Professional Documents
Culture Documents
Orhan Pamuk Ve Tarzına "Babamın Bavulu" Kaleydoskopundan Bir Bakış
Orhan Pamuk Ve Tarzına "Babamın Bavulu" Kaleydoskopundan Bir Bakış
Orhan Pamuk 7 Aralık 2006 Perşembe günü Nobel ödülünü alırken “Babamın Bavulu” başlıklı bir
hitap hayatının ve yazarlık kariyerinin samimi, açık yürekli bir muhasebesi gibiydi. Bu yazıda
önce Pamuk’un konuşmanın kısa bir özetini vereceğim, sonra ailesi ve kendisinin geçmişi
Kısa Özet
Pamuk kırk-küsur yaşındayken, babası Gündüz Pamuk ölmeden iki sene önce, ona “yazıları, el
yazmaları ve defterleriyle dolu küçük bir bavul” vermiş (Pamuk 7). Bu konuşmanın çoğu
kariyerinde başına gelenleri anlatıyor. Bavulun içinde buldukları hakkında ancak bir kısa cümle
sunuyor ve “Bir trafik kazasından sonra başından geçenleri zar zor hatırlayan, zorlansa da fazlasını
hatırlamak istemeyen biri gibi hissediyorum kendimi şimdi” diyerek konuyu kapatıyor (Pamuk
33).
Pamuk’un dedesi zengin bir işadamıymış ve İstanbul’lu, varlıklı bir alienin evladı olan babası ise
çocukluğunda hayli keyifli ve rahat bir hayat yaşamış (Pamuk 9). Gündüz Pamuk da kendisi gibi
yazar olmak istemiş ama Pamuk’un aksine fakir bir ülkede edebi bir hayatın zorluklarını
katlanmayı göze alamamış (Pamuk 9). Mesleki yazarlık yerine iş adamı olmayı tercih etmiş
2
sonucu olarak içinde binlerce kitap barındıran bir kütüphane kurmuş ve hayatının önemli
bölümünü seyahat ile geçirmiş (Pamuk 9, 14). Kısacası, Pamuk’un babası çok şey görmüş ve
yaşamış, ve oğluna maddi ve manevi destek olmuş. Böyle bir ortamda Orhan ve kardeşi Şevket
doğal olarak tutkularının peşlerine düşmüşler: ikincisi iktisat tarihçiliği, ilki romancılık
sosyalleşmek yerine yalnız başına iğneyle kuyu kazmayı, seçmişler (Encyclopaedia Britannica).
Babasının rahat kişiliğinin Pamuk’a belki en önemli yansıması, baba korkusu olmadan, özgürlük
içinde büyümek. Neredeyse evde otorite figürü olmadan oluşan bir şahsiyet, Pamuk’unki. Hatta
tam tersi, aklına estiğinde evden keyif için haftalarca giden bir babası varmış Pamuk’un (Pamuk
37). İşte bunun da katkısıyla olmalı, Pamuk İTÜ Mimarlık’ı son sınıfa gelmişken terkediyor.
“Artık ressam olmayacağımı anlamıştım” gibi bir gerekçe ile (Encyclopaedia Britannica). “Artık
Britannica).
Temalar
Yalnızlık
Bu konuşmada, Pamuk takıntılı bir şekilde yazarların hangi şartlar altında yazdığını vurguluyor.
Çabuk anlaşılıyor ki muhtemelen en önemli şart yalnızlık. Diyor ki mesela 11. sayfada, yazar
olmak için bir kişinin “bir odaya kapanıp, masaya oturup, tek başına” kimsesiz kalması gerekiyor
(Pamuk). Pamuk’un bu inancı ilginç olabilir ama pek şaşırtıcı değil çünkü babası da aynı fikirde
hissediyormuş. Bazen o da yetmiyormuş ve babası başka şehirlere, hatta başka ülkelere, seyahat
3
sıkılarak bizi bırakmış, Paris’e gitmiş, otel odalarında…defterler doldurmuştu” (Pamuk 14).
Bu okuduklarım seneler önce şans eseri rastladığım bir kaç alıntıyı andırdı. 1900 yıların başında
Ameriklı bilim-kurgu yazarı, havacılık mühendisi, ve emekli Deniz subayı Robert A. Heinlein
demiş ki “writing is not necessarily something to be ashamed of, but do it in private and wash your
hands afterwards” (Patterson). Benzer şekilde, 1900 yıların ortasında, ünlü Ameriklı gazeteci ve
romancı Ernest Hemingway ise demiş ki “writing is a lonely life” (Houghton). Bu ikisi de, daima
Esas benim ilgimi çeken şey bu inancın zamana pek duyarlı olmaması ve kültürlerarası
geçişkenlik içermesi. Yukarıda verilen örneklere bakılırsa, 1900 yıların başından bu yana
yalnızlığın kritik rolü değişmemiş gibi. İlaveten, bu insanlar ilk başta göründüğü kadar homojen
değil, bu iki grup insan sadece Amerikalı ve Türk değil, durum daha karmaşık. Bu yazarların
hepsi (Heinlein hariç) değişik ülkelerde, ve en az iki kıtada, uzun yıllar geçirmiş insanlar
(Houghton; Patterson; Encyclopaedia Britannica; Pamuk 14, 33). Yani onların inançları ve
Doğu’luluk-Batı’lılık Çekişmesi
Bu çekişme yazarın neredeyse değişmez teması. Ki bu Türkiye’de, Müslüman Türk bir ailede,
ama bir yandan da olabildiğince Batı’ya açık bir ortamda büyüyen, biraz gözlem yeteneğine ve
“Cevdet Bey ve Ailesi” bu çekişmeyi bir ailenin üç nesli üzerinden anlatıyor. Ticaret ve sanat gibi
“Batılı” işlere karşı Doğu’da itibarlı devlet hizmeti. “Yerli” milliyetçiliğe karşı, enternasyonalist
solculuk, nesil farkları, baba-oğul zıtlaşmaları ve saire, esasen “Doğu’luluk-Batı’lılık” fay hattı
üzerinden anlamlanıyor.
Federasyonu sürekliliğiyle örtüşür (Titov). Hemen hemen aynı, birbiriyle örtüşen hükümdarlar,
savaşlar (Stoll; BBC News). Rejim değişiklikleri, “iki adım ileri, bir adım geri” tempoları, ama ne
ölen ne onan, ve bir türlü bir yere varamayan, belki varması da gerekmeyen bir devinim (Stoll;
BBC News). Tabii bir de o devinimden bize kalansa mehter takımıyla Kızıl Ordu korosu.
Dünyânın Merkezi
Konuşmasında Pamuk tekrar tekrar soruyor, “dünyânın merkezi neresi, ” “dünyanın merkezi
neresi” diye (Pamuk 20). Sanki yıllardır konuya değişik şekillerde yaklaşmış, farklı ve evrilen
cevaplar geliştirmiş gibi. Dünyanın merkezi neresi? Batı, ama tam olarak hangi Batı?
İlmi ve nicel eğitimime dayanarak bu soruyu cevaplayabilirim, ama sanırım Pamuk'un beklediği
gibi bir cevap olmayacak. Çözümü aslında astrofizikten geliyor. İnsanlık, uzun zaman bütün gök
cisimlerinin dünyanın etrafında döndüğünü sanmış. Sonra güneşin, sonra daha başka daha büyük
cisimlerin. Sonra, daha yeni sayılabilecek bir noktada, 21. yüzyılda çözebildiği denklemlerle en
ince matematiksel ayrıntılarına kadar hakim olmuş ki, evrende aslında herşey birbirinin etrafına
dönüyor! Yani Pamuk’ka vereceğim cevap belkide her beynin, her bireyin bir merkez olduğu.
5
6
Works Cited
BBC News. “Russia Profile.” BBC News, BBC, 26 Apr. 2019, www.bbc.com/news/world-europe-
17840446.
Houghton, Kristen. “Balancing the Loneliness of the Writing Life.” HuffPost, HuffPost, 16 May
2016, www.huffpost.com/entry/balancing-the-loneliness-of-the-writing-life_b_7295294.
christopherstoll.org/2009/11/westernization-of-turkey.html.
Titov, Alexander. “Russia and Turkey: a Long History of Turbulent Relations.” The Conversation,
relations-51424.