havası, mahsülleri, ihraç malla­
rı, yönetimi ve taksimatı hakkında genel bilgiler verilmiştir.
5 1 . sayfanın ortasından itibaren de, "Büyük Ermenistan" başlığı altın­
da, 58. sayfanın başlarına kadar, yine genel bilgiler bulunmaktadır.
58. sayfada, birinci eyalet olan Erzunım'dan, asıl metin başlamaktadır.
Müteakiben, eyalete dahil olan Hınıs ve Tekman, Pasin, Tortum, İspir ve­
ya Hunud, Bayburt (Ermenice Papert), Tercan, Erzincan, Kemah, Kalküt
veya Kelkit, Kıği (Ermenice Geği) , Kuziçan, Dujik ( Dersim), Malazgirt
(eski adı Manazkert) hakkında bilgi verilmiştir.
1 13 . sayfadan, ikinci eyalet olan Bayezid başlamaktadır. Müteakiben,
Diyadin, Nahya veya Nahin, Alaşkerd (Ermenice adları Vağarşagert v�
Pakrevanc) hakkında bilgi mevcuttur.
1 19. sayfadan, üçüncü eyalet olan Kars başlamaktadır. Müteakiben,
Kağl.zman, Zarişad, Khucvan (Ermenice Khoşavank) , Şoregel veya Şore­
ger hakkında bilgi mevcuttur.
1 22. sayfadan, dördüncü eyalet olan Akhaltzkha başlamaktadır. Müte­
akiben, Nariman (eski adı Mamruan), Olti (eski adı Okhdik), Fenek ve
Azzor, Akhalkelek veya Akhal, Şavşet, Ardariuş, Ardahan, Artvin, Sin­
kot ve Mackhel, yukarı ve aşağı Acara, Barkhal, Gisgim ve Petekrek (Er­
menice Pertakrak) hakkında bilgi mevcuttur.
1 34. sayfadan, beşinci eyalet olan Van (Ermenice Vaspurakan veya
Dosp) başlamaktadır. Müteakiben, Hoşab, Hakkari ( eski adı Culamerk
veya Çulamark) , Akhlat (eski adı Khlat) , Adilcevaz (Ermenice Ardzıge) ,
Erciş veya Arceş, Bargiri (t'.rmenice Pergri) , Bitlis (Ermenice Pağeş) , Hi­
zan veya Khizan, Zırıkhan veya Zırıkan, Muş, Sasun ve Susan hakkında
bilgi mevcuttur.
202. sayfadan, altıncı eyalet olan Diyarbekir (eski adı Amit) başlamak­
tadır. Müteakiben, Terci! ve Müfarğin, Mihrani ve Atak, Egil (eski adı Agıl)
ve Cabağçur, Palu, Çarsancak (aslı Çeharsancak, yani dört sancak, Ermeni­
ce eski adı Karayr'dır ki, mağara demektir), Çimişgezek (Ermenice Çımış­
gadzak),3 Severek (Ermenice Sevaverak), Savur, Siirt (Ermenice Sığert),
Khızu veya Hızu, Hasankef (doğrusu Hısnıkiyf, yani Kiyf kalesi), Karput
(Harput, Ermenice Kharperc veya Karpert), Çermuk veya Çermik, Arğni
veya Arğana, İsyan veya İskan, Aşidi ve Amedya hakkında bilgi mevcuttur.
248. sayfadan, Büyük Ermenistan'ın İran sınır bölgesi başlamaktadır.
275. sayfadan itibaren, Ermenistan'ın Gürcülerin veya Rusların hudut
bölgesinden bahsedilmektedir.

297
281 . sayfadan itibaren de Küçük Ermenistan'a yer verilmiştir.
282. sayfadan, birinci eyalet olarak Sivas başlamaktadtr. Müteakiben,
Tokat, Mecidözi ve Ytldtzeli, Zile ve Sunisa, Niksar ve Artikabad veya
Artikova, Turhal ve Gürün veya Gürin, Kangal ve Hact Murad Kalesi
hakkmda bilgi vardır.
296. sayfadan, Bozok livast veya sancağt başlamaktadır.
298. sayfadan Divriği livası veya sancağt başlamaktadır. Müteakiben,
Derende'den bahsedilmektedir.
300. sayfadan Arapgir (eski adt Aravisos)4 livast veya sancağt başla­
maktadtr. Müteakiben, Egin (Ermenice Agm, _yani kaynak su, bugün Ke­
maliye) hakkmda bilgi mevcuttur.
309. sayfadan, ikinci eyalet olan Kayseriye veya Kapadokya başlamak­
radtr. Müteakiben, İncesu, Karahisar-i Develü ve Güstere'den bahsedil­
mektedir.
3 18. sayfadan, üçüncü eyalet olan Niğde l>aşlamakradtr. Müteakiben,
Ürgüp, Bor ve Arebsun hakkmda bilgi vardır.
3 20. sayfadan, dördüncü eyalet olan Malariye (Malarya) başlamakra­
dtr. Müteakiben, Kahte ve Gerger, Semisat (Şamşat), Htsnimansur ve Be­
hesni'den bahsedilmektedir.
325. sayfadan, beşinci eyalet olan Şahin Karahisar başlamaktadtr. Mü­
teakiben Akşehrabad veya Akşarabad, veyahut avam dilinde Akşarova,
Koylu veya Koyunlu Hisar ve Zağaba hakkmda malumat bulunmakradtr.
3 29. sayfadan itibaren, eskiden Küçük Ermenisran denilen Kilikya Er­
meni Kralltğt'nm hakimiyeti alrmda bulunmuş olan şehirlere yer veril­
miştir.
330. sayfadan, birinci eyalet olan Urfa başlamaktadtr. Müteakiben,
Cemase, Habur, Haran ve Koçhisar'dan bahsedilmektedir.
338. sayfadan Birecik veya Bire (eski adt Birborum) livast veya sanca­
ğı başlamaktadır. Müteakiben, Rumkale (Ermenice Hromkla), Seruc, Ne­
sibin (Ermenice Mtdzpin, bugün Nusaybin), Sincar (eski adt Sangar) , Ce­
zire veya Cizre ve Merdin (Mardin) hakkmda bilgi mevcuttur.
354. sayfadan, ikinci eyalet olan Adana ve İçeli (eski adt Savria) baş­
lamaktadtr. Müteakiben, Sis (bugün Kozan) , Ulaş, Ayas, Tersis veya Tar­
sus (Ermenice Darson), Kusun, Silifke (eski adt Selevkia) ve Ermenak
hakkmda malumat vardtr.
370. sayfadan, üçüncü bölge olan Fırat çevresi başlamaktadtr. Bahsedi­
len şehirler şunlardır: Maraş (eski adt Germanik), Ayntab veya Antep,
Kars-i Zülkadriye, Zamanti (Ermenice Dzımmtav), Elbistan veya Albistan.

298
3 78. sayfadan, dördüncü eyalet olan Khağdik ( Haltiler) başlamakta­
dır. Bahsedilen şehirler şunlardır: Trabzon, Tirebolu ve Sürmene, Of, Ri­
ze veya lrize (eski adı Rizion), Batum, Gönye veya Günye (Ünye olacak) ,
Hamşen (Hemşin, eski adı Haıııameşen), Gümüşhane, Giresun (eski adı
Gerasonte), Maçka veya Maçuka.
401 . sayfadan itibaren de Azerbaycan (Ermenice Adırbadagan) başla­
maktadır..
413. sayfadan ise Ağvanlar ülkesi (bugün Şirvan) yer almaktadır.
4 1 9-424. sayfalarda muhteviyatın fihristi vardır. Müteakiben, 1 -38.
sayfalarda yer isimlerinin dizini bulunmaktadır.
lnciciyan, her bir eyaletin şehir ve kasabalarından sonra, köylere de
epeyce yer ayırmıştır. Bunların birer birer kaydı çok uzun süreceğinden,
sarf-ı nazar ettik.
İsimlerin Ermenicedeki imla şekillerini de aynen muhafaza etmeye
gayret sarf ettik. Metnin sonuna tarafımızdan dipnotları da ilave ettik.
lnciciyan'ın bu çok mühim eseri, bir an evvel Türkçeye çevrilmelidir.
Zira, hem kitabın, hem de eski Ermeniceyi ve Türkçeyi birlikte layıkıyla
bilenlerin sayısı, bugün bile parmakla sayılabilecek kadar azalmıştır.
Şimdi de asıl mevzuya geçerek, müellifin Erzincan hakkında verdiği
kıymetli bilgileri sunuyoruz. Mevzuları ayıran başlıklar tarafımızdan ek­
lenmiştir.

GENEL BİLGİLER
YEZINGA, ERZINGA VEYA ERZİNCAN, ESKİDEN YEGEÔYATS5
İşbu sancak, Erzurum'un birçok sancaklarından daha hoş ve verimlidir. Ha­
vası sıhhatli, suyu bol ve lezzetli, dağları görkemli ve çiçeklerle kaplıdır. Fı­
rat nehri yanından geçer. Her türlü hububat ve her çeşit nebat ve meyve ye­
tişir. Bunlar arasında, pamuk, yün, armut, elma, şeftali, erik, lezzetli, iri ve
nefis karpuz, yüksek vasıflı ve çok kuvvetli üzüm ve şarap, türlü türlü kayı­
sı ve nihayet, iri, tatlı ve bol olan kayısı eriği sayılabilir. işbu bütün ürünler,
Gümüşhane'ye kadar muhtelif yerlere gönderilir. Burada, dağın üzerinde bir
mağara vardır ki, tavana akan su damlaları yavaş yavaş toplanarak, taşa dö­
nerler.6 Eskiden burası Taranağyats sancağına dahildi, şimdi ise büyük kıs­
mı Kemah adını taşır. Bu yörenin Ermenileri, eskiden beri kuvvetli ve ce­
sur insanlardır. Kelimeleri ve telaffuzları ile farklı bir diyalekte de sahiptir­
ler. Burada çok miktarda Türk de yaşamaktadır. Keza, Kürtler de bulunmak­
tadır ki, Katip Çelebi bunların soyunu Dınbıli adlandırmakta ve Segmana­
bad'dan geldiklerini söylemektedir. Bu hususta, Büyük Ermenistan'ın ikin­
ci kısmına bak. 7

299
Bazılarına göre, eskiden Erzincan'a bağlı 250 köy vardı. Halen, beglerin
(beylerin) zulmu sebebiyle, birçok köy terk edilmiştir ve insan yaşamamak­
tadır. Bazı köyler ise tamamen veya kısmen harap vaziyettedirler. Nispeten
çok sayılabilecek manastırları vardır. Eski zamanlarda bu bölge, Surp Krikor
Lusavoriç'in8 çektiği işkenceler ve kanı, keza burada, kendisinin ve Azize
Manya'nın sürdükleri münzevi hayat ile ün salmıştır. Diğer taraftan, Erme­
nilerin atalarından aziz pederlerin kabirleri de burada bulunmaktadır. Bu
yörenin yegane mahzuru, sık sık vuku bulan depremlerdir. Zira bu bölgenin
alt yapısı yer yer genellikle güherçiledir.9

Erzincan Şehri
Eski adı Eriza'dır. Bütün bölgenin başlıca şehridir. Erzurum'un güneydoğu­
sunda ve ondan üç günlük mesafededir. Eskiden Kay! KedlO tesmiye olunan
çayın ovasında inşa edilmiştir. Çay, şehirden uzak olmayan bir yerde Fırat'la
birleşmektedir. Şehir hisarla çevrilmiştir ki, son depremden ı ı önce, harap
vaziyette olduğu için, Alaeddin Paşa tarafından onarılmıştı. Şehrin işgal et­
tiği mesaha genişse de, nüfusu nispeten azdır ve yaklaşık 8.000 haneden iba­
rettir.
Yukarıda sözü geçen deprem, 3 1 Temmuz 1 784'te Sultan Hamid'in günün­
de ve bizim zamanımızda vuku buldu. Çok şiddetli ve kuvvetli idi. Dolayı­
sıyla, şehrin büyük kısmı, ahalisi ile birlikte toprağa gömüldü. 8.000 hane­
den ancak 500 veya 600 hane kaldı. Keza, şehre yakın üç köy, genellikle
halkı ile birlikte yerle yeksan oldu. Çavuşbaşılıktan tuğ alan Süleyman Pa­
şa, lstanbul'dan Erzincan'a varmasına kadar, pek çok zulüm ve haksızlıklar
yaptı. Deprem esnasında, maiyeti ile birlikte toprağa gömüldü ve bu sebep­
le Yerebatan adını aldı. Deprem şiddetli olarak Erzurum'a kadar hissedildi
ve şehir üç dört gün sallandı. Ancak evlere veya ahaliye biı' zarar vermedi .
Bütün bunlar Vezir ve Sultan Divanında tespit edildi. Buradaki depremler
hakkında Eski Ermenistan'danl2 bilgi elde edilebilir.
Erzincan'ın (Ermeni) kiliseleri şunlardır: Piskoposluk makamı olan Surp
Sarkis ki, depremde güney tarafındaki duvarı yıkıldı, Surp Yerrortutyun
(Aziz Üçleme) , Surp Amenapırgiç (Herkesi Kurtaran Aziz), Surp Nişan ve
depremde yıkılan Surp Asdvadzadzin (Meryem Ana).
Erzincan şehrinin yakınında ve etrafında görkemli ve suyu bol dağlar var­
dır. Bunların başında, Kohanam (Hamd Ederim) veya Sebuh (Asil) 13 dağı
bulunur. işbu dağların üzerinde ve sefalı mevkilerde, yer yer manastırlar var­
dır. Yerli halkın ifadesine göre, Ermeniler Hıristiyanlığı kabul etmeden ön­
ce bunlar puthanelerdi ki, sonradan manastıra çevrildiler. Yerlilere göre, es­
kiden burada 24 manastır bulunmakta idi. Söylentilere nazaran, bunların
birçoğunu Aziz Krikor Lusavoriç tesis etmiştir. Fakat zamanla bunlardan an­
cak birkaçı kalmıştır.

300
Manastırlar
Nerses Hayrabed: l4 Şehrin ruhani reisinin makamıdır. Söylentilere göre,
işbu manastırı Ermeni kralı OiranlS inşa ettirmiştir ve bu sebeple önce Di­
ranaşen adını taşımıştır. Fakat, Aziz Nerses'in naaşının Tıl16 kasabasından
buraya nakledilmesinden sonra, birinci ismi terk edilip, başpatriğin adı ile
anılmıştır.

Surp Giragos ve Annesi Huğida: Kürt köyünün yakınında, muhkem surla


çevrili bir manastırdır. Burası bir zamanlar, Erzincan'ın dini reisinin maka­
mı idi. Erzincan'ın güney tarafında, dağ üzerinde inşa edilmiştir ki, etrafta­
ki bütün dağlardan daha güzeldir. Dağın üstü, manastırın tasarrufunda bu­
lunan ormanla kaplıdır. Kilisesi küçüktür.

Çarçaranats (İşkenceler) veya Diken Manastırı: İşbu manastırın bu ismi


almasının sebebi, kilisenin içinde büyük hürmetle saklanan, demir üç dike­
nin bulunmasıdır. Söylentilere nazaran, manastırın inşası esnasında temel
kazılırken, bunlar toprağın altından çıkmıştır. Rivayete göre, Aziz Krikor
Lusavoriç burada yatırılarak, vücudu demir dikenle kazınmıştır. Manastır
Akrak köyüne yakındır ve muhkem surlarla çevrilmiştir. Dersim Dağı'ndan
çıkan Mercan Suyu burada Fırat Nehri'ne dökülmektedir. Kilisesi büyüktür.
Manastırın yeri ise, mevkii dolayısıyla çok hoştur. Zira etrafında, meşe ağaç­
ları ile kaplı ormanı vardır. Ağaçların içinde ise yer yer pınarlar ve dereler
akmaktadır. Keza, buralarda rengarenk muhtelif çiçekler ve bilhassa kendi­
liklerinden bol miktarda biten, güzel kokulu yabani güller mevcuttur.
Aşağıdaki manastırlar da Erzincan'ın çevresi içindedir:
Şoğagatin Surp Asdvadzadzin, Surp Hagop Gayipos, Yergan köyündeki
Surp Kevork ve Pıtaric köyüne yakın Surp Nigoğayos. Keza, Hayrabedler
(başpederler) tesmiye olunan iki kilise de vardır. Bir rivayete göre, Azizler
Aristakes,17 Vırtanes ı 8 ve Husik ı 9 burada medfundurlar. Surp Garabed
Manastırı ise son depremde büyük ölçüde harap olmuştur.

Kohanam Dağı
Eski adı Manya Mağaraları veya Sebuh'tur. Coğrafyacı Vartan20 da, bu da­
ğı avam dilindeki "Kohaman" adı ile zikretmiştir. Daha önce kaydettiğimiz
gibi, büyük, yüksek ve sarp dağlara ve bilhassa adak yeri veya adak yerleri­
ne yakın olanlara, bu ismi vermiştir. Sanki, bu gibi sarp dağlara kazasız çı­
kan kimse (Allah'a) hamd eder. işbu dağ, Erzincan şehrinin güneydoğusun­
da, Surp Giragos Manastırı'nın yakınında bulunmaktadır. Kayalık, nebat­
tan yoksun ve yüksek tepelidir; zira, sair dağların üzerindedir.
Dağların eteğinde ve derin vadide bir ayazma vardır. Buraya adak için gelen­
ler, büyük huşu ile yaklaşırlar. Çünkü aynı pınardan, aziz pederimiz Krikor

301
Lusavoriç de su içmiştir. Dağın eteğinin biraz yukarısında, Surp Krikor'un
(Lusavoriç) vefat ettiği yerde, küçük bir manastır vardır. Yanında ufak bir ki­
lise de mevcuttur ki, ilk defa Başpatrik Hovhannes2 1 tarafından tesis olun­
duğu rivayet edilmektedir. Kilisenin bir köşesinde bir taş yığını, veya mezkur
Başpatrik Hovhannes'in ifadesine göre "yıkılan set" bulunmaktadır ki, ço­
banlar tarafından Aziz Pederimizin22 mübarek naaşı örtülmüştür.
Buradan yukarı hiçbir yol yoktur. Zira genellikle inişli çıkışlı yokuş sarp ka­
yalıktır. Eteği ise derin uçurumdur. Buralarda yer yer mağaralar ve ulaşılmaz
dereler görülmektedir. Bundan dolayı adak sahipleri diz çökerek ve karın üs­
tü tırmanarak müşkülatla yukarı çıkabilirler. Dağın tepesinde, küçük çapta
bir düzlük vardır. Burada, Azize Manya'nın ve Aziz Krilcor'un Erzingatsi'ye23
göre otuz yıl çile çektikleri mağara bulunmaktadır. Dağın tepesinde durur­
ken, muhteşem manzara önce çekilen zahmetleri unutturmaktadır. Zira, Er­
zincan yöresiyle yakındaki mahaller, gözün alabildiği kadar, bir tek panora­
ma halinde görülmektedir.

Köyleri
Cimin: Bu kasabanın gayet siyah ve katı, tatlı ve çok kuvvetli şarabı civar­
daki yörelerde ünlüdür.
Açıkbaş: Ermenilerle meskun bir köydür ki, kilisesinin damı yoktur ve bu
sebeple "açık baş" adını almıştır. Bu hususta anlattıklarına göre, birçok de­
fa kiliseyi damla örtmüşlerse de, her defasında da onu harabe halinde bul­
muşlardır.
Khozıntsik (Domuzcular): Erzincan Sancağı'nda bir köydür. Surp Asdvadz­
adzin ve Surp Garabed adında iki kilisesi vardı ki, 1 5 1 2 tarihli (Ermenice)
bir elyazmanın muhtırasında zikredilmektedirler.
Çardaklı: Küçük bir köydür.

l. Elimizdeki, Hrand Der-Andreasyan'ın yaptığı tercümenin ikinci baskısında


(Ankara, 1 987, s. 8 1 ), Ermeni takvim tarihi, 494 yerine sehven 484 kayıtlıdır.
[Birinci baskıda da (Ankara, 1 962) aynı hata vardır. -Ed)
2. Haygagan Sovedagan Hanrakidaran, Erivan, 1 977, c. i l i , s. 585a.
3. Ermeni asıllı Bizans İmparatoru loannis 1. Tzimiskes burada doğduğu için, şehir
Ermenicede Çımışgadzak adını almıştır. "Dzakil" doğmak demektir.
4. Eski Ermenice kaynaklarda, işbu şehrin adı lerapolis yani "kutsal şehir" anlamı-
na gelen adla da zikredilmektedir.
5. Yegeğyats şehrin değil de, yörenin adıdır.
6. lstalaktitler (sarkıtlar) kastediliyor.
7. İnciciyan, işbu eserinin 25 l . sayfasında, Segmanabad'ın İran'ın Khoy şehrine
yakın olduğunu, burada Dındıli Kürtlerinin yaşadığını, Katip Çelebi'ye göre
bunların eskiden Yezidi olduklarını ve Hicri 1045'te (Miladi 1 63 5 ) Revan (Eri­
van) zapt edildikten sonra, Erzincan'a yerleştiklerini kaydetmiştir.

302
8. Ermeni Kilisesi'nin kurucusu ve ilk başpatriğidir. 239'da doğup 325'te vefat et­
miştir. "Lusavoriç" aydınlatıcı demektir.
9. Gögerçile şeklinde de yazılmıştır.
10. "Kay!" Ermenice kurt, "ked" ise nehir demektir. Mıgırdiç Boduryan'ın "Ermeni
Ansiklopedisi"ne göre (Hay Hanrakidak, Bükreş, s. 456) Yunanca adı Likos,
Türkçesi de Çardaksu'dur.
1 1 . 3 1 Temmuz l 784'te vuku bulan büyük zelzele kastediliyor.
1 2. 1822'de Venedik'te basılan, iki ciltlik Isdorakrucywn Hin Hayasdanyats (Eski Er­
menistan'ın Tasviri) adlı eserini ima etmektedir.
13. Haygagan Sovedagan Hanrakidaran'a (Ermeni Sovyet Ansiklopedisi) göre, dağın
bugünkü adı Karadağ'dır (c. X, s. 302) .
1 4. Başpatrik veya Gatoğigos Nerses 326'da doğup 373'te vefat etmiştir. 353-373
yıllarında başpatrik olmuştur. 3 5 1 ve 36'i'te lstanbul'a gelmiştir.
15. Kral Diran 338-350 yılları arasında tahtta bulunmuştur.
16. Til kasabası, Erzincan'ın kuzeybatısında, 8 km uzaklıkta idi. Tarihçi Horenli
Movses, Başpatrik I. Nerses'in buraya gömüldüğünü yazmıştır.
17. Surp Krikor Lusavoriç'in küçük oğludur. 264-333 yıllarında yaşamıştır. 325 'ten
ölümüne kadar başpatrik olmuştur. 325'te İznik Konsiline katılmıştır.
18. Aziz Krikor Lusavoriç'in büyük oğludur. 261 'de doğup 34 l 'de vefat etmiştir.
333-341 yılları arasında başpatrik olmuştur.
1 9. Başpatrik Vırtanes'in küçük oğludur. 294'te doğup 347'de vefat etmiştir. 341-
347 yılları arasında başpatriklik makamında bulunmuştur.
20. Ünlü bir tarihçi de olan Rahip Vartan, yaklaşık l l98'de Gence'de doğup
1 2 7 l 'de Khor Virab'da (Ermenistan) vefat etmiştir.
2 1 . Tarihçiliğinden bahsettiği için, Başpatrik V. Hovhannes olduğu anlaşılmaktadır.
899'dan, 93 l 'de vefatına kadar mezkur makamda bulunmuştur.
22. Aziz Krikor Lusavoriç kastediliyor.
23. Rahip ve ilahiyatçı olup, 1 250'de Erzincan'da doğup 1332'de orada öldü.

303
1 855 Bursa Depremi *

Tarih ve Toplum dergisinin 1 985 Aralık sayısında, Sayın Ergun Türk­


can'ın kaleminden, Bursa'ya dair İngiliz konsolosu Mr. Sandison'un 29
Haziran 1 864 tarihli bir ve Viskonsül Maling'in 24 Kasım 1 869 ve 5 Ekim
1 872 carihli iki raporu hakkında ilginç bir yazı neşredildi.•• Bunlardan bi­
rincisinde şehrin büyük depreminin sözü geçmesine rağmen, bu hususta
herhangi bir bilgi verilmediği gibi tarihi da.hi kaydedilmemişti. İşbu ma­
kalemizle bu boşluğu etraflıca dolduracağımızı ve Bursa'nın tarihine naçiz
bir katkıda bulunacağımızı ummaktayız.
Elimizdeki kaynak, Vahram Başpiskopos Manguni'nin ( 1846- 1 920)
meçhul bir tarihte hazırlamış olduğu, Eçmiyadzin Gatoğigosu veya Baş­
patriği iV. Kevork Keresteciyan'ın ( 1 8 1 2- 1 882) çok mufassal yazma bi­
yografisidir. İşbu yazmanın bizce bilinen üç sureti mevcuttur. Bunlardan
birincisi Ermeni Patrikhanesi'nde bulunmaktadır ve istifade ettiğimiz ör­
nektir. İkincisi Ermeni Patrikhanesi'nin eski genel sekreteri arkadaşımız
Krikor Abacıyan'ın nezdindedir. Üçüncüsü ise 1 932- 1 939 yılları arasında
Paris'te neşredilen Vem (Taş veya Kaya) adlı üç aylık Ermenice derginin
idarehanesinde bulunup 208 sayfa dercedilmiştir.
Elimizin altında bulunan surette, yer yer farklı bir yazı ile, tashihler ve
ilaveler yapılmıştır. 1 .256 fasıldan ibaret olan yazma, 16 veya 20 sayfalık
56 fasikül ihtiva etmektedir. Metin eski Ermenicedir ve edebi bir lisanla
kaleme alınmıştır. Yazı oldukça okunaklı olmasına rağmen, bazı kelimeler
güçlükle çözülmektedir. 19,5x25,5 cm ebadındaki sayfalar 25 veya 26 sa­
tırdır ve numaralandırılmamıştır.
Başpatrik iV. Kevork, gatoğigos seçilmeden önce, 1 844- 1 854 yılları
arasında Bursa Ermenileri marhasalığında bulunduğu için, eserde Bursa
ile ilgili beş fasıl mevcuttur. Birincisi 22. fasıl olup Bursa ve halkları hak­
kında genel bilgiler vermektedir. İkincisi müteakip 23. fasıl olup 1 855'te

• Tarihve Toplum dergisinde (no. 3 1 , Temmuz 1 986, s. 22-25) "Ermenice Yazma Bir

Kaynağa Göre: Bursa'nın 1 855 Yılı Büyük Depremi" başlığı ve "Sayın Engin Çizgen
[Özendes -Ed.] Hanım'a sunulur" ithaf notuyla yayınlanmıştır.
·• Ergun Türkcan, "lngiliz Konsolosluk Raporlarına Göre 1 9. Yüzyılın İkinci Yarısında
Bursa'', Tarih ve Toplum, no. 24, Aralık 1 985, s. 34-40.

3 04
vuku bulan büyük depreme hasredilmiştir. Üçüncüsü 24. fasıl olup Bur­
sa'daki yangınlardan ve sair olaylardan bahsetmektedir. Dördüncüsü 34.
fasıl olup 7 Eylül 1 863'te zuhur eden büyük yangın hakkındadır. Beşinci­
si ise 35. fasıl olup Ahmed Vefik Efendi'nin (sonradan Paşa, 1 823- 1 89 1 )
Bursa müfettişliğine dairdir.
Bursa'nın 1 85 5 depremi hakkında, son Ermeni klasik tarihçisi Avedis
Berberyan ( 1 798- 1 873 ) kronolojisinde kısaca şunları yazmıştır:l

Bursa'da müthiş deprem; camiler, türbeler, çarşılar ve hanlar gibi çok sayı­
da bina harap oldu. Yıkıntılardan çıkan yangın, ahşap binaları ve üç bin ka­
dar evi yaktı. Zarar ziyan yüz bin kese altın olarak tahmin edilmektedir. Ha­
rabeler altında iki binden fazla insan hayatlarını kaybetti. Terecik köyü yer­
le yeksan oldu ve 48 kişi öldü.

Metne geçmeden önce, iV. Kevork Gatoğigos'un ve biyografisinin


müellifi Vahram Başpiskopos Manguni'nin terceme-i hallerini sunmayı
lüzumlu görüyoruz.
Başpatrik iV. Kevork Keresteciyan, 5 Temmuz 1 8 1 2'de İstanbul'un Sa­
matya2 semtinde doğmuştur. Kayserili Bedros Keresteciyan'ın oğludur. 25
Mayıs 1 830'da Ermeni Patrikhanesi'ne sekreter tayin edilmiştir. 1 Eylül
1 835'te rahiplik mertebesine yükselmiştir. 1 2 Aralık 1 840'ta patrik vekil­
liğine atanmıştır. 20 Ağustos 1 844'te Bursa Ermenilerinin dini lideri nasp
olunmuştur. 1 1 Temmuz 1 847'de Kutsal Eçmiyadzin'de piskopos takdis
edilmiştir. 25 Ağustos 1 854'te istifasını vererek İstanbul'a dönmüştür. 7
Ekim 1 858'de İstanbul Patriği seçilmiş ve 24 Mart 1 860 tarihine kadar
makamında kalmıştır. 1 7 Eylül 1 866'da ise başpatrik seçilmiş ve 2 1 Mayıs
1 867'de takdis veya cülus merasimi yapılmıştır. 1 874'te ismini taşıyan Ke­
vorkyan Semineri'ni açmıştır. 6 Aralık 1 882'de ise görevi başında iken
vefat etmiştir.
Vahram Başpiskopos Manguni'ye gelince, 1 846'da Bursa'da doğmuş­
tur. Eserinde Bursa'ya ağırlık vermesinin sebebini buna atfedebiliriz. iV.
Kevork Gatoğigos'la beraber Eçmiyadzin'e gitmiş ve hususi katibi olmuş­
tur. 1 868'den itibaren oradaki matbaanın müdürlüğünü de ifa etmiştir.
1 872'de rahip, 1 9 Ekim 1 875'te ise piskopos takdis edilmiştir. Gacoği­
gos'un vefatından sonra lscanbul'a avdet ederek ölümüne kadar Ortaköy
Ermeni Kilisesi'nin vaizi olmuştur. 1 9 1 1 yılı Ocak ayının sonlarında pat­
rik kaymakamlığına getirilmiştir. 2 Aralık 1 9 1 1 tarihine kadar işbu görev­
de kalmıştır. Patrikhane Ruhani Meclisi üyesi de olmuştur. 13 Ocak
1920'de Ortaköy'de vefat etmiştir.

305
1 868- 1 8 70 yılları arasında, Gatoğigosluğun resmi organı olan Araraı
dergisinde yazıları intişar etmiştir. Keğart Manastırı hakkında 1 87 l 'de
Vağarşabad'da3 neşredilen bir broşürü de mevcuttur. Aynı zamanda musi­
kişinas olarak da tanınmıştır.
Manguni Başpiskopos'un, işbu eserini nerede hazırladığı bilinmemek­
tedir. Ancak cenazesini de anlattığı için Başpatriğin vefatından sonra ka­
leme aldığı anlaşılmaktadır.
Deprem hakkında yazdıklarını aşağıda sunuyoruz. Müellif, o sıralarda
henüz dokuz yaşında olmasına rağmen, görüleceği üzere çok ilginç, kıy­
metli ve etraflı bilgileri hafızasında saklayabilmiştir.
FASIL xxııı
BURSA'NIN DEPREMİ HAKKINDA
Bursa ve halkları hakkında mühim olan bilgileri kısaca verdikten sonra,
deprem felaketini tasvir etmeye başlıyoruz.
1855 yılı Şubat ayında, kesif bir sis tabakası ve hafif bir yağmur günlerden
beri Bursa'yı kaplamıştı. Mezkur ayın 16'sında,4 Çarşamba günü, Büyük
Orucun5 ikinci haftasında, aynı durum devam ediyordu. Ve işte öğleden
sonra, erkekler ve kadınlar kendi işleri ve ihtiyaçları ile meşgul iken saat do­
kuzda yer sarsıntıları başladı ve güneyden kuzeye doğru birkaç saniye sürdü.
Çeyrek saat sonra, deprem korkunç bir uğultu ile gökgürültüsü gibi aksede­
rek, yaklaşık on saniye devam etti ve muhtelif sarsıntılarla sona erdi. Aynı
saatte çok şiddetli olarak İstanbul'da dahi hissedilmiştir. Depremin korkunç
sonuçları görülmekteydi: Gürültüler, ah u figanlar ve şehirdeki halkın pani­
ğe kapılarak kaçışmaları.
Birinci sarsıntıdan sonra evlerine, dükkanlarına ve meşguliyetlerine dönen­
ler, tahripkar ikinci depremin başlamasıyla korku ve dehşete kapılarak, av­
lulara, bahçelere ve meydanlara doğru kaçışmaya başladılar. Büyük panik
geçtikten sonra, titreyen birçok kimsenin gözlerinden yaşlar akmaktaydı,
ağlayıp sızlamakta ve Allah'tan yardım dilemekteydiler. Ailelerine faydalı
olmak için, erkekler koşarak evlerine dönmekteydiler. Evlatlarını bulup
kurtarmak için sokağa çıkmakta veya mekteplere yönelmekteydiler. Her bir
millet ve şehirli derin eleme ve ruhi depresyona duçar olmuştu.
Depremin gürültüsünün akisleri meyanında, dağlardan kopan kayaların
uğultusu; yıkılan evlerin, muazzam ve meşhur camilerin, kagir binaların,
hamamların, hanların, depoların, duvarların, minarelerin ve sair binaların
korkunç gürültüsü işitilmekte idi.
İkinci sarsıntıda, Ermeni Kilisesi'nin büyük geçidinin bitişiğinde bulunan
Boğosyan Mektebi'nin güneydeki duvarının bir kısmı yıkıldı. Talebeler he­
nüz dağılmamış oldukları ve kızlarla erkek çocuklar mektepte bulundukları

306
için, kötü haber Ermeniler arasında büyük üzüntü ile yayılarak panik, kar­
gaşalık, büyük endişe ve ah u figana neden oldu.
ilk s�rsıntıda, mekteplere yakın olan ve hemen hemen bitişikte bulunan ki­
lisenin avlusuna ve açık yerlere kaçıştık. Yönetmenler çocukları tekrar
mekteplere topladılar ve diz üstüne getirerek bize "Ya Rabbi merhamet ey­
le" duasını terennüm ettirdiler. Halbuki, çocukları tehlikelerden ve saire­
den kurtarmak için, derenin kenarında bulunan mekteplerin geniş bahçesi­
ne toplamak daha kolay ve lüzumlu idi. Ve işte, daha kuvvetli ve daha sü- .
rekli olan ikinci sarsıntıda, sefertaslarımızı koyduğumuz yerde, mektebin
büyük duvarının bir kısmı yıkılınca, binanın büyük kapısinın geçidi içerden
hemen hemen tamamıyla kapandı. Biz ise tozların karanlığında korku ve
hıçl<ırıkla ağlayarak, bazılarımız kilisenin avlusunun yoluna çıkan güneyd·e ­
ki küçük kapıya, bazılarımız da doğudaki büyük çifte kapıya doğru ilerledik,
ana sınıfı çocuklarının girip çıktıkları avludaki büyük kapı müstesna olarak.
Dahili büyük kapı ise yıkılan duvarın molozları ile içerden kapanmış vazi­
yette idi. Çoğumu� bilmediğimizden, küçük delikten dışarı fırlayıp kaçarak
ve yıkintılardan geçerek mektepten dışarı çıkıyorduk. Büyük teyzem Beng­
zade'nin oğlu olan Onnik adlı dokuz yaşındaki çocuk yıkıntıların altında
kalmıştı. Bu haber anasını ve babasını elim acılara gark etti. Ağlayıp sızla­
yıp evlatlarını �ramakta idiler. iki saat esnasında çocuğun hüviyeti tespit
edildi. Benim ikazıma rağmen sarsıntıların devam etmesine kulak asmaya­
rak, pederi ve akrabaları çocuğu aranaya başladılar. Şayet yerini bilselerdi,
onu derhal kurtarmak mümkündü. Halbuki, onu başka yerde ararken, far­
kında olmayarak üzerine toprak ve taş yığınları doldurmuşlardı. Çocuğu an­
cak ertesi gün ölmüş halde bulmak mümkün oldu. ·

Başka yerlerde ve bilha;sa Hisar'ın dibindeki Rumların Balıkpazarı denen


mahallesinde dahi epeyce ceset bulundu. Zira, dağlık burundan muazzam
bir kaya parçası, erkek iŞçilerle birlikte, otuzdan fazla kadın ve kızın da ça­
lıştığı ipek fabrikasının üzerine yuvarlandı. Kazanın patlaması sebebiyle bi­
na tutuşarak ve harabeler altında sağ kalanlar da yanaFak, hayatlarını kay­
betmelerine neden oldu. Bunların haykırmaları ve figanları arşa kadar yük­
selmekteydi. Bu korkunç felaketi ve ölüleri görenler veya işitenler hıçkıra­
rak ağlamakta idiler. Kurbanların yardımına yetişmeye gayret sarf ediyorlar­
dı, fakat hiçbiri muvaffak olamıyordu. Zira, dağlık burunda daha büyük bir
kaya parçası kopmuş bulunduğundan her an aşağı düşme tehlikesi belirmiş­
ti. Hiçbir kimse onlara yaklaşmıwa cesaret edemiyordu. Nihayet, ateş bina­
yı ve kurbanlarını yuttu ve çığlıklar da sona erdi. Yangın esnasında, fabrika­
nın ipek tellerinin deposunun penceresinden kendini sokağa atan bir kadın
kurtuldu. Keza, diğer bir kadın da herhangi bir sebeple işe erken gelip, er­
ken ayrılmasından dolayı hayatını hıfz etti.
Türklere ve Rumlara nispeten, Ermenilerin zayiatı daha az oldu. Birçoklarını
küçük ve köhne evlerin ve sair binaların kalıntılarının altından çıkarıp kur-

307
tardılar. ikinci sarsıntıda tamamen yıkılan ünlü müesseseler veya binalar, di­
ğerleri meyanında şunlardır: Davullu Camii, Hisar'daki manastır ki, bir za­
manlar Rum manastırı olmuştur ve Büyük Kayağan (Kayan? -K.P.) Camii vs.
Birkaç gün sonra, halk arasında korku ve endişe henüz tamamen zail olma­
masına rağmen, meskenlerine dönerek, herkes evindeki, çarşıdaki ve fabri­
kalardaki şahsi işleriyle uğraşmaya başladı. Ve böylece kırk gün tamamlandı.
29 Mart gecesi ise saat birde, bazıları müstesna, birçok kimseler çarşıdan ve
işyerlerinden dönüp, yemekten sonra evlerinde istirahat ederlerken, tekrar
şehirdeki bütün halk arasında korku ve büyük endişe hüküm sürmeye başla­
dı. Depremin ilk darbesi hafifti, fakat, ancak bir dakika kadar geçtikten son­
ra çok şiddetli olarak tekrarlandı ve on saniyeden fazla sürerek güneyden ku­
zey istikametinde yeri titretti. Her iki sarsıntıda da zemin altından uğultular
ve gürültüler işitilmekte idi. Sanki yer ve gök inleyip kükremekte idi. Top­
ların korkunç gürültülerle toprağın altını sarstığı intibamı uyandırmakta idi.
ilk sarsıntılarda fena bir koku her tarafa yayıldı ise de tedricen zail oldu.
Tekrar kalpleri ezen ve üzen, elim bir manzara zuhur etti.
Herkes evlerinden, hanlardan ve kapalı çarşılardan dışarı kaçışıp meydan­
lara ve bilhassa bahçelere toplanmaya başladı. Bulutlardan hafif yağmur in­
mekte ve insan çığlıklarıyla ah u figanları göğü inletmekteydi. Erkek ve ka­
dın ve her bir millet Allah'a yalvararak ve inleyerek hıçkırıkla ağlamaktay­
dı. Ya çocuklara ne diyelim? Onların hazin ah u zarları dehşetle birleşerek
mahşer gününü andırmaktaydı.
Henüz kış mevsimi olduğundan, birçok ailenin mangalları, tandırları ve so­
baları sarsıntılardan devrilerek muhtelif yerlerde yangınlar başladı. Bunla­
rın en büyüğü Kayağan Çarşısı'nda vuku buldu. Yangın birçok kollara ayrı·
larak ve yer yer şiddetlenerek ateşten sütunlar gibi göğe yükselip, Bursalıla­
rı ikinci bir ümitsizliğe sevk etmekteydi. Zira, bazı taraflarda yer çatlayıp
hendekler açılmıştı. Yıkıntılar sokakları doldurarak trafiği aksatmaktaydı.
Setbaşı Köprüsü tamamen yıkılıp üst kenar ve lrgant'ın dükkanları harap
olmuştu. Bu sebeple : bilhassa Ermenilerin Gökdere'nin bir tarafından diğer
tarafına geçmesi imkansız hale gelmişti. Büyük Çarşı yangını ise derenin sol
tarafındaydı. Bir yönden sarsıntıların devam etmesi ve yeraltı uğultuları, di­
ğer yönden halkın çığlıkları, dehşeti ve ah u figanları, yangınların ve yıkı­
lan binaların çatırtıları, ahaliyj korku ve ümitsizlik içinde bırakmıştı. Her­
kes canına sığınarak, önce hiçbir kimse bulunduğu yerden uzaklaşmaya ce­
saret edemiyordu. Bilhassa kadınlar ve çocuklar çığlıklar atarak erkeklerin
ve sevgililerinin başka yerlere gitmelerine müsaade etmiyorlardı. Diğer ta­
raftan, çarşı yangını Büyük Çarşı'nın bütün dükkanları ile birlikte tüm şeh­
ri de tehdit ediyordu. Bu felaket, zanaatkarların ve dükkancıların son nefe­
sini sanki daha da tüketiyordu. Bu meyanda, yıkılan büyük Kayağan Ca­
mii'nin batı tarafında bulunan ve o gece yanan kahvehanenin sahibi olan
pederim de son nefesini tüketmek üzereydi.

308
Fakat dükkancıların ve zanaatkarların kalbi kaynayıp yanıyordu. Bu sebep­
le, yarı geceden sonra sanki akıllarını kaybederek ve sarsıntılarla yıkıntıları
bilmezlikten gelerek, birçok kimse yangın taraflarına ve bilhassa çarşıya doğ­
ru gittiler ve canla başla ateşi söndürmeye başladılar. Diğer taraftan, yıkıntı­
lar altında sağ kalan şahısları da çıkarıp kurtarmaya gayret sarf ediyorlardı.
Bunlar "bizi yangından ve ölümden kurtarın" diye haykırıyorlardı. Bazı yer­
lerde artık yanacak bir şey kalmadığı veya yüksek duvarlara, kagir hamamla­
ra ve yarı yıkık hanlara rastladığı için yangın kendiliğinden sönüyordu.
Şafak söktükten ve güneş doğduktan sonra, açık gözle yolları ve her şeyi
görmek mümkün olduğu zaman, herkes yangın mahalline gitti. Yardımlar
çoğalıp ümitsiz gayretler sarf ederek, on sekiz saat süren tahribatından son­
ra, birçok yere yayılan ve büyük zararlara sebebiyet veren yangını güçlükle
söndürmeyi başardılar. Canlar bitkin; güçlü ve kuvvetli kollar ise, son dere­
ce yorgun ve takatsiz halde idiler. Buna rağmen, kendilerini üzen ve yıpra­
tan cefalarını hiçe sayarak, tekrar harabeleri karıştırıp yarı canlı kimseleri
ve çok defa tanınmaz hale gelen ve ezilmiş veya yarı yanmış cesetleri, şuuru
yerinde olanları ve olmayanları meydana çıkardılar. Keza, çadırlar kurdular
veya çadır bezlerini açık meydanlarda veyahut bahçelerde gererek onların
ailelerini barındırdılar. Bazen dört, altı veya sekiz aile birden dar bir yerde,
bir tek çadır altına sığınmışlardı. Mahdut miktarda bazı kimseler evlerinde
oturmak cesaretini göstermişlerdi.
Haftalarca deprem devam etti ve sevgililerini kaybedenlerin yürekleri sızla­
tan ah u zarı sona ermedi.
Bu defa hanlar, minarelerin üst kısımları, camiler ve birçok hamam, Uluca­
mi denilen büyük caminin bazı kemerleri ve kubbeleri, sayısız ev ve dükkan,
yananlar hariç yıkılıp harap oldular.
Bazı yerlerde yeni çeşmeler peyda oldu, bazı yerlerdeki çeşmeler ise kurudu.
Şubat ayında vuku bulan birinci depremden sonra, kurumuş olan Kükürtlü
denen kaplıcanın ve erkeklerle kadınların kullandığı iki hamamın suyu ye­
niden ve daha bol akmaya başladı.
Kırlarda bile korkunç görünümlü çatlaklar açılmıştı. Bazı cesim ve yaşlı
ağaçlar devrilmişti.
Hapistekilerden bahsetmeyelim. Şayet deprem gece vuku bulsaydı, insan
zayiatı iki veya üç misli daha fazla olacaktı.
işbu felaket haberine muttali olan yerli hükümet, mühim ihtiyaçları derhal
temin ettiği gibi, merkezi Osmanlı hükümeti de halkın merhametli pederi
olan Haşmetlu Sultan Mecid'in emri üzerine kazazedelerin yardımına yetiş­
mekte gecikmedi. Derhal çadır, para, ilaç ve sair ihtiyaç maddeleri gönde­
rerek, hiçbir ayrım veya ihmalcilik yapmadan bütün milletlerin muhtaç ai­
lelerine dağıttı ve Bursalıları teselli etmeye gayret sarf etti. Korku içinde
olanları ve göç etmek isteyenleri ücretsiz lstanbul'a nakletmek için iki ge-

3 09
mi tahsis etti. Birçok kimse de civar şehirlere, Bandırma'ya, İstanbul'a ve
sair yerlere hicret ettiler.
Bir sene önce Bursa'dan ayrılmış olan ve İstanbul'da bulunan Kevork Pis­
kopos ise işbu afeti işiterek Patrik ve başlıca Ermeni amiralarla istişarelerde
bulundu ve 8 Nisan'da, o sıralarda Sarraflar Kethüdalığı görevinde bulunan
Canik Amira Papazyan'ın6 müessir ve gayretkeş himmeti ile, Bursa Erme­
nilerine yardımda bulunmak ve ihtiyaçlarını temin etmek gayesiylı: Büyük
Çarşı'da teberru toplamaya başladı. ·

Böylece 19 Nisan'da, Patrik vekili Sivaslı Garabed Piskopos'un ve Rahip


Bedros Der-lstepannosyan'ın eliyle Bursa'ya, Ermenileri teselli etmek ve fa.
kirlere dağıtılmak üzere, keza, şehirden ayrılıp İstanbul'a ve sair yerlere hic­
ret etmek isteyenler için 50.000 kuruş gönderdi.
Filhakika, birçok l<imse şehri terk etmiş, halkın kalbi ve kolları gevşemişti.
.Bazıları ne yapacaklarını ve hatta yaşayabileceklerini dahi bilmemekteydi­
ler. Bunlar arasında bulunan Ermeniler, Garabed Piskopos'un ve Rahip
Bedros'un vaazları ile cesaretlendiren sözleri ve bilhassa marhasaları Kevork
Piskopos'un pederane müzahereti sayesinde, d!'lha fazla müteselli oldular.
Yapılan yardımları ve bağışları değerlendirdiler. Delegeler, güvenilir ve tec­
·
rübeli şahıslar eliyle muhtaçlara 'teberruları dağıttılar. Evlerinde kalmak is­
teyen bazı kimselerin meskenlerini acilen onardılar. Başka yerlere gitmeyi
arzu edenlerin yol masraflarını ödediler. Bu meyanda; Kevork Piskopos ls­
tanbul'a göç edenleri şahsen teselli etmekte, ikametleri için evler veya oda­
lar sağlamakta ve hayırsever şahıslardan toplanan teberruları onlara gön­
dermekte idi.
İşbu felaket günlerinde Bursa'da dolaşan asılsız şayialar, halk arasında yeni
endişelere ve ümitsizliğe sebebiyet vermekte idi. Güya, jeolog alimlerin ke­
hanetlerine göre, Bursa şehri tamamen yerle bir olacaktı. Filhakika, günün
birinde, mülki idarenin münadilerinin telkini ile birçok kimse sabah erken
meydanlara, Büyük ve Küçük Teferic'e (teferrüc: gezinti -K.P. ), Büyük Me­
zarlığa, Çamlıca'ya (Ermeni Mezarlığı -V.M.), Kurdoğlu Mezarlığı'na, lşık­
lar'a, Bademlik'e, Atıcılar'a, Acemler'e ve sair yerlere çıktılar ve Yunus? gi­
bi şehrin harap olmasını beklediler, Fakat akşamleyin söylentilerin mesnet­
siz olduğuna kanaat getirerek, karanlık bastıktan sonra, halkın bir kısmı ev­
lerine, birçok kimse de çadırlara ve kulübelere döndüler.
Parantez içinde şunu da kaydedelim ki, bazı muhasımları, Kevork Pisko­
pos'a ve ianeleri getiren delegelere karşı Ermenileri kışkırtmak için, dediko­
du yapmak vicdansızlığını gösteriyorlardı. Güya, Kilise'nin bütün kutsal
kaplarıyla gümüş süs eşyalarını lstanbul'a nakledip, Bursa'daki Ermenileri
mahrumiyet içinde bırakmak istiyorlardı. Belki de bu gibi kişiler, kilisedeki
her türlü eşyanın çok değerli olduğunu zan�ediyorlardı. Halbuki onların
kıymeti ancak 1 .500-2.000 lira kadardı.

3 10
Bir ay sonra sarsıntılar tedricen azaldı. Bazıları evlerine döndüler. Fakat
çokları yaz mevsiminin sonuna kadar çadırlarda ve ahşap barakalarda kaldı­
lar. Bundan sonra, hiçbir kimse açık havada ikamet etmedi, bilhassa, yakla­
şan kış mevsimi birçok güçlükler yarattığı için.
Mahdut kimseler, felaket anında ve tehlikeli sarsıntılar esnasında evlerini
terk etmediler. Bunlar arasında, komşularımızdan biri olan camcı Krikor
Ağa Maviyan'ı ailesiyle birlikte zikredebiliriz.
lstanbul'dan gelen ve yardımları getiren temsilciler, Bursa'da yaklaşık ola­
rak bir hafta kaldıktan sonra lstanbul'a hareket ettiler ve 27 Nisan'da ora­
ya vardılar.

Yazımız sona ererken, vatani görevimizi 1 94 7 - 1 948 yıllarında Bursa'da,


Mükerrer 9 No'lu Levazım Teftiş Komisyonu'nda ifa ettiğimizi de kaydet­
mek istiyoruz. Bu suretle, işbu makalemizle, Bursa şehrine karşı aynı za­
manda manevi bir vazifemizi de yerine getirdiğimize inanmaktayız. Bu ve­
sile ile, Komisyon Başkanı ve Levazım Albayı, asil ruhlu Kamil Beşpınar'ı
da burada rahmetle anmayı bir vicdan borcu telakki ediyoruz.

l. Avedis Berberyan, Badmutyun Hayots (Ermeniler Tarihi), İstanbul, 187 1 , s.


594-595.
2. Bugün Kocamustafapaşa.
3. Bugün Eçmiyadzin.
4. Berberyan, tarihini 28 Şubat olarak kaydetmiştir. Bundan anlaşılıyor ki, Man­
guni'nin verdiği tarih eski takvimledir.
5. Hıristiyanların Büyük Orucu Paskalya'dan önce gelir ve yedi hafta sürer.
6. Simeon Amira Papazyan'ın ( ?- 1 809) oğludur. 1 776'da doğup 1 856'da vefat et­
miştir.
7. Tevrat'ta kitabı olan bir peygamber. Ninova'nın ahalisine, şehrin kırk gün son­
ra harap olacağını bildirmişti.

Zamanlar, Mekanlar, insanlar / Kevork Pamukciyan F: 2 1 311


İzmir'in Büyük Yer Sarsıntıları *

İşbu makaleyi her ne kadar geçen sene hazırlamaya karar vermiştiysek


de, bazı müstesna meşguliyetler sebebiyle bugüne kadar arzumuzu gerçek­
leştiremedik.
İzmir ve civarı deprem kuşağı üzerinde bulunduğu için, asırlar boyun­
ca devamlı olarak muhtelif şiddette sarsıntılara maruz kalmıştır. Hatta
Bonaventure F. Slaars'a göre, yöre, krateri açılamayan bir volkanın üze­
rinde bulunmaktadır. ı
Kronolojik sıra ile, İzmir'in ilk büyük depremi ve onu takip eden yan­
gın, Miladi 1 80 yılında vuku bulmuş ve şehri harabeye çevirmiştir. Bu sı­
ralarda orada müderrislik yapan ünlü filozof Aristides ( 1 29 - 1 89?), Roma
İmparatoru Marcus Avrelius'a ( 1 2 1 - 1 80) yazdığı tesirli bir mektupla hü­
kümdarın merhametini harekete geçirmiş; o da şehrin yeniden onarımını
emretmiştir.2
Müteakip 1 025 yılı ve Georges Cedrenus ile Konstantin İkonomos'a
göre 1 048 depremlerinde şehirdeki binaların büyük kısmı yıkılmıştır.3
Bir ay kadar kısa fasılalarla devam eden 1 654 depreminde ise yabancı­
lar limandaki gemilere sığınmıştır. Müslümanlar ve Yahudiler ise evlerin­
de kalmışlardır.4
Jean-Baptiste Tavemier'ye ( 1 605- 1 689) göre, 1 664 yılı il1<baharında
vuku bulan deprem de kuvvetli olmuştur. Beraberinde seyahat eden 1 0-
1 1 yaşındaki yeğeni sarsıntının şiddetinden yatağından aşağı düşmüştür.s
1675'te İzmir'i ziyaret eden Fransız arkeoloğu Jacob Spon ( 1647- 1 685 ),
şehrin altı defa büyük depremlerden zarar gördüğünü yazmaktadır.6
Şimdi de en önemlisi olan 1 688 depremine geçiyoruz. Kaynağımız,
1 868'de İzmir'de Bedros Tatikyan'ın ( ?- 1 883 ) matbaasında Fransızca lisa­
nında basılan ve 1 1 x 1 9 cm boyutlarında VIII + 1 5 2 sayfadan mürekkep,
Etude sur Smyme adlı çok kıymetli eserdir. Önce birkaç satırla kitaptan
bahsedelim.
Tarihçenin asıl yazarı Konstantin İkonomos'tur ve dili de Yunancadır.
llk defa 181 7'de Viyana'da Savant Hermes adlı dergide neşredilmiştir. Eser

• Tarih t•e Toplum dergisinde (no. 70, Ekim 1 989, s. 5 1 -5 2 ) "İzmir'in Büyük Yer Sarsın­
tıları ( 1 688 Depreminin 300. Yıldönümü Münasebetiyle)" başlığıyla yayınlanmıştır.

312
183 1 'de Malta'da aynen yeniden basılmıştır. Kitabı tercüme ve tahşiye eden
İzmirli Bonaventure F. Slaars'ın elinin altında, işbu ikinci tabı bulunmuştur.
Önce mütercimin 6 N isan 1 868 tarihli üç sayfalık bir önsözüne tesa­
düf ediyoruz. Müteakiben kitabın asıl yazarı lkonomos'un başlıklarının
fihristine yer verilmiştir (s. iV). Bilahare, kitabın mevzularını ihtiva eden
alfabetik bir liste bulunmaktadır (s. V-VII). VIII. sayfada ise düzeltme lis­
tesine rasgeliyoruz. Bundan sonra asıl eser başlamaktadır. Sayfaların altla­
rında lkonomos ve Slaars tarafından eklenen çok mufassal notlar mevcut­
tur ki, umumiyetle metne nazaran birkaç misli yer kaplamaktadır. 8 1 . say­
fadan itibaren şehrin eski devirleri hakkında bir ilave bulunmaktadır.
1 0 1 - 1 18. sayfalarda, Meles Nehri'nin mevkiine dair bir fasıla tesadüf edi­
yoruz. 1 19- 1 25 . sayfalarda Pagus Dağı'nın eski harabeleri ve lzmir'in eski
kapalı limanı hakkında bilgiler vardır. 1 26- 1 2 7. sayfalarda Temnos şehri­
nin mevkii araştırılmaktadır. 1 28- 1 3 1 . sayfalarda 1 688 depremi hakkında
tafsilat verilmektedir. 1 3 2- 1 33 . sayfalarda 1 778 depremi hakkında malu­
mat mevcuttur. 1 3 4- 1 37. sayfalarda Aziz Polikarpes'in ( MS 7 1 - 1 66) şaha­
detine dair İzmir Kilisesi'nin mektubu bulunmaktadır. 1 3 8- 1 43 . sayfalar­
da enterasan bir istatistiğe rastlıyoruz. Burada, 1 63 1 'den 1 868 yılına ka­
dar, öncelikle muhtelif seyyahlara göre şehirdeki Türklerin, Rumların, Er­
menilerin, Musevilerin ve Avrupalıların miktarları kaydedilmiştir. 1 44-
14 7. sayfalarda İzmir Ermenilerinin tarihçesinden bahsedilmektedir. 148-
1 50. sayfalarda İzmir' in Katolik kiliseleri tanıtılmaktadır. Nihayet, 1 5 1 -
1 5 2 . sayfalarda ise ilavenin fihristi yer almaktadır. Kitapta hiçbir resim ve
şahıs veya yer isimleri dizini bulunmamaktadır.
Eser İzmir tarihi için çok mühim bir kaynaktır ve Türkçeye çevrilme­
si temenniye şayandır.
1 688 depremi hakkında ezcümle şunlar yazılıdır:
Büyük felaket 10 Temmuz'da (Hicri 1 2 Ramazan 1 099) vuku bulmuş­
tur. lstanbul'daki Fransız Elçisi Pierre Girardin afeti başka bir kanaldan
işitiyor; zira lzmir'deki Fransız Konsolosu M. Fabre depremde hayatını
kaybediyor. Fransızlarla bir toplantı yaparak, aşağıdaki kararlar alınıyor:
1 . lzmir'in durumu ve depremin ne şekilde şehri etkilediği.
2. Ticareti yeniden ihdas etmek için alınacak tedbirler.
3 . Felaketten sonra alınan kararlar.
Fransızların toplantısı iki gün sürüyor ve görgü şahitlerinin ifadeleri
kayda geçiyor. Slaars deprem hakkında verdiği bilgileri işbu belgeden
özetliyor. Biz de onun yazdıklarının önemli kısımlarını aşağıda sunuyoruz:

313
Sarsıntılar öğleden az önce başlayıp, körfezin ağzında yükselen ve l 656'da in­
şa edilen Sancak Kalesi'ni harap etti. işbu hisar, mazgallarının orta yerine ka­
dar toprağa gömüldü ve tamamen sularla doldu. Şöyle ki, toplar görülmez ol­
du. Civardaki evlerin dörtte üçü yıkıldı. Eski Gümrük binasının duvarlarının
ve çatısının bir kısmı çöktü. l 5.000- l 6.000 kadar insan öldü. Türklerin ka­
yıpları daha fazla oldu. Avrupalılar ise az kurban verdiler. Buna karşılık, bil­
hassa zuhur eden korkunç yangın sebebiyle, onların mahallesi en fazla zarar
gördü. Burada hiçbir duvar ayakta kalmadı. Yangın Ermeni mahallesine de si­
rayet etti ki, o zamanlar Rumların Apano-Makhala (Yüksek Mahalle) dedik­
leri yerde bulunuyordu. Keza, çarşıya da sıçrayıp, hemen hemen şehrin yarı­
sını harabeye çevirdi. Yeni Gümrük binası ise kurtuldu. Hanlar ve mağazalar
da tamamen harap oldu. Ancak Pamukçular Hanı kurtuldu. Kervancıların
kaldıkları üç han da yıkıldı ve içindekilerin hiçbiri kurtulamadı. Kagir ve
kurşunla örtülü olan Küperli Hanı da yandı. Fransızlar, İngilizler ve Hollan­
dalılar l .000.000 kuruş kadar zarara uğradılar. Fransız, İngiliz ve Hollanda
konsoloshanelerinin arşivleri de tamamen kül oldu. Katolik Capucines'lerin,
]esuites'lerin ve Recollets'lerin üç kilisesi harap oldu ve iki din adamı da alev­
ler içinde can verdi. Rumların ana kilisesi de yıkıldı ve yandı. Mezarlıkların­
cia bulunan Ayios Yiorgis adlı şapel ise kısmen hasara uğradı. Keza, Ermenile­
rin yegane kilisesi (Surp lstepannos -K.P.) de tamamen yıkıldı ve yandı. On
yedi büyük camiden ancak üçü ayakta kaldı, fakat onlar da hasar gördü.
1 648'de kışla olarak kullanıldığı bilinen Pagus dağı hisarı ile, Sen Piyer hisa­
rı az zarara uğradı. llk sarsıntı esnasında yer yarılıp, çok fena kokan siyah
· renkte kaynar su fışkırdı. Yarıklar üzerinde ölü balıklar görüldü ki, suyun de­
nizden geldiğini kanıtlıyordu. Bir ayak yükseklikten fazla yer çöktü ve deniz
Fransızların iskelesinin seviyesi ile bir oldu. İzmir'den üç mil uzaklıktaki Sev­
diköy kasabasında çeşmeler kurudu ve yeni menba suları akmaya başladı.
Bunlardan biri, iki değirmeni çevirebilirdi. Yoksul kimselerin yağmaya teves­
sül ettikleri de görüldü. 10 Temmuz'dan 3 l Temmuz'a kadar, hemen hemen
her gün sarsıntılar devam etti. Bazı kimseler limandaki gemilere sığındılar.
Beş Fransız kaptanı, muhtelif milletlere mensup bin kişi kadar felaketzedeyi
gemilerine kabul ettiler. Birden on güne kadar onları beslediler; fakirleri ise
uzun müddet barındırdılar. Keza, yaralıları gemilerinde tedavi ettirdiler. O za­
manlarda lzmir'e işleyen gemileri olmayan Hollandalıların mallarını da kabul
ettiler. İngilizler, Bedesten'in ve Kervansaray'ın sahiplerine, binaları onarma­
yı teklif ettiler. Hollandalılar ise Mustafa Paşa'nın varislerine bir kervansaray
onarmayı önerdiler. Ancak, her iki teklif de neticesiz kaldı. Fransızların ileri
gelenlerinden 40 kişi, Kios (Sakız) Adası'na, Halep'e ve Sayda'ya hicret etti­
ler. Konsolosluğun baştercümanı Janetin Marchocy, ailesinden 13 kişi ile bir­
likte, harabelerin altında can verdi. Konsoloshane ise Buca'ya nakledildi.

Yurt Ansiklopedisi'ne göre Sultan il. Süleyman ( 1 687- 1 69 1 ) düzenin ye­


rine getirilmesi için şehre görevliler göndermişse de pek faydası olmamıştır. 7

3 14
Tarihçi Mağakya Çelebi Cevahirciyan ( 1 665- 1 733'ten sonra) , aslı Ve­
nedik Mıkhitaristler Kütüphanesi'nde bulunan Ermenice Elyazma Krono­
lojisi'nde (no. 1 645), depremin 20 Temmuz'da vuku bulduğunu ve büyük
hasara sebebiyet verdiğini yazmaktadır. Şayet verdiği tarih doğru ise 1 0
Temmuz'u eski takvim olarak kabul etmek icap ediyor. Zira, 1 7. yüzyılda
eski ve yeni takvimlerin farkı on gün idi.
lşbu depremde, İzmir Ermenilerinin ünlü simalarından Abra Çele­
bi'nin ( 1 62 1 - 1 676) oğlu Matos Çelebi Abroyan'ın Apraham ve Murad­
han8 adlı evlatları, müşterek mezar taşlarının kitabesine göre harabelerin
altında can vermişlerdir.9 Abra Çelebi, bilhassa Girit Seferi'nde Osman­
lı Ordusu'nun iaşesini temin etmesiyle tanınmaktadır. Bu vesile ile şu hu­
susu da kaydedelim ki, Fransa Kralı XIV. Louis ( 1 643- 1 7 15 ) yukarıda sö­
zü geçen Matos Abroyan'a asalet unvanı tevci kılmıştır. 1 0
İzmir'in müteakip kayda değer depremi 1 723'te meydana gelmiş ve 60
kadar evin yıkılmasına ve 500 kişinin de ölümüne sebebiyet vermiştir. 1 1
Çok şiddetli bir deprem de, 1 739 yılı Nisan ayında vuku bulmuş ve bü­
yük tahribata ve zayiata neden olmuştur. Zelzele esnasında İzmir'de bulu­
nan İngiliz seyyahı Richard Pococke ( 1 704- 1 765 ) , depremin şehirdeki
yer sarsıntılarının en şiddetlisi olduğunu, birçok evin yıkıldığını, sayısız
insanın yataklarında ezildiklerini, halkın bütün yaz mevsimini bahçeler­
de ve açık yerlerde geçirdiğini, bazılarının da başka şehirlere göç ettikle­
rini yazmaktadır. 12 İslam Ansiklopedisi de Gediz lrmağı'nın İzmir Körfe­
zi'nde bıraktığı alüvyonlar ile meydana gelen kara parçasının, işbu dep­
remde sular altında kaldığının rivayet olunduğunu kaydetmektedir. 13
16 Haziran 1 778'de saat 1 9.00 sularında kuvvetli bir deprem daha ol­
muştur. Büyük cami ile minareler yıkılmış ve birçok kişi evlerinin hara­
beleri altında can vermiştir. 14
Yine B. F. Slaars'a göre, büyük bir yangına sebebiyet veren yıkıcı bir
deprem de aynı yılın 2 Temmuz'u 3 Temmuz'a bağlayan gecesi saat 02.30'da
vuku bulmuş ve taş üstünde taş bırakmamıştır. 4 Temmuz günü de sarsıntı­
lar aralıksız devam ettiğinden halk kırlara ve bahçelere sığınmıştır. 4 Tem­
muz'u 5 Temmuz'a bağlayan gece, Fransız Konsoloshanesi'nin yakınında
bulunan bir Rum'un evinden çıkan yangın, Derviş Hanı'na sirayet ederek,
kuvvetli bir batı rüzgarının tesiriyle kısa bir zamanda yayılmıştır. Yaklaşık
36 saat devam etmiştir. Mezkur handan maada, Küçük Vezir Hanı, kısmen
Büyük Han ve diğer yirmi han da harap olmuştur. Keza, Fransız, İngiliz, Ye­
nedik, Napoli ve Raguza konsoloslukları ve Avrupalıların Gümrük binası

315
da yanmıştır. 1 6 Haziran'dan itibaren sarsıntılar kırk gün kadar devam et­
miştir. Birçok kimse, 1 688 depreminde olduğu gibi gemilere sığınmıştır. 15
1 80 1 ve 1 846 yıllarında vuku bulan iki şiddetli deprem daha bilin­
mektedir. 1 850 yılı ilkbaharında kırk gün süren orta şiddette bir deprem
de keza B. F. Slaars tarafından kaydedilmiştir. 16 Daha yakın zamanlarda
ise 1 883 ve 1 928 yer sarsıntıları zikredilebilir.
Makalemizin sonunda, yukarıda sözü geçen matbaacı Bedros Tatik­
yan'ın kardeşi Hoca Boğos'un ünlü bir yağlıboya ve suluboya ressamı, ke­
za litograf olduğunu açıklamak istiyoruz. Mumaileyh takriben 1 850'de 3 1
Osmanlı padişahının renkli ve müzehhep portrelerini çizmiş ve iki yıl
sonra da litograf resimlerini hazırlayarak İzmir'de ve İstanbul'da satışa çı­
karmıştır. Diğer kıymetli bir eseri de Osmanlı Kıyafetleri Albümü'dür. O ay­
nı zamanda, 1 859'da lzmir'de ilk fotoğrafhaneyi açıp, aynı yıl litografha­
nesini de kardeşi Bedros Tatikyan'a teslim etmiştir. Hoca Boğos, eskiden
Ermeni Kilisesi'nde bulunan ve 1 845 yangınında kenarlarından zarar gö­
ren muazzam Mahşer Günü tablosunun (5x2,4 m) ressamı da olabilir. Zi­
ra, lzmir'de bir Ermeni, Kosyan'a tablonun Boğos isminde biri tarafından
çizildiğini, dedesinden işitmiş olduğunu beyan etmiştir. 1 7

l. Bonaventure E Slaars, Eıude sur Smyrne, İzmir, 1 868, s. 47, not 83.
2. Slaars, age, s. l, not 3.
3. Slaars, age, s. 46, not 83.
4. Yurt Ansiklopedisi, c. VI, s. 4266.
5. Jean-Baptiste Tavemier, Les six Voyages de ]. B. Tavemier en Turquie, en Perse eı
aux lndes, Paris, , 676, c. 1, s. 363; Slaars, age, s. 46, not 83.
6. Rahip Hagop Kosyan, Hayk i Zımümiya yev i Şırçagayits ( İzmir ve Çevresinde
Ermeniler), Viyana, 1 899, c. 1, s. 23.
7. Yurt Ansiklopedisi, c. VI, s. 4266.
8. Kanaatimizce doğrusu "Muradcan" olmalıdır.
9. Kosyan, age, s. 85.
10. Haygagan Sovedagan Hanrakidaran (Ermeni Sovyet Ansiklopedisi), Erivan, 1 983 ,
c. 1, s. 5 1 7 .
1 l . Yurt Ansiklopedisi, c . V I , s . 4266.
1 2 . Richard Pococke, Deseription de l'Orienı, c. V, s. 20; Slaars, age, s. 47; Kosyan,
age, s. 23.
13. lslam Ansiklopedisi, c. V/11, s. 1 246.
14. Slaars, age, s. 132.
1 5. Slaars, age, s. 132-133; Kosyan, age, s. 24-25.
1 6. Slaars, age, s. 47.
1 7 . Kosyan, age, s. 76.

316
Ağrı mı, Ağra mı? *

7 Eylül 1 986 tarihli Milliyet gazetesinde, Sayın Prof. Dr. Mecit Ooğ­
ru'nun "Tufan Efsanesi ve Ağrı Dağı'nın Önemi" başlıklı bir yazısı intişar
etmişti.
Önce bir iki düzeltmede veya açıklamada bulunmak istiyoruz. Birinci­
si, Ahura köyünün doğru adı Agori ve eski ismi de Arguri'dir. Köyü yerle
bir eden depremin tam tarihi ise eski takvimle 20 Haziran, yeni takvime
göre de 2 Temmuz 1 840'tır. Venedik Mıkhitarist rahiplerinden Sukias Ep­
rikyan ( 1 873- 1952) , depremle birlikte, dağın indifa ettiğini ve köyün lav­
lar altında kaldığını yazmaktadır. Müteakiben, müşahit bir şahsın ifadesi­
ne istinaden, 1 4/26 Temmuz'da, ikinci şiddetli bir depremin vuku buldu­
ğunu ve her iki depremden, bağlarda bulunan ancak 1 2 1 kişinin kurtul­
duğunu kaydetmektedir. 1
Bu vesile ile, Eprikyan'ın natamam "Coğrafya Ansiklopedisi"nden ve
"Ermeni Sovyet Ansiklopedisi"ndenZ istifade ederek, köyün tarihçesi
hakkında muhtasar olarak bilgi vermek istiyoruz.
Agori ilk defa, 5 . yüzyıl Ermeni tarihçilerinden Ôazar Parbetsi tarafın­
dan zikredilmiştir. Ermeni kralı 1. Ardavazt (MÖ 2. "Üzyıl) bu taraflarda
avlanırken, bu köyün yakınında bulunan derin uçuruma yuvarlanmıştır.
Miladi 702 yılında, Arapların baskısına karşı ayaklanan Ermeniler, işbu
köye yakın mevkide, onları yenilgiye uğratmışlardır. Ortaçağda büyük bir
kasaba ve dinsel idari merkez olmuştur. 1 840 depreminin arifesinde, kö­
yün nüfusu üç yüz haneden ibaretmiş ve bunun iki yüzü Ermeni imiş. Ki­
lisenin adı Surp Arakelots'tur. lki de mektebi varmış. Fransız seyyahları
Dubois de Montperot, Boulay de Couze ve aslen Fransız olan Estonyalı
Friedrich Parrot ( 1 79 1 - 1841 ), Ağrı'ya tırmanırlarken bu köyde konakla­
mışlardır. Alman jeoloğu Hermann-Wilhelm Abich ( 1806- 1 886) ise
1 844'te depremin sebeplerini araştırmak gayesiyle köye ziyarette bulun­
muştur. Başpatrik Agorili 1. Anastas (66 1 -667) tarafından inşa edilen

• Tarih t1e Toplum dergisinde (no. 37, Ocak 1987, s. 23-24) yayınlanmıştır. Makalenin
sonunda, Kevork Pamukciyan'ın aynı derginin 33. sayısında ( Eylül 1 986, s. 2-3) ya­
yınlanan "Mıkhicaristler Hakkında Yeni Açıklamalar" başlıklı yazısı hakkında düzel­
ci notları yer almakcadır.

317
kubbeli kilise de deprem esnasında harap olmuştur. Keza, köye yakın ve
daha yüksekte bulunan Surp Hagop adlı manastır da, yanındaki şifa ve­
ren ünlü bir çeşme ile birlikte yıkılmıştır. Dubois de Montperot, tesis ta­
rihi belli olmayan işbu manastırda, 1 3 . ve 1 4. yüzyıllara ait Ermenice ki­
tabeler bulmuştur. Depremden sonra, yakınında yeni bir Agori köyü inşa
edilmiştir ki, nüfusu geçen asrın sonlarında elli hane imiş. Aynı zamanda,
köyde bir kilise ile, Rusların hisar şeklinde bir karakolu varmış.
Nahçıvan şehrinin, Ermenicede "ilk iniş yeri" manasına gelen isminin
doğru şekli ise Nakhiçevan'dır.
Şimdi ise asıl mevzumuza geçiyoruz.
Sayın Prof. Doğru, Pekarski'nin "Yakut Dili Sözlüğü"ne istinaden,
"Ağrı" adının, Şamanizm devri Türkçesinde kullanılan ve kocaman veya
tanrı manasını haiz "ağr" kelimesi ile ilişkisi olduğunu muhtemel görmek­
tedir. Ancak, bu devirlerde Türklerin Ararat Dağı ile hiçbir ilişkisi olma­
dığı aşikardır, çünkü bu sıralarda Orta Asya'da bulunmakta idiler.
Bundan birkaç ay evvel, Amerika'dan şehrimize gelen, eski Kudüs Er­
meni Patriği Sayın Diran Başpiskopos Nersoyan'la görüşmüştük. Konuş­
mamız esnasında Ağrı Dağı'nın isminin manasını sormuştu. Bu hususta
bir araştırmamız olmadığı için, kati bir cevap verememiştik. Bunun üzeri­
ne, bu ismin aslının Arapçada muhteşem anlamına gelen "ağra" olduğu­
mı beyan etmişti.

Keyfiyeti tespit etmek için, işbu kelimeyi Latin harfli Türkçe bazı bü­
yük sözlüklerde aradıksa da, maalesef bulamadık. Bunun üzerine, Ermeni
harfli Türkçe lügatlere başvurduk. Elimizin altında bulunan, Rahip Hago­
pos Bozaciyan'ın ( 1 808- 1 883 ) 1 84 l 'de Viyana'da basılan Türkçe-Ermeni­
ce Sözlüğünde (s. Z l b), "ağra" kelimesine tesadüf ettik. Arapça menşeli
olduğu kaydedildikten sonra, karşılığında Ermenice "keğetsgakuyn" keli­
mesi mevcuttu ki, "en güzel" demektir. 1 883'te yine Viyana'da basılan,
Rahip Ambrosios Küpelyan'ın ( 1853 - 1 93 5 ?) Türkçe-Ermenice-Fransızca
Sözlüğünde (s. 23b), ilaveten, aynı manayı da haiz "aznıvakuyn" kelime­
si de bulunmakta idi. "Ermeni Ansiklopedisi"nin "Ararat" maddesinde
(c. 1, s. 69lc) ise Ermenice eski ismi Masis için kullanılan sıfatlar meya­
nında, önce "azat" kelimesi kaydedildikten sonra, Pehlevi veya Zend lisa­
nındaki "yazara" kelimesinden alındığı ve anlamının da mukaddes, tapın­
maya şayan ve güzel olduğu işar olunmuştur.
Ağra isminin eski Ermenistan'ın bazı bölgelerinde, 8.-1 1 . yüzyıllarda
hüküm süren Arap emirlikleri zamanında, Ermenice "azad" sıfatının kar-

318
şılığı olarak, Araplar tarafından Ararat Dağı'na verilmiş olması çok muh­
temeldir. Esasen, Türkçe "ağrı" kelimesinin manası, hiçbir surette mezkur
dağ ile bağdaşamaz. "Ağra" kelimesinin anlamının ise pek uygun olduğu­
nu nazar-ı itibara alarak, "ağra"nın halk dilinde "ağrı"ya döndüğünü ve
sonra da yazı diline de geçtiğini kabul edebiliriz.
Bilindiği üzere Ağrı, eskiden beri dünyanın en görkemli dağı telakki
edilmiştir. Zaten "Ararat" adı da, Urartu dilinde "dağların dağı" manası­
nı haizdir.3
Yazımızın sonunda bir noktaya daha temas etmek arzusundayız. Bazı
kimselere göre, Amerikalıların ve Batılıların Nuh'un gemisini aramak ba­
hanesiyle, Ağrı Dağı'na tırmanmalarının asıl gayesi, Türk-Sovyet-lran
hudutlarının kavşağında tarassutta bulunmaktır. Filhakika, Türkiye'de bu
kadar yüksek dağlar mevcutken, bunlardan hiçbirine tırmanmamaları
herkesin nazar-ı dikkatini celbetmektedir. N itekim, son defa Ağustos
ayında dağa çıkan astronot James lrwin'in üzerinde bulunan fotoğraf film­
leri, bu şüpheyi haklı çıkarmıştır.
Bu hususta eski bir kanıtı da biz açıklayacağız. Yanılmıyorsak, Cumhu­
riyet devrinde ilk defa 1949'da, Mr. Smith isminde bir Amerikalı Protes­
tan vaizin başkanlığında bulunan heyet, Ağrı Dağı'na yükselmişti. O za­
manlar, Üsküdar'daki 1 982'de yanan evimizde oturmakta idik. Thoınas
Kozmadis isminde bir Rum Protestan çocukluk arkadaşımız vardı. Nasıl
olmuşsa, işbu heyetin başkanı ile tanışmak fırsatını elde etmiş. Kendisi de
Robert Kolej'de tahsil görmüştü ve iyi İngilizce bilirdi. Bir akşam onu evi­
ne davet etmişti. Rahmetli pederimizle bizi de çağırmıştı. Mr. Smith ko­
nuşması esnasında mühim bir ifşaatta bulunmuştu ve kendisinin haberi
olmadan, heyetine CIA tarafından gizlice bir ajanın da dahil edildiğini
sonradan öğrendiğini bildirmişti.

1 . Sukias Eprikyan, PınaşlJıarhik Pararan (Coğrafya Sözlüğü), Venedik, 1 902, s.


84b-85a.
2. Haygagan Sooedagan Hanrakidaran (Ermeni Sovyet Ansiklopedisi), Erivan, 1 974,
c. 1, s. 229a-b.

3. age , c. 1, s. 69la.

319
Birkaç Düzeltme ve Bir Rica *

Derginizin Eylül sayısında, gözüme ilişen hataları düzeltmenin faydalı


olacağına kanaat getirerek, bazıları hakkında tamamlayıcı bilgiler de ver­
mek suretiyle, aşağıda kaydediyorum.
1 . Sayın Kudret Erniroğlu'nun "Uygarlık ve Bitki Adları" başlıklı yazı­
sının, 34. sayfadaki üçüncü sütunda geçen ve çiçek manasına gelen, Erme­
nice "saghig" kelimesinin doğru imlası "dzağig" olmalıdır. Her ne kadar
Türkçede "dz" sesi yoksa da, Batılılar gibi "dz" birleşik harfleri kullanılma­
lıdır. Diğer taraftan, Türkçede "ğ" harfi mevcut olduğuna göre, Batılıların
kullandığı "gh" birleşik harflere lüzum yoktur. 35. sayfadaki iki yıldızlı dip­
notta, "buğday"ın Ermenice karşılığı "hadig" olarak yazılmıştır. Halbuki
doğrusu "tsoren" olmalıdır. Zira hadig tane demektir. Aynı sayfadaki muka­
yeseli cetvelde ise "keten"in kaydedilmemiş olan Ermenicesi "vuş"tur.
"Zeytin"in karşılığı olarak gösterilen "tzeteni" ( tziteni) zeytin ağacı demek­
tir. Zeytinin Ermenicesi "tzitabıduğ"dur. "Biber"in Ermenice karşılığı
"bibyl" de doğru değildir. Aslı "bığbeğ"dir. Diğer taraftan, Fransızca karşılı­
ğı "poirre" da "poivre" olmalıdır. "lspanak"a gelince, Ermenice karşılığı
"sbanakh" olarak geçiyorsa da, bu ancak konuşulan halk dilinde kullanılan
terimdir. Yazılı lisanda "şomin" veya "dzımel" kelimeleri mevcuttur.
2. 36-37. sayfalardaki, geçen ay "İtizar" notunuzla tarihlerini düzeltti­
ğiniz gravürler kanaatimizce, Harem'den değil, Tophane kıyılarından çizil­
miştir. Zira karşıda, solda Topkapı Sarayı, ortada Sepetçiler Köşkü ve sağ­
da da Yeni Cami görülmektedir. Ön planda ise toplar göze çarpmaktadır.
3 . Sayın Özdemir Kaptan'ın "Beyoğlu Argosunda İtalyanca ve Grekçe
Kökenli Sözcükler" başlıklı makalesinde (s. 45), "rakı"nın, Ermenice ar­
go dilinde karşılığı olarak kaydedilen "carmak" (cermak) kelimesi, "be­
yaz" dernektir. Tam karşılığı "cermak-çur"dur. "Çur" su anlamındadır.
Yazımın sonunda bir ricada bulunacağım. Sarraflar kethüdalığı göre­
vinde bulunan Ermeniler hakkında bir etüt hazırlamaktayım. 1 8 . asrın or­
talarından, asrımızın başlarına kadar, yirmiye yakın kişi tespit ettim. An­
cak bu makamın ne zaman teessüs ettiğine dair bir bilgi edinemedim. Bu
hususta verebileceğiniz herhangi bir malumatı şükranla karşılayacağım.

• Tarih ve Toplum dergisinde (no. 1 1 , Kasım 1 984, s. 3-4) yayınlanmıştır.

3 20
Mıkhitaristler Hakkında *

Tarih ve Toplum dergisinin 1 985 Kasım sayısında (s. 23-27) Sayın


Mahmut Şakiroğlu, merhum Cevdet lnançalp'ın ( 1 883- 1 93 5 ) , Muallim­
ler Mecmua.sı'nın 1 924 Eylül sayısında (s. 764-778), M ıkhitarist rahipler
hakkında dercedilen bir yazısını, maalesef bazı kısımlarını dışarı bırakarak
ve tahşiye ederek sundu.•• Bilhassa metinde, birçok yanlışlıklar ve açık­
lanmaya muhtaç noktalar bulunduğundan, ilerde bunların tekrarlanma­
ması için, işbu yazıyı kaleme almayı lüzumlu gördüm.
Önce bir husus üzerinde durmayı zaruri telakki ediyorum. Sayın Şaki­
roğlu notlarının sonunda, 1 6 Şubat 1 982 tarihli Hürriyet gazetesinde
Mıkhitaristler hakkında çıkan bir yazıyı kaydetmekte ve burada verilen
bilgiler için "gerçek ile ilgisi azdır" demektedir. Çünkü makaleyi hazırla­
yan gazeteci, M ıkhitaristler anarşistlerle işbirliği yapıyor diye gülünç bir
iddiada bulunmuştu. Halbuki, üç asra yakın bir zamandan beri, onların
herhangi bir siyasi faaliyette bile bulunmadıklarını, ancak ibadetle, teli­
fatla ve eğitimle uğraştıklarını bütün dünya bilmektedir. Türk tarihine ve
kültürüne de iki buçuk asırdan beri hizmet eden bir tarikatı suiniyetle kö­
tülemek, en hafif tabirle vicdansızlıktır.
Cevdet lnançalp, yazısının başında, San Lazzaro adasının iki buçuk
yüzyıl önce tarikat başkanı Başrahip Mıkhitar'a ( 1 676- 1 749) teslim edil­
diğini kaydetmişse de, tam müddet 207 yıldır.
3 1 2. sayfanın birinci sütununun üçüncü paragrafında, Mıkhitar'ın Si­
vas'tan lstanbul'a geldiği kaydedilmişse de, Sivaslı olmasına rağmen, as­
lında Erzurum'un Hintzk Köyü'ndeki Surp Asdvadzadzin Manastırı'ndan
gelmiştir. lstanbul'da dört kitap neşretmiştir. Hepsi de dini mahiyette
olup, üçü 1 700'de, dördüncüsü ise 1 70 1 'de basılmıştır. Matbaa belli değil­
dir. Ancak 1 7 1 8 yılına kadar Galata'da, muhtemelen bir Latin kilisesin­
de, Katoliklerin gizli bir Ermeni matbaası faaliyette bulunmuştur.

• Tarih ve Toplum dergisinde (no. 28, Nisan 1 986, s. 46-47) yayınlanmışcır.


•• M. Cevdet (İnançalp), "Ermeni Mesai-i ilmiyesi: Venedik'te 'Saint Lazare' Dervişler
Akademisi", Mualimler Mecmuası, no 23, Eylül 1 924, s. 764-778'ten aktaran: Mah­
mut Şakiroğlu, "Ölümünün 50. Yılında M. Cevdet lnançalp ( 1 883- 1 93 5 )" içinde,
Tarih ve Toplum, no 23, Kasım 1 985, s. 2 1 -27.

321
Müteakip paragrafa ait notta (no. 1 6), Sayın Şakiroğlu, Mıkhitar'ın
Eylül 1 70 1 'de Madon şehrine gittiğini kaydetmiştir. Halbuki, 8 Eylül
.
1 70 1 tarihinde İstanbul'da tarikatını kurmuş, Madon'a veya Meton'a ise
1 703'te hicret etmiştir. Papa ile Roma'da görüşmesine gelince, 1 705'tedir.
Müteakip sütunun birinci paragrafında, İnançalp, Mıkhitar'ın Vene­
dik'te bir matbaa açtığını yazıyorsa da, 1 789 tarihine kadar, tarikat hususi
matbaaya malik olmamış ve kitaplarını Venedik'teki İtalyan matbaalarında
bastırmıştır. Bunlar arasında, Anton Bortoli'nin matbaası başta gelmektedir.
Aynı sütunun dördüncü paragrafında, Agop tesmiye olunan şahsın
1 5 1 2 ve 1 5 1 3 yıllarında Venedik'te bastırdığı, beş adet kitabın üzerinde
ismi mahkuk olduğu kaydediliyorsa da bunlardan ancak 1 5 1 3'te basılan
Badarakadedr (Missal) kilise kitabında adı geçmektedir. Her beş kitabın
sonunda da Latince D. 1. Z. A. rumuzları bulunmaktadır. İşbu harflerin
muamması bugüne kadar kati olarak çözülememiştir. Keza, bunların
Agop'a mı, yoksa matbaacıya mı ait olduğu da belli değildir. Zira o zaman­
lar, Venedik'te ecnebilerin matbaa açmasına müsaade yoktu. Agop'un bir
hakkak olduğu daha muhtemeldir. Ama kanaatimizce işbu baskılar müte­
harrik harflerle yapılmamıştır. Çünkü harflerin şekli satırdan satıra ve
hatta kelimeden kelimeye değişmektedir. Satır hatları da muntazam de­
ğildir. Diğer taraftan, o sıralarda Venedik'te, yukarda kaydedilen rumuzla­
rı haiz bir matbaa bilinmemektedir. Binaenaleyh, işbu rumuzların Hakkak
Agop'a ait olduğunu kabul edebiliriz.
Aynı sütunun beşinci paragrafında, en eski ve en yüksek Ermeni mat­
baasının Mıkhitarisdere ait olduğu kaydedilmişse de, bu doğru değildir.
En eski Ermeni matbaası, 1 565'te Venedik'te Tokatlı Apkar Tıbir tarafın­
dan kurulmuştur.
Üçüncü sütunun ikinci paragrafının sonunda sitayişle bahsedilen sözlük,
1836- 1837 yıllarında San Lazzaro'da neşredilen HaygazYan Parkirk (Ermeni
Sözlüğü) adını taşıyan iki ciltlik büyük lügattır ki, Ermenice kelimeler eski
ve yeni başlıca lisanlarla ve bu meyanda Türkçe ile de izah olunmuştur. Bir­
kaç yıl önce Erivan'da, bu sözlüğün yeni bir ofset baskısı yapılmıştır.
3 13 . sayfanın birinci sütununun birinci paragrafında "Çahçak" adı ile
zikredilen Rahip Manuel Çakçakyan'ın ( 1 770- 1 83 5 ) Ermenice-İtalyanca
sözlüğü, 1 837'de San Lazzaro'da basılmıştır. 1 508 sayfadan ibaret olup,
yaklaşık 60.000 kelime ihtiva etmektedir.
Aynı sayfanın birinci sütununun beşinci paragrafında geçen ve tarikat
başkanvekili olan Alişan'ın ( 1 820- 1 90 1 ) küçük ismi Leon yerine Ôevont
(Leonce) olmalıdır.

322
Aynı sütun sonunda adı geçen Oskan, başpiskopos rütbesinde bir din
adamıdır. 1 6 1 4'te Yeni Culfa'da (İran) doğup 1 674'te Marsilya'da vefat
etmiştir. llk defa, Ermenice Tevrat ve İncil'i bir arada, 1 666- 1 668 yılların­
da resimli olarak Amsterdam'da basmıştır.
Aynı sayfanın ikinci sütununun ikinci paragrafında, Ermeniler Marsil­
ya'daki meşhur matbaalarını Amsterdam'a nakletmişlerdir, deniliyorsa
da, hakikatte tam tersine olarak, matbaa önce 1 660'ta Amsterdam'da
açılmış, 1 670'te oradan ltalya'nın Livomo şehrine, 1 673'te ise Marsil­
ya'ya taşınmıştır.
Aynı sayfanın üçüncü sütununun dördüncü paragrafında bahsedilen
Rahip Harutyun Avkeryan'ın ( 1 774- 1 854) Fransızca-Ermenice-Türkçe
sözlüğü 1 840'ca neşredilmiştir ve 1 2+ 739 sayfadan ibarettir. 1 8 1 7'de neşre­
dilen lügatı ise Ermenice-Fransızca muhtasar bir sözlüktür (24+684 sayfa).
Müteakip paragrafta kaydedilen Rahip Arsen Pakraduni'nin (veya
Bagratuni, 1 790- 1 866) Fransızca-Ermenice Grameri 1 8 l 2'de değil,
1 82 1 'de basılmıştır ve 8+608 sayfadır.
Az sonra zikredilen Rahip Samuel Kantaryan'ın ( 1 838- 1 908) Fransız­
ca-Ermenice-Türkçe kamusu, 1 886'da basılmış olup 572 sayfadır. İkinci
baskısı ise 1 9 1 2'de yapılmıştır ( 1 236 sayfa).
Aynı sütunun dokuzuncu paragrafında adı geçen müverrih Suriyeli
Mihail ( 1 1 26- 1 1 99) Ermeni değil, Süryani'dir.
Aynı saVfanın sonunda ve müteakip sayfanın başında bahsedilen ve
Ermenilerin Heredot'u tesmiye olunan Horenli Movses 4. değil, 5 . asırda
yaşamıştır.
Yine 3 1 4. sayfanın birinci sütununda sitayişle bahsedilen, Venedik
Mıkhitarist rahiplerinden Hagopos lsaverdents, 1 83 5 'te lzmir'de doğup
1 902'de Venedik'te vefat etmiştir. "Ermenistan ve Ermeniler" adlı İngiliz­
ce eseri 1 874'te neşredilmiştir. On adet kadar başka matbu çalışmaları da
vardır.
Aynı sütunun sekizinci paragrafında kaydedilen, tarikat başkanı Suki­
as Başpiskopos Somalyan'ın ( 1 776- 1 846) İngilizce-Ermenice-Türkçe cep
lügatı 444 sayfadır. Ermenice-İngilizce-Türkçe olan ikinci cildi de 237
sayfadır. Türkçe-İngilizce-Ermenice olan üçüncü cildi ise 237+2 sayfadır.
Böylece, her üç cildin sayfa yekunu 1 090 yerine 920 olmalıdır. lngilizce­
Ermenice ve Ermenice-İngilizce sözlükleri ise 1 2+274 ve 8+3 1 0 sayfadan
ibarettir. Tarihleri 1 835 yerine, sehven 1 836 yazılmıştır.
Aynı kolonun dokuzuncu paragrafında kaydedilen, Rahip Minas Pı­
jişkyan'ın ( 1 777- 1 85 1 ) Poliglot Grameri, 1 844'te neşredilmiştir ve 1 89+2

3 23
sayfadır. İkinci isim sayfası Fransızcadır ve şudur: "grammaire polyglotte,
contenant les principes des langues Arabe, Persane, Turque et Tatare,
avec des remarques an-alytiques d'autres langues". Üçüncü isim sayfası ise
Rusçadır ve şöyle okunmaktadır: "Grammatika mnogoyaziçnaya, soderja­
şaya naçalniye osnovaniya yazikov Arabskogo, Persidskogo, Turetzkogo i
Tatarskogo s primeçaniyami o razliçnikh yazikakh".
Aynı paragrafta zikredilen, aynı müellifin Rusça-Ermenice Grameri
1 828'de neşredilmiştir ve 1 4+2+444+ 1 =461 sayfadır. Ön tarafta, Pıjişk­
yan'ın Rus Çarı 1. Aleksandr'a muhatap Fransızca bir ithafnamesi mevcut­
tur. Ermenice-Rusça Grameri ise 1 840'ta neşredilmiş olup, 20+273+4=299
sayfadır.
Müteakip paragrafta evliya olarak bahsedilen Nerses, Başpatrik veya
Gatoğigos il. Nerses'tir ( 1 1 02- 1 1 73 ) . İnançalp'ın kaydettiği "imanla ikrar
ederim" kelimeleriyle başlayan duası, eskiden beri Ermeniler arasında çok
yaygındır ve 24 haneden mürekkeptir. Her biri günün 24 saati için yazıl­
mıştır. Rahmetli annem, Hacıgül Pamukciyan ( 1 892- 1 98 1 ) , (ki Kayseri
Ermenileri eşrafından, Meclis-i İdare azası ve Sultan Abdülhamid'den Sa­
lise rütbesini haiz, Hacı Mardiros Efendi Lusararyan'ın ( 1 860- 1 9 1 5 ) kızı
ve ilk izdivacından, Birinci Cihan Harbi'nde, Kayseri'de ve İstanbul'da
askeriye tabibi görevinde bulunan, Dr. Toros Nazlıyan'ın ( 1 882- 1 9 1 5 )
zevcesi idi) bu duayı her gün yatağa girmeden önce ezbere okurdu.
İkinci sütunun birinci paragrafında, Venedik Mıkhitaristlerinin kırk­
tan fazla Ermeni harfli Türkçe kitap neşrettikleri kaydedilmiştir. Bunların
tam sayısı yetmiştir. İstanbul'da neşredilen Ermeni harfli Türkçe gazete,
mecmua ve yıllıkların sayısı elli kadardır.
Aynı sütunun dördüncü paragrafında zikredilen, Schröder'in neşretti­
ği Latince-Ermenice kamusun adı, Thesaurus Lingue Anneniacae'dir (Er­
meni Dili Hazinesi).
Üçüncü sütunun ilk kısmında ismi geçen Çamiç'in ( 1 738- 1 823) soya­
dı Ermenicede "Çamçiyan" şeklinde yazılmaktadır ki, Sayın Şakiroğ­
lu'nun kaydettiği gibi, aslı Camcıyan olabilir.
Aynı sütunun dördüncü paragrafında bahsedilen ve 1 840- 1 878 yılları
arasında lzmir'de neşredilen Ararat gazetesinin tam adı Arşaluys Ararad­
yan'dır (Ararat'ın Fecri) . Sahibi ve neşriyat müdürü ise Ôugas Baltazar­
yan ( 1 8 1 0- 1 878) olmuştur.
Aynı paragrafta geçen Gosdanyan soyadı Gosdantyan olmalıdır. Kü­
çük ismi Kalust'tur ( 1 840- 1 898). Tanınmış bir ilim adamıdır. Memur-

H4
yan'ın doğru şekli ise Mamuryan'dır. Küçük ismi Matteos'tur. 1 830'da İz­
mir'de doğup 1 90 l 'de orada vefat etmiştir. 1 8 7 1 'den ölümüne kadar Are­
velyan Mamul ( Doğu Basını) adlı bir dergi neşretmiştir.
3 1 5 . sayfanın ilk sütununun ikinci paragrafında adı kaydedilen, matba­
acı ve gazeteci Mihran Efendi'nin soyadı Nakkaşyan'dır. 1 850'de Kayse­
ri'de doğup 1 944'te Fransa'nın Nice şehrinde ölmüştür. Rahmetli pederim
Mikayel Pamukciyan'ın ( 1 873- 1 970) üvey dayısı ve annesi tarafından
Mihran Efendi'nin akrabası olan, keza, İstiklal Harbi'nde Anadolu'nun ba­
zı şehirlerinde tren istasyonu direktörlüğünde bulunan Melkon Şekerci­
yan'ın ( 188 1 - 1 963) , tarafıma verdiği bilgiye göre, Sultan Abdülhamid Ba­
bıali'den geçerken, Mihran Efendi ile karşıdan karşıya sohbet edermiş.
Aynı sayfanın ikinci sütununda adı geçen, ünlü hurufat dökümcüsü
Haçik Efendi'nin soyadı Kevorkyan'dır. 1 856'da İstanbul'da doğup
1932'de orada vefat etmiştir. Merhum mümtaz tarihçi Reşad Ekrem Koçu
( 1905 - 1 975) da ondan sitayişle bahsederdi.
Sayın Şakiroğlu tarafından verilen notlar kısmına gelince, diğer ilave­
lerimiz şunlardır:
20. notta, ilk olarak Musevi ve Ermenilerin ülkemizde matbaa açtık­
ları kaydedilmişse de, tarihleri açıklanmamıştır. Musevilerin ilk matbaası
İstanbul'da 1 492'de veya 1 493'te, Ermenilerinki ise 1 567'de açılmıştır.
Ancak, Musevilerin bastıkları kitaplardan hiçbiri günümüze intikal etme­
miştir. Bahsedilmeyen Rumların ilk matbaası da 1 624'te, yanılmıyorsak
yine İstanbul'da faaliyete geçmiştir.
2 1 . notta adı geçen Başrahip lstepannos Melkonyan ( 1 7 1 7- 1 799) .
2 2 . notta, 1 773'te bir kısım rahibin Venedik'ten ayrılıp Trieste'ye yer­
leştikleri kaydedildikten sonra, 60 yıl burada kalıp terk ettiler, denilmek­
tedir. 1 8 1 l 'de oradan Viyana'ya naklolunduklarına göre, ancak 38 yıl
sonra Trieste'yi terk etmiş olabilirler. 8 Haziran 1 8 1 1 'de tarikat Avustur­
ya hükümeti tarafından resmen tanınmıştır.
24. notta kaydedilen, Rahip Çamçiyan'ın Gülzar-ı Tevarih adlı kitabı,
önce 1 8 1 2'de (V+SOO sayfa), ikinci defa 1 850'de (4+661 sayfa) ve üçün­
cü defa da 1 862'de ( 742 sayfa) Venedik'te basılmıştır.
Sözümüz burada sona ererken, Sayın Şakiroğlu'na, az bilinen bir ma­
kaleyi tanıttığı için teşekkür eder, dışarda bıraktığı kısımları da, ikinci bir
yazı ile neşretmesinin dilerim. Zira, kendisi için ilginç görülmeyen işbu
bahisler, başkaları için ilginç olabilir. Bilhassa Türkçe yazan Ermeni mü­
ellifler ve muharrirler, araştırmacıları yakından ilgilendirebilirler.

3 25
Mıkhitaristler Hakkında Yeni Açıklamalar *

Tarih ve Toplum dergisinin 1986 N isan sayısında (s. 46-47), Sayın Mah­
mut Şakiroğlu'nun aynı derginin 1985 Kasım sayısında (s. 2 1 -2 7) çıkan,
Mıkhitaristlerle ilgili bir makalesi hakkında, bazı düzeltmelerde, açıklama­
larda ve ilavelerde bulunmuştum. Mahmut Bey, işbu derginin Haziran sa­
yısının Mektuplar köşesinde dercedilen bir yazısında, bazı düzeltmelerime
itiraz etmektedir. Tabiidir ki okuyucular, bunda haklı olup olmadığını me­
rak ederler. Diğer taraftan, hataların düzeltilmemesi, ilerde başkalarını da
yanıltabilir. Bundan dolayı, bu hususta daha mevsuk kaynaklar takdim et­
meyi lüzumlu gördüm. Şöyle ki;
1 . Mahmut Bey, bugünkü Modan şehir isminin aslının Methon oldu­
ğunu kabul etmemektedir. Halbuki Enciclopedia Italiana ( İtalyan Ansiklo­
pedisi), "Metone" şeklinde de kaydetmektedir. Modone şeklinde verdiği
izahatta ise, eski isminin Metone olduğunu ve bu ismin de Yunanca
"Mothony" veya "Methony"den veya Latince "Methone"den kaynaklan­
dığını bildirmektedir (c. XXIII, s. 529). Binaenaleyh, l 7 1 5'te, henüz bu
tarzda kullanıldığı anlaşılmaktadır. Esasen Ermenicede dahi Methon şek­
linde yazılmıştır.
2. 1 8 . yüzyılın başlarında, Apostolik (Gregoryen) ve Katolik mezhep­
lerine mensup Ermeniler arasında baş gösteren dini ihtilaflar esnasında,
Bayezid'in Parmakkapı mevki inde 26 Ekim r707 tarihinde 5 1 yaşında
idam edilen ve bugüne kadar Balıklı Ermeni Mezarlığı'nda bulunan kab-

• Tarih ve Toplum dergisinde (no. 33, Eylül 1 986, s. 2-3 ) "Okuyucu Mektupları" sayfa­
sında yayınlanmıştır. Pamukciyan'ın aynı derginin 28. sayısında yer alan "Mıkhitarist·
ler Hakkında" başlıklı yazısında (Bkz. EKTK, c. III, 3 2 1 -3 2 5 ) eleştirdiği makalenin
yazarı Mahmut Şakiroğlu'nun cevabi yazısı ("Yine Mıkhitaristler", Tarih ve Toplum ,
no. 30, Haziran 1 986, s. 2 ) üzerine kaleme alınmıştır. Şakiroğlu yazısında, özellikle,
Mıkhitar'ın Modan kentine gidişinin 1 70 1 yılında olduğu, hiçbir zaman Roma'ya git·
mediği, lstepannos Melkonyan'ın ölüm tarihinin 1 800 olduğu, Venedik'teki merkez·
den ayrılıp Trieste'ye giden rahiplerin burada 60 yıl kadar kaldıkları ve Alişan'ın ön
adının Leon olarak yazılmasının doğru olacağı noktalarında ısrar etmiştir.
Kevork Pamukciyan'ın, aynı derginin 37. sayısında (Ocak 1 987, s. 23-24) yer alan
"Ağrı mı, Ağra mı ?" başlıklı makalesinin sonunda bu yazıya ilişkin düzelti notları ya­
yınlanmıştır. Yazıyı, düzeltileri girerek yayınlıyoruz.

326
ri ziyaretgah olan Papaz Gomidas Kömürciyan, 1 7 . asır Ermeni edebiyatı­
nın medar-ı iftiharı olan Eremya Çelebi Kömürciyan'ın ( 163 7 - 1695) ak­
rabası değil, özbeöz kardeşidir. Söz Erernya Çelebi' den açıldığı için, bu ve­
sile ile hakkında yeni bir açıklam?da bulunmak istiyorum. 1 939'da Ku­
düs'te, Mesrob Başpiskopos Nişanyan ( 1 872- 1 944) tarafından neşredilen
"Ruznamesi"ni geçenlerde gözden geçirirken, 1 73 . sayfada mühim bir
kayda rastgeldim ki şudur:
1 2 Mayıs 1 656 tarihli işbu kayıtta, 1 9 yaşını bitirip, 20'ye basmış oldu­
ğunu bildirmektedir. Binaenaleyh, doğduğu tarih günü gününe 1 2 Mayıs
1637'dir. Öldüğü tarih ise bundan evvel açıkladığım gibi, 15 Temmuz 1 695'tir.
3 . Bundan evvelki yazımda, Başrahip Mıkhitar'ın 1 705'te Roma'da
Papa ile görüşmüş olduğunu kaydetmiştim. işbu bilgiyi "Ermeni Sovyet
Ansiklopedisi"nden almıştım (c. VII , s. 633 ) . Halbuki, üçüncü tarikat
başkanı lstepannos Başpiskopos Akontz-Küver'in ( 1 740- 1 824) 1 8 1 0'da
ve Rahip Hovhannes Torosyan'ın ( 1860- 1 940) da 1 93 2'de Venedik'te
ikinci kez neşredilen Mıkhitar biyografilerinden, bunun doğru olmadığı
anlaşılmaktadır. Zira rnezkı'.lr tarihte kendisi değil, müritlerinden Yeğya ve
Hovhannes ismindeki iki rahip, tarikat nizamnamesinin Papa tarafından
onaylanması için Roma'ya gitmişlerdir. Varışlarının tarihi, Eylülün so­
nunda veya Ekimin başlarındadır.
Ancak, Mahmut Bey, "Mıkhitar hiçbir zaman Roma'ya gitmedi" de­
rnekle yanılmaktadır. Zira, hem Akontz-Küver'in {s. 2 1 8-226), hem de
Torosyan'ın (s. 239-249) eserlerinde, Mıkhitar'ın 1 7 1 8 yılında Rorna'ya
yaptığı seyahat hakkında etraflıca izahat verilmektedir. Bu meyanda, ta­
rikat mensuplarından Rahip Hovhannes ve Rahip Kevork'la birlikte Ma­
yıs ayının başlarında yola çıktıkları, Haziran'da Roma'ya vasıl oldukları,
Papa Xl. Clement'la görüştükleri ve Aralık ayında Venedik'e avdet ettik­
leri işar olunmaktadır. Seyahatinin sebebi ise bu sıralarda lstanbul'dan,
muhtemelen Apostolik Ermeniler tarafından, M ıkhitar ve rnüridleri aley­
hinde yapılan ithamlar olmuştur.
4. Mahmut Bey, ikinci tarikat başkanı lstepannos Başpiskopos Mel­
konyan'ın 1 800'de vefat ettiği hususunda ısrar etmektedir. Elindeki kay­
nak veya kaynakların sıhhati hakkında bir bilgim yoktur. Ancak, benim
elimin altında bulunan biri Ermenice, diğer ikisi de Fransızca olmak üze­
re güvenilir üç mehaz, bu tarihi tekzip etmektedir. Bunlardan birincisi,
bizzat Venedik Mıkhitarisleri tarafından, tarikatlarının kuruluşunun 200.
yıldönürnü münasebetiyle 1 90 1 'de Venedik'te neşredilen Mıkhitar adlı Er-

Zamanlar, Mekanlar, insanlar / Kevork Paınukciyan F: 22 327


menice eserdir ki, şahsi kitaplığımda mevcuttur. Sonunda, tarikata men­
sup bütün rahiplerin, doğum ve ölüm tarihleri, yerleri, rahip takdis edil­
dikleri tarihler ve mühim eserleri kaydedilmiştir {s. 2 1 6-226 ) .
Burada, Melkonyan'ın 2 3 Şubat 1 7 1 7'de İstanbul'da doğduğu, 1 739
yılı Nisan ayında rahip takdis edildiği, 6 Nisan l 750'de tarikat başkanı se­
çildiği ve 4 Eylül 1 799'da vefat ettiği kayıtlıdır (s. 2 1 7 ) . Keza, La Grande
Encyclopedie (c. XXIII, s. 596) ile Ch. Dezobry ve Th. Bachelet'nin Dicti­
onaire General de Biographie et d'Histoire ( 10. baskı, 1 886, s. 1 864) adlı an­
siklopedisi dahi, Melkonyan'ın 1 799'da öldüğünü doğrulamaktadır.
5 . "Uonce" şeklini, Ermenice "Ôevont"un Fransızcası olarak kaydet­
miştim. Tabiidir ki Ermeniler arasında Leonce ismi kullanılmaz. Ancak,
bu ismi Levon'dan ayırmak lazımdır. Ôevont ismi, ta 5 . yüzyıldan beri Er­
meniler arasında kullanılmaktadır. Mesela Miladi 45 1 tarihinde, Acem­
lerle Ermeniler arasında vuku bulan büyük bir dini harpte, bu ismi taşı­
yan bir papaz, mühim yararlıklar göstermiştir. Keza, Miladi 8. asırda yaşa­
mış bir de tarihçi vardır ki, 790 sıralarında kaleme aldığı tarihi, Ermeni­
lerin Bizanslılarla ve Araplarla olan ilişkileri hususunda mühim bir kay­
naktır. Halbuki Levon ismi daha sonra ve bilhassa Kilikya devrinde Er­
meniler arasında kullanılmaya başlanmıştır. Yanılmıyorsak ilki de, Erme­
ni asıllı Bizans İmparatoru VIII. Levon'dur ( 8 1 3 -820). Keza, aynı ismi ta­
şıyan ve aynı asırda yaşamış, bir de ünlü Ermeni asıllı Bizans filozofu ve
riyaziyecisi mevcuttur (805 ?-870!). Mamafih, Levon isminin Ôevont'tan
veya eski şekli ile Ôevontios'tan gelmesi muhtemeldir. Zira, eskiden Er­
meniler, yabancı isimlerin transkripsiyonunda, L yerine Ô harfini kullan­
mışlardır.
Maruzatım bundan ibarettir. Şayet Mahmut Bey nezdinde bu bilgileri
çürüten deliller varsa, bunları açıklamasını rica edeceğim. Çünkü tarihi
mevzularda insan kolayca aldanabiliyor. Bazen ufak bir baskı hatası bile,
bir yazarı veya okuyucuyu yanıltabiliyor.

3 28
Dizin

A Abresche (Apresche) 220 Agop (hakkak) 322


A Hisıory of Oıtoman Abro Çelebi 3, 5, 232, 3 1 5 Agop (Güllü, bkz.
Archiıecıure 1 59n Abroyan, Apraham 3 1 5 Vanovyan, Hagop)
Abacıyan, Krikor 86, 108, Abroyan, Matos Çelebi 3 1 5 Agop Kalfa (bkz.
247, 304 Abroyan, Muradhan 3 1 5 Yeğyaıaryan, Agop)
Abacıyan, Ovsanna 108, Abroyan, Sahak (Efendi) Agopyan Hanı 59
247 48 Agopyan, Simeon 200
Abaka 169n Abuçeh (Abçuha) köyü Agori (Ahura, Arguri) 3 1 7
"Abaza Mehmed Paşa" 96 (Eğin) 1 30-132 Ağa Hamam Sokağı 202
Abbas (Şah) 1 14 Academie Julian 202, 209 Ağaçhisar 26 1
ABC Kulübü (bkz. Elifba Acara 297 Ağanyants, Küd
Kulübü) Acem(istan) 234, 260, 296 ( Başpapaz) 68, 70n, 1 79,
Abdullah (Efendi) 6 1 Acemler 78, 262, 328 1 84n
Abdullah (ressam) 2 1 6 Acemler (Bursa) 3 1 0 Ağaton ailesi 169
Abdullah Biraderler 203, ?Acemyan 104, 105 Ağaton, Krikor (Efendi)
206, 22 1 Acıbadem Caddesi 3 7 92
Abdullah Kamil 206 Açıkbaş köyü (Erzincan) Ağavnuni, Mıgırdiç
Abdullah, Hovsep 199 302 ( Piskopos) 35n 1 7 1 n
,

Abdullah, Kevork 1 99 Açıkhava Müzesi (Şile) Ağayekyan, Hovhannes


Abdullah(yan), Viçen 225 1 3 7 - 1 44, 1 44n, 145n
(Şükrü) 199, 200 "Ada Manzarası" 195 Ağayekyan, Kevork 13 7
Abdullahyan, Mikayel Adana 84, 222, 293, 298 Ağrı Dağı 3 1 7-3 19
(SarraO 199 Adapazarı 77, 280 Ağtzetsi, Gomidas 1
Abdülaziz 45, 47, 1 97, Adırbadagan (bkz. ( Başpatrik) 163
197n, 199, 2 1 6, 265 Azerbaycan) Ağvanlar 299
Abdülaziz (Karaçelebizade, Adilcevaz (Ardzıge) 297 Ahlat (Akhlat, Khlat)
Efendi) 243 Adliye Nezareti 58 263 , 297
Abdülhamid 1 43, 1 77, Afganistan 286 Ahmed 1 1 76, 244, 249
1 8 1 , 182, 245, 249 Afyonkarahisar 2 76, 2 77 Ahmed il 244
Abdülhamid il 52, 5 5 , Agıl (bkz. Egil) Ahmed III 1 24, 1 76, 1 77 ,
1 16, 1 1 7, 1 89, 203, Agın 1 23n 1 8 1 , 244
2 19n, 220, 225, 265, Agın (bkz. Eğin) Ahmed (cellat) 273
280, 29 1 , 300, 324, 325 Agın yev Agıntsik 34n, 1 3 1 Ahmed (Derviş,
Abdülmecid 43-45, 48, "Agıntsi Hin Kertasdanner Aşıkpaşazade) 242
139, 142, 199, 202, 205, u Temker" 1 23n Ahmed (Gedik, Paşa) 258-
309 Aginyan, Nerses (Rahip) 26 1 , 2 7 1 , 272
Abdülmecid Türbesi 126 2, 4, 5, Sn, 168n, 184n, Ahmed (Hamaloğlu, Paşa)
Abdülmennan 1 49 23 1 , 232 164
Abich, Hermann-Wilhelm Agnarg Mı Hay Ahmed (Köprülüzade,
317 Nıgarçutyan Vıra 2 1 2n Paşa) 1 70

3 29
Ahmed (Şeker, Paşa) 2 1 4 Albistan (bkz. Elbistan) Altıncı Daire-i Belediye
Ahmed Midhat (Efendi) Alboyacıyan, Arşag 1 1 , 16, 42, 43
205 1 7n, 24, 26, 34n, 89, Altunyan ailesi 105
Ahmed Muhtar (Gazi, 9 l n, 93n, 137, 140, 1 4 1 , Alus, Sermet Muhtar 97
Paşa) 28 144n, 1 45n, 1 49, 1 66n, Alyanakyan, Yetvart 1 24,
Ahmed Nureddin (Efendi) 168, 168n, 1 70n, 1 7 1n, 1 5 2, 22 1 , 222n
1 55 1 76, 184n Amaduni 1 06
Ahmed Refik Altına)' 266n Aleksandr 1 324 .Amanos Dağları 293, 294
Ahmed Resmi (Efendi) Aleksanyan (Hacı) 1 29 Amaranots Püzant)'an 1 6n,
243 Aleksanyan, Harutyun 98 275n
Ahmed Vefik ( Paşa) 305 Aleksanyan, Zakarya 1 53 Ambros, Edith Gülçin 225
"Ahmet" 43 Ali (Ağa) 1 6 1 Amedya 297
"Ahmet Vasıf Efendi" 243 Ali (Mihaloğlu, Beg) 260, Amenun Daretsu)'tsı 56,
Ahura (bkz. Agori) 261 1 72n, 2 1 2n, 292
Aix (Fransa) 25 Ali (Efendi, ressam) 2 1 8 Amerika (ABD) 5 2 , 99,
Akabyan Mektebi Ali (Emir, Seyyid, Han) 162, 1 73, 1 83n, 204,
(Samatya) 108, 109, 284 2 1 4, 233, 29 1 , 292, 3 1 8
197, 198 Ali (Kazasker, Efendi) 269, "Amerika Korsanları" 220
Akaretler 1 26, 190, 195 272 Amerikalı Korsanlar 101
Akatankeğos 240 Ali (müverrih) 242 Amerikalılar 54, 1 75 , 289,
Akbayar, Nuri 292n Ali (Paris Sefiri, Paşa) 27 3 19
Akçe Hisar 258 Ali ( Paşa) 91 Amırdol Manastırı (Bitlis)
Akdağ 165 "Ali Karni Akyüz'ün 5
Akdeniz 258, 274n Portresi" 195 Amid (bkz. Diyarbakır)
Akhalkelek (Akhal) 297 Aliksanyan, Zakarya Amir Dovlat 1 23
Akhaltzkha 297 (Rahip) 1 0 Amiryan, Jirayr 221
Akhtamar 163 Alişan, Ôevont 293, 295n, Ampagum (Hacı) 2, 3, 229
Akkoyunlu 260 322, 326n Amsterdam 323
Akmeşe 7 7 Alix, Jouannin 242 AnaBriıannica 70n, 161 n,
Akontz-Küver, lstepannos Aliyev, Haydar 282 162
(Başpiskopos) 327 Alman Arkeoloji Enstitüsü Anadolu 2 7 , 29, 77, 1 24,
Akrak köyü (Erzincan) (İzmir) 1 6 1 1 43, 1 50, 1 57, 1 6t 1 73,
301 Almanoch de l'Empire 2 1 1 , 2 19, 222, 225, 228,
Aksaray Ostanbul) 126 Oııoman pour l' annee 257-259, 277, 278, 291 ,
Aksaray (Konya) 259, 278 1 849 289 296, 325
Aksüğür Duben, ipek 201 , Almanoch de Paris 289 Anadolu Demiryolları 28
2 1 2n Almanca IX, 72- 74, 95, Anahid 85, 2 1 2n
Akşarabad (bkz. Akşarova) 102, 183, 224-227, 276, Anastas 1 ( Agorili,
Akşarova (Akşarabad, 289 Başpatrik) 3 1 7
Akşehrabad) 298 Almanlar 29, 30, 39, 199, Anasyan (Söylemezyan),
Akşehrabad (bkz. 208, 2 1 4, 2 1 9n, 220, Hagop 5, 5 5 , 232, 233
Akşarova) 225, 226, 241 , 250, 263, Anazarba 293, 295
"Aktamar Kilisesi" 96 264, 289, 3 1 7 Ancyre (bkz. Ankara)
Alacahamam 20 Almanya 29, 43, 232, 250, "Andante Symphonique"
Alacahisar 274 263, 285 43
Alaeddin ( Paşa) 249, 300 Alpay, Meral 224 Andon 1 75
Alaiye (Alanya) 259 Altınay, Ahmed Refik Andon (ressam) 1 75
Alaşkerd (bkz. Eleşkirt) 1 50, 1 65 , 266 Andon Çelebi 229

330
Andonyan, Aram 190 Arabistan 296 Arif ( Hacı, Bey) 54
Andreas ( Der) 94 Arabyan Matbaası 80, 1 34, Ariman ( Arimanyan),
Andreasyan, Krikor 95 141 Hovhannes ( Papaz)
Andrews, Peter Alford Arabyan, Boğos 79, 80 10, 1 3
292n Arakel (Kalfa) 165 Arist ides ( filozoO 3 1 2
Andrews, Walter G. 238n Arake/agan lngenıtyun 87 Arkeoloji ( Asar-ı Atika)
Anesti (ressam) 2 1 6 Aramyan Cemiyeti Müzesi 207, 208
Angelidis ( mağaza) 200, ( Kayseri) 105, 1 1 5 Arkirııkt 162
204 Aramyan Mektebi Arınaş 3, 58, 62, 7 7. 80,
Angelo 45 ( Kadıköy) 29, 201 , 2 1 1 8 l n, 229
Angora, Angürya (bkz. Aramyan Mektebi Arınaveni 49
Ankara) (Kayseri) 1 19 Arnault, Henri 52
Anhegger, Robert 224, Aramyan-Unciyan Amawı Ekmekçi Dimo ile
225, 227 Mektebi 38, 50 . Yahudi Mırkada'nın Aşk
Anhegger-Eyüboğlu, Aramyan, Canik 49 Hik":yesi 232
Mualla 225 Aramyan, Krikor Arnavutköy 1 26
Ani 3, 164, 230 ( Bandırmalı, Papaz) 38 Arnavutlar 1 38
Ankara 8, 1 2, 36, 46n, 83, Arap harfli Türkçe 86, Arnavutluk 258-259
84, 148n, 1 59n, 1 61n, 108, 234, 237, 248 Arotçabahuıyun yev
1 7 1 , 1 80, 1 84n, 203, "Arap Sanatları" 2 1 8 Dad:ıumın Araçin
2 1 2n, 245, 302n, Arapça 2, 72, 78, 84, 86, Manguryan 55
Ankara Üniversitesi Dil ve 1 23, 1 5 5 , 229, 233, 249, Arotçabahuryun yev
Tarih-Coğrafya Fakültesi 250, 254, 257, 3 1 8 Mannnagan Dad:ıumın
256, 257 Arapgir (Aravisos) 71, 298 Yergrort Manguryan 5 5
"Anonk Vor Antartz Arredamento Dekorasyon
Araplar 78, 3 1 7-3 19, 328
Pajnıvetsan" 87n 163n
Arap-Tabya meselesi 2 7
Antep ( Ayntab) 298 Arslanyan, lstepan ( Paşa)
Arapzade Sokağı
Antilyas 70n, 100, 1 7 1 n 53
( Kuzguncuk) 146
Antonelli, Leonardo Arşag(yan), Hagop 9 1 , 92
Ararat 306
(Kardinal) 1 5 Arşaluys Araradyan 206,
Ararat Dağı 3 18, 3 1 9
Antonnello (Messinalı) 2 1 l n, 324
Aravisos (bkz. Arapgir)
1 86 Ar§aruni, Hovhannes
Araood 87n, 28 1
·

Anuşig Tıbrotsıs 5 1 ( Patrik, Başpiskopos)


Arceş (bkz. Erciş) 57n
Apano-Makhala (Yüksek
Ardahan 291 , 297 Artıkova (Artikabad,
Mahalle) 3 1 4
Ardanuş 297 Artikova) 298
Apkar (Tokatlı, Tıbir) 322
Apollon Fotoğrathanesi Ardaşes (tiyatrocu) 98 Anin (Masgalacı) 75
200, 222 Ardavazt 1 31 7 Artvin 297
Apostolik (bkz. Ardzıge (bkz. Adilcevaz) Am:ern Pararan Haygaoan
Gregoryen) Ardzıruni Krallığı 37, 132 Le:ıvi 241
Apoye\111\atİni 161 Arebsun 298 Arusyak (Madam) 105
Apraham il ( Başpatrik) Arel, Ayda 154- 1 56, 1 59n Arzumanyan ailesi 1 1 4
1 70 Arenski 107 Asadur, Hrand 1 6n, 34n,
Aprahamyan-Seyhan, Arevelyan Mamul 325 35n, 5 1 , 56, 63, 64, 69n,
Hagop 147, 1 50, 247 Arisıothem.e 105 80n, 1 48, 1 66n, 168n,
Ara Nehri 293 Arguri (bkz. Agori) 1 69n, 1 70, l 70n
"Ara ve Kakatoes'in Arğana (Arğni) 297 Asadur, Melkon 169n
Mücadelesi" 2 1 5 Ari Araradyan 1 70n Asaduryan, Hagop 87

331
Asdvadzadur ( Kalfa, Aşkharhakrut:yun Ayas 298
Bolbolci) 1 66 (Kömürciyan) 231 Ayasofya 1 64, 271, 272
Asdvadzadur (Tıbir) 1 74 Aşkharhakrut:yun Çorits "Ayasofya'dan Bir Köşe"
Asdvadzadur (Zakarya Masants Aşkharhi 201
Kalfa'nın kardeşi) 1 7 1 (İnciciyan) 16, 1 6n, 35n Ayazağa Kasrı 1 26
Asdvadzadur ( Patrik, "Aşkın" 43 Ayazmakapı 7
Başpiskopos) 2 1 Atak 297 Aybay, Rona 57n
Asım (Bey) 61 Atam (Vanlı, saka) 208 Aydemir, Şevket Süreyya
Askeri Rüştiye "Atam'ın Ponresi" 209 282n
(Soğukçeşme) 62 Atamyan 1 06 Ayia Strati Kilisesi (Balat)
Askeri Sıhhiye Şurası 54 Atamyan, Garabed 1 66
Askeri Tıbbiye Şurası 53 (Charles) 2 1 1 Ayios İoannis Prodromos
Askeri Yaralılara Yardım Atatürk Ansiklopedisi 35n Manastırı ( Aynaroz) 66
Cemiyeti 53 Atatürk Kitaplığı Ayios Yiorgis Şapeli
Aslanelli, Gaetano 290 (Belediye Kütüphanesi) (İzmir) 3 1 4
Aslanyan Kardeşler Triosu 31 Aymelek ( Aymelik) 149,
107 Atatürk, Mustafa Kemal X, 168
Aslanyan, Andon 141 86, 107, 256, 276-281 Aynalıkavak Kasrı 126
Aslanyan, Anna 201 , Atıcılar ( Bursa) 3 10 Aynaroz 66
208 Atik (ressam) 2 1 6 Ayvansaray 104
Aslanyan, lstepan (Dr., Atlas Sineması 43 Ayvaz, Agop 97
Paşa) 1 4 1 Atpazarı (Kayseri) 1 16 Ayvazovski (Ayvazyan),
Aslanyan, Kevork Atti deU' Accademia Kapriyel (Başpiskopos)
( Başpikopos) 107 Pontaniana 12, 16n 239-243, 245-247, 256,
Aslanyan, Nıvan 201 , Augusta Viktorya 43 257, 261n
208 Augustus 253 A:y11azo11ski Türkiye'de 2 1 2n
Aslanyan, Soğome (doğuşu Avedik ( Patrik) 64 Ayvazovski, Hovhannes
Serveryan) 1 4 1 Avedik (Tokatlı, Piskopos) (İvan) 197n, 239, 256
Aslanyan, Takvor 76 64 Ayvazovski (Ayvazyan)
Aslanyan, Vahakn 107 Avedisyan, Jozef M. 2, 5 , Konstantin (Kevork)
Aslanyan, Vanan 107 Sn, 23 1 -233, 237 239
Aslanyan, Varujan 107, Avedisyan (Avedissian), Ayvazyan, Apraham H. 26,
208 Onnik 64, 1 84n, 197, 35n
Aslanyan, Viçen 199, 201 , 201 , Z l l n Ayvazyan, Kevork (bkz.
"08 "Avı Koruyan Köpek" 2 1 5 Ayvazovski, Konstantin)
Asna, Sibel 199, 2 1 1 n Aviz Oteli 39 A:y:yar Ham:ıa 101
Asti, M. 105 Avkeryan, Harutyun Az�dyan amiralar IX, 132
Astrakan 75 (Rahip) 323 Azadyan, Bağdasar (Hacı)
Asya 245, 249, 263, 289, Avramaki (Efendi) 6 1 132
290, 296 Avrupa 28, 43-45, 47, 52, Azadyan, Bedros (Hacı)
"Aşık Oynayan Çocuklar" 1 79, 1 80, 1 83, 205, 241 , 132
203 245, 249, 250, 263, 290, Azadyan, Hovhannes
Aşık ( Paşa) 242 292 132
Aşıkyan, Civan 1 50 Avrupalılar 242, 294, Azadyan, Nigoğos 132
Aşıkyan, Horen ( Patrik) 3 1 3-3 1 5 Azadyan, Toros 1 9 , 22,
1 16 Avusturya(lılar) 10, 2 1 4, 34n, l 23n, 1 3 1 , l 45n,
Aşidi 297 2 1 7, 23 1 , 263, 265, 325 Zlln
Aşkabat 283, 285 Ayan Meclisi 28, 54 Azapkapı 220

332
Azaryan, Bedros 1 62 Badganyan, Papayel Badmuıyun Yevtogyo Hayoıs
Azaryan, Bedros (Kalfa) (Kamarkatiba) 76 34n, l 7 l n
94, 162 BadgeT S4 Bağçe 294
Azaryan, lstepannos Badmagan Pank Üro Bağdasar (tercüman) 63
(Katolik Başpatriği) S4, }amanagi 232 Bağdasar (Tıbir) 1 76,
211 Badmuıyun Abro Çelebii 5 , 1 7S
Azaryan, Mihran 1 62 232 Bağdat S3, 216, 263
Azaryan, Nubar 162 Badmuıyun Anıvıs 34n Bağdatlıyan, Karekin S7
Azerbaycan "Badmutyun Armaşu Bağlarbaşı (Üsküdar)
(Adırbadagan) 299 Tıbrevanki" 62n, 77, Ermeni Mezarlığı X, 20,
Aziz (Kırımlı, Bey) 53 Sln 22, 57, 125, 132, 134,
Aziz Polikarpes 3 1 3 Badmuıyun Esayan 137, 1 39, 1 4 1 , 1 59n,
Azizli köyü (Osmaniye) Varjarani l S95-l 945 19S, 20S
294 Hisnamya Hişadaragan Bahçecik 94, 162
A:ıkabadum 69n 21 l n Bahçekapı 4S, 91
"Azkayin Badmuıyun Hamarod 400 Bahçeköy 126
Sahmanatrutyun" 1 6n D�a Osmanısoıs Bahriye Matbaası l SSn
A:ıkaser 206, 2 1 1 n Takaooratsın 5, Sn, 2 3 1 , Bahriye Nezareti 5 3 , 1 26
Aznavor(yan) ailesi 133 23Sn
Bahşi 167
Aznavoryan, Tavit 133 Badmuıyun Hay Gesaryo
"Bakır Üzerine Çiçek
93n, 144n, 149 , 1 66n,
Aznavuryan, Garabed 123 Sepeti Planşı" 2 1 S
16Sn, 1 70n, 1S4n
A:ııarar S4, 94 Bakırköy (Makriköy) 92,
Badmuryun Hay
Azzor 297 94, 95, 1 19
T:ıaynakruıyan l OS
Bakırköy Dokuma
Badmuıyun Hayoıs Sn,
B Fabrikası 126
34n, 1 59n, 222n, 232,
Baba Kiro 1 67 Bakkalyan, Aram 201
3lln
"Babasının Portresi" 200 Bakkalyan, lstepan 202
Badmuıyun Hrragitman
Babıali 13, l 7n, 23, 2S, 3 1 , Gosdanınubolso ( 1 660 Baku petrolleri 3S
4S, 20S, 209, 325 D�o) 4, 7n, Sn, 1 6n, Bal (ressam) 2 1 5
Babıali baskını 2 S 167n, 23Sn Balat 1 , 1 1 1 , 1 1 2, 134,
Babıali Harici Muhaberat Badmuıyun Isdanbolo 5 165, 166, 168, 169,
Kalemi Müdürlüğü 276 Badmuıyun Khalipyan 169n, 1 75, 1 77 , 1 7S,
Babıali İstatistik Usumnaranin l S58- l 87 l 180, 182, 209, 225, 22S,
Komisyonu 28 240 256
Babıali Tercüme Odası 44 Badmuryun Martgayin "Balatlı Kevork'a Göre
Babülmusa köyü 2 1 6 Badtıasdman 5 5 Edime Vak'ası" 96
Bachelet, Th. 32S Badmuryun Osmanyan Balents, Boğos 1 1 1
Bacque-Grammont, Jean- Beduıyan 239, 26ln Balıklı Ermeni Mezarlığı X,
Louis 224, 225 Badmuryun Osmanyanıs 3, 4, S, 19, 50, 123, 146,
Badarakadedr 322 244 1 47 , 1 65 , 1 68, 1 74, 23 1 ,
Bade 2 1 4 Badmuıyun Sepasdio 34n 326
Bademlik (Bursa) 3 1 0 Badmuıyun Surp Pırgçi "Balıklı Ermeni Mezarlığı
Badganyan (Patkanyan), Hi11anıanoısin Hayoıs Kitabeleri" 166n, 16Sn
Serovpe (bkz. 1 23n Balıkpazarı (Bursa) 307
Minasipyan, Serovpe) Badmuıyun Yepesosi Surp Bali (Belen) köyü (Maraş)
Badganyan, Kapriyel ]oğowyn 67 1 24
(Papaz) 76 Badmuıyun Yerusağ'emi Bali (Malkoçoğlu, Bey)
Badganyan, Mikayel 76 34n, 169n 260, 261

333
Bali ( Kalfa) 1 66 Banoletti (Dr.) 5 4 Belgrad Sefarethanesi 2 5
Bali (Merametçi, Kalfa) Basmacılar 283, 285 Belgradcık köyü 263
1 25, 1 26 Basmaciyan, Garabed 1 74 Beli (bkz. Billeli)
Bali (Usta) 167 Basmaciyan ( Basmadjian), Bellini ailesi 1 85
Baliyan, Aram 222 Kapriyel 1 84n, 204 Bellini, Gentile 1 85 - 1 87
Baliyan, Dırtad (Piskopos) Basmaciyan, Verjin 1 1 8, Bellini, Giovanni 185
1 16, 232 204 Bellini, Jacopo 185
Balkan Savaşı 28, 50, 54, Bassano 2, 12, 14, 1 75 Benardette, Geri 195
1 19 Baıılı�ma Döneminde Türk Benardette, Jinet 195
Balkanlar 1 12 Resim San'aıı , 1 700-1 850 Bengzade 307
Balkapan Han 7 46n, 1 80, 1 84n, 2 1 2n &n l..eil 101
Baltazaryan, Ôugas 324 Batum 299 Benliyan Operet
Balyan ailesi IX, 42, 1 24- Batur, Afife 136n Kumpanyası 1 1 2
1 26, 136, 145n, 156 Batur, Selçuk 1 55, 1 59n Benliyan, Arşag 105, 1 1 2
Balyan Kertasdanı 145n Baudin (kitapçı) 193 Benliyan, Rozali 1 1 2
Balyan, Agop 106, 1 26 Bauer, Marius 226 Benliyan, Serovpe 98
Balyan, Bali (Kalfa) 1 24 Bavyera 2 1 4 Berberyan Mektebi 33, 50,
Balyan, Garabed (Amira) Bayard 208 1 29, 200, 202
1 23, 1 26, 137-139, 143, Baybun (Papert) 1 24, 169, Berberyan, Avedis 1 40,
209 297 144n, 1 45n, 1 56, 1 59n,
Balyan, Krikor (Amira) Bayezid 1 2 4 1 , 244, 249 220, 222n, 305 , 3 l ln
5 1 , 1 23, 1 25 , 1 26, 137- Bayezid il 234, 236, 237, Berberyan, Nişan 246
1 4 1 , 152, 1 5 6, 160 242, 244, 249, 257, 260 Berberyan, Reteos 33,
Balyan, Levon 1 26 Bayezid (eyalet) 297 200
Balyan, Makar 1 24 Bayrak, Orhan 1 5 5 , 1 59n Bertin 59, 1 6 1 , 187, 2 5 1
Balyan, Minas (Kalfa) 1 24 Bayram (Hacı) 270 Bertin Kongresi 2 5 1
Balyan, Nigoğos (Bey) Bayram (Paşa) 1 69 Bem 250
1 26, 139, 145n "Bayram" 192 Bemecke Kütüphanesi 1 73
Balyan, Sarkis 1 26 Bebek 1 53 Besarabya 240
Balyan, Senekerim 1 26 Bechetti, Enrico 207 Besni ( Behesni) 298
Balyan, Simon 1 26 Bedanyan, Harutyun BeŞiktaş 1 26, 1 4 1 , 143 ,
Balyan, Sopya (Sofya) 1 4 1 (Tıbir) 1 79, 180 190, 202, 207, 209, 2 1 1
Bandırma 38, 62, 3 10 Bedesten (İzmir) 3 14 Beşiktaş ( Dolmabahçe)
Bandırma vapuru 2 77 Bedevyan, Armenak IX, Sarayı 53, 1 39, 1 60, 206
Baptiste, Jean 1 86 7 1 , 72 Beşiktaşlıyan, Nişan 100,
Baraz, Mehmed Rebii Bedros (kasacı, Ağa) 78 103, 105
Hatemi 1 46, 146n Bedros (ressam) 1 75 Beşpınar, Kamil 3 1 1
"Barborini ve Montani Bedros köyü (Koçhisar) 22 Beyatlı, Yahya Kemal 22 7
Tarafından Çizilen, Beethoven 107 Beyazıt (semt) 1 10, 199,
Osmanlı Sergisi'nin Behesni (bkz. Besni) 22 1 , 326
Planları, Kesitleri ve Bekker l 253 Beyazıt Yangın Kulesi 1 26
Cephe Projeleri" 2 1 7 "Bekleyiş" 189 Beydilli, Kemal l 10
Bargiri ( Pergri ) 297 Belçika 2 14 Beykoz 1 1 1
Barkhal 297 Belediye Konservatuvarı Beyler(yan), lstepan 1 29
Barok 148, 1 52, 1 55, 161 43 Beylerbeyi 1 46- 1 48
Baronikyan, Melkon 143 Belen (bkz. Bali) Beylerbeyi Sarayı 1 26, 1 39,
Baronyan, Hagop 45, 102, Belgrad 13, 258, 262n, 144, 203
196n 263 Beyleroğlu Bahçesi 129

33 4
Beyleroğlu ( Beyleryan), " l 7 1 6 Yılı Varadin Harbi Boğosyan Mektebi (Bursa)
Agop 1 29 Hakkında Ermeni Harfli 306
Beyleryan ( Beyleroğlu) Türkçe Bir Destan" 227 Boğosyan, Yeprem 136,
ailesi ıx, l 29 Binemeciyan, Ağavni- 145n, 2 1 2n, 2 5 1 , 25 ln
Beyleryan, Aleksan l 29 Zabel (doğuşu Bohcalyan, Arisdages 2 1 2n
Beymen (mağaza) 188, 199 Çilingiryan) 98, 105 Boines-Varol, Marie-
Beymen Sergisi 188, 1 88n, Binemeciyan, Rupen 98 Christine 225
189, 194, 196, 1 96n, 203 "Bir Derviş Tarafından Bojaniç-Lukaç, Duşanka
Beynelmilel Hukuk Ruhların Çağırılması" 225
Kongresi 28 215 Bolbolci (bkz. Asdvadzadur
Beyoğlu 9- 15, 24, 25, 30, "Bir Ermeni Kaynağına Kalfa)
45, 50, 5 1 , 55, 58, 62, Göre Celali isyanları" 96 Bologna 23 1
63, 68, 76, 95, 104, l 1 2, "Bir Işık Doğuyor" 100 Bolşevikler 283, 286
1 75, 200-205, 207, 208, "Bir Türk Mahallesi Bonn 253
2 1 1 , 2 1 7, 222 Manzarası" 200 Boppe, Auguste 16n, l 75
"Beyoğlu Argosunda Birborum (bkz. Birecik) Bor 298
ltalyanca ve Grekçe Birecik (Bire, Birborum) Boratav, Penev Naili 225
Kökenli Sözcükler" 320 298 "Boris Bonça Tarafından
Beyoğlu Ermeni Birinci Dünya Savaşı 25, Çizilen, Bursa'daki
Mektepleri Yönetim 50, 54, 59, 62, 1 1 5 , 1 19, Abidelerin Planları,
Kurulu 29, 204 144, 226, 278, 278n, Kesitleri ve Cephe
Beyoğlu sergileri l 99 280, 283, 286, 29 1 , 292, Projeleri" 2 l 7
"Beyoğlu'nun Büyük 324 Bortoli, Anton 322
Yangını" 204 Bitlis ( Pağeş) 5 , 283, 290, Bosna 259
Beyrut 58, 103, 1 20, 2 5 l n, 297 Boston 292n
276, 279, 292n Biyografileriyle Enneniler IX Boucher, François 39
Beytüllahim 2 1 6 Bizans 5 , 30, 3 7 , 1 32, 1 6 1 , Bourgeois (ressam) 2 18
Bey:.ade Takımının 166, l 75, 233, 252-255, Boyadjian (fotoğrafçı) 220
Oıurdufu Bir Kibar Semt: 256, 274n, 275n, 328 Boynueğriyan, Boğos 22 l ,
Beylerbeyi l 46n Blatov, Atamov 284 223n
Beyzad, Hovhannes Umed Bodrum Hanı 7 Bozaciyan, Hagopos
209 Boduryan, Mıgırdiç 2 1 l n, (Rahip) 257, 3 1 8
Bezazyan Mektebi 94, 201 240, 246n, 303n Bozok 298
Bezciyan Mektebi 9 l , 92, Boğaryan, Norayr Brera Galerisi 187
97, 109, 201 , 203, 2 l l n ( Başpiskopos) 70n, Brezilya 2 l 4
Bezciyan, Harutyun (Kazaz 168n, 183n Brüksel 28
Anin Amira) 20, 2 1 , Boğaziçi 1 1 , 14, 143 , 1 46, Brüksel Sefarethanesi 3 l
45, 89, 90, 123, 137, 153, 1 76, 190, 206, 263, Buca 3 1 4
138, 143, 144 274n, 275n Budapeşte 134, 187, 232,
Bıranc 260 Boğazkesen Hisarı 258 263, 264
Bibliotheque Nationale Boğos (Mısırlı, Bey) 65 Budrun Kalesi 294
250 Boğos (mimar) 164 Buenos Aires l 1 5
Bidzak, Sarkis l 73 Boğos (yazıcı, Ağa) l 25 Buğdan 1 53, 260, 261
Bilecik 77 Boğos (Zakarya Kalfa'nın Buhara 283-286
Billeli (Beli) Boğazı 294 kardeşi) l 7 l Buhari 181
" 1 826 Yılı Hocapaşa Boğos Hovhannes 105 Bulgarlar 1 12
Yangını Hakkında Bir "Boğos Odyan'ın Ponresi" Bulgaristan l l l , l l 2
Destan" 197n 209 Burgaz su kemeri l l

335
Bursa X, 3, S7, 63, 77, 139, Camiliköy (Osmaniye) Cevahirciyan, Mağakya
164, 2 1 S , 22 1 , 229, 270, 294 Çelebi 3, ı s , 2 3 1 , 242,
304-3 1 1 Canikyan, Hovsep 66, 70n 2S7, 3 1 S
"Bursa'da, Sultan Mehmed Cannes 40, S7n, S9 Ceyhan 294, 29S
Çelebi'nin Mezarı Car Tampanagan i Sıkali Cezar, Mustafa 2 1 2n
Başında Dua" 21 S Mah Kerabadi" Ho"sep Cezayir 1 30
Burunhisar 260 Vartabedi Kınnızyan 87 Cezayir·i Bahr-i Sefid S8
Burunsuzyan, Hagop 104 Caranzo/Caranza, Ernest Cezayirliyan ailesi IX, 130
Burunsuzyan, Hovhannes de 2 19n Cezayirliyan, Mıgırdiç
104 Carbognano, Cosimo (Amira) 1 30, 1 23
Bükreş 2 1 1 n, 246n, 303n Comidas de (bkz. Cezayirliyan, Sarkis 1 30
"Büyücü Kadın" 203 Kömürciyan, Kozmas Cezayirliyan, Yeğya 1 30
Büyük Çarşı ( Bursa) 308 Gomidas) Cezire (bkz. Cizre)
Büyük Çarşı (İstanbul) 3 1 0 "Cardarabed Medzın "Champ de Mars
Büyük Errnenistan 296, Sinan" l 72n Park'ındaki İnşaatların
297, 299 Casa, Jean Michel 63 Desenleri" 2 1 6
Büyük Han (lzmir) 3 1 S Catalogue of ılıe Medie"al CIA 3 1 9
Büyük Kayağan Camii Annenian Manuscripts in Cıngıdıryan, Adrine 136
(Bursa) 308 ılıe Uniıed Sıates 183n Cıngıdıryan, Hagop 136
Büyük Mezarlık ( Bursa) Cato (Valerius, Katon) 66 Cıngıdıryan, Hulyane
310 Cedrenus, Georges 3 1 2 (Fulik) (doğuşu
Büyük Oruç 306, 3 1 1 n Celali İsyanları 1 , 42, 22S, Serveryan) 1 36, 142
Büyük Valide Han 7 228, 232 Cıngıdıryan, Mari 136, 287
Büyük Teferic 3 1 0 "Celalilerden Kaçan Cıngıdıryan, Meline 1 36
Büyükada S9, 1 62 Anadolu Halkının Geri Cihannüma (Katip Çelebi)
Büyükdere i l, 1 67, 263 Gönderilmesi" 96 33, 2S0, 296
Celalzade Mustafa 243 Cihannüma (Neşri) 242
c Celile (Hanım) 189 Cimin köyü (Erzincan)
Cabağçur 297 Cem (Sultan) 233-237, 302
Cadde-i Kebir 200-202, 2S8 Civanyan, Harutyun 203
204 Cem Saadi 233 Civanyan, Mıgırdiç 202
Calumeno, Orlando Carlo Cemal (Paşa) 284, 286 Civanyan, Rupen 109
x Cemaran Mektebi 2S, 1 38, Civelekyan, Dikran 87
Camcioğlu (Camcizade) 140, 141 Cizre (Cezire) 298
ailesi 63, 64 Cemase 298 Cizvitler (Jesuites) 6S,
Camcioğlu, Bedros (Piyer) Cemcemyan, Sahak 183, 3 1 4
67-69 (Rahip) 9, ıo, 13, ı s , Clement X I (Papa) 327
Camcioğlu, Garabed 1 7n College de France 2 7
(Papaz) 64 Cemiyet·i Tıbbiye-i Coltelini, Louis 1 1
Camcioğlu, Hagop 64-69, Şahane SO-S3 Comaro (Kraliçe) 1 87
69n Cenanyan Koleji (Konya) Corpus Scriptorum Historiae
Camcioğlu, lstepan 67, 68 278 B:yıantinae 2S3
Camcioğlu, Mıgırdiç Cenanyan, Harutyun 278 Correr Müzesi 187
(Papaz) 64 Cenevre S2, 208 Coşar, Ömer Sami 3Sn
Camcioğlu, Yeğya 64, 67 Cengiz Han 28S Cournaut (çevirmen) 1 83
Camciyan, Garabed 1 18, Cenova 2S3 Csele Irmağı 266n
204 Ceride-i Bahriye l88n Cuinet, Vitali 164, 1 7 l n
Camilerimiz l S9n Cerrahyan, Mihran 109 Culamerk (bkz. Hakkari)

336
Cumhuriyet 60, 226, 3 19 Çayyan, Elyas 5 1 Çobanyan, Yervant 99
Cumhuriyet 85, 282 "Çelebizade" 243 Çoker, Fahri 1 88n
Cumhuriyet Dergi 1 6n, 1 7n Çemberlitaş 7 Çokya 260
Cünayit Han 284 Çemişgezek (Çımışgadzak) "Çöven Bitkisi" 1 89
Cyclopedia ofMissions 289, 297, 302n Çubuklu 145n
292n Çengiler (Şengüler) köyü Çuhacıyan, Dikran 1 0 1 ,
(İzmit) 50 102, 1 08, 1 1 2
ç Çerazi 105 Çukasızyan, Papken 233
Çağan Kışlası 285, 286 Çerkesler 293 Çulamark (bkz. Hakkari)
Çağatay, Neşet 1 6 l n Çerme, Tomas 63 Çulhayan, Krikor 109
Çağlayan Kasrı 1 26 Çermik (Çermuk)
Çakçakyan, Manuel 297 D
(Rahip) 322 Çervati, Rafayel 45n, D'Alessio, E. Dalleggio 1 l ,
Çakıryan, Toros 295 2 1 2n 1 4, 16n, 1 7n
Çakmak köyü 106 "Çeşme Başında Aşk" 204 D'Ohsson, lknadios
Çakmakçılar Yokuşu 92, Çıfıt Kapısı 274n Mouradja 42, 1 78, 1 8 1 ,
1 10 Çımışgadzak (bkz. 184n, 242
Çamçiyan, Mikayel Çemişgezek) Da Fabriano, Gentile 185
(Rahip) 6, Sn, 34n, 95, "Çıplak Kadın" 203 Dacik 275n
232, 325 Çırağan Sarayı 45, 1 26, Dadyan ailesi IX, 42, 127,
Çamçiyants, Hagop 1 40, 203 1 28, 1 39, 145n, 25 1 ,
(Rahip) 153 Çırakyan, Takvor 2 2 1 25ln
Çamlıca 2 76 "Çiçekli Natürmort" 195 Dadyan Ailesi'nin Osmanlı
Çamlıca ( Bursa) 3 10 Çifte Saraylar 1 26 Toplum, Ekonomi ve
Çamlıca Fotoğrafhanesi Çilciyan, Vağarşag 2 1 3 Siyaset Hayatındaki Rolü
221 Çilingiryan, Ağavni-Zabel 292n
Çanakkale Harbi 287 (bkz. Binemeciyan, Dadyan Kertasdanı 1 45n,
Çankaya Köşkü 203 Ağavni-Zabel) 25ln
Çapa Hastanesi 1 20 Çin 2 14, 235, 296 (Dadyan), Arakel (Hacı)
Çaprasdcıyan, Karekin 104 "Çingene" 195 127
Çaprasdciyan, Mikayel "Çingenelerin Molası" 2 1 5 Dadyan, Arakel
( Büyük Çaprasd) 98 Çinili Hamam 1 66 ( Barutcubaşı, Bey) 1 40,
Çarazlıyan, Kevork 1 23 "Çivi Yazılı Kitabeler" 251
Çarçaranats (Diken) 216 (Dadyan) , Arutyun (Hacı)
Manastırı (Erzincan) Çizgen, Gültekin 2 1 9 1 27
301 Çobanyan amiralar IX, 1 3 1 (Dadyan) , Beroz 1 2 7
Çardak 293 Çobanyan, Arşag IX, 85, (Dadyan), Boroz 1 2 7
Çardaklıköyü (Erzincan) 131 (Dadyan), Dad Arakel 1 27
302 Çobanyan, Artin (Hacı) ( Dadyan), Konstantin 1 2 7
Çardaksu 303n 131 ( Dadyan), Mıgırdiç 1 2 7
Çark(çıyan), Y. Gomidas Çobanyan, Arutyun (Dadyan), Mihrtad 1 27
(Rahip) 1 7n, 42 , 46n, (Hacı) 1 3 1 (Dadyan) , Nigoğos
2 1 2n, 292n Çobanyan, Boğos 1 3 1 (Amira) 1 28
Çarsancak ( Çeharsancak, Çobanyan, Hagop 3 1 (Dadyan), Nigoğos (Hacı,
Karayr) 297 Çobanyan, Jirayr 99 Amira) 1 27
Çatalca 272 Çobanyan, Krikor 97-99 ( Dadyan), Simon 127
Çatladıkapı 7 Çobanyan, Mardiros 1 3 1 (Dadyan), Vahram 1 2 7
Çaykovski 107 Çobanyan, Vahram 99 (Dadyan), Zad 127

337
Dadyan, Arakel Sisak Darülelhan 43 "Deniz Manzarası" 2 1S
(Bey) ı 28 Darülfünun 32, 44, 204, Deniz Müzesi ve Arşivi
Dadyan, Artin ( Paşa) ı 28 20S , 209, 2 ı0, 280 Mektubt ve. Şüra-yı
Dadyan, Boğos Darüşşafaka Cemiyeti ı 9S Bahri dosyaları ı88n
(Barutcubaşı, Bey) ı 23, "Dasnıinnerort Taru "Deniz Üzerinde Sabah"
1 28, 139, 2 S l , 290 Sultannerun Hay 202
Dadyan, Boğos (Miralay, Manranıgariçnerı" 4Sn deprem (Ağrı, ı 840) 3 1 7
Bey) ı 28 Davis, Edwin John 293, ( Bursa, ı8SS ) 304-310
Dadyan, Dad Arakel 294, 29Sn (Erzincan) 296
(Amira) 127, 128 Davud (Hz. ) 232 ( lzmir, ı 80) 3 1 2
Dadyan, Dtrtad ( Bey) 1 28 Davud (Efendi) 6 ı (lzmir, 1 02 S ) 3 ı 2
Dadyan, Diran ( Bey) 1 28 "Davud Peygamber'in (lzmir, ı048) 3 ı 2
Dadyan, Herika 2S ı Mezmurları" 6 (lzmir, ı 6S4) 3 ı 2
Dadyan, Hovhannes Davullu Camii 308 (lzmir, ı 688) 3 1 2 , 3 13,
( Barutçubaşı, Bey) 1 23, Davut (Tavit, Koca, 3 1 S , 3 ı6
ı 28, 139, 1 40 mimar) ı67 (lzmir, l 723 ) 3 ı S
Dadyan, Krikor Mihran "Davut Peygamber'in ( lzmir, ı 739) 3 ı s
(Bey) ı 28 Portresi" 209 (lzmir, 1 778) 3 13, 3 ı S
Dadyan, Mıgırdiç (Bey) Davutpaşa Kışlası ı 26 (lzmir, ı 80 l ) 3 ı 6
1 28, 290 Dayyan, Ôevont (Rahip) (lzmir, 1 846) 3 1 6
Dadyan, Nerses Hosrov 10, 16n, 1 7n, 1 S3 (lzmir, ı8SO) 3 1 6
(Bey) ı 28 De Caranzo 22 l ( lzmir, 1883 ) 3 1 6
Dadyan, Simon (Amira) De Couze, Boulay 3 ı 7 (lzmir, ı 928) 3 ı6
ı 28 De Ferriol (Marquis) ıs, Der-Andreasyan, Hrand
Dadyan, Simon (Bey) 1 28 63-6S IX, ı , 2, S, 1 6n, 94-96,
Dadyan, Simon (Bey, De la Jonquiere, A. 292n ı62, 228, 23 ı , 302n
Mühendis) ı 28 De la Motraye, Aubry ı s Der-Andreasyan, Jenya
Dadyan, Tateos 128 "De l'Assistance 9S
Dadyan, Tovmas 1 28 Obstetricale a Der-Andreasyan, Mihran
Dadyan, Vahram (Bey) Constantinople" SS 94, 1 62
ı 28 De Launay (ressam) 2 ı S , Der-Andreasyan, Şake
"Dafne" 208 216 (doğuşu Mehteryan) 9S
Dağavaryan, Nazaret ı 70n De Montperot, Dubois 3 l 7 Der-Andreasyan, Yeğisapet
Daire-i Umur-ı Sıhhiye S4 Dedeyan, Kalust (Talaslı, (doğuşu Azaryan) 94,
Dalloz, Victor 60 Aşık, Sıvacı) 287, 288 162
"Dama Çıkma" 43 Dedeyan, Karekin 287, Der-Andreasyan, Yervant
Danieli-Camozzi, L. 1 89 288 94
Danimarka 2 l 4 Defterdar Sahilsarayı 1 26 Der-Bedrosyan, Levon 29 ı
Danişmend, lsmail Hami Degor (bkz. Digor) Der-Boğosyan, Bedros 286
27Sn "Değirmencinin Kızı" 4S Der-Hovhannesyan,
"Dansöz" 203 "Değişen Kütüphane Kevork (Balatlı, Tıbir)
Darekrutyun 6 Anlayışı ve Münif Paşa" 242
Darende (Derende) 298 224 Derevank (Derevenk,
Darphane 89, 1 26, 147, Dejazet Tiyatrosu 4S Muncusun) köyü
ı 76, ı 79, 207 Demiryan, Raffi 183 (Kayseri) S7, 1 2S, 137,
Darrier ( Prof. ) 62 Denikin 286 1 S9n, 16S
Darson (bkz. Tarsus) Derıi:ı Kuwetleri "Dergehname" 226
Darülbedayi 1 13 Komuıanlıfı Dergisi 188n Der-Hovhannes ( Papaz) 2

338
Der-lstepannosyan, Bedros Dickson (Dr.) 54 Doğu Halkları Kongresi
(Rahip) 3 1 0 Dictionaire Abreege 284
Der-Mikayelyan, Nubar 7 1 Français-Turc 73n "Doğumunun 350. Yılında
Der-Minasyan, Vahan Dictionaire General de Eremya Çelebi
(Rahip) 190 Biographie et d'Histoire Kömürciyan" 16n
Deroyents, Hovhannes 26, 328 Dolmabahçe 288
27, 108, 141 Didob ( ressam) 216 Dolmabahçe Sarayı 1 26,
Dersim (Dujik) 297 Die Moschee Nuruosmani-ye 1 38, 1 39, 203, 288
Dersim Dağı 301 in lstanbul 161 Don 283, 286
Derviş Hanı (İzmir) 3 1 5 Diehl, Charles 253 Donanma Mecmuası 188n
"Dervişler" 1 92, 1 93 Digor (Degor) Kilisesi 1 63 Dosp (bkz. Van)
"Des Nevralgies "Diken Taçlı Hazreti Dotorski, Aleksandr 283
Congestives" 5 1 İsa'nın Ponresi" 209 Döğüncü (Doyunci,
Description de l'Orient 3 16n Dikran Civelekyan Döğenci, Döğüncü,
Descri:ıione topografica dello Matbaası 87 Dugunciyan,
stato presence di Dil Oğlanları Okulu 68 Dügüncıyan, Dügünci,
Costantinopoli 2, 1 2 , 14, Dilaçar, Agop (bkz. Düğenci, Düğüncü,
68, 1 75 Manayan, Agop) Düğüncüyan) (Sarıoğlu)
Desen ve Resim Dildilyan, K. K. 222 (Kalfa, Kayserili) 6, 1 49,
Akademisi 203 Dilman, Karni 195 1 50, 1 65 , 1 67, 1 72n,
"Desenler" 2 1 6 Dilman, Zekiye 195 232
Deşta 260 Diradur (Mimar) 1 64 Dölen, Emre 162
Deterding, Henri 38 Diran (kral) 301 , 303n Dördüncü Ordu 286
Dethier, Charles 21 7 Diranyan, Sarkis 199, 203 "Dr. Roben Anhegger ve
Deutsch-Annenische Diratsuyan, Melkon 206, İstanbul Türk-Alman
Sprachlehre 74 21 1 Kültür Merkezi" 224
Dem: Ans de Guerre it "Direklerarası Ramazan Dr. Şiendan 101
Constantinop/e 291 Piyasası" 97 Drakul (Bey) 259
Devlet Arşivi 156, 1 65 Direktif 60 Dramatik Tıyatro
Devlet Şurası 21 1 Diruhitsa 1 50 Kumpanyası 98
Devletyan, Hovhannes "Divan Edebiyatında Dresden 59
1 75 Şehirler" 225 Droz, Joseph 240
Devletyan-Jamgoçyan, Divanhane 126 Duchateau, Jean François
Alis 208 Divan-ı Asaf 158 68
Devrişli (Devrişbeli) 294 Divan-ı Harp 284 Dufour, G. H. Dufour 52
Deynau 283 Divan-ı HümayQn 1 57, Duhani, Said Naum 25
Deyr-i Zor 292 158 Dujik (bkz. Dersim)
Dezobry, Ch. 328 Divan-ı Muhasebat 1 75 Dunant, Henri 52
Dınbıli (Dındıli) Künleri Divit Matbaası 224 "Duvardaki Kan" 1 90
299, 302n Divriği (Divrik) 19, 3 1 , 33, Duvemois, Henri 96
Dınad (mimar) 1 64 75, 132, 1 66, 298 Dünbeki Tuzla 261
Di Ludolf, Guglielmo Diyadin 297 Dünden Bugüne lstanbul
1 1-13 Diyarbakır (Amid) 290, Ansiklopedisi 42n, 1 23n,
Di Parigi, Giacimo 297 162
Francesco 1 5 Di-ye:ıeragan Daretsu-yts 290 Düstur 60
Diakonesler Okulları Doğancılar (Üsküdar) 1 98 Düyun-ı Umumiye 58, 59,
216 Doğru, Mecit 3 1 7 134
Dib u Dar X, 11 1 Doğu Dilleri Okulu 63 Düz, Ayda 1 13

339
Düzyan ailesi 42, S9 Ekserciyan, Hımayak 34n, Ergani 1 74
Düzyan, Garabed (Bey) 35n, 2 1 2n Erhan, Kemal 195
139 Ekserciyan, Telemak 200, Erivan Sn, 34n, 71, S l n,
Düzyan, Hagop (Bey) 1 39 203 S7n, 1 00, 1 14, 164, 20S,
Düzyan, Hovhannes Ekşiyan 104, 105 2 10, 2 1 2n, 223n, 23 1 -
(Çelebi, Darphane Elbistan ( Albistan) 29S 233, 23Sn, 246n, 2S2,
Emini) 20 Elçiler Kongresi (Londra) 2S6, 302n, 3 1 6n, 3 1 9n,
Dvorjak 107 290 322
Dzağkarar, Margos Eleşkirt (Alaşkerd, Erivan Devlet Elyazmalar
(Mağakya) 4, S Vağarşagert, Pakrevant) Kütüphanesi
Dzerunyan, Hagop 99 297 (Madenataran) 1 74, 256
Dzımıntav (bkz. Zamanti) Elias (llyas) 242 Erivan Devlet Sanat
Dzırazadik 1 69 Elifba (ABC) Kulübü 54, Galerisi 20S
202, 205, 207, 2 10 Eriza (bkz. Erzincan)
E "Elle Renklendirilmiş Ermenek (Ermenak) 260,
Echos d'Orienı 16n Planşlar Albümü" 2 1 6 29S
Ecole des Sciences Elmok, Filip 201 "Ermeni Alfabesiyle
Politiques 27 Emin (Hacı, Bey) SS, 91 Türkçe" Sn
Eçmiyadzin 3-6, 5S, 67, 6S, Eminönü 39, 200, 266, Ermeni Genel Hayırsever
72, 109, 1 10, 1 47, 1 67, 274n Kurumu 30, 39
1 7S, 1S3n, 230, 233, Emiroğlu, Kudret 320 Ermeni Güzel Sanatlar
240, 305, 31 l n Emirze (Bey) 259 Cemiyeti 205
Eçmi:yadvn 1S3n Emmanuelyan, Boğos S4 Ermeni harfleri X
Eçmiyadzin Katedrali 39, Emniyet Sandığı 9 1 Ermeni harfli Türkçe X, 4,
1 63 Enciclopedia lıaliana 1S4n, 65, 66, SO, SS, 9 1 , 93,
Edhem ( Paşa) 2 1 0 lSSn, 196n, 326 109, 1 1 5, 1 1 7, 1 20, 1 22,
Edhem, Halil 1 55, 1 59n Enez 25S 19S, 23 1 , 234, 236, 290,
Edime 3, 5S, 103, 1 46, Enfant.s de l..angue eı 3 1S, 324
1 4S, 229, 245, 254, 25S, Drogmans - Dil Olfanlan Ermeni Harfli Türkçe
267-270 ve Tercümanlar 63 Metinler IX
Edimekapı lSO, 19S Engeroslar (bkz. Macarlar) Ermeni Katolik Kilisesi
Edimekapı Ermeni Engürü (bkz. Ankara) (Bursa) 2 1 1
Mezarlığı X, 44, 1 7S, Enver (Paşa) X, 1 S9, 2S2, Ermeni Katolik
1 79 2S2n, 2S3-2SS Patrikhanesi S4
Efes Konsili 67 Eprikyan, Sukias 33, 35n, Ermeni Katolik
Eflak 259 1S3n, 3 1 7, 3 19n Patrikhanesi Ruhani
Ege Denizi 275n Erciş (Arceş) 209, 297 Meclisi S4
Egil (Agıl) 297 Ereğli 259 Ermeni Katolik Başpisko-
Eğin (Kemaliye) 2, 19, 23, Erem:ya Çelebi Kömürci:yan posluğu (Sakızağacı) 2 1 1
34n, 36, 66, 67, 70n, Sn, 1 6Sn, IS4n Ermeni Katolikler 2 1 9n
123, 1 27, 130- 1 32, lSS, Erem:ya Çelebi Kömürjian's "Ermeni Mesai-i ilmiyesi:
29S Amıeno-Turkish Poem, Venedik'te 'Saint Lazare'
"Eğitimci Reteos The JewiJh Bride 232 Dervişler Akademisi"
Berberyan'ın Portresi" "Eremya Çelebi'nin 321n
200 Yangınlar Tarihi" 96 Ermeni Mezarlığı (Bursa)
Eğriboz 259, 273 Eren Yayınları 9n, !Sn, 6S, 3 10
Ekmekçibaşı Sokağı 94n Ermeni Mezarlığı (Kayseri)
(Üsküdar) 33 Erez, Selçuk 1 6n, l 7n S9, 90

3 40
Ermeni Milleti 157, 1 65 , 168, 1 73n, Esayan Mektebi 200, 20 1 ,
Nizamnamesi 48 1 74, 1 78, 1 79, 1 88, 190, 2lln
Ermeni Milli Delegasyonu 197, 202, 209, 2 13, 220, Esayan, Araksi 40
28 22 1 , 229, 23 1 , 236, 237, Esayan, Hovhannes 40
"Ermeni Mimarlar Listesi" 238n, 240, 24 1 , 244- Esayan, Kevork 40
1 68n 246, 248, 250, 25ln, Esayan, Mıgırdiç 40, 1 29
Ermeni Patrikhanesi 252, 256, 257, 26ln, Esayan, Mikayel 40
(İstanbul) 3, 19, 23, 30, 262, 267, 274n, 276, Esayan, Rita 40
3 1 , 4 1 , 5 7n, 60, 77, 86, 282, 290, 292n, 293,
Esayan, Şavarş 204
97, 108, 1 1 5 , 1 16, 1 23, 297-299, 302, 304, 3 1 5 ,
Esayan, Vahan 40
147, 1 76, 204, 209, 229, 3 1 8, 320, 322-324, 326-
Esayi ( Kayserili, ressam)
245, 247, 266, 290, 304, 328
l 74, l 76, 1 78, 1 79
305 Ermeniler (hemen her
Eskihisar 2 70
Ermeni Patrikhanesi Adli sayfada)
Estonya 3 1 7
Heyeti 59 Ermenilerin Birleşik
Eşref ( Efendi) 54
Ermeni Patrikhanesi Arşivi Cemiyetleri 56
Eşrefzade (Eşrefoğlu,
89, 90, 97, 1 1 1 , 1 16, Ermenilerin Tedrisat
Efendi) 270, 273, 274n,
149, 1 66n, 168n, 197, Heyeti (Bahçecik) 94
275n
198, 2 1 2n Ermenistan X, 147, 1 50,
1 70n, 284, 29 1 , 296, Etap Oteli 3 1
Ermeni Patrikhanesi
297, 300, 303n, 3 1 8 "Etude clinique sur les
iktisat Heyeti 29
Ermenistan ilimler abces du foie, la lithiase
Ermeni Patrikhanesi
Akademisi Şarkiyat biliaire et sur les
Merkez idare Kurulu 59
Enstitüsü 5, 233 splenomegalies" 52
Ermeni Patrikhanesi
Ermenistan ilimler Eıude sur Smyme 3 l 2,
meclisleri 24, 29, 30, 32,
Akademisi Tarih 3 1 6n
48, 54, 92, 134, 135,
Enstitüsü 5 Everek l 19
140, 305
Ermeşe 77 Evripos 275
Ermeni Patrikhanesi
Nizamnamesi 5 l Enuğrul (gemi) 1 88n, 1 89 Exposiıion UnitJerselle de
Ermeni Patrikhanesi ErıujtTul Fırkateyni Faciası 1 867 a Paris-Caıalogue
Tedrisat Heyeti 26, 29, 1 88n general publie par la
"Enuğrul ve Refah Commission lmp&ial-
203
Faciaları ve Şehitlerim- Oeuvres d'Arı 2 1 2n, 2 1 4
"Ermeni Seyyahı Polonyalı
Simeon'un iz" 188n Eynatyan (Koca) 107
Seyahatnamesi, "Enuğrul'un Zıya-ı Fecii" Eyüp 104, 1 26
1608- 1 6 1 9" 96 1 88n "Eyüp Sebili" 2 1 6
Ermeni Sörlerinin Erzınga (bkz. Erzincan)
Manastırı (Garpi köyü) Erzincan (Yezınga, Eriza, F
230 Erzınga, Yegeğyats) X, 1 , F. Pichon Cotillon
"Ermeni Tarihi" 6 22 1 , 296, 297, 299-302, Kitabevi 30
Ermeni vukuatı ( 1895- 302n, 303n Fabre, M. 3 1 3
1896) 1 l 1 , 1 16 Erzingatsi 302 Faik (Della Sudda, Paşa)
Ermenice IX, 4-6, 9, 10, Erziyan, Berç 125, 201 54
19, 30-33, 36, 38, 43, Erzurum 3, 30, 32, 84, 164, Fana! Mahallesi (bkz.
5 l , 56, 5 7n, 58, 64-66, 230, 283, 290, 297, 299, Fener)
7 1 -79, 84, 86, 94-97, 300, 321 Faroqhi, Suraiya 225
101, 102, 104, 108- 1 1 0, Esad (vakanüvis) 244 Farsça 2, 47, 75, 78, 84,
1 1 2, l 1 4, 1 1 6n, 136, Esayan (hayırsever) 2 l l 86, 229, 233, 242, 249-
137, 140- 1 42, 1 47, 1 56, Esayan (ressam) 204 25 1 , 254

341
Fatma (Sultan) 44, 20S, Foster, M. S4 Frenkyan ailesi l 14
206 Foti Kalfa (bkz. Frenkyan, Agop (Efendi)
"Fausto Zonaro" 1 89 Komnenos, Foti) 91
"Fausto Zonaro peintre de Francesco Bourlie Freres Assomptionistes S8
Sa Majeste Le Sultan" Matbaası I S Frunze, Mikhail 282, 286
189n Franco, Battista l 86 Fuad ( Paşa, Deli) 43
Fasulyeciyan, Baydzar IOS Françes (Frantzes), Fuzuli 82, 83, 8S-87
Fasulyeciyan, Tovmas IOS, Yeorgios (Giorgio) 2S2, Fuzuli 87n
ı 12, 1 13 2S3, 2S6
Fazıl (Efendi, tercüman) François 1 (Fransa Kralı) G
61 263 Gabriel, Serge 169, 1 69n
Felemenkçe 84 Franmason 2SO, 2S 1 Gabudikyan, Garabed
Felsefe 67 Fransa 1 l, IS, 2S, 28-30, (Ağa) 26S
Fendyan, Antranik S6 38, S7n, S8, S9, 6S, 69n, Gabudikyan, Partoğimeos
Fenek 297 1 22, 1 36, 206, 2 14, 237, ( Başpiskopos) 1 47
Fener (Fana!) l 7S, l 77, 248, 263, 3 1 S , 32S Gadar 1 68
1 80, 271 Fransalıay Darekirk 3Sn, Gadar (Gadarine) 1 49
"Fenerbahçe" 202 69n
Galata 1 2 , 20, 24, 29, 59,
Feodosya (bkz. Kefe) Fransız Akademisi 30, 43
67, 75 , 76, 92, 94, 104,
Ferdinand (V. Charles- Fransız Anadolu 162, 1 74- 1 77, 1 98, 204,
Quint'in kardeşi) 264 Araştırmaları Enstitüsü 220, 2 7 1 , 280, 321
Ferdinand iV (İki Sicilya 224
Galata Ermeni Milli
Kralı) 1 3 , I S Fransız Elçiliği 63
Kütüphanesi 6 7
Ferhad ( Paşa) 262 Fransız Konsoloshanesi Galata Köprüsü (Karaköy
Feridiye 200 (İzmir) 3 1 S
Köprüsü) 192, 220
Feridiye Sokağı 204, 220 Fransız Mektebi (Edime)
"Galata Köprüsü" 189
S8
Feriköy 12, 2 1 l , 2 1 7 Galatasaray 1 7 1 , 199, 201 ,
Fransız Sarayı 63
Fethi Ahmed ( Paşa, 213
Damat) 44 Fransız Tıyatrosu (İstan-
Galatasaray Mektebi
bul) 4S, 102
Fezleke 2SO, 2S 1 n (Mekteb-i Sultani) 2S,
Fransızca IX, 6, l l , 1 7n,
Fırat 127, 298-301 1 26, 1 80, 201 , 276
2S, 36, 38, 43, 49, S2,
"Fırtına" 1 89 Galatz 24
S4, SS, 63, 6S-67, 69n,
"Fırtınadan Önce Dalgalı Galiçya S9
72-7S, 78, 84, 86, 104,
Deniz" 202 Gallia Korosu 43
1 1 2-1 1 4, 94, lOS, 1 83,
"Fırtınaya Tutulan Galveston 99
18S, 197, 203, 208, 2 1 4,
Gemiler" 202 Gamsaragan, Alis SO, S2
22S, 240, 244, 276, 282,
Fıstıkağacı 2 76 3 1 2 , 3 1 8, 320, 324, 327, Garabed (Amira) 22, 139,
Fiat S5 328 1 40, 1 44
Figaro iUustre 1 89n "Fransızca-Türkçe ilk Garabed ( Diratsu,
Filarmoni Derneği 107 Sözlükler" 73, 73n, 7S, Kambur) 104
Filibe 2S8 7Sn Garabed (Kayserili) l 79
Filistin 1 5 Fransızlar 9 , 29; 40 , S9, 63, Garabed (Sivaslı, Piskopos,
"Five O'clock" 203 64, 68, 1 24, 200, 202, Patrik vekili) 3 1 0
Flandre 186 203, 2 1 S , 291, 3 1 2, 3 1 3- Garabed (Terzi Takvor'un
Flavius 2S4 3 1 5, 3 1 7 oğlu) l 7 5
Flemıning, Barbara 224, Franz Liszt Musiki Garabedyan Mektebi
225 Akademisi 134 (Üsküdar) 280
Floransa 190 Frenkler 63, 23S Garabedyan, Bedros 2 1 2n

342
Garmirvank Manastırı Gerger 298 Görsel Büyük Genel Kültür
(Ankara) 8 Gennaner, Semra 2 1 3 -2 1 7 Ansiklopedisi 16n, 266n
Gamier (ressam) 2 1 6 . Gennanik (bkz. Maraş) Görüp işittiklerim 35n
Garpi köyü 230 Gerome, Jean-Leon 203 Göyünç, Nejat 1 49, 1 49n,
Garzoni, Agostino 1 83 Getronagan Lisesi 24, 25, 1 50
Gasm (bkz. Kesme) 29, 59, 92, 94, 162, 201 , Gregoryen (Apostolik)
"Gasman" 36 203, 280 Ermeniler 1 9-2 1 , 75 , 77,
Gatogige Amakank 84 Gıdag Khaçelutyan Hisusi 291 , 326, 327
Gavur Dağları 294 Kırisdosi 5 Gregoryen (Apostolik)
Gayrimüslimler 1 46 Gıduts (Van) 19 Kilisesi 66, 1 50, 239
Gazali (Canberdi, Gırtut)'un Pıjışgagan Arvesdi Grigor (Aknerli) 95
Canberdi) 262n, 266n 79 Groppler (ressam) 2 1 6
Gazar (Koca) 48 , Gırunk 64 Guillemet, Pierre Desire
"Gazi Ahmed Muhtar Gigi 207 202, 203
Paşa'nın Şark Gilanents, Petros di Sarkis Gulielmus (Marquis) 15
Muharebesi'ndeki 95 Güdükyan, Mayreni
Zaferlerinden Altı Giragos (Arakel Kalfa'nın (doğuşu Şekerciyan) 1 1 5
Görünüm" 200 babası) t65, 166 "Gül Bağlayan Kadın" 203
Gebze 257 Giragos (Genceli) 95 "Gülabdan Tutan
Gedeon, Manuil 1 54 Girardin, Pierre 3 1 3 Delikanlı" 44
Gedikpaşa 90, 1 0 1 , 104, Giresun (Gerasonte) 299 Gülbenkyan ailesi 3 7, 38,
105, 1 1 5 , 209 Girit 5, 1 70, 232, 3 1 5 40, 41
Gedikpaşa Tıyatrosu 98, Gisgim 297 Gülbenkyan Hanı 38
106 Gizeh 7 1 , 72 Gülbenkyan Kütüphanesi
Gedikyan, Ardaşes 1 90 Glassen, Erika 225 (Kudüs) 39
Gediz Irmağı 3 1 5 Godur 251 Gülbenkyan Pavyonu 39
Geği (bkz. Kıği) 297 Goethe Enstitüsü 226 Gülbenkyan Vakfı 40, 41
Gelibolu 1 , 228, 233, 254, Golod, Hovhannes Gülbenkyan, Ağasi 3 7
259, 270, 2 7 1 (Patrik, Başpiskopos) 66, Gülbenkyan, Diruhi 40
Gence 303n 76 Gülbenkyan, Françoise 40
"Genç Dil Oğlanları veya Gomidas 1 67 Gülbenkyan, Georges 40
Ermeniler" 65 Goodwin, Godfrey 1 5 5 , Gülbenkyan, Haçadur 37
"Genç Kız Portresi" 2 1 6 1 59n Gülbenkyan, Harutyun 3 7
"Gensakragan: "Gosdantnubolso Hayerı Gülbenkyan, Hayganuş 40
Noradunkyan Kapriyel yev İrents Badriarknerı" Gülbenkyan, lstepan 60,
Efendi" 35n 16n, 34n, 56, 69n, 80n, 62n
"Gensakragan Noter 148n, 166n, 168n-1 70n Gülbenkyan, Kalust (Bey)
Hayots Masin" 1 6n, Gosdantyan, Kalust 324 ıx, 37, 37n, 39-40
46n, 1 72n Gotoğyan, Oskan 207 Gülbenkyan, Kamik 40
Gensakrakan Pararan 2 1 2n Govara (Kure) Kalesi 285n Gülbenkyan, Kevork 37
Gensakruı,un Harutyun Gögerçinlik (kale) 258 Gülbenkyan, Malvine 40
Bezciyani 34n Gökberk, Macit 224 Gülbenkyan, Nıvarc
Gensakrutyun Sarkis Gökdere (Bursa) 308 (doğuşu Esayan) 40
Arkyebisgobosi Sara/yan , Gökman, Muzaffer 266n Gülbenkyan, Nubar 40
1 698-1 773 8ln, 1 84n Göksu Kasrı 144 Gülbenkyan, Nubar-Sarkis
Gensakrutyunner 69n Gökyay, Orhan Şaik 225 40
Gensaveb 144n Göneralp, O. 7 1 , 7 1 n Gülbenkyan, Rita 40
Gerasonte (bkz. Giresun) Gönye (bkz. Ünye) Gülbenkyan, Roberto 40

Zamanlar, Mekanlar, insanlar / Kevork Pamukciyan F: 23 343


Gülbenkyan, Sarkis 40 Ôazar (Ôazaros, sanatkar) Hagopyan, Maryane
Gülbenkyan, Serovpe 38 173 (doğuşu Noradunkyan)
Gülbenkyan, Vahan 40 Ôazar ( Papaz) 1 73 23
Gülersoy, Çelik 3 1 . 35n Ôazaros (Dirauu, Papaz) 98 Hakkari ( Culamerk,
Güleseryan, Papken Ôazikyan, Arsen (Rahip) Çulamark) 297
(Gatoğigos) 70n, 1 7 l n 66 , 70n "Halaskar İsa" 209
"Gülşen·i Hülefa" 243 "Halaskar" 189
Gül:ıar-ı Tevarih 325 H Halaskargazi Caddesi 2 77
Gümüşcü, Alis 1 20 H. Hüsnü 1 88n Halep 3, 7 1 , 1 1 7, 1 19, 1 20,
Gümüşcü, Mardiros 1 20 H. Kavafyan Matbaası 1 10 130, 204, 229, 279, 3 1 4
0ümüşcü, Nıvart (doğuşu H. Matteosyan Matbaası X Haliç 7, 220
Ekserciyan) 1 20 Habaci, Hanno 2 1 6 "Haliç" 195
C ümüşcü, Süzan 1 20 Habsburg 22 7 "Haliç'ten" 195
Gümüşgerdan, Diran 38 Habur 298 Halife (Hacı) 243, 249
Gümüşhane 299 Hacettepe Üniversitesi Halil ( Paşa) 258
Gümüşsuyu Kışlası 1 26 1 80 Halil (Paşa) 249
Gümüşyan Mektebi Hacı Murad Kalesi 298 Halil Edhem (Bey) 205
(Kayseri) 1 1 5 Hacın (Saimbeyli) 84 Halil Hayreddin
Gümüşyan, Hovhannes Haçadur (Diratsu) 98 (Cendereli, Kara, Paşa)
1 15 Haçadur (Hovhannes 249
Gümüşyan, Tanyel 1 15 Derzinli'nin oğlu) 6 Halil Rıfat (Paşa) 1 42, 143
Güney-Dotu Avrupa Haçadur (mimar) 168 Hamadiye Kalesi 294
Araşıımıalan Dergisi 95 Haçadur (Rahip) 167 Hamalbaşı Sokağı 202
Günhisar 259 Haçadur (ressam) 1 75 "Hamamda Anne ve Kızı"
Günye (bkz. Ünye) Haçaduryan, B. M. 233 44
Güran 274n Haçaduryan, İknadios Hamameşen ( Hamşen)
Gürcistan 1 33, 296 (Rahip) 9 (bkz. Hemşin)
Gürcüce 133 Haçer (Kalfa) 168 Hamarod Badmuryun
Gürcüler 297 Haçko (Papaz) 233 Osmantsots Takavorats 6
Gürün (Gürin) 278, 298 "Haçlar" 2 1 6 Hamarod Badmuryun
Gürzünlük (Uzun Hasan'ın Hadım (Paşa) 258 Rusats 240
oğlu) 260 Hadındir Badmuryunk Hamarod Haysmavurk 6
Güstere 298 Varuts Osman-yan "Hamaynabadger Hay
Gü:ıel Ellen (La Belle Takavorats yev Ve:ıirats Mışaguyti" 16n, 74,
Hellene) 101 247 17ln
Gü:ıel San'atlar 1 83 , 184n Hadikat-ül Cevami 1 56 Hamburg 1 7 7
Güzel Sanatlar Akademisi Hagop iV (Culfalı, Hamid ( Bey) 2 77
( Paris) 203, 207 Başpatrik) 1 7 1 , 233 Hammer 24 1 , 242, 250
Güzel Sanatlar Akademisi Hagop (Diratsu) 66 Hampanzum 108
(Roma) 207 Hagop (Efendi) 33 Hamsun, Knut 96
Güzel Sanatlar Akademisi Hagop (Sırmakeş, Ağa) 62 Hanesyan, Mardiros 34n,
(Yenedik) 186, 2 1 1 Hagop (Sivaslı, ressam) 1 74 222n
Güzel Sanatlar Akademisi Hagop Asaduryan Oğulları Hanımoğlu Kololents,
(Viyana) 42 Matbaası 87 Hovhannes 1 23
Hagop Nal.yan Badriark Hanımoğlu Kololents,
G ( 1 706- 1 764) Giyankı , Krikor 1 23
Ôazar (Çahuklu, Kord:ıen yev Aşagerdnen Hanrakidak 222
Gatoğigos) 1 74 1 84n Hantes Amsorya 35n, 1 36

344
Harbiye Mektebi 1 26, 264, Hasköy Ermeni Mezarlığı Hayk yev Konstanıinos 87
281 109, 1 3 1 Hayrabedler Kilisesi
Harbiye Nezareti 1 26 "Hasta Kadın" 189 ( Erzincan) 301
Harem 320 Haşet Kitabevi 2 1 9 Hayrabetyan, Hayk 282,
"Harem Onarımlarında Bir Hatemi, Hüsrev 73, 73n, 283
Rastlantı Sonucu Ortaya 74, 75, 75n Hayreddin ( Barbaros,
Çıkarılan Büyük Havuz" Hausleutner, W. O. 183 Paşa) 1 85
225 Hay Bıırperakan Mamuli Hayrenik 56
"Harem Parkının İçinde Mad.enakidur:yun 87n Hayri (Efendi) 109
Eğlence" 2 1 5 Hay Hanrakidak 2 1 1 n, Haysmawrk 165
Hariciye 24, 27, 42, 43, 47, 246n, 303n Haznedar Camii 227
1 42, 250 Hay Pıjışgagan Havıe-i Lügat 74
Hariciye Hi:cmeıinde Otu:ı: Amanalmıpanur:yun "(Hazreti İsa'nın) Haçtan
Sene 35n 168n İndirilmesi" 2 1 5
Harkank Hay Naluıdagin Hay Pusaşklıarhı 72 Hekimbaşı Çiftliği Köşkü
70n Hay yev Dz.akumov Hay 1 26
Harput (Karput, Kharpert, Pıj�kner, 1688-1 940 5 1 , Hekimyan, Sırapyon 105
Karpen) 162, 290, 297, 62, 8ln, 87n, 145n, Hekimyan, Zabel 98
298 2 1 2n Hellenistik 1 56
Harutyun (Diratsu, ressam) Hayodar Turkeren Kırkeri Hemşin ( Hamşen,
1 74 Mad.enakidur:yun 223n Hamameşen) 299
Harutyun ( Kuyumcu) 1 75 Hayasdani Goçnak 14 7 , Hepimize Bir Bayrak 26
Harutyun (Şirin Kalfa'nın 1 5 1 , 1 70n Heredot 323
oğlu) 1 70 Hayastan 142 Hereke Fabrikası 1 26
Harutyunyan, Hayat Tarih Mecmuası 83, Hesse 2 1 4
Hampartzum 1 62 103n, 1 13, 197n, 252n, "Heşt Bihişt" 242
Harutyunyan, Zaruhi 256, 293n Hıdır (Kalfa) 169
(doğuşu Azaryan) 162 Hayat Tarih ve Edebiyat Hıdiv Kasrı 145n
Harüramya Hopelyan Mecmuası 185n Hımayak (fotoğrafçı) 22 1
Bez.ciyan Mayr Varjarani Haydn 107 Hınçak 2 1 2n
1 830-1 930 21 i n Haygagan AtlJümerı Hınıs 297
Harüramya Hopelyan Mayr Püz.anıiayi Angman Hınkataryan Hişadagaran
Yege,fetsvo 1 7 1 n Masin 233 Samar:yo S. Kevork
Harürkısanıhinkamya Haygagan Gınaran Yege.fetsvo 2 l Zn
Hopelyan Perayi Surp (Kıbrıs) 7 1 Hınutyurık Agna 70n
Yerrortur:yun Yege.fetsvo Haygagan Nor Hıraçya (Madam) 1 0 1 ,
34n, 222n Madenakidur:yun 70n 106
Has, Can 195 Haygagan Sovedagan Hırahankık Ladineren
Hasan ( Abaza, Paşa) 1 69 Hanrakidaran 77, 78, 80, Keraganuıyan 87
Hasan (Kayserili, Ağa) 90 8 l n, 2 1 2n, 246n, 286, Hırimyan, Mıgırdiç
Hasan (Tıryaki, Paşa) 166 302n, 303n, 3 1 6n, 3 19n (Gatoğigos) 204
Hasan (Uzun ) 245, 259, Haygaran 1 70n Hıripsime (Arakel
260 Haygazyan Cemiyeti 32 Kalfa'nın zevcesi) 166
Hasanbegzade (müverrih) Haygazyan Mektebi (Paris) Hıristiyanlar 1 54n, 1 5 7,
242 240 1 64, 165, 1 75 , 1 8 1 , 254,
Hasankeyf ( Hısnıkiyf) 297 Hayga:ıyan Parkirk 322 3 1 ln
Hasköy 22, 5 1 , 58, 62, 9 1 , Hayk i Zımümiya yev i Hıristiyanlık 1 63, 264, 300
1 0 1 , 103, 104, 108, 1 40 Şırçagayits 3 16n Hırka-i Şerif Dairesi 142

345
Hırsızlar 101 HorenU Mooses'in Muhtasar Hovnanyan, Matteos
Hırvat 274 Tarihi 6 (Balatlı, Tıbir) 88
Hısnimansur 298 Horenyan Mektebi (Balat) Hovnatan (Şorotlu) 174
Hikaye-i Faris ve Vena 6, 209 Hovsep ( Başpiskopos) 1 7 1
9 1 , 232 Horenyan Mektebi Hovsep ( Kömürciyan'ın
Hilal-i Ahmer (Kızılay) (Narlıkapı) 200 torunu) 4, 18, 23 1
50, 52-54, 276, 277 Horezm Dağları 283 Hovsep İzmiryants
Hin Orer u Ayı Orerun Horizon 282 Edebiyat Ödülü 29, 92
Hay Medzadunnerı, Hoşab 297 ( Hovyan), Sarkis 130
1 550-1 870 1 23n Hotvadzaşark 62 Hovyan (Cezayirliyan),
Hindistan 48, 56, 206, Hovagim-Anna Manastırı Hovhannes (Ağa) 130
286, 296 (Tokat) 22 Hovyan, Diran (Bey) 1 3 1
Hindoğlu, Artin IX, 73, Hovdu 295 Hovyan, Hermine 1 3 1
73n, 74, 75 Hovhannes V ( Başpatrik) Hovyan, Nigoğos 220
Hintzk köyü (Erzurum) 321 302, 303n Hromkia-Huşamadyan 87n
Hirsch meselesi 28 Hovhannes (Amira) 139, Hromkla (bkz. Rumkale)
Hisar ( Bursa) 307, 308 140 Hugo, Victor 45
Hisardibi l, 2 , 1 74, 228, Hovhannes (Başpiskopos) Hukuk Mektebi 29, 58
229 22, 34n Hulitsa 1 65
Hisarlıyan, Aristakes Hovhannes (Der) 229 Hulyane 165
( Papaz) 108 Hovhannes (Derzinli) 6 Hunud (bkz. ispir)
Hisıoire de l' Empire Hovhannes (minyatürist) Hurdacıyan 1 05
Ottoman 292n 1 73 "Hurilerin Dansı" 193
Hişad.agaran 47, 56, 92, Hovhannes Huzur Kanunları (Codes
125, 1 56, 1 59n (Noradunkyanların d'audience) 60
Hişadaragan Hınkyag damadı) 23 "Hücum" 1 9 1 , 193
Hopelyani Surp Haç Hovhannes (Sivaslı, Hüdaverdi (Kalfa) 1 69
Yegeğetsvo Üsküdaru, Başpiskopos) 2 1 Hüdaverdiyan, Nigoğos
1 676- 1 926 34n, 35n, Hovhannes (Papaz) 7 (Topkapılı) 1 1 1
2 1 2n Hovhannes (lzmirli, Hüdzakhti Tem Baykar yev
Hitzel, Frederic 63 Piskopos) 64 Başdbanuıyun 5 1
Hizan (Khizan) 297 Hovhannes (Rahip) 327 Hükümet Konağı (Kayseri)
Hoca H� n 7 Hovhannes (Zakarya 117
Hocasar 1 79 Kalfa'nın oğlu) 1 7 1 Hünkar Kasrı
Hocayents köyü (Erzincan) Hovhannes Brusatsi ( Küçükçekmece) 1 26
1 , 228 Deroyenıs, 1 80 1 - 1 888 Hünkar Köşkü (lzmit)
Hocayev (Feyzullah) 284 35n 1 26
Hochhut, Pi� 1 6 1 Hovhannes Civan 202 Hünkar Köşkü (Yeşilköy)
Holas, Kevork 98 Hovhannesyan, Onnik 287 1 26
Hollanda(lılar) 2 1 4, 224, Hovhannesyants, Apkar Hünkarbeğendiyan,
314 106 Gobemik (Dr.) 56
Hollanda Arkeoloj i Hovhanyan ailesi 1 14 Hürriyet 32 1
Enstitüsü 1 72 n Hovhanyan, Garabed Hüseyin (Uzun, Efendi)
Horasanciyan, Mari (Hacı, Efendi) 1 1 9, 122 155
(doğuşu Serviçeıı, Hovhanyan, Gülzar 1 22 Hüseyin Çavuş (kadı) 165
Viçcnyan ) 2 1 0, 2 1 3 Hovivyan (Havyan) 1 3 1 Hüseyin Hilmi (Paşa) 28
Horasanciyan, tvlikayel Hovnanyan Mektebi Hüsnü (Bey) 53
(Dr., Efendi) 2 1 0 (Tekirdağ) 94 Hüsnü (Efendi) 61

346
1 İcadiye (Üsküdar) 1 46, İnebolu 2 76
lena Caddesi 39 202 "İneklerin Geçişi" 1 89
Ihlamur Kasrı 1 26 İçel ( İçeli, Savria) 298 İngiliz Sefarethanesi 54
lnıartlag Daretsuyts İdros 254 İngilizce IX, 47, 72, 78, 84,
(Oratsuyts) Alkııyin lerapolis 302n 225, 227, 232, 276, 282,
Hivantanotsi (Surp Pırgiç İftihar 54 289, 3 19, 323
Ermeni Hastanesi ikdam 62 lngiliz-Hollanda Petrol
Salnamesi) 16n, 34n, iki Çaw.şlar 101, 105 Şirketi 38
3Sn, 4Sn, 56, 62n, 69n, ikinci Dünya Savaşı 291 "İngiliz Konsolosluk
80n, 8 1 n, 87n, 1 48n, ikinci Meşrutiyet 27, 54, Raporlarına Göre 19.
166n, 184n, 2 1 2n 60, 202 Yüzyılın ikinci Yarısında
Irak 38, 39, 4 1 , 274n "İkinci Viyana Muhasarası Bursa" 304n
lrgant ( Bursa) 308 ve Müteakip Harplere lngilizler 1 5 , 39, 54, 2 77,
lrwin, James 3 19 Ait Orijinal Bir 284, 286, 294, 29Sn,
Isdanbolo Badmuryun 1 66n, Ermenice Kaynak" 96 304, 3 14, 3 1 5
1 71 n lkonomos, Konstantin İngiltere 1 1 , 30, 38, 4 1 , 47,
Isdorakruryun Hin 312, 313 1 86, 2 1 4
Hayasdanyats 303n "İlahi Söyleyen Dervişler" loannis I, Tzimiskes 302n
Isdtıerk Hin Temkeru 1 635- 1 89 lonik 156
1 900 2 1 2n İlhan, Nevzat 1 54 İpsala 258
lskevra Kalesi 29Sn "İlk Doğan" 189 İpsilantis, Komninos
lstepan (kemani) 182 "İlkbahar" 202 ( Athanasiu Komninu
lstepannos ( Panos, mimar) IUustraıed Polyglothic lpsilantu) 154
164 Dicdonary of Planı lran 28, 29, 39, 1 76, 2 1 4,
lstepanyan, H. A. 223n Names 7 1 235, 250, 25 1 , 26 l n,
lstepanyan, Kamik (Dr.) İlyas (ressam) 2 1 6 263, 2 76, 284, 297,
100, 1 0 1 , 204, 2 1 2n iman, Ümit ve Muhabbet 302n, 3 19, 323
lstepanyan, S. 1 22 101 lrize (bkz. Rize)
lstepanyan, Torkom 26 İmparatorluk Yüksek İsa (Hz. ) 5, 165, 1 75 , 200,
lstrati (ressam) 1 78, 1 80 Mahkemesi (Viyana) 73 204
Işıklar ( Bursa) 3 10 lmtaş (ittihadı Milli Türk lsa (Bey) 258
Anonim Şirketi) 195, İsa ( İshakbegoğlu, Beg)
ı 196n 261
lbrahim 1 244 İnançalp, M. Cevdet 3 2 1 , İsa ( Hasanbegoğlu, Beg)
İbrahim ( Büyük, Paşa) 269 32 l n, 322, 324 261
lbrahim ( Paşa) 249 ince Minareli Medrese lsaverdents, Hagopos 323
İbrahim ( Paşa) 273, 274, (Konya) 1 64 Isfahan 250
27Sn İncesu 298 İshak (Paşa) 258, 259
İbrahim ( Paşa) 245 "İnci İşçileri" 1 89 "İsi" 243
lbrahim ( Paşa, Mehmed İnciciyan, Ôugas Sn, 16, İskender ( Büyük) 6, 208,
Ali Paşa'nın oğlu) 7 7 16n, 33, 3Sn, 1 52, 1 54n, 235, 253, 284, 285
İbrahim (Sadrazam, Paşa) 1 76, 1 84n, 274, 275n, lskenderiye 260
86 296, 299, 302n İslam(iyet) 59, 200, 226,
İbrahim (Nevşehirli, İncil 57, 1 7 1 , 1 73, 268, 284, 285
Damat, Paşa) 1 70 269, 323 lslam Ansiklopedisi 165,
İbrahim ( Peçuyi/Peçevi, İnciso, Viviani 244 27Sn, 3 1 5 , 3 1 6n
Efendi) 243 /ncremenıa aıque Aulge İsmail ( Bey) 258
İbranice 2, 7, 229 Oıhomanicae 1 77 İsmail Hakkı (Bey) 29

347
İspanya 2, 1 1 , 1 2, 1 5 , 29, lstanbul Camileri (Öz) İstiklal Marşı 43
30, 2 1 4, 254 148n, 1 59n, 1 6 1 n İstiklal Savaşı 54, 276, 325
ispanya Elçiliği 1 2- l 4, lstanbul Camileri (Ülgen) İsveç 45, 67, 69, 2 1 4
1 7n, 1 75 1 59n İsveç Elçiliği 63, 65, 68
İspanyolca IX, 276 İstanbul Erkek Lisesi 200 İsviçre 52, 2 l 4, 250
İspir (Hunud) 297 "İstanbul Manzarası" 195, İsyan ( İskan) 297
İstanbul IX, X, l -7, 8n, 9- 201 İtalya 10- 1 2 , 1 4, 29, 42,
1 1 , 9n, 1 4, 15, 1 6n- 1 8n, İstanbul Radyosu 107 44, 76, 1 38, l 75, 1 8 1 ,
19-2 1 , 25-33 , 34n, 35n, İstanbul Salonu 208 1 87, 1 89, 195 , 202, 2 1 �
38, 42, 42n, 43, 45 , 45n, İstanbul Sergisi 2 13, 2 1 4 23 1 , 253-255, 323
46n, 47, 49, 50, 55, 56, İstanbul Şehir Orkestrası İtalyan Akademisi l 1
57n, 58, 62-65, 67-69, 107 İtalyanca IX, 2, 9, 10, 1 2-
69n, 73, 75- 77, 80n, lstanbul Tarihi 1 68n 14, l 7n, 68, 72, 75-80,
8ln, 84, 87, 87n, 88, 90- lstanbul Tarihi: 1 7. Asırda 84, l 75, 202, 240, 253,
94, 94n, 95, 96, 98- 104, lsr.anbul 8n, 1 8n, 94n 276, 322
106, 107n, 1 08-1 1 1 , "İstanbul Tekkelerine İtalyanlar 1 1 , 12, 1 7n, 76,
1 1 3- 1 1 5 , 1 1 7, 1 19, 120, Ait Bir Kaynak: 78, 1 85, 1 88-190, 253,
122, 1 23n, 1 24, 1 24n, Dergehn�me" 226 254, 290, 322, 326
125, 1 26n- l 28n, 130,
İstanbul Teknik İttihatçılar 284
l JOn, 1 3 1 , 1 3 l n, 132,
Üniversitesi, Mimarlık ITO Mimarlık Fakültesi
132n, 1 33, l33n, 134,
Tarihi ve Restorasyon Mimarlık Tarihi ve
136, 140- 1 42, 144n-
Enstitüsü 16 l Restorasyon Enstitüsü
1 46n, 147, 148n, 1 49,
İstanbul Teknik Bülteni 1 52n, 161
1 5 2 - 1 54, 1 54n, 1 56,
Üniversitesi Radyosu izahlı Osmanlı Tarihi
1 5 7, 1 59n, 1 6l n, 1 62-
107 Kronolojisi 2 75n
165, 166n, 1 67n, 168,
lstanbul Touriscique 152 İzmir X, 47, 133, 1 6 1 ,
169, 1 69n, l 70, l 7 1 ,
1 7 ln, 1 72n, 1 73-1 75, İstanbul Üniversitesi 126 1 70n, 206, 2 1 ln, 2 1 6,
l 77, l 79, 183, 183n, İstanbul Üniversitesi 220, 3 1 2-3 16, 3 16n,
184n, 1 86, 1 88, 188n, Edebiyat Fakültesi 5 323-325
189- 1 9 1 , 196n, 198-209, lstanbul Üniversitesi İzmir Körfezi 3 l 5
21 l, 2 l l n, 2 1 3-222, Kütüphanesi 1 8 1 , 275n İzmiryants, Hovsep 29, 92
222n, 223n, 224-226, lsr.anbul Yazılan ıx İzmit 3, 50, 58, 77, 1 26,
228-230, 232, 233, lsr.anbul'da Bir Fransı:t 1 39, 1 62, 229
238n, 245, 249-265, Sarayı 63 İzmit Çuha Fabrikası 1 26,
266n, 2 70-272, 274n, "İstanbul'da Bir Venedik 139
275n, 276, 2 77, 280, Elçisinin Kabulü" 1 86 İzmit Saat Kulesi 1 62
284, 289-29 1 , 292n, "İstanbul'da Yangın" 202 lznik 2 70, 2 73, 275n
300, 303n, 305, 309- "İstanbul'un 1 660 Yangını İznik Konsili 303n
3 1 1 , 3 1 l n, 3 13, 3 1 6, Tarihi" 228, 23 1
3 2 1 , 322-325 , 327, 328 "İstanbul'un Eski J
"İstanbul" 165, 201 Abidelerinin Etütleri ve ]amanagakrutyun ( Kemahlı
lstanbul Ansiklopedisi 83, Restorasyonları" 2 l 7 Krikor) 69n, 1 66n, 169n
l07n, 1 24n, 1 26n- 1 33n, "İstanbul'un Muhtelif ]amanagakruıyun
2 1 2n, 287 Kıyafetleri ve El (Cevahirciyan) 3
İstanbul Boğazı 277, 278 Sanatları" 2 1 6 ]amanagakrutyun
İstanbul Büyükşehir İstavroz köyü (Beylerbeyi) (Şahkhatunyants) 34n
Belediyesi Kültür 140 ]amanak 35n, 46n, 62, 7 1 ,
İşleri Daire Başkanlığı İstavroz Sarayı (bkz. 73, 84, 1 52, 2 1 2n, 222n,
146n Beylerbeyi Sarayı) 292n

348
Jamgoçyan, Onnik 69 Kalender Köşkü 1 26 Karaca (Bey) 258
Jampoller, Lili 226 Kalecin (General) 286 Karadağ/Karadağlılar 29,
Japonya 188n, 1 89, 2 1 4, Kalfayan (Lusinyan), 293, 303n
296 Ambrosios (Rahip) 239 Karadeniz 258, 2 7 1 , 277
Jean (kağıt imalatçısı) 68 Kalküt (bkz. Kelkit) Karadeniz Kıyılan Tarihi ve
Jesuites (bkz. Cizvitler) Kalküta 206, 2 1 1 n Coğrafyası , 1 81 7- 1 8 1 9
Joseph (kağıt imalatçısı) Kalust (Merametçi, Kalfa) 95
68 125 Karagözyan Biraderler 265
Kalust (Kaluk, Hacı) 1 76 Karagözyan, Dikran 2 1 1
K Kalust (Piskopos) 1 47 Karagümrük 1 73
"Kabail-i Çerakisiyye" 7 1 , Kalustyan Mektebi Karahisar 245, 260
7ln (Kahire) 7 1 Karahisar-i Develü 298
"Kabartma ve Hakkedilmiş Kalustyan, Şınork "Kara Tavuk" 43
Kıymetli Taşlar" 2 1 6 ( Başpiskopos) 1 83n Karai Yahudileri 275n
Kabasakalyan, Krikor 75 Kamarkatiba (bkz. Karakaş, Garabed 86
Kabe 234, 272 Badganyan, Papayel)
Karakaşyan, Matteos
Kademyan, Hovhannes Kamarakap köyü 12 7 (Rahip) 1 5
1 1 4, 1 1 7, 1 1 8 Kamer Pokrig Camportı Karakaşyan, Verkine 98,
Kadıköy 22, 27, 29, 3 1 -33, Averelki Meç 80n
102, 105, 106
38, 40, 50, 99, 204, 205, Kamil ( Paşa) 27
Karakaşyan, Yeranuhi 98,
2 1 1 , 288 Kanada 282
105, 106
Kadıköy Ermeni Mezarlığı Kandilli 143, 1 53
(Karakoçyan), Karakoç 5 7
31 Kandiye 1 7 1
(Karakoçyan), Zakar
"Kadırga'daki Sofulu Kangal 298
(Koca) 5 7
Seyyid Mehmed Paşa Kantar, Hagop 208
Karakoç, Arşag 57n, 58,
Camii'nin Medresesi" Kantarciyan, Asdğik 98,
59, 61
200 106
Karakoç, Avedis (Dr.) 62
Kafkas Cephesi 283 Kantarciyan, Siranuş 98,
Karakoç, Heranuş 59
Kafkas Hanı 281 106
Karakoç, Karlo 62
Kafkasya 38, 1 67 , 228, Kantaryan, Samuel
240, 292 Karakoç, Levon (Dr.) 58
(Rahip) 323
Kağızman 297 Kantemir (Kantemiroğlu), Karakoç, Sarkis IX, 57,
Dimitri 44, 1 77, 242 5 7n, 59, 6 1 , 62, 64
Kahire 30, 34n, 39, 45,
46n, 49, 7 1 , 72, 92, 93n, Kapadokya 298 Karakoç, Sırpuhi (doğuşu
1 43, 144n, 1 66n, 1 7 ln, Kapalıçarşı 7 (Mutafyan) 59
1 84n, 197, 21 l n Kapamaciyan, Simon 80n, Karakoçyan ailesi 57, 62
Kahta (Kahte) 298 149, 2 12n, 290 Karakoçyan, Bedros 57
"Kahve Taşıyan Çerkes Kappuçinler (Capucines) Karakoçyan, Boğos 2 1 , 57
Esire" 2 10, 216 12, 1 5 , 314 Karakoçyan, Karakoç 57
"Kaidesi ve Kuması ile Kapriyel (dil oğlanı) 65 Karakoçyan, Yosgiyan 58
Çeşme" 2 16, 2 1 7 Kapriyel (Arakel Kalfa'nın Karakoyunlular 259, 260
Kalavriya (Kalavrita) 254, oğlu) 165, 166 Karaköy 62
255 Kapriyel (Tıbir, miny- "Karaköy Köprüsunden
Kalayciyan, Sahak 8 atürist, mimar) 1 74, 1 76 Geçen Hamallar" 200
Kalemciyan, Dikran 102, Kapriyelyan, Yervant 288 Karamanoğulları 234, 254,
106 Kaptan, Özdemir 320 258-260
Kalemkaryan, Krikoris Karabağ 282-286 Karanlıkhisar 259
(Rahip) 69n, Bin, 1 84n Karabuğdan 261 Karantina 53

349
(Karaseferyan), Manuk Katolik Ermeniler 10, 13, Keresteciyan, Dikran 109
(Ağa) 265 19-21 , 64, 65, 82, 1 76, Keresteciyan, Kevork lV
Karaseferyan, Ahican 2 10, 2 1 1 , 2 2 1 , 240, 29 1 , (Gatoğigos) 109, 240,
(Ağa) 264 292, 32 1 , 326 304, 305, 3 10
Karaseferyan, Hagop (Ağa) Katolik Kilisesi 87n Keresteciyan-Türker, Berç
264 Katolikler 1 1 , 63, 65, 75, 276-279
Karaseferyan, Harutyun 76, 1 54, 3 13 Kervan Basımevi 2 1 9
265 Katon (bkz. Cato) Kervansaray (lzmir) 3 1 4
Karaseferyan, Kaspar 265 Kavafyan, Hovsep 1 10, 1 1 1 Kesme (Gasm, Gasma)
Karaseferyan, Manuk 264 Kayağan Camii 308 köyü 19, 24, 3 1 -33, 36
Karaseferyan, Mıgırdiç Kayağan Çarşısı 308 "Kesme, Gasman
265 "Kayık" 195 veya Gasm'dan
Karateğin Beyliği 283 "Kayıklar" 195 Türkçeleşmemiştir" 36,
Karayan, lstepan 59 Kay! Ked (çay) 300 36n
Karayr (bkz. Çarsancak) Kayluk (Keluk, mimar) Keşf-üz-Zunun 250
Karekin Bağdadıyan 164 Kevork (Balatlı, Tıbir)
Matbaası 87 Kayseri 42, 5 7, 62, 73, 243, 252, 255
Karni Mabedi 163 75, 88-9 1 , 93, 93n, 105, Kevork (Kesme köyü
Karlos (Karolos) V 106, 1 14 - 1 20, 1 22, 1 24, papazı) 33
(Charles-Quint) 263 125, 129, 136-138, 1 4 1 , . Kevork (Kuyumcu
149, 150, 1 52, 1 59n, Harutyun'un oğlu) 1 75
Karozakirk 5
165, 166n, 167, 1 70, Kevork (Rahip) 327
Karpatlar 59
1 7 1 , 1 73 , 1 77 , 198, 204, Kevork Mesrob 1 70n
"Karpuz Dilimi Tutan
220, 22 1 , 230, 232, 280, "Kevork Mikayeli
Saray Kadını" 44
286, 298, 305, 324, 325 Pamukciyan
Kars 3, 230, 29 1 , 297
Kayseryan, Hovhannes (Otobiyografi)" IX
Kars-i Zülkadriye 298
190 Kevorkyan Semineri
Kanal 24, 26, 59
Kazaklar 284 (Ruhban Mektebi) 109,
"Kartpostallarla Geçmişte
Kebeci Hanı 7 240, 305
İzmit" 162
Keçyan, Püzant 1 23n Kevorkyan (Soğoınonyan)
Kasapyan, Jozef 84
Kefalonya 254 Gomidas (Rahip) 37n
Kasapyan, Jozefin 84 Kevorkyan, Ardaşes 286
Kefe (Feodosya) 239, 240,
Kasapyan, Kevork 84 260, 290 Kevorkyan, Haçik 325
Kasapyan, Kilotild 84 Keğart Manastırı 1 64, 306 Kevorkyan, Mağakya
Kasapyan, Mari 84 Keldanice 254 (Tıbir) 22
Kasapyan, Onnik 84 Kelkit (Kalküt) 297 Kevorkyan (Kevorkian),
Kasapyan, Vensan 84, 85 Keluk (bkz. Kayluk) Raymond-Harutyun 64.
Kasapyan, Zora 1 70n Kemah (Taranağ) 1 , 228, 69n, 292n
Kasımpaşa 23, 30, 1 26 297, 299 Khağdik (Haltiler) 299
Kasman (\:ıkz. Kesme köyü) Kemaliye (bkz. Eğin) Khalipyan Mektebi
Kaspar 149 Kemalpaşazade 243 (Feodosya) 240
Kaspar 168 Kennet, Barrington 54 Kharpert (bkz. Harput)
Kastamonu 222, 258, 259 Kepekliyan-Dionyan, Kherkhan köyü (Karabağ)
Kastro (Dr. ) 53 Madeleine 222 285, 286
Katip Çelebi 233, 243, Keraganutyun l.Mineren Klurad Hokegan 66
249, 250, 296, 299, Lezvi 87 Khızu (Hızu) 297
302n Keresteciyan, Bedros Khizan (bkz. Hizan)
"Katledilen Zeybek" 2 1 5 (Efendi ) 276, 305 Khlat (bkz. Ahlat)

350
Khor Virab (Ennenistan) Kocaeli 270 Köçeyan, Hovsep 205
303n "Kocaeli" 162 Köçeyan, Lusi 205
"Khorodik" 1 1 2 Kocamustafapaşa 3 1 1 n Köçeyan, Nektar 205
Khost Kışla 283 Koçak, Cemil 226 Kömürcan ( Kömürciyan),
Khoşavank (bkz. Koçhisar 22, 298 Krikor 24, 59, 60, 62,
Khucvan) Koçu, Reşad Ekrem 107n, 109
Khoy (İran) 302n 1 24n, 1 26n- 133n, 197n, Kömürciyan ailesi 12, 18
Khozıntsik (Domuzcular) 2 1 2n, 287, 325 "Kömürciyan Ailesinin
köyü (Erzincan). 302 Kod Nişan 1 50 Şeceresi" 13
Khucvan (Khoşavank) 297 Kofrun Kışlası 284, 285 Kömürciyan
Khul; Hovhannes ( Patrik) Ko�an Korosu 43 ( Carbognano ),
63 Kohanam Dağı 300, 301 Antoinette-Maria 14
Kıbrıs 7 1 , 165, 254 Komnenos Hanedanı 1 6 1 Kömürciyan
Kıği (Geği) 297 Komnenos, David (kral) (Carbognano), Antonio
"Kılıçla Dans Eden 254 ( Andon) 2, 14, 1 8
Zeybek" 208 Komnenos (Komyanos) , Kömürciyan
Kınalıada 59 Foti (Kalfa) 14, 1 55 , (Carbognano), Bedros
Kınar Haygagan 108 1 5 5n, 1 56, 1 5 7, 1 60, (Pietro) 2, 8, 1 0, 13, 1 8
Kırbani Daretsuys 17Zn, 290 1 6 1 , 161n Kömürciyan
Konstantin (Bizans (Carbognano), Boğos
Kırbani Oraısuyıs 2 lZn
hükümdarı) 252 ( Paolo) 2, 10, 13, 14, 18
Kırım 230, 239, 246, 260,
Konstantin (Büyük) 253 Kömürciyan
269
(Carbognano), Elena 1 4,
Kırım Harbi 47 Konstantin (ressam) 1 78,
18
Kınnızyan, Hovsep 1 80
Kömürciyan
(Rahip) 87 Konstantiniye Tarihi 250
( Carbognano ),
Kırşehir 1 1 5 Konya 164, 229, 278
Hıripsime (Elena-Maria)
Kışla köyü (Tekirdağ) 229 Konyalı, İbrahim Hakkı
14, 1 8
Kızılağaç-odusu 295 1 50
Kömürciyan
Kızılay Hanı 281 Kordz Ga Kordzog Çiga (Carbognano), Giovanni
Kızılhaç 52, 53 223n
( Hovhannes) 2, 14,'18
Kızıltoprak 205 Korfu Adası 253 Kömürciyan
Kidagan Darekirk 1 7n, 46n Korşennat, İbrahim Bek (Carbognano), Giuliana
Kilikya 293, 328 284 (Hulyane) 14, 1 8
Kilikya Ermeni Krallığı Kosova 58, 61 Kömürciyan
1 73, 298, 328 Kosyan, Hagop (Rahip) (Carbognano), Guiseppe
Kios (bkz. Sakız) 3 1 6, 3 16n ( Hovsep) 2, 14, 18
Kir Yennadios (Patrik) 254 Koşuyolu 1 26 Kömürciyan
Kiragosyan, Amelya 87n Koylu Hisar (Koyunlu (Carbognano), Roza 1 4,
Kirillos V (Patrik) 1 54 Hisar) 298 18
Kirk Usutsmants Vasın Koz, M. Sabri 248, 287n Kömürciyan, Ağavni 2, 18
Parvok Genısata�arelo, Kozan (bkz. Sis) Kömürciyan, Ampagum/
Vor Goçi Kadon 66 Kozmadis, Thomas 3 19 Krikoris 3-5, 18, 230
Kitab Hikaye-i Cihangir "ı<ozmas Komidas Kömürciyan, Aşkhen 2, 1 8
lskender Zülkameyn 6 , Carbognano· Kömürciyan, Eremya
232 Kömürciyan" l 6n Çelebi IX, 1 -6, 8, Sn, 9,
Kitab-ı Mukaddes 1 64, 1 74 Köçeoğlu, Krikor 205, 2 1 0 16n, 18, 18n, 1 9 , 34n,
Kitab-ı Mukadd.es 'in Ahd-ı Köçeyan Kertasdanı 2 l 2n 63, 69n, 9 1 , 94n, 95,
Cedidi 6 Köçeyan, Hovhannes 205 1 50, 1 66n- l 7Zn, 1 67-

351
1 70, 1 74, 183n, 184n, Kömürciyan, Yeranik Kuran 269, 274n, 285
198, 228, 229, 231 -234; (İrene) 2, 1 8 Kurban Bayramı 99
237, 238n, 242, 257, Königsberg 1 83 Kurdakul, Necdet 4 7
263, 266n, 327 Köpek Kalesi 294 Kurdoğlu Mezarlığı (Bursa)
Kömürciyan, Gomidas Köseyan, Varujan 46n 310
(Rahip) 1 , 9-1 1 , 1 3 , 1 5 , Kreiser, Klaus 226 Kure (bkz. Govara)
18, 64, 67, 1 75 , 327 Krikor Agaıon l 70n Kuruçeşme 2 1
Kömürciyan, Hıripsime 2 , Krikor Bali (Kalfa) 1 57, Kusun 298
18 158 Kuşadası 94
Kömürciyan, Horen 2, 18 Krikor Çelebi 167 Kut, Günay 226
Kömürciyan, Hovhannes Krikor (Efendi) 48 Kut, Turgut 84, 1 10, 226
(Jean de Carbognano) 2, Krikor (Kalfa) 169 Kutay, Cemal 2 77
9- 1 1 , 18 Krikor (Kayserili, "Kuyudan Su Çeken
Kömürciyan, Hovsep 4, Vartabed, Patrik) 198 Kadın" 1 95
18, 230 Krikor (Kemahlı, Rahip) Kuyumciyan ailesi 25ln
Kömürciyan, Huğita l , 1 8 63, 69n, 1 66, 1 66n, Kuyumciyan yev
Kömürciyan, Huğita 3, 1 8 , 1 69n Tıngıryan Kenasdannerı
228, 229 Krikor (Tokat Misyoneri, 25ln
Kömürciyan, Huri 2, 18 Rahip) 1 5 Kuyumciyan, Haçadur
Kömürciyan, Kayane 2, 1 8 Krikor (Zakarya Kalfa'nın (Der, Hacı Sebuh) 98
Kömürciyan, Kozmas babası) 1 7 1 Kuyumciyan, Yermok 98
Gomidas Krikoris (Rahip) 230 Kuzguncuk 1 37, 138, 1 40-
(Cosimo Comidas de Krikoryan, Boğos ( Patrik, 142, 1 46, 1 67
Carbognano) IX, 2, 9, Başpiskopos) 2 1 Kuziçan 297
9n, 1 1 - 16, 18, 68, 1 75 Krikoryan, Krikor (Dr.) Küçük Ermenistan 297,
Kömürciyan, Mağakya 4, 292 298
18, 1 74, 231 Kriloff, lvan 240 Küçük Teferic 3 10
Kömürciyan, Mardiros/ Kronoloji (Gilanents) 95 "Küçük Venüs" 44
Kevork 1 , 18 Kruşevaç (Alacahisar) 274 Küçük Vezir Hanı (lzmir)
Kömürciyan, Maryane 2, "Kudas-ı Şerif Ayini" 43 315
18 Küçükçekmece 1 26
Kudüs 2-4, 7, Sn, 20, 2 1 ,
Kömürciyan, Nahabed l , 34n, 35n, 47, 58, 69n, Küçüksu Kasrı 1 26
2, 1 8, 228 70n, 92, 1 1 5, 134, 144, Külliyaı-ı Kavanin 5 7n,
Kömürciyan, Nahabed 2, 1 66, 166n, 1 67n, 1 68, 60
18 169, 169n- 1 7 l n, 1 74, Külliyaı-ı Kavanin-i Cedide
Kömürciyan, Mardiros 183n, 1 84n, 2 16, 228- 60
(Papaz) 1 , 2, 18, 228, 23 1 , 238n, 262, 327 Kültür Bakanlığı 42n,
229 Kudüs Ermeni Patrikhanesi 1 23n
Kömürciyan, Mari (doğuşu 4-8, Sn, 30, 34n, 39, 66, Küpelyan, Ambrosios
Komnena) 1 4 6 7 , 70n, 89, 1 1 5, 141 , (Rahip) 3 18
Kömürciyan, Sarkis 1 , 18, 166, 168n, 1 73, 1 76, Küperli Hanı (lzmir)
228 183n, 232 314
Kömürciyan, Sofya 2, 1 8 Kulis 97, 1 1 2, 2 1 2n, 278n, Kürkçü Hanı 1 1 1
Kömürciyan, Soğome 2, 18 280n Kürkman, Garo 3 7, 1 2 1 ,
Kömürciyan, Soğome 3, 4, Kumbaracı Yokuşu 62 183, 1 96, 206
18, 231 Kumkapı 7, 32, 76, 77, 9 1 , Kürtçe 233, 299, 301 ,
Kömürciyan, Tartipça 2 , 9 7 , 108, 109, 1 47, 1 74, 302n
18 203 Kütahya 73

352
L Latin Mezarlığı (Taksim) Levni (ressam) 181
l'Architecture Ouomane 2 1 0 12 Levon VIII 328
L'lsle-Adam, Williers de Latin misyonerler 65 Levonyan Ermeni Katolik
263 Latince 13, 65-67, 72, 75, Ruhban lvıektebi
L'indicateur Oııoman, 78, 79, 84, 86, 87, 250, (Roma) 83
Annuaire-Almanac du 254, 255, 322, 324, 326 Lewis, Bemard 226
Commerce et de Layard, Henry (Sir) 186 "Leylek ve Çaylak" 2 1 5
l 'lndusırie 2 l 2n Lazaris, Murad (Hacı) 66 Lezvoz (bkz. Midilli)
La Flewe Dengue 55 Lazaryan (Lazarev) Lıcetsi 105
La Gazeıte de Cologne 291 Enstitüsü 47 "L'lnstitut vaccinogene" 52
La Grande Encyclopedie Lazistan (Lazeli) 258 Life in Asiaıic Turkey.
252, 253, 328 "Le Chevalier Cosimo A }oumal of Trat1el in
"La Guzla" 2 1 5 Comidas de Cilicia (Pedias and
La Haye 27 Carbognano" 16n Trachaea, lsauria, and
"La prostitution a Le Coup de Telephone 25 Parıs of Lycaonia and
Constantinople" 52 Le Tumulus de Nemroud Cappadocia) 295n
La Sociere Armenienne Dag/ı 208 Likos 303n
Contemporaine 290 Leblebici Horhor Ata 100, Lim Adası (Van) 19
La Societe Genevoise 102, 1 1 2 Liszt, Franz 135
d'Utilite Publixue 52 Leiden 1 65 Livomo 4, 1 74, 323
"La thoracentese" 52 Lemnos 256 Lizbon 39
La Transcaucasie et la Leon XIII (Papa) 83, 87 Londra 28, 39, 40, 48,
Peninsule d'Apcheron Les Amıbıiens dans 1 59n, 160, 1 77, 182,
38 l'Empire Oııoman 292n 25 1 , 276, 290, 295n
La Turquie a l'Exposition Les cosıumes populaires de la Londra Elçiliği 39
Uniwrselle de 1 867 2 1 3 Turquie en 1 873 2 1 0 "Lord Byron'un Rüyası"
La Turquie Moderne 25 Les Finances de l'Empire 202
La Turquie Modeme Oııoman et les Financiers Los Angeles 99, 1 83n
Matbaası 25 de Consıancinople 69 Louis XIV 65 , 3 1 5
La Vie a Milan 45 Les Maiıres !'Arı Ancien des Louis-le-Grand Koleji
Labbe (ressam) 2 1 5 Armeniens 1 84n ( Paris) 65
Laleli Camii 1 60 Les peintres du Bosphore au Louvre Müzesi 1 86, 187
Lambron Kalesi 285n dix-huicibne siecle 1 75 Lozan Konferansı 28
Langa (Vlanga) 2, 166, Les peintres du Bosphore au Lucci, D. Antonio 1 3
228, 229 XVllle siecle 16n Ludovikos il 263
Lapçinciyan, Teotoros Les six Voyages de } . B. Lusanıgarçuıyun 221
(Teotik) X, 55, 56, 1 1 1 , Tat1emier en Turquie , en Lusararyan ailesi 1 1 4
1 24, 1 25 , 1 72n, 2 1 2n, Perse et aux lndes 3 16n Lusararyan, Boğos (Hacı)
292 Leıteraıura Turchesca deU' 1 14
Larende 164 Abaıo Giambaıcisıa Lusararyan, Boğos 1 1 5
Larousse du XXe siecle Toderini 183, 184n Lusararyan, Dikranuhi
266n Leııres de M. l'Abbe (doğuşu Zambakciyan)
Latifi 133 Dominique Sestini l 7n 1 19, 1 22
Latin 321 Lettres sur La Turquie 289, Lusararyan, Dikranuhi
Latin harfleri 86, 225, 248, 292n (Hacı) 1 1 8
318 Leval (Madam) 206 Lusararyan, Diruhi (doğuşu
Latin Mezarlığı (Feriköy) Leval (mühendis) 54 Şekerciyan) 122
12, 2 1 7 Levantenler 221 Lusararyan, Garbis 1 19

3 53
Lusararyan, Hagop l l 5 Mahmud il Türbesi 1 26 Manas, Gadarine l 76
Lusararyan, Harutyun 122 Mahmud (Minnetoğlu, Manas, Greguar 43
Lusararyan, Mardiros Bey) 258 Manas, J. D. l 7 7
(Hacı, Efendi, Ağa) 1 1 4, Mahmud (Paşa) 245, 246, Manas, Jozef 43
1 1 6- 1 18, 1 2 1 , 1 22, 280, 258-260, 267-274, 275n Manas, Kaspar 43
324 Mahmud Paşa Camii 272 Manas, Mıgırdiç 43
Lusararyan (Gümüşcü), Mahmutpaşa l l l Manas, Manase 43, l 75-
Artin (Hacı) 1 20 Mahrukt, Cem 200 l 78, 1 82, 1 83
Lusaşavig 134 "Mahruktzade Cafer Bey'in Manas, Rafayel (Rapayel,
Lusya (Hanım) 1 26 Portresi" 200 Diratsu, ressam) 42-44,
Lutft 233 "Mahşer Günü" 44, 3 16 46n, l 73, l 73n, 1 75- 183
Lutf'ı ( Paşa) 242 Majak 221 Manas, Rupen (Rubens
Luys 1 66n, 1 88, 190 Makar (Kalfa) 125 Manasse) 39, 42, 44,
Lübnan 100 Makedonya'dan Orta 205, 206, 221
Lüksemburg 214 Asya'ya Enver Paşa 282n Manas, Sebuh 43, 45
Lycee Louis-le-Grand Makriköy (bkz. Bakırköy) Manas, Sırapyon 45 , 105
(Paris) 5 1 Makruhyan Mektebi Manas, Zenop 42-45, 205
Lyon Tatan 101 , 102 ( Beşiktaş) 202, 207, "Manasnerı, Hay
Lyon Üniversitesi 85 209, 2 1 1 Nıgariçneru
Malatya (Malatiye) 298 Harısdutyun mı" 45n
M Malatyan, Kalust 222 "Manasneru Goğme Nıgar-
M. S. Papazian Freres Malazgirt (Manazkert) 297 vadz Gayseragan
Fotoğrafhanesi 221 "Malborough Şarkısı" 2 l 5 Gentanakimer Topkapui
Maarif Nezareti 203 Malcom, Vartan 290, 292n Tankaranin Meç" l 7n,
Macaristan 258, 262n, 264 Maling 304 45n, 46n
Macarlar (Engeroslar, Malkhasyants, A. 1 13 Manastır (şehir) 267, 268,
Unguruslar) 258-26 1 , Malta 2 16, 3 1 3 274
263, 264 Malta Korsanları 1O1 Manavyan, Vahram 200
Mackhel 297 Maltepe 257 Manazkert (bkz. Malazgirt)
Maçka (Maçuka) 299 Maltepe Hastanesi ( lscan- 297
Maçka Kışlası 1 26 bul) 1 19 Manguni, Vahram
Maçka Mezarlığı 199 Malumat 62 ( Başpiskopos) 304-306,
Madam Uyuyor 1O1 Mamoulian, Rupen 3lln
Maden (Meton) 322 (Rupen Mamulyan) 99 Manır Usmunk
"Madonna" 187 Mamboury, Emest 1 25 , Kıisdoneagan Havado 49
Madras (Hindistan) 56 152 Mansur ( Halepli) 1 30
Magar (Kalfa) 1 52 Mamruan (bkz. Narman) Mantaşof 38
Mağak-Theopilyants, Mamulyan, Verkine 99 Mantaşyants, Aleksandr 38
Matteos 16n Mamuryan, Matteos 325 Mantegna, Andrea 1 85
Mağakyan 104-106 Manandyan, Hagop 252 Mantegna, N ikolosia
Mahmud 1 44, 90, 102, Manas ailesi IX, 42, 43, l 76 (doğuşu Bellini) 1 85
1 24, 1 52, 1 76, 1 77 , 1 8 1 , Manas, Aleksandr (Aleko) Manuel (mimar) 163
243, 244, 249 42 Manuel il 253
Mahmud il 2 1 , 44, 45, Manas, Aleksi 42 Manuelyan, Hagop 1 4 l
138, 139, 142- 1 44, 160, Manas, Antaram l 78-180 Manuelyan, Pırapyon
1 8 1 , 182, 244, 245, 249, Manas, Antuan 42, 43 (doğuşu Serveryan) 1 4 1
250 Manas, Boğos 42 Manuelyan, Vahan (Dr.,
Mahmud il Bendi l 26 Manas, Edgar 42, 43 Paşa) 1 4 1

354
Manugneru Arotçabahutyun Masis (dağ) 3 1 8 Mehmed (Karamani,
51 Masis 139, 184n N işancı, Paşa) 249
Manuk (Tütüncü) 1 75 Masnagan Badmutyun Hay Mehmed (Rumeli
Manuk (değirmenci, Ağa) Medtadunneru 16n, 34n, Beylerbeyi, Paşa) 259
104 129, 1 54n, 166n Mehmed Ali (Hıdiv, Paşa)
Manukyan ailesi 1 14 Masyats Agami 139, 240 76, 77
Manukyan, Senekerim Matosyan, Dikran 98 Mehmed Besim ( Paşa) 44
105, 106 Matosyan, Satenik 98 Mehmed Elmas ( Paşa) 249
Manya Mağaraları 301 Matteos (Tıbir) 67, 252 Mehmed Rasim (Dr., Paşa)
Mantume-i Efkar 198 Matteos (Urfalı) 95, 296 189
Maraş (Germanik) 1 24, Matteosyan 106 Mehmed Rüşdü ( Paşa) 53
22 1 , 294, 295, 298 Matteosyan, Hayk-Baronik Mehmed Tahir (Ağa) 148,
Marchocy, Janetin 3 14 (Dr.) 56 161
Marcus Avrelius (Roma Mattini, Girolamo 185 Mehmet ( Bey) 281
İmparatoru) 3 1 2 Maviyan, Krikor (Ağa) Mehteryan, Krikor 1 09
Mardikyan, Diran 30 311 Mekteb-i Sanayi 47, 6 1 ,
Mardikyan, Mihran 205 Mayis yev Hunis Sıı·pazan 204
Mardin (Merdin) 298 yev Orhniyal Amisnen Mekteb-i Tıbbiye-i Şahane
Mardiros (Arapgirli, 87 53, 54, 62, 198, 209
Başsargavak) 1 46 Mayr Tıvan Mıkhiıaryanıs Melek (Eferdi) 243
Mardiros (Kefeli, Patrik, Venedıgo i Surp Ôazar Meles Nehri 3 1 3
Piskopos) 3, 7 , 229 16n Melidosyan, Krikor 39
Margos (minyatürist, Mayr Tsuısag Tzerakrats Melkisetek ( Balatlı, Tıbir)
mimar) 1 74 Sırpoıs Hagopyanıs 70n, 252, 256
Margosyan (Dr.) 53, 56 168n, 1 83n Melkon (Melkum, Han)
Margosyan, Krikor 4 7, 49 Mecidiye Kasrı 126 250, 251
Maritsa 1 50, 165 Mecitözü (Mecidözi) 298 Melkonyan, lstepannos
1Mari-Nıvart 98, 106 Mecmua-i Mukarrerat-ı ( Başpiskopos) 9, 10, 1 3 ,
Mark, Hayganuş 190 Temyivyye 60 1 53, 325, 326n, 327,
Markaryan, Krikor 262 Mecruhin ve Zuafa-i 328
Marko (Paşa) 53 Askeriyeye İmdad ve Melkonyan, Mıgırdiç 1 99,
Marmara 13, 16n, 38, 46n, Muavenet Cemiyeti 53 206, 2 1 1
62, 7 1 , 74. 85, 1 36, Medine 273 Melkonyan, Nigoğos ( Ağa,
145n, 1 70n, 1 7 l n Meğabard, Hagop X Topkapılı) 1 1 1
Marmara adaları 229 Mehemmed Halife 243 Melkuments, H. 250
Marmara Denizi 14 Mehemmed Rauf 158 Melkumyan, Arşag 286
Marsili, Lodovico (Luigi) Mehmed 1 164, 2 1 5 , 244, Melkumyan (Melkumov),
Ferdinando (Kont) 231 249 Hagop 282-286, 282n
Marsilya 6, 200, 323 Mehmed i l X, 59, 60, 1 23, Melling 226
Marta (Tütüncü Manuk'un 185-187, 194, 226, 244· Menasi (bkz. Manase)
kızı) 1 75 246, 249, 252-254, 256- Mençikof, Aleksandr
Martayan (Dilaçar), Hagop 26 1 , 26ln, 267, 269- Sergieviç 47
16n, 1 7 l n, 74 273, 275n Meneguzzer, Mafalda
Maryam (Kayserili Mehmed ili 1 24, 1 69, 242, (doğuşu Zonaro) 190,
Parseğ'in zevcesi ) 1 76 244 194, 196
Maryam (Hatun) 23 Mehmed iV 244 "Menue Valsi" 43
Masi ( Padova) 1 89 Mehmed V 28 Mer Dareısuyısı 26
Masini, Girolaıno 207 Mehmed ( Hafız) 160 Mercan Suyu 301

355
Meryem Ana (Surp Mıkhitarisder (Viyana) 5, Minas (Kalfa) 1 25
Asdvadzadzin) 33, 87, 6, 136, 1 68, 205 , 2 5 1 Minas (Papaz) 169
87n, 1 74, 1 75 , 204 Mıkhitaryan Mektebi 201 Minasipyan (Minasipoğlu) ,
"Meryem Ana· ile Mıkhlayim, Kevork 65 Bedros (Diratsu Pogas)
Kucağında Hazreti İsa" Mınakyan, Aram 98 75
209 Mınakyan, Arşag 103 Minasipyan, Bedros
Meryemkuli 105 Mınakyan, Azniv 98-101 ( Papaz) 76
Merza Melkum Mınakyan, İmasduhi 105 Minasipyan, Serovpe 75,
(bkz. Melkon rlan) Mınakyan, Mardiros IX, 76
Mesih 261 98, 99, 103- 106, 1 1 1 , Mirasyediyan 105
Mesrob Maşdots 1 13 Misailidis, Evangelinos
Kütüphanesi 5, 6, 232, Mındikyan, Tateos 1 18 227, 290
233 Mırmıryan, Harutyun 16, Misak (Efendi) 207
Mesrobyan Mektebi 16n, 1 7n, 2 1 , 26, 34n, Misakyan, Hagopyan
(Gedikpaşa) 209 35n, 98, 101 , 1 23n, 1 24, (Ağa) 23
Mesrobyan Mektebi 1 29, 152, 1 54n, 166n, Misakyan, Misak 1 23
(İzmir) 47 2 1 2n Misakyan, Vartan 146
Messina 2, 1 4 Mısır 45 , 7 2 , 76, 77, 98, Misis 293
Mevlevihane 229 1 0 1 , 1 43, 208, 2 1 4, 257 Miyasnikyan Kütüphanesi
Mezburyan Mektebi 108, Mısırlıyan, Hapet 109 (Erivan) 232
200 Mısırlıyan, Vasiluhi 109 Mnia ton Pro Emu 1 54
Mezburyan, Arto (Dr.) 50- Mıtkhali (Arakel Kalfa'nın Modon (Methon) 326
52, 54-56, 58, 62, 76, annesi) 166 Moğol Tarihi 95
77, 8ln, 85, 87, 145n, Miapank yev Ayıseluk Hay Moğolca 1 50
2 10, 2 1 2n, 2 13, 220 Yerusatemi 35n, 1 7 ln Mohatz ( Mohaç) 263
Mezburyan, Harvart 1 46
Miaser, O. 206 Mohrenheim, Hovhannes
Mezburyan, Nerses (Dr.)
Midhat ( Paşa) 50, 1 23 10, 1 3
50
Midilli (Lezvoz) 254, 259 Moldavya 239
Mezmurlar 232
Miftalı-ı Kavanin-i Moliere, Jean-Baptiste 5 1 ,
Mezopotamya 263
Osmaniye 60 102
Mıdzpin (bkz. Nusaybin)
·

Mihail (Suriyeli) 323 Molla Gürani 269, 274n


"Mıgırdiç Hırimyan
Mihrani 297 Molla İdris 242
Gatoğigos'un Portresi"
Mihri (Hanım) 1 89 Monsieur de Pourceaugrıac
204
Mikayel 165 102
Mıgırdiçyan, Kapriyel 1 13
Mikayelyan, Simon 1 04 "Montani ve Barborini
Mihrtadyants, Tateos 66
Mikhail (Süryani) 95 Tarafından Çizilen,
Mıkhitar (Başrahip) 1 53,
Milano 44, 1 87, 196n, 205 İstanbul Abidelerinin
32 1 , 322, 326n, 327
Milano Sergisi 189 Planları, Kesitleri ve
Mıkhitar 327
Milliyet 100, 3 1 7 Cephe Projeleri" 2 1 7
Mıkhitarisder 76, 104,
"Mimar Sinan'ın Aslı Montani, Pierre 210, 2 1 5 -
153, 2 1 1 , 239, 247, 276,
Hakkında" l 49n 217
3 2 1 , 326
"Mimar Sinan'ın Kökeni Monte Kristo 101
Mıkhitarisder (Venedik) 6,
9, 10, 13, 1 7n, 33, 73- Neden Tartışılır?" 149n Monteverde 207
78, 80, 1 50, 1 52, 167, "Mimari Proje, Mezar" 2 1 7 Moncreal 169n, 282
184n, 205, 207, 227, Minas (Amidli, Mooij , Martin 224
23 1 , 232, 240, 247, 248, Başpiskopos) 7, 166, Mora 258, 259, 261
257, 293, 296, 3 1 5 , 3 1 7 . 1 70, 1 74 Mordtmann, Andreas
323, 324, 327 Minas (Amira) 147 David (Dr. ) 5 "l

356
Moskova 27, 47, 286 Musi (Şapçı) 20 N
Mott (General) 54 Mustafa 1 244 "Nadir Şah Tarihi" 95
Mout, Nicolette 226 Mustafa il 244, 249, 257, Naj!amat-ı Osmaniye 1 10
Movses ( Horenli) 240, 259 Nahabed 228
303n, 323 Mustafa lII 44, 1 53, 1 54n, Nahabed 1 (Gatoğigos)
Movses (Kağangaydualı) 95 1 5 7, 1 77, 1 8 1 , 244, 249 1 74
Moynier, Gustave 52, 53 Mustafa iV 245, 249 Nahçıvan 1 1 4, 3 1 8
Mozart 107 Mustafa Çelebi 260 Nahya (Nahin) 297
"Mozayikler" 2 1 6 Mustafa (Efendi) 1 48 Naile (Hanım) 208
Moziyan (Mozyan) 221 Mustafa (Kazancı, Hacı) 20 "Naima" 243
Muallimler Mecmuası 3 2 1 , Mustafa (Paşa) 3 1 4 Nakkaşcizade, Avedik
321n Mustafa (şehzade) 245 (Hacı, Ağa) 89
Muayede Kasrı 1 26 Mustafa Nuri (Paşa) 160, Nakkaşyan, Mihran
Muayede Salonu 161n (Efendi) 89, 325
(Dolmabahçe Sarayı) Musul 2 1 6 Nalbantyan, Yervant
1 26 Muş 230, 297 222
Muhammed (Hz.) 285 "Muzaffer Venüs" 208 Nalıncı Mescidi 164
Muharrem (Efendi) 61 Mü'minzade Seyyid Nalyan, Hagop ( Patrik)
"Muharremin Onu" 1 89 Ahmed Hasib (Efendi) 37, 65-67, 1 76, 184n
Muhiyeddin Cemali 242 226 Nalyan, Takvor IX, 98,
"Mukaddes Haç'ın Mübarek (ressam) 2 1 6 1 00- 1 02
Mucizesi" 1 86 Müdevvenat-ı Kanuniye Napoli 10-14, 1 6n, 52,
Mukaddes Kitap 267, 268 58 189, 3 15
Muncusun (bkz. Müfarğin 297 "Napoli'nin
Derevank) Mühendisyan, Hovhannes Ayakkabıcıları" 189
Mundy (Dr., Baron) 54 49 "Napolili Kadın Terziler"
Murad 1 244, 249 Mülki Tıbbiye Meclisi 53 189
Murad il 244, 249, 252, Müller-Wiener, Wolfgang Naregyan Ermeni Okulu
253, 258, 267-269, 273, 226 204
274, 275n Müminzadeler (firma) 281 Narlıkapı 200
Murad lil 244, 249 . Münadi-i Erci:yas 1 98 Narman (Nariman,
Murad iV 244 Müneccimbaşı (Ahmed Mamruan) 297
Murad (Has, Rumeli Dede) 233 "Nasreddin Hoca'nın
Beylerbeyi) 259, 260 Münif (Paşa) 224 Kişiliğini ve Fıkralarını
Murad Rapaelyan Mektebi Münih 5, 203, 232 Yorumlama Denemeleri
(Venedik) 42, 2 1 1 "Müslüman Bir Dilenci" Üzerine" 225
Muradcan 3 1 6n 200 Nasuh ( Paşa) 249
Muradof (sarraO 2 1 1 Müslümanlar 1 40, 146, Nasuhpaşazade 243
Muradyan Mektebi (Paris) 148, 153, 165, 275n, Natanyan, Bedros 264
42, 5 1 , 205, 239, 250, 284, 285, 294, 3 1 2 Natanyan, Margos 263
276 Müslümanlık 292 National Gallery of Art
Muradyan, Apraham 49 Mütareke dönemi 54, 276, (Washington ) 262
Muradyan, l. 282 280 "Natürmorr" 201 , 2 1 5
Muradyan, S . 232 Müteferrika 228, 228n, Naum (Efendi) 104, 105
Musa (Efendi) 1 1 6 247n Navrer (Narver) köyü
Musa (Kalfa) 168, 169 "Müverrih Vardan, Türk (Eğin) 2
tv' ..ısavver (ressam) 1 71 Fütuhatı Tarihi (889- Nazlı ( Arakel Kalfa'nın
Museviler 256, 3 1 3, 325 1 269)" 95 kızı) 166

357
Nazlı (Düğünci Kalfa'nın Nım� Arevelyan Misdik Noradunkyan, Bağdasar-
kızı) 149, 1 68 Pano.sdegd�an gam Keğam 26
Nazlıyan, Hagop(ik) 1 16, Füzuli Megnapanv� 8 7 Noradunkyan, Bedros 23
1 20 Nıvak Osmanyan 108 Noradunkyan, Boğos 22
Nazlıyan, Toros (Dr. ) 1 19, Nice 325 Noradunkyan, Diran 3 1
280, 324 Niğde 298 Noradunkyan, Donik 3 1 ,
Nazmizade 243 Nikol (Piskopos) 240 32
"Nedime" 44 Nikol Piskopos yev Noradunkyan, Dzağik 3 1
Nemrut Dağı 208 Badmutyun Tamin Noradunkyan, Gadarine 23
Nepisyants, Bağdasar 241 Haygaı;ants Leha.stani i Noradunkyan, Gadarine·
Nepisyants, lstepannos 241 Katolikutyun 240 Satenik 26
Nerpog i Badiv Anvan Niksar 298 Noradunkyan, Garabed 23
Amenorhniyal Gwin Ninova 3 1 l n Noradunkyan, Garabed-
Mariamu 87 Nine (Nize) köyü Muşeğ 26
Nerses l (Gatoğigos) 303n (Kayseri) 1 24, 152, 1 7 1
Noradunkyan, Gülvan 3 1
Niş 274
Nerses l l (Gatoğigos) 324 Noradunkyan, Hagop 23,
Nişan 1 65
N erses l l l (İşkhants i, 24
Nişanyan, Mesrob
Gatoğigos) 163 Noradunkyan,
( Başpiskopos, Patrik)
Nerses (Şınorhali, Hampartzum 26
2-4, Sn, 23 1 , 327
Başpatrik) 230 Noradunkyan, Harutyun
Nizamname-i Millet·i
Nerses Hayrabed (Artin, Amira) 20-23,
Emıeniyan 48
(Diranaşen) Manastırı 33
Nizamü'l-Mülk 251
(Erzincan) 301 Noradunkyan, Harutyun
Nize (bkz. Nine)
Nerses Şuşanyan Mektebi 23, 24
Noel 99
( Bahçecik) 94 Noradunkyan, Harutyun
Nor Lur 84, 197n, 2 1 2n
Ne·rsesyan Fotoğrafhanesi 31
Nor Nakhiçevan 240
222 Noradunkyan, Harutyun ll
Nor Park.irk Haygazyan
Nersesyan Mektebi 23
Leı;vi 240
(Hasköy) 5 1 , 58, 62, Noradunkyan, Hayk 32
Nor Tıbrots Mektebi 201
104, 108 Noradunkyan, Hayots 3 1
Nor Yerker 108
Nersesyan-Yermonyan Noradunkyan, Hıripsime
(Noradunkyan),
Mektebi 146, 202 32
Nor(a)dunk 19, 20
Nersoyan, Diran Noradunkyan, Horen 32
Noradunkyan (Nizamyan),
(Başpiskopos, Patrik) Haçadur (Haçik) 23 Noradunkyan, Hovhannes
318 31
Noradunkyan ailesi 1 9 , 20,
Nesibin (bkz. Nusaybin) 23, 32-34, 36 Noradunkyan, Hrand
Neşri 242 Noradunkyan, Aliksan 22, (Bey) 24, 25
Net.ayicü'l-Vukuaı 160, 23 Noradunkyan, lskuhi 3 1
16ln Noradunkyan, Anayis 3 1 Noradunkyan, Kapriyel IX,
"Nevabirid 258 Noradunkyan, Anna 26 19, 26-3 1 , 59
"Nevbahar" 205 Noradunkyan, Arsen Noradunkyan, Kayane 32
Nevsal-ı Ermenyan 290 Mihrtad 26 Noradunkyan, Koharik 24
New York 99, 147, 1 50, Noradurikyan, Arusyak Noradunkyan, Krikor
l 70n, 1 75 , 182, 289, (doğuşu Papazyan) 26 (Hacı) 24, 26, 3 1
292n Noradunkyan, Bağdasar Noradunkyan, Levon-
Newcomb, Harvey (Rev. ) 23-25 Mıgırdiç 26
289, 292n Noradunkyan, Bağdasar l l Noradunkyan, Lugiya
Newton, lsaac 67 24 (Lusya) 26

358
Noradunkyan, Lusaper 22 Nurkan, Hovsep (Dr. ) S3, "14. ve IS. Yüzyıl Türk
Noradunkyan, Makruhi 24 S3 Tarihine Ait Ermenice
Noradunkyan, Mangasar Nuritsa l SO, 16S Ufak Kronolojiler ve
20, 3 1 Nuruosmaniye 1 24, 209 Kolofonlar" 96
Noradunkyan, Mangik 3 l Nuruosmaniye Caddesi 1 8. Asırda lstanbul Sn,
Noradunkyan, Mardiros 32 110 1 6n, 9S, 1 S4n, 1 84n
Noradunkyan, Mari Nuruosmaniye Camii 1S2, 1 8 . YüZyıl lstanbul
(doğuşu Çobanyan) 3 l 1 54, 1 S4n, ! S6, 160, Mimarisinde Baıılıla.şma
Noradunkyan, Maryam 161 Süreci 1 S4, IS9n
(doğuşu Pişmişyan) 23 "Nuruosmaniye Camii'nin 1 8 . YüZyılın Sonunda lstan-
Noradunkyan, Maryam 3 1 Mimarı Simeon (Kalfa) bul 9n
Noradunkyan, Mıgırdiç 24 Hakkında" 161 1 7. Yü:zyı/da lsıanbul 34n,
Noradunkyan, Mikayel 24 Nuryan, Hovhannes 238n
Noradunkyan, Möhrübe (Efendi) 20, S4 Onnik 307
31 Nusaybin (Nesibin, Orakrutyun (Kömürciyan)
Noradunkyan, Nerses 2S Mıdzpin) 298 3, 4, 69n, 167, 167n,
Noradunkyan, Norad 2S Nusretiye Camii 1 26 1 69n, 1 70n, 183n, 23 1 ,
Noradunkyan, Noyemzar Nutku, Süleyman 188n 238n
22 Orakrur.yun (Nişanyan) Bn
Noradunkyan, Serovpe 32 o "Oratoryo" 43
Noradunkyan, Sımpad- Odessa 202 Oratsu)'ts 290
Garabed 26 Odyan, Boğos (Ağa) S l , Ord. Prof. lsmail Hakkı
Noradunkyan, Simeon 209 Utunçarşılı')'a Amıagan
(Simon) 2S, 26 Odyan, Haçik S l 96, 1 S9n
Noradunkyan, Simon 24 Odyan, Krikor (Efendi) S l , Orhan (Gazi) 242, 244,
Noradunkyan, Sofi 32 209 249
Noradunkyan, Takuhi 23 Odyan, Nişan S l Onnanyan, Mağakya
Noradunkyan, Tovmas 32 Odyan, Yervant 37n ( Başpiskopos, Patrik) 62,
Noradunkyan, Varvare 23 Odyan, Yevpime 209 64, 69n, 77, 8ln, 222,
Noradunkyan, Viktorya 26 Odyan-Bedrosyan, Boğos 290
Noradunkyan, Zaruhi 26, (Yazıcı) 209 Oroloğion 66
32 Of 299 Orta Asya 284-286, 3 1 8
Noradunkyan, Zenopya 23 Offenbach 101 Ortadoğu 276
Noradunkyan, Zımruht Oğullukyan, Kevork 9S, Ortaköy 24, 80, 94, 106,
(Zümrüt) 22 242 1 34, 13S, 1 4 1 , 1 47, 1 S3,
Noradunkyan, Zümrüt 23 Ohan (mimar) 163 1 S6, 1 S7, 1 7S, 2 1 6, 30S
Norikyan, Mıgırdiç Okçularbaşı l 10 Ortaköy Camii 1 26, 1 43,
(Efendi) 30 Okçularbaşı Sokak 22 l 14Sn
Norveç 4S, 2 1 4 Okhdik (bkz. Oltu) 297 Ortaylı, llber 224, 227
Notar, Pırapyon 2S2 "Okmeydanı Çayırı Ortodoks Ermeniler 66
Noy)'an Afavni 48 Manzarası" 2 1 S Ortodoks Kilisesi 66
Nubar, Boğos (Paşa) 28, 39 Oltu (Olti, Okhdik) 297 Oskan (Başpiskopos) 323
Nubaryan Kütüphanesi 64 " I S . Yüzyıla Ait Türk Oskan, Hagop 207
Nuh (Hz) 319 Mimarlık ve Oskan, Rebeka 208
Nunn, Rudolf 226 Dekorasyonlar Defteri" Oskan, Yervant (Efendi)
Nuova Antologia 189 218 199, 201 , 207, 208,
Nuri ( Bey) S4 " 1 9 Mayıs 1919 Kırk Beş 2 1 2n
Nuri, Süheylt 243 Yaşında" 277 Oskan-İpekyan, Eva 208

Zamanlar, Mekanlar, insanlar / Kevork Pamukciyan F: 24 359


Oskan-Kantar, Mari 208 "Osmanlı İstikrazları ve Paçacıyan, Sarkis 166n
Oskanyan, Haçadur 289, Abdülhamid'e İki Uyarı Padik 1 7 1
292n Mektubu" 47 Padova 43, 185, 189
Osman 1 1 76, 244, 249 Osmanb Kıyafetleri Albümü Paganizm 163
Osman il 166, 244 316 Pages d'Art Amıinien 45n,
Osman ili 44, 1 53, 1 77, "Osmanlı Kültürüne 184n, 2 1 2
1 8 1 , 244 Dışarıdan Bakmak" Pagus Dağı 3 13, 3 14
Osman Hamdi ( Bey) 207, 238n Pağeş (bkz. Bitlis)
208, 2 1 5 Osmanb Mimarlığında Pakraduni ( Bagratuni),
Osmaniye X, 293, 294 Batılılaşma Dönemi ve Arsen (Rahip) 323
Osmanlı 206, 2 10 Balyan Ailesi 1 60, 1 6 l n Pakrevant (bkz. Eleşkin)
Osmanlı(lar) l, 4-6, 26, "Osmanlı Rumelisi Tarih Palaciano (Dr.) 52
44, 47, 59, 93, 1 1 4, ve Coğrafyası" 96 Palais de Cristal Tiyatrosu
146n, 147, 1 57, 1 70, Osmanlı Sanat Sergisi 208 45
1 76, 1 77, 188, 188n, Osmanlı Sigorta Şirketi 28 Palakaşyan, Hovnan 78
189, 199, 2 1 3, 219, 225- Osmanlı-İtalyan Harbi 189 Palakyan, Baron 1 70
229, 232, 233, 244, 245, Osmanlı-Rus Harbi 54 Palakyan, Kapriyel 1 69,
249, 252, 257, 262-265, Osmanlı-Yunan Muahedesi 1 70
270, 2 7 1 , 282n, 3 1 6 28 Paleologoslar 252, 253
Osmanlı Bankası 54, 276, Osmanlıca 2 76, 2 78 "Palermo'da Rahiplerin
277 Osman-yan Yerajışducyun Gece Bekçiliği" 2 1 5
"Osmanlı Basınında Yüz 108 "Palme d'officer
Yıl Önce Bu Ay" 24n, Oşagan X
88 academique" 202
"Otobüse" 208 Palu 1 69, 297
"Osmanlı Delegelerinin
"Otoponre" 1 93 Pambukciyan, Kevork M.
Katıldığı Kongrelere Ait
Otto-Dom, Katharina 227 222
Yedi Madalya" 226
Oxford Üniversitesi 38 Pambukciyan, Loğofet 222
Osmanlı Devleti
(İmparatorluğu) 3, 19, Pambukciyan, Makarios
27, 28, 30, 39, 43, 47,
ö 222
Ölçer, Cüneyt 226 Pambukciyan, Mesya 222
52, 53, 60, 90-92, 1 12 ,
164, 1 77, 1 78, 203, 205, "Ölümünün 50. Yılında M. "Pamela" 45
2 10, 2 1 4, 2 1 8, 233, 240, Cevdet İnançalp ( 1883- Pamir Dağı 282n
241, 245, 247, 248, 249, 1935)" 32ln Pamukciyan, Kevork I X , X ,
25 1 , 26ln, 262, 284, Ömer ( Beg) 260 6n-8n, 16n - 1 8n, 36n,
289-292 Ömer ( Bey) 53 46n, 5 7n, 80n, 94n,
'"Osmanlı Döneminde Öz, Tahsin 1 48, 148n, 155, 1 1 2n, 1 23n, 1 55n, 1 66n,
Fotoğrafçılık' Eleştirisi 1 56, 1 59n, 1 6 ln, 183 168n, 1 72n, 1 84n, 1 85n,
Üzerine" 2 19n Özbayoğlu, Erendiz 9n, 1 4, 1 88n, 197n, 2 1 2n, 2 19n,
"Osmanlı Döneminde 68 239n, 245n, 278n, 280n,
İstanbul Sergilerine Özcan, Naşid 98 287n, 3 1 7n, 326n
Katılan Ermeni Özendes (Çizgen), Engin Pamukciyan, Mikayel 30,
Ressamlar" 213 2 12n, 2 19, 2 1 9n, 222, 38, 90, 1 20, 325
Osmanlı Fırkası 29 304n Pamukciyan, Nazeli-
"Osmanlı Öztuna, Yılmaz 1 10, 253 Hacıgül (doğuşu
İmparatorluğu'nun Lusararyan ) 1 1 8-120,
Uluslararası Sergilere p 1 22, 280, 286, 324
Katılımı ve Kültürel Paboudj ian, Paul 292n Pamukçular Hanı (İzmir)
Sonuçları" 2 1 3 Pace, Biagio 12, 16n, 1 7n 314

360
Pangaltı 205, 222 Paris Üniversitesi Tıp Viçenyan) 54, 55, 2 10,
Pangaltı Caddesi 208 Fakültesi 50, 5 l , 58, 93, 213
Pangaltı Ermeni Mezarlığı 141 Petain-Laval Hükümeti 39
4, 47, 65, 75, 77, 1 24, Parrnakkapı 326 Petar (kral) 24
1 52, 167, 1 7 1 , 1 79, 23 1 , Parrot, Friedrich 3 1 7 Petekrek ( Penakrak) 297
263, 264, 265 Parseğ (ressam) l 8 l Petits-Champs Belediye
Pangaltı Lisesi 94 Parseğ (Kayserili) l 76 . Bahçesi 202
Panosyan, Garabed 198 Parseğ (Sivaslı, ressam) Petrarca 85
Papadopulos, lstefan l 56, l 74. 1 77- 1 79 Philosoplıioe natüralis
161 Parseğ (Sivaslı, Diratsu) 66 prİTICİpia maıhematica 6 7
Papazoğlu Hanı 7 Parville, Leon 2 16-2 1 8 Photographie Mezak
Papazyan ( Bahçevanoğlu), Parunakyan, Krikor 47 (fotoğrafhane) 2 2 l
Kevork (Amira) 50, 1 23 Pasin 297 Photography in The
Papazyan Biraderler 220 Paskalya yonusu 3, l l 5, Ottoman Empire 1 839-
Papazyan, Baydzar (bkı. 229, 3 l l n 1 9 1 9 2 1 Zn, 2 1 9
Fasulyeciyan, Baydzar) Paşakapı 58 Pıjışgaganuıyun 78
Papazyan, Canik (Amira) PatTikhmıeler 60 Pıjişkyan, Aram 109
310 Pavnaveb 69n, 239, 292n Pıjişkyan, Minas (Rahip)
Papazyan, Haçik 220 "Pederinin Portresi" 208 95, 323, 324
Papazyan, lstepan 20, 34n Pehlevi lisanı 3 1 8 Pınagan Daretsuyts 290
Papazyan, Karekin 5 1 Peintres et Sculpteurs Pınapanutyun 67
Papazyan, Khıntir (Amira) Amuiniens 46n, 1 84n, Pına.şkharhik Pararan 35n,
1 98 197, 197n, 2 1 ln 183n, 3 19n
Papazyan, Krisdine 209 Pekarski 3 18 Pırapyon (Rafayel'in kızı)
Papazyan, Mihran 1 l l Pellico, Silvio 240 1 79, 1 80
Papazyan, Simeon ( Amira) Peloponeı 253, 254 Pıtaric köyü (Erzincan)
3 1 ln Penga (bkz. Pingyan) 301
Papazyan, Şahinar 1 98 Pensies du christianisme 240 Pierre Duchemin veya
Papazyan, Vanan 108 Pera Palas 54 YabaTICı Kız 99

Papert (bkz. Baybun) Pera Ressamları 1 873-1 908 Pilibbos 1 (Gatoğigos) 3,


Parak 167 201 , 2 1 2n 146, 229
Parbetsi, Ôazar 3 1 7 Pera Ressamlanrun Pingan (bkz. Pingyan) 36
Paris 16n, 1 7n, 27, 28, 30- Biyografileri 2 1 1 n Pingeron, M. l 7n
32, 35n, 39, 40, 42-45, Pere Lachaise Mezarlığı Pingyan köyü (Eğin) 36
45n, 5 1 , 52, 59, 62, 64, 202 Pisa 76, 77
65, 68, 69, 69n, 85-87, Pergri (bkz. Bargiri) Pişmiş, Mari 135
93, 139, 141, l 75, 1 83, Perrük 101 Pişmiş, Noyemi 1 34
1 84n, 186, 1 89, 202, Pertakrak (bkz. Petekrek) Pişmiş, Sukias 135
203-207, 209, 2 10, Peştemalciyan, Luiz 55 Pişmişents, Sarkis 134
2 1 2n, 2 14, 2 2 1 , 239, Peştemalciyan, Dikran Pişmişoğlu Sokağı
240, 247, 248, 250, 263, (Dr., Paşa) IX, 50-55, (Ortaköy) 13 5
276, 289, 290, 291 , 2 10, 2 1 3 Pişmişyan Ailesi IX, 134
292n, 304, 3 16n Peştemalciyan, Mihran 55 Pişmişyan, Harutyun 134
Paris Elçiliği 27, 39, 42, Peştemalciyan, Krikor l 34 Pişmişyan, Hovhannes
45, 205 , 2 5 1 Peştemalciyan, Sahak 5 l Çelebi (Hacı) 1 34
Paris Uluslararası Sergisi Peştemalciyan, Verjin Pişmişyan, Krikor 1 H
( 1867) 54, 203, 2 1 0, (Virginia, Verkine) Pişınişyaıı, Mlkııyrl
2 13, 2 1 4 (doğuşu Scrviçcn, ıAııılrıı ) ı 1, 1 l 1 , 1 1 1

' '"
Pişmişyan, Movses 134 Q Reşid (Paşa) 48, 49
Pişmişyan, Peruz 1 34 Quand Beyoglu s'appelaiı Reşid (Raşid) Efendi 1 10
Pişmişyan, Sukias 135 P&a 25 Revan (bkz. Erivan)
Pışmişzade, Garabed "Quartecte" 43 Revue des deux Mondes 38,
(Sarraf, Amira) 134 Querena, Luigi 207 251
Piyankocu Hanı 62 "Qui est l'Architecte Revue Medico-
Pococke, Richard 3 1 5, 316n Sinan?" 169n Pluımıaceuıique 56
Pogas (Diratsu, bkz. Rıfat ( Paşa, Hariciye
Minasipyan, Bedros) R Nazırı) 28
Pokuzyan, Zakaryan 67 Rabach 199 Rıştuni, Teotoros 3 7
Polonya(lı) 189, 222 , 240 Rabia Sultan (İskele) Rıza (ressam, Efendi) 2 1 5
Polya Adası 261 Camii ( Beylerbeyi) 148 Rıza (Paşa) 289
Polyak (Dr. ) 53 Rado (kasap) 268, 274 Rıza Paşa Yokuşu 287
Pontaniana Akademisi 1 2 Rifat ( Bey) 53
Rado, Şevket 82, 83, 267
"Portakalların Hasadı" 2 1 5 Rifat (Bey) 91, 109
Radyo orkestraları 107
Portekiz 41, 2 1 4
Rafaello 1 78, 1 8 1 , 204 Rifat (Paşa) 47, 48
Portekizce IX
Rafayel (tamburi) 1 82 Risale-i Foıograf 2 2 1
Portukal, Mikayel (Paşa)
Rafayel (bkz. Manas, Ristretto della vita e martirio
211
Rafayel) del Ser\IO di Dio D.
Poseidon 1 1 5
Raguza 3 1 5 Cosmo de Carbognano
Prens Adaları 1 3 15
Rağib Mehmed (Paşa) 249
"Prens Adaları" 43
Rameau, Jean 96 Rize (İrize, Rizion) 299
"Presence un malade opere
Rapayelyan Mektebi Rizion (bkz. Rize)
pour calcul vesical par la
(Venedik) 207, 239 Roben Kolej 276, 3 1 9
tailla bilaterale" 52
"Rappone u n cas d e gan· Rocher (cadde) 3 1
Preveze 5 8 , 5 9
grene de l'index due a la Rodos 58, 254, 257, 261-
Preziosi ( Pregiosi), Amado
morsure legere par un 263
216
Primi Principi della eleve" 52 Rodostcryi Hayerı l66n
Grammaıica Turca, ad "Rapsodie de l'Orient" 43 Rokosyan ( Başpiskopos)
uso dei Missionari Raşid ( Paşa) 2 7 86
Apostolici di "Raşid" 243 Roma 2, 4, 9, 12, 13, 1 5 ,
Costantinopoli 2, 12, 15 Rauf ( Paşa) 48 63, 83 , 84, 87n, 1 74,
"Prof. Edgar Manas" 46n Razgrad 1 1 1 184n, 189, 207, 322,
Propaganda Fide 10, 1 5 , Recollets 3 1 4 326n, 327
63, 83 Recueil d'Actes Roma Elçiliği 2 5 1
Protestan Ermeniler 2 78, lntemationaux e l'Empire Roma imparatorluğu 254,
291 , 292, 294 Oııoman 30 255
Protestanlar 1 5 , 3 1 9 Reji 134 Roma Kilisesi 63
Prusya 283 Rembrandt 39 Roma Üniversitesi
Puis VII (Papa) 1 1 Renchy (Konsolos) 207 Türkoloji Şubesi 1 83
Puliya 254 Renda, Günsel 46n, 1 76, Romalı 66
Pul.çinella 105 1 78, 180, 1 8 1 , 1 84n, Romanof madalyası 25
Pullar ve Kı:ymetli Evrak 60 2 1 2n Romanya 24, 29, 2 1 4
Purasdan Mangants 56, 246 Renoux, Charles 9, l 7n Romence IX
"Pusu kuran Zeybek" 2 1 5 Resden (Rasdyan, Der· Rosenthal, Ludwig 5, 232
Puzayan, Hagop (Rahip) Bedrosyan, Roslin, Thoros 1 73
227 Badganyants), Mikayel Rossi, Ettore 183
Pü�anıion 35n, 168n, 1 70n (Dr.) ıx, 75-90 Ruffin, Pietro Maria 1 5

362
Rum Kız Mektebi Sahakyan (tüccar) 280, "Sami, Şakir ve Subhi" 243
(Tarabya) 205 281 Samsat (Semisat, Şamşat)
Rum Kız Mektebi 210 Sahakyan Mektebi 298
Rum Patrikhanesi (Fener) (Samatya) 200 Samsun 105, 278
60, 1 54 Sahakyan-Nunyan "San Elmo'dan Pincio'ya"
Rum Protestanlar 3 19 Mektebi 203 189
Rumca 75, 1 56, 1 6 1 , 220, Sahakyan, Ha5mik 2 San Lazzaro (bkz. Surp
276 Sahatçi, Sarkis 63, 64 Ôazar)
Rumeli 255, 260, 267, 272, Saint Esprit Kilisesi San Remo 1 89, 190
274n (Beyoğlu) 2 1 1 Sanahin Manastırı IX
Rumeli Demiryolları 25 Saint Joseph Koleji 27, 82 Sanasaryan Mektebi
Rumeli Hisarı 258 "Saint Joseph'teki Müslim (Erzurum) 30, 32
Rumkale ( Hromkla) 298 Hocalarım" 287n Sanatseverler Cemiyeti 56
Rumlar 20, 30, 58, 1 38, "Saint Lorenzo Sanaır.a Banya Açılış ve
143 , 148, 1 53-1 56, 160, Giustiniano" 1 85 Osman Hamdi 2 I Zn
165 , 1 70, 1 78, 230, 260, "Saint Marc Meydanındaki Sanayi-i Nefise Mektebi
2 7 1 , 272, 307, 308, 3 13- Dini Merasim Alayı" 200-202, 207-209
3 1 5 , 325 186
Sancak Kalesi ( İzmir) 3 1 4
"Saint Marc'ın
Rus Sefarethanesi 13 7, 202 Sancakciyan, Dikran 98,
lskenderiye'cfe Vaazı"
Rusça IX, 47, 237, 240, 106
187
324 Sancıyan (Sandj ian),
Saint Mary (İngiliz mekte-
Ruslar 239, 240, 297, 3 1 8, Avedis 2, 1 83n, 232
bi, Kahire) 7 1
324 Sandison 304
Saint-Jean Şövalyeleri 262,
Rusya 29, 30, 47, 75, 137, Sangar (bkz. Sincar)
263
2 14, 240, 286n, 291 Sanskritçe 84
Saint-Louis Hastanesi
Ruzname (Oğullukyan) 95 Santa Maria Draperis
(Paris) 62
"Rüstem Paşa Camii'nin Kilisesi ( Beyoğlu) 9, 12,
Saint-Martin 124
Kapısı" 201 14
Sakaoğlu, Necdet 36, 36n
Santo Kilisesi (Padova)
Sakayan, Apraham 202,
s 1 85
203, 208
S. lstepanyan Sarafim, M. 1 10
Sakayan, Mıgırdiç 219n
Fotoğrafhanesi 1 22 Sakayan, Sarkis 9 1 Sarafyan, Sarkis (Başpisko-
Saadeddin (Efendi ) 242 pos) 1 84n
Sakız (Kios) 254, 3 1 4
Saadeddin (Şeyhülislam, Saray Sineması 107
Sakızağacı 84, 2 1 1
Efendi) 242 Sakız, Hovhannes ( Paşa) Saraybumu 1 26, 202
Sabancalıyan, Mınacsagan 1 75 "Saray-ı Hümayun
222 Sakızyan, Armenak (Bey) Muhafızlarının Kıyafet·
Sabbağyan, Boğos 1 7n, 45n, 1 75 - 1 78, !eri" 2 1 6
(Gatoğigos) 84 184n, 2 1 2n Sarell (Dr. ) 54
"Sacre Coeur de Jesus" 2 1 1 Salahaddin (Bey) 213 Sarıca ( Paşa) 258
"Sağ Elinde Bir Ok ve Sol Salıpazarı Sahilsarayı 126 Sarıkamış 285
Elinde Bir Salkım Tutan Salon de la Sociece des Sarıyer 50
Kadın" 44 Arcistes Français 203 Sarimyan, Maksud 123
"Sağ Elinde Yaylı ve Samancı, Aşil 2 l 9n, 221 , Sarkis (Beycüllahiın
Smında Tırkeşli Kadın" 222 Piskoposu) 1 5
44 Samacya 29, 64, 108, 1 48, Sarkis (Kudüslü, Hacı) 63
Sahak (Zakarya Kalfa'nın 1 67, 198, 200, 203, 207, Sarkis (Meraınetçi, Kalfa)
kardeşi) 1 7 1 2 1 2n, 305 125

3 63
Sarkis (tercüman) 63 Selanik 43, 58, 102 Serveryan, Hovhannes
"Sarkis Karakoç'un En Selanikt 243 (Amira) IX, 1 23, 125,
Büyük Yapıtı" 5 7n Selçuklular 164 1 36- 1 44
Sarkisyan, Parseğ Selevkia (bkz. Silifke) Serveryan, lstepan 1 4 1
(Vanabed) 150 Selim 1 244, 249, 262 Serveryan, Kevork 13 7
Sarkisyan, Şahin 197, Selim il 244 Serveryan, Krikor 1 4 1
197n, 1 98 Selim ili 1 5 5 , 1 8 1 , 182, Serveryan, Kristine 142
Sarraf-Hovhannesyan, 245, 249 Serveryan, Makruhi 142
Sarkis 3 1 , 44, 1 78, 184n, Selim (Mollazade, Efendi) Serveryan, Maryam 141
257 1 34 Serveryan, Nişan 142
Sarraflar Kethüdalığı 3 1 0 Selimiye Camii (Üsküdar) Serveryan, Sofi 1 42
Sarrafyan, Sarkis 14, 155-157, 1 55n, 160 Serveryan, Takuhi 141
( Başpiskopos) 8ln, 1 79, Selimiye Kışlası 126 Serveryan, Takuhi 143
1 84n Semerciyan, Hagop 222 Serveryan, Vasiluhi 1 42
Saruhan, Arakel 65, 67, Semerkant 285 Serveryan, Yeranuhi 142
70n Semisat (bkz. Samsat) Sen.ıeı 43
Saruhanyan, Karabağlı 282 Semizoğlu, Ardaşes 280 Serviçen (Matmazel,
Sassel, K. 289 Semizoğlu, Bercuhi ressam) 2 10, 213, 2 1 6
Sasun (Susan) 297 (doğuşu Nazlıyan) l n, Sestini, Domenico 1 1 , 12,
Satoli (Kardinal) 83 1 20 1 7n
Savalanyants, Dikran 2 1 , Semizoğlu, Hagop 1 20 Setbaşı Köprüsü (Bursa)
34n, 169n Sen Petersburg 202 308
Savanı Hernıes 3 1 2 Sen Piyer Hisarı (lzmir) Setenönü (Kayseri) 90
Savria ( bkz. !çel) 314 Setyan, Manuk Sisak 98
Savur 297 Sen-Sinod 68 Setyan, Nerses (Piskopos)
Sayda 208, 3 14 Senekerim (kral) 37 87n
Schiller 101 Sepetçiler Köşkü 320 Sevasdapulo (Dr.) 54
Schimmel, Annemarie 227 Serez 62 Sevaverak (bkz. Siverek)
Schröder 324 Seropyan, Agop Sevdiköy kasabası (lzmir)
Schı ben, Franz 107 ( Başpiskopos) 1 30 3 1 4'
Schuben, Gudrun 224 Seropyan, Rupen 209 Sevengil, Refik Ahmed 100
Schuben, Hans 224 Seropyan, Sırapyon 209 Sevinçli, Efdal 1 1 2
Schwarz, Klaus 1 6 1 , 262n Seropyan, Vağarşag 1 23n Sevyan, Kapriyel (Dr.,
Sebah, Paskal 2 1 9n, 221 Serpasyan (Çırpaşyan) Paşa) 5 3
Sebuh 301 209 Seyahatname ( Polonyalı
Sebuh Dağı 300 Seruc 298 Simeon) 95
"Sedef Üzerine Gravürler" Serveroğlu, Hagop 13 7 Se:ıaT BOTcia 101
216 Serveryan ailesi 137 Sığen (bkz. Siirt) 297
Sedefciyan 105 Serveryan, Anna 141 Sımpad ( Kon�estabi) 95
Sefer (Alacacı) 169 Serveryan, Apraham 141 Sırabyan, Bedros l97n,
Seferyan (tiyatrocu) 98 Serveryan, Arusyak (Arus) 215, 216
Segmanabad 299, 302n 1 42 Sırbistan 24, 27-29, 254
Seğpos (Amira, sarraO 1 3 1 Serveryan, Boğos 136, 142 Sırem Adası 260
Selamet Hanı 39 Serveryan, Diruhi (doğuşu "Sırp-Hırvat Halk
Selamiye (Selamsız) Şalciyan) 1 42 Destanlarında Üç
Mahallesi (Üsküdar) 32, Serveryan, Hagop 144 Yeniçeri Destanı" 225
33, 37, 5 1 , 1 29, 202, Serveryan, Harutyun 1 38, Sırplar 259, 262n, 263,
221 1 4 1 - 143 274

3 64
Sırpuhicsa 1 50, 165 Socieca Colombaria 1 1 "Sulcan'ın Büscü" 2 1 6
Sırvanczdiyancs, Karekin Socieca l caliana 200 Sulcanahmec 204
(Piskopos) 33, 35n Sociece Française Sulcanahmec Meydanı
Sıvacıyan, Kınar 98, 1 1 3 d'Hygiene 52 186
Sıvaciyan, Jerom 222 Sofya 166n, l 70n, 197n, Sulumanasm (bkz. Surp
Sıvaslıyan, Hagop 1 49n 2 1 6, 245 Kevork Kilisesi
SiciU-i Kavanin 60 Sofya (Hanım) 126 [Samacya))
Sicilya 13, 1 5 Soğukçeşme 62 Sunisa 298
"Sicilya Karakolu" 2 1 5 Solakzade 233, 234, 243 Suriye 2 16, 286
Sicilya Krallığı 9 "Somaki Vazolar" 2 1 6 Surp Agop Hascanesi 84,
Siged Kalesi 262n, 263 Somalyan, Sukias 85, 287n
Siin (Sığen) 32, 297 (Başpiskopos) 323 Surp Agop Kilisesi
Silifke (Selevkia) 260, 298 Sorbonne Üniversicesi 27 ( Bahçecik) 94
Silime 27 Socheby 182 Surp Amenapırgiç Kilisesi
Silivrikapı 271 Sovedagan Anıesd 2 1 2n ( Erzincan) 300
Simeon (Kalfa) 1 24, 125, Sovedagan Hayasdan 282 Surp Arakelocs Kilisesi
1 52-154, 1 56, 160, 1 6 1 Sovyeder 76, 202, 282, ( Agori köyü, Ağrı) 3 1 7
Simeon (Gacoğigos) 67, 68 284, 296, 319, 3 19n Surp Ariscakes 301
Simeon ( Polonyalı) 95 (Sovyeder Birliği) Surp Arakelocs Mekcebi
Simonof (Dr.) 2 1 1 Komünisc Parcisi 286 (Edimekapı) 1 98
Sinan (Mimar) 144, 147, Söke 94 Surp Asdvadzadzin (bkz.
149, 1 50, 164, 1 65 , 167, Söylemezoğlu, Galip Meryem Ana)
169n, l 72n, 232 Kemali 27, 35n Surp Asdvadzadzin Kilisesi
Sinanyan, Agop (Rahip) Söz 134n (Armaş) 58
77 Spon, Jacob 3 1 2 Surp Asdvadzadzin Kilisesi
Sincar (Sangar) 298 Sc. Benoic Macbaası 289 ( Bakırköy) 98, 1 19
Singer (mağaza) 207 Sc. Pecersburg Surp Asdvadzadzin Kilisesi
Sinkoc 297 Büyükelçiliği 25 (Beşikcaş) 1 4 1 , 209
Sinop 254, 258, 259 Scadfon House 54 Surp Asdvadzadzin Kilisesi
Sion 66 Sıamboul 43, 84 ( Bursa) 58
Sirkeci 38, 281 Scuenner, Harry (Dr. ) 291 Surp Asdvadzadzin Kilisesi
Sis (Kozan) 22, 293, 298 "Suice" 43 (Erzincan) 300
Sis Gacağigosluğu 22 Sukias ( Papaz) 98 Surp Asdvadzadzin Kilisesi
Sisak 106 Sukiasyan, Apraham 135 (Kayseri) 89
Sisuan 293 Sukiasyan, Hagop 135 Surp Asdvadzadzin Kilisesi
Sivas 19, 2 1 , 22, 34n, 37, Sukiasyan, Mari 135 (Khozıncsik köyü,
1 1 6, 1 1 7, 127, 1 32, 133, "Sulcan Abdülaziz'in Erzincan) 302
1 73, 175, 290, 298, 321 Onaköy'deki Selamlığı" Surp Asdvadzadzin Kilisesi
Siverek (Severek, 200 ( Kumkapı) 7, 32, 43, 92,
Sevaverak) 297 "Sulcan Abdülaziz'in 98, 109, 147, l 7 ln, 1 74,
Sivriada 3, 229 Ponresi" 2 14, 2 1 6 1 76
Sivricehisar 258 "Sulcan Abdülhamid'in Surp Asdvadzadzin Kilisesi
Sivrihisar 22 7 Büyük Boy Ponresi" 200 (Orcaköy) 24, 1 75, 305
Skeıches of Turkey 289 Sulcan Ahmed Camii 1 66 Surp Asdvadzadzin
Slaars, Bonavencure F. 3 1 2 , Sulcan Çifdiği ( İzmic) 1 26 (Kacolik) Kilisesi
3 1 3, 3 1 5 , 3 1 6, 3 16n Sulcan Hamam Caddesi 9 1 (Taksim) 84, 2 1 1
Smich (Procescan vaiz) "Sulcan Selim'in Türbesi" Surp Asdvadzadzin
3 19 201 Manasmı (Ankara) 1 7 1

365
Surp Asdvadzadzin Surp Hagop Kilisesi Surp Lusavoriçyan
Manastırı (Erzurum) 321 (Kasımpaşa) 23, 26 Mektebi (Kesme köyü)
Surp Asdvadzadzin Surp Hagop Manastırı 33
Manastırı (Tomarza) 1 70 (Agori köyü, Ağrı) 3 1 8 Surp Manya 300, 302
Surp Asdvadzadzin Surp Harutyun Şapeli Surp Mardiros Mektebi
( Partzrahayyats) (Kumkapı) 22 (Trieste) 75
Manastırı (Ergani) 1 74 Surp Hıreşclagabed Bahçesi Surp Mesrob X
Surp Eçmiyadzin Katedrali (Kudüs) 168 Surp Mesrobyan Mektebi
40 Surp Hıreşclagabed Kilisesi (Kesme köyü) 33
Surp Garabed Kilisesi (Balat) 134, 165, 166, Surp Minas Ermeni
(Kandiye) 1 7 1 168, 1 69, 1 69n, 1 75 , Mezarlığı (Kahire) 72
Surp Garabed Kilisesi 182 Surp Nerses 301
(Khozıntsik köyü, Surp Hıreşclagabed Kilisesi Surp Nigoğayos Kilisesi
Erzincan) 302 (Kayseri) 1 65 (Beykoz) 1 1 1
Surp Garabed Manastırı Surp Hıripsime Kilisesi Surp Nigoğayos Manastırı
(Erzincan) 301 (Eçmiyadzin) 163 (Pıtaric köyü, Erzincan)
Surp Garabed Manastırı
Surp Hovhannes Manastırı 301
(Kayseri) 1 4 1 , 230 230 Surp Nigoğos Kilisesi
Surp Garabed Manastırı
Surp Husik 301 (Kefeli Camii,
(Muş) 230
Surp lstepannos 1 75 Karagümrük) 1 73
Surp Giragos Manastırı
Surp lstepannos Kilisesi Surp Nişan Kilisesi
(Erzincan) 301
(Hasköy) 22, 1 40 (Erzincan) 300
Surp Giragos ve Annesi
Surp lstepannos Kilisesi Surp Nişan Kilisesi
Huğida Manasurı
(lzmir) 3 1 4 (Kartal) 24, 26
(Erzincan) 301
Surp Kevork Kilisesi (Kışla Surp Nişan Manastırı
Surp Ôazar (San Lazzaro)
köyü, Tekirdağ) 229 (Sivas) 2 1 , 22
10, 73, 239, 240, 296,
3 2 1 , 322 Surp Kevork Kilisesi Surp Partoğimeos 200
Surp Haç Kilisesi (Sulumanastır, Samatya) Surp PıTgiç 56, 125
(Akhtamar) 163 64, 1 48, 1 67, 200, 2 1 2n Surp Pırgiç Hastanesi (bkz.
Surp Haç Kilisesi Surp Kevork Kilisesi Yedikule Ermeni
(Üsküdar) 22-24, 26, 29, (Vank köyü, Eğin) 66 Hastanesi)
3 1 -33, 37, 39, 40, 5 1 , Surp Kevork Manastırı Surp Pırgiç Mektebi
98, 134, 135, 1 40, 1 4 1 , (Yergan köyü, Erzincan) (Yedikule) 1 0 1 . 104
1 46, 148, 1 75, 204, 209, 301 Surp Sahak X
2 1 2n, 2 19n Surp Krikor Lusavoriç 300- Surp Sarkis Kilisesi
Surp Haç Lisesi'nden 302, 303n (Erzincan) 300
Yetişenler Derneği 202 Surp Krikor Lusavoriç Surp Sarkis Kilisesi
Surp Haç Manastırı Kilisesi (Galata) 75, (Hisardibi) l , 2, 228,
(Varak) 1 64 1 74- 1 76, 198, 204 229
Surp Haç Mektebi Surp Krikor Lusavoriç Surp Sarkis Kilisesi
(Üsküdar) 20, 26, 29, Kilisesi (Kayseri) 1 1 5 , (Kayseri) 1 1 5 , l 1 8, 1 19
32, 94, 1 40, 202, 203 ı ı8 Surp Sarkis Kilisesi
Surp Hagop Gayipos Surp Krikor Lusavoriç (Kumkapı) 1 74
Manastırı (Erzincan) Kilisesi (Kuzguncuk) Surp Sarkis Kilisesi
30 1 138, 1 40- 1 42 (Londra) 39
Surp Hagop Kilisesi Surp Krikor Lusavoriç Surp Sarkis Manastırı
(Bedros köyü, Koçhisar) Mektebi (Sakızağacı) (Derevank köyü,
22 84, 2 1 1 Kayseri) 5 7

366
Surp Takavor Kilisesi Şakiroğlu, Mahmut 32 1 , Şişli Ermeni (Gregoryen)
(Kadıköy) 22, 32 32 ln, 322, 324-326, Mezarlığı 24, 5 1 , 55, 95,
Surp Tarkmançats Mektebi 326n, 328 1 62 , 1 7 1 , 265
(Ortaköy) 94 Şalciyan, Bedros 142 Şişli Ermeni Katolik
Surp Tateos 200 Şam 37, 229, 278-280, 286 Mezarlığı 84
Surp Tateos ve Şamanizm 3 1 8 Şişmanyan, Rafayel 188,
Partoğimeos Kilisesi Şamlıyan, Suren 85 190, 194, 196n
(Yenikapı) 209 Şamşat (bkz. Samsat) Şofagaı 38, 62, 8 l n
Surp Vırtanes 301 Şarasan (bkz. Tütünciyan, Şoğagatin Surp
Surp Yerrortutyun (Üç Sarkis) 100 Asdvadzadzin Manastırı
Horan) Kilisesi Şark İktisadi Cemiyeti 92 (Erzincan) 301
(Beyoğlu) 24, 95, 1 7 1 , Şark Tıyatrosu 105 Şoregel (Şoreger) 297
1 75, 2 13, 222n Şaşiyan ailesi 210 Şostakoviç 107
Surp Yerrortutyun Kilisesi Şaşiyan, &ğos (Dr. ) 2 1 0 Şöhleyan (diş hekimi) 144
(Erzincan) 300 Şaşiyan, &ğos (hukukçu) Şöhretoğlu 153
Susan (bkz. Sasun) 210 Şumnu 1 1 1
Süleyman 1 X, 86, 242, Şaşiyan, &ğos (Paulaki, Şura-yı Devlet 54
244, 249, 262-265 Dr.) 210 Şuşi 286
Süleyman il 169, 1 70, 244, Şaşiyan, &ğos (ressam)
262n, 3 1 4 210
T
Süleyman (Hadım, Paşa) Ta meta tin Alosin 1 54
Şaşiyan, Manuel (Dr.)
261 2 10
Tableau General de L'Empire
Süleyman ( Paşa) 260
Ottoman 1 78, 184n
Şaşiyan, Tovmas 2 10
"Taccüt-tevarih" 242
Süleyman ( Paşa) 300 Şavşat 297
Taderagan Temker 100, 103
Süleyman ( Paris elçisi, Şayhan ailesi 23
Tadron 196n
Paşa) 44, 251 Şayhan, Koharik (doğuşu
Tagavert köyü (Karabağ)
Süleyman Refet ( Paşa) 248 Noradunkyan 23
282
Süpleman (Supp!ement) 60 Şebinkarahisar 260, 298
Tahmasb 1 263
Süreyya (Efendi) 6 1 Şehir Tıyatrosu 1 1 3
Tahran 250, 25 1
Sürmene 299 Şehremaneti Meclisi 42
Tahşiyeh Ceza Kanunu 60
Süryaniler 262, 262n, 323 Şehzadebaşı 99
Tahşiyeh Kavanin 60
"Symphonique Allegro" 43 Şekerciyan, Anna Dudu
Tahtaburunyan, Harutyun
115
(Hacı) 89
ş Şekerciyan, Diruhi 1 1 5 Tahtaburunyan, İskender
Şahin (Kalfa) 1 70 Şekerciyan, Mardiros 1 1 5 (Hacı) 89
Şahin Çelebi 198 Şekerciyan, Melkon 325 "Tahtakale'de Bir Çeşme"
Şahin, Edgar 2 1 1 Şemsi ( Paşa) 243 201
Şahinar (bkz. Sarkisyan, Şen, Ayşe 88 Taksim 12, 3 1 , 84, 200, 264
Şahin) Şengüler köyü (bkz. Taksim 35n
Şahkhatunyants, Çengiler) "Takvimat-ı Tevarih" 243
Hovhannes ( Başpisko- Şepor 84 Takvimhane 2 1 8
pos) 2 1 , 34n, 1 79, 1 80 Şigaher, Berç 46n Talct�m-i Vakayi 56, 220
"Şair Fuzuli ve Ermeni Şile 225 Takvim-üt Tevarih 250
Rahibi Terıibaşıyan" 85 Şirin (Kalfa) 1 70 Takvor (terzi) 1 75
Şakaryan, Bedros 2 19n Şirinyan, Koharik 98 Talas 37, 38, 204, 287
Şakaryan, Hovhannes Şirket·i Hayriye 28, 134 Talat ( Paşa) 284
2 19n Şirvan 299 Talay, Sadeddin Ferid 277,
Şakir (Bey) 53 Şişli 188, 277 278

367
Tamianosyan ailesi 180 Taşciyan, Hagop 108 levfik (Paşa) 28
Tamianosyan, Hagop Taşciyan, Nigoğos 108- 1 1 1 Tevrat 3 1 1 n, 323
(Efendi) 1 80 Tataristan 296 Tevyan, Pakarad 64
Tamianosyan, lstepan Tatarlar 260, 270, 274 The Annenian Reporıer 182
(Efendi) 1 80 Tatikyan, Bedros 3 1 2, 3 1 6 The Annenians in America
"Tantum Ergo" 43 Tatikyan, Boğos (Hoca) 292n
Tanyel ( Piskopos) 44, 1 78 316 The Sultan and His People
Tanzimat 1 59, 264, 265 Tavemier, Jean-Baptiste 289, 292n
Tanvmatıan Cumhuriyete 3 1 2, 3 16n Teodoryan, Sarkis (Rahip)
Türkiye Ansiklopedisi Tavit ( Başpiskopos) 147 239
292n "Tavuk Satan Kadın" 208 Theodosyus 254
"Tanzimattan Sonra Tebriz 1 1 4 Thesaurus Lingue
Osmanlı Devleti Tehcir 1 16, 1 1 8- 1 20, 289, Anneniacae 324
Nüfusu" 292n 292 Tıbbiye 56
Tarabya 1 1 , 54, 205, 2 1 0 Tek, Vedat 162 Tıbrotsaser ( Mektepsever)
Taranağ (bkz. Kemah) Tekirdağ 3, 94, 1 13, 1 66, Ermeni Kadınlar
Taranağyats 299 166n, 1 70, 229, 230 Cemiyeti 207
Tarif·i Dar-el Saadet 45n Tekman 297 Tığlıyan 105
Tarih Dergisi 95 Telemak Diana'nın Tıngır, Hovhannes
Tarih Enstitüsü Dergisi 95 Mabedinde 1 Ol (Efendi) 2 1 1
Tarih Konuşuyor 277 Te�a-i Dünya 290 Tıngıryan ailesi 25 ln
Tarih Semineri Dergisi 95 Temnos 3 1 3 Tıngıryan, Andon Yaver
Tarih ve Edebiyat Mecmuası Teotik (bkz. Lapçinciyan, ( Paşa) 2 5 1
100n, 252n, 267, 267n, Teotoros) Tıngıryan, Simon 105
276n, 280, 280n Teotik Salnamesi (bkz. "Tırkahay Hımud
Tarih ve Toplum 1 11, 6n, Sn, Amenun Dareısuyısı) Orensked Heğinagi Mı
16n- 1 9n, 24, 24n, 36, Teotoros ( Başpiskopos, Mahı: İr Giyankı yev 1r
36n, 37n, 46n, 47n, Kudüs Ermeni Patriği) Kordzı" 62n
50n, 57n, 63n, 7 1 , 7 l n, 20 Tırkahay Pemın yev ir
73, 73n, 75, 75n, 80n, Tepebaşı 202, 205-207, Kordziçnen 100, 222n
88, 88n, 97, 97n, 108n, 210 Tıryants, Tavit 98, 1 05 ,
1 1 2n, 1 l 4n, 136n, l 46n, Tercan 297 106
1 49, 1 49n, 1 55n, 160, Terdi 297 Tıcaret Mektebi 265
1 60n, 162n, 1 73n, 188n, Tercüman-ı Ahval 276 Tıdak 84, 2 13
194, 199n, 2 13, 2 1 3n, Tercüman-ı Hakikat 62 Tıetze, Andreas 2, 227,
2 1 9n, 238n, 239n, 245n, Terecik köyü ( Bursa) 305 232
249n, 262n, 267n, 282n, Termiz 285 Tıflis 34n, 56, 64, 70n, 76,
287n, 289n, 296n, 304, Tersane·i Amire 226 98, 106, 1 84n, 240, 286
304n, 3 1 2n, 3 1 7n, 320n, Tersis (bkz. Tarsus) Tıl 301 , 303n
3 2 1 , 32 l n, 326, 326n Terzibaşıyan, Anna 83 Tıme 25 1
"Tarih-i Al-i Osman" 242 Terzibaşıyan, Kevork IX, Tımurlenk 24 1 , 285
"Tarih-i A.şıkpaşazade" 242 82-87, 87n Tırebolu 299
Tarsus (Tersis, Darson) 298 Terzibaşıyan, Maryam 83 Tıvan Hayoıs Badmuryan
Tasakirk Yegeğeısagan Terziyan 105 68, 70n, 1 79, 1 84n
Yerajışduryan l 09 Terzi yan, H. 22 1 Tobalian, Nazar 203
"Taş Üzerine Hakkedilen Terziyan ( Patrik) 84 Toderini, Giambattista 1 1 ,
Padişah Tuğrası ve Tevarih-i Al-i Osman 1 7n, 44, 1 75 - 1 77, 1 8 1 -
Sureti" 2 1 8 (Lütfi) 233 1 83, 1 84n, 242

368
Todoraki (Şarapçı) 20 Tosunenu, Arzuman Turan 235
Todori (Kalfa) 160 (Kalfa) 1 70 Turgeniev, lvan 96
Tokat 1 5 , 22, 34n, 1 7 1 , Tott 242 Turhal 298
1 7 1n, 222, 259, 2 6 1 , Tovma (Papaz) 148 Turhan (Beg) 260
298 Tovmas (Medzopalı, Turkisdantsiner 286
Tokat Köşkü 1 26 Rahip) 95, 242 Türk Devleti Hizmetinde
Tokatlıyan Hanı 45 Tovmas (Rahip, Halepli) Enneniler 46n, 2 1 2n,
Toleti (Dr., Efendi) 53 63 292n
Tomarza 1 70 Tozanlı Nehri 1 64 "Türk Evinin Kökenleri"
Tombalyan, Garabed 278- Töhfet-ül-Kibar 25 1 n 1 6n, 1 7n
280 "Töhfet-ül-kübar fi esfar- "Türk Genç Kızlar Okulu"
Tombalyan, Hagop 276, ül-ehbar" 243 215
2 79, 280 Trablusgarb Savaşı 54 "Türk Hamamı" 204
Tombalyan, Kaspar 278 Trabzon 258, 259, 290, 299 ''Türk Hamamı ve
Tombulyan, Artin (Bey) Trabzon imparatorluğu 254 Bayram" 189
280 Traşgan 105 "Türk Kadını ve Çocuğu"
Topciyan, Hagop (Dr.) 80 "Travaux et discussions: 215
Topciyan, Hagop 8 1 n Les cosmetiques a Türk Kültürü 286
Tophane 20, 202 Constantinople et leurs
Türk Musikisi Ansiklopedisi
dangers" 52
Tophane Saat Kulesi 1 26 1 10
Tresor Numismatique 1 86
Topkapı 2 7 1 Türk Petrol Şirketi 39
Trieste 10, 13, 75, 76, 325,
Topkapı Sarayı/Müzesi Türk Tarih Encümeni
326n
46n, 1 26, 1 78, 1 80- 1 82, Mecmuası 165
Tripoli 1 74
206, 225, 320 "Türk Tarihine Ait Ermeni
Tsutsag T:terakrats Angurio
"Topografia e monumenti Kaynakları" 95
Gannir Vanuts Ye11 Şırça-
di Costantinopoli nei Türkcan, Ergun 304, 304n
gayits 1 7 1n
rilievi e nella descrizione Türkçe IX, 2, 4-7, 9, 19,
Tsutsag T:terakrats Amıaşi
di Comidas de 25, 26, 32, 33, 43, 49,
Vankin B i n
Carbognano" 1 2 , 1 6n 62, 63, 68, 7 1 -73, 75,
Tsutsag Tzerakrats Ôalacyo
Toprakkale 293 78, 79, 83, 84, 97, 1 0 1 ,
Azkayin Madenatarani
Toramanyan, Toros 163 Hayots 70n 1 03 , 106, 1 10, 1 1 4, 1 20,
Toririo 55, 1 89 "Tufan Efsanesi ve Ağrı 1 36, 1 50, 1 57, 1 60, 165,
Torkomyan, Vahram (Dr.) Dağı'nın Önemi" 31 7 1 68, 1 73n, 1 83, 190,
2, 5 , Bn, 1 7n, 34n, 56, Tuğlacı, Pars (Parseğ 202, 205, 226, 227, 229,
1 44n, 1 68, 1 79, 1 80, Tuğlacıyan) 1 49, 1 54, 23 1 -233, 237, 24 1 , 246,
1 84n, 1 98n, 2 1 2n, 23 1 , 160, 16ln, 2 1 2n, 292n 249, 250, 25In, 252,
256, 263, 265, 266n "Tuğra Planşının Sureti" 253, 257, 267, 274n,
Toros (Rahip) 1 25 218 275n, 276, 28 1 , 299,
Toros Afpar 3Sn Tugt Şırçaperagan Hağakıs 303n, 3 1 3, 3 1 8-320,
Toros Dağları 293 Kordza11orats Le11on Xlll. 322, 323, 325
Toros, Taha 1 88n, 189, Babi 87 Türk-Ermeni Teali
194, 195, 196n Tuhfet-ül Ahbar 250 Cemiyeti 280, 281
Torosyan, Hovhannes Tuhfet-ül Kibar 250 Türk-Yunan Harbi 54
(Rahip) 327 "Tulumbacılar" 1 89, 1 95 Türkgeldi, Ali Fuat 3Sn
Torosyan, Sarkis 221 Tumanyan, Hovhanhes Türkische Miszellen: Robert
Tortum 297 37n Anherger Festschrift/
"Tosunents Arzuman "Tumeur cancereuse du Armafanı/Melanges 224
Kalfa" l 70n colon descendant" 52 Türkistan 283, 286

369
Türkiyat Mecmuası 95 "Un estomac portant des Camii'nin B�kır Üzerine
Türkiye 50, 59, 60, 75, cicatrices" 5 2 Planşı ve Sureti" 2 1 8
102, 103, 1 13, 134, 1 38, "Un temoignage armenien "Üsküdar'daki Selimiye
190, 197n, 2 10, 2 1 � anonyme" 69n Camii'nin Mimarı
246, 249, 25 1 , 264, Unguruslar (bkz. Macarlar) Kimdid" 1 7n
295n, 3 19 Union Française 43 "Üsküdar'dan Güneşin
Türkrye Hilal-i Ahmer Unkapanı 220 Batışının Görünümü"
Cemiyeti Mecmuası 54 Urartu dili 3 l 9 215
Türkiye Tarihf Yerler Urbanyan Mektebi Üsküp 58
Kılıwuzu l 59n (Roma) 83 "Üss·i Zafer" 243
Türkiye'ık Etnik Gruplar Urfa 1 64, 298 Ütüciyan, Arşaluys
292n Unıakid:ı Ammııdahay (doğuşu Sukiasyan) 135
Türkler X, l, 4, 6, l 1 , 2 1 , Tadroni 100 Ütüciyan, Berç 1 35
33, 7 1 , 73, 78, 85, 88, "Uygarlık ve Bitki Adları" Ütüciyan, Sebuh (Dr.
90, 93, 94, 102, 1 16, 320 Miralay) 135
1 1 8, 1 19, 138, 1 50, 153,
1 54, 1 77, 1 78, 182, 183, Ü v
189, 190- 193, 225, 226, Üç Direkli Han 281 Vağarşabad 240, 306
232, 24 1 , 242, 253, 261 , "ili. Selim ve iV. Mustafa Vağarşagert (bkz. Eleşkirt)
2 7 1 , 273, 275n, 283, Devirlerine Ait Kevork Vahenberg (bkz.
284, 289, 294, 299, 3 13, Oğullukyan'ın Weinberg, Jean)
3 1 4, 3 18, 32 1 Ruznamesi" 96 Vaka-yı Hayriye 89
Tütünciyan, Sarkis Ülgen, Hikmet 155, 1 59n Vakıt 84
(Şarasan) 100, 103, "Ünlü Hassa Ressamı Valakya (Eflak) 261
222n Rapayel ve Eserleri" 46n Valerius (bkz. Cato)
Tüysüzyan, H. 104 Ünye (Gönye, Günye) 56, Valide Bendi ( Bahçeköy)
T:ıa'Jnakrı'Jal Şaragan 299 1 26
Hokevor Yerkots 109 Ürgüp 298 Valide Camii (Aksaray)
T:ıa'Jnakrıyal Üsküdar IX, 1 4, 20, 22-26, 1 26
Yerketsoğutyunk Sırpo 29, 3 1 -33, 37, 39, 50, Valide Hanı 7, 91
Badaraki 109 51, 94, 98, 105, 1 19, Valide Sahilsarayı
T:ıerakimeru Koğutyan 1 20, 129, 132, 134- 1 4 1 , (Amavutköy) 1 26
Kaytaglıut'Junı 1 83n 143, 1 44. 146, 1 4d, 1 5 5 , Valide Sultan Köşkü
1 5 7, 1 59n, 1 60, 1 75 , (Koşuyolu) 1 � 6
u 194, 198, 200, 202-204. Validebağı Köşkü 1 26
Ubicini, P. M. A. 1 13, 289, 208, 209, 2 1 2n, 2 1 9n, Vallaury, Alexandre 200,
292n 2 2 1 , 222, 257, 280, 3 1 9 207
Uğurluyan, Dırtad (Papaz) Üsküdar Amerikan Kız Valmour (Vanmour),
41 Koleji 5 1 , 1 20 Francesco 1 5
Uhlmann-Grombach Üsküdar Ermeni Mezarlığı Van (Vaspurakan, Dosp)
(mağaza) 200 (bkz. Bağlarbaşı Ermeni 19, 37, 1 32, 1 64, 1 73,
Ulaş 298 Mezarlığı) 208, 209, 263-265, 283,
Ulisa (Ulitsa) 1 50, 1 5 1 , "Üsküdar'da Selimiye 290, 297
1 65 Camisi" 1 59n Van Dick 39
Ulubad 30 "Üsküdar'daki Mihrimah Van Donzel l 72n
Uluhocyan, Gabriella 23 1 Camii'nin Avlusunda Van Gölü 163, 284
Ulukışla 1 1 9 Dilenci Bir Derviş" 200 Vank (Manastır) köyü
Ulunay, Refii Cevad 100 "Üsküdar'daki Selimiye (Eğin) 66

3 70
"Vanlı Bir Dilenci" 200 Vergiler 6 1 w
Varak 1 64 Verona 1 S9 Walker (Madam) 2 1 6
Varaka-:Yı Havadis 1 1 5 Veronese 1 S7 Washington 262
Yarat (Varadin) 260 Vers la Guerre ba/kanique Washington Tımes 291
Varia Turcica 224 25 Weinberg, Jean 2 1 9n, 222
Varjabedyan Veyzi (Veysi) 243 Wurttemberg 2 1 4
(Varzhabedian, Vınanes ( Başpatrik) 303n
fotoğrafçı) 221 Vibakrur:yun y
Varjabedyan, Hagop 1 7 ln, Gosdanınubolso 44, 1 7S, Yafa 232
290 1S4n Yağmuryan, Artin 1 1 5
Varjabedyan, Nerses Vibakrur:yun Harumın Yağmuryan, Dikran 1 1 6
(Patrik) 143 Grede Gıltzvo 232 Yağmuryan, Hayganuş
Vark Yemıeli Arants 1 6n Vichy 39 (doğuşu Keşişyan) l l 5
Yama 221 Viçenyan, Acip 2 1 4 Yağmuryan, Hovhannes
Vart-Badrik 37 Viçenyan, Akabi 214 ı ı5
Vartan ( Başpiskopos) 5 Viçenyan, Maritsa 2 1 4 Yağmuryan, Nuritsa·
Vartan (Coğrafyacı) 301 Viçenyan (Serviçen) , (doğuşu Şekerciyan) 1 1 5
Vartan (Kalfa) 1 7 1 Serovpe (Dr. ) 53, 54, Yağup (tercüman) 63
Vartan (Rahip) 303n 56, 2 10, 213, 2 1 4, 2 1 6 Yahşi 242
Vartovyan Kumpanyası Viçenyan, Sırpuhi 2 1 4 Yahudi Kapısı 271
102 Vilayet-i Sitte 290 Yahudiler 20, 222, 3 1 2
Vartovyan, Hagop (Güllü Vila:Yetler 61 Yahya (Aşıkpaşazade) 242
Agop) 9S, 1 0 1 , 105, 106 Villot 1S6 Yakopleva, Frantziska 2S5
Vartuhyan Mektebi 204 Vivarini (ressam) 1 S5 "Yakut Dili Sözlüğü" 3 1 S
Vasari, Giorgio 1S6 Viyana 2, 5, 6, Sn, 10, 1 3 , Yalbuz 294
Vaspurakan (bkz. Van) 1 7n, 25, 34n, 35n, 42, Yalbuz Nehri 294
VatansetJeT Bir Askerin 59, 69n, 70n, 73, 73n, Yale Üniversitesi 1 73
Ga,reti 1 0 1 74, Sln, S7, 1 66n, 16Sn, "Yalı Havası" 43
Vatikan S3, 2 1 4 1 S4n, 19Sn, 205, 2 10, Yalnızbakkal 77
Vatin, Nicolas 225 2 1 2n, 231 , 25 1 , 2 5 1 n, Yalova 1 70
Yazken 1 (Başpartik) 155 257, 263, 266n, 3 1 2, yangın (Beyoğlu, IS70)
Vecihi 243 3 16n, 3 1S, 325 2 ı ı , 220
Vem 304 Viyana Sefareti 25, 42, 43 ( Bursa, 1 S5 5 ) 307-309
Veka,iname (Urfalı "Viyana'nın 16S3 Yılı ( Bursa, 1S63 ) 305
Matteos) 95 İkinci Kuşatma Tarihi" ( Bursa, genel) 305
Venedik 6, Sn, 9, 10, 16, 23 1 ( İstanbul, 1 564) 7
1 6n, 34n, 35n, 42, 69n, Vlanga (bkz. Langa) ( İstanbul, 1660) 5, 7
70n, 73, 74, 76, Sln, S6, Volga 2S3 (İzmir, 1 6SS) 3 1 4
S7, 1 23n, 1 50, 1 6Sn, Yon Bormann, Alexander (İzmir, 1 77S) 3 1 5
1 70n, 1S3, 1 S3n, 1 S4n, 225 (İzmir, 1 S45 ) 3 1 6
1S5 - 1 S7, 1 S9, 193, 207, Yon Has, M. 54 (Kuzguncuk, 19S2 ) 1 2 1 ,
2 1 l , 239, 247, 24S, Voronej 2S6 247, 3 1 9
26ln, 275n, 293, 296, Vorpaser Cemiyeti (Sivas) (Üsküdar, 192 1 ) 1 20
303n, 3 1 5 , 3 19n, 322- 1 16 (Üsküdar Yenimahalle,
325, 326n, 327 Va,age piııoresque a 1 SS7)
"Venedik'te San Salvatore Constanıinople eı sur les "Yangın Haberi" 192
Yortusu" 192, 194 rives du Bosphore 226 Yanko (kral) 25S
Venüs Fqioğrafhanesi 222 Vuçino (Dr. ) 53 Yapı ve Kredi Bankası 63

371
"Yarım Kabartma Parçalar" Yeni Cami 1 S3, 27Sn, 320 "Yine Mıkhitaristler" 326n
2ı6 "Yeni Cami Avlusu" ı9S Yorgi (Kalfa) ı60
Yat Kulübü 3 1 Yeni Culfa 2SO, 323 Youssoufıan (fotoğrafçı)
"Yazar Nigoğayos Yeni Tıyatro 4S 220
Zorayan'ın Portresi" 209 Yeni Zelanda 296 Yugoslavya 274
Yazıcıyan, Simon (Efendi) Yeniçeriler 20, SS, 244, Yunanca IX, 2, 7, 6S-67,
ı93 2S8, 260 78, 84, ıo2, 229, 2S4,
Yedikule 9 ı , 272, 273, "Yenikale Civarında 27Sn, 303n, 3 ı 2, 326
27Sn Güneşin Doğuşu" 2 ı S Yunanistan 29, S4, 1 20,
Yedikule Ermeni Hastanesi Yenikapı 2, 209 2 1 4, 2S9
Salnamesi (bkz. lnıarc:ıag Yeniköy 1 1 , 42 Yunanlılar 78, 2S9
Daretsuyts veya lnıarı:ıag Yeranyan, Kapriyel 108 Yunus (Hz) 3 1 0
Oratsuyts A:ıkayin Yerçanik 64, 69n Yurçi 283
Hivanıanotsi) Yerekıaryan Badmuıyun Yurt Ansiklopedisi ı62, 3 14,
Yedikule (Surp Pırgiç) Baladu Surp Hıreşdagabed 3 ı 6n
Ermeni Hastanesi 24, Yegeğ'etsvo ı 69n Yusuf (Hz) 204
39, 40, S2, 92, 93, 1 0 ı , Yeremya Çelebi Kömürciyan Yusuf (Han) 2S9
ıos, 1 19, 134, ı40, ı 4S , lsdambolo Badmutyun Yusuf (kadı) 1 S 7
148n, ı66n Sn, ı 7n, 34n, ı 84n, Yusuf Agah (Efendi) ı60
Yegane Hanım 44 198n, 2 1 2n, 266n Yusuf İzzeddin (veliaht)
Yegeğyats (bkz. Erzincan) Yergan köyü (Erzincan) 287
Yeğisapet (Zakarya 30ı Yusufyan, Boğos (Bey) 77
Kalfa'nın karısı) ı 7 ı Yerganyan, Harutyun ı 23 Yusufyan, Hovsep 24
Yeğisa ı s ı Yergök Hisarı 2S8 Yuvakim, Melitinis ıS4
Yeğisapet ı s ı "2SO Dari Araç Hay Yüksek Ermeni Mektebi
Yeğya ı 7 I Usanoğ M ı Parizi Meç (Bahçecik) 94
Yeğya (Rahip) 327 Hagop Camcioğlu 169S- Yüksek Tıcaret Mektebi
Yeğyazar (Ankaralı) ıs ı 77S" 69n 24, 200
Yeğyazar (Agop Kalfa'nın Yerkaran ı 7 4 Yüksek Ziraat Mektebi
babası) 1 47 Yerkaran Akabyan Vaıjarani (Gizeh) 7 1
Yeğyazar (Antepli, ı09 Yüzbaşıyan, Sarkis 142
Gatoğigos) 3, ı67, 229 "Yervant (Efendi) Oskan Yüzbaşıyan, Lusya (doğuşu
Yeğyazar (Kalfa) 164 ( 18SS- ı9ı4): Serveryan) ı42
Yeğyazar (Rahip, ressam) Dzınıntyan 12S
ı 74 Amyagin Artiv" 2 1 2n z
Yeğyazaryan, Agop (Kalfa, "Yervant Oskan" 2 1 2n Zabıtan 60
Koca, Edirneli) IX, 1 46, Yeşil Cami (Bursa) ı64 Zağaba 298
ı47, ı s s Yeşilköy ı 26, 2 ı 6 Zakarya (Kalfa) ı 7 ı
Yeğyazaryan, Agop ı48 Yetkin, Meliha 24n Zakarya ( Kanakerli,
Yeğyazaryan, Garabed ı 47 Yezınga (bkz. Erzincan) Sargavak) ı 74
Yeğyazaryan, Harutyun ı48 Yezidiler 302n Zakarya (Mısırlı) 6S
Yeğyazaryan, Krikor 148 Yılankale 294 Zakarya (Patrik) 63
Yeğyazaryan, Sırapyon 1 47 Yıldız ı 26 Zakarya (Sargavak) 230
Yeğyazaryan, Takuhi ı48 Yıldız Kasrı 1 26 Zakintos (Zanta Adası)
Yeğyazaryan, Voğida ı47, Yıldız Sarayı ı ıs, ı89, 2S4
ı48 202, 203, 209 Zamanti (Dzımıntav) 298
Yeğyazaryan, Yeğya 1 48 "Yıldız Yolu" 19S Zambak(ciyan), Artaki 33,
Yemen ıso Yıldızeli 298 88, 90, 222

372
Zambakciyan, Anin Zanaryan, Bimen l, 47, Zartaryan, Mihran (Dr.) 93
(Hacı) 1 19 64, 65, 67, 69n, 70n, 73, Zartaryan, Paris 91
Zambakciyan, Garabed 33 74, 9 1 , 92, 139, 146,

Zanaryan, Rupen 9 1
Zambakciyan, Güldudu 1 47, 149, 150, 1 65 , 1 68, Zanaryan, Sima (doğuşu
1 22 1 68n, 1 70, l 70n, 1 7 1 , Pamukciyan) 90
Zambakciyan, Gülizar 1 72n, 2 1 2n Zartaryan, Vahan 47, 55,
(doğuşu Hovhanyan) Zanaryan, Boğos (Hacı) 89 56n, 65, 92, 1 24, 125,
1 19 Zanaryan, Boğos 88 1 59n
Zaptiye Nezareti 53 Zanaryan, Boğos 88 (Zartaryan), Zartar 88
Zarfciyan (Zarfçı), Arsen Zanaryan, Dınad (Rahip) Zarter, Berç 93
19n, 2 5 93
Zartonk 292 n
Zarfciyan, Kevork 25 Zanaryan, Gabed 88, 89
Zend lisant 3 1 8
Zarfciyan, Markarid Zanaryan, Garabed (Ağa)
Zeytinburnu Fabrikası
(doğuşu Noradunkyan) 89
1 26
25 Zartaryan, Garabed (dede)
Zırıkhan (Zırıkan) 297
Zarfciyan, Yetvan 25 90
Zıvartnots Kilisesi 163
Zarişad 297 Zanaryan, Garabed (Hacı)
Zile 298
Zartaroğlu Kuyus\,I 89 89, 90
Zimara (Divriği) 75
Zartaroğlu, Artin Zartaryan Garabed
•.

(Poliçacı, Ağa) 90 (Küçük) 90 Zincirlikuyu 288


Zanaroğlu, Garabed 9 1 Zanaryan, Garabed 88 Zincirlikuyu Kasrı 126
Zartaroğlu, Hagop (Hacı) Zartaryan, Garabed.91 Zipcy, lphygenie 2 1 6
88 Zartaryan, Gülşeni 9 1 Ziraat Mektebi 198
Zanaryan (kırtasiye Zanaryan, Hagop (Hacı) Ziraat Nezareti 72
mağazası) 91 89 Zohagan (bkz.
Zartaryan ailesi 88, 89, 93, Zanaryan, Hagop 88 Harutyunyan,
1 14 Zanaryan, Hagop 88 Hampanzum)
Zanaryan Biraderler 156 Zanaryan, Hagop 90 Zohrab, Krikor 28
Zanarvan Matbaası 6, 9 1 , Zartaryan, Kevork (Efendi) "Zonaro İstanbul'a Ne
232 88, 9 1 , 92 Zaman Geldi!" l88n
Zartaryan, Apraham Zartaryan, Kevork (Hacı) Zonaro, Fausto 1 88- 195
(Hacı) 9 1 89 Zonaro, Faustus 193
Zanaryan, Apraham 9 1 Zanaryan, Kevork 91 Zorayan, Nigoğayos 209
Zanaryan, Ardaşam Zanaryan, Kevork 92 Zorayan, Toros 103
(doğuşu Ağaton) 92 Zartaryan, Magaryos 9 1 Zupali, Sigismond 264
Zartaryan, Armine 92 Zartaryan, Mardiros Zühtü Paşa Camii 205
Zartaryan, Artin 90 (Papaz) 93 Zümbül (Kalfa) 1 7 1

3 73
l:pütlı� .ı!uıJlıınpıwpf!lııpuılı f.kııpjıht .ı!wıal!l!tlllP Enneni Kaynaklarından Tarihe Katkılar
ı;!uıüuılııuıp, Ul:puılııuıp, f\lıuuılııuıp Zamaı.lar, MeHnlar, insanlar

'l\wıpüwqpnıp�ılı' '\wJltwltwlı Contributions to History


Uıuı�ıplıbp� lnJu�lı Swlt (4 hwııınıı) From Armenian Sources (iV volumes)

<huüwfıwlffıhp, Shrı.hp, U-wpq.ltlt Times, Places, People


(hıuıpnıı q.) ( vol. ili )

ıappbptlı Turkish

ıırınıı' author
Q.btpq flwüuınıetihwlı Kevork Parnukciyan

ı!>bıppnıuıp 2003, Uıpuılı uın ıı Şubat 2003, İstanbul


ARAS

Kevork Pa m u kciya n ' ı n T ü rkç e m a ka le ve a n s i kl o p e d i

yazı l a r ı n ı b i r a raya get i r e n E r m e n i K a y n a k l a r ı n d a n Tari h e

Katkı l a r d iz i s i n i n ü ç ü n cü c i l d i n d e y e r a l a n yaz ı l a r a ra s ı n d a

e n b ü y ü k y e r i , ta n ı n m ı ş E r m e n i ş a h s iyet l e ri n b iyografi l e r i
Kevork Pa m u kciyan
ve ö n d e g e l e n E r m e n i a i l e le ri n t a ri h ç e le r i t u t u y o r.
1 92 3 - 1 996

Kevork Pa m u kc iyan çok z e n g i n kayn aklardan ya ra rla n a rak,

Ere mya Ç e l e b i Kö m ü rc i y a n , K a p ri y e l N o rad u n kya n ,

K a lu st G ü l be n ky a n , D i kra n Peşte m a lciya n , Sarkis Karakoç,

Arm e n a k B e d evya n , Art i n H i n d o ğ l u , M i ka y e l R e sd e n ,

Kevork Te rz i ba ş ı ya n , Kevo rk Z a rta rya n , K r i ko r Ç o b a n y a n ,

Takvo r N a lya n , M a rd i ros M ı n akya n , H ra n d D e r-Andreasya n ,

H ovh a n n e s S e rverya n , Ago p Kalfa g i b i Erm e n i tarihçi, devlet

a d a m ı , c e m a a t ö n d e r i , b i l i m a d a m ı , s a n a t ç ı ve m i m a r l a r ı ;

B a lya n la r, D a d ya n l a r, Cezay i rl i y a n lar, Ç o b a n y a n lar,

Azadya n la r, M a n a s la r, P i ş m işya n la r ve Za rta rya n la r g i b i

E r m e n i a i le le ri a n latıyor.

K itapta a y r ı c a , E rz i n c a n , O s m a n iye, İ z m i r ve B u rsa g i b i

yerlerin tari h i n e i li ş ki n , E r m e n i kayn a k la r ı n d a n h a z ı rla n m ı ş

yaz ı la r ; E r m e n i t a ri h ç i l e r i n O s m a n l ı tari h i h a kkı n d a ki

eserleri n i tan ıtan m a ka leler ve Fatih S u ltan M e h m e d , Ka n u n i

S u lt a n S ü leym a n , E n v e r Paşa, M u stafa K e m a l Ata t ü r k g i b i

T ü r k h ü kü m d a r ve devlet a d a m l a rı h a kk ı n d a , öze l l i kle


ISBN 975-7265-53-5
b u n la r ı n E rm e n i le rle i l i ş k i s i ç e rçeve s i n d e kaleme a l ı n m ı ş
9 il� ��IJIJIJl lJlllJIJIJIJl yaz ı la r y e r a l ı yor.

You might also like